Namaz Vakitleri

20 Cemâziye'l-Evvel 1446
22 Kasım 2024
İmsak
06:22
Güneş
07:52
Öğle
12:55
İkindi
15:25
Akşam
17:48
Yatsı
19:12
Detaylı Arama

Komşuluk İlişkileri ve Sorumluluklar

Mehmed Zahid KOTKU

Açıklama

Gönül dostu, âlim Mehmed Zahid Kotku Hocamız İskenderpaşa Camii’nde 1958’den 1977 yılına kadar Ramûzü’l-Ehâdîs isimli hadis kitabından dersler yapmıştır. Ahmed Ziyâeddin Gümüşhanevî'nin derlediği Râmûzü’l-Ehâdis, alfabetik olarak sıralanmış hadislerden oluşmaktadır.

İlk zamanlar düzenli olarak Pazar günleri ikindiden sonra bir saat, Cuma günleri öğleden önce 45 dakika hadis dersleri yaparlarken, son yıllarında hadis derslerini Prof. Dr. Mahmud Es’ad Coşan Hocamız’a bırakmışlar, kendileri Cuma namazından sonra 10-15 dakikalık kısa konuşmalar yapmaya başlamışlardır. Bu konuşmalar irticalen yapılmış, bazen bir sahabeden bahsetmişler, bazen güncel bir olayı konu edinmişlerdir. Bu konuşmalar 1978 yılında başlamış, vefatına kadar devam etmiştir. Son konuşmaları vefatından bir hafta önce, 6 Kasım 1980’de Medine’de kaydedilmiştir.
Komşu Hakkı, İkram Ve Yardımlaşma, İslam'da İkram Etmenin Önemi Ve Fazileti, Komşulukta İletişim Ve İyi İlişkiler, Komşuyla | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Komşuluk İlişkileri ve Sorumluluklar

Mehmed Zahid KOTKU

Açıklama

Gönül dostu, âlim Mehmed Zahid Kotku Hocamız İskenderpaşa Camii’nde 1958’den 1977 yılına kadar Ramûzü’l-Ehâdîs isimli hadis kitabından dersler yapmıştır. Ahmed Ziyâeddin Gümüşhanevî'nin derlediği Râmûzü’l-Ehâdis, alfabetik olarak sıralanmış hadislerden oluşmaktadır.

İlk zamanlar düzenli olarak Pazar günleri ikindiden sonra bir saat, Cuma günleri öğleden önce 45 dakika hadis dersleri yaparlarken, son yıllarında hadis derslerini Prof. Dr. Mahmud Es’ad Coşan Hocamız’a bırakmışlar, kendileri Cuma namazından sonra 10-15 dakikalık kısa konuşmalar yapmaya başlamışlardır. Bu konuşmalar irticalen yapılmış, bazen bir sahabeden bahsetmişler, bazen güncel bir olayı konu edinmişlerdir. Bu konuşmalar 1978 yılında başlamış, vefatına kadar devam etmiştir. Son konuşmaları vefatından bir hafta önce, 6 Kasım 1980’de Medine’de kaydedilmiştir.
Komşu Hakkı, İkram Ve Yardımlaşma, İslam'da İkram Etmenin Önemi Ve Fazileti, Komşulukta İletişim Ve İyi İlişkiler, Komşuyla | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Konuşma Metni

Eûzubillahimineşşeytânirracîm. Bismillâhirrahmânirrahîm. Eûzubillahimineşşeytânirracîm. Bismillâhirrahmânirrahîm.

el-Hamdülillahi rabbilâlemin ve'l-âkibetü li'l-müttekîn. el-Hamdülillahi rabbilâlemin ve'l-âkibetü li'l-müttekîn. Vessalâtü vesselâmü alâ seyyidinâ muhammedin ve âlihî ve sahbihî ecmaîn. Vessalâtü vesselâmü alâ seyyidinâ muhammedin ve âlihî ve sahbihî ecmaîn.

İ'lemû eyyühe'l-ihvân enne efdale'l-kitâbi kitâbullahİ'lemû eyyühe'l-ihvân enne efdale'l-kitâbi kitâbullah ve enne efdale'l-hedyi hedyü muhammedin sallallahu aleyhi ve sellemve enne efdale'l-hedyi hedyü muhammedin sallallahu aleyhi ve sellem ve şerra'l-umûri muhdesâtühâ ve külle muhdesin bid'ahve şerra'l-umûri muhdesâtühâ ve külle muhdesin bid'ah ve külle bid'atin dalâleh ve külle dalâletin fi'n-nâri. ve külle bid'atin dalâleh ve külle dalâletin fi'n-nâri. Ve bi's-senedi'l-muttasıli ile'n-nebiyyi sallallahu aleyhi ve sellem. Ve bi's-senedi'l-muttasıli ile'n-nebiyyi sallallahu aleyhi ve sellem.

Bunlar her ne kadar uzuyorsa da İslâm'ın ölçüsüdür. Bunlar her ne kadar uzuyorsa da İslâm'ın ölçüsüdür. Kendimizi, nasıl vücutlarımızı tarttırıyoruz iki de bir arasıra,Kendimizi, nasıl vücutlarımızı tarttırıyoruz iki de bir arasıra, "Acaba kiloda eksikmiyiz, eksik mi fazla mı?" diyerekten. "Acaba kiloda eksikmiyiz, eksik mi fazla mı?" diyerekten. Bunlar da bizim İslâm ölçümüzdür. Kendimizi ancak bunlarla ölçebiliriz.Bunlar da bizim İslâm ölçümüzdür. Kendimizi ancak bunlarla ölçebiliriz. İslâmiyetteki nasibimizin ne kadar olduğunu herkes kendisi kendi kendine anlar. Bir terazi.İslâmiyetteki nasibimizin ne kadar olduğunu herkes kendisi kendi kendine anlar. Bir terazi. Onun için hergün [her derste] söylediklerimiz ayrı ayrıdır. Onun için hergün [her derste] söylediklerimiz ayrı ayrıdır.

Bugünkü dersimiz de yine bu hadisin son kısmına aittir. Bugünkü dersimiz de yine bu hadisin son kısmına aittir.

Mü'min, bütün insanların senden emin olduğu gün sen mü'minsindir. Mü'min, bütün insanların senden emin olduğu gün sen mü'minsindir. Bütün insanlar her çeşit, maddi, manevi senden ne zaman emin oluyorlarBütün insanlar her çeşit, maddi, manevi senden ne zaman emin oluyorlar o zaman senin kendinin mü'min olduğuna sen kendin hükmedebilirsin; "Ben mü'min bir adamım." o zaman senin kendinin mü'min olduğuna sen kendin hükmedebilirsin; "Ben mü'min bir adamım." Eğer kendinden başkaları mutazarrır oluyorsa, kendi menfaatin içinEğer kendinden başkaları mutazarrır oluyorsa, kendi menfaatin için başkalarını mutazarrır ediyorsan imandaki noksanlığına alamettir. Müslüman da böyle.başkalarını mutazarrır ediyorsan imandaki noksanlığına alamettir.

Müslüman da böyle.
Müslüman da bütün müslümanların senin elinden ve dilinden selamette olduğu gün sen müslümansın.Müslüman da bütün müslümanların senin elinden ve dilinden selamette olduğu gün sen müslümansın. Eğer müslümanlar senin elinden ve dilinden mutazarrır oluyorlarsa müslümanlığında noksansın demektir. Eğer müslümanlar senin elinden ve dilinden mutazarrır oluyorlarsa müslümanlığında noksansın demektir.

Muhacir, ne zaman ki günahları terk edebiliyorsun, o zaman muhacirsin. Muhacir, ne zaman ki günahları terk edebiliyorsun, o zaman muhacirsin. Günahın ufağı büyüğü hep bir.Günahın ufağı büyüğü hep bir. Günahlardan uzaklaşabildiğin günü, terk edebildiğin günü hakiki muhacir sayılırsın. Günahlardan uzaklaşabildiğin günü, terk edebildiğin günü hakiki muhacir sayılırsın.

İbadet etmesi kolaydır; namaz kılarsın, oruç tutarsın, zekat verirsin. İbadet etmesi kolaydır; namaz kılarsın, oruç tutarsın, zekat verirsin. Her ne çeşit ibadet yaparsan kolaydır. Fakat günahların terki zordur.Her ne çeşit ibadet yaparsan kolaydır. Fakat günahların terki zordur. Günahlara, bir insan bir günaha bir kere alıştı mı o günahı terk etmek kadar zor bir şey yoktur. Günahlara, bir insan bir günaha bir kere alıştı mı o günahı terk etmek kadar zor bir şey yoktur. Onun için, "Bir zerre günahın terki yer gök ehlinin nafile ibadetlerine mukabildir." demişler.Onun için, "Bir zerre günahın terki yer gök ehlinin nafile ibadetlerine mukabildir." demişler. O kadar çok fazileti var. Hayrun min ibâdeti's-sekaleyn diyerekten İmam Birgivî nakletmiş bunu. O kadar çok fazileti var.

Hayrun min ibâdeti's-sekaleyn diyerekten İmam Birgivî nakletmiş bunu.

Bugünkü asıl dersimizin son kısmı olan bu kısım; Bugünkü asıl dersimizin son kısmı olan bu kısım;

"Nefsim yedi kudretinde olan Hz. Allahu celle ve alâ'ya kasem ederim, yemin ederim ki "Nefsim yedi kudretinde olan Hz. Allahu celle ve alâ'ya kasem ederim, yemin ederim ki komşusu kendisinden emin olmayan hiçbir kimse cennete girmez." komşusu kendisinden emin olmayan hiçbir kimse cennete girmez."

Bu da bizim için bir ölçü: Komşumuz bizden ne kadar emindir, ne kadar rahattır? Bu da bizim için bir ölçü: Komşumuz bizden ne kadar emindir, ne kadar rahattır?

Onu geçen derslerde izah ettik. Onu geçen derslerde izah ettik. Fakat bugün yine bir tazelerini topladım size. Onları açıklayacağım şimdi. Fakat bugün yine bir tazelerini topladım size. Onları açıklayacağım şimdi.

Men ağlaka bâbehu dûne cârihi. "Bir insan kapısını örtüyor, kilitliyor, dayaklıyor."Men ağlaka bâbehu dûne cârihi. "Bir insan kapısını örtüyor, kilitliyor, dayaklıyor." Mehâfeten alâ ehlihî ve mâlihi. "Komşusunun şerrinden evine bir zarar gelecek korkusuyla, Mehâfeten alâ ehlihî ve mâlihi. "Komşusunun şerrinden evine bir zarar gelecek korkusuyla, evime bir zarar gelir korkusuyla kapısını kilitlemesi, dayaklaması,evime bir zarar gelir korkusuyla kapısını kilitlemesi, dayaklaması, gerek malına, gerek kendine böyle bir korku kendisinde varsa."gerek malına, gerek kendine böyle bir korku kendisinde varsa." Fe-leyse zâlike bi-mü'minin. "O adam mü'min değildir." Fe-leyse zâlike bi-mü'minin. "O adam mü'min değildir."

Diyen değil de korktuğu o insan. Bundan bana zarar gelir, evime zarar gelir. Diyen değil de korktuğu o insan. Bundan bana zarar gelir, evime zarar gelir. Ben kapımı açık bırakırsam ya malımı çalar bu benim, Ben kapımı açık bırakırsam ya malımı çalar bu benim, ya çoluğuma çocuğuma bir zarar yapar diye korkuyorum.ya çoluğuma çocuğuma bir zarar yapar diye korkuyorum. Korktuğumdan dolayı kapımı kitliyorum, dayaklıyorum. B Korktuğumdan dolayı kapımı kitliyorum, dayaklıyorum. B undan dolayı o korktuğum insan ne kadar caminin müslümanı da olsa, fe-leyse zâke bi-mü'minin.undan dolayı o korktuğum insan ne kadar caminin müslümanı da olsa, fe-leyse zâke bi-mü'minin. ["O adam mü'min değildir."] Ve leyse bi-mü'minin men lem ye'men câruhû bevâikahû.["O adam mü'min değildir."]

Ve leyse bi-mü'minin men lem ye'men câruhû bevâikahû.
"Senin şerrinden emin olunmadığın müddetçe sen de cennete girecek değilsin."Senin şerrinden emin olunmadığın müddetçe sen de cennete girecek değilsin. Cennete girmen için komşularının senden emin olması [gerekir]." Cennete girmen için komşularının senden emin olması [gerekir]."

Tabi bu şimdi uzayacak aşağıya doğru ama şunu da şöyle bir arzetmek istiyorum ki,Tabi bu şimdi uzayacak aşağıya doğru ama şunu da şöyle bir arzetmek istiyorum ki, bu herkesin bildiği gayet basit, basit bir ders. Üzerinde durulmak o kadar mühim değil.bu herkesin bildiği gayet basit, basit bir ders. Üzerinde durulmak o kadar mühim değil. Mühim değil ama burada 40 [diye belirlenmiş] bir esas var.Mühim değil ama burada 40 [diye belirlenmiş] bir esas var. Müslümanların birbirleriyle hüsn ü muaşeret, âdâb. Âdâb-ı muâşeret dedikleri [ilişkileri vardır.] Müslümanların birbirleriyle hüsn ü muaşeret, âdâb. Âdâb-ı muâşeret dedikleri [ilişkileri vardır.]

Yani farz değil bunlar. Namazın terki gibi, orucunun terki gibi, haccın terki gibi, Yani farz değil bunlar. Namazın terki gibi, orucunun terki gibi, haccın terki gibi, zekatın terki gibi mühim değil. Komşunla geçinmemişsin, ne olacak?zekatın terki gibi mühim değil. Komşunla geçinmemişsin, ne olacak? Ama dinimizin buna verdiği kıymete bak, ölçüye bak! Ama dinimizin buna verdiği kıymete bak, ölçüye bak!

Onun için bizim bir haftamız var; Pazar günü. Onun için bizim bir haftamız var; Pazar günü. Ekseriyetle herkes bugün hava bozuk, iyi vakitlerde, tenefüs için uzak yerlere,Ekseriyetle herkes bugün hava bozuk, iyi vakitlerde, tenefüs için uzak yerlere, deniz kenarlarına, bağlara, bahçelere dağılırlar. deniz kenarlarına, bağlara, bahçelere dağılırlar. Halbuki biz dinî esasları okumaya vakit de bulamayız. Halbuki biz dinî esasları okumaya vakit de bulamayız. Gerek memuriyetimiz ve gerekse ticaretimiz buna da manidir.Gerek memuriyetimiz ve gerekse ticaretimiz buna da manidir. Haftada birgün böyle ders dinlemek, o da zor gelir,Haftada birgün böyle ders dinlemek, o da zor gelir, "Birgün var haftada onda da biraz nefes almayalım mı?" diye kıra, bayıra kaçarız. "Birgün var haftada onda da biraz nefes almayalım mı?" diye kıra, bayıra kaçarız.

İşte bu en basit olan komşu hakkında dahi bilgimiz noksandır. İşte bu en basit olan komşu hakkında dahi bilgimiz noksandır. Bunlar ancak dinî esaslara vâkıf olmak suretiyle bilinebilir. Bunlar ancak dinî esaslara vâkıf olmak suretiyle bilinebilir.

Onun için rica edeceğim kardeşlerden ki; bu gibi derslere ehemmiyetsizlik vermesinler.Onun için rica edeceğim kardeşlerden ki; bu gibi derslere ehemmiyetsizlik vermesinler. Ve bu pazarlarını böyle gezilerle kaybetmektense [bu derslere devam etsinler.]Ve bu pazarlarını böyle gezilerle kaybetmektense [bu derslere devam etsinler.] Asıl kayıp o gezilerdedir.Asıl kayıp o gezilerdedir. O geziler insanı hem günaha sokar, hem paralarınızın israfına mâlolur, O geziler insanı hem günaha sokar, hem paralarınızın israfına mâlolur, hem de vakitlerin ölmesine sebep olur.hem de vakitlerin ölmesine sebep olur. Hiç olmazsa bir ibadethaneye girer, üç beş kelam dinlersenHiç olmazsa bir ibadethaneye girer, üç beş kelam dinlersen hem onun sevabı üzerinde kalır hem oradan da insan bir ders almış olur. hem onun sevabı üzerinde kalır hem oradan da insan bir ders almış olur.

Efendimiz soruyor; E tedrî mâ hakku'l-câri. "Siz komşu hakkının neler olduğunu biliyor musunuz?" Efendimiz soruyor;

E tedrî mâ hakku'l-câri. "Siz komşu hakkının neler olduğunu biliyor musunuz?"

Komşu hakkının neler olduğunu biliyor musunuz? Bilmiyoruz. Komşu hakkının neler olduğunu biliyor musunuz?

Bilmiyoruz.

Şimdi bakınız ne kadar güzel bir ölçüdür bu bize. Şimdi bakınız ne kadar güzel bir ölçüdür bu bize.

Komşu hakkıdır, fakat bu komşu hakkına biz ne kadar riayetkârız? Komşu hakkıdır, fakat bu komşu hakkına biz ne kadar riayetkârız?

Çünkü Allahu Teâlâ, "Kendi hakkım bana ait." diyor. Çünkü Allahu Teâlâ, "Kendi hakkım bana ait." diyor. "Benim hakkıma bir insan riayet etmezse onun şeysi bana aittir, istersem affederim,"Benim hakkıma bir insan riayet etmezse onun şeysi bana aittir, istersem affederim, istersem cezalandırırım. O bana ait, ona kimse karışmaz.istersem cezalandırırım. O bana ait, ona kimse karışmaz. Fakat kulumun hakkı kuluma aittir, ona ben karışmam." diyor. "O kulum sana hakkını helal edecek. Fakat kulumun hakkı kuluma aittir, ona ben karışmam." diyor. "O kulum sana hakkını helal edecek. Ondan sonra bana kalacak iş." Onun için ufak gibi görünür ama hattı zatında çok da mühimdir. Ondan sonra bana kalacak iş."

Onun için ufak gibi görünür ama hattı zatında çok da mühimdir.

Şimdi burada Efendimiz sordu; Mâ hakku'l-câri. "Komşu hakkı nelerdir?" Bakalım!.. Şimdi burada Efendimiz sordu;

Mâ hakku'l-câri. "Komşu hakkı nelerdir?"

Bakalım!..

Diyor ki; İze'steâneke e'antühü. "Komşun senden istiâne, ediyor, yardım talep ediyor." Diyor ki;

İze'steâneke e'antühü. "Komşun senden istiâne, ediyor, yardım talep ediyor."

Her ne cihetle olursa komşun senden bir yardım talep ediyor. Her ne cihetle olursa komşun senden bir yardım talep ediyor. Eğer onun yardımına imkan olduğu halde yapmazsa, bir. Eğer onun yardımına imkan olduğu halde yapmazsa, bir.

Ve ize'stakradake akradtehû. "Borç istiyor. Ve ize'stakradake akradtehû. "Borç istiyor. Bir işi var, sıkılmış, komşu bana şu kadar bir ödünç ver." diyor, iki. Bir işi var, sıkılmış, komşu bana şu kadar bir ödünç ver." diyor, iki.

Onu verirsen, yardımı yaparsan Müslümanlıktaki nasibin iyi. Onu verirsen, yardımı yaparsan Müslümanlıktaki nasibin iyi. Yapamadığın takdirde, yani şimdi dereceler var ya bir, iki, üç, beş...Yapamadığın takdirde, yani şimdi dereceler var ya bir, iki, üç, beş... derece derece düşüyor insan aşağıya. Ve ize'ftekara. "Muhtaç oldu." derece derece düşüyor insan aşağıya.

Ve ize'ftekara. "Muhtaç oldu."

Hepimizin başına gelecek haller tabi, dünya her zaman insan bir kararda durmaz. Hepimizin başına gelecek haller tabi, dünya her zaman insan bir kararda durmaz.

Udte aleyhi. "O muhtaç olduğu zamanda onu gidip ziyaret edecek, halini soracaksın." Udte aleyhi. "O muhtaç olduğu zamanda onu gidip ziyaret edecek, halini soracaksın."

Ve haline, o sana gelip demeden, sen onun haline muttali olup yapacağını yapacaksın. Ve haline, o sana gelip demeden, sen onun haline muttali olup yapacağını yapacaksın.

Ve izâ merida. "Hasta oldu." Udtehû. "Bu sefer de ona gideceksin ziyaret edeceksin. Ve izâ merida. "Hasta oldu." Udtehû. "Bu sefer de ona gideceksin ziyaret edeceksin.

İâde, hastayı ziyaret. Hasta ziyareti yapacaksın. Ve izâ esâbehû hayrun. İâde, hastayı ziyaret. Hasta ziyareti yapacaksın.

Ve izâ esâbehû hayrun.
"Bir hayır isabet etti kendine." Çocuğu geldi dünyaya yahut askerden oğlu geldi"Bir hayır isabet etti kendine."

Çocuğu geldi dünyaya yahut askerden oğlu geldi
veyahut bir ev yapmıştı, evinin içine girdi.veyahut bir ev yapmıştı, evinin içine girdi. Oğlunu evlendirdi. Hacdan geldi. Bunun gibi böyle bir sevinç, sürur alâmeti bir şeyler. Oğlunu evlendirdi. Hacdan geldi. Bunun gibi böyle bir sevinç, sürur alâmeti bir şeyler.

Henne'tehû. "Bunu tehniye dediğimiz ziyaret edip, 'Allah mübarek etsin.' [demek gerekir.]" Henne'tehû. "Bunu tehniye dediğimiz ziyaret edip, 'Allah mübarek etsin.' [demek gerekir.]"

Hacıya, "Allah kabul etsin demek" abestir. Doğrudur ama Allah orada onu muhakkak kabul etmiştir.Hacıya, "Allah kabul etsin demek" abestir. Doğrudur ama Allah orada onu muhakkak kabul etmiştir. "Allah mübarek etsin" demek lazım. "Böyle bir hayır isabet ettiği vakitte.""Allah mübarek etsin" demek lazım.

"Böyle bir hayır isabet ettiği vakitte."
Henne'tehu. "Ona, mübarek olsun, güle güle oturun,Henne'tehu. "Ona, mübarek olsun, güle güle oturun, evlendiyseler güle güle geçinin gibi bir şeyler [demek gerekir.]" evlendiyseler güle güle geçinin gibi bir şeyler [demek gerekir.]"

Ve izâ esâbethu musîbetün. "Eh, bir ölüm hadisesi, bir zarar hadisesi. Ve izâ esâbethu musîbetün. "Eh, bir ölüm hadisesi, bir zarar hadisesi. Yangın, zaiyattan bir şey olur. Böyle bir musibet isabet ettiği vakitte."Yangın, zaiyattan bir şey olur. Böyle bir musibet isabet ettiği vakitte." Azzeytehû. "Geçmiş olsun birader. Bir ihtiyacın var mı? Allah daha iyisini verir. Azzeytehû. "Geçmiş olsun birader. Bir ihtiyacın var mı? Allah daha iyisini verir. İşte ne yapalım mukadderât-ı ilâhiyedir." diye bir tesellilerle ona taziye diyorlar, yapacak. İşte ne yapalım mukadderât-ı ilâhiyedir." diye bir tesellilerle ona taziye diyorlar, yapacak.

Bir de ölüm var Allah esirgeye. Ki oluyor hep, hergün olacak. Bir de ölüm var Allah esirgeye. Ki oluyor hep, hergün olacak.

Ve izâ mâte. "Öldüğü vakitte." İtteba'te cenâzetehu. "Cenazesine gitmek müslümanın vazifesi." Ve izâ mâte. "Öldüğü vakitte." İtteba'te cenâzetehu. "Cenazesine gitmek müslümanın vazifesi."

Farz değil arkadaş? Farz değil ama İslâm'ın âdabı bu, İslâm'ın ehemmiyetine bak. Farz değil arkadaş?

Farz değil ama İslâm'ın âdabı bu, İslâm'ın ehemmiyetine bak.
İslâm'ın ölçüsü, tansiyon makinesi. Koluna vurdukları vakitte senin kanın şöyle diyor.İslâm'ın ölçüsü, tansiyon makinesi. Koluna vurdukları vakitte senin kanın şöyle diyor. Kan muayenesi. İşte bu da İslâm muayenesi. Kan muayenesi. İşte bu da İslâm muayenesi.

Ve lâ testetîlu aleyhi bi'l-binâi. Paran çok. O adamın bir kat evi var.Ve lâ testetîlu aleyhi bi'l-binâi.

Paran çok. O adamın bir kat evi var.
Senin de paran çok, yerine üç katlı, beş katlı bir ev yapacaksın.Senin de paran çok, yerine üç katlı, beş katlı bir ev yapacaksın. Onun havasına ve güneşine mani olacaksın. Onu ancak o izin verirse yapabilirsin.Onun havasına ve güneşine mani olacaksın. Onu ancak o izin verirse yapabilirsin. Onu ancak o izin verdiği takdirde [yapabilirsin. İzin] isteyeceksin, rica edeceksin; Onu ancak o izin verdiği takdirde [yapabilirsin. İzin] isteyeceksin, rica edeceksin;

"Buraya ben bir ev yapacağım ama işte üç kat, beş kat yapmak istiyorum."Buraya ben bir ev yapacağım ama işte üç kat, beş kat yapmak istiyorum. Öyle de ruhsat verdiler bana." Öyle de ruhsat verdiler bana."

"Oo birader, sen onu yapacaksın da sonra ne yapacağız biz burada zindan da kalır gibi?"Oo birader, sen onu yapacaksın da sonra ne yapacağız biz burada zindan da kalır gibi? Ne hava var, ne ışık var bize? "Yok. Olmaz!" dedi mi yapamazsın o binayı oraya. Ne hava var, ne ışık var bize?

"Yok. Olmaz!" dedi mi yapamazsın o binayı oraya.

Şimdi buraya bak! Ve lâ tü'zîhi bi-kutâri kidrike. Senin paran var.Şimdi buraya bak!

Ve lâ tü'zîhi bi-kutâri kidrike.

Senin paran var.
Etin kilosu bilmem kaç kuruş. Almışın kuzuyu, evinde güzel güzel kızartıyorsun.Etin kilosu bilmem kaç kuruş. Almışın kuzuyu, evinde güzel güzel kızartıyorsun. Mis gibi kokusu yayılıyor etrafa. Mis gibi kokusu yayılıyor etrafa. Öteki komşu zavallı eti bayramdan bayrama ya görüyor ya görmüyor. Öteki komşu zavallı eti bayramdan bayrama ya görüyor ya görmüyor.

Şimdi sen, ve lâ tü'zîhi. "Sen ona eza verme." Şimdi sen, ve lâ tü'zîhi. "Sen ona eza verme."

Dövmüyorsun, sövmüyorsun, bir şey yapmıyorsun ama o evinin etinin kokusu yayılıyor etrafa. Dövmüyorsun, sövmüyorsun, bir şey yapmıyorsun ama o evinin etinin kokusu yayılıyor etrafa. O zavallı, hele loğusa mohusa gibi bir şeyler de varsa evin içersinde yahut O zavallı, hele loğusa mohusa gibi bir şeyler de varsa evin içersinde yahut böyle nefsi bir şey isteyen kimseler.böyle nefsi bir şey isteyen kimseler. Ne kadar üzülürler onlar şimdi. "Bununla da onları sakın üzme." Ne kadar üzülürler onlar şimdi.

"Bununla da onları sakın üzme."

İllâ en tağrife lehû minhâ.İllâ en tağrife lehû minhâ. "Ancak o yaptığından bir parçacık olsun onlara da ikram edersen o zaman bunu rahat rahat yersin." "Ancak o yaptığından bir parçacık olsun onlara da ikram edersen o zaman bunu rahat rahat yersin."

Aziz kardeş bak ne kadar mühim şeyler bunlar! Aziz kardeş bak ne kadar mühim şeyler bunlar!

Ve ini'ştereyte fâkiheten. Gerek turfanda olsun gerek başka zamanda olsun, Ve ini'ştereyte fâkiheten.

Gerek turfanda olsun gerek başka zamanda olsun,
elmadan, armuttan, portakaldan, vesaire meyvalardan almışsın. Şimdi fileler de var.elmadan, armuttan, portakaldan, vesaire meyvalardan almışsın. Şimdi fileler de var. İçinde ne var olduğu besbelli. Eskiden zembil vardı, içindekini sen bil demek.İçinde ne var olduğu besbelli. Eskiden zembil vardı, içindekini sen bil demek. Bilmez kimse içinde ne olduğunu. Götürürsün evine koyarsın. Bilmez kimse içinde ne olduğunu. Götürürsün evine koyarsın. Fakat şimdi file âdeti onun için hepsi meydanda. Çoluk çocuk onu hepsi görüyor. Fakat şimdi file âdeti onun için hepsi meydanda. Çoluk çocuk onu hepsi görüyor.

Ve ini'ştereyte fâkiheten fe'hdi lehû. "O aldığın meyvadan komşuna da ikram et, ihsan et, ihdâ et."Ve ini'ştereyte fâkiheten fe'hdi lehû. "O aldığın meyvadan komşuna da ikram et, ihsan et, ihdâ et." Fe-in lem tef'al. "Veremeyeceksin." Fe-in lem tef'al. "Veremeyeceksin."

Az getirmişsin, ancak çoluğuna çocuğuna yetecek, veremeyeceksin. Az getirmişsin, ancak çoluğuna çocuğuna yetecek, veremeyeceksin.

Fe-edhilhâ sırran. "Gece vakti, yahut kapalı bir halde, onlar görmeden sok eve." Fe-edhilhâ sırran. "Gece vakti, yahut kapalı bir halde, onlar görmeden sok eve."

Komşuların görmeden sok evine! Komşuların görmeden sok evine!

Ve lâ yahrucu bihâ veledüke li-yağîza bihâ veledehu. Ve lâ yahrucu bihâ veledüke li-yağîza bihâ veledehu. "Sakın o turfandayı çocuğunun eline verip de, çocuğu sokağa da çıkarma." "Sakın o turfandayı çocuğunun eline verip de, çocuğu sokağa da çıkarma."

Çocuğun eline verip de onu sokağa çıkarma ki diğer onu alamayan çocuklarÇocuğun eline verip de onu sokağa çıkarma ki diğer onu alamayan çocuklar çocuğunun elinde görürlerse aralarında kavga olur. Rahatsızlık olur.çocuğunun elinde görürlerse aralarında kavga olur. Rahatsızlık olur. Fakat çocuğu da zaptedemezsin, buna dikkat etmek lazım. Fakat çocuğu da zaptedemezsin, buna dikkat etmek lazım.

Bu bir rivayet. Bu bir rivayet.

Diğer rivayetlerde de; Mâ hakku'l-câri aleyye.Diğer rivayetlerde de;

Mâ hakku'l-câri aleyye.
"'Benim üzerime komşu hakkı nedir?' diye soruyorlar." Buyurmuşlar ki; "'Benim üzerime komşu hakkı nedir?' diye soruyorlar."

Buyurmuşlar ki;

İn marada udtehû. "Hastaysa gidip ziyaret edeceksin."İn marada udtehû. "Hastaysa gidip ziyaret edeceksin." Ve in mâte şeyye'tehû. "Öldüğü vakitte de cenazesini teşyî edeceksin."Ve in mâte şeyye'tehû. "Öldüğü vakitte de cenazesini teşyî edeceksin." Ven ini's-tekradake. "Senden bir ödünç istiyorsa." Ekradtehû. "Ona da onu vereceksin."Ven ini's-tekradake. "Senden bir ödünç istiyorsa." Ekradtehû. "Ona da onu vereceksin." Ve in a'veze. "Sana sığınırsa, bir şeyden dolayı beni koru, muhafaza et diye iltica ederse sana."Ve in a'veze. "Sana sığınırsa, bir şeyden dolayı beni koru, muhafaza et diye iltica ederse sana." Setertehû. [Onu korurusun.] Setertehû. [Onu korurusun.]

Bu kafirlerde bile, Müslümanlıktan evvelki olan devirlerde bile bu komşu hakkına son derece riayet edilirmiş.Bu kafirlerde bile, Müslümanlıktan evvelki olan devirlerde bile bu komşu hakkına son derece riayet edilirmiş. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem de oradaki insanları İslâm'a davet etmek üzere Taif'e çıktı.Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem de oradaki insanları İslâm'a davet etmek üzere Taif'e çıktı. Efendimiz de oradan geri geldi tekrar Mekke'ye.Efendimiz de oradan geri geldi tekrar Mekke'ye. Fakat Mekkeliler, "Bir daha koymayalım bunu Mekke'ye." diye Mekke'ye koymamaya karar vermişler.Fakat Mekkeliler, "Bir daha koymayalım bunu Mekke'ye." diye Mekke'ye koymamaya karar vermişler. Yanındaki hizmetliler haber verdiler. Dedi; Yanındaki hizmetliler haber verdiler. Dedi;

"Gidin filana söyleyin, 'Beni himayesine alır mı?'" diyerekten. Ona sığınıyor yani. "Gidin filana söyleyin, 'Beni himayesine alır mı?'" diyerekten.

Ona sığınıyor yani.
O da söz verdi, "Ben onu himaye ederim gelsin." dedi. O da söz verdi, "Ben onu himaye ederim gelsin." dedi.

Onun himayesi altında girdi Peygamber Mekke'ye. Herkes kabul etmek istemiyor.Onun himayesi altında girdi Peygamber Mekke'ye. Herkes kabul etmek istemiyor. Hakkı kabul etmek insanlara çok ağır, ve çok zor. Peygamber bir şey demiyor ki onlara!Hakkı kabul etmek insanlara çok ağır, ve çok zor.

Peygamber bir şey demiyor ki onlara!
İslâm'a davet ediyor; putlara tapmaktan, Hıristiyanlık âdetlerinden vazgeçmelerini istiyor. İslâm'a davet ediyor; putlara tapmaktan, Hıristiyanlık âdetlerinden vazgeçmelerini istiyor. Fakat insanlar bundan dolayı ona düşman kesildiler. Fakat insanlar bundan dolayı ona düşman kesildiler. İstemiyorlar, memleketlerinde de durmasını istemiyorlar. İstemiyorlar, memleketlerinde de durmasını istemiyorlar.

Ha şimdi böyle bir gavur bile böyle herkesin ona düşman olduğu bir zamanda,Ha şimdi böyle bir gavur bile böyle herkesin ona düşman olduğu bir zamanda, onu himaye etmesi gavura bile bir şeref. Gavur da bile bir şeref o.onu himaye etmesi gavura bile bir şeref. Gavur da bile bir şeref o. Gavurda şeref olunca, İslâm kendisine böyle sığınan adamı artık nasıl muhafaza edecek bilmem artık. Gavurda şeref olunca, İslâm kendisine böyle sığınan adamı artık nasıl muhafaza edecek bilmem artık.

Ama sakın şeyler gibi zannetmeyin bu sığınmayı.Ama sakın şeyler gibi zannetmeyin bu sığınmayı. O Deniz Gezmiş'ler, sığındılar mı ne yaptılar işte o adamlar mesela. O yanlış iş.O Deniz Gezmiş'ler, sığındılar mı ne yaptılar işte o adamlar mesela. O yanlış iş. Mesela bir hırsız gelir sana, "Aman beni sakla!" derse, onu saklamak vebaldir.Mesela bir hırsız gelir sana, "Aman beni sakla!" derse, onu saklamak vebaldir. Onu saklamak vebaldir. Eşkıya gelir, "Aman beni sakla!" derse, vebaldir.Onu saklamak vebaldir. Eşkıya gelir, "Aman beni sakla!" derse, vebaldir. Bunun gibi kötüleri böyle saklamak vebaldir. Onların vebaline aynı zamanda da iştiraktir. Bunun gibi kötüleri böyle saklamak vebaldir. Onların vebaline aynı zamanda da iştiraktir.

Bu öyle değil. Bir müslüman nedense sıkılmış, size iltica ediyor. O ilticadan dolayı onu saklamak. Bu öyle değil. Bir müslüman nedense sıkılmış, size iltica ediyor. O ilticadan dolayı onu saklamak. Gerek hatalarını saklamak, gerek kendisini saklamak. Hepsine şâmil. Gerek hatalarını saklamak, gerek kendisini saklamak. Hepsine şâmil.

Şimdi bunu şöyle bir tahlil edecek olursak aramızda; Şimdi bunu şöyle bir tahlil edecek olursak aramızda;

Hangi müslüman bize geldi de, bizden bir yardım istediği vakitte, ona yardım ellerimizi açabildik? Hangi müslüman bize geldi de, bizden bir yardım istediği vakitte, ona yardım ellerimizi açabildik?

Yapabiliyor muyuz? Bu bir; derece bir şimdi. İkinci derece; bizden para istiyor. Yapabiliyor muyuz?

Bu bir; derece bir şimdi. İkinci derece; bizden para istiyor.
Sıkılmış, ya işinde ya nafakasında sıkılmış. Sıkılmış, ya işinde ya nafakasında sıkılmış.

O bizden para istediği vakitte ona borç verebiliyor muyuz? Ölçümüz oldu iki. O bizden para istediği vakitte ona borç verebiliyor muyuz?

Ölçümüz oldu iki.

Fakir olduğu vakitte, ihtiyaç sahibi oldu, muhtaç durumda. Fakir olduğu vakitte, ihtiyaç sahibi oldu, muhtaç durumda.

Ona bir yardımımız oluyor mu? Üç. Ona bir yardımımız oluyor mu?

Üç.

Hasta olduğu vakitte gidip de "Geçmiş olsun, Allah şifa versin, paran var mı, ilacın var mı?Hasta olduğu vakitte gidip de "Geçmiş olsun, Allah şifa versin, paran var mı, ilacın var mı? Doktora gösterdin mi kendini, nedir halin?" diyen var mı? Dört. Doktora gösterdin mi kendini, nedir halin?" diyen var mı?

Dört.

Sevinç gününde ona gidip de Allah mübarek etsin diyen? Sevinç gününde ona gidip de Allah mübarek etsin diyen?

O belki çokça oluyor ama etmeyenlerimiz de var. Böyle bir şeyi etmemek ne kadar bir kusur yani. O belki çokça oluyor ama etmeyenlerimiz de var. Böyle bir şeyi etmemek ne kadar bir kusur yani.

Bir musibet isabet etmiş, o musibetten dolayı onu taziye, yahut öldüğü vakitte cenazesine gitmek? Bir musibet isabet etmiş, o musibetten dolayı onu taziye, yahut öldüğü vakitte cenazesine gitmek?

Şimdi bu memleketler büyüdükçe bu müşkülleşiyor.Şimdi bu memleketler büyüdükçe bu müşkülleşiyor. Bu âdetler, âdât-ı İslâmiye memleketler büyüdükçe zorlanıyor.Bu âdetler, âdât-ı İslâmiye memleketler büyüdükçe zorlanıyor. Halbuki ufak memleketlerde bunlara daha çok dikkat edilir. Mesela köylerde bir salâ okunur. Halbuki ufak memleketlerde bunlara daha çok dikkat edilir.

Mesela köylerde bir salâ okunur.
Bugün bir hasta var, öldü. Köylü o gün işe gitmez. Gitmez.Bugün bir hasta var, öldü. Köylü o gün işe gitmez. Gitmez. Öküzünü möküzünü salar, bekler, cenaze hazırlansın, götürelim, yerine yerleştirelim. Öküzünü möküzünü salar, bekler, cenaze hazırlansın, götürelim, yerine yerleştirelim. Köylü el birliğiyle gider mezar kazar. Şunu yapar bunu yapar. Hazırlarlar.Köylü el birliğiyle gider mezar kazar. Şunu yapar bunu yapar. Hazırlarlar. Ölü sahibi de rahat eder, onların şeyiyle.Ölü sahibi de rahat eder, onların şeyiyle. Fakat şehirde üst katta oturanın alt kattan haberi yok. Alt katta oturanın üst kattan haberi yok. Fakat şehirde üst katta oturanın alt kattan haberi yok. Alt katta oturanın üst kattan haberi yok.

Cenaze gelmiş kime ne? Belediye gitsin alsın, götürsün. Cenaze gelmiş kime ne?

Belediye gitsin alsın, götürsün.
Ne cenazeye iştirak, ne cenaze sahibine ilgi.Ne cenazeye iştirak, ne cenaze sahibine ilgi. Cenaze sahibi varsa akrabasından, yakınından bu işi takip edebilecek ne mutlu.Cenaze sahibi varsa akrabasından, yakınından bu işi takip edebilecek ne mutlu. Yoksa başka türlü büyük şehirlerde bu imkan haricinde. Birgün bizi çağırdılar, dediler ki; Yoksa başka türlü büyük şehirlerde bu imkan haricinde.

Birgün bizi çağırdılar, dediler ki;

"Hoca Efendi, bizim cenazemiz var. Bu akşam hatim duası yapacağız, gelir misin?" dediler. "Hoca Efendi, bizim cenazemiz var. Bu akşam hatim duası yapacağız, gelir misin?" dediler.

"Peki!" dedik, gittik. "Peki!" dedik, gittik.

Evin numarasını vermişler bize. Gittik, aşağıda kapının önünde birisi oturuyor. Dedik; Evin numarasını vermişler bize. Gittik, aşağıda kapının önünde birisi oturuyor. Dedik;

"Hemşire, burada böyle bir cenaze olmuş, burası mı o?" "Haberim yok." dedi. "Hemşire, burada böyle bir cenaze olmuş, burası mı o?"

"Haberim yok." dedi.

Haberim yok!.. Haberim yok!..

Evi aynı kat, yani aynı binanın alt katındakinin üst katındaki olan cenazeden haberi olmamış. Evi aynı kat, yani aynı binanın alt katındakinin üst katındaki olan cenazeden haberi olmamış.

Birçok, böyle vakalar dopdolu. İkincisi yine ben biliyorum. Bir cenaze ölmüş. Fakir ama.Birçok, böyle vakalar dopdolu.

İkincisi yine ben biliyorum. Bir cenaze ölmüş. Fakir ama.
Fakir olduğu için [kaldırılamıyor.] Eğer bugün belediye teşkilatı olmasa cenazelerin bilmemFakir olduğu için [kaldırılamıyor.] Eğer bugün belediye teşkilatı olmasa cenazelerin bilmem yüzde kaçı evlerde kokar. Bereket cenaze teşkilatları onları bugün alıp götürüyorlar yerlerine.yüzde kaçı evlerde kokar. Bereket cenaze teşkilatları onları bugün alıp götürüyorlar yerlerine. En nihayet hamal getirdiler çarşıdan. O hamallara kaldırtdılar cenazeyi. En nihayet hamal getirdiler çarşıdan. O hamallara kaldırtdılar cenazeyi.

Çünkü herkes memur işine gidiyor bir kere, vazifesi de var, sabahleyin gidecek o işine.Çünkü herkes memur işine gidiyor bir kere, vazifesi de var, sabahleyin gidecek o işine. Esnaf, dükkanımı açacağım diyor. Ekmek parası lazım çünkü, o da çekip gidiyor. E kime kalıyor? Esnaf, dükkanımı açacağım diyor. Ekmek parası lazım çünkü, o da çekip gidiyor.

E kime kalıyor?

İhtiyarlarla çocuklara kalıyor iş. İhtiyar, benim gücüm yetmez oraları dolaşmaya diyor,İhtiyarlarla çocuklara kalıyor iş. İhtiyar, benim gücüm yetmez oraları dolaşmaya diyor, o da oturuyor evinde. Çocuk da benim vazifem değil, oynayacağım diyor. o da oturuyor evinde. Çocuk da benim vazifem değil, oynayacağım diyor.

Bu ne kadar acı bir şey! Allah muhafaza etsin. Bu ne kadar acı bir şey!

Allah muhafaza etsin.

Bunlar hep el birliğiyle olacak şeyler. Şimdi diğer bir rivayette; Bunlar hep el birliğiyle olacak şeyler.

Şimdi diğer bir rivayette;

"Biz dedik ki." Yâ Resûlallah mâ hakku'l-civâr. "Komşu haklarından bahsediyorsun, diyorsun ki;"Biz dedik ki." Yâ Resûlallah mâ hakku'l-civâr. "Komşu haklarından bahsediyorsun, diyorsun ki; 'Komşun senin şerrinden emin olmazsa o cennete girmeyecek.' Bunlar, bu haklar nelerdir acaba?" Bunlar Efendimize soruluyor Efendimiz de cevaplandırıyor. Buyuruyor; 'Komşun senin şerrinden emin olmazsa o cennete girmeyecek.' Bunlar, bu haklar nelerdir acaba?"

Bunlar Efendimize soruluyor Efendimiz de cevaplandırıyor. Buyuruyor;

Ve in istakradake ahradtehû ve iste'âneke e'ante ve inihtâce a'taytehû ve in marida udtehû...Ve in istakradake ahradtehû ve iste'âneke e'ante ve inihtâce a'taytehû ve in marida udtehû... ve zekera'l-hadîsi bi-nahvihî ve zâde fî âhirihî. ve zekera'l-hadîsi bi-nahvihî ve zâde fî âhirihî.

Okuduklarımızın hepsini okudu ve sonunda dedi ki; Hel tefkahûne mâ ekûlü leküm.Okuduklarımızın hepsini okudu ve sonunda dedi ki;

Hel tefkahûne mâ ekûlü leküm.
"Şu söylediklerimi anlıyor musunuz siz?" "Şu söylediklerimi anlıyor musunuz siz?"

Tabi hepsi anlıyorlar, Arapça konuşuyorlar.Tabi hepsi anlıyorlar, Arapça konuşuyorlar. Arapça onların da lisanları olması dolayısıyla tabi hepsi anlıyorlar. Anlıyorsunuz ama yapanlar? Arapça onların da lisanları olması dolayısıyla tabi hepsi anlıyorlar.

Anlıyorsunuz ama yapanlar?

Yapma meselesi. Anlamak meselesi değil de yapma meselesi. Yapma meselesi. Anlamak meselesi değil de yapma meselesi.

Böyle bir kardeşimiz sığındığı vakitte, iltica ettiği vakitte,Böyle bir kardeşimiz sığındığı vakitte, iltica ettiği vakitte, yardıma muhtaç olduğu vakitte [verebiliyor muyuz?] yardıma muhtaç olduğu vakitte [verebiliyor muyuz?]

"E verirsem bir daha geri gelmez Hocaefendi? Verdim miydi kavga etmek lazım."E verirsem bir daha geri gelmez Hocaefendi? Verdim miydi kavga etmek lazım. Mahkemelere müracaat etmek lazım. Dövüşmek lazım. Vermektense vermemek daha iyi!" diyor.Mahkemelere müracaat etmek lazım. Dövüşmek lazım. Vermektense vermemek daha iyi!" diyor. Ama Müslümanlık ölçüsüne verince, demek ki iki taraf da müslümansa Ama Müslümanlık ölçüsüne verince, demek ki iki taraf da müslümansa [müslümanca davranması gerekirken] alan vermiyor, veren de vermek istemiyor tabiatiyle değil mi? [müslümanca davranması gerekirken] alan vermiyor, veren de vermek istemiyor tabiatiyle değil mi?

Ve en tüeddiye hakku'l-câri illâ kalîlen min men rahimallâhu.Ve en tüeddiye hakku'l-câri illâ kalîlen min men rahimallâhu. "Ya bu hak, komşu hakkı gayet güzeldir ama." Kalilün. "Yapıcısı azdır." "Ya bu hak, komşu hakkı gayet güzeldir ama." Kalilün. "Yapıcısı azdır."

Bu hakka riayet edenlerin, bunları işleyenlerin sayısı, adedi azdır. Bu hakka riayet edenlerin, bunları işleyenlerin sayısı, adedi azdır.

Rahimallahu. "Allah onlara da rahmet eylesin." Şimdi buyuruyor ki; Rahimallahu. "Allah onlara da rahmet eylesin."

Şimdi buyuruyor ki;

Men kâne yü'min billâhi ve'l-yevmi'l-âhiri fel-yükrim cârehû.Men kâne yü'min billâhi ve'l-yevmi'l-âhiri fel-yükrim cârehû. "Allah'a iman eden ve âhirete iman eden komşusuna ikram eylesin." Komşusuna ikram eylesin! "Allah'a iman eden ve âhirete iman eden komşusuna ikram eylesin."

Komşusuna ikram eylesin!

Kâlû yâ resûlallâhi ve mâ hakku'l-câri ale'l-câri. "Komşunun komşuya hakkı nedir yâ Resûlallah?Kâlû yâ resûlallâhi ve mâ hakku'l-câri ale'l-câri. "Komşunun komşuya hakkı nedir yâ Resûlallah? bunu böyle dediniz ama?" Kâle in seeleke fe-a'tahû. "İsterse vereceksin." bunu böyle dediniz ama?" Kâle in seeleke fe-a'tahû. "İsterse vereceksin."

İstediği vakitte istediğini vereceksin! Ve zekera'l-hadîs.İstediği vakitte istediğini vereceksin!

Ve zekera'l-hadîs.
"Yukardaki hadisi baştan aşağı tekrarladı burada da." "Yukardaki hadisi baştan aşağı tekrarladı burada da."

Burada yemek kokularını kokutmamayı ve evlerin de üzerine fazla yapmamayı ayrıca tasrih etti. Burada yemek kokularını kokutmamayı ve evlerin de üzerine fazla yapmamayı ayrıca tasrih etti.

Fudâlete b. Ubeyd radıyallahu anh'ten rivayet ediliyor ki; Fudâlete b. Ubeyd radıyallahu anh'ten rivayet ediliyor ki;

Selâsetün mine'l-fevâkiri. "Üç şey vardır ki, insanın belinin kemiğini kırar." Selâsetün mine'l-fevâkiri. "Üç şey vardır ki, insanın belinin kemiğini kırar."

Yani çok ağırdır, çok meşakkatlidir, çok zahmetlidir. Yani çok ağırdır, çok meşakkatlidir, çok zahmetlidir. İnsanın taşımayacağı, belinin kemiği kırılacak bir ağırlıktadır bu üç şey. İnsanın taşımayacağı, belinin kemiği kırılacak bir ağırlıktadır bu üç şey.

Birisi; İmâmün. "İmam." Hangi imam olursa olsun; ister devlet imamı, ister cami imamı. Birisi;

İmâmün. "İmam."

Hangi imam olursa olsun; ister devlet imamı, ister cami imamı.
İn ahsente lem yeşkür. "Veriyorsun da teşekkür etmiyor." İn ahsente lem yeşkür. "Veriyorsun da teşekkür etmiyor."

Doymuyor, yani gözü doymuyor. Boyuna 'Ver!' diyor. Doymuyor, yani gözü doymuyor. Boyuna 'Ver!' diyor.

Ve in ese'te lem yağfir. "Hatadan da insan salim değil ya. Bu sefer de bir hata ediyorsun. Ve in ese'te lem yağfir. "Hatadan da insan salim değil ya. Bu sefer de bir hata ediyorsun. O hatayı da affetmiyor. 'Neden yaptın?' diye kıyameti koparıyor." Birisi de, O hatayı da affetmiyor. 'Neden yaptın?' diye kıyameti koparıyor."

Birisi de,

Ve cârun sûün. "Bir de kötü komşunun, kötülüğüne sabretmek." Ve cârun sûün. "Bir de kötü komşunun, kötülüğüne sabretmek." İn reâ hayren defenehu. "Öyle kötü komşu ki hayır görüyor bütün gün, hep saklıyor." İn reâ hayren defenehu. "Öyle kötü komşu ki hayır görüyor bütün gün, hep saklıyor."

Gördüğü hayırları örtüyor. Bildirmiyor kimseye gördüğü hayırları. Gördüğü hayırları örtüyor. Bildirmiyor kimseye gördüğü hayırları.

Ve in reâ şerran eşâahu. "Eğer bir fenalık gördüyse, yayıyor onu ortalığa." Ve in reâ şerran eşâahu. "Eğer bir fenalık gördüyse, yayıyor onu ortalığa."

İyilikleri saklıyor, kötülükleri yayıyor. Bu üç şey insanların sırtında çok büyük bir yükmüş. İyilikleri saklıyor, kötülükleri yayıyor. Bu üç şey insanların sırtında çok büyük bir yükmüş.

Birisi de; Ve'mreetün. "Bir kadın." İn hadarte âzetke. Birisi de;

Ve'mreetün. "Bir kadın." İn hadarte âzetke.
"Evde yanında oturuyorsunuz mütemadiyen dilini açıyor; ağzını açıyor gözünü yumuyor."Evde yanında oturuyorsunuz mütemadiyen dilini açıyor; ağzını açıyor gözünü yumuyor. Seni evde oturduğuna pişman ediyor, sen de kaçacak yer arıyorsun." Seni evde oturduğuna pişman ediyor, sen de kaçacak yer arıyorsun."

Eziyetlendiriyor böyle, dili bozuk bir kadın. Eziyetlendiriyor böyle, dili bozuk bir kadın.

Ve in ğibte anhâ. "Eğer ondan uzaklaşır bir yere gidersen." Ve in ğibte anhâ. "Eğer ondan uzaklaşır bir yere gidersen." Hânetke. Evinde oturduğun vakitte sana eziyet ediyor, bırakıp da bir yere gittiğin vakitteHânetke. Evinde oturduğun vakitte sana eziyet ediyor, bırakıp da bir yere gittiğin vakitte gerek nefsine, gerek malına hıyanetlik yapıyor." Bu üç büyük felaket! gerek nefsine, gerek malına hıyanetlik yapıyor."

Bu üç büyük felaket!

Enes radıyallahu anh'ten rivayette demiş ki; Enes radıyallahu anh'ten rivayette demiş ki;

Mâ âmene bî men bâte şeb'ânen ve câruhu câiun ilâ cenbihi ve hüve ya'lemu bihi. Mâ âmene bî men bâte şeb'ânen ve câruhu câiun ilâ cenbihi ve hüve ya'lemu bihi.

İbn Abbas radıyallahu anh'ten rivayet. İbn Abbas radıyallahu anh'ten rivayet.

Buna bak ufak bir şey ama, tansiyon da ufacık bir makine ama ölçüyor bizi.Buna bak ufak bir şey ama, tansiyon da ufacık bir makine ama ölçüyor bizi. Bu da şimdi bizim ölçümüz.Bu da şimdi bizim ölçümüz. Ama diyeceksin ki; "Hocaefendi bugün aç kimse yok yahu. Herkes elhamdülillah." Ama diyeceksin ki;

"Hocaefendi bugün aç kimse yok yahu. Herkes elhamdülillah."

Ama o bize göre değil. Memleket geniş. Neler var memlekette yani. Neler de vardır. Ama o bize göre değil. Memleket geniş. Neler var memlekette yani. Neler de vardır.

Men bâte şeb'ânen. "Karnını doyurmuş rahat." Men bâte şeb'ânen. "Karnını doyurmuş rahat." Ve câruhu câiun ilâ cenbihi. "Halbuki komşu aç." Komşusu aç. Ve câruhu câiun ilâ cenbihi. "Halbuki komşu aç."

Komşusu aç.
Aç olduğu halde kendi karnını doyurmuş. Ve hüve ya'lemu bihi. "Biliyor onun aç olduğunu da." Aç olduğu halde kendi karnını doyurmuş.

Ve hüve ya'lemu bihi. "Biliyor onun aç olduğunu da."

Aç olduğunu bildiği halde, kendisi rahat yatağına yatıveriyor.Aç olduğunu bildiği halde, kendisi rahat yatağına yatıveriyor. "Karnımı doyurdum ben ya!" [tamam.] Haa, bu; "Karnımı doyurdum ben ya!" [tamam.]

Haa, bu;

Mâ âmene bî. "Bu iman etmiş bir adam değildir." İmanı olgun bir adam değil. Mâ âmene bî. "Bu iman etmiş bir adam değildir."

İmanı olgun bir adam değil.
İnsan bu ama, hani işe yaramayan insan. Hasta. Hasta, hastalığın da derecesi var. İnsan bu ama, hani işe yaramayan insan. Hasta. Hasta, hastalığın da derecesi var. Kimisi yürüyebilen hastadır kimisi de kımıldayamayan hastadır.Kimisi yürüyebilen hastadır kimisi de kımıldayamayan hastadır. Yatakta etrafına ızdırap saçar ve bazısı da -Allah esirgeye- mikrop saçar. O daha tehlikeli. Yatakta etrafına ızdırap saçar ve bazısı da -Allah esirgeye- mikrop saçar. O daha tehlikeli.

Yine ikinci bir te'kit ile. Kâle Resûlullah sallallahu aleyhi vessellem. Yine ikinci bir te'kit ile.

Kâle Resûlullah sallallahu aleyhi vessellem.

Bu, işte hep o [baştaki] hadisin izahı bunlar.Bu, işte hep o [baştaki] hadisin izahı bunlar. Leyse'l-mü'min. "O adam mü'min değildir." Ellezî. "O kişi." Yeşbeu ve câruhu câyiun ilâ cenbihî.Leyse'l-mü'min. "O adam mü'min değildir." Ellezî. "O kişi." Yeşbeu ve câruhu câyiun ilâ cenbihî. Müteaddit kelimelerle bunları Peygamber Efendimiz bize duyuruyor. Müteaddit kelimelerle bunları Peygamber Efendimiz bize duyuruyor.

"Kendisi doyduğu halde, komşusu aç olduğu halde yatan insan mü'min değildir." "Kendisi doyduğu halde, komşusu aç olduğu halde yatan insan mü'min değildir."

Ya nedir, gavur mu? Estağfirullah. Gavur da değil.Ya nedir, gavur mu?

Estağfirullah. Gavur da değil.
Yani imanında tekemmül etmiş değildir. Zayıf bir iman. Hasta bir adam gibi. Yani imanında tekemmül etmiş değildir. Zayıf bir iman. Hasta bir adam gibi.

Şimdi hasta yatakta yatınca onu insanlıktan çıkarır mısın? Şimdi hasta yatakta yatınca onu insanlıktan çıkarır mısın?

İnsandır yine ama, ne yapsın ki işe yaramıyor. Bizim halimizde öyle. Yine bir diğer tabir ile; İnsandır yine ama, ne yapsın ki işe yaramıyor. Bizim halimizde öyle.

Yine bir diğer tabir ile;

Leyse'l-mü'minü ellezî yebîtü şeb'ânen ve câruhû câyiun ilâ cenbihi. Leyse'l-mü'minü ellezî yebîtü şeb'ânen ve câruhû câyiun ilâ cenbihi.

Kendisi karnını doyurmuş yatıyor fakat komşusu aç. Kendisi karnını doyurmuş yatıyor fakat komşusu aç.

"Komşusu aç olarak, kendisi karnını doyurup yatan insan mü'min değildir." "Komşusu aç olarak, kendisi karnını doyurup yatan insan mü'min değildir."

Bu mü'min değildir demek, kafir demek değil ya, anlıyorsunuz işte, zayıf şahıs.Bu mü'min değildir demek, kafir demek değil ya, anlıyorsunuz işte, zayıf şahıs. Nasıl hasta adamın hayrı yoktur, işe yaramaz.Nasıl hasta adamın hayrı yoktur, işe yaramaz. Askere çağırsalar gidemezsin, bir yardıma çağırsan kımıldanamazsın. Hiçbir şeye faydası olmaz yani. Askere çağırsalar gidemezsin, bir yardıma çağırsan kımıldanamazsın. Hiçbir şeye faydası olmaz yani. Varlığı zarardır zaten. Varlığı da zarardır. Çünkü o evde üç beş kişiyi de zaptetmiştir.Varlığı zarardır zaten. Varlığı da zarardır. Çünkü o evde üç beş kişiyi de zaptetmiştir. Bakılacak edilecek mi, hastaneye mi çıkarılacak, şunu bunu da işgal eder. Bakılacak edilecek mi, hastaneye mi çıkarılacak, şunu bunu da işgal eder. Ama ölmemiştir, yine insandır ama zararından başka faydası yok. Ama ölmemiştir, yine insandır ama zararından başka faydası yok.

Yine Enes radıyallahu anh diyor ki; Yine Enes radıyallahu anh diyor ki;

Câe raculün ile'n-nebiyyi sallallahu aleyhi ve sellem ve-kâle.Câe raculün ile'n-nebiyyi sallallahu aleyhi ve sellem ve-kâle. "Bir adam gelmiş Resûlullah Efendimiz'e, demiş ki." Yâ resûlallah üksünî."Bir adam gelmiş Resûlullah Efendimiz'e, demiş ki." Yâ resûlallah üksünî. "Ben çıplağım yâ Resûlallah bak. Bana giyecek bir şey ver." demiş."Ben çıplağım yâ Resûlallah bak. Bana giyecek bir şey ver." demiş. Fe-a'rada anhu. "Resûlullah da onun sözüne kulak asmamış." Fe-a'rada anhu. "Resûlullah da onun sözüne kulak asmamış." Fe-kâle: Yâ resûlallah üksünî. Tekrar demiş, '"Yâ Resûlallah bana bir şey ver, bak ben çıplağım. Fe-kâle: Yâ resûlallah üksünî. Tekrar demiş, '"Yâ Resûlallah bana bir şey ver, bak ben çıplağım. Giyecek bir şey ver." Fe-kâle: E mâ leke cârun. "Senin komşun yok mu?" Giyecek bir şey ver." Fe-kâle: E mâ leke cârun. "Senin komşun yok mu?"

Sana bir esvap verecek komşun yok mu senin? Tâ kalktın oradan da burada bana geldin? Sana bir esvap verecek komşun yok mu senin?

Tâ kalktın oradan da burada bana geldin?

Burada bize de geliyor birçok kimseler adını bilmeyiz, sanını bilmeyiz, memleketini bilmeyiz; Burada bize de geliyor birçok kimseler adını bilmeyiz, sanını bilmeyiz, memleketini bilmeyiz;

Aman bize yardım. Canım sen kimsin? Sarı çizmeli Mehmet Ağa. Aman bize yardım.

Canım sen kimsin?

Sarı çizmeli Mehmet Ağa.

Ama bir yardım istiyor bizden. Caminin kapısında bekliyor. Bazıları aldanıp veriyor.Ama bir yardım istiyor bizden. Caminin kapısında bekliyor. Bazıları aldanıp veriyor. O da ne yapıyorsa yapıyor işte. Ona da diyor ki Cenâb-ı Peygamber. O da ne yapıyorsa yapıyor işte.

Ona da diyor ki Cenâb-ı Peygamber.

Fe-kâle: E mâ leke cârun lehu fadlun sevbeyni? Fe-kâle: E mâ leke cârun lehu fadlun sevbeyni? "İki esvabı olup da, birini sana verebilecek kadar bir komşun yok muydu da senin,"İki esvabı olup da, birini sana verebilecek kadar bir komşun yok muydu da senin, kalktın da bana kadar geldin de burada şimdi benden esvap istiyorsun?" kalktın da bana kadar geldin de burada şimdi benden esvap istiyorsun?" Kâle: Belâ, ğayru vâhidin. "Çok var. Bir değil." Kâle: Belâ, ğayru vâhidin. "Çok var. Bir değil." Kâle: Fe-lâ yecmeullâhu beyneke ve beynehu fi'l-cenneti. Kâle: Fe-lâ yecmeullâhu beyneke ve beynehu fi'l-cenneti. "Öyleyse onunla senin aranı cennette de Allah birleştirmesin." "Öyleyse onunla senin aranı cennette de Allah birleştirmesin."

Onun yüzünü Allah cennette de göstermesin yani.Onun yüzünü Allah cennette de göstermesin yani. "Cennette senin yüzünü göstermesin" demek, "o adam cennete girmesin" demek."Cennette senin yüzünü göstermesin" demek, "o adam cennete girmesin" demek. Yani tâbir. Bir rüya görmüş hükümdarın birisi de.Yani tâbir.

Bir rüya görmüş hükümdarın birisi de.
Tâbir demiş, çağırmış [tâbirciyi], adam tâbir ederken demiş ki; Tâbir demiş, çağırmış [tâbirciyi], adam tâbir ederken demiş ki;

"Sen bütün çoluk çocuğunun ölüsünü göreceksin de öyle öleceksin." demiş. "Sen bütün çoluk çocuğunun ölüsünü göreceksin de öyle öleceksin." demiş.

Bu ağır bir tâbir. Kovun bu adamı buradan, ne terbiyesiz konuşuyor böyle diye. Bu ağır bir tâbir.

Kovun bu adamı buradan, ne terbiyesiz konuşuyor böyle diye.
Getirin bana iyi bir tâbirci yahu. Getirmişler. Söylemiş; Getirin bana iyi bir tâbirci yahu.

Getirmişler. Söylemiş;

"Aman efendim!" demiş, "Allah sizi o kadar muammer edecek ki, o kadar muammer edecek ki...." "Aman efendim!" demiş, "Allah sizi o kadar muammer edecek ki, o kadar muammer edecek ki...."

Şimdi o kadar ömrün içersinde diğerleri kalmayacak yani. Şimdi o kadar ömrün içersinde diğerleri kalmayacak yani.

Şimdi "bu adamla seni Allah cennette kavuşturmasın" demek, "o cennete girmesin" demek. Şimdi "bu adamla seni Allah cennette kavuşturmasın" demek, "o cennete girmesin" demek. Onu Allah cennete sokmasın, cennete girdikten sonra herkes birbirini görecek çünkü.Onu Allah cennete sokmasın, cennete girdikten sonra herkes birbirini görecek çünkü. Görmemek mümkün değil. İbn Ömer diyor şimdi. Görmemek mümkün değil.

İbn Ömer diyor şimdi.

Kem min cârin müteallakun bi-cârihi yevme'l-kıyâmetiKem min cârin müteallakun bi-cârihi yevme'l-kıyâmeti "Komşusu, yarın kıyamet gününde, komşusunun yakasına yapışacak komşu." "Komşusu, yarın kıyamet gününde, komşusunun yakasına yapışacak komşu."

Aç, fakir, biçare komşu, varlıklı komşunun yakasına yapışacak. Aç, fakir, biçare komşu, varlıklı komşunun yakasına yapışacak.

Yâ rabbi sel hâzâ. "Yâ Rabbi, buna sor." Lime ağleka bâbehû dûnî. "Niçin kapısını kapadı bana karşı?" Yâ rabbi sel hâzâ. "Yâ Rabbi, buna sor." Lime ağleka bâbehû dûnî. "Niçin kapısını kapadı bana karşı?"

Yani istediğim vakitte vermedi bana, yardım etmedi bana. Sor bakalım ya Rabbi niçin yapmamış? Yani istediğim vakitte vermedi bana, yardım etmedi bana. Sor bakalım ya Rabbi niçin yapmamış?

Ve mene'anî fadlehû. "Artıklarını bana vermedi, fazlasını bana vermedi, ihtiyacımı karşılamadı." Ve mene'anî fadlehû. "Artıklarını bana vermedi, fazlasını bana vermedi, ihtiyacımı karşılamadı."

"Bundan şikayetçiyim yâ Rabbi!" diye ilk şeyi bu zât yapacak. "Bundan şikayetçiyim yâ Rabbi!" diye ilk şeyi bu zât yapacak.

Şimdi Ebû Hureyre radıyallahu anh bir hadis rivayet etmiş. Şimdi Ebû Hureyre radıyallahu anh bir hadis rivayet etmiş.

Kâle Rasûlullahi sallallahu aleyhi ve sellem: Kâle Rasûlullahi sallallahu aleyhi ve sellem:

Efendimiz demiş ki; Men ye'huzu minnî hâzihi'l-kelimâti. "Ben bir şey söyleyeceğim.Efendimiz demiş ki;

Men ye'huzu minnî hâzihi'l-kelimâti. "Ben bir şey söyleyeceğim.
Birkaç kelime söyleyeceğim. Bu kelimeleri hanginiz zaptedebilirsiniz?" Cemaate sormuş. Birkaç kelime söyleyeceğim. Bu kelimeleri hanginiz zaptedebilirsiniz?"

Cemaate sormuş.

Fe-ya'melu bihine. "Kim onları zaptedecek ve amel edebilecek." Fe-ya'melu bihine. "Kim onları zaptedecek ve amel edebilecek." Ev yuallimu men ya'melu bihinne. "Yahut onu başka yapacak bir adama söyleyebilecek?" Ev yuallimu men ya'melu bihinne. "Yahut onu başka yapacak bir adama söyleyebilecek?"

Kendisi yapamıyorsa da bir başkasına öğretebilecek, söyleyebilecek kim var? Kendisi yapamıyorsa da bir başkasına öğretebilecek, söyleyebilecek kim var?

Fe-kâle ebû Hureyre kultü ene yâ resûlallâh. Fe-kâle ebû Hureyre kultü ene yâ resûlallâh. "Ebû Hüreyre dedi ki; 'Ben yaparım yâ Resûlallah!' Söyle, buyur." "Ebû Hüreyre dedi ki; 'Ben yaparım yâ Resûlallah!' Söyle, buyur." Fe-ehaze bi-yedî. "Peygamber benim elimden tuttu." Fe-adde hamsen. "Beş şey saydı." Fe-ehaze bi-yedî. "Peygamber benim elimden tuttu." Fe-adde hamsen. "Beş şey saydı."

Bak ne güzel bunlar. Sanki Peygamber Efendimiz'in huzurundayız şimdi. Bak ne güzel bunlar. Sanki Peygamber Efendimiz'in huzurundayız şimdi.

Hadi buyurun bir salât ü selâm getirelim. Essalatü vesselamü aleyke yâ Resûlallah. Hadi buyurun bir salât ü selâm getirelim.

Essalatü vesselamü aleyke yâ Resûlallah.

Essalatü vesselamü aleyke yâ habîballah. Essalatü vesselamü aleyke yâ habîballah.

Essalatü vesselamü aleyke yâ seyyide'l-evveline ve'l-âhirîn. Essalatü vesselamü aleyke yâ seyyide'l-evveline ve'l-âhirîn.

Fe-kâle sallallahu aleyhi ve sellem. "Birinci sözü Efendimiz'in."Fe-kâle sallallahu aleyhi ve sellem. "Birinci sözü Efendimiz'in." İtteki'l-mehârime.İtteki'l-mehârime. "Ey Ebâ Hüreyre hem dinle, hem başkalarına dinlet, duyur: Haramlardan sakın ve korun." "Ey Ebâ Hüreyre hem dinle, hem başkalarına dinlet, duyur: Haramlardan sakın ve korun."

Haramlardan sakın ve korun! İtteki, korunmak ve sakınmak, ittikâ. Haramlardan sakın ve korun!

İtteki, korunmak ve sakınmak, ittikâ.

Tekün a'bede'n-nâsi. "Ne zamanki haramlardan korkup, kaçabiliyorsun; nâsın en âbidi sen olursun." Tekün a'bede'n-nâsi. "Ne zamanki haramlardan korkup, kaçabiliyorsun; nâsın en âbidi sen olursun."

"Nâsın âbidi" demek gece sabahlara kadar secdelere kapanan,"Nâsın âbidi" demek gece sabahlara kadar secdelere kapanan, gündüzün akşamlara kadar oruç tutan değil, haramlardan kaçan adam. gündüzün akşamlara kadar oruç tutan değil, haramlardan kaçan adam. Şimdi haramlardan kaçış nispetini kendimiz de ölçebiliriz. Şimdi haramlardan kaçış nispetini kendimiz de ölçebiliriz.

Ben ne gibi haramları terk edebiliyorum, ne gibilerini terk edemiyorum? Ben ne gibi haramları terk edebiliyorum, ne gibilerini terk edemiyorum?

Eğer sen sigarayı da haramdan saymıyorsan vah halimize! İkincisi birçok şeyler var.Eğer sen sigarayı da haramdan saymıyorsan vah halimize!

İkincisi birçok şeyler var.
Bugün daha bu dersin ilerisi çok geniş. Erkeklerin kadına benzer kıyafete girmeleri,Bugün daha bu dersin ilerisi çok geniş. Erkeklerin kadına benzer kıyafete girmeleri, kadınların erkeklere benzer kıyafete girmeleri büyük kabahattir.kadınların erkeklere benzer kıyafete girmeleri büyük kabahattir. Ve bunun başında da şu tıraş olmak gelir. Allahu Teala'nın verdiği bir hılkat var.Ve bunun başında da şu tıraş olmak gelir. Allahu Teala'nın verdiği bir hılkat var. Bu hılkati veren Allah'tır. Bu hılkati tebdîl-i tağyire kimsenin hakkı yoktur. Bu hılkati veren Allah'tır. Bu hılkati tebdîl-i tağyire kimsenin hakkı yoktur.

Kulağını kesebilir misin? Bunun kulağı fazladır burqda, niçin böyle duruyor? Kulağını kesebilir misin?

Bunun kulağı fazladır burqda, niçin böyle duruyor?

"Düz olsa daha iyi." [deyip] bunu buradan kesebilir misin? "Düz olsa daha iyi." [deyip] bunu buradan kesebilir misin?

Bunların nasıl hepsinin lüzumu varsa, bu sakalın da lüzumu var. Bunların nasıl hepsinin lüzumu varsa, bu sakalın da lüzumu var. Fakat memleket göreneği olaraktan bugün bu bir âdet kabiline gelmiştir.Fakat memleket göreneği olaraktan bugün bu bir âdet kabiline gelmiştir. Biz âdete değil hakka uymaya mecburuz. Âdete değil de hakka uymaya mecburuz! Biz âdete değil hakka uymaya mecburuz. Âdete değil de hakka uymaya mecburuz!

Peygamberimiz sakallımıydı? Sakallıydı. Herkes de sakallımıydı? Sakallıydı. Peygamberimiz sakallımıydı?

Sakallıydı.

Herkes de sakallımıydı?

Sakallıydı.

Binâenaleyh şimdi siyah bir sakal ne güzel yakışır bir genç insana.Binâenaleyh şimdi siyah bir sakal ne güzel yakışır bir genç insana. O güzel siyah sakalın içerisinde bazen beyazlar belirir.O güzel siyah sakalın içerisinde bazen beyazlar belirir. Beyazlar belirince insan der ki, "Ya bizi ihtiyar zannedecekler şu beyazları koparalım!" der, yolmaya başlar.Beyazlar belirince insan der ki, "Ya bizi ihtiyar zannedecekler şu beyazları koparalım!" der, yolmaya başlar. [Bu beyaz] nurdur, bunu yolmak, bu nurun yolunuşudur. Bu nurlarını istediğin kadar yol diyor. [Bu beyaz] nurdur, bunu yolmak, bu nurun yolunuşudur. Bu nurlarını istediğin kadar yol diyor. Nurdur, o nurlarını istediğin kadar kopar, nurunu koparıyorsun. Kopardığın tel, tüy değil, nurdur.Nurdur, o nurlarını istediğin kadar kopar, nurunu koparıyorsun. Kopardığın tel, tüy değil, nurdur. Onları sen kendi kendine yok etmeye çalışıyorsun. Onları sen kendi kendine yok etmeye çalışıyorsun.

Hz. Ömer radıyallahu anh'a hergün bir vâiz gelirmiş başına, Hz. Ömer radıyallahu anh'a hergün bir vâiz gelirmiş başına, Hz. Ömer'in kulağına; "Yâ Ömer, Allah'tan kork, ölüm var." Neler diyorsa,Hz. Ömer'in kulağına; "Yâ Ömer, Allah'tan kork, ölüm var." Neler diyorsa, Ömer de kendisine gelsin diyerekten bir şeyler söylermiş.Ömer de kendisine gelsin diyerekten bir şeyler söylermiş. Hz. Ömer cahil değil ama kendisinin demek böyle bir şeye ihtiyacı var,Hz. Ömer cahil değil ama kendisinin demek böyle bir şeye ihtiyacı var, bunu başkaları da öğrensinler diyerekten bir adamı vazifelendirmiş her gün gelip ona söylermiş. bunu başkaları da öğrensinler diyerekten bir adamı vazifelendirmiş her gün gelip ona söylermiş.

Nasılsa bir gün sakalında beyaz belirmiş, demiş; "Gelme artık!" Neden yâ Ömer? Nasılsa bir gün sakalında beyaz belirmiş, demiş;

"Gelme artık!"

Neden yâ Ömer?

"Alâmet üzerimde belirdi, senin artık söylemene ihtiyaç kalmadı." demiş. "Alâmet üzerimde belirdi, senin artık söylemene ihtiyaç kalmadı." demiş.

Onun için Allah cümlemize intibah versin. Şimdi halka bir şey diyecek bir tarafımız yok.Onun için Allah cümlemize intibah versin.

Şimdi halka bir şey diyecek bir tarafımız yok.
Memur vazifelidir, ona diyecek bir tarafımız yok. Ya din adamlarına ne diyeceksin? Memur vazifelidir, ona diyecek bir tarafımız yok.

Ya din adamlarına ne diyeceksin?

Din adamlarına ne diyeceksin! Senin vazifen [dini anlatmak.] Din adamlarına ne diyeceksin! Senin vazifen [dini anlatmak.] "Bu dinin ben hocasıyım" diyorsun, "Bu dinin hâdimiyim, hizmetkârıyım" diyorsun."Bu dinin ben hocasıyım" diyorsun, "Bu dinin hâdimiyim, hizmetkârıyım" diyorsun. "Okudum, geldim, işte buraya imam da oldum, vâiz de oldum" diyorsun,"Okudum, geldim, işte buraya imam da oldum, vâiz de oldum" diyorsun, "Hatip de oldum" diyorsun, ama parıl parıl bir yüz! Allah affetsin cümlemizi. "Hatip de oldum" diyorsun, ama parıl parıl bir yüz!

Allah affetsin cümlemizi.

Bu tenkit değil arkadaş! İşte bu tansiyon makinesinin bizim üzerimizde ki tatbiki. Bu tenkit değil arkadaş! İşte bu tansiyon makinesinin bizim üzerimizde ki tatbiki. Derecemizi, İslamiyetteki derecemizi gösteren bir hâl.Derecemizi, İslamiyetteki derecemizi gösteren bir hâl. Cemaatimizin içerisinde belki %30, 20 hiç din şeyiyle [hizmetiyle] alakaları yok.Cemaatimizin içerisinde belki %30, 20 hiç din şeyiyle [hizmetiyle] alakaları yok. Tabi vazifesi var herkesin, işçidir, güşçüdür, memurdur, ama sakal şeriatımızın,Tabi vazifesi var herkesin, işçidir, güşçüdür, memurdur, ama sakal şeriatımızın, İslam'ın şiarıdır demiş, salmış da; bir işçi, bir vazifeli, İslam'ın şiarıdır demiş, salmış da; bir işçi, bir vazifeli, bir tüccar salmış da Allahu Ekber diyerek öne geçen bir insan, ona da bakıyorsun çırılçıplak! bir tüccar salmış da Allahu Ekber diyerek öne geçen bir insan, ona da bakıyorsun çırılçıplak!

Bir rahmetli Hacı Yakup Efendi vardı, Hoca Yakup Efendi. Üçbaş medresisnde rahmetlik oldu,Bir rahmetli Hacı Yakup Efendi vardı, Hoca Yakup Efendi. Üçbaş medresisnde rahmetlik oldu, belki tanıyanlarınız çok olur. O zât böyle camilerde sakalsız imam gördü müydü, belki tanıyanlarınız çok olur. O zât böyle camilerde sakalsız imam gördü müydü, kıldıysa onu iade edermiş. Ama şimdi şaşırdım diyor hangisini iade etsem?kıldıysa onu iade edermiş. Ama şimdi şaşırdım diyor hangisini iade etsem? Hepsini tekrar tekrar iade etmek, yaşlandım da artık hakkından da gelemiyorum diye Hepsini tekrar tekrar iade etmek, yaşlandım da artık hakkından da gelemiyorum diye bir şikayette bulunduydu. Allah cümlemizi affetsin. bir şikayette bulunduydu.

Allah cümlemizi affetsin.

Şimdi Ebû Hüreyre'ye Resûlu Ekrem'in verdiği beş nasihatten birisi; Şimdi Ebû Hüreyre'ye Resûlu Ekrem'in verdiği beş nasihatten birisi;

Yâ ebâ hurayra itteki'l-mehârime tekün a'bede'n-nâsi. Bunları hep ezberlememiz lazım, Peygamberimiz'in sözleri. Yâ ebâ hurayra itteki'l-mehârime tekün a'bede'n-nâsi. Bunları hep ezberlememiz lazım, Peygamberimiz'in sözleri.

"Ne zaman ki haramlardan kendini kaçırabiliyorsun, saklayabiliyorsun, nâsın en âbidi sen olursun." "Ne zaman ki haramlardan kendini kaçırabiliyorsun, saklayabiliyorsun, nâsın en âbidi sen olursun."

Onun için harama alışmamak lazım.Onun için harama alışmamak lazım. Bize bir vakit içki dersi verdiydiler de, o içki dersini veren doktor efendi bize dedi ki; Bize bir vakit içki dersi verdiydiler de, o içki dersini veren doktor efendi bize dedi ki;

"Bir kadehten başlar." "Bir kadeh, adama ne zarar verir bir kadeh içki?"Bir kadehten başlar."

"Bir kadeh, adama ne zarar verir bir kadeh içki?
Hiçbir zarar vermez, ağzın kokar bir şey, ama vücuduna bir tesir yapmaz." Hiçbir zarar vermez, ağzın kokar bir şey, ama vücuduna bir tesir yapmaz."

İşte o sarhoşluk bir kadehten başlar. Sonra bir gün gelir ki o bir kadehin yanına bir daha eklersin,İşte o sarhoşluk bir kadehten başlar. Sonra bir gün gelir ki o bir kadehin yanına bir daha eklersin, bir kadehin yanına bir daha eklersin derken olursun bir ayyaş. Olursun bir ayyaş!.. bir kadehin yanına bir daha eklersin derken olursun bir ayyaş.

Olursun bir ayyaş!..

"Sigara bir tanedir zarar etmez ama!" dersin, bir derken 2 olur, 20 olur bir pakette,"Sigara bir tanedir zarar etmez ama!" dersin, bir derken 2 olur, 20 olur bir pakette, bir paket yetmez, bir paket daha eklersin üzerine iki paket olur. Onun israfı ayrı haram.bir paket yetmez, bir paket daha eklersin üzerine iki paket olur. Onun israfı ayrı haram. Ağzı pis kokar, ağzının pis kokularıyla melekler senden uzaklaşır o ayrı vebal. Ağzı pis kokar, ağzının pis kokularıyla melekler senden uzaklaşır o ayrı vebal.

Yani biz bugün ufak günahlardaki paralarımızı artırsak memleketi inanın ihya ederiz, ihya.Yani biz bugün ufak günahlardaki paralarımızı artırsak memleketi inanın ihya ederiz, ihya. Bugün deniz orduları, kara orduları, hava orduları hep yardım istiyor memleketten. Bugün deniz orduları, kara orduları, hava orduları hep yardım istiyor memleketten.

Ne yapıyoruz yardım edip de? Ne yapıyoruz yardım edip de?

Eğer sigaralarımızın parasını toplayıp versek, kafi gelir onların hepsine. Çünkü milyonlar içiyor. Eğer sigaralarımızın parasını toplayıp versek, kafi gelir onların hepsine. Çünkü milyonlar içiyor. Otuz milyonuz, günde içen 15 milyon olsak, 10 milyon olsak,Otuz milyonuz, günde içen 15 milyon olsak, 10 milyon olsak, birer lira olsa 10 milyon lira. İkişer lira olsa 20 milyon lira. Üçer lira olsa 30 milyon lira.birer lira olsa 10 milyon lira. İkişer lira olsa 20 milyon lira. Üçer lira olsa 30 milyon lira. Bazıları da beş liraya filan oluyormuş galiba, beş lira ise 50 milyon lira.Bazıları da beş liraya filan oluyormuş galiba, beş lira ise 50 milyon lira. Bir günde 50 milyon uçuyor, 10 günde 500 milyon yapar, 100 günde 5 milyar yapar. Bir günde 50 milyon uçuyor, 10 günde 500 milyon yapar, 100 günde 5 milyar yapar.

E nedir bu? Ve'rda bimâ kasemallâhu leke tekün ağna'n-nâsi. E nedir bu?

Ve'rda bimâ kasemallâhu leke tekün ağna'n-nâsi.

Şimdi bugün ki eylem dedikleri kıyametin kopuşu Allahu Teâlâ'nın taksimine razı olmamak.Şimdi bugün ki eylem dedikleri kıyametin kopuşu Allahu Teâlâ'nın taksimine razı olmamak. Burada Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem diyor ki; Ve'rda bimâ kasemallâhu leke. "Burada Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem diyor ki;

Ve'rda bimâ kasemallâhu leke. "
Allah sana ne verdiyse ona razı olmaya çalış." Öteki yiyor, çok kazanıyor.Allah sana ne verdiyse ona razı olmaya çalış."

Öteki yiyor, çok kazanıyor.
Günde 100 lira, 500 lira kazanıyor, kazancı var. Sana da beş lira kazandırıyor, beş lira veriyor.Günde 100 lira, 500 lira kazanıyor, kazancı var. Sana da beş lira kazandırıyor, beş lira veriyor. Sen de o beşe razı ol canım. O 100 lira kazanıyor, 100 yiyor, şöyle evi var,Sen de o beşe razı ol canım. O 100 lira kazanıyor, 100 yiyor, şöyle evi var, böyle malı var diye ona göz koyacağına, sana Allahu Teâlâ'nın verdiğine razı olduğun gün böyle malı var diye ona göz koyacağına, sana Allahu Teâlâ'nın verdiğine razı olduğun gün sen insanların en zenginisin. En zengin o 100 milyonlara malik olan değil,sen insanların en zenginisin. En zengin o 100 milyonlara malik olan değil, hakkına razı olan, taksime razı olan en zengin insandır. İki. hakkına razı olan, taksime razı olan en zengin insandır. İki.

Üçüncü vasiyeti Efendimizin; Üçüncü vasiyeti Efendimizin;

Bak şimdi bunlara çok dikkat edin. Ve ahsin ilâ cârike. "Sen komşuna ihsan et." Bak şimdi bunlara çok dikkat edin.

Ve ahsin ilâ cârike. "Sen komşuna ihsan et."

Komşuna ihsan et! Tekün mü'minen. Bak mü'mini ne zaman söylüyor Efendimiz? Komşuna ihsan et!

Tekün mü'minen. Bak mü'mini ne zaman söylüyor Efendimiz?

"Sen komşuna ne zaman ihsan edersen, o zaman mü'minsin." Ne demek bu yahu? "Sen komşuna ne zaman ihsan edersen, o zaman mü'minsin."

Ne demek bu yahu?

Nasıl bağlıyor din bizi birbirimize? Ama birbirimizden ilgiyi kestikten sonraNasıl bağlıyor din bizi birbirimize?

Ama birbirimizden ilgiyi kestikten sonra
Müslümanlığı ne kadar arayacağız birbirimizde? Ne kadar aramaya hakkımız var? Müslümanlığı ne kadar arayacağız birbirimizde?

Ne kadar aramaya hakkımız var?

Allah affetsin cümlemizi. Allah affetsin cümlemizi.

Dördüncü nasihati; Ve ehibbe li'n-nâsi mâ tuhibbu li-nefsike.Dördüncü nasihati;

Ve ehibbe li'n-nâsi mâ tuhibbu li-nefsike.
"Sen nefsin için neleri seviyor istiyorsan, komşun için ve kardeşin içinde onları istemek vazifendir.""Sen nefsin için neleri seviyor istiyorsan, komşun için ve kardeşin içinde onları istemek vazifendir." Tekün müslimen. "Bunu yaptığın gün müslümansın." Bunu yaptığın gün müslümansın! Tekün müslimen. "Bunu yaptığın gün müslümansın."

Bunu yaptığın gün müslümansın!
Ne kadar güzel! Ve lâ tüksirü'd-dıhke. "Çok da gülme."Ne kadar güzel!

Ve lâ tüksirü'd-dıhke. "Çok da gülme."
Fe-inne kesrete'd-dıhki tümîtü'l-kalbe. "Çünkü çok gülmek kalbin ölümüne vesile olur." Fe-inne kesrete'd-dıhki tümîtü'l-kalbe. "Çünkü çok gülmek kalbin ölümüne vesile olur."

Çok gülmek neden ileri geliyor? Zevk ü sefâ sahibi yaşamak bunları. Çok gülmek neden ileri geliyor?

Zevk ü sefâ sahibi yaşamak bunları.

Tirmizi hazretleri rivayet etmiş bu hadisi. Hz. Ömer'in oğlu Abdullah radıyallahu anh rivayet etmiş. Tirmizi hazretleri rivayet etmiş bu hadisi.

Hz. Ömer'in oğlu Abdullah radıyallahu anh rivayet etmiş.

Hayru'l-ashâbi. "Kardeşlerin en hayırlısı." Hayru'l-ashâbi. "Kardeşlerin en hayırlısı."

Hepimiz kardeşiz ya şimdi, yani biz nasıl tâbir edeceğiz onu? Hepimiz kardeşiz ya şimdi, yani biz nasıl tâbir edeceğiz onu?

Bölümler var ya üç kişi, beş kişi, on kişi, bir cemiyet olmuşuz. Bölümler var ya üç kişi, beş kişi, on kişi, bir cemiyet olmuşuz.

Hayru'l-ashâbi indallâhi hayruhum li-sâhibihi. "Bunların en iyisi, Hayru'l-ashâbi indallâhi hayruhum li-sâhibihi. "Bunların en iyisi, o arkadaşlarına en hayırlı olan insan, ind-i ilâhide en hayırlı ashab." o arkadaşlarına en hayırlı olan insan, ind-i ilâhide en hayırlı ashab." Ve hayru'l-cîrâni. "Komşunun da en hayırlısı." İndallâhi. [İnd-i ilâhide] Hayruhum li-cârihi. Ve hayru'l-cîrâni. "Komşunun da en hayırlısı." İndallâhi. [İnd-i ilâhide] Hayruhum li-cârihi. "Komşusuna hayırlı kimse, o da komşunun en hayırlısıdır." "Komşusuna hayırlı kimse, o da komşunun en hayırlısıdır."

Şimdi bazı insan, "Ev alırken komşuya bak. Komşuya bak, öyle al evini." derler. Şimdi bazı insan, "Ev alırken komşuya bak. Komşuya bak, öyle al evini." derler.

Şimdi Allah esirgeye iki tane ev var insanda, birisi dünyada, birisi de mezarlıkta. Şimdi Allah esirgeye iki tane ev var insanda, birisi dünyada, birisi de mezarlıkta. Dünyadaki ev, baktın ki adam geçinilmiyor, satarsın,Dünyadaki ev, baktın ki adam geçinilmiyor, satarsın, kiracıysan bırakırsın başka yere gider kurtarırsın yakayı. kiracıysan bırakırsın başka yere gider kurtarırsın yakayı.

Fakat mezarlıkta nereye gideceksin? Nereye gideceksin!Fakat mezarlıkta nereye gideceksin?

Nereye gideceksin!
[Onun için] hayırlı komşuların arasına girebilmenin, hayırlı insanların arasına gömülebilmenin [Onun için] hayırlı komşuların arasına girebilmenin, hayırlı insanların arasına gömülebilmenin çaresine bak. Ama şimdi sırayla, nereye isterlerse oraya koyacaklar seni. çaresine bak.

Ama şimdi sırayla, nereye isterlerse oraya koyacaklar seni.
Kaderin neyse, o çıkacak kaşığında.Kaderin neyse, o çıkacak kaşığında. Yalnız şüpheleri var, şimdi bizim eski mezarlıklarımızı hepiniz bilirsiniz. Yalnız şüpheleri var, şimdi bizim eski mezarlıklarımızı hepiniz bilirsiniz. Bugünkü mezarlıklar da medarı iftihar, en iyi parktan daha güzel. Bugünkü mezarlıklar da medarı iftihar, en iyi parktan daha güzel. Ooo, hepsi mermer, parıl parıl ötüyor. Çiçekliklerin envai çeşidi içerisinde. Ooo, hepsi mermer, parıl parıl ötüyor. Çiçekliklerin envai çeşidi içerisinde.

Medine-i Münevvere'de malum gittik, orada, oranın mezarlığına Bakî diyorlar.Medine-i Münevvere'de malum gittik, orada, oranın mezarlığına Bakî diyorlar. Orada Peygamberimiz'in ashabı yatıyor, Ezvâc ü tâhirât validelerimiz,Orada Peygamberimiz'in ashabı yatıyor, Ezvâc ü tâhirât validelerimiz, Peygamberimiz'in çocukları, kızları filan hep orada. Diğer bilcümle Ehl-i Medine orada.Peygamberimiz'in çocukları, kızları filan hep orada. Diğer bilcümle Ehl-i Medine orada. Bilmem Bakî denilen mezarlığın büyüklüğü belki bizim caminin şu avlusuyla beraberBilmem Bakî denilen mezarlığın büyüklüğü belki bizim caminin şu avlusuyla beraber üçü veya dördü, veya beşi kadar bir büyüklükteki yeri duvarla çevrilmiştir.üçü veya dördü, veya beşi kadar bir büyüklükteki yeri duvarla çevrilmiştir. Orası bütün Ehl-i Medine'nin bin küsur seneden beri olan mevtalarını oraya gömerler. Orası bütün Ehl-i Medine'nin bin küsur seneden beri olan mevtalarını oraya gömerler.

Şimdi bizim önümüze delil düştü, mezarlık şeylerini gezdiriyor bize.Şimdi bizim önümüze delil düştü, mezarlık şeylerini gezdiriyor bize. İşte burası Peygamber'in kızının olduğu yer. Burası işte oğlu İbrahim'in olduğu yer. İşte burası Peygamber'in kızının olduğu yer. Burası işte oğlu İbrahim'in olduğu yer. Burası işte hazreti bilmem şunun diyerekten hepsini sayıyor.Burası işte hazreti bilmem şunun diyerekten hepsini sayıyor. Götürdü bir yere, "Burası da Hz. Osman'ın mezarıdır." dedi. Götürdü bir yere, "Burası da Hz. Osman'ın mezarıdır." dedi.

Hz. Osman biliyorsunuz Peygamberimiz'in iki kızını alan damadı.Hz. Osman biliyorsunuz Peygamberimiz'in iki kızını alan damadı. Biri vefat etti, diğerini de verdi Peygamber Efendimiz ona.Biri vefat etti, diğerini de verdi Peygamber Efendimiz ona. Damad-ı Rasul. İki tane kızını aldı. Hulefadan olmuş, Hz. Ömer'den sonra halife de oldu.Damad-ı Rasul. İki tane kızını aldı. Hulefadan olmuş, Hz. Ömer'den sonra halife de oldu. Onbir sene mi ne o da halifelik yaptı Ümmet-i Muhammed'e. Onbir sene mi ne o da halifelik yaptı Ümmet-i Muhammed'e.

Fakat bu insanoğlu çok acayip bir mahluk. Adamı muhasaraya aldılar.Fakat bu insanoğlu çok acayip bir mahluk. Adamı muhasaraya aldılar. En nihayette şehit ettiler. İşte oraya da gömdüler. Uzatmayalım işi.En nihayette şehit ettiler. İşte oraya da gömdüler. Uzatmayalım işi. Nasıl bileceksin orada, Hz. Osman'ın mezarıdır orası diyerekten. Hiç bilmeye imkan yok.Nasıl bileceksin orada, Hz. Osman'ın mezarıdır orası diyerekten. Hiç bilmeye imkan yok. Dümdüz. Nasıl herkesin mezarı dümdüzse o da öyle dümdüz.Dümdüz. Nasıl herkesin mezarı dümdüzse o da öyle dümdüz. Delil olan; "İşte burası Hz. Osman'ın mezarı." diyor, biz de ruhuna okuyoruz. Pekâlâ!Delil olan; "İşte burası Hz. Osman'ın mezarı." diyor, biz de ruhuna okuyoruz. Pekâlâ! Göstermese kimse bilemez. Dedim ki; "Ya bunların önüne birer tane levha koysanız da,Göstermese kimse bilemez.

Dedim ki;

"Ya bunların önüne birer tane levha koysanız da,
hiç olmazsa bu Hz. Osman'ın mezarıdır, bu şunundur.hiç olmazsa bu Hz. Osman'ın mezarıdır, bu şunundur. Hiç böyle delile de lüzum kalmadan herkes gider okuyacağını okur?" Hiç böyle delile de lüzum kalmadan herkes gider okuyacağını okur?"

"Yo, olmaz!" dediler. Bu askerler var başlarında ya. Olmaz. Öyle. Bilinmesin. "Yo, olmaz!" dediler. Bu askerler var başlarında ya. Olmaz. Öyle. Bilinmesin.

Ama ne bir çok şeysi var şimdi. Öldü. Öldükten sonra insanın ne meziyeti var yani? Ama ne bir çok şeysi var şimdi.

Öldü. Öldükten sonra insanın ne meziyeti var yani?

Ölünceye kadar apartmanın olsun, evin olsun, malın olsun bir şey.Ölünceye kadar apartmanın olsun, evin olsun, malın olsun bir şey. Fakat öldükten sonra artık ne meziyet vardır ki ona böyle kubbe yapılsın, Fakat öldükten sonra artık ne meziyet vardır ki ona böyle kubbe yapılsın, çok paralarla, o müzeyyen taşlarla süslenilsin? Bitti. Hayat bitti artık.çok paralarla, o müzeyyen taşlarla süslenilsin?

Bitti. Hayat bitti artık.
Onun artık orada leş, lâşe dedikleri vücudun çürüme hali var artık.Onun artık orada leş, lâşe dedikleri vücudun çürüme hali var artık. Onu 40 gün sonra, 50 gün sonra, bir, iki ay sonra git, aç yanına sokulunmaz.Onu 40 gün sonra, 50 gün sonra, bir, iki ay sonra git, aç yanına sokulunmaz. Fena bir halde taaffün etmiş [kokuşmuş], dağılmış, perişan olmuş bir vücut. Fena bir halde taaffün etmiş [kokuşmuş], dağılmış, perişan olmuş bir vücut.

Bunu süslemekte ne var yani? Biz bu gavurlar ne yaparlarsa hemen onların hep böyle yaptığını Bunu süslemekte ne var yani? Biz bu gavurlar ne yaparlarsa hemen onların hep böyle yaptığını yapmak için mi yaratıldık yani? Allah affetsin kusurumuzu. yapmak için mi yaratıldık yani?

Allah affetsin kusurumuzu.

Ama şimdi sen o mezarını yaptıramayacaksan oraya seni gömdürmezler zaten.Ama şimdi sen o mezarını yaptıramayacaksan oraya seni gömdürmezler zaten. "Ben yaptırmayacağım." dedin mi; "Yo, git nereye gömersen göm!" diyecekler."Ben yaptırmayacağım." dedin mi; "Yo, git nereye gömersen göm!" diyecekler. Buraya burasını yaptırabilirsen gömülürsün. Para vereceksin alacaksın. Buraya burasını yaptırabilirsen gömülürsün. Para vereceksin alacaksın. O kadar da para vereceksin yine. Yapı parası. Öyle alacaksın. Ama yazık değil mi? O kadar da para vereceksin yine. Yapı parası. Öyle alacaksın.

Ama yazık değil mi?

Ver bir hayra o paraları. Şimdi mezarlıklarda kimbilir kaç mezar yatıyor. Ver bir hayra o paraları. Şimdi mezarlıklarda kimbilir kaç mezar yatıyor. O mezarların paralarını üst üste beşer, onar, biner liradan hesap etsekO mezarların paralarını üst üste beşer, onar, biner liradan hesap etsek ne kadar milyon para orada gömülmüş toprağa. Yazık değil mi efendi, yazık değil mi? ne kadar milyon para orada gömülmüş toprağa.

Yazık değil mi efendi, yazık değil mi?

İnsanın bir lirası düşünce acıyor. Biz bugün muhtaç bir milletiz. İnsanın bir lirası düşünce acıyor. Biz bugün muhtaç bir milletiz.

Bu kadar paramızı oraya gömmekle ne mânâ var yani? Faydası mı var? Bu kadar paramızı oraya gömmekle ne mânâ var yani?

Faydası mı var?

Gökte tayyaremiz yok, denizde vapurumuz yok, şurada bunumuz yok. Gökte tayyaremiz yok, denizde vapurumuz yok, şurada bunumuz yok. Hep bunları âlem bize verecek de biz de kullanacağız. Böyle iş mi olur yani? Hep bunları âlem bize verecek de biz de kullanacağız.

Böyle iş mi olur yani?

Allah intibahlar nasip etsin cümlemize. Allah intibahlar nasip etsin cümlemize.

Şimdi demek Ebû Hüreyre radıyallahu anh'e Efendimiz'in verdiği nasihatı,Şimdi demek Ebû Hüreyre radıyallahu anh'e Efendimiz'in verdiği nasihatı, bildiğiniz birisi maharimden sakınmak. İkincisi, Allahu Teâlâ'nın takdirine razı olmak. bildiğiniz birisi maharimden sakınmak. İkincisi, Allahu Teâlâ'nın takdirine razı olmak. Üçüncüsü, komşuya ihsan etmek. Dördüncüsü, canın için ne istiyorsan komşu için de aynı şeyi istemek.Üçüncüsü, komşuya ihsan etmek. Dördüncüsü, canın için ne istiyorsan komşu için de aynı şeyi istemek. Sonra gülmeyi de pek bu kadar yapmamak. Sonra gülmeyi de pek bu kadar yapmamak.

Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem ömürlerinde katiyen gülmemiştir.Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem ömürlerinde katiyen gülmemiştir. Ancak tebessüm buyurmuşlardır. Şimdi Hz. Ömer'in oğlu Abdullah ile, Ancak tebessüm buyurmuşlardır.

Şimdi Hz. Ömer'in oğlu Abdullah ile,
Hz. Aişe validemiz ikisi birden rivayet ediyorlar, diyorlar ki; Hz. Aişe validemiz ikisi birden rivayet ediyorlar, diyorlar ki;

Kâlâ kâle Resûlullahi sallallahu aleyhi ve sellem. Kâlâ kâle Resûlullahi sallallahu aleyhi ve sellem. "Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'den ikisi rivayet ediyorlar." "Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'den ikisi rivayet ediyorlar."

Mâ zâle Cibrîlü aleyhisselâm yûsînî bi'l-câri. Mâ zâle Cibrîlü aleyhisselâm yûsînî bi'l-câri.

Diyor ki Cenâb-ı Peygamber;Diyor ki Cenâb-ı Peygamber; Cebrail aleyhisselam komşu hakkı üzerinde bana o kadar ısrarla üzerinde durdu ki! Cebrail aleyhisselam komşu hakkı üzerinde bana o kadar ısrarla üzerinde durdu ki!

"Cibril aleyhisselam o kadar ısrarla durdu ki ben zannettim ki.""Cibril aleyhisselam o kadar ısrarla durdu ki ben zannettim ki." Hattâ zanentü ennehu se-yüverrisühû. "Nerdeyse komşuyu [komşuya] mirasçı yapacaktı." Hattâ zanentü ennehu se-yüverrisühû. "Nerdeyse komşuyu [komşuya] mirasçı yapacaktı."

Komşunun komşuya mirasçı olacağı dereceye kadarKomşunun komşuya mirasçı olacağı dereceye kadar Cebrail aleyhisselam bana komşu hakkında ısrarla tenbihatta bulundu. Cebrail aleyhisselam bana komşu hakkında ısrarla tenbihatta bulundu.

Komşu hakkı! Şimdi bunlar, [komşu hakkı ile ilgili hadisler] bitti. Komşu hakkı!

Şimdi bunlar, [komşu hakkı ile ilgili hadisler] bitti.

Kâle'ş-şeyh Ebû Muhammedi'bni Ebî Cemrate. Şimdi bu, kitabın sahibi olan şârih zât diyor ki; Kâle'ş-şeyh Ebû Muhammedi'bni Ebî Cemrate. Şimdi bu, kitabın sahibi olan şârih zât diyor ki;

Hıfzu'l-câri. "Komşu hakkının muhafazası." Min kemâli'l-îmâni. "İmanın kemalindendir." Hıfzu'l-câri. "Komşu hakkının muhafazası." Min kemâli'l-îmâni. "İmanın kemalindendir."

Komşu hakkı imanın kemalindendir. Şimdi aşağı doğru da gelecek ya.Komşu hakkı imanın kemalindendir. Şimdi aşağı doğru da gelecek ya. Şimdi burada şu ufacık bir şey yapıldı buraya. Şu camiyi İskender Paşa kendisi yaptırmış.Şimdi burada şu ufacık bir şey yapıldı buraya. Şu camiyi İskender Paşa kendisi yaptırmış. Belki etrafında neleri de varsa onları da yaptırmış. Belki etrafında neleri de varsa onları da yaptırmış. Bu eğer bugün bize kalırsa bunu toplamak için, yapmak için bütün İstanbul'u seferber yapıyoruz.Bu eğer bugün bize kalırsa bunu toplamak için, yapmak için bütün İstanbul'u seferber yapıyoruz. Şu ufacık bina için memleketin kaç tarafından yardımlar bekledik, istedik.Şu ufacık bina için memleketin kaç tarafından yardımlar bekledik, istedik. Aman sen de gayret et, sen de gayret et. Neden? Komşu yapmıyor yardımını.Aman sen de gayret et, sen de gayret et.

Neden?

Komşu yapmıyor yardımını.
Komşunun vazifesi bunu yapmak. Başkasının değil.Komşunun vazifesi bunu yapmak. Başkasının değil. Her memleket buraya geliyor, Trabzon'dan geliyor, Sivas'tan geliyor, şuradan geliyor.Her memleket buraya geliyor, Trabzon'dan geliyor, Sivas'tan geliyor, şuradan geliyor. Aman biz cami yaptıracağız, bize de yardım. Canım senin memleketinde kalmadı mı adam? Aman biz cami yaptıracağız, bize de yardım.

Canım senin memleketinde kalmadı mı adam?

Trabzon neresi, Sivas neresi, Erzurum neresi. Geliyor burada yardım istiyor. Trabzon neresi, Sivas neresi, Erzurum neresi. Geliyor burada yardım istiyor.

Eh yapalım ama senin memleketin ne oldu, öldü mü oranın insanları? Fakir Efendim! Eh yapalım ama senin memleketin ne oldu, öldü mü oranın insanları?

Fakir Efendim!

E fakirliğine göre yap sen de! Ama nedense işte, hani o adam gelmiş esvap istemiş de, E fakirliğine göre yap sen de!

Ama nedense işte, hani o adam gelmiş esvap istemiş de,
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem; "Senin komşun yok mu?Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem;

"Senin komşun yok mu?
Sana bir esvap verecek komşun mu yoktu da ta oradan kalktın da geldin, benden esvap istiyorsun?" demiş. Sana bir esvap verecek komşun mu yoktu da ta oradan kalktın da geldin, benden esvap istiyorsun?" demiş.

Senin memleketinde adam mı kalmadı da geldin şimdi buradan yardım istiyorsun? Senin memleketinde adam mı kalmadı da geldin şimdi buradan yardım istiyorsun?

Allah affetsin cümlemizi. Diyor ki şimdi; Hıfzu'l-câri min kemâli'l-îmâni. Allah affetsin cümlemizi.

Diyor ki şimdi;

Hıfzu'l-câri min kemâli'l-îmâni.
"İmanın kemali komşuya olan hukuklara riayetledir.""İmanın kemali komşuya olan hukuklara riayetledir." Ve kâne ehlü'l-câhiliyyeti. "Peygamberimiz'den evvelki o cahil devri insanları da."Ve kâne ehlü'l-câhiliyyeti. "Peygamberimiz'den evvelki o cahil devri insanları da." Yuhâfizûne aleyhi. "Buna riayet ediyorlardı." Yuhâfizûne aleyhi. "Buna riayet ediyorlardı."

Cahiliyet devrinin insanları da bu komşu haklarına son derece riayetkâr idiler. Cahiliyet devrinin insanları da bu komşu haklarına son derece riayetkâr idiler.

el-İhsanü ileyh bi-hasebi't-takati. "Herkesin gücü yettiği nispette komşusuna ihsanda bulunur." el-İhsanü ileyh bi-hasebi't-takati. "Herkesin gücü yettiği nispette komşusuna ihsanda bulunur." Ke'l-hediyyeti. Evet bu adam zekata muhtaç değil, fakir de değil ama ke'l-hediye.Ke'l-hediyyeti. Evet bu adam zekata muhtaç değil, fakir de değil ama ke'l-hediye. "Hediye de caiz değil midir yani?" "Yoo, ne diye vereceğim ben ona o hediyeyi?" "Hediye de caiz değil midir yani?"

"Yoo, ne diye vereceğim ben ona o hediyeyi?"
Ve's-selâmi. "Selamı niçin vermiyorsun?" Hadi hediyeye para harcayacaksın. Ve's-selâmi. "Selamı niçin vermiyorsun?"

Hadi hediyeye para harcayacaksın.
Verme, senin olsun. Fakat selamın ne zararı var? Para, pul da yok.Verme, senin olsun. Fakat selamın ne zararı var? Para, pul da yok. Bir selam vermek sünnet, almak farz diyorlar. Sevabı da ona göre artmış oluyor. Bir selam vermek sünnet, almak farz diyorlar. Sevabı da ona göre artmış oluyor.

İkincisi; Ve talâkati'l-vechi inde likâihi. "Güler yüzle karşılaşmak." İkincisi;

Ve talâkati'l-vechi inde likâihi. "Güler yüzle karşılaşmak."

Mü'min mü'mini daima, asık suratla değil, güler yüzüyle [karşılar]. Mü'min mü'mini daima, asık suratla değil, güler yüzüyle [karşılar]. Yüzüne baksan bin parça olur insan. Selam vermek istesen, veremezsin.Yüzüne baksan bin parça olur insan. Selam vermek istesen, veremezsin. Çok asık bir suratı var. Mağrur, kendini beğenen bir insan. O talâkatü'l-vechi yapamaz.Çok asık bir suratı var. Mağrur, kendini beğenen bir insan. O talâkatü'l-vechi yapamaz. Efendimiz de bunu arıyor. Ve tefakkudi hâlihi. "Komşunun halini araştırmak." Efendimiz de bunu arıyor.

Ve tefakkudi hâlihi. "Komşunun halini araştırmak."

Komşu halini araştırmak da vazifemiz. O gelip bize söyleyemez bazı. Komşu halini araştırmak da vazifemiz. O gelip bize söyleyemez bazı. Bazı insanlar çok utangaç olur, sıkılır. Kuru ekmeğe razıdır. Kendi halini başkasına duyurmak istemez. Bazı insanlar çok utangaç olur, sıkılır. Kuru ekmeğe razıdır. Kendi halini başkasına duyurmak istemez. Bunu senin anlaman lazım. Senin idare etmen lazım. Bunu senin anlaman lazım. Senin idare etmen lazım.

Ve muâvenetihi fîmâ yahtâcu ileyhi ilâ ğayri zâlike.Ve muâvenetihi fîmâ yahtâcu ileyhi ilâ ğayri zâlike. "Buna benzer muhtaç olan şeyleri herkes araştırıp bulacak." "Buna benzer muhtaç olan şeyleri herkes araştırıp bulacak."

Sen araştıramıyorsan, bir araştırıcı koyacaksın. O araştıracak bulacak.Sen araştıramıyorsan, bir araştırıcı koyacaksın. O araştıracak bulacak. Ondan sonra o da verecek. Ondan sonra o da verecek.

Ve keffi esbâbi'l-ezâ anhü. Asıl mühim olan şimdi ve keffi esbâbi'l-ezâ anhü. Ve keffi esbâbi'l-ezâ anhü. Asıl mühim olan şimdi ve keffi esbâbi'l-ezâ anhü. "Ona vaki olacak ezaları önlemek." Ona vaki olacak ezaları önlemek! "Ona vaki olacak ezaları önlemek."

Ona vaki olacak ezaları önlemek!
Mesela Allah esirgeye, bir insanın bir kusuru olur da, o kusuru böyle yayıcılar vardır.Mesela Allah esirgeye, bir insanın bir kusuru olur da, o kusuru böyle yayıcılar vardır. Yerin kulağı var derler. Bire de on kataraktan her tarafa yaymaya çalışırlar.Yerin kulağı var derler. Bire de on kataraktan her tarafa yaymaya çalışırlar. Ha bunu, sus, ayıp, terbiyesiz, böyle şey olmaz! Ha bunu, sus, ayıp, terbiyesiz, böyle şey olmaz! Bir daha duymayayım senden diyerekten, onu men etmeye çalışacaksın. Bir daha duymayayım senden diyerekten, onu men etmeye çalışacaksın.

Ale'htilâfi envâihi hissiyyeten kâne ev ma'neviyyeten. "Bu zarar ister maddî ister manevî." Ale'htilâfi envâihi hissiyyeten kâne ev ma'neviyyeten. "Bu zarar ister maddî ister manevî."

Bak, lafa bak şimdi; Ve kad nefâ sallallahu aleyhi ve selleme el-îmâne ammen lem ye'men câruhu bevâikahu. Bak, lafa bak şimdi;

Ve kad nefâ sallallahu aleyhi ve selleme el-îmâne ammen lem ye'men câruhu bevâikahu.
"Resûlü Ekrem imanı nefyetti. Komşusu onun ezasından emin olmayan kimselerden." "Resûlü Ekrem imanı nefyetti. Komşusu onun ezasından emin olmayan kimselerden."

Ha seni, nefyedip de büsbütün seni gavur yapmıyor ama, yani hareketsiz halde bir insan [düşün];Ha seni, nefyedip de büsbütün seni gavur yapmıyor ama, yani hareketsiz halde bir insan [düşün]; eli tutmaz, ayağı tutmaz. Hiçbir şeysi yok. Öyle bir halde. İman var üzerinde ama bu halde böyle.eli tutmaz, ayağı tutmaz. Hiçbir şeysi yok. Öyle bir halde. İman var üzerinde ama bu halde böyle. Onun için iman içki içen bir insanın gömleği sırtından çıkardığın gibi sırtından ayrılır,Onun için iman içki içen bir insanın gömleği sırtından çıkardığın gibi sırtından ayrılır, çıkar başı ucunda bekler. Tâ o içkinin şeysi bitince, tekrar iman yerine döner derler.çıkar başı ucunda bekler. Tâ o içkinin şeysi bitince, tekrar iman yerine döner derler. Kırk gün tevbesinin kabulüne [mani olur, tevbesi kabul] olmaz demişler. Kırk gün tevbesinin kabulüne [mani olur, tevbesi kabul] olmaz demişler.

Bu kadar böyle imana zarar verici şeylerle beraber, bu gün en basit olan Bu kadar böyle imana zarar verici şeylerle beraber, bu gün en basit olan komşu hakkına riayetsizlik de [iman ile alakalıdır.] komşu hakkına riayetsizlik de [iman ile alakalıdır.]

Efendi, insan yani bak şimdi zenginliğin zararına bak. Efendi, insan yani bak şimdi zenginliğin zararına bak. İnsan zenginleşti mi onun yanı başında gurur denilen bir şey insanın üzerine tabitıyla geliyor.İnsan zenginleşti mi onun yanı başında gurur denilen bir şey insanın üzerine tabitıyla geliyor. Zenginleşti mi, varlıklaştı mıydı evini beğenmiyor, etrafını beğenmiyor, komşusunu beğenmiyor,Zenginleşti mi, varlıklaştı mıydı evini beğenmiyor, etrafını beğenmiyor, komşusunu beğenmiyor, evin mobilyasını beğenmiyor, işini beğenmiyor.evin mobilyasını beğenmiyor, işini beğenmiyor. Yükseldikçe zamana göre o da zamanın adamı olmaya çalışıyor.Yükseldikçe zamana göre o da zamanın adamı olmaya çalışıyor. O zaman fukarası, zuafası nasıl ezildiğini sen tahmin et gayrı.O zaman fukarası, zuafası nasıl ezildiğini sen tahmin et gayrı. Kapısına gitsen içeriye almaz. Söylesen, sokmaz, dinlemez. Kapısına gitsen içeriye almaz. Söylesen, sokmaz, dinlemez. Çünkü "Sen benimle muhatap da olamazsın!" der. Ve enne idrârahû mine'l-kebâiri.Çünkü "Sen benimle muhatap da olamazsın!" der.

Ve enne idrârahû mine'l-kebâiri.
"Komşuyu zarara sokmak, komşunun zararına hareket etmek.""Komşuyu zarara sokmak, komşunun zararına hareket etmek." Mine'l-kebâiri. "Günâh-ı kebâirdendir." Mine'l-kebâiri. "Günâh-ı kebâirdendir."

Adam öldürmek nasıl günah-ı kebâir ise, rakı içmek nasıl günah-ı kebâir ise,Adam öldürmek nasıl günah-ı kebâir ise, rakı içmek nasıl günah-ı kebâir ise, hırsızlık nasıl kebâir ise, komşuya eza da ısrar böyle kebâirdendir demişlerdir. hırsızlık nasıl kebâir ise, komşuya eza da ısrar böyle kebâirdendir demişlerdir.

Ama dedim ya demin, insanın alıştığı bir huy vardır. Ama dedim ya demin, insanın alıştığı bir huy vardır. Çocukluğundan beri ona göre yaşamış, büyümüş, yaş 50, 60, 70 olmuş.Çocukluğundan beri ona göre yaşamış, büyümüş, yaş 50, 60, 70 olmuş. Fakat o huy ile yetişmiş, şimdi dinlemiş hiç faydası yok. Hiç faydası yok! Fakat o huy ile yetişmiş, şimdi dinlemiş hiç faydası yok. Hiç faydası yok! O alıştığı huy onunla beraber [gider, onu] "Teneşir tahtası temizler!" derler ya.O alıştığı huy onunla beraber [gider, onu] "Teneşir tahtası temizler!" derler ya. Kötü huyların temizlenme yeri teneşir tahtasıdır derler. Kötü huyların temizlenme yeri teneşir tahtasıdır derler.

Onun için çocukluk devresinden itibaren insanın bunlara alışması ve yapması lazım. Onun için çocukluk devresinden itibaren insanın bunlara alışması ve yapması lazım.

Bununla beraber; Ve kezâlike'l-fâsık. "Fâsık ve facirler de burada buna dahil." Bununla beraber;

Ve kezâlike'l-fâsık. "Fâsık ve facirler de burada buna dahil."

Şimdi komşu hakkında diyor ki; Şimdi komşu hakkında diyor ki;

Fî kurubi'l-ebvâb. "En yakın kapı hangi kapıysa, en evvel hak o komşunundur." Fî kurubi'l-ebvâb. "En yakın kapı hangi kapıysa, en evvel hak o komşunundur."

İki tane komşu çağırmışlar, Hz. Aişe validemiz soruyor, galiba birisi. İki tane komşu çağırmışlar, Hz. Aişe validemiz soruyor, galiba birisi.

"Yâ Resûlallah hangisine icabet edeyim, ikisi de komşu?" "Yâ Resûlallah hangisine icabet edeyim, ikisi de komşu?"

Çağırdılar bu akşam bizde çorba içelim diyerekten.Çağırdılar bu akşam bizde çorba içelim diyerekten. Haa hangisi sana kapı cihetinden yakınsa ona icabet edeceksin. Haa hangisi sana kapı cihetinden yakınsa ona icabet edeceksin. Onu atlayıp da ötekine gitmek haksızlıktır. Kâlet Âişete radıyallahu anhâ kultü yâ Resûlallah. Onu atlayıp da ötekine gitmek haksızlıktır.

Kâlet Âişete radıyallahu anhâ kultü yâ Resûlallah.
Şimdi Hz. Aişe validemiz diyor; İnne lî câreyn. "Benim iki komşum var yâ Resulallah." Şimdi Hz. Aişe validemiz diyor;

İnne lî câreyn. "Benim iki komşum var yâ Resulallah."
Fe ilâ eyyihümâ ehdâ. "Bunların hangisine daha önce ben hediye vereyim."Fe ilâ eyyihümâ ehdâ. "Bunların hangisine daha önce ben hediye vereyim." Kâle ilâ akrabuhümâ minki bâben. "Sana en yakın kapı hangisiyse, kimin kapısıysa ona ver." Kâle ilâ akrabuhümâ minki bâben. "Sana en yakın kapı hangisiyse, kimin kapısıysa ona ver."

İnne'l-akrabe yerâ mâ yedhulü beyte cârihî min hediyetin ev ğayrihâ.İnne'l-akrabe yerâ mâ yedhulü beyte cârihî min hediyetin ev ğayrihâ. "Çünkü yakınında olan komşu senin evine geleni gideni herkesten daha ziyade o görür."Çünkü yakınında olan komşu senin evine geleni gideni herkesten daha ziyade o görür. Ne getirdin, ne götürdün, evine en ziyade o vâkıftır. Binâenaleyh en evvel ona vermek lazım." Ne getirdin, ne götürdün, evine en ziyade o vâkıftır. Binâenaleyh en evvel ona vermek lazım."

Sonra maazallah, komşu bir sıkıntıda olsanSonra maazallah, komşu bir sıkıntıda olsan tâ bilmem nerdeki komşuya sesleninceye kadar yanıbaşındaki komşu. "Komşu, koş koş koş!" tâ bilmem nerdeki komşuya sesleninceye kadar yanıbaşındaki komşu.

"Komşu, koş koş koş!"

"Ne var?" Yangın var, hırsız var, bir şey var."Ne var?"

Yangın var, hırsız var, bir şey var.
En evvel senin evine koşacak yakınındaki komşudur.En evvel senin evine koşacak yakınındaki komşudur. Binâenaleyh onu memnun et ki, böyle bir feryat olduğu zaman da senin imdadına koşsun. Binâenaleyh onu memnun et ki, böyle bir feryat olduğu zaman da senin imdadına koşsun.

Şimdi Hz. Ali kerramallahu veche bu komşuyu tarif ediyor; Şimdi Hz. Ali kerramallahu veche bu komşuyu tarif ediyor;

Bu komşular kimlerdir yahu? Diyor ki; Men sallâ me'ake salate's-subuhi fi'l-mescidi. Bu komşular kimlerdir yahu?

Diyor ki;

Men sallâ me'ake salate's-subuhi fi'l-mescidi.
"Sabah namazını seninle kimler kılıyorlarsa, onlar senin komşundur." "Sabah namazını seninle kimler kılıyorlarsa, onlar senin komşundur."

İş değişti. Hz. Ali Efendimiz dedi, sabah namazına kimler geliyorsa, İş değişti. Hz. Ali Efendimiz dedi, sabah namazına kimler geliyorsa, seninle beraber namazı kimler kılıyorsa camide, onlar senin komşundur. seninle beraber namazı kimler kılıyorsa camide, onlar senin komşundur.

Allah affetsin beni. Camimize birçok kardeşlerimiz gelir.Allah affetsin beni. Camimize birçok kardeşlerimiz gelir. Fakat sabahleyin ben ancak üçünü, beşini tanırım. Diğer komşularla hiç ilgim yok, alakam yok.Fakat sabahleyin ben ancak üçünü, beşini tanırım. Diğer komşularla hiç ilgim yok, alakam yok. Adını da bilmem, kendinin hangi evde oturduğunu da bilmem. Nereli olduğunu da bilmem.Adını da bilmem, kendinin hangi evde oturduğunu da bilmem. Nereli olduğunu da bilmem. Bir kardeş gelse dese ki; "Filan adam sizin cemaatinizdenmiş Hocaefendi, nerede oturur? Bir kardeş gelse dese ki;

"Filan adam sizin cemaatinizdenmiş Hocaefendi, nerede oturur?

Bilmem kardeş. Camiye geliyorken gidiyorken görüyorum ama bilmem ki. Niçin? Bilmem kardeş. Camiye geliyorken gidiyorken görüyorum ama bilmem ki.

Niçin?

Ne bir kahvemi iç demiştir, ne benim evim de burasıdır demiştir. Ne bir sohbet etmiştir.Ne bir kahvemi iç demiştir, ne benim evim de burasıdır demiştir. Ne bir sohbet etmiştir. Gelir gider, o kadar. Bu camideki komşu komşumuzsa, bizim komşularımızdan haberimiz yok. Gelir gider, o kadar. Bu camideki komşu komşumuzsa, bizim komşularımızdan haberimiz yok.

Allah affetsin. İkinci; Hakku'l-civâri erba'ûne câren min külli cânibin. Allah affetsin.

İkinci;

Hakku'l-civâri erba'ûne câren min külli cânibin.
Min külli cânibin deyince dört tarafı. "Dört taraftan, kırkar tane ev" deyince şimdi iş de değişti.Min külli cânibin deyince dört tarafı. "Dört taraftan, kırkar tane ev" deyince şimdi iş de değişti. Bir ev var, kırk tane hane var içersinde. Bir ev ama. Kırk tane daire var içerisinde. Bir ev var, kırk tane hane var içersinde. Bir ev ama. Kırk tane daire var içerisinde. Demek ki ikinci kapıya gitmeye lüzum kalmadan bir apartman yahut iki apartman yetecek adama.Demek ki ikinci kapıya gitmeye lüzum kalmadan bir apartman yahut iki apartman yetecek adama. Her apartman en aşağı on, yirmiden ibaret. Her apartman en aşağı on, yirmiden ibaret.

İnne Abdullahi'bni Umer. "Şimdi Hz. Ömer'in oğlu Hz. Abdullah diyor ki."İnne Abdullahi'bni Umer. "Şimdi Hz. Ömer'in oğlu Hz. Abdullah diyor ki." Zübihat lehû şâtin fî ehlihî. "Evinde bir koyun kesmişler."Zübihat lehû şâtin fî ehlihî. "Evinde bir koyun kesmişler." Felemmâ câe. "Hz. Abdullah dışarıdaymış gelmiş." Kâle e hedeytüm li-cârina'l-yahûdî. Felemmâ câe. "Hz. Abdullah dışarıdaymış gelmiş." Kâle e hedeytüm li-cârina'l-yahûdî.

Bakın şimdi. Çok şayanı dikkat bunlar! "Bizim yahudi komşuya verdiniz mi?" Bakın şimdi. Çok şayanı dikkat bunlar!

"Bizim yahudi komşuya verdiniz mi?"

Yahudiymiş komşu. "O komşu yahudiye de etten verdiniz mi?" diyor. Yahudiymiş komşu. "O komşu yahudiye de etten verdiniz mi?" diyor.

Allah affetsin bizi. Affetsin bizi yani. Biz birbirimize karşı bundan da mı aşağıyız yani? Allah affetsin bizi. Affetsin bizi yani.

Biz birbirimize karşı bundan da mı aşağıyız yani?

Hiç alakadar olunmaz, ilgilenilmez. Bak yahudiyi Hz. Abdullah'ın demesinde mânâ var tabi.Hiç alakadar olunmaz, ilgilenilmez. Bak yahudiyi Hz. Abdullah'ın demesinde mânâ var tabi. Yahudiyi de komşuluktan çıkarmıyor. Onun da bir hakkı var; komşu hakkı.Yahudiyi de komşuluktan çıkarmıyor. Onun da bir hakkı var; komşu hakkı. Müslüman olursa iki hakkı var. Çünkü lâ ilâhe illallah Muhammedün Resûlullah diyor, camiye de geliyor. Müslüman olursa iki hakkı var. Çünkü lâ ilâhe illallah Muhammedün Resûlullah diyor, camiye de geliyor.

Üçüncüsü, bir de akraba olursa? Üç hakkı var; hem akrabalık hakkı, hem Müslümanlık hakkı,Üçüncüsü, bir de akraba olursa?

Üç hakkı var; hem akrabalık hakkı, hem Müslümanlık hakkı,
hem de komşuluk hakkı. Yahudide akrabalık da yok, Müslümanlık da yok ama komşuluk var. hem de komşuluk hakkı. Yahudide akrabalık da yok, Müslümanlık da yok ama komşuluk var.

Onun için iki defa e hedeytüm li-cârina'l-yahûdî."Yahudi koşumuza verdiniz mi?" diyerekten iki defa söylüyor. Onun için iki defa e hedeytüm li-cârina'l-yahûdî."Yahudi koşumuza verdiniz mi?" diyerekten iki defa söylüyor.

Diyor; Semi'tü Resulallah sallallahu aleyhi ve sellem.Diyor; Semi'tü Resulallah sallallahu aleyhi ve sellem. Şimdi bunu söylerken Hz. Abdullah diyor ki; "Ben Resulallah'tan işittim ki."Şimdi bunu söylerken Hz. Abdullah diyor ki; "Ben Resulallah'tan işittim ki." Ma zâle Cibrilü yûsînî bi'l-câri. "Komşu için Cebrail aleyhisselam o kadar vasiyet etti ki,Ma zâle Cibrilü yûsînî bi'l-câri. "Komşu için Cebrail aleyhisselam o kadar vasiyet etti ki, üzerinde durdu ki." Hattâ zanentü ennehû seyüverrisehû.üzerinde durdu ki." Hattâ zanentü ennehû seyüverrisehû. "Zannettim ki, nerdeyse mirasçı kılacak komşuyu." Bir tanecik daha. Buyuruyor ki; "Zannettim ki, nerdeyse mirasçı kılacak komşuyu."

Bir tanecik daha.

Buyuruyor ki;

Min saâdeti'l-mer'i: Min saâdeti'l-mer'i:

"Kişinin saadetindendir." Saadet nedir? el-Câru's-sâlihu. "Güzel bir komşu." "Kişinin saadetindendir."

Saadet nedir?

el-Câru's-sâlihu. "Güzel bir komşu."

Komşu çok olduğu anlaşıldı, ama komşunun güzeli insanın saadetinin alametidir.Komşu çok olduğu anlaşıldı, ama komşunun güzeli insanın saadetinin alametidir. Mesuttur insan. Yalnız insan parayla mesut olmaz. Varlıklarla mesut olmaz.Mesuttur insan. Yalnız insan parayla mesut olmaz. Varlıklarla mesut olmaz. Komşun senin kötüyse, fena insan.Komşun senin kötüyse, fena insan. Öyleyse komşunun iyi oluşu, salih kimse oluşu insan için bir saadettir. Öyleyse komşunun iyi oluşu, salih kimse oluşu insan için bir saadettir.

Ve'l-merkebü'l-heniyyü. "Güzel yürüyen bir hayvan." Ve'l-merkebü'l-heniyyü. "Güzel yürüyen bir hayvan."

Şimdi hayvan kalmadı, güzel yürüyen bir araba. O da saadetindendir insanın.Şimdi hayvan kalmadı, güzel yürüyen bir araba. O da saadetindendir insanın. Eh evinin önünde araban var. İstediğin vakitte binersin, kimseyi incitmeden gidersin,Eh evinin önünde araban var. İstediğin vakitte binersin, kimseyi incitmeden gidersin, ama delicesine değil. Ağır ağır, kamil kamil. Beş dakika sonra git ne zararı var? ama delicesine değil. Ağır ağır, kamil kamil.

Beş dakika sonra git ne zararı var?

Bak hergün görüyoruz dünya kadar vukuat oluyor, bunlar deliliğin alâmeti. Hoppalığın alâmeti. Bak hergün görüyoruz dünya kadar vukuat oluyor, bunlar deliliğin alâmeti. Hoppalığın alâmeti.

Ne var beş dakika evvel gideceksin de? Eceline mi gidiyorsun? Ne var beş dakika evvel gideceksin de?

Eceline mi gidiyorsun?

Hadi sen öleceksin başka ama, başkalarının da ölümüne sebep oluyorsun. Ne lüzum var? Hadi sen öleceksin başka ama, başkalarının da ölümüne sebep oluyorsun.

Ne lüzum var?

Bu delilik işte. Bu merkep, bu binek saadetten değil, şekavetten oldu.Bu delilik işte. Bu merkep, bu binek saadetten değil, şekavetten oldu. Bu binek saadetten iken, kullananın kullanamaması dolayısıyla saadet değil, şekavet getirdi.Bu binek saadetten iken, kullananın kullanamaması dolayısıyla saadet değil, şekavet getirdi. Hadi kimisi hapishaneye gider, kimisi mezarlığa gider. Oldu bir felaket. Hadi kimisi hapishaneye gider, kimisi mezarlığa gider. Oldu bir felaket.

Ne sebep oldu? O bizim araba sebep oldu işte. Ne sebep oldu?

O bizim araba sebep oldu işte.

Ne yapayım güzel gidiyordu. Bende sürüveriyordum. Ne yapayım güzel gidiyordu. Bende sürüveriyordum.

Sürüveriyordun ama karşıdan baktın bir tane geliverdi. Kaçacak yolda bulamadın. Sürüveriyordun ama karşıdan baktın bir tane geliverdi. Kaçacak yolda bulamadın. Pat küt, gitti gürültüye. Pat küt, gitti gürültüye.

İnnallâhe te'âlâ le-yedfeu bi'l-müslimi's-sâlihi an mieti ehli beytin min cîrânihi'l-belâe. İnnallâhe te'âlâ le-yedfeu bi'l-müslimi's-sâlihi an mieti ehli beytin min cîrânihi'l-belâe.

Kâle Rasûlullahi sallallahu aleyhi ve sellem. "Efendimiz'in buyruğu." İnnallâhe te'âlâ. "Cenâb-ı Hakk'tan rivayet ediyor." Kâle Rasûlullahi sallallahu aleyhi ve sellem. "Efendimiz'in buyruğu." İnnallâhe te'âlâ. "Cenâb-ı Hakk'tan rivayet ediyor."

Le-yedfe'u bi'l-müslimi's-sâlihi. "Salih bir müslüman dolayısıyla Cenâb-ı Hak def eder." Le-yedfe'u bi'l-müslimi's-sâlihi. "Salih bir müslüman dolayısıyla Cenâb-ı Hak def eder."

Salih bir müslüman dolayısıyla Cenâb-ı Hak def der. Salih bir müslüman dolayısıyla Cenâb-ı Hak def der.

An mieti ehli beytin min cîrânihi'l-belâe.An mieti ehli beytin min cîrânihi'l-belâe. "Yüz komşuya gelecek belayı Cenâb-ı Hak o salih müslüman hürmetine o 100 komşudan belayı def eder." "Yüz komşuya gelecek belayı Cenâb-ı Hak o salih müslüman hürmetine o 100 komşudan belayı def eder."

Biz öyle bir salihi memleketten kovmaya çalışıyoruz Hocaefendi. Sen ne yapıyorsun ya? Biz öyle bir salihi memleketten kovmaya çalışıyoruz Hocaefendi. Sen ne yapıyorsun ya?

Sümme karae âyeh. Ayet-i kerime este'îzübillah; Sümme karae âyeh. Ayet-i kerime este'îzübillah;

Ve levlâ def'ullahi'n-nâse ba'dahüm bi-ba'din le-fesedeti'l-ardu âyetini okumuş. Ve levlâ def'ullahi'n-nâse ba'dahüm bi-ba'din le-fesedeti'l-ardu âyetini okumuş.

Cenabı Hak cümlemizi affetsin tevfikatı samadaniyesine mazhar etsin.Cenabı Hak cümlemizi affetsin tevfikatı samadaniyesine mazhar etsin. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'in buyruklarına imtisal etmek ve yasaklarından sakınıp,Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'in buyruklarına imtisal etmek ve yasaklarından sakınıp, kaçınmak devleti şerefine ve Müslümanlıkta da olgun, kamil bir müslüman olmakkaçınmak devleti şerefine ve Müslümanlıkta da olgun, kamil bir müslüman olmak nimetini Cenâb-ı Hak cümle Ümmet-i Muhammed'e bizlere de nasip ve müyesser eylesin. el-Fâtiha. nimetini Cenâb-ı Hak cümle Ümmet-i Muhammed'e bizlere de nasip ve müyesser eylesin.

el-Fâtiha.

Konuşma Hakkında
Tema 1
Tema 2