Namaz Vakitleri

22 Cemâziye'l-Âhir 1446
23 Aralık 2024
İmsak
06:47
Güneş
08:20
Öğle
13:08
İkindi
15:26
Akşam
17:47
Yatsı
19:14
Detaylı Arama

Kıyamet Kopmasından Önce Vuku Bulan Olaylar

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

9 Recep 1420 / 19.10.1999

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

İlim Alınmadıkça Kıyamet Kopmaz, İlim, İnsanı Allah’ın Rızasına Götürüyorsa Kıymetlidir, Allah İlmi Çekip Almaz, Âlimleri Çekip | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Kıyamet Kopmasından Önce Vuku Bulan Olaylar

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

9 Recep 1420 / 19.10.1999

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

İlim Alınmadıkça Kıyamet Kopmaz, İlim, İnsanı Allah’ın Rızasına Götürüyorsa Kıymetlidir, Allah İlmi Çekip Almaz, Âlimleri Çekip | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Konuşma Metni

Elhamdulillahi Rabbil-alemin vesselatu vesselamu ala seyidina ve senedina ve mededinaElhamdulillahi Rabbil-alemin vesselatu vesselamu ala seyidina ve senedina ve mededina Muhammedin Mustafa ve alâ âlihi ve sahbihi ve men tebi'ahu bi ihsanin ilâ yevmiddin. Emmâ ba'd: Muhammedin Mustafa ve alâ âlihi ve sahbihi ve men tebi'ahu bi ihsanin ilâ yevmiddin. Emmâ ba'd:

Aziz ve sevgili kardeşlerim! Hoş geldiniz! Allah ziyaretinizi kabul etsin. Aziz ve sevgili kardeşlerim!

Hoş geldiniz!

Allah ziyaretinizi kabul etsin.

Ayrıca biz de siz sevgili kardeşlerimizi gördüğümüzden cidden memnun ve mesrur olduk.Ayrıca biz de siz sevgili kardeşlerimizi gördüğümüzden cidden memnun ve mesrur olduk. Bizi de sevindirdiğiniz için ayrıca bir ecir kazanmışsınızdır diye tahmin ediyorum. Bizi de sevindirdiğiniz için ayrıca bir ecir kazanmışsınızdır diye tahmin ediyorum.

Allah Peygamber Efendimiz'in şefaatine erdirsin.Allah Peygamber Efendimiz'in şefaatine erdirsin. Sünnetini ihya edip yüzlerce şehit sevabı kazanmayı hepinize ayrı ayrı nasip ve müyesser eylesin. Sünnetini ihya edip yüzlerce şehit sevabı kazanmayı hepinize ayrı ayrı nasip ve müyesser eylesin.

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in mübarek hadîs-i şerîflerinden bir demet… Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in mübarek hadîs-i şerîflerinden bir demet…

Hocamızın hocası Ahmed Ziyâeddîn-i Gümüşhânevî Efendimiz hazretlerinin,Hocamızın hocası Ahmed Ziyâeddîn-i Gümüşhânevî Efendimiz hazretlerinin, Râmûzü'l-ehâdis'inden kura ile açılmış olan bir sayfadan okuyacağım. Râmûzü'l-ehâdis'inden kura ile açılmış olan bir sayfadan okuyacağım.

Allahu Teâlâ hazretleri bu münasebetle cümle sâdât-ı meşâyih-i turûk-ı aliyyemizeAllahu Teâlâ hazretleri bu münasebetle cümle sâdât-ı meşâyih-i turûk-ı aliyyemize ve evliyaullah büyüklerimize müstesna makamlar ve ikramlar ihsan eylesin.ve evliyaullah büyüklerimize müstesna makamlar ve ikramlar ihsan eylesin. O mübarek evliyaullah büyüklerimizin himmet ve teveccühlerine mânevî yardımlarına bizleri mazhar eylesin.O mübarek evliyaullah büyüklerimizin himmet ve teveccühlerine mânevî yardımlarına bizleri mazhar eylesin. Rabbimiz Tebâreke ve Teâlâ hazretleri tevfikini cümlemize refîk eylesin. Rabbimiz Tebâreke ve Teâlâ hazretleri tevfikini cümlemize refîk eylesin. Hepimizi Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in sünnetine, her yönden,Hepimizi Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in sünnetine, her yönden, hüsn-i ittibâ ederek ömür sürmeye muvaffak eylesin. hüsn-i ittibâ ederek ömür sürmeye muvaffak eylesin.

Sayfanın kura ile çekilmesi benim için çok önemli.Sayfanın kura ile çekilmesi benim için çok önemli. Çünkü hadîs-i şerîfleri herhangi bir kimseye gönderi yapmak, iğnelemek, taşlamak için okumuyorum.Çünkü hadîs-i şerîfleri herhangi bir kimseye gönderi yapmak, iğnelemek, taşlamak için okumuyorum. Hangi hadîs-i şerîf çıkarsa onu okuyorum. O bakımdan kura ile çekilmiş olması çok mühim.Hangi hadîs-i şerîf çıkarsa onu okuyorum. O bakımdan kura ile çekilmiş olması çok mühim. Kura ile çekilmiş olan sayfadan bir hadîs-i şerîf okuyarak sohbetime başlıyorum. Kura ile çekilmiş olan sayfadan bir hadîs-i şerîf okuyarak sohbetime başlıyorum.

Ebû Hureyre radıyallahu anh'ten rivayet edildiğine göreEbû Hureyre radıyallahu anh'ten rivayet edildiğine göre ve bu rivayeti, İmam Buharî hazretleri, İmam Müslim hazretleri ve İbn-i Mâce hazretleri kitaplarına almışlar.ve bu rivayeti, İmam Buharî hazretleri, İmam Müslim hazretleri ve İbn-i Mâce hazretleri kitaplarına almışlar. Yani Sahîhayn'de ve sıhah-i sitteden birisi olan İbn-i Mâce'nin kitaplarında mevcut olmasıYani Sahîhayn'de ve sıhah-i sitteden birisi olan İbn-i Mâce'nin kitaplarında mevcut olması hadîs-i şerîfin sıhhatli olduğunun bir belgesi, alameti, delili oluyor. hadîs-i şerîfin sıhhatli olduğunun bir belgesi, alameti, delili oluyor.

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz buyuruyor ki: Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz buyuruyor ki:

Lâ tekûmu's-sâ'atu hattâ yukbada'l-ilmu ve teksüra'z-zelâzilü ve yetekârabe'z-zamânuLâ tekûmu's-sâ'atu hattâ yukbada'l-ilmu ve teksüra'z-zelâzilü ve yetekârabe'z-zamânu ve tazhera'l-fitenu ve yeksüra'l-hercü -ve hüve'l-katlü- hattâ yeksüre fîkümü'l-mâlü fe'yefîda. ve tazhera'l-fitenu ve yeksüra'l-hercü -ve hüve'l-katlü- hattâ yeksüre fîkümü'l-mâlü fe'yefîda.

Sadaka rasûlüllah fîmâ kâl ev kemâ kâl. Sadaka rasûlüllah fîmâ kâl ev kemâ kâl.

Lâ tekûmu's-sâ'atu. "Kıyamet kopmayacak."Lâ tekûmu's-sâ'atu. "Kıyamet kopmayacak." Hattâ yukbada'l-ilmu. "İlim müslümanların arasından, yeryüzünden, insanların arasından kabz olunmadıkça." Hattâ yukbada'l-ilmu. "İlim müslümanların arasından, yeryüzünden, insanların arasından kabz olunmadıkça."

Kabada yekbidu, kabza kelimesi de oradan geliyor, almak demek. Yukbada'l-ilmu, "ilmin alınması" demek. Kabada yekbidu, kabza kelimesi de oradan geliyor, almak demek. Yukbada'l-ilmu, "ilmin alınması" demek.

Alan Cenâb-ı Hak, alınan ilim de ilm-i nâfî yani insana dünya âhiret saadetini sağlayacak olan hakiki ilim.Alan Cenâb-ı Hak, alınan ilim de ilm-i nâfî yani insana dünya âhiret saadetini sağlayacak olan hakiki ilim. Yoksa fen değil, fünûn ve sanayî ve sanat değil.Yoksa fen değil, fünûn ve sanayî ve sanat değil. İlm-i nâfî; marifetullah, muhabbetullah, iman ilmi, takva ilmi, Allah'ın rızasını kazanma ilmi,İlm-i nâfî; marifetullah, muhabbetullah, iman ilmi, takva ilmi, Allah'ın rızasını kazanma ilmi, fıkıh ilmi, tasavvuf ilmi, ahlak ilmi bu. "İlim kabz olunmadıkça kıyamet kopmayacak." fıkıh ilmi, tasavvuf ilmi, ahlak ilmi bu.

"İlim kabz olunmadıkça kıyamet kopmayacak."

Kabz olunacak ondan sonra kopacak. Kıyamet en şerlilerin tepesine patlayacak, kopacak.Kabz olunacak ondan sonra kopacak. Kıyamet en şerlilerin tepesine patlayacak, kopacak. İlim, kendi kendine insanların gönüllerinden, zihinlerinden silinmez.İlim, kendi kendine insanların gönüllerinden, zihinlerinden silinmez. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz bunu bir hadîs-i şerîfinde beyan buyuruyor, diyor ki: Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz bunu bir hadîs-i şerîfinde beyan buyuruyor, diyor ki:

"Allah ilmi, alim kullarına verdikten sonra onların kafasından,"Allah ilmi, alim kullarına verdikten sonra onların kafasından, zihninden, kalbinden, gönlünden çekip almaz." İnnallahe lâ yenzi'u'l-ilme intizâ'an mine'n-nâsi.zihninden, kalbinden, gönlünden çekip almaz."

İnnallahe lâ yenzi'u'l-ilme intizâ'an mine'n-nâsi.
İnsanlardan ilmi 'ver geriye' diye çekip almaz. Velâkin yakbidu'l-ulemâ. "Alimleri alır." İnsanlardan ilmi 'ver geriye' diye çekip almaz.

Velâkin yakbidu'l-ulemâ. "Alimleri alır."

Alim kalmaz, geride cahiller kalır, fasıklar kalır.Alim kalmaz, geride cahiller kalır, fasıklar kalır. Takvasız; o mânevî ilmi, ilm-i nâfîsi olmayan bilgi yüklüler kalır. Öyle bilgi yüklülük para etmiyor.Takvasız; o mânevî ilmi, ilm-i nâfîsi olmayan bilgi yüklüler kalır. Öyle bilgi yüklülük para etmiyor. Çünkü Cuma sûresinde Cenâb-ı Hak Teâlâ hazretleri bize bildiriyor ki: Çünkü Cuma sûresinde Cenâb-ı Hak Teâlâ hazretleri bize bildiriyor ki:

Meselüllezîne hummile't-tevrâte sümme lem yehmilûhâ ke-meseli'l-hımâri yehmilü esfârâ. Meselüllezîne hummile't-tevrâte sümme lem yehmilûhâ ke-meseli'l-hımâri yehmilü esfârâ.

"Tevrat kendilerine mukaddes kitap olarak, Allah'ın emri olarak gönderildiği halde,"Tevrat kendilerine mukaddes kitap olarak, Allah'ın emri olarak gönderildiği halde, yüklendiği halde, mesuliyet olarak yüklenildiği halde;yüklendiği halde, mesuliyet olarak yüklenildiği halde; o yükü almayan, onun mucebince amel etmeyen, o ahkama uymayan insanlar, o yükü almayan, onun mucebince amel etmeyen, o ahkama uymayan insanlar, sırtlarına kitap yükletilmiş eşeklere benzer." diye Allahu Teâlâ hazretleri böyle bildiriyor. sırtlarına kitap yükletilmiş eşeklere benzer." diye Allahu Teâlâ hazretleri böyle bildiriyor.

Demek ki bilginin olması mühim değil. Papağan da bazı sözler söyler ama şuurlu söylemez.Demek ki bilginin olması mühim değil. Papağan da bazı sözler söyler ama şuurlu söylemez. Ses taklidi yapar o.Ses taklidi yapar o. Yani onun sözü, "kalk, otur" dediği zaman senin kalkmanı, oturmanı murat ediyor değildir. Yani onun sözü, "kalk, otur" dediği zaman senin kalkmanı, oturmanı murat ediyor değildir. Kalk-otur sözünü duyduğu için onu söylüyordur.Kalk-otur sözünü duyduğu için onu söylüyordur. Papağan gibi şuursuz, teyp gibi cansız, izansız bilginin kıymeti yok. Papağan gibi şuursuz, teyp gibi cansız, izansız bilginin kıymeti yok. İlim; insanı Allah'ın rızasına götürüyorsa, götürecek hale sokuyorsa, sevk ediyorsa,İlim; insanı Allah'ın rızasına götürüyorsa, götürecek hale sokuyorsa, sevk ediyorsa, ıslah ediyorsa, yönlendiriyorsa, iyi insan yapıyorsa kıymetlidir.ıslah ediyorsa, yönlendiriyorsa, iyi insan yapıyorsa kıymetlidir. Yoksa bilginin çokluğu, insanın vebalinin çokluğudur.Yoksa bilginin çokluğu, insanın vebalinin çokluğudur. Eşeğin sırtına yükleyebildiğin kadar bilgileri yüklet sandıklara. İki tarafına koy, bir sürü bilgi taşıyor.Eşeğin sırtına yükleyebildiğin kadar bilgileri yüklet sandıklara. İki tarafına koy, bir sürü bilgi taşıyor. Ama tabiatı insan tabiatı değil; tabiatı, hayvan tabiatı. Ama tabiatı insan tabiatı değil; tabiatı, hayvan tabiatı.

Bilgi, bi-zâtihî önemli bir şey değildir. Bizzat önemli değildir, kendisinden faydalanılırsa önemlidir.Bilgi, bi-zâtihî önemli bir şey değildir. Bizzat önemli değildir, kendisinden faydalanılırsa önemlidir. İlim faydalanılmak içindir. İlim faydalanılmak içindir. Onun için bir insan Kur'ân-ı Kerîm'i ezberlese, tamamen Kur'ân-ı Kerim'i ezbere biliyor.Onun için bir insan Kur'ân-ı Kerîm'i ezberlese, tamamen Kur'ân-ı Kerim'i ezbere biliyor. Bu adam ehl-i Kur'an değildir. Kur'an-ı Kerîm'in ahkâmına uyduğu zaman ehl-i Kur'an'dır. Bu adam ehl-i Kur'an değildir. Kur'an-ı Kerîm'in ahkâmına uyduğu zaman ehl-i Kur'an'dır. Ben şu kulaklarımla işittim ki; İstanbul'da -ismi de bende mâlum- hafız, mevlüthân,Ben şu kulaklarımla işittim ki; İstanbul'da -ismi de bende mâlum- hafız, mevlüthân, mevlüde gittiği zaman coşkulu mevlüt okusun diye bir kadeh atıp öyle gidiyor. İsmiyle biliyorum. mevlüde gittiği zaman coşkulu mevlüt okusun diye bir kadeh atıp öyle gidiyor. İsmiyle biliyorum.

Onun için mühim olan bilgiden faydalanmak, bilgiyi Allah'ın rızasını kazanmakta kullanmak... Onun için mühim olan bilgiden faydalanmak, bilgiyi Allah'ın rızasını kazanmakta kullanmak...

Allah ilmi çekip almaz, alimleri alır, geriye cahil insanlar kalır yani ilm-i nâfîyi bilmeyenler.Allah ilmi çekip almaz, alimleri alır, geriye cahil insanlar kalır yani ilm-i nâfîyi bilmeyenler. Yoksa kitapların yazdığını ezberleyen insan her devirde bulunuyor, onu anlatmak istiyorum.Yoksa kitapların yazdığını ezberleyen insan her devirde bulunuyor, onu anlatmak istiyorum. Kitabı okuyan Avrupalı birisi bile gelip müslüman ülkelerinde yıllarca misyoner olduğu halde,Kitabı okuyan Avrupalı birisi bile gelip müslüman ülkelerinde yıllarca misyoner olduğu halde, papaz olduğu halde bir camide imamlık hatiplik yapabiliyor.papaz olduğu halde bir camide imamlık hatiplik yapabiliyor. Sonra giderken de, "ben papazdım, namazlarınızı iade edin." deyip kalkıp gidebiliyor.Sonra giderken de, "ben papazdım, namazlarınızı iade edin." deyip kalkıp gidebiliyor. Bu da vâki, bu da hayal değil. Tahmin değil, adamın kendi söylemesiyle belli olan şeyler. Bu da vâki, bu da hayal değil. Tahmin değil, adamın kendi söylemesiyle belli olan şeyler.

Müsteşriklerin yazdıkları eserler yani papaz olduğu halde, İslam düşmanı olduğu haldeMüsteşriklerin yazdıkları eserler yani papaz olduğu halde, İslam düşmanı olduğu halde İslam hakkında yazmış oldukları kitapların sayısal üstünlüğüİslam hakkında yazmış oldukları kitapların sayısal üstünlüğü İslam âlemindeki neşredilen kitaplardan çok daha fazla. İslam âlemindeki neşredilen kitaplardan çok daha fazla. Avrupa'da, vesairede hayret edilecek kadar fazla. Kıymeti yok. Onların bilgi bilmesi kıymetli değil. Avrupa'da, vesairede hayret edilecek kadar fazla. Kıymeti yok. Onların bilgi bilmesi kıymetli değil. O alim değil. Peygamber Efendimiz alimi öyle tarif etmiyor.O alim değil.

Peygamber Efendimiz alimi öyle tarif etmiyor.
"İlimde rusuh sahibi alimler kimlerdir?" diye tarif ederken "bilgisi çok olan" demiyor; "İlimde rusuh sahibi alimler kimlerdir?" diye tarif ederken "bilgisi çok olan" demiyor; "Sözü doğru olan, kalbi müstakim olan, yeminine sadık olan,"Sözü doğru olan, kalbi müstakim olan, yeminine sadık olan, yalan yere yemin etmeyen, ahlâkı güzel olan." diye tarif ediyor. yalan yere yemin etmeyen, ahlâkı güzel olan." diye tarif ediyor.

İlim alınır yani ilim ehli, hâl ehli âlimler alınır.İlim alınır yani ilim ehli, hâl ehli âlimler alınır. Yoksa ilim kalır; disketlerde kalır, kütüphanelerde kalır, ciltlerde kalırYoksa ilim kalır; disketlerde kalır, kütüphanelerde kalır, ciltlerde kalır ve üniversitelerde kalabilir. Mühim değil. Bir insanın o ilimle amel edip etmediği mühim.ve üniversitelerde kalabilir. Mühim değil. Bir insanın o ilimle amel edip etmediği mühim. Amel etmiyorsa o alim değil çünkü kendisini helak ediyor.Amel etmiyorsa o alim değil çünkü kendisini helak ediyor. Peygamber Efendimiz, "Kendisi söylediğini tutmayan alim, Peygamber Efendimiz, "Kendisi söylediğini tutmayan alim, kendisi yanıp da etrafı aydınlatan mum gibidir." diyor. Yanıyor kendisi, bitiyor, etrafı aydınlatıyor.kendisi yanıp da etrafı aydınlatan mum gibidir." diyor. Yanıyor kendisi, bitiyor, etrafı aydınlatıyor. Etrafı aydınlatmaz da zaten.Etrafı aydınlatmaz da zaten. Zaten insan kendisi hâl ehli alim değilse etrafı aydınlatmaz; insanları şaşırtır. Zaten insan kendisi hâl ehli alim değilse etrafı aydınlatmaz; insanları şaşırtır.

Peygamber Efendimiz, "Alimleri alır, geriye cahiller kalır." diyor Peygamber Efendimiz, "Alimleri alır, geriye cahiller kalır." diyor

Ve yebkâ nâsün cühhâlün. "Cahil insanlar kalır." Ve yebkâ nâsün cühhâlün. "Cahil insanlar kalır."

Bu cahil insanları da millet adam yerine koyup, alim sanıp, hâl ehli sanıp,Bu cahil insanları da millet adam yerine koyup, alim sanıp, hâl ehli sanıp, takva ehli sanıp kendisine soru sorar, onlar da bu bilgileri zaten iyi bilmediklerinden,takva ehli sanıp kendisine soru sorar, onlar da bu bilgileri zaten iyi bilmediklerinden, kendilerine sorulan soruları kendi kafalarından atarak yani mesnetsiz olarak cevaplandırırlar.kendilerine sorulan soruları kendi kafalarından atarak yani mesnetsiz olarak cevaplandırırlar. Hem kendileri dalâlete düşerler hem de başkalarını dalâlete düşürürler, deniliyor. Hem kendileri dalâlete düşerler hem de başkalarını dalâlete düşürürler, deniliyor.

Bu duruma benzer olayları bugün Türkiye'de yaşıyoruz artık.Bu duruma benzer olayları bugün Türkiye'de yaşıyoruz artık. Üniversite profesörüyüm diye çıkıyor, müslümanları çileden çıkarttıracak sözler söylüyor.Üniversite profesörüyüm diye çıkıyor, müslümanları çileden çıkarttıracak sözler söylüyor. Feveran ettirecek, el-insaf diye bağırttıracak yanlış şeyler söylüyor. Feveran ettirecek, el-insaf diye bağırttıracak yanlış şeyler söylüyor. Üniversite profesörüyüm diye saçma, yanlış, İslam'ın ruhuna aykırı şeyler söylüyor.Üniversite profesörüyüm diye saçma, yanlış, İslam'ın ruhuna aykırı şeyler söylüyor. "İslam'da örtünme yoktur." diyenler çıkıyor. "İçki içilebilir ne olacak." diyenler çıkıyor."İslam'da örtünme yoktur." diyenler çıkıyor. "İçki içilebilir ne olacak." diyenler çıkıyor. "Faiz yenilebilir." diyenler çıkıyor. Yani her şey değişmiş oluyor. "İlim alınmadıkça kıyamet kopmaz." "Faiz yenilebilir." diyenler çıkıyor. Yani her şey değişmiş oluyor.

"İlim alınmadıkça kıyamet kopmaz."

Allah tarafından alimler birer ikişer mübarekler gider, ilim böyle alınır. Allah tarafından alimler birer ikişer mübarekler gider, ilim böyle alınır.

Ve teksüra'z-zelâzilü. "Zelzeleler çoğalmadıkça." Ve teksüra'z-zelâzilü. "Zelzeleler çoğalmadıkça."

Bu sayfayı kura ile çektik diye ondan söylüyorum.Bu sayfayı kura ile çektik diye ondan söylüyorum. Yoksa 17 Ağustos'ta olan zelzeleye târizde bulunmak istemiyorum.Yoksa 17 Ağustos'ta olan zelzeleye târizde bulunmak istemiyorum. Cenâb-ı Hak bu sayfayı çıkarttığına göre bize, "işte kuradan bu çıktı artık oradan anlayın." demek oluyor bu.Cenâb-ı Hak bu sayfayı çıkarttığına göre bize, "işte kuradan bu çıktı artık oradan anlayın." demek oluyor bu. Yani benim kastım yok, târiz yok, gönderi yok. İğneleme yok ama zelzeleler artacak. Yani benim kastım yok, târiz yok, gönderi yok. İğneleme yok ama zelzeleler artacak.

Teksüra'z-zelâzilü. "Zelzeleler artacak." Ve yetekârabe'z-zamânu. "Ve zaman yakınlaşacak." Teksüra'z-zelâzilü. "Zelzeleler artacak." Ve yetekârabe'z-zamânu. "Ve zaman yakınlaşacak."

Zamanda yakınlaşma, tekârub, yakınlaşma olmadan kıyamet kopmaz. Zamanda yakınlaşma, tekârub, yakınlaşma olmadan kıyamet kopmaz.

Bu zamanın yakınlaşması acaba ne olabilir? Bu zamanın yakınlaşması acaba ne olabilir?

Acaba gün 24 saat iken gün 18 saate, 14 saate filan mı inecek? Bu da mümkün.Acaba gün 24 saat iken gün 18 saate, 14 saate filan mı inecek?

Bu da mümkün.
Yani hakiki manasıyla bu da olabilir. Yani hakiki manasıyla bu da olabilir. Çünkü "Güneş batıdan doğmadan kıyamet kopmaz." diye hadîs-i şerîf var, biliyorsunuz. Çünkü "Güneş batıdan doğmadan kıyamet kopmaz." diye hadîs-i şerîf var, biliyorsunuz.

Peygamber Efendimiz'e; "Ne yapacağız o zaman?" diye soruyorlar. Peygamber Efendimiz'e; "Ne yapacağız o zaman?" diye soruyorlar.

Yani Peygamber Efendimiz, "Güneş batıdan batar, üç gün doğudan doğmaz." diyor.Üç gün… Yani Peygamber Efendimiz, "Güneş batıdan batar, üç gün doğudan doğmaz." diyor.Üç gün…

"Üç gün doğudan doğmadıktan sonra tekrar batıdan doğar." diyor, o zaman insanlar soruyorlar; "Üç gün doğudan doğmadıktan sonra tekrar batıdan doğar." diyor, o zaman insanlar soruyorlar;

"Peki biz o zaman namazı nasıl kılacağız?" Güneş doğmadı, fecir olmadı, sabah vakti girmedi. "Peki biz o zaman namazı nasıl kılacağız?"

Güneş doğmadı, fecir olmadı, sabah vakti girmedi.

"Üç gün güneş doğmayınca namazı nasıl kılacağız?" diyorlar. Peygamber Efendimiz de diyor ki: "Üç gün güneş doğmayınca namazı nasıl kılacağız?" diyorlar. Peygamber Efendimiz de diyor ki:

"Evvelki günlere kıyas edersiniz." Ona göre kıyaslarsınız. Bir gün önce nasıl kılıyordunuz? "Evvelki günlere kıyas edersiniz."

Ona göre kıyaslarsınız.

Bir gün önce nasıl kılıyordunuz?

12:10'da öğlen oluyordu, 3:35'te ikindi oluyordu filan. Öyle kılarsınız, diyor. 12:10'da öğlen oluyordu, 3:35'te ikindi oluyordu filan. Öyle kılarsınız, diyor.

Bundan anlıyoruz ki hakikaten güneş batıdan doğacak.Bundan anlıyoruz ki hakikaten güneş batıdan doğacak. Çünkü güneşin batıdan doğmasını "ilim ve fünûnun batıdan İslâm âlemine gelmesi"Çünkü güneşin batıdan doğmasını "ilim ve fünûnun batıdan İslâm âlemine gelmesi" diye yorumlamak isteyenler de çıkıyor da, yani böyle yorum yapmak isteyenler de çıkıyor da,diye yorumlamak isteyenler de çıkıyor da, yani böyle yorum yapmak isteyenler de çıkıyor da, ama Peygamber Efendimiz, "namazı evvelki günlere kıyasen kılarsınız" dediğine göre demek kiama Peygamber Efendimiz, "namazı evvelki günlere kıyasen kılarsınız" dediğine göre demek ki hakikaten üç gün güneş doğmayacak ki, karanlık olacak ki, ona kıyasen namaz kılınabilsin. hakikaten üç gün güneş doğmayacak ki, karanlık olacak ki, ona kıyasen namaz kılınabilsin.

Tabii güneşin üç gün doğmaması, ondan sonra da battığı yerden tekrar doğması,Tabii güneşin üç gün doğmaması, ondan sonra da battığı yerden tekrar doğması, eksenin tamamen tepetaklak olmasından olur. eksenin tamamen tepetaklak olmasından olur. Yani kuzey kutbu yukarıda, güney kutbu aşağıda böyle dönerken bir tesir olacak kiYani kuzey kutbu yukarıda, güney kutbu aşağıda böyle dönerken bir tesir olacak ki birden eksen tepetaklak aşağı dönecek.birden eksen tepetaklak aşağı dönecek. O zaman dönüş, eksen ters dönünce [güneş] bu sefer batıdan doğacak.O zaman dönüş, eksen ters dönünce [güneş] bu sefer batıdan doğacak. Eksenin ters dönmesi için de herhalde çok büyük bir etkinin oluşması lazım.Eksenin ters dönmesi için de herhalde çok büyük bir etkinin oluşması lazım. O etkinin oluşması da belki zamana tesir edeceği için belki zaman da yaklaşacak.O etkinin oluşması da belki zamana tesir edeceği için belki zaman da yaklaşacak. Belki hızlı güneş doğması, batması filan olacak. Zamanın yakınlaşması belki böyle olabilir. Belki hızlı güneş doğması, batması filan olacak. Zamanın yakınlaşması belki böyle olabilir.

İhtimalleri zihnimizden söylüyoruz.İhtimalleri zihnimizden söylüyoruz. Bu hadîs-i şerîflerin şerhi yanımızda olmadığından, böyle olabilir zamanın yakınlaşması, diyoruz.Bu hadîs-i şerîflerin şerhi yanımızda olmadığından, böyle olabilir zamanın yakınlaşması, diyoruz. Ya da zaman bereketsizleşecek, bereketsiz olacak, yıllar ay gibi olacak, Ya da zaman bereketsizleşecek, bereketsiz olacak, yıllar ay gibi olacak, aylar gün gibi olacak, günler saat gibi olacak. Bu hususta hadîs-i şerîfler var.aylar gün gibi olacak, günler saat gibi olacak. Bu hususta hadîs-i şerîfler var. Bereketsizlikten, tatsızlıktan, verimsizlikten dolayı da böyle olabilir.Bereketsizlikten, tatsızlıktan, verimsizlikten dolayı da böyle olabilir. Ama bazı etkiler sebebiyle dönme de hızlanma da olabilir. Ama bazı etkiler sebebiyle dönme de hızlanma da olabilir.

Ve tazhera'l-fitenu. "Fitneler zuhur etmedikçe kıyamet kopmaz." Ve tazhera'l-fitenu. "Fitneler zuhur etmedikçe kıyamet kopmaz."

Bunlar hep neler neler olmadan kıyamet kopmayacak, sıralıyor bir bir.Bunlar hep neler neler olmadan kıyamet kopmayacak, sıralıyor bir bir. İlim alınmadıkça, zelzeleler çoğalmadıkça, zaman yakınlaşmadıkça,İlim alınmadıkça, zelzeleler çoğalmadıkça, zaman yakınlaşmadıkça, kısalmadıkça, fitneler zuhur etmedikçe... kıyamet kopmaz diye devam ediyor.kısalmadıkça, fitneler zuhur etmedikçe... kıyamet kopmaz diye devam ediyor. Yani bunlar olur da ondan sonra kıyamet kopar demek. Yani bunlar olur da ondan sonra kıyamet kopar demek.

Hatta tazhara'l-fitenü. "Fitneler zahir oluncaya kadar." demek bu. Hatta tazhara'l-fitenü. "Fitneler zahir oluncaya kadar." demek bu.

Fitnelerin en büyüğü deccalın fitnesidir.Fitnelerin en büyüğü deccalın fitnesidir. Deccalden önce de bir sürü deccal mukaddemeleri gelecek olduğunu hadîs-i şerîflerden biliyoruz.Deccalden önce de bir sürü deccal mukaddemeleri gelecek olduğunu hadîs-i şerîflerden biliyoruz. En büyük fitne deccalın fitnesidir. En büyük fitne deccalın fitnesidir. Çünkü deccal insanları kendisine inandıracak bir kandırıcılıkla, yalancılıkla çıkacak ortaya.Çünkü deccal insanları kendisine inandıracak bir kandırıcılıkla, yalancılıkla çıkacak ortaya. Deccal zaten "yalancı, kandırıcı, aldatıcı, sahtekâr, hilekâr" demek.Deccal zaten "yalancı, kandırıcı, aldatıcı, sahtekâr, hilekâr" demek. İnsanları kandıracak, insanlar ona inanacaklar, beğenecekler. İnsanları kandıracak, insanlar ona inanacaklar, beğenecekler. "Ben sizin rabbinizim." diyecek, o kadar hürmet gösterecekler."Ben sizin rabbinizim." diyecek, o kadar hürmet gösterecekler. Ama mü'min onun alnında hâzâ kâfirun, "O kâfirin ta kendisidir." diye yazıldığını basiretiyle görecek.Ama mü'min onun alnında hâzâ kâfirun, "O kâfirin ta kendisidir." diye yazıldığını basiretiyle görecek. Mü'min kanmayacak, "Bu herifin yaptığında iş yok." [diyecek] veya herif mi neyse deccal,Mü'min kanmayacak, "Bu herifin yaptığında iş yok." [diyecek] veya herif mi neyse deccal, "Bunda bir hayır yok, bereket yok." diye mü'min anlayacak da, anlamayanlar kanacaklar. "Bunda bir hayır yok, bereket yok." diye mü'min anlayacak da, anlamayanlar kanacaklar.

Deccalin cennet diye gösterdiği yöne, o tarafa giderse insan;Deccalin cennet diye gösterdiği yöne, o tarafa giderse insan; kötü şeylere ve sonunda cehenneme gidiş olacak. kötü şeylere ve sonunda cehenneme gidiş olacak. Cehennem gibi, ters gibi gösterdiği şeyleri de insan yaparsa cennetlik olacak. Cehennem gibi, ters gibi gösterdiği şeyleri de insan yaparsa cennetlik olacak. Yani değer, kıymet hükümleri öyle değişecek ki; Yani değer, kıymet hükümleri öyle değişecek ki; "böyle yaparsan cennete gidersin" diyecek deccal, millet de ona kanacak. "böyle yaparsan cennete gidersin" diyecek deccal, millet de ona kanacak. Halbuki öyle yaparsa cehenneme gider insan. Cennete gitmek için öyle yapmak değil; aksini yapmak lazım.Halbuki öyle yaparsa cehenneme gider insan. Cennete gitmek için öyle yapmak değil; aksini yapmak lazım. "Öyle yapma, öyle yaparsan cehenneme gidersin." Hah işte oraya giderse cennete gider. Bu kadar aldatmaca. "Öyle yapma, öyle yaparsan cehenneme gidersin." Hah işte oraya giderse cennete gider. Bu kadar aldatmaca.

Bu ne olabilir? Deccal nasıl bir mahluk? Bu ne olabilir?

Deccal nasıl bir mahluk?

Acaba bir remiz mi var burada, yoksa bu medeniyet dediğimiz tek dişi kalmış canavar mı,Acaba bir remiz mi var burada, yoksa bu medeniyet dediğimiz tek dişi kalmış canavar mı, batı medeniyeti mi, batı mı? Böyle yorumlar, tahminler, ileri geri sözler söyleniyor. Bilmiyoruz.batı medeniyeti mi, batı mı?

Böyle yorumlar, tahminler, ileri geri sözler söyleniyor. Bilmiyoruz.
Ama deccalın çıkması beklenilecek. Ve "Beklenilen şeylerin en şerlisi deccaldır." diyor Peygamber Eendimiz. Ama deccalın çıkması beklenilecek. Ve "Beklenilen şeylerin en şerlisi deccaldır." diyor Peygamber Eendimiz.

Şerrü'l-muntazaru. "Beklenilenlerin en şerlisi deccaldır." Şerrü'l-muntazaru. "Beklenilenlerin en şerlisi deccaldır."

Çünkü kanacak insanlar. Aldanacaklar. Ancak sağlam müslümanlar kanmayacak. Çünkü kanacak insanlar. Aldanacaklar. Ancak sağlam müslümanlar kanmayacak.

Onun için ben buralardan kendi neslimiz için, bizler için ders çıkartıyorum.Onun için ben buralardan kendi neslimiz için, bizler için ders çıkartıyorum. Din konusunda, iman konusunda duyduğunuz bir haberi ihtiyatla karşılayacaksınız,Din konusunda, iman konusunda duyduğunuz bir haberi ihtiyatla karşılayacaksınız, Kur'ân-ı Kerîm'e vuracaksınız, terazide tartacaksınız, hadîs-i şerîfin ölçeğiyle ölçeceksiniz, Kur'ân-ı Kerîm'e vuracaksınız, terazide tartacaksınız, hadîs-i şerîfin ölçeğiyle ölçeceksiniz, inceleyeceksiniz; "Bu sahte, bu yanlış, bu Kur'an'a aykırı, bu sünnet-i seniyyeye aykırı." diyeceksiniz.inceleyeceksiniz; "Bu sahte, bu yanlış, bu Kur'an'a aykırı, bu sünnet-i seniyyeye aykırı." diyeceksiniz. Yoksa şaşırabilirsiniz. İnsanların birçoğu bugün şaşırıyor. Yoksa şaşırabilirsiniz.

İnsanların birçoğu bugün şaşırıyor.
Sosyetik insanların yanına gidin, "A ben de dindarım kardeşim! Sadece sen mi müslümansın?" der.Sosyetik insanların yanına gidin, "A ben de dindarım kardeşim! Sadece sen mi müslümansın?" der. Ama ona göre plaja gitmekte mahsur yoktur, içki içmekte mahsur yoktur, bira da mahsur yoktur,Ama ona göre plaja gitmekte mahsur yoktur, içki içmekte mahsur yoktur, bira da mahsur yoktur, banka faizi yemekte mahsur yoktur; bütün haramları işlemekte bir tevil yolu bulmuşlardır ve yapmaktadır.banka faizi yemekte mahsur yoktur; bütün haramları işlemekte bir tevil yolu bulmuşlardır ve yapmaktadır. "Böyle olmazsa olmuyor kardeşim. "Böyle olmazsa olmuyor kardeşim. Bu devirde artık hangi kafayla yaşıyorsun, hangi çağda yaşıyoruz kardeşim? Bu devirde artık hangi kafayla yaşıyorsun, hangi çağda yaşıyoruz kardeşim? Bu ne geri kafa. Bu devirde olur mu." derler. Bu ne geri kafa. Bu devirde olur mu." derler.

Halbuki akl-ı selîmin, hakiki aklın mantığıyla görürse insan öyle değildir.Halbuki akl-ı selîmin, hakiki aklın mantığıyla görürse insan öyle değildir. İşte yarım bilgili insanlar, yarım dinli insanlar, yarım şuurlu insanlar yani şuuru az olan insanlar kanacak. İşte yarım bilgili insanlar, yarım dinli insanlar, yarım şuurlu insanlar yani şuuru az olan insanlar kanacak.

Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem hazretleri hadîs-i şerîfte:Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem hazretleri hadîs-i şerîfte: "İleride karınlık gece parçaları gibi fitneler olacak." buyurmuş. Bildirmiş fitnelerin olacağını. "İleride karınlık gece parçaları gibi fitneler olacak." buyurmuş. Bildirmiş fitnelerin olacağını. "Ondan kurtuluş nedir yâ Resûlallah? "Ondan kurtuluş nedir yâ Resûlallah? Karanlık gece gibi üstümüze çöken bu fitnelerden nasıl kurtuluruz yâ Resûlallah?" diyeKaranlık gece gibi üstümüze çöken bu fitnelerden nasıl kurtuluruz yâ Resûlallah?" diye can havliyle, aşk ile, şevk ile, korku ile öğrenmek için sordukları zaman sahâbe-i kirâm;can havliyle, aşk ile, şevk ile, korku ile öğrenmek için sordukları zaman sahâbe-i kirâm; Peygamber Efendimiz, Kur'an'a sarılmakla, sünnet-i süneyyiyesine sarılmaklaPeygamber Efendimiz, Kur'an'a sarılmakla, sünnet-i süneyyiyesine sarılmakla o fitnelerden kurtulunacağını beyan ediyor. o fitnelerden kurtulunacağını beyan ediyor.

Bu hususta çok hadîs-i şerîfler var, çeşitli hadîs-i şerîfer var.Bu hususta çok hadîs-i şerîfler var, çeşitli hadîs-i şerîfer var. Demek ki Kur'an'ı okuyacağız, anlayacağız ve derinliğini anlamaya çalışacağız.Demek ki Kur'an'ı okuyacağız, anlayacağız ve derinliğini anlamaya çalışacağız. Can kulağıyla dinleyeceğiz ve Peygamber Efendimiz'in sünnet-i seniyyesine sımsıkı sarılacağız.Can kulağıyla dinleyeceğiz ve Peygamber Efendimiz'in sünnet-i seniyyesine sımsıkı sarılacağız. Sahih hadis kitaplarını okuyacağız.Sahih hadis kitaplarını okuyacağız. Sahih hadis kitaplarını okuyan insanın İslâm hakkındaki bilgileri sahih olur. Sahih hadis kitaplarını okuyan insanın İslâm hakkındaki bilgileri sahih olur.

İnsanlar çeşit çeşit bilgileri duyabiliyorlar, muhtelif yerlerden alabiliyorlar.İnsanlar çeşit çeşit bilgileri duyabiliyorlar, muhtelif yerlerden alabiliyorlar. Herkes kendi seçtiği yolun methini yapıyor, tanıtımını yapıyor ve beğendirmeye çalışıyor.Herkes kendi seçtiği yolun methini yapıyor, tanıtımını yapıyor ve beğendirmeye çalışıyor. Misyoner "benim yoluma gel!" diyor. Amerikalı "uzaya uydu gönderen Amerikalı'nın dinine gel kardeşim." diyor.Misyoner "benim yoluma gel!" diyor. Amerikalı "uzaya uydu gönderen Amerikalı'nın dinine gel kardeşim." diyor. Seni dinine böyle çağırınca, "bu adamlar uzaya uydu gönderdiler, biz gönderemiyoruz, Seni dinine böyle çağırınca, "bu adamlar uzaya uydu gönderdiler, biz gönderemiyoruz, demek ki bunların dinleri daha iyi." Böyle mantık yok! Bu mantık değil.demek ki bunların dinleri daha iyi." Böyle mantık yok! Bu mantık değil. Buna mantıkta mugalata derler, şaşırtmaca derler. Buna mantıkta mugalata derler, şaşırtmaca derler.

Amerikalı uzaya uydu gönderiyor ama Japon da gönderiyor. Amerikalı uzaya uydu gönderiyor ama Japon da gönderiyor.

Konuşma Hakkında
Tema 1
Tema 2