Namaz Vakitleri

25 Cemâziye'l-Âhir 1446
26 Aralık 2024
İmsak
06:48
Güneş
08:20
Öğle
13:09
İkindi
15:27
Akşam
17:48
Yatsı
19:15
Detaylı Arama

Kıyamet Gününde Allah'a En Uzak Olanlar

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

4 Zilka'de 1421 / 29.01.2001

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Kıyamet Gününde Allah'a En Uzak Olan kişi, Allah'ın En Çok Kızdığı Boşanma Usulü, İhtiyacını İlgililere Duyuramayanın Bu Durumunu | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Kıyamet Gününde Allah'a En Uzak Olanlar

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

4 Zilka'de 1421 / 29.01.2001

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Kıyamet Gününde Allah'a En Uzak Olan kişi, Allah'ın En Çok Kızdığı Boşanma Usulü, İhtiyacını İlgililere Duyuramayanın Bu Durumunu | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Konuşma Metni

Eûzübillâhimineşşeytânirracîm Bismillâhirrahmânirrahîm Eûzübillâhimineşşeytânirracîm Bismillâhirrahmânirrahîm

Elhamdülillâhi rabbi'l-âlemîne hamden kesîran tayyiben mübâreken fîh. Alâ külli hâlin ve fî küllihîn.Elhamdülillâhi rabbi'l-âlemîne hamden kesîran tayyiben mübâreken fîh. Alâ külli hâlin ve fî küllihîn. Ve's-salâtü ve's-selâmü alâ seyyidi'l-evvelîne ve'l-âhirîn Muhammedini'l-MustafâVe's-salâtü ve's-selâmü alâ seyyidi'l-evvelîne ve'l-âhirîn Muhammedini'l-Mustafâ ve alâ âlihî ve sahbihî ve men tebi'ahû bi-ihsânin ecmaîn. ve alâ âlihî ve sahbihî ve men tebi'ahû bi-ihsânin ecmaîn.

Emmâ ba'dü fe kâle Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: Emmâ ba'dü fe kâle Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem:

Eb'adü'n-nâsi minallâhi yevme'l-kıyâmeti'l-kassüllezî yuhâlifu ilâ gayri mâ emire bihî. Eb'adü'n-nâsi minallâhi yevme'l-kıyâmeti'l-kassüllezî yuhâlifu ilâ gayri mâ emire bihî.

Sadaka Resûlullah fî mâ kâl ev kemâ kâl. Sadaka Resûlullah fî mâ kâl ev kemâ kâl.

Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem'den Ebû Hüreyre radıyallahu anh'ınPeygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem'den Ebû Hüreyre radıyallahu anh'ın rivayet eylediği bu hadîs-i şerîfte Peygamber Efendimiz buyurmuş ki; rivayet eylediği bu hadîs-i şerîfte Peygamber Efendimiz buyurmuş ki;

Eb'adü'n-nâsi minallâhi yevme'l-kıyâmeti'l-kassüllezî yuhâlifu ilâ gayri mâ emire bihî."Eb'adü'n-nâsi minallâhi yevme'l-kıyâmeti'l-kassüllezî yuhâlifu ilâ gayri mâ emire bihî." Kıyamet gününde insanların Allah'tan en uzak olanı o kıssacı, hikâyecidir ki kendisi,Kıyamet gününde insanların Allah'tan en uzak olanı o kıssacı, hikâyecidir ki kendisi, emrettiği şeyden gayrıya gidiyor, söylediğini tutmuyor, sözüne aykırı iş yapıyor." emrettiği şeyden gayrıya gidiyor, söylediğini tutmuyor, sözüne aykırı iş yapıyor."

el-Kâs, "kıssacılık" kötü bir sıfat olarak hadîs-i şerîflerde zikredilmiştir. el-Kâs, "kıssacılık" kötü bir sıfat olarak hadîs-i şerîflerde zikredilmiştir.

Hikâyecilik; senetsiz, delilsiz, mesnetsiz, ne idüğü belli olmayan, doğruluğu belli olmayan laflarıHikâyecilik; senetsiz, delilsiz, mesnetsiz, ne idüğü belli olmayan, doğruluğu belli olmayan lafları ballandıra ballandıra, yayarak genişleterek kendisi bir şeyler katarak anlatıyor. ballandıra ballandıra, yayarak genişleterek kendisi bir şeyler katarak anlatıyor.

Meddah gibi orta oyuncusu gibi ortaya çıkıp da eskiden birtakım laf hünerleri ileMeddah gibi orta oyuncusu gibi ortaya çıkıp da eskiden birtakım laf hünerleri ile insanları eğlendirirlermiş güldürürlermiş. insanları eğlendirirlermiş güldürürlermiş.

Bir Hacivat-Karagöz oyunu varmış, tiyatro gibi bir şey.Bir Hacivat-Karagöz oyunu varmış, tiyatro gibi bir şey. Sahnede mumun ön tarafında renkli şekiller konuşuyor, millet gülüyor.Sahnede mumun ön tarafında renkli şekiller konuşuyor, millet gülüyor. Karagöz oyunu, Karagöz-Hacivat oyunu. Karagöz oyunu, Karagöz-Hacivat oyunu.

Bir de meddah var; o da kahvede yüksek yere çıkıyor oturuyor, millet ağzının içine bakıyor.Bir de meddah var; o da kahvede yüksek yere çıkıyor oturuyor, millet ağzının içine bakıyor. O da anlatıyor anlatıyor anlatıyor, kâh güldürüyor kâh ağlatıyor ama sözlerine itimat edilmez. O da anlatıyor anlatıyor anlatıyor, kâh güldürüyor kâh ağlatıyor ama sözlerine itimat edilmez. İtimat edilir, delilli, sağlam sözler söylemiyor. Makbul değil! Makbul olan hangisi? İtimat edilir, delilli, sağlam sözler söylemiyor. Makbul değil!

Makbul olan hangisi?

Söylediği sözü delillendiren, belgelendiren; "Bu hadîs-i şerîfte şöyle geçiyor,Söylediği sözü delillendiren, belgelendiren; "Bu hadîs-i şerîfte şöyle geçiyor, bu hadîs-i şerîf sağlam, şu âyet-i kerîme şu sûrede şöyle geçiyor…" diye sağlam söz söyleyen makbul.bu hadîs-i şerîf sağlam, şu âyet-i kerîme şu sûrede şöyle geçiyor…" diye sağlam söz söyleyen makbul. Kendisinden bir şey katmayan! O kadar güzel sözler var ki!..Kendisinden bir şey katmayan!

O kadar güzel sözler var ki!..
Bakıyorsun, okuyorsun; güzel, doğru ama hadis alimleri; "Rivayeti sağlam değil!" diyorlar.Bakıyorsun, okuyorsun; güzel, doğru ama hadis alimleri; "Rivayeti sağlam değil!" diyorlar. Sözün doğruluğuna bile bakmıyor; esas, sağlam kaynaktan gelmesine bakıyor!Sözün doğruluğuna bile bakmıyor; esas, sağlam kaynaktan gelmesine bakıyor! Sağlam mı değil mi ona bakıyor. Çünkü Peygamber Efendimiz'den başka insanlar yanılabilir.Sağlam mı değil mi ona bakıyor. Çünkü Peygamber Efendimiz'den başka insanlar yanılabilir. Bakarsın bir laf söyler ama o söylediği söz doğru mu yanlış mı?Bakarsın bir laf söyler ama o söylediği söz doğru mu yanlış mı? Onun dediği gibi yapılırsa Allah sever mi sevmez mi belli değil! Onun dediği gibi yapılırsa Allah sever mi sevmez mi belli değil!

Peygamber Efendimizinki belli! "Allah'ı seviyorsanız Resûlullah'a ittiba edin!" diyePeygamber Efendimizinki belli! "Allah'ı seviyorsanız Resûlullah'a ittiba edin!" diye Allah Kur'ân-ı Kerîm'de emrediyor. Kesin belli, Resûlullah'a tâbi olduğumuz zaman kurtuluruz.Allah Kur'ân-ı Kerîm'de emrediyor. Kesin belli, Resûlullah'a tâbi olduğumuz zaman kurtuluruz. Bid'atlara sapanlar helâk olur ve namazları, ibadetleri, hiçbir şeyleri kabul olmaz!Bid'atlara sapanlar helâk olur ve namazları, ibadetleri, hiçbir şeyleri kabul olmaz! Onun için söylediği işe kendisi muhalif hareket eden,Onun için söylediği işe kendisi muhalif hareket eden, sözü başka işi başka olan hikâyecilerin kıyamet gününde Allah'a en uzak insanlar olacağını bildiriyor. sözü başka işi başka olan hikâyecilerin kıyamet gününde Allah'a en uzak insanlar olacağını bildiriyor.

"Allah'a en uzak" ne demek? "Allah'ın en sevmediği" demek."Allah'a en uzak" ne demek?

"Allah'ın en sevmediği" demek.
Çünkü Allahu Teâlâ hazretleri her yerde hazır ve nazırdır. Sevmediği kulun da yanındadır. Çünkü Allahu Teâlâ hazretleri her yerde hazır ve nazırdır. Sevmediği kulun da yanındadır. Her yaptığını biliyor, kalbinden geçeni de biliyor, her şeye kâdir.Her yaptığını biliyor, kalbinden geçeni de biliyor, her şeye kâdir. "Uzak" demek, "rahmetinden uzak" demek. Çünkü Cenâb-ı Hak her yerde hazır ve nazır."Uzak" demek, "rahmetinden uzak" demek. Çünkü Cenâb-ı Hak her yerde hazır ve nazır. O mekândan münezzeh olduğundan O'nun mesafe olarak uzaklığını düşünmek yanlış!O mekândan münezzeh olduğundan O'nun mesafe olarak uzaklığını düşünmek yanlış! Mesafe olarak uzak değil; Allah'ın rahmetine eremeyecek, Allah'ın lütfuna mazhar olamayacak, Mesafe olarak uzak değil; Allah'ın rahmetine eremeyecek, Allah'ın lütfuna mazhar olamayacak, Allah'ın mükâfatını kazanamayacak, cezasını çekecek, demek. Allah'ın mükâfatını kazanamayacak, cezasını çekecek, demek.

Allahu Teâlâ hazretleri hepimize sözümüzün eri olmayı;Allahu Teâlâ hazretleri hepimize sözümüzün eri olmayı; özümüzün, sözümüzün, işimizin birbirine uygun olmasını nasip eylesin. özümüzün, sözümüzün, işimizin birbirine uygun olmasını nasip eylesin.

Söylüyoruz, nasihat ediyoruz veyahut müslümanız diye ortaya çıkmışız;Söylüyoruz, nasihat ediyoruz veyahut müslümanız diye ortaya çıkmışız; "Ben müslümanım." diyoruz ama işimiz Müslümanlığa, müslümana yakışmıyor! "Ben müslümanım." diyoruz ama işimiz Müslümanlığa, müslümana yakışmıyor! Herkes hacıya hocaya, müslümana sövüp sayıyor! Zaten millet bahane arıyor: Herkes hacıya hocaya, müslümana sövüp sayıyor!

Zaten millet bahane arıyor:

Diyarbakır valisini öldürdüler. İlerici gazeteler diyor ki; "Camiden ateş açılmış!" Diyarbakır valisini öldürdüler. İlerici gazeteler diyor ki; "Camiden ateş açılmış!"

"Ateş açanlar sakallı ve şalvarlıymış!" diyor. "Ateş açanlar sakallı ve şalvarlıymış!" diyor.

Peki öteki gazeteler; "Ateş açanlar bıyıksız ve sakalsızmış!" demiş mi? Dememiş. Peki öteki gazeteler; "Ateş açanlar bıyıksız ve sakalsızmış!" demiş mi?

Dememiş.

Bu niye böyle "Sakallı ve şalvarlıydı!" diyor? Bu niye böyle "Sakallı ve şalvarlıydı!" diyor?

Sakallılara, şalvarlılara itimat etmeyin diye gizliden gizliye fitne çıkartıyor, dinamit koyuyor.Sakallılara, şalvarlılara itimat etmeyin diye gizliden gizliye fitne çıkartıyor, dinamit koyuyor. İslâm'a, müslümana karşı sevgiyi azaltıyor. İslâm'a, müslümana karşı sevgiyi azaltıyor.

Bugün Türkiye'de diyorlar ki; "Sakallı insanlara karşı muazzam tepki var!Bugün Türkiye'de diyorlar ki; "Sakallı insanlara karşı muazzam tepki var! Yahudilere karşı muazzam muhabbet var, ordunun içinde muazzam muhabbet var!.." Yahudilere karşı muazzam muhabbet var, ordunun içinde muazzam muhabbet var!.."

Yahu nesine muhabbet ediyorsun? Görüyorsun yaptığını:Yahu nesine muhabbet ediyorsun?

Görüyorsun yaptığını:
Çocukları öldürüyor, sivillerin üstüne ateş açıyor, bütün dünya protesto ediyor,Çocukları öldürüyor, sivillerin üstüne ateş açıyor, bütün dünya protesto ediyor, "Ayıptır!" diyor, söylüyor. Bizimkiler; "Çok muazzam muhabbet var!" diyor. "Ayıptır!" diyor, söylüyor. Bizimkiler; "Çok muazzam muhabbet var!" diyor.

Bana Ankara'dan arkadaşlardan rapor geliyor:Bana Ankara'dan arkadaşlardan rapor geliyor: "Ordunun içinde onlara karşı muazzam muhabbet var!" diyor."Ordunun içinde onlara karşı muazzam muhabbet var!" diyor. Her şey tepetaklak olmuş, her şey değişmiş. Zaten millet böyle bahane arıyor. Her şey tepetaklak olmuş, her şey değişmiş. Zaten millet böyle bahane arıyor.

O hâlde bizim ne yapmamız lazım? O hâlde bizim ne yapmamız lazım?

Giyimimizle kuşamımızla, davranışımızla mertliğimizi, kahramanlığımızı, dürüstlüğümüzü [göstermemiz],Giyimimizle kuşamımızla, davranışımızla mertliğimizi, kahramanlığımızı, dürüstlüğümüzü [göstermemiz], İslâm'ın güzelliğini göstermek bakımından böyle davranmamız lazım kiİslâm'ın güzelliğini göstermek bakımından böyle davranmamız lazım ki İslâm'a bizden dolayı bir söz gelmesin!İslâm'a bizden dolayı bir söz gelmesin! Pireye kızıp yorganı yakmış ya, pireyi tutamamış, ondan sonra pireyi yakacağım diye yorganı ateşe atmış. Pireye kızıp yorganı yakmış ya, pireyi tutamamış, ondan sonra pireyi yakacağım diye yorganı ateşe atmış.

Yahu pireyi yakala, yorganı yıka!.. Öyle değil, millet dinden imandan çıkıyor! Yahu pireyi yakala, yorganı yıka!..

Öyle değil, millet dinden imandan çıkıyor!

Köyde yatsı namazı kılınırken herifin birisi inadına radyoyu sonuna kadar açarmış.Köyde yatsı namazı kılınırken herifin birisi inadına radyoyu sonuna kadar açarmış. Jandarmaya şikâyet ederlermiş. Jandarma gelince kapatırmış, gidince yine inadına açarmış. Jandarmaya şikâyet ederlermiş. Jandarma gelince kapatırmış, gidince yine inadına açarmış.

Ama nasıl öldü? Çok feci bir şekilde öldü.Ama nasıl öldü?

Çok feci bir şekilde öldü.
İçkiyi içmiş; içine bir yangın, bir hararet, bir ateş düşmüş.İçkiyi içmiş; içine bir yangın, bir hararet, bir ateş düşmüş. Camı açıyormuş; "Komşular yetişin ölüyorum!" diye bağırıyormuş. Millet; Camı açıyormuş; "Komşular yetişin ölüyorum!" diye bağırıyormuş. Millet;

"Domuz, hain! Yine ne oyun peşinde kim bilir; sarhoş, bağırıp çağırıyor."Domuz, hain! Yine ne oyun peşinde kim bilir; sarhoş, bağırıp çağırıyor. Yanına gitmeyelim, bize de zararı dokunur…" diyormuş. Sabahleyin bakmışlar ki ölmüş. Yanına gitmeyelim, bize de zararı dokunur…" diyormuş.

Sabahleyin bakmışlar ki ölmüş.

Ama nasıl ölmüş? Elbiselerini parçalayarak yorganları yastıkları parça parça çekiştirerek ölmüş!Ama nasıl ölmüş?

Elbiselerini parçalayarak yorganları yastıkları parça parça çekiştirerek ölmüş!
Zaten Allah böyle tepelemiş. Allah, sevmediği bir şekilde içki içmişken çatlatarak öldürmüş.Zaten Allah böyle tepelemiş. Allah, sevmediği bir şekilde içki içmişken çatlatarak öldürmüş. Kötü bir şekilde ölmüş de aslında böyleleri daha önceden temizlemek lazım, diye aklıma geldi.Kötü bir şekilde ölmüş de aslında böyleleri daha önceden temizlemek lazım, diye aklıma geldi. Çünkü Allah'ın sevmediği bir kimse olduğu davranışlarından belli. Çünkü Allah'ın sevmediği bir kimse olduğu davranışlarından belli.

Kötüleri ayıklamazsan fırsat verirsen ne olur? İyiler zarar görür. İyi, armut toplasınlar!Kötüleri ayıklamazsan fırsat verirsen ne olur?

İyiler zarar görür.

İyi, armut toplasınlar!
Olgun armutlar armut ağacının altına düşüyor ya; Mildura'da polislere söyle, armut toplasınlar!Olgun armutlar armut ağacının altına düşüyor ya; Mildura'da polislere söyle, armut toplasınlar! Ellerindeki tabancaları süs olarak yakalarına taksınlar, sallandırsınlar!Ellerindeki tabancaları süs olarak yakalarına taksınlar, sallandırsınlar! Bir de kılıf içine alsınlar da kullanmasınlar!.. Millet bombalı saldırı yapıyor!.. Bir de kılıf içine alsınlar da kullanmasınlar!..

Millet bombalı saldırı yapıyor!..

Avusturalya'da hiç böyle bir şey duydunuz mu? Polise böyle bir yasak duydunuz mu? Avusturalya'da hiç böyle bir şey duydunuz mu? Polise böyle bir yasak duydunuz mu?

Valiyi öldürüyor, öbür tarafı koruma çalışması!.. Her şey tepetaklak dönmüş! Valiyi öldürüyor, öbür tarafı koruma çalışması!..

Her şey tepetaklak dönmüş!

Hani, bankaları hortumlayanlardan bir tanesi paraları geri verdi mi, ne oldu?Hani, bankaları hortumlayanlardan bir tanesi paraları geri verdi mi, ne oldu? Hani ta hükümete dayansa bile hırsızlar sonuna kadar takip edilecekti, ne oldu?!.. Hani ta hükümete dayansa bile hırsızlar sonuna kadar takip edilecekti, ne oldu?!..

Allah bizi İslâm'a döndürsün! İslâm'a dönmezsek Allah cezalandırıyor.Allah bizi İslâm'a döndürsün! İslâm'a dönmezsek Allah cezalandırıyor. Allah İslâm'a dönmediğimiz zaman başka başka yollarla cezalandırıyor. Milleti toptan cezalandırıyor: Allah İslâm'a dönmediğimiz zaman başka başka yollarla cezalandırıyor. Milleti toptan cezalandırıyor:

"Sizi maddeciler sizi, ben sizin bütün paralarınızı hortumlattırayım da maddeciliği anlayın!"Sizi maddeciler sizi, ben sizin bütün paralarınızı hortumlattırayım da maddeciliği anlayın! Allah yoluna verilmedik paraları haydutlar yesin de siz de aval aval bakın!.." diyor.Allah yoluna verilmedik paraları haydutlar yesin de siz de aval aval bakın!.." diyor. Her yönden cezalandırıyor. Her yönden cezalandırıyor.

Allah bizi hakka dönüp rızasını kazananlardan eylesin, kahrına uğrayanlardan değil! Allah bizi hakka dönüp rızasını kazananlardan eylesin, kahrına uğrayanlardan değil!

Her yerden düşmanlık! Fransa, Ermeni tasarısını kabul etti.Her yerden düşmanlık!

Fransa, Ermeni tasarısını kabul etti.
İngiltere yürüyüş yaptı, Almanya hazırlanıyor. İşin arkasında bir oyun!.. İngiltere yürüyüş yaptı, Almanya hazırlanıyor. İşin arkasında bir oyun!..

Peki, bizim Sırplar tarafından öldürülen müslüman kardeşlerimiz;Peki, bizim Sırplar tarafından öldürülen müslüman kardeşlerimiz; Ruslar tarafından öldürülen Dağıstan Çeçenistan'daki mübarek kardeşlerimiz;Ruslar tarafından öldürülen Dağıstan Çeçenistan'daki mübarek kardeşlerimiz; hanımları, çocukları, evleri yıkılan!.. Ne olacak? Bu zulüm soykırımı devam ediyor! hanımları, çocukları, evleri yıkılan!..

Ne olacak?

Bu zulüm soykırımı devam ediyor!

Arabaları taşıyan gemi -feribot diyorlar- Romanya'nın limanından İstanbul'a tırları kestirmeden getiriyor.Arabaları taşıyan gemi -feribot diyorlar- Romanya'nın limanından İstanbul'a tırları kestirmeden getiriyor. Karadeniz'de dalga olunca gemi tehlikeye girdi diyeKaradeniz'de dalga olunca gemi tehlikeye girdi diye iki tane Türk tırını şoförleriyle beraber denize sallamışlar!iki tane Türk tırını şoförleriyle beraber denize sallamışlar! Zalim herifler ilk fırsatı buldukları zaman hemen müslümana saldırıyorlar, onu kesiyorlar.Zalim herifler ilk fırsatı buldukları zaman hemen müslümana saldırıyorlar, onu kesiyorlar. Müslümanın da bir şeyden haberi yok, koyunlar gibi otluyor!Müslümanın da bir şeyden haberi yok, koyunlar gibi otluyor! Hiçbir şeyden haberi yok, hiçbir çalışması yok! Ne hoca sözü dinlerler ne alim sözü dinlerler!Hiçbir şeyden haberi yok, hiçbir çalışması yok! Ne hoca sözü dinlerler ne alim sözü dinlerler! Vur patlasın çal oynasın! Vur patlasın çal oynasın!

Ebğadü'l-halâli ilallâhi et-talâku. Ebğadü'l-halâli ilallâhi et-talâku.

Ebû Davud, İbn Mâce, Hâkim, İbn Abdilber, Taberânî, Beyhakî,Ebû Davud, İbn Mâce, Hâkim, İbn Abdilber, Taberânî, Beyhakî, Abdullah b. Ömer radıyallahu anhümâ'dan rivayet etmişler. Peygamber Efendimiz buyuruyor ki; Abdullah b. Ömer radıyallahu anhümâ'dan rivayet etmişler. Peygamber Efendimiz buyuruyor ki;

Ebğadü'l-halâli ilallâhi et-talaku. "Allah'ın en çok kızdığı helal karı boşamaktır." Ebğadü'l-halâli ilallâhi et-talaku. "Allah'ın en çok kızdığı helal karı boşamaktır."

Subhanallah! Hem helal hem de Allah buğz ediyor, kızıyor. Allah'ın en kızdığı helal hangisidir? Subhanallah! Hem helal hem de Allah buğz ediyor, kızıyor.

Allah'ın en kızdığı helal hangisidir?

et-Talâk. "Karı boşamaktır!" "Boşadım seni!" Kadıncağız yandı, bitti.et-Talâk. "Karı boşamaktır!"

"Boşadım seni!"

Kadıncağız yandı, bitti.
Adamın iki dudağının arasında. Adam beni boşayacak, diye karşısında tir tir titriyor. "Boşadım." Adamın iki dudağının arasında. Adam beni boşayacak, diye karşısında tir tir titriyor.

"Boşadım."

Niye? "Keyfim öyle istedi. Bu sabah rüzgâr bu taraftan esti, boşadım…" Çok fena! Niye?

"Keyfim öyle istedi. Bu sabah rüzgâr bu taraftan esti, boşadım…"

Çok fena!

Salahiyet verilmiş, adam karısını boşayabilir.Salahiyet verilmiş, adam karısını boşayabilir. Ama bu salahiyetin kullanılmasının ortamı var, şartları var. Ama bu salahiyetin kullanılmasının ortamı var, şartları var.

Durup dururken keyfî olarak kadıncağız boşanır mı? Durup dururken keyfî olarak kadıncağız boşanır mı?

Gençken almış; camdan gözetlemiş, mektup yollamış,Gençken almış; camdan gözetlemiş, mektup yollamış, kaş göz işareti yapmış, bıyık burmuş, sevmiş almış. Mutlu günler geçmiş, kadıncağız yaşlanmış; boşuyor! kaş göz işareti yapmış, bıyık burmuş, sevmiş almış. Mutlu günler geçmiş, kadıncağız yaşlanmış; boşuyor!

Ne olacak? "On sekizinde bir genç alacağım." Niye? "Ağzımın tadını süreceğim, keyfime bakacağım." Ne olacak?

"On sekizinde bir genç alacağım."

Niye?

"Ağzımın tadını süreceğim, keyfime bakacağım."

Peki, bu kadıncağız ne olacak?Peki, bu kadıncağız ne olacak? Gençliğini sana harcadı, ömrü seninle geçti, şimdi sen yaşlandı diye bunu beğenmiyorsun… Gençliğini sana harcadı, ömrü seninle geçti, şimdi sen yaşlandı diye bunu beğenmiyorsun…

Allah'ın en sevmediği helal karı boşamaktır, haksız yere olursa! Talak, karı boşama helal, olabilir.Allah'ın en sevmediği helal karı boşamaktır, haksız yere olursa! Talak, karı boşama helal, olabilir. Şartları tahakkuk ettiği zaman boşarsın. Kadın bir kötülük yapar, görürsün, söz dinlemez filan;Şartları tahakkuk ettiği zaman boşarsın. Kadın bir kötülük yapar, görürsün, söz dinlemez filan; boşarsın, boşama hakkı var. Ama onu doğru kullanmak lazım. boşarsın, boşama hakkı var. Ama onu doğru kullanmak lazım. Doğru kullanmazsa keyfî, zevk için kullanırsa veyahut nefsanî duygulardan dolayı [boşarsa] Doğru kullanmazsa keyfî, zevk için kullanırsa veyahut nefsanî duygulardan dolayı [boşarsa] Allah'ın kahrına uğrar! Yuva çok önemlidir, yuvanın korunması önemlidir!Allah'ın kahrına uğrar!

Yuva çok önemlidir, yuvanın korunması önemlidir!
Karının kocanın birbirine karşı muhabbet etmesi lazım.Karının kocanın birbirine karşı muhabbet etmesi lazım. Buna mukabil kadın da kocasından boşanmayı isterse bazen öyle de oluyor.Buna mukabil kadın da kocasından boşanmayı isterse bazen öyle de oluyor. Karı kocadan boşanmayı istiyor. Bu nasıl olur? Nikâhta şart koşuyor:Karı kocadan boşanmayı istiyor.

Bu nasıl olur?

Nikâhta şart koşuyor:
"Ben de istediğim zaman nikâhı fes edebileceğim, anlaşmayı o şartla yapmak istiyorum." [diyor], böyle oluyor. "Ben de istediğim zaman nikâhı fes edebileceğim, anlaşmayı o şartla yapmak istiyorum." [diyor], böyle oluyor.

Sonra boşanıyor. Niye boşanıyorsun? Anası zorluyor, babası zorluyor, komşular, hocalar;Sonra boşanıyor.

Niye boşanıyorsun?

Anası zorluyor, babası zorluyor, komşular, hocalar;
"Yapmayın etmeyin, çoluğunuz çocuğunuz var…" "Yapmayın etmeyin, çoluğunuz çocuğunuz var…"

"Sevmiyorum artık, sevmiyorum, ayrılacağım!" diyor, ayrılıyor. Misalleri var: "Sevmiyorum artık, sevmiyorum, ayrılacağım!" diyor, ayrılıyor.

Misalleri var:

Bir tanesi kocasıyla Türkiye'ye gitmiş, sonra kadın kayıp!Bir tanesi kocasıyla Türkiye'ye gitmiş, sonra kadın kayıp! Aramışlar taramışlar derken kadından mektup gelmiş: Aramışlar taramışlar derken kadından mektup gelmiş:

"Beni boşuna aramayın, ben seni sevmiyordum zaten, ben artık senden ayrıldım."Beni boşuna aramayın, ben seni sevmiyordum zaten, ben artık senden ayrıldım. Başkası ile beraberim, beni aramayın!" Ne yapalım? Başkası ile beraberim, beni aramayın!"

Ne yapalım?

Adamcağız beklemiş, aramış, yok; dönmüş gelmiş.Adamcağız beklemiş, aramış, yok; dönmüş gelmiş. Gelmiş bir de bakmış ki bankadaki bütün hesabı çifte imzalı, karısının da imza salahiyeti var kendisinin de,Gelmiş bir de bakmış ki bankadaki bütün hesabı çifte imzalı, karısının da imza salahiyeti var kendisinin de, bütün paralar karı tarafından çekilmiş! Ev satılmış, evin parasını bankaya koymuşlar; kadın hepsini çekmiş!bütün paralar karı tarafından çekilmiş! Ev satılmış, evin parasını bankaya koymuşlar; kadın hepsini çekmiş! Ondan sonra başlamış faturalar yağmaya! Karısı bir sürü borç takmış!Ondan sonra başlamış faturalar yağmaya! Karısı bir sürü borç takmış! Eve geliyor, onları da ödüyormuş! Allah kötülerle karşılaştırmasın! Eve geliyor, onları da ödüyormuş!

Allah kötülerle karşılaştırmasın!
Salih bir bey, saliha bir hatunla evlensin; mutlu yuva kursunlar. Salih bir bey, saliha bir hatunla evlensin; mutlu yuva kursunlar. Bir de saliha hatunların kıymetini beyler bilsin, salih beylerin kıymetini hatunlar bilsin;Bir de saliha hatunların kıymetini beyler bilsin, salih beylerin kıymetini hatunlar bilsin; şeytana uymasınlar!Allah'ın sevmediği işi yapmasınlar, yuvayı yıkmasınlar!şeytana uymasınlar!Allah'ın sevmediği işi yapmasınlar, yuvayı yıkmasınlar! Çocukları analı-babalı öksüz bırakmasınlar! Çocukları analı-babalı öksüz bırakmasınlar!

Ebliğû hâcete men lâ yestetî'u iblâğe hâcetihî fe men ebleğa sultânen hâceteEbliğû hâcete men lâ yestetî'u iblâğe hâcetihî fe men ebleğa sultânen hâcete men lâ yesteti'u iblâğahâ sebbetallâhu kademeyhi ale's-sırâti yevme'l-kıyâmeti. men lâ yesteti'u iblâğahâ sebbetallâhu kademeyhi ale's-sırâti yevme'l-kıyâmeti.

Hadîs-i şerîf Ebû'd-Derdâ radıyallahu anh'ten, Peygamber Efendimiz buyuruyor ki; Hadîs-i şerîf Ebû'd-Derdâ radıyallahu anh'ten, Peygamber Efendimiz buyuruyor ki;

Ebliğû hâcete men lâ yestetî'u iblâğe hâcetihî.Ebliğû hâcete men lâ yestetî'u iblâğe hâcetihî. "İhtiyacını resmî makamlara, ilgililere duyuramayanın bu durumunu siz biliyorsanız duyuruverin.""İhtiyacını resmî makamlara, ilgililere duyuramayanın bu durumunu siz biliyorsanız duyuruverin." "Çünkü her kim ihtiyacını, sesini ilgili yerlere duyuramayan, yardımı sağlayamayan bir kimsenin"Çünkü her kim ihtiyacını, sesini ilgili yerlere duyuramayan, yardımı sağlayamayan bir kimsenin ihtiyacını ilgili yerlere duyurur da yardımı sağlar, ihtiyacını gördürürseihtiyacını ilgili yerlere duyurur da yardımı sağlar, ihtiyacını gördürürse Allahu Teâlâ hazretleri kıyamet gününde sıratı geçerken onun ayağını kaydırmaz.Allahu Teâlâ hazretleri kıyamet gününde sıratı geçerken onun ayağını kaydırmaz. Sabit, sağlam kılar, sıratı geçer, cennete gider." Sabit, sağlam kılar, sıratı geçer, cennete gider."

Devletin vazifesi teşkilatı kurup vatandaşlarını korumaktır! Vatandaşlarına zulüm etmek değildir.Devletin vazifesi teşkilatı kurup vatandaşlarını korumaktır! Vatandaşlarına zulüm etmek değildir. Devlet, vatandaşları korumak için ihtiyaçlarını görmek için bir düzenlemedirDevlet, vatandaşları korumak için ihtiyaçlarını görmek için bir düzenlemedir ve devletin her yönden vatandaşlara yardımcı olması lazım. Çünkü hizmet teşkilatıdır.ve devletin her yönden vatandaşlara yardımcı olması lazım. Çünkü hizmet teşkilatıdır. Devlet kahır teşkilatı değildir, hizmet teşkilatıdır!Devlet kahır teşkilatı değildir, hizmet teşkilatıdır! Devlet sopalı, silahlı, kamçılı, zalim yönetim değildir.Devlet sopalı, silahlı, kamçılı, zalim yönetim değildir. El pençe divan durup halka millete Allah rızası için hizmet etme teşkilatıdır. El pençe divan durup halka millete Allah rızası için hizmet etme teşkilatıdır.

Onun için fakiri bulacak, yardımcı olacak; hastayı bulacak, tedavi edecek; yetimi bulacak, okutacak…Onun için fakiri bulacak, yardımcı olacak; hastayı bulacak, tedavi edecek; yetimi bulacak, okutacak… Bu işleri görecek. Bunu nasıl yapacak? Bu işleri görecek.

Bunu nasıl yapacak?

Zekâtları, vergileri toplayacak, ganimetlerden beşte bir hisse hazineye beytü'l-male gelecek, Zekâtları, vergileri toplayacak, ganimetlerden beşte bir hisse hazineye beytü'l-male gelecek, bu işleri yapacak. Bu işleri yapacak ama bazı insanlar ihtiyacını, hastalığını, derdini söylemiyor. bu işleri yapacak.

Bu işleri yapacak ama bazı insanlar ihtiyacını, hastalığını, derdini söylemiyor.
Sabrediyor veya söyleyemiyor. Hasta, dermanı yok, gidemiyor, mahallede kalmış. Sabrediyor veya söyleyemiyor. Hasta, dermanı yok, gidemiyor, mahallede kalmış. Ayağa kalkamıyor ki gitsin halifeye derdini söylesin! Ayağa kalkamıyor ki gitsin halifeye derdini söylesin! Peygamber Efendimiz öyle kimselere yardımcı olunmasını tavsiye ediyor. Peygamber Efendimiz öyle kimselere yardımcı olunmasını tavsiye ediyor.

"Bizim mahallede bir dul kimse var, hasta; aman bunun imdadına yetişin!" der gibi bir şekilde veya;"Bizim mahallede bir dul kimse var, hasta; aman bunun imdadına yetişin!" der gibi bir şekilde veya; "Bir yetim var, buna sahip çıkın!" demek gibi şekillerle yardımcı olmak lazım. "Bir yetim var, buna sahip çıkın!" demek gibi şekillerle yardımcı olmak lazım.

Adamın kendisi yardım edemiyor ama yardıma aracı olduğu içinAdamın kendisi yardım edemiyor ama yardıma aracı olduğu için Allah onu sıratı ayağı kaymadan geçirtiyor, cennete sokuyor.Allah onu sıratı ayağı kaymadan geçirtiyor, cennete sokuyor. Çünkü hayra vesile olmak da çok sevap! Yapamazsak bile hayra vesile olalım.Çünkü hayra vesile olmak da çok sevap! Yapamazsak bile hayra vesile olalım. Kendimiz kesemizi açıp yapamıyorsak bile yapabilecek insanı bulup söyleyip o işi ona yaptırtalım. Kendimiz kesemizi açıp yapamıyorsak bile yapabilecek insanı bulup söyleyip o işi ona yaptırtalım.

Allah akıl fikir versin, Allah yardımcımız olsun. Allah bütün İslâm ülkelerine hayırlı idareciler versin. Allah akıl fikir versin, Allah yardımcımız olsun. Allah bütün İslâm ülkelerine hayırlı idareciler versin. Zalimleri def etsin. Hayırlı idareciler İslâm'a, müslümanlara güzel hizmet etsinler.Zalimleri def etsin. Hayırlı idareciler İslâm'a, müslümanlara güzel hizmet etsinler. Köylerde, çiftliklerde bile asfaltlanmamış yol kalmasın. Su gitmedik yer kalmasın. Köylerde, çiftliklerde bile asfaltlanmamış yol kalmasın. Su gitmedik yer kalmasın. Bakılmadık yetim, tedavi olmadık hasta kalmasın. Bakılmadık yetim, tedavi olmadık hasta kalmasın.

Türkiye'de adam bir hastalandı mı fabrikasını satıyor, fakir düşüyor. Türkiye'de adam bir hastalandı mı fabrikasını satıyor, fakir düşüyor.

Burada bir teşkilat kurmuşlar, misalleri olduğu hâlde biz kuramamışız. el-Fâtiha! Burada bir teşkilat kurmuşlar, misalleri olduğu hâlde biz kuramamışız.

el-Fâtiha!

Konuşma Hakkında
Tema 1
Tema 2