Namaz Vakitleri

27 Zilhicce 1445
03 Temmuz 2024
İmsak
03:30
Güneş
05:29
Öğle
13:13
İkindi
17:13
Akşam
20:47
Yatsı
22:37
Detaylı Arama

Komşunun Emniyeti

Mehmed Zahid KOTKU

11 Safer 1392 / 26.03.1972
İskenderpaşa Camii/ İstanbul

Açıklama

Gönül dostu, âlim Mehmed Zahid Kotku Hocamız İskenderpaşa Camii’nde 1958’den 1977 yılına kadar Ramûzü’l-Ehâdîs isimli hadis kitabından dersler yapmıştır. Ahmed Ziyâeddin Gümüşhanevî'nin derlediği Râmûzü’l-Ehâdis, alfabetik olarak sıralanmış hadislerden oluşmaktadır.

İlk zamanlar düzenli olarak Pazar günleri ikindiden sonra bir saat, Cuma günleri öğleden önce 45 dakika hadis dersleri yaparlarken, son yıllarında hadis derslerini Prof. Dr. Mahmud Es’ad Coşan Hocamız’a bırakmışlar, kendileri Cuma namazından sonra 10-15 dakikalık kısa konuşmalar yapmaya başlamışlardır. Bu konuşmalar irticalen yapılmış, bazen bir sahabeden bahsetmişler, bazen güncel bir olayı konu edinmişlerdir. Bu konuşmalar 1978 yılında başlamış, vefatına kadar devam etmiştir. Son konuşmaları vefatından bir hafta önce, 6 Kasım 1980’de Medine’de kaydedilmiştir.

Konuşma Metni

Eùzü bi’llâhi mine’ş-şeytàni’r-racîm.Eùzü bi’llâhi mine’ş-şeytàni’r-racîm. Bismillahirrahmanirrahim.Bismillahirrahmanirrahim.

El-hamdü li’llâhi rabbi’l-àlemîn...


El-hamdü li’llâhi rabbi’l-àlemîn...
Ve’l-àkıbetü li’l-müttakîn...Ve’l-àkıbetü li’l-müttakîn... Ve’s-salâtü ve’s-selâmü alâVe’s-salâtü ve’s-selâmü alâ seyyidinâ muhammedin ve âlihî ve sahbihî ecmaîn...seyyidinâ muhammedin ve âlihî ve sahbihî ecmaîn...

İ’lemû eyyühe’l-ihvân...


İ’lemû eyyühe’l-ihvân...
İnne efdale’l-kitâbi kitâbu’llàh...İnne efdale’l-kitâbi kitâbu’llàh... Ve enne efdale’l-hedyi hedyüVe enne efdale’l-hedyi hedyü muhammedin salla’llàhu aleyhi ve sellem...muhammedin salla’llàhu aleyhi ve sellem... Ve şerre’l-umûri muhdesâtühâ...Ve şerre’l-umûri muhdesâtühâ... Ve külle muhdesin bid’ah...Ve külle muhdesin bid’ah... Ve külle bid’atin dalâleh...Ve külle bid’atin dalâleh... Ve külle dalâletin fi’n-nâr...Ve külle dalâletin fi’n-nâr... Ve bi’s-senedi’l-muttasıli ile’n-nebiyyiVe bi’s-senedi’l-muttasıli ile’n-nebiyyi salla’llàhu aleyhi ve selleme ennehû kàl:salla’llàhu aleyhi ve selleme ennehû kàl:

RE. 230/3 El-mü’minü ...


RE. 230/3 El-mü’minü ...
men eminehü’n-nâsü,men eminehü’n-nâsü, ve’l-müslimü men selime’l-müslimûneve’l-müslimü men selime’l-müslimûne min lisânihî ve yedihî,min lisânihî ve yedihî, ve’l-muhâciru men hecere’s-sûi,ve’l-muhâciru men hecere’s-sûi, ve’llezî nefsî bi-yedihî,ve’llezî nefsî bi-yedihî, lâ yedhulü’l-cennete abdünlâ yedhulü’l-cennete abdün lâ ye’menü câruhû bevâikahû.lâ ye’menü câruhû bevâikahû.

Sadaka rasûlü’llàh, fî mâ kàl, ev kemâ kàl.


Sadaka rasûlü’llàh, fî mâ kàl, ev kemâ kàl.


Ravileri:


Ravileri:
Ahmed ibn-i Hanbel, Neseî, Ebû Ya’lâ, İbn-i Hibbân, Hâkim ve el-Askerî, Enes ibn-i Mâlik RA’dan rivayet etmişler.Ahmed ibn-i Hanbel, Neseî, Ebû Ya’lâ, İbn-i Hibbân, Hâkim ve el-Askerî, Enes ibn-i Mâlik RA’dan rivayet etmişler.

Estaizü bi’llâh:


Estaizü bi’llâh:
İnneme’l-mü’minûne ihvetün (Hucurat, 49/10)İnneme’l-mü’minûne ihvetün (Hucurat, 49/10)

Ayeti-i kerime’si var ya,


Ayeti-i kerime’si var ya,
Mü'minler kardeştir tabiri yaniMü'minler kardeştir tabiri yani mü’minlerin kardeş olduğuna dair olanmü’minlerin kardeş olduğuna dair olan şu ayet-i celîleyişu ayet-i celîleyi hemen her mü’min bilir.hemen her mü’min bilir. Fakat burada "me’l" derkenFakat burada "me’l" derken elif-lâm ile gelir mü’min kelimesi,elif-lâm ile gelir mü’min kelimesi, Elif-lâm ile gelinceElif-lâm ile gelince her mü’min değil; yani kâmil mü’min,her mü’min değil; yani kâmil mü’min, Olgun mü'min.Olgun mü'min. Buradaki mü'minde tarif eden El-mü'min,Buradaki mü'minde tarif eden El-mü'min, bu ayet-i kerime ile geçen mü'minin vasıflarınıbu ayet-i kerime ile geçen mü'minin vasıflarını Cenab-ı Hak burada
da bize açıklıyor.
Cenab-ı Hak burada
da bize açıklıyor.
Burada umumi olarakBurada umumi olarak “Mü’min mü’minin kardeşidir” dedi,“Mü’min mü’minin kardeşidir” dedi, geçti.geçti. Burada da Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem,Burada da Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem, o mü'minin nasıl mü'min
olduğunu bize bildiriyor.
o mü'minin nasıl mü'min
olduğunu bize bildiriyor.


Onun için, o mü'minlik sıfatlarını.


Onun için, o mü'minlik sıfatlarını.
anlayabilmek için.anlayabilmek için. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'in devrinePeygamber sallallahu aleyhi ve sellem'in devrine dönmek lazım.dönmek lazım. Bu devrin insanlarının halini yaşamak lazım.Bu devrin insanlarının halini yaşamak lazım. Onların yaşadığı haliOnların yaşadığı hali benimsemek lazım kibenimsemek lazım ki Onların mü'minlik sıfatlarını.Onların mü'minlik sıfatlarını. biz de geçirebilelim kendimize.biz de geçirebilelim kendimize.

Nasıl ki bir demir, demirdir.


Nasıl ki bir demir, demirdir.
Demiri yumuşatmak veya kızartmak lafla olmaz.Demiri yumuşatmak veya kızartmak lafla olmaz. Sen ona “Yumuşa!” desen, yumuşamaz.Sen ona “Yumuşa!” desen, yumuşamaz. “Kız!” desen, kızmaz.“Kız!” desen, kızmaz. Onu ne zaman ateşin içerisine sokarsın,Onu ne zaman ateşin içerisine sokarsın, ateşin kızgınlığı ve ateşin hali ateşin kızgınlığı ve ateşin hali demire geçer. Yumuşaklık da geçer.demire geçer. Yumuşaklık da geçer. Ustanın eline geçince.Ustanın eline geçince. istediği şekilde çevirir onu.istediği şekilde çevirir onu. Fakat bu yumuşaklığı elde etmek içinFakat bu yumuşaklığı elde etmek için halen oraya intikal etmek lazım.halen oraya intikal etmek lazım. Etmeden, laflan olmaz bu iş.Etmeden, laflan olmaz bu iş.

Herkes söyler bunu:


Herkes söyler bunu:


“—Kardeşiz. Mü’min mü’minin kardeşidir!”


“—Kardeşiz. Mü’min mü’minin kardeşidir!”
Ne yapıyorsun sen? Hadi bakalım yapacağını yap,Ne yapıyorsun sen? Hadi bakalım yapacağını yap, yardım et bana! Kapıda ağlar, sızlar.yardım et bana! Kapıda ağlar, sızlar. Fakat bunlar hep ayrı ayrı.Fakat bunlar hep ayrı ayrı. Bugün bizim için değil.Bugün bizim için değil.

Mekke'den Medine'ye gelen.


Mekke'den Medine'ye gelen.
muhacir mü'minlerlemuhacir mü'minlerle Ehli Medine'de yerli olarakEhli Medine'de yerli olarak iman eden mü'minler kaynaştılar birbirlerine.iman eden mü'minler kaynaştılar birbirlerine. Mekkeliler geldi, muhacir olarakMekkeliler geldi, muhacir olarak Ehli Medine'ye kardeşler.Ehli Medine'ye kardeşler. Ne yaptılar? Bak kardeşlerNe yaptılar? Bak kardeşler ne yaptılar?ne yaptılar?

Burada Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem,


Burada Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem,
bunun yerini kaybettim ben.bunun yerini kaybettim ben. Burada isimleri de yazılı da onunBurada isimleri de yazılı da onun hala arıyorum da bulamıyorum.hala arıyorum da bulamıyorum. Buhari'de yazılı bunlar.Buhari'de yazılı bunlar. Kardeşler, “Sen bununla, sen bununla, sen bununla…” diyeKardeşler, “Sen bununla, sen bununla, sen bununla…” diye yetmiş kadar isim var galiba…yetmiş kadar isim var galiba… Bunları birbiriyle kardeş yaptı. Kardeşsiniz siz dedi.Bunları birbiriyle kardeş yaptı. Kardeşsiniz siz dedi.

Bu kardeşler ne yaptılar? Kardeşine:


Bu kardeşler ne yaptılar? Kardeşine:


“—Malım senin, mülküm senin, evim senin,


“—Malım senin, mülküm senin, evim senin,
her şeyim senin...her şeyim senin... Sen de bununla geçineceksin,Sen de bununla geçineceksin, Ben de geçineceğim, hiç üzülme!Ben de geçineceğim, hiç üzülme! Sen Mekke’de malını bıraktın, çoluğunu çocuğunu bıraktın,Sen Mekke’de malını bıraktın, çoluğunu çocuğunu bıraktın, dostunu, ahbabını bıraktın, geldin buraya muhacir oldun.dostunu, ahbabını bıraktın, geldin buraya muhacir oldun. Hiç, hiç üzülme. İşte bunların hepsi senin!" dediler.Hiç, hiç üzülme. İşte bunların hepsi senin!" dediler.

Şimdi bununla kıyas et kendi halimizi.


Şimdi bununla kıyas et kendi halimizi.
Onun için Gazali Hazretleri,Onun için Gazali Hazretleri, üçe bölmüş mü'mini,üçe bölmüş mü'mini,

1-Kardeşlik cihetinde, en zayıfı,


1-Kardeşlik cihetinde, en zayıfı,
en ufağıen ufağı en alt mertebesideen alt mertebeside evinde çocukların var,evinde çocukların var, hizmetkarın var.hizmetkarın var. Onlara nasıl bakıyorsun,Onlara nasıl bakıyorsun, gözetiyorsun, çocuklarına nasıl göztiyorsangözetiyorsun, çocuklarına nasıl göztiyorsan Kardeşini böyle gözetmenKardeşini böyle gözetmen mü'minin en ufak vazifesi,mü'minin en ufak vazifesi, en aşağı mertebesi.en aşağı mertebesi.

2-Ortası, “Mülkümün yarısı senin yarısı benim.


2-Ortası, “Mülkümün yarısı senin yarısı benim.
Ortağız, hiç üzülme!”Ortağız, hiç üzülme!”

3. Âlâsı: “Mülkümün hepsi senin!”


3. Âlâsı: “Mülkümün hepsi senin!”
Şeriatta: “Seninki senin, benimki benim.”Şeriatta: “Seninki senin, benimki benim.”

Tarikatte: “Seninki senin, benimki de senin.”


Tarikatte: “Seninki senin, benimki de senin.”


Hakikatte: “Ne seninki senin, ne benimki benim; hepsi Allah’ın!”


Hakikatte: “Ne seninki senin, ne benimki benim; hepsi Allah’ın!”
Sırrının tecellisi.Sırrının tecellisi.

Şimdi o mü'min olabilmek,


Şimdi o mü'min olabilmek,
laftan olur mu dersiniz? olur mu?laftan olur mu dersiniz? olur mu? Hepimiz görüyoruz bunu.Hepimiz görüyoruz bunu. Onun için,Onun için, o aşk-ı ilahinin.o aşk-ı ilahinin. ve muhabbet- i Rasûlüllah’ınve muhabbet- i Rasûlüllah’ın içeride yanması, kaynaması lazım.içeride yanması, kaynaması lazım.

Tencereyi ateşin üzerine koyarsan.


Tencereyi ateşin üzerine koyarsan.
Bu tencere alttan aldığı ateşleBu tencere alttan aldığı ateşle fıkır fıkır kaynar.fıkır fıkır kaynar. Sen ona ne kadar “Kaynama!” desen de olmaz.Sen ona ne kadar “Kaynama!” desen de olmaz. Altındaki ateş onu kaynatacak.Altındaki ateş onu kaynatacak. O ateş iman ateşi…O ateş iman ateşi… O iman ateşi içeride seni kaynatıyorsa;O iman ateşi içeride seni kaynatıyorsa; muhabbet-i Rasûlüllah’ın ateşi,muhabbet-i Rasûlüllah’ın ateşi, Allah'ın aşk ateşi seni yakıyorsa, olacaksın.Allah'ın aşk ateşi seni yakıyorsa, olacaksın. Yok, o ateş yoksa içeride,Yok, o ateş yoksa içeride, hepsi laftan ibaret...hepsi laftan ibaret...

Allah affetsin hepimizin kusurunu...


Allah affetsin hepimizin kusurunu...
Bizi kâmilîn,Bizi kâmilîn, halisîn kullarının arasına kabul buyursun.halisîn kullarının arasına kabul buyursun. Onun için yine gelelim Cüneyd’in sözüne:Onun için yine gelelim Cüneyd’in sözüne:

“—Nereden geliyorsun oğlum?”


“—Nereden geliyorsun oğlum?”


“—Hacıdan geliyorum efendim!”


“—Hacıdan geliyorum efendim!”


“—Çok a’lâ. Giderken tövbe yapabildin mi?


“—Çok a’lâ. Giderken tövbe yapabildin mi?


Eh! Estağfirullah. Akşam sabah boyuna diyoruz.


Eh! Estağfirullah. Akşam sabah boyuna diyoruz.
Diyoruz ama, her şey yerinde duruyor yine...Diyoruz ama, her şey yerinde duruyor yine... Her şey yerinde durduğu halde diyoruz.Her şey yerinde durduğu halde diyoruz. Öyle değil. Nedamet, pişmanlık, vazgeçme.Öyle değil. Nedamet, pişmanlık, vazgeçme. İnsan yanlış hareketlerindenİnsan yanlış hareketlerinden ne zaman nedamet gelir, vazgeçersene zaman nedamet gelir, vazgeçerse tövbekar o zamandır.tövbekar o zamandır.

İstersen Estağfiru’llah’ de, istersen deme.


İstersen Estağfiru’llah’ de, istersen deme.
Estağfiru’llah demesinin sevabı var, o başka…Estağfiru’llah demesinin sevabı var, o başka… Demesen de sen yolunu çevirdin,Demesen de sen yolunu çevirdin, doğru yola döndün mü, senin için kâfidir.doğru yola döndün mü, senin için kâfidir. Nedamet de var, pişmanlık da var.Nedamet de var, pişmanlık da var. İşte bunda durabildin mi tövbekârsın.İşte bunda durabildin mi tövbekârsın. Bu tövbeyi yapabildin mi ne mutlu sana!Bu tövbeyi yapabildin mi ne mutlu sana! Ne mutlu sana. Hacı'yla başladın.Ne mutlu sana. Hacı'yla başladın. Onun için asıl hüner tövbede durabilmek.Onun için asıl hüner tövbede durabilmek.

Şimdi bu hadisin malum, birinci kısmını okuduk.


Şimdi bu hadisin malum, birinci kısmını okuduk.
Mü’minsen, bütün nâs, bütün insanlar senden emin olacak.Mü’minsen, bütün nâs, bütün insanlar senden emin olacak.

‘Nâs’ denince, Kur’an-ı Azimüşşan’da nâs


‘Nâs’ denince, Kur’an-ı Azimüşşan’da nâs
kâfirlere hitap eden ayetlerdedir.kâfirlere hitap eden ayetlerdedir. Mü’minlere olan hitapta "Yâ eyyühe’llezîne amenû" diye geçer. Bu imanlılara hitaptır.Mü’minlere olan hitapta "Yâ eyyühe’llezîne amenû" diye geçer. Bu imanlılara hitaptır. kâfir bütün insanlara hitap ise "Yâ eyyühe’n-nâs" şeklindedir.kâfir bütün insanlara hitap ise "Yâ eyyühe’n-nâs" şeklindedir.

Burada "men eminehü’n-nâs" diyor,


Burada "men eminehü’n-nâs" diyor,
bütün insanlar; mü’mini, kâfiri hepsi içinde,bütün insanlar; mü’mini, kâfiri hepsi içinde, herkes senden emin olacak?herkes senden emin olacak? Kimse senden mutazarrır olmayacak.Kimse senden mutazarrır olmayacak.

Bu duruma gelmek insanın elinde değil.


Bu duruma gelmek insanın elinde değil.
İnsan yetiştiği hale bağlı. Nasıl yetişmiştir?İnsan yetiştiği hale bağlı. Nasıl yetişmiştir? Gaduptur, mütekebbirdir, mağrurdur,Gaduptur, mütekebbirdir, mağrurdur, benliği vardır, varlığı vardır,benliği vardır, varlığı vardır, şusu vardır busu vardır… Bunlardan geçmek kolay bir şey değil.şusu vardır busu vardır… Bunlardan geçmek kolay bir şey değil. Onun için çocuklara daha henüzOnun için çocuklara daha henüz ufak yaşlarındayken, onları.ufak yaşlarındayken, onları. bu halleri alıştırarak yetiştirmek.bu halleri alıştırarak yetiştirmek.

Bazen gâvurların halleri beğenilmez. Hiç de beğenmem de.


Bazen gâvurların halleri beğenilmez. Hiç de beğenmem de.
Bazı hâllerine ise insanın özeneceği geliyor,Bazı hâllerine ise insanın özeneceği geliyor, Özenmek de olmaz da.Özenmek de olmaz da. Mesela bir gâvur patron ne kadar zengin olursa olsun, çocuğunuMesela bir gâvur patron ne kadar zengin olursa olsun, çocuğunu başkasının yanına çıraklığa verirmiş.başkasının yanına çıraklığa verirmiş. Babanın yanında ne kadar olursa da,Babanın yanında ne kadar olursa da, ‘Babamın malı..” diyerekten bir rahatlık geliyor kendisine.‘Babamın malı..” diyerekten bir rahatlık geliyor kendisine. “Çalışsam da olur çalışmasam da. Bu mal“Çalışsam da olur çalışmasam da. Bu mal bana da yeter ona da yeter…” diye.bana da yeter ona da yeter…” diye.

Ama gâvurun çaresine bak:


Ama gâvurun çaresine bak:


“—Ben seni büyüttüm, gayri başının çaresine bak.


“—Ben seni büyüttüm, gayri başının çaresine bak.
İşte bak buradan al paranı… Çalış, kazan, ye!”İşte bak buradan al paranı… Çalış, kazan, ye!”

Sofraya oturduğu vakit de çağırmıyor


Sofraya oturduğu vakit de çağırmıyor
“Gel bu sofradan ye!” demiyor.“Gel bu sofradan ye!” demiyor. “Kendin kazan da ye!” diyerekten. Onu alıştırıyor hayata…“Kendin kazan da ye!” diyerekten. Onu alıştırıyor hayata… Hayata alıştırmak için yapıyor bunu.Hayata alıştırmak için yapıyor bunu. Sehmetinden de değil tabi ama.Sehmetinden de değil tabi ama. bizim tabi istediğimiz şey değil.bizim tabi istediğimiz şey değil.

Fakat biz çocuklarımıza bu terbiyeyi veremiyoruz.


Fakat biz çocuklarımıza bu terbiyeyi veremiyoruz.
Onlar mülklerimizden dolayı, varlık içerisinde bir benlikle büyüyorlar.Onlar mülklerimizden dolayı, varlık içerisinde bir benlikle büyüyorlar. Bu benlikle büyüyüşleri deBu benlikle büyüyüşleri de iyi bir netice vermiyor.iyi bir netice vermiyor.

Bu nâsın emin oluşuna, herkesin böyle emin oluşuna


Bu nâsın emin oluşuna, herkesin böyle emin oluşuna
şârihler demişler ki:şârihler demişler ki:

“—Cingenler de bunun içerisine dahil olması lazım.


“—Cingenler de bunun içerisine dahil olması lazım.
kimse hakiki mü’minden zarar görmez.kimse hakiki mü’minden zarar görmez. Ne hayvan, ne mahlûk, ne insan…”Ne hayvan, ne mahlûk, ne insan…”

İnsan bir sineği bile öldürürken yüreğinin acıması lazım:


İnsan bir sineği bile öldürürken yüreğinin acıması lazım:


“—Bu bana zararlıdır.


“—Bu bana zararlıdır.
Hükümde verilmiştir bunun öldürülmesine.Hükümde verilmiştir bunun öldürülmesine. ama, Allah da yaratmıştır bu mahlûku.”ama, Allah da yaratmıştır bu mahlûku.” derken içinin sızlayarak onu öldürmesi lazım!derken içinin sızlayarak onu öldürmesi lazım!

Mü’min böyle olunca bir de müslimi tarif ediyor:


Mü’min böyle olunca bir de müslimi tarif ediyor:


Ve’l-müslimü men selime’l-müslimûne


Ve’l-müslimü men selime’l-müslimûne
Bunlar hepBunlar hep her Müslüman'ın ezberlemesi lazım.her Müslüman'ın ezberlemesi lazım. Ve’l-müslimü men selime’l-müslimûn burda ayırdıVe’l-müslimü men selime’l-müslimûn burda ayırdı men selime’l-müslimûne min lisânihî ve yedihîmen selime’l-müslimûne min lisânihî ve yedihî Bütün müslümanlar senin elindenBütün müslümanlar senin elinden iki şeyden eziyat. Bir eldeniki şeyden eziyat. Bir elden bir de dilden. Diliyle insanıbir de dilden. Diliyle insanı

Hamdi Efendi [Muhammed Hamdi Yazır] daha ileri gitmiş:


Hamdi Efendi [Muhammed Hamdi Yazır] daha ileri gitmiş:


"Veylün li-külli hümezetin lümezeh" (Hümeze:104/1)


"Veylün li-külli hümezetin lümezeh" (Hümeze:104/1)


Gözleriyle şöyle bir bakıyor. Hani insan


Gözleriyle şöyle bir bakıyor. Hani insan
sevmediğine şöyle dik dik, sert sert bakarsevmediğine şöyle dik dik, sert sert bakar gözüyle, kaşıyla… Bunu da bunun içerisine sokmuş.gözüyle, kaşıyla… Bunu da bunun içerisine sokmuş. Bu bakış da insanın bazı şişesine yeter yani haline göreBu bakış da insanın bazı şişesine yeter yani haline göre

Binaen aleyh, müslümanın hiçbirisi


Binaen aleyh, müslümanın hiçbirisi
senin ne elinden ne de dilinden zarar görmeyecek,senin ne elinden ne de dilinden zarar görmeyecek, sâlim olacak.sâlim olacak.

Muhacir Kim?


Muhacir Kim?


men hecere’s-sûi


men hecere’s-sûi
"Muhacir de bütün fenalıkları terk edebilen adamdır""Muhacir de bütün fenalıkları terk edebilen adamdır"

Yoksa buradan kalkmışsın da Mekke’ye hicret etmişsin.


Yoksa buradan kalkmışsın da Mekke’ye hicret etmişsin.
Orada mücavir kalmışsın. Olmaz.Orada mücavir kalmışsın. Olmaz.

Bizim büyüklerimiz, mesela İmam-ı Âzâm da


Bizim büyüklerimiz, mesela İmam-ı Âzâm da
mücâvereti bize layık görmemiş. Yok demiş!mücâvereti bize layık görmemiş. Yok demiş!

“—Haccı bitirdin mi, dön memleketine!”


“—Haccı bitirdin mi, dön memleketine!”


“—Niçin?”


“—Niçin?”


“—Sen oraya layık değilsin.


“—Sen oraya layık değilsin.
Değil mi? Sen oraya layık değilsin.Değil mi? Sen oraya layık değilsin. Çünkü senin içinden geçecek ufacık bir kuruntu, vesveseÇünkü senin içinden geçecek ufacık bir kuruntu, vesvese orada derhal defterine işlenir. Burada, yaparsan işlenir,orada derhal defterine işlenir. Burada, yaparsan işlenir, yapmadıkça yazılmaz defterine.yapmadıkça yazılmaz defterine. Oradaysa içinden geçen de deftere geçer.Oradaysa içinden geçen de deftere geçer. Onun için, sen daha oraya layık değilsin. Hadi dön memleketine!” demiş.Onun için, sen daha oraya layık değilsin. Hadi dön memleketine!” demiş.

Orada haklı.


Orada haklı.


hecere’s-sûi


hecere’s-sûi
Kötülükleri terk edeceksin. Bu kötülüklerin terki deKötülükleri terk edeceksin. Bu kötülüklerin terki de Kolay bir şey değil ha! Lafla olan bir şey değil.Kolay bir şey değil ha! Lafla olan bir şey değil. Şimdi alıştığımız bir sigara var. Kim bu sigaranın faydasını,Şimdi alıştığımız bir sigara var. Kim bu sigaranın faydasını, lüzumunu, vücûbunulüzumunu, vücûbunu söyleyebilir? Herkes bundan müştekîdir.söyleyebilir? Herkes bundan müştekîdir.

Keseye de zarar, aileye de zarar,


Keseye de zarar, aileye de zarar,
cemiyete de zarar. Her tarafa zarar...cemiyete de zarar. Her tarafa zarar... Fakat şimdi gel de bırak bakalım!Fakat şimdi gel de bırak bakalım! Önemli bir sebep olacak da hasta olacak,Önemli bir sebep olacak da hasta olacak, Doktor diyecek ki:Doktor diyecek ki:

“—Sakın içme ha! Ölürsün.”


“—Sakın içme ha! Ölürsün.”


Ölürsün dedi mi korkacak.


Ölürsün dedi mi korkacak.
İçmeyecek yahut azaltacak, sonra “Yavaş yavaş bırakırım!” diyecek.İçmeyecek yahut azaltacak, sonra “Yavaş yavaş bırakırım!” diyecek.

Demek ki kötülüklerin bırakılması çok zor.


Demek ki kötülüklerin bırakılması çok zor.
En basiti bu. Tabi daha büyük fenalıklar var. Onlara alışılınca, onların terki deEn basiti bu. Tabi daha büyük fenalıklar var. Onlara alışılınca, onların terki de hiç mümkün olmuyor. Onun için Cenab-ı Hak bu kötülüklerden de kurtulmakhiç mümkün olmuyor. Onun için Cenab-ı Hak bu kötülüklerden de kurtulmak çarelerini bizlere lütf u ihsan buyursun...çarelerini bizlere lütf u ihsan buyursun...

Şimdi bu birinci faslı


Şimdi bu birinci faslı
evvelki derslerimizde izah ettik.evvelki derslerimizde izah ettik. Yine geçenki dersimizden kalan.Yine geçenki dersimizden kalan.

Ve’llezî nefsî bi-yedihî,


Ve’llezî nefsî bi-yedihî,
lâ y edhulü’l-cennete abdünlâ y edhulü’l-cennete abdün lâ ye’menü câruhû bevâikahû.lâ ye’menü câruhû bevâikahû.

Nefsin yed-i kudretinde olan


Nefsin yed-i kudretinde olan
Allah-u Azimüşşan'aAllah-u Azimüşşan'a yemin derim ki bir müminyemin derim ki bir mümin bir kimse cennete girmez. Komşusubir kimse cennete girmez. Komşusu onun şerrindenonun şerrinden rahatta olmadıkça. Komşusurahatta olmadıkça. Komşusu onun şerrinden emin olmadıkça hiç kimseninonun şerrinden emin olmadıkça hiç kimsenin cennete girmeye hakkı yokcennete girmeye hakkı yok Herkes, “Bu benim komşum çok iyidir!” diyebilir mi?. Buna imkan var mı?Herkes, “Bu benim komşum çok iyidir!” diyebilir mi?. Buna imkan var mı? Ancak evliya olursa olur. Evliya olmadıkça birisi beğenir, birisi beğenmez.Ancak evliya olursa olur. Evliya olmadıkça birisi beğenir, birisi beğenmez. Herkese böyle iyi olabilmek kolay iş değil.Herkese böyle iyi olabilmek kolay iş değil.

Onun için komşu haklarıyla ilgili


Onun için komşu haklarıyla ilgili
yine Ahmed Naîm Efendiyine Ahmed Naîm Efendi Buharî’sinde [Tecrîd-i Sarih Tercümesi] çok geniş tafsilat veriyor.Buharî’sinde [Tecrîd-i Sarih Tercümesi] çok geniş tafsilat veriyor.

Komşu hakkı evvela kırktan başlar. Kırk ev sağdan, kırk ev soldan,


Komşu hakkı evvela kırktan başlar. Kırk ev sağdan, kırk ev soldan,
kırk ev önden, kırk ev arkadankırk ev önden, kırk ev arkadan bir mahalle teşkil eder. Bunlar kardeştir. Komşu haklarıbir mahalle teşkil eder. Bunlar kardeştir. Komşu hakları olmak üzere birbirlerininolmak üzere birbirlerinin muini, zahiri, canıdır adeta.muini, zahiri, canıdır adeta. Birbirlerini korumakla da mükelleftirler.Birbirlerini korumakla da mükelleftirler.

“—Kim açtır, kim toktur, kimin neye ihtiyacı vardır?” gözetleyecek bunları.


“—Kim açtır, kim toktur, kimin neye ihtiyacı vardır?” gözetleyecek bunları.


Bunun için teşkilat yapılacak.


Bunun için teşkilat yapılacak.
Mahallenin muhtarı mıdır?Mahallenin muhtarı mıdır? Büyüğü müdür? Mahallesinin insanlarının durumunu bilecek.Büyüğü müdür? Mahallesinin insanlarının durumunu bilecek. Muhtaç olanlara bir muhtaç listesi yapacak.Muhtaç olanlara bir muhtaç listesi yapacak. "Mahallemizde şu kadar kimse muhtaç durumdadır.""Mahallemizde şu kadar kimse muhtaç durumdadır." Böyle lalettayin herkesin istediğine yardım etmesi doğru değil.Böyle lalettayin herkesin istediğine yardım etmesi doğru değil. Çünkü faraza birisine yardım edeceksiniz. o yardım eder, o yardım ederÇünkü faraza birisine yardım edeceksiniz. o yardım eder, o yardım eder o adam çok zengin olur.o adam çok zengin olur. “Muhtaç değilim!” de demez.“Muhtaç değilim!” de demez. Çünkü para tatlı bir şey. Fakat öte tarafta hakikaten muhtaç birisi vardır,Çünkü para tatlı bir şey. Fakat öte tarafta hakikaten muhtaç birisi vardır, Onun da hiç kimseye yanına sokulmaz.Onun da hiç kimseye yanına sokulmaz.

Onun için kontrolcü bir Adam olacak.


Onun için kontrolcü bir Adam olacak.
Kimler muhtaçtır? Kimler zarurettedir?Kimler muhtaçtır? Kimler zarurettedir? Liste halinde toplanır.Liste halinde toplanır. O toplanan yiyecek mi, içecek mi, para mı o muhtaçlaraO toplanan yiyecek mi, içecek mi, para mı o muhtaçlara tevdi olur. En doğrusu, en kolayı da bu olsa gerek. Maaleseftevdi olur. En doğrusu, en kolayı da bu olsa gerek. Maalesef buna da becerdiğimiz yok. En basit bir şeydir bu.buna da becerdiğimiz yok. En basit bir şeydir bu.

Şimdi mü’min, hepsi bizden emin olması için


Şimdi mü’min, hepsi bizden emin olması için
Peygamber SAS’in sözlerine dönelim.Peygamber SAS’in sözlerine dönelim. Şimdi Buhari ve Müslim’den naklen Efendimiz SAS buyurmuş ki:Şimdi Buhari ve Müslim’den naklen Efendimiz SAS buyurmuş ki:

Men kâne yü’minü bi’llâhi ve’l-yevmil-ahiri, felâ yü’zi cârehû


Men kâne yü’minü bi’llâhi ve’l-yevmil-ahiri, felâ yü’zi cârehû
“Allah Celle ve A’lâ’ya ve Rasûlüne ve ahiret gününe inanan,“Allah Celle ve A’lâ’ya ve Rasûlüne ve ahiret gününe inanan, iman eden hiçbir mü’min, komşusuna eza etmesin.”iman eden hiçbir mü’min, komşusuna eza etmesin.”

Komşuya eza imanın zıddıdır. İmanı olan, Allah’a ve ahirete inanan insan…


Komşuya eza imanın zıddıdır. İmanı olan, Allah’a ve ahirete inanan insan…
Allah’a ve ahirete dedi miydiAllah’a ve ahirete dedi miydi peygamberlere ve kitaplara iman ve diğerleri de bunların içine dâhildir.peygamberlere ve kitaplara iman ve diğerleri de bunların içine dâhildir. Kitaba, Allah’a ve Rasûlüne inanan insan,Kitaba, Allah’a ve Rasûlüne inanan insan, komşusuna eziyet etmeyecek, edemeyecek.komşusuna eziyet etmeyecek, edemeyecek.

Bu bizim


Bu bizim
iman sıfatımızla veiman sıfatımızla ve hareketlerimiz taban tabana zıt.hareketlerimiz taban tabana zıt. Kendimiz ortadayız çünkü.Kendimiz ortadayız çünkü. Ortada olduğumuz için etrafımızdaki geçindiğimiz insanlara şöyle bakarız:Ortada olduğumuz için etrafımızdaki geçindiğimiz insanlara şöyle bakarız:

“—Bizden acaba kimler emindir,


“—Bizden acaba kimler emindir,
Kimler değildir?"Kimler değildir?" Tabii herkes kendisini bilir. Şimdi komşununTabii herkes kendisini bilir. Şimdi komşunun eziyet edip etmemesi başka,eziyet edip etmemesi başka, senin eziyet edip etmemende başka.senin eziyet edip etmemende başka. Sen eziyet etmezsin belki, iyi insansın,Sen eziyet etmezsin belki, iyi insansın, kamil insansın. Kimseye bir ihtiyacın da yok.kamil insansın. Kimseye bir ihtiyacın da yok. Herkesle iyi geçinmeyi şiar edinmişsin, geçinirsin.Herkesle iyi geçinmeyi şiar edinmişsin, geçinirsin.

Fakat olur ya bu insanların tabiatları muhtelif.


Fakat olur ya bu insanların tabiatları muhtelif.
Bakıyorsun ki o komşu çok acuze, efendimBakıyorsun ki o komşu çok acuze, efendim dili berbat, Eli berbat, her şeyi berbat. Seni rahatsız ediyor.dili berbat, Eli berbat, her şeyi berbat. Seni rahatsız ediyor. Şimdi bu seni rahatsız edene karşı nasıl muamelede bulunmak lazım?Şimdi bu seni rahatsız edene karşı nasıl muamelede bulunmak lazım?

“—Rahatsız edene karşı


“—Rahatsız edene karşı
mukabele mi yapıp da onu susturalım yoksamukabele mi yapıp da onu susturalım yoksa sabr u tahammül ilesabr u tahammül ile onu uslandıralım mı?”onu uslandıralım mı?”

Sopayı, dövmeyi, vurmayı


Sopayı, dövmeyi, vurmayı
kesmeyi kim olsa yapar, gücü yettikten sonra…kesmeyi kim olsa yapar, gücü yettikten sonra… Ama hüner o değil.Ama hüner o değil. Sen onu döversen, o da seni dövecek tabii... O da sana vuracak olmaz.Sen onu döversen, o da seni dövecek tabii... O da sana vuracak olmaz.

Ya onları sabr u tahammül,


Ya onları sabr u tahammül,
ilim ve hilimleilim ve hilimle mağlup edeceksin. Ve onu susturacak ve mahcup edeceksin.mağlup edeceksin. Ve onu susturacak ve mahcup edeceksin. Onu susturup mahcup etmek ilim ve hilimle olur.Onu susturup mahcup etmek ilim ve hilimle olur. Onun için sen.Onun için sen. bu ezaya tahammül et.bu ezaya tahammül et. Buna alışmak lazım.Buna alışmak lazım.

İlim nasıl taleple oluyorsa


İlim nasıl taleple oluyorsa
ilmi mektebe gitmedikçe, hocaya gitmedikçeilmi mektebe gitmedikçe, hocaya gitmedikçe okumak nasıl mümkün olmuyorsa hilim denilen ahlakıdaokumak nasıl mümkün olmuyorsa hilim denilen ahlakıda tahallümle oradan alacaksın.tahallümle oradan alacaksın. Yani hilim sahipleriyleYani hilim sahipleriyle olan temasının neticesinde sana da hilim geçecek.olan temasının neticesinde sana da hilim geçecek.

Yoksa sen böyle bir hilim sahibine hizmet etmeden,


Yoksa sen böyle bir hilim sahibine hizmet etmeden,
o hilmin nasıl olacağını öğrenmeden.o hilmin nasıl olacağını öğrenmeden. “Kendi kendime ben de halim olayım!” dersen, olmaz.“Kendi kendime ben de halim olayım!” dersen, olmaz.

Halim, sıfattır.


Halim, sıfattır.
Gafûrun halîm Cenab-ı Hakk’ın sıfatlarından bir sıfat.Gafûrun halîm Cenab-ı Hakk’ın sıfatlarından bir sıfat. O sıfatı kesbedecekO sıfatı kesbedecek kimseleri bulacaksın, onlardan hilim öğreneceksin.kimseleri bulacaksın, onlardan hilim öğreneceksin.

Onun için Cenab-ı Peygamber velayihü zicat.


Onun için Cenab-ı Peygamber velayihü zicat.


Ve men kâne yü’minü bi’llâhi ve’l-yevmi’l-âhiri,


Ve men kâne yü’minü bi’llâhi ve’l-yevmi’l-âhiri,
felyükrim dayfehûfelyükrim dayfehû Misafirine ikram etsin. Allah'a imanMisafirine ikram etsin. Allah'a iman ve ahirete iman eden insanve ahirete iman eden insan misafirine de ikram etsin.misafirine de ikram etsin. Şimdi bugün akla bir ders gelecek.Şimdi bugün akla bir ders gelecek. Ona bakarken bu hadisin içerisinde bir şeye rast geldimOna bakarken bu hadisin içerisinde bir şeye rast geldim

Efendimiz SAS bir gâvuru misafir edinmiş.


Efendimiz SAS bir gâvuru misafir edinmiş.
Gâvur… Dikkat edin buna!Gâvur… Dikkat edin buna! Bir gâvuru Resulullah SAS misafir edinmiş.Bir gâvuru Resulullah SAS misafir edinmiş. Demiş ki eshabına:Demiş ki eshabına:

“—Buna bir koyunun sütünü sağıp verin!”


“—Buna bir koyunun sütünü sağıp verin!”


Sağmışlar bir koyunun sütünü, vermişler.


Sağmışlar bir koyunun sütünü, vermişler.
Gâvurun karnı doymamış bir koyunun sütü az gelmişGâvurun karnı doymamış bir koyunun sütü az gelmiş

“—Bir daha verin!” demiş. Efendimiz SAS


“—Bir daha verin!” demiş. Efendimiz SAS


Yedi tane koyun sağmışlar


Yedi tane koyun sağmışlar
ve içirmişler gâvura, ancak onunla doymuş.ve içirmişler gâvura, ancak onunla doymuş. Fakat gördüğü iltifattan dolayı da.Fakat gördüğü iltifattan dolayı da. iman-ı İslam'a müşerref olmuş;iman-ı İslam'a müşerref olmuş;

“—Lâ ilâhe illa’llah, Muhammedün rasûlü’llah” demiş ve müslüman olmuş.


“—Lâ ilâhe illa’llah, Muhammedün rasûlü’llah” demiş ve müslüman olmuş.


Sabahleyin demiş ki Efendimiz:


Sabahleyin demiş ki Efendimiz:


“—Yine buna süt sağın ve verin!” demiş.


“—Yine buna süt sağın ve verin!” demiş.


Bu sefer bir koyunun sütüyle doymuş.


Bu sefer bir koyunun sütüyle doymuş.


Bu alttaki gelecek hadis de


Bu alttaki gelecek hadis de


RE. 230/4 El-mü’minü ye’külü fî miain vâhidin,


RE. 230/4 El-mü’minü ye’külü fî miain vâhidin,
ve’l-kâfiru ye’külü fî seb’ati em’àin.ve’l-kâfiru ye’külü fî seb’ati em’àin.

“Mü’min bir bağırsağıyla yer.


“Mü’min bir bağırsağıyla yer.
bir bağırsaklıyız canım gavurun bağırsağıyla bizim bağırsakımız ayrı mıbir bağırsaklıyız canım gavurun bağırsağıyla bizim bağırsakımız ayrı mı hep bir yaradılış. Ya oradahep bir yaradılış. Ya orada mana itibarlı çok incelikler var.mana itibarlı çok incelikler var. Mü'min aza kanaat eder.Mü'min aza kanaat eder. azla doyar. Hırs mü'minlerle yakışmaz.azla doyar. Hırs mü'minlerle yakışmaz. Çok yemekte yakışmaz bu ayrı bir ders onu bırakacağız şimdi.Çok yemekte yakışmaz bu ayrı bir ders onu bırakacağız şimdi.

Peygamber SAS bir gâvuru böyle misafir etmiş.


Peygamber SAS bir gâvuru böyle misafir etmiş.
O da gördüğü bu ikramdan dolayı da iman etmiş.O da gördüğü bu ikramdan dolayı da iman etmiş.

İbrahim AS zamanında da böyle olmuştu.


İbrahim AS zamanında da böyle olmuştu.
İbrahim AS’a bir gâvur gelmişti. İbrahim AS evvela ona iman teklif etti:İbrahim AS’a bir gâvur gelmişti. İbrahim AS evvela ona iman teklif etti:

O dedi ki "Yok etmem."


O dedi ki "Yok etmem."


“—Gel yapma, etme; iman et! Ben gâvura ekmem vermem!”


“—Gel yapma, etme; iman et! Ben gâvura ekmem vermem!”
deyince, Cenâb-ı Hak tarafından vahiy geldi:deyince, Cenâb-ı Hak tarafından vahiy geldi:

“—Ya İbrahim! Ben o gavuru doksan senedir besliyorum da


“—Ya İbrahim! Ben o gavuru doksan senedir besliyorum da
sen ona bir lokma ekmek vermeyi çok gördün ha!” Koştu hemen.sen ona bir lokma ekmek vermeyi çok gördün ha!” Koştu hemen.

“—Gel gel!” dedi yakaladı bir yerde, getirdi.


“—Gel gel!” dedi yakaladı bir yerde, getirdi.


“—Neden çağırıyorsun beni?” dedi o adam.


“—Neden çağırıyorsun beni?” dedi o adam.


“—Rabbim böyle dedi bana…”


“—Rabbim böyle dedi bana…”


“—Ben de şimdi iman ettim” dedi o gavur.


“—Ben de şimdi iman ettim” dedi o gavur.
Hikmet var içerisinde.Hikmet var içerisinde. Şimdi ikinci misafirine ikram etmekti. Üçüncü buyruk:Şimdi ikinci misafirine ikram etmekti. Üçüncü buyruk:

Ve men kâne yü’minü bi’llâhi ve’l-yevmi’l-âhiri,


Ve men kâne yü’minü bi’llâhi ve’l-yevmi’l-âhiri,
felyekul hayren ev li-yasmut.felyekul hayren ev li-yasmut.

Ya hayır söyle. Biliyorsan bir hayır söyle.


Ya hayır söyle. Biliyorsan bir hayır söyle.
Bilmiyorsan sükût et!Bilmiyorsan sükût et! Bugünkü manzaralarımızı şöyle bir tatbik ederseniz, bizimBugünkü manzaralarımızı şöyle bir tatbik ederseniz, bizim saatlerimiz hemen hemen boşa gidiyor.saatlerimiz hemen hemen boşa gidiyor. Boş ve faydasız sözlerleBoş ve faydasız sözlerle dedikodu dediğimizdedikodu dediğimiz faydasız, boş sözlerle ömrümüzfaydasız, boş sözlerle ömrümüz tükenip gidiyor. Hayır yok çünkü.tükenip gidiyor. Hayır yok çünkü.

Müslim’in ikinci bir rivayeti:


Müslim’in ikinci bir rivayeti:


Ve men kâne yü’minu bi’llâhi ve’l-yevmi’l-âhiri


Ve men kâne yü’minu bi’llâhi ve’l-yevmi’l-âhiri
felyuhsin ilâ cârihîfelyuhsin ilâ cârihî

“—Et-tekrâru ahsen, velev kâne yüz seksen.” diye bir tabir vardır.


“—Et-tekrâru ahsen, velev kâne yüz seksen.” diye bir tabir vardır.
Tekrarda fevâit (fayda) çoktur.Tekrarda fevâit (fayda) çoktur.

Bunlar mesela İslâm'ın adabıdır.


Bunlar mesela İslâm'ın adabıdır.
Fakat en mühim şeyleridir.Fakat en mühim şeyleridir. İslâm'a en yakışan şey bu.İslâm'a en yakışan şey bu. Bunları müslümanlar benimsemeli. Benimsedikleri gün kurtulurlar.Bunları müslümanlar benimsemeli. Benimsedikleri gün kurtulurlar. Müslümanın kurtuluşu bunları benimsemelerine bağlı.Müslümanın kurtuluşu bunları benimsemelerine bağlı. Müslüman ne zaman bunları benimser,Müslüman ne zaman bunları benimser, o zaman kurtulur. Yoksa lafla kurtulursun,o zaman kurtulur. Yoksa lafla kurtulursun, dünya senin olsa kurtulamazsın.dünya senin olsa kurtulamazsın.

Diyor ki yine Efendimiz Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem.


Diyor ki yine Efendimiz Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem.
ashabına, mâ fîkûnne fîzîne.ashabına, mâ fîkûnne fîzîne. Zina hakkında ne dersiniz. Diyorlar ki:Zina hakkında ne dersiniz. Diyorlar ki:

"-Allah onu haram etmiştir. Resûlullah da haram etmiştir."


"-Allah onu haram etmiştir. Resûlullah da haram etmiştir."
Kitab-ı İlâhide de haramdır.Kitab-ı İlâhide de haramdır. Kıyamete kadar da haramdır."Kıyamete kadar da haramdır."

Ama zinanın çeşidi var.


Ama zinanın çeşidi var.
İnsanın dışarıdaki yabancılarla yaptığıİnsanın dışarıdaki yabancılarla yaptığı zinayla, komşusuyla yaptığı zina arasında çokzinayla, komşusuyla yaptığı zina arasında çok büyük farklar var. Onun için onu söylerkenbüyük farklar var. Onun için onu söylerken aslında komşuya karşı gerek zina ve gerek başka muamelerinaslında komşuya karşı gerek zina ve gerek başka muamelerin çok daha çirkin olduğunu.çok daha çirkin olduğunu. belirtmek için söylemişler.belirtmek için söylemişler. Yine buyuruyor ki,Yine buyuruyor ki, Lâ yetuklul cennete men lâ yü'minü câbuhu bebâk.Lâ yetuklul cennete men lâ yü'minü câbuhu bebâk. Yukarı kadrası 3 defa tekrardır.Yukarı kadrası 3 defa tekrardır. Va’llàhi lâ yü’minü, va’llàhi lâ yü’minü, va’llàhi lâ yü’minü.Va’llàhi lâ yü’minü, va’llàhi lâ yü’minü, va’llàhi lâ yü’minü.

Yine Müslümin bir rivayeti, Buharinin de rivayetidir.


Yine Müslümin bir rivayeti, Buharinin de rivayetidir.


Ne kadar mühimdir ki


Ne kadar mühimdir ki
Rasûlüllah bunu üç kere tekrar ediyor.Rasûlüllah bunu üç kere tekrar ediyor. "Vallâhi mü'min olmaz!" Yemin ediyor."Vallâhi mü'min olmaz!" Yemin ediyor. Vallàhi’deki vav kasem vavıdır. Yemin vavıdır.Vallàhi’deki vav kasem vavıdır. Yemin vavıdır. Bu yemin vavı ile yemin ederek Vallahi mü'min olmaz.Bu yemin vavı ile yemin ederek Vallahi mü'min olmaz. öyle “Lâ ilâhe illa’llah, Muhammedün rasûlü’llah.” demekle olmaz!öyle “Lâ ilâhe illa’llah, Muhammedün rasûlü’llah.” demekle olmaz! Nasıl olacak? AncakNasıl olacak? Ancak

lâ ye’menü câruhû bevâikahû


lâ ye’menü câruhû bevâikahû


Ne zaman senin komşun senin şerrinden emin olacak


Ne zaman senin komşun senin şerrinden emin olacak
o zaman imanın senin iman olacak. Şarta bağlıyor. o zaman imanın senin iman olacak. Şarta bağlıyor.

Bunu da böyle hadislerle izah ettikten sonra


Bunu da böyle hadislerle izah ettikten sonra


Ve’llezî nefsî bi-yedihî,


Ve’llezî nefsî bi-yedihî,
lâ yü’minü abdünlâ yü’minü abdün hattâ yuhibbe li- cârihî, mâ yuhibbu li-nefsihîhattâ yuhibbe li- cârihî, mâ yuhibbu li-nefsihî

Kendisi için neler istiyor insan; rahatlık ister,


Kendisi için neler istiyor insan; rahatlık ister,
huzur ister… Her şey ister.huzur ister… Her şey ister. Bu istediklerini komşusu içinBu istediklerini komşusu için istemedikçe yahut kardeşi için istemedikçe.istemedikçe yahut kardeşi için istemedikçe. o mü’min, mü’min sayılmaz. Adı mü’mindir,o mü’min, mü’min sayılmaz. Adı mü’mindir, zuefadandır yani.zuefadandır yani.

Yine buyuruyorlar ki:


Yine buyuruyorlar ki:
ispatla dediğiniz zaman şöyle bir şey buluyorum.ispatla dediğiniz zaman şöyle bir şey buluyorum.

Bir mahalleye bir komşu gelmiş, oturmuş.


Bir mahalleye bir komşu gelmiş, oturmuş.
Fakat orada birFakat orada bir rahatsız edici adam, o adama çok eza etmiş.rahatsız edici adam, o adama çok eza etmiş. Yabancı birisi bir mahalleye geldi miydi,Yabancı birisi bir mahalleye geldi miydi, onun başına musallat olanlar çok olur.onun başına musallat olanlar çok olur. Buna da böyle musallat olmuş biri.Buna da böyle musallat olmuş biri. Rasûlüllah’a şikâyet etmiş:Rasûlüllah’a şikâyet etmiş:

“—Ya Rasûlüllah! Ben filan mahalleye taşındım.


“—Ya Rasûlüllah! Ben filan mahalleye taşındım.
Fakat orada filan insan beni çok ezâlandırıyor,Fakat orada filan insan beni çok ezâlandırıyor, bana çok cefalar ediyor. En yakın olan bana.”bana çok cefalar ediyor. En yakın olan bana.”

Efendimiz SAS, Hz. Ebû Bekir’i, Hz. Ömer’i ve Hz. Ali’yi yollamış.


Efendimiz SAS, Hz. Ebû Bekir’i, Hz. Ömer’i ve Hz. Ali’yi yollamış.


“—Gidin mescidin kapısına,


“—Gidin mescidin kapısına,
deyin ki:deyin ki: Bunu ilan edin. Deyin ki: Kırk ev birbirleriyle komşu sayılır.Bunu ilan edin. Deyin ki: Kırk ev birbirleriyle komşu sayılır. Binaen aleyh komşusuna eza eden,Binaen aleyh komşusuna eza eden, komşusunu korkutan cennete girmeyecek.komşusunu korkutan cennete girmeyecek. Duysunlar da kimse komşusunu rahatsız etmesin.”Duysunlar da kimse komşusunu rahatsız etmesin.”

Adam bundan mütenebbih olmamış.


Adam bundan mütenebbih olmamış.


Hadisin arkasında bunu almamışım ama...


Hadisin arkasında bunu almamışım ama...


Sonra mağdur adama demiş ki:


Sonra mağdur adama demiş ki:


“—Sen eşyalarını çıkar, sokak ortasına dök. Herkes sana sorar:


“—Sen eşyalarını çıkar, sokak ortasına dök. Herkes sana sorar:
‘Sana ne oldu da bu eşyaları evin içinden çıkardın sokağa döktün?’‘Sana ne oldu da bu eşyaları evin içinden çıkardın sokağa döktün?’ Sen de dersin ki: ‘Filan komşu beni rahatsız ediyor. Onun şerrindenSen de dersin ki: ‘Filan komşu beni rahatsız ediyor. Onun şerrinden kaçtım. İşte artık sokakta kalacağım.’kaçtım. İşte artık sokakta kalacağım.’ Herkes ona bir lanet eder.Herkes ona bir lanet eder. Bu laneti o da duyar. Pişman olur. ‘Halkın lanetine uğruyorum.Bu laneti o da duyar. Pişman olur. ‘Halkın lanetine uğruyorum. Ben bu insana bir daha eza etmeyeceğim!’ diye tövbekâr olur.Ben bu insana bir daha eza etmeyeceğim!’ diye tövbekâr olur. Sen de bu durumdan kurtulursun.” demiş.Sen de bu durumdan kurtulursun.” demiş.

Şimdi bunları Efendimiz (Sav) anlatırken buyuruyor ki yine.


Şimdi bunları Efendimiz (Sav) anlatırken buyuruyor ki yine.


Lâ yestakîmu


Lâ yestakîmu
Bunlar imana bağlı.Bunlar imana bağlı. Lâ yestakîmu imânü abdinLâ yestakîmu imânü abdin Kulun imanı doğru olmaz.Kulun imanı doğru olmaz. Senin imanın ne zaman doğru olur, senden herkes o zaman emniyette olur.Senin imanın ne zaman doğru olur, senden herkes o zaman emniyette olur. O emniyetin tesisiO emniyetin tesisi senin imanındaki doğruluğa bağlı.senin imanındaki doğruluğa bağlı.

Lâ yestakîmu imânü abdin


Lâ yestakîmu imânü abdin
Bu iman da doğru olmaz.Bu iman da doğru olmaz. hattâ yestakîme kalbühûhattâ yestakîme kalbühû Ne zaman gönül düzelir, doğru olur gönül, Allah’tan korkar;Ne zaman gönül düzelir, doğru olur gönül, Allah’tan korkar; ondan sonra o imanın müstakim olur.ondan sonra o imanın müstakim olur.

Yine buyuruyor ki:


Yine buyuruyor ki:


ve lâ yestakîmü kalbühû hattâ yestakîme lisânühû


ve lâ yestakîmü kalbühû hattâ yestakîme lisânühû
“Dil doğru olmadıkça kalp de doğru olmaz.“Dil doğru olmadıkça kalp de doğru olmaz. Yani bunların hepsi birbirine kilitlenmiş.Yani bunların hepsi birbirine kilitlenmiş. Dil gönüle, gönül dile bağlı.Dil gönüle, gönül dile bağlı. İkisi birbirinin mütemmimi. Ne zamanİkisi birbirinin mütemmimi. Ne zaman ikisi birden düzgün olursa o zaman iman dürüst olur.”ikisi birden düzgün olursa o zaman iman dürüst olur.”

Onu da geçen yine izah etmiştim


Onu da geçen yine izah etmiştim
şimdi yine tekrarlayayım:şimdi yine tekrarlayayım: Muharebeye girmişler. Bir tane cengâver adam cesurMuharebeye girmişler. Bir tane cengâver adam cesur muharebe etmesini de iyi biliyor.muharebe etmesini de iyi biliyor. Titretiyor ortalığı, düşman ordusunu altüst ediyor.Titretiyor ortalığı, düşman ordusunu altüst ediyor. Herkes hayran olmuş “Ne güzel dövüşüyor?” diye.Herkes hayran olmuş “Ne güzel dövüşüyor?” diye. Rasûlüllah demiş ki “Cehennemliktir o adam.”Rasûlüllah demiş ki “Cehennemliktir o adam.” Ooo hepsi şimdi korkuya düşmüşler.Ooo hepsi şimdi korkuya düşmüşler. “Bu böyle cengaver“Bu böyle cengaver ordunun içinde böyle dövüşüyor.ordunun içinde böyle dövüşüyor. Rasûlüllah da buna diyor ki cehennemliktir.Rasûlüllah da buna diyor ki cehennemliktir. Nasıl olur bu?” Bak imanın dil ile olan kısmıylaNasıl olur bu?” Bak imanın dil ile olan kısmıyla gönül ile olan kısmı arasında olan farkıgönül ile olan kısmı arasında olan farkı izah etmek için söylüyorum. Adam en nihayetinde yaralanıyor.izah etmek için söylüyorum. Adam en nihayetinde yaralanıyor. Yaralanınca yaranın acısına tahammül edemiyor,Yaralanınca yaranın acısına tahammül edemiyor, veyahut babayiğitliğine yediremiyorveyahut babayiğitliğine yediremiyor “nasıl yaralandım ben,“nasıl yaralandım ben, nasıl aldım bu yarayı ben” diyerekten intihar ediyor.nasıl aldım bu yarayı ben” diyerekten intihar ediyor. İntihar ediyor.İntihar ediyor. Mü’min intihar eder mi?Mü’min intihar eder mi? İntihar edenler cehennemde ebedî kalacaklarİntihar edenler cehennemde ebedî kalacaklar

Vemen yaktül mü’minen müteammiden


Vemen yaktül mü’minen müteammiden
feceâühü cehennemü haliden fîhâ (Nisâ, 4/93)feceâühü cehennemü haliden fîhâ (Nisâ, 4/93)

Ha mü’mini öldürmüşsün ha kendini öldürmüşsün.


Ha mü’mini öldürmüşsün ha kendini öldürmüşsün.
Kendini öldürmek başkasınıKendini öldürmek başkasını öldürmekten daha beter. Başkası başkadıröldürmekten daha beter. Başkası başkadır sen başkasın… Sen kendine kastediyor,sen başkasın… Sen kendine kastediyor, intihar ediyor, öldürüyorsun demek kiintihar ediyor, öldürüyorsun demek ki Allah’ın takdirine razı olmuyorsun.Allah’ın takdirine razı olmuyorsun.

Şimdi birçok şeyler olur insanların arasında


Şimdi birçok şeyler olur insanların arasında
Paralarını, hesaplarını şaşırıp da iflas edenler olur.Paralarını, hesaplarını şaşırıp da iflas edenler olur. Yahut borçlara düşerler.Yahut borçlara düşerler. “—Öleyim de kurtulayım!” der başka çare bulamaz.“—Öleyim de kurtulayım!” der başka çare bulamaz. İntihar eder, öldürür kendini. Ama ne kadar acı.İntihar eder, öldürür kendini. Ama ne kadar acı. Ebedi cehennemde kalacak. Ne şekilde kendini öldürdüyseEbedi cehennemde kalacak. Ne şekilde kendini öldürdüyse kıyamette de azabı aynı şekilde devam ettirilecek.kıyamette de azabı aynı şekilde devam ettirilecek.

Şimdi bu ikinci daha acı bir şey.


Şimdi bu ikinci daha acı bir şey.
Bu İbn-i İbn Hazretleri'nin
kitabı tergibinden.
Bu İbn-i İbn Hazretleri'nin
kitabı tergibinden.


Men âzâ cârehû


Men âzâ cârehû
“Bir insan komşusuna eza ederse, ne şekilde olursa olsun,“Bir insan komşusuna eza ederse, ne şekilde olursa olsun, fekad âzânîfekad âzânî bilsin ki o eziyeti bana etmiştir.bilsin ki o eziyeti bana etmiştir. Ona ettiği eziyet doğrudan doğruya banadır.Ona ettiği eziyet doğrudan doğruya banadır. Komşuya yapılan bir eziyet doğrudan doğruya banadır.Komşuya yapılan bir eziyet doğrudan doğruya banadır. Ve men âzâniVe men âzâni Bana yapılan bir ezâ,Bana yapılan bir ezâ, fekad âza’llàhufekad âza’llàhu Allah’a yapılan bir ezâ demektir.”Allah’a yapılan bir ezâ demektir.”

Ayet-i Kerimede:


Ayet-i Kerimede:


Ve men hârebe cârehû fekad hàrebeni


Ve men hârebe cârehû fekad hàrebeni


“Kim de komşusuyla dövüşürse benimle dövüşmüş olur.


“Kim de komşusuyla dövüşürse benimle dövüşmüş olur.
Ve men harabenî fakad hareba’llàhu.Ve men harabenî fakad hareba’llàhu. Benimle dövüşen de netice itibariyle Allah’la harb etmiş olur.Benimle dövüşen de netice itibariyle Allah’la harb etmiş olur. Onunla dövüşen de helâk olur.”Onunla dövüşen de helâk olur.”

Şunu da dinleyin!


Şunu da dinleyin!


Harace rasûlü’llah (Sav) fi gâza


Harace rasûlü’llah (Sav) fi gâza
gazaya gidiyor muharebeye…gazaya gidiyor muharebeye… Almış askerini gidiyor. Topladı askeri bir yerde,Almış askerini gidiyor. Topladı askeri bir yerde, dedi ki:dedi ki: Lâ yashabünâ el-yevmLâ yashabünâ el-yevm men âza cârehumen âza cârehu “İçinizde eğer komşusuna eza etmiş bir adam varsa“İçinizde eğer komşusuna eza etmiş bir adam varsa bizden ayrılsın.”bizden ayrılsın.” Bizden ayrılsın. Bizimle beraber düşmanla muharebeye gelmesin o adam.Bizden ayrılsın. Bizimle beraber düşmanla muharebeye gelmesin o adam. Fekàle racülün mine’l-kavmFekàle racülün mine’l-kavm O cemaatten muharebeye giden cemaatten birisi dedi ki:O cemaatten muharebeye giden cemaatten birisi dedi ki:

Ene bültü fî asli hàiti cârî


Ene bültü fî asli hàiti cârî
“Ya Rasûlallah! Ben bugün komşumun duvarına işedim.”“Ya Rasûlallah! Ben bugün komşumun duvarına işedim.” Ene bültü fî asli hàiti cârî “ komşumun duvarına işedim.”Ene bültü fî asli hàiti cârî “ komşumun duvarına işedim.”

Fekàle: Lâ tashabne’l-yevm


Fekàle: Lâ tashabne’l-yevm
“Çekil aramızdan, gelme bugün bizimle harbe…“Çekil aramızdan, gelme bugün bizimle harbe… Gelme bizimle çünkü senin yüzünden biz harbi kaybederiz.”Gelme bizimle çünkü senin yüzünden biz harbi kaybederiz.”

Eyy! Allah bize imdad eylesin…


Eyy! Allah bize imdad eylesin…
Halbuki bu car, bizim kapımızdan dışarıya. Bir de kapımızdan içeri olanHalbuki bu car, bizim kapımızdan dışarıya. Bir de kapımızdan içeri olan aile teşkilatımız var. Evladımız var, kızımız var,aile teşkilatımız var. Evladımız var, kızımız var, damadımız var, kardeşlerimiz var, teyzelerimiz var, dayılarımız var,damadımız var, kardeşlerimiz var, teyzelerimiz var, dayılarımız var, amcalarımız var… Bir de bunlara karşı insanların tutumunu hesaba kat daamcalarımız var… Bir de bunlara karşı insanların tutumunu hesaba kat da imanımızı teraziye koy ve ölç bakalım! Kaç paralık yere gelir.imanımızı teraziye koy ve ölç bakalım! Kaç paralık yere gelir.

Allah affetsin cümlemizi…


Allah affetsin cümlemizi…


Evvelü hasmeyni yevme’l-kıyâmeti cârâni


Evvelü hasmeyni yevme’l-kıyâmeti cârâni
Kıyamette ilk muhakeme komşular arasında olur.Kıyamette ilk muhakeme komşular arasında olur. İlk muhakeme komşular arasındaki rahatsızlıklardan,İlk muhakeme komşular arasındaki rahatsızlıklardan, incinmelerden, kötülüklerden olur.incinmelerden, kötülüklerden olur. Onun için hareketlerimizi ona göre düzenlemeOnun için hareketlerimizi ona göre düzenleme imkânını Cenab-ı Hak cümlemize bağışlasın…imkânını Cenab-ı Hak cümlemize bağışlasın…

Bakın şimdi!


Bakın şimdi!


Bir adam geldi, sordu:


Bir adam geldi, sordu:


“—Yâ Rasûlallah! İnne fülâne ekseru min salâtihâ


“—Yâ Rasûlallah! İnne fülâne ekseru min salâtihâ
ve sadekatihâ ve sıyâmuhâve sadekatihâ ve sıyâmuhâ Filane bir kadın var; çok namaz kılar, çok sadaka verir,Filane bir kadın var; çok namaz kılar, çok sadaka verir, çok da oruç tutar.çok da oruç tutar.

Ğayra ennehâ ü'zi cîrânehâ


Ğayra ennehâ ü'zi cîrânehâ
Yalnız şu kadar ki komşusunu ezâlandırıyor bu kadın.Yalnız şu kadar ki komşusunu ezâlandırıyor bu kadın. Bu kadar namazı var, orucu var, sadakası var amaBu kadar namazı var, orucu var, sadakası var ama ezâdan da geri kalmıyor komşularına, diliyle ezalandırıyor. Ne dersiniz?”ezâdan da geri kalmıyor komşularına, diliyle ezalandırıyor. Ne dersiniz?”

Cenab-ı Peygamber SAS cevaben: “—Onun yeri cehennemdir.” buyurdu.


Cenab-ı Peygamber SAS cevaben: “—Onun yeri cehennemdir.” buyurdu.
bu kadar oruç namaz sadaka felan geçer gider, iyi geçinsinler.bu kadar oruç namaz sadaka felan geçer gider, iyi geçinsinler.

Feinne fülâne yezkuru min kılleti sıyâmihâ ve salâtihâ.


Feinne fülâne yezkuru min kılleti sıyâmihâ ve salâtihâ.
Ve ennehâ yetesaddeku minel esrar minel ıkt ve la tü'zi cîrânehâ Ve ennehâ yetesaddeku minel esrar minel ıkt ve la tü'zi cîrânehâ

Sonra diğer bir kadını tavsif ettiler. Dediler ki:


Sonra diğer bir kadını tavsif ettiler. Dediler ki:


“—Bu kadının orucu azdır, namazı da azdır.


“—Bu kadının orucu azdır, namazı da azdır.
yani faraiz kılar.yani faraiz kılar. Farzları kılar nafile namazı, nafile orucu pek azdır.Farzları kılar nafile namazı, nafile orucu pek azdır. fakat 'yetesaddeku' Unla sütten yapılan bir şey varmışfakat 'yetesaddeku' Unla sütten yapılan bir şey varmış biz de bulamaç mı derler ona? Belki orada da halis sütten,biz de bulamaç mı derler ona? Belki orada da halis sütten, koyun sütünden içine un karıştırarak bulamaç gibi bir şey yapılıyormuş.koyun sütünden içine un karıştırarak bulamaç gibi bir şey yapılıyormuş. Bundan yapıp çok dağıtır, etrafındaki insanlara.Bundan yapıp çok dağıtır, etrafındaki insanlara. 've la tü'zi cîrânehâ' Ama hiç komşularını da rahatsız etmez.'ve la tü'zi cîrânehâ' Ama hiç komşularını da rahatsız etmez. Herkesle iyi geçinir.”Herkesle iyi geçinir.”

Bu hilkat böyle elde olsa da çekip çıkarsan


Bu hilkat böyle elde olsa da çekip çıkarsan
olacak bir şey ama; ne çekip çıkmak biliyor,olacak bir şey ama; ne çekip çıkmak biliyor, ne de laflarla yola geliyor. Allah affetsin kusurlarımızı…ne de laflarla yola geliyor. Allah affetsin kusurlarımızı… Buyuruyor ki Efendimiz SAS:Buyuruyor ki Efendimiz SAS:

“—Kılıyor ya farzlarını, farz oruçlarını tutuyor, başka tutamıyormuş.


“—Kılıyor ya farzlarını, farz oruçlarını tutuyor, başka tutamıyormuş.
Onun yeri cennettir.” Onun yeri cennettir.”

Allah şimdi hepimizi affetsin… Bunun arkası çok ama


Allah şimdi hepimizi affetsin… Bunun arkası çok ama
bu kadarını alabildim. Şimdi bir de altındaki şu hadisi okuyacağız.bu kadarını alabildim. Şimdi bir de altındaki şu hadisi okuyacağız.

RE. 230/4 El-mü’minü ye’külü fî miain vâhidin,


RE. 230/4 El-mü’minü ye’külü fî miain vâhidin,
ve’l-kâfiru ye’külü fî seb’ati em’àin.ve’l-kâfiru ye’külü fî seb’ati em’àin.

sadegarasulullah Taberani, Ahmed ibn-i Hanbel,


sadegarasulullah Taberani, Ahmed ibn-i Hanbel,
Buhàrî, Müslim, TirmizîBuhàrî, Müslim, Tirmizî ve İbn-i Mâce, Abdullah ibn-i Ömer ravileridir.ve İbn-i Mâce, Abdullah ibn-i Ömer ravileridir. Ahmed ibn-i Hanbel'in, Taberaninin,Ahmed ibn-i Hanbel'in, Taberaninin, Buhàrînin, Müslim'in, Tirmizînin ve İbn-i Mâcenin kitabındaBuhàrînin, Müslim'in, Tirmizînin ve İbn-i Mâcenin kitabında Müttefikan bu hadisi zikr etmişler Abdullah ibn-i Ömer RA’dan.Müttefikan bu hadisi zikr etmişler Abdullah ibn-i Ömer RA’dan.

O da diyor ki:


O da diyor ki:


“Mü’min bir bağırsağıyla yer.


“Mü’min bir bağırsağıyla yer.
'Ve’l-kâfiru ye’külü fî seb’ati em’àin''Ve’l-kâfiru ye’külü fî seb’ati em’àin' Kâfir yedi bağırsağıyla yer.Kâfir yedi bağırsağıyla yer.

Şimdi tabii bu hepimizin bildiği bir şey de,


Şimdi tabii bu hepimizin bildiği bir şey de,
“Bir ile yedi nasıl olur?” deyince. Bunu izah ediyor şârihler.“Bir ile yedi nasıl olur?” deyince. Bunu izah ediyor şârihler. Bazı etibba karındaki bağırsakları yediye bölmüş.Bazı etibba karındaki bağırsakları yediye bölmüş. İşte kalın bağırsak, ince bağırsak, müstakim bağırsakİşte kalın bağırsak, ince bağırsak, müstakim bağırsak bilmem ne bağırsak filan diyerekten yediye bölmüş.bilmem ne bağırsak filan diyerekten yediye bölmüş. Fakat, “Bu matlup değildir.Fakat, “Bu matlup değildir. Matlub olan asıl onun az yemesinin işaretidir bu.Matlub olan asıl onun az yemesinin işaretidir bu. Az yediğine işarettir.Az yediğine işarettir. Yoksa karnını tamamıyla doldurmanın ifadesi değil.” demişler.Yoksa karnını tamamıyla doldurmanın ifadesi değil.” demişler.

Bir kısmı da demiş ki: “Göz şehveti, kulak şehveti,


Bir kısmı da demiş ki: “Göz şehveti, kulak şehveti,
ağız burun şehveti, efendim iç şehveti, bir de açlık şehveti.”ağız burun şehveti, efendim iç şehveti, bir de açlık şehveti.”

Mü’min yalnız acıktığı vakit yer.


Mü’min yalnız acıktığı vakit yer.
Acıktığı vakit de açlığını teskin etmek için yer.Acıktığı vakit de açlığını teskin etmek için yer. Ötekisi işte gözü böyle nelere bakıyorsa, kulakları neleri duyuyorsa,Ötekisi işte gözü böyle nelere bakıyorsa, kulakları neleri duyuyorsa, ağzı neleri istiyorsa, burnu neleri istiyorsa hepsini böyle hırsla yer.ağzı neleri istiyorsa, burnu neleri istiyorsa hepsini böyle hırsla yer. Hırsla yer, doymak bilmez.Hırsla yer, doymak bilmez. Onun için mü’min böyle değil az yer.Onun için mü’min böyle değil az yer. Bunun izahını gelecek dersimize bırakalım inşallah.Bunun izahını gelecek dersimize bırakalım inşallah.

Şimdi Hz. Ömer Câbir RA’ı görmüş.


Şimdi Hz. Ömer Câbir RA’ı görmüş.
Bir dirhem et almış, evine götürüyormuş. Demiş ki:Bir dirhem et almış, evine götürüyormuş. Demiş ki:

“—Ne o?”


“—Ne o?”


“—Ya Ömer! Çoluk çocuk et istediler


“—Ya Ömer! Çoluk çocuk et istediler
Şu bir dirhem ile onlara et aldım.Şu bir dirhem ile onlara et aldım.

“—Ya! Sen böyle çoluk çocuğunun arzusuna böyle


“—Ya! Sen böyle çoluk çocuğunun arzusuna böyle
et alıp gidiyorsun…” diye tekrar tekrar söylemiş.et alıp gidiyorsun…” diye tekrar tekrar söylemiş.

Adam o kadar pişman olmuş ki;


Adam o kadar pişman olmuş ki;


“—Keşke o para benim elimden düşseydi de bu eti almasaydım!” demiş.


“—Keşke o para benim elimden düşseydi de bu eti almasaydım!” demiş.


İkincisi: Bir yemeğe çağırmışlar


İkincisi: Bir yemeğe çağırmışlar
Yine bir zayıf hayvan eti varmış.Yine bir zayıf hayvan eti varmış. Hayvan zayıf olduğu için, biraz yağ koymuşlar etin içerisine…Hayvan zayıf olduğu için, biraz yağ koymuşlar etin içerisine… Yağlı et.Yağlı et. Hz. Ömer demiş ki:Hz. Ömer demiş ki:

“—“Biz Rasûlüllah’ın zamanında iki yemeği kat’iyyen birleştirip yemedik.


“—“Biz Rasûlüllah’ın zamanında iki yemeği kat’iyyen birleştirip yemedik.
Hem et hem yağ, nasıl olur! Olmaz böyle şey.” demişHem et hem yağ, nasıl olur! Olmaz böyle şey.” demiş

Oğlu demiş ki:


Oğlu demiş ki:


“—Baba, vallahi kötü bir şey yaptığımız yok. Ama bu bir ikramdır diyerek yaptık.


“—Baba, vallahi kötü bir şey yaptığımız yok. Ama bu bir ikramdır diyerek yaptık.
Buyurun!” demiş.Buyurun!” demiş.

Diyor ki şerhte: Mü’min az yer,


Diyor ki şerhte: Mü’min az yer,
artanını fukaraya verir. Hz. Ömer de onu diyor:artanını fukaraya verir. Hz. Ömer de onu diyor:

“—Birini yerdik, birini sadaka verirdik!” diyor.


“—Birini yerdik, birini sadaka verirdik!” diyor.


Gel de karınlarımızı doyur sen! Gözlerimizi doyur bakalım.


Gel de karınlarımızı doyur sen! Gözlerimizi doyur bakalım.
Hele buzdolapları şimdi baş belası...Hele buzdolapları şimdi baş belası... Eskiden yemekler ekşiyecek diyerekten bir fakirhane bulur verirdi insan.Eskiden yemekler ekşiyecek diyerekten bir fakirhane bulur verirdi insan. Şimdi hanımefendi onu saklıyor haftalarca…Şimdi hanımefendi onu saklıyor haftalarca… İyilik mi yani?İyilik mi yani?

Hz. Ayşe’yi bir görmüş ki Rasûl-i Ekrem SAS


Hz. Ayşe’yi bir görmüş ki Rasûl-i Ekrem SAS
iki defa yemek yiyor.iki defa yemek yiyor. Yemek dediği ekmek işte ya hurmadır yediği, ya süttür içtiği.Yemek dediği ekmek işte ya hurmadır yediği, ya süttür içtiği. Öyle bizimkiler gibi değil ya.Öyle bizimkiler gibi değil ya.

“—Ya Ayşe! Ne yapıyorsun sen! Karnını dünya mı yapacaksın?


“—Ya Ayşe! Ne yapıyorsun sen! Karnını dünya mı yapacaksın?
Günde iki defa yemek ne demek?”Günde iki defa yemek ne demek?”

Bu bana çok acı geldi.


Bu bana çok acı geldi.
Bunun arkasında çok hadisler var.Bunun arkasında çok hadisler var. Ziynete gidiyor, binaya gidiyor bunlar böyle birbirini kovalıyor.Ziynete gidiyor, binaya gidiyor bunlar böyle birbirini kovalıyor.

Bina yapmak hususunda şimdi azıcık arz edeyim.


Bina yapmak hususunda şimdi azıcık arz edeyim.


Cenab-ı Resul SAS Hazretleri bir gün ashabıyla geçiyormuş bir yerden.


Cenab-ı Resul SAS Hazretleri bir gün ashabıyla geçiyormuş bir yerden.
Oraya birisi bir ev yapmış. Kubbe denilen yani bizim Anadolu’daOraya birisi bir ev yapmış. Kubbe denilen yani bizim Anadolu’da Urfa taraflarında gördüm,Urfa taraflarında gördüm, Arap köylerinde de vardır. Şöyle mahruti evler yaparlar.Arap köylerinde de vardır. Şöyle mahruti evler yaparlar. Üstünün kiremiti de yoktur, altının tavanı, döşemesi de yoktur.Üstünün kiremiti de yoktur, altının tavanı, döşemesi de yoktur. İşte kendisini yağmurdan, soğuktan muhafaza edebilecek bir bina.İşte kendisini yağmurdan, soğuktan muhafaza edebilecek bir bina. Kubbe diye de tabir edilirmiş o zaman. Böyle bir ev yapmış adam.Kubbe diye de tabir edilirmiş o zaman. Böyle bir ev yapmış adam. Demek daha büyük, güzelce miydi nasılsa Resul-ü Ekrem’in gözüne çarpmış.Demek daha büyük, güzelce miydi nasılsa Resul-ü Ekrem’in gözüne çarpmış.

Demiş:


Demiş:


“—Ne bu? Kimin bu?


“—Ne bu? Kimin bu?


“—Medineli filan zatın…” demişler.


“—Medineli filan zatın…” demişler.
Efendimiz tabi kafasına takılmış.Efendimiz tabi kafasına takılmış. Bir gün o adam, o evin sahibi Rasûlüllah’ın ziyaretine gelmiş.Bir gün o adam, o evin sahibi Rasûlüllah’ın ziyaretine gelmiş. Dikkat edin kardeşler! İman ile İslam hâlimizin ölçüsüdür bunlar,Dikkat edin kardeşler! İman ile İslam hâlimizin ölçüsüdür bunlar, terazisidir bunlar. Gelmiş adam:terazisidir bunlar. Gelmiş adam:

“—Es-selamü aleyke yâ Rasûlallah.”


“—Es-selamü aleyke yâ Rasûlallah.”


Efendimiz SAS Çevirmiş yüzünü…


Efendimiz SAS Çevirmiş yüzünü…
Fe e'rada anhu Fe e'rada anhuFe e'rada anhu Fe e'rada anhu Adam birkaç defa tekrarladıysa daAdam birkaç defa tekrarladıysa da Selamı içinden almıştır pek almamazlık yapmaz.Selamı içinden almıştır pek almamazlık yapmaz. fakat adamın yüzne bakmamış.fakat adamın yüzne bakmamış. Adamın yüzüne bakmayınca adam üzülmüş tabiatiyle.Adamın yüzüne bakmayınca adam üzülmüş tabiatiyle.

“—Niçin Rasûlullah benim yüzüme bakmadı.


“—Niçin Rasûlullah benim yüzüme bakmadı.
Yahu ne yaptım, ne kabahatim var acaba kiYahu ne yaptım, ne kabahatim var acaba ki Rasûlüllah benim yüzüme bakmadı.” diye ashab-ı kirama sormuş.Rasûlüllah benim yüzüme bakmadı.” diye ashab-ı kirama sormuş.

Demişler ki:


Demişler ki:


“—Geçenlerde o senin evini gördü, sordu bize:


“—Geçenlerde o senin evini gördü, sordu bize:
Belki ona darıldı.”Belki ona darıldı.”

Adam bu sözü duyar duymaz gitmiş, hemen evini yerle yeksan etmiş


Adam bu sözü duyar duymaz gitmiş, hemen evini yerle yeksan etmiş
“Vay bu ev benim Rasûlüllah’la aramı açacak ha!“Vay bu ev benim Rasûlüllah’la aramı açacak ha! Bana böyle bir ev lazım değil” diye dümdüz etmiş.Bana böyle bir ev lazım değil” diye dümdüz etmiş. Günlerden bir gün Rasûlüllah oradan geçiyormuş. Yol üzeri bir yer demek ki.Günlerden bir gün Rasûlüllah oradan geçiyormuş. Yol üzeri bir yer demek ki. Bakmış ev yok orada. Demiş:Bakmış ev yok orada. Demiş:

“—Hani burada bir ev vardı. Ne oldu o?”


“—Hani burada bir ev vardı. Ne oldu o?”


Demişler:


Demişler:


“—Sahibi sezi geldi. Sizden yüz bulamayınca onu yıktı.”


“—Sahibi sezi geldi. Sizden yüz bulamayınca onu yıktı.”


“—Yerhamuhu’llah…Yerhamuhu’llah… Allah ona rahmet eylesin…


“—Yerhamuhu’llah…Yerhamuhu’llah… Allah ona rahmet eylesin…
Allah ona rahmet eylesin!” diye iki defa dua buyurmuş.Allah ona rahmet eylesin!” diye iki defa dua buyurmuş.

Yine bunu ikinci bir hadiseyle izah edeyim:


Yine bunu ikinci bir hadiseyle izah edeyim:


Hz. Abbas. Evi var tabi.


Hz. Abbas. Evi var tabi.
Evinin yanına ek bir oda yapmış,Evinin yanına ek bir oda yapmış,

Cenab-ı Peygamber görmüş:


Cenab-ı Peygamber görmüş:


“—Ne bu yâ Abbas?”


“—Ne bu yâ Abbas?”


“—Ya Rasûlallah, işte bir odacık daha ilave ettim.”


“—Ya Rasûlallah, işte bir odacık daha ilave ettim.”


“—Yık bunu. İhtiyaçtan fazla yık bunu!”


“—Yık bunu. İhtiyaçtan fazla yık bunu!”


“—Ya Rasûlüllah, satayım da tasadduk edeyim mi?”


“—Ya Rasûlüllah, satayım da tasadduk edeyim mi?”


“—Yok, onun sadakası da lazım değil, yık!” demiş.


“—Yok, onun sadakası da lazım değil, yık!” demiş.


Şimdi şarihlere kalmış iş. Diyorlar ki:


Şimdi şarihlere kalmış iş. Diyorlar ki:


“—Neden Rasûlüllah bu kadar sert davrandı?”


“—Neden Rasûlüllah bu kadar sert davrandı?”


“—Ömürlerini böyle dünyaya harcamasın ümmmetim!


“—Ömürlerini böyle dünyaya harcamasın ümmmetim!
Ümmetim ömürlerini dünyaya harcamasın!Ümmetim ömürlerini dünyaya harcamasın!

Nümune olsun bunlar. Benim hâlime bakın da ibret alın yahu!


Nümune olsun bunlar. Benim hâlime bakın da ibret alın yahu!
Ben ki peygamberim. Ganimetlerin hepsi benim elimde.Ben ki peygamberim. Ganimetlerin hepsi benim elimde. Sarayların en iyisini ben yapabilirim. Fakat şu hayatıma bir bakın benim!Sarayların en iyisini ben yapabilirim. Fakat şu hayatıma bir bakın benim! odam da, yatağım yorganım da meydanda, yediğim de meydanda…”odam da, yatağım yorganım da meydanda, yediğim de meydanda…”

Bir gün Rasûlüllah SAS’in karnı o kadar acıkmış


Bir gün Rasûlüllah SAS’in karnı o kadar acıkmış
yiyecek bir şey bulamıyor. Karıncağızına taş bağlamış,yiyecek bir şey bulamıyor. Karıncağızına taş bağlamış, o açlık hissini teskin etsin diye.o açlık hissini teskin etsin diye.

Bunlar şimdi çocuklara söylenen bir hikâyeye benziyor.


Bunlar şimdi çocuklara söylenen bir hikâyeye benziyor.
Bir hadise, geçmiş bir hadise. Hangimiz buna tahammül edebilir,Bir hadise, geçmiş bir hadise. Hangimiz buna tahammül edebilir, buna benzer bir hâl takınır?buna benzer bir hâl takınır? Dünya bizim olsa Karun gibi, doyacağımız da yok...Dünya bizim olsa Karun gibi, doyacağımız da yok... Allah bizi affetsin…Allah bizi affetsin…

Şimdi ekseriyetle görülen hadiseler.


Şimdi ekseriyetle görülen hadiseler.
Biz orta tabaka. Yüksek tabakanınkini bilmem.Biz orta tabaka. Yüksek tabakanınkini bilmem. Ancak biz orta tabakayla tanışabiliyoruz. Bir deAncak biz orta tabakayla tanışabiliyoruz. Bir de daha aşağıtabaka, zayıf tabaka dediğimiz kimselerle tanışabiliyoruz.daha aşağıtabaka, zayıf tabaka dediğimiz kimselerle tanışabiliyoruz. Bu üstün tabakaların hâlinden haberimiz yok. Fakat şu orta tabaka dediğimizBu üstün tabakaların hâlinden haberimiz yok. Fakat şu orta tabaka dediğimiz kardeşlerimizin hâli bile çok bize teessüf verici bir acı halinde.kardeşlerimizin hâli bile çok bize teessüf verici bir acı halinde. Çünkü o mobilya denilen süs ve saltanatınÇünkü o mobilya denilen süs ve saltanatın önüne geçmenin imkânı yok…önüne geçmenin imkânı yok… Herkes haddinden böyle çok yukarıya taşmış şekilde.Herkes haddinden böyle çok yukarıya taşmış şekilde. Borçlara da gark olarak süs ve saltanattan kendisini kurtaramıyor.Borçlara da gark olarak süs ve saltanattan kendisini kurtaramıyor.

E bu Peygamber SAS’in bize talim buyurduğu hayatla


E bu Peygamber SAS’in bize talim buyurduğu hayatla
bu hayat uzlaşır mı, barışır mı yani. Barışır mı?bu hayat uzlaşır mı, barışır mı yani. Barışır mı? Bugün televizyon bir dert.Bugün televizyon bir dert.

“—Bir ihtiyaç” diyor adam. Ona şu kadar para veriyor,


“—Bir ihtiyaç” diyor adam. Ona şu kadar para veriyor,
binasının üstüne de bayrağını çekiyor.binasının üstüne de bayrağını çekiyor.

Akşam biz de seyrettik de Üzüldüm yani. Hem seyrettik hem üzüldüm.


Akşam biz de seyrettik de Üzüldüm yani. Hem seyrettik hem üzüldüm.
Neden? Olacak olmayacak her şey apaçık orada. Senin gözünün önünde.Neden? Olacak olmayacak her şey apaçık orada. Senin gözünün önünde. O kız ondan ders alıyor,O kız ondan ders alıyor, hanım da ders alıyor efendim çocuk da ders alıyor,hanım da ders alıyor efendim çocuk da ders alıyor, sen de belki ders alıyorsun. Ne lüzumu var bunların yani.sen de belki ders alıyorsun. Ne lüzumu var bunların yani. Ne ihtiyaçtır, hangi ihtiyaçtır bu? Bugünün zamanının ihtiyacı. O süslenenNe ihtiyaçtır, hangi ihtiyaçtır bu? Bugünün zamanının ihtiyacı. O süslenen şeyleri sen de öğren bakalım. Ah aziz kardeş ne kadar acı!şeyleri sen de öğren bakalım. Ah aziz kardeş ne kadar acı!

Adam bugün Ay’a gidiyor değil mi gözününüz önünde. Ay’ı da aştı


Adam bugün Ay’a gidiyor değil mi gözününüz önünde. Ay’ı da aştı
başka yerlere gitmeye çalışıyor şimdi. Aşacak,başka yerlere gitmeye çalışıyor şimdi. Aşacak, yarın belki Ay’a sahip de olacak.yarın belki Ay’a sahip de olacak. Her neyse ister olsun ister olmasın.Her neyse ister olsun ister olmasın.

Fakat şöyle bir ilim ortada ki şimdi bugün. Adam o kadar hesap yapabiliyor,


Fakat şöyle bir ilim ortada ki şimdi bugün. Adam o kadar hesap yapabiliyor,
o kadar işini yürütebiliyor ki; atıyor burdan makine,o kadar işini yürütebiliyor ki; atıyor burdan makine, oraya dakikası dakikasına düşüyor.oraya dakikası dakikasına düşüyor. Dünya işlerinde de böyle ince hesaplara vâkıf.Dünya işlerinde de böyle ince hesaplara vâkıf. Sen onlardan ders alacağına, sen onlardan ders alacağına…Sen onlardan ders alacağına, sen onlardan ders alacağına… Bak şimdi bir Japon milleti var,Bak şimdi bir Japon milleti var, geçen bir defa daha söylemiştim, ondan da ders almak lazım.geçen bir defa daha söylemiştim, ondan da ders almak lazım.

Ama bugünün çocukları çok becerikli.


Ama bugünün çocukları çok becerikli.
Ben evde sabahleyin Japonlardan bahsetmiştim.Ben evde sabahleyin Japonlardan bahsetmiştim.

Bizim kız dedi ki ufak torun:


Bizim kız dedi ki ufak torun:


“—Dede onların memleketleri depremli... Onun için bina yapamıyorlar.” dedi.


“—Dede onların memleketleri depremli... Onun için bina yapamıyorlar.” dedi.
Hasbuna’llahi ve ni’me’l-vekil… İtirazı hemen kondurdu.Hasbuna’llahi ve ni’me’l-vekil… İtirazı hemen kondurdu. Canım hareketli memleket, zelzele çok, bina yıkılır ama içindeki mobilyaCanım hareketli memleket, zelzele çok, bina yıkılır ama içindeki mobilya yine mobilyadır. Yıkılırsa ne olacak? Buradan kaldırır öte tarafa götürürsün.yine mobilyadır. Yıkılırsa ne olacak? Buradan kaldırır öte tarafa götürürsün. Eşyaya tenezzül etmiyor onlar...Eşyaya tenezzül etmiyor onlar...

Şimdi bizim Zeki var. Arkadaş. Gitti geldi de oradan bir şey getirdi bize.


Şimdi bizim Zeki var. Arkadaş. Gitti geldi de oradan bir şey getirdi bize.
Fotoğraflar filan getirdi. Oradaki en mühim tüccarın da evine misafir olmuş.Fotoğraflar filan getirdi. Oradaki en mühim tüccarın da evine misafir olmuş. O hali bize duyurdu da çok üzülüyor. En büyük tüccar,O hali bize duyurdu da çok üzülüyor. En büyük tüccar, “Vehbi Koç onun yanında hiç kalır.” diyor. Öyle bir adammış.“Vehbi Koç onun yanında hiç kalır.” diyor. Öyle bir adammış.

Davet etmiş evine. “Hiçbir şey yok evinde” diyor.


Davet etmiş evine. “Hiçbir şey yok evinde” diyor.
“Mobilya namına hiçbir şey görmedik evde” diyor. Gayet basit.“Mobilya namına hiçbir şey görmedik evde” diyor. Gayet basit. “Efendim çatal, kaşık, bıçak arama…” diyor.“Efendim çatal, kaşık, bıçak arama…” diyor. “Hanım geldi. Odanın ortasında bir ateş yaktı. Yapacaklarını yaptı orada.“Hanım geldi. Odanın ortasında bir ateş yaktı. Yapacaklarını yaptı orada. Bir masa var. Düz tahta, üzerine koydu. İki tane de sopa getirdiler, çubuk.Bir masa var. Düz tahta, üzerine koydu. İki tane de sopa getirdiler, çubuk. O çubuklarla yenecek bu yemek.”O çubuklarla yenecek bu yemek.”

Demiş ki;


Demiş ki;


“—Yok mu tabak, çatal, kaşık, bıçak böyle bir şeyler sizde?


“—Yok mu tabak, çatal, kaşık, bıçak böyle bir şeyler sizde?


“—Yok. Biz öyle çatallara, bıçaklara, tabaklara para verecek olursak


“—Yok. Biz öyle çatallara, bıçaklara, tabaklara para verecek olursak
bugün Avrupa’yla yarışamayız.” demiş.bugün Avrupa’yla yarışamayız.” demiş.
Konuşma Hakkında
Tema 1
Tema 2