Namaz Vakitleri

23 Cemâziye'l-Evvel 1446
25 Kasım 2024
İmsak
06:25
Güneş
07:55
Öğle
12:56
İkindi
15:24
Akşam
17:46
Yatsı
19:11
Detaylı Arama

Mahlûkata Merhamet Etmek

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

19 Zilka'de 1408 / 03.07.1988
İskenderpaşa Camii/ İstanbul

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Âzaların da Oruç Tutması, Mahlûkàta Merhametli Olmak, Allah Ümit Kesene Gazab Eder, Arşın Gölgesinde | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Mahlûkata Merhamet Etmek

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

19 Zilka'de 1408 / 03.07.1988
İskenderpaşa Camii/ İstanbul

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Âzaların da Oruç Tutması, Mahlûkàta Merhametli Olmak, Allah Ümit Kesene Gazab Eder, Arşın Gölgesinde | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Konuşma Metni

Yekûlü'l-lâhu azze ve celle:Yekûlü'l-lâhu azze ve celle: Men lem yesum cevârihuhû an mehârimî fe-lâ hâcete lî fî en yede'a ta'âmehû ve şerâbehû min eclî. Men lem yesum cevârihuhû an mehârimî fe-lâ hâcete lî fî en yede'a ta'âmehû ve şerâbehû min eclî.

Çok aziz ve çok muhterem kardeşlerim! Çok aziz ve çok muhterem kardeşlerim!

Allah hepinizden razı olsun.Allah hepinizden razı olsun. Allahu Teâlâ hazretleri dünyanın ve âhiretin saadet ve selametine sizleri ve bizleri nail eylesin. Allahu Teâlâ hazretleri dünyanın ve âhiretin saadet ve selametine sizleri ve bizleri nail eylesin.

Metnini okumuş olduğumuz, İbn Mes'ud radıyallahu anh'ın râvîsi bulunduğu hadîs-i şerîfinde Peygamber Efendimiz,Metnini okumuş olduğumuz, İbn Mes'ud radıyallahu anh'ın râvîsi bulunduğu hadîs-i şerîfinde Peygamber Efendimiz, Allahu Teâlâ hazretlerinin şöyle buyurduğunu bize naklediyor: Allahu Teâlâ hazretlerinin şöyle buyurduğunu bize naklediyor:

Yekûlü'l-lâhu azze ve celle.Yekûlü'l-lâhu azze ve celle. ''Aziz ve Celil olan Allahu Teâlâ hazretleri buyurur ki;''Aziz ve Celil olan Allahu Teâlâ hazretleri buyurur ki; benim haram kılmış olduğum şeylerden sakınmayan;benim haram kılmış olduğum şeylerden sakınmayan; âzâları ve cevârihleri oruç tutmayan bir kimsenin, benim için yemesini ve içmesini terk etmesine hiç ihtiyacım yok.'' âzâları ve cevârihleri oruç tutmayan bir kimsenin, benim için yemesini ve içmesini terk etmesine hiç ihtiyacım yok.''

Yemiyor, içmiyor ama diğer âzâları ile günahları işleyip duruyor.Yemiyor, içmiyor ama diğer âzâları ile günahları işleyip duruyor. Öbür âzâları da günahlardan kesilecekti. Öbür âzâları da günahlardan kesilecekti. Kesilmediğine göre boş yere yemesini, içmesini terk ediyor.Kesilmediğine göre boş yere yemesini, içmesini terk ediyor. Benim onun yemesini içmesini terk etmesine ihtiyacım yok.Benim onun yemesini içmesini terk etmesine ihtiyacım yok. Nasıl olsa maksat hâsıl olmadı, işler çiğnendi gitti. Nasıl olsa maksat hâsıl olmadı, işler çiğnendi gitti.

Muhterem kardeşlerim! Muhterem kardeşlerim!

Oruç çok güzel bir ibadettir. Oruç çok güzel bir ibadettir.

Bilim adamları da, akıllı mantıklı her insan da, yirminci yüzyılın modern ilmini okumuş herkes de bu ibadete hayran kalır.Bilim adamları da, akıllı mantıklı her insan da, yirminci yüzyılın modern ilmini okumuş herkes de bu ibadete hayran kalır. Bir müddet bir şey yemiyorsunuz. Bir müddet bir şey yemiyorsunuz. İki öğün atlatıyorsunuz, üç öğün atlatıyorsunuz, bir şey yemiyorsunuz. İki öğün atlatıyorsunuz, üç öğün atlatıyorsunuz, bir şey yemiyorsunuz. ''Önümde yiyecek var, param var, niye yemiyorum?''Önümde yiyecek var, param var, niye yemiyorum? İşte bu akıl ve mantık işi. Nefis bir şey yemeyi istiyor ama yemiyorsunuz. Ne kadar güzel!İşte bu akıl ve mantık işi. Nefis bir şey yemeyi istiyor ama yemiyorsunuz. Ne kadar güzel! Buradaki asıl maksat, insanın nefsini yenmeyi öğrenmesi. Buradaki asıl maksat, insanın nefsini yenmeyi öğrenmesi.

''Oruçtan asıl maksat perhiz mi?'' ''Oruçtan asıl maksat perhiz mi?''

''Değil.'' ''Değil.''

O zaman Peygamber Efendimiz bir diyet listesi çıkarırdı;O zaman Peygamber Efendimiz bir diyet listesi çıkarırdı; ''Şunları şunları yiyeceksiniz, bunları yemeyeceksiniz; ''Şunları şunları yiyeceksiniz, bunları yemeyeceksiniz; şunlardan bunlardan perhiz yapacaksınız, şunlardan bunlardan şu kadar gram yiyeceksiniz; tamam.'' şunlardan bunlardan perhiz yapacaksınız, şunlardan bunlardan şu kadar gram yiyeceksiniz; tamam.''

Maksat sadece perhiz değil.Maksat sadece perhiz değil. Maksat insanın iradesinin kuvvetli olması, nefsini yenmesi, Allah'ın istediği noktada durması,Maksat insanın iradesinin kuvvetli olması, nefsini yenmesi, Allah'ın istediği noktada durması, Allah'ın çizmiş olduğu haram sınırını tecavüz etmemesi, öbür tarafa aşmaması, geçmemesi, Allah'ın çizmiş olduğu haram sınırını tecavüz etmemesi, öbür tarafa aşmaması, geçmemesi, Allah'ın istediği bir kul olarak yaşaması, Allah'ın istediği işleri yapması, haram kıldığı işleri yapmamasıdır. Maksat bu! Allah'ın istediği bir kul olarak yaşaması, Allah'ın istediği işleri yapması, haram kıldığı işleri yapmamasıdır. Maksat bu!

Biliyorsunuz insanın içinde bir nefis var. Nefs! Nun-fe-se harfleri.Biliyorsunuz insanın içinde bir nefis var. Nefs! Nun-fe-se harfleri. Fe harfi cezimli ama söylemek, ''nefs'' demek zor olduğundan ''nefis'' diyoruz. Bu sefer de ''nefis'' kelimesi var. Fe harfi cezimli ama söylemek, ''nefs'' demek zor olduğundan ''nefis'' diyoruz. Bu sefer de ''nefis'' kelimesi var.

Bu tatlı nasıl olmuş? Bu tatlı nasıl olmuş?

Nefis olmuş. Orada y var, o başka. ''Nefse çok tatlı gelecek, çok güzel bir tarzda.'' Nefis olmuş. Orada y var, o başka. ''Nefse çok tatlı gelecek, çok güzel bir tarzda.''

Bu manzara nasıl? Bu manzara nasıl?

Nefis. ''Nefsin çok beğendiği, haz ettiği bir manzara.'' demek; o ayrı. Nefis. ''Nefsin çok beğendiği, haz ettiği bir manzara.'' demek; o ayrı.

Nefs insanın kendi içindeki maddî benliği.Nefs insanın kendi içindeki maddî benliği. Bu maddî benliği, varlığı Allah bize vermiş, herkeste bir nefis var. Bu maddî benliği, varlığı Allah bize vermiş, herkeste bir nefis var.

Niye vermiş? Niye vermiş?

Hepsi hikmetli. Bu nefis yemek ister, içmek ister; o da güzel, istemesi de güzel.Hepsi hikmetli. Bu nefis yemek ister, içmek ister; o da güzel, istemesi de güzel. Hiç istemesi olmasa, insan ne zaman acıktığını bilmese, yemeği atlatır atlatır, farkına varmaz,Hiç istemesi olmasa, insan ne zaman acıktığını bilmese, yemeği atlatır atlatır, farkına varmaz, yemez, ondan sonra vücut çöker, gümbür gümbür gider, insan yaşayamaz.yemez, ondan sonra vücut çöker, gümbür gümbür gider, insan yaşayamaz. Allahu Teâlâ hazretleri bu yaşamanın devam etmesini istediğinden vücudun içine nefis diye bir varlık yerleştirmiş kiAllahu Teâlâ hazretleri bu yaşamanın devam etmesini istediğinden vücudun içine nefis diye bir varlık yerleştirmiş ki sen bu vücudun maddî ihtiyaçlarını gözet. ''Sen idare müdürüsün.sen bu vücudun maddî ihtiyaçlarını gözet. ''Sen idare müdürüsün. Şu vücut binasının idarî işlerine bak. Buraya su gerekiyor, suyu sağla.Şu vücut binasının idarî işlerine bak. Buraya su gerekiyor, suyu sağla. Su kesilirse bul. Gıda gerekiyorsa gıdayı sağla. Gıda kesilirse bul. Su kesilirse bul. Gıda gerekiyorsa gıdayı sağla. Gıda kesilirse bul. Bu işleri kolla, gözet.'' diye Allah bize bir nefis vazifelendirmiş, içimize vermiş. Bu işleri kolla, gözet.'' diye Allah bize bir nefis vazifelendirmiş, içimize vermiş.

Bu nefis terbiye edilmediği zaman her şeyi istiyor.Bu nefis terbiye edilmediği zaman her şeyi istiyor. Yaramaz bir çocuk gibi.Yaramaz bir çocuk gibi. Annesi ile çarşıya çıkıyor, macun görüyor; ''Anne bana macun alsana.'' ''Peki.'' Annesi ile çarşıya çıkıyor, macun görüyor; ''Anne bana macun alsana.'' ''Peki.'' Bir adım daha gidiyor; ''Anne bana keten helva alsana.'' ''Peki.''Bir adım daha gidiyor; ''Anne bana keten helva alsana.'' ''Peki.'' Biraz daha geçiyor; ''Anne bana balon alsana.'' ''Peki.'' Biraz daha geçiyor; ''Anne bana balon alsana.'' ''Peki.'' Biraz daha geçiyor; ''Anne bana papuç alsana.'' ''Peki.'' ''Anne bana şundan alsana.'' ''Peki.''Biraz daha geçiyor; ''Anne bana papuç alsana.'' ''Peki.'' ''Anne bana şundan alsana.'' ''Peki.'' Oyuncakçı dükkânının önünde annesini tutuyor, yürütmesi mümkün değil.Oyuncakçı dükkânının önünde annesini tutuyor, yürütmesi mümkün değil. ''Gitme.'' ''Ne olacak?'' ''Bunlara bakacağız.'' ''Evladım, para kalmadı.'' Başlıyor tepinmeye-ağlamaya.''Gitme.'' ''Ne olacak?'' ''Bunlara bakacağız.'' ''Evladım, para kalmadı.'' Başlıyor tepinmeye-ağlamaya. Yani her şeyi istiyor. ''Aman illallah! Bu çocukla çarşıya çıkılmaz.''Yani her şeyi istiyor. ''Aman illallah! Bu çocukla çarşıya çıkılmaz.'' Her dükkânın önünde bir mücadele, bir kavga, bir gürültü. Her dükkânın önünde bir mücadele, bir kavga, bir gürültü. Simitçiden simit ister, şekerciden şeker ister, leblebiciden leblebi ister, üzümcüden üzüm ister.Simitçiden simit ister, şekerciden şeker ister, leblebiciden leblebi ister, üzümcüden üzüm ister. Vermesen üzülürsün, versen illallah dersin. Vermesen üzülürsün, versen illallah dersin.

Nefis de bunun gibi terbiye edilmediği zaman her şeyi istiyor;Nefis de bunun gibi terbiye edilmediği zaman her şeyi istiyor; ''İsterim de isterim!'' Sonu gelmiyor, bitmez tükenmez arzular kaynıyor. ''İsterim de isterim!'' Sonu gelmiyor, bitmez tükenmez arzular kaynıyor. Denizin dalgaları nasıl bitmiyor, peş peşe sahile atılıp duruyor. Denizin dalgaları nasıl bitmiyor, peş peşe sahile atılıp duruyor. İnsanın nefsinin arzuları da bitmek bilmiyor. Ne olacak o zaman?İnsanın nefsinin arzuları da bitmek bilmiyor. Ne olacak o zaman? Her şeye tamam dersen bozukluk olur, buna bir yerde ''dur'' demek gerekiyor ve bunun bir ölçüsünü koymak gerekiyor. Her şeye tamam dersen bozukluk olur, buna bir yerde ''dur'' demek gerekiyor ve bunun bir ölçüsünü koymak gerekiyor. Bunun ölçüsü şeriat tarafından konulmuş. Bunun ölçüsü şeriat tarafından konulmuş. Bizim dinimiz hayata hürmet ediyor, hayatı korumayı amaçlıyor.Bizim dinimiz hayata hürmet ediyor, hayatı korumayı amaçlıyor. Dinin ana hedeflerinden birisi de hayatı korumaktır.Dinin ana hedeflerinden birisi de hayatı korumaktır. İslâm dininin emirleri incelenirse hayatı koruma esasına çok dikkat ettiği görülür.İslâm dininin emirleri incelenirse hayatı koruma esasına çok dikkat ettiği görülür. Mesela bir insanın kendisini öldürmeye bile hakkı yoktur. Mesela bir insanın kendisini öldürmeye bile hakkı yoktur.

''Can benim, sana ne?''Can benim, sana ne? İstersem kayalardan aşağıya atlarım, istersem arabanın altına atlarım, istersem köprüden atlarım.'' İstersem kayalardan aşağıya atlarım, istersem arabanın altına atlarım, istersem köprüden atlarım.''

''Atamazsın.'' diyor. İslâm bu hayatı koruyor, küçükten beri koruyor.''Atamazsın.'' diyor. İslâm bu hayatı koruyor, küçükten beri koruyor. Hatta anne rahminden beri koruyor. Sonuna kadar koruyor.Hatta anne rahminden beri koruyor. Sonuna kadar koruyor. Hayata kastetmeyi en büyük günah saymış. Hayata kastetmeyi en büyük günah saymış. İnsanın kendi hayatına kastetmesi de, başkasının hayatına kastetmesi de en büyük günahlardan.İnsanın kendi hayatına kastetmesi de, başkasının hayatına kastetmesi de en büyük günahlardan. Bu ana prensibin ışığı altında; her şeyi güzel, her hükmü hoş olan İslâm'ın bir takım yasakları oluyor. Bu ana prensibin ışığı altında; her şeyi güzel, her hükmü hoş olan İslâm'ın bir takım yasakları oluyor.

''Şunu yapma, bunu yapma!'' ''Şunu yapma, bunu yapma!''

''Yirminci yüzyılda böyle yasaklı bir şey olur mu?'' ''Yirminci yüzyılda böyle yasaklı bir şey olur mu?''

Elbette olur. Yasaksız yer var mı, yasaksız iş yürür mü?Elbette olur. Yasaksız yer var mı, yasaksız iş yürür mü? Hadi bakalım, şu İstanbul'da bütün yasakları kaldır. Hırsızlar kepenkleri açsın, dükkânları yağmalasın.Hadi bakalım, şu İstanbul'da bütün yasakları kaldır. Hırsızlar kepenkleri açsın, dükkânları yağmalasın. Yasak yok ya, herkes önüne gelen eve dalsın, girsin çıksın, istediğini alsın; herkes istediğini yapsın. Yasak yok ya, herkes önüne gelen eve dalsın, girsin çıksın, istediğini alsın; herkes istediğini yapsın.

''Olur mu hocam?'' ''Olmaz.'' ''Olur mu hocam?'' ''Olmaz.''

Tamam. Yasaksız yer olmaz. Yasaksız nizam olmaz.Tamam. Yasaksız yer olmaz. Yasaksız nizam olmaz. Nizam demek; ''Şunu yapma, şunu yap.'' demektir, yasak demektir. İslâm da nizam demektir; düzen, intizam demektir.Nizam demek; ''Şunu yapma, şunu yap.'' demektir, yasak demektir. İslâm da nizam demektir; düzen, intizam demektir. Tabi yasakları olacak. İslâm bu yasakları koyuyor, yumuşak yumuşak söylüyor:Tabi yasakları olacak. İslâm bu yasakları koyuyor, yumuşak yumuşak söylüyor: ''Gıdayı ölçüyle al, belli zamanlarda al, vücudunu tamamen gıda ile doldurma, midenin bir kısmını boş bırak.'' diyor. ''Gıdayı ölçüyle al, belli zamanlarda al, vücudunu tamamen gıda ile doldurma, midenin bir kısmını boş bırak.'' diyor.

Peygamber Efendimiz'in vücudun korunması, sıhhatin korunması ile ilgili nice nice güzel tavsiyeleri var.Peygamber Efendimiz'in vücudun korunması, sıhhatin korunması ile ilgili nice nice güzel tavsiyeleri var. Oruç diye bir ibadet konulmuş. On iki tane ay var. Oruç diye bir ibadet konulmuş. On iki tane ay var. On iki ayın bir ayında, senede bir ayda, Ramazan ayında oruç tutuluyor. Bakın dünya ehli nelere çalışıyor?On iki ayın bir ayında, senede bir ayda, Ramazan ayında oruç tutuluyor. Bakın dünya ehli nelere çalışıyor? Dünya ehli bir ay tatil yapıyor. ''On bir ay çalıştı mı, senede bir ay yıllık izin yapacağım.'' diyor. Dünya ehli bir ay tatil yapıyor. ''On bir ay çalıştı mı, senede bir ay yıllık izin yapacağım.'' diyor. Yallah plajlara, denizlere, gezmelere gidiyor.Yallah plajlara, denizlere, gezmelere gidiyor. Bizim dinimizde, İslâm'da senede bir ay irade eğitimi olarak oruç var. Ne kadar güzel! Bizim dinimizde, İslâm'da senede bir ay irade eğitimi olarak oruç var. Ne kadar güzel! Nasıl insanın varlığını koruyor, aklı koruyor, insanın haysiyetini koruyor.Nasıl insanın varlığını koruyor, aklı koruyor, insanın haysiyetini koruyor. Dinin gerçeklerini insanlar arasında yürütmek için, ayakta tutmak için ne güzel prensipler koymuş. Dinin gerçeklerini insanlar arasında yürütmek için, ayakta tutmak için ne güzel prensipler koymuş.

el-Hamdü li'l-lâhi alâ ni'meti'l-İslâm. el-Hamdü li'l-lâhi alâ ni'meti'l-İslâm.

Ne güzel din! Ne güzel yasak! Kul inna'l-lâhe lâ ye'müru bi'l-fahşâ.Ne güzel din! Ne güzel yasak! Kul inna'l-lâhe lâ ye'müru bi'l-fahşâ. ''Allah kötü şey emretmez.'' Kanun bu. ''Allah kötü şey emretmez.'' Kanun bu. Allahu Teâlâ hazretleri; Ve mâ ene bi-zallâmin li'l-abîd.Allahu Teâlâ hazretleri; Ve mâ ene bi-zallâmin li'l-abîd. ''Ben kullarıma zulmedici değilim.'' ''Zulmetsem kimse benden hesap soramaz ama ben kullarıma zulmetmem.'' diyor. ''Ben kullarıma zulmedici değilim.'' ''Zulmetsem kimse benden hesap soramaz ama ben kullarıma zulmetmem.'' diyor.

Zulmetse hesap soran bulunur mu? Zulmetse hesap soran bulunur mu?

Lâ yüs'elü ammâ yef'alü ve hüm yüs'elûn.Lâ yüs'elü ammâ yef'alü ve hüm yüs'elûn. ''Herkes sorgu suale tabi olabilir ama kâdir-i mutlak olan Allahu Teâlâ hazretlerine kim iradesinin dışında bir şey yaptırabilir?'' ''Herkes sorgu suale tabi olabilir ama kâdir-i mutlak olan Allahu Teâlâ hazretlerine kim iradesinin dışında bir şey yaptırabilir?''

Olmaz! Allah; kötü şeyi emretmediğini, daima iyi, faydalı şeyleri emrettiğini bize bildirmiş.Olmaz! Allah; kötü şeyi emretmediğini, daima iyi, faydalı şeyleri emrettiğini bize bildirmiş. Demek ki her emrettiğinde her yasakladığında insanlık için bir fayda var.Demek ki her emrettiğinde her yasakladığında insanlık için bir fayda var. Bunu biliyoruz ve bunu incelediğimiz zaman İslâm'a hayranlıkla bağlılığımız katmerleniyor, kat kat kuvvetleniyor.Bunu biliyoruz ve bunu incelediğimiz zaman İslâm'a hayranlıkla bağlılığımız katmerleniyor, kat kat kuvvetleniyor. ''Ne güzel nizammış. Ben bu dini anamdan babamdan öğrendim ama ne güzel bir dinmiş!'' diyoruz.''Ne güzel nizammış. Ben bu dini anamdan babamdan öğrendim ama ne güzel bir dinmiş!'' diyoruz. Bizim böyle dememizle kalmıyor; anası babası hıristiyan, putperest, budist olan insanlar da müslüman oluyor. Bizim böyle dememizle kalmıyor; anası babası hıristiyan, putperest, budist olan insanlar da müslüman oluyor. İnceleyince güzelliği karşısında hayran kalıyor, müslüman oluyor.İnceleyince güzelliği karşısında hayran kalıyor, müslüman oluyor. Budizm'i, Hıristiyanlığı, Yahudiliği incelemiş. Bakıyor en güzeli İslâm, hak yol İslâm; İslâm'a geliyor. Budizm'i, Hıristiyanlığı, Yahudiliği incelemiş. Bakıyor en güzeli İslâm, hak yol İslâm; İslâm'a geliyor. Bu Hindistan'da da, Avusturalya'da da, Pakistan'da da, Amerika'da da böyle. Bu Hindistan'da da, Avusturalya'da da, Pakistan'da da, Amerika'da da böyle.

Peki, neden bütün dünya insanları gürül gürül müslüman olmuyorlar? Peki, neden bütün dünya insanları gürül gürül müslüman olmuyorlar?

Senin ve benim gayretsizliğimizden, çok çalışmadığımızdan, gayret göstermediğimizden, İslâm'ın güzelliğini iyi temsil edemediğimizden. Senin ve benim gayretsizliğimizden, çok çalışmadığımızdan, gayret göstermediğimizden, İslâm'ın güzelliğini iyi temsil edemediğimizden.

Emekli astsubay bir kardeşimiz anlatıyor:Emekli astsubay bir kardeşimiz anlatıyor: ''Başka partiden, parti olarak karşı kutuptan, menfi, inançsız, bize de yan bakan biri vardı. Konuştuk. ''Başka partiden, parti olarak karşı kutuptan, menfi, inançsız, bize de yan bakan biri vardı. Konuştuk. Ona İslâm'ın güzelliklerini anlattım.Ona İslâm'ın güzelliklerini anlattım. ‘İslâm; senin söylediğin, düşündüğün, sandığın gibi değil.' dedim, inanmadı.‘İslâm; senin söylediğin, düşündüğün, sandığın gibi değil.' dedim, inanmadı. Yavaş yavaş ikna ettim, yola getirdim. Hatta bir gün sizin caminize Cuma'ya getirdim.'' diyor.Yavaş yavaş ikna ettim, yola getirdim. Hatta bir gün sizin caminize Cuma'ya getirdim.'' diyor. Adam münkir, inançsız ve muhalif iken ona hakkı anlatmış, kabul ettirmiş. Adam münkir, inançsız ve muhalif iken ona hakkı anlatmış, kabul ettirmiş. ''Ama siz başka türlüsünüz.'' diyormuş.''Ama siz başka türlüsünüz.'' diyormuş. Hayır, biz başka türlü değiliz, İslâm böyle ama İslâm'ın yaşanması kalmamış, azalmış,Hayır, biz başka türlü değiliz, İslâm böyle ama İslâm'ın yaşanması kalmamış, azalmış, Müslümanlar bozulmuş, İslâm'ı başkalarına anlatmak için gayret azalmış. Müslümanlar bozulmuş, İslâm'ı başkalarına anlatmak için gayret azalmış.

Herkes dünya gailesine, geçim derdine düşmüş; bu dinin hizmetlisi nerede?Herkes dünya gailesine, geçim derdine düşmüş; bu dinin hizmetlisi nerede? Nerede o âşık-ı sâdık nerede? ''Ne iş yaparsın?'' ''Nalburum.'' ''Sen ne iş yaparsın'' ''Mühendisim.''Nerede o âşık-ı sâdık nerede? ''Ne iş yaparsın?'' ''Nalburum.'' ''Sen ne iş yaparsın'' ''Mühendisim.'' ''Aman hocam, çok lafa tutma.''Aman hocam, çok lafa tutma. İnşaat şantiyemde işçiler bekliyor, hadi Allah'a ısmarladık.'' ''Biraz dur konuşalım.''İnşaat şantiyemde işçiler bekliyor, hadi Allah'a ısmarladık.'' ''Biraz dur konuşalım.'' ''Aman hocam daireye imzaya zor yetişeceğim.'' Bakıyorsun ortada kimse kalmıyor.''Aman hocam daireye imzaya zor yetişeceğim.'' Bakıyorsun ortada kimse kalmıyor. Dine hizmet bahis konusu olduğu zaman herkes bağlanmış. Dine hizmet bahis konusu olduğu zaman herkes bağlanmış. Abdest alırken boynumuzu da mesh ediyoruz, diyoruz ki; Abdest alırken boynumuzu da mesh ediyoruz, diyoruz ki; ''Yâ Rabbi! Benim boynumu her çeşit esaret bağından kurtar, bağımlı olmayayım.''Yâ Rabbi! Benim boynumu her çeşit esaret bağından kurtar, bağımlı olmayayım. Sana kul olayım, senden gayri bir şeye bağımlı olmayayım.Sana kul olayım, senden gayri bir şeye bağımlı olmayayım. Şu benim boynumu cehennemden âzat et. Şeytana kulluktan âzat et, nefse kul olmaktan âzat et.Şu benim boynumu cehennemden âzat et. Şeytana kulluktan âzat et, nefse kul olmaktan âzat et. Her şeyden kurtar, hür olayım.'' Her şeyden kurtar, hür olayım.''

Hürriyet nedir? Hürriyet nedir?

Hürriyet; atlar, kuşlar, kelebekler, koyunlar, balıklar, inekler gibi giyinmeden, çırılçıplak,Hürriyet; atlar, kuşlar, kelebekler, koyunlar, balıklar, inekler gibi giyinmeden, çırılçıplak, gönlünce istediğin şeyi yapmaktır, çalışmamaktır, yan gelip yatmaktır, güneşlenmektir, bronzlaşmaktır. gönlünce istediğin şeyi yapmaktır, çalışmamaktır, yan gelip yatmaktır, güneşlenmektir, bronzlaşmaktır.

Böyle hürriyet olur mu? Böyle hürriyet olur mu?

Buna anarşi, idaresizlik derler. Anarşi bu!Buna anarşi, idaresizlik derler. Anarşi bu! Hürriyet, insanı bağlayan duygulardan kurtulmaktır. Hürriyet, insanı bağlayan duygulardan kurtulmaktır. Kendisini faziletli insan olmaya engel olan her çeşit bağlantıdan ve takıntıdan kurtarıp yükselmektir.Kendisini faziletli insan olmaya engel olan her çeşit bağlantıdan ve takıntıdan kurtarıp yükselmektir. Yüksel bakalım yükselebildiğin kadar, yüksel çünkü yerin bu değildir. Dünyaya gelmek hüner değildir.Yüksel bakalım yükselebildiğin kadar, yüksel çünkü yerin bu değildir. Dünyaya gelmek hüner değildir. Yükseleceksin, yükseleceksin, insan-ı kâmil olacaksın, faziletli olacaksın.Yükseleceksin, yükseleceksin, insan-ı kâmil olacaksın, faziletli olacaksın. Hayatın bir gayesi var; en yüksek insan olmak.Hayatın bir gayesi var; en yüksek insan olmak. En yüksek insan olmaya hiç çalışmamış, İslâm'a hiç gayret göstermemiş; sokaklar, caddeler, şehirler perişan;En yüksek insan olmaya hiç çalışmamış, İslâm'a hiç gayret göstermemiş; sokaklar, caddeler, şehirler perişan; belediyecilik yok, temizlik yok, intizam yok; sevgi yok, saygı yok. belediyecilik yok, temizlik yok, intizam yok; sevgi yok, saygı yok.

Ne olacak? Ne olacak?

Kendisi muhtâc-ı himmet bir dede. Kendisi muhtâc-ı himmet bir dede.

Nerde kaldı gayriye himmet ede. Nerde kaldı gayriye himmet ede.

Biz kendimiz nasihate muhtaç, İslâm'a muhtaç hale gelmişiz.Biz kendimiz nasihate muhtaç, İslâm'a muhtaç hale gelmişiz. Gayrimüslim bize bakıp da müslüman olur mu? Olmaz, olmuyor.Gayrimüslim bize bakıp da müslüman olur mu? Olmaz, olmuyor. İptidâî görüyor, olmuyor. Çünkü kusurluyuz. Gerçek müslüman böyle değil. İptidâî görüyor, olmuyor. Çünkü kusurluyuz. Gerçek müslüman böyle değil. Gerçek müslüman tuttuğunu koparıyor.Gerçek müslüman tuttuğunu koparıyor. Yanına gelen insanı kendisine hayran bırakıyor ve müslüman olmasına vesile oluyor.Yanına gelen insanı kendisine hayran bırakıyor ve müslüman olmasına vesile oluyor. Gerçek müslümanın şânı bu. Görüyoruz, duyuyoruz, işte bu sabah da duydum. Gerçek müslümanın şânı bu. Görüyoruz, duyuyoruz, işte bu sabah da duydum. Muhalif insan gide gele, gide gele İslâm'ı sevmiş. Muhalif insan gide gele, gide gele İslâm'ı sevmiş.

Bizim bir profesör arkadaşımız vardı, Amerika'da tahsil görmüş.Bizim bir profesör arkadaşımız vardı, Amerika'da tahsil görmüş. ''Ben orada ihtisasımı yaparken, onun yanında talebesi iken Amerikalı profesörüm;''Ben orada ihtisasımı yaparken, onun yanında talebesi iken Amerikalı profesörüm; benim ahlâkımdan dolayı, bana hayranlığından dolayı nerdeyse müslüman olacaktı.'' dedi.benim ahlâkımdan dolayı, bana hayranlığından dolayı nerdeyse müslüman olacaktı.'' dedi. Çalışırsak, güzel müslüman olursak cümle cihan halkı müslüman olur.Çalışırsak, güzel müslüman olursak cümle cihan halkı müslüman olur. Çalışmazsak bile bize baktıkları zaman müslüman olurlar. Çalışmazsak bile bize baktıkları zaman müslüman olurlar. Bu insanların içinde din duygusu var, doğruyu arıyorlar ama sen güzel numune değilsin, ben güzel numune değilim. Bu insanların içinde din duygusu var, doğruyu arıyorlar ama sen güzel numune değilsin, ben güzel numune değilim. Sen ve ben güzel numune olsak zaten geliyor, kıyıdan kenardan yanaşıyor, bakıyor beğeniyor, müslüman oluyor.Sen ve ben güzel numune olsak zaten geliyor, kıyıdan kenardan yanaşıyor, bakıyor beğeniyor, müslüman oluyor. Hiçbir şey söylemeden de olabiliyor. Hiçbir şey söylemeden de olabiliyor.

İnsanın içinde nefs denilen bir varlık var, bu varlığın ıslah edilmesi için İslâm, senede bir ay bir irade eğitim kampı kurmuş. İnsanın içinde nefs denilen bir varlık var, bu varlığın ıslah edilmesi için İslâm, senede bir ay bir irade eğitim kampı kurmuş. Bir ay yıllık izin değil, bir ay yıllık eğitim, ne kadar güzel. Ne kadar güzel bir din!Bir ay yıllık izin değil, bir ay yıllık eğitim, ne kadar güzel. Ne kadar güzel bir din! Bir ay kendini iradenle kontrol edeceksin.Bir ay kendini iradenle kontrol edeceksin. Yemek karşında ama yemeyeceksin; buzlu bardak karşında, güneş tepende ama suyu içmeyeceksin, bekleyeceksin.Yemek karşında ama yemeyeceksin; buzlu bardak karşında, güneş tepende ama suyu içmeyeceksin, bekleyeceksin. Birisi kavga etmeye gelse; ''Ben oruçluyum, sana uymam.'' diyeceksin; Birisi kavga etmeye gelse; ''Ben oruçluyum, sana uymam.'' diyeceksin; diline sahip olacaksın, mâlayâni söylemeyeceksin; gıybet, dedikodu etmeyeceksin.diline sahip olacaksın, mâlayâni söylemeyeceksin; gıybet, dedikodu etmeyeceksin. Miden haram lokma görmemiş olacak. Elin harama uzanmayacak, gözün harama bakmayacak.Miden haram lokma görmemiş olacak. Elin harama uzanmayacak, gözün harama bakmayacak. Oruçta her âzânın günahtan kesilmesi gerekiyor. Oruçta her âzânın günahtan kesilmesi gerekiyor.

Oruçlu iken Allah'ın sana helal kılmış olduğu su ve ekmeği bile yemiyorken, sair zamanlarda da haram kıldığı kötü şeyleri yapmak caiz mi?Oruçlu iken Allah'ın sana helal kılmış olduğu su ve ekmeği bile yemiyorken, sair zamanlarda da haram kıldığı kötü şeyleri yapmak caiz mi? Hiç akla mantığa sığıyor mu? Hiç akla mantığa sığıyor mu? İnsan derhal içinden bir kocaman haykırış bekliyor. ''Hayır, olur mu öyle şey! İnsan derhal içinden bir kocaman haykırış bekliyor. ''Hayır, olur mu öyle şey! Allah'ın helallerini nefsim ezilsin diye, iradem kuvvetlensin diye yemezken-içmezkenAllah'ın helallerini nefsim ezilsin diye, iradem kuvvetlensin diye yemezken-içmezken ‘bir deneyeyim olsun' diye harama bulaşır mıyım? Hayır, asla bulaşmam.‘bir deneyeyim olsun' diye harama bulaşır mıyım? Hayır, asla bulaşmam. Elbette onları hiç yapmam.'' Eskiden; ''Evleviyetle yapmam.'' derlerdi.Elbette onları hiç yapmam.'' Eskiden; ''Evleviyetle yapmam.'' derlerdi. Evleviyet, evlâ oluş şekliyle demek. ''Bu böyle olduğuna göre, bu hayli hayli böyle.'' mânasına gelir. Evleviyet, evlâ oluş şekliyle demek. ''Bu böyle olduğuna göre, bu hayli hayli böyle.'' mânasına gelir.

Birçok insan orucun bu halini bilmiyor.Birçok insan orucun bu halini bilmiyor. Orucun böyle bir ibadet olduğunun şuurunda değil. Orucun böyle bir ibadet olduğunun şuurunda değil. Sanıyor ki oruç sahura kalkmaktır, güzel yemekler yemektir, ondan sonra oruç tutmaktır.Sanıyor ki oruç sahura kalkmaktır, güzel yemekler yemektir, ondan sonra oruç tutmaktır. Akşamüstü kandillerin yanmasıdır, ondan sonra iftar sofrasında yüklen yüklenebildiğin kadar. Akşamüstü kandillerin yanmasıdır, ondan sonra iftar sofrasında yüklen yüklenebildiğin kadar. Gündüz iki öğün atlattın ya, sabah kahvaltısı ile öğle yemeği yemedin ya.Gündüz iki öğün atlattın ya, sabah kahvaltısı ile öğle yemeği yemedin ya. ''Akşam bunları telafi etmek gerekiyor.'' diye iki buçuk misli mideyi yüklemek. Millet böyle sanıyor.''Akşam bunları telafi etmek gerekiyor.'' diye iki buçuk misli mideyi yüklemek. Millet böyle sanıyor. Halbuki böyle değil. Avrupalının birisi bizim bir iftarda bulunmuş.Halbuki böyle değil. Avrupalının birisi bizim bir iftarda bulunmuş. Milletin yemeğe, suya nasıl saldırdığını görmüş. Demiş ki: Milletin yemeğe, suya nasıl saldırdığını görmüş. Demiş ki: ''Bunların hepsi ölecek ama dur bakayım nasıl ölecekler.'' Kenardan seyrediyor. ''Bunların hepsi ölecek ama dur bakayım nasıl ölecekler.'' Kenardan seyrediyor. Milet asker bavulu gibi midesini dolduruyor. Milet asker bavulu gibi midesini dolduruyor. ''Onu da koyayım, bunu da koyayım.'' derken midenin nefes alacak hali kalmıyor, gözler baygınlaşıyor.''Onu da koyayım, bunu da koyayım.'' derken midenin nefes alacak hali kalmıyor, gözler baygınlaşıyor. Ondan sonra gelsin çaylar, gitsin kahveler. Ondan sonra gelsin çaylar, gitsin kahveler.

Bu kadar yemek yeyince insan nasıl hazmeder? Tıkanır, kalbi durur, bir.Bu kadar yemek yeyince insan nasıl hazmeder? Tıkanır, kalbi durur, bir. Avrupalı böyle gözetlemeye devam ederken yatsı ezanı okunmuş.Avrupalı böyle gözetlemeye devam ederken yatsı ezanı okunmuş. Bizim cemaat kalkmış önce on rekat yatsı namazı kılmışlar, arkasından yirmi rekat teravih kılmışlar, Bizim cemaat kalkmış önce on rekat yatsı namazı kılmışlar, arkasından yirmi rekat teravih kılmışlar, vitir vacibi de kıldıktan sonra otuz üç rekatı tamamlamışlar.vitir vacibi de kıldıktan sonra otuz üç rekatı tamamlamışlar. Tabi eğile kalka o midedeki şeyler hep hazmediliyor.Tabi eğile kalka o midedeki şeyler hep hazmediliyor. ''Tamam.'' demiş, ''Öleceklerdi ama bundan sonra ölmezler, artık hazmettiler.'' ''Tamam.'' demiş, ''Öleceklerdi ama bundan sonra ölmezler, artık hazmettiler.''

Neden sair zamankinden fazla bir ibadet? Neden sair zamankinden fazla bir ibadet?

O da Allah'ın bir hikmeti. Allah, kullarının sabredemeyeceğini biliyor.O da Allah'ın bir hikmeti. Allah, kullarının sabredemeyeceğini biliyor. Onun için Ramazan'da başka aylarda olmayan teravih namazı var; yirmi rekat. Niye çok?Onun için Ramazan'da başka aylarda olmayan teravih namazı var; yirmi rekat. Niye çok? Çünkü yemeği çok yiyorsun. Sen yemeği çok yemeseydin, belki o da az olurdu. Çünkü yemeği çok yiyorsun. Sen yemeği çok yemeseydin, belki o da az olurdu. Yemeğe böyle yükleneceğini bildiğinden senin sıhhatin için Allah, onu öyle çok yapmış. Ancak öyle eriyebiliyor. Yemeğe böyle yükleneceğini bildiğinden senin sıhhatin için Allah, onu öyle çok yapmış. Ancak öyle eriyebiliyor.

Orucun öyle olmadığını insan hadîs-i şerîfleri okursa anlar.Orucun öyle olmadığını insan hadîs-i şerîfleri okursa anlar. Oruç daha asil bir ibadettir, insanın irade terbiyesidir.Oruç daha asil bir ibadettir, insanın irade terbiyesidir. Oruç insanın nefsinin terbiyesi; haramlardan kesilmeyi, harama karşı direnmeyi öğrenmesi ibadeti, bir askerî talimdir.Oruç insanın nefsinin terbiyesi; haramlardan kesilmeyi, harama karşı direnmeyi öğrenmesi ibadeti, bir askerî talimdir. Oruç bir kamp çalışması; kampta komandoları eğitiyorlar. Millet bunu bilmez. Oruç bir kamp çalışması; kampta komandoları eğitiyorlar. Millet bunu bilmez. ''Yemek yemiyor, su içmiyor.'' Bunu bilir ama gözü haramda, kulağı haramda, dili haramda, ''Yemek yemiyor, su içmiyor.'' Bunu bilir ama gözü haramda, kulağı haramda, dili haramda, eli haramda, ayağı haramda olursa bu açlık ve susuzluğun ona bir faydası olmaz. eli haramda, ayağı haramda olursa bu açlık ve susuzluğun ona bir faydası olmaz.

Âzâ ve cevârih ne demek? Âzâ ve cevârih ne demek?

İnsanın uzuvları ve organları demek. Ellerimiz ayaklarımız gibi vücudumuzun parçaları demek.İnsanın uzuvları ve organları demek. Ellerimiz ayaklarımız gibi vücudumuzun parçaları demek. Allah; ''Öteki âzâları oruç tutmazsa benim onun yemeyi ve içmeyi bırakmasına ihtiyacım yok.'' diyor. Allah; ''Öteki âzâları oruç tutmazsa benim onun yemeyi ve içmeyi bırakmasına ihtiyacım yok.'' diyor. Ötekiler de oruç tutacak. Ne yapacak?Ötekiler de oruç tutacak. Ne yapacak? Gözü harama bakmayacak, kulağı haramı dinlemeyecek, dili haramı söylemeyecek, eli harama uzanmayacak,Gözü harama bakmayacak, kulağı haramı dinlemeyecek, dili haramı söylemeyecek, eli harama uzanmayacak, ayağı haram yere yürüyüp varmayacak.ayağı haram yere yürüyüp varmayacak. Her şeyi haramdan kesilecek; her âzâsı günahtan perhiz yapacak, günaha sırt dönecek, Her şeyi haramdan kesilecek; her âzâsı günahtan perhiz yapacak, günaha sırt dönecek, günaha reaksiyon gösterecek ki orucu oruç olsun, Allah ona sevap versin.günaha reaksiyon gösterecek ki orucu oruç olsun, Allah ona sevap versin. Allahu Teâlâ hazretleri; ''O zaman oruç benimdir, onun sevabını ben vereceğim.'' buyuruyor.Allahu Teâlâ hazretleri; ''O zaman oruç benimdir, onun sevabını ben vereceğim.'' buyuruyor. Böyle oruç tutarsa o zaman insan çok sevaba erer. Böyle oruç tutarsa o zaman insan çok sevaba erer.

''Hocam, inşaallah bunu bir deftere yazarım unutmam.''Hocam, inşaallah bunu bir deftere yazarım unutmam. Önümüzdeki Ramazan'da böyle oruç tutarım.'' Bu da doğru değil!Önümüzdeki Ramazan'da böyle oruç tutarım.'' Bu da doğru değil! Ramazan'da oruç tutmak farz.Ramazan'da oruç tutmak farz. Sıhhatine sahip olan, şartları yerinde olan herkes oruç tutacak ama Ramazan'ın dışında da oruçlar var.Sıhhatine sahip olan, şartları yerinde olan herkes oruç tutacak ama Ramazan'ın dışında da oruçlar var. Onlara sünnet oruçlar, nafile oruçlar diyoruz.Onlara sünnet oruçlar, nafile oruçlar diyoruz. İnsan Ramazan'ın dışında da bu egzersizi devam ettirmeli.İnsan Ramazan'ın dışında da bu egzersizi devam ettirmeli. Mesela sünnet olan Pazartesi-Perşembe oruçları var. Mesela sünnet olan Pazartesi-Perşembe oruçları var. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem buyuruyor ki; Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem buyuruyor ki; ''Kulların yapmış oldukları fiiller, işler, eylemler, ameller Pazartesi ve Perşembe günleri dergâh-ı izzete sunulur, arz olunur.'' ''Kulların yapmış oldukları fiiller, işler, eylemler, ameller Pazartesi ve Perşembe günleri dergâh-ı izzete sunulur, arz olunur.''

Allah her yerde hâzır ve nâzırdır.Allah her yerde hâzır ve nâzırdır. Kulların her yaptığını biliyor ama resmî işleme sunulması o zaman oluyor; Pazartesi, Perşembe.Kulların her yaptığını biliyor ama resmî işleme sunulması o zaman oluyor; Pazartesi, Perşembe. Peygamber Efendimiz; ''Onun için ben de amellerimin Rabbime arz olunduğu zamanda oruçlu olmayı severim.'' buyuruyor.Peygamber Efendimiz; ''Onun için ben de amellerimin Rabbime arz olunduğu zamanda oruçlu olmayı severim.'' buyuruyor. Efendimiz; Pazartesi, Perşembe günleri oruç tutardı. Efendimiz; Pazartesi, Perşembe günleri oruç tutardı. Hele Receb ayı, Şaban ayı geldiği zaman fevkalâde çok oruç tutardı.Hele Receb ayı, Şaban ayı geldiği zaman fevkalâde çok oruç tutardı. Hele hele kamerî ayların 13, 14 ve 15. günleri, mehtaplı gecelerin gündüzlerinde orucu hiç bırakmamış.Hele hele kamerî ayların 13, 14 ve 15. günleri, mehtaplı gecelerin gündüzlerinde orucu hiç bırakmamış. Kim bilir o gecelerde nasıl bir nurâniyet, gündüzlerinde nasıl bir bereket var.Kim bilir o gecelerde nasıl bir nurâniyet, gündüzlerinde nasıl bir bereket var. O kendisine mâlum olduğu için o günlerde orucu hiç bırakmamış.O kendisine mâlum olduğu için o günlerde orucu hiç bırakmamış. Demek ki bizler de zaman zaman bu sünnet oruçlarının zamanı geldikçe o oruçları tutmalıyız.Demek ki bizler de zaman zaman bu sünnet oruçlarının zamanı geldikçe o oruçları tutmalıyız. Ama orucu Allah'ın istediği gibi tutmalıyız. Mesela gözümüze de oruç tutturmalıyız. Ama orucu Allah'ın istediği gibi tutmalıyız. Mesela gözümüze de oruç tutturmalıyız.

''Gözüm kayıverdi hocam, ne yapayım, dayanamadım, gitti.'' ''Gözüm kayıverdi hocam, ne yapayım, dayanamadım, gitti.''

Olmaz! Olmaz!

''Dilimi tutamadım hocam, hay kopasıca, her zaman böyle yapıyor.'' ''Dilimi tutamadım hocam, hay kopasıca, her zaman böyle yapıyor.''

Peygamber Efendimiz; yalan sözün, yalan şahitliğin orucu bozduğunu söylüyor.Peygamber Efendimiz; yalan sözün, yalan şahitliğin orucu bozduğunu söylüyor. Mânevî bakımdan bozuyor, sevabı kalmıyor.Mânevî bakımdan bozuyor, sevabı kalmıyor. Yalan söz söylediği zaman, yalancı şahitlik yaptığı zaman orucu gidiyor. O bakımdan oruç tutalım.Yalan söz söylediği zaman, yalancı şahitlik yaptığı zaman orucu gidiyor. O bakımdan oruç tutalım. Orucun bir irade eğitimi olduğunu bilelim.Orucun bir irade eğitimi olduğunu bilelim. Orucun bütün vücudun her âzâsına, her organına tutturulması gerektiğini bilelim. Orucun bütün vücudun her âzâsına, her organına tutturulması gerektiğini bilelim.

Kalbin orucu nedir? Kalbin orucu nedir?

Kalbin orucu da günah şeyleri düşünmemek, günah şeylere meyletmemek, günahı istememek; iyi şeyler istemektir, Allahu âlem.Kalbin orucu da günah şeyleri düşünmemek, günah şeylere meyletmemek, günahı istememek; iyi şeyler istemektir, Allahu âlem. İnsanın kalbine bile oruç tutturması gerekiyor, kötü şeylerden kesilmesi gerekiyor. İnsanın kalbine bile oruç tutturması gerekiyor, kötü şeylerden kesilmesi gerekiyor.

Allah cümlemize kendisinin razı olduğu amelleri işlemeyi nasip eylesin. Allah cümlemize kendisinin razı olduğu amelleri işlemeyi nasip eylesin.

Bir takım şeyler yapıyoruz ama Allah indinde kabul olacak şekilde mi yaptık, yoksa hiçbir işe yaramaz şekilde mi yaptık, bilmiyoruz.Bir takım şeyler yapıyoruz ama Allah indinde kabul olacak şekilde mi yaptık, yoksa hiçbir işe yaramaz şekilde mi yaptık, bilmiyoruz. Adam akşam; ''Bugün oruç tuttum.'' diye sevinecek, keyiflenecek, halbuki Allah kabul etmiyor, ''istemiyorum'' diyor.Adam akşam; ''Bugün oruç tuttum.'' diye sevinecek, keyiflenecek, halbuki Allah kabul etmiyor, ''istemiyorum'' diyor. ''Akşama kadar aç ve susuz kalmaktan gayrı bir kârı yok.'' diyor. ''Akşama kadar aç ve susuz kalmaktan gayrı bir kârı yok.'' diyor.

Namaz kılıyoruz, acaba namazın da böyle sırları var mı? Namaz kılıyoruz, acaba namazın da böyle sırları var mı?

Elbette var. Namazın da böyle riayetleri, böyle incelikleri var.Elbette var. Namazın da böyle riayetleri, böyle incelikleri var. Sen namaz kıldım mı sanıyorsun? Vah vah!Sen namaz kıldım mı sanıyorsun? Vah vah! Onlara dikkat etmediğin zaman bu namazın sevabını hiç alamazsın.Onlara dikkat etmediğin zaman bu namazın sevabını hiç alamazsın. Peygamber Efendimiz şöyle buyurmuş:Peygamber Efendimiz şöyle buyurmuş: ''Nice namaz kılan insan vardır ki namazı onu Allah'a yaklaştırmaz, ancak uzaklaştırmaya yarar.''''Nice namaz kılan insan vardır ki namazı onu Allah'a yaklaştırmaz, ancak uzaklaştırmaya yarar.'' Namaz kılıyor Allah'tan uzaklaşıyor!Namaz kılıyor Allah'tan uzaklaşıyor! Demek ki güzel kılınmayan bir namaz, kötü bir kalple kılınan namaz, sahibinin duygusuzca, izansızca, akılsızca, mantıksızca yapmış olduğu; Demek ki güzel kılınmayan bir namaz, kötü bir kalple kılınan namaz, sahibinin duygusuzca, izansızca, akılsızca, mantıksızca yapmış olduğu; şekilden ibaret olan bir namaz, ruhsuz bir namaz belki insanı Allah'tan uzaklaştırıyor. şekilden ibaret olan bir namaz, ruhsuz bir namaz belki insanı Allah'tan uzaklaştırıyor. Belki adam namazı kılıyor; ''Ben bundan bir fayda görmedim, bir daha kılmayayım.'' diyor; namazı orucu bırakıyor. Belki adam namazı kılıyor; ''Ben bundan bir fayda görmedim, bir daha kılmayayım.'' diyor; namazı orucu bırakıyor. Zaten güzel kılmadın ki! Onun için Allah seni cezalandırdı.Zaten güzel kılmadın ki! Onun için Allah seni cezalandırdı. İbadetten kesilmek, Allah'ın sana cezası. Allah seni huzuruna almıyor.İbadetten kesilmek, Allah'ın sana cezası. Allah seni huzuruna almıyor. Bundan büyük ceza mı olur? Huzuruna kabul edilmiyorsun.Bundan büyük ceza mı olur? Huzuruna kabul edilmiyorsun. ''Ben üç gündür namaz kılmıyorum.'' Demek ki üç gündür Allah seni huzuruna kabul etmiyor.''Ben üç gündür namaz kılmıyorum.'' Demek ki üç gündür Allah seni huzuruna kabul etmiyor. Herkes günde beş defa huzuruna girerken, sen üç gündür huzuruna kabul olunmamışsın. Ağla!Herkes günde beş defa huzuruna girerken, sen üç gündür huzuruna kabul olunmamışsın. Ağla! ''Benim kabahatim nedir?'' diye düşün, onu bulmaya çalış.''Benim kabahatim nedir?'' diye düşün, onu bulmaya çalış. Akşam gıybet mi ettin, sabah haram mı yedin? Ne yaptıysan sebebini bul ve tedaviye geç. Akşam gıybet mi ettin, sabah haram mı yedin? Ne yaptıysan sebebini bul ve tedaviye geç.

Medine-i Münevvere'de anlatırlar; bu işi oraya yerleşen insanlar bilir, mücavir dediğimiz kimseler bilir, nice incelikleri var.Medine-i Münevvere'de anlatırlar; bu işi oraya yerleşen insanlar bilir, mücavir dediğimiz kimseler bilir, nice incelikleri var. Peygamber Efendimiz'in Ravza-ı Mübâreke'sine geldiği zamanPeygamber Efendimiz'in Ravza-ı Mübâreke'sine geldiği zaman es-salâtü ve's-selâmü aleyke yâ Resûlallah diye selam veren kişi ve aleyküm selam diye cevabını işitirmiş.es-salâtü ve's-selâmü aleyke yâ Resûlallah diye selam veren kişi ve aleyküm selam diye cevabını işitirmiş. Öyle mübarek insanlar oluyor Yani selam verdiği zaman Resûlullah'ın kendisinin selamını aldığını kulaklarıyla duyuyor. Öyle insanlar var. Öyle mübarek insanlar oluyor Yani selam verdiği zaman Resûlullah'ın kendisinin selamını aldığını kulaklarıyla duyuyor. Öyle insanlar var.

Birisi bir gün gelmiş, yine saygıyla sevgiyle; es-salâtü ve's-selâmü aleyke yâ Resûlallah demiş ama karşılık yok, bir şey duymuyor.Birisi bir gün gelmiş, yine saygıyla sevgiyle; es-salâtü ve's-selâmü aleyke yâ Resûlallah demiş ama karşılık yok, bir şey duymuyor. ''Acaba ne kabahatim oldu ki? Resûlullah selamıma cevap vermedi.'' Bir kabahat var.''Acaba ne kabahatim oldu ki? Resûlullah selamıma cevap vermedi.'' Bir kabahat var. Düşünmüş, aramış sonunda anlamış, meğer biraz Medine'nin aleyhinde konuşmuş; havasını, suyunu, gıdalarını şikâyet etmiş.Düşünmüş, aramış sonunda anlamış, meğer biraz Medine'nin aleyhinde konuşmuş; havasını, suyunu, gıdalarını şikâyet etmiş. Hemen kesilir! Çünkü insanın dinde tarikatte, tasavvufta, mâneviyatta ilerlemesi edepledir. Hemen kesilir! Çünkü insanın dinde tarikatte, tasavvufta, mâneviyatta ilerlemesi edepledir. Edepten mahrum oldu mu yukarıdan aşağıya tepe taklak düşüverir. Edepten mahrum oldu mu yukarıdan aşağıya tepe taklak düşüverir. O bakımdan Allah hepimize edebe riayet etmeyi nasip eylesin! O bakımdan Allah hepimize edebe riayet etmeyi nasip eylesin!

Bu izahtan sonra bir kere daha hadîs-i şerîfi mealen verip ikinci hadîse geçelim.Bu izahtan sonra bir kere daha hadîs-i şerîfi mealen verip ikinci hadîse geçelim. ''Aziz ve Celil olan Allah buyurur ki; ''Aziz ve Celil olan Allah buyurur ki; âzâları, organları benim haram kıldığım şeylerden kesilmeyen, oruç haline geçmeyen,âzâları, organları benim haram kıldığım şeylerden kesilmeyen, oruç haline geçmeyen, oruç tutmayan kimsenin, benim için yemesini içmesini terk etmesine ihtiyacım yok.''oruç tutmayan kimsenin, benim için yemesini içmesini terk etmesine ihtiyacım yok.'' O bakımdan oruçlarımıza dikkat edelim. O bakımdan oruçlarımıza dikkat edelim. Ramazan gelmeden başka sevaplı oruçları da tutmaya kendimizi alıştıralım. Ramazan gelmeden başka sevaplı oruçları da tutmaya kendimizi alıştıralım.

Zilhicce'nin ilk on günü oruç tutmak çok sevap.Zilhicce'nin ilk on günü oruç tutmak çok sevap. Hacıların hacca gittiği, o kutsal topraklarda ibadetler ettiği, Arefe günü Arafat'a çıktığı o günlerde oruç fevkalâde sevap.Hacıların hacca gittiği, o kutsal topraklarda ibadetler ettiği, Arefe günü Arafat'a çıktığı o günlerde oruç fevkalâde sevap. Hele Arefe günü fevkalâde sevap. Hacılar için değil.Hele Arefe günü fevkalâde sevap. Hacılar için değil. Hacılar orada güneşin altında ibadette olacaklarından;Hacılar orada güneşin altında ibadette olacaklarından; Mina'dan Arafat'a yürümüş olduklarından, Arafat'tan Müzdelife'ye dönecek olduklarından onlara mekruh.Mina'dan Arafat'a yürümüş olduklarından, Arafat'tan Müzdelife'ye dönecek olduklarından onlara mekruh. Dinimiz ne kadar hikmetli, hacı olmayanlar burada oruç tutarlarsa onlara sevap.Dinimiz ne kadar hikmetli, hacı olmayanlar burada oruç tutarlarsa onlara sevap. Arefe günü orucu çok sevap.Arefe günü orucu çok sevap. Zilhicce'nin başından itibaren bayrama kadar olan günlerde on gün oruç tutmak çok sevap; hatırınızda olsun.Zilhicce'nin başından itibaren bayrama kadar olan günlerde on gün oruç tutmak çok sevap; hatırınızda olsun. Ondan sonra Muharrem'in 9, 10, 11'inde oruçlar var. Sonra eyyam-ı bîz oruçları var. Ondan sonra Muharrem'in 9, 10, 11'inde oruçlar var. Sonra eyyam-ı bîz oruçları var. Kamerî ayların 13, 14, 15'i. Kamerî ayların 13, 14, 15'i. Kendinizi bunlara alıştırın; oruç tutmaya alıştırın, kendinize hâkim olmaya alıştırın. Kendinizi bunlara alıştırın; oruç tutmaya alıştırın, kendinize hâkim olmaya alıştırın.

Birisi ile konuşuyorum; ''Niye böyle yaptın?'' ''Kendimi tutamadım.'' diyor.Birisi ile konuşuyorum; ''Niye böyle yaptın?'' ''Kendimi tutamadım.'' diyor. İşte o kendini tutamadığın, kendimizi tutamadığımız yanlış. Kendimizi tutabilmeliyiz.İşte o kendini tutamadığın, kendimizi tutamadığımız yanlış. Kendimizi tutabilmeliyiz. Dayanamadım, sinirlendim, bağırdım, tutamadım.Dayanamadım, sinirlendim, bağırdım, tutamadım. Zaten herkes suçu bundan işliyor. Tutmayı öğreneceksin; İslâm bu, oruç bu.Zaten herkes suçu bundan işliyor. Tutmayı öğreneceksin; İslâm bu, oruç bu. Kendimizi kontrol etmeyi, kendimize hâkim olmayı öğrenelim inşaallah. Kendimizi kontrol etmeyi, kendimize hâkim olmayı öğrenelim inşaallah. Ramazan'a gelinceye kadar bu nafile oruçlarla tatbikatı yapalım da, Ramazan'da kaliteli oruç tutmayı öğrenmiş olalım.Ramazan'a gelinceye kadar bu nafile oruçlarla tatbikatı yapalım da, Ramazan'da kaliteli oruç tutmayı öğrenmiş olalım. Yoksa Ramazan'da başlarsak orucumuz yine delik deşik olur, yine güve yeniği gibi olur. Yoksa Ramazan'da başlarsak orucumuz yine delik deşik olur, yine güve yeniği gibi olur. Şimdiden başlayalım da Ramazan ayına kadar ancak alışırız, ancak öğrenebiliriz. Şimdiden başlayalım da Ramazan ayına kadar ancak alışırız, ancak öğrenebiliriz.

İkinci hadîs-i şerîfe geçiyoruz. İkinci hadîs-i şerîfe geçiyoruz.

Yekûlu'l-lâhu azze ve celle: İn küntüm tuhibbûne rahmetî fe'rhamû halkî. Yekûlu'l-lâhu azze ve celle: İn küntüm tuhibbûne rahmetî fe'rhamû halkî.

Sayfanın onuncu hadîs-i şerîfi. Râvîsi Hz.Ebû Bekir Efendimiz radıyallahu anh.Sayfanın onuncu hadîs-i şerîfi. Râvîsi Hz.Ebû Bekir Efendimiz radıyallahu anh. Deylemî kitabına yazmış. İbn Asâkir'in, Ebu'ş- Şeyh'in kitabında var. Peygamber Efendimiz şöyle buyuruyor: Deylemî kitabına yazmış. İbn Asâkir'in, Ebu'ş- Şeyh'in kitabında var. Peygamber Efendimiz şöyle buyuruyor:

Yekûlu'l-lâhu azze ve celle. ''Aziz ve Celil olan Allah buyurur ki'' ''Aziz ve Celil olmak'' ne demek?Yekûlu'l-lâhu azze ve celle. ''Aziz ve Celil olan Allah buyurur ki'' ''Aziz ve Celil olmak'' ne demek? Aziz olmak; ''mutlaka galebe çalıcı, hiç kimse önünde duramaz, mutlaka galip'' mânasına gelir. Aziz olmak; ''mutlaka galebe çalıcı, hiç kimse önünde duramaz, mutlaka galip'' mânasına gelir.

Bir de nadir ve kıymetli şeye aziz derler. ''Filanca mal, pazarda azizleşti.'' Bir de nadir ve kıymetli şeye aziz derler. ''Filanca mal, pazarda azizleşti.''

Ne demek? Ne demek?

Yani ''çok nadir, çok az bulunur, çok kıymetli, bulunsa hemen kapışılacak, herkes üstüne atlayacak'' mânasına. Yani ''çok nadir, çok az bulunur, çok kıymetli, bulunsa hemen kapışılacak, herkes üstüne atlayacak'' mânasına.

Bir de; mutlak olarak, mağlubiyeti hiç bahis konusu olmayacak tarzda galebe çalıcı galibe aziz derler.Bir de; mutlak olarak, mağlubiyeti hiç bahis konusu olmayacak tarzda galebe çalıcı galibe aziz derler. Allahu Teâlâ hazretleri elbette bu sıfata her yönden sahiptir.Allahu Teâlâ hazretleri elbette bu sıfata her yönden sahiptir. Allahu Teâlâ hazretlerinin kahrının önüne hiç kimse geçemez, nusretinin önüne hiç kimse geçemez.Allahu Teâlâ hazretlerinin kahrının önüne hiç kimse geçemez, nusretinin önüne hiç kimse geçemez. Allah'ın tutup kaldırdığı bir kulu kimse aşağıya indiremez.Allah'ın tutup kaldırdığı bir kulu kimse aşağıya indiremez. Allah'ın desteklediği bir orduyu kimse yenemez velev bir avuç bile olsa düşmanları perişan eder, darmadağın dağıtır.Allah'ın desteklediği bir orduyu kimse yenemez velev bir avuç bile olsa düşmanları perişan eder, darmadağın dağıtır. Tarihte misalleri çok. Allah Aziz'dir. Tarihte misalleri çok. Allah Aziz'dir.

Celil, celal de ululuk mânası ifade ediyor. Allahu Teâlâ hazretleri yücedir, uludur.Celil, celal de ululuk mânası ifade ediyor. Allahu Teâlâ hazretleri yücedir, uludur. ''Her yönden hükmü yürüyücü, galip ve ululuk sahibi olan Allahu Teâlâ hazretleri şöyle buyuruyor: ''Her yönden hükmü yürüyücü, galip ve ululuk sahibi olan Allahu Teâlâ hazretleri şöyle buyuruyor:

İn küntüm tuhibbûne rahmetî.İn küntüm tuhibbûne rahmetî. ''Ey kullarım! Siz benim rahmetimi seviyorsanız, arzunuz benim rahmetime ermek ise.''''Ey kullarım! Siz benim rahmetimi seviyorsanız, arzunuz benim rahmetime ermek ise.'' ''Ah Allah'ın rahmetine bir mazhar olsam, o lütfa bir nail olsam, Allah'ın lütfu bende bir tecelli etse, ''Ah Allah'ın rahmetine bir mazhar olsam, o lütfa bir nail olsam, Allah'ın lütfu bende bir tecelli etse, Allah'ın rahmeti ile dünyam ve âhiretim aydın olsa!'' diye Allah'ın rahmetini elde etmeyi seviyorsanız, istiyorsanız, fe'rhamû halkî.Allah'ın rahmeti ile dünyam ve âhiretim aydın olsa!'' diye Allah'ın rahmetini elde etmeyi seviyorsanız, istiyorsanız, fe'rhamû halkî. ''Benim yarattıklarıma merhamet edin.'' ''Benim yarattıklarıma merhamet edin.''

Acımak; yaratılanlara, mahlûkata sevgiyle şefkatle yaklaşmak; bir sıkıntı içinde olmalarını istememek, sıkıntıdalarsa yardımcı olmaya çalışmak, Acımak; yaratılanlara, mahlûkata sevgiyle şefkatle yaklaşmak; bir sıkıntı içinde olmalarını istememek, sıkıntıdalarsa yardımcı olmaya çalışmak, ıstırap çektiklerini görünce yüreğinin parçalanması, dayanamaması, gözünden yaş gelmesidir. ıstırap çektiklerini görünce yüreğinin parçalanması, dayanamaması, gözünden yaş gelmesidir. İnsan bütün mahlûkata acıyacak. İnsan bütün mahlûkata acıyacak. Bakın; fe'rhamû halkî. ''Yarattıklarıma acıyın.'' diyor. Sadece insanlara demiyor. Bakın; fe'rhamû halkî. ''Yarattıklarıma acıyın.'' diyor. Sadece insanlara demiyor. Onun için tasavvufta; büyüklerimizden duyduğumuz, gördüğümüz, bildiğimiz şekil şudur ki biz karıncayı bile incitmeyiz, acırız.Onun için tasavvufta; büyüklerimizden duyduğumuz, gördüğümüz, bildiğimiz şekil şudur ki biz karıncayı bile incitmeyiz, acırız. Her çeşit mahlûka acırız.Her çeşit mahlûka acırız. Bizim ecdadımızın vakıfları, bizim ecdadımızın davranışları, yaptıkları işler incelenirse bu çok net olarak görülür.Bizim ecdadımızın vakıfları, bizim ecdadımızın davranışları, yaptıkları işler incelenirse bu çok net olarak görülür. Biz her mahlûka acırız, hepsine merhametimiz vardır.Biz her mahlûka acırız, hepsine merhametimiz vardır. Çünkü Allahu Teâlâ hazretleri merhameti tavsiye ediyor. Çünkü Allahu Teâlâ hazretleri merhameti tavsiye ediyor.

Bazı mahlûkları öldürüyoruz! Küllü mudirrin yuktelü.Bazı mahlûkları öldürüyoruz! Küllü mudirrin yuktelü. ''Zararlı olan her şey öldürülür.'' Allah ona izin veriyor. ''Zararlı olan her şey öldürülür.'' Allah ona izin veriyor. Çünkü hayatın bir nizamı vardır, her canlının bir düşmanı vardır; düşmanı ile mücadele eder, öldürür.Çünkü hayatın bir nizamı vardır, her canlının bir düşmanı vardır; düşmanı ile mücadele eder, öldürür. Buna tabiatte hayat mücadelesi diyoruz, yaşam kavgası diyoruz.Buna tabiatte hayat mücadelesi diyoruz, yaşam kavgası diyoruz. Televizyonda belgesel filmlerde görüyorsunuz; o mahlûk o mahlûka saldırıyor, yutuyor; o onun gıdası, ne yapsın?Televizyonda belgesel filmlerde görüyorsunuz; o mahlûk o mahlûka saldırıyor, yutuyor; o onun gıdası, ne yapsın? Geyik aslanın avı, otlar geyiğin avı; her şey böyle halka halka.Geyik aslanın avı, otlar geyiğin avı; her şey böyle halka halka. Küçük balıklar, büyük balıkların avı; daha büyük balık geliyor onu avlıyor. Kanun böyle. Küçük balıklar, büyük balıkların avı; daha büyük balık geliyor onu avlıyor. Kanun böyle. Güzel güzel kanatları olan bir kelebeği, sevimli gibi gördüğümüz küçük bir serçe geldi; havada uçarken yakaladı, yuttu. Güzel güzel kanatları olan bir kelebeği, sevimli gibi gördüğümüz küçük bir serçe geldi; havada uçarken yakaladı, yuttu. Bazen insanın hatırına geliyor. Bu neden? Bazen insanın hatırına geliyor. Bu neden?

''Eğer bu sineklerin, böceklerin, kelebeklerin, haşaratın başkaları tarafından yenmesi olmasa,''Eğer bu sineklerin, böceklerin, kelebeklerin, haşaratın başkaları tarafından yenmesi olmasa, çok kısa zamanda dünyanın bütün sathı o hayvanlarla dolar.'' deniliyor.çok kısa zamanda dünyanın bütün sathı o hayvanlarla dolar.'' deniliyor. Çünkü müthiş bir üreme kabiliyetleri varmış. Allah onları dengeliyor, buduyor.Çünkü müthiş bir üreme kabiliyetleri varmış. Allah onları dengeliyor, buduyor. Nasıl sen bahçendeki bir ağacın dallarını kesiyorsun. ''Aman kesme!'' Niye?'' ''Dalı var, meyve verecek.''Nasıl sen bahçendeki bir ağacın dallarını kesiyorsun. ''Aman kesme!'' Niye?'' ''Dalı var, meyve verecek.'' Kestiği zaman daha çok meyve veriyor.Kestiği zaman daha çok meyve veriyor. Kesmediği zaman, bir sene budamadığı zaman meyvesi daha az oluyor.Kesmediği zaman, bir sene budamadığı zaman meyvesi daha az oluyor. Onun gibi her mahlûkun bir dengesi, bir miktarı var.Onun gibi her mahlûkun bir dengesi, bir miktarı var. Onu ötekisi yiyecek ki o dengelenme, budama tamam olsun; her şeyde hikmet var. Onu ötekisi yiyecek ki o dengelenme, budama tamam olsun; her şeyde hikmet var.

Geçtiğimiz yıllarda Avustralya'da bakmışlar bir mahlûk fazla büyüyor;Geçtiğimiz yıllarda Avustralya'da bakmışlar bir mahlûk fazla büyüyor; ''Bunun düşmanı nedir?'' diye düşünmüşler; onu bulup getirmişler, oraya salıvermişler.''Bunun düşmanı nedir?'' diye düşünmüşler; onu bulup getirmişler, oraya salıvermişler. O yeni gelen mahlûk ötekini bitirmiş, bu sefer onlar yayılmış. Eyvah! Bir başka bela.O yeni gelen mahlûk ötekini bitirmiş, bu sefer onlar yayılmış. Eyvah! Bir başka bela. ''Onu nasıl def edeceğiz?'' diye düşünmeye başlamışlar.''Onu nasıl def edeceğiz?'' diye düşünmeye başlamışlar. Yani tabiat dediğimiz, doğa dediğimiz şeyin dengesini tekrar rayına oturtuncaya kadar akla karayı seçmişler.Yani tabiat dediğimiz, doğa dediğimiz şeyin dengesini tekrar rayına oturtuncaya kadar akla karayı seçmişler. Şimdi Avustralya'ya gitmek istediğin zaman eline mektup veriyorlar.Şimdi Avustralya'ya gitmek istediğin zaman eline mektup veriyorlar. ''Avustralya'ya hiçbir canlı şey götüremezsin, tohum götüremezsin, hayvan götüremezsin.''''Avustralya'ya hiçbir canlı şey götüremezsin, tohum götüremezsin, hayvan götüremezsin.'' Bir sürü yasaklar koymuşlar. 20 bin dolara kadar ceza. Bir sürü yasaklar koymuşlar. 20 bin dolara kadar ceza.

Allah, tabiatın dengesini çok güzel kurmuş.Allah, tabiatın dengesini çok güzel kurmuş. Biz bir yerine müdahale etmek istediğimiz zaman hassas kuyumcu terazisi gibi bozuyoruz.Biz bir yerine müdahale etmek istediğimiz zaman hassas kuyumcu terazisi gibi bozuyoruz. Bozulduğu zaman da kolay kolay düzeltemiyorsun. Bozulduğu zaman da kolay kolay düzeltemiyorsun. Denizlerde hayat sönüyor, akarsularda hayat sönüyor, hava kirliliği artıyor. Birçok şey oluyor.Denizlerde hayat sönüyor, akarsularda hayat sönüyor, hava kirliliği artıyor. Birçok şey oluyor. Hepsinin sebebi var ama bu, Allah'ın kendi koyduğu kanun. Biz ona karışamayız. Hepsinin sebebi var ama bu, Allah'ın kendi koyduğu kanun. Biz ona karışamayız. Biz; Allah'ın kanununun bize emrettiği, müsaade ettiği şeyleri yaparız.Biz; Allah'ın kanununun bize emrettiği, müsaade ettiği şeyleri yaparız. ''Hocam ben o zaman koyun yemek istemiyorum.''''Hocam ben o zaman koyun yemek istemiyorum.'' Sen bilirsin ama senin yaratılışında et yemek de var, ot yemek de var.Sen bilirsin ama senin yaratılışında et yemek de var, ot yemek de var. Allah onları yiyesin diye senin için yaratmış.Allah onları yiyesin diye senin için yaratmış. Sen bir şey yemezsen ölürsün, dünyayı koyunlar kaplar. Nizam böyle. Sen yemezsen kurtlar yer.Sen bir şey yemezsen ölürsün, dünyayı koyunlar kaplar. Nizam böyle. Sen yemezsen kurtlar yer. Bu işin sistemi böyle. Allah'ın müsaade ettiği şeyi yaparız, müsaade etmediği şeyi yapmayız.Bu işin sistemi böyle. Allah'ın müsaade ettiği şeyi yaparız, müsaade etmediği şeyi yapmayız. Küllü mudırrin yuktel. ''Her zararlı mahluk öldürülür.'' Küllü mudırrin yuktel. ''Her zararlı mahluk öldürülür.''

Peki o zararlı mahluku niye yaratmış? Peki o zararlı mahluku niye yaratmış?

Başka bir sebep için yaratmış. O sebebi aşıp da sana doğru geldiği zaman sen onu öldürebilirsin.Başka bir sebep için yaratmış. O sebebi aşıp da sana doğru geldiği zaman sen onu öldürebilirsin. Onun yaratılışının yönü başka. Sana doğru geldiği zaman sen onu öldürürsün.Onun yaratılışının yönü başka. Sana doğru geldiği zaman sen onu öldürürsün. Mesela akrep öldürülür.Mesela akrep öldürülür. Mâlum, hacca gideceklere bir sürü bilgiyi birden vermeye çalıştığın zaman adamın aklı karışıyor.Mâlum, hacca gideceklere bir sürü bilgiyi birden vermeye çalıştığın zaman adamın aklı karışıyor. Bizim hacılardan bir tanesi Arafat'a çıkmış, tabi ihramlı. Büyük bir akrep görmüş. Bizim hacılardan bir tanesi Arafat'a çıkmış, tabi ihramlı. Büyük bir akrep görmüş. ''Öldürülür mü, öldürülmez mi, ihramda yasak mı?'' diye tereddüt etmiş.''Öldürülür mü, öldürülmez mi, ihramda yasak mı?'' diye tereddüt etmiş. Zararlı olduğu için ihramlı iken de öldürülür.Zararlı olduğu için ihramlı iken de öldürülür. Ama millete öldürülür desen de ''Hani canlı öldürülmeyecekti.'' diye hatırında ters kalabiliyor.Ama millete öldürülür desen de ''Hani canlı öldürülmeyecekti.'' diye hatırında ters kalabiliyor. Bir şeyi hatırına iyi yerleştirememişse, o heyecan esnasında yarım bilgiyi karıştırıyor. Bir şeyi hatırına iyi yerleştirememişse, o heyecan esnasında yarım bilgiyi karıştırıyor.

Bizim orada hacı kardeşlerimizden bir tanesi ''Öldürülür mü, öldürülmez mi?'' derken,Bizim orada hacı kardeşlerimizden bir tanesi ''Öldürülür mü, öldürülmez mi?'' derken, akrep yıldırım gibi bir seyirtmiş, bacağına bir vurmuş; ''Feleğimi şaşırdım, bir anda kendimi yerde buldum.'' diyor. akrep yıldırım gibi bir seyirtmiş, bacağına bir vurmuş; ''Feleğimi şaşırdım, bir anda kendimi yerde buldum.'' diyor. Oranın akreplerinin zehri de azılı. Hastaneye kaldırmışlar, serum vermişler.Oranın akreplerinin zehri de azılı. Hastaneye kaldırmışlar, serum vermişler. Ondan sonra getirdiler. Titriyor, ayağı şişmiş. Ondan sonra getirdiler. Titriyor, ayağı şişmiş. Küllü mudirrin yuktelü. ''Zararlı olan her mahlûk öldürülür.'' Zararsızı öldüremezsin.Küllü mudirrin yuktelü. ''Zararlı olan her mahlûk öldürülür.'' Zararsızı öldüremezsin. ''Ben fabrikatörüm, param çok, dürbünlü tüfeğim var, avlanmaya gidiyorum.''''Ben fabrikatörüm, param çok, dürbünlü tüfeğim var, avlanmaya gidiyorum.'' Gıdaya ihtiyacın var mı? ''Yok, spor yapıyoruz.'' Tüfeksiz spor yap, daldaki kuşlardan ne istiyorsun? Can yakıcılık.Gıdaya ihtiyacın var mı? ''Yok, spor yapıyoruz.'' Tüfeksiz spor yap, daldaki kuşlardan ne istiyorsun? Can yakıcılık. Sen bir saçma atıyorsun, bir tanesini öldürüyorsun, üç tanesi yaralı oluyor; günlerce oralarda topal topal dolaşıyor.Sen bir saçma atıyorsun, bir tanesini öldürüyorsun, üç tanesi yaralı oluyor; günlerce oralarda topal topal dolaşıyor. Zararlıyı öldürürsün ama zararlı olmayan şeyi mecbur olmadıkça öldürme.Zararlıyı öldürürsün ama zararlı olmayan şeyi mecbur olmadıkça öldürme. Onu da Allah yaratmış, yaşasın. Ölümü senin elinden olmasın; merhametli olmak gerekiyor. Onu da Allah yaratmış, yaşasın. Ölümü senin elinden olmasın; merhametli olmak gerekiyor.

Ayrıca kâinatın en şereflisi olan insana özel bir merhamet gerekiyor.Ayrıca kâinatın en şereflisi olan insana özel bir merhamet gerekiyor. Kuşlara da merhamet ederiz, leyleklere de merhamet ederiz, kedilere köpeklere de acırız, yaralarını tedavi ederiz; ilaç süreriz, sargı sararız.Kuşlara da merhamet ederiz, leyleklere de merhamet ederiz, kedilere köpeklere de acırız, yaralarını tedavi ederiz; ilaç süreriz, sargı sararız. Ama en çok insana merhamet ederiz. Çünkü insan zübde-i âlemdir, bu kâinatın özetidir, hülasasıdır. Ama en çok insana merhamet ederiz. Çünkü insan zübde-i âlemdir, bu kâinatın özetidir, hülasasıdır. İnsan en kıymetli mahlûktur. İnsana izzet ve hürmet her şeyden fazla gelir. İnsan en kıymetli mahlûktur. İnsana izzet ve hürmet her şeyden fazla gelir. Hatta yine hadîs-i şerîflerde geçiyor. ''İnsanın gönlü Kâbe gibidir.'' Hatta yine hadîs-i şerîflerde geçiyor. ''İnsanın gönlü Kâbe gibidir.'' Mârifetullah dediğimiz ilâhî bilgi; Allah'ı bilme, tanıma orada karar kılıyor.Mârifetullah dediğimiz ilâhî bilgi; Allah'ı bilme, tanıma orada karar kılıyor. Allah'ı bilen insanın gönlü, Kâbe'den daha şerefli oluyor. Allah'ı bilen insanın gönlü, Kâbe'den daha şerefli oluyor. Onu kırmamak gerekiyor, izzet etmek gerekiyor.Onu kırmamak gerekiyor, izzet etmek gerekiyor. Dünyanın neresinde olursa olsun insana yardım etmek gerekiyor, yardımcı olmak gerekiyor.Dünyanın neresinde olursa olsun insana yardım etmek gerekiyor, yardımcı olmak gerekiyor. ''Sınırın burası tamam, öbür tarafı kahrolsun, mahvolsun.'' Olmaz! O da Allah'ın kuludur, yazıktır. ''Sınırın burası tamam, öbür tarafı kahrolsun, mahvolsun.'' Olmaz! O da Allah'ın kuludur, yazıktır.

Somali'de bir zalim idare başa geçmiş, orada alimleri yakmış.Somali'de bir zalim idare başa geçmiş, orada alimleri yakmış. Yirminci yüzyılda alimi yakmış, hala hazmedemiyorum.Yirminci yüzyılda alimi yakmış, hala hazmedemiyorum. ''Bu ne merhametsizlik!'' diye acımamız gerekiyor.''Bu ne merhametsizlik!'' diye acımamız gerekiyor. Dünyanın neresinde olursa olsun mazlumu desteklemeliyiz, zalimi protesto etmeliyiz.Dünyanın neresinde olursa olsun mazlumu desteklemeliyiz, zalimi protesto etmeliyiz. Zalimin zulmüne engel olmaya çalışmalıyız. Zalimin zulmüne engel olmaya çalışmalıyız. Sel, zelzele, yangın veya kıtlık felaketi geçirmiş insanlara da yardım etmeliyiz. Sel, zelzele, yangın veya kıtlık felaketi geçirmiş insanlara da yardım etmeliyiz. Elhamdülillah, Türkiye Allah'ın nimetlerini bol verdiği bir ülke. Elhamdülillah, Türkiye Allah'ın nimetlerini bol verdiği bir ülke. Allah'ın öyle diyarları var ki biz şimdi burada soğutma cihazı çalışırken, gölgeli yerde, kubbenin altında bile Allah'ın öyle diyarları var ki biz şimdi burada soğutma cihazı çalışırken, gölgeli yerde, kubbenin altında bile buram buram terlerken, dışarıda çatır çatır 50 derece 60 derece,buram buram terlerken, dışarıda çatır çatır 50 derece 60 derece, taşın üstüne yumurtayı koyduğun zaman pişecek kadar sıcak olan yerler var. taşın üstüne yumurtayı koyduğun zaman pişecek kadar sıcak olan yerler var. Ayrıca su yok, gıda yok, kuraklıktan toprak çatlamış; insanlar susuzluktan, açlıktan ölüp gidiyorlar,Ayrıca su yok, gıda yok, kuraklıktan toprak çatlamış; insanlar susuzluktan, açlıktan ölüp gidiyorlar, hayvanlar ölüyor, bir deri bir kemik kalıyor. Merhamet etmeliyiz, yardım etmeliyiz.hayvanlar ölüyor, bir deri bir kemik kalıyor. Merhamet etmeliyiz, yardım etmeliyiz. Türkiye'nin de şarkında, garbında nice mazlum insanlar, nice zavallılar var, nice fakirler var. Türkiye'nin de şarkında, garbında nice mazlum insanlar, nice zavallılar var, nice fakirler var.

İnsan şöyle biraz gezmeli.İnsan şöyle biraz gezmeli. Cumartesi, Pazar oldu mu herkes; ''İstanbul'un en sefalı yeri neresi?'' deyip oraya gidiyor.Cumartesi, Pazar oldu mu herkes; ''İstanbul'un en sefalı yeri neresi?'' deyip oraya gidiyor. Bir de; ''İstanbul'un en zavallı yeri neresi?'' diye araştırın da bir Pazar da oraya gidin, bir tatil günü de oraya gidin. Bir de; ''İstanbul'un en zavallı yeri neresi?'' diye araştırın da bir Pazar da oraya gidin, bir tatil günü de oraya gidin. Bir gecekondu muhitinde, bir ara sokakta veya sokaksız yerlerde, aralarda bir dolaşın, çocukların haline bir bakın.Bir gecekondu muhitinde, bir ara sokakta veya sokaksız yerlerde, aralarda bir dolaşın, çocukların haline bir bakın. O donsuz çocuklar, pabuçsuz yavrucuklar; o zavallı, çıbanlı, hastalıklı insanlar.O donsuz çocuklar, pabuçsuz yavrucuklar; o zavallı, çıbanlı, hastalıklı insanlar. O evler, o evlerin içindeki durumlar, anası babası ölmüş yetimler, kocası ölmüş dullar.O evler, o evlerin içindeki durumlar, anası babası ölmüş yetimler, kocası ölmüş dullar. Ne yaparlar; ne yer ne içerler, nasıl yaşarlar. Onları bilenler kimlerdir?Ne yaparlar; ne yer ne içerler, nasıl yaşarlar. Onları bilenler kimlerdir? O caminin imanına gidip bir sorun: ''Acaba bu semtte zekât verebileceğim, hakikaten fakir kim var?'' Merhametli olalım. O caminin imanına gidip bir sorun: ''Acaba bu semtte zekât verebileceğim, hakikaten fakir kim var?'' Merhametli olalım. Allah'ın rahmetine ermenin yolu mahlûkatına merhametli olmaktır.Allah'ın rahmetine ermenin yolu mahlûkatına merhametli olmaktır. İnşaallah bundan sonra, bu hadîs-i şerîfi okuduktan sonra hepimiz merhametin her türüne sahip olarak, bu hususta gayretli oluruz. İnşaallah bundan sonra, bu hadîs-i şerîfi okuduktan sonra hepimiz merhametin her türüne sahip olarak, bu hususta gayretli oluruz.

Üçüncü, 11. hadîs-i şerîf de şöyle: Üçüncü, 11. hadîs-i şerîf de şöyle:

Yekûlü'l-lâhu azze ve celle:Yekûlü'l-lâhu azze ve celle: Mâ gadiptü alâ ehadin gadabî alâ abdin etâ ma'siyeten fe-te'âzamahâ fî cenbi afvîMâ gadiptü alâ ehadin gadabî alâ abdin etâ ma'siyeten fe-te'âzamahâ fî cenbi afvî fe-lev küntü mu'accile'l-ukûbeti ev kâneti'l-aceletü min şe'nî le-acceltühâ li'l-kânitîne mi'r-rahmetîfe-lev küntü mu'accile'l-ukûbeti ev kâneti'l-aceletü min şe'nî le-acceltühâ li'l-kânitîne mi'r-rahmetî ve lev lem erham ibâdî illâ min havfihim mine'l-vukûfi beyne yedeyye le-şekertü zâlike lehüm ve ce'altü sevâbehüm mine'l emni limâ hâfü. ve lev lem erham ibâdî illâ min havfihim mine'l-vukûfi beyne yedeyye le-şekertü zâlike lehüm ve ce'altü sevâbehüm mine'l emni limâ hâfü.

Bu hadîs-i şerîfi Deylemî rivayet etmiş. Şöyle bir mânası var, Allahu âlem:Bu hadîs-i şerîfi Deylemî rivayet etmiş. Şöyle bir mânası var, Allahu âlem: ''Aziz ve Celil olan; ne dilerse yapan, her yerde her şeye hakim ve galip olan,''Aziz ve Celil olan; ne dilerse yapan, her yerde her şeye hakim ve galip olan, azamet ve celal sahibi Allahu Teâlâ hazretleri buyurur ki; azamet ve celal sahibi Allahu Teâlâ hazretleri buyurur ki; bir günah işleyip de, o günahı gözünde büyütüp benim affımın yanında o günahı büyük görüp bir günah işleyip de, o günahı gözünde büyütüp benim affımın yanında o günahı büyük görüp ‘Allah beni affetmez.' sanan insana ettiğim kadar kimseye gazap etmem; en çok ona gazap ederim. ‘Allah beni affetmez.' sanan insana ettiğim kadar kimseye gazap etmem; en çok ona gazap ederim. Eğer ben cezayı hemen verici olsaydım, eğer acele benim şânımdan olsaydı Eğer ben cezayı hemen verici olsaydım, eğer acele benim şânımdan olsaydı ilk önce yaptığı günahtan dolayı benim rahmetimden ümitsizliğe düşmüş olanları, ümidini kesenleri cezalandırırdım. ilk önce yaptığı günahtan dolayı benim rahmetimden ümitsizliğe düşmüş olanları, ümidini kesenleri cezalandırırdım. Eğer ben kullarıma merhamet etmemiş olsaydım, benim huzurumdaki o korkularından dolayı onlara merhamet ederdim. Eğer ben kullarıma merhamet etmemiş olsaydım, benim huzurumdaki o korkularından dolayı onlara merhamet ederdim. Halbuki Allahu Teâlâ hazretleri; sebekat rahmetî ğadabî. ''Rahmetim gazabımı geçti.'' buyuruyor. Erhamü'r-râhimîn olduğunu bildiriyor. Halbuki Allahu Teâlâ hazretleri; sebekat rahmetî ğadabî. ''Rahmetim gazabımı geçti.'' buyuruyor. Erhamü'r-râhimîn olduğunu bildiriyor.

Bu mânaları size sizin anlayacağınız dille, benim anladığım şekilde anlatmaya çalışayım.Bu mânaları size sizin anlayacağınız dille, benim anladığım şekilde anlatmaya çalışayım. Bu hadîs-i şerîfte iki büyük mânevî ve ilâhî kanuna işaret var. Bu hadîs-i şerîfte iki büyük mânevî ve ilâhî kanuna işaret var. Bir kulun günahı, suçu, kabahati, edepsizliği ne kadar çok olursa olsun, Allah affedebilir! Bir kulun günahı, suçu, kabahati, edepsizliği ne kadar çok olursa olsun, Allah affedebilir! Allah'ın affından, rahmetinden ümit kesmek yasaktır! Allah affetmeye kâdirdir, herkesi affeder. Allah'ın affından, rahmetinden ümit kesmek yasaktır! Allah affetmeye kâdirdir, herkesi affeder. ''Ama benim suçum çok büyük, beni affetmez.'' Öyle şey yok! ''Ama benim suçum çok büyük, beni affetmez.'' Öyle şey yok! İşte böyle düşünmek yanlış. Allah suçlunun suçu ne kadar çok olursa olsun affeder.İşte böyle düşünmek yanlış. Allah suçlunun suçu ne kadar çok olursa olsun affeder. Allah, affedilmeyeceğini sanan kimseye kızıyor. En çok ona kızıyor.Allah, affedilmeyeceğini sanan kimseye kızıyor. En çok ona kızıyor. Peygamber Efendimiz bunu neden bildirmiş?Peygamber Efendimiz bunu neden bildirmiş? Hepimiz suçluyuz, günahlıyız, kabahatliyiz, yüzümüz kara. Hepimiz suçluyuz, günahlıyız, kabahatliyiz, yüzümüz kara. Bu gibi kuvvetli hadîs-i şerîfler, kırbaçlar olmasaydı belki ümitsizliğe düşerdik.Bu gibi kuvvetli hadîs-i şerîfler, kırbaçlar olmasaydı belki ümitsizliğe düşerdik. ''Korkmayın! Allah'ın rahmeti geniş.'' demiş oluyor. ''Korkmayın, ümidi kesmeyin.'' ''Korkmayın! Allah'ın rahmeti geniş.'' demiş oluyor. ''Korkmayın, ümidi kesmeyin.''

''Ama çok kabahat ettim hocam.'' ''Ama çok kabahat ettim hocam.''

''Ne kadar edersen et! Anlatamadık mı?''Ne kadar edersen et! Anlatamadık mı? Ne kadar kabahat edersen et, Allah'ın rahmetinden ümidini kesme, korkma! Allah erhamü'r-râhimîndir, bağışlar!'' Ne kadar kabahat edersen et, Allah'ın rahmetinden ümidini kesme, korkma! Allah erhamü'r-râhimîndir, bağışlar!''

Peygamber Efendimiz, bu duyguyu vermek için böyle söylüyor. Peygamber Efendimiz, bu duyguyu vermek için böyle söylüyor.

Korkma, bağışlar.Korkma, bağışlar. Peygamber Efendimiz diyor; ''Rûz-i mahşerde Allahu Teâlâ hazretleri kullarına öyle merhamet edecek,Peygamber Efendimiz diyor; ''Rûz-i mahşerde Allahu Teâlâ hazretleri kullarına öyle merhamet edecek, öyle rahmet ile tecelli edecek, öyle affedecek ki bir ara şeytan bile heveslenecek, şeytan bile ümitlenecek.''öyle rahmet ile tecelli edecek, öyle affedecek ki bir ara şeytan bile heveslenecek, şeytan bile ümitlenecek.'' Ama onu affetmeyecek. Ona lanet etti, huzurundan kovdu.Ama onu affetmeyecek. Ona lanet etti, huzurundan kovdu. O edepsizi cehenneme müstahak kıldı, o ebediyen yanacak.O edepsizi cehenneme müstahak kıldı, o ebediyen yanacak. Rahmetinin tecellisi o kadar çok ki o bile heveslenecek. Rahmetinin tecellisi o kadar çok ki o bile heveslenecek. Onun için; ''Ey ayyaşlar, ey sarhoşlar, ey günahkârlar, ey kumarbazlar, ey katiller, ey hırsızlar,Onun için; ''Ey ayyaşlar, ey sarhoşlar, ey günahkârlar, ey kumarbazlar, ey katiller, ey hırsızlar, ey arzızlar, ey edepsizler, ey küçüklü büyüklü, geceli gündüzlü günah işlemiş olan, içinde bu günahın acısı ile yanıp duran Allah'ın kulları! ey arzızlar, ey edepsizler, ey küçüklü büyüklü, geceli gündüzlü günah işlemiş olan, içinde bu günahın acısı ile yanıp duran Allah'ın kulları! Ümitsizliğe düşmeyin, ıslah olun! Allah günahları bağışlar, affeder.''Ümitsizliğe düşmeyin, ıslah olun! Allah günahları bağışlar, affeder.'' Affetmek O'nun o kadar önem verdiği bir şey ki affından ümit kesene gazap ediyor.Affetmek O'nun o kadar önem verdiği bir şey ki affından ümit kesene gazap ediyor. Anlatılmak istenen konunun birisi bu. Ümit kesmeyeceğiz.Anlatılmak istenen konunun birisi bu. Ümit kesmeyeceğiz. Ümit kesmek yasak ve günah. Suçun ne kadar çok olursa olsun Allah'tan ümit kesmek yok. Ümit kesmek yasak ve günah. Suçun ne kadar çok olursa olsun Allah'tan ümit kesmek yok.

Kimisi bana anlatamıyor da; ''Hocam'' diyor. ''Benim şimdiki halime bakma, eskiden çok fena bir insandım.Kimisi bana anlatamıyor da; ''Hocam'' diyor. ''Benim şimdiki halime bakma, eskiden çok fena bir insandım. Şu haltı karıştırmıştım, şu naneyi yemiştim.'' Tamam, biliyorum fena. İsterse söylemesin. Şu haltı karıştırmıştım, şu naneyi yemiştim.'' Tamam, biliyorum fena. İsterse söylemesin. Söylemesine de lüzum yok. Allah affeder. Söylemesine de lüzum yok. Allah affeder. ''Yâ Rabbi! Can u gönülden tevbe ediyorum, affet beni. ''Yâ Rabbi! Can u gönülden tevbe ediyorum, affet beni. Çok edepsizlik ettim, çok fena yaptım, yapmamam gerekiyordu, affet yâ Rabbi!'' diye tevbe etti mi, Allah affeder.Çok edepsizlik ettim, çok fena yaptım, yapmamam gerekiyordu, affet yâ Rabbi!'' diye tevbe etti mi, Allah affeder. Can u gönülden bir daha yapmamaya azmetti mi, ihlâs ile tevbe etti mi Allah affeder. Can u gönülden bir daha yapmamaya azmetti mi, ihlâs ile tevbe etti mi Allah affeder.

''Hocam, ben böyle bir tevbe ile tevbe etmiştim, yapmayacağıma söz vermiştim ama''Hocam, ben böyle bir tevbe ile tevbe etmiştim, yapmayacağıma söz vermiştim ama yine bir akşam arkadaşlarım beni kandırdı, bir edepsizlik daha yaptım.'' yine bir akşam arkadaşlarım beni kandırdı, bir edepsizlik daha yaptım.''

Tevbenden sonra yine tevbe et. Çünkü kullar tevbe ettikçe Allah affediyor.Tevbenden sonra yine tevbe et. Çünkü kullar tevbe ettikçe Allah affediyor. Tevbede pişmanlık şarttır, bir daha işlememeye azmetmek şarttır.Tevbede pişmanlık şarttır, bir daha işlememeye azmetmek şarttır. Bir daha işlemeyi aklında tutup da; ''Ben şimdi bir tevbe edeyim ama nasıl olsa yine yaparım.Bir daha işlemeyi aklında tutup da; ''Ben şimdi bir tevbe edeyim ama nasıl olsa yine yaparım. Nasıl olsa hoca da müsaade etti, ‘yine tevbe et' dedi, yine tevbe ederim.'' demek olmaz. Nasıl olsa hoca da müsaade etti, ‘yine tevbe et' dedi, yine tevbe ederim.'' demek olmaz. Öyle şey yok! Allah her şeyi biliyor, kalpleri biliyor.Öyle şey yok! Allah her şeyi biliyor, kalpleri biliyor. Allah'ın şamarına uğrar insan, ne olacağı belli olmaz. Bazen büyük felaketler pat diye gelir.Allah'ın şamarına uğrar insan, ne olacağı belli olmaz. Bazen büyük felaketler pat diye gelir. Bakıyorsun adam kahveye girmiş; bir doğal afet geliyor.Bakıyorsun adam kahveye girmiş; bir doğal afet geliyor. Maçka'da heyelan oldu; Allah dağı başlarına geçirmedi mi?Maçka'da heyelan oldu; Allah dağı başlarına geçirmedi mi? O kahveye girmiş insanların hâlet-i rûhiyesini bir düşünün. O kahveye girmiş insanların hâlet-i rûhiyesini bir düşünün. Kahveye girdiler, belki televizyon seyrediyorlardı, belki münasebetsiz şeyler konuşuyorlardı; ne oluyordu, bilmiyoruz ki.Kahveye girdiler, belki televizyon seyrediyorlardı, belki münasebetsiz şeyler konuşuyorlardı; ne oluyordu, bilmiyoruz ki. Belki televizyonda bir şarkıcı şarkı söylüyordu, belki bir dansöz göbek dansı, oryantal danslar yapıyordu.Belki televizyonda bir şarkıcı şarkı söylüyordu, belki bir dansöz göbek dansı, oryantal danslar yapıyordu. Küt! Koca bir dağ, insanın tepesine geçebiliyor; belli olmaz. Küt! Koca bir dağ, insanın tepesine geçebiliyor; belli olmaz.

Güney Amerika'da bir yanardağ patladı, bir kasaba lavlar altında kaldı.Güney Amerika'da bir yanardağ patladı, bir kasaba lavlar altında kaldı. Allah'ın cezası nasıl gelecek, ne zaman gelecek bilinmez, onun için daima titreyip, edepli olmak gerekiyor.Allah'ın cezası nasıl gelecek, ne zaman gelecek bilinmez, onun için daima titreyip, edepli olmak gerekiyor. Kullar tevbe ediyor; ihlâsla, yapmamaya niyet ederek tevbe ediyor da ondan sonraKullar tevbe ediyor; ihlâsla, yapmamaya niyet ederek tevbe ediyor da ondan sonra şeytan zayıflığından dolayı onu yine kandırıyor, yine bir hata ediyor. Allah yine affeder.şeytan zayıflığından dolayı onu yine kandırıyor, yine bir hata ediyor. Allah yine affeder. İnsanoğlu bu hataları yapıyor. Bazı kimseler böyle oluyor. Asıl olan yapmamaya azmetmek.İnsanoğlu bu hataları yapıyor. Bazı kimseler böyle oluyor. Asıl olan yapmamaya azmetmek. Ama yapmamaya azmettiği halde yine bir hata etmişse yine tevbe etsin, Allah yine bağışlar.Ama yapmamaya azmettiği halde yine bir hata etmişse yine tevbe etsin, Allah yine bağışlar. Niyeti iyi olmak şartıyla yine bağışlar.Niyeti iyi olmak şartıyla yine bağışlar. Yalnız bir taraftan da, ''Ben niye bu tevbemde karar kılamıyorum, bunun bir çaresini bulayım.'' diye çare araması gerekiyor. Yalnız bir taraftan da, ''Ben niye bu tevbemde karar kılamıyorum, bunun bir çaresini bulayım.'' diye çare araması gerekiyor. Çünkü o zayıflık bir gün onu perişan eder. Çünkü o zayıflık bir gün onu perişan eder.

Tevbe ediyor, günaha düşüyor; bir gün sille gelir, pattadak ezilir, bir yerde belasını bulur.Tevbe ediyor, günaha düşüyor; bir gün sille gelir, pattadak ezilir, bir yerde belasını bulur. Ona da dikkat etmek gerekiyor. Ona da dikkat etmek gerekiyor. Allah'tan korkmak, O'ndan yardım istemek, O'na ihtiyacını arz etmek gerekiyor.Allah'tan korkmak, O'ndan yardım istemek, O'na ihtiyacını arz etmek gerekiyor. ''Yâ Rabbi! Zayıfım, işte görüyorsun. ''Yâ Rabbi! Zayıfım, işte görüyorsun. Sana candan tevbe ettim; şeytan yine kandırdı, nefsim yine kandırdı.Sana candan tevbe ettim; şeytan yine kandırdı, nefsim yine kandırdı. Bana yardım et, şu melunu yeneyim yâ Rabbi! Şu şeytana maskara olmayayım yâ Rabbi! Bana yardım et, şu melunu yeneyim yâ Rabbi! Şu şeytana maskara olmayayım yâ Rabbi! Bana günahı işlettirdikten sonra kim bilir belki de karşıma geçip kıs kıs gülüyordur bu mel'un; Bana günahı işlettirdikten sonra kim bilir belki de karşıma geçip kıs kıs gülüyordur bu mel'un; bana bu düşmanı güldürtme yâ Rabbi!'' diye, yine Allah'a sığınmak gerekiyor. bana bu düşmanı güldürtme yâ Rabbi!'' diye, yine Allah'a sığınmak gerekiyor. Bu hadîs-i şerîften çıkacak ana fikir bu. Günahkârız. Bu hadîs-i şerîften çıkacak ana fikir bu. Günahkârız. Kimisi kendisini salıveriyor; ''Artık ben battım, battı balık yan gider.Kimisi kendisini salıveriyor; ''Artık ben battım, battı balık yan gider. Artık ben ıslah olmam.'' diyor, bir perişanlık içinde günaha devam ediyor.Artık ben ıslah olmam.'' diyor, bir perişanlık içinde günaha devam ediyor. ''Bitmişim hocam, benim hayatım mahvolmuş. Beni boş ver, kurtarmaya çalışma.'' diyor.''Bitmişim hocam, benim hayatım mahvolmuş. Beni boş ver, kurtarmaya çalışma.'' diyor. Olmaz, ''bitmişim'' diye bir şey yok. ''Allah affedebilir.'' diyeceğiz, bu rahmeti düşüneceğiz ama gazabından da korkacağız.Olmaz, ''bitmişim'' diye bir şey yok. ''Allah affedebilir.'' diyeceğiz, bu rahmeti düşüneceğiz ama gazabından da korkacağız. Allah'ın işi oyuna gelmez, tevbesi de oyuna gelmez. Biz iyi niyetle tevbe edeceğiz, bir daha hiç yapmamaya azmedeceğiz. Allah'ın işi oyuna gelmez, tevbesi de oyuna gelmez. Biz iyi niyetle tevbe edeceğiz, bir daha hiç yapmamaya azmedeceğiz.

Hadîs-i şerîfin öbür tarafındaki mâna da; Hadîs-i şerîfin öbür tarafındaki mâna da; ''Mahşer günü olduğu zaman kullar; Allahu Teâlâ hazretlerinin huzurunda, divanda diz çöküp başları öne eğik duracaklar, elli bin yıl bekleyecekler.'' ''Mahşer günü olduğu zaman kullar; Allahu Teâlâ hazretlerinin huzurunda, divanda diz çöküp başları öne eğik duracaklar, elli bin yıl bekleyecekler.''

Burada birazcık tere tahammül edemiyoruz; cübbenin altında gömleğim sırılsıklam.Burada birazcık tere tahammül edemiyoruz; cübbenin altında gömleğim sırılsıklam. Sizin de öyle, alnınızdan terler fışkırıyor; görüyorum. Sizin de öyle, alnınızdan terler fışkırıyor; görüyorum. Biz şurada gölgede bile birazcık tere tahammül edemiyoruz.Biz şurada gölgede bile birazcık tere tahammül edemiyoruz. Güneş mahşer halkının tepesine yaklaştırılacak, güneşten beyinleri kaynayacak.Güneş mahşer halkının tepesine yaklaştırılacak, güneşten beyinleri kaynayacak. Terleri yetmiş arşın toprağa işleyecek. Aşağıya doğru ve kulakları hizasına kadar ter çıkacak.Terleri yetmiş arşın toprağa işleyecek. Aşağıya doğru ve kulakları hizasına kadar ter çıkacak. Kimisinin dudakları hizasına çıkacak kimisinin ağızlarını gemleyecek; öyle ter boşanacak. Kimisinin dudakları hizasına çıkacak kimisinin ağızlarını gemleyecek; öyle ter boşanacak. Elli bin yıl bekleşecekler. Buna ''Arasat'ta vukuf'' deniyor. Elli bin yıl bekleşecekler. Buna ''Arasat'ta vukuf'' deniyor. Arasat meydanında, Allahu Teâlâ hazretlerinin, huzur-u rabbi'l-izzetinde divana durmak; zor, uzun, korkunç, sıkıntılı, cefalı bir bekleyiştir.Arasat meydanında, Allahu Teâlâ hazretlerinin, huzur-u rabbi'l-izzetinde divana durmak; zor, uzun, korkunç, sıkıntılı, cefalı bir bekleyiştir. Bu bekleyiş çok acı, çok zor bir bekleyiş, bundan çok korkmamız gerekiyor. Bu bekleyiş çok acı, çok zor bir bekleyiş, bundan çok korkmamız gerekiyor.

Peygamber Efendimiz'in bazı hadîs-i şerîflerinde bildiriliyor;Peygamber Efendimiz'in bazı hadîs-i şerîflerinde bildiriliyor; Allah'ın bazı has kulları bu tehlikeli, uzun, sıkıntılı bekleyişten mahfuz olacak,Allah'ın bazı has kulları bu tehlikeli, uzun, sıkıntılı bekleyişten mahfuz olacak, Allah onları Arş-ı âlâ'nın gölgesinde oturtacak, nurdan minberlerde safa sürecekler,Allah onları Arş-ı âlâ'nın gölgesinde oturtacak, nurdan minberlerde safa sürecekler, elli bin yıllık zaman onlara bir namaz kılımı kadar kolay bir vakit gibi gelecek.elli bin yıllık zaman onlara bir namaz kılımı kadar kolay bir vakit gibi gelecek. Allah onlara, o bahtiyarlara mahşer gününün sıkıntılarını duyurmayacak. Kim onlar?Allah onlara, o bahtiyarlara mahşer gününün sıkıntılarını duyurmayacak. Kim onlar? Seb'atün yüzılluhümü'l-lâhu tahte zılli arşihî yevme lâ zılle illâ zılluhû.Seb'atün yüzılluhümü'l-lâhu tahte zılli arşihî yevme lâ zılle illâ zılluhû. ''Arş-ı âlâ'sının gölgesinden başka gölgenin olmadığı o günde, Allah yedi sınıf insanı Arş-ı âlâ'sının gölgesinde gölgelendirecek: ''Arş-ı âlâ'sının gölgesinden başka gölgenin olmadığı o günde, Allah yedi sınıf insanı Arş-ı âlâ'sının gölgesinde gölgelendirecek: Bir, adaletli idareci. İki; gençliğinden beri ibadette, taatte hep devam etmiş olan; günahlara bakmadan, bulaşmadan yaşamış olan kimse.'' Bir, adaletli idareci. İki; gençliğinden beri ibadette, taatte hep devam etmiş olan; günahlara bakmadan, bulaşmadan yaşamış olan kimse.''

İçinizde gençler var, Allah razı olsun.İçinizde gençler var, Allah razı olsun. Bu istikrarlı hallerine böyle devam ederlerse o zümreden olabilirler. Bu istikrarlı hallerine böyle devam ederlerse o zümreden olabilirler. ''Üç; aklı fikri ibadette, mescidde olan ibadet düşkünü insan. ''Üç; aklı fikri ibadette, mescidde olan ibadet düşkünü insan. Dört; birbirlerini Allah rızası için sevip Allah rızası için buluşan, Allah rızası için birbirini severek ayrılan kardeşler.Dört; birbirlerini Allah rızası için sevip Allah rızası için buluşan, Allah rızası için birbirini severek ayrılan kardeşler. Beş; sadaka verirken sağ elinin verdiğini sol eli bile duymayacak kadar gizli veren; gösterişten uzak, hayır yapıcı, hayır sahipleri. Beş; sadaka verirken sağ elinin verdiğini sol eli bile duymayacak kadar gizli veren; gösterişten uzak, hayır yapıcı, hayır sahipleri. Altı; kendisini namussuzluk işlerine, günah işlerine, fuhşiyata, zinaya sevk edecek,Altı; kendisini namussuzluk işlerine, günah işlerine, fuhşiyata, zinaya sevk edecek, davet edecek şeyler olsa, hatta çok zengin, çok mevki sahibi, çok güzel bir kadın kendisini davet etse bile, davet edecek şeyler olsa, hatta çok zengin, çok mevki sahibi, çok güzel bir kadın kendisini davet etse bile, ‘Ben Allah'tan korkarım.' deyip, kendisine hâkim olabilen günaha düşmeyen insan.‘Ben Allah'tan korkarım.' deyip, kendisine hâkim olabilen günaha düşmeyen insan. Yedi; tenhalarda Allah'ı zikredip, gözyaşı döküp, Allah Allah diyen kimseler.'' Yedi; tenhalarda Allah'ı zikredip, gözyaşı döküp, Allah Allah diyen kimseler.''

Bunların içinden hangisi bizim sıfatımıza uyuyor, düşünün.Bunların içinden hangisi bizim sıfatımıza uyuyor, düşünün. Şunlar uyuyor ki; biz birbirimizin ihvanıyız, kardeşleriyiz.Şunlar uyuyor ki; biz birbirimizin ihvanıyız, kardeşleriyiz. Eğer biz bu kardeşliği candan yaparsak, candan ihvan olabilirsek, hakiki kardeş olabilirsek Arş-ı âlâ'nın gölgesinde gölgelenebiliriz. Eğer biz bu kardeşliği candan yaparsak, candan ihvan olabilirsek, hakiki kardeş olabilirsek Arş-ı âlâ'nın gölgesinde gölgelenebiliriz. Eğer zikrimizi güzel yaparsak; geceleri, gündüzleri, tenhalarda, Allah Allah diyerek gözyaşı dökersek,Eğer zikrimizi güzel yaparsak; geceleri, gündüzleri, tenhalarda, Allah Allah diyerek gözyaşı dökersek, bizi de Allahu Teâlâ hazretleri Arş'ının gölgesinde gölgelendirir.bizi de Allahu Teâlâ hazretleri Arş'ının gölgesinde gölgelendirir. Dileriz ki Rabbimiz bizi, Arş-ı âlâ'nın gölgesinde gölgelendirdiği bahtiyarların arasına katsın, onlardan eylesin.Dileriz ki Rabbimiz bizi, Arş-ı âlâ'nın gölgesinde gölgelendirdiği bahtiyarların arasına katsın, onlardan eylesin. Şimdi oradaki bekleyişin çok zor olmasından ve oradaki müthiş bir korkuya kapılacağındanŞimdi oradaki bekleyişin çok zor olmasından ve oradaki müthiş bir korkuya kapılacağından müslümanlar o korkudan dolayı eğer Allah'ın hiç başka rahmeti olmasa oradaki bekleyişlerindeki korkularından dolayımüslümanlar o korkudan dolayı eğer Allah'ın hiç başka rahmeti olmasa oradaki bekleyişlerindeki korkularından dolayı onların karşılığı olarak mukabiliyle Allah, o korkularına karşılık onları dârusselâmı olan cennetine dahil edecek. onların karşılığı olarak mukabiliyle Allah, o korkularına karşılık onları dârusselâmı olan cennetine dahil edecek.

Arasat meydanındaki o bekleyişin mukabilinde sevgili kullarını cennetine sokacak,Arasat meydanındaki o bekleyişin mukabilinde sevgili kullarını cennetine sokacak, merhamet edecek, başka hiç merhamet olmasa orada bulunduklarının çektiğinin karşılığı olarak cennetine koyacak. merhamet edecek, başka hiç merhamet olmasa orada bulunduklarının çektiğinin karşılığı olarak cennetine koyacak. Yani oradaki bekleyiş zor olacak ama oradaki bekleyişten sonra mü'minler Allah'ın huzuruna gelecekler. Yani oradaki bekleyiş zor olacak ama oradaki bekleyişten sonra mü'minler Allah'ın huzuruna gelecekler.

Muhterem kardeşlerim! Muhterem kardeşlerim!

Hadîs-i şerîfleri insan dikkatli bir şekilde okursa görülür ki aslında cehenneme girmek girmek çok zordur.Hadîs-i şerîfleri insan dikkatli bir şekilde okursa görülür ki aslında cehenneme girmek girmek çok zordur. Çünkü cennete girmenin yolları çok fazla ve çok kolay.Çünkü cennete girmenin yolları çok fazla ve çok kolay. Bakıyorsun; ah böyle bir cennete girecek bir insan; girdik gitti, garanti cennet diyecek gibi oluyor insan.Bakıyorsun; ah böyle bir cennete girecek bir insan; girdik gitti, garanti cennet diyecek gibi oluyor insan. O bakımdan cehenneme girmek zor. Fakat biz insanoğulları çok edepsiz mahluklarız.O bakımdan cehenneme girmek zor. Fakat biz insanoğulları çok edepsiz mahluklarız. Cennete girelim diye böyle sevk edildiğimiz haldeCennete girelim diye böyle sevk edildiğimiz halde ''Bu tarafa gidin be mübarekler, cennet bu tarafta…'' dememize rağmen ''Bu tarafa gidin be mübarekler, cennet bu tarafta…'' dememize rağmen yok ayak altından kaçıp koltuk altından sıyrılıp ille cehenneme balıklama atlamak gibi bir halimiz var.yok ayak altından kaçıp koltuk altından sıyrılıp ille cehenneme balıklama atlamak gibi bir halimiz var. Zorla, ''İlle o tarafa gideceğim!'' diye bir hal var insanoğullarında; hayret edici bir şey. Zorla, ''İlle o tarafa gideceğim!'' diye bir hal var insanoğullarında; hayret edici bir şey.

Mü'min misin? Mü'minim. Mü'min misin? Mü'minim.

Cennetin varlığına inanıyor musun? Cennetin varlığına inanıyor musun?

İnanıyorum. Elbette. İnanıyorum. Elbette.

Niye cehennemden kaçınmasın? Niye cennete çalışmasın?Niye cehennemden kaçınmasın? Niye cennete çalışmasın? Akıl almaz, bu zamanın insanlarını akıl almaz. Akıl almaz, bu zamanın insanlarını akıl almaz. Hadi zamane insanının işi böyle, hiç düşünmemesini birazcık anladık da mü'minleri anlayamadık.Hadi zamane insanının işi böyle, hiç düşünmemesini birazcık anladık da mü'minleri anlayamadık. Mü'min ama cehennemden kaçınmıyor, cennete gitmeye şevk göstermiyor. Mü'min ama cehennemden kaçınmıyor, cennete gitmeye şevk göstermiyor.

Allah şuur versin. Şuur vermeden insan mantar gibi bir şey oluyor. Hiç bir şey olmaz. Allah şuur versin. Şuur vermeden insan mantar gibi bir şey oluyor. Hiç bir şey olmaz.

Konuşma Hakkında
Tema 1
Tema 2