Namaz Vakitleri

24 Cemâziye'l-Evvel 1446
26 Kasım 2024
İmsak
06:26
Güneş
07:56
Öğle
12:56
İkindi
15:24
Akşam
17:46
Yatsı
19:10
Detaylı Arama

Kur’an-ı Kerim’i Anlamak

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

16 Muharrem 1415 / 26.06.1994
İskenderpaşa Camii/ İstanbul

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Kur’an-ı Kerim’i Anlamaya Çalışın!, Peygamber Efendimiz’e Vahiy Gelmesi, Peygamber SAS’in Eminliği, Peygamber SAS’in Güzelliği | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Kur’an-ı Kerim’i Anlamak

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

16 Muharrem 1415 / 26.06.1994
İskenderpaşa Camii/ İstanbul

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Kur’an-ı Kerim’i Anlamaya Çalışın!, Peygamber Efendimiz’e Vahiy Gelmesi, Peygamber SAS’in Eminliği, Peygamber SAS’in Güzelliği | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Konuşma Metni

Eûzü billâhi mineşşeytânirracîm. Bismillahirrahmanirrahim. Eûzü billâhi mineşşeytânirracîm. Bismillahirrahmanirrahim.

el-Hamdülillahi Rabbi'l-âlemîn, hamden kesîran tayyiben mübâreken fîh alâ külli hâlinel-Hamdülillahi Rabbi'l-âlemîn, hamden kesîran tayyiben mübâreken fîh alâ külli hâlin ve fî külli hîn ve's-salâtü ve's-selâmü alâ seyyidinâ Muhammedin ve alâ âlihî ve sahbihî ve men tebiahû bi-ihsânin ecmaîn. ve fî külli hîn ve's-salâtü ve's-selâmü alâ seyyidinâ Muhammedin ve alâ âlihî ve sahbihî ve men tebiahû bi-ihsânin ecmaîn.

Fa'lemû eyyühe'l-ihvân fe-inne efdale'l-hadîsi kitâbullâh ve efdale'l-hedyi hedyü seyyidinâFa'lemû eyyühe'l-ihvân fe-inne efdale'l-hadîsi kitâbullâh ve efdale'l-hedyi hedyü seyyidinâ muhammedin sallallahu aleyhi ve sellem ve şerra'l-umûri muhdesâtuhâ ve külle muhdesetin bid'ahmuhammedin sallallahu aleyhi ve sellem ve şerra'l-umûri muhdesâtuhâ ve külle muhdesetin bid'ah ve külle bid'atin dalâleh ve külle dalâletin ve sâhibehâ fî'n-nâr.ve külle bid'atin dalâleh ve külle dalâletin ve sâhibehâ fî'n-nâr. Ve bi's-senedi'l-muttasılı ile'n-nebiyyi sallallahu aleyhi ve selleme ennehû kâl: Ve bi's-senedi'l-muttasılı ile'n-nebiyyi sallallahu aleyhi ve selleme ennehû kâl:

A'ribu'l-Kur'âne ve't-tebiû ğarâibehû. Ve ğarâibuhû: ferâiduhû ve hudûduhû.A'ribu'l-Kur'âne ve't-tebiû ğarâibehû. Ve ğarâibuhû: ferâiduhû ve hudûduhû. Fe-inne'l-Kur'âne nezele alâ hamseti evcuhin: halâlin ve harâmin ve muhkemin ve müteşâbihin ve emsâlin. Fe-inne'l-Kur'âne nezele alâ hamseti evcuhin: halâlin ve harâmin ve muhkemin ve müteşâbihin ve emsâlin.

Sadaka Resûlullah ve nataka Habîbullah fîmâ kâl ev kemâ kâl. Sadaka Resûlullah ve nataka Habîbullah fîmâ kâl ev kemâ kâl.

Aziz, muhterem, değerli ve sevgili kardeşlerim! Aziz, muhterem, değerli ve sevgili kardeşlerim!

Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem hazretlerinin her birisi bir cevher olanPeygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem hazretlerinin her birisi bir cevher olan mübarek hadîs-i şerîflerinden bir demet ouyup dinlemek, anlamak ve sevap kazanmak niyetiylemübarek hadîs-i şerîflerinden bir demet ouyup dinlemek, anlamak ve sevap kazanmak niyetiyle burada toplanmış bulunuyoruz. burada toplanmış bulunuyoruz. Allahu teâla hazretleri cümlenizi muratlarına nail eylesin, umduğunu elde etmeyi nasip eylesin. Allahu teâla hazretleri cümlenizi muratlarına nail eylesin, umduğunu elde etmeyi nasip eylesin.


Konuşmanın baş tarafında Arapça metn-i şerîfini okuduğumuz hadîs-i şerîfKonuşmanın baş tarafında Arapça metn-i şerîfini okuduğumuz hadîs-i şerîf Ebû Hüreyre radıyallahu anh tarafından rivayet edilmiş. Ebû Hüreyre radıyallahu anh tarafından rivayet edilmiş.

Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem hazretleri buyuruyor ki; Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem hazretleri buyuruyor ki;

A'ribu'l-Kur'âne. "Kur'ân-ı Kerîm'i îrab ediniz." A'ribu'l-Kur'âne. "Kur'ân-ı Kerîm'i îrab ediniz." Ve't-tebiû ğarâibehû. "Nadir olduğu için herkesin bilmediği garip ifadelerinin Ve't-tebiû ğarâibehû. "Nadir olduğu için herkesin bilmediği garip ifadelerinin ne mânaya geldiğini anlamak için peşine düşün, araştırma yapın, anlamaya çalışınız." ne mânaya geldiğini anlamak için peşine düşün, araştırma yapın, anlamaya çalışınız." Ve ğarâibuhû ferâiduhû. "Çünkü o mânaların altında Kur'ân-ı Kerîm'in farîzaları,Ve ğarâibuhû ferâiduhû. "Çünkü o mânaların altında Kur'ân-ı Kerîm'in farîzaları, farzları, mühim mânalar, ibadetlerin nasıl olacağına dair işaretler yatar." farzları, mühim mânalar, ibadetlerin nasıl olacağına dair işaretler yatar." Ve hudûduhû. "Ve o kelimelerin arkasında Allah'ın yasaklarının ifadeleri vardır." Ve hudûduhû. "Ve o kelimelerin arkasında Allah'ın yasaklarının ifadeleri vardır."

"Şunu yapın, şunu yapmayın." diye hudûd-u ilâhînin, hudûd-u şer'iyyenin, "Şunu yapın, şunu yapmayın." diye hudûd-u ilâhînin, hudûd-u şer'iyyenin, "Şurayı geçerseniz şu cezayı yersiniz." diye onun altında cezaların mânaları vardır. "Şurayı geçerseniz şu cezayı yersiniz." diye onun altında cezaların mânaları vardır.

Fe-inne'l-Kur'âne nezele alâ hamseti evcuhin. "Kur'ân-ı Kerîm beş konuyu ihtivâ eder." Fe-inne'l-Kur'âne nezele alâ hamseti evcuhin. "Kur'ân-ı Kerîm beş konuyu ihtivâ eder."

"İçinde [bu] konular olarak kullara inmiştir." "İçinde [bu] konular olarak kullara inmiştir."

Bu beş şeyi sayıyor. Nelerin helal olduğu Kur'ân-ı Kerîm'de yazılıdır, vardır, görürsünüz. Bu beş şeyi sayıyor. Nelerin helal olduğu Kur'ân-ı Kerîm'de yazılıdır, vardır, görürsünüz. Ve neler haramdır, vardır. Muhkem ve müteşabih vardır. Ve neler haramdır, vardır. Muhkem ve müteşabih vardır. Yani mânası bir baktın mı hemen âşikâre anlaşılan emirler vardır.Yani mânası bir baktın mı hemen âşikâre anlaşılan emirler vardır. Mânasını ancak derin alimlerin anlayabileceği veya beşerin anlayamayacağı müteşabih âyetler vardır.Mânasını ancak derin alimlerin anlayabileceği veya beşerin anlayamayacağı müteşabih âyetler vardır. Mesela elif lâm mîm; üç tane harf, rumuz gibi... Onlar vardır. Ve emsâl.Mesela elif lâm mîm; üç tane harf, rumuz gibi... Onlar vardır. Ve emsâl. Ve kıssalar, ibretli, eski peygamberlerin zamanında olmuş olayların hikâyeleri, kıssaları vardır.Ve kıssalar, ibretli, eski peygamberlerin zamanında olmuş olayların hikâyeleri, kıssaları vardır. Müslümanların bu beş çeşidi bilmesi lazım. Müslümanların bu beş çeşidi bilmesi lazım.

Fa'melû bi'l-halâli. "Bunları bilin, helal olanlarını yapın." Fa'melû bi'l-halâli. "Bunları bilin, helal olanlarını yapın."

"Şunu şöyle yapmanız helaldir, iyidir." dediği şeyleri yapın. "Şunu şöyle yapmanız helaldir, iyidir." dediği şeyleri yapın.

Ve'ctenibu'l-harâme. "'Yasaktır, yapmayın.' dediği şeyleri bırakın." Ve'ctenibu'l-harâme. "'Yasaktır, yapmayın.' dediği şeyleri bırakın."

Faizmiş, içkiymiş, zinaymış, yalanmış, gıybetmiş, suizanmış; bunları bırakın. Faizmiş, içkiymiş, zinaymış, yalanmış, gıybetmiş, suizanmış; bunları bırakın.

Ve't-tebiu'l-muhkeme. "Mânası Ve't-tebiu'l-muhkeme. "Mânası herkesin hemen gözünün önüne serili, anlaşılabilen muhkem âyetlere ittibâ ediniz."herkesin hemen gözünün önüne serili, anlaşılabilen muhkem âyetlere ittibâ ediniz." Ve ehıkkû bi'l-müteşâbihi.Ve ehıkkû bi'l-müteşâbihi. "Ve müteşabih olan âyetlerinin hakikatini anlamak için onların hak olduğunu kabul edin, "Ve müteşabih olan âyetlerinin hakikatini anlamak için onların hak olduğunu kabul edin, 'tamamdır' deyin, hakikatini kavramaya çalışın." 'tamamdır' deyin, hakikatini kavramaya çalışın." Va'tebirû bi'l-emsâli. "Eski ümmetlerle ilgili anlatılan kıssaları, menkabeleri, olayları,Va'tebirû bi'l-emsâli. "Eski ümmetlerle ilgili anlatılan kıssaları, menkabeleri, olayları, hâdiseleri de kafanıza yerleştirin, ibretlerinizi alın, kıssadan hissenizi çıkartın." hâdiseleri de kafanıza yerleştirin, ibretlerinizi alın, kıssadan hissenizi çıkartın."

"İbret alın, siz o ümmetlerin düştüğü kötü durumlara düşmeyin."İbret alın, siz o ümmetlerin düştüğü kötü durumlara düşmeyin. Allah'ın cezasına, belasına, gazabına uğrayan öteki ümmetlerin durumundan ibret alın daAllah'ın cezasına, belasına, gazabına uğrayan öteki ümmetlerin durumundan ibret alın da kendinizin vaziyetini ayarlayın." kendinizin vaziyetini ayarlayın."

Şimdi biraz daha açıklayalım. Muhterem kardeşlerim! Şimdi biraz daha açıklayalım.

Muhterem kardeşlerim!

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in iradesinin dışındaPeygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in iradesinin dışında Allahu Teâlâ hazretleri tarafından zaman zaman kendisine vahiy gelirdi. Allahu Teâlâ hazretleri tarafından zaman zaman kendisine vahiy gelirdi. Dışarıdan ilâhî bir [vasıta ile;] ya melekle ya bir başka vasıta ileDışarıdan ilâhî bir [vasıta ile;] ya melekle ya bir başka vasıta ile Peygamber Efendimiz'e bazı cümleler, bilgiler, ifadeler gelirdi.Peygamber Efendimiz'e bazı cümleler, bilgiler, ifadeler gelirdi. Peygamber Efendimiz bu ifadeler geldiği zaman çok âşikar değişik bir duruma düşerdi.Peygamber Efendimiz bu ifadeler geldiği zaman çok âşikar değişik bir duruma düşerdi. Hatta şöyle anlatayım: Sıkışık bir şekilde otururken Peygamber Efendimiz'in dizinin temas ettiği,Hatta şöyle anlatayım:

Sıkışık bir şekilde otururken Peygamber Efendimiz'in dizinin temas ettiği,
değdiği bir insan, normalken bir şey yok,değdiği bir insan, normalken bir şey yok, vahiy geldiği zaman dizinin muazzam tonlarca ağırlık altında kalmış gibi,vahiy geldiği zaman dizinin muazzam tonlarca ağırlık altında kalmış gibi, ezilecek gibi olduğunu söylüyor.ezilecek gibi olduğunu söylüyor. Dışarıdan Peygamber Efendimiz'e olağanüstü bir şey olurdu. Dışarıdan Peygamber Efendimiz'e olağanüstü bir şey olurdu. Normal temasta bir şey yok; vahiy gelince sanki dizinin üstünden tank geçmiş gibiNormal temasta bir şey yok; vahiy gelince sanki dizinin üstünden tank geçmiş gibi veya muazzam bir ağırlık varmış gibi müthiş bir şey olurdu. veya muazzam bir ağırlık varmış gibi müthiş bir şey olurdu. Bu psikolojik bir durum değil. Bu psikolojik bir durum değil. Yandaki insan; Peygamber Efendimizi seviyor, hürmet ediyor da elektriklenme [oluyor.]Yandaki insan; Peygamber Efendimizi seviyor, hürmet ediyor da elektriklenme [oluyor.] Devenin üstündeyken vahiy gelirse deve ıhlar çökerdi, ayakta durmaya tâkati olmazdı. Devenin üstündeyken vahiy gelirse deve ıhlar çökerdi, ayakta durmaya tâkati olmazdı. Olağanüstü bir olay... Bu vahyin sesi bazen bir arı vızıltısı gibi [olurdu...]Olağanüstü bir olay... Bu vahyin sesi bazen bir arı vızıltısı gibi [olurdu...] Arı uçuşu veya vızıltısı gibi diyelim, öyle bir sesle de belli olurdu.Arı uçuşu veya vızıltısı gibi diyelim, öyle bir sesle de belli olurdu. Peygamber Efendimiz vahiy esnasında çok tazyik altında kalırdı, terlerdi, çok sıkışırdı.Peygamber Efendimiz vahiy esnasında çok tazyik altında kalırdı, terlerdi, çok sıkışırdı. Ve vahiyden sonra bîtap düşerdi. Üzerinde olağanüstü bir olay cereyân ederdi. Ve vahiyden sonra bîtap düşerdi. Üzerinde olağanüstü bir olay cereyân ederdi. Ondan sonra Kur'ân-ı Kerîm inerdi. Ondan sonra Kur'ân-ı Kerîm inerdi.

Kur'ân-ı Kerîm hani hep inkârcıların sözlerine karşı olaylarıKur'ân-ı Kerîm hani hep inkârcıların sözlerine karşı olayları yirminci yüzyılın insanının normal anlayabileceği şekilde ifade etmeye çalışıyoruz. yirminci yüzyılın insanının normal anlayabileceği şekilde ifade etmeye çalışıyoruz.

Bunlar neyi gösteriyor? Peygamber Efendimiz'in vahyinin dışarıdan gelen bir enerjiyle, Bunlar neyi gösteriyor?

Peygamber Efendimiz'in vahyinin dışarıdan gelen bir enerjiyle,
bir yükle, bir güçle olduğunu vebir yükle, bir güçle olduğunu ve bunun da insanlar tarafından görülen tesirleri olduğunu gösteriyor. bunun da insanlar tarafından görülen tesirleri olduğunu gösteriyor. Deve ayakta duramıyor. Yanındaki adamın dizi parçalanacak gibi oluyor. Deve ayakta duramıyor. Yanındaki adamın dizi parçalanacak gibi oluyor. Efendimiz kan ter içinde kalıyor, bitkin düşüyor. Yani kendisine ait bir şey değil. Efendimiz kan ter içinde kalıyor, bitkin düşüyor. Yani kendisine ait bir şey değil.

Hani münkir insanlar derler, diyebilirler, düşünebilirler ki; Hani münkir insanlar derler, diyebilirler, düşünebilirler ki;

-Şeytan inkârı yağlayıp ballayıp da zehiri yutturmak için bahaneler [ileri sürer.]- -Şeytan inkârı yağlayıp ballayıp da zehiri yutturmak için bahaneler [ileri sürer.]-

"Canım, işte iyi bir insanmış; -Bazıları böyle safsatalar [söylüyor.]- düşünmüş taşınmış, "Canım, işte iyi bir insanmış; -Bazıları böyle safsatalar [söylüyor.]- düşünmüş taşınmış, vahiy diye bir şeyleri söylemiş." vahiy diye bir şeyleri söylemiş."

Böyle düşünürsen kâfir olursun! Dışından, kendi kendisinden kaynaklanmayan, dışarıdan bir olay.Böyle düşünürsen kâfir olursun! Dışından, kendi kendisinden kaynaklanmayan, dışarıdan bir olay. Ve biz bunu tarih olayı olarak karşımızda nakledilenlerdenVe biz bunu tarih olayı olarak karşımızda nakledilenlerden manzarayı size anlatıyoruz ki siz de anlayın. manzarayı size anlatıyoruz ki siz de anlayın. Bir insana normal ilham geldiği zaman böyle şeyler olur mu?Bir insana normal ilham geldiği zaman böyle şeyler olur mu? Çocuk kalemi eline almış, kompozisyon yazacak, gözlerini kapatıyor; böyle bir şey olur mu? Çocuk kalemi eline almış, kompozisyon yazacak, gözlerini kapatıyor; böyle bir şey olur mu?

Olmaz. Şair şiir yazacak; böyle bir şey olur mu? Olmaz. İstediği kadar düşünsün... Olmaz.

Şair şiir yazacak; böyle bir şey olur mu?

Olmaz. İstediği kadar düşünsün...

Adam işini düşünüyor, kaşları kırışmış, dalmış.. Düşünen adam Rodin dizine dirseğini dayamış...Adam işini düşünüyor, kaşları kırışmış, dalmış.. Düşünen adam Rodin dizine dirseğini dayamış... Bir şey olmaz. Burada bir şey var. Kâinâtın mâverasında Resûlullah Efendimiz'eBir şey olmaz.

Burada bir şey var. Kâinâtın mâverasında Resûlullah Efendimiz'e
gelen enerji yüklü muazzam bir şey var. gelen enerji yüklü muazzam bir şey var. Ve çevre buna tahammül edemiyor.Ve çevre buna tahammül edemiyor. Efendimiz de ona tahammül edecek şekilde yaratılmış veya mânevî ameliyatlardan geçirilmiş;Efendimiz de ona tahammül edecek şekilde yaratılmış veya mânevî ameliyatlardan geçirilmiş; zor tahammül ediyor, ter döküyor... zor tahammül ediyor, ter döküyor... Ondan sonra da aynen Resûlullah Efendimiz duyduğunu tekrar ederdi. Ondan sonra da aynen Resûlullah Efendimiz duyduğunu tekrar ederdi.

Başka [delillerden de] anlıyoruz. Kur'ân-ı Kerîm'de diyor ki; Başka [delillerden de] anlıyoruz. Kur'ân-ı Kerîm'de diyor ki;

Lâ tuharrik bihî lisâneke li-ta'cele bihî. Lâ tuharrik bihî lisâneke li-ta'cele bihî. "Ey Resûlüm, 'ezberleyeceğim' diye acele etme, dilini kıpırdatma..." "Ey Resûlüm, 'ezberleyeceğim' diye acele etme, dilini kıpırdatma..."

Efendimiz'e vahiy gelince Allah'ın emri diye Efendimiz telaşa kapılıyor.Efendimiz'e vahiy gelince Allah'ın emri diye Efendimiz telaşa kapılıyor. İnsan kapılmaz mı? Allah'tan; kâinâtın hâkiminden, sahibinden, yaradanından emir geliyor. İnsan kapılmaz mı? Allah'tan; kâinâtın hâkiminden, sahibinden, yaradanından emir geliyor. "Ezberleyeyim" diye tekrar yoluyla [gayret edince] vahiy geliyor: "Ezberleyeyim" diye tekrar yoluyla [gayret edince] vahiy geliyor:

Lâ tuharrik bihî lisâneke. "Acele etme, dilini kıpırdatma." Lâ tuharrik bihî lisâneke. "Acele etme, dilini kıpırdatma."

İnne aleynâ cem'ahû ve Kur'ânehû. "Merak etme. Şu Kur'ân-ı Kerîm'i muhafaza etmek, derlemek,İnne aleynâ cem'ahû ve Kur'ânehû. "Merak etme. Şu Kur'ân-ı Kerîm'i muhafaza etmek, derlemek, toplamak, sana okutmak, halka onu intikal ettirmek bizim kudretimizde. toplamak, sana okutmak, halka onu intikal ettirmek bizim kudretimizde. Biz onu yapacağız. Üzülme, 'unutacağım' diye telaşlanma." Biz onu yapacağız. Üzülme, 'unutacağım' diye telaşlanma."

Burada Efendimiz'in hâlet-i rûhiyesini ve ona dışarıdan gelen ikazı görüyoruz. Burada Efendimiz'in hâlet-i rûhiyesini ve ona dışarıdan gelen ikazı görüyoruz.

Lâ tuharrik bihî lisâneke li-ta'cele bih. İnne aleynâ cem'ahû ve Kur'ânehû. Lâ tuharrik bihî lisâneke li-ta'cele bih. İnne aleynâ cem'ahû ve Kur'ânehû. Fe-izâ kara'nâhu fe'ttebi' Kur'ânehû. Fe-izâ kara'nâhu fe'ttebi' Kur'ânehû.

Vahiy karşısında nasıl tavır takınacağını söylüyor. Vahiy karşısında nasıl tavır takınacağını söylüyor.

Sonra Peygamber Efendimiz'in aleyhinde ifadeler taşıyan âyetler geliyor. Sonra Peygamber Efendimiz'in aleyhinde ifadeler taşıyan âyetler geliyor. "Sen zihninde halktan utandığın için şu konuda utanıyordun, sıkılıyordun, söylemiyordun; "Sen zihninde halktan utandığın için şu konuda utanıyordun, sıkılıyordun, söylemiyordun; ama Allah hakikatı söylemekten utanmaz, şu şöyledir." diyor. ama Allah hakikatı söylemekten utanmaz, şu şöyledir." diyor.

Sonra Efendimiz yanlış bir hareket yaptığı zamanSonra Efendimiz yanlış bir hareket yaptığı zaman gelen vahiy onu tenkit ediyor. gelen vahiy onu tenkit ediyor.

Abese ve tevellâ. "Yüzünü buruşturdu, sırtını döndü." Abese ve tevellâ. "Yüzünü buruşturdu, sırtını döndü." En câehü'l-a'mâ. "O âmâ ona geldi de bir laflar söylüyor diye yüzünü buruşturdu." diyeEn câehü'l-a'mâ. "O âmâ ona geldi de bir laflar söylüyor diye yüzünü buruşturdu." diye Abese sûresi iniyor. Abese sûresi iniyor. "Öyle yapma. O zenginlerin hatırını yapacağım diye bu fakir âmâya sırtını dönme."Öyle yapma. O zenginlerin hatırını yapacağım diye bu fakir âmâya sırtını dönme. Tekrar tekrar sana soru sordu diye canın sıkılıp da yüzünü kırıştırma..."Tekrar tekrar sana soru sordu diye canın sıkılıp da yüzünü kırıştırma..." Bunlar Efendimiz'in aleyhinde sözler... Bunlar Efendimiz'in aleyhinde sözler...

Bütün bunlar net olarak gösteriyor ki; eğer insafın varsa, eğer aklın varsa, Bütün bunlar net olarak gösteriyor ki; eğer insafın varsa, eğer aklın varsa, eğer bilim adamı kafan varsa, eğer hakikatı araştırıyorsan, görürsün kieğer bilim adamı kafan varsa, eğer hakikatı araştırıyorsan, görürsün ki Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem'e Allah'tan mesaj geliyor!Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem'e Allah'tan mesaj geliyor! Net olarak anlarsın. İster mü'min ol, istersen insaflı bir imansız ol, Net olarak anlarsın. İster mü'min ol, istersen insaflı bir imansız ol, insafsız bir imanlı bile olsan, incelersin, imana gelirsin, meseleyi anlarsın. insafsız bir imanlı bile olsan, incelersin, imana gelirsin, meseleyi anlarsın. Bu bir oyuncak değil. Peygamber Efendimiz'in peygamber olmasından sonra, başarısından sonra,Bu bir oyuncak değil.

Peygamber Efendimiz'in peygamber olmasından sonra, başarısından sonra,
Mekke'yi fethetmesinden, etrafına yüz binlerce insanın âşık-ı sâdık ashab-ı kirâmın toplanmasından Mekke'yi fethetmesinden, etrafına yüz binlerce insanın âşık-ı sâdık ashab-ı kirâmın toplanmasından sonra taklitleri çıktı, peygamberlik davasıyla ortaya insanlar çıktı. sonra taklitleri çıktı, peygamberlik davasıyla ortaya insanlar çıktı. Müseylemetü'l-kezzab mesela; Yalancı Müseyleme. "Ben de peygamberim." dedi. Müseylemetü'l-kezzab mesela; Yalancı Müseyleme. "Ben de peygamberim." dedi. Resûlullah'la kavga edecek ya, rekabet edecek ya...Resûlullah'la kavga edecek ya, rekabet edecek ya... Başka türlü düşmanlığı tutturamadı; "Ben de peygamberim.Başka türlü düşmanlığı tutturamadı; "Ben de peygamberim. Bana da vahiy geliyor." dedi. Yalan dolan, ıvır zıvır... Bir seferinde dediler ki; Bana da vahiy geliyor." dedi. Yalan dolan, ıvır zıvır...

Bir seferinde dediler ki;

"Resûlullah Efendimiz sallallahu aleyhi ve âlihî ve sellem âmâya, "Resûlullah Efendimiz sallallahu aleyhi ve âlihî ve sellem âmâya, iki gözü görmeyen adama dua edince gözü açılıyor; sen de dua et..." iki gözü görmeyen adama dua edince gözü açılıyor; sen de dua et..."

Gözü ağrıyan bir adamı getirdiler. Müseylemetü'l-kezzab'a, yalancı, sahte peygambere... Gözü ağrıyan bir adamı getirdiler. Müseylemetü'l-kezzab'a, yalancı, sahte peygambere... O da halkın o tazyiki karşısında bir dua etti; "Gözü açılsın..." diye.O da halkın o tazyiki karşısında bir dua etti; "Gözü açılsın..." diye. Adamın bir gözü daha kör oldu!Adamın bir gözü daha kör oldu! Sen misin Allah'ın karşısında yalancılık yapan?Sen misin Allah'ın karşısında yalancılık yapan? Sen misin Allah'ın hak peygamberinin karşısına çıkan?Sen misin Allah'ın hak peygamberinin karşısına çıkan? Nasıl Allah "Hor olsun, alçalsın, aşağıların aşağısına düşsün!" diye ne hâle getiriyor?.. Nasıl Allah "Hor olsun, alçalsın, aşağıların aşağısına düşsün!" diye ne hâle getiriyor?..

Onun için, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'in hayatını inceleyen hayran oluyor, Onun için, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'in hayatını inceleyen hayran oluyor, inceleyen kurban oluyor, inceleyen müslüman oluyor; başka çaresi yok! inceleyen kurban oluyor, inceleyen müslüman oluyor; başka çaresi yok! İnsafı varsa, bilim adamıysa... Biz meseleleri bilimsel olarak inceliyoruz. İnsafı varsa, bilim adamıysa...

Biz meseleleri bilimsel olarak inceliyoruz.
Suyu alıyoruz, içiyoruz. Nasılmış, mikroskobun altında inceliyoruz; "Mikrop varmış; içilmez.Suyu alıyoruz, içiyoruz. Nasılmış, mikroskobun altında inceliyoruz; "Mikrop varmış; içilmez. İçine klor katalım, şöyle yapalım, böyle yapalım..." Temizse "içilebilir" diyoruz.İçine klor katalım, şöyle yapalım, böyle yapalım..." Temizse "içilebilir" diyoruz. "Buyurun, için." Mühür basıyoruz."Buyurun, için." Mühür basıyoruz. Damacanalara "Temiz sudur, mahzuru yoktur, inceledik, halk sağlığına uygundur." diyoruz.Damacanalara "Temiz sudur, mahzuru yoktur, inceledik, halk sağlığına uygundur." diyoruz. Bilim adamı gelen su iyi ise iyi, kötü ise kötü... Bizim bahçeden su çıktı, boru vurduk.Bilim adamı gelen su iyi ise iyi, kötü ise kötü... Bizim bahçeden su çıktı, boru vurduk. Raporda diyor ki; "İçilmez, içinde nitrit vardır, kullanılmaz. Ancak bahçe sulamaya yarar."Raporda diyor ki; "İçilmez, içinde nitrit vardır, kullanılmaz. Ancak bahçe sulamaya yarar." Ama ötekisi gittiği zaman suyuna göre "içilebilir, güzel" diyebiliyor; ilim adamı.Ama ötekisi gittiği zaman suyuna göre "içilebilir, güzel" diyebiliyor; ilim adamı. Yani gelenin durumunu inceliyor. Eğer böyle bir insafı varsa, aklı varsa, düşmanlığı yoksa,Yani gelenin durumunu inceliyor.

Eğer böyle bir insafı varsa, aklı varsa, düşmanlığı yoksa,
hıncı yoksa, art niyeti yoksa, başka yerden para alıp da havlamakla görevlendirilmemişse, hıncı yoksa, art niyeti yoksa, başka yerden para alıp da havlamakla görevlendirilmemişse, arkasından "hop hop" denilip, "hadi bakalım" denilip "şu tarafa havla" diye bir emir gelmemişsearkasından "hop hop" denilip, "hadi bakalım" denilip "şu tarafa havla" diye bir emir gelmemişse o zaman gerçeği kabul eder.o zaman gerçeği kabul eder. Çare yok, herkes kabul ediyor. Çare yok, herkes kabul ediyor. Amerikalısı kabul ediyor, Japon'u kabul ediyor, Hintlisi kabul ediyor, Çinlisi kabul ediyor... Amerikalısı kabul ediyor, Japon'u kabul ediyor, Hintlisi kabul ediyor, Çinlisi kabul ediyor...

Çin'de bir sürü müslüman var. Buraya Çinli bir kardeş gelmiş. Belki şimdi aramızdadır.Çin'de bir sürü müslüman var. Buraya Çinli bir kardeş gelmiş. Belki şimdi aramızdadır. Büyük Çin'den kardeş gelmiş, bizim arkadaşlarımızla konuşmuşlar. Hanımıyla [beraber] müslüman olmuş.Büyük Çin'den kardeş gelmiş, bizim arkadaşlarımızla konuşmuşlar. Hanımıyla [beraber] müslüman olmuş. Aklı olan, insafı olan oluyor. Avustralya'da görüştüm.Aklı olan, insafı olan oluyor.

Avustralya'da görüştüm.
Perulu birisi müslüman olmuştu. Bir de geldi bizden ders aldı, derviş de oldu.Perulu birisi müslüman olmuştu. Bir de geldi bizden ders aldı, derviş de oldu. Yunanlı birisi geldi... Biz Yunanlılar ile neyiz? Ege'de çatışma hâlindeyiz. Yunanlı birisi geldi...

Biz Yunanlılar ile neyiz?

Ege'de çatışma hâlindeyiz.

Müslüman olmuş, sakal bırakmış, pırıl pırıl bir kardeş, tatlı bir kardeş.Müslüman olmuş, sakal bırakmış, pırıl pırıl bir kardeş, tatlı bir kardeş. Bir de ders aldı, derviş oldu. Biz burada ameliyat oluyorduk.Bir de ders aldı, derviş oldu.

Biz burada ameliyat oluyorduk.
Yusuf İslâm geldi, kocaman sakalı, cübbesi, sarığı...Yusuf İslâm geldi, kocaman sakalı, cübbesi, sarığı... Gören bizim Karadenizli vatandaşlardan birisi sanır, Mahmud Hocamız'ın ihvânı sanır. Gören bizim Karadenizli vatandaşlardan birisi sanır, Mahmud Hocamız'ın ihvânı sanır. Geldi. "Geçmiş olsun..." Hoş gelsin [vesaire...] Melek gibi bir [adam...]Geldi. "Geçmiş olsun..." Hoş gelsin [vesaire...] Melek gibi bir [adam...] Bu muydu eskiden caz müzikçisi?Bu muydu eskiden caz müzikçisi? Tangır tungur, paldır küldür o çalgıları [çalan] bu muydu; inanamazsın. Tangır tungur, paldır küldür o çalgıları [çalan] bu muydu; inanamazsın.

Avustralya'ya gitmiş, -inanan sağlam inandı mı bak cevapları nasıl oluyor- Avustralya'ya gitmiş, -inanan sağlam inandı mı bak cevapları nasıl oluyor- havaalanında üç beş kişi karşılamış. havaalanında üç beş kişi karşılamış. Avustralyalı İngilizler demişler ki; Avustralyalı İngilizler demişler ki;

"Gördün mü, pop müzikçisiyken binlerce insan çılgınca seni alkışlıyordu, havaalanı doluyordu."Gördün mü, pop müzikçisiyken binlerce insan çılgınca seni alkışlıyordu, havaalanı doluyordu. Şimdi bak üç beş kişi karşıladı." "Hiç kıymeti yok! Allah sevsin, mühim olan o!" demiş. Şimdi bak üç beş kişi karşıladı."

"Hiç kıymeti yok! Allah sevsin, mühim olan o!" demiş.

İnsan doğruyu söylediği zaman halkın itibarı kesilebilir. İnsan doğruyu söylediği zaman halkın itibarı kesilebilir. Doğru söyleyeni dokuz köyden kovabilirler. Dokuz köyden kovarlar, karalarlar. Doğru söyleyeni dokuz köyden kovabilirler. Dokuz köyden kovarlar, karalarlar.

Peygamber Efendimiz'i ne yaptılar? Kendi yurdundan çıkarttılar, öldürmeye kalktılar. Peygamber Efendimiz'i ne yaptılar?

Kendi yurdundan çıkarttılar, öldürmeye kalktılar.

Ne yaptı? Muhammed el-Emin'di. Paralarını getirip ona teslim ediyorlardı, Ne yaptı?

Muhammed el-Emin'di. Paralarını getirip ona teslim ediyorlardı,
anahtarları ona teslim ediyorlardı, onu hakem seçiyorlardı. anahtarları ona teslim ediyorlardı, onu hakem seçiyorlardı. Doğru insandı. Niye öldürmeye kalkıyorsunuz? Ne oldu? Doğru insandı.

Niye öldürmeye kalkıyorsunuz? Ne oldu?

"Putlarımıza çatmasın! Düzenimizi bozmasın!" Düzen bozuk olunca..."Putlarımıza çatmasın! Düzenimizi bozmasın!"

Düzen bozuk olunca...
Bunun bozulması lazım ki düzeltilsin. Bunun bozulması lazım ki düzeltilsin.

Caminin içini Allah razı olsun, Mikdat Hocaefendi evirdi çevirdi, tabana kalorifer, Caminin içini Allah razı olsun, Mikdat Hocaefendi evirdi çevirdi, tabana kalorifer, şurası burası badana boya...şurası burası badana boya... Bozulunca düzeltilir. Her baharda insan evinde bir badana boya yapıyor.Bozulunca düzeltilir. Her baharda insan evinde bir badana boya yapıyor. Ev çok [yıprandığı] zaman esaslı bir tamirden geçilir. Ev çok [yıprandığı] zaman esaslı bir tamirden geçilir. Tamir edilecek gibi olmazsa yıkılır, yenisi yapılır. Tamir edilecek gibi olmazsa yıkılır, yenisi yapılır.

Dediler ki; "Sen ne istiyorsun?" Peygamber Efendimiz'e yapılan teklife bakın...Dediler ki;

"Sen ne istiyorsun?"

Peygamber Efendimiz'e yapılan teklife bakın...
Sallallahu aleyhi ve âlihî ve selleme teslîmen kesirâ... Sallallahu aleyhi ve âlihî ve selleme teslîmen kesirâ... Şu teklife bakın, ne kadar çağdaş bir teklif...Şu teklife bakın, ne kadar çağdaş bir teklif... Tam Avrupalılar'ın, Amerikalılar'ın yapacağı cinsten bir teklif.Tam Avrupalılar'ın, Amerikalılar'ın yapacağı cinsten bir teklif. Çağdaş, yirminci yüzyıl, modern teklif... Diyorlar ki; Çağdaş, yirminci yüzyıl, modern teklif... Diyorlar ki;

"Sen ne istiyorsun? Ne yapmak istiyorsun? "Sen ne istiyorsun? Ne yapmak istiyorsun? Para istiyorsan para toplayalım, para verelim, seni zengin edelim, seni paraya boğalım..." Para istiyorsan para toplayalım, para verelim, seni zengin edelim, seni paraya boğalım..."

"Gırtlağına kadar paraya boğalım." derler ya, bazen duyarız. "Gırtlağına kadar paraya boğalım." derler ya, bazen duyarız.

"Seni paraya gark edelim." "Hayır!" "Hükümdarlık istiyorsan seni başımıza hükümdar seçelim." "Seni paraya gark edelim."

"Hayır!"

"Hükümdarlık istiyorsan seni başımıza hükümdar seçelim."

"Hayır!" "En asil kızlarımızla düğün yapalım, seni evlendirelim." "Hayır!"

"En asil kızlarımızla düğün yapalım, seni evlendirelim."

"Hayır!" Peki bir insan niçin liderlik davası diye ortaya atılır? "Hayır!"

Peki bir insan niçin liderlik davası diye ortaya atılır?

Ya para, ya mevki, ya makam, ya itibar, ya şunu ya bunu... Söylüyorlar söylüyorlar...Ya para, ya mevki, ya makam, ya itibar, ya şunu ya bunu... Söylüyorlar söylüyorlar... Bunlar az şeyler değil; zengin olmak, hükümdar olmak, başkan olmak, reis olmak, Bunlar az şeyler değil; zengin olmak, hükümdar olmak, başkan olmak, reis olmak, reisicumhur olmak, bakan olmak...reisicumhur olmak, bakan olmak... Millet birbirini yiyor; "Sen bakan olacaksın, ben bakan olacağım..." diyeMillet birbirini yiyor; "Sen bakan olacaksın, ben bakan olacağım..." diye parti içinde bölünme bile olabiliyor. parti içinde bölünme bile olabiliyor. En güzel kızı bulup onunla evlenmek, güzel mutlu bir yuva kurmak...En güzel kızı bulup onunla evlenmek, güzel mutlu bir yuva kurmak... Kerem ile Aslı, Ferhat ile Şirin hikâyelerini duyuyoruz.Kerem ile Aslı, Ferhat ile Şirin hikâyelerini duyuyoruz. Ferhat dağı delmiş, Kerem 32 dişini söktürmüş... Bunların benzerleri oluyor.Ferhat dağı delmiş, Kerem 32 dişini söktürmüş... Bunların benzerleri oluyor. Adam feleğini şaşırıyor, çarpılıyor, yamuluyor... Diyor ki; Adam feleğini şaşırıyor, çarpılıyor, yamuluyor...

Diyor ki;

"Bunlar değil; bir elime kameri verseniz, bir elime güneşi verseniz yine bu davadan vazgeçmem! "Bunlar değil; bir elime kameri verseniz, bir elime güneşi verseniz yine bu davadan vazgeçmem! Çünkü vazifeli peygamberim!" Vazifeli; Allah'ın emrini yerine getiriyor. Çünkü vazifeli peygamberim!"

Vazifeli; Allah'ın emrini yerine getiriyor.
Utanıyor, sıkılıyor, taşlanıyor muhterem kardeşlerim! Utanıyor, sıkılıyor, taşlanıyor muhterem kardeşlerim!

Siz hiç refüze oldunuz mu? Reddedildiniz mi? Bir kapı karşınıza, yüzünüze kapandı mı? Siz hiç refüze oldunuz mu? Reddedildiniz mi? Bir kapı karşınıza, yüzünüze kapandı mı? Birisi sizi kovdu mu? Hiç böyle bir şey başınıza geldi mi? Birisi sizi kovdu mu? Hiç böyle bir şey başınıza geldi mi?

Benim başıma pek gelmedi.Benim başıma pek gelmedi. Gelse herhalde karşımdaki adamla gücümün yettiğince ne yapacağımı ben bilirim.Gelse herhalde karşımdaki adamla gücümün yettiğince ne yapacağımı ben bilirim. Sen de öyle... Alt alta üst üste hakkımızı korumaya kalkarız. Sen de öyle... Alt alta üst üste hakkımızı korumaya kalkarız.

Taif'e gitti, taşladılar, topuğu yaralandı, şehirden dışarı çıkarttılar. Taif'e gitti, taşladılar, topuğu yaralandı, şehirden dışarı çıkarttılar. Peygamber Efendimiz bir bağ evine sığındı. Topukları kanadı.Peygamber Efendimiz bir bağ evine sığındı. Topukları kanadı. Çoluk çocuk peşine takıldı, Peygamber Efendimiz'i taşladılar.Çoluk çocuk peşine takıldı, Peygamber Efendimiz'i taşladılar. Kureyş'in eşrâfını, âyânını, ileri gelen şahsiyetlerini çağırdı, anlattı. Kureyş'in eşrâfını, âyânını, ileri gelen şahsiyetlerini çağırdı, anlattı.

"Bana itimat eder misiniz?" dedi. "Bana itimat eder misiniz?" dedi.

"Tabii ederiz. Sen Muhammed el-Emin'sin. Sana güveniyoruz, dürüstsün. "Tabii ederiz. Sen Muhammed el-Emin'sin. Sana güveniyoruz, dürüstsün. Aramızdan soyunu sopunu biliyoruz. Mekke'nin hâkimi olan Abdulmuttalib'in torunusun sen. Aramızdan soyunu sopunu biliyoruz. Mekke'nin hâkimi olan Abdulmuttalib'in torunusun sen. Evet, baban genç yaşta öldü ama soylu bir ailedensin, ahlâklısın, temizsin,Evet, baban genç yaşta öldü ama soylu bir ailedensin, ahlâklısın, temizsin, paksın, pırıl pırılsın, dürüstsün. paksın, pırıl pırılsın, dürüstsün. Tabii itimat ederiz." "Ben şimdi 'Şu dağın arkasında düşman ordusu gördüm,Tabii itimat ederiz."

"Ben şimdi 'Şu dağın arkasında düşman ordusu gördüm,
bu tarafa doğru geliyor, şehre saldıracak.' desem inanır mısınız?bu tarafa doğru geliyor, şehre saldıracak.' desem inanır mısınız? Bir tehlikeyi haber versem?" "İnanırız.Bir tehlikeyi haber versem?"

"İnanırız.
Çünkü sen Muhammed el-Emin'sin; güvenilen, emin, itimat olunan Muhammed'sin..." dediler. Çünkü sen Muhammed el-Emin'sin; güvenilen, emin, itimat olunan Muhammed'sin..." dediler.

O lakabı almış. Bak Allah'ın hikmetine... Başka lakaplar alabilirdi. O lakabı almış. Bak Allah'ın hikmetine... Başka lakaplar alabilirdi. Muhammed el-Cemil lakabını alsaydı, "Güzel Muhammed" adı olurdu...Muhammed el-Cemil lakabını alsaydı, "Güzel Muhammed" adı olurdu... "Yakışıklı Muhammed, güzel Muhammed, güçlü Muhammed, sağlam Muhammed,"Yakışıklı Muhammed, güzel Muhammed, güçlü Muhammed, sağlam Muhammed, bahadır Muhammed, yiğit Muhammed..." bahadır Muhammed, yiğit Muhammed..." Muhammed el-Emin, Allah o sıfatla halkının arasında evvela onu şöhretlendiriyor. Muhammed el-Emin, Allah o sıfatla halkının arasında evvela onu şöhretlendiriyor.

Neden? Allah'ın her işi hikmetli de ondan. Neden?

Allah'ın her işi hikmetli de ondan.
Vazifelendirdiği şahsın güvenilen bir şahıs olduğunu beldesindeki bütün insanlar Vazifelendirdiği şahsın güvenilen bir şahıs olduğunu beldesindeki bütün insanlar evvela tasdik ediyor. evvela tasdik ediyor.

Güvenilen bir insan mı bu? Güvenilen insan. Yalan söyler mi? Söylemez. Güvenilen bir insan mı bu?

Güvenilen insan.

Yalan söyler mi?

Söylemez.

Dürüst mü? Dürüst. Hak yer mi? Yemez. Paramızı itimat ederiz, aynen alırız. Dürüst mü?

Dürüst.

Hak yer mi?

Yemez. Paramızı itimat ederiz, aynen alırız.

İşte bu dürüst insan sana bir haber getiriyor, Allah celle celâlühû'den vahiy getiriyor. İşte bu dürüst insan sana bir haber getiriyor, Allah celle celâlühû'den vahiy getiriyor. Ne kadar muhteşem bir şey! O dürüst insan vahiy getiriyor. Ne kadar muhteşem bir şey! O dürüst insan vahiy getiriyor.

Medine-i Münevvere'ye geldi. Medine başka kültürlerin de olduğu bir şehir; yahudiler var, Medine-i Münevvere'ye geldi. Medine başka kültürlerin de olduğu bir şehir; yahudiler var, Benî Kureyza var, Benî Nâdir var, köyleri var, kaleleri var, etrafı surlarla çevrili...Benî Kureyza var, Benî Nâdir var, köyleri var, kaleleri var, etrafı surlarla çevrili... Biz Medine-i Münevvere'de harabelerini gördük. Tarihi bilenler gösterdiler. Biz Medine-i Münevvere'de harabelerini gördük. Tarihi bilenler gösterdiler. Orada yahudiler var. Yahudiler Peygamber Efendimiz'in peygamber olmasındanOrada yahudiler var. Yahudiler Peygamber Efendimiz'in peygamber olmasından önceki zamanlarda bekliyorlardı.önceki zamanlarda bekliyorlardı. "Şimdi bize Musa aleyhisselâm'ın haber verdiği o âhir zaman peygamberinin gelmesi zamanı "Şimdi bize Musa aleyhisselâm'ın haber verdiği o âhir zaman peygamberinin gelmesi zamanı iyice yaklaştı, buralardan çıkacak." iyice yaklaştı, buralardan çıkacak." Biliyorlar; yerini biliyorlar, çünkü kitaplarında var. Biliyorlar; yerini biliyorlar, çünkü kitaplarında var. Tevrat'ta ve İncil'de Peygamber Efendimiz'le ilgili bilgiler var. Tarih kitapları söylüyor.Tevrat'ta ve İncil'de Peygamber Efendimiz'le ilgili bilgiler var. Tarih kitapları söylüyor. Kur'ân-ı Kerîm şahit. Bekliyorlardı, o peygamber gelecek. Kur'ân-ı Kerîm şahit. Bekliyorlardı, o peygamber gelecek.

Fe-izâ vechehû leyse bi-vechi kezzâb. "Yüzü yalancı insan yüzü değil. Fe-izâ vechehû leyse bi-vechi kezzâb. "Yüzü yalancı insan yüzü değil. Sözü yalancı sözü değil. Bakışı pırıl pırıl..." Resûlullahın bakışından, manzarasından belli...Sözü yalancı sözü değil. Bakışı pırıl pırıl..."

Resûlullahın bakışından, manzarasından belli...
Çünkü Resûlullah Efendimiz; Men reâhu bedîheten hâbehû. Çünkü Resûlullah Efendimiz;

Men reâhu bedîheten hâbehû.
"İlk kendisini görenin yüreği hoplardı. Resûlullah'ın heybeti tesir ederdi." "İlk kendisini görenin yüreği hoplardı. Resûlullah'ın heybeti tesir ederdi." Ve men hâletehû mârifeten. "Kim onu tanırsa, biraz geldi gitti, hâlini huyunu öğrendi..."Ve men hâletehû mârifeten. "Kim onu tanırsa, biraz geldi gitti, hâlini huyunu öğrendi..." Ehabbehû. "Âşık olurdu, severdi." Emsâli görülmemiş bir insandı. Ehabbehû. "Âşık olurdu, severdi."

Emsâli görülmemiş bir insandı.
Yusuf aleyhisselam'dan da daha güzeldi. Yusuf aleyhisselam'dan da daha güzeldi. Yusuf aleyhisselam güzel diye kadınlar ellerini kesmişler. Yusuf aleyhisselam güzel diye kadınlar ellerini kesmişler. Elmayı soyacağız derken bıçaklar yanlış yere gitmiş, elleri kesilmiş. Elmayı soyacağız derken bıçaklar yanlış yere gitmiş, elleri kesilmiş.

Katta'ne eydiyehünne. Yusuf aleyhisselam çıkıverince,Katta'ne eydiyehünne. Yusuf aleyhisselam çıkıverince, "Gel bakalım." diye Zeliha valide kapıdan çağırınca, Yusuf aleyhisselam çıkıverince..."Gel bakalım." diye Zeliha valide kapıdan çağırınca, Yusuf aleyhisselam çıkıverince... Önceden ellerine elmayı, bıçağı vermiş; hepsini tehlikeli duruma mahsustan sokuyor.Önceden ellerine elmayı, bıçağı vermiş; hepsini tehlikeli duruma mahsustan sokuyor. "Siz misiniz benim aleyhimde dedikodu yapan, 'kölesine âşık' diyen?"Siz misiniz benim aleyhimde dedikodu yapan, 'kölesine âşık' diyen? Dur bakalım, o köleyi bir görün de siz ne yapacaksınız?" Hepsinin eline elmayı vermiş. Dur bakalım, o köleyi bir görün de siz ne yapacaksınız?" Hepsinin eline elmayı vermiş.

Ve âtet külle vâhidetin minhünne sikkînen. "Her birine bıçak da vermiş, elma da vermiş." Ve âtet külle vâhidetin minhünne sikkînen. "Her birine bıçak da vermiş, elma da vermiş."

"Soyun elmaları." diyor. Herkes eline bıçağı, elmayı aldığı zaman... "Soyun elmaları." diyor. Herkes eline bıçağı, elmayı aldığı zaman...

Ve kâleti'hruc aleyhinne. "Ya Yusuf, çık şunların yanına bakalım!" Ve kâleti'hruc aleyhinne. "Ya Yusuf, çık şunların yanına bakalım!"

Yusuf aleyhisselam bir çıktı. Kadınlara hizmete geliyor... Yusuf aleyhisselam bir çıktı. Kadınlara hizmete geliyor... "Gel, çık bunların yanına!" dediği zaman bir çıktı; kadınlar bir baktılar, "Gel, çık bunların yanına!" dediği zaman bir çıktı; kadınlar bir baktılar, dünya güzeli, bir peygamber ama çok güzel bir insan...dünya güzeli, bir peygamber ama çok güzel bir insan... Afalladılar, şaşırdılar; elmanın kabuğu filan hatırlarında kalmadı,Afalladılar, şaşırdılar; elmanın kabuğu filan hatırlarında kalmadı, ellerinde bıçak olduğu hatırında kalmadı... ellerinde bıçak olduğu hatırında kalmadı...

Katta'ne eydiyehünne. "Ellerini kestiler." Katta'ne eydiyehünne. "Ellerini kestiler."

Ellerini de doğradı, "Ah!" filan diye şaşırdılar, ellerini kestiler. Ellerini de doğradı, "Ah!" filan diye şaşırdılar, ellerini kestiler.

Kur'ân-ı Kerîm böyle bildiriyor. Dedi ki; Kur'ân-ı Kerîm böyle bildiriyor.

Dedi ki;

"İşte beni kınadığınız köle bu! Siz görün bakalım, dayanılır gibi mi?" "İşte beni kınadığınız köle bu! Siz görün bakalım, dayanılır gibi mi?"

Çok güzel. Resûlullah Efendimiz ondan da güzel, sallallahu aleyhi ve sellem. Çok güzel. Resûlullah Efendimiz ondan da güzel, sallallahu aleyhi ve sellem.

Peygamber Efendimiz'e Allahu Teâlâ hazretleri -şu kırık dökük kelimelerle anlatmak istediğim gibi- Peygamber Efendimiz'e Allahu Teâlâ hazretleri -şu kırık dökük kelimelerle anlatmak istediğim gibi- Kur'ân-ı Kerîm'i indirdi. Kur'ân-ı Kerîm Allah kelâmıdır. Kur'ân-ı Kerîm'i indirdi. Kur'ân-ı Kerîm Allah kelâmıdır. Aklı ve ilmi olan konuşsun, aklı ve ilmi olmayan konuşmasın da cahilliği, budalalığı ortaya çıkmasın.Aklı ve ilmi olan konuşsun, aklı ve ilmi olmayan konuşmasın da cahilliği, budalalığı ortaya çıkmasın. Bilenler ortaya gelsin, bilmeyenler sussun, haddini bilsin. Bilenler ortaya gelsin, bilmeyenler sussun, haddini bilsin. Kur'ân-ı Kerîm Allah kelâmıdır, beşer kelâmı değildir.Kur'ân-ı Kerîm Allah kelâmıdır, beşer kelâmı değildir. Allah'ın Peygamber-i Zîşânımız'a vahyidir. İlham da değildir, şairin ilhamı gibi de değildir.Allah'ın Peygamber-i Zîşânımız'a vahyidir. İlham da değildir, şairin ilhamı gibi de değildir. Şairin ilhamı dedin mi, kâfir oradan bir yakaladı mı işi nereye götürür...Şairin ilhamı dedin mi, kâfir oradan bir yakaladı mı işi nereye götürür... Herkese ilham geliyor, gözünü kapatana ilham geliyor, önüne gelen bir şeyler söylüyor,Herkese ilham geliyor, gözünü kapatana ilham geliyor, önüne gelen bir şeyler söylüyor, "şairim" diye ortaya çıkıyor. "şairim" diye ortaya çıkıyor. Kimisi Şair-i Âzam adını alıyor, kimisi Sultânu'ş-şuarâ adını alıyor...Kimisi Şair-i Âzam adını alıyor, kimisi Sultânu'ş-şuarâ adını alıyor... Öyle değil... Şiir ona gerekmezdi, şiirle ilgisi yok.Öyle değil... Şiir ona gerekmezdi, şiirle ilgisi yok. Peygamber Efendimiz ciddi bir zât-ı şerîfti. Hayatında hiç gayri ciddi işi yok. Peygamber Efendimiz ciddi bir zât-ı şerîfti. Hayatında hiç gayri ciddi işi yok.

Bir müşrik düğününü görmeye gitmek istemiş, üç gece arzu etmiş, teşebbüs etmiş;Bir müşrik düğününü görmeye gitmek istemiş, üç gece arzu etmiş, teşebbüs etmiş; Allah uyku bastırtmış, gidememiş. Nefis istiyor.Allah uyku bastırtmış, gidememiş. Nefis istiyor. Daha henüz peygamberlik yok, çocuk, delikanlılık çağında; düğün, eğlence seyredecek.Daha henüz peygamberlik yok, çocuk, delikanlılık çağında; düğün, eğlence seyredecek. Uyku bastırtıyor. Çünkü Resûlullah'ın öyle yere gitmesi yakışık almaz. Uyku bastırtıyor. Çünkü Resûlullah'ın öyle yere gitmesi yakışık almaz. İleride peygamber olacak bir zâtın her hâli Allah tarafından korunuyor. İleride peygamber olacak bir zâtın her hâli Allah tarafından korunuyor.

"Peygamberler masumdur." ne demek? Masum, "korunmuş" demek."Peygamberler masumdur." ne demek?

Masum, "korunmuş" demek.
İsmet sıfatı vardır, masumiyetleri vardır. Ne demek? İsmet sıfatı vardır, masumiyetleri vardır. Ne demek?

Günahlardan, hatalardan, haramlardan korunmuştur. Günahlardan, hatalardan, haramlardan korunmuştur. Önceden damgalanmıştır, ilâhî standart belgesiyle "Bu Allah'ın has kuludur." diye damgalıdır.Önceden damgalanmıştır, ilâhî standart belgesiyle "Bu Allah'ın has kuludur." diye damgalıdır. Peygamberler öyledir. Peygamber Efendimiz seyyidü'l-mürselîndir, peygamberlerin en başında gelir.Peygamberler öyledir.

Peygamber Efendimiz seyyidü'l-mürselîndir, peygamberlerin en başında gelir.
İmâmü'l-mürselîndir, peygamberlerin önderidir. İmâmü'l-mürselîndir, peygamberlerin önderidir.

Ona Allah'tan vahiy geldi. Sadece kendisinin çevresi ve psikolojik yapısı ile ilgili bilgiler değil;Ona Allah'tan vahiy geldi. Sadece kendisinin çevresi ve psikolojik yapısı ile ilgili bilgiler değil; hem eskiye ait tarihî bilgileri düzelten bilgiler geldi, hem de istikbale ait,hem eskiye ait tarihî bilgileri düzelten bilgiler geldi, hem de istikbale ait, olacak hâdiselerle ilgili bilgiler geldi. olacak hâdiselerle ilgili bilgiler geldi. Eski ümmetler bazı bilgileri saptırmışlar ve bozmuşlardı. Eski ümmetler bazı bilgileri saptırmışlar ve bozmuşlardı. "Yahudiler şurayı bozdular, "Yahudiler şurayı bozdular, hıristiyanlar burayı bozdular." diye Kur'ân-ı Kerîm bilgileri düzeltti. hıristiyanlar burayı bozdular." diye Kur'ân-ı Kerîm bilgileri düzeltti.

Onun için, Fransız ilim adamı, Onun için, Fransız ilim adamı, Bilimler Akademisi âzâsından Prof. Maurice Bucaille kardeşimiz diyor ki...Bilimler Akademisi âzâsından Prof. Maurice Bucaille kardeşimiz diyor ki... Hıristiyan adam idi. Hıristiyan iken İncil'i, Tevrat'ı, Kur'an'ı incelemiş. Hıristiyan adam idi. Hıristiyan iken İncil'i, Tevrat'ı, Kur'an'ı incelemiş. Avrupalılar'a diyor ki... Avrupalılar'a diyor ki...

Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem hazretleri için onlar diyorlar ki; Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem hazretleri için onlar diyorlar ki;

"Canım işte Hıristiyanlığın bazı bilgilerini almış, Arabistan'da söylemiş." "Canım işte Hıristiyanlığın bazı bilgilerini almış, Arabistan'da söylemiş."

"Eğer o bilgileri almış da söylemiş olsaydı yanlışları da tekrar ederdi... "Eğer o bilgileri almış da söylemiş olsaydı yanlışları da tekrar ederdi... Tevrat'ta şu yanlışlık var, İncil'de şu yanlışlık var, bozulma var, tahrifat var, bozulmuş.Tevrat'ta şu yanlışlık var, İncil'de şu yanlışlık var, bozulma var, tahrifat var, bozulmuş. O bozuk yerler burada yok. Bak düzeltilmiş. Demek ki onun kopyası değil. O bozuk yerler burada yok. Bak düzeltilmiş. Demek ki onun kopyası değil. Bir şeyi aynen kopya eden bozuğunu da kopya eder. Görüyorsunuz." diyor. Bir şeyi aynen kopya eden bozuğunu da kopya eder. Görüyorsunuz." diyor.

İncelemesi sonunda müslüman oluyor, İncelemesi sonunda müslüman oluyor, Bilimler Akademisi'nin üyesi olan Prof. Maurice Bucaille... Tanıştık, buraya geldi.Bilimler Akademisi'nin üyesi olan Prof. Maurice Bucaille... Tanıştık, buraya geldi. Yıldız parkında bir toplantıda -müslüman adam- kürsüye çıktı, salâtu selâmla,Yıldız parkında bir toplantıda -müslüman adam- kürsüye çıktı, salâtu selâmla, hamd ü senâ ile güzel bir müslümanca konuştu, İslâm'ı savunacak fikirler söyledi. hamd ü senâ ile güzel bir müslümanca konuştu, İslâm'ı savunacak fikirler söyledi. Libya delegeleri karşısına çıktılar, bunu sıkıştırmaya çalıştılar.Libya delegeleri karşısına çıktılar, bunu sıkıştırmaya çalıştılar. Libya güya İslâm ülkesi; oranın delegeleri daha münkirce konuştular.Libya güya İslâm ülkesi; oranın delegeleri daha münkirce konuştular. O mü'mince müdafaa yaptı. Maurice Bucaille... O mü'mince müdafaa yaptı. Maurice Bucaille...

Kur'ân-ı Kerîm eskiye ait bilgileri düzeltiyor, eski ümmetlerin hatalarına işaret ediyor. Kur'ân-ı Kerîm eskiye ait bilgileri düzeltiyor, eski ümmetlerin hatalarına işaret ediyor. "Siz şurada hata ettiniz, öyle olmayacaktı, o işin aslı öyle değildi, şu şöyle değildi.""Siz şurada hata ettiniz, öyle olmayacaktı, o işin aslı öyle değildi, şu şöyle değildi." Bazılarına da diyor ki; "Siz 'İbrahim aleyhisselam şöyle dedi.' diyorsunuz; gösterin delilinizi!Bazılarına da diyor ki; "Siz 'İbrahim aleyhisselam şöyle dedi.' diyorsunuz; gösterin delilinizi! Yok öyle bir şey, öyle değildir; böyledir." diyor.Yok öyle bir şey, öyle değildir; böyledir." diyor. Değiştiriyor. İddia ile ortaya çıkıyor. "Siz Hz. İsa'ya 'Allah'ın oğlu' diyorsunuz.Değiştiriyor. İddia ile ortaya çıkıyor. "Siz Hz. İsa'ya 'Allah'ın oğlu' diyorsunuz. Hayır, yoktur öyle şey!" Detay veyahut ana fikri söylüyor. Hayır, yoktur öyle şey!" Detay veyahut ana fikri söylüyor. "Zekeriya aleyhisselam için şöyle dediniz, böyle dediniz..."Zekeriya aleyhisselam için şöyle dediniz, böyle dediniz... Onun yanında mıydınız kura çekildiği zaman?"Onun yanında mıydınız kura çekildiği zaman?" Bütün olayları bilen âlemlerin Rabbi eskiyi tashih ediyor, ileriye ait bilgi veriyor. Bütün olayları bilen âlemlerin Rabbi eskiyi tashih ediyor, ileriye ait bilgi veriyor.

İleriye ait bilgiler ne? İranlılar Rumlar'ıRomalılar'ıBizanslılar'ı yenmiş. Müşrikler sevinmiş;İleriye ait bilgiler ne?

İranlılar Rumlar'ıRomalılar'ıBizanslılar'ı yenmiş. Müşrikler sevinmiş;
"Tamam, ehli kitabı ateşperestler, müşrikler yendi."Tamam, ehli kitabı ateşperestler, müşrikler yendi. Biz Arabistan'ın müşrikleri de sizi tepeleriz, bak işte!" gibilerden bir psikolojik durum. Biz Arabistan'ın müşrikleri de sizi tepeleriz, bak işte!" gibilerden bir psikolojik durum. Sevinmişler. Kur'ân-ı Kerîm diyor ki; Sevinmişler. Kur'ân-ı Kerîm diyor ki; Ğulibeti'r-Rûm. "Romalılar mağlup oldu ama bir zaman sonra galip gelecekler." Ğulibeti'r-Rûm. "Romalılar mağlup oldu ama bir zaman sonra galip gelecekler."

Âyet iniyor. Mağlup olduğu zaman diyor ki; Âyet iniyor. Mağlup olduğu zaman diyor ki;

"Galip gelecekler. İstikbalde İranlılar yenilecek. Bizanslılar galip gelecek." Müşriklerle "Galip gelecekler. İstikbalde İranlılar yenilecek. Bizanslılar galip gelecek."

Müşriklerle
konuşurken Ebû Bekr-i Sıddîk Efendimiz Ğulibeti'r-Rûm sûresini okudu.konuşurken Ebû Bekr-i Sıddîk Efendimiz Ğulibeti'r-Rûm sûresini okudu. Diyor ki; "Boşuna sevinmeyin, Bizanslılar İran'ı yenecek." İddialaşıyorlar. Diyor ki;

"Boşuna sevinmeyin, Bizanslılar İran'ı yenecek." İddialaşıyorlar.

Peygamber Efendimiz'e geliyor; "Müşriklerle iddialaştık, yâ Resûlallah." diyor. Peygamber Efendimiz'e geliyor;

"Müşriklerle iddialaştık, yâ Resûlallah." diyor.

"Kaç devesine?" "Şu kadar deve." "Develeri arttır." diyor. Yüz deve. "Kaç devesine?"

"Şu kadar deve."

"Develeri arttır." diyor. Yüz deve.

Neden? Tereddüt yok. Kur'an istikbale ait bilgiyi veriyor. Neden?

Tereddüt yok.

Kur'an istikbale ait bilgiyi veriyor.
Geçmişe ait hatayı düzeltiyor. Hayata nizam veriyor. İstikbale ait bilgiyi veriyor. Geçmişe ait hatayı düzeltiyor. Hayata nizam veriyor. İstikbale ait bilgiyi veriyor. Maddî bilgileri de veriyor. Sonra âhiret hakkında bilgi veriyor.Maddî bilgileri de veriyor. Sonra âhiret hakkında bilgi veriyor. "Âhirette şöyle olacak, cennet var, cehennem var, ayağınızı denk alın." diyor, ayrı;"Âhirette şöyle olacak, cennet var, cehennem var, ayağınızı denk alın." diyor, ayrı; ama maddî şeyler hakkında da bilgi veriyor. ama maddî şeyler hakkında da bilgi veriyor.

Bu kadar delili gören bir gözü olan insan müslüman olur, muhterem kardeşlerim! Bu kadar delili gören bir gözü olan insan müslüman olur, muhterem kardeşlerim!

Dünya üzerinde müslüman olmayacak insan yoktur, aklı varsa...Dünya üzerinde müslüman olmayacak insan yoktur, aklı varsa... Müslüman olmuyorsa mutlaka bir menfaati vardır. Mutlaka bir kuyruk acısı vardır.Müslüman olmuyorsa mutlaka bir menfaati vardır. Mutlaka bir kuyruk acısı vardır. Ama kuyruk acısı olanlar bile müslüman oluyor.Ama kuyruk acısı olanlar bile müslüman oluyor. Kur'ân-ı Kerîm'in öyle bir gücü var ki, İslâm'ın öyle bir gücü var ki... Kur'ân-ı Kerîm'in öyle bir gücü var ki, İslâm'ın öyle bir gücü var ki...

Demin söyledim ya, yalancı peygamberler türemiş. Demin söyledim ya, yalancı peygamberler türemiş. O yalancı peygamberlerden bir tanesi sahabenin bazı kıymetlilerini O yalancı peygamberlerden bir tanesi sahabenin bazı kıymetlilerini harplerde darplerde şehit edip hıristiyan ülkelere kaçmış.harplerde darplerde şehit edip hıristiyan ülkelere kaçmış. Savaşta yenilmiş, kaçmış. Öldürememişler, yakalayamamışlar, kaçmış. Savaşta yenilmiş, kaçmış. Öldürememişler, yakalayamamışlar, kaçmış. Yıllar sonra kendisi müslüman oluyor. Hacı olarak, ihramlanmış olarak Mekke'ye geliyor.Yıllar sonra kendisi müslüman oluyor. Hacı olarak, ihramlanmış olarak Mekke'ye geliyor. Aklına başına devşirmiş. Ondan sonra da "Ben bu yaptığım eski kötülükleri ancak cihatla, Aklına başına devşirmiş. Ondan sonra da "Ben bu yaptığım eski kötülükleri ancak cihatla, cihat ederek, şehit olarak temizleyebilirim." diye öyle bir cihada sarılmış ki, cihat ederek, şehit olarak temizleyebilirim." diye öyle bir cihada sarılmış ki, öyle kahraman bir adam olmuş ki... öyle kahraman bir adam olmuş ki... Bir deniz savaşına katılmış... Bir deniz savaşına katılmış...

Medine-i Münevvere'de Kitâbü't-tevvâbîn'de okudum da arkadaşlar dediler ki; Medine-i Münevvere'de Kitâbü't-tevvâbîn'de okudum da arkadaşlar dediler ki;

"Hocam bunu bir senaryo hâline getirelim, bu filmi çekilecek bir şey." "Hocam bunu bir senaryo hâline getirelim, bu filmi çekilecek bir şey."

Deniz savaşına katılıyor. Eski sahte peygamber, sonradan hatasını anlayıp tevbe etmiş,Deniz savaşına katılıyor. Eski sahte peygamber, sonradan hatasını anlayıp tevbe etmiş, müslüman olmuş, ondan sonra haccetmiş. müslüman olmuş, ondan sonra haccetmiş. Hz. Ömer zamanında savaşa gitmiş. Düşman gemisi karşıdan geliyor, Hz. Ömer zamanında savaşa gitmiş. Düşman gemisi karşıdan geliyor, müslüman gemisi de ona doğru gidiyor, diyor ki; müslüman gemisi de ona doğru gidiyor, diyor ki;

"Beni sallayın, oraya atın..." Kitapta detay yok ama tahmin ediyorum ki direklere"Beni sallayın, oraya atın..."

Kitapta detay yok ama tahmin ediyorum ki direklere
yukarıdan halat bağlıyorlar.yukarıdan halat bağlıyorlar. Yukarıdan savuracak gibi sallıyorlar. Halat uzun olduğu için öbür tarafa gemiye atlıyor.Yukarıdan savuracak gibi sallıyorlar. Halat uzun olduğu için öbür tarafa gemiye atlıyor. İki gemi biraz mesafeli olduğu halde [atlıyor.]İki gemi biraz mesafeli olduğu halde [atlıyor.] "Tek başına düşman gemisine beni sallayın, atın." diyor."Tek başına düşman gemisine beni sallayın, atın." diyor. Onlar da kim bilir nereden tutuyorlar, nasıl yapıyorlar, savurup düşman gemisine atıyorlar. Onlar da kim bilir nereden tutuyorlar, nasıl yapıyorlar, savurup düşman gemisine atıyorlar.

Muhterem kardeşlerim! Mü'min ölümden korkmaz. Mü'minin hâlini kâfir anlayamaz. Muhterem kardeşlerim!

Mü'min ölümden korkmaz. Mü'minin hâlini kâfir anlayamaz.
Mü'min ölüme seve seve gider. Orhan Şaik ne diyor; "Bir gül bahçesine girercesine..."Mü'min ölüme seve seve gider. Orhan Şaik ne diyor; "Bir gül bahçesine girercesine..." Gül bahçesine, parka, bahçeye, havuzlu bir yere gitmek insanın nasıl hoşuna gider...Gül bahçesine, parka, bahçeye, havuzlu bir yere gitmek insanın nasıl hoşuna gider... Bir gül bahçesine girercesine gider. Şehit olmadığı zaman ağlar, üzülür.Bir gül bahçesine girercesine gider. Şehit olmadığı zaman ağlar, üzülür. "Kaç sefer savaşa girdim de şehitlik hâlâ nasip olmadı!" diye ağlayanları biliyoruz. "Kaç sefer savaşa girdim de şehitlik hâlâ nasip olmadı!" diye ağlayanları biliyoruz.

Tek başına savuruyorlar! Neden? Adam mü'min de ondan. Tek başına savuruyorlar!

Neden?

Adam mü'min de ondan.
Radıyallahu anh. İmana gelmiş. "Sallayın beni düşman gemisine." diyor.Radıyallahu anh. İmana gelmiş.

"Sallayın beni düşman gemisine." diyor.
Bir sallıyorlar, gemidekilerin önüne gelenini kesmiş. Ötekiler de denize atlamışlar. Bir sallıyorlar, gemidekilerin önüne gelenini kesmiş. Ötekiler de denize atlamışlar. Önünden kaçmaktan başka çare bulamamışlar, ya denize atlamış boğulmuşlar,Önünden kaçmaktan başka çare bulamamışlar, ya denize atlamış boğulmuşlar, ya kılıcın altında tek başına... ya kılıcın altında tek başına... Ve ölmemiş, gemiyi de haklamış. İman kuvveti! Ve ölmemiş, gemiyi de haklamış. İman kuvveti!

Mü'minin karşısında kimse duramaz! Biz sağlam müslüman olsak karşımızda Mü'minin karşısında kimse duramaz! Biz sağlam müslüman olsak karşımızda Rusya, Çin, Amerika filan duramaz! Rusya, Çin, Amerika filan duramaz!

Çürük olduğumuzdan Allah bu cezaları başımıza getirdi. Çürüdük. Çürük olduğumuzdan Allah bu cezaları başımıza getirdi. Çürüdük. Ahlâkımız çürüdü. Rüşvet aldık. Osmanlılar zamanında haksızlık yaptık. Ahlâkımız çürüdü. Rüşvet aldık. Osmanlılar zamanında haksızlık yaptık. Parası çok olanın parasını gasp etmek için adamın kafasını kestiler, Parası çok olanın parasını gasp etmek için adamın kafasını kestiler, konaklarına, mallarına el koydular. konaklarına, mallarına el koydular. Zaten o da o malları haramdan rüşvetten almış... İşler bozuldu. Zaten o da o malları haramdan rüşvetten almış... İşler bozuldu. Homoseksüellik yayıldı. Allah'ın en kızdığı şeylerden birisidir; homoseksüelite. Homoseksüellik yayıldı. Allah'ın en kızdığı şeylerden birisidir; homoseksüelite. Allah'ın en kızdığı; amel-i kavmi Lût, Lut kavminin ameli... Allah'ın en kızdığı; amel-i kavmi Lût, Lut kavminin ameli... Onlar yayıldı, kötülükler yayıldı, içkiler yayıldı...Onlar yayıldı, kötülükler yayıldı, içkiler yayıldı... "Osmanlı edebiyatı" diye bize liselerde yutturuyorlar; şarap, meyhane,"Osmanlı edebiyatı" diye bize liselerde yutturuyorlar; şarap, meyhane, meyhaneci, meyhanecinin çırağı tüysüz delikanlı, onu methediyor.meyhaneci, meyhanecinin çırağı tüysüz delikanlı, onu methediyor. Daha sakalı yüzüne yürümemiş, akça pakça... Baştan aşağı edepsizlik! Daha sakalı yüzüne yürümemiş, akça pakça... Baştan aşağı edepsizlik!

Lisede bu kitap okutulur mu? Bu şiir okutulur mu? Aklınız mı yok ya sizin?Lisede bu kitap okutulur mu? Bu şiir okutulur mu? Aklınız mı yok ya sizin? İnsafınız mı yok ya? Şu nesli mahvetmek mi istiyorsun? İnsafınız mı yok ya? Şu nesli mahvetmek mi istiyorsun? Şarap şiiri okutulur mu? Homoseksüellik şiiri okutulur mu? Şarap şiiri okutulur mu? Homoseksüellik şiiri okutulur mu? Oğlancılık -Açıkça söyleyelim, bilinsin. Günahlar da bilinsin de işlenmesin.- teşvik edilir mi? Oğlancılık -Açıkça söyleyelim, bilinsin. Günahlar da bilinsin de işlenmesin.- teşvik edilir mi?

Kıs kıs gülüp, fıs fıs uğraşıp, mahsustan yaparsan çökersin! Kıs kıs gülüp, fıs fıs uğraşıp, mahsustan yaparsan çökersin!

"Bu rüşvetin önünü alamıyoruz." "Bu rüşvetin önünü alamıyoruz."

Alamazsın tabii... İslâm'a çelme takarsan rüşvetin önü alınır mı? Alamazsın tabii... İslâm'a çelme takarsan rüşvetin önü alınır mı?

O hastalıkların ilacı İslâm. Zinanın ilacı İslâm. Oğlancılığın ilacı İslâm. O hastalıkların ilacı İslâm. Zinanın ilacı İslâm. Oğlancılığın ilacı İslâm. Sarhoşluğun ilacı İslâm. Hırsızlığın ilacı İslâm. Tembelliğin ilacı İslâm. Sarhoşluğun ilacı İslâm. Hırsızlığın ilacı İslâm. Tembelliğin ilacı İslâm.

Has müslüman oldu mu cihanı fetheder, bir gemiyi fetheder, bir orduyu yener, tek başına! Has müslüman oldu mu cihanı fetheder, bir gemiyi fetheder, bir orduyu yener, tek başına! Bütün mesele hakiki müslüman olmak. Biz de çürüğüz. Neden? Bütün mesele hakiki müslüman olmak.

Biz de çürüğüz.

Neden?

Çürük elmanın yanında bulunanlar çürük olur da ondan. Kenardan kıyıdan bulaşıyor. Çürük elmanın yanında bulunanlar çürük olur da ondan. Kenardan kıyıdan bulaşıyor.

Camiye geliyoruz, aldırma... Camiye geliyoruz ama kızının düğününü nasıl yapıyorsun?Camiye geliyoruz, aldırma... Camiye geliyoruz ama kızının düğününü nasıl yapıyorsun? Gel bakalım. Erkekçe konuşalım. Kızının düğününü nasıl yaptın? Gel bakalım. Erkekçe konuşalım. Kızının düğününü nasıl yaptın?

"Hocam sorma. Hocam ortalığı karıştırma. Karıştırırsan olmaz." "Hocam sorma. Hocam ortalığı karıştırma. Karıştırırsan olmaz."

Ne düğünümüz İslâm'a benziyor, ne masamız, soframız İslâm'a benziyor, Ne düğünümüz İslâm'a benziyor, ne masamız, soframız İslâm'a benziyor, ne ticarethanemiz İslâm'a benziyor, ne konuşmamız İslâm'a benziyor... ne ticarethanemiz İslâm'a benziyor, ne konuşmamız İslâm'a benziyor...

Çuvalın dibi yine delinir, bakarsın gitmiş, yine gider. İstediğin kadar vergi topla...Çuvalın dibi yine delinir, bakarsın gitmiş, yine gider. İstediğin kadar vergi topla... Keşke toplamasa da gitmese, keşke vergiyi hayra [vermek] mümkün olsa. Keşke toplamasa da gitmese, keşke vergiyi hayra [vermek] mümkün olsa. Çünkü toplandığı zaman fareler yiyor. Çünkü toplandığı zaman fareler yiyor. Devlet büyük olduğu zaman, ambar büyük olduğu zaman parazit de çok oluyor.Devlet büyük olduğu zaman, ambar büyük olduğu zaman parazit de çok oluyor. Devleti küçültecekler parazit az olacak, yekikleri milleti yıkmayacak.Devleti küçültecekler parazit az olacak, yekikleri milleti yıkmayacak. Özel teşebbüs sahipleri ambarları korumasını biliyorlar; basıyorlar ilacı, Özel teşebbüs sahipleri ambarları korumasını biliyorlar; basıyorlar ilacı, ne fare kalıyor ne haşerat kalıyor, bir şey oluyor.ne fare kalıyor ne haşerat kalıyor, bir şey oluyor. Müessesesini yürütmek için... Ama devletin malı oldu mu, Müessesesini yürütmek için... Ama devletin malı oldu mu, "Devlet malı deniz, yemeyen domuz." Yemeyene hakaret ediyor."Devlet malı deniz, yemeyen domuz." Yemeyene hakaret ediyor. Yiyene hakaret etmiyor. Yiyene "ahlâksız, edepsiz" demiyor. Yiyene hakaret etmiyor. Yiyene "ahlâksız, edepsiz" demiyor. "Devlet malı deniz, yemeyen domuz." diyor. Öyle şey olur mu? Ne biçim söz bu? "Devlet malı deniz, yemeyen domuz." diyor. Öyle şey olur mu? Ne biçim söz bu?

Buna "kinâyeli söz" derler. Yani ters söz. "Gel gel, yap da gör! Buna "kinâyeli söz" derler. Yani ters söz.

"Gel gel, yap da gör!
Hadi hadi, kırmızı ışıkta geç de göreyim!" Hadi hadi, kırmızı ışıkta geç de göreyim!" Polis dışarıda, geçilmez çizgisinde, dönemecin [diğer tarafında] bekliyor; Polis dışarıda, geçilmez çizgisinde, dönemecin [diğer tarafında] bekliyor; "Hadi geçilmez çizgiyi geç de göreyim!" Ceza yazacak. Keklik gibi polisin eline düşecek. "Hadi geçilmez çizgiyi geç de göreyim!" Ceza yazacak. Keklik gibi polisin eline düşecek. "Ver bakalım!" cezayı yazacak. Kinâyeli söz; "Devlet malı deniz, yemeyen domuz." Ne demek? "Ver bakalım!" cezayı yazacak.

Kinâyeli söz; "Devlet malı deniz, yemeyen domuz." Ne demek?

Herkes böyle düşünüyor. Biz "Domuz gibi yemek lazım." deriz. Öyle değil.Herkes böyle düşünüyor. Biz "Domuz gibi yemek lazım." deriz. Öyle değil. Yemeyene "domuz" diyor, yani namusluya hakaret gibi görünüyor; ama kinâyeli bir söz. Yemeyene "domuz" diyor, yani namusluya hakaret gibi görünüyor; ama kinâyeli bir söz. Aslında bizim [ahlâkımıza] uygun değil. Aslında bizim [ahlâkımıza] uygun değil. Biz devletin malını yemiyoruz, müslümanların hiçbirisi yemiyor. Biz devletin malını yemiyoruz, müslümanların hiçbirisi yemiyor. Hakiki müslüman yemez. Domuz mu? Hayır, Müslümanlık'ta domuz necistir.Hakiki müslüman yemez. Domuz mu?

Hayır, Müslümanlık'ta domuz necistir.
Biz öyle şey yapmayız, öyle [bir işimiz] yok. Biz öyle şey yapmayız, öyle [bir işimiz] yok.

Şeyh Şamil, Kafkas mücahidi, Ruslar muhasara etmişler, neticede çarpışmış çarpışmış, Şeyh Şamil, Kafkas mücahidi, Ruslar muhasara etmişler, neticede çarpışmış çarpışmış, esir düşmüş. esir düşmüş. Tabii bunu Moskova'ya götürmüşler. Büyük Nakşbendî şeyhi, Şeyh Şamil...Tabii bunu Moskova'ya götürmüşler. Büyük Nakşbendî şeyhi, Şeyh Şamil... Bizim tarikatimizden, büyüklerimizden, koca sakallı, heybetli mübarek zât...Bizim tarikatimizden, büyüklerimizden, koca sakallı, heybetli mübarek zât... Baloya filan götürmüşler. Baloda ne işi var Şeyh Şamil Efendimiz hazretlerinin, ne yapsın...Baloya filan götürmüşler. Baloda ne işi var Şeyh Şamil Efendimiz hazretlerinin, ne yapsın... Kuyruklu fraglar, kadınlar, göğüsler açık, tuvaletler...Kuyruklu fraglar, kadınlar, göğüsler açık, tuvaletler... Belki de hakaret olsun diye Şeyh Şamil esnemiş.Belki de hakaret olsun diye Şeyh Şamil esnemiş. "Sevmiyorum sizin bu [işlerinizi] yahu! Bunlar masal uydurucu gibi..." Esnemiş. "Sevmiyorum sizin bu [işlerinizi] yahu! Bunlar masal uydurucu gibi..." Esnemiş. Oradan birisi; "Ayı ağzını açtı, yiyecek bizi!" demiş. Korkuyorlar da...Oradan birisi;

"Ayı ağzını açtı, yiyecek bizi!" demiş.

Korkuyorlar da...
Esnemesinden böyle bir hakaret edince Şeyh Şamil; "Ne dedi?" demiş. Esnemesinden böyle bir hakaret edince Şeyh Şamil;

"Ne dedi?" demiş.

"Yok efendim, hık efendim, mık efendim..." demişler. "Ne dedi?" demiş, anlamış. "Yok efendim, hık efendim, mık efendim..." demişler.

"Ne dedi?" demiş, anlamış.

"Onlara söyle, müslüman domuz eti yemez." demiş. Domuz olan kâfirler..."Onlara söyle, müslüman domuz eti yemez." demiş.

Domuz olan kâfirler...
Ama işte öyle döndürüyorlar. İman olmayınca işler karmakarış olur, muhterem kardeşlerim. Ama işte öyle döndürüyorlar. İman olmayınca işler karmakarış olur, muhterem kardeşlerim.

Kur'ân-ı Kerîm'in hakkında bu sözleri niye söyledim? Kur'ân-ı Kerîm'in hakkında bu sözleri niye söyledim?

Müslümanlarda Kur'ân-ı Kerîm'e gereken bağlılık ve saygı yok. Kaç defa hatmettin? Müslümanlarda Kur'ân-ı Kerîm'e gereken bağlılık ve saygı yok.

Kaç defa hatmettin?

Ver bakalım cevabı! Günde kaç sayfa okuyorsun? Ver bakalım cevabı!

Günde kaç sayfa okuyorsun?

Kur'ân-ı Kerîm okumasını biliyor musun? Kur'ân-ı Kerîm'in tefsirini okudun mu? Kur'ân-ı Kerîm okumasını biliyor musun?

Kur'ân-ı Kerîm'in tefsirini okudun mu?

Mânasına âşinâlığın var mı? "Allah bu Kur'an'ı benim için indirmiş,Mânasına âşinâlığın var mı?

"Allah bu Kur'an'ı benim için indirmiş,
şunu bir okuyayım da emirlerini tutayım." dedin mi? şunu bir okuyayım da emirlerini tutayım." dedin mi?

"Demedim, demedim, demedim... Bilmiyorum, etmiyorum, okumadım..." "Demedim, demedim, demedim... Bilmiyorum, etmiyorum, okumadım..."

Cevaplar hep böyle olacak. Cevaplar hep böyle olacak.

Millet besmeleyi çekmesini bilmiyor, Fâtiha'yı doğru okuyamıyor. Millet besmeleyi çekmesini bilmiyor, Fâtiha'yı doğru okuyamıyor. Camilerdeki insanları imtihana sok, Fâtiha'yı okut bakalım... Camilerdeki insanları imtihana sok, Fâtiha'yı okut bakalım... Yüzünü gözünü parça parça ede ede, kafasını gözünü kıra çıkaraYüzünü gözünü parça parça ede ede, kafasını gözünü kıra çıkara millet kırık dökük bir Fâtiha okuyor, bir Sübhâneke öğrenmiş, bir Tahiyyât öğrenmiş, millet kırık dökük bir Fâtiha okuyor, bir Sübhâneke öğrenmiş, bir Tahiyyât öğrenmiş, es-selâmu aleyküm ve rahmetullah, es-selâmu aleyküm ve rahmetullah,es-selâmu aleyküm ve rahmetullah, es-selâmu aleyküm ve rahmetullah, dört rekât namaz kılınca iş bitti sanıyor.dört rekât namaz kılınca iş bitti sanıyor. İslâm böyle seramoni dini değil. İslâm çok yüksek bir din.İslâm böyle seramoni dini değil. İslâm çok yüksek bir din. Çok şuurlu insanların anlayabileceği hayata bir bakış tarzı,Çok şuurlu insanların anlayabileceği hayata bir bakış tarzı, bir örnek hayat sürüş tarzı İslâm...bir örnek hayat sürüş tarzı İslâm... Bir müslümanın sözü başka, ticareti başka, vefası başka... Bir müslümanın sözü başka, ticareti başka, vefası başka...

"Kur'ân-ı Kerîm'i öğrenin." A'ribu, "îrab edin" demek. "Kur'ân-ı Kerîm'i öğrenin."

A'ribu, "îrab edin" demek.
Ama "mânasının inceliklerini üzerinde tefekkür ederek düşünün, Ama "mânasının inceliklerini üzerinde tefekkür ederek düşünün, doğru düzgün okuyun" mânasına... doğru düzgün okuyun" mânasına...

Ve't-tebiû ğarâibehû. "Bilmediğiniz kelimelerin peşine düşün, sorunu alın, öğrenin." Ve't-tebiû ğarâibehû. "Bilmediğiniz kelimelerin peşine düşün, sorunu alın, öğrenin."

Mesela Hz. Ömer radıyallahu anh Abese sûresinde, Mesela Hz. Ömer radıyallahu anh Abese sûresinde,

Ve fâkiheten ve ebben. Metâen leküm ve li-en'âmiküm âyet-i kerîmesinde, Ve fâkiheten ve ebben. Metâen leküm ve li-en'âmiküm âyet-i kerîmesinde, yukarıdaki âyetlerdeki kelimeleri biliyor; gelmiş fâkihe, "meyve" demek.yukarıdaki âyetlerdeki kelimeleri biliyor; gelmiş fâkihe, "meyve" demek. İşte Allah yeryüzünde insanlara neler neler yaratmış. İşte Allah yeryüzünde insanlara neler neler yaratmış. Karpuzlar yollarda dizili, kavunlar altında, kilosu 8 bin lira...Karpuzlar yollarda dizili, kavunlar altında, kilosu 8 bin lira... Kesmiş, kıpkırmızı, sıcakta insanın ağzının suyu akıyor...Kesmiş, kıpkırmızı, sıcakta insanın ağzının suyu akıyor... Üzümler dallardan sarkıyor... Elmalar, erikler, şeftaliler kırmızı...Üzümler dallardan sarkıyor... Elmalar, erikler, şeftaliler kırmızı... Somunlar Trabzon ekmeği; beş tane ekmeği bir araya getirmişler tepsi gibi...Somunlar Trabzon ekmeği; beş tane ekmeği bir araya getirmişler tepsi gibi... Nimetler, nimetler... Fâkiheten, meyveler, hububat vesaire... Nimetler, nimetler... Fâkiheten, meyveler, hububat vesaire... Ve ebben. Metâen leküm ve li-en'âmiküm. Ve ebben. Metâen leküm ve li-en'âmiküm.

Hz. Ömer Arap, Arabistan'da yetişmiş, biliyor; ama gidiyor, soruyor; Hz. Ömer Arap, Arabistan'da yetişmiş, biliyor; ama gidiyor, soruyor;

"Ebben ne demek?" Sağa sola, biraz edebiyatı ileri olan, eskiyi yeniyi bilen insanlara soruyor. "Ebben ne demek?"

Sağa sola, biraz edebiyatı ileri olan, eskiyi yeniyi bilen insanlara soruyor.

Bak, burada ne diyor Peygamber Efendimiz? Bak, burada ne diyor Peygamber Efendimiz?

Ve't-tebiû ğarâibehû. "Kelimelerinin peşine düşün, ne mânaya geldiğini anlayın,Ve't-tebiû ğarâibehû. "Kelimelerinin peşine düşün, ne mânaya geldiğini anlayın, inceliğini, farkı sezin." inceliğini, farkı sezin."

"Mânasının o [inceliğini] iyice öğrenin. "Mânasının o [inceliğini] iyice öğrenin. Çünkü onun mânasının o incelikleri Kur'an'ın farâizidirfarzlarıdır, önemli şeylerdir,Çünkü onun mânasının o incelikleri Kur'an'ın farâizidirfarzlarıdır, önemli şeylerdir, ahkâmıdır, hudududur." diyor. ahkâmıdır, hudududur." diyor.

Kur'ân-ı Kerîm'i nasıl okuyacağız? Muhterem kardeşlerim! Kur'ân-ı Kerîm'i nasıl okuyacağız?

Muhterem kardeşlerim!

Elimize kağıdı kalemi alacağız, bir alim kimse karşımıza geçecek, Elimize kağıdı kalemi alacağız, bir alim kimse karşımıza geçecek, bir âyet-i kerîmeyi okuyacak, uzun uzun izah edecek, not alacağız. bir âyet-i kerîmeyi okuyacak, uzun uzun izah edecek, not alacağız. İyice talebe gibi anlamaya çalışacağız, öğreneceğiz. İyice talebe gibi anlamaya çalışacağız, öğreneceğiz.

Eskiler üç âyet, beş âyet, yedi âyet, on âyet, bir aşir öğrenirlermiş. Eskiler üç âyet, beş âyet, yedi âyet, on âyet, bir aşir öğrenirlermiş. Arap olan, Arapça'yı bilen eski müslümanlar, ilk müslümanlar on âyet okurlarmış, Arap olan, Arapça'yı bilen eski müslümanlar, ilk müslümanlar on âyet okurlarmış, mânasını anlarlarmış, ahkâmı öğrenirlermiş, iyice hazmederlermiş,mânasını anlarlarmış, ahkâmı öğrenirlermiş, iyice hazmederlermiş, akıllarına şuurlarına yerleştirirlermiş, hayatlarında uygulamaya geçirirlermiş,akıllarına şuurlarına yerleştirirlermiş, hayatlarında uygulamaya geçirirlermiş, ondan sonra öteki on âyet-i kerîmeye geçerlermiş, öteki aşr-ı şerîfe, ondan sonra öteki on âyet-i kerîmeye geçerlermiş, öteki aşr-ı şerîfe, arkasındaki âyetlere geçerlermiş. arkasındaki âyetlere geçerlermiş.

İnsanların Türkiye'nin yüzde 90 [küsuru] müslümanmış. İnsanların Türkiye'nin yüzde 90 [küsuru] müslümanmış. Nasıl Kur'an okuyorlar? Nasıl namaz kılıyorlar? Nasıl Kur'an okuyorlar? Nasıl namaz kılıyorlar?

Namaz kılışımız da kusurlu, kıraatimiz de kusurlu, Kur'ân-ı Kerîm'i [okuyuşumuz da] kusurlu,Namaz kılışımız da kusurlu, kıraatimiz de kusurlu, Kur'ân-ı Kerîm'i [okuyuşumuz da] kusurlu, hatmimiz de kusurlu, meseleyi tutuş, ele alış tarzımız da kusurlu.hatmimiz de kusurlu, meseleyi tutuş, ele alış tarzımız da kusurlu. Kusurluyuz. Gençler kusurları bilsinler, şimdiden kendilerini düzeltsinler. Kusurluyuz. Gençler kusurları bilsinler, şimdiden kendilerini düzeltsinler. Yaşlılar da ayaklarını denk alsınlar.Yaşlılar da ayaklarını denk alsınlar. Kur'ân-ı Kerîm'e Allah'ın kelâmı olarak gerekli saygıyı göstersinler, gerekli bağlılığı göstersinler,Kur'ân-ı Kerîm'e Allah'ın kelâmı olarak gerekli saygıyı göstersinler, gerekli bağlılığı göstersinler, bu işi iyi öğrensinler diye bu meselenin üstünde bu kadar duruyorum. bu işi iyi öğrensinler diye bu meselenin üstünde bu kadar duruyorum. Evet, bir hadis okuyoruz, fazla gitmiyorum. Neden? Evet, bir hadis okuyoruz, fazla gitmiyorum.

Neden?

Can damarına geldik de ondan. Millet Kur'ân-ı Kerîm'i bilmiyor. Can damarına geldik de ondan.

Millet Kur'ân-ı Kerîm'i bilmiyor.

"Bizim falanca ağabey şöyle dedi, filanca büyüğümüz böyle dedi..." "Bizim falanca ağabey şöyle dedi, filanca büyüğümüz böyle dedi..."

Bırak onları yahu! Sen Kur'ân-ı Kerîm'in aslına bak. Bırak onları yahu! Sen Kur'ân-ı Kerîm'in aslına bak.

Alevî vatandaşlardan birisi, şoför; arabayı sürüyor, otobüs tenha,Alevî vatandaşlardan birisi, şoför; arabayı sürüyor, otobüs tenha, ön taraftaki iki kişi ile kavga ediyor: ön taraftaki iki kişi ile kavga ediyor: "Biz Alevîler siz Sünnîlerden daha üstünüz, daha iyi müslümanız." diyor."Biz Alevîler siz Sünnîlerden daha üstünüz, daha iyi müslümanız." diyor. Ben de duyuyorum, üçüncü dördüncü sıradayım, bunların münâkaşalarını duyuyorum.Ben de duyuyorum, üçüncü dördüncü sıradayım, bunların münâkaşalarını duyuyorum. Yanlarına gittim. Araba bir taraftan gidiyor. Öğle üstü olduğu için araba tenha... Yanlarına gittim. Araba bir taraftan gidiyor. Öğle üstü olduğu için araba tenha...

"Yüksek sesle konuştuğunuz için konuşmalarınızı ister istemez duydum,"Yüksek sesle konuştuğunuz için konuşmalarınızı ister istemez duydum, ben de oturup size katılabilir miyim?" dedim. ben de oturup size katılabilir miyim?" dedim.

Baktılar; "Otur, katıl." dediler. Senelerce önce... Yanlarına oturdum.Baktılar;

"Otur, katıl." dediler.

Senelerce önce... Yanlarına oturdum.
Kapısı ortadan ve arkadan olan otobüslerden...Kapısı ortadan ve arkadan olan otobüslerden... Yan tarafta ikili masa var, şoför [önde], ben de ikinci [koltuğa] oturdum.Yan tarafta ikili masa var, şoför [önde], ben de ikinci [koltuğa] oturdum. Şoför Alevî olduğunu övünerek söylüyor. "Ben Alevîyim." diyor. Şoför Alevî olduğunu övünerek söylüyor. "Ben Alevîyim." diyor.

"Siz Alevî kardeşlerimiz namaz kılar mısınız?" dedim. "Siz Alevî kardeşlerimiz namaz kılar mısınız?" dedim.

"Şimdi ben de söze katılacağım. Ben de İlâhiyat fakültesinde hocayım. "Şimdi ben de söze katılacağım. Ben de İlâhiyat fakültesinde hocayım. Arapça biliyorum, Farsça biliyorum." dedim. Orada biraz övünmek gibi olmasın,Arapça biliyorum, Farsça biliyorum." dedim. Orada biraz övünmek gibi olmasın, övünmek mânasına gelmez diye düşünerek kendimi biraz böyle [övdüm;] övünmek mânasına gelmez diye düşünerek kendimi biraz böyle [övdüm;] "Arapça bilirim, Farsça bilirim, İlâhiyat fakültesinde hocayım,"Arapça bilirim, Farsça bilirim, İlâhiyat fakültesinde hocayım, doktora yaptım, doçent oldum..." dedim. doktora yaptım, doçent oldum..." dedim.

"Sana bir şeyler soracağım, doğru cevap ver, yanlış cevap verme. "Sana bir şeyler soracağım, doğru cevap ver, yanlış cevap verme. Doğruyu söyle." dedim. Sordum: "Siz namaz kılar mısınız?" Doğruyu söyle." dedim.

Sordum:

"Siz namaz kılar mısınız?"

"Ne yalan söyleyeyim ağabey, kılmam." dedi. "Oruç tutar mısınız?" "Tutmam." "Ne yalan söyleyeyim ağabey, kılmam." dedi.

"Oruç tutar mısınız?"

"Tutmam."

"İçki içer misiniz?" "İçeriz." İtiraf, aynen söyledi. "İçki içer misiniz?"

"İçeriz."

İtiraf, aynen söyledi.

"Allah Kur'ân-ı Kerîm'de beş vakit namaz kılmayı emrediyor." "Allah Kur'ân-ı Kerîm'de beş vakit namaz kılmayı emrediyor."

"Camiye gidince camiye girenin pabucunu çalıyorlar." "Camiye gidince camiye girenin pabucunu çalıyorlar."

Caminin kabahati yok. Adamcağız hem camiye geliyor, Caminin kabahati yok. Adamcağız hem camiye geliyor, hem pabucu çalınıyor, hem de karalanıyor. hem pabucu çalınıyor, hem de karalanıyor. Benim de pabucum çalındı. Aydın'dan bir misafirim gelmişti, onun da botu çalınmış. Benim de pabucum çalındı. Aydın'dan bir misafirim gelmişti, onun da botu çalınmış. Olur böyle şeyler, ne yapalım... Türk polisi yakalar. Olur böyle şeyler, ne yapalım... Türk polisi yakalar.

Camiye nasıl geliyorsa tedbir al, bir tanesini nöbetçi bırak. Camiye nasıl geliyorsa tedbir al, bir tanesini nöbetçi bırak. Biz en sonunda öyle yaptık. Nöbetçi bıraktık, hırsızı yakaladık.Biz en sonunda öyle yaptık. Nöbetçi bıraktık, hırsızı yakaladık. Millet burada yatsı namazında [namaz kılıyoruz.] Millet burada yatsı namazında [namaz kılıyoruz.] Es-selâmu aleyküm ve rahmetullah, namaz bitti, arkada bir karışıklık oldu. Es-selâmu aleyküm ve rahmetullah, namaz bitti, arkada bir karışıklık oldu. Ben "Ne oluyor?" diye baktım. Bizim arkadaşlar dışarıya fırlamışlar, Ben "Ne oluyor?" diye baktım. Bizim arkadaşlar dışarıya fırlamışlar, hırsızı suçüstü elinde pabuçlarla yakalamışlar, güm güm ensesine vuruyorlar. hırsızı suçüstü elinde pabuçlarla yakalamışlar, güm güm ensesine vuruyorlar. O da bir şeyler söylüyor. Nöbetçi koy.O da bir şeyler söylüyor. Nöbetçi koy. Bizim burada caminin etrafına arkadaşlar vaaza gelir; camını kırarlar, teybini alırlar...Bizim burada caminin etrafına arkadaşlar vaaza gelir; camını kırarlar, teybini alırlar... "Caminin dört köşesine nöbetçi koyun." dedim."Caminin dört köşesine nöbetçi koyun." dedim. Ne yapalım, bu cami kusurlu değil ki; hırsızın kusurunu camiye ne yıkıyorsun? Ne yapalım, bu cami kusurlu değil ki; hırsızın kusurunu camiye ne yıkıyorsun?

Sonra dedim ki; "Hz. Ali Efendimiz namaz kılar mıydı?" Sonra dedim ki;

"Hz. Ali Efendimiz namaz kılar mıydı?"

Kılardı. Camide öldürüldü. Camide öldürüldü diye camiye mi gelmeyeceksiniz? Kılardı. Camide öldürüldü. Camide öldürüldü diye camiye mi gelmeyeceksiniz? Öldüren kim, belli. "Bu yanlış." dedim. "Oruç tutmamanız yanlış. Öldüren kim, belli.

"Bu yanlış." dedim.

"Oruç tutmamanız yanlış.
İçki içmeyin. Allah haram kılmış bunu, siz niye içiyorsunuz?" İçki içmeyin. Allah haram kılmış bunu, siz niye içiyorsunuz?"

"Efendim bizim dedelerimiz, büyüklerimiz..." "Efendim bizim dedelerimiz, büyüklerimiz..."

"Dede" dediği anası babası değil de onların hocaları mânasına geliyor. "Dede" dediği anası babası değil de onların hocaları mânasına geliyor.

"Allah herkese şahsî sorumluluk vermiştir. Allah senden soracak. "Allah herkese şahsî sorumluluk vermiştir. Allah senden soracak. Sen kabahati birisine atsan kurtulamayacaksın. 'Dede böyle dedi de ben içkiyi içtim.' desenSen kabahati birisine atsan kurtulamayacaksın. 'Dede böyle dedi de ben içkiyi içtim.' desen Allah dedeyi cezalandırıp seni affetmeyecek, seni de cezalandıracak." dedim. Allah dedeyi cezalandırıp seni affetmeyecek, seni de cezalandıracak." dedim.

Onun için, işin aslını öğren. İşin aslı Kur'ân-ı Kerîm.Onun için, işin aslını öğren. İşin aslı Kur'ân-ı Kerîm. Açarsın Kur'ân-ı Kerîm'i, okursun, sorarsın; "Kur'ân-ı Kerîm'de içki yasağı var mı?" Açarsın Kur'ân-ı Kerîm'i, okursun, sorarsın;

"Kur'ân-ı Kerîm'de içki yasağı var mı?"

"Akşamları birer kadehçik alıyorum." diyor. "Akşamları birer kadehçik alıyorum." diyor.

Fakültede bir profesör var, o da Alevîydi, diyor ki; Fakültede bir profesör var, o da Alevîydi, diyor ki;

"Ramazan bayramında ben arkadaşımın evine gitmiştim. "Ramazan bayramında ben arkadaşımın evine gitmiştim. Bayram günü, mutlu gün; çıkarmış bir kadeh likör ikram etmiş.Bayram günü, mutlu gün; çıkarmış bir kadeh likör ikram etmiş. Onu da mı içmeyeceğim yani?" "Tabii içmeyeceksin." dedim. Onu da mı içmeyeceğim yani?"

"Tabii içmeyeceksin." dedim.
Bir kadeh likör içmek için bizden icazet almaya çalışıyor. Tabii içmeyeceksin. Bir kadeh likör içmek için bizden icazet almaya çalışıyor. Tabii içmeyeceksin.

"Bir kadehten insan sarhoş olur mu?" Sarhoş olmasan bile içmeyeceksin. "Bir kadehten insan sarhoş olur mu?"

Sarhoş olmasan bile içmeyeceksin.
Çoğu sarhoş eden şeyin azı da haram. İslâm'da bu kadar. Çoğu sarhoş eden şeyin azı da haram. İslâm'da bu kadar. Aç, Allah'ın kelâmını oku, ne söylüyorsa kabul et. Aç, Allah'ın kelâmını oku, ne söylüyorsa kabul et.

Birileri çıkıyor, diyor ki; "Ben Kur'ân-ı Kerîm'i kabul ederim, hadis tanımam." Birileri çıkıyor, diyor ki;

"Ben Kur'ân-ı Kerîm'i kabul ederim, hadis tanımam."

A dangalak! Sen Kur'ân-ı Kerîm'i okusan, Kur'ân-ı Kerîm seni hadise götürecek, gönderecek.A dangalak! Sen Kur'ân-ı Kerîm'i okusan, Kur'ân-ı Kerîm seni hadise götürecek, gönderecek. İkinci adres hadîs-i şerîf. Çünkü orada "Benim Resûlüm'e tâbi olun." diyor. İkinci adres hadîs-i şerîf. Çünkü orada "Benim Resûlüm'e tâbi olun." diyor. Kur'ân-ı Kerîm'i açacak, okuyacak; Atîu'llâhe ve atîu'r-resûle. "Resûlullah'a tâbi olun." Kur'ân-ı Kerîm'i açacak, okuyacak;

Atîu'llâhe ve atîu'r-resûle. "Resûlullah'a tâbi olun."

"Sözünü dinle, buyruğunu tut." Ve mâ âtâkümü'r-Resûlu fe-huzûhu. "Sözünü dinle, buyruğunu tut."

Ve mâ âtâkümü'r-Resûlu fe-huzûhu.
"Resûlullah size ne emretmişse sımsıkı ona sarılın." diyor. "Resûlullah size ne emretmişse sımsıkı ona sarılın." diyor.

İşte Kur'ân-ı Kerîm... Sen şimdi Resûlullah'ın [hadisini] kabul etmem [dersen] olur mu? İşte Kur'ân-ı Kerîm... Sen şimdi Resûlullah'ın [hadisini] kabul etmem [dersen] olur mu?

O zaman Kur'an'ı tam dinlememiş oluyorsun.O zaman Kur'an'ı tam dinlememiş oluyorsun. Ama ben o işin oraya gideceğini bildiğim için diyorum ki; Ama ben o işin oraya gideceğini bildiğim için diyorum ki;

"Tamam, sen Kur'ân-ı Kerîm'i dikkatli oku, kâfi. "Tamam, sen Kur'ân-ı Kerîm'i dikkatli oku, kâfi. Çünkü Kur'ân-ı Kerîm'i kim dikkatli okursa, eğer art niyeti yoksa,Çünkü Kur'ân-ı Kerîm'i kim dikkatli okursa, eğer art niyeti yoksa, edepsizliği yoksa Allah onun önüne gerçekleri serer, o imana gelir." edepsizliği yoksa Allah onun önüne gerçekleri serer, o imana gelir."

Kaç sefer söyledim. Kaç kişiye sordum. Müslüman olmuş. Kaç sefer söyledim. Kaç kişiye sordum. Müslüman olmuş. Adam dev gibi, Amerikalı, boylu poslu; müslüman olmuş. "Adın ne?" "Yahya." Adam dev gibi, Amerikalı, boylu poslu; müslüman olmuş.

"Adın ne?"

"Yahya."

"Anan müslüman mıydı?" "Değil." "Baban müslüman mıydı?" "Anan müslüman mıydı?"

"Değil."

"Baban müslüman mıydı?"

"Değil." "Deden müslüman mıydı?" "Değil." "Nenen müslüman mıydı?" "Değil." "Değil."

"Deden müslüman mıydı?"

"Değil."

"Nenen müslüman mıydı?"

"Değil."

Ailede müslüman yok. "E niye müslüman oldun?" Ailede müslüman yok.

"E niye müslüman oldun?"

"Kur'ân-ı Kerîm'i okudum, müslüman oldum." "Kur'ân-ı Kerîm'i okudum, müslüman oldum."

Kur'ân-ı Kerîm'i okudu diye elin Amerikalısı müslüman oluyor.Kur'ân-ı Kerîm'i okudu diye elin Amerikalısı müslüman oluyor. Kur'ân-ı Kerîm'i millet okumuyor, bilmiyor. İngilizce'yi öğreniyor; How are you?Kur'ân-ı Kerîm'i millet okumuyor, bilmiyor. İngilizce'yi öğreniyor; How are you? Wellcome... Turistlere Kapalıçarşı'da mal satacağız diye, herkes tercüman. Laleli'de de öyle... Wellcome... Turistlere Kapalıçarşı'da mal satacağız diye, herkes tercüman. Laleli'de de öyle... Laleli'de başka diller de başladı; Sırpça, Polonya dili, Rusça, her şey var. Laleli'de başka diller de başladı; Sırpça, Polonya dili, Rusça, her şey var.

Neden? Para, alış veriş... Suud'a giriyoruz. Biz Arapça soruyoruz:Neden?

Para, alış veriş...

Suud'a giriyoruz. Biz Arapça soruyoruz:
Yâ ahî, kem hâzâ? "Bu mal kaça, ey kardeş?" Soruyoruz. "Uç riyal." diyor.Yâ ahî, kem hâzâ? "Bu mal kaça, ey kardeş?" Soruyoruz. "Uç riyal." diyor. "Üç" diyemiyor; "Uç riyal." Bakıyor bizim tipimize, anlıyor. Ticarette herkes dili öğretiyor. "Üç" diyemiyor; "Uç riyal." Bakıyor bizim tipimize, anlıyor. Ticarette herkes dili öğretiyor.

Neden? Para kazanacak. Be mübarek, cenneti kazanacaksın, Arapça'yı da öğrensene! Neden?

Para kazanacak.

Be mübarek, cenneti kazanacaksın, Arapça'yı da öğrensene!

Peygamber Efendimiz'in hanımları müslümanların nesi? Teyzesi mi, halası mı? Peygamber Efendimiz'in hanımları müslümanların nesi? Teyzesi mi, halası mı?

Anası. Ve ezvâcühû ümmehâtühüm. Kur'ân-ı Kerîm böyle buyuruyor. Anası.

Ve ezvâcühû ümmehâtühüm. Kur'ân-ı Kerîm böyle buyuruyor.

Hz. Âişe bizim neyimiz? Anamız. Hz. Hatice bizim neyimiz? Hz. Âişe bizim neyimiz?

Anamız.

Hz. Hatice bizim neyimiz?

Annemiz, büyük annemiz. Annemiz, büyük annemiz.

Müslüman, Peygamber Efendimiz'in hanımı ananemiz var, babannemiz var elhamdülillah. Müslüman, Peygamber Efendimiz'in hanımı ananemiz var, babannemiz var elhamdülillah. Müslümanların annesi; ümmü'l-mü'minîn Âişetü radıyallahu anhâ. Müslümanların annesi; ümmü'l-mü'minîn Âişetü radıyallahu anhâ.

O hangi dili konuşurdu? İngilizce mi, Türkçe mi, Fransızca mı, Farsça mı? Arapça. O hangi dili konuşurdu? İngilizce mi, Türkçe mi, Fransızca mı, Farsça mı?

Arapça.

Ana dilin Arapça. O zaman Arapça öğren. [Bir kardeşimiz] "Ana dilini öğren." diyor. Ana dilin Arapça. O zaman Arapça öğren. [Bir kardeşimiz] "Ana dilini öğren." diyor. Güzel güzel bir mâna yakalamış, hoşuma gitti. Ana dili bir öğrenin. Güzel güzel bir mâna yakalamış, hoşuma gitti. Ana dili bir öğrenin. Türkçe de öğren, İngilizce de öğren, 40 tane dil öğren. Türkçe de öğren, İngilizce de öğren, 40 tane dil öğren.

Bizim Bigalı mühendis İsmail Duran var Ankara'da, bir harika insan... Bizim Bigalı mühendis İsmail Duran var Ankara'da, bir harika insan... Geçen gün arkadaş söylüyordu, unuttum; otuzaltıncı dili öğrenmeye başlamış.Geçen gün arkadaş söylüyordu, unuttum; otuzaltıncı dili öğrenmeye başlamış. Derya... Lise'deyken Fransızca lugatı yutmuş, ezberlemiş.Derya... Lise'deyken Fransızca lugatı yutmuş, ezberlemiş. Ondan sonra bilmem kime Almanca mektup yazar, İspanyol radyosunu dinler,Ondan sonra bilmem kime Almanca mektup yazar, İspanyol radyosunu dinler, Rum [dergilerini] takip eder, Farsça Mesnevî'den okur... 30 küsur dili tamamlamış. Rum [dergilerini] takip eder, Farsça Mesnevî'den okur... 30 küsur dili tamamlamış. Hadi o harika, sen de olağan bir insansın, olağanüstü değilsin;Hadi o harika, sen de olağan bir insansın, olağanüstü değilsin; sen de bir Arapça öğren, ananın dilini, Türkçe öğren, bir de İngilizce öğren, tamam. sen de bir Arapça öğren, ananın dilini, Türkçe öğren, bir de İngilizce öğren, tamam.

Kur'ân-ı Kerîm'in içinde tabii çok çeşitli bilgiler vardır.Kur'ân-ı Kerîm'in içinde tabii çok çeşitli bilgiler vardır. O bilgileri takip etmek lazım. Bazı bilgiler de ince bilgilerdir. O bilgileri takip etmek lazım. Bazı bilgiler de ince bilgilerdir.

Bir şehirden bir ukalâ öğretmen, öldü. Âhirette cezasını çekiyordur, tahmin ediyorum. Bir şehirden bir ukalâ öğretmen, öldü. Âhirette cezasını çekiyordur, tahmin ediyorum. Ukalâ mı ukalâ, bilgiç mi bilgiç, mütecâviz mi mütecâviz...Ukalâ mı ukalâ, bilgiç mi bilgiç, mütecâviz mi mütecâviz... Müftüye gidiyor çatıyor, vaize gidiyor çatıyor, hocaya, müezzine gidiyor çatıyor;Müftüye gidiyor çatıyor, vaize gidiyor çatıyor, hocaya, müezzine gidiyor çatıyor; "Siz dini bilmiyorsunuz!" Oradan bana bir yazı geldi; "Siz dini bilmiyorsunuz!" Oradan bana bir yazı geldi;

"Hocam, burada bir adam var; illallah! Emekli öğretmen, herkesi taciz ediyor." "Hocam, burada bir adam var; illallah! Emekli öğretmen, herkesi taciz ediyor."

"E neymiş?" dedim. Kitap da yazmış. "E neymiş?" dedim.

Kitap da yazmış.
Halkın bildiği bütün dinî bilgiler yanlışmış da bu doğru biliyormuş.Halkın bildiği bütün dinî bilgiler yanlışmış da bu doğru biliyormuş. Bir kitap yazmış, bir parmak kalınlığında... Açtım birinci sayfasını, 40 tane yanlış buldum. Bir kitap yazmış, bir parmak kalınlığında... Açtım birinci sayfasını, 40 tane yanlış buldum. Fesübhanallah! Baktım ipe sapa gelen tarafı yok... Âyet olmayan şeye "âyet" diyor.Fesübhanallah! Baktım ipe sapa gelen tarafı yok... Âyet olmayan şeye "âyet" diyor. Zır cahil... Ondan sonra da bir yerde; "Kur'ân-ı Kerîm'in cümlelerine âyet denmez." diyor.Zır cahil... Ondan sonra da bir yerde; "Kur'ân-ı Kerîm'in cümlelerine âyet denmez." diyor. Hoppala... Halbuki Âl-i İmrân sûresinde; Hoppala... Halbuki Âl-i İmrân sûresinde;

Hüvellezî enzele aleyke'l-kitâbe minhu âyâtün muhkemâtün... Hüvellezî enzele aleyke'l-kitâbe minhu âyâtün muhkemâtün...

Âyât, âyet diye Allah kendisi [söylüyor.] Hiçbir şeyden haberi yok. Böyle tipler çıkıyor. Âyât, âyet diye Allah kendisi [söylüyor.]

Hiçbir şeyden haberi yok. Böyle tipler çıkıyor.

İnceliklerini bileceksin. Kur'ân-ı Kerîm'i okumamış,İnceliklerini bileceksin. Kur'ân-ı Kerîm'i okumamış, bir yerden bir mânayı, bir âyet-i kerîmeyi almış.bir yerden bir mânayı, bir âyet-i kerîmeyi almış. Bir âyetin detayını öteki âyet açıklar, o başka yerdedir.Bir âyetin detayını öteki âyet açıklar, o başka yerdedir. Kur'ân-ı Kerîm'i bütünüyle bilmeyen insan bir âyetten bir şey anlayamaz.Kur'ân-ı Kerîm'i bütünüyle bilmeyen insan bir âyetten bir şey anlayamaz. Kur'ân-ı Kerîm Peygamber Efendimiz'e kaç yılda indi? Kur'ân-ı Kerîm Peygamber Efendimiz'e kaç yılda indi?

Onun için, o Kur'an bilgisi ciddi bir bilgi, önemli bir bilgi. Onun için, o Kur'an bilgisi ciddi bir bilgi, önemli bir bilgi. "Kur'ân-ı Kerîm'in inceliklerini takip etmek lazım."Kur'ân-ı Kerîm'in inceliklerini takip etmek lazım. Helalini, 'helal' dediği şeyleri yapmak lazım, 'haram' dediği şeylerden kaçınmak lazım.Helalini, 'helal' dediği şeyleri yapmak lazım, 'haram' dediği şeylerden kaçınmak lazım. Mânası açık olan, 'şıp' diye anlaşılan şeyleri tutup dinlemek, ifâ etmek lazım.Mânası açık olan, 'şıp' diye anlaşılan şeyleri tutup dinlemek, ifâ etmek lazım. Mânası gizli, örtülü, esrarlı olan şeyleri kabul etmek lazım.Mânası gizli, örtülü, esrarlı olan şeyleri kabul etmek lazım. Ve içinde anlatılan Lut kavminin kıssası, Firavun'un hikâyesi, Nemrud'un mel'unluğu vesaire,Ve içinde anlatılan Lut kavminin kıssası, Firavun'un hikâyesi, Nemrud'un mel'unluğu vesaire, onlardan da ibret almak lazım.onlardan da ibret almak lazım. Eski kavimlere neler olmuş, Allah neler yapmış, [öğrenmek,]Eski kavimlere neler olmuş, Allah neler yapmış, [öğrenmek,] ayağını denk almak lazım." demek istiyor. ayağını denk almak lazım." demek istiyor.

Allahu Teâlâ hazretleri içimize Kur'ân-ı Kerîm'in sevgisini yerleştirsin. Allahu Teâlâ hazretleri içimize Kur'ân-ı Kerîm'in sevgisini yerleştirsin. Kalbimiz Kur'an aşkıyla dolsun. Hepimiz ehli Kur'an olabilelim.Kalbimiz Kur'an aşkıyla dolsun. Hepimiz ehli Kur'an olabilelim. Kur'ân-ı Kerîm'i öğrenen, bilen, okuyan, anlayan, âyetlerinin mânasını tanıyanKur'ân-ı Kerîm'i öğrenen, bilen, okuyan, anlayan, âyetlerinin mânasını tanıyan ve onları uygulayan insanlar eylesin. ve onları uygulayan insanlar eylesin.

Kur'ân-ı Kerîm insana şefaat edecek.Kur'ân-ı Kerîm insana şefaat edecek. Peygamber Efendimiz'in de şefaati var, Kur'ân-ı Kerîm'in de şefaati var. Peygamber Efendimiz'in de şefaati var, Kur'ân-ı Kerîm'in de şefaati var.

Allah bizi Peygamber Efendimiz'in ve Kur'ân-ı Kerîm'in şefaatine erenlerden eylesin. Allah bizi Peygamber Efendimiz'in ve Kur'ân-ı Kerîm'in şefaatine erenlerden eylesin.

Kur'ân-ı Kerîm kabirde insana nur olacak, yoldaş olacak, pırıl pırıl, ışıl ışıl ışıklar yanıyoruz, Kur'ân-ı Kerîm kabirde insana nur olacak, yoldaş olacak, pırıl pırıl, ışıl ışıl ışıklar yanıyoruz, mutluyuz, okuyoruz, görüyoruz. mutluyuz, okuyoruz, görüyoruz.

Allahu Teâlâ hazretleri Kur'ân-ı Kerîm'i bize kabirde yoldaş eylesin. Allahu Teâlâ hazretleri Kur'ân-ı Kerîm'i bize kabirde yoldaş eylesin. Âhirette, kıyamette şefaatçi eylesin. Sıratta nur eylesin. Cennete girmeye delil eylesin. Âhirette, kıyamette şefaatçi eylesin. Sıratta nur eylesin. Cennete girmeye delil eylesin.

Allah hepinizden razı olsun. Hatm-i hâcegânımızı yapalım. Allah hepinizden razı olsun.

Hatm-i hâcegânımızı yapalım.

Fâtiha-i şerîfe mea'l-Besmele. Fâtiha-i şerîfe mea'l-Besmele.

Konuşma Hakkında
Tema 1
Tema 2