Namaz Vakitleri

20 Cemâziye'l-Evvel 1446
22 Kasım 2024
İmsak
06:22
Güneş
07:52
Öğle
12:55
İkindi
15:25
Akşam
17:48
Yatsı
19:12
Detaylı Arama

Muhabbetin İşareti Birbirimizi Ziyaret Etmek

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

28 Cemâziye'l-Evvel 1421 / 28.08.2000

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Tevhidi Yayma Vazifemiz, Emr-i Maruf Nehy-i Münker, | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Muhabbetin İşareti Birbirimizi Ziyaret Etmek

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

28 Cemâziye'l-Evvel 1421 / 28.08.2000

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Tevhidi Yayma Vazifemiz, Emr-i Maruf Nehy-i Münker, | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Konuşma Metni

Yazın sonunda mektepler açılmadan, güzel bir yerde toplanmak,Yazın sonunda mektepler açılmadan, güzel bir yerde toplanmak, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'i ziyaret, umre yapmak, hepsi çok güzel oldu.Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'i ziyaret, umre yapmak, hepsi çok güzel oldu. Allah razı olsun, Cenâb-ı Hak hayırlarına erdirsin. Ben gerçekten bir bayram havası yaşıyorum.Allah razı olsun, Cenâb-ı Hak hayırlarına erdirsin. Ben gerçekten bir bayram havası yaşıyorum. Hep sevdiğim kardeşleri, uzun süredir göremediğim kimseleri Hep sevdiğim kardeşleri, uzun süredir göremediğim kimseleri şimdi görmekten hakikaten çok sevinçliyim. şimdi görmekten hakikaten çok sevinçliyim. Müslümanı sevindirene de Allah âhirette sevindirecek şeyler ihsan ediyor. Müslümanı sevindirene de Allah âhirette sevindirecek şeyler ihsan ediyor. Allah sizleri dünya ve ahirette sevindirsin. Aziz ve bahtiyar eylesin. Allah sizleri dünya ve ahirette sevindirsin. Aziz ve bahtiyar eylesin. Ziyaretlerinizi kabul eylesin, Peygamber Efendimiz'in şefaatine erdirsin, umrelerinizi kabul eylesin.Ziyaretlerinizi kabul eylesin, Peygamber Efendimiz'in şefaatine erdirsin, umrelerinizi kabul eylesin. Tekrar tekrar gelmek nasip eylesin. Çünkü buluşulacak yerlerin en güzeli şüphesiz burası. Tekrar tekrar gelmek nasip eylesin. Çünkü buluşulacak yerlerin en güzeli şüphesiz burası. Hem buluşuluyor hem de ibadet ediliyor. Hem buluşuluyor hem de ibadet ediliyor.

Bir hadîs-i şerîfi çok söylerdim. Arkadaşlar vaazlardan, kayıtlardan dinlemiş olabilirler.Bir hadîs-i şerîfi çok söylerdim. Arkadaşlar vaazlardan, kayıtlardan dinlemiş olabilirler. Tekrarı muhakkak ki daha sevaptır.Tekrarı muhakkak ki daha sevaptır. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem EfendimizPeygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz bir hadîs-i şerîfinde, hadîs-i kudsî olan bir cümlesinde buyuruyor: bir hadîs-i şerîfinde, hadîs-i kudsî olan bir cümlesinde buyuruyor:

Vecebet muhabbetî li'l-mütezâvirîne fiyye.Vecebet muhabbetî li'l-mütezâvirîne fiyye. "Benim için birbirlerini ziyaret edenlere, ziyaretleşenlere Cenâb-ı Hak buyuruyor ki;"Benim için birbirlerini ziyaret edenlere, ziyaretleşenlere Cenâb-ı Hak buyuruyor ki; 'Benim muhabbetim hak olur.'" 'Benim muhabbetim hak olur.'"

Bu bilgiyi bize Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem veriyor: Bu bilgiyi bize Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem veriyor:

"Bir müslüman bir müslümanı ziyaret ederse birbirlerine Allah için ziyaret yaparsa, "Bir müslüman bir müslümanı ziyaret ederse birbirlerine Allah için ziyaret yaparsa, Allah'ın muhabbeti o ziyaret edene hak oluyor." Ne demek? Allah'ın muhabbeti o ziyaret edene hak oluyor."

Ne demek?

"Allah muhakkak, kesin olarak o kulu sever." demek. "Allah muhakkak, kesin olarak o kulu sever." demek. Şimdi siz birkaç katlı, katmerli ziyaret yaptınız: Şimdi siz birkaç katlı, katmerli ziyaret yaptınız:

Ülkeler arası uçakla gelinen bir mesafeden buraya geldiniz.Ülkeler arası uçakla gelinen bir mesafeden buraya geldiniz. Bir de ayrıca o otelden, falanca yerden bizi görmeye geldiniz, ziyaret ettiniz.Bir de ayrıca o otelden, falanca yerden bizi görmeye geldiniz, ziyaret ettiniz. Ziyaret içinde ziyaret, nimet içinde nimet, sevap içinde sevap oluyor, elhamdülillah.Ziyaret içinde ziyaret, nimet içinde nimet, sevap içinde sevap oluyor, elhamdülillah. Allah sizleri ve bizleri sevdiği kul eylesin. Peygamber Efendimiz bir hadîs-i şerîfinde anlatmış.Allah sizleri ve bizleri sevdiği kul eylesin.

Peygamber Efendimiz bir hadîs-i şerîfinde anlatmış.
Eski ümmetlerin hadiselerinden, olaylarından,Eski ümmetlerin hadiselerinden, olaylarından, Riyazü'sâlihîn'de mevcut bir hadisten ana metnini okumadan kısaca anlatayım. Riyazü'sâlihîn'de mevcut bir hadisten ana metnini okumadan kısaca anlatayım.

Peygamber Efendimiz; "Üç bebek beşikteyken konuştu." diyor.Peygamber Efendimiz; "Üç bebek beşikteyken konuştu." diyor. Tabi o olağanüstü bir durumdur, olağan değildir.Tabi o olağanüstü bir durumdur, olağan değildir. Peygamberlerin mucizesidir, ya da evliyâullah'ın kerametidir. Keramet de "Allah'ın ikramı" demek.Peygamberlerin mucizesidir, ya da evliyâullah'ın kerametidir. Keramet de "Allah'ın ikramı" demek. Evliyaullahı Allah seviyor da ikram ediyor.Evliyaullahı Allah seviyor da ikram ediyor. Yoksa kerametin de kaynağı Cenâb-ı Hak. Cenâb-ı Hak ikram ediyor.Yoksa kerametin de kaynağı Cenâb-ı Hak. Cenâb-ı Hak ikram ediyor. Arapça'da keramet "ikram" mânasına geliyor. "Sunulan, ikram edilen şey" mânasına geliyor. Arapça'da keramet "ikram" mânasına geliyor. "Sunulan, ikram edilen şey" mânasına geliyor.

"Üç kişi konuştu." diyor Peygamber Efendimiz; onları anlatıyor."Üç kişi konuştu." diyor Peygamber Efendimiz; onları anlatıyor. Konuşanlardan bir tanesi Kur'ân-ı Kerîm'den de biliyoruz, Hz. İsa aleyhisselam. Konuşanlardan bir tanesi Kur'ân-ı Kerîm'den de biliyoruz, Hz. İsa aleyhisselam.

Kâle innî Abdullah. Ve de Meryem validemize hakaretler, töhmetler, ağır sözler yapılırken. Kâle innî Abdullah.

Ve de Meryem validemize hakaretler, töhmetler, ağır sözler yapılırken.

Ve eşâret ileyh. "Meryem validemiz cevap vermedi, İsa aleyhisselam'ı gösterdi." Ve eşâret ileyh. "Meryem validemiz cevap vermedi, İsa aleyhisselam'ı gösterdi."

Keyfe en-nükezzebe men kânet ….. sabiyya. Keyfe en-nükezzebe men kânet ….. sabiyya.

Sabi, "küçük çocuk" olan ona kılındı der gibi, onunla nasıl konuşabilirim?Sabi, "küçük çocuk" olan ona kılındı der gibi, onunla nasıl konuşabilirim? Ben konuşamaz sanırım ama Allah konuşturursa konuşur, Cenâb-ı Hak her şeye kâdirdir. Ben konuşamaz sanırım ama Allah konuşturursa konuşur, Cenâb-ı Hak her şeye kâdirdir.

Kâle innî Abdullah. "İsa aleyhisselam bebekken dedi ki." İnnî Abdullah. "Ben Allah'ın kuluyum." Kâle innî Abdullah. "İsa aleyhisselam bebekken dedi ki." İnnî Abdullah. "Ben Allah'ın kuluyum."

Bu, hepimiz için çok önemli bir sözdür. Sizin de ayrıca cihan halkınıa söylemeniz gereken bir sözdür. Bu, hepimiz için çok önemli bir sözdür. Sizin de ayrıca cihan halkınıa söylemeniz gereken bir sözdür.

Nedir bu sözün önemi? Kâle innî Abdullah. "Ben Allah'ın kuluyum." dedi. Kim? Hz. İsa! Nedir bu sözün önemi?

Kâle innî Abdullah. "Ben Allah'ın kuluyum." dedi.

Kim?

Hz. İsa!

Gayet tabi, gayet tabi ama gel de bunu Amerikalılar'a, Avrupalılar'a, Vatikan'a anlat. Gayet tabi, gayet tabi ama gel de bunu Amerikalılar'a, Avrupalılar'a, Vatikan'a anlat.

Onlar ne diyorlar? Ona tanrılık izafe ediyorlar, 'Allah'ın oğlu' diyorlar, 'tanrı' diyorlar. Onlar ne diyorlar?

Ona tanrılık izafe ediyorlar, 'Allah'ın oğlu' diyorlar, 'tanrı' diyorlar.

"O yanlış" diye bizim anlatmamız lazım."O yanlış" diye bizim anlatmamız lazım. Çünkü bizim içinde bulunduğumuz yıl, 2000 yılı "Tevhid Yılı"dır; tehdittir.Çünkü bizim içinde bulunduğumuz yıl, 2000 yılı "Tevhid Yılı"dır; tehdittir. Başkaları boşuna heveslenmesinler.Başkaları boşuna heveslenmesinler. Cihana Hıristiyanlık hâkim olacakmış da, Yahudilik hakim olacakmış da!Cihana Hıristiyanlık hâkim olacakmış da, Yahudilik hakim olacakmış da! Öyle şey olmayacak.Öyle şey olmayacak. Cihana tevhid hakim olacak, eninde sonunda lâ ilâhe illallah hakim olacak.Cihana tevhid hakim olacak, eninde sonunda lâ ilâhe illallah hakim olacak. Çalışan çalışır, sevabını alır; çalışmayan mahrum kalır.Çalışan çalışır, sevabını alır; çalışmayan mahrum kalır. Ama eninde sonunda lâ ilâhe illallah galip gelecek. Ama eninde sonunda lâ ilâhe illallah galip gelecek.

Allah'tan başka ilâh yok, tapınılacak mâbud, tapınmaya layık varlık yok.Allah'tan başka ilâh yok, tapınılacak mâbud, tapınmaya layık varlık yok. Biz bunu çeşitli vesilelerle anlatacaktık.Biz bunu çeşitli vesilelerle anlatacaktık. Tevhid krokisi çıkaracaktık; "Allah'tan başka ilâh yoktur." yazacaktı, lâ ilâhe illallah yazacaktı.Tevhid krokisi çıkaracaktık; "Allah'tan başka ilâh yoktur." yazacaktı, lâ ilâhe illallah yazacaktı. Mesela her mesleğin sahibi, bu sene onu işleyecekti. Vakit azaldı, Ağustos'un yarıdan çoğu geçti. Mesela her mesleğin sahibi, bu sene onu işleyecekti. Vakit azaldı, Ağustos'un yarıdan çoğu geçti. Ama unutmayın göreviniz var, görevimiz var. Zaten bütün cihan için görevimiz var. Ama unutmayın göreviniz var, görevimiz var. Zaten bütün cihan için görevimiz var. Biz Allah'ın görevlendirdiğiyiz. Biz Allah'ın görevlendirdiğiyiz.

"Kim görevlendirmiş, ne zaman olmuş?" diye biz belki farkında değiliz ama"Kim görevlendirmiş, ne zaman olmuş?" diye biz belki farkında değiliz ama uhricet li'n-nâsi bi-hayri ümmetî uhricet li'n-nâsi. İnsanlar için çıkarılmış özel numune bir ümmetiz. uhricet li'n-nâsi bi-hayri ümmetî uhricet li'n-nâsi. İnsanlar için çıkarılmış özel numune bir ümmetiz.

Vazifemiz; Allah'ın bir olduğunu, yalnız Allah'a ibadet etmek gerektiğini insanlara öğretmek.Vazifemiz; Allah'ın bir olduğunu, yalnız Allah'a ibadet etmek gerektiğini insanlara öğretmek. Peygamber Efendimiz'in hayatı boyunca yaptığıPeygamber Efendimiz'in hayatı boyunca yaptığı ve şirkin yaygın olduğu yerden şirki, küfrü çıkardığı çalışma; lâ ilâhe illallah. ve şirkin yaygın olduğu yerden şirki, küfrü çıkardığı çalışma; lâ ilâhe illallah.

Kâle innî Abdullah. Hz. İsa söyledi, hem beşikte söyledi hem de âhirette söyleyecek.Kâle innî Abdullah.

Hz. İsa söyledi, hem beşikte söyledi hem de âhirette söyleyecek.
Allah Kur'ân-ı Kerîm'de âhirette de sorduracağını bildiriyor. Allah Kur'ân-ı Kerîm'de âhirette de sorduracağını bildiriyor.

Ve inne kulte zina refîkunî ve ümmiyeti ilahiyati minnâ li'llâh.Ve inne kulte zina refîkunî ve ümmiyeti ilahiyati minnâ li'llâh. "Ey İsa! 'Bana tapın, anneme tapın.' diye bu insanlara sen mi söyledin?" "Ey İsa! 'Bana tapın, anneme tapın.' diye bu insanlara sen mi söyledin?"

Hayır, o söylemedi. Hayır, o söylemedi. Bu sonradan çıkmış, sonradan yanlış olarak Hıristiyanlığa girmiş bir inanç; yanlış. Bu sonradan çıkmış, sonradan yanlış olarak Hıristiyanlığa girmiş bir inanç; yanlış.

Kâle innî Abdullah. Kâle innî Abdullah.

Hem beşikte "Ben Allah'ın kuluyum." hem de âhirette "Ben Allah'ın kuluyum." diyecek. Hem beşikte "Ben Allah'ın kuluyum." hem de âhirette "Ben Allah'ın kuluyum." diyecek. Onlara ben demedim. Onlara ben demedim. Sen bana ne emrettiysen mâ kultehüm izâ mâ e'tî bihî, Sen bana ne emrettiysen onu söyledim. Sen bana ne emrettiysen mâ kultehüm izâ mâ e'tî bihî, Sen bana ne emrettiysen onu söyledim.

Ene Abdullah. "Allah'a ibadet edilsin." dedim. "Bana ibadet edin." demedim. Ene Abdullah. "Allah'a ibadet edilsin." dedim. "Bana ibadet edin." demedim. Zaten ben yalan söylemiş olsam sana mâlumdur, sen bilirsin yâ Rabbi, demedim.Zaten ben yalan söylemiş olsam sana mâlumdur, sen bilirsin yâ Rabbi, demedim. Zaten deseydim Allah kahrederdi. Zaten deseydim Allah kahrederdi.

Çünkü eğer Resûlullah, kâfirlerin, müşriklerin şikayeti gibi yalancı olsaydı,Çünkü eğer Resûlullah, kâfirlerin, müşriklerin şikayeti gibi yalancı olsaydı, kendiliğinden böyle bir şey uyduruyor olsaydı… kendiliğinden böyle bir şey uyduruyor olsaydı…

Allahu Teâlâ hazretleri buyuruyor ki;Allahu Teâlâ hazretleri buyuruyor ki; "O zaman ben onun şah damarını koparırdım, canını alırdım, yani söyletmezdim."O zaman ben onun şah damarını koparırdım, canını alırdım, yani söyletmezdim. İnsanlar bunları sonradan çıkarıyorlar. Uzun bir hadistir ama kısaca hatırlatmış olduk. İnsanlar bunları sonradan çıkarıyorlar. Uzun bir hadistir ama kısaca hatırlatmış olduk.

2000 yılı içindesiniz, hâlâ görevlerimiz var, lâ ilâhe illallah'ı herkese öğreteceğiz. 2000 yılı içindesiniz, hâlâ görevlerimiz var, lâ ilâhe illallah'ı herkese öğreteceğiz.

Türkiye'den bazı insanların dinlerini değiştirip boyunlarına haç taktığını ve hıristiyan olduğunu biliyor musunuz? Türkiye'den bazı insanların dinlerini değiştirip boyunlarına haç taktığını ve hıristiyan olduğunu biliyor musunuz?

Ben yayınlarda Avustralya'da okudum, hem de hiç tahmin etmeyeceğim bir yayında,Ben yayınlarda Avustralya'da okudum, hem de hiç tahmin etmeyeceğim bir yayında, sol yayında keşfedildi bu bilgiler. Ben oradan, internetten bilgiyi aldım, okudum. sol yayında keşfedildi bu bilgiler. Ben oradan, internetten bilgiyi aldım, okudum.

2000 yılındayız; lâ ilâhe illallah'ı iyi öğreteceğiz.2000 yılındayız; lâ ilâhe illallah'ı iyi öğreteceğiz. Müslümanlığı, müslümanları koruyacağız, imanımızı koruyacağız,Müslümanlığı, müslümanları koruyacağız, imanımızı koruyacağız, evlatlarımızı, diyarlarımızı, beldelerimizi koruyacağız. Lâ ilâhe illallah.evlatlarımızı, diyarlarımızı, beldelerimizi koruyacağız. Lâ ilâhe illallah. Başkaları diyarlarımıza Hıristiyanlığı, kötülüğü, şirki hâkim kılmaya çalışıyor. Başkaları diyarlarımıza Hıristiyanlığı, kötülüğü, şirki hâkim kılmaya çalışıyor. Hatta putperestliği, puta tapmayı hâkim kılmaya çalışıyor.Hatta putperestliği, puta tapmayı hâkim kılmaya çalışıyor. Tabi tapınılacak şeylerin de, başkalarının bilmediği ama sizin bildiğiniz bir takım görünmeyenleri var. Tabi tapınılacak şeylerin de, başkalarının bilmediği ama sizin bildiğiniz bir takım görünmeyenleri var.

Mesela nefsin arzusunu dinlemek, nefse tapmaktır.Mesela nefsin arzusunu dinlemek, nefse tapmaktır. Allah'ın emrini tutmayıp da nefsin ardından hevesle gitmek, hevâ-i nefse uymak da nefse tapmaktır. Allah'ın emrini tutmayıp da nefsin ardından hevesle gitmek, hevâ-i nefse uymak da nefse tapmaktır.

E-raeyte meni'ttehaze ilâhehû hevâhu. Kur'ân'ı Kerîm'de buna işaret buyuruluyor.E-raeyte meni'ttehaze ilâhehû hevâhu.

Kur'ân'ı Kerîm'de buna işaret buyuruluyor.
Bu, okuduğum âyet-i kerîme. Çok kimseler nefsine tapıyor.Bu, okuduğum âyet-i kerîme. Çok kimseler nefsine tapıyor. O zaman onlara da; "Bırak bu nefis putuna tapmayı, Allah'a kulluk et,O zaman onlara da; "Bırak bu nefis putuna tapmayı, Allah'a kulluk et, Allah'a itaat eyle, Allah'ı dinle, Allah'ın emrini tut." demek vazifesi var. Allah'a itaat eyle, Allah'ı dinle, Allah'ın emrini tut." demek vazifesi var.

2000 yılının, "Tevhit Yılı"nın görevleri arasında nefsine, Allah'tan gayrıya,2000 yılının, "Tevhit Yılı"nın görevleri arasında nefsine, Allah'tan gayrıya, haça, puta, ite, ata, oda tapanlara da; "Tapmayın." demek var. haça, puta, ite, ata, oda tapanlara da; "Tapmayın." demek var. Od eski dilde "ateş" mânasına geliyor. Od; "yanmak" demek, "ateşlere yanmak" demek. Od eski dilde "ateş" mânasına geliyor. Od; "yanmak" demek, "ateşlere yanmak" demek.

Bir de Allah'ı kabul edip de ona şirk koşanlar var;Bir de Allah'ı kabul edip de ona şirk koşanlar var; işte "Bu Allah'ın oğludur, bu Allah'ın şusudur, busudur." diye onları da söyleyeceksiniz.işte "Bu Allah'ın oğludur, bu Allah'ın şusudur, busudur." diye onları da söyleyeceksiniz. Hz. İsa böyle söylemedi: Kâle innî Abdullah dedi. Âtâniye'l-kitâbe ve cealenî nebiyyâ.Hz. İsa böyle söylemedi:

Kâle innî Abdullah dedi.

Âtâniye'l-kitâbe ve cealenî nebiyyâ.
"Allah bana bir kitap verecek, evvelden bana öyle öğretildi."Allah bana bir kitap verecek, evvelden bana öyle öğretildi. Ben Allah'ın peygamberi olacağım, bana kitap indirecek." Ve cealenî nebiyyâ.Ben Allah'ın peygamberi olacağım, bana kitap indirecek." Ve cealenî nebiyyâ. "Beni peygamber olarak seçti, peygamber kıldı, mukadderat böyle olacak." diye beşikteyken söyledi. "Beni peygamber olarak seçti, peygamber kıldı, mukadderat böyle olacak." diye beşikteyken söyledi.

Beşikte konuşanlardan birisi Kur'ân-ı Kerîm'in bildirmesiyle kimdir? Hz. İsa. Beşikte konuşanlardan birisi Kur'ân-ı Kerîm'in bildirmesiyle kimdir?

Hz. İsa.

İkinci; âbidin abdehâ ibadet eden bir kimse. Bir iftiraya uğramış, adamcağız mâsum.İkinci; âbidin abdehâ ibadet eden bir kimse. Bir iftiraya uğramış, adamcağız mâsum. Allah'ın salih bir kuluyken, ibadet eden bir kuluyken ona iftira atmışlar. O zaman bedevî diyor ki; Allah'ın salih bir kuluyken, ibadet eden bir kuluyken ona iftira atmışlar. O zaman bedevî diyor ki;

"Hayır! Ben o abidlerden olan bir çocuk değilim, çobandan olma bir çocuğum,"Hayır! Ben o abidlerden olan bir çocuk değilim, çobandan olma bir çocuğum, yalan söylüyorlar, iftira atıyorlar." diye bir de o konuşmuş. yalan söylüyorlar, iftira atıyorlar." diye bir de o konuşmuş.

Cenâb-ı Hak haksızlığın önünü böylece kesmiş, kulunu iftiradan korumuş ve misal ettirmiş. Cenâb-ı Hak haksızlığın önünü böylece kesmiş, kulunu iftiradan korumuş ve misal ettirmiş.

Üçüncüsü de eskilerden bir zalim hükümdar, kavminin dinini bırakıp da hak yola girenleriÜçüncüsü de eskilerden bir zalim hükümdar, kavminin dinini bırakıp da hak yola girenleri Allah'ın hak peygamberine tâbi olanları öldürtüyormuş.Allah'ın hak peygamberine tâbi olanları öldürtüyormuş. Öldürmek için de hendekler açıyormuş, içinde ateşler yaktırıyormuş.Öldürmek için de hendekler açıyormuş, içinde ateşler yaktırıyormuş. Mü'minleri ateşin yanına kadar getirip soruyormuş; Mü'minleri ateşin yanına kadar getirip soruyormuş;

"İmanından vazgeçecek misin, bizim inancımıza gelecek misin? "İmanından vazgeçecek misin, bizim inancımıza gelecek misin?

"Gelmeyeceğim." derse ateşe ittiriyormuş, yakıyormuş. "Gelmeyeceğim." derse ateşe ittiriyormuş, yakıyormuş. Bu, Kur'ân-ı Kerim'de Ashâbu Uhdûd diye geçiyor, biliyorsunuz, Buruc sûresinde de geçiyor. Bu, Kur'ân-ı Kerim'de Ashâbu Uhdûd diye geçiyor, biliyorsunuz, Buruc sûresinde de geçiyor.

Ve's-semâ'i zâti'l-burûc. Ve'l-yevmi'l-mev'ûd. Ve şâhidin ve meşhûd. Ve's-semâ'i zâti'l-burûc. Ve'l-yevmi'l-mev'ûd. Ve şâhidin ve meşhûd. Kutile ashâbi'l-uhdûd en-nâri zâti'l-vekud ve tub aleynâ ku'ûd ve hum alâ yef'alûne'ş-şâhidîne culûd Kutile ashâbi'l-uhdûd en-nâri zâti'l-vekud ve tub aleynâ ku'ûd ve hum alâ yef'alûne'ş-şâhidîne culûd

İşte burada mü'minlere ne yapılıyor? Ateşe atılıyor, yakılıyor.İşte burada mü'minlere ne yapılıyor?

Ateşe atılıyor, yakılıyor.
İmanını bırakmazsa mü'min olarak kalmakta ısrar ederse cezalandırılıyor; dünyevî ceza.İmanını bırakmazsa mü'min olarak kalmakta ısrar ederse cezalandırılıyor; dünyevî ceza. Ateşe atılıyor, yakılıyor. Ateşe atılıyor, yakılıyor.

Ateşin yanına mü'min bir kadını da ite kaka getirmişler, kucağında bebeği var. Demişler ki; Ateşin yanına mü'min bir kadını da ite kaka getirmişler, kucağında bebeği var. Demişler ki;

"Bırak, dön, bizim tarafa geç." Kadın da mü'min ama tereddüt etmiş; "Bırak, dön, bizim tarafa geç."

Kadın da mü'min ama tereddüt etmiş;

"Acaba ben sebat edip de ateşe atılsam mı?"Acaba ben sebat edip de ateşe atılsam mı? 'Yoksa bu çocukcağız benim yüzümden yanmasın.' diye istediklerini söyleyip de'Yoksa bu çocukcağız benim yüzümden yanmasın.' diye istediklerini söyleyip de çocuğun hayatını mı kurtarsam?" Peygamber Efendimiz bunu anlatıyor.çocuğun hayatını mı kurtarsam?"

Peygamber Efendimiz bunu anlatıyor.
Böyle bir durumda kaldığınız zaman ne yapacağınızı bir düşünün.Böyle bir durumda kaldığınız zaman ne yapacağınızı bir düşünün. Allah kötü durumlara düşürmesin ama ne yapacağınızı bir düşünün. Allah kötü durumlara düşürmesin ama ne yapacağınızı bir düşünün.

İslâm'ın ahkâmını bozan çok büyük bir hastalık var; yorumlamak.İslâm'ın ahkâmını bozan çok büyük bir hastalık var; yorumlamak. Âyetleri, hadisleri, dinin esaslarını yanlış taraflara yorumlama, çekme âdeti var. Dini bozan bunlar. Âyetleri, hadisleri, dinin esaslarını yanlış taraflara yorumlama, çekme âdeti var. Dini bozan bunlar.

Allah gafûrun rahîm'dir, affeder ama herkesi affetmez. Cehennemi neden yarattı? Allah gafûrun rahîm'dir, affeder ama herkesi affetmez.

Cehennemi neden yarattı?

Bazılarını affetse de cezalandıracakları da var. "Allah affeder, güzele bakmak sevap"Bazılarını affetse de cezalandıracakları da var.

"Allah affeder, güzele bakmak sevap"
bahane. bahane.

Peygamber Efendimiz hadîs-i şerîfinde anlatıyorPeygamber Efendimiz hadîs-i şerîfinde anlatıyor ve bizim düşündüğümüz gibi düşünmediğini de biz oradan anlıyoruz. ve bizim düşündüğümüz gibi düşünmediğini de biz oradan anlıyoruz.

Çocuk dile geliyor. Konuşan çocuktan üçüncüsü de bu. Kucaktaki bebek dile geliyor; Çocuk dile geliyor. Konuşan çocuktan üçüncüsü de bu. Kucaktaki bebek dile geliyor;

"Aman anneciğim! İmanı bırakma! Aman anneciğim! İmanı bırakma." diyor. "Aman anneciğim! İmanı bırakma! Aman anneciğim! İmanı bırakma." diyor.

O da Allah'ın bir konuşturması; olağan bir durum değil, olağanüstü bir durum. O da Allah'ın bir konuşturması; olağan bir durum değil, olağanüstü bir durum.

Muhterem kardeşlerim! Ateşin kenarına kadar getirilip öldürülmek üzere olan bir kimse.Muhterem kardeşlerim!

Ateşin kenarına kadar getirilip öldürülmek üzere olan bir kimse.
Bir de mazeret göstermek için bir gerekçe daha var; kucağında bir çocuk.Bir de mazeret göstermek için bir gerekçe daha var; kucağında bir çocuk. O çocuğun bile dile gelip konuşup "Aman anne! Ölsen bile imanından vazgeçme." demesiO çocuğun bile dile gelip konuşup "Aman anne! Ölsen bile imanından vazgeçme." demesi ve bunu Peygamber Efendimiz'in anlatması ne kadar önemli.ve bunu Peygamber Efendimiz'in anlatması ne kadar önemli. Bunun üzerinde çok derin olarak düşünmemiz gerekiyor. Düşünmemiz lazım; bu noktayı kaçırmamalıyız. Bunun üzerinde çok derin olarak düşünmemiz gerekiyor. Düşünmemiz lazım; bu noktayı kaçırmamalıyız.

Hayat efsanedir, hayaldir, rüzgâr gibidir, yel gibidir; geçer.Hayat efsanedir, hayaldir, rüzgâr gibidir, yel gibidir; geçer. Ben yaşımı söylesem küçük dilinizi yutarsınız, hayretten dudağınızı ısırırsınız.Ben yaşımı söylesem küçük dilinizi yutarsınız, hayretten dudağınızı ısırırsınız. Hâlbuki ben kendimi hâla ortaokul çocuğu gibi görüyorum.Hâlbuki ben kendimi hâla ortaokul çocuğu gibi görüyorum. Ama yaşadık. Nasıl geçtiği anlaşılmıyor. Rüzgar gibi geçiyor, çok çabuk geçiyor. Ama yaşadık. Nasıl geçtiği anlaşılmıyor. Rüzgar gibi geçiyor, çok çabuk geçiyor.

Bu hayat geçiyor ve Peygamber Efendimiz'in bize verdiği bir teminat, garanti var. Diyor ki; Bu hayat geçiyor ve Peygamber Efendimiz'in bize verdiği bir teminat, garanti var. Diyor ki;

"Emr-i mâruf, nehy-i münker eceli yaklaştırmaz." "Emr-i mâruf, nehy-i münker eceli yaklaştırmaz."

"Doğruyu söyledin." diye seni öldüremezler. Ama biz, "öldürebilir" sanıyoruz."Doğruyu söyledin." diye seni öldüremezler. Ama biz, "öldürebilir" sanıyoruz. Bizim imanımızda eksiklik var. Öyle sanıyorsak imanımız Efendimiz'in öğrettiği iman değil. Bizim imanımızda eksiklik var. Öyle sanıyorsak imanımız Efendimiz'in öğrettiği iman değil.

Herkes düşünür; "Aman ihtiyar ne diyor? Biz böyle yapalım." Herkes düşünür;

"Aman ihtiyar ne diyor? Biz böyle yapalım."

Peygamber Efendimiz diyor ki; "Cihadın en üstünü zalim karşısında hak sözü söylemektir." Peygamber Efendimiz diyor ki;

"Cihadın en üstünü zalim karşısında hak sözü söylemektir."

Emr-i mâruf, nehy-i münker yapın, insanın ömrünü kısaltmaz, eceli öne getirmez.Emr-i mâruf, nehy-i münker yapın, insanın ömrünü kısaltmaz, eceli öne getirmez. Demek ki doğru söz söyleyeceğiz. Demek ki haktan, imandan asla ayrılmayacağız. Demek ki doğru söz söyleyeceğiz. Demek ki haktan, imandan asla ayrılmayacağız.

Ama herkes tevhid ile ayrılma yolunda.Ama herkes tevhid ile ayrılma yolunda. Dinin temelinde olmayan, aslında olmayan yanlış bir niyet kazanmışız.Dinin temelinde olmayan, aslında olmayan yanlış bir niyet kazanmışız. İslâm'ın ruhuna, köküne, özüne aykırı olan bir şey kazanmışız. Her yerde hakkı söyleyeceğiz. İslâm'ın ruhuna, köküne, özüne aykırı olan bir şey kazanmışız.

Her yerde hakkı söyleyeceğiz.

Peygamber Efendimiz; "Hakkı söylemeyip susup hesap yapan dilsiz şeytandır." diyor. Peygamber Efendimiz;

"Hakkı söylemeyip susup hesap yapan dilsiz şeytandır." diyor.

Demek ki hakkın söyleneceği yerde söylememe durumu şeytanî bir durum.Demek ki hakkın söyleneceği yerde söylememe durumu şeytanî bir durum. Onun için Cenâb-ı Hakk'a burada, dua yerinde, dua zamanında,Onun için Cenâb-ı Hakk'a burada, dua yerinde, dua zamanında, duaların kabul olduğu bir ibadeti yaparken, umre seyahatini yaparken dua edelim kiduaların kabul olduğu bir ibadeti yaparken, umre seyahatini yaparken dua edelim ki Cenâb-ı Hak bizi tâkatimizden yüksek, yapamayacağımız sebebiyetlerle başarısız duruma düşürmesin.Cenâb-ı Hak bizi tâkatimizden yüksek, yapamayacağımız sebebiyetlerle başarısız duruma düşürmesin. Cenâb-ı Hak bizleri, kullarını zorlamasın, bir;Cenâb-ı Hak bizleri, kullarını zorlamasın, bir; ikincisi de Cenâb-ı Hak bir şeyi takdir eylemişse başımıza bir imtihan gelmişse deikincisi de Cenâb-ı Hak bir şeyi takdir eylemişse başımıza bir imtihan gelmişse de o imtihanda bizim ayağımızı kaydırmasın, bizi şaşırtmasın.o imtihanda bizim ayağımızı kaydırmasın, bizi şaşırtmasın. Hakkı söylemeyi, güzel güzel söylemeyi, sakin sakin söylemeyiHakkı söylemeyi, güzel güzel söylemeyi, sakin sakin söylemeyi ama hakkı söylemeyi, imanı, İslâm'ı bırakmamayı nasip etsin. ama hakkı söylemeyi, imanı, İslâm'ı bırakmamayı nasip etsin.

Allah cümlemizi dinde sebat ihsan eylesin. Âbid olmayı, vefalı olmayı nasip etsin. Allah cümlemizi dinde sebat ihsan eylesin. Âbid olmayı, vefalı olmayı nasip etsin.

Allah hepinizden razı olsun. el-Fâtiha… Allah hepinizden razı olsun.

el-Fâtiha…

Konuşma Hakkında
Tema 1
Tema 2