Namaz Vakitleri

22 Cemâziye'l-Evvel 1446
24 Kasım 2024
İmsak
06:24
Güneş
07:54
Öğle
12:55
İkindi
15:24
Akşam
17:47
Yatsı
19:11
Detaylı Arama

Kulun Allah’a Karşı Samimiyeti

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

11 Cemâziye'l-Evvel 1402 / 07.03.1982
İskenderpaşa Camii/ İstanbul

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Allah’ın En Sevdiği İbadet, Allah’a Karşı Samimiyetin Esasları, Belâya Sabrın Karşılığı, Allah’ın Sevdiği | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Kulun Allah’a Karşı Samimiyeti

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

11 Cemâziye'l-Evvel 1402 / 07.03.1982
İskenderpaşa Camii/ İstanbul

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Allah’ın En Sevdiği İbadet, Allah’a Karşı Samimiyetin Esasları, Belâya Sabrın Karşılığı, Allah’ın Sevdiği | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Konuşma Metni

Emmâ ba'd: Fa'lemû eyyühe'l-ihvân fe-inne efdale'l-kitâbi kitâbullahEmmâ ba'd:

Fa'lemû eyyühe'l-ihvân fe-inne efdale'l-kitâbi kitâbullah
ve efdale'l-hedyi hedyü seyyidinâ Muhammedin sallallahu aleyhi ve sellem.ve efdale'l-hedyi hedyü seyyidinâ Muhammedin sallallahu aleyhi ve sellem. Ve şerre'l-umûri muhdesâtuhâ ve külle muhdesetin bid'atün ve külle bid'atin dalâletünVe şerre'l-umûri muhdesâtuhâ ve külle muhdesetin bid'atün ve külle bid'atin dalâletün ve külle dalâletin ve sâhibehâ fi'n-nâr.ve külle dalâletin ve sâhibehâ fi'n-nâr. Ve bi's-senedi'l-muttasılı ile'n-nebiyyi sallallahu aleyhi ve selleme ennehû kâl: Ve bi's-senedi'l-muttasılı ile'n-nebiyyi sallallahu aleyhi ve selleme ennehû kâl:

Kâle'llâhu azze ve celle: Ehabbu mâ teabbedenî bihî abdî ileyye en-nushu lî. Kâle'llâhu azze ve celle: Ehabbu mâ teabbedenî bihî abdî ileyye en-nushu lî.

Sadaka Resûlullah fî mâ kâl ev kemâ kâl. Sadaka Resûlullah fî mâ kâl ev kemâ kâl.

Aziz ve muhterem müslüman kardeşlerim! Allah'ın rahmeti, bereketi ve selâmeti üzerinize olsun. Aziz ve muhterem müslüman kardeşlerim!

Allah'ın rahmeti, bereketi ve selâmeti üzerinize olsun.

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem hazretlerinin mübarek ehâdîs-i şerîfesinden Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem hazretlerinin mübarek ehâdîs-i şerîfesinden bir miktarını okuyup izah etmeden önce, evvelen ve hâsseten Efendimiz, rehberimiz,bir miktarını okuyup izah etmeden önce, evvelen ve hâsseten Efendimiz, rehberimiz, numûne-i imtisâlimiz Muhammed-i Mustafâ sallallahu aleyhi ve sellem hazretlerinin numûne-i imtisâlimiz Muhammed-i Mustafâ sallallahu aleyhi ve sellem hazretlerinin rûh-u saadeti için, sonra sâir enbiyâ ve mürselînin, cümle evliyâullahın ruhları için;rûh-u saadeti için, sonra sâir enbiyâ ve mürselînin, cümle evliyâullahın ruhları için; hâsseten Peygamber aleyhi's-salâtu ve's-selâm Efendimiz'in ashâbının, etbâının,hâsseten Peygamber aleyhi's-salâtu ve's-selâm Efendimiz'in ashâbının, etbâının, ashâb-ı kirâmdan Hocamız, üstâdımız Muhammed Zâhid-i Bursevî'ye kadar güzerân eylemiş olanashâb-ı kirâmdan Hocamız, üstâdımız Muhammed Zâhid-i Bursevî'ye kadar güzerân eylemiş olan cümle sâdât u meşâyihimizin ve pîrânımızın ruhları için; cümle sâdât u meşâyihimizin ve pîrânımızın ruhları için; okuduğumuz hadis kitabının müellifi Gümüşhaneli Ahmed Ziyâeddîn Efendi hazretlerinin okuduğumuz hadis kitabının müellifi Gümüşhaneli Ahmed Ziyâeddîn Efendi hazretlerinin rûh-u şerîfi için, bu hadis kitabının içindeki hadîs-i şerîflerin bize kadar rûh-u şerîfi için, bu hadis kitabının içindeki hadîs-i şerîflerin bize kadar ulaşmasında emek sarf etmiş olan cümle ulemânın, râvilerin ruhları için;ulaşmasında emek sarf etmiş olan cümle ulemânın, râvilerin ruhları için; uzaktan ve yakından Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'e muhabbetinden,uzaktan ve yakından Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'e muhabbetinden, hadîs-i şerîflere rağbetinden nâşi şu mescide teşrif eylemiş olan hadîs-i şerîflere rağbetinden nâşi şu mescide teşrif eylemiş olan siz kardeşlerimizin âhirete irtihal ve intikal eylemiş olan cümle yakınlarının,siz kardeşlerimizin âhirete irtihal ve intikal eylemiş olan cümle yakınlarının, ana baba ve akrabalarının, kardeşlerinin ruhları için ana baba ve akrabalarının, kardeşlerinin ruhları için bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerîf hediye edip hadîs-i şerîflerin izahına öyle geçelim. bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerîf hediye edip hadîs-i şerîflerin izahına öyle geçelim.

Mukaddimede metnini okumuş olduğumuz hadîs-i şerîfte, Mukaddimede metnini okumuş olduğumuz hadîs-i şerîfte, Ebû Ümâme el-Bâhilî radıyallahu anh'ten rivayet olunduğuna göre,Ebû Ümâme el-Bâhilî radıyallahu anh'ten rivayet olunduğuna göre, Peygamber aleyhi's-salâtu ve's-selâm Efendimiz şu hadîs-i şerîfi irâd buyurmuş: Peygamber aleyhi's-salâtu ve's-selâm Efendimiz şu hadîs-i şerîfi irâd buyurmuş:

Kâle'llâhu azze ve celle: "Aziz ve celil olan Allahu Teâlâ hazretleri buyurdu ki;" Kâle'llâhu azze ve celle: "Aziz ve celil olan Allahu Teâlâ hazretleri buyurdu ki;"

-O halde bu hadîs-i şerîf bir hadîs-i kudsî, hadîs-i ilâhî oluyor; -O halde bu hadîs-i şerîf bir hadîs-i kudsî, hadîs-i ilâhî oluyor; çünkü "Allahu Teâlâ şöyle buyurdu." diye Peygamber Efendimiz naklediyor.- çünkü "Allahu Teâlâ şöyle buyurdu." diye Peygamber Efendimiz naklediyor.-

Ehabbu mâ teabbedenî bihî abdî. "Kulumun bana ibadet ederken icra ettiği tarzların Ehabbu mâ teabbedenî bihî abdî. "Kulumun bana ibadet ederken icra ettiği tarzların benim nazarımda en sevimlisi, en sevgilisi..." benim nazarımda en sevimlisi, en sevgilisi..."

"Kulum bana çeşitli şekillerde ibadet eder ama bu ibadetlerin benim indimde en makbulü, "Kulum bana çeşitli şekillerde ibadet eder ama bu ibadetlerin benim indimde en makbulü, en sevimlisi, en hoşu..." en-Nushu lî. "Bana olan samimiyetidir." en sevimlisi, en hoşu..."

en-Nushu lî. "Bana olan samimiyetidir."

Bu hadîs-i şerîfi biraz izah edelim. Biz Allah'ın âciz nâçiz kullarıyız.Bu hadîs-i şerîfi biraz izah edelim.

Biz Allah'ın âciz nâçiz kullarıyız.
Bizi O yarattı. Küçücüktük, hiçbir şeyden haberimiz yoktu, âcizdik; besledi, büyüttü, akıl verdi.Bizi O yarattı. Küçücüktük, hiçbir şeyden haberimiz yoktu, âcizdik; besledi, büyüttü, akıl verdi. Çok şükür, cihan halkının içinden iman vermekle, Çok şükür, cihan halkının içinden iman vermekle, İslâm'a dâhil olmakla, müslüman olmakla da bizi daha aziz, daha şerefli kıldı.İslâm'a dâhil olmakla, müslüman olmakla da bizi daha aziz, daha şerefli kıldı. Bugüne getirdi. Bugüne getirdi. Allahu Teâlâ hazretlerinin bize ihsan ettiği İslâm'a, imana, tevfîke, hidayete sonsuz hamd ü senâlar ederiz. Allahu Teâlâ hazretlerinin bize ihsan ettiği İslâm'a, imana, tevfîke, hidayete sonsuz hamd ü senâlar ederiz.

Bizim vazifemiz; Allahu Teâlâ hazretlerine kulluk etmek. Hayatın gayesi bu. Bizim vazifemiz; Allahu Teâlâ hazretlerine kulluk etmek. Hayatın gayesi bu.

Çünkü Allahu Teâlâ hazretleri Kur'ân-ı Kerîm'inde bize öyle buyurmuş: Çünkü Allahu Teâlâ hazretleri Kur'ân-ı Kerîm'inde bize öyle buyurmuş:

Ve mâ halaktü'l-cinne ve'l-inse illâ li-ya'budûn. Ve mâ halaktü'l-cinne ve'l-inse illâ li-ya'budûn.

Bu kâinatı, bu kâinatın içindeki varlıkları, insanları ve cinleri -yani gördüğümüz hemcinslerimizi Bu kâinatı, bu kâinatın içindeki varlıkları, insanları ve cinleri -yani gördüğümüz hemcinslerimizi ve görmediğimiz, perdeli gözlere görünmeyen o görünmez yaratıkların da hepsini-ve görmediğimiz, perdeli gözlere görünmeyen o görünmez yaratıkların da hepsini- Allahu Teâlâ hazretleri kendisine ibadet etsinler diye yarattı. Allahu Teâlâ hazretleri kendisine ibadet etsinler diye yarattı.

Âyet-i kerîmede; "Bir başka maksatla yaratmadım." buyuruyor. Âyet-i kerîmede; "Bir başka maksatla yaratmadım." buyuruyor.

Ve mâ halaktü. "Yaratmadım." el-Cinne ve'l-inse. "Cinleri ve insanları yaratmadım." Ve mâ halaktü. "Yaratmadım." el-Cinne ve'l-inse. "Cinleri ve insanları yaratmadım." İllâ li-ya'budûn. "Sadece ve sadece bana ibadet etsinler diye yarattım." İllâ li-ya'budûn. "Sadece ve sadece bana ibadet etsinler diye yarattım."

Önce "yaratmadım" deyip sonra illâ demesi tahsis için, yani Önce "yaratmadım" deyip sonra illâ demesi tahsis için, yani "başka bir şey için değil de sadece Allahu Teâlâ hazretlerine ibadet için"başka bir şey için değil de sadece Allahu Teâlâ hazretlerine ibadet için yaratıldığı" mânası yatıyor bu sözün eklenmesinde. yaratıldığı" mânası yatıyor bu sözün eklenmesinde.

Demek ki bizim asıl gayemiz şu hayatta memurluk, âmirlik, çalışmak, iş, güç değilmiş; Demek ki bizim asıl gayemiz şu hayatta memurluk, âmirlik, çalışmak, iş, güç değilmiş; şu kâinata gönderilmemizdeki nükte, sebep Allah'a kulluk etmekmiş. şu kâinata gönderilmemizdeki nükte, sebep Allah'a kulluk etmekmiş.

Ellezî halaka'l-mevte ve'l-hayâte li-yeblüveküm eyyüküm ahsenü amelâ. Ellezî halaka'l-mevte ve'l-hayâte li-yeblüveküm eyyüküm ahsenü amelâ.

Allahu Teâlâ hazretleri ölümü, hayatı niçin icat eyledi? Allahu Teâlâ hazretleri ölümü, hayatı niçin icat eyledi? Niye bu insanlar geliyorlar, gidiyorlar; doğuyorlar, ölüyorlar?Niye bu insanlar geliyorlar, gidiyorlar; doğuyorlar, ölüyorlar? Niye bu hayat, bu dünya oldu? Li-yeblüveküm eyyüküm ahsenü amelâ.Niye bu hayat, bu dünya oldu?

Li-yeblüveküm eyyüküm ahsenü amelâ.
"'Sizden hanginiz daha güzel amel işleyecek?' diye imtihan olmak için." "'Sizden hanginiz daha güzel amel işleyecek?' diye imtihan olmak için."

Bizi imtihan etmek için Allahu Teâlâ hazretleri buraya gönderdi. Bizi imtihan etmek için Allahu Teâlâ hazretleri buraya gönderdi.

"Peki, o zaman Allah'a ibadet edelim, her şeyi bırakalım." Bu sathî bir anlayış. "Peki, o zaman Allah'a ibadet edelim, her şeyi bırakalım."

Bu sathî bir anlayış.

İbadet, camiye gelip de namaz kılmak değil. İbadet; hayatı Allah'ın rızasına uygun geçirmek. İbadet, camiye gelip de namaz kılmak değil. İbadet; hayatı Allah'ın rızasına uygun geçirmek.

Caminin dışında kulluktan vaz mı geçeceğiz? Caminin dışında kulluktan vaz mı geçeceğiz? İskenderpaşa caminin kapısından dışarıya, caddeye çıktık; tamam, ibadet bitti mi? İskenderpaşa caminin kapısından dışarıya, caddeye çıktık; tamam, ibadet bitti mi? Böyle bir şey tasavvur edilebilir mi? Hangi mantık bunu kabul eder? Böyle bir şey tasavvur edilebilir mi? Hangi mantık bunu kabul eder?

Biz caddede de, işyerinde de, masamızın başında da, evin içinde de, kocayken de, babayken de, Biz caddede de, işyerinde de, masamızın başında da, evin içinde de, kocayken de, babayken de, oğulken de, işçiyken de, memurken de, âmirken de müslümanız. oğulken de, işçiyken de, memurken de, âmirken de müslümanız. Müslümanlık bizden bir ara ayrılır mı? İman ayrılır mı? Ayrılsa olur mu? Müslümanlık bizden bir ara ayrılır mı? İman ayrılır mı? Ayrılsa olur mu?

Ayrılır. Hadîs-i şerîflerde bildiriyor; Ayrılır. Hadîs-i şerîflerde bildiriyor; "Bir kul bir büyük günahı -zina [vb.]- işlerken müslüman olarak işlemez." diyor."Bir kul bir büyük günahı -zina [vb.]- işlerken müslüman olarak işlemez." diyor. İman gidiyor. İman olsa onu yapar mı? Allah'tan korkan insan o anda o büyük günahı işler mi? İman gidiyor.

İman olsa onu yapar mı? Allah'tan korkan insan o anda o büyük günahı işler mi?

Ama [iman] ayrılmaz. Netice itibariyle biz her yerde müslüman olduğumuz için, Ama [iman] ayrılmaz. Netice itibariyle biz her yerde müslüman olduğumuz için, Müslümanlığı bir mekâna, bir harekete tahsis etmek ibtidâî bir zihniyettir.Müslümanlığı bir mekâna, bir harekete tahsis etmek ibtidâî bir zihniyettir. Öyle şey yok. Müslümanlık öyle değil. Müslümanlık hayatın her anında,Öyle şey yok. Müslümanlık öyle değil. Müslümanlık hayatın her anında, her hâlinde Allah'ın istediği gibi hareket edebilmek. Seçmesini Allah'ın rızasına uygun yapabilmek. her hâlinde Allah'ın istediği gibi hareket edebilmek. Seçmesini Allah'ın rızasına uygun yapabilmek.

Sen; eslemtü nefsî "Ben müslüman oldum." demedin mi? Sen; eslemtü nefsî "Ben müslüman oldum." demedin mi?

"Kendi irademi sana teslim ettim yâ Rabbi! Kendi başımın buyruğuna gitmeyeceğim."Kendi irademi sana teslim ettim yâ Rabbi! Kendi başımın buyruğuna gitmeyeceğim. Ben senin isteğine tâbi olacağım. Sen Kur'ân-ı Kerîm'de, hadîs-i şerîfte ne buyurduysanBen senin isteğine tâbi olacağım. Sen Kur'ân-ı Kerîm'de, hadîs-i şerîfte ne buyurduysan ben onu kabul ettim." demedin mi? "Yoo, farkında değilim." ben onu kabul ettim." demedin mi?

"Yoo, farkında değilim."

Diyebilir. Çünkü insanlar dinden çok uzaklaşmış, dinin mânasını unutmuş. Diyebilir. Çünkü insanlar dinden çok uzaklaşmış, dinin mânasını unutmuş.

Eşhedü en lâ ilâhe illallah ve eşhedü enne Muhammeden abduhû ve resûlühû ne demek? Eşhedü en lâ ilâhe illallah ve eşhedü enne Muhammeden abduhû ve resûlühû ne demek?

"Ben şehadet ederim ki Allah'tan başka mâbut yok, sadece O'na ibadet edeceğim. "Ben şehadet ederim ki Allah'tan başka mâbut yok, sadece O'na ibadet edeceğim. Ve Muhammed-i Mustafâ sallallahu aleyhi ve sellem O'nun bize gönderdiği elçi, resûlü;Ve Muhammed-i Mustafâ sallallahu aleyhi ve sellem O'nun bize gönderdiği elçi, resûlü; onu da kabul ediyorum." ne demek? onu da kabul ediyorum." ne demek?

Yani "Resûlullah'ın getirdiklerini öğreneceğim, ona uyacağım." demek. Yani "Resûlullah'ın getirdiklerini öğreneceğim, ona uyacağım." demek.

Yoksa sen kuru kuruya Allah'ın Resûlü'nün adını zikretmekle iş bitiyor mu sanıyorsun? Yoksa sen kuru kuruya Allah'ın Resûlü'nün adını zikretmekle iş bitiyor mu sanıyorsun?

Eşhedü en lâ ilâhe illallah ve eşhedü enne Muhammeden abduhû ve resûlühû. Bitti. Eşhedü en lâ ilâhe illallah ve eşhedü enne Muhammeden abduhû ve resûlühû. Bitti.

Bitmez ki! İman kalpte olan bir şeydir. Dille ifadedir ve mûcibince amel etmektir. Bitmez ki! İman kalpte olan bir şeydir. Dille ifadedir ve mûcibince amel etmektir.

Îmânun bi'l-cenân ve ikrârun bi'l-lisân ve amelün bi'l-erkân. Îmânun bi'l-cenân ve ikrârun bi'l-lisân ve amelün bi'l-erkân.

İmanın tarifi budur. Kalbinde bir duygu teşekkül edecek, inanacaksın, bağlanacaksın, İmanın tarifi budur. Kalbinde bir duygu teşekkül edecek, inanacaksın, bağlanacaksın, dilin ile ifade edeceksin, hareketlerinde de görülecek. Her hareketinde görülecek! dilin ile ifade edeceksin, hareketlerinde de görülecek. Her hareketinde görülecek!

"Bu adam müslümandır." Neden? İçki içmiyor. "Bu adam müslümandır." "Bu adam müslümandır."

Neden?

İçki içmiyor.

"Bu adam müslümandır."

Neden? Şu haramı işlemiyor, faizi almıyor. Bak burada bu kadar insan şu kadarNeden?

Şu haramı işlemiyor, faizi almıyor. Bak burada bu kadar insan şu kadar
haramı işlerken bu işlemiyor. haramı işlerken bu işlemiyor.

Biz askerlik yapıyorduk; aldılar bizi, araziye götürdüler. Biz askerlik yapıyorduk; aldılar bizi, araziye götürdüler. Bir dere kenarında mola verdirdiler. Nasıl bulmuş açıkgözler; Bir dere kenarında mola verdirdiler. Nasıl bulmuş açıkgözler; meğerse kenarda havuç tarlası varmış...meğerse kenarda havuç tarlası varmış... Ben bilmiyorum, biz derenin kenarında çimenlere oturduk... Ben bilmiyorum, biz derenin kenarında çimenlere oturduk... Allah ne güzel şeyler yaratmış; çiçekler, çimenler, ağaçlar filan diye bakınırken, Allah ne güzel şeyler yaratmış; çiçekler, çimenler, ağaçlar filan diye bakınırken, baktık herkesin elinde bir havuç, kökleyen suda yıkamış, kıtır kıtır yiyor. baktık herkesin elinde bir havuç, kökleyen suda yıkamış, kıtır kıtır yiyor.

Yahu sen bunu kime sordun da yiyorsun? O tarlanın sahibi akşam kim bilir ne hâle geldi.Yahu sen bunu kime sordun da yiyorsun?

O tarlanın sahibi akşam kim bilir ne hâle geldi.
"Vah! Buradan çekirge sürüsü mü geçti, ne oldu? Bu tarlanın hâli ne!" diye, "Vah! Buradan çekirge sürüsü mü geçti, ne oldu? Bu tarlanın hâli ne!" diye, ne kadar üzülecek, intizar edecek, bağıracak, çağıracak, içinden neler söyleyecek kim bilir... ne kadar üzülecek, intizar edecek, bağıracak, çağıracak, içinden neler söyleyecek kim bilir...

O mahkeme-i kübrâda onun karşısında o havuçları yiyenler nasıl cevap verecekler? O mahkeme-i kübrâda onun karşısında o havuçları yiyenler nasıl cevap verecekler?

Bazıları da yemedi. Neden? Bunlar mü'min; Bazıları da yemedi.

Neden?

Bunlar mü'min;
Allah'a inanıyorlar, Allahu Teâlâ hazretlerinin insanları bu dünyada yaptıklarındanAllah'a inanıyorlar, Allahu Teâlâ hazretlerinin insanları bu dünyada yaptıklarından hesaba çekeceğini biliyorlar. Onun için yapmıyor. hesaba çekeceğini biliyorlar. Onun için yapmıyor. Yoksa tarlanın sahibi yok, dağın başı, kimse bilmiyor.Yoksa tarlanın sahibi yok, dağın başı, kimse bilmiyor. Ama Allahu Teâlâ hazretleri görüyor, biliyor. Ve biz, insanın her sırrı,Ama Allahu Teâlâ hazretleri görüyor, biliyor. Ve biz, insanın her sırrı, her işi kaydediliyor diye biliyoruz. her işi kaydediliyor diye biliyoruz.

Mâ li hâze'l-kitâbi lâ yuğâdiru sağîreten ve lâ kebîreten illâ ahsâhâ.Mâ li hâze'l-kitâbi lâ yuğâdiru sağîreten ve lâ kebîreten illâ ahsâhâ. "Bu nasıl amel defteri, bu nasıl kitap ki küçük büyük hiçbir şey bırakmamış,"Bu nasıl amel defteri, bu nasıl kitap ki küçük büyük hiçbir şey bırakmamış, hepsini tespit etmiş!" diye insanoğulları kıyamet günü amel defteri açıldığı zaman şaşıracak. hepsini tespit etmiş!" diye insanoğulları kıyamet günü amel defteri açıldığı zaman şaşıracak.

"Allah Allah... Biz unuttuk, Allahu Teâlâ hazretleri tespit etmiş. Hepsi tespit edilmiş!" "Allah Allah... Biz unuttuk, Allahu Teâlâ hazretleri tespit etmiş. Hepsi tespit edilmiş!"

Müslüman her hâliyle belli olur. Sözünden, kızmasından, sevincinden, Müslüman her hâliyle belli olur. Sözünden, kızmasından, sevincinden, hareketinden, önüne yollar çatallaştığı zaman tercih ettiği yoldan belli olur. hareketinden, önüne yollar çatallaştığı zaman tercih ettiği yoldan belli olur. Mü'min başka bir yol tercih eder, kâfir bir başka yol tercih eder. Mü'min başka bir yol tercih eder, kâfir bir başka yol tercih eder. İnananın hâli başkadır, inanmayanın hâli başkadır. İnananın hâli başkadır, inanmayanın hâli başkadır.

Onun için, ibadet camiye mahsus değildir, Onun için, ibadet camiye mahsus değildir, Ramazan'a mahsus değildir, yaşlılığa mahsus değildir.Ramazan'a mahsus değildir, yaşlılığa mahsus değildir. Belli bir devreye, belli bir mekâna, belli bir zamana tahsis edersek; Belli bir devreye, belli bir mekâna, belli bir zamana tahsis edersek; onun dışında müslüman değil misin? Böyle bir ayrıma razı mısın? onun dışında müslüman değil misin? Böyle bir ayrıma razı mısın?

Bıçakla kes; bu tarafı Müslümanlık, bu tarafı küfür. Bıçakla kes; bu tarafı Müslümanlık, bu tarafı küfür. İmanla küfür yan yana durmaz. Mü'minsen mü'minsin. İmanla küfür yan yana durmaz. Mü'minsen mü'minsin. Her şeyinde görülecek. Mü'minsen tesettüre riâyet edeceksin. Her şeyinde görülecek. Mü'minsen tesettüre riâyet edeceksin. Mü'minsen faizi yemeyeceksin. Mü'minsen içkiyi içmeyeceksin.Mü'minsen faizi yemeyeceksin. Mü'minsen içkiyi içmeyeceksin. Mü'minsen yalan söylemeyeceksin. Mü'minsen elle, gözle başkasını incitmeyeceksin,Mü'minsen yalan söylemeyeceksin. Mü'minsen elle, gözle başkasını incitmeyeceksin, zina yapmayacaksın, haram yemeyeceksin vs. vs. Bir hayat nizamı... zina yapmayacaksın, haram yemeyeceksin vs. vs. Bir hayat nizamı...

Onun için, İslâm'ın emirleri çok. Söyleye söyleye bitiremiyoruz.Onun için, İslâm'ın emirleri çok. Söyleye söyleye bitiremiyoruz. Her pazar, her toplantıda, her oturumda üç tanesini, beş tanesini söylüyoruz. Her pazar, her toplantıda, her oturumda üç tanesini, beş tanesini söylüyoruz.

Neden? Hayat... Hayatın hâdiseleri tafsile gelir mi, biter mi? Bitmez. Neden?

Hayat... Hayatın hâdiseleri tafsile gelir mi, biter mi?

Bitmez.

Ana kâideleri söyleyeceğiz. Ana kâidelerden insanın içinde bir zevk-i imânî, Ana kâideleri söyleyeceğiz. Ana kâidelerden insanın içinde bir zevk-i imânî, mü'min insana mahsus bir zevk teşekkül edecek, tercihini yapacak.mü'min insana mahsus bir zevk teşekkül edecek, tercihini yapacak. "Şurası İslâm'a göre şöyle yapmak gerekir, böyle olacak. Burasını böyle yapmamak gerekir..." diye "Şurası İslâm'a göre şöyle yapmak gerekir, böyle olacak. Burasını böyle yapmamak gerekir..." diye insanın içinde bir terazi meydana gelecek, insanın içinde bir terazi meydana gelecek, ahkâm orada tartılacak, ondan sonra kişi tercihini yapacak. ahkâm orada tartılacak, ondan sonra kişi tercihini yapacak.

Osmanlılar zamanında Avrupa'dan bir elçi gelmiş. Osmanlılar zamanında Avrupa'dan bir elçi gelmiş. Arabayla bir yerden bir yere gidiyor. Avusturya-Macaristan imparatorluğunun elçisi.Arabayla bir yerden bir yere gidiyor. Avusturya-Macaristan imparatorluğunun elçisi. Arabada altın torbaları varmış. Bir kaza olmuş, altınların hepsi yola saçılmış. Arabada altın torbaları varmış. Bir kaza olmuş, altınların hepsi yola saçılmış. Üstelik [yolun] kenarında dere de varmış, dereye de saçılmış.Üstelik [yolun] kenarında dere de varmış, dereye de saçılmış. Kalabalık da oraya üşüşmüş. Avusturya-Macaristan elçisi; "Eyvah! Herkes altınları topluyor,Kalabalık da oraya üşüşmüş. Avusturya-Macaristan elçisi; "Eyvah! Herkes altınları topluyor, yağmalandı, bizim altınlar gitti!" demiş.yağmalandı, bizim altınlar gitti!" demiş. Kendi memleketiyle kıyas ediyor, o zamana göre... "Gitti bizim altınlar!" demiş. Kendi memleketiyle kıyas ediyor, o zamana göre... "Gitti bizim altınlar!" demiş. Kendisi o kadar insanla nasıl başa çıksın? Kendisi o kadar insanla nasıl başa çıksın?

Fakat biraz sonra bakmış ki altınları toplayan bir avuç, iki avuç, yarım avuç, Fakat biraz sonra bakmış ki altınları toplayan bir avuç, iki avuç, yarım avuç, üç tane, beş tane herkes altınları getiriyor.üç tane, beş tane herkes altınları getiriyor. Hatta suya inenler olmuş, altınları sudan toplamışlar.Hatta suya inenler olmuş, altınları sudan toplamışlar. Saymış; bütün altınlar önce torbaya koyduğu kadar. Neden? Saymış; bütün altınlar önce torbaya koyduğu kadar.

Neden?

Ecdâdımız müslümandı da ondan. Gâvurun parasına tenezzül mü eder?Ecdâdımız müslümandı da ondan. Gâvurun parasına tenezzül mü eder? Gavur veya müslüman neyse, başkasının parasına tenezzül eder mi? Gavur veya müslüman neyse, başkasının parasına tenezzül eder mi?

"Gâvurdur, yiyelim!" diye düşünenler olabilir. Mesela Yahudilik'te bir prensip varmış; "Gâvurdur, yiyelim!" diye düşünenler olabilir. Mesela Yahudilik'te bir prensip varmış; yahudiden faiz alamazmış ama başkasından alırmış.yahudiden faiz alamazmış ama başkasından alırmış. O Allah'ın kulu değil mi? Faiz zulümse bundan al, ondan alma; nasıl iş oluyor? O Allah'ın kulu değil mi? Faiz zulümse bundan al, ondan alma; nasıl iş oluyor?

Onlara göre bir ayrım var ama bize göre öyle değil. Biz Allah'tan korkarız.Onlara göre bir ayrım var ama bize göre öyle değil. Biz Allah'tan korkarız. Bizim ecdâdımız üzümü yemişse -sahibi korkusundan kaçmışsa- kütüğüne parasını bağlamış. Bizim ecdâdımız üzümü yemişse -sahibi korkusundan kaçmışsa- kütüğüne parasını bağlamış.

Neden? Neden?

Ecdâdımızın iyisi de vardır, kötüsü de vardır.Ecdâdımızın iyisi de vardır, kötüsü de vardır. Hepsini platonik bir sevgiyle sevip de hepsini alkışlayacak da değiliz; kötüyse kötü, iyiyse iyi...Hepsini platonik bir sevgiyle sevip de hepsini alkışlayacak da değiliz; kötüyse kötü, iyiyse iyi... Bizim onlarla [hesabımız] yok, hesabımız Allah ile.Bizim onlarla [hesabımız] yok, hesabımız Allah ile. Her sözün, her işin bir hesabı var.Her sözün, her işin bir hesabı var. İyiyse iyi, kötüyse kötü. İçki içenler de olmuş, gevşek davrananlar da...İyiyse iyi, kötüyse kötü. İçki içenler de olmuş, gevşek davrananlar da... Meyhaneden, kadından, kadehden, camdan, şuradan buradanMeyhaneden, kadından, kadehden, camdan, şuradan buradan bir sürü boş vakit geçiren gevezeler de olmuş. bir sürü boş vakit geçiren gevezeler de olmuş.

Ama cemiyet olarak sağlam bir cemiyetmiş. Haramı helali bilen, temiz pak bir cemiyetmiş. Ama cemiyet olarak sağlam bir cemiyetmiş. Haramı helali bilen, temiz pak bir cemiyetmiş. Mesut bir zaman yaşamışlar; ama gelmiş geçmiş. Mesut bir zaman yaşamışlar; ama gelmiş geçmiş. Onun kadri kıymeti o zaman bilinmiştir inşaallah. Şimdi de yâdı tarih kitaplarında kalmış. Onun kadri kıymeti o zaman bilinmiştir inşaallah. Şimdi de yâdı tarih kitaplarında kalmış.

Netice itibariyle İslâmiyet böyledir. İbadet bir zamana mahsus değil. Netice itibariyle İslâmiyet böyledir. İbadet bir zamana mahsus değil. Kul Allahu Teâlâ hazretlerine ibadet edecek. Ama çok çeşitli ibadet şekilleri var da,Kul Allahu Teâlâ hazretlerine ibadet edecek. Ama çok çeşitli ibadet şekilleri var da, "Bunların bana en sevgilisi" diyor bu hadîs-i şerîfte, en-nushu lî. "Bunların bana en sevgilisi" diyor bu hadîs-i şerîfte, en-nushu lî. "Kulumun bana olan nushudur." diyor. "Kulumun bana olan nushudur." diyor.

Nush kelimesini izah etmek lazım ki ibadetlerin en üstünü buymuş, iyice bilelim.Nush kelimesini izah etmek lazım ki ibadetlerin en üstünü buymuş, iyice bilelim. Ona göre Allah'ın sevgisini o yoldan kazanmaya çalışalım. Ona göre Allah'ın sevgisini o yoldan kazanmaya çalışalım.

Bu kâinatın sahibini dost edinmek güzel değil mi? Bu kâinatın sahibini dost edinmek güzel değil mi? Bizi yaratan, bizi besleyen, bize bunca nimeti ihsan edenBizi yaratan, bizi besleyen, bize bunca nimeti ihsan eden yaratıcımıza bir teşekkür hissi gelmiyor mu içimizden? yaratıcımıza bir teşekkür hissi gelmiyor mu içimizden? Onun uzaklığı içimizi yakmıyor mu acaba? Onun uzaklığı içimizi yakmıyor mu acaba? "Niye [Allah'a] biz bu kadar uzağız? Nerede bunları bize gönderen Allahu Teâlâ hazretleri?"Niye [Allah'a] biz bu kadar uzağız? Nerede bunları bize gönderen Allahu Teâlâ hazretleri? Erenler ermiş de, biz ne biçim insanız?" diye bir yanma yakınma olmuyor mu? Erenler ermiş de, biz ne biçim insanız?" diye bir yanma yakınma olmuyor mu?

Onun sevgisini, rızasını kazanmak, O'nun sevgisine ermek isteriz. Onun sevgisini, rızasını kazanmak, O'nun sevgisine ermek isteriz.

O halde nush nedir? Hem de "Bana karşı nush" diyor. en-Nushu lî. "Benim için nusuhtur." O halde nush nedir?

Hem de "Bana karşı nush" diyor. en-Nushu lî. "Benim için nusuhtur."

Nusuh kelimesi lisan bilgimize göre ilk şöyle hatıra gelebilir; "nasihat, öğüt" demek. Nusuh kelimesi lisan bilgimize göre ilk şöyle hatıra gelebilir; "nasihat, öğüt" demek. Meşhur bir beyit de var; Nush ile uslanmayanı etmeli tekdir, Meşhur bir beyit de var;

Nush ile uslanmayanı etmeli tekdir,

Tekdir ile uslanmayanın hakkı kötektir. Ziya Paşa'nın... "İlk önce nasihat edeceksin.Tekdir ile uslanmayanın hakkı kötektir.

Ziya Paşa'nın...

"İlk önce nasihat edeceksin.
Ondan sonra tekdir edeceksin. Baktın onunla da uslanmıyor; döveceksin!" diyor. Ondan sonra tekdir edeceksin. Baktın onunla da uslanmıyor; döveceksin!" diyor.

Nush ile uslanmayanı etmeli tekdir, Tekdir ile uslanmayanın hakkı kötektir. Nush ile uslanmayanı etmeli tekdir,

Tekdir ile uslanmayanın hakkı kötektir.

Şair böyle demiş. Nush, "nasihat" mı demek? Hayır.Şair böyle demiş.

Nush, "nasihat" mı demek?

Hayır.
Nush kelimesi Arapça'dan geçmiş ama dilden dile kelime geçerken değişikliklere uğruyor.Nush kelimesi Arapça'dan geçmiş ama dilden dile kelime geçerken değişikliklere uğruyor. Nush, nasihat kelimesi de bizim dilimize geçince mânasında değişme olmuş. Nush, nasihat kelimesi de bizim dilimize geçince mânasında değişme olmuş.

Bir başka hadîs-i şerîf var ki çok meşhur olduğu için sizin de duymuş olmanız muhtemeldir: Bir başka hadîs-i şerîf var ki çok meşhur olduğu için sizin de duymuş olmanız muhtemeldir:

ed-Dînü en-nasîhatü buyurmuş Peygamber Efendimiz; "Din nasihattır." ed-Dînü en-nasîhatü buyurmuş Peygamber Efendimiz; "Din nasihattır."

Kâlû: Li-men yâ Resûlallah? "Kime karşı yâ Resûlallah?" diye soruyorlar. Kâlû: Li-men yâ Resûlallah? "Kime karşı yâ Resûlallah?" diye soruyorlar.

"Nasihat kime karşı?" Buyuruyor ki Peygamber Efendimiz; "Nasihat kime karşı?"

Buyuruyor ki Peygamber Efendimiz;

Lillâhi. "Allah'a." Ve li-resûlihî. "Resûlü'ne." Ve li-eimmeti'l-müslimîn. Lillâhi. "Allah'a." Ve li-resûlihî. "Resûlü'ne." Ve li-eimmeti'l-müslimîn. "Müslümanların idarecilerine, imamlarına, önderlerine.""Müslümanların idarecilerine, imamlarına, önderlerine." Ve li-âmmetihim. "Bütün müslümanlara." Biz buradaki nasihate "öğüt" mânası verirsek,Ve li-âmmetihim. "Bütün müslümanlara."

Biz buradaki nasihate "öğüt" mânası verirsek,
bizim ne haddimiz ola ki Allahu Teâlâ hazretlerine biz öğüt verelim?bizim ne haddimiz ola ki Allahu Teâlâ hazretlerine biz öğüt verelim? Resûlullah'a öğüt vermek nasıl mümkün olsun? Resûlullah'a öğüt vermek nasıl mümkün olsun?

Buradan anlaşılıyor ki, bu hadîs-i şerîf bizim için delil oluyor ki Buradan anlaşılıyor ki, bu hadîs-i şerîf bizim için delil oluyor ki nush bizim anladığımız "öğüt" mânasına değil. Ya ne mânasına? nush bizim anladığımız "öğüt" mânasına değil.

Ya ne mânasına?

Nush, "ihlâs ve samimiyet" mânasına. Hâlislik; içinde gıl ve gış, kötü, karışık duygular,Nush, "ihlâs ve samimiyet" mânasına. Hâlislik; içinde gıl ve gış, kötü, karışık duygular, fâsit, fâsık, bozuk niyetler olmaması. Temiz kalp...fâsit, fâsık, bozuk niyetler olmaması. Temiz kalp... Hani diyorlar ya; "Benim kalbim temiz." diye. Kalp temizliği hepimizin bildiği bir şey. Hani diyorlar ya; "Benim kalbim temiz." diye. Kalp temizliği hepimizin bildiği bir şey. Nush, "kalp temizliği, niyet hâlisliği" demek. Nush, "kalp temizliği, niyet hâlisliği" demek.

O zaman hadîs-i şerîfin mânası ne oluyor? O zaman hadîs-i şerîfin mânası ne oluyor?

"Allah'a yapılan ibadetlerin Allah indinde en makbulü, sevimlisi Allah'a samimiyetle,"Allah'a yapılan ibadetlerin Allah indinde en makbulü, sevimlisi Allah'a samimiyetle, temiz, pak bir kalp ile yapılan ibadettir. Allah'a karşı temiz pak bir niyet beslemektir." temiz, pak bir kalp ile yapılan ibadettir. Allah'a karşı temiz pak bir niyet beslemektir."

Allah'a karşı nush nasıl olur? Hocamız şerhte açıklanmış, diyor ki; Allah'a karşı nush nasıl olur?

Hocamız şerhte açıklanmış, diyor ki;

"Sözce ve itikatça Allahu Teâlâ hazretlerini doğru bilmek, doğru söylemek. "Sözce ve itikatça Allahu Teâlâ hazretlerini doğru bilmek, doğru söylemek. Allahu Teâlâ hazretlerine şirk koşmamak, Allahu Teâlâ hazretlerine şirk koşmamak, saf temiz bir itikat ile inanmak ve bu itikadı dile getirmek." saf temiz bir itikat ile inanmak ve bu itikadı dile getirmek."

Ve'l-kıyâmi bi-ta'zîmihî. "Ona göre kulluk etmek. Ve'l-kıyâmi bi-ta'zîmihî. "Ona göre kulluk etmek. O'na hürmetin, tazimin nasıl yapılması gerekiyorsa icabını yapmak. O'na hürmetin, tazimin nasıl yapılması gerekiyorsa icabını yapmak. Hürmette kusur etmemek." Zâhiren ve bâtınen. "Dış görünüşte de iç görünüşte de..." Hürmette kusur etmemek." Zâhiren ve bâtınen. "Dış görünüşte de iç görünüşte de..."

Yani dışında, insanlarla olduğun zaman gözünü kapatırsın, boynunu bükersin, Yani dışında, insanlarla olduğun zaman gözünü kapatırsın, boynunu bükersin, yana yakıla, gözyaşı dökerek namaz kılarsın; evde, yalnız kaldığın zaman,yana yakıla, gözyaşı dökerek namaz kılarsın; evde, yalnız kaldığın zaman, işyerinde ertesi gün başka türlü... işyerinde ertesi gün başka türlü... Olmaz. Zâhiren ve bâtınen, hem görünürde hem gizlide, hem dışta hem içte... Olmaz. Zâhiren ve bâtınen, hem görünürde hem gizlide, hem dışta hem içte...

Ve'r-rağbetü fî mahâbbihî ve muvâlâtun min men etâehû. "O'nun sevdiği şeylere rağbet etmek. Ve'r-rağbetü fî mahâbbihî ve muvâlâtun min men etâehû. "O'nun sevdiği şeylere rağbet etmek. Allah neleri seviyor ise onları yapmak. O'na itaat eden kullara dostluk beslemek, sevmek. Allah neleri seviyor ise onları yapmak. O'na itaat eden kullara dostluk beslemek, sevmek. Allah'a itaat eden, Allah ehli, Allah yolunda yürüyen kulları sevmek." Allah'a itaat eden, Allah ehli, Allah yolunda yürüyen kulları sevmek."

Ve muâdâtu men asâehû. "O'na isyan edenlere, asi gelenlere de buğz etmek, düşmanlık etmek." Ve muâdâtu men asâehû. "O'na isyan edenlere, asi gelenlere de buğz etmek, düşmanlık etmek."

Dostumun dostu nedir? Dostumdur. Dostumun düşmanı nedir? Düşmanımdır. Dostumun dostu nedir?

Dostumdur.

Dostumun düşmanı nedir?

Düşmanımdır.

Allahu Teâlâ hazretlerine âsi geliyor, düşmanlık ediyor; sen onu nasıl seversin? Allahu Teâlâ hazretlerine âsi geliyor, düşmanlık ediyor; sen onu nasıl seversin?

Lâ tecidü kavmen yu'minûne billâhi ve'l-yevmi'l-âhiri yüvâddûne men hâdda'llâheLâ tecidü kavmen yu'minûne billâhi ve'l-yevmi'l-âhiri yüvâddûne men hâdda'llâhe ve resûlehû ve lev kânû abâehüm. ve resûlehû ve lev kânû abâehüm.

Yakınları, akrabası bile olsa hiçbir sahih sâlim müslüman, Yakınları, akrabası bile olsa hiçbir sahih sâlim müslüman, Allah ve Resûlullah'a harp açmış, onlarla mücadele eden kimseleri dost edinemez; yasak!Allah ve Resûlullah'a harp açmış, onlarla mücadele eden kimseleri dost edinemez; yasak! Sonra mantığa da sığmaz. Allahu Teâlâ hazretleri öyle sevgiyi kabul eder mi? Sonra mantığa da sığmaz. Allahu Teâlâ hazretleri öyle sevgiyi kabul eder mi?

"Sen benim düşmanımla dostluk ediyorsun. Ne arıyorsun benim huzurumda? Defol!" der."Sen benim düşmanımla dostluk ediyorsun. Ne arıyorsun benim huzurumda? Defol!" der. "Benim düşmanımla dostluk ediyorsun; bu nasıl iş? Sen benim nasıl dostumsun, kulumsun? "Benim düşmanımla dostluk ediyorsun; bu nasıl iş? Sen benim nasıl dostumsun, kulumsun? Utanmaz mısın benim verdiğim nimetlerden?!" der. Böyle dediği muhakkak. Utanmaz mısın benim verdiğim nimetlerden?!" der.

Böyle dediği muhakkak.

Demek ki Allahu Teâlâ hazretlerine nushun esasları bunlarmış: Hürmetin gereğini yapmak. Demek ki Allahu Teâlâ hazretlerine nushun esasları bunlarmış: Hürmetin gereğini yapmak. Sağlam bir itikat ile inanmak. Zâhirde ve bâtında O'na karşı hürmette kusur etmemek. Sağlam bir itikat ile inanmak. Zâhirde ve bâtında O'na karşı hürmette kusur etmemek. Allahu Teâlâ hazretlerinin rızasının olduğu şeylere rağbet etmek.Allahu Teâlâ hazretlerinin rızasının olduğu şeylere rağbet etmek. O'nu seven, O'nun yolunda yürüyen, O'na itaat eden kulları sevmek.O'nu seven, O'nun yolunda yürüyen, O'na itaat eden kulları sevmek. O'na âsi gelenlere de düşmanlık beslemek, tarzında tafsil edilmiş. O'na âsi gelenlere de düşmanlık beslemek, tarzında tafsil edilmiş.

Allahu Teâlâ hazretleri cümlemize dinin esaslarını, ruhunu, Allahu Teâlâ hazretleri cümlemize dinin esaslarını, ruhunu, mahiyetini kavramayı nasip ve müyesser eylesin. mahiyetini kavramayı nasip ve müyesser eylesin.

İnsan işin ruhunu kavramazsa çok yanlışlıklar yapar. İnsan işin ruhunu kavramazsa çok yanlışlıklar yapar. İnsanın yönü yanlış olursa yürümesinin kıymeti olur mu? İnsanın yönü yanlış olursa yürümesinin kıymeti olur mu?

Falanca semte gidecek, yönü yanlış tutturmuş, on saattir yürüyor... Falanca semte gidecek, yönü yanlış tutturmuş, on saattir yürüyor... İsterse bin saat yürüsün; yön yanlış, sarf edilen emek boşuna!İsterse bin saat yürüsün; yön yanlış, sarf edilen emek boşuna! Yönü, istikameti doğru olması lazım. İşte dinin de böyle yönleri, esas tevcihleri var,Yönü, istikameti doğru olması lazım. İşte dinin de böyle yönleri, esas tevcihleri var, insanı yönlendirdiği taraflar var; onları bilmezse insan boşuna emek sarf eder. insanı yönlendirdiği taraflar var; onları bilmezse insan boşuna emek sarf eder.

Allah'ın sevmediklerini seviyorsun, sevmediklerine yardım ediyorsun, Allah'ın sevmediklerini seviyorsun, sevmediklerine yardım ediyorsun, Allah'ın düşmanlarıyla el elesin, Allah'ın düşmanlarını mâlen, fiilen, fikren destekliyorsun. Allah'ın düşmanlarıyla el elesin, Allah'ın düşmanlarını mâlen, fiilen, fikren destekliyorsun. İstediğin kadar uğraş... Şeyh Sâdî'nin müstehziyâne [sözü] var; İstediğin kadar uğraş...

Şeyh Sâdî'nin müstehziyâne [sözü] var;

"Ey hacı namzeti, korkarım ki sen hacca varamayacaksın..."Ey hacı namzeti, korkarım ki sen hacca varamayacaksın... Çünkü yönün Türkistan'a doğru!" diyor. Kendisi Şirazlı; hac bu taraftaysa Türkistan bu tarafta...Çünkü yönün Türkistan'a doğru!" diyor.

Kendisi Şirazlı; hac bu taraftaysa Türkistan bu tarafta...
"Ey hacı namzeti, korkarım ki sen bu gidişle hacca hiç varamayacaksın. "Ey hacı namzeti, korkarım ki sen bu gidişle hacca hiç varamayacaksın. Çünkü yönün Türkistan'a doğru." diyor. Yani "ters istikamete doğru" demek istiyor. Çünkü yönün Türkistan'a doğru." diyor. Yani "ters istikamete doğru" demek istiyor.

Onun için, Allahu Teâlâ hazretleri bize bir kere temiz, pak bir niyet ihsan eylesin. Onun için, Allahu Teâlâ hazretleri bize bir kere temiz, pak bir niyet ihsan eylesin.

Biz hakikaten inandık mı Allahu Teâlâ hazretlerine? Biz hakikaten inandık mı Allahu Teâlâ hazretlerine?

Âmennâ ve saddaknâ. Elbette! Allahu Teâlâ hazretleri var, bir. Âmennâ ve saddaknâ. Elbette! Allahu Teâlâ hazretleri var, bir. Her gün nimetini, lütfunu, ihsanını görüyorum. Her gün nimetini, lütfunu, ihsanını görüyorum.

Amentü billâh ve bimâ câe min indillâh. "Allah'a ve Allah indinden gelen her şeye iman etmişim." Amentü billâh ve bimâ câe min indillâh. "Allah'a ve Allah indinden gelen her şeye iman etmişim."

Amentü bi-Resûlillâh ve bimâ câe min indi Resûlillâh. "O'nun gönderdiği Resûl'e de inanmışım,Amentü bi-Resûlillâh ve bimâ câe min indi Resûlillâh. "O'nun gönderdiği Resûl'e de inanmışım, onun getirdiği her şeye de bağlanmışım." onun getirdiği her şeye de bağlanmışım."

Senin hareketlerini ölçelim bakalım; söz olarak böyle diyorsun, nasıl gidiyorsun? Senin hareketlerini ölçelim bakalım; söz olarak böyle diyorsun, nasıl gidiyorsun?

Başka türlü gidenler çıkabiliyor. Söz olarak hakikaten de samimi söylüyor, Başka türlü gidenler çıkabiliyor. Söz olarak hakikaten de samimi söylüyor, hissediyoruz; gözlü yaşlanıyor, ağlıyor.hissediyoruz; gözlü yaşlanıyor, ağlıyor. Bakıyorsun ki yapmacık değil. Ama hareketlerine bakıyorsun; tezat var. Bakıyorsun ki yapmacık değil. Ama hareketlerine bakıyorsun; tezat var.

O neden? Cehaletten. Cahil, zavallı... Küçük bir çocuk elektrik telini bilir mi? Tutar. O neden?

Cehaletten. Cahil, zavallı...

Küçük bir çocuk elektrik telini bilir mi?

Tutar.

Neden? Cahil, o teli tuttuğu zaman başına geleceğinden haberi yok ki... Neden?

Cahil, o teli tuttuğu zaman başına geleceğinden haberi yok ki...
Onu tuttuğu zaman kül olacak veyahut eli sarsılacak, bir kazaya uğrayacak. el-Câhilu cesûrun.Onu tuttuğu zaman kül olacak veyahut eli sarsılacak, bir kazaya uğrayacak. el-Câhilu cesûrun. Cahillik insanı cesur yapar. Bilmediği zaman zor. Cahillik insanı cesur yapar. Bilmediği zaman zor.

O halde bizim ilk belamız, başımızın belası cehalettir. Bu cahillikle hiçbir şey elde edilmez. O halde bizim ilk belamız, başımızın belası cehalettir. Bu cahillikle hiçbir şey elde edilmez.

Neden? Kaş yapayım derken göz çıkartırsın, yanlış iş yaparsın. Neden?

Kaş yapayım derken göz çıkartırsın, yanlış iş yaparsın.

İnsan bir Amerikalı artisti kendisine numune alırsa; saçını, bıyığını, yolunu,İnsan bir Amerikalı artisti kendisine numune alırsa; saçını, bıyığını, yolunu, tavrını ona benzetirse, sigara içişini, dumanını üfürüşünü taklit ederse nereye varacak? tavrını ona benzetirse, sigara içişini, dumanını üfürüşünü taklit ederse nereye varacak?

Onun yanına varır, başka yere varamaz! Onun yanına varır, başka yere varamaz!

Resûlullah'a uymak isteyen insan biraz cahillikten kurtulacak; neyi sevdiğini, neyi sevmediğini,Resûlullah'a uymak isteyen insan biraz cahillikten kurtulacak; neyi sevdiğini, neyi sevmediğini, dinin esaslarının ne olduğunu bilecek. dinin esaslarının ne olduğunu bilecek. Tertemiz bir iman, ondan sonra sağlam sahih bir bilgi [sahibi olacak.] Tertemiz bir iman, ondan sonra sağlam sahih bir bilgi [sahibi olacak.]

Cehalet hiçbir zaman mâzur görülmeyecek ve cahilleri Allahu Teâlâ hazretleri hadîs-i şerîflerde Cehalet hiçbir zaman mâzur görülmeyecek ve cahilleri Allahu Teâlâ hazretleri hadîs-i şerîflerde Peygamber Efendimiz'in bildirdiğine göre iki misli azaplandıracakmış. Peygamber Efendimiz'in bildirdiğine göre iki misli azaplandıracakmış. Bir, hatayı yaptığından dolayı. İki, cahillikten dolayı. Niye cahil kaldın, niye öğrenmedin? Bir, hatayı yaptığından dolayı. İki, cahillikten dolayı. Niye cahil kaldın, niye öğrenmedin?

Bugünün insanları da aynı şeyi demiyor mu? "Kanunu bilmemek mazeret değildir." der. Bugünün insanları da aynı şeyi demiyor mu?

"Kanunu bilmemek mazeret değildir." der.

"O kanun çıkmış ama haberim yoktu." dersen, trafik polisi sana cezayı yazmaz mı? "O kanun çıkmış ama haberim yoktu." dersen, trafik polisi sana cezayı yazmaz mı? Veyahut vergiyi vaktinde yatırmadın, "Haberim yoktu." desen af mı ederler? Veyahut vergiyi vaktinde yatırmadın, "Haberim yoktu." desen af mı ederler?

"Kanunu bilmemek mazeret değildir." derler. "Kanunu bilmemek mazeret değildir." derler.

Dünyada böyle oluyor da âhirette başka türlü mü olacak? Âhirette de böyle.Dünyada böyle oluyor da âhirette başka türlü mü olacak?

Âhirette de böyle.
Allahu Teâlâ hazretleri diyecek ki; "Ben sana peygamber gönderdim, niye uymadın? Allahu Teâlâ hazretleri diyecek ki;

"Ben sana peygamber gönderdim, niye uymadın?
Ben sana kitap gönderdim, niye tâbi olmadın? Ne işledin bakalım o kitaba göre?" diye soracak.Ben sana kitap gönderdim, niye tâbi olmadın? Ne işledin bakalım o kitaba göre?" diye soracak. Muhakkak soracak; âyetlerde, hadîs-i şerîflerde var. Muhakkak soracak; âyetlerde, hadîs-i şerîflerde var.

Ve onlar da diyecekler ki; Ve kâlû lev künnâ nesmeu ev na'kilu mâ künnâ fî ashâbi's-saîr.Ve onlar da diyecekler ki;

Ve kâlû lev künnâ nesmeu ev na'kilu mâ künnâ fî ashâbi's-saîr.
"Ah! Keşke dinleseymişiz, kulak verseymişiz! O zaman bu cehennem ehlinden olmazdık!" diye,"Ah! Keşke dinleseymişiz, kulak verseymişiz! O zaman bu cehennem ehlinden olmazdık!" diye, o zaman pişmanlık duyacaklar. t gününde mahkeme-i kübrâda dersin ki; o zaman pişmanlık duyacaklar.

t gününde mahkeme-i kübrâda dersin ki;

Demek ki buradan hayâtî bir çalışma karşımıza çıkıyor: Demek ki buradan hayâtî bir çalışma karşımıza çıkıyor:

Bu bir eğlence değil. Din bir leblebi, çekirdek yemek gibi eğlenceli bir şey değil.Bu bir eğlence değil. Din bir leblebi, çekirdek yemek gibi eğlenceli bir şey değil. "Hayat memat meselesi" deriz ya, öyle bir şey. İnsan bu dünyada"Hayat memat meselesi" deriz ya, öyle bir şey. İnsan bu dünyada Allah'ın rızasını kazanamazsa âhirette cehenneme gidecek. Bu kadar âşikâr bir şey. Allah'ın rızasını kazanamazsa âhirette cehenneme gidecek. Bu kadar âşikâr bir şey. Rızasına uygun hareket ederse cennetine nâil olacak. O halde bu oyuncak değil; Rızasına uygun hareket ederse cennetine nâil olacak. O halde bu oyuncak değil; buna gayret ve emek sarf etmek lazım. Çalışmak lazım. Kitabı alıp da imtihana giren öğrencibuna gayret ve emek sarf etmek lazım. Çalışmak lazım. Kitabı alıp da imtihana giren öğrenci kadar biraz okumak lazım. kadar biraz okumak lazım.

Kur'ân-ı Kerîm'i hiç okumamış, meâlinden haberi yok, Resûlullah'ın hayatını bilmez, Kur'ân-ı Kerîm'i hiç okumamış, meâlinden haberi yok, Resûlullah'ın hayatını bilmez, sünnet-i seniyyesinden haberi yok... sünnet-i seniyyesinden haberi yok...

Bu büyük bir âfet! Bugün memleketimizde ikaz etmemiz gereken bir nokta daha var ki; Bu büyük bir âfet!

Bugün memleketimizde ikaz etmemiz gereken bir nokta daha var ki;
herkes "Ben İslâmiyeti öğretiyorum." diyor. İşin tehlikeli tarafı da o. herkes "Ben İslâmiyeti öğretiyorum." diyor. İşin tehlikeli tarafı da o. Fakat herkes de insanları bir başka yola çekiyor. Fakat herkes de insanları bir başka yola çekiyor. Öğrenmek isteyen insanların karşısına çıkan çeşit çeşit insanlar var; Öğrenmek isteyen insanların karşısına çıkan çeşit çeşit insanlar var; "Gel, benim yolum doğrudur." diyor, bir tarafa götürüyor. Bakıyorsun; Allah Allah... "Gel, benim yolum doğrudur." diyor, bir tarafa götürüyor.

Bakıyorsun; Allah Allah...
"Müslümanım" diyor; namaz kılmıyor. "Müslümanım" diyor; tesettüre uymuyor. Çeşit çeşit..."Müslümanım" diyor; namaz kılmıyor. "Müslümanım" diyor; tesettüre uymuyor. Çeşit çeşit... Sıralarsam belki bazı kimselere de dokunur...Sıralarsam belki bazı kimselere de dokunur... Netice itibariyle herkes kendi çevresinden misâli bulabilir. Netice itibariyle herkes kendi çevresinden misâli bulabilir.

O halde yol hangisi? Yol, işte [derslerimizin] başında söylediğimiz: O halde yol hangisi?

Yol, işte [derslerimizin] başında söylediğimiz:

Elâ inne efdale'l-kitâbi kitâbullah. "Kitapların en faziletlisi Kur'ân-ı Kerîm'dir." Elâ inne efdale'l-kitâbi kitâbullah. "Kitapların en faziletlisi Kur'ân-ı Kerîm'dir."

Ve efdale'l-hedyi hedyü seyyidinâ Muhammedin sallallahu aleyhi ve sellem.Ve efdale'l-hedyi hedyü seyyidinâ Muhammedin sallallahu aleyhi ve sellem. "Yolların en güzeli de Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in yoludur." "Yolların en güzeli de Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in yoludur."

Sen bir hadîs-i şerîf kitabından bir hadîs-i şerîfi öğrenir tatbik edersen, Sen bir hadîs-i şerîf kitabından bir hadîs-i şerîfi öğrenir tatbik edersen, kıyamet gününde mahkeme-i kübrâda dersin ki; kıyamet gününde mahkeme-i kübrâda dersin ki;

"Yâ Rabbi! Hadîs-i şerîfi okudum, uydum." Kurtulursun. "Yâ Rabbi! Hadîs-i şerîfi okudum, uydum."

Kurtulursun.

Ama başka yere uyarsan kendini kurtaramazsın! Onun için, yol Resûlullah'ın yoludur. Ama başka yere uyarsan kendini kurtaramazsın!

Onun için, yol Resûlullah'ın yoludur.

Resûlullah'ın sünnetinden, izinden, yolundan Allahu Teâlâ hazretleri bizi zerre kadar,Resûlullah'ın sünnetinden, izinden, yolundan Allahu Teâlâ hazretleri bizi zerre kadar, kıl payı kadar ayırmasın. kıl payı kadar ayırmasın.

Bu işin bir ayrılığa bile tahammülü yoktur! Bu işin bir ayrılığa bile tahammülü yoktur!

Allahu Teâlâ hazretleri o Resûl-ü Edîb'ine bizi has ümmet eylesin. Allahu Teâlâ hazretleri o Resûl-ü Edîb'ine bizi has ümmet eylesin. Onu bilip onun izinde güzelce yürüyüp onun şefaatine, Onu bilip onun izinde güzelce yürüyüp onun şefaatine, Allahu Teâlâ hazretlerinin rızasına da eren bahtiyarlardan eylesin. Allahu Teâlâ hazretlerinin rızasına da eren bahtiyarlardan eylesin.

Diğer hadîs-i şerîfe geçelim. Bu çok önemli hususu inşaallah hatırınızdan Diğer hadîs-i şerîfe geçelim.

Bu çok önemli hususu inşaallah hatırınızdan
hiç çıkartmayacağınızı tahmin ederim.hiç çıkartmayacağınızı tahmin ederim. Temiz bir kalp [sahibi olmak önemli.] Yalnız bir nokta var. Bu kadar karışıklığın içinde bir hususu da size söyleyeyim: Allahu Teâlâ hazretleri kişinin kalbi temiz oldu mu ikaz eder. Vallâhi de billâhi de ikaz eder! "Kulum yanlış yolda gidiyorsun!" diye irşad eder, ikaz eder. Kalp temiz oldu mu... Her şeyin başı o. Kalp temiz oldu mu; "Yâ Rabbi! Ben sana hâlisâne, muhlisâne kulluk etmek istiyorum." diye, halis niyet ile bir yola girdi mi, farz edelim o yol yanlış, Allahu Teâlâ hazretleri irşad ederediyor ve gösterir. Ama kalbinde bozukluk varsa o zaman seni salıverir. İtikadında, kalbinde, niyetinde bir bozukluk varsa, esas itibariyle Allah'a kul olmayı istemiyorsun da mevki, para, makam istiyorsan, şöhret, alkış, beğenilmek, gününü gün etmek, dünyanı mâmur etmek istiyorsan o zaman hiç ses seda duyamazsın. Çünkü o öyle bir perdedir ki o perdeden hiçbir şey senin tarafına geçmez. Hiçbir ikaz ışığı o tarafa gelmez. Perde değil, o kalın duvar; kale duvarı gibi bir duvarın içine girdin, kendini o kötü niyetle hapsettin. Temiz niyetin olacak. O zaman hıristiyana Allah; "Kulum, bu yol yanlış; müslüman ol." diyor, gösteriyor. Falanca yere kapılmış insana; "Kulum, bu yol yanlış; şu tarafa gel." diye gösteriyor. Bir olmuş misâlini söyleyeyim: Afrika'da bir kabile reisinin çocuğunu hıristiyanlar gitmiş, kandırmışlar, "Hak din Hıristiyanlıktır" diye hıristiyan yapmışlar. Putperestti ya... Belki de müslümandı, bilmiyoruz, belki o kabile müslüman. Afrika'nın çoğu müslüman olmuş da biz muhafaza edememişiz, şimdi yavaş yavaş uyanıyor. Hıristiyan etmişler, papaz olmuş. Afrikalı olduğu için, onların dilini de bildiği için desteklemişler. Para bol, mâlî imkânlar fazla. Bir misyoner bir yabancı diyara, Afrika'ya vesaireye Hıristiyanlığı yaymak için gittiğinde Amerika'dan uğurlarken vali elini öpüyor. Niye? "Sen din uğruna iş görmeye gidiyorsun." diye. Reisicumhurlar uğurluyor. [Misyonerlik] onlarda öyle kıymetli bir meslek. Temiz bir kalp [sahibi olmak önemli.]

Yalnız bir nokta var. Bu kadar karışıklığın içinde bir hususu da size söyleyeyim:

Allahu Teâlâ hazretleri kişinin kalbi temiz oldu mu ikaz eder. Vallâhi de billâhi de ikaz eder! "Kulum yanlış yolda gidiyorsun!" diye irşad eder, ikaz eder. Kalp temiz oldu mu... Her şeyin başı o. Kalp temiz oldu mu; "Yâ Rabbi! Ben sana hâlisâne, muhlisâne kulluk etmek istiyorum." diye, halis niyet ile bir yola girdi mi, farz edelim o yol yanlış, Allahu Teâlâ hazretleri irşad ederediyor ve gösterir.

Ama kalbinde bozukluk varsa o zaman seni salıverir. İtikadında, kalbinde, niyetinde bir bozukluk varsa, esas itibariyle Allah'a kul olmayı istemiyorsun da mevki, para, makam istiyorsan, şöhret, alkış, beğenilmek, gününü gün etmek, dünyanı mâmur etmek istiyorsan o zaman hiç ses seda duyamazsın. Çünkü o öyle bir perdedir ki o perdeden hiçbir şey senin tarafına geçmez. Hiçbir ikaz ışığı o tarafa gelmez. Perde değil, o kalın duvar; kale duvarı gibi bir duvarın içine girdin, kendini o kötü niyetle hapsettin.

Temiz niyetin olacak. O zaman hıristiyana Allah; "Kulum, bu yol yanlış; müslüman ol." diyor, gösteriyor. Falanca yere kapılmış insana; "Kulum, bu yol yanlış; şu tarafa gel." diye gösteriyor.

Bir olmuş misâlini söyleyeyim:

Afrika'da bir kabile reisinin çocuğunu hıristiyanlar gitmiş, kandırmışlar, "Hak din Hıristiyanlıktır" diye hıristiyan yapmışlar. Putperestti ya... Belki de müslümandı, bilmiyoruz, belki o kabile müslüman. Afrika'nın çoğu müslüman olmuş da biz muhafaza edememişiz, şimdi yavaş yavaş uyanıyor. Hıristiyan etmişler, papaz olmuş. Afrikalı olduğu için, onların dilini de bildiği için desteklemişler. Para bol, mâlî imkânlar fazla.

Bir misyoner bir yabancı diyara, Afrika'ya vesaireye Hıristiyanlığı yaymak için gittiğinde Amerika'dan uğurlarken vali elini öpüyor.

Niye?

"Sen din uğruna iş görmeye gidiyorsun." diye. Reisicumhurlar uğurluyor. [Misyonerlik] onlarda öyle kıymetli bir meslek.

Temiz bir kalp [sahibi olmak önemli.] Yalnız bir nokta var. Temiz bir kalp [sahibi olmak önemli.]

Yalnız bir nokta var.
Bu kadar karışıklığın içinde bir hususu da size söyleyeyim: Bu kadar karışıklığın içinde bir hususu da size söyleyeyim:

Allahu Teâlâ hazretleri kişinin kalbi temiz oldu mu ikaz eder. Allahu Teâlâ hazretleri kişinin kalbi temiz oldu mu ikaz eder. Vallâhi de billâhi de ikaz eder! "Kulum yanlış yolda gidiyorsun!" diye irşad eder, ikaz eder. Vallâhi de billâhi de ikaz eder! "Kulum yanlış yolda gidiyorsun!" diye irşad eder, ikaz eder. Kalp temiz oldu mu... Her şeyin başı o. Kalp temiz oldu mu;Kalp temiz oldu mu... Her şeyin başı o. Kalp temiz oldu mu; "Yâ Rabbi! Ben sana hâlisâne, muhlisâne kulluk etmek istiyorum." diye, "Yâ Rabbi! Ben sana hâlisâne, muhlisâne kulluk etmek istiyorum." diye, halis niyet ile bir yola girdi mi, farz edelim o yol yanlış, halis niyet ile bir yola girdi mi, farz edelim o yol yanlış, Allahu Teâlâ hazretleri irşad ederediyor ve gösterir. Allahu Teâlâ hazretleri irşad ederediyor ve gösterir.

Ama kalbinde bozukluk varsa o zaman seni salıverir. Ama kalbinde bozukluk varsa o zaman seni salıverir. İtikadında, kalbinde, niyetinde bir bozukluk varsa,İtikadında, kalbinde, niyetinde bir bozukluk varsa, esas itibariyle Allah'a kul olmayı istemiyorsun da mevki, para, makam istiyorsan,esas itibariyle Allah'a kul olmayı istemiyorsun da mevki, para, makam istiyorsan, şöhret, alkış, beğenilmek, gününü gün etmek, dünyanı mâmur etmek istiyorsan şöhret, alkış, beğenilmek, gününü gün etmek, dünyanı mâmur etmek istiyorsan o zaman hiç ses seda duyamazsın. Çünkü o öyle bir perdedir ki o zaman hiç ses seda duyamazsın. Çünkü o öyle bir perdedir ki o perdeden hiçbir şey senin tarafına geçmez. Hiçbir ikaz ışığı o tarafa gelmez.o perdeden hiçbir şey senin tarafına geçmez. Hiçbir ikaz ışığı o tarafa gelmez. Perde değil, o kalın duvar; kale duvarı gibi bir duvarın içine girdin, Perde değil, o kalın duvar; kale duvarı gibi bir duvarın içine girdin, kendini o kötü niyetle hapsettin. kendini o kötü niyetle hapsettin.

Temiz niyetin olacak. Temiz niyetin olacak. O zaman hıristiyana Allah; "Kulum, bu yol yanlış; müslüman ol." diyor, gösteriyor. O zaman hıristiyana Allah; "Kulum, bu yol yanlış; müslüman ol." diyor, gösteriyor. Falanca yere kapılmış insana; "Kulum, bu yol yanlış; şu tarafa gel." diye gösteriyor. Falanca yere kapılmış insana; "Kulum, bu yol yanlış; şu tarafa gel." diye gösteriyor.

Bir olmuş misâlini söyleyeyim: Bir olmuş misâlini söyleyeyim:

Afrika'da bir kabile reisinin çocuğunu hıristiyanlar gitmiş, kandırmışlar, Afrika'da bir kabile reisinin çocuğunu hıristiyanlar gitmiş, kandırmışlar, "Hak din Hıristiyanlıktır" diye hıristiyan yapmışlar. Putperestti ya... "Hak din Hıristiyanlıktır" diye hıristiyan yapmışlar. Putperestti ya... Belki de müslümandı, bilmiyoruz, belki o kabile müslüman. Belki de müslümandı, bilmiyoruz, belki o kabile müslüman. Afrika'nın çoğu müslüman olmuş da biz muhafaza edememişiz, şimdi yavaş yavaş uyanıyor.Afrika'nın çoğu müslüman olmuş da biz muhafaza edememişiz, şimdi yavaş yavaş uyanıyor. Hıristiyan etmişler, papaz olmuş. Afrikalı olduğu için,Hıristiyan etmişler, papaz olmuş. Afrikalı olduğu için, onların dilini de bildiği için desteklemişler. onların dilini de bildiği için desteklemişler. Para bol, mâlî imkânlar fazla. Bir misyoner bir yabancı diyara,Para bol, mâlî imkânlar fazla.

Bir misyoner bir yabancı diyara,
Afrika'ya vesaireye Hıristiyanlığı yaymak için gittiğinde Amerika'dan uğurlarken vali elini öpüyor. Afrika'ya vesaireye Hıristiyanlığı yaymak için gittiğinde Amerika'dan uğurlarken vali elini öpüyor.

Niye? "Sen din uğruna iş görmeye gidiyorsun." diye valilere elini öpüyor.. Niye?

"Sen din uğruna iş görmeye gidiyorsun." diye valilere elini öpüyor..
Reisicumhurlar uğurluyor. [Misyonerlik] onlarda öyle kıymetli bir meslek. Reisicumhurlar uğurluyor. [Misyonerlik] onlarda öyle kıymetli bir meslek.

Hakikaten de öyledir. Hak yolu gösterse irşad en kıymetli meslektir de hakkı göstermeyince değil... Hakikaten de öyledir. Hak yolu gösterse irşad en kıymetli meslektir de hakkı göstermeyince değil...

Bu misyoner Afrika'da her kabileye gidip; "Hak din Hıristiyanlıktır; gelin, hıristiyan olun." diye Bu misyoner Afrika'da her kabileye gidip; "Hak din Hıristiyanlıktır; gelin, hıristiyan olun." diye dolaşıyormuş ve muvaffak oluyormuş. dolaşıyormuş ve muvaffak oluyormuş. Papazlar ona demişler ki; "Müslümanların peygamberi denilen şahısPapazlar ona demişler ki;

"Müslümanların peygamberi denilen şahıs
Hıristiyanlıktan biraz bir şey öğrenmiştir, Hıristiyanlığı bozmuştur,Hıristiyanlıktan biraz bir şey öğrenmiştir, Hıristiyanlığı bozmuştur, sapık bir mezhep ortaya çıkarmıştır." diye, sapık bir mezhep ortaya çıkarmıştır." diye, Peygamber Efendimiz'i tahsilinde öyle öğretmişler.Peygamber Efendimiz'i tahsilinde öyle öğretmişler. O da çok kızarmış; "Bozuk bir mezhep ortaya çıkarmış, bu ne biçim şahıs!" diyeO da çok kızarmış; "Bozuk bir mezhep ortaya çıkarmış, bu ne biçim şahıs!" diye içinden çok büyük bir kini varmış. içinden çok büyük bir kini varmış.

Bir gün geceleyin rüyasında bir kalabalık görüyor... Rüyanın teferruâtını hatırlayamayacağım... Bir gün geceleyin rüyasında bir kalabalık görüyor... Rüyanın teferruâtını hatırlayamayacağım... Rüyada Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem'i de görüyor. Diyorlar ki; Rüyada Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem'i de görüyor. Diyorlar ki;

"İşte bu müslümanların peygamberi!" Bakıyor ki serâpâ nur! "İşte bu müslümanların peygamberi!"

Bakıyor ki serâpâ nur!

Peygamber Efendimiz hakkında onun zamanında yaşayanlar diyor ki; Peygamber Efendimiz hakkında onun zamanında yaşayanlar diyor ki;

Yekûlu nâituhû lem ere mislehû kablehû ve lâ ba'dehû. Yekûlu nâituhû lem ere mislehû kablehû ve lâ ba'dehû. "Onun emsâlini onu tanımadan önce de tanıdıktan sonra da görmedim." "Onun emsâlini onu tanımadan önce de tanıdıktan sonra da görmedim."

Resûlullah için "emsalsiz" derlerdi, öyle bir kimseydi.Resûlullah için "emsalsiz" derlerdi, öyle bir kimseydi. Yüz güzelliği, akıl güzelliği, huy güzelliği öyle, her bakımdan müstesna bir güzelliğe sahipti. Yüz güzelliği, akıl güzelliği, huy güzelliği öyle, her bakımdan müstesna bir güzelliğe sahipti. Peygamber Efendimiz'in akrabaları da öyledir. Peygamber Efendimiz'in akrabaları da öyledir. Tarih kitaplarında okuyoruz; Kureyş kabilesinden akrabaları boy, pos, endam,Tarih kitaplarında okuyoruz; Kureyş kabilesinden akrabaları boy, pos, endam, yüz güzelliğiyle meşhur idiler. yüz güzelliğiyle meşhur idiler.

Rüyada görmüş; dayanır mı, içi akmış, beğenmiş. Ama sabahleyin uyanınca kendi kendine kızmış; Rüyada görmüş; dayanır mı, içi akmış, beğenmiş. Ama sabahleyin uyanınca kendi kendine kızmış; "Ben öyle bir insanı nasıl severim!" diye. Gece gördüğü rüyadan dolayı,"Ben öyle bir insanı nasıl severim!" diye. Gece gördüğü rüyadan dolayı, "Acaba bana bir şey mi oluyor?" diye kızmış. "Acaba bana bir şey mi oluyor?" diye kızmış. Fakat "İnsanları hıristiyan yapacağım." diyehâlisâne, iyi niyetle çalışıyor ya... Fakat "İnsanları hıristiyan yapacağım." diyehâlisâne, iyi niyetle çalışıyor ya... "Dine hizmet edeceğim..." diye iyi bir niyeti var. Yani kalbi pak, niyeti kötü değil, "Dine hizmet edeceğim..." diye iyi bir niyeti var. Yani kalbi pak, niyeti kötü değil, dünya makamı, mevki makam değil. Müteâkip gecelerde bir daha öyle bir rüya görmüş. dünya makamı, mevki makam değil. Müteâkip gecelerde bir daha öyle bir rüya görmüş. Yine Resûlullah'a hayran kalmış. Ertesi gün yine kızmış kendine; Yine Resûlullah'a hayran kalmış. Ertesi gün yine kızmış kendine; "Ya niye benim kalbim o tarafa meylediyor!" diye... "Ya niye benim kalbim o tarafa meylediyor!" diye... Üçüncü defa, bir gece tekrar bir rüya daha görmüş.Üçüncü defa, bir gece tekrar bir rüya daha görmüş. O zaman Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz rüyada ona tebessüm eylemiş; O zaman Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz rüyada ona tebessüm eylemiş;

"Seni şu adam irşat edecek. Bunun adı İbrahim İnak'dır." demiş. "Seni şu adam irşat edecek. Bunun adı İbrahim İnak'dır." demiş.

Rüyada bir adam göstermiş; "Seni bu adam irşat edecek. Bu adamın adı da şudur." demiş. Rüyada bir adam göstermiş;

"Seni bu adam irşat edecek. Bu adamın adı da şudur." demiş.

Uyanmış, demiş ki; "Üç defa peş peşe görülen bu rüyanın bir sebebi var." Uyanmış, demiş ki;

"Üç defa peş peşe görülen bu rüyanın bir sebebi var."

Diyar diyar gezdikçe, çalıştıkça o ismi sorarmış. Sonunda bir yerde bulmuş. Diyar diyar gezdikçe, çalıştıkça o ismi sorarmış. Sonunda bir yerde bulmuş. Gittiği bir yerde uçaktan inmiş; "Burada İbrahim İnak diye birisi var mı?" Gittiği bir yerde uçaktan inmiş;

"Burada İbrahim İnak diye birisi var mı?"

Karşılayan papazlar; "Var." demişler. "Kimdir o?" Karşılayan papazlar; "Var." demişler.

"Kimdir o?"

"Burada müslümanların hocasıdır, şeyhidir. Sen ne yapacaksın onu?" "Burada müslümanların hocasıdır, şeyhidir. Sen ne yapacaksın onu?"

"Hiç, adını duydum da ondan sordum." demiş, onlara söylememiş. "Hiç, adını duydum da ondan sordum." demiş, onlara söylememiş.

Tabii ondan sonra oradaki işlerini bitirdikten sonra meclisine girmiş,Tabii ondan sonra oradaki işlerini bitirdikten sonra meclisine girmiş, bir de bakmış ki rüyada kendisine gösterilen zâtın ta kendisi!bir de bakmış ki rüyada kendisine gösterilen zâtın ta kendisi! Tabii elini öpmüş, müslüman olmuş. Ben bunu kitapta okudum.Tabii elini öpmüş, müslüman olmuş.

Ben bunu kitapta okudum.
Başka zamanlarda muhtelif yerlerde de söyledim.Başka zamanlarda muhtelif yerlerde de söyledim. Bu olmuş hâdise benim zihnimde şu dersleri uyandırdı: Bu olmuş hâdise benim zihnimde şu dersleri uyandırdı:

Bir insan temiz, pak kalpli oldu mu Allah doğruyu gösteriyor. Bir insan temiz, pak kalpli oldu mu Allah doğruyu gösteriyor. Her insana Allahu Teâlâ hazretleri kendi hayatında ikazlar verir. Her insana Allahu Teâlâ hazretleri kendi hayatında ikazlar verir.

Rüyanızda hiç kıyamet olduğunu görmediniz mi? Rüyanızda hiç pişmanlık duymadınız mı? Rüyanızda hiç kıyamet olduğunu görmediniz mi? Rüyanızda hiç pişmanlık duymadınız mı?

İnsan, "Kıyamet kopmuş... Eyvah! Ben iyi ömür geçirmedim! Keşke tekrar dünyaya dönsem!" diyeİnsan, "Kıyamet kopmuş... Eyvah! Ben iyi ömür geçirmedim! Keşke tekrar dünyaya dönsem!" diye buna benzer rüyalar görür. buna benzer rüyalar görür. Veyahut [Allah] iyi bir insanla karşılaştırır, o iyi insanın ikazları akla mantığa hitap ediyordur;Veyahut [Allah] iyi bir insanla karşılaştırır, o iyi insanın ikazları akla mantığa hitap ediyordur; insan "Doğru yahu!" der. Ondan sonra Allah âhirette;insan "Doğru yahu!" der. Ondan sonra Allah âhirette; "Sen o zaman onu dinlerken 'Doğru yahu!' dedin de çıktıktan sonra niye uymadın"Sen o zaman onu dinlerken 'Doğru yahu!' dedin de çıktıktan sonra niye uymadın ey kulum?" demez mi? ey kulum?" demez mi?

Çünkü Allahu Teâlâ hazretleri müsebbibü'l-esbâb değil mi? Çünkü Allahu Teâlâ hazretleri müsebbibü'l-esbâb değil mi?

Beni kim konuşturuyor, seni kim dinlettiriyor? Mümkün mü bizim kendi kendimize konuşmamız,Beni kim konuşturuyor, seni kim dinlettiriyor? Mümkün mü bizim kendi kendimize konuşmamız, dinlememiz, o müsaade etmese?..dinlememiz, o müsaade etmese?.. Sen niye başka gün başka yere gittin de bugün buradasın? Niye isteyen falanca gelemiyor?Sen niye başka gün başka yere gittin de bugün buradasın? Niye isteyen falanca gelemiyor? Niye batacak olan gemiye filanca en son dakikada geliyor, giriyor,Niye batacak olan gemiye filanca en son dakikada geliyor, giriyor, boğuluyor da filanca içerideyken en son dakikada çıkıyor da kurtuluyor? boğuluyor da filanca içerideyken en son dakikada çıkıyor da kurtuluyor?

Ve küllü şey'in indehû bi-mikdâr. Her şeyin bir ölçüsü var.Ve küllü şey'in indehû bi-mikdâr.

Her şeyin bir ölçüsü var.
Sen bu kâinatı darmadağın, derbeder mi sanıyorsun? Sen bu kâinatı darmadağın, derbeder mi sanıyorsun?

Bu kâinatta bir anlık bir derbederlik olsa ne yıldız kalır, ne ay kalır, ne güneş kalır, Bu kâinatta bir anlık bir derbederlik olsa ne yıldız kalır, ne ay kalır, ne güneş kalır, her şey birbirine girer. her şey birbirine girer.

Bir kavşakta bir an trafik polisi olmadığı zaman bütün vasıtalar birbirine giriyor daBir kavşakta bir an trafik polisi olmadığı zaman bütün vasıtalar birbirine giriyor da sen bu kâinatın kavşaklarını sayabilir misin? Bir an Allahu Teâlâ hazretleri lütfetmese, sen bu kâinatın kavşaklarını sayabilir misin? Bir an Allahu Teâlâ hazretleri lütfetmese, tasarruf etmese şu kâinatta nizam ayakta durur mu? tasarruf etmese şu kâinatta nizam ayakta durur mu?

Durmaz. Mümkün değil. Her şeyin sebebi var. Durmaz. Mümkün değil. Her şeyin sebebi var.

Allahu Teâlâ hazretleri herkese şahsen ikazlar gönderiyor. Allahu Teâlâ hazretleri herkese şahsen ikazlar gönderiyor. Herkes mesul. Hiçbir kimse; "Ben duymadım. Ben bilmiyorum." diyemeyecek derecede Herkes mesul. Hiçbir kimse; "Ben duymadım. Ben bilmiyorum." diyemeyecek derecede Allah hayatında ikazı ona gönderir.Allah hayatında ikazı ona gönderir. Muhakkak gönderir! Ve göndermiştir, gönderdiğine sizler de kendi hayatınızdan şahitsinizdir.Muhakkak gönderir! Ve göndermiştir, gönderdiğine sizler de kendi hayatınızdan şahitsinizdir. Kendi hayatınızda, kendi üzerinizde şahitleriniz vardır. Kendi hayatınızda, kendi üzerinizde şahitleriniz vardır.

İşte o öyle ondan müslüman olmuş. İyi niyetli olduğundan Allah ona rüyada ikaz etmiş. İşte o öyle ondan müslüman olmuş. İyi niyetli olduğundan Allah ona rüyada ikaz etmiş.

İnsan kötü niyetli oldu mu mahrum kalır. Nüvellihî mâ tevellâ ve nuslihî cehennem. İnsan kötü niyetli oldu mu mahrum kalır.

Nüvellihî mâ tevellâ ve nuslihî cehennem.

"İnsan edepsizliği ele aldı mı "İnsan edepsizliği ele aldı mı Allahu Teâlâ hazretleri ta cehenneme gidinceye, yıkılıncaya kadar onu kendi hâline bırakıverir." Allahu Teâlâ hazretleri ta cehenneme gidinceye, yıkılıncaya kadar onu kendi hâline bırakıverir."

Onun için, Allahu Teâlâ hazretleri cümlemizi edep sahibi etsin. Onun için, Allahu Teâlâ hazretleri cümlemizi edep sahibi etsin.

İnsan uyanık oldu mu, etrafına baktı mı sezer. Gözünü kapattığı zaman nasıl görecek? İnsan uyanık oldu mu, etrafına baktı mı sezer. Gözünü kapattığı zaman nasıl görecek?

Bakması, görmesi lazım. Allah akıl diye bir nimet vermiş, kullanması lazım. Bakması, görmesi lazım. Allah akıl diye bir nimet vermiş, kullanması lazım.

Bir başka olmuş hâdiseyi anlattılar: Bir başka olmuş hâdiseyi anlattılar:

İngiltere'den bir karı koca kendilerine hak din aramak üzere Hindistan'a gitmeye karar vermişler.İngiltere'den bir karı koca kendilerine hak din aramak üzere Hindistan'a gitmeye karar vermişler. Çünkü Hindistan'daki Budizm'iÇünkü Hindistan'daki Budizm'i Avrupa'da "aklî, mantıkî bir dindir, felsefeye dayanıyor" diye çok methediyorlar.Avrupa'da "aklî, mantıkî bir dindir, felsefeye dayanıyor" diye çok methediyorlar. "Gidelim, o dine girelim." demişler."Gidelim, o dine girelim." demişler. Kendi dinlerine bakmışlar; mantığa uymayan şeyler çok söyleniyor...Kendi dinlerine bakmışlar; mantığa uymayan şeyler çok söyleniyor... İstanbul'a kadar gelmişler. Burada gördükleri müteaddit rüyalar üzerine İstanbul'a kadar gelmişler. Burada gördükleri müteaddit rüyalar üzerine müslüman olup dönmüşler. müslüman olup dönmüşler. Hâlen İngiltere'de müslümanlarmış. Ve hatta onların çocuklarıyla bizim bana bunu anlatan kardeşimiz,Hâlen İngiltere'de müslümanlarmış. Ve hatta onların çocuklarıyla bizim bana bunu anlatan kardeşimiz, arkadaşımız ailece tanışıyor ve çocukları ile irtibatı oluyor. arkadaşımız ailece tanışıyor ve çocukları ile irtibatı oluyor.

Bak, iyi niyetle yola çıkınca Allahu Teâlâ hazretleri nasıl [yol gösteriyor?] Bak, iyi niyetle yola çıkınca Allahu Teâlâ hazretleri nasıl [yol gösteriyor?]

İyi niyetle Hindistan'a hak dini bulmaya yola çıkmadılar mı? Neyi istiyorlardı? İyi niyetle Hindistan'a hak dini bulmaya yola çıkmadılar mı? Neyi istiyorlardı?

Hak dini istiyorlardı. Allahu Teâlâ hazretleri de -İstanbul'da- demiş ki; Hak dini istiyorlardı.

Allahu Teâlâ hazretleri de -İstanbul'da- demiş ki;

"Ey kullarım! Hindistan'a boşuna gitmeyin, işte hak din burada." "Ey kullarım! Hindistan'a boşuna gitmeyin, işte hak din burada."

Burada müslüman olmuşlar. Onun için, insan iyi niyetli oldu mu Burada müslüman olmuşlar.

Onun için, insan iyi niyetli oldu mu
Allahu Teâlâ hazretleri [yardım eder, doğru yolu gösterir.] Allahu Teâlâ hazretleri [yardım eder, doğru yolu gösterir.]

Çeşit çeşit yollarda da kalbi pak tutmak lazım. Çeşit çeşit yollarda da kalbi pak tutmak lazım. Bir garantimiz o. Kalp pak olursa Allah gösterir. Mesela yanlış bir yola insan yanlışlıkla girdiyse,Bir garantimiz o. Kalp pak olursa Allah gösterir. Mesela yanlış bir yola insan yanlışlıkla girdiyse, bir sahtekârın tuzağına düştüyse, ağına takıldıysa Allahu Teâlâ hazretleri; bir sahtekârın tuzağına düştüyse, ağına takıldıysa Allahu Teâlâ hazretleri; "Ey kulum! Sen iyi niyetle geldin ama bu sahtekârın tuzağına takıldın, burası sahtekar yatağıdır, "Ey kulum! Sen iyi niyetle geldin ama bu sahtekârın tuzağına takıldın, burası sahtekar yatağıdır, burada seni yolacaklar, soyacaklar. Sen filanca yere git." diye gösterir. burada seni yolacaklar, soyacaklar. Sen filanca yere git." diye gösterir. Hiç mahrum kalmaz, niyeti temiz olursa... Hiç mahrum kalmaz, niyeti temiz olursa...

Ama dünyaya meyli varsa, rahatını bozmak istemiyorsa; "Bu düzeni bozarsam keyfim kaçar." diyorsa, Ama dünyaya meyli varsa, rahatını bozmak istemiyorsa; "Bu düzeni bozarsam keyfim kaçar." diyorsa, zor geliyorsa, o niyeti ortaya çıktıktan sonra nurlar kesilir, o zaman doğruyu göremez. zor geliyorsa, o niyeti ortaya çıktıktan sonra nurlar kesilir, o zaman doğruyu göremez. Gösterir de Allah, bir defa gösterir, içindeki o mücadeleden sonra yanlış yolu seçince tamam, Gösterir de Allah, bir defa gösterir, içindeki o mücadeleden sonra yanlış yolu seçince tamam, aleyhte delil tekevvün etti, mahşerde hesabını görecek.aleyhte delil tekevvün etti, mahşerde hesabını görecek. Allahu Teâlâ hazretleri diyecek ki; "Falanca gün şöyle olmadı mı?" diyecek, Allahu Teâlâ hazretleri diyecek ki; "Falanca gün şöyle olmadı mı?" diyecek, hesabı ona göre görülecek. hesabı ona göre görülecek.

Gelelim ikinci hadîs-i şerîfe: Gelelim ikinci hadîs-i şerîfe:

Kâle'llâhu tebâreke ve teâlâ Kâle'llâhu tebâreke ve teâlâ

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz, Enes b. Mâlik radıyallahu anh'ın Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz, Enes b. Mâlik radıyallahu anh'ın rivayet eylediğine göre şöyle buyurmuş: rivayet eylediğine göre şöyle buyurmuş:

Kâle'llâhu tebâreke ve teâlâ. "Allahu Tebâreke ve Teâlâ hazretleri şöyle buyurdu:" Kâle'llâhu tebâreke ve teâlâ. "Allahu Tebâreke ve Teâlâ hazretleri şöyle buyurdu:"

İzâ veccehtü ilâ abdin min abîdî. "Ben Azîmüşşân..." İzâ veccehtü ilâ abdin min abîdî. "Ben Azîmüşşân..."

Bu, Allahu Teâlâ hazretlerinin sözü. Allahu Teâlâ hazretleri buyuruyor: Bu, Allahu Teâlâ hazretlerinin sözü. Allahu Teâlâ hazretleri buyuruyor:

İzâ veccehtü ilâ abdin min abîdî. "Kullarımdan bir kula..." Musîbeten. "Bir bela tevcih etmişsem, yöneltmişsem..." İzâ veccehtü ilâ abdin min abîdî. "Kullarımdan bir kula..." Musîbeten. "Bir bela tevcih etmişsem, yöneltmişsem..."

Hangi hususta? Fî bedenihî. "Bedeninde." Ev fî veledihî. "Veyahut çoluk çocuğunda." Hangi hususta?

Fî bedenihî. "Bedeninde." Ev fî veledihî. "Veyahut çoluk çocuğunda."
Ev fî mâlihî. "Veyahut malında..." Bedeninde musibet ne olur? Ev fî mâlihî. "Veyahut malında..."

Bedeninde musibet ne olur?

Hastalık. Yani, "Bir kulumu hasta etmişsem..." Çoluk çocukta musibet nasıl olur? Hastalık. Yani, "Bir kulumu hasta etmişsem..."

Çoluk çocukta musibet nasıl olur?

Çocuğu hastalanır, yaşamaz, ölür... Allah'ın hikmeti... Yuhricü'l-hayye mine'l-meyyiti. Çocuğu hastalanır, yaşamaz, ölür... Allah'ın hikmeti...

Yuhricü'l-hayye mine'l-meyyiti.

Âsi olur, Allah etmesin. Oradan bir musibet... Âsi olur, Allah etmesin.

Oradan bir musibet...

Ev fî mâlihî. "Veyahut malına bir zarar gelir." Bunlar olur... Ev fî mâlihî. "Veyahut malına bir zarar gelir."

Bunlar olur...

Sümme istekbele zâlike bi-sabrin cemîlin. Sümme istekbele zâlike bi-sabrin cemîlin. "O kul böyle bir belaya musibete uğradıktan sonra "O kul böyle bir belaya musibete uğradıktan sonra sabr-ı cemîl gösterirse, yani tahammül gösterirse..." sabr-ı cemîl gösterirse, yani tahammül gösterirse..."

Neden tahammül gösteriyor? Cümle işler Hâlık'ındır... Neden tahammül gösteriyor?

Cümle işler Hâlık'ındır...
"Her işi Allahu Teâlâ hazretleri takdir eylemiş, bize de böyle takdir etmiş." "Her işi Allahu Teâlâ hazretleri takdir eylemiş, bize de böyle takdir etmiş."

Hastalığı ben kendim mi istedim? Çarşı pazardan mı aldım? Geldi. Hiç kimse hasta olmak istemez. Hastalığı ben kendim mi istedim? Çarşı pazardan mı aldım?

Geldi. Hiç kimse hasta olmak istemez.

Malımın azalmasını ister miydim? Oldu. Sabr-ı cemîl gösteriyor. Malımın azalmasını ister miydim?

Oldu.

Sabr-ı cemîl gösteriyor.
Sabır mâlum. Cemil, "güzel" demek. Güzel sabır gösteriyor, bağırıp çağırıp, feryâd ü figân edip Sabır mâlum. Cemil, "güzel" demek. Güzel sabır gösteriyor, bağırıp çağırıp, feryâd ü figân edip diliyle olmadık sözler söylemiyor. diliyle olmadık sözler söylemiyor. Nice edepsizlik çeşitleri vardır, burada söylememize lüzum yok,Nice edepsizlik çeşitleri vardır, burada söylememize lüzum yok, sabırsız oldu mu insan neler söyler... sabırsız oldu mu insan neler söyler...

İstahyeytü minhu yevme'l-kıyâmeti en ensabe lehû mîzânen ve enşure lehû dîvânen.İstahyeytü minhu yevme'l-kıyâmeti en ensabe lehû mîzânen ve enşure lehû dîvânen. "Kıyamet gününde ona terazi koymaya ve hesap yapmaya hayâ ederim." "Kıyamet gününde ona terazi koymaya ve hesap yapmaya hayâ ederim."

Demek ki bu küçük bir hastalık değil, bayağı insanı sarsan bir şey. Öyle anlaşılıyor.Demek ki bu küçük bir hastalık değil, bayağı insanı sarsan bir şey. Öyle anlaşılıyor. Cevabı böyle geldiğine göre...Cevabı böyle geldiğine göre... İnsana epeyce zorlanacağı bir sıkıntı geldi, feleğini şaşırdı, bir sendeledi...İnsana epeyce zorlanacağı bir sıkıntı geldi, feleğini şaşırdı, bir sendeledi... Ama yutkundu, sabretti. Allahu Azîmüşşân hazretleri ki kâinatı yaratmış. Ama yutkundu, sabretti. Allahu Azîmüşşân hazretleri ki kâinatı yaratmış.

Biz O'nun nesiyiz? Milyarların milyarları kullarından bir kuluz. Zerrelerden bir zerreyiz. Biz O'nun nesiyiz?

Milyarların milyarları kullarından bir kuluz. Zerrelerden bir zerreyiz.
Bizden önce milyarlar geçti, bizden sonra milyarlar gelecek, hâlen de milyarlar var. Bizden önce milyarlar geçti, bizden sonra milyarlar gelecek, hâlen de milyarlar var. Biz onlardan bir taneciğiyiz. Yani bir yolun tozu zerresi gibiyiz. Bir âciz zerreyiz.Biz onlardan bir taneciğiyiz. Yani bir yolun tozu zerresi gibiyiz. Bir âciz zerreyiz. Allahu Teâlâ hazretleri bizden utanıyor! Allahu Teâlâ hazretleri bizden utanıyor!

Allahu Teâlâ hazretlerinin utanması ne demek? Tıpkı rahmeti, gazabı gibi... Allahu Teâlâ hazretlerinin utanması ne demek?

Tıpkı rahmeti, gazabı gibi...

Allahu Teâlâ hazretlerinin rahmeti ne demek? "Acıması, şefkat etmesi" demek. Allahu Teâlâ hazretlerinin rahmeti ne demek?

"Acıması, şefkat etmesi" demek.

Gazabı ne demek? "Kızması" demek. Allahu Teâlâ hazretleri kızar mı? Gazabı ne demek?

"Kızması" demek.

Allahu Teâlâ hazretleri kızar mı?

Ezer geçer! Takdiri bir gelir, darmadağın eder! Tenezzül mü edecek kuluna? Ezer geçer! Takdiri bir gelir, darmadağın eder! Tenezzül mü edecek kuluna?

Kızmak ne demek? Biz anlayalım diye... "Allahu Teâlâ kızıyor." demek, Kızmak ne demek?

Biz anlayalım diye...

"Allahu Teâlâ kızıyor." demek,
"Bu işte rıza yok." demek. "Allahu Teâlâ hazretleri utanır." demek, "Bu iş olmayacak." demek. "Bu işte rıza yok." demek. "Allahu Teâlâ hazretleri utanır." demek, "Bu iş olmayacak." demek.

Olacak hâdiseyi biz insanların hâlet-i rûhiyesiyle bize anlatıyor. Olacak hâdiseyi biz insanların hâlet-i rûhiyesiyle bize anlatıyor.

Demek ki bir insan, bu hadîs-i şerîften anlaşıldığına göre, Demek ki bir insan, bu hadîs-i şerîften anlaşıldığına göre, kendi vücudunda, evlâd u iyâlinde, ailesinde veyahut malında büyük bir belaya,kendi vücudunda, evlâd u iyâlinde, ailesinde veyahut malında büyük bir belaya, sıkıntıya uğrarsa sabretsin.sıkıntıya uğrarsa sabretsin. Çünkü sabrederse Allah orada ona hesap sıkıntısı göstermeyecek.Çünkü sabrederse Allah orada ona hesap sıkıntısı göstermeyecek. "Bu kulum burada imtihanı kazandı..." İmtihan edilen bir daha imtihan edilir mi? "Bu kulum burada imtihanı kazandı..."

İmtihan edilen bir daha imtihan edilir mi?

"Dünyada kazandı." diye orada defteri açıp, hesabı görüp de;"Dünyada kazandı." diye orada defteri açıp, hesabı görüp de; "Ne kadar hayır işledin? Ne kadar şer işledin?" diye hesap etmeyecek de "Ne kadar hayır işledin? Ne kadar şer işledin?" diye hesap etmeyecek de bigayri hisâb cennete dâhil edecek. Hesapsız lütfedecek. Onun için, sabır güzel bir huydur. bigayri hisâb cennete dâhil edecek. Hesapsız lütfedecek.

Onun için, sabır güzel bir huydur.

İnna'llâhe mea's-sâbirîn. "Allahu Teâlâ hazretleri sabredenlerle beraberdir." İnna'llâhe mea's-sâbirîn. "Allahu Teâlâ hazretleri sabredenlerle beraberdir."

Sabır, imanın bir meyvesidir. İman etmeyen insan sabır da edemez.Sabır, imanın bir meyvesidir. İman etmeyen insan sabır da edemez. İman eden insan, dağlar gibi bela gelir de onu da hazmeder, onun da üstünden gelir.İman eden insan, dağlar gibi bela gelir de onu da hazmeder, onun da üstünden gelir. İman etti mi olur. İman etmedi mi mümkün değil. İman etmeyen bir insana bir felaket gelir, İman etti mi olur. İman etmedi mi mümkün değil. İman etmeyen bir insana bir felaket gelir, bakarsın darmadağın olmuş gitmiş. İran şâhı saltanatından oldu; adam hazmedemedi,bakarsın darmadağın olmuş gitmiş.

İran şâhı saltanatından oldu; adam hazmedemedi,
birkaç yıl içinde kahroldu gitti. Kendi kendini yedi, kanser oldu gitti. birkaç yıl içinde kahroldu gitti. Kendi kendini yedi, kanser oldu gitti. Tahammül edemedi. Mü'min tahammül eder. Men âmene bi'l-kaderi emine mine'l-kederi.Tahammül edemedi.

Mü'min tahammül eder.

Men âmene bi'l-kaderi emine mine'l-kederi.
"Allah'a iman eden kimse kederden emniyette olur." Bu da geçer..."Allah'a iman eden kimse kederden emniyette olur."

Bu da geçer...
Ne olacak, bu dünya hayatı... Zaten "dünya" dediğin nedir kiNe olacak, bu dünya hayatı... Zaten "dünya" dediğin nedir ki içindeki bir hâdiseye bu kadar üzülmeye değsin! içindeki bir hâdiseye bu kadar üzülmeye değsin!

Ankara'da bir arkadaş var, ne zaman karşılaşsak şikâyet [eder;] Ankara'da bir arkadaş var, ne zaman karşılaşsak şikâyet [eder;] "Ah benim başıma gelenler hiç kimsenin başına gelmemiştir! Derdimi bir bilseniz...""Ah benim başıma gelenler hiç kimsenin başına gelmemiştir! Derdimi bir bilseniz..." Feryat figan, ah vah... İşi bu yani... Sanki "Ah!" deyinceFeryat figan, ah vah... İşi bu yani... Sanki "Ah!" deyince insan her yerde onu hatırlayacak, o hâle gelmiş. insan her yerde onu hatırlayacak, o hâle gelmiş. Bir hâdiseye üzülmüş, yine bana dert yanıyor. Bir hâdiseye üzülmüş, yine bana dert yanıyor.

"Bu hâdise senin ömründeki milyarlarca hâdiseden bir tanesi, küçük bir hâdise..."Bu hâdise senin ömründeki milyarlarca hâdiseden bir tanesi, küçük bir hâdise... Bir sürü günün var, her günün içinde bir sürü hâdiseyle karşılaşıyorsun. Bir sürü günün var, her günün içinde bir sürü hâdiseyle karşılaşıyorsun. Bu bir tanesi... Bu kadar küçük bir hâdise, değer mi bu kadar [dert yapmaya?] Bu bir tanesi... Bu kadar küçük bir hâdise, değer mi bu kadar [dert yapmaya?]

Biraz tahammül et, metin ol." diye söyledim. Güldü... Demek ki sabır önemli. Biraz tahammül et, metin ol." diye söyledim. Güldü...

Demek ki sabır önemli.

Allahu Teâlâ hazretleri cümlemize âfiyet, saadet, selâmet versin. Allahu Teâlâ hazretleri cümlemize âfiyet, saadet, selâmet versin.

Biz Allahu Teâlâ hazretlerinden dâima âfiyeti isteriz.Biz Allahu Teâlâ hazretlerinden dâima âfiyeti isteriz. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz öyle emrediyor: Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz öyle emrediyor:

"Allahu Teâlâ hazretlerinden bir şey istediğiniz zaman âfiyet isteyiniz;"Allahu Teâlâ hazretlerinden bir şey istediğiniz zaman âfiyet isteyiniz; çünkü âfiyet hem belalardan hem maddî hastalıklardan uzak olmayı,çünkü âfiyet hem belalardan hem maddî hastalıklardan uzak olmayı, dünyada âhirette rahatlığı ifade eder. Onu isteyin." diyor. dünyada âhirette rahatlığı ifade eder. Onu isteyin." diyor.

Allahu Teâlâ hazretlerinden; "Yâ Rabbi! Sen bana bela ver, sabredeyim, derecem artsın." gibi Allahu Teâlâ hazretlerinden; "Yâ Rabbi! Sen bana bela ver, sabredeyim, derecem artsın." gibi bir şey [istemek de] doğru değil. bir şey [istemek de] doğru değil. Bela, dert istenmez. Bela, dert istenmez.

Bir keresinde Peygamber Efendimiz bir zâtın yanına gitti,Bir keresinde Peygamber Efendimiz bir zâtın yanına gitti, baktı ki hastalıktan kuş yavrusu gibi kalmış. Yani erimiş, küçülmüş... Dedi ki; baktı ki hastalıktan kuş yavrusu gibi kalmış. Yani erimiş, küçülmüş... Dedi ki;

"Ey filanca, sen Allah'a dua etmesini bilmez miydin?" "Ey filanca, sen Allah'a dua etmesini bilmez miydin?"

"Yâ Resûlallah, bilirdim ama şöyle dua ederdim:"Yâ Resûlallah, bilirdim ama şöyle dua ederdim: 'Yâ Rabbi! Sen bana âhirette vereceğini bu dünyada ver de âhirette rahat edeyim.'Yâ Rabbi! Sen bana âhirette vereceğini bu dünyada ver de âhirette rahat edeyim. Dünyada çekeyim, âhirette çekmeyeyim.' derdim." Dünyada çekeyim, âhirette çekmeyeyim.' derdim."

"Yok, öyle demeyecektin, âfiyet isteyecektin. Âfiyeti isteseydin ya..." diyor. "Yok, öyle demeyecektin, âfiyet isteyecektin. Âfiyeti isteseydin ya..." diyor.

Cömert olan biz miyiz, Allahu Teâlâ hazretleri mi? O dünyada da âhirette de Cömert olan biz miyiz, Allahu Teâlâ hazretleri mi? O dünyada da âhirette de iyilik vermeye kâdir değil mi? Elbette kâdir. iyilik vermeye kâdir değil mi?

Elbette kâdir.

Onun için, "Yâ Rabbi! Sen bize dünyada da âfiyet ver, âhirette de âfiyet ver.Onun için, "Yâ Rabbi! Sen bize dünyada da âfiyet ver, âhirette de âfiyet ver. Dünyada da zenginlik ver, âhirette de zenginlik ver. Dünyada da sıhhat ver, âhirette de sıhhat ver. Dünyada da zenginlik ver, âhirette de zenginlik ver. Dünyada da sıhhat ver, âhirette de sıhhat ver. Dünyada da izzet ikram nasip et, âhirette de izzet ikram nasip et. Dünyada da izzet ikram nasip et, âhirette de izzet ikram nasip et. Dünyada da kimsenin karşısında hor zelil etme, mağlup mahçup etme, âhirette deDünyada da kimsenin karşısında hor zelil etme, mağlup mahçup etme, âhirette de kimsenin karşısında mağlup mahçup etme, kimsenin karşısında mağlup mahçup etme, günahlarımızı saçıp mahşer halkına bizi rezil rüsva etme..." İsteyeceğiz.günahlarımızı saçıp mahşer halkına bizi rezil rüsva etme..." İsteyeceğiz. İstemek bizden. Allahu Teâlâ hazretleri duayı da seviyor. İstemek bizden. Allahu Teâlâ hazretleri duayı da seviyor.

Ama hayatın icâbı olarak başımıza bir hal geldiyse...Ama hayatın icâbı olarak başımıza bir hal geldiyse... Tek bizim hatırımıza kâinatın nizamı mı değişecek? Dilerse değiştirir ama belli bir nizamı var.Tek bizim hatırımıza kâinatın nizamı mı değişecek?

Dilerse değiştirir ama belli bir nizamı var.
Doğanlar ölüyor. İnsanlar hasta oluyor.Doğanlar ölüyor. İnsanlar hasta oluyor. Hayatta insan bazen iyi, bazen kötü günler görüyor. Bunlar olacak. Hayatta insan bazen iyi, bazen kötü günler görüyor. Bunlar olacak.

O halde [bela] geldiği zaman sabredeceğiz ki mükâfatı çok. O halde [bela] geldiği zaman sabredeceğiz ki mükâfatı çok.

Bir kere şu şeref yeter insana ki; İnna'llâhe mea's-sâbirîn. Bir kere şu şeref yeter insana ki;

İnna'llâhe mea's-sâbirîn.
"Muhakkak ve muhakkak ki Allah sabredenlerle beraberdir." İstemez misin, "Muhakkak ve muhakkak ki Allah sabredenlerle beraberdir."

İstemez misin,
Allahu Teâlâ hazretleri sana maiyet-i aliyyesini taltif olarak veriyor; Allahu Teâlâ hazretleri sana maiyet-i aliyyesini taltif olarak veriyor;

"Kulum sen sabrettin, ben senin yanındayım." diyor. "Kulum sen sabrettin, ben senin yanındayım." diyor. Yani "Seni seviyorum, senin yanındayım." diyor. Vallâhu yuhibbu's-sâbirîn. Yani "Seni seviyorum, senin yanındayım." diyor.

Vallâhu yuhibbu's-sâbirîn.
"Allah sabredenleri sever." diye bildiriyor. "Allah sabredenleri sever." diye bildiriyor.

Onun için bela, ceza, musibet istemeyiz; fakat gelirse sabretmek lazım. Onun için bela, ceza, musibet istemeyiz; fakat gelirse sabretmek lazım.

Allahu Teâlâ hazretleri cümlemizi âfiyet üzere eylesin. Allahu Teâlâ hazretleri cümlemizi âfiyet üzere eylesin. Mukadderâttan bir kader bize isabet eder de bir sıkıntıya uğrarsak Mukadderâttan bir kader bize isabet eder de bir sıkıntıya uğrarsak sabr-ı cemîl ihsan eylesin ki ecr-i cezîle nâil olalım. sabr-ı cemîl ihsan eylesin ki ecr-i cezîle nâil olalım.

Bir hadîs-i şerîf daha okuyalım. Bir hadîs-i şerîf daha okuyalım.

Kâle'llâhu tebâreke ve teâlâ Kâle'llâhu tebâreke ve teâlâ

Bu hadîs-i şerîf Ubâdetübnü's-Sâmit radıyallahu anh'ten rivayet edilmiş. Bu hadîs-i şerîf Ubâdetübnü's-Sâmit radıyallahu anh'ten rivayet edilmiş.

Sonuna kadar okumayayım da kelime kelime okuyup ilerleyeyim. Sonuna kadar okumayayım da kelime kelime okuyup ilerleyeyim.

Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem buyurmuş ki; Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem buyurmuş ki;

Kâle'llâhu tebâreke ve teâlâ. "Allahu Tebâreke ve Teâlâ şöyle buyurdu:" Kâle'llâhu tebâreke ve teâlâ. "Allahu Tebâreke ve Teâlâ şöyle buyurdu:"

Hukkat mahabbetî li'l-mütehâbbîne fiyye. Hukkat mahabbetî li'l-mütehâbbîne fiyye. "Benim için birbirini seven kullarıma benim muhabbetim vacib oldu." "Benim için birbirini seven kullarıma benim muhabbetim vacib oldu."

"Benim için birbirlerini seviyorsa kullarım, Allah rızası için birbiriyle ahbaplık ediyorsa, "Benim için birbirlerini seviyorsa kullarım, Allah rızası için birbiriyle ahbaplık ediyorsa, muhabbetleşiyorsa benim muhabbetim de onlara gerekli oldu, vacib oldu, hak oldu." muhabbetleşiyorsa benim muhabbetim de onlara gerekli oldu, vacib oldu, hak oldu."

Yani, "Benim için birbirini seven kullarımı ben severim." demek. İş oraya varır. Yani, "Benim için birbirini seven kullarımı ben severim." demek. İş oraya varır.

Hem de "Vacib oldu." diye söylüyor. Hukkat mahabbetî. "Tahakkuk etti, vacib oldu, Hem de "Vacib oldu." diye söylüyor. Hukkat mahabbetî. "Tahakkuk etti, vacib oldu, gerçekleşti, gerekli oldu." diyor. gerçekleşti, gerekli oldu." diyor.

Birbirlerine kin güden, birbirlerinin kuyusunu kazan, birbirine çemre takan,Birbirlerine kin güden, birbirlerinin kuyusunu kazan, birbirine çemre takan, birbirinin arkasından atıp tutan insanlara Allah akıl fikir versin! birbirinin arkasından atıp tutan insanlara Allah akıl fikir versin!

Şu taltif, şu rütbe varken ne diye düşmanlıkla uğraşır bu insanlar? Şu taltif, şu rütbe varken ne diye düşmanlıkla uğraşır bu insanlar?

Dostluk etmek, Allah'ın dostluğunu kazanmak varken,Dostluk etmek, Allah'ın dostluğunu kazanmak varken, kâinatta bu kadar güzel şey varken insan düşmanlığa zaman bulamaz. kâinatta bu kadar güzel şey varken insan düşmanlığa zaman bulamaz.

Cahillik işte... Bilse yapar mı? İnsanlar sevmesini bile bilmiyor. Cahillik işte... Bilse yapar mı?

İnsanlar sevmesini bile bilmiyor.
Emin olun, bilmiyor! Onu da öğretmek lazım, nasıl öğreteceksek...Emin olun, bilmiyor!

Onu da öğretmek lazım, nasıl öğreteceksek...
Herhalde sevdiği başka şeylerden, "Bak onu nasıl seviyorsan bu da böyledir." diyeHerhalde sevdiği başka şeylerden, "Bak onu nasıl seviyorsan bu da böyledir." diye kıyas yoluyla öğretmek olabilir. "Sen yemeklerden, çiçeklerden, renklerden hangisini seversin? kıyas yoluyla öğretmek olabilir. "Sen yemeklerden, çiçeklerden, renklerden hangisini seversin? Hani onu sevdiğin zaman içinde bir şey kıpırdıyor ya, işte öyle seveceksin." diye,Hani onu sevdiğin zaman içinde bir şey kıpırdıyor ya, işte öyle seveceksin." diye, bu sevgiyi öğretmek lazım. Herhalde biraz da [sevgiyi] yeşertmek, beslemek lazım. bu sevgiyi öğretmek lazım.

Herhalde biraz da [sevgiyi] yeşertmek, beslemek lazım.
Artık vitamin mi vereceksin, nasıl olacaksa...Artık vitamin mi vereceksin, nasıl olacaksa... Onun vitamini de Allahu Teâlâ hazretlerinden yine;Onun vitamini de Allahu Teâlâ hazretlerinden yine; Allahu Teâlâ hazretlerini zikredeceksin, zikredeceksin;Allahu Teâlâ hazretlerini zikredeceksin, zikredeceksin; O'nun muhabbeti senin gönlüne bir ateş düşürecek, başlayacaksın yanıp yakınmaya... O'nun muhabbeti senin gönlüne bir ateş düşürecek, başlayacaksın yanıp yakınmaya... O zaman Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî, Yunus Emre, Eşrefoğlu Rûmî gibi, bağlasalar durur musun?.. O zaman Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî, Yunus Emre, Eşrefoğlu Rûmî gibi, bağlasalar durur musun?..

İçsen bu sudan dostum, bir daha susamazsın. Bir hal gelir, ağlayamazsın, susamazsın. İçsen bu sudan dostum, bir daha susamazsın.

Bir hal gelir, ağlayamazsın, susamazsın.

Yerinde duramazsın. Öyle bir hâle gelir. Yerinde duramazsın. Öyle bir hâle gelir.

İşte oradan beslenmeyince taşıma suyla değirmen dönmüyor. İşte oradan beslenmeyince taşıma suyla değirmen dönmüyor.

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz neden "Zikir en büyük ibadet." demiş? Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz neden "Zikir en büyük ibadet." demiş?

Dinamo, kuvvet, muhavvile merkezi harekete geçiyor, artık enerji kaynağıyla bağlantı sağlanıyor da Dinamo, kuvvet, muhavvile merkezi harekete geçiyor, artık enerji kaynağıyla bağlantı sağlanıyor da ondan oluyor.ondan oluyor. Yoksa bir atımlık barutla düşman yenilmez ki! Devamlı bir muhabbet olacak kiYoksa bir atımlık barutla düşman yenilmez ki! Devamlı bir muhabbet olacak ki o cevr ü cefâlar aşılsın da insan sevebilsin. o cevr ü cefâlar aşılsın da insan sevebilsin.

Nazar eyle itirü Bazar eyle götürü Yaradılanı hoş gör Yaradan'dan ötürü Nazar eyle itirü

Bazar eyle götürü

Yaradılanı hoş gör

Yaradan'dan ötürü

De bakalım! Hadi bakalım, Yaradan'dan ötürü bir yaradılanı hoş gör. De bakalım! Hadi bakalım, Yaradan'dan ötürü bir yaradılanı hoş gör. Onun için insanda yürek lazım. Eğitim, terbiye lazım. O damarları tıkarsan, Onun için insanda yürek lazım. Eğitim, terbiye lazım. O damarları tıkarsan, o yolları kesersen o zaman insanlar birbirlerini yer. Muhabbeti öğrenmiyor ki!.. o yolları kesersen o zaman insanlar birbirlerini yer. Muhabbeti öğrenmiyor ki!..

Hadîs-i şerîfe devam edelim: Ve hukkat mahabbetî li'l-mütevâsılîne fiyye.Hadîs-i şerîfe devam edelim:

Ve hukkat mahabbetî li'l-mütevâsılîne fiyye.
"Birbirleriyle irtibatını benim için devam ettirenlere benim muhabbetim vacib oldu." "Birbirleriyle irtibatını benim için devam ettirenlere benim muhabbetim vacib oldu."

Bu ne demek? Arkadaşlığı, ahbaplığı kesmiyor. Hani biz seninle beraberdik? Bu ne demek?

Arkadaşlığı, ahbaplığı kesmiyor.

Hani biz seninle beraberdik?
Hani beraber arabalara binip zevk ü sefalara, gezmelere, tozmalara beraber gitmiştik? Hani beraber arabalara binip zevk ü sefalara, gezmelere, tozmalara beraber gitmiştik? Ne oldu şimdi? Kesti. Bak ne diyor? Mütevâsılîne fiyye.Ne oldu şimdi?

Kesti.

Bak ne diyor?

Mütevâsılîne fiyye.
"Benim için birbirleriyle irtibatını devam ettiriyor." "Benim için birbirleriyle irtibatını devam ettiriyor."

Hakiki müslümanın ahbaplığı, arkadaşlığı seneler senesi sürer. Hakiki müslümanın ahbaplığı, arkadaşlığı seneler senesi sürer. Sen kestin; demek ki Müslümanlığında bir şey var.Sen kestin; demek ki Müslümanlığında bir şey var. O eski dostun ne oldu, nerede kaldı? Niye aramıyorsun? O eski dostun ne oldu, nerede kaldı? Niye aramıyorsun?

Demek ki müslümanların birbirleriyle muhabbeti devam ettirmesi lazım. Demek ki müslümanların birbirleriyle muhabbeti devam ettirmesi lazım.

Ve hakkat mahabbetî li'l-mütenâsıhîne fiyye. Ve hakkat mahabbetî li'l-mütenâsıhîne fiyye. "Birbirlerine hâlisâne, muhlisâne, ihlâslı davranan, öğüt nasihat eden "Birbirlerine hâlisâne, muhlisâne, ihlâslı davranan, öğüt nasihat eden kimselere benim muhabbetim hakikat oldu, vacib oldu, gerekli oldu." kimselere benim muhabbetim hakikat oldu, vacib oldu, gerekli oldu."

Demek ki birbirimize hulûs-u kalb ile hâlisâne muamele etmemiz gerekiyor. Demek ki birbirimize hulûs-u kalb ile hâlisâne muamele etmemiz gerekiyor. Kusur görürsek, tatlı tatlı, kardeşçe, elimizi omzuna koyup;Kusur görürsek, tatlı tatlı, kardeşçe, elimizi omzuna koyup; "Kardeşim bu böyle olursa sen bundan zarar görürsün, bunun doğrusu şudur." diye,"Kardeşim bu böyle olursa sen bundan zarar görürsün, bunun doğrusu şudur." diye, muhabbeti bozmadan birbirimizi ikaz etmemiz gerekiyor.muhabbeti bozmadan birbirimizi ikaz etmemiz gerekiyor. Hepimiz yolcuyuz, hepimiz Allah'ın huzuruna çıkıp hesap vereceğiz. Yardımlaşalım.Hepimiz yolcuyuz, hepimiz Allah'ın huzuruna çıkıp hesap vereceğiz. Yardımlaşalım. Dünya imtihanında yanındaki insana sorunun cevabını vermemek gibi değil ki; Dünya imtihanında yanındaki insana sorunun cevabını vermemek gibi değil ki; bu imtihanda insan yanındakine de sorunun cevabını söylerse sevap kazanıyor.bu imtihanda insan yanındakine de sorunun cevabını söylerse sevap kazanıyor. "Ey kardeşim, bu yolun yanlış, şöyle gidersen doğru olur." diye "Ey kardeşim, bu yolun yanlış, şöyle gidersen doğru olur." diye ikaz edersen Allah seviyor ve onun doğru yola gelmesinden dolayı sen ecir kazanıyorsun. ikaz edersen Allah seviyor ve onun doğru yola gelmesinden dolayı sen ecir kazanıyorsun.

Onun için, birbirimize karşı kalplerimizi temiz tutalım da birbirimizin iyiliğini isteyelim.Onun için, birbirimize karşı kalplerimizi temiz tutalım da birbirimizin iyiliğini isteyelim. "Ben yemeyeyim, o kardeşim yesin. Ben giymeyeyim, o kardeşim giysin." diye"Ben yemeyeyim, o kardeşim yesin. Ben giymeyeyim, o kardeşim giysin." diye muhabbetin gereği neyse ona göre hareket etmek [lazım.] muhabbetin gereği neyse ona göre hareket etmek [lazım.]

Allah bizim zümremize nasip eylesin,Allah bizim zümremize nasip eylesin, cümle Ümmet-i Muhammed'e -sallallahu aleyhi ve sellem- muhabbet nasip eylesin. cümle Ümmet-i Muhammed'e -sallallahu aleyhi ve sellem- muhabbet nasip eylesin.

Iraklı da "müslümanım" diyor, İranlı da "müslümanım" diyor. Iraklı da "müslümanım" diyor, İranlı da "müslümanım" diyor.

Sen karşı tarafa nasıl kurşun atarsın? Sen onlara nasıl silah verirsin? Sen karşı tarafa nasıl kurşun atarsın? Sen onlara nasıl silah verirsin?

Silah vermek de vebal. Aldı mı silahı onu kime atacak? Ya Ahmet'e ya Mehmet'e atacak... Silah vermek de vebal. Aldı mı silahı onu kime atacak?

Ya Ahmet'e ya Mehmet'e atacak...

Arasını niye şimdiye kadar bulamadın? Niye hâlâ dövüştürtüyorsun?Arasını niye şimdiye kadar bulamadın? Niye hâlâ dövüştürtüyorsun? Horoz dövüşü seyreder gibi [onları seyretmekten] zevk mi alıyorsun? Horoz dövüşü seyreder gibi [onları seyretmekten] zevk mi alıyorsun?

Müslümanlığımız çok eksik... Ve hukkat mahabbetî li'l-mütezâvirîne fiyye. Müslümanlığımız çok eksik...

Ve hukkat mahabbetî li'l-mütezâvirîne fiyye.
"Benim için birbirlerini ziyaret edenlere benim muhabbetim gerekli oldu, vacib oldu." "Benim için birbirlerini ziyaret edenlere benim muhabbetim gerekli oldu, vacib oldu."

Demek ki birbirimizi Allah için ziyaret edeceğiz. Gün ayıracağız.Demek ki birbirimizi Allah için ziyaret edeceğiz. Gün ayıracağız. Televizyondan vakit yok, akşamları evde, cumartesi pazarları evde...Televizyondan vakit yok, akşamları evde, cumartesi pazarları evde... Hani arkadaşlarını aramak sormak? Kalkıp gideceksin.Hani arkadaşlarını aramak sormak?

Kalkıp gideceksin.
Sen buradan kalkıp Ümraniye'ye gideceksin; o kalkacak, Gebze'den falanca yere gelecek;Sen buradan kalkıp Ümraniye'ye gideceksin; o kalkacak, Gebze'den falanca yere gelecek; ötekisi Yeşilköy'den Karaköy'e gidecek. Birbirimizi arayıp soracağız, ziyaret edeceğiz.ötekisi Yeşilköy'den Karaköy'e gidecek. Birbirimizi arayıp soracağız, ziyaret edeceğiz. O ziyaretin ecri var; insan Allah'ın muhabbetine eriyor. O ziyaretin ecri var; insan Allah'ın muhabbetine eriyor. Dünyevî bir menfaat için değil de Allah için oldu mu Allah'ın muhabbetine nâil oluyor. Dünyevî bir menfaat için değil de Allah için oldu mu Allah'ın muhabbetine nâil oluyor.

Allah'ın muhabbetine ermeyi istemez miyiz? O zaman bu hadisi iyi dinleyeceğiz, Allah'ın muhabbetine ermeyi istemez miyiz?

O zaman bu hadisi iyi dinleyeceğiz,
buna göre hareket edeceğiz. buna göre hareket edeceğiz. Allah'ın muhabbeti nasıl geliyormuş, görülüyor. Allah'ın muhabbeti nasıl geliyormuş, görülüyor. Birbirini Allah için ziyaret edenlere de geliyormuş. Birbirini Allah için ziyaret edenlere de geliyormuş.

Ve hukkat mahabbetî li'l-mütebâzilîne fiyye.Ve hukkat mahabbetî li'l-mütebâzilîne fiyye. "Benim muhabbetim birbirlerini Allah rızası için bezl ü ihsanda bulunanlara vacib oldu." "Benim muhabbetim birbirlerini Allah rızası için bezl ü ihsanda bulunanlara vacib oldu."

Demek ki birbirimize de biraz ikram edeceğiz. Demek ki birbirimize de biraz ikram edeceğiz. Kazandığımızdan, elde ettiğimizden, eldekinden, evdekinden konumuz komşumuz, dostumuz, Kazandığımızdan, elde ettiğimizden, eldekinden, evdekinden konumuz komşumuz, dostumuz, ahbabınız istifade edecek. ahbabınız istifade edecek.

Dürüş, kazan, ye, yedir, Bir gönül ele getir dediği gibi Yunus'un... Dürüş, kazan, ye, yedir,

Bir gönül ele getir

dediği gibi Yunus'un...

Arada bir ziyafet ver. "Bizim hanım çok zorlanıyor." Arada bir ziyafet ver.

"Bizim hanım çok zorlanıyor."

Ne zorlanacak; çarşıdan iki kilo baklava alırsın, şunu alırsın, bunu alırsın, Ne zorlanacak; çarşıdan iki kilo baklava alırsın, şunu alırsın, bunu alırsın, beş tane arkadaşı çağırırsın, beraber bir yemek yersiniz.beş tane arkadaşı çağırırsın, beraber bir yemek yersiniz. "Kusurumuza bakmayın, işte bu kadar yapabildik." dersin. "Kusurumuza bakmayın, işte bu kadar yapabildik." dersin.

Ama sen misafire ikram etmek için elinden geldiğini yaparsın da Ama sen misafire ikram etmek için elinden geldiğini yaparsın da o evine gelen arkadaşınla sonra bak nasıl samimiyet olur, nasıl senli benli olursun...o evine gelen arkadaşınla sonra bak nasıl samimiyet olur, nasıl senli benli olursun... O senli benli olunca da muhabbetlerden neler hâsıl olur... O senli benli olunca da muhabbetlerden neler hâsıl olur...

Konuşma Hakkında
Tema 1
Tema 2