Namaz Vakitleri

23 Cemâziye'l-Evvel 1446
25 Kasım 2024
İmsak
06:25
Güneş
07:55
Öğle
12:56
İkindi
15:24
Akşam
17:46
Yatsı
19:11
Detaylı Arama

Kocanın Hakları, Hanımın Vazifeleri ve Komşuluk İlişkileri

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

7 Rebîü'l-Âhir 1408 / 28.11.1987
Özelif Camii/ Ankara

İçerik

A PHP Error was encountered

Severity: Notice

Message: A non well formed numeric value encountered

Filename: theme_2/sohbet.php

Line Number: 81

Backtrace:

File: /var/www/vhosts/serverkursu.com/httpdocs/application/views/projects/server_media/theme_2/sohbet.php
Line: 81
Function: _error_handler

File: /var/www/vhosts/serverkursu.com/httpdocs/application/controllers/Project_server_media.php
Line: 154
Function: view

File: /var/www/vhosts/serverkursu.com/httpdocs/index.php
Line: 317
Function: require_once

Kocanın Eşi Üzerindeki Hakları

İslam'da Mülkiyet Hakları Vardır

Sizin En Hayırlınız Hanımına Karşı En hayırlı Olanıdır

Komşu Haklar

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Sadaka Ömrü Artırır, İslam'da Mülkiyet Hakları Vardır, Sizin En Hayırlınız Hanımına Karşı En hayırlı Olanıdır, Komşu Haklar, | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Kocanın Hakları, Hanımın Vazifeleri ve Komşuluk İlişkileri

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

7 Rebîü'l-Âhir 1408 / 28.11.1987
Özelif Camii/ Ankara

İçerik

A PHP Error was encountered

Severity: Notice

Message: A non well formed numeric value encountered

Filename: theme_2/sohbet.php

Line Number: 213

Backtrace:

File: /var/www/vhosts/serverkursu.com/httpdocs/application/views/projects/server_media/theme_2/sohbet.php
Line: 213
Function: _error_handler

File: /var/www/vhosts/serverkursu.com/httpdocs/application/controllers/Project_server_media.php
Line: 154
Function: view

File: /var/www/vhosts/serverkursu.com/httpdocs/index.php
Line: 317
Function: require_once

Kocanın Eşi Üzerindeki Hakları

İslam'da Mülkiyet Hakları Vardır

Sizin En Hayırlınız Hanımına Karşı En hayırlı Olanıdır

Komşu Haklar

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Sadaka Ömrü Artırır, İslam'da Mülkiyet Hakları Vardır, Sizin En Hayırlınız Hanımına Karşı En hayırlı Olanıdır, Komşu Haklar, | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Konuşma Metni

Eûzübillâhimineşşeytânirracîm Bismillâhirrahmânirrahîm. Eûzübillâhimineşşeytânirracîm Bismillâhirrahmânirrahîm.

Elhamdulillâhirabbi'l-âlemin.Elhamdulillâhirabbi'l-âlemin. es-Salâtuve's-selâmualâseyyidi'l-evvelîne ve'l-âhirîn,es-Salâtuve's-selâmualâseyyidi'l-evvelîne ve'l-âhirîn, seyidinâ ve senedinâ ve mededinâ Muhammedin ve âlihî ve sahbihî ve mentebiahûbi-ihsânin ilâ yevmi'd-dîn. seyidinâ ve senedinâ ve mededinâ Muhammedin ve âlihî ve sahbihî ve mentebiahûbi-ihsânin ilâ yevmi'd-dîn.

Emmâba'd: Fa'lemueyyühe'l-ihvân fe-inneefdale'l-hadîsikitâbullahEmmâba'd:

Fa'lemueyyühe'l-ihvân fe-inneefdale'l-hadîsikitâbullah
ve efdale'l-hedyihedyüseyyidinâ Muhammedin sallallahu aleyhi ve sellemve efdale'l-hedyihedyüseyyidinâ Muhammedin sallallahu aleyhi ve sellem ve şerre'l-umûrimuhdesâtuhâ ve külle muhdesetünbid'atünve şerre'l-umûrimuhdesâtuhâ ve külle muhdesetünbid'atün ve külle bid'atindalâletün ve külle dalâletin ve sâhibehâfi'n-nâr.ve külle bid'atindalâletün ve külle dalâletin ve sâhibehâfi'n-nâr. Ve bi's-senedi'l-muttasıliile'n-nebiyyisallallahu aleyhi ve sellemeennehûkâl: Ve bi's-senedi'l-muttasıliile'n-nebiyyisallallahu aleyhi ve sellemeennehûkâl:

Hakku'z-zevcialâzevcetihî en lâ temneuhûnefsehâ ve in kânetalâzahrikatebinHakku'z-zevcialâzevcetihî en lâ temneuhûnefsehâ ve in kânetalâzahrikatebin ve en lâ tesûmeyevmenvâhiden illâ bi-iznihîille'l-farîzatevein fealetesimet ve lemyutakabbelminhâ.ve en lâ tesûmeyevmenvâhiden illâ bi-iznihîille'l-farîzatevein fealetesimet ve lemyutakabbelminhâ. Ve en lâ tu'tiyeminbeytihîşey'en illâ bi-iznihî fe-in fealetkânelehü'l-ecrü ve kânealeyhe'l-vizru.Ve en lâ tu'tiyeminbeytihîşey'en illâ bi-iznihî fe-in fealetkânelehü'l-ecrü ve kânealeyhe'l-vizru. Ve en lâ tahruceminbeytihî illâ bi-iznihî fe-in fealetleanehallâhu Ve en lâ tahruceminbeytihî illâ bi-iznihî fe-in fealetleanehallâhu ve melâiketü'l-gadabihattâtetûbe ev turâcia ve in kânezâlimen. ve melâiketü'l-gadabihattâtetûbe ev turâcia ve in kânezâlimen.

Sadaka Resûlallah fî mâkâl ev kemâkâl. Sadaka Resûlallah fî mâkâl ev kemâkâl.

Aziz ve muhterem kardeşlerim! Aziz ve muhterem kardeşlerim!

Allahu Teâlâ hazretlerinin selamı, rahmeti, bereketi, ihsanı, ikramıAllahu Teâlâ hazretlerinin selamı, rahmeti, bereketi, ihsanı, ikramı dünyada âhirette cümlenizin üzerine olsun. dünyada âhirette cümlenizin üzerine olsun.

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem hazretlerinin mübarek hadîs-i şerîflerinden bir demetPeygamber sallallahu aleyhi ve sellem hazretlerinin mübarek hadîs-i şerîflerinden bir demet Muhtârâtü'l-ehâdîs isimli hadis kitabının 67. sayfasından okumaya devam edeceğiz. Muhtârâtü'l-ehâdîs isimli hadis kitabının 67. sayfasından okumaya devam edeceğiz.

Bu hadîs-i şerîflerin okunmasına başlamazdan önce;Bu hadîs-i şerîflerin okunmasına başlamazdan önce; Peygamber sallallahu aleyhi ve sellemEfendimiz'e sevgimizin, saygımızın, bağlılığımızınPeygamber sallallahu aleyhi ve sellemEfendimiz'e sevgimizin, saygımızın, bağlılığımızın bir nişânesi olmak üzere, rûh-u pâkine hediye edelim diye ve onun cümle âl'ininbir nişânesi olmak üzere, rûh-u pâkine hediye edelim diye ve onun cümle âl'inin ve ashâbının ve etbâının ve ahbâbının ruhlarına;bu beldeleri Allah Allah diye diye fethetmiş olanve ashâbının ve etbâının ve ahbâbının ruhlarına;bu beldeleri Allah Allah diye diye fethetmiş olan fatihlerin, şehitlerin, gazilerin, mücahitlerin ruhlarına, cümle hayrât u hasenât sahipleriylefatihlerin, şehitlerin, gazilerin, mücahitlerin ruhlarına, cümle hayrât u hasenât sahipleriyle şu camiyi yapan, yaşatan, geliştirenlerin kendilerinin ve geçmişlerinin ruhlarına,şu camiyi yapan, yaşatan, geliştirenlerin kendilerinin ve geçmişlerinin ruhlarına, bu beldede medfun bulunanmü'minîn ve mü'minâtın ruhlarına;uzaktan yakındanbu beldede medfun bulunanmü'minîn ve mü'minâtın ruhlarına;uzaktan yakından bu hadîs-i şerîfleri dinlemek üzere camiye toplanıp gelmiş olan kardeşlerimizinbu hadîs-i şerîfleri dinlemek üzere camiye toplanıp gelmiş olan kardeşlerimizin âhirete göçmüş cümle sevdiklerinin ve yakınlarının ruhlarına;bu hadîs-i şerîfleriâhirete göçmüş cümle sevdiklerinin ve yakınlarının ruhlarına;bu hadîs-i şerîfleri rivayet eden alimlerin, râvilerin ruhlarına;kendilerinden feyz aldığımızrivayet eden alimlerin, râvilerin ruhlarına;kendilerinden feyz aldığımız Ümmet-i Muhammed'in sallallahu aleyhi ve sellemmürşitleri, verese-i nebî olan ulemâ-i muhakkıkîn olanÜmmet-i Muhammed'in sallallahu aleyhi ve sellemmürşitleri, verese-i nebî olan ulemâ-i muhakkıkîn olan sâdât ve meşâyih-ituruk-u aliyyemizin hepsinin ruhlarına ayrı ayrı hediye olsun.sâdât ve meşâyih-ituruk-u aliyyemizin hepsinin ruhlarına ayrı ayrı hediye olsun. Biz yaşayan müslümanlar da Rabbimizin rızasına uygun,Biz yaşayan müslümanlar da Rabbimizin rızasına uygun, Peygamber Efendimiz'in sünnetine muvâfık yaşayalım, Kur'an yolunda yürüyelim,Peygamber Efendimiz'in sünnetine muvâfık yaşayalım, Kur'an yolunda yürüyelim, Rabbimiz'in huzuruna sevdiği, razı olduğu, yüzü ak, alnı açık kullar olarak varalım diyeRabbimiz'in huzuruna sevdiği, razı olduğu, yüzü ak, alnı açık kullar olarak varalım diye bir Fâtihâ-yıŞerîfe üç İhlâs-ı Şerîf okuyup öyle başlayalım. bir Fâtihâ-yıŞerîfe üç İhlâs-ı Şerîf okuyup öyle başlayalım.

Bismillâhirrahmânirrahîm. Bismillâhirrahmânirrahîm.

et-Tayâlisî'ninİbn Ömer radıyallahuanhümâ'danrivayet ettiğine göreet-Tayâlisî'ninİbn Ömer radıyallahuanhümâ'danrivayet ettiğine göre Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem hazretleri buyurmuşlar ki; Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem hazretleri buyurmuşlar ki;

Hakku'z-zevcialâzevcetihî."Kocanın hanımı, karısı üzerinde bulunan hakları şunlardır."Hakku'z-zevcialâzevcetihî."Kocanın hanımı, karısı üzerinde bulunan hakları şunlardır." Birincisi hanımlık, zevcelik vazifesi. En lâ temneuhûnefsehâ ve in kânetalâzahrikatebin.Birincisi hanımlık, zevcelik vazifesi.

En lâ temneuhûnefsehâ ve in kânetalâzahrikatebin.
"Kendi nefsini bir devenin semerine binmiş bulunsa bile kocasından men etmemesidir." "Kendi nefsini bir devenin semerine binmiş bulunsa bile kocasından men etmemesidir."

Hanımlık; ev hanımlığı, eşlik vazifesini hiçbir şekilde hiçbir zaman engel,Hanımlık; ev hanımlığı, eşlik vazifesini hiçbir şekilde hiçbir zaman engel, mâni çıkartıp men etmemesi. İkincisi: mâni çıkartıp men etmemesi.

İkincisi:

Ve en lâ tesûmeyevmenvâhiden illâ bi-iznihîille'l-farîzate.Ve en lâ tesûmeyevmenvâhiden illâ bi-iznihîille'l-farîzate. "Kadının, kocasının izni olmadan -farz oruçlar müstesna- bir gün bile oruç tutmaması!" "Kadının, kocasının izni olmadan -farz oruçlar müstesna- bir gün bile oruç tutmaması!"

Demek ki hanım sevap kazanmak, ecir kazanmak için oruç tutacaksa beyi ile konuşacak, diyecek ki; Demek ki hanım sevap kazanmak, ecir kazanmak için oruç tutacaksa beyi ile konuşacak, diyecek ki;

"Efendi, ben yarın oruç tutmak istiyorum. Müsaade eder misin, tutabilir miyim?Pazartesi oruç tutmak sevapmış,"Efendi, ben yarın oruç tutmak istiyorum. Müsaade eder misin, tutabilir miyim?Pazartesi oruç tutmak sevapmış, Peygamber Efendimiz tavsiye eylemiş; izin verirsen tutayım…" Peygamber Efendimiz tavsiye eylemiş; izin verirsen tutayım…"

Sevap olduğunu duyduğu, bildiği bir orucu tutmak istiyor ama efendisine soracak: "Pazartesi, perşembe günü oruç tutmak;Sevap olduğunu duyduğu, bildiği bir orucu tutmak istiyor ama efendisine soracak: "Pazartesi, perşembe günü oruç tutmak; Arabî ayların ortasında, mehtaplı gecelerin gündüzlerinde eyyâm-ı biyzde;Arabî ayların ortasında, mehtaplı gecelerin gündüzlerinde eyyâm-ı biyzde; on üçünde, on dördünde, on beşinde oruç tutmak sevapmış, Şevval'in altı gününde tutmak sevapmış,on üçünde, on dördünde, on beşinde oruç tutmak sevapmış, Şevval'in altı gününde tutmak sevapmış, âşûrâ orucu tutmak sevapmış…" diyerek, "Efendi, ne dersin; ben oruç tutabilir miyim?" diyecek. âşûrâ orucu tutmak sevapmış…" diyerek, "Efendi, ne dersin; ben oruç tutabilir miyim?" diyecek.

Ramazan orucunu soracak mı? Ona sormaya lüzum yok! Ramazan orucunu soracak mı?

Ona sormaya lüzum yok!

İlle'l-farîzate. "Fariza, farz, mecburî olan oruç müstesna!" İlle'l-farîzate. "Fariza, farz, mecburî olan oruç müstesna!"

Kocası "Tutma." dese bile -tutma demeye hakkı yok- hanım o vazifeyi yapacak;Kocası "Tutma." dese bile -tutma demeye hakkı yok- hanım o vazifeyi yapacak; nafile olan, sevap kazanmak için olan oruçları sorması lazım. nafile olan, sevap kazanmak için olan oruçları sorması lazım.

Sormadı, oruç tuttu;sevap mı kazanır? Sormadı, oruç tuttu;sevap mı kazanır?

Efendimiz, hayret edecek bir şekilde cevap veriyor: Efendimiz, hayret edecek bir şekilde cevap veriyor:

Ve in fealetesimet."Kadın böyle yaparsagünaha girer." Ve in fealetesimet."Kadın böyle yaparsagünaha girer."

Oruç tutuyor ama günaha girer. Enteresan. İslâm'ın enteresan bir aile hukuku ve görüşü.Oruç tutuyor ama günaha girer. Enteresan. İslâm'ın enteresan bir aile hukuku ve görüşü. Hanım kocasının izni olmadan oruca niyet etti mi sevap kazanmıyor, günaha giriyor. Hanım kocasının izni olmadan oruca niyet etti mi sevap kazanmıyor, günaha giriyor.

Bu nedendir? Allahu Teâlâ hazretleri evin reislik, başkanlık salahiyetiniBu nedendir?

Allahu Teâlâ hazretleri evin reislik, başkanlık salahiyetini
Kur'ân-ı Kerîm'de ve hadîs-i şerîflerde açıkça bildirildiğine göre erkeğe nasip etmiştir, erkeğindir.Kur'ân-ı Kerîm'de ve hadîs-i şerîflerde açıkça bildirildiğine göre erkeğe nasip etmiştir, erkeğindir. Evin reisliği erkeğindir. Onun dediğine göre hareket edilecek.Evin reisliği erkeğindir. Onun dediğine göre hareket edilecek. Efendi o gün izinlidir, evde bulunması lazımdır, hanımla baş başa yemek yemek arzu ediyordur vs.Efendi o gün izinlidir, evde bulunması lazımdır, hanımla baş başa yemek yemek arzu ediyordur vs. Efendisine sorması lazım, soracak. Üçüncüsü: Efendisine sorması lazım, soracak.

Üçüncüsü:

Ve in fealetesimet ve lemyutakabbelminhâ.Ve in fealetesimet ve lemyutakabbelminhâ. "Eğer o izin almadan orucu tutarsa günaha girer, tuttuğu oruç da kabul olmaz." "Eğer o izin almadan orucu tutarsa günaha girer, tuttuğu oruç da kabul olmaz."

Allah orucunu beyinden izinsiz tuttuğu için kabul etmiyor. Allah orucunu beyinden izinsiz tuttuğu için kabul etmiyor.

Beyi;"Yahu bizim hanımda bugün sofuluk yapmış, tam zamanını bulmuş!.." filan diye sinirleniyor.Beyi;"Yahu bizim hanımda bugün sofuluk yapmış, tam zamanını bulmuş!.." filan diye sinirleniyor. Hanım orada oruç tutuyor; bu sebepten dolayı sevap kazanmaz, günaha girer, tuttuğu oruç da kabul olmaz. Hanım orada oruç tutuyor; bu sebepten dolayı sevap kazanmaz, günaha girer, tuttuğu oruç da kabul olmaz.

"Bir kere tutmuş bulundum, sevaba girer miyim?" "Bir kere tutmuş bulundum, sevaba girer miyim?"

"Hayır, sevaba girmez, bir de orucu da kabul olmaz!" diyor. "Hayır, sevaba girmez, bir de orucu da kabul olmaz!" diyor.

Bunu iyice hatırda tutmak ve bunun altında yatan derin mâna üzerinde durmak lazım.Bunu iyice hatırda tutmak ve bunun altında yatan derin mâna üzerinde durmak lazım. İslâm'ın ne kadar incelikleri olduğunu efendilerin, hanım efendilerin iyice anlaması lazım. İslâm'ın ne kadar incelikleri olduğunu efendilerin, hanım efendilerin iyice anlaması lazım.

Aile hukukunda durum böyledir.Aile hukukunda durum böyledir. Ve en lâ tu'tiye min beytihî şey'en illâ bi-iznihî. Ve en lâ tu'tiye min beytihî şey'en illâ bi-iznihî. "Kadının kocasının evinden bir şeyi vermemesi de kocanın hakkıdır,"Kadının kocasının evinden bir şeyi vermemesi de kocanın hakkıdır, ancak izni olursa verebilir." Kapıya bir dilenci gelmiş: ancak izni olursa verebilir."

Kapıya bir dilenci gelmiş:

"Allah rızası için bir şey ver." diyor. "Allah rızası için bir şey ver." diyor.

Ancak kocası izin vermişse verebilir.Ancak kocası izin vermişse verebilir. Kadın, kocasının izni olmadan evinden tasaddukta bulunamaz Kadın, kocasının izni olmadan evinden tasaddukta bulunamaz veyahut tasaddukun dışında bir başka şekilde de veremez. veyahut tasaddukun dışında bir başka şekilde de veremez.

Komşusubir şey istediğinde de önce kocasına soracak,Komşusubir şey istediğinde de önce kocasına soracak, "Efendiye sorayım,izin verirse alın…" demesi lazım; izin vermezse veremez. "Efendiye sorayım,izin verirse alın…" demesi lazım; izin vermezse veremez.

Fe-in fealet kâne lehü'l-ecrü ve kâne aleyhe'l-vizru. Fe-in fealet kâne lehü'l-ecrü ve kâne aleyhe'l-vizru. "Eğer kocasının izni yokken kapıya gelen kimseye sadaka verirse kocaya sevabı gider, kadına da vebali kalır." "Eğer kocasının izni yokken kapıya gelen kimseye sadaka verirse kocaya sevabı gider, kadına da vebali kalır."

Kocasının rızası yokken kadın, fakire 500 lira para verdi.Kocasının rızası yokken kadın, fakire 500 lira para verdi. Kocasının malından verdiği için kocası sevap alır,Kocasının malından verdiği için kocası sevap alır, kadın da 500 lirayı eşinin izni olmadan verdiği için günah kazanır, vebali omzunda kalır.kadın da 500 lirayı eşinin izni olmadan verdiği için günah kazanır, vebali omzunda kalır. Enteresan!Enteresan! İslâm'ın; aile içinde salahiyeti nasıl kocaya verdiğini, nasıl kocanın yönetimine bağladığını görüyorsunuz. İslâm'ın; aile içinde salahiyeti nasıl kocaya verdiğini, nasıl kocanın yönetimine bağladığını görüyorsunuz.

Kocasını tenkit edenler, bağıranlar, çağıranlar; Kocasını tenkit edenler, bağıranlar, çağıranlar;

"Kılıbık, seni yaramaz adam, seninle evlendim de evlendiğim zamandan beri "Kılıbık, seni yaramaz adam, seninle evlendim de evlendiğim zamandan beri senden bir güzel gün mü gördüm, babamın evi ne kadar güzeldi!.."senden bir güzel gün mü gördüm, babamın evi ne kadar güzeldi!.." gibi bir sürü laf söyleyen kadınlar var. Olmaz, günaha giriyor.gibi bir sürü laf söyleyen kadınlar var.

Olmaz, günaha giriyor.
Hadislerde gördük: Kocasının izni olmadan sadaka verse kabul olmuyor, vebali geliyor;Hadislerde gördük: Kocasının izni olmadan sadaka verse kabul olmuyor, vebali geliyor; oruç tutsa kabul olmuyor, günaha giriyor...oruç tutsa kabul olmuyor, günaha giriyor... Allah razı olsun, bizim hatunlar iyi kimselerdir de dışarıdaki hatunların kulakları çınlasın. Allah razı olsun, bizim hatunlar iyi kimselerdir de dışarıdaki hatunların kulakları çınlasın.

Burada bir şey hatırlatacağım: Burada bir şey hatırlatacağım:

Hanımlar;"Hocam bizi mahvettin, kadınlar böyle esir durumuna mı düşüyor?" filan demesinler. Hanımlar;"Hocam bizi mahvettin, kadınlar böyle esir durumuna mı düşüyor?" filan demesinler.

İslâm dini erkeklere de ne vazifeler yüklemiş, onu da göreceğiz. İslâm dini erkeklere de ne vazifeler yüklemiş, onu da göreceğiz.

İslâm'da her şey adaletli! Tıpkı bir babanın iki evladını dinleyip de;İslâm'da her şey adaletli! Tıpkı bir babanın iki evladını dinleyip de; "Sen şöyle yap, sen şöyle yap bakayım, kavga etmeyin!" dediği gibi"Sen şöyle yap, sen şöyle yap bakayım, kavga etmeyin!" dediği gibi Allahu Teâlâ hazretleri İslâm dininde herkese vazifelerini, haklarını, salahiyetlerini vermiş. Allahu Teâlâ hazretleri İslâm dininde herkese vazifelerini, haklarını, salahiyetlerini vermiş.

Evin idaresinin, yönetiminin son sözü kocada;eğer sadaka verirse adam sevap alır,Evin idaresinin, yönetiminin son sözü kocada;eğer sadaka verirse adam sevap alır, kadın günah altında kalır. Günah altında kalmaması için ne yapması lazım? kadın günah altında kalır.

Günah altında kalmaması için ne yapması lazım?

"Efendi, arada kapıya dilenci gelir, muhtaç gelir; müsaade eder misin "Efendi, arada kapıya dilenci gelir, muhtaç gelir; müsaade eder misin evde olandan bir miktar vererek fakiri boş döndürmeyeyim, verebilir miyim?" evde olandan bir miktar vererek fakiri boş döndürmeyeyim, verebilir miyim?"

"Ver hanımefendi, mahzuru yok;senin gönlün uygun gördükten, "Ver hanımefendi, mahzuru yok;senin gönlün uygun gördükten, gözün tuttuktan sonra istediğine hayır yapabilirsin." gözün tuttuktan sonra istediğine hayır yapabilirsin."

Veyahut; "Bin liraya kadar müsaade veriyorum, kredin var." diyeVeyahut;

"Bin liraya kadar müsaade veriyorum, kredin var." diye
bir müsaade alsınlar da günaha girmesinler. bir müsaade alsınlar da günaha girmesinler.

Hanımlar dikkat edecekler, kocasına itaat edecek, Hanımlar dikkat edecekler, kocasına itaat edecek, kocası "Buyur, yanıma gel." dediği zaman gelecek, "Oruç tutma!" dediği zaman tutmayacak,kocası "Buyur, yanıma gel." dediği zaman gelecek, "Oruç tutma!" dediği zaman tutmayacak, izin verirse tutacak, onun izni ile sadaka verilecek, onun izni ile hayır yapılacak, izin verirse tutacak, onun izni ile sadaka verilecek, onun izni ile hayır yapılacak, izin vermezse yapılmayacak. izin vermezse yapılmayacak.

Ve en lâ tahruceminbeytihî illâ bi-iznihî." Ve en lâ tahruceminbeytihî illâ bi-iznihî." Kadın kocasının evinden onun izni olmadan dışarıya çıkmayacak." Kadın kocasının evinden onun izni olmadan dışarıya çıkmayacak."

Kadın kocasının izni olmadan kocasının evinden dışarıya çıkmaması kocanın hakkıdır. Kadın kocasının izni olmadan kocasının evinden dışarıya çıkmaması kocanın hakkıdır.

Fe-in fealet leanehallâhu ve melâiketü'l-gadabi. Fe-in fealet leanehallâhu ve melâiketü'l-gadabi. "Kadın eşini dinlemez ve izinsiz evden çıkarsa Allah ve gazap melekleri ona lanet eder." "Kadın eşini dinlemez ve izinsiz evden çıkarsa Allah ve gazap melekleri ona lanet eder."

Kocasının izni olmadan evden çıkıp giden kadına Allah lanet eder.Kocasının izni olmadan evden çıkıp giden kadına Allah lanet eder. Sonra, gadab melekleri, kötü cezaları vermekle vazifeli olan melekler de o kadına lanet ederler. Sonra, gadab melekleri, kötü cezaları vermekle vazifeli olan melekler de o kadına lanet ederler.

Ne zamana kadar? Hattâtetûbe ev turâcia. Ne zamana kadar?

Hattâtetûbe ev turâcia.
"Kadın; 'Yâ Rabbi! Ben hata işlemişim!' diye tevbe edinceye veyahut evine dönünceye kadar bu lanet devam eder." "Kadın; 'Yâ Rabbi! Ben hata işlemişim!' diye tevbe edinceye veyahut evine dönünceye kadar bu lanet devam eder."

Ve in kânezâlimen."Kocası isterse zalim olsun!" Ve in kânezâlimen."Kocası isterse zalim olsun!"

Zulmen, haksız yere; "Çıkmayacaksın, bırakmıyorum!" diyor. Adam zalim! Zulmen, haksız yere; "Çıkmayacaksın, bırakmıyorum!" diyor.

Adam zalim!

"Kadının hiç nefes almaya hakkı yok mu? Niye sen bunu dışarı çıkartmıyorsun?" "Kadının hiç nefes almaya hakkı yok mu? Niye sen bunu dışarı çıkartmıyorsun?"

Ve inkâne zâlimen. "Kocası zalim bile olsa kadın evinden kocasının izni olmadanVe inkâne zâlimen. "Kocası zalim bile olsa kadın evinden kocasının izni olmadan çıktığı zaman lanete uğrar;sabredecek, Allah'tan ecrini bekleyecek." çıktığı zaman lanete uğrar;sabredecek, Allah'tan ecrini bekleyecek."

Ben demiyorum, Peygamber Efendimiz diyor! İtaati böyle bir esasa bağlamış. Ben demiyorum, Peygamber Efendimiz diyor! İtaati böyle bir esasa bağlamış. Aile geçimi hususunda haklar ve görevler; vazifelerin tevzii konusundaAile geçimi hususunda haklar ve görevler; vazifelerin tevzii konusunda erkeğe dinimizin verdiği haklar, kadının yapması gereken görevler bunlar. erkeğe dinimizin verdiği haklar, kadının yapması gereken görevler bunlar.

Bir kere daha başından hatırlatalım. Şunlar kocanın karısı üzerindeki haklarındandır: Bir kere daha başından hatırlatalım. Şunlar kocanın karısı üzerindeki haklarındandır:

En lâ temneuhû nefsehâ ve in kânet alâ zahri katebin.En lâ temneuhû nefsehâ ve in kânet alâ zahri katebin. "Kadın kendi nefsini kocasından men etmeyecek, engellemeyecek!"Kadın kendi nefsini kocasından men etmeyecek, engellemeyecek! 'Hanım gel!' dediği zaman, devenin sırtına, semerinin üstüne binmiş bile olsa gelecek. 'Hanım gel!' dediği zaman, devenin sırtına, semerinin üstüne binmiş bile olsa gelecek.

Ve en lâ tesûmeyevmenvâhiden illâ bi-iznihîille'l-farîzate.Ve en lâ tesûmeyevmenvâhiden illâ bi-iznihîille'l-farîzate. "Farz oruç müstesna, kocasının izni olmadan oruç tutmayacak!" "Farz oruç müstesna, kocasının izni olmadan oruç tutmayacak!"

Ve in fealet esimet ve lem yutakabbel minhâ. Ve in fealet esimet ve lem yutakabbel minhâ. "Eğer bu orucu inat edip izin almadan tutarsa, günaha girer ve orucu da kabul olmaz.""Eğer bu orucu inat edip izin almadan tutarsa, günaha girer ve orucu da kabul olmaz." Ve en lâ tu'tiye minbeyti hîşey'en illâ bi-iznihî.Ve en lâ tu'tiye minbeyti hîşey'en illâ bi-iznihî. Hakku'z-zevci ale'l-mer'eti en lâ tehcüre firâşehû ve entüberre kasemehû Hakku'z-zevci ale'l-mer'eti en lâ tehcüre firâşehû ve entüberre kasemehû ve entutîa emrehû ve en lâtahruce illâbi-iznihî ve en lâ tudhile ileyhi menyekrehû. ve entutîa emrehû ve en lâtahruce illâbi-iznihî ve en lâ tudhile ileyhi menyekrehû.

Temim ed-Dârî'den rivayet edildiğine göre Peygamber Efendimizşöyle buyurmuş: Temim ed-Dârî'den rivayet edildiğine göre Peygamber Efendimizşöyle buyurmuş:

"Kocanın kadın üzerinde hakkı, adamın yatağından kadının hicret etmemesidir." "Kocanın kadın üzerinde hakkı, adamın yatağından kadının hicret etmemesidir."

Yatağını ayırmaması, yatağına gelmekten imtina etmemesidir. Yatağını ayırmaması, yatağına gelmekten imtina etmemesidir.

Bu olmaz, imtina ederse İslâmî bakımdan günah işlemiş olur. Bu olmaz, imtina ederse İslâmî bakımdan günah işlemiş olur.

Ve entüberre kasemehû."Adam bir şeye yemin etmişse Ve entüberre kasemehû."Adam bir şeye yemin etmişse yeminini yerine getirmesine yardımcı olması, yeminine aykırı iş yapmamasıdır." yeminini yerine getirmesine yardımcı olması, yeminine aykırı iş yapmamasıdır."

Şöyle bir misalle açıklayalım: Şöyle bir misalle açıklayalım:

"Bana bak hanımefendi; vallahide billahide bu elbiseyi almayacaksın, "Bana bak hanımefendi; vallahide billahide bu elbiseyi almayacaksın, alırsan şöyle olur böyle olur…" dedi. alırsan şöyle olur böyle olur…" dedi.

Adamın ağzından bir yemin çıktı.Kadın bu işin üstüne varmayacak, Adamın ağzından bir yemin çıktı.Kadın bu işin üstüne varmayacak, o yeminin doğru çıkması için o elbiseyi almaktan, o pabucu, o çantayı,o yeminin doğru çıkması için o elbiseyi almaktan, o pabucu, o çantayı, o kumaşı almaktan vazgeçecek.o kumaşı almaktan vazgeçecek. Yeminini yerine getirtecek! Yeminini yerine getirtecek!

Arap şairlerinden [Lebîd b. Rebiâ]; Arap şairlerinden [Lebîd b. Rebiâ]; "Ne zaman Doğu rüzgârı, sabâ rüzgârı eserse kazanları kaynatacağım,"Ne zaman Doğu rüzgârı, sabâ rüzgârı eserse kazanları kaynatacağım, ziyafet çekeceğim."diye yemin etmiş. ziyafet çekeceğim."diye yemin etmiş.

Sabâ rüzgârı; sevimli, güzel bir rüzgâr.Sabâ rüzgârı; sevimli, güzel bir rüzgâr. Arap diyarında galiba her zamanda esmiyor, ne kadarda bir eser onu da bilmiyorum amaArap diyarında galiba her zamanda esmiyor, ne kadarda bir eser onu da bilmiyorum ama anlaşılan senede birkaç defa esiyor.anlaşılan senede birkaç defa esiyor. Yoksa ikide birde püfür püfür eserse ona ziyafet çekmeye kimsenin tâkati olmaz. Yoksa ikide birde püfür püfür eserse ona ziyafet çekmeye kimsenin tâkati olmaz.

Küllemâ hebbeti's-sabâ. Küllemâ hebbeti's-sabâ. Adamcağız; "Ne zaman sabah rüzgârı eserse ziyafet çekeceğim!" diye yemin etmiş. Adamcağız; "Ne zaman sabah rüzgârı eserse ziyafet çekeceğim!" diye yemin etmiş.

Lebîd b. Rebiâisimli Arap şairi, uzun bir ömür yaşamış.Lebîd b. Rebiâisimli Arap şairi, uzun bir ömür yaşamış. EbûHüreyre'ninBuhârî'derivayet ettiğine göre mübarek adam 156 sene yaşamış.EbûHüreyre'ninBuhârî'derivayet ettiğine göre mübarek adam 156 sene yaşamış. Ama ne zaman sabah rüzgârı esse kazanları koydurtur, yemekleri pişirtir fukarâya dağıtırmış! Ama ne zaman sabah rüzgârı esse kazanları koydurtur, yemekleri pişirtir fukarâya dağıtırmış!

Hz. Ömer radıyallahuanh Kûfe valisine mektup yazıyor, diyor ki; Hz. Ömer radıyallahuanh Kûfe valisine mektup yazıyor, diyor ki;

"Ey vali o Lebid'e yemininin yerine gelmesinde yardımcı olun!" "Ey vali o Lebid'e yemininin yerine gelmesinde yardımcı olun!"

Lebîd çok cömert bir insan ama çok zengin değil! Lebîd çok cömert bir insan ama çok zengin değil!

"Yemininin aksamadan yerine gelmesi için ona yardımcı olun, destek olun, malzeme verin;"Yemininin aksamadan yerine gelmesi için ona yardımcı olun, destek olun, malzeme verin; o da yemeği kaynatsın, ziyafeti çeksin." diye valiye mektup gönderiyor. o da yemeği kaynatsın, ziyafeti çeksin." diye valiye mektup gönderiyor.

Bu, bir müslümanın öteki bir müslümana verdiği bir sözü, yaptığı bir yemini yerineBu, bir müslümanın öteki bir müslümana verdiği bir sözü, yaptığı bir yemini yerine getirmekte yardımcı olmasının bir misali. getirmekte yardımcı olmasının bir misali.

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem hazretleri bir hadîs-i şerîfinde buyuruyor ki; Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem hazretleri bir hadîs-i şerîfinde buyuruyor ki;

"Sadaka ömrü arttırır!" Karşımıza bir misali çıkmış oldu. "Sadaka ömrü arttırır!"

Karşımıza bir misali çıkmış oldu.
O şair "Ne zaman sabah rüzgarı eserse ziyafet çekeceğim." diye yemin etmiş… O şair "Ne zaman sabah rüzgarı eserse ziyafet çekeceğim." diye yemin etmiş…

Allah ne kadar ömür vermiş? Allah ne kadar ömür vermiş?

Ebû Hüreyre'nin radıyallahuanh Buharî'den rivayet ettiğine göre 156 sene yaşamış.Ebû Hüreyre'nin radıyallahuanh Buharî'den rivayet ettiğine göre 156 sene yaşamış. Demek ki sadaka ömrü arttırıyormuş, doğruymuş;Demek ki sadaka ömrü arttırıyormuş, doğruymuş; Resûlullah'ın sözünün bir misali olmuş oluyor. Resûlullah'ın sözünün bir misali olmuş oluyor.

"Benî Âmir kabilesinden iki adam tanıdım:"Benî Âmir kabilesinden iki adam tanıdım: Biri Benî Âmir kabilesinden, 'Sabah rüzgârı estiği zaman ziyafet çekeceğim.' diyenBiri Benî Âmir kabilesinden, 'Sabah rüzgârı estiği zaman ziyafet çekeceğim.' diyen cömert mi cömert bir insan olan Lebîdb. Rebia isimli şair. cömert mi cömert bir insan olan Lebîdb. Rebia isimli şair. Birde başka adam tanıdım; o da kölesini pazara hurma almaya gönderseBirde başka adam tanıdım; o da kölesini pazara hurma almaya gönderse kölesinin ağzını su doldurur öyle gönderirdi." kölesinin ağzını su doldurur öyle gönderirdi."

"Şu suyu iç bakalım!" Ağzında su, sudakları kapalı; sonra hurma almaya gönderirmiş. "Şu suyu iç bakalım!"

Ağzında su, sudakları kapalı; sonra hurma almaya gönderirmiş.
Tabi burası gibi yolda çeşme yok, şarıl şarıl su akan yerler yok; çöl! Tabi burası gibi yolda çeşme yok, şarıl şarıl su akan yerler yok; çöl!

Pazardan hurmayı alıp gelinceye kadar birkaç hurma atıştırmasınPazardan hurmayı alıp gelinceye kadar birkaç hurma atıştırmasın hurmalar eksilmeden tam gelsin, diye kölenin ağzını suyla doldururmuş, hurma almaya gönderirmiş.hurmalar eksilmeden tam gelsin, diye kölenin ağzını suyla doldururmuş, hurma almaya gönderirmiş. O da cimriliğinden öyle yaparmış, iki zıt kardeş! O da cimriliğinden öyle yaparmış, iki zıt kardeş!

Allah bize güzel huylar nasip etsin. İkisi de kitaba geçmiş mi? Geçmiş! Allah bize güzel huylar nasip etsin.

İkisi de kitaba geçmiş mi?

Geçmiş!

Şimdi biz gülüyor muyuz? Cimrinin cimriliğine gülüyoruz, Şimdi biz gülüyor muyuz?

Cimrinin cimriliğine gülüyoruz,
cömerdin cömertliğine hayranlık duyuyoruz. cömerdin cömertliğine hayranlık duyuyoruz.

Bir de âhiretteAllah cömerde cennetini, nimetlerini verecek mi? Verecek! Bir de âhiretteAllah cömerde cennetini, nimetlerini verecek mi?

Verecek!

Cimri de cezasını çekecek mi? Çekecek! Cimri de cezasını çekecek mi?

Çekecek!

Allah bizi güzel huy sahibi etsin, cömertlikten ayırmasın. Allah bizi güzel huy sahibi etsin, cömertlikten ayırmasın.

"Kadın kocasının yatağından firar etmeyecek, hicret etmeyecek, "Kadın kocasının yatağından firar etmeyecek, hicret etmeyecek, yatağı ayırmayacak, eşi yatağa çağırdığı zaman gelecek." yatağı ayırmayacak, eşi yatağa çağırdığı zaman gelecek."

"Eşi yemin ettiği zaman yemininin yapılmasına, "Eşi yemin ettiği zaman yemininin yapılmasına, doğru çıkmasına kadın yardımcı olacak, yemini çiğnettirmeyecek.doğru çıkmasına kadın yardımcı olacak, yemini çiğnettirmeyecek. Koca yemin ettiği zaman yemininde duracak;Koca yemin ettiği zaman yemininde duracak; kadın da ona destek olacak, yapılmasına yardımcı olacak,kadın da ona destek olacak, yapılmasına yardımcı olacak, kocaya yeminini çiğnettirmeyecek." kocaya yeminini çiğnettirmeyecek."

Ve en tutîa emrehû."Kadının,kocasının emrine itaat etmesi lazım!" Ve en tutîa emrehû."Kadının,kocasının emrine itaat etmesi lazım!"

"Şunu şöyle yap!" "Baş üstüne." "Bunu böyle yap!" "Baş üstüne."tarzında olacak. "Şunu şöyle yap!"

"Baş üstüne."

"Bunu böyle yap!"

"Baş üstüne."tarzında olacak.

Bunlar kölelik tarzında olmuyordu.Osmanlı zamanında; dedelerimiz, Bunlar kölelik tarzında olmuyordu.Osmanlı zamanında; dedelerimiz, babalarımız zamanında olan şeyler:babalarımız zamanında olan şeyler: Efendi bir şey söyler, o da ona münasip cevap verir;o onu sayar,Efendi bir şey söyler, o da ona münasip cevap verir;o onu sayar, o onu sever; karşılıklı bir mükemmel denge içindeo onu sever; karşılıklı bir mükemmel denge içinde dünyada emsali görülmeyen bir İslâm ailesi manzarası karşımıza çıkardı. dünyada emsali görülmeyen bir İslâm ailesi manzarası karşımıza çıkardı.

Ve en lâ tahruce illâbi-iznihî. Ve en lâ tahruce illâbi-iznihî. "Ve kadın kocasının izni olmadan dışarıya çıkmayacak!" "Ve kadın kocasının izni olmadan dışarıya çıkmayacak!"

Veen lâ tudhile ileyhi menyekrehû.Veen lâ tudhile ileyhi menyekrehû. "Ve kocasının evine, istemediği kimseyi almayacak!" "Ve kocasının evine, istemediği kimseyi almayacak!"

Zaten yabancı bir adamı alamaz da, diyelim ki akrabasından birisi gelmiş;Zaten yabancı bir adamı alamaz da, diyelim ki akrabasından birisi gelmiş; eve girmesinde belki mahzur yok ama kocası istemiyor, hoşlanmıyor.eve girmesinde belki mahzur yok ama kocası istemiyor, hoşlanmıyor. Kocasının hoşlanmadığı kimseyi evine almayacak! Misafir, kadın da olsa eve alamaz.Kocasının hoşlanmadığı kimseyi evine almayacak!

Misafir, kadın da olsa eve alamaz.
Kocası o kadın hakkında dışarıda bir şey duymuştur ve o kadını eve almasını istemiyordur. Kocası o kadın hakkında dışarıda bir şey duymuştur ve o kadını eve almasını istemiyordur.

"Canım ne mahzuru var?" Sana ne! "Canım ne mahzuru var?"

Sana ne!

Ne mahzur varsa var, ben sana her şeyi açıklamak zorunda değilim,Ne mahzur varsa var, ben sana her şeyi açıklamak zorunda değilim, "O kadını eve alma!" diyor; istemediği kimseyi eve almamak gerekiyor. "O kadını eve alma!" diyor; istemediği kimseyi eve almamak gerekiyor.

Demek ki; söz dinlemesi, izinsiz çıkmaması, yeminine yardımcı olması, Demek ki; söz dinlemesi, izinsiz çıkmaması, yeminine yardımcı olması, evine istemediği kimseyi almaması gibi hususlar bu hadîs-i şerîfte anlatıldı. evine istemediği kimseyi almaması gibi hususlar bu hadîs-i şerîfte anlatıldı.

Üçüncü hadîs-i şerîf: Üçüncü hadîs-i şerîf:

Hakku'l-mer'etiale'z-zevci en yut'imehâ izâtaime ve yeksûhâ ize'ktesâHakku'l-mer'etiale'z-zevci en yut'imehâ izâtaime ve yeksûhâ ize'ktesâ ve lâ yedribe'l-veche velâ yukabbih ve lâ yehcüre illâfi'l-beyt. ve lâ yedribe'l-veche velâ yukabbih ve lâ yehcüre illâfi'l-beyt.

İslâm'da kimse kimseye zulmedemez. İslâm'da kimse kimseye zulmedemez. İslâm kimseye zulmetme salahiyeti vermemiştir, kimseyi ezdirtmemiştir. İslâm kimseye zulmetme salahiyeti vermemiştir, kimseyi ezdirtmemiştir.

Kadının da,kocanında çocuğunda hakları var; babanında hakları, Kadının da,kocanında çocuğunda hakları var; babanında hakları, müşterinin de, satıcının da, komşunun da, öteki komşunun da hakkı var...müşterinin de, satıcının da, komşunun da, öteki komşunun da hakkı var... İslâm her şeyde dengeyi koymuştur, çizgiyi çizmiştir.İslâm her şeyde dengeyi koymuştur, çizgiyi çizmiştir. "Senin hakkın şurası, senin hakkını şurası..." diye ayırmıştır. "Senin hakkın şurası, senin hakkını şurası..." diye ayırmıştır.

Burada bir tane hadîs-i şerîf almış. Burada bir tane hadîs-i şerîf almış.

Niye kocanın haklarını bildiren iki tane hadis aldı,Niye kocanın haklarını bildiren iki tane hadis aldı, arkasından kadının hakkını bildiren bir tane hadis almış! Olmaz böyle şey!arkasından kadının hakkını bildiren bir tane hadis almış! Olmaz böyle şey! Benim içim bu işe razı gelmedi!Benim içim bu işe razı gelmedi! Ben olsaydım bende kadının hakları ile ilgili bir hadis daha koyardım, denk ve adaletli olurdu.Ben olsaydım bende kadının hakları ile ilgili bir hadis daha koyardım, denk ve adaletli olurdu. Ama bu kitabı yazan, bu hadisleri toplayan şahıs,Ama bu kitabı yazan, bu hadisleri toplayan şahıs, kadının kocası üzerindeki haklarını anlatan bir tane hadis almış. kadının kocası üzerindeki haklarını anlatan bir tane hadis almış.

Kadının koca üzerindeki hakkı şudur, diye söylüyor: Kadının koca üzerindeki hakkı şudur, diye söylüyor:

En yut'imehâ izâ taime."Kocası hanımına yemek yedirecek!" En yut'imehâ izâ taime."Kocası hanımına yemek yedirecek!"

ve yeksûhâ ize'ktesâ."kendisi giydiği zaman hanımını da giydirecek!" ve yeksûhâ ize'ktesâ."kendisi giydiği zaman hanımını da giydirecek!"

Ve lâ yedribe'l-veche."Yüzüne vurmayacak!" Velâ yukabbih. Ve lâ yedribe'l-veche."Yüzüne vurmayacak!"

Velâ yukabbih.
"Onu azarlamayacak;'sen çirkinsin, kötüsün…' demeyecek!" "Onu azarlamayacak;'sen çirkinsin, kötüsün…' demeyecek!"

Ve lâ yehcüre illâfi'l-beyt."Ondan hicret etmeyecek, dışarıya hicret etmeyecek!" Ve lâ yehcüre illâfi'l-beyt."Ondan hicret etmeyecek, dışarıya hicret etmeyecek!"

Muhterem kardeşlerim! Voltaire diye bir Fransız filozofu var.Muhterem kardeşlerim!

Voltaire diye bir Fransız filozofu var.
Bizim hepimize öğrettiler.Bizim hepimize öğrettiler. Onlar [Batılılar] kendi değerli yazarlarını, filozoflarını,Onlar [Batılılar] kendi değerli yazarlarını, filozoflarını, mütefekkirlerini göklere çıkartmasını bilirler,mütefekkirlerini göklere çıkartmasını bilirler, biz onların her şeyini biliriz ama kendi büyüklerimizi bilmeyiz! biz onların her şeyini biliriz ama kendi büyüklerimizi bilmeyiz!

Hıristiyan, Fransız Voltaire'in sözünü naklediyorum: Hıristiyan, Fransız Voltaire'in sözünü naklediyorum:

"Yâ Muhammed! Kadınlara yüzyıllar önce nice haklar vermişsin; selam sana, şükran sana!" "Yâ Muhammed! Kadınlara yüzyıllar önce nice haklar vermişsin; selam sana, şükran sana!"

Kendisi hıristiyanama Peygamber Efendimiz'in kadınlara sağlamış olduğu hakları itiraf ediyor, Kendisi hıristiyanama Peygamber Efendimiz'in kadınlara sağlamış olduğu hakları itiraf ediyor, dile getiriyor ve oradan papazlara çatıyor.dile getiriyor ve oradan papazlara çatıyor. Fransız filozofu Voltaire'in; "Papazlar seni Fransızlar'a ne kadar yanlış tanıtmışlar,Fransız filozofu Voltaire'in; "Papazlar seni Fransızlar'a ne kadar yanlış tanıtmışlar, seni ne kadar kötüleyerek tanıtmışlar.seni ne kadar kötüleyerek tanıtmışlar. Yâ Muhammed, sen ne iyi insansın!" diyeYâ Muhammed, sen ne iyi insansın!" diye Peygamber Efendimiz hakkında söylemiş olduğu sözleri var. Neden? Peygamber Efendimiz hakkında söylemiş olduğu sözleri var.

Neden?

Fransa'da kadınların mülkiyet hakkı yok, mülk sahibi olamazlar. Fransa'da kadınların mülkiyet hakkı yok, mülk sahibi olamazlar.

Peki,bu kadınlara anasından babasından miras gelmez mi? Peki,bu kadınlara anasından babasından miras gelmez mi?

Gelmez! Erkek çocuklara miras gider, kadınlara miras gitmez.Gelmez! Erkek çocuklara miras gider, kadınlara miras gitmez. Kadının bir hakkı yok, kıymeti, değeri yok; mal-mülk sahibi olamaz! Kadının bir hakkı yok, kıymeti, değeri yok; mal-mülk sahibi olamaz!

Peki, kadın nasıl telakki ediliyor? Kadın şeytanın bir aleti olarak düşünülüyorPeki, kadın nasıl telakki ediliyor?

Kadın şeytanın bir aleti olarak düşünülüyor
ve dinî bakımdan kendisine yan bakılıyor, doğru görülmüyor.ve dinî bakımdan kendisine yan bakılıyor, doğru görülmüyor. Hıristiyanlık dünyasında kadının durumu bu: Seçme-seçilme hakkı yok, hukuku yok,Hıristiyanlık dünyasında kadının durumu bu: Seçme-seçilme hakkı yok, hukuku yok, adalete müracaat etme salahiyeti yok,bin bir türlü haksızlık var! adalete müracaat etme salahiyeti yok,bin bir türlü haksızlık var!

İslâm öyle değil! İslâm'da kadının mülkiyet hakkı vardır, İslâm öyle değil! İslâm'da kadının mülkiyet hakkı vardır, insan bunu başka milletlerle mukayese ettiği zaman işin kıymetini anlayabiliyor. insan bunu başka milletlerle mukayese ettiği zaman işin kıymetini anlayabiliyor. Mukayese etmezse belki anlayamaz. Mukayese etmezse belki anlayamaz.

"İslâm'da mülkiyet hakkı var!" ne demek? "İslâm'da mülkiyet hakkı var!" ne demek?

Kadına bir yerden mal gelirse o onun malı olabilir, miras alabilir, kadın ticaret yapabilir. Kadına bir yerden mal gelirse o onun malı olabilir, miras alabilir, kadın ticaret yapabilir.

Nitekim Hz. Hatice validemiz ticaret yapmıyor muydu? Nitekim Hz. Hatice validemiz ticaret yapmıyor muydu? Kervan çalıştırmıyor muydu?Kervan çalıştırmıyor muydu? Hatta bir keresinde Peygamber Efendimizi vazifelendirmemiş miydi?.. Hatta bir keresinde Peygamber Efendimizi vazifelendirmemiş miydi?..

İslâm'da kadının ticaret serbestliği, mülkiyet hakkı ve hukuku var. İslâm'da kadının ticaret serbestliği, mülkiyet hakkı ve hukuku var.

Sözü dinleniliyor! Sözü dinleniliyor! "Ey hanımefendi! Bu bey sana talip oluyor, bununula evlenir misin?" diye kendisine soruluyor;"Ey hanımefendi! Bu bey sana talip oluyor, bununula evlenir misin?" diye kendisine soruluyor; "Evlenirim." derse nikâh tahakkuk ediyor, "İstemiyorum." derse nikâh olmuyor. "Evlenirim." derse nikâh tahakkuk ediyor, "İstemiyorum." derse nikâh olmuyor.

Baskı yok! Kadının hakları,hürriyeti varama başka yerde böyle değil: Baskı yok! Kadının hakları,hürriyeti varama başka yerde böyle değil: Kadınlar eşya gibi alınıp satılıyor, cahiliye adetleri hâkim! Kadınlar eşya gibi alınıp satılıyor, cahiliye adetleri hâkim!

Avrupalılar kadınları kendi sofralarına oturtmazlarmış, onlarla bir arada oturmalarını uygun görmezlermiş. Avrupalılar kadınları kendi sofralarına oturtmazlarmış, onlarla bir arada oturmalarını uygun görmezlermiş. Sonradan yontulmuşlar da şimdi de kadınlar biraz ileri gitmiş;Sonradan yontulmuşlar da şimdi de kadınlar biraz ileri gitmiş; omuzlarına binmiş, tepelerine çıkmış. Oralarda çeşitli dengesizlikler var. omuzlarına binmiş, tepelerine çıkmış. Oralarda çeşitli dengesizlikler var.

Ama İslâm'da böyle değil: Erkek yediğinden yedirecek! Ama İslâm'da böyle değil: Erkek yediğinden yedirecek!

"Bizim yuvamız bozulmak üzere?" Niye? "Bizim yuvamız bozulmak üzere?"

Niye?

Kadın, eşinineve eşya ve yiyecek getirmediğini söylüyor. Kadın, eşinineve eşya ve yiyecek getirmediğini söylüyor.

Çok ayıp, çünkü eve getirdiğin gıdanın, yiyeceğin sevabı cihada sarf edilen masraf kadar çok! Çok ayıp, çünkü eve getirdiğin gıdanın, yiyeceğin sevabı cihada sarf edilen masraf kadar çok!

Eve getiriyorsun, çoluk çocuğun yiyor, kimseye muhtaç kalmıyor.Eve getiriyorsun, çoluk çocuğun yiyor, kimseye muhtaç kalmıyor. Sen o fileni dolduracaksın, eve getireceksin, şenlik olacak. Evdekilerin bir ihtiyacı olmayacak. Sen o fileni dolduracaksın, eve getireceksin, şenlik olacak. Evdekilerin bir ihtiyacı olmayacak.

Peygamber Efendimiz; "Giydireceksin, giyimlerini, yiyeceklerini alacaksın sonra yüzüne vurmayacaksın!" diyor. Peygamber Efendimiz; "Giydireceksin, giyimlerini, yiyeceklerini alacaksın sonra yüzüne vurmayacaksın!" diyor.

Dünyanın her yerinde kuvvetli; zayıfı ezmiştir, hâlâ da eziyor. Dünyanın her yerinde kuvvetli; zayıfı ezmiştir, hâlâ da eziyor. Belki kıyamete kadar da zayıflar dünya üzerinde ezilecek.Belki kıyamete kadar da zayıflar dünya üzerinde ezilecek. İslâm; kişi zayıf da olsa haklının yanında yer almış,İslâm; kişi zayıf da olsa haklının yanında yer almış, haksızın karşısına çıkmış, haksızın haksızlığını engellemiştir. haksızın karşısına çıkmış, haksızın haksızlığını engellemiştir.

Bugün İngiltere'de yönetmeliğinde dayak atmanın yazılı olduğu okullar vardır. Bugün İngiltere'de yönetmeliğinde dayak atmanın yazılı olduğu okullar vardır. "Bu okulda öğrenci bal gibi dövülür, sopa atılır." diye yönetmeliğinde yazılı okullar vardır."Bu okulda öğrenci bal gibi dövülür, sopa atılır." diye yönetmeliğinde yazılı okullar vardır. Ama "Bu okulda dayak atılmaz." diye bir başkası da okul açmış.Ama "Bu okulda dayak atılmaz." diye bir başkası da okul açmış. Orada da "Buradaki terbiye sisteminde dayak atma yoktur." diyor. Başka bir okul; "Terbiye sistemimizde dayak atmak yoktur, dayak atılmaz!"Orada da "Buradaki terbiye sisteminde dayak atma yoktur." diyor.
Başka bir okul; "Terbiye sistemimizde dayak atmak yoktur, dayak atılmaz!"
İsteyen çocuğunu öbür tarafa verir. İsteyen lordlar, baronlar, bilmem kimler çocuğunu dayak atılan okula veriyor.İsteyen çocuğunu öbür tarafa verir. İsteyen lordlar, baronlar, bilmem kimler çocuğunu dayak atılan okula veriyor. Terbiye sistemleri farklı! Terbiye sistemleri farklı!

Türkiye'de bazı kadın dövülmüş, duyuyoruz, gazetelerde okuyoruz, komşulardan duyuyoruz, biliyoruz. Türkiye'de bazı kadın dövülmüş, duyuyoruz, gazetelerde okuyoruz, komşulardan duyuyoruz, biliyoruz. Çünkü kadın daha zayıftır, erkek biraz daha babayiğittir, kavgacıdır.Çünkü kadın daha zayıftır, erkek biraz daha babayiğittir, kavgacıdır. Zayıfın kuvvetli karşısında tutunması kolay değildir.Zayıfın kuvvetli karşısında tutunması kolay değildir. Adam eve sarhoş, ayyaş gelir, eşine el kaldırır, vurur;Adam eve sarhoş, ayyaş gelir, eşine el kaldırır, vurur; tabi karakola intikal ederse ne olur bilmiyoruz ama çoğunda intikal etmez,tabi karakola intikal ederse ne olur bilmiyoruz ama çoğunda intikal etmez, zavallı kadıncağız yediği sopa ile kalır.zavallı kadıncağız yediği sopa ile kalır. Evlilikte böyle tatsızlıklar olur ama olmaması lazım.Evlilikte böyle tatsızlıklar olur ama olmaması lazım. Peygamber Efendimiz"Vurulmaz!" diyor.Peygamber Efendimiz"Vurulmaz!" diyor. O halde vuranlar haksız iş yapıyorlar, yapmamaları lazım! O halde vuranlar haksız iş yapıyorlar, yapmamaları lazım!

İslâm'da sopa tamamen yasak da değildir! Çocuk da dövülür: İslâm'da sopa tamamen yasak da değildir!

Çocuk da dövülür:

"Evladım, namaz kıl." denildiği halde namaz kılmıyor; "Evladım, namaz kıl." denildiği halde namaz kılmıyor; belli bir yaştan sonra biraz okşamak, belli bir usule göre vurmak gerekiyor. belli bir yaştan sonra biraz okşamak, belli bir usule göre vurmak gerekiyor.

Kadın isyan ve itiraz ettiğinde o zaman biraz vurulabilir, tamamen de yasak değildir. Kadın isyan ve itiraz ettiğinde o zaman biraz vurulabilir, tamamen de yasak değildir.

Peygamber Efendimiz, "Sizin en hayırlınız, Peygamber Efendimiz, "Sizin en hayırlınız, hanımlarına karşı en hayırlı olandır!" demiş ve "Ben de kendi hanımlarıma karşı en hayırlıyım!" diyehanımlarına karşı en hayırlı olandır!" demiş ve "Ben de kendi hanımlarıma karşı en hayırlıyım!" diye kendisini de misal vermiştir. kendisini de misal vermiştir.

Normal çizgi;kocanın hanıma yumuşak muamele etmesi, vurmaması, dövmemesidir. Normal çizgi;kocanın hanıma yumuşak muamele etmesi, vurmaması, dövmemesidir. Hanımın da efendisine itaatli olması; izni olmadan parasını savurmaması,Hanımın da efendisine itaatli olması; izni olmadan parasını savurmaması, harcamaması, evden çıkıp akşama kadar lingir lingir gezip de eve gelmemesidir.harcamaması, evden çıkıp akşama kadar lingir lingir gezip de eve gelmemesidir. Ve lâ yehcüle illâfi'l-beyt. "Koca, kadından ayrı durmayacak!" Ve lâ yehcüle illâfi'l-beyt. "Koca, kadından ayrı durmayacak!"

Görüyorsun namuslu, doğru, dürüst bir hanımefendi; efendisi ortalıkta yok! Görüyorsun namuslu, doğru, dürüst bir hanımefendi; efendisi ortalıkta yok!

Nerede? Kim bilir? Nerede?

Kim bilir?

Evden çıkmış gitmiş. Altı aydır, üç haftadır görünmüyor. Galiba bir başka kadınla yaşıyor bilmem ne...Evden çıkmış gitmiş. Altı aydır, üç haftadır görünmüyor. Galiba bir başka kadınla yaşıyor bilmem ne... İslâm'da öyle şey yok. İslâm'da öyle şey yok.

İslâm'a göre kadının haklarına riayet edilecek, ondan ayrı durulmayacak. İslâm'a göre kadının haklarına riayet edilecek, ondan ayrı durulmayacak.

Burada bir tane hadîs-i şerîf alınmış ama İslâm'dakadının haklarınaBurada bir tane hadîs-i şerîf alınmış ama İslâm'dakadının haklarına dair başka hadîs-i şerîflerde var. dair başka hadîs-i şerîflerde var.

Hakku'l-câri in maride udtehû ve in mâteşeyya'tehû ve inistekrazake akraztehûHakku'l-câri in maride udtehû ve in mâteşeyya'tehû ve inistekrazake akraztehû ve ina'vezesetertehû ve inashâbehû hayrun henne'tehû ve inesâbethü musîbetün azzeytehûve ina'vezesetertehû ve inashâbehû hayrun henne'tehû ve inesâbethü musîbetün azzeytehû ve lâ terfa'binâeke fevka binâihîve lâ terfa'binâeke fevka binâihî ve fe-tesüdde aleyhi'rrîhavelâ tu'zihîbi-ryihi kıdrike illâ entağriflehû minhâ. ve fe-tesüdde aleyhi'rrîhavelâ tu'zihîbi-ryihi kıdrike illâ entağriflehû minhâ.

Bu hadîs-i şerîfteBu hadîs-i şerîfte Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellemin komşuluk ahkâmına dair bazı tavsiyeleri var.Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellemin komşuluk ahkâmına dair bazı tavsiyeleri var. Buyurmuş ki; Buyurmuş ki;

Hakku'l-câri."Komşunun hakkı şunlar şunlardır." Komşunun hakkını sayıyor: Hakku'l-câri."Komşunun hakkı şunlar şunlardır."

Komşunun hakkını sayıyor:

İn maride udtehû."Hastalanırsa 'Geçmiş olsun.' demeye hasta ziyaretine gidersin!" İn maride udtehû."Hastalanırsa 'Geçmiş olsun.' demeye hasta ziyaretine gidersin!"

Ve in mâte şeyya'tehû. "Vefat ederse son vazifelerini yapar,Ve in mâte şeyya'tehû. "Vefat ederse son vazifelerini yapar, cenaze namazını kılıp kabre konulmasında bulunursun!" Ve in istek razake akraztehû.cenaze namazını kılıp kabre konulmasında bulunursun!"

Ve in istek razake akraztehû.
"Senden borç para isterse borç verirsin!" "Senden borç para isterse borç verirsin!"

Ve in a'vezese tertehû."Avreti, kapanması gereken bir yeri açılırsa örtüverirsin!" Ve in a'vezese tertehû."Avreti, kapanması gereken bir yeri açılırsa örtüverirsin!"

Kusurunu kimseye söylemezsin; sen onun komşususun, Kusurunu kimseye söylemezsin; sen onun komşususun, adetâ bir yeri açılmış bir insanın üstünü örtüvermek gibi komşunun ayıbını setredersin.adetâ bir yeri açılmış bir insanın üstünü örtüvermek gibi komşunun ayıbını setredersin. Mânevî bakımdan ayıbını ortaya dökmezsin! Mânevî bakımdan ayıbını ortaya dökmezsin!

Ve in esâbethü musîbetü nazzeytehû."Eğer ona bir hayır gelirse,Ve in esâbethü musîbetü nazzeytehû."Eğer ona bir hayır gelirse, bir hayra mazhar olursa o mutlu olaydan dolayı onu tebrik edersin!" bir hayra mazhar olursa o mutlu olaydan dolayı onu tebrik edersin!"

Onun sevincine ortak olursun. Onun sevincine ortak olursun.

Ve in esâbethü musîbetün azzeytehû. "Başına bir musibet, bela gelirseVe in esâbethü musîbetün azzeytehû. "Başına bir musibet, bela gelirse 'Geçmiş olsun, Allah bir daha göstermesin!' gibi teselli ziyareti yaparsın!" 'Geçmiş olsun, Allah bir daha göstermesin!' gibi teselli ziyareti yaparsın!"

Ve lâ terfa' binâeke fevka binâihî ve fe-tesüdde aleyhi'rrîha. "Onun binasının üstüne, daha yükseğine binanı yapma kiVe lâ terfa' binâeke fevka binâihî ve fe-tesüdde aleyhi'rrîha. "Onun binasının üstüne, daha yükseğine binanı yapma ki onun esintisini, rüzgârını engellemeyesin!" onun esintisini, rüzgârını engellemeyesin!"

Fazla yüksek bina yapmamak suretiyle komşunun rüzgârını esintisini engellememek gerektiği ifade ediliyor. Fazla yüksek bina yapmamak suretiyle komşunun rüzgârını esintisini engellememek gerektiği ifade ediliyor.

Binalar Osmanlı zamanından çok katlı olmaya başladı, şimdi de gökdelenler başladı. Binalar Osmanlı zamanından çok katlı olmaya başladı, şimdi de gökdelenler başladı. Arsanın kat durumunu belediye tespit ediyor.Arsanın kat durumunu belediye tespit ediyor. Tabi ekonomik zaruretler de var. İnsanların hepsinin bahçeli evlerde oturmasınaTabi ekonomik zaruretler de var. İnsanların hepsinin bahçeli evlerde oturmasına imkân tanımayacak kadar nüfus arttı, şartlar değişti. Onun için herkes çocuğu olduğu zaman bir kat çıkıyor, imkân tanımayacak kadar nüfus arttı, şartlar değişti. Onun için herkes çocuğu olduğu zaman bir kat çıkıyor, bir çocuğu daha olursa bir kat daha çıkıyor. Ne yapsın, kiradan kurtulmak için böyle şeyler oluyor. bir çocuğu daha olursa bir kat daha çıkıyor. Ne yapsın, kiradan kurtulmak için böyle şeyler oluyor. Demek ki mümkün olduğu kadar kendi binanı bile yükseltip de öbür tarafınDemek ki mümkün olduğu kadar kendi binanı bile yükseltip de öbür tarafın rüzgârına mâni olmamak meselesi hadîs-i şerîfte zikredilmiş. rüzgârına mâni olmamak meselesi hadîs-i şerîfte zikredilmiş.

Eskiden evler bir katlı olurdu; duvarları yüksek olurdu, Eskiden evler bir katlı olurdu; duvarları yüksek olurdu, hiçbir kimse penceresini komşunun avlusuna doğru açmazdı, kimse kimsenin avlusunu görmezdi. hiçbir kimse penceresini komşunun avlusuna doğru açmazdı, kimse kimsenin avlusunu görmezdi. Hanımlar avluda çamaşırlarını yıkar, asarlardı.Hanımlar avluda çamaşırlarını yıkar, asarlardı. Patlıcanını, kabağını dışarıda kızartabilirlerdi.Patlıcanını, kabağını dışarıda kızartabilirlerdi. Ev işlerinin bir kısmını dışarıda güneşlene güneşlene yapabilirlerdi. Ev işlerinin bir kısmını dışarıda güneşlene güneşlene yapabilirlerdi. Eskiden ferah bir hayat vardı. Eskiden ferah bir hayat vardı.

Şimdi insanlar konserve kutusu gibi, sefer tası gibi apartmanın içine giriyor, Şimdi insanlar konserve kutusu gibi, sefer tası gibi apartmanın içine giriyor, eski güzelliklerin çoğu olmuyor. eski güzelliklerin çoğu olmuyor.

Bursa'nın evlerini hatırlarım. Bursa'da Pınarbaşı suyu kalenin içindeki bütün evlere gelir.Bursa'nın evlerini hatırlarım. Bursa'da Pınarbaşı suyu kalenin içindeki bütün evlere gelir. Bir künkten gelir, büngüldeyerek fışkıra fışkıra çıkar, havuzlanır. Bir künkten gelir, büngüldeyerek fışkıra fışkıra çıkar, havuzlanır. Seviyesi biraz daha aşağıdaki künkten şıldır şıldır gider.Seviyesi biraz daha aşağıdaki künkten şıldır şıldır gider. Artık o su bütün evlere öyle dolaşırdı. Öyle bir siste yapmışlar.Artık o su bütün evlere öyle dolaşırdı. Öyle bir siste yapmışlar. Herkes Ramazan'da karpuzunu o soğuk suyun içine koyar, alacağı suyu alır. Devamlı şırıl şırıl akan bir su.Herkes Ramazan'da karpuzunu o soğuk suyun içine koyar, alacağı suyu alır. Devamlı şırıl şırıl akan bir su. Bahçenin kapısı biraz açıksa, giderseniz hayran kalırsınız. İki tarafında renk renk çiçekler,Bahçenin kapısı biraz açıksa, giderseniz hayran kalırsınız. İki tarafında renk renk çiçekler, yeşillikler, geniş geniş evler... İdeal bir yerleşme tarzı imiş.yeşillikler, geniş geniş evler... İdeal bir yerleşme tarzı imiş. Herkesin evi kendisine yetecek kadar, kimse kimsenin evine tecavüz etmiyor, mani olmuyor durumda idi. Herkesin evi kendisine yetecek kadar, kimse kimsenin evine tecavüz etmiyor, mani olmuyor durumda idi.

Velâ tu'zihî bi-ryihi kıdrike illâ entağrif lehûminhâ.Velâ tu'zihî bi-ryihi kıdrike illâ entağrif lehûminhâ. "Tencerenin kokusu ile komşunu rahatsız etme, "Tencerenin kokusu ile komşunu rahatsız etme, ancak o pişirdiğinden bir miktar ona vermek müstesna!" ancak o pişirdiğinden bir miktar ona vermek müstesna!"

Dedelerimiz hadîs-i şerîfi güzel tekerleme haline getirmişler, diyorlar ki; Dedelerimiz hadîs-i şerîfi güzel tekerleme haline getirmişler, diyorlar ki;

"Komşuda pişer bize de düşer." Kaynayan şeyden komşuya verilme âdeti vardır. "Komşuda pişer bize de düşer."

Kaynayan şeyden komşuya verilme âdeti vardır.
Tabi büyük şehirlerde öldü,artık yapılmıyor. Tabi büyük şehirlerde öldü,artık yapılmıyor.

Demek ki komşunun komşuya böyle riayeti gerekiyormuş:Demek ki komşunun komşuya böyle riayeti gerekiyormuş: Hastalansa ziyaret edecek, ölse vazifelerini yapacak, borç istese borç verecek,Hastalansa ziyaret edecek, ölse vazifelerini yapacak, borç istese borç verecek, açılsa açığını kapatacak, ayıbını örtecek, bir hayra erse tebrik edecek, bir şerre uğrasa,açılsa açığını kapatacak, ayıbını örtecek, bir hayra erse tebrik edecek, bir şerre uğrasa, taziye edecek, 'Geçmiş olsun.'diyecek, evini yükseltip de onun rüzgârına, rahatına mâni olmayacak,taziye edecek, 'Geçmiş olsun.'diyecek, evini yükseltip de onun rüzgârına, rahatına mâni olmayacak, tenceresinin kokusuyla komşusunu rahatsız etmeyecektenceresinin kokusuyla komşusunu rahatsız etmeyecek ancak pişenden bir miktar vermek müstesna! Peygamber Efendimizböyle buyurmuş. ancak pişenden bir miktar vermek müstesna! Peygamber Efendimizböyle buyurmuş.

Bunlar birer numunedir:Bunlar birer numunedir: Komşunun komşuya nasıl muamele etmesi gerektiğinin o zamanki komşuluk şartlarına,Komşunun komşuya nasıl muamele etmesi gerektiğinin o zamanki komşuluk şartlarına, ev şekillerine, o zamanki mahalle oturum şekillerine göre birer numunesidir. ev şekillerine, o zamanki mahalle oturum şekillerine göre birer numunesidir. Bizde bu numunelerden esası alıpana fikri kavrayıp komşularımıza iyi muamele etmeliyiz.Bizde bu numunelerden esası alıpana fikri kavrayıp komşularımıza iyi muamele etmeliyiz. Komşularımızla münasebetlerimiz sıcak olmalı.Komşularımızla münasebetlerimiz sıcak olmalı. Komşularımızı sevmeliyiz, komşularımıza karşı görevlerimizi yerine getirmeliyiz.Komşularımızı sevmeliyiz, komşularımıza karşı görevlerimizi yerine getirmeliyiz. Elimizden geldiğince her türlü fırsatı değerlendirerek komşularımızın gönlünü almaya,Elimizden geldiğince her türlü fırsatı değerlendirerek komşularımızın gönlünü almaya, komşularımızı memnun etmeye çalışmalıyız. komşularımızı memnun etmeye çalışmalıyız.

Haksızlık yapmamaya, zulmetmemeye, ezâ etmemeye azamî gayret göstermeliyiz.Haksızlık yapmamaya, zulmetmemeye, ezâ etmemeye azamî gayret göstermeliyiz. Bu manzaradan bu çıkıyor.Bu manzaradan bu çıkıyor. Hediyeleşmek, hayırlar yapmak, şerrini yapmamak suretiyle zararını ona dokundurmamak gibiHediyeleşmek, hayırlar yapmak, şerrini yapmamak suretiyle zararını ona dokundurmamak gibi bir ana fikir ile komşularımıza muamele etmeliyiz. bir ana fikir ile komşularımıza muamele etmeliyiz.

İslâm cemiyeti, Müslümanlık böyle!Aileyi tanzim ediyor; İslâm cemiyeti, Müslümanlık böyle!Aileyi tanzim ediyor; kadın kocasına saygılı, koca hanımını himaye edici, sevgili, ikisi muhabbetli bir aile! kadın kocasına saygılı, koca hanımını himaye edici, sevgili, ikisi muhabbetli bir aile!

Çocuklar anaya babaya son derece hürmetkâr, biliyorlar kiÇocuklar anaya babaya son derece hürmetkâr, biliyorlar ki onlara hürmet ettikleri zaman cenneti kazanacaklar! onlara hürmet ettikleri zaman cenneti kazanacaklar!

Anne-baba, çocuklarına son derece şefkatli;biliyorlar ki Anne-baba, çocuklarına son derece şefkatli;biliyorlar ki bu çocuklar kendilerinin arkasından dua ederek kendilerine âhiret sevabını arttıracaklar! bu çocuklar kendilerinin arkasından dua ederek kendilerine âhiret sevabını arttıracaklar!

Komşular birbirlerine muhabbetli;biliyorlar ki komşu komşuya hürmet ettiği zaman sevap var, Komşular birbirlerine muhabbetli;biliyorlar ki komşu komşuya hürmet ettiği zaman sevap var, komşu komşuya zulmedemez! komşu komşuya zulmedemez!

Hatta Peygamberimiz bir hadîs-i şerîfinde buyurmuş ki; Hatta Peygamberimiz bir hadîs-i şerîfinde buyurmuş ki;

"Cebrail aleyhisselam bana geldi gitti, geldi gitti, geldi gitti; komşu haklarından"Cebrail aleyhisselam bana geldi gitti, geldi gitti, geldi gitti; komşu haklarından o kadar nasihat etti, öyle emirler getirdi, öyle tavsiyelerde bulundu kio kadar nasihat etti, öyle emirler getirdi, öyle tavsiyelerde bulundu ki bir ara Allahu Teâlâ hazretleri galiba komşuyu komşuya varis kılacak!" diye düşündüm." bir ara Allahu Teâlâ hazretleri galiba komşuyu komşuya varis kılacak!" diye düşündüm."

O halde komşularımıza karşı son derece muhabbetli,O halde komşularımıza karşı son derece muhabbetli, sevgili saygılı davranalım ki sevap kazanalım; Allah'ın rızasını kazanalım. sevgili saygılı davranalım ki sevap kazanalım; Allah'ın rızasını kazanalım.

Ev mutlu, karı koca birbirine karşı sevgili, saygılı, muhabbetli, bağlı, Ev mutlu, karı koca birbirine karşı sevgili, saygılı, muhabbetli, bağlı, namus telakkisison derece sağlam, kimse kimseye yan bakmıyor,namus telakkisison derece sağlam, kimse kimseye yan bakmıyor, komşular birbirleriyle muhabbetli, ticarette her şey adaletli, kimse kimseyi aldatmıyor… komşular birbirleriyle muhabbetli, ticarette her şey adaletli, kimse kimseyi aldatmıyor…

Böyle bir cemiyet ne yapar? Böyle bir cemiyet cihana hâkim olur! Böyle bir cemiyet ne yapar?

Böyle bir cemiyet cihana hâkim olur!

Ne zaman hâkim olmuş? Abbasîler zamanında hâkim olmuş, Ne zaman hâkim olmuş?

Abbasîler zamanında hâkim olmuş,
Osmanlılar zamanında hâkim olmuş.Osmanlılar zamanında hâkim olmuş. Bunların misalleri var.Bunların misalleri var. Böyle mutlu bir cemiyet hem kendi içinde mutlu yaşamışBöyle mutlu bir cemiyet hem kendi içinde mutlu yaşamış hem de mutluluktan dolayı dış ülkeler kendilerine özendiği için ülkelerini genişletmişler. hem de mutluluktan dolayı dış ülkeler kendilerine özendiği için ülkelerini genişletmişler.

Ben 16, 17 ve18.yüzyıl Osmanlı tarihini okurken hayretle müşahede ettim kiBen 16, 17 ve18.yüzyıl Osmanlı tarihini okurken hayretle müşahede ettim ki Romanya'da, Polonya'da Osmanlı modası hâkimmiş. Romanya'da, Polonya'da Osmanlı modası hâkimmiş. Polonya'da -o zamanki Lehistan'da- Romanya'da henüz müslümanların oturmadığı, Polonya'da -o zamanki Lehistan'da- Romanya'da henüz müslümanların oturmadığı, gayrimüslimlerin oturduğu arazi kesimlerinde,gayrimüslimlerin oturduğu arazi kesimlerinde, İslâm diyarında değil, İslâm hududunun öbür tarafındaki ülkelerdeİslâm diyarında değil, İslâm hududunun öbür tarafındaki ülkelerde Osmanlı modası hâkimmiş. Oranın zenginleri gemilere binip İstanbul'a gelirlermiş,Osmanlı modası hâkimmiş. Oranın zenginleri gemilere binip İstanbul'a gelirlermiş, oradan malları alırlar,evlerini Osmanlı modasına göre döşerlermiş: oradan malları alırlar,evlerini Osmanlı modasına göre döşerlermiş: Divanlar, perdeler, örtüler, sofralar, tabaklar, çanaklar, ibrikler, leğenler…Divanlar, perdeler, örtüler, sofralar, tabaklar, çanaklar, ibrikler, leğenler… Osmanlı modasına göre olurmuş. Hâlâ da Avrupa'da "şark modası, şark usulü" diyeOsmanlı modasına göre olurmuş. Hâlâ da Avrupa'da "şark modası, şark usulü" diye bazı yerlerin öyle döşenmesi vardır. bazı yerlerin öyle döşenmesi vardır.

Demek ki millet olarak biz kendi kendimize; bir mübarek, tatlı, mâneviyatlı, Demek ki millet olarak biz kendi kendimize; bir mübarek, tatlı, mâneviyatlı, sanatlı, sevimli, güzelliklerle dolu bir yaşam devresi geçirmişiz. sanatlı, sevimli, güzelliklerle dolu bir yaşam devresi geçirmişiz.

Şimdi toptanonlara teslim olmuşuz. Şimdi toptanonlara teslim olmuşuz. Her şeyimiz onlara benziyor, her şeyimizle onları taklit ediyoruz. Her şeyimiz onlara benziyor, her şeyimizle onları taklit ediyoruz.

Yahu sen onları taklit edecek insan değildin, Yahu sen onları taklit edecek insan değildin, onlar senin dedelerini taklit ediyorlardı! onlar senin dedelerini taklit ediyorlardı! Senin sanatın,ahlâkın, kanunun, zevkin, eğlencen, musikin,Senin sanatın,ahlâkın, kanunun, zevkin, eğlencen, musikin, senin güzel sanatların, her şeyin sana yeter! Sen ne diye onu taklit edeceksin? senin güzel sanatların, her şeyin sana yeter!

Sen ne diye onu taklit edeceksin?

Sen kendi öz sanatın içindeki, kendi millî, dinî tarihinin içindeki şeyleri; al onları geliştir. Sen kendi öz sanatın içindeki, kendi millî, dinî tarihinin içindeki şeyleri; al onları geliştir.

Tutmuşuz, her şeyimizi onlara benzetmeye kalkmışız. Tutmuşuz, her şeyimizi onlara benzetmeye kalkmışız. Ama kötüyü almışız, iyiyi bırakıp kötüyü alma durumuna düşmüşüz. Ama kötüyü almışız, iyiyi bırakıp kötüyü alma durumuna düşmüşüz.

İnşaallah bundan sonra sahip olduğumuz değerleri iyi anlarız,İnşaallah bundan sonra sahip olduğumuz değerleri iyi anlarız, kendi değerlerimize sımsıkı sarılırız, dinimize güzelce bağlanırız;kendi değerlerimize sımsıkı sarılırız, dinimize güzelce bağlanırız; aile yuvamızda, cemiyet hayatımızda, komşuluğumuzda, ticaretimizde,aile yuvamızda, cemiyet hayatımızda, komşuluğumuzda, ticaretimizde, okulumuzda, idarî, siyasî hayatımızda kendi örfümüzü,okulumuzda, idarî, siyasî hayatımızda kendi örfümüzü, âdetimizi, ahlâkımızı, tecessüm ettirir, takip ettiririz. âdetimizi, ahlâkımızı, tecessüm ettirir, takip ettiririz.

Diğer hadîs-i şerîf. Diğer hadîs-i şerîf.

Hakku kebîri'l-ihveti alâ sağîrihîm ke-hakki'l-vâlidi alâ veledihî. Hakku kebîri'l-ihveti alâ sağîrihîm ke-hakki'l-vâlidi alâ veledihî.

Beyhakî'nin rivayet ettiğine göre Peygamberimiz buyurmuş ki; Beyhakî'nin rivayet ettiğine göre Peygamberimiz buyurmuş ki;

"Kardeşlerin büyük olanının küçük olanı üzerine hakkı, "Kardeşlerin büyük olanının küçük olanı üzerine hakkı, babanın çocuğu üzerine hakkı gibidir!" babanın çocuğu üzerine hakkı gibidir!"

Büyük kardeşin küçük kardeş üzerindeki hakkı neye benzer? Büyük kardeşin küçük kardeş üzerindeki hakkı neye benzer?

Babanın evladı üzerindeki hakkına benzer. O zaman ne olacak? Babanın evladı üzerindeki hakkına benzer.

O zaman ne olacak?

Küçük kardeş;babasını sayar gibi büyük kardeşini, ağabeyini sayacak! Küçük kardeş;babasını sayar gibi büyük kardeşini, ağabeyini sayacak!

"Ağabey" kelimesinin bile kibarlığına bakın, "ağabey" sözü başka dillerde yok!"Ağabey" kelimesinin bile kibarlığına bakın, "ağabey" sözü başka dillerde yok! İngilizce'de büyük kardeş küçük kardeş farkı yoktur:İngilizce'de büyük kardeş küçük kardeş farkı yoktur: İngilizce brotherder, o kadar, ister büyük olsun ister küçük olsun.İngilizce brotherder, o kadar, ister büyük olsun ister küçük olsun. Türkçe'deki"ağabey" sözündeki İslâmî kokunun, zarafetin, manzaranın güzelliğine bakın: Türkçe'deki"ağabey" sözündeki İslâmî kokunun, zarafetin, manzaranın güzelliğine bakın:

Ağa,bey! Kendisinden biraz büyük olan kişiye tabirine, hitap ediş şekline bakın: Ağa,bey!

Kendisinden biraz büyük olan kişiye tabirine, hitap ediş şekline bakın:

"Ağabey!" "Ağa" kıymetli bir sıfat,"Ağabey!"

"Ağa" kıymetli bir sıfat,
"bey" onun gibi kıymetli bir sıfat;bir tanesi yetmiyor "ağabey" diyor, ikisini birden kullanıyor. "bey" onun gibi kıymetli bir sıfat;bir tanesi yetmiyor "ağabey" diyor, ikisini birden kullanıyor.

Bu,İslâm'ın güzelliği!Başka dillerde yok:Bu,İslâm'ın güzelliği!Başka dillerde yok: İngilizce'de, Almanca'da yok!İngilizce'de ancak big brother diyebilir. İngilizce'de, Almanca'da yok!İngilizce'de ancak big brother diyebilir.

He is my big brother. "Bu benim büyük kardeşimdir." diyebilir belki ama böyleHe is my big brother.

"Bu benim büyük kardeşimdir." diyebilir belki ama böyle
"ağabey" sözü yok."ağabey" sözü yok. Kardeş; büyük olsun küçük olsun, gâvur büyüklüğüne küçüklüğüne aldırmıyor! Kardeş; büyük olsun küçük olsun, gâvur büyüklüğüne küçüklüğüne aldırmıyor!

İslâm büyük kardeşe ne veriyor? İslâm büyük kardeşe ne veriyor?

Babanın salahiyeti gibi salahiyet ve hak veriyor, ne kadar güzel!Babanın salahiyeti gibi salahiyet ve hak veriyor, ne kadar güzel! O, o zaman "Ağabey!" der, sözünü, nasihatini dinler;O, o zaman "Ağabey!" der, sözünü, nasihatini dinler; ötekisi de baba gibi ona şefkat gösterir, fedakârlık yapar.ötekisi de baba gibi ona şefkat gösterir, fedakârlık yapar. Aralarında çekişme, kavga, gürültü olmaz. Olmazdı, olmuyordu! Aralarında çekişme, kavga, gürültü olmaz. Olmazdı, olmuyordu!

Muhabbetle nice bereketlere nâil oluyorlardı.Muhabbetle nice bereketlere nâil oluyorlardı. Bu gittikten sonra şimdio ona ismiyle hitap ediyor; o onu dövüyor, o ona sövüyor,Bu gittikten sonra şimdio ona ismiyle hitap ediyor; o onu dövüyor, o ona sövüyor, birbirlerine söverek analarına, babalarına sövüyorlar. Patır kütür kavga ediyorlar.birbirlerine söverek analarına, babalarına sövüyorlar. Patır kütür kavga ediyorlar. İslâm gitti mi durumun ne kadar feci olduğunu görüyoruz! İslâm gitti mi durumun ne kadar feci olduğunu görüyoruz!

Konuşma Hakkında
Tema 1
Tema 2