Namaz Vakitleri

9 Zilka'de 1445
17 Mayıs 2024
İmsak
03:50
Güneş
05:37
Öğle
13:06
İkindi
17:01
Akşam
20:24
Yatsı
22:04
Detaylı Arama

Mehmed Zahid Kotku: Bir Mürşid-i Kâmil'in İzinde İlahi Aşk ve Sevgi

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

29 Cemâziye'l-Evvel 1414 / 14.11.1993

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi’miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN, muhtelif sempozyum ve anma programlarında pek çok muhterem zat hakkında konuşmalar yapmıştır.

Hakkında konuşma yaptığı kimseler arasında Hz. Ali (r.a.), Ebû Eyyûb el-Ensârî (r.a.), İmâm-ı Âzam, Ahmed-i Yesevî, Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî, Hacı Bektâş-ı Velî ve Yunus Emre vardır.

Hatırasına sempozyum ve çeşitli programlar tertip ettirdiği şahsiyetler arasında Hocamız Mehmed Zahid-i Bursevî (Mehmed Zahid KOTKU) hazretlerinin yanı sıra Ahmed-i Yesevî, Ahmed Ziyâüddîn-i Gümüşhânevî, Zâhid-i Kevserî, Çırpılarlı Ali Efendi, Necip Fazıl Kısakürek ve Ali Yakup Cenkçiler de bulunmaktadır.

Konuşma Metni

es-Selâmü aleyküm ve rahmetullâh... es-Selâmü aleyküm ve rahmetullâh...

Allah hepinizden razı olsun. Bizi bu önemli günümüzde şerefyâb ettiniz. Memnun ve mesrur eylediniz.Allah hepinizden razı olsun. Bizi bu önemli günümüzde şerefyâb ettiniz. Memnun ve mesrur eylediniz. Allah da sizi dünyada, âhirette saadet ve selamete erdirsin. Allah da sizi dünyada, âhirette saadet ve selamete erdirsin.

İnsanlar arasında kuvvetli bağlar, ilişkiler oluyor. Bu ilişkilerin kadın ile erkek arasındakiİnsanlar arasında kuvvetli bağlar, ilişkiler oluyor. Bu ilişkilerin kadın ile erkek arasındaki kuvvetli duygular şeklinde olanını; kuvvetli meyli, muhabbeti, aşkı herkes biliyor ve tabiî karşılıyor.kuvvetli duygular şeklinde olanını; kuvvetli meyli, muhabbeti, aşkı herkes biliyor ve tabiî karşılıyor. Fakat bunun dışında bunun kadar kuvvetli, Fakat bunun dışında bunun kadar kuvvetli, bundan daha kuvvetli muhakkak başka duygular ve sevgiler de var. bundan daha kuvvetli muhakkak başka duygular ve sevgiler de var.

Mâlum-u âlileri, büyüklerimiz aşkı, aşk-ı hakikî ve aşk-ı mecâzî olarak ikiye ayırmışlar.Mâlum-u âlileri, büyüklerimiz aşkı, aşk-ı hakikî ve aşk-ı mecâzî olarak ikiye ayırmışlar. Hakiki aşkı,"Allahu Teâlâ hazretlerine karşı duyulan saygı ve sevgi" diye tarif etmişler.Hakiki aşkı,"Allahu Teâlâ hazretlerine karşı duyulan saygı ve sevgi" diye tarif etmişler. Çünkü her güzelliğin mucidi, hâlıkı O'dur. Her güzelliğin sahibi O'dur. Esmâ-i Hüsnâ O'nundur. Çünkü her güzelliğin mucidi, hâlıkı O'dur. Her güzelliğin sahibi O'dur. Esmâ-i Hüsnâ O'nundur. Bütün varlığımız O'nundur. Bütün nimetler O'nundur. Bütün iyilikler O'ndandır. Bütün varlığımız O'nundur. Bütün nimetler O'nundur. Bütün iyilikler O'ndandır. Bütün sevgiler de O'na şâyestedir ve O'nadır. İstesek de istemesek de sevgilerimizin müntehası O'dur. Bütün sevgiler de O'na şâyestedir ve O'nadır. İstesek de istemesek de sevgilerimizin müntehası O'dur.

Ama insanlar bu hakiki aşka ulaşamadan yollarda yorulup kalabiliyorlar.Ama insanlar bu hakiki aşka ulaşamadan yollarda yorulup kalabiliyorlar. Asıl maksada ulaşamadan küçük sevgilerle oyalanıp yolda kalabiliyorlar. Asıl maksada ulaşamadan küçük sevgilerle oyalanıp yolda kalabiliyorlar.

Allah celle celâlüh sevilince O'nun en sevgili kulu olan Muhammed-i Mustafâ'sıda en sevilen insandır,Allah celle celâlüh sevilince O'nun en sevgili kulu olan Muhammed-i Mustafâ'sıda en sevilen insandır, hiç şüphe yok... Madem ki Allahu Teâlâ hazretleri o Resûl-ü emcedi, Nebiy-yi ekremi Habibullah eylemiş, hiç şüphe yok... Madem ki Allahu Teâlâ hazretleri o Resûl-ü emcedi, Nebiy-yi ekremi Habibullah eylemiş, kendisinin habibi kılmış; elbette öyledir. İnsanların en güzeli, en sevilmeye layık olanı odur.kendisinin habibi kılmış; elbette öyledir. İnsanların en güzeli, en sevilmeye layık olanı odur. Zaten muasırları, onu gören insanlarda öyle demişlerdir.Zaten muasırları, onu gören insanlarda öyle demişlerdir. Rüyada görenler de öyle hayran olmuşlardır, sonradan görenlerde... Rüyada görenler de öyle hayran olmuşlardır, sonradan görenlerde...

Hz. Ali Efendimiz radıyallahu anh ve kerremallâhu veche'nin rivayetinde şu cümle yer alır: Hz. Ali Efendimiz radıyallahu anh ve kerremallâhu veche'nin rivayetinde şu cümle yer alır:

Men reâhu bedîheten hâbehû.Men reâhu bedîheten hâbehû. Ve men hâletehû ma'rifeten ehabbehûve yekûlu nâituhû lem erâ kablehû ve lâ ba'dehû mislehû. Ve men hâletehû ma'rifeten ehabbehûve yekûlu nâituhû lem erâ kablehû ve lâ ba'dehû mislehû.

Onu ilk önce gören Resûlullah Efendimiz'inheybetinin muazzamlığı karşısında erirdi.Onu ilk önce gören Resûlullah Efendimiz'inheybetinin muazzamlığı karşısında erirdi. Hatta bir çok kimse yüzüne bakamazdı. Sahâbe-i kirâmdan öyle kimseler vardıkiHatta bir çok kimse yüzüne bakamazdı. Sahâbe-i kirâmdan öyle kimseler vardıki "Resûlullah'a olan saygımdan, iclâlimden yüzüne doya doya bakamadım." demiştir. "Resûlullah'a olan saygımdan, iclâlimden yüzüne doya doya bakamadım." demiştir.

Herkes o güneşe bakamazdı...Gözler tahammül edemezdi, güneşler güneşine...Ama Resûlullah'ın meclisineHerkes o güneşe bakamazdı...Gözler tahammül edemezdi, güneşler güneşine...Ama Resûlullah'ın meclisine devam edince,hayatının içindeki çeşitli güzel davranışlarını görünce sevmemek mümkün olmazdı. devam edince,hayatının içindeki çeşitli güzel davranışlarını görünce sevmemek mümkün olmazdı.

Vemen hâletehû ma'rifeten. Yakından tanıyan kimseler muhakkak,ehabbehu, severdi. Vemen hâletehû ma'rifeten. Yakından tanıyan kimseler muhakkak,ehabbehu, severdi.

En azılı düşmanları bile sevmişlerdir. Sevgisinin karşısında uzun zaman tahammül etmek mümkün değildir.En azılı düşmanları bile sevmişlerdir. Sevgisinin karşısında uzun zaman tahammül etmek mümkün değildir. Onun cemali karşısında uzun zaman mukavemet edebilmek mümkün değildir. Bütün mukavemetOnun cemali karşısında uzun zaman mukavemet edebilmek mümkün değildir. Bütün mukavemet duvarları yıkılmıştır ve teslim olmuşlardır. Allah nasip etmişse sahabesi olmuşlardır. duvarları yıkılmıştır ve teslim olmuşlardır. Allah nasip etmişse sahabesi olmuşlardır.

Allah Resûlü'ne olan sevgi Allah'ın Resûlü'nün varislerinede devam ediyor.Allah Resûlü'ne olan sevgi Allah'ın Resûlü'nün varislerinede devam ediyor. Allahu Teâlâ hazretleri bir kulunu sevdimi başka insanlarada onu sevdiriyor. Allahu Teâlâ hazretleri bir kulunu sevdimi başka insanlarada onu sevdiriyor. Galiba Resûlullah'a karşı olan o muhabbettende Resûlullah'ın o hakiki varislerine; ulemâ-i muhakkıkîn,Galiba Resûlullah'a karşı olan o muhabbettende Resûlullah'ın o hakiki varislerine; ulemâ-i muhakkıkîn, meşâyih-i vâsilîn ve mürşidîn-i kâmilîne miras geliyor. meşâyih-i vâsilîn ve mürşidîn-i kâmilîne miras geliyor.

Bizim [Mehmed Zahid] Hocamız'a bağlılığımızında sebebi bu olsa gerektir. Biliyoruz beşer beşerdir.Bizim [Mehmed Zahid] Hocamız'a bağlılığımızında sebebi bu olsa gerektir. Biliyoruz beşer beşerdir. Elbette çizgisi odur. Fakat insan babasını sevince mâzurdur. Ama hocası babasındanda önde gelir.Elbette çizgisi odur. Fakat insan babasını sevince mâzurdur. Ama hocası babasındanda önde gelir. Çünkü baba insanı dünya gâileleri karşısında himaye eder, korur, kollar. Ama hoca insanıÇünkü baba insanı dünya gâileleri karşısında himaye eder, korur, kollar. Ama hoca insanı cennete götürmeye çalışır. Âhiret musibetlerinin etrafından defolmasına cennete götürmeye çalışır. Âhiret musibetlerinin etrafından defolmasına ,onun ebedî saadete ermesine gayret eder. O halde mürşid-i kâmiller babalardan,onun ebedî saadete ermesine gayret eder. O halde mürşid-i kâmiller babalardan daha çok seviliyor ve sevilmiştir. Fidâke ebî ve ümmî denilmiştir. "Annem, babam dahi sana feda olsun!"daha çok seviliyor ve sevilmiştir. Fidâke ebî ve ümmî denilmiştir. "Annem, babam dahi sana feda olsun!" Çünkü insan bir şeyi sabit bir şeyle ispat eder. Çünkü insan bir şeyi sabit bir şeyle ispat eder.

"Ben seni seviyorum." "Ben seni seviyorum."

Ne kadar seviyorsun? Ne kadar seviyorsun?

Anne, baba ne kadar sevilir? Anne, baba ne kadar sevilir?

Çok sevilir. Sebeb-i hayatıdır. Anne, baba eşi emsali olmayan, sâniyesi,Çok sevilir. Sebeb-i hayatıdır. Anne, baba eşi emsali olmayan, sâniyesi, ikincisi olmayan varlıklardır;çok sevilir. ikincisi olmayan varlıklardır;çok sevilir.

O halde,"Seni o kadar seviyorum ki fidâke ebî ve ümmî,O halde,"Seni o kadar seviyorum ki fidâke ebî ve ümmî, annemde babamda sana kurban olsun, feda olsun!" deniliyor. annemde babamda sana kurban olsun, feda olsun!" deniliyor.

Bu sevgiyi tasavvufî neşeyi görmemiş, tatmamış insanlar anlayamıyor ve yadırgıyor,Bu sevgiyi tasavvufî neşeyi görmemiş, tatmamış insanlar anlayamıyor ve yadırgıyor, garipsiyor. Hatta "şirktir, vesairedir..." diye ileri geri sözler de söylüyorlar. garipsiyor. Hatta "şirktir, vesairedir..." diye ileri geri sözler de söylüyorlar.

Allah bu güzel duyguya şirk damgasını vurmaya razı olmaz. Allah bu güzel duyguya şirk damgasını vurmaya razı olmaz.

Bu güzel bir duygudur. Allahu Teâlâ hazretleri insanların birbirlerini sevmesini emrediyor.Bu güzel bir duygudur. Allahu Teâlâ hazretleri insanların birbirlerini sevmesini emrediyor. Ulemâya hürmet etmeyi emrediyor. Ulemâya hürmet etmeyi emrediyor.

Çok yanlıştır. Çok derin bir anlayışsızlıktır. Bu sevgiyi anlayabilmesi lazım. Çok yanlıştır. Çok derin bir anlayışsızlıktır. Bu sevgiyi anlayabilmesi lazım.

Bir kadına karşı bir aşk anlaşılıyor da bir hocaya karşı bir talebenin sevgisi anlaşılmaz mı?Bir kadına karşı bir aşk anlaşılıyor da bir hocaya karşı bir talebenin sevgisi anlaşılmaz mı? Mazur görülmez mi? Mazur görülmez mi?

Divânerâ kalem nîst diye bir ilâhi var. Divâneye hüküm yoktur, mahkemeye çekilip de sorgu sual edilmezDivânerâ kalem nîst diye bir ilâhi var. Divâneye hüküm yoktur, mahkemeye çekilip de sorgu sual edilmez çünkü mecnundur. Ona sorgu sual olmaz. Aşk konusunda da artık tabi sorgu sual olmamak gerekiyor. çünkü mecnundur. Ona sorgu sual olmaz. Aşk konusunda da artık tabi sorgu sual olmamak gerekiyor.

[Mehmed Zahid] Hocamız, -içinizde tanıyanlar var, belki tanımayan gençler var-[Mehmed Zahid] Hocamız, -içinizde tanıyanlar var, belki tanımayan gençler var- hakikaten heybetli bir kimseydi. Heybetli bir insandı. hakikaten heybetli bir kimseydi. Heybetli bir insandı.

Dün, küçüklüğünü tanıyan Yusuf Ziya Binatlı Bey'den hayretle öğrendik. Çok çelimsiz, zayıf, naîfmiş.Dün, küçüklüğünü tanıyan Yusuf Ziya Binatlı Bey'den hayretle öğrendik. Çok çelimsiz, zayıf, naîfmiş. Acınacak kadar zayıfmış. Hatta tekkenin aşçısı -ona olan şefkatinden- etin lop kısımlarını ayırıp,Acınacak kadar zayıfmış. Hatta tekkenin aşçısı -ona olan şefkatinden- etin lop kısımlarını ayırıp, pilavın altına saklayıp onun önüne sürermiş, "Biraz yesin de bu Bursalı Mehmedçik, şişmanlasın." diye... pilavın altına saklayıp onun önüne sürermiş, "Biraz yesin de bu Bursalı Mehmedçik, şişmanlasın." diye... O kadar zayıfmış yani... O da tepsinin -sininin daha doğrusu- önüne kaşığı daldırdığı zamanO kadar zayıfmış yani... O da tepsinin -sininin daha doğrusu- önüne kaşığı daldırdığı zaman kaşığın ucu ete geldi mi yavaşça tepsiyi çevirirmiş, "et başka arkadaşlarıma gitsin" diye.kaşığın ucu ete geldi mi yavaşça tepsiyi çevirirmiş, "et başka arkadaşlarıma gitsin" diye. Îsarda bulunurmuş. Kardeşlerini kendisine tercih ediyor. "Önce kardeşlerim, dostlarım, sonra ben..."Îsarda bulunurmuş. Kardeşlerini kendisine tercih ediyor. "Önce kardeşlerim, dostlarım, sonra ben..." Çok zayıfmış. Çok zayıfmış.

Ama bizim gördüğümüz zamanda çok mehîb idi, çok heybetli idi. Hele minberde atı üzerindekiAma bizim gördüğümüz zamanda çok mehîb idi, çok heybetli idi. Hele minberde atı üzerindeki bir başkomutan kadar celalliydi. Öyle olurdu ki minberde hutbe îrâd ederken başımızıbir başkomutan kadar celalliydi. Öyle olurdu ki minberde hutbe îrâd ederken başımızı kaldırıp yüzüne bakamazdık. Korkardık yani... O kadar heybetli hutbe îrâd ederdi kikaldırıp yüzüne bakamazdık. Korkardık yani... O kadar heybetli hutbe îrâd ederdi ki bize de bir korku gelirdi. Muhatap belki biz değiliz ama o kadar celalli konuşurdu. bize de bir korku gelirdi. Muhatap belki biz değiliz ama o kadar celalli konuşurdu. Sonradan ben öğrendim ki Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem hazretleri de hutbede öyleymiş.Sonradan ben öğrendim ki Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem hazretleri de hutbede öyleymiş. Meğerse o, Resûlullah'ın ahlâkıyla ahlâklanmakmış. Yani o kadar halim selim bir insanMeğerse o, Resûlullah'ın ahlâkıyla ahlâklanmakmış. Yani o kadar halim selim bir insan o minberde niye bu kadar arslanlaşıyor diye hayret ederdim. Hadîs-i şerîfteo minberde niye bu kadar arslanlaşıyor diye hayret ederdim. Hadîs-i şerîfte bu işin Resûlullah Efendimiz'de böyle olduğunu anlayınca meseleye âşinâ olmuş oldum. bu işin Resûlullah Efendimiz'de böyle olduğunu anlayınca meseleye âşinâ olmuş oldum.

Resûlullah Efendimiz hâne-i saadetlerinde şakacıymış. Kaşları çatık değilmiş. Latifeciymiş.Resûlullah Efendimiz hâne-i saadetlerinde şakacıymış. Kaşları çatık değilmiş. Latifeciymiş. [Mehmed Zahid] Hocamız da hâne-i saadetinde latifeciydi. Hepimize karşı... Çocuklarına,[Mehmed Zahid] Hocamız da hâne-i saadetinde latifeciydi. Hepimize karşı... Çocuklarına, hanımına karşı güleç yüzlüydü. Şu slaytlarda gördüğünüz o muazzam, muhteşem simasıyla mütebessimdi,hanımına karşı güleç yüzlüydü. Şu slaytlarda gördüğünüz o muazzam, muhteşem simasıyla mütebessimdi, güleç yüzlüydü. Sevmemek mümkün olmayan bir kimseydi. güleç yüzlüydü. Sevmemek mümkün olmayan bir kimseydi.

Ankara'da biz bir Çubuklu köylü amcanın evinde kiracıydık.Ankara'da biz bir Çubuklu köylü amcanın evinde kiracıydık. Hocamız bizi ziyaretleriyle teşrif etmişlerdi. Hocamız bizi ziyaretleriyle teşrif etmişlerdi.

O köylü kadın, Anadolu şivesiyle, bize geldi, bana soruyor; O köylü kadın, Anadolu şivesiyle, bize geldi, bana soruyor;

"Kim bu güzel adam?" "Kim bu güzel adam?"

Yani samimi kelimelerle, "Kim bu güzel adam?" diye soruyor. Yani samimi kelimelerle, "Kim bu güzel adam?" diye soruyor.

"Kayınpederim, hocam." demiştim ben de... "Kayınpederim, hocam." demiştim ben de...

Anadolu seyahatlerimizde bir camide namaz kılıp dışarıya çıkarken bütün cemaat ona yönelirdi.Anadolu seyahatlerimizde bir camide namaz kılıp dışarıya çıkarken bütün cemaat ona yönelirdi. Mıknatısa doğru demir parçalarının yöneldiği gibi. Biz de etrafında olduğumuz için yanımıza gelirlerdi; Mıknatısa doğru demir parçalarının yöneldiği gibi. Biz de etrafında olduğumuz için yanımıza gelirlerdi;

"Kim bu zât-ı muhterem?" "Kim bu zât-ı muhterem?"

Yani görünüşünden, etrafa saçtığı mânevî duygulardan etkilenmemek mümkün değildi.Yani görünüşünden, etrafa saçtığı mânevî duygulardan etkilenmemek mümkün değildi. Gören muhakkak çok mühim bir şahsiyet olduğunu derhal anlardı ve hemen severdi. Çünkü güzeldi.Gören muhakkak çok mühim bir şahsiyet olduğunu derhal anlardı ve hemen severdi. Çünkü güzeldi. Hakikaten her bakımdan çok güzel bir kimseydi... Hakikaten her bakımdan çok güzel bir kimseydi...

Râbıtatü'l-âlemi'l-İslâmî'nin Belçika'datesisleri var.Râbıtatü'l-âlemi'l-İslâmî'nin Belçika'datesisleri var. Orada Arap kardeşlerimizden birisi konuşma yaparken; Orada Arap kardeşlerimizden birisi konuşma yaparken;

"Hoca dediğin İstanbul'da İskenderpaşa Camii imamı Mehmed Zahid Efendi hazretleri merhum gibi olmalı." "Hoca dediğin İstanbul'da İskenderpaşa Camii imamı Mehmed Zahid Efendi hazretleri merhum gibi olmalı." diye onu misal vermiş ki ben bilmiyordum o kadar Arap kardeşlerimizin de [Hocamızı]bileceğini... diye onu misal vermiş ki ben bilmiyordum o kadar Arap kardeşlerimizin de [Hocamızı]bileceğini... Bana enteresan geldi. Bana enteresan geldi.

Tabi onun Türkiye'de açtığı bir çığır var. Hakikaten bir çığırdır... Politikada bir çığırdır.Tabi onun Türkiye'de açtığı bir çığır var. Hakikaten bir çığırdır... Politikada bir çığırdır. Sosyal hayatta bir çığırdır. Hocamız çok enteresan şeyler başlatmıştır. Sosyal hayatta bir çığırdır. Hocamız çok enteresan şeyler başlatmıştır. Türkiye'de ilk defa sanayileşmenin çok mühim, dev eserini, Gümüş Motor'u o kurmuştur.Türkiye'de ilk defa sanayileşmenin çok mühim, dev eserini, Gümüş Motor'u o kurmuştur. Yani bir "Hocaefendi" olarak ilk defa çok mühim bir tesis kurma konusunda bizi irşat edip deYani bir "Hocaefendi" olarak ilk defa çok mühim bir tesis kurma konusunda bizi irşat edip de o çalışmaları yapması, çok enteresan... Bugün Balkanlar'ın en büyük motor fabrikası olarak hâlâ üretiminio çalışmaları yapması, çok enteresan... Bugün Balkanlar'ın en büyük motor fabrikası olarak hâlâ üretimini devam ettiren Gümüş Motor Fabrikası'nı kurmuştur.Kurdurmuştur, emretmiştir. Bizzat bulunmuştur. devam ettiren Gümüş Motor Fabrikası'nı kurmuştur.Kurdurmuştur, emretmiştir. Bizzat bulunmuştur.

Toplantılarda, istişarelerde ben de bulundum. Hatta ben biraz yaşça küçük olmama rağmen,Toplantılarda, istişarelerde ben de bulundum. Hatta ben biraz yaşça küçük olmama rağmen, herkese sırayla soruluyordu; herkese sırayla soruluyordu;

"Bu fabrikayı Yassıviran asfaltında mı kuralım, Çatalca tarafında mı kuralım, Gebze tarafında mı kuralım?.." "Bu fabrikayı Yassıviran asfaltında mı kuralım, Çatalca tarafında mı kuralım, Gebze tarafında mı kuralım?.."

Herkes konuşurken sıra bana gelmişti. Herkes konuşurken sıra bana gelmişti.

"Bana düşmez, ben henüz ortaokul lise talebesiyim." demiştim. "Bana düşmez, ben henüz ortaokul lise talebesiyim." demiştim.

"Yok, sıradan herkes sözünü söyleyecek." diye bizim de fikrimiz alınmıştı. "Yok, sıradan herkes sözünü söyleyecek." diye bizim de fikrimiz alınmıştı.

Her sahada, her vadide tesirleri vardır. Politikaya İslâmî atılımın işaretlerini o vermiştir.Her sahada, her vadide tesirleri vardır. Politikaya İslâmî atılımın işaretlerini o vermiştir. Kardeşliği bize o öğretmiştir. Kardeşliği bize o öğretmiştir.

Ben İlâhiyat Fakültesi emekli profesörüyüm. Edebiyat Fakültesi'nde okudum. Kardeşlerimizin içindeBen İlâhiyat Fakültesi emekli profesörüyüm. Edebiyat Fakültesi'nde okudum. Kardeşlerimizin içinde yine İlâhiyat Fakültesi profesörleri olanlar, oradan okumuş kimseler, mezun olmuş kimseler var. yine İlâhiyat Fakültesi profesörleri olanlar, oradan okumuş kimseler, mezun olmuş kimseler var.

Bazı şeyler kitaplardan alınamıyor. Ancak üstadlardan çıraklık-ustalık yoluyla öğrenilebiliyor.Bazı şeyler kitaplardan alınamıyor. Ancak üstadlardan çıraklık-ustalık yoluyla öğrenilebiliyor. Ben onu ilâhî ilimlerde de böyle olduğunu gördüm, yaşadım. Çünkü İlâhiyat Fakültesi'nde her çeşit; Ben onu ilâhî ilimlerde de böyle olduğunu gördüm, yaşadım. Çünkü İlâhiyat Fakültesi'nde her çeşit;

hadisten, tefsirden, fıkıhtan, kelamdan bize kitap yağardı. Okurduk, incelerdik. İmtihanlarına girerdik. hadisten, tefsirden, fıkıhtan, kelamdan bize kitap yağardı. Okurduk, incelerdik. İmtihanlarına girerdik. Jürilerde bulunurduk. Ama [Mehmed Zahid] Hocamız'ın bazen bir sözü bizi o kadar şaşırtırdı ki Jürilerde bulunurduk. Ama [Mehmed Zahid] Hocamız'ın bazen bir sözü bizi o kadar şaşırtırdı ki "Nasıl olmuş da bunu böyle kavrayamamışız?"derdik."Nasıl olmuş da bunu böyle kavrayamamışız?"derdik. Hocamız cennet-mekânın dinde fakih olmak, dinin esrarına âşinâ olmaktan, mânevî bir kaynaktan,Hocamız cennet-mekânın dinde fakih olmak, dinin esrarına âşinâ olmaktan, mânevî bir kaynaktan, ulûm-u diniyyeye vâkıf olmaktan doğan bir üstünlüğü vardı. ulûm-u diniyyeye vâkıf olmaktan doğan bir üstünlüğü vardı.

Şimdi Hocamız'ın ayrılığına dayanamıyoruz. "Acaba ona karşı evlatlık,Şimdi Hocamız'ın ayrılığına dayanamıyoruz. "Acaba ona karşı evlatlık, ihvânlık vazifelerimizi nasıl ifade edelim? Neler yapalım?" diye düşünüyoruz. ihvânlık vazifelerimizi nasıl ifade edelim? Neler yapalım?" diye düşünüyoruz.

İşte Naci Bey kardeşlerimiz, evlerinin yanında Çamlıca'ya bir Mehmed Zahid Kotku Camisi yapıyor,İşte Naci Bey kardeşlerimiz, evlerinin yanında Çamlıca'ya bir Mehmed Zahid Kotku Camisi yapıyor, Allah razı olsun. Allah razı olsun.

Malatya'dan kardeşlerimiz bir Mehmed Zahid Kotku çeşmesi yapmışlar,Malatya'dan kardeşlerimiz bir Mehmed Zahid Kotku çeşmesi yapmışlar, kitâbeler çarşının orta yerinde; güzel bir şey... kitâbeler çarşının orta yerinde; güzel bir şey...

Biz de camimizin köşesinde bir böyle çeşme yaptırdık. Biz de camimizin köşesinde bir böyle çeşme yaptırdık.

Anadolu'nun çeşitli yerlerindeki Kur'an kurslarının, dinî tesislerin isimleridir. Anadolu'nun çeşitli yerlerindeki Kur'an kurslarının, dinî tesislerin isimleridir. Mehmed Zahid Kotku Hocamız'ın ismi Mehmed Zahid Kotku Hocamız'ın ismi

"Mehmed Zahid Kotku Ormanı" diye ormanlar, ağaçlandırmalar yapmışızdır. "Mehmed Zahid Kotku Ormanı" diye ormanlar, ağaçlandırmalar yapmışızdır.

Sene-i devriyelerde Hocamız'ı anarken bilmesi gerekli kimseler Hocamız'ın yolunun da ne olduğunuSene-i devriyelerde Hocamız'ı anarken bilmesi gerekli kimseler Hocamız'ın yolunun da ne olduğunu bilsin diye bir seferinde sempozyum yaptık.Ayasofya'da tasavvuf üzerine bir sempozyum yapmıştık.bilsin diye bir seferinde sempozyum yaptık.Ayasofya'da tasavvuf üzerine bir sempozyum yapmıştık. O bildirilerden güzel bir kitap çıktı. Tasavvuf üzerine gayet etkili konuşmalar, bildiriler olmuştu,O bildirilerden güzel bir kitap çıktı. Tasavvuf üzerine gayet etkili konuşmalar, bildiriler olmuştu, onları kitap haline getirmiştik. Geçen sene Hocamız'ı anmayı bir hafta boyunca yapalım denildionları kitap haline getirmiştik. Geçen sene Hocamız'ı anmayı bir hafta boyunca yapalım denildi ve hakikaten çeşitli anma etkinlikleri, faaliyetleri oldu. ve hakikaten çeşitli anma etkinlikleri, faaliyetleri oldu.

Bu sene de cuma gününden başlayıp cuma, cumartesi, pazar; üç günlük bir program hazırlamıştık.Bu sene de cuma gününden başlayıp cuma, cumartesi, pazar; üç günlük bir program hazırlamıştık. Cuma günü İlksav İlim Kültür Sanat Vakfımız'ın Selami Mustafa Efendi Tekkesi'nde bir toplantımız oldu. Cuma günü İlksav İlim Kültür Sanat Vakfımız'ın Selami Mustafa Efendi Tekkesi'nde bir toplantımız oldu. Orası çok tatlı geliyor bize, Eyüp semti çok tatlı geliyor. Çok mübarek bir semt...Orası çok tatlı geliyor bize, Eyüp semti çok tatlı geliyor. Çok mübarek bir semt... O Ebû Eyyûb el-Ensarî hazretlerinin kanatlarının altında, yakınında-Selami Mustafa Efendi'nin-O Ebû Eyyûb el-Ensarî hazretlerinin kanatlarının altında, yakınında-Selami Mustafa Efendi'nin- Nakşibendî meşâyihinden-tesis etmiş olduğu tekke mimarî bakımdan bir şâheser.Nakşibendî meşâyihinden-tesis etmiş olduğu tekke mimarî bakımdan bir şâheser. Osmanlı sivil mimarisinin zor ele geçen örneklerinden güzel bir numûne. Orada tasavvuf üzerine Tabakâtu'aOsmanlı sivil mimarisinin zor ele geçen örneklerinden güzel bir numûne. Orada tasavvuf üzerine Tabakâtu'a -sûfiyye'yi okuduk. Gaziantep'ten gelen kardeşlerimiz bize ilâhiler sundular, hatıralar konuşuldu... -sûfiyye'yi okuduk. Gaziantep'ten gelen kardeşlerimiz bize ilâhiler sundular, hatıralar konuşuldu...

Dün binlerce hatim okunmuş, salât-ı tefriyeceler çekilmiş, kelime-i tevhidler,Dün binlerce hatim okunmuş, salât-ı tefriyeceler çekilmiş, kelime-i tevhidler, 70 binlik kelime-i tevhidler çekilmiş, İhlâs-ı Şerîfler okunmuş.70 binlik kelime-i tevhidler çekilmiş, İhlâs-ı Şerîfler okunmuş. Yine binlerce Yâsîn-i Şerîfler okunmuş. Camimizde onun duasını yaptık. Yine binlerce Yâsîn-i Şerîfler okunmuş. Camimizde onun duasını yaptık.

Gördük ki camimiz ihvânımızı, dostlarımızı istiaba yetmiyor.Gördük ki camimiz ihvânımızı, dostlarımızı istiaba yetmiyor. Camiyi 8-9 misli büyüttüğümüz halde yetmiyor. Artık galiba önümüzdeki günlerdeCamiyi 8-9 misli büyüttüğümüz halde yetmiyor. Artık galiba önümüzdeki günlerde bir kampanya başlatacağız inşaallah; bir kampanya başlatacağız inşaallah; 40-50 bin kişilik kocaman bir toplantı yeri tesis etmemiz lazım...40-50 bin kişilik kocaman bir toplantı yeri tesis etmemiz lazım... bu gibi güzel vesilelerle bir araya bütün dostlarımızla toplanabilmemiz için bu gibi güzel vesilelerle bir araya bütün dostlarımızla toplanabilmemiz için

Bugün de buradayız. Rûh-u pâki şâd olsun diye dostlarımızla bir ziyafetin şeyindeBugün de buradayız. Rûh-u pâki şâd olsun diye dostlarımızla bir ziyafetin şeyinde bir arada bulunmayı kardeşlerimiz planlamışlar bir arada bulunmayı kardeşlerimiz planlamışlar Allah razı olsun. Allah razı olsun.

Hocamız'ın ruhu şâd olsun. Sizlere âfiyet olsun, feyiz olsun. İbadete, taate vesile olsun. Hocamız'ın ruhu şâd olsun. Sizlere âfiyet olsun, feyiz olsun. İbadete, taate vesile olsun.

Kardeşimiz, Hocamız'ın hayatından cümleler okurken münakaşa edilen bir cümleyi de orada dercetti okudu; Kardeşimiz, Hocamız'ın hayatından cümleler okurken münakaşa edilen bir cümleyi de orada dercetti okudu;

"Rüyalara, gönüllere tasarrufu vardı." "Rüyalara, gönüllere tasarrufu vardı."

Tabi bazı kimseler "Gönülden geçeni bilirdi. Karşısındakinin,Tabi bazı kimseler "Gönülden geçeni bilirdi. Karşısındakinin, muhatabının gönlünden geçeni bilirdi. Rüyalara tasarrufu vardı. Gittiği yere bereket yağardı..." diyemuhatabının gönlünden geçeni bilirdi. Rüyalara tasarrufu vardı. Gittiği yere bereket yağardı..." diye bazı cümlelere kürsülerden haftalarca itirazlarla cevap vermeye, bazı cümlelere kürsülerden haftalarca itirazlarla cevap vermeye, bunun yanlışlığını söyleme yolunda konuşmalar yapmaya kalkıştılar. bunun yanlışlığını söyleme yolunda konuşmalar yapmaya kalkıştılar.

Ama bunların hepsi bir olmuş olaydan dolayı söylenmiş sözler... Ama bunların hepsi bir olmuş olaydan dolayı söylenmiş sözler...

Hocamız şöyle bir kimseydi: Hocamız şöyle bir kimseydi:

Yanına giderdiniz, siz daha söylemeden sizin sormak durumunda olduğunuz şeyin cevabını verirdi.Yanına giderdiniz, siz daha söylemeden sizin sormak durumunda olduğunuz şeyin cevabını verirdi. Veya yanında dururken kalbinizden bir şey geçirince, "Öyle şey olmaz!" derdi. Veya yanında dururken kalbinizden bir şey geçirince, "Öyle şey olmaz!" derdi. Yahut camiden çıkıyorken arkasından yürüyen bir kimse bir şey geçiriyorsa hatırından,Yahut camiden çıkıyorken arkasından yürüyen bir kimse bir şey geçiriyorsa hatırından, dönüp; "Öyle şey olmaz!" veya "Şu şöyledir, bu böyledir..." diyedönüp; "Öyle şey olmaz!" veya "Şu şöyledir, bu böyledir..." diye sanki gönülden geçen yüksek sesle söylenmiş gibi cevabını verirdi. sanki gönülden geçen yüksek sesle söylenmiş gibi cevabını verirdi.

Kardeşimizin birisi herhalde lokantada biraz sarımsaklı yemekler yemiş amaKardeşimizin birisi herhalde lokantada biraz sarımsaklı yemekler yemiş ama Hocamız'ı da ziyaret etmek istiyor. Kapısını çalmış. Salon büyük... Hocamız'ı da ziyaret etmek istiyor. Kapısını çalmış. Salon büyük... Sarımsak kokusu rahatsızlık vermesin diye yanına pek gitmek istemiyor.Hocamız; Sarımsak kokusu rahatsızlık vermesin diye yanına pek gitmek istemiyor.Hocamız;

"Gel gel, yaklaş. Bak, sarımsağın faziletleri hakkında ne yazıyor kitap..." demiş. "Gel gel, yaklaş. Bak, sarımsağın faziletleri hakkında ne yazıyor kitap..." demiş.

Yani ziyaretin sevaplı olması dolayısıyla -onun üzülmesine mahal olmasın diye- onu taltif ediyor. Yani ziyaretin sevaplı olması dolayısıyla -onun üzülmesine mahal olmasın diye- onu taltif ediyor.

Rüyalara da tasarrufu olduğu bir vakıa olarak anlatanların ifadelerinden bildiğimiz şeyler...Rüyalara da tasarrufu olduğu bir vakıa olarak anlatanların ifadelerinden bildiğimiz şeyler... Mesela rüyada bizim doktor Sedat [Apaydın] Bey'e bir zât üç defa görünmüş, davet etmiş. Daha lisedeyken..Mesela rüyada bizim doktor Sedat [Apaydın] Bey'e bir zât üç defa görünmüş, davet etmiş. Daha lisedeyken.. Yani Bursa'dayken. Sonra buraya gelmiş. Yani Bursa'dayken. Sonra buraya gelmiş.

"Ben Kadırga Yurdu'ndakalıyordum. Yurdun mescidinde namaz da kılardık ama bazı sabahları, "Ben Kadırga Yurdu'ndakalıyordum. Yurdun mescidinde namaz da kılardık ama bazı sabahları, akşamları bizim arkadaşlar kaybolurlardı. Nereye gittiklerini de söylemezlerdi. akşamları bizim arkadaşlar kaybolurlardı. Nereye gittiklerini de söylemezlerdi. ‘Ya nereye gidiyorsunuz?' deyince de saklarlardı. Nihayet bir gün ben bir arkadaşa sordum;‘‘Ya nereye gidiyorsunuz?' deyince de saklarlardı. Nihayet bir gün ben bir arkadaşa sordum;‘ Bunlar nereye kaçıp gidiyorlar böyle sabahları, akşamları; Kadırga Yurdu'nda, camide bunları göremiyoruz.Bunlar nereye kaçıp gidiyorlar böyle sabahları, akşamları; Kadırga Yurdu'nda, camide bunları göremiyoruz. Yoklar ortada, nâmevcutlar. ‘O kadar merak ediyorsan seni de götüreyim.'Yoklar ortada, nâmevcutlar. ‘O kadar merak ediyorsan seni de götüreyim.' Aldı beni, akşam götürdü." diyor. Aldı beni, akşam götürdü." diyor.

Bu Zeyrek camii, Ümmügülsüm camii ikisi aynı. Yani Zeyrek camiinde vazife görmedi de Hocamız,Bu Zeyrek camii, Ümmügülsüm camii ikisi aynı. Yani Zeyrek camiinde vazife görmedi de Hocamız, Zeyrek camiinin üstünde, o civarda-Zeyrek'te, Zeyrek yokuşunda- olan Ümmügülsüm camiinde vazife gördü.Zeyrek camiinin üstünde, o civarda-Zeyrek'te, Zeyrek yokuşunda- olan Ümmügülsüm camiinde vazife gördü. Oradan İskenderpaşa'ya geçti. İki ayrı vazifesi yok. Sedat Bey'i o camiye götürmüşler. Oradan İskenderpaşa'ya geçti. İki ayrı vazifesi yok.


Sedat Bey'i o camiye götürmüşler.

"Bir de baktım ki liseden beri rüyama giren şahıs karşımda!" diyor. Hâlbuki Bursa'dan tanımıyor."Bir de baktım ki liseden beri rüyama giren şahıs karşımda!" diyor. Hâlbuki Bursa'dan tanımıyor. Şimdi üniversiteye gelmiş. Yıllardan beri rüyasına girip de kendisine "gel" diyen bir şahsıŞimdi üniversiteye gelmiş. Yıllardan beri rüyasına girip de kendisine "gel" diyen bir şahsı camiye gittiği zaman karşısında Hocamız olarak görmüş. "Sonra herkes gitti, ben oturdum kaldım cemaatin orada.camiye gittiği zaman karşısında Hocamız olarak görmüş.


"Sonra herkes gitti, ben oturdum kaldım cemaatin orada.
Yani çağırır da yanına giderim diye beklerken o kalktı benim yanıma geldi.Yani çağırır da yanına giderim diye beklerken o kalktı benim yanıma geldi. Oturdu, dizini dizime dayadı." diyor. "Çok beklettin beni evlat." demiş. "Sana ders vereceğim." demiş Oturdu, dizini dizime dayadı." diyor.

"Çok beklettin beni evlat." demiş. "Sana ders vereceğim." demiş
ve zikir telkini yapmış. Şimdi bu nedir? Bu olan bir hadise...ve zikir telkini yapmış.

Şimdi bu nedir?

Bu olan bir hadise...
Sedat Bey şahit, buna itiraz edecek bir tarafı yok. Keramet. Keramet Kur'ân-ı Kerîm'de var.Sedat Bey şahit, buna itiraz edecek bir tarafı yok.

Keramet.


Keramet Kur'ân-ı Kerîm'de var.
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in hadîs-i şerîfinde var. Sahâbe-i kirâmın hayatında var.Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in hadîs-i şerîfinde var. Sahâbe-i kirâmın hayatında var. Evliyâullahın hayatında var. Bizim şu andaki hayatımızda var. Keramet öyle saklı, gizli, olmayan, Evliyâullahın hayatında var. Bizim şu andaki hayatımızda var. Keramet öyle saklı, gizli, olmayan, bilinmeyen bir şey değil. Olgu, bir vakıa, bir hadise olarak mevcut. bilinmeyen bir şey değil. Olgu, bir vakıa, bir hadise olarak mevcut.

Gittiği yere bereket yağması ayniyle vâki... Bir keresinde; "Es'ad, sizin yalıya gidelim." dedi. Gittiği yere bereket yağması ayniyle vâki...

Bir keresinde;


"Es'ad, sizin yalıya gidelim." dedi.

Bizim yalımız o zaman Çanakkale'nin Edremit sahillerinde, kuş uçmaz kervan geçmez bir yer. Yolu yok.Bizim yalımız o zaman Çanakkale'nin Edremit sahillerinde, kuş uçmaz kervan geçmez bir yer. Yolu yok. Ya atın üstüne bineceksiniz, zeytin ağaçlarının arasından bir saat yolculuk yapacaksınızYa atın üstüne bineceksiniz, zeytin ağaçlarının arasından bir saat yolculuk yapacaksınız ya da Küçükkuyu'dan motora bineceksiniz, yine bir saat yolculuk yapacaksınız, bizim yalıya geleceksiniz.ya da Küçükkuyu'dan motora bineceksiniz, yine bir saat yolculuk yapacaksınız, bizim yalıya geleceksiniz. Bizim yalıda fırın yok, manav yok, kasap yok, et yok, ekmek yok, süt yok, bir şey yok.Bizim yalıda fırın yok, manav yok, kasap yok, et yok, ekmek yok, süt yok, bir şey yok. Bizim köyümüzün yalısı metruk bir yer. "Oraya gidelim." dedi. Beni bir korku aldı.Bizim köyümüzün yalısı metruk bir yer. "Oraya gidelim." dedi.


Beni bir korku aldı.
Şimdi Hocamız gelecek, iyi güzel ama ben Hocamız'a ne ikram edeceğim orada? Ne yedireceğim, ne içireceğim? Şimdi Hocamız gelecek, iyi güzel ama ben Hocamız'a ne ikram edeceğim orada? Ne yedireceğim, ne içireceğim? Çünkü bir yere de gitmek için bir saatlik uzun mesafe, yani çok uzak yerlere gitmek lazım.Çünkü bir yere de gitmek için bir saatlik uzun mesafe, yani çok uzak yerlere gitmek lazım. Küçükkuyu uzakta. Fakat emin olun, gittiğimiz andan itibaren ev o kadar bereket doldu ki Küçükkuyu uzakta.

Fakat emin olun, gittiğimiz andan itibaren ev o kadar bereket doldu ki
-Bir odasında Hocamız kalıyordu, bir odasında ailece biz kalıyorduk. Koca salon boştu.- -Bir odasında Hocamız kalıyordu, bir odasında ailece biz kalıyorduk. Koca salon boştu.- koca salonda nimetleri koyacak yer kalmadı! Yani buzdolabı değil, kiler değil, koca salonda nimetleri koyacak yer kalmadı! Yani buzdolabı değil, kiler değil, koca salonda koyacak yer kalmadı. Bu, Allah'ın sevgili kullarına verdiği bir vasıf. koca salonda koyacak yer kalmadı.

Bu, Allah'ın sevgili kullarına verdiği bir vasıf.

Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem Medine-i Münevvere'ye hicret ederken,Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem Medine-i Münevvere'ye hicret ederken, yolculukları esnasında sütü kesilmiş kısır bir keçiyi sağıyorlar da süt hâsıl oluyor. yolculukları esnasında sütü kesilmiş kısır bir keçiyi sağıyorlar da süt hâsıl oluyor. Efendimiz'in hayatında olan şeyler... Hocamız cennet-mekân, kerametleri zâhir,Efendimiz'in hayatında olan şeyler...

Hocamız cennet-mekân, kerametleri zâhir,
makamı çok yüksek bir zât-ı muhterem idi. Alaaddin Bey burada olsa, makamı çok yüksek bir zât-ı muhterem idi. Alaaddin Bey burada olsa, rüyada kendisinin kutbu'l-aktab olduğunu söylediklerini de nakledecekti ama rüyada kendisinin kutbu'l-aktab olduğunu söylediklerini de nakledecekti ama herhalde davetliler arasında yok. Allahu Teâlâ hazretleri hepinizden razı olsun.herhalde davetliler arasında yok.

Allahu Teâlâ hazretleri hepinizden razı olsun.
Büyüklerimizin himmetlerine, teveccühlerine, mânevî yardımlarına, iltifatlarına cümlemizi nâil eylesin.Büyüklerimizin himmetlerine, teveccühlerine, mânevî yardımlarına, iltifatlarına cümlemizi nâil eylesin. O ilâhî, ledünnî ilimlerden bizleri de hissemend ü hissedâr ve hisseyâb eylesin.O ilâhî, ledünnî ilimlerden bizleri de hissemend ü hissedâr ve hisseyâb eylesin. Bizleri de sevdiği kulları zümresine dâhil eylesin. Bizlerde sevmediği ne türlü sıfat ve huy ve hal Bizleri de sevdiği kulları zümresine dâhil eylesin. Bizlerde sevmediği ne türlü sıfat ve huy ve hal ve fiil ve davranış ve yaşam tarzı varsa, biz O'nun rızasını istiyoruz,ve fiil ve davranış ve yaşam tarzı varsa, biz O'nun rızasını istiyoruz, bizdeki bu menfîlikleri müspetliğe döndürsün. Bizi yolunda dâim, zikrinde kâim kullarından eylesin.bizdeki bu menfîlikleri müspetliğe döndürsün. Bizi yolunda dâim, zikrinde kâim kullarından eylesin. Cennetiyle, cemaliyle müşerref eylesin. Sevdiklerimizle cennette bizi beraber haşreylesin.Cennetiyle, cemaliyle müşerref eylesin. Sevdiklerimizle cennette bizi beraber haşreylesin. Bir arada eylesin. Cemaliyle müşerref eylesin. Bir arada eylesin. Cemaliyle müşerref eylesin.

Sanıyorum Hocamız'ı tanıyan, onunla ilgili canlı hatıraları olan çok kıymetli misafirler var.Sanıyorum Hocamız'ı tanıyan, onunla ilgili canlı hatıraları olan çok kıymetli misafirler var. Onlara daha önceden söz hakkı vermem lazımdı, çok bile konuştum. Onlara daha önceden söz hakkı vermem lazımdı, çok bile konuştum.

Allah hepinizden razı olsun. Allah hepinizden razı olsun.

es-Selâmü aleyküm ve rahmetullâh... es-Selâmü aleyküm ve rahmetullâh...

Konuşma Hakkında
Tema 1
Tema 2