Namaz Vakitleri

19 Cemâziye'l-Evvel 1446
21 Kasım 2024
İmsak
06:22
Güneş
07:51
Öğle
12:55
İkindi
15:26
Akşam
17:49
Yatsı
19:13
Detaylı Arama

Mehmed Zahid Kotku'nun Öğretileri ve İzleri

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

9 Cemâziye'l-Âhir 1415 / 13.11.1994
İskenderpaşa Camii/ İstanbul

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi’miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN, muhtelif sempozyum ve anma programlarında pek çok muhterem zat hakkında konuşmalar yapmıştır.

Hakkında konuşma yaptığı kimseler arasında Hz. Ali (r.a.), Ebû Eyyûb el-Ensârî (r.a.), İmâm-ı Âzam, Ahmed-i Yesevî, Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî, Hacı Bektâş-ı Velî ve Yunus Emre vardır.

Hatırasına sempozyum ve çeşitli programlar tertip ettirdiği şahsiyetler arasında Hocamız Mehmed Zahid-i Bursevî (Mehmed Zahid KOTKU) hazretlerinin yanı sıra Ahmed-i Yesevî, Ahmed Ziyâüddîn-i Gümüşhânevî, Zâhid-i Kevserî, Çırpılarlı Ali Efendi, Necip Fazıl Kısakürek ve Ali Yakup Cenkçiler de bulunmaktadır.
Mehmed Zahid Kotku Hocamız Çok Geniş Bir Kitleyi Etkilemiştir. Bu, Hocamızın Ve Makamının Büyüklüğüne Nişanedir | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Mehmed Zahid Kotku'nun Öğretileri ve İzleri

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

9 Cemâziye'l-Âhir 1415 / 13.11.1994
İskenderpaşa Camii/ İstanbul

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi’miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN, muhtelif sempozyum ve anma programlarında pek çok muhterem zat hakkında konuşmalar yapmıştır.

Hakkında konuşma yaptığı kimseler arasında Hz. Ali (r.a.), Ebû Eyyûb el-Ensârî (r.a.), İmâm-ı Âzam, Ahmed-i Yesevî, Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî, Hacı Bektâş-ı Velî ve Yunus Emre vardır.

Hatırasına sempozyum ve çeşitli programlar tertip ettirdiği şahsiyetler arasında Hocamız Mehmed Zahid-i Bursevî (Mehmed Zahid KOTKU) hazretlerinin yanı sıra Ahmed-i Yesevî, Ahmed Ziyâüddîn-i Gümüşhânevî, Zâhid-i Kevserî, Çırpılarlı Ali Efendi, Necip Fazıl Kısakürek ve Ali Yakup Cenkçiler de bulunmaktadır.
Mehmed Zahid Kotku Hocamız Çok Geniş Bir Kitleyi Etkilemiştir. Bu, Hocamızın Ve Makamının Büyüklüğüne Nişanedir | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Konuşma Metni

Eûzübillâhimineşşeytânirracîm. Bismillâhirrahmânirrahîm. Eûzübillâhimineşşeytânirracîm. Bismillâhirrahmânirrahîm.

el-Hamdü lillâhi rabbi'l-âlemîn. Hamden kesîran tayyiben mübâreken fîh.el-Hamdü lillâhi rabbi'l-âlemîn. Hamden kesîran tayyiben mübâreken fîh. Alâ külli hâlin ve fî külli hîn. Ve's-salâtü ve's-selâmü alâ seyyidinâAlâ külli hâlin ve fî külli hîn. Ve's-salâtü ve's-selâmü alâ seyyidinâ ve senedinâ ve mededinâ ve üsvetüne'l-haseneti ve tâcı ruûsinâ ve senedinâ ve mededinâ ve üsvetüne'l-haseneti ve tâcı ruûsinâ ve tabîbi kulûbinâ ve kurretü uyûninâ Muhammedini'l-Mustafâve tabîbi kulûbinâ ve kurretü uyûninâ Muhammedini'l-Mustafâ ve âlihî ve sahbihî ve men tebiahû bi-ihsânin ilâ yevmi'l-ceza'. Emmâ ba'd: ve âlihî ve sahbihî ve men tebiahû bi-ihsânin ilâ yevmi'l-ceza'.

Emmâ ba'd:

Çok aziz, çok muhterem, çok sevgili kardeşlerim! Çok aziz, çok muhterem, çok sevgili kardeşlerim!

Allah'a sonsuz hamd ü senâlar olsun, bizi sonsuz nimetlerine mazhar eyledi.Allah'a sonsuz hamd ü senâlar olsun, bizi sonsuz nimetlerine mazhar eyledi. Her şeyimiz O'nun lütfundandır. Habîb-i Edîbi, Efendimiz, serverimizHer şeyimiz O'nun lütfundandır. Habîb-i Edîbi, Efendimiz, serverimiz Muhammed-i Mustafâ hazretlerine sonsuz tahiyyât ve ikramlarımızı, salât u selamlarımızı arz ederiz.Muhammed-i Mustafâ hazretlerine sonsuz tahiyyât ve ikramlarımızı, salât u selamlarımızı arz ederiz. Allahu Teâlâ hazretleri bizi rahmetine erdirdiği kullarından eylesin.Allahu Teâlâ hazretleri bizi rahmetine erdirdiği kullarından eylesin. Muhammed-i Mustafâ'sının öğrettiği yoldan, onun mübarek cadde-i kübrâsından,Muhammed-i Mustafâ'sının öğrettiği yoldan, onun mübarek cadde-i kübrâsından, sünnet-i seniyyesinden bir göz yumup açıncaya kadar bizi ayrı düşürmesin.sünnet-i seniyyesinden bir göz yumup açıncaya kadar bizi ayrı düşürmesin. Yolunda dâim, zikrinde kâim eylesin. Ömrümüzü rızasına uygun geçirip Yolunda dâim, zikrinde kâim eylesin. Ömrümüzü rızasına uygun geçirip huzûr-u izzetine sevdiği razı olduğu kul olarak varmayı cümlemize nasîb-i müyesser eylesin. huzûr-u izzetine sevdiği razı olduğu kul olarak varmayı cümlemize nasîb-i müyesser eylesin.

Hocamız, cennet-mekân, kutbu'l-âşıkîn ve gavsü'l-vâsilîn, es-SeyyidHocamız, cennet-mekân, kutbu'l-âşıkîn ve gavsü'l-vâsilîn, es-Seyyid eş-Şeyh el-Hâfız Muhammed Zahid Kotku b. İbrahim el-Bursevî hazretlerieş-Şeyh el-Hâfız Muhammed Zahid Kotku b. İbrahim el-Bursevî hazretleri 14 yıl önce Kasım'ın 13'üne rastlayan perşembe günü dünyasını değiştirmiş, dâr-ı bekâya irtihal eylemişti.14 yıl önce Kasım'ın 13'üne rastlayan perşembe günü dünyasını değiştirmiş, dâr-ı bekâya irtihal eylemişti. Aradan geçen yıllarda aziz Hocamız'ı, başımızın tâcı, gözümüzün nuru şeyhimizi her sene bazı merasimler yaparak, Aradan geçen yıllarda aziz Hocamız'ı, başımızın tâcı, gözümüzün nuru şeyhimizi her sene bazı merasimler yaparak, hatimler okuyarak, büyük ilmî toplantılar, "sempozyum" [denilen]hatimler okuyarak, büyük ilmî toplantılar, "sempozyum" [denilen] birçok alimin katıldığı konuşmalar yaptığı toplantılarla, çeşitli sevaplı faaliyetlerlebirçok alimin katıldığı konuşmalar yaptığı toplantılarla, çeşitli sevaplı faaliyetlerle ruhu şâd olsun diye anmaktaydık. Ona olan bağlılığımızı, müritliğimizi, sevgimizi,ruhu şâd olsun diye anmaktaydık. Ona olan bağlılığımızı, müritliğimizi, sevgimizi, saygımızı ne yapsak tam ifade edemeyiz. Onun için ne yapsak bizim için kâfi olmaz. saygımızı ne yapsak tam ifade edemeyiz. Onun için ne yapsak bizim için kâfi olmaz. Onun şânına kâfi gelmez. Bu sene de bir hafta Anadolu'nun muhtelif büyük şehirlerinde Onun şânına kâfi gelmez.

Bu sene de bir hafta Anadolu'nun muhtelif büyük şehirlerinde
Hocamız için anma toplantıları tertipleyelim diye planladık, sizlere ilan ettik.Hocamız için anma toplantıları tertipleyelim diye planladık, sizlere ilan ettik. Geçtiğimiz pazartesi günü Bursa'dan başladık, çünkü Hocamız cennetmekân Bursalı Geçtiğimiz pazartesi günü Bursa'dan başladık, çünkü Hocamız cennetmekân Bursalı ve vazifesinin bir kısmını Bursa'da ifâ etmiş. İstanbul'daki camilere naklen gelmesinden önce de en son,ve vazifesinin bir kısmını Bursa'da ifâ etmiş. İstanbul'daki camilere naklen gelmesinden önce de en son, büyük mürşit Üftâde Muhiddin Muhammed el-Bursevî hazretlerinin mübarek camisinde vazife görmüş idi. büyük mürşit Üftâde Muhiddin Muhammed el-Bursevî hazretlerinin mübarek camisinde vazife görmüş idi.

Üftâde hazretleri, zamanının kutbu, nasıl Aziz Mahmud-u Hüdâyî hazretlerini;Üftâde hazretleri, zamanının kutbu, nasıl Aziz Mahmud-u Hüdâyî hazretlerini; "Evlâdım, bundan sonra seni İstanbul'a vazifelendiriyorum. Haydi bakalım, oraya git. "Evlâdım, bundan sonra seni İstanbul'a vazifelendiriyorum. Haydi bakalım, oraya git. İnşaallah padişahlar özengini tutar, bindiği atın yularını çeker, önünde yaya yürür,İnşaallah padişahlar özengini tutar, bindiği atın yularını çeker, önünde yaya yürür, böyle izzete mazhar olursun." diyerek gönderdiği gibi, aradan asırlar geçmiş olmasına rağmen böyle izzete mazhar olursun." diyerek gönderdiği gibi, aradan asırlar geçmiş olmasına rağmen sanki yine Üftâde hazretleri bu sefer Muhammed Zahid Hocamız'ı öyle bir mânada,sanki yine Üftâde hazretleri bu sefer Muhammed Zahid Hocamız'ı öyle bir mânada, öyle bir şekilde göndermiş gibi, Hocamız Bursa'dan Üftâde camiinden gelmişti.öyle bir şekilde göndermiş gibi, Hocamız Bursa'dan Üftâde camiinden gelmişti. Sanki Aziz Mahmud-u Hüdâyî hazretlerinin padişahlar gelip elini öptüğü, kendisine mürit olduğu gibi,Sanki Aziz Mahmud-u Hüdâyî hazretlerinin padişahlar gelip elini öptüğü, kendisine mürit olduğu gibi, atının özengisini tutup binmesine yardım ettiği gibi, önünde seis gibi tevâzu ile yaya yürüyüpatının özengisini tutup binmesine yardım ettiği gibi, önünde seis gibi tevâzu ile yaya yürüyüp atının yularını çektiği gibi, Hocamız cennetmekân da buraya geldikten sonra devlet başkanları,atının yularını çektiği gibi, Hocamız cennetmekân da buraya geldikten sonra devlet başkanları, başbakan yardımcıları, bakanlar onun müridi olmuştur. Parti başkanlarının hemen hepsi buraya gelmiş, başbakan yardımcıları, bakanlar onun müridi olmuştur. Parti başkanlarının hemen hepsi buraya gelmiş, elini öpmüş, duasını talep etmiştir. Mühim meselelerde kendisine danışmıştır.elini öpmüş, duasını talep etmiştir. Mühim meselelerde kendisine danışmıştır. Mesele sorup, rızasını alıp öyle yapmaya gayret etmişlerdir. Mesele sorup, rızasını alıp öyle yapmaya gayret etmişlerdir.

Öyle bir büyük makama nâil Hocamız'ın ilk vazifesi Bursa'da olduğu içinÖyle bir büyük makama nâil Hocamız'ın ilk vazifesi Bursa'da olduğu için biz de ilk anma gününü Bursa'da tertiplemiştik. Elhamdülillah, Üftâde camiinde çok feyizli oldu.biz de ilk anma gününü Bursa'da tertiplemiştik. Elhamdülillah, Üftâde camiinde çok feyizli oldu. Her ne kadar Üftâde camii küçük bir cami ise de, çok feyizli, tatlı, zevki, şevkli oldu...Her ne kadar Üftâde camii küçük bir cami ise de, çok feyizli, tatlı, zevki, şevkli oldu... Oradan İzmir'de, İzmir'in en büyük camisi olan Hisar camiinde anma toplantısı oldu. Ve cami doldu.Oradan İzmir'de, İzmir'in en büyük camisi olan Hisar camiinde anma toplantısı oldu. Ve cami doldu. Hatıralar yâd edildi. Oradan Konya'ya geçildi.Hatıralar yâd edildi. Oradan Konya'ya geçildi. Konya'da çok büyük bir salon hınca hınç büyük bir izdihamla doldu ve Hocamız orada yâd edildi. Konya'da çok büyük bir salon hınca hınç büyük bir izdihamla doldu ve Hocamız orada yâd edildi. Sonra Kayseri'de yâd edildi. Sonra Ankara'da Kocatepe camiindeydik.Sonra Kayseri'de yâd edildi. Sonra Ankara'da Kocatepe camiindeydik. Orada çok tatlı, feyizli merasimler oldu, konuşmalar oldu.Orada çok tatlı, feyizli merasimler oldu, konuşmalar oldu. Ve dün Eskişehir'de, yine bugün de devam eden iki günlük programın bir bölümü olarak Ve dün Eskişehir'de, yine bugün de devam eden iki günlük programın bir bölümü olarak biz de akşam Eskişehir'in bir camiinde konuşmalar yaptık. biz de akşam Eskişehir'in bir camiinde konuşmalar yaptık.

Nihayet, Hocamız'ı anma haftamızın son günü olan, yani merasimlerin son günü,Nihayet, Hocamız'ı anma haftamızın son günü olan, yani merasimlerin son günü, -hatırımızdan çıkması mümkün değil, hani "hiç hatırımdan çıkmıyor ki" dediği gibi, -hatırımızdan çıkması mümkün değil, hani "hiç hatırımdan çıkmıyor ki" dediği gibi, çok sevilen şeyin hiç hatırdan çıkmadığı gibi- hatıralarının merasimle başkalarına da duyurulduğuçok sevilen şeyin hiç hatırdan çıkmadığı gibi- hatıralarının merasimle başkalarına da duyurulduğu haftanın son günü ve 13 Kasım, Hocamız'ın vefatı zamanına tesadüf eden bugün de son vazife yeri olanhaftanın son günü ve 13 Kasım, Hocamız'ın vefatı zamanına tesadüf eden bugün de son vazife yeri olan bu cami-i şerîfte böylece çok kalabalık bir muhib ve müritbu cami-i şerîfte böylece çok kalabalık bir muhib ve mürit ve âşık-ı sâdık vefalı dervişler zümresi hâlinde toplanmış bulunuyorsunuz. ve âşık-ı sâdık vefalı dervişler zümresi hâlinde toplanmış bulunuyorsunuz.

Biliyorum ki dışarıda trafik altüst oldu, sokaklar tıkandı.Biliyorum ki dışarıda trafik altüst oldu, sokaklar tıkandı. Çünkü biz arabayla gelirken -karşı yakadan- 20 dakika önce geldikÇünkü biz arabayla gelirken -karşı yakadan- 20 dakika önce geldik bazı sokaklardan geçemedik, buraya zar zor yetiştik. Aradan geçen 15-20 dakika içinde daha da dolmuştur.bazı sokaklardan geçemedik, buraya zar zor yetiştik. Aradan geçen 15-20 dakika içinde daha da dolmuştur. Ve bu cami Hocamız'ın zamanından sekiz misli kadar daha büyütüldüğü halde görüyorsunuzVe bu cami Hocamız'ın zamanından sekiz misli kadar daha büyütüldüğü halde görüyorsunuz her taraf onu seven insanlarla dopdoludur ve oturacak yer kalmamıştır. her taraf onu seven insanlarla dopdoludur ve oturacak yer kalmamıştır.

Fâil-i Mutlak, Fâil-i Hakikî Allahu Teâlâ hazretleridir, şekkimiz şüphemiz yok. Fâil-i Mutlak, Fâil-i Hakikî Allahu Teâlâ hazretleridir, şekkimiz şüphemiz yok.

[Ve] yef'alu'llâhu mâ yeşâ'. [İnna'llâhe] yef'alu mâ yurîd. [Ve] yef'alu'llâhu mâ yeşâ'.


[İnna'llâhe] yef'alu mâ yurîd.

Lâ fâile illâ hû dervişlerin ilk dersidir: Her şeyin müsebbibü'l-esbâb'ı Allahu Teâlâ hazretleridir.Lâ fâile illâ hû dervişlerin ilk dersidir: Her şeyin müsebbibü'l-esbâb'ı Allahu Teâlâ hazretleridir. Her şeyi olduran O'dur. Bu teveccühü de aradan 14 yıl geçtiği halde ihsan eden de O'dur.Her şeyi olduran O'dur.


Bu teveccühü de aradan 14 yıl geçtiği halde ihsan eden de O'dur.
Hamd ü senâlar olsun! Bu, Hocamız'ın uluvv-i şânına bir nişânedir.Hamd ü senâlar olsun!

Bu, Hocamız'ın uluvv-i şânına bir nişânedir.
Hocamız'ın büyüklüğüne, makamının, mertebesinin büyüklüğüne evliyâullah büyük zatların şehadetleri vardır,Hocamız'ın büyüklüğüne, makamının, mertebesinin büyüklüğüne evliyâullah büyük zatların şehadetleri vardır, sahih rüyaları vardır. Zamanın kutbu olduğuna dair rüyalarda işaretler vardır. Elhamdülillah... sahih rüyaları vardır. Zamanın kutbu olduğuna dair rüyalarda işaretler vardır. Elhamdülillah...

O işaretleri görenler bilir de, meseleyi dışarıdan takip edenlerde [de] bir muazzam sevgi [vardır.]O işaretleri görenler bilir de, meseleyi dışarıdan takip edenlerde [de] bir muazzam sevgi [vardır.] İzdihamını görünce oradan da anlaşılıyor.İzdihamını görünce oradan da anlaşılıyor. Her gittiğimiz yerde Hocamız için okunmuş olan hatm-i şerîflerin dualarını yaptık. Her gittiğimiz yerde Hocamız için okunmuş olan hatm-i şerîflerin dualarını yaptık. 70 bin kelime-i tevhid bir hatim olur, binlerce Kur'ân-ı Kerîm hatmi, milyonlarca kelime-i tevhid,70 bin kelime-i tevhid bir hatim olur, binlerce Kur'ân-ı Kerîm hatmi, milyonlarca kelime-i tevhid, yüz binlerce salavât-ı şerîfe, binlerce süver-i Kur'aniyye ile her gittiğimiz yerde yüz binlerce salavât-ı şerîfe, binlerce süver-i Kur'aniyye ile her gittiğimiz yerde kardeşlerimiz bu hediye-i Kur'aniyyelerini Hocamız'ın ruhuna gönderdi. kardeşlerimiz bu hediye-i Kur'aniyyelerini Hocamız'ın ruhuna gönderdi.

Her gittiğimiz yerde de cami dolusu insanlar ders aldılar, tekkemize intisap eylediler.Her gittiğimiz yerde de cami dolusu insanlar ders aldılar, tekkemize intisap eylediler. Muazzam bir bereket ile muhteşem bir şekilde elhamdülillah devam ediyor. Muazzam bir bereket ile muhteşem bir şekilde elhamdülillah devam ediyor.

Elhamdülillah. Elhamdülillah. Elhamdülillah hamden kesîren tayyiben mübâreken fîh... Elhamdülillah. Elhamdülillah. Elhamdülillah hamden kesîren tayyiben mübâreken fîh...

Muhterem kardeşlerim! Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem hazretleri buyurmuş ki; Muhterem kardeşlerim!


Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem hazretleri buyurmuş ki;

İnde külli hatmetin da'vetün müstecâbetün. İnde külli hatmetin da'vetün müstecâbetün.

"Allah'ın kelâmı Kur'ân-ı Kerîm bir kere bir hatmedildi mi, hatim edilip de sonuna gelindi mi,"Allah'ın kelâmı Kur'ân-ı Kerîm bir kere bir hatmedildi mi, hatim edilip de sonuna gelindi mi, işte o zaman dualar makbul olur." Neden? işte o zaman dualar makbul olur."

Neden?

Okunan Kur'ân-ı Kerîm olduğu için, Allah'ın kelâmı olduğu için onu okuyan kimseye Allahu Teâlâ hazretleriOkunan Kur'ân-ı Kerîm olduğu için, Allah'ın kelâmı olduğu için onu okuyan kimseye Allahu Teâlâ hazretleri o Kur'ân-ı Kerîm'i hatmetmesinin bereketi olarak o anda yapacağı duaları müstecâb kılacağınıo Kur'ân-ı Kerîm'i hatmetmesinin bereketi olarak o anda yapacağı duaları müstecâb kılacağını Peygamber Efendimiz bildiriyor. Yani hatmin sonunda yapılan dualar müstecâbdır. Peygamber Efendimiz bildiriyor. Yani hatmin sonunda yapılan dualar müstecâbdır.

Şimdi kâğıtları sıraya diziyorum. Binlerce hatimler, yüz binlerce, milyonlarca zikirler, bunların hepsi...Şimdi kâğıtları sıraya diziyorum. Binlerce hatimler, yüz binlerce, milyonlarca zikirler, bunların hepsi... Bir hatmin sonunda bile yapılan dualar makbul iken arkasından bu kadarBir hatmin sonunda bile yapılan dualar makbul iken arkasından bu kadar hatimler okunup herkesin hayretini çekecek kadar...hatimler okunup herkesin hayretini çekecek kadar... Ankara'da Rıza Çöllü Hoca, kendisi Sami Efendi dergâhına mensup bir muhterem Hocaefendi,Ankara'da Rıza Çöllü Hoca, kendisi Sami Efendi dergâhına mensup bir muhterem Hocaefendi, Hacı Bayram'da -vefatı senesinde- Hocamız'ın ruhuna okunan hatimlerin miktarının büyüklüğünü görünceHacı Bayram'da -vefatı senesinde- Hocamız'ın ruhuna okunan hatimlerin miktarının büyüklüğünü görünce hayretler içinde kalmıştı. Durum yine aynı hayretlere sezâdır,hayretler içinde kalmıştı. Durum yine aynı hayretlere sezâdır, yani durum aynen devam etmektedir. Bu, Hocamız'ın bereketidir,yani durum aynen devam etmektedir.


Bu, Hocamız'ın bereketidir,
Allah'ın Hocamız'a ikrâmıdır. Kardeşlerimizin hediyesidir ama Allah'ın ikrâmıdır, celle celâlühû...Allah'ın Hocamız'a ikrâmıdır. Kardeşlerimizin hediyesidir ama Allah'ın ikrâmıdır, celle celâlühû... Çünkü onlara o sevgiyi veren de Allah'tır. Bunu okutan da Allahu Teâlâ hazretleridir. Çünkü onlara o sevgiyi veren de Allah'tır. Bunu okutan da Allahu Teâlâ hazretleridir.

Allah hepinizden razı olsun. Caminin içi ârif insanlarla doluyken, bilene bildiği şeyi söylemeye lüzum yok;Allah hepinizden razı olsun.

Caminin içi ârif insanlarla doluyken, bilene bildiği şeyi söylemeye lüzum yok;
ama konuşmalarımız banta da alındığı için bir şeyi söylemek gerekiyor.ama konuşmalarımız banta da alındığı için bir şeyi söylemek gerekiyor. Çünkü konuşma başka yerlerde de dinlenecek, başka insanlar da dinleyecekler... Çünkü konuşma başka yerlerde de dinlenecek, başka insanlar da dinleyecekler...

Aziz ve muhterem kardeşlerim! Aziz ve muhterem kardeşlerim!

Hocamız cennetmekân, rahmetullâhi aleyh, kaddesallâhu sırrahu'l-azîz, Hocamız cennetmekân, rahmetullâhi aleyh, kaddesallâhu sırrahu'l-azîz, kendisi şeyh olduğu halde mürşid-i kâmil olduğu halde buyurmuş ki; kendisi şeyh olduğu halde mürşid-i kâmil olduğu halde buyurmuş ki;

"Şeyhlik de boş, müritlik de boş, zenginlik de boş, mevki makam da boş;"Şeyhlik de boş, müritlik de boş, zenginlik de boş, mevki makam da boş; işin aslı, asıl dikkat edilecek şey Allah'ın sevgili kulu olmaktır! Mühim olan budur. işin aslı, asıl dikkat edilecek şey Allah'ın sevgili kulu olmaktır! Mühim olan budur. Hayatta asıl gaye Allah'ın sevgili kulu olmaktır." Hayatta asıl gaye Allah'ın sevgili kulu olmaktır."

Eğer bir insan bir makama çıkmışsa, bir makamın, üstüne rütbenin işaretini takınmışsa,Eğer bir insan bir makama çıkmışsa, bir makamın, üstüne rütbenin işaretini takınmışsa, üniformasını giymişse, giysin; ama Allah'ın sevgisini kazanamamışsaüniformasını giymişse, giysin; ama Allah'ın sevgisini kazanamamışsa dışına üniforma giymenin faydası yoktur. Bu üniforma ister devlet başkanlığı üniforması olsun,dışına üniforma giymenin faydası yoktur. Bu üniforma ister devlet başkanlığı üniforması olsun, ister askerî meraşallik rütbesi olsun, ister askerî meraşallik rütbesi olsun, ister tasavvufî bir rütbeyi gösteren bir cübbe bir sarık olsun... ister tasavvufî bir rütbeyi gösteren bir cübbe bir sarık olsun... Hocamız'ın çok sevdiği bir tasavvufî beyit vardı: Dervişlik olaydı taç ile hırka Hocamız'ın çok sevdiği bir tasavvufî beyit vardı:

Dervişlik olaydı taç ile hırka

Alırdık biz dahi otuza kırka Dervişlik çarşıdan pazardan alınan bir şey değil.Alırdık biz dahi otuza kırka

Dervişlik çarşıdan pazardan alınan bir şey değil.
Çarşıdan istediğin kadar büyük bir sarık temin edebilirsin.Çarşıdan istediğin kadar büyük bir sarık temin edebilirsin. Parasını verirsin, yakışıklısını, güzelini, pahalısını alırsın.Parasını verirsin, yakışıklısını, güzelini, pahalısını alırsın. İhtişamlı da olur, sadrazam kavuğu gibi olur, padişah kavuğu gibi de olabilir.İhtişamlı da olur, sadrazam kavuğu gibi olur, padişah kavuğu gibi de olabilir. Çok güzel bir cübbe alabilirsin. Üzerine sırma bir şey takabilirsin, gösterişli olur.Çok güzel bir cübbe alabilirsin. Üzerine sırma bir şey takabilirsin, gösterişli olur. Arap diyarından gelen sırmalı abayeler gibi olabilir. Mühim olan post değil, postun içi.Arap diyarından gelen sırmalı abayeler gibi olabilir. Mühim olan post değil, postun içi. Mühim olan içindeki, insanın Allah'ın sevdiği kul olması. Gerisi boştur!Mühim olan içindeki, insanın Allah'ın sevdiği kul olması. Gerisi boştur! İsterse bir kimse "şeyhim" desin, ortaya çıksın; Allah'ın sevgili kulu olamamışsa kıymeti yok! İsterse bir kimse "şeyhim" desin, ortaya çıksın; Allah'ın sevgili kulu olamamışsa kıymeti yok!

Onun için, şu mihrapta Hocamız cennetmekânın bir sözünü kulaklarımla duydum, hatırlıyorum, Onun için, şu mihrapta Hocamız cennetmekânın bir sözünü kulaklarımla duydum, hatırlıyorum, diyor ki; "Şeyhlik yapmak mecnunluktur, deliliktir, divâneliktir.diyor ki;

"Şeyhlik yapmak mecnunluktur, deliliktir, divâneliktir.
Ancak vazifeli olmak müstesna!" Vazifeliyse, selâhiyetliyse, hakiki ise tamam.Ancak vazifeli olmak müstesna!"

Vazifeliyse, selâhiyetliyse, hakiki ise tamam.
Ama hakiki değilse delilik divâneliktir. Öyle şey olur mu? Dış şeklin kıymeti yok.Ama hakiki değilse delilik divâneliktir. Öyle şey olur mu?

Dış şeklin kıymeti yok.
Allahu Teâlâ hazretleri insanların sûretlerine,Allahu Teâlâ hazretleri insanların sûretlerine, zâhirlerine, mallarına, mevkilerine, makamlarına bakmıyor. zâhirlerine, mallarına, mevkilerine, makamlarına bakmıyor.

İnna'llâhe lâ yenzuru ilâ süveriküm ve ecsâmiküm velâkin yenzuru ilâ kulûbiküm ve a'mâliküm. İnna'llâhe lâ yenzuru ilâ süveriküm ve ecsâmiküm velâkin yenzuru ilâ kulûbiküm ve a'mâliküm.

Gönüllerine bakıyor, yaptıkları amellere bakıyor, hangi niyetle ne amelleri yaptığına bakıyor. Gönüllerine bakıyor, yaptıkları amellere bakıyor, hangi niyetle ne amelleri yaptığına bakıyor.

Yenzuru ilâ kulûbiküm. "Gönüllere bakıyor." Kalp, "gönül" demek. Yenzuru ilâ kulûbiküm. "Gönüllere bakıyor."

Kalp, "gönül" demek.
Şu 'tık tık' atan kalp herkeste var. Kâfirde de var, münafıkta da var, cahilde de var, gafilde de var.Şu 'tık tık' atan kalp herkeste var. Kâfirde de var, münafıkta da var, cahilde de var, gafilde de var. Ama gönül, yani mü'minin gönlü, imanla nurlanmış olan gönül kıymetli. Ama gönül, yani mü'minin gönlü, imanla nurlanmış olan gönül kıymetli.

Hocamız Allah'ın bize verdiği çeşitli nimetleri sayarken en çok;Hocamız Allah'ın bize verdiği çeşitli nimetleri sayarken en çok; "Allah sana gönül gibi bir nimet vermiş kardeşim." derdi. "Allah sana gönül gibi bir nimet vermiş kardeşim." derdi.

"Allah sana bir gönül nimeti vermiş, niye bu gönlü nurlandırmıyorsun, çalıştırmıyorsun? "Allah sana bir gönül nimeti vermiş, niye bu gönlü nurlandırmıyorsun, çalıştırmıyorsun? Niye gönül gözünü açmıyorsun? Niye kalbini sâfîleştirmiyorsun? Niye gönül gözünü açmıyorsun? Niye kalbini sâfîleştirmiyorsun? Niye Allah'ın sevgili kulu olmaya çalışmıyorsun? Bu imkân sana verilmişken Niye Allah'ın sevgili kulu olmaya çalışmıyorsun? Bu imkân sana verilmişken niye böyle olmaya çalışmıyorsun?" diye söylerdi. niye böyle olmaya çalışmıyorsun?" diye söylerdi.

Aziz ve muhterem kardeşlerim! Biliyorsunuz ve görüyorsunuz, hayat kimseye kalmıyor.Aziz ve muhterem kardeşlerim!

Biliyorsunuz ve görüyorsunuz, hayat kimseye kalmıyor.
Ne padişahlara kalıyor, ne reisicumhurlara kalıyor, ne evliyâullaha kalıyor,Ne padişahlara kalıyor, ne reisicumhurlara kalıyor, ne evliyâullaha kalıyor, ne enbiyâullaha kalıyor... Her şey boş! Hocamız da böyle söylemiş: ne enbiyâullaha kalıyor... Her şey boş! Hocamız da böyle söylemiş:

" Her şey boştur. Bütün iş, Allah'ın sevgili kulu olmaktır!" " Her şey boştur. Bütün iş, Allah'ın sevgili kulu olmaktır!"

İnsan Allah'ın sevgili kulu oldu mu o zaman işler değişiyor.İnsan Allah'ın sevgili kulu oldu mu o zaman işler değişiyor. İnsan Allah'ın sevgili kulu olunca Allah; -hadîs-i kudsîde- "Onun gören gözü olurum, İnsan Allah'ın sevgili kulu olunca Allah; -hadîs-i kudsîde- "Onun gören gözü olurum, işiten kulağı olurum, söyleyen dili olurum, tutan eli olurum, yürüyen ayağı olurum.işiten kulağı olurum, söyleyen dili olurum, tutan eli olurum, yürüyen ayağı olurum. O kulum benimle görür, benimle işitir, benimle söyler,O kulum benimle görür, benimle işitir, benimle söyler, benimle elini uzatır, işini yapar, benimle varacağa yere varır." benimle elini uzatır, işini yapar, benimle varacağa yere varır."

İnsanlar ne kadar düşünse, bu hadîs-i kudsînin üzerinde ne kadar düşünse yeridir.İnsanlar ne kadar düşünse, bu hadîs-i kudsînin üzerinde ne kadar düşünse yeridir. Allah'la gören bir kula gizli kalır mı? Allah her şeyi bilmiyor mu? Allah'la gören bir kula gizli kalır mı? Allah her şeyi bilmiyor mu?

Vallâhu bimâ ta'melûne basîr. Allah her şeyi görmüyor mu? Vallâhu bimâ ta'melûne basîr. Allah her şeyi görmüyor mu? Her yerde hâzır ve nâzır değil mi? Her şeyi bilmiyor mu? Her yerde hâzır ve nâzır değil mi? Her şeyi bilmiyor mu?

O zaman Allah'la gören kul her şeyi bilir. Allah'ın bildirmesiyle bilir. Hocamızda bunu görürdük.O zaman Allah'la gören kul her şeyi bilir. Allah'ın bildirmesiyle bilir. Hocamızda bunu görürdük. Misallerini anlatacağım. Allah'la duyan bir kul başka kulların duymadığı şeyi duyar. Misallerini anlatacağım.

Allah'la duyan bir kul başka kulların duymadığı şeyi duyar.
Allah'la konuşan, yani dilinde Allah'la konuşan söyleyen kul ârifâne söz söyler. Allah'la konuşan, yani dilinde Allah'la konuşan söyleyen kul ârifâne söz söyler. İnsanların gönüllerine hitap eder. İnsanların gönüllerindeki sorularına sormadan cevap verir.İnsanların gönüllerine hitap eder. İnsanların gönüllerindeki sorularına sormadan cevap verir. Allah'la varacağı yere varan kul için mesafe bahis konusu olmaz. Allah'la varacağı yere varan kul için mesafe bahis konusu olmaz. Tayy-i zaman olur, tayy-i mekân olur. Mekân ve zamanın önemi kalmaz,Tayy-i zaman olur, tayy-i mekân olur. Mekân ve zamanın önemi kalmaz, bir yerden bir yere tarfetü'l-aynde gider.bir yerden bir yere tarfetü'l-aynde gider. Allah'la olunca bir kul çok muazzam ikrâmlara, çok değişik hallere nâil olur. Bu hadîs-i kudsîdir.Allah'la olunca bir kul çok muazzam ikrâmlara, çok değişik hallere nâil olur. Bu hadîs-i kudsîdir. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz buyurmuştur. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz buyurmuştur. Bu haller Hocamız cennetmekânın üzerinde hepsi zâhirdi. Bu haller Hocamız cennetmekânın üzerinde hepsi zâhirdi.

Birkaç misal söyleyeyim: İhvânımızdan meşhur bir zât-ı muhterem, Amerika'da uçağa binmiş.Birkaç misal söyleyeyim:

İhvânımızdan meşhur bir zât-ı muhterem, Amerika'da uçağa binmiş.
Uçak havada fırtınaya tutulmuş, düşecek hâle gelmiş.Uçak havada fırtınaya tutulmuş, düşecek hâle gelmiş. Çok sarsıntılı, öyle bir sarsıntı ki uçak parçalanacak dağılacak neredeyse, düşecek gibi olmuş.Çok sarsıntılı, öyle bir sarsıntı ki uçak parçalanacak dağılacak neredeyse, düşecek gibi olmuş. Herkes, ölüm korkusuna düşmüşler. Herkes, ölüm korkusuna düşmüşler. Bizim bu kardeşimiz de -bana kendisi anlattı, sonra başkalarına da anlattı- Hocamız'a rabıta yapmış.Bizim bu kardeşimiz de -bana kendisi anlattı, sonra başkalarına da anlattı- Hocamız'a rabıta yapmış. Gözünü kapatmış, Hocamız'ı düşünmüş, evliyâ diye,Gözünü kapatmış, Hocamız'ı düşünmüş, evliyâ diye, "hocam" diye Hocamız'a rabıta eylemiş o [durumda...]"hocam" diye Hocamız'a rabıta eylemiş o [durumda...] Elhamdülillah uçak sakinleşmiş ve varacakları yere düşmeden varmışlar. Elhamdülillah uçak sakinleşmiş ve varacakları yere düşmeden varmışlar.

Sonra buraya geldiği zaman Hocamız mütebessim;Sonra buraya geldiği zaman Hocamız mütebessim; "Uçak seni bayağı telaşlandırdı, epeyce korkuttu değil mi?" diye o söylemeden söylemiş."Uçak seni bayağı telaşlandırdı, epeyce korkuttu değil mi?" diye o söylemeden söylemiş. Amerika'daki [olayı] insan İstanbul'dan normal olarak görür mü? Görmez.Amerika'daki [olayı] insan İstanbul'dan normal olarak görür mü?

Görmez.
Ama Allah gösterince, işte hadîs-i kudsîde "O benimle görür." dediği böyle oluyor. Ama Allah gösterince, işte hadîs-i kudsîde "O benimle görür." dediği böyle oluyor.

Sami Efendi'nin ihvânından bir zât, kendisi anlattı: Fatih camiinde ikindi namazını kılmış.Sami Efendi'nin ihvânından bir zât, kendisi anlattı: Fatih camiinde ikindi namazını kılmış. Cenaze de varmış. Allahu ekber, cenaze namazını kılmış.Cenaze de varmış. Allahu ekber, cenaze namazını kılmış. Ama cenaze namazında yanlışlık yapmış. Ama cenaze namazında yanlışlık yapmış. Ondan sonra namaz bittikten sonra artık ne yapsın, yalan yanlış da olsa cemaatle kılındı,Ondan sonra namaz bittikten sonra artık ne yapsın, yalan yanlış da olsa cemaatle kılındı, "Hadi, ne yapayım? Pazar günü İskenderpaşa'da hadis dersi var." Buraya gelmiş."Hadi, ne yapayım? Pazar günü İskenderpaşa'da hadis dersi var." Buraya gelmiş. Hocamız'ın hâli öyleydi. Başka şeyhlere müntesip insanlar daHocamız'ın hâli öyleydi. Başka şeyhlere müntesip insanlar da çok teveccüh eder, gelirlerdi, evlerinde misafir ederlerdi, baş tâcı ederlerdi.çok teveccüh eder, gelirlerdi, evlerinde misafir ederlerdi, baş tâcı ederlerdi. Hocamız'ın dikkatle takip edilecek bir hâli vardı.Hocamız'ın dikkatle takip edilecek bir hâli vardı. Buraya gelmiş oturmuş, -Hocamız şu karşıda minberde dersi anlatırdı- dersten zevk almamış. Buraya gelmiş oturmuş, -Hocamız şu karşıda minberde dersi anlatırdı- dersten zevk almamış.

Muhterem kardeşlerim! Feyiz olduğu zaman insan her şeyin tadını duyar. Muhterem kardeşlerim!

Feyiz olduğu zaman insan her şeyin tadını duyar.
Hasta olduğu zaman ağız hiçbir güzel yemeğin tadını almaz.Hasta olduğu zaman ağız hiçbir güzel yemeğin tadını almaz. Hastaya yemek yediremezsin, hasta "Canım istemiyor." der.Hastaya yemek yediremezsin, hasta "Canım istemiyor." der. Ama sıhhatli olduğu zaman tadını duyar. Bu hadîs-i şerîflerin tadına doyum olmaz. Ama sıhhatli olduğu zaman tadını duyar.

Bu hadîs-i şerîflerin tadına doyum olmaz.

Neden? Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in kelâmıdır.Neden?

Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in kelâmıdır.
Bu hadîs-i şerîflerin içinde kimisi namaza ait hadis, kimisi taharete ait,Bu hadîs-i şerîflerin içinde kimisi namaza ait hadis, kimisi taharete ait, kimisi abdeste ait, kimisi gıybete ait, kimisi zekâta ait, çeşitli hadîs-i şerîfler gelir,kimisi abdeste ait, kimisi gıybete ait, kimisi zekâta ait, çeşitli hadîs-i şerîfler gelir, hepsi heyecanlı bir hikâye gibi olmaz ki... hepsi heyecanlı bir hikâye gibi olmaz ki... Hadîs-i şerîftir bu, "Efendimiz böyle buyurmuş." diye dinimizi öğreneceğiz. Hadîs-i şerîftir bu, "Efendimiz böyle buyurmuş." diye dinimizi öğreneceğiz.

"Dersten hoşlanmadım. Hadisler bana tatsız geldi."Dersten hoşlanmadım. Hadisler bana tatsız geldi. Hocamız'ın anlatması tatsız geldi." diyor, kendisi anlatıyor bana.Hocamız'ın anlatması tatsız geldi." diyor, kendisi anlatıyor bana. İsmi yanımda, yani bildiğim bir isim. Hocamız dersi kesmiş; İsmi yanımda, yani bildiğim bir isim. Hocamız dersi kesmiş;

"Allah Allah, bu zamâne insanları ne acayiptir. "Allah Allah, bu zamâne insanları ne acayiptir. Cenaze namazını doğru düzgün kılmaz, hata eder, burada kendisine vaaz beğendiremezsin." Cenaze namazını doğru düzgün kılmaz, hata eder, burada kendisine vaaz beğendiremezsin."

Bir taraftan burada hadis dersi okuyor, bir taraftan da cemaatin gönlünden geçenlerle alâkası var. Bir taraftan burada hadis dersi okuyor, bir taraftan da cemaatin gönlünden geçenlerle alâkası var. Bu beşerî bir tâkatle yapılmaz, muhterem kardeşlerim! Allah yardım ederse olur. Bu beşerî bir tâkatle yapılmaz, muhterem kardeşlerim! Allah yardım ederse olur. Bu, Allah'ın sevgili kullarına has bir özelliktir. Bu, Allah'ın sevgili kullarına has bir özelliktir.

Hocamız'ın rüyalara muazzam bir tasarrufu vardı. Ne demek "rüyalara tasarruf"? Hocamız'ın rüyalara muazzam bir tasarrufu vardı.

Ne demek "rüyalara tasarruf"?

Birisinin rüyasını bilirdi, birisinin rüyasına girerdi. Birisinin rüyasını bilirdi, birisinin rüyasına girerdi. Olaylardan, birisine istediği rüyayı gösterme kabiliyeti olduğu anlaşılıyor.Olaylardan, birisine istediği rüyayı gösterme kabiliyeti olduğu anlaşılıyor. Misal: Saime hanım vardı, Allah rahmet eylesin. -"Âmîn" deyin.- Misal:

Saime hanım vardı, Allah rahmet eylesin. -"Âmîn" deyin.-
Allah rahmet eylesin diye adını söyledim. Vefat etti. "Öğretmen Saime hanım" derlerdi.Allah rahmet eylesin diye adını söyledim. Vefat etti. "Öğretmen Saime hanım" derlerdi. Kendisi dul bir öğretmen hanım olduğu için, âşık da, hacca gidememiş.Kendisi dul bir öğretmen hanım olduğu için, âşık da, hacca gidememiş. Hocamız'a; "Efendim mahremsiz hacca gidilmiyor. Ben de hacca gidemedim.Hocamız'a;

"Efendim mahremsiz hacca gidilmiyor. Ben de hacca gidemedim.
Çok da canım istiyor, âşıkım, oraları görmek istiyorum." demiş. Çok da canım istiyor, âşıkım, oraları görmek istiyorum." demiş.

Hocamız; "Ben seni hacca götüreyim." demiş. Hocamız;

"Ben seni hacca götüreyim." demiş.

Saime hanım, rahmetli, bunu kendisi bana anlattı. Saime hanım, rahmetli, bunu kendisi bana anlattı.

"Ben de sandım ki hac mevsimi gelecek, Hocamız bana da bilet alacak, "Ben de sandım ki hac mevsimi gelecek, Hocamız bana da bilet alacak, beraber uçağa bineceğiz, hacca beraber gideceğiz." diyor. beraber uçağa bineceğiz, hacca beraber gideceğiz." diyor.

Fakat sabah vaktinden sonra -evi şuracıktaydı, ön sokakta- eve gitmiş... Fakat sabah vaktinden sonra -evi şuracıktaydı, ön sokakta- eve gitmiş... Hani gece erken kalkanlar sabahtan sonra öğle ile sabah arasında uyumak ihtiyacı duyar.Hani gece erken kalkanlar sabahtan sonra öğle ile sabah arasında uyumak ihtiyacı duyar. Çünkü ötekiler gibi değil ki geceden uyanık, zikretti, tesbih çekti, dervişlik yaptı... Uyumuş.Çünkü ötekiler gibi değil ki geceden uyanık, zikretti, tesbih çekti, dervişlik yaptı... Uyumuş. Uyuduğu zaman Hocamız yanına gelmiş,Uyuduğu zaman Hocamız yanına gelmiş, önüne düşerek Mekke-i Mükereme'ye gitmişler,önüne düşerek Mekke-i Mükereme'ye gitmişler, Kâbe-i Müşerrefe'yi tavaf etmişler, Safa ile Merve arasında sa'y eylemişler, Kâbe-i Müşerrefe'yi tavaf etmişler, Safa ile Merve arasında sa'y eylemişler, Arafat'a çıkmışlar, cemreleri taşlamışlar. Rüyada aynen böyle görmüş.Arafat'a çıkmışlar, cemreleri taşlamışlar. Rüyada aynen böyle görmüş. İki saat önce "Ben sana haccettireyim." dedi, iki saat sonra Saime hanıma böyle rüya göstertiyor. İki saat önce "Ben sana haccettireyim." dedi, iki saat sonra Saime hanıma böyle rüya göstertiyor.

Celaleddin Ökten Hocaefendi, kendisi büyük akâid alimi, ilm-i kelâm alimi,Celaleddin Ökten Hocaefendi, kendisi büyük akâid alimi, ilm-i kelâm alimi, Yüksek İslâm Ensitüsü'nde İmam-Hatip okulunda bu dersleri veren alim, fâzıl kimse. Yüksek İslâm Ensitüsü'nde İmam-Hatip okulunda bu dersleri veren alim, fâzıl kimse. Hocamız'a şikayet etmiş...Hocamız'a şikayet etmiş... O zaman hac yasak. Devlet hacca vize vermiyor ve pasaportlara.O zaman hac yasak. Devlet hacca vize vermiyor ve pasaportlara. "Bu pasaport dışarıda her memlekette geçer ama"Bu pasaport dışarıda her memlekette geçer ama hac mevsiminde Suudi Arabistan için geçerli değildir." diye damga vuruyor,hac mevsiminde Suudi Arabistan için geçerli değildir." diye damga vuruyor, kimseye de öyle pasaport vermiyor.kimseye de öyle pasaport vermiyor. Eski hadise, 303540 sene önceki hadise. Zamanını şu anda iyi bilemeyeceğim. Eski hadise, 303540 sene önceki hadise. Zamanını şu anda iyi bilemeyeceğim. Hocamız'ı ziyarete gelmiş. Mürit, Hocamız'dan yaşlı, Hocamız'a intisap etmiş.Hocamız'ı ziyarete gelmiş. Mürit, Hocamız'dan yaşlı, Hocamız'a intisap etmiş. Büyük alim, yani zâhir gözüyle bakılsa Hocamız'dan daha yüksek tahsilli, daha büyük alim.Büyük alim, yani zâhir gözüyle bakılsa Hocamız'dan daha yüksek tahsilli, daha büyük alim. Ama Hocamız'a intisap etmiş, aziz ve muhterem kardeşlerim. Ama Hocamız'a intisap etmiş, aziz ve muhterem kardeşlerim.

Neden? Mârifetullah ilmi ilimlerin en üstünüdür de ondan. Neden?

Mârifetullah ilmi ilimlerin en üstünüdür de ondan.
Öteki ilimler kitapların, satırların ilimleri. Öteki ilimler kitapların, satırların ilimleri. Mârifetullah gönüllerin, sadırların ilmi olduğundan, o en yüksek olduğundan o ona intisap ediyor. Mârifetullah gönüllerin, sadırların ilmi olduğundan, o en yüksek olduğundan o ona intisap ediyor.

Gelmiş; "Efendim, pasaport için müracaat ettim. Gelmiş;

"Efendim, pasaport için müracaat ettim.
Nüfuzlu talebelerim var, sevdiğim talebelerim var. Onlar da bana hürmet ederler,Nüfuzlu talebelerim var, sevdiğim talebelerim var. Onlar da bana hürmet ederler, yardımcı olmaya söz verdiler. Ama altı ay geçti, hâlâ pasaportum Ankara'dan gelmedi."yardımcı olmaya söz verdiler. Ama altı ay geçti, hâlâ pasaportum Ankara'dan gelmedi." diye şikâyet etmiş, durumu Hocamız'a arz etmiş. diye şikâyet etmiş, durumu Hocamız'a arz etmiş.

Hocamız da şurada, ön tarafta otururdu, mütebessim; "Yakında alırsın inşaallah." demiş. Hocamız da şurada, ön tarafta otururdu, mütebessim;

"Yakında alırsın inşaallah." demiş.

Celal Hoca orada Hocamız'ın önünde otururken kendisini bir uyku bastırmış, uyumuş.Celal Hoca orada Hocamız'ın önünde otururken kendisini bir uyku bastırmış, uyumuş. İhtiyar zaten, zor yürürdü, bastonu vardı, adımlarını dikkatli atardı.İhtiyar zaten, zor yürürdü, bastonu vardı, adımlarını dikkatli atardı. 70 küsur yaşında insandı. Uyumuş.70 küsur yaşında insandı. Uyumuş. Rüyasında kendisini Ankara'da pasaport dairesinde görmüş.Rüyasında kendisini Ankara'da pasaport dairesinde görmüş. Memur pasaportu çıkartmış; "Hocam buyur, pasaportunuz hazır." demiş, vermiş. Rüyada... Memur pasaportu çıkartmış; "Hocam buyur, pasaportunuz hazır." demiş, vermiş. Rüyada...

Fakat o pasaportu rüyada aldıktan sonra uyanmış.Fakat o pasaportu rüyada aldıktan sonra uyanmış. Bir de utanmış; "Böyle bir mübarek zâtın huzuru uyunacak yer mi? Bir de utanmış; "Böyle bir mübarek zâtın huzuru uyunacak yer mi? Şu ihtiyarlığın hâline bak! Şimdi ben burada uyudum kaldım, ayıp oldu!" diye kızarmış biraz,Şu ihtiyarlığın hâline bak! Şimdi ben burada uyudum kaldım, ayıp oldu!" diye kızarmış biraz, üzülmüş, utanmış. Hocamız'a utanarak bakmış. Hocamız'ın önünde uyukladı ya... üzülmüş, utanmış. Hocamız'a utanarak bakmış. Hocamız'ın önünde uyukladı ya... Ne kadar uyukladı; o rüyaları gördüğüne göre beş dakika mı uyukladı, horladı mı, ne oldu;Ne kadar uyukladı; o rüyaları gördüğüne göre beş dakika mı uyukladı, horladı mı, ne oldu; kendisi rüya gördüğüne utanıyor. Hocamız mütebessim, yüzüne bakarak: kendisi rüya gördüğüne utanıyor. Hocamız mütebessim, yüzüne bakarak:

"Nasıl, pasaportu aldın mı?" demiş. "Nasıl, pasaportu aldın mı?" demiş.

Bu [olayın] şahitleri var. "Pasaportu aldın mı?" demiş.Bu [olayın] şahitleri var. "Pasaportu aldın mı?" demiş. Hakikaten de birkaç gün sonra pasaport Ankara'dan gelmiş. Hakikaten de birkaç gün sonra pasaport Ankara'dan gelmiş.

Muhterem kardeşlerim! Şimdi sağ olan birkaç kişi Hocamız'ı ziyarete gelmişler de,Muhterem kardeşlerim!

Şimdi sağ olan birkaç kişi Hocamız'ı ziyarete gelmişler de,
bu -Celaleddin Hoca'nın bu rüyasını bilen- Celaleddin Hoca, bu -Celaleddin Hoca'nın bu rüyasını bilen- Celaleddin Hoca, onlar arabasına almışlar, evine götürdükleri zaman bunlara demiş ki; onlar arabasına almışlar, evine götürdükleri zaman bunlara demiş ki;

"Hocanızın kıymetini bilin. Hocanızın rüyalara bile tasarrufu var, hakimiyeti var."Hocanızın kıymetini bilin. Hocanızın rüyalara bile tasarrufu var, hakimiyeti var. Ben bu Hocaefendi'yle tanışmasaydım, yetişmeseydim, intisap etmeseydimBen bu Hocaefendi'yle tanışmasaydım, yetişmeseydim, intisap etmeseydim kendim sağlam bir imanla göçeceğimden şüphe ederdim!" kendim sağlam bir imanla göçeceğimden şüphe ederdim!"

"Hocanızın kıymetini bilin, çok büyük bir zât." demiş Celaleddin Hoca. "Hocanızın kıymetini bilin, çok büyük bir zât." demiş Celaleddin Hoca.

Postacı bir zarf getirmiş, davetiye, Hocamız'a vermiş. Postacı bir zarf getirmiş, davetiye, Hocamız'a vermiş. O postacı da, bilmiyorum, dışarıda boynuma sarıldı; "Ben o postacıyım, emekli oldum." dedi.O postacı da, bilmiyorum, dışarıda boynuma sarıldı; "Ben o postacıyım, emekli oldum." dedi. O mu getirdi, ondan önceki memur mu, bilmiyorum artık, Allah selamet versin.O mu getirdi, ondan önceki memur mu, bilmiyorum artık, Allah selamet versin. Onun da Hocamız'ın kerâmetleriyle ilgili hatıraları var. Onun da Hocamız'ın kerâmetleriyle ilgili hatıraları var. Postacı zarfları vermiş.Postacı zarfları vermiş. Hocamız bakmış, Yüksek İslâm Enstitüsü'nün Üsküdar Bağlarbaşı'nda temel atma töreni,Hocamız bakmış, Yüksek İslâm Enstitüsü'nün Üsküdar Bağlarbaşı'nda temel atma töreni, Hocamız'ı da çağırıyorlar. İstanbul'un din alimlerinden, büyüklerden birisi olduğu için çağırmışlar. Hocamız'ı da çağırıyorlar. İstanbul'un din alimlerinden, büyüklerden birisi olduğu için çağırmışlar.

Hocamız demiş ki; -önündeki şahsa- "Ben gidemem.Hocamız demiş ki; -önündeki şahsa-

"Ben gidemem.
Al sen bu zarfı, benim nâmıma vekâleten sen git. Hem de orada bir konuşma yaparsın." Al sen bu zarfı, benim nâmıma vekâleten sen git. Hem de orada bir konuşma yaparsın."

"Aman efendim! Ben sizi nasıl temsil ederim? "Aman efendim! Ben sizi nasıl temsil ederim? Hem de orada İstanbul'un müftüleri, Diyanet İşleri başkanları, yüksek rütbeli kimseler gelecek. Hem de orada İstanbul'un müftüleri, Diyanet İşleri başkanları, yüksek rütbeli kimseler gelecek. Ben onların karşısında nasıl konuşabilirim, ne söylerim?" deyince; Ben onların karşısında nasıl konuşabilirim, ne söylerim?" deyince;

"Celal Hoca'yı hani siz evine bıraktığınız zaman ne söylemişti size, onu söylersin." demiş. "Celal Hoca'yı hani siz evine bıraktığınız zaman ne söylemişti size, onu söylersin." demiş.

Halbuki kimseye söylenmiş değil o, Celal Hoca'nın sözü, iki kişi biliyor. Halbuki kimseye söylenmiş değil o, Celal Hoca'nın sözü, iki kişi biliyor.

Bu şahıs hemen Hocamız'ın yanından çıkmış, öteki şahsın yanına gitmiş, demiş ki; Bu şahıs hemen Hocamız'ın yanından çıkmış, öteki şahsın yanına gitmiş, demiş ki;

"Hani Celal Hoca bir şey anlatmıştı, 'Bu hocanızın kıymetini bilin, rüyalara dahi tasarrufu var, "Hani Celal Hoca bir şey anlatmıştı, 'Bu hocanızın kıymetini bilin, rüyalara dahi tasarrufu var, mânevî makamı çok yüksek.' dedi, bunu sen söyledin mi kimseye?" "Hayır, ben unuttum." demiş. mânevî makamı çok yüksek.' dedi, bunu sen söyledin mi kimseye?"

"Hayır, ben unuttum." demiş.

"Ben de söylemedim. Sen de söylemedin. Hocamız nereden bildi Celal Hoca'nın bize söylediği sözü?" "Ben de söylemedim. Sen de söylemedin. Hocamız nereden bildi Celal Hoca'nın bize söylediği sözü?"

Allah bildirirse bilir. Allah'ın sevgili kulu olunca işler böyle olur, aziz ve muhterem kardeşlerim! Allah bildirirse bilir. Allah'ın sevgili kulu olunca işler böyle olur, aziz ve muhterem kardeşlerim!

Bunlar şahitli sözler. Biz de şüphe etmesini biliyoruz. Biz de ilmî gerçekleri araştırmasını biliyoruz.Bunlar şahitli sözler. Biz de şüphe etmesini biliyoruz. Biz de ilmî gerçekleri araştırmasını biliyoruz. Bir insan "Yalancı mı, doğrucu mu?" diye biz de teraziye koyup ölçüp biçiyoruz. Bir insan "Yalancı mı, doğrucu mu?" diye biz de teraziye koyup ölçüp biçiyoruz.

Adamın birisi demiş ki; "Bütün şeyhlere mevki makamı ben veriyorum." Adamın birisi demiş ki;

"Bütün şeyhlere mevki makamı ben veriyorum."

Hadi oradan, yalancı adam! Sahtekâr! Hiç aslı esası yok! Hadi oradan, yalancı adam! Sahtekâr! Hiç aslı esası yok!

Yalana yalan; ama bunlar şahitli, ispatlı sözler. Yalana yalan; ama bunlar şahitli, ispatlı sözler.

Peki Hocamız niye Yüksek İslâm Ensitüsü'nün temel atma törenindePeki Hocamız niye Yüksek İslâm Ensitüsü'nün temel atma töreninde o şahsa o sözü söyletmesini istedi? "Celal Hoca'nın sözünü söylersin." niye dedi? o şahsa o sözü söyletmesini istedi? "Celal Hoca'nın sözünü söylersin." niye dedi?

İşin bir de o tarafı var, onu düşünmek lazım. İşin bir de o tarafı var, onu düşünmek lazım.

Aziz ve muhterem kardeşlerim! Hocamız demek istiyor ki; Aziz ve muhterem kardeşlerim!

Hocamız demek istiyor ki;

"İnsan kuru kuruya ilm-i zâhiri öğrenirse iş tamam olmaz."İnsan kuru kuruya ilm-i zâhiri öğrenirse iş tamam olmaz. İlm-i zâhiri kuru kuruya öğrense, diplomaları alsa, duvara assa iş bitmez.İlm-i zâhiri kuru kuruya öğrense, diplomaları alsa, duvara assa iş bitmez. Mühim olan Allah'ın sevgili kulu olmak, takvâ ehli kulu olmak, Allah'ın sevdiği kul hâline gelmek." Mühim olan Allah'ın sevgili kulu olmak, takvâ ehli kulu olmak, Allah'ın sevdiği kul hâline gelmek."

Onu anlatmak istiyor. Ve orada en çok söylenecek söz de o zaten. Onu anlatmak istiyor. Ve orada en çok söylenecek söz de o zaten.

Yüksek İslâm Enstitüsü'nü kuranlara, orada okuyanlara ve çıkanlara söylenecek en büyük nasihat ne? Yüksek İslâm Enstitüsü'nü kuranlara, orada okuyanlara ve çıkanlara söylenecek en büyük nasihat ne?

"İlm-i zâhirle iş bitmez. Kalbini nurlandırmaya bak. Allah'ın sevgili kulu olmaya bak." "İlm-i zâhirle iş bitmez. Kalbini nurlandırmaya bak. Allah'ın sevgili kulu olmaya bak."

Bundan başka söz söylenir mi? "Gafil olma! Sen biraz din bilimlerini öğrenmiş, öğrenecek insansın.Bundan başka söz söylenir mi?

"Gafil olma! Sen biraz din bilimlerini öğrenmiş, öğrenecek insansın.
Gafil olma da Allah'ın sevgili kulu olmayı başar." demekten başka nasihat mı olur? Gafil olma da Allah'ın sevgili kulu olmayı başar." demekten başka nasihat mı olur?

Abdülhâlık-ı Gücdüvânî Efendimiz kendisinden sonra makama geçecek olanAbdülhâlık-ı Gücdüvânî Efendimiz kendisinden sonra makama geçecek olan Hâce Evliyâ-ı Kebîr hazretlerine nasihatinde ne buyuruyor? Hâce Evliyâ-ı Kebîr hazretlerine nasihatinde ne buyuruyor?

"Evlâdım, ilim öğren ama ilmin yanında takvâyı da öğren. İlim yetmez." "Evlâdım, ilim öğren ama ilmin yanında takvâyı da öğren. İlim yetmez."

İlim müsteştikte de var, Avrupalı alimde de var, mütekebbir alimde de var,İlim müsteştikte de var, Avrupalı alimde de var, mütekebbir alimde de var, imanı zayıf alimde de var, içki içen alimde de var. Ben İlâhiyat fakültesinde de hocalık yaptım.imanı zayıf alimde de var, içki içen alimde de var.

Ben İlâhiyat fakültesinde de hocalık yaptım.
Benim fakültemde, İlâhiyat fakültesinde içki için insanlar biliyorum!Benim fakültemde, İlâhiyat fakültesinde içki için insanlar biliyorum! Metres tutan, metres hayatı yaşayan, nikâhsız, zina hâlinde yaşayan insanlar biliyorum! Metres tutan, metres hayatı yaşayan, nikâhsız, zina hâlinde yaşayan insanlar biliyorum!

İlim ilim bilmektir İlim kendin bilmektir Sen kendini bilmezsen Bu nice okumaktır İlim ilim bilmektir

İlim kendin bilmektir

Sen kendini bilmezsen

Bu nice okumaktır

Yunus'un böyle sözü var; çok doğru. Yunus'un böyle sözü var; çok doğru.

İlim öğrenecek, takvâyı öğrenecek, Allah'ın sevgisini kazanacak, rızasını kazanacak. İlim öğrenecek, takvâyı öğrenecek, Allah'ın sevgisini kazanacak, rızasını kazanacak. Kazanamadı; rütbelerin hepsi boştur, muhterem kardeşlerim!Kazanamadı; rütbelerin hepsi boştur, muhterem kardeşlerim! Doktorluklar, doçentlikler, profosörlerler, ordinaryüslükler,Doktorluklar, doçentlikler, profosörlerler, ordinaryüslükler, hepsi mezarın kapısında biter, hepsi orada kalır. Ondan sonrasında insanın kabrinde, hepsi mezarın kapısında biter, hepsi orada kalır. Ondan sonrasında insanın kabrinde, âhirette amel-i sâlihi yoldaş olacak, takvâsı yâr ve yâver olacaktır. Hocamız onu söylemek istiyor. âhirette amel-i sâlihi yoldaş olacak, takvâsı yâr ve yâver olacaktır. Hocamız onu söylemek istiyor.

Aziz ve muhterem kardeşlerim! Misalleri çoğaltmak mümkün. Zaten çoğaltmak da istiyorum.Aziz ve muhterem kardeşlerim!

Misalleri çoğaltmak mümkün. Zaten çoğaltmak da istiyorum.
Birkaç tane daha söylemek de istiyorum. Hocamız fene de âşinâ bir insandı. Saat tamir ederdi.Birkaç tane daha söylemek de istiyorum. Hocamız fene de âşinâ bir insandı. Saat tamir ederdi. Mesela gittiği evde bozuk bir saat varsa; "Verin şunu, ben tamir edeyim." derdi.Mesela gittiği evde bozuk bir saat varsa; "Verin şunu, ben tamir edeyim." derdi. Başkalarının çalıştıramadığı saati eve alırdı. Başkalarının çalıştıramadığı saati eve alırdı. Sanki Hocamız'ın salonu saat hastanesi kliniği gibiydi.Sanki Hocamız'ın salonu saat hastanesi kliniği gibiydi. Eski yazılı, rakamlı, 50 yıllık, 80 yıllık, 100 yıllık, 200 yıllık saatler orada öyle duvarda...Eski yazılı, rakamlı, 50 yıllık, 80 yıllık, 100 yıllık, 200 yıllık saatler orada öyle duvarda... Hepsi çalışır. Hepsine bakar. Bir merak tabii bu, kendisinin merakı... Hepsi çalışır. Hepsine bakar. Bir merak tabii bu, kendisinin merakı...

Ön taraftaki evde otururken, ev düz ayaklı, salon bahçeyle hemzemindi ve camları çıplaktı,Ön taraftaki evde otururken, ev düz ayaklı, salon bahçeyle hemzemindi ve camları çıplaktı, yani demir filan yoktu. Biz Ankara'dayız tabii, her zaman her şeyin ne olduğunu bilmiyoruz.yani demir filan yoktu. Biz Ankara'dayız tabii, her zaman her şeyin ne olduğunu bilmiyoruz. Ama birisi gelmiş, demiş ki; "Hocam burası cam, buraya demir yapalım." Ama birisi gelmiş, demiş ki;

"Hocam burası cam, buraya demir yapalım."

Demir yapmışlar. Birer parmak kalınlığında kalın demirleri koymuşlar, camları sağlamlaştırmışlar.Demir yapmışlar. Birer parmak kalınlığında kalın demirleri koymuşlar, camları sağlamlaştırmışlar. O gün salona hırsız girmiş! O güne kadar hiç hırsız girmeyen salona O gün salona hırsız girmiş! O güne kadar hiç hırsız girmeyen salona hırsız girmiş, saatleri toplamış gitmiş. Saatlerin belki kimisi antikadır, kıymetlidir... hırsız girmiş, saatleri toplamış gitmiş. Saatlerin belki kimisi antikadır, kıymetlidir... Ama kimin saatini alıyorsun ya? Sen kimin evinden kimin saatini alıyorsun? Ama kimin saatini alıyorsun ya? Sen kimin evinden kimin saatini alıyorsun?

Horhor yokuşundan aşağı inerkenHorhor yokuşundan aşağı inerken aşağıdan yukarıya doğru da elinde bir jop bir polis memuru geliyormuş...aşağıdan yukarıya doğru da elinde bir jop bir polis memuru geliyormuş... Yukarıdan gelen adama bakmış. Kravatlı, fötr şapkalı, ütülü, güzel giyimli bir insan.Yukarıdan gelen adama bakmış. Kravatlı, fötr şapkalı, ütülü, güzel giyimli bir insan. Bir dikkatli bakmış, "Kim bu?" diye. Sabıkalı birisi, hırsız. Bir dikkatli bakmış, "Kim bu?" diye. Sabıkalı birisi, hırsız. Elindeki jopu kafasına fötrüne bir tane patlatmış;Elindeki jopu kafasına fötrüne bir tane patlatmış; "Sen beyefendi mi oldun ya!" demiş. Eski sabıkalı ya..."Sen beyefendi mi oldun ya!" demiş. Eski sabıkalı ya... Fötre bir tane patlatınca hırsız zor tutmuş fötrü...Fötre bir tane patlatınca hırsız zor tutmuş fötrü... Meğer bütün saatleri içine doldurmuş, başına geçirmiş. Yani üstünü arasan bulamayacaksın.Meğer bütün saatleri içine doldurmuş, başına geçirmiş. Yani üstünü arasan bulamayacaksın. Saatler fötrün içindeymiş. Tabii böyle tutunca; "Gel bakalım, bunu nereden aldın?" Saatler fötrün içindeymiş. Tabii böyle tutunca; "Gel bakalım, bunu nereden aldın?" Saatler tekrar Hocamız'ın evine geri gelmiş. Saatler tekrar Hocamız'ın evine geri gelmiş.

Çok misalleri var...Çok misalleri var... Vakkasoğlu kardeşimiz geçen seneki sene-i devriyede çok enteresan bir tanesini anlattı.Vakkasoğlu kardeşimiz geçen seneki sene-i devriyede çok enteresan bir tanesini anlattı. Son devrin din alimleri hakkında bir kitap yazmaya karar vermiş.Son devrin din alimleri hakkında bir kitap yazmaya karar vermiş. İsimleri tespit etmiş, "Şu alimi yazacağım, bu alimi yazacağım,İsimleri tespit etmiş, "Şu alimi yazacağım, bu alimi yazacağım, şu alimi yazacağım, bu alimi yazacağım..." diye.şu alimi yazacağım, bu alimi yazacağım..." diye. Mehmed Zahid Kotku hazretlerini de yazacak.Mehmed Zahid Kotku hazretlerini de yazacak. O da artık herkesin bildiği bir kimse diye onu da yazmaya karar vermiş.O da artık herkesin bildiği bir kimse diye onu da yazmaya karar vermiş. Bunun bu niyetini bir arkadaşıBunun bu niyetini bir arkadaşı -Alemdağ füze taburunda vazife gören bir astsubay arkadaşı- duyunca demiş ki; -Alemdağ füze taburunda vazife gören bir astsubay arkadaşı- duyunca demiş ki;

"Güzel bir şey, ben de sana yardımcı olurum."Güzel bir şey, ben de sana yardımcı olurum. Daireden izin alırım, ben de senin bu eserinin daktilo edilmesinde sana yardımcı olurum." Daireden izin alırım, ben de senin bu eserinin daktilo edilmesinde sana yardımcı olurum."

Fakat o gün gelmiş, komutan birlikte izinleri kaldırmış.Fakat o gün gelmiş, komutan birlikte izinleri kaldırmış. Bu astsubaya izin yok. Astsubay gelmiş, demiş ki; Bu astsubaya izin yok. Astsubay gelmiş, demiş ki;

"Kusura bakma, ben sana söz vermiştim, daktilo etmene yardımcı olacaktım;"Kusura bakma, ben sana söz vermiştim, daktilo etmene yardımcı olacaktım; ama bizim füzelerde arıza oldu.ama bizim füzelerde arıza oldu. Bu rampalar atom başlıklı füze atıyor, önemli cihazlar..." Arızayı giderememişler.Bu rampalar atom başlıklı füze atıyor, önemli cihazlar..."

Arızayı giderememişler.
Teknisyen çağırmışlar, giderememişler. Amerikalılar'ı çağırmışlar, giderememişler.Teknisyen çağırmışlar, giderememişler. Amerikalılar'ı çağırmışlar, giderememişler. Fakat o sırada da teftiş olacak. Komutan çok kızmış ve çok üzülmüş, telaşlanmış.Fakat o sırada da teftiş olacak. Komutan çok kızmış ve çok üzülmüş, telaşlanmış. Teftişte arızalı [füzelerle] yakalanacaklar.Teftişte arızalı [füzelerle] yakalanacaklar. Tabii o komutan için sicile kötü bir yazı yazılacak. İzinleri meğerse ondan kaldırmış. Tabii o komutan için sicile kötü bir yazı yazılacak. İzinleri meğerse ondan kaldırmış.

"İzinler kalktığı için ben de gelemiyorum, senin daktilo etmene yardımcı olamayacağım." demiş. "İzinler kalktığı için ben de gelemiyorum, senin daktilo etmene yardımcı olamayacağım." demiş.

Bakın ne kadar enteresan bir hadise, muhterem kardeşlerim! Ne kadar ibretli bir hadise: Bakın ne kadar enteresan bir hadise, muhterem kardeşlerim! Ne kadar ibretli bir hadise:

Astsubay geceleyin rüyasında aksakallı, pembe yanaklı, nurânî mübarek bir zât görmüş.Astsubay geceleyin rüyasında aksakallı, pembe yanaklı, nurânî mübarek bir zât görmüş. O mübarek zât astsubaya demiş ki; O mübarek zât astsubaya demiş ki;

"Evlâdım, sizin füzenin bulunmayan arızası -teknisyenlerin bulamadığı,"Evlâdım, sizin füzenin bulunmayan arızası -teknisyenlerin bulamadığı, Amerika'dan mütehassıs getirilmesine karar verilen esrarengiz arıza,Amerika'dan mütehassıs getirilmesine karar verilen esrarengiz arıza, büyük arıza, bulamamışlar- füzenin şurasındadır." diye rüyada söylemiş. büyük arıza, bulamamışlar- füzenin şurasındadır." diye rüyada söylemiş.

O da ertesi gün gitmiş, komutana demiş ki; O da ertesi gün gitmiş, komutana demiş ki;

"Ben arızayı bulursam benim iznim vardı, verir misin?" "Ben arızayı bulursam benim iznim vardı, verir misin?"

"Sen arızayı bul, ben sana iki misli izin veririm." "Sen arızayı bul, ben sana iki misli izin veririm."

Gitmiş, rüyada tarif edilen yerde arızayı aynen bulmuş, muhterem kardeşlerim!Gitmiş, rüyada tarif edilen yerde arızayı aynen bulmuş, muhterem kardeşlerim! Ve füze -füzenin cihazı, atma rampası diyelim- tamir olmuş. Komutan da buna iki misli izin vermiş. Ve füze -füzenin cihazı, atma rampası diyelim- tamir olmuş. Komutan da buna iki misli izin vermiş.

Artık daha başka kerâmetler var... Araba tutup daktilo yapacağı yere gelecek, orada kerâmet var.Artık daha başka kerâmetler var... Araba tutup daktilo yapacağı yere gelecek, orada kerâmet var. Başka şeylerde kerâmet var, onları anlattı. Başka şeylerde kerâmet var, onları anlattı. Fakat sonradan, Hocamız'ın bir anılma merasiminde bir güzel boy resmi vardır,Fakat sonradan, Hocamız'ın bir anılma merasiminde bir güzel boy resmi vardır, karşıda incirin altında çekilmiş güzel bir boy resmi vardır, onu görünce; karşıda incirin altında çekilmiş güzel bir boy resmi vardır, onu görünce;

"Rüyada bana füzenin hatasını söyleyen zât-ı muhterem buydu!" demiş. "Rüyada bana füzenin hatasını söyleyen zât-ı muhterem buydu!" demiş.

Allahu ekber! Gelin bakalım, bunu izah edin, ilericiler!Allahu ekber! Gelin bakalım, bunu izah edin, ilericiler! Gelin bakalım devrimbazlar, gelin bakalım fizikçiler, kimyacılar; bu işi izah edin! Gelin bakalım devrimbazlar, gelin bakalım fizikçiler, kimyacılar; bu işi izah edin!

Bu işi siz izah edemezsiniz. Bu işin bir tek izahı var;Bu işi siz izah edemezsiniz. Bu işin bir tek izahı var; Allah bir kulunu sevdi mi füzenin arızasını bile buldurtacak kabiliyet veriyor,Allah bir kulunu sevdi mi füzenin arızasını bile buldurtacak kabiliyet veriyor, kavuklu hoca bile olsa! kavuklu hoca bile olsa!

Allah'ın sevgili kulu olmak lazım, muhterem kardeşlerim, başka çare yok! Allah'ın sevgili kulu olmak lazım, muhterem kardeşlerim, başka çare yok!

Böyle bir kimseyi tanımayan kimseler tabii bilemiyorlar. Böyle bir kimseyi tanımayan kimseler tabii bilemiyorlar. Ben Hocamız'ın hayatı ile ilgili birkaç satır yazdım, kitaplarının evveline koydum.Ben Hocamız'ın hayatı ile ilgili birkaç satır yazdım, kitaplarının evveline koydum. Bizim radikal arkadaşlarımız var; radikal dinci, kökten dinci,Bizim radikal arkadaşlarımız var; radikal dinci, kökten dinci, [kimseyi] beğenmezler, herkesi küfürle itham ederler... [kimseyi] beğenmezler, herkesi küfürle itham ederler...

"Tasavvuf ayrı bir din, İslâm değil." diyor mesela, iddiası böyle. "Kerâmet yok." diyor. "Tasavvuf ayrı bir din, İslâm değil." diyor mesela, iddiası böyle.

"Kerâmet yok." diyor.

Kardeşim sen "Kerâmeti ben görmedim." de, doğrusu o. Kardeşim sen "Kerâmeti ben görmedim." de, doğrusu o. Sen görmemiş olabilirsin ama biz bin tane kerâmet gördük!Sen görmemiş olabilirsin ama biz bin tane kerâmet gördük! Bizim de aklımız senin aklından eksik değil, tahsilimizle de seni üçe beşe katlarız.Bizim de aklımız senin aklından eksik değil, tahsilimizle de seni üçe beşe katlarız. Bizim de bilgimiz var. Senin bilginden fazla teknik bilgimiz var. Bizim de bilgimiz var. Senin bilginden fazla teknik bilgimiz var. Bizim de ihvânımız var, Teknik üniversitede profesör olan kaç tane ihvânımız var. Bizim de ihvânımız var, Teknik üniversitede profesör olan kaç tane ihvânımız var. İşte bu öyle değil. Bu iş senin sandığın gibi değil. Bu iş başka türlü bir iş! İşte bu öyle değil. Bu iş senin sandığın gibi değil. Bu iş başka türlü bir iş!

Rüyalara tasarrufu olur muymuş, bu şirkmiş. Niye şirk olsun? Rüyalara tasarrufu olur muymuş, bu şirkmiş.

Niye şirk olsun?

Allah sevdiği kula selâhiyet veriyor. Hadîs-i şerîfte yok mu? Allah sevdiği kula selâhiyet veriyor. Hadîs-i şerîfte yok mu?

Sevdiği kula ikramda bulunuyor. Sevdiği kula ikramda bulunuyor. İşin esrârını söylemek de mümkün değil, "Tadan bilir." diyeceksin, o kadar.İşin esrârını söylemek de mümkün değil, "Tadan bilir." diyeceksin, o kadar. Kör renkleri bilemez, gören bilir. "Sen bu işi anlayamazsın, tadan bilir." diyeceksin. Kör renkleri bilemez, gören bilir. "Sen bu işi anlayamazsın, tadan bilir." diyeceksin.

Aziz ve muhterem kardeşlerim! Tabii olan oluyor, göçen göçüyor, ölen ölüyor. Aziz ve muhterem kardeşlerim!

Tabii olan oluyor, göçen göçüyor, ölen ölüyor.

Hocamız'ı sevmekten maksat nedir? Hocamız'ı sevmekten maksat nedir?

Hocamız'ı sevmekten maksat; nasihatlerini tutmaktır, onun büyük makamından istifade etmektir,Hocamız'ı sevmekten maksat; nasihatlerini tutmaktır, onun büyük makamından istifade etmektir, kendimize çekidüzen vermektir, bizim de Allah'ın sevgili kulu olmak için gayrete gelmemizdir. kendimize çekidüzen vermektir, bizim de Allah'ın sevgili kulu olmak için gayrete gelmemizdir.

Büyüklerin hayatlarını Allahu Teâlâ hazretleri Kur'ân-ı Kerîm'inde bildiriyor: Büyüklerin hayatlarını Allahu Teâlâ hazretleri Kur'ân-ı Kerîm'inde bildiriyor:

Ve'zkur fi'l-kitâbi Meryem. "Meryem'i kitapta yâd et, an, zikret, ey Resûlüm!" Ve'zkur fi'l-kitâbi Meryem. "Meryem'i kitapta yâd et, an, zikret, ey Resûlüm!"

Vezkur fi'l-kitâbi İsmâîl. "İsmail'i kitapta anlat, ey Resûlüm!" diyeVezkur fi'l-kitâbi İsmâîl. "İsmail'i kitapta anlat, ey Resûlüm!" diye büyük zâtların, enbiyâullahın, evliyâullahın hallerini Kur'ân-ı Kerîm'de Allah bildiriyor. büyük zâtların, enbiyâullahın, evliyâullahın hallerini Kur'ân-ı Kerîm'de Allah bildiriyor.

Neden bildiriyor? Bizim büyüklerimiz kısaca söylemişler. İnsanın kıssadan hisse çıkarması lazım. Neden bildiriyor?

Bizim büyüklerimiz kısaca söylemişler. İnsanın kıssadan hisse çıkarması lazım.

Hocamız'ın yine çok sevdiği bir söz var, o da kayda geçsin: Hocamız'ın yine çok sevdiği bir söz var, o da kayda geçsin:

Bir göz ki anın olmaya ibret nazarında Ol sahibinin düşmanıdır baş üzerinde Bir göz ki anın olmaya ibret nazarında

Ol sahibinin düşmanıdır baş üzerinde

Sözün güzelliğine bak! Söz Niyazî-i Mısrî'nindir ama Hocamız çok beğenirdi ve bu sözü daima söylerdi.Sözün güzelliğine bak! Söz Niyazî-i Mısrî'nindir ama Hocamız çok beğenirdi ve bu sözü daima söylerdi. Bununla temessül ederdi, yani misal olarak zikrederdi. Bununla temessül ederdi, yani misal olarak zikrederdi.

"Bir göz ki ibretle etrafa bakmıyor, böyle bir alışkanlığa sahip değil;"Bir göz ki ibretle etrafa bakmıyor, böyle bir alışkanlığa sahip değil; o göz sahibinin başı üzerinde sahibinin düşmanıdır." Neden? o göz sahibinin başı üzerinde sahibinin düşmanıdır."

Neden?

İbretle bakmasını bilmeyen günaha bakar.İbretle bakmasını bilmeyen günaha bakar. İbretleri görmeyen, hisse çıkartamayan kendisini yola getiremez, ondan.İbretleri görmeyen, hisse çıkartamayan kendisini yola getiremez, ondan. Bu göz ibret alsın diye, etrafa baksın, Allah'ın kudretini görsün diye verilmiş.Bu göz ibret alsın diye, etrafa baksın, Allah'ın kudretini görsün diye verilmiş. Güzel bir yönde kullanılması lazım, kötü yönde kullanılmaması lazım,Güzel bir yönde kullanılması lazım, kötü yönde kullanılmaması lazım, yanlış yalan yolda kullanılmaması lazım. yanlış yalan yolda kullanılmaması lazım.

Allahu Teâlâ hazretleri böyle nasip edince sevgili kulları böyle oluyorlar,Allahu Teâlâ hazretleri böyle nasip edince sevgili kulları böyle oluyorlar, füzecinin bilemediği teknik şeyi biliyorlar. füzecinin bilemediği teknik şeyi biliyorlar.

Şu karşıda bazıları oturmuşlar da; "Hocamız iyidir hoştur, ama evliyâdır..."Şu karşıda bazıları oturmuşlar da; "Hocamız iyidir hoştur, ama evliyâdır..." evliyâlığını da kabul etmişler. Çünkü halvetlere girdiler çıktılar,evliyâlığını da kabul etmişler. Çünkü halvetlere girdiler çıktılar, kerâmetlerini her zaman görüyorlar, "İyidir güzeldir de siyaseti anlamaz." demişler. kerâmetlerini her zaman görüyorlar, "İyidir güzeldir de siyaseti anlamaz." demişler.

Vay şaşkın vay! Vay zavallı vay! İşin önünü sonunu gören,Vay şaşkın vay! Vay zavallı vay! İşin önünü sonunu gören, Allah tarafından kendisine gösterilen insanın sen ayağının tozu olamazsın!Allah tarafından kendisine gösterilen insanın sen ayağının tozu olamazsın! O on sene sonrasını görür, 20 sene sonrasını görür. O on sene sonrasını görür, 20 sene sonrasını görür. İleride evliyâ olacak çocuğu küçüklüğünden sezer. Ve bunlar ispat edilmiş hâdiselerdir. İleride evliyâ olacak çocuğu küçüklüğünden sezer. Ve bunlar ispat edilmiş hâdiselerdir.

Bütün mesele Allah'ın sevgili kulu olmaktır. Kur'ân-ı Kerîm'e yapışmaktır.Bütün mesele Allah'ın sevgili kulu olmaktır. Kur'ân-ı Kerîm'e yapışmaktır. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in sünnet-i seniyyesine yapışmaktır, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in sünnet-i seniyyesine yapışmaktır, bid'atlerden uzak durmaktır, güzel ahlâka sahip olmaktır. bid'atlerden uzak durmaktır, güzel ahlâka sahip olmaktır.

Muhterem kardeşlerim! Tasavvuf nedir? Bir; nefsi terbiye etmek, Muhterem kardeşlerim!

Tasavvuf nedir?

Bir; nefsi terbiye etmek,
kötü huyları atmak, iyi huyları almaktır. İki; kalbi tasfiye etmek, gaflet perdelerini yırtmak,kötü huyları atmak, iyi huyları almaktır.

İki; kalbi tasfiye etmek, gaflet perdelerini yırtmak,
gönül gözünü açmak, mârifetullaha ermektir. gönül gözünü açmak, mârifetullaha ermektir.

Üç; Allahu Teâlâ hazretlerine mutî bir kul olmaktır, emirlerini tutmak yasaklarından kaçmaktır. Üç; Allahu Teâlâ hazretlerine mutî bir kul olmaktır, emirlerini tutmak yasaklarından kaçmaktır. Allah'ın sevdiğini sevmektir, sevmediği sevmemektir. Allah'ın sevdiğini sevmektir, sevmediği sevmemektir.

Onun için, evliyâullah her zaman melek gibi değildir.Onun için, evliyâullah her zaman melek gibi değildir. Hocamız şu minbere çıktığı zaman, minberde hutbe okurken biz korkumuzdan yüzüne bakamazdık.Hocamız şu minbere çıktığı zaman, minberde hutbe okurken biz korkumuzdan yüzüne bakamazdık. Burada öyle celalli hutbe okurdu ki başımızı kaldıramazdık. Neden? Burada öyle celalli hutbe okurdu ki başımızı kaldıramazdık.

Neden?

Kızılacak yerde kızmak kemâldir. Kızılacak yerde yumuşaklık da zaaftır. Kızılacak yerde kızmak kemâldir. Kızılacak yerde yumuşaklık da zaaftır.

Kızılacak yerde, kızılacak insana kızmak lazım, eğri insana eğriliğini zamanında söylemek lazım.Kızılacak yerde, kızılacak insana kızmak lazım, eğri insana eğriliğini zamanında söylemek lazım. Doğru insanı da çamurların içinde bile olsa elinden tutup kaldırmak lazım. Doğru insanı da çamurların içinde bile olsa elinden tutup kaldırmak lazım.

Evliyâullahın işi budur; Allah'a itaat etmek, emirlerini tutmak, yasaklarından kaçmak, Evliyâullahın işi budur; Allah'a itaat etmek, emirlerini tutmak, yasaklarından kaçmak, Allah için sevmek, Allah için kızmak. Biz Hocamız'ın bütün hallerini, hafızamızı yokluyoruz,Allah için sevmek, Allah için kızmak.

Biz Hocamız'ın bütün hallerini, hafızamızı yokluyoruz,
elhamdülillah, sonra kitapları okuduğumuz zaman görüyoruz ki Hocamız cennetmekânelhamdülillah, sonra kitapları okuduğumuz zaman görüyoruz ki Hocamız cennetmekân tamamen Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in sünnet-i seniyyesi yolunda. tamamen Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in sünnet-i seniyyesi yolunda.

Hz. Âişe-i Sıddîka validemize Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in ahlâkını sordular: Hz. Âişe-i Sıddîka validemize Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in ahlâkını sordular:

"Resûlullah'ın ahlâkı nasıldı?" Böyle bir soruya bir cümlede cevap verilir mi? "Resûlullah'ın ahlâkı nasıldı?"

Böyle bir soruya bir cümlede cevap verilir mi?

Ey anamız, ey mü'minlerin annesi, yâ ümme'l-mü'minîn,Ey anamız, ey mü'minlerin annesi, yâ ümme'l-mü'minîn, yâ Âişe-i Sıddîka! Resûlullah'ın ahlâkı nasıldı?" diye sordular. Ne cevap verdi? yâ Âişe-i Sıddîka! Resûlullah'ın ahlâkı nasıldı?" diye sordular.

Ne cevap verdi?

"Sen Kur'ân-ı Kerîm okumaz mısın?" Kâne hulukuhu'l-Kur'ân. "Sen Kur'ân-ı Kerîm okumaz mısın?"

Kâne hulukuhu'l-Kur'ân.
"Sen Kur'ân-ı Kerîm'i okumaz mısın? Resûlullah'ın ahlâkı Kur'ân-ı Kerîm idi." "Sen Kur'ân-ı Kerîm'i okumaz mısın? Resûlullah'ın ahlâkı Kur'ân-ı Kerîm idi."

Neyse o. Allah neyi emretmişse o. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem peygamberlerin serveri,Neyse o. Allah neyi emretmişse o. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem peygamberlerin serveri, kâinâtın önderi, ekremü'l-halk, insanların, mahlukâtın, cinlerin en şereflisi, eşref-i mahlukât, kâinâtın önderi, ekremü'l-halk, insanların, mahlukâtın, cinlerin en şereflisi, eşref-i mahlukât, Peygamber Efendimiz; hem çok merhametli, hem de çok celâdetli ve kahraman. Denge var. Peygamber Efendimiz; hem çok merhametli, hem de çok celâdetli ve kahraman. Denge var. İkisi de var. Harpte en önde en kahraman, sulh da en merhametli, fakirlere fukarâya iyilik yapan,İkisi de var. Harpte en önde en kahraman, sulh da en merhametli, fakirlere fukarâya iyilik yapan, elindekini sonuna kadar veren... elindekini sonuna kadar veren... Mesele, ahlâkı her yönüyle almak, bir tarafını alıp bir tarafını bırakmak değil. Mesele, ahlâkı her yönüyle almak, bir tarafını alıp bir tarafını bırakmak değil. Bir tarafını alıp bir tarafını bırakırsa yarım ahlâk olur. İslâm ahlâkı nasıldır? "Müsamahadır." Bir tarafını alıp bir tarafını bırakırsa yarım ahlâk olur.

İslâm ahlâkı nasıldır?

"Müsamahadır."

Şimdi "hoşgörü" diyorlar. Hoşgörü, hoşgörü, hoşgörü... Yunus Emre hoşgörülüymüş. Şimdi "hoşgörü" diyorlar. Hoşgörü, hoşgörü, hoşgörü... Yunus Emre hoşgörülüymüş. Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî hoşgörülüymüş. Vallâhi de billâhi de değil!Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî hoşgörülüymüş.

Vallâhi de billâhi de değil!
Ya bunlar Yunus Emre'yi okumuyorlar, Mevlânâ Celâleddîn'i tam okumuyorlar,Ya bunlar Yunus Emre'yi okumuyorlar, Mevlânâ Celâleddîn'i tam okumuyorlar, ya da yalan söylüyorlar! Çünkü Yunus'un öyle celalli şiirleri var ki... ya da yalan söylüyorlar! Çünkü Yunus'un öyle celalli şiirleri var ki... Kaddesallâhu sırrahü'l-azîz...Kaddesallâhu sırrahü'l-azîz... Öyle de olması lazım! Celal zamanında celal lazım, cemal zamanında cemal lazım. Öyle de olması lazım! Celal zamanında celal lazım, cemal zamanında cemal lazım.

Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî müsamahalıymış. Öyle şey olur mu? Öyle celalli halleri var ki... Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî müsamahalıymış. Öyle şey olur mu?

Öyle celalli halleri var ki...

Vezirin birisi gelmiş; kelime konuşmamış, "hoşgeldin" dememiş. Vezir, yani bakan...Vezirin birisi gelmiş; kelime konuşmamış, "hoşgeldin" dememiş. Vezir, yani bakan... Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî konuşmamış. Hani Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî müsamahalıydı? Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî konuşmamış. Hani Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî müsamahalıydı?

Yalancılar! Tanımıyorsunuz veya saklıyorsunuz! Yalancılar! Tanımıyorsunuz veya saklıyorsunuz!

Sonra durmuş durmuş, koca vezir geldi bir hocanın ayağına; hoca iltifat etmiyor,Sonra durmuş durmuş, koca vezir geldi bir hocanın ayağına; hoca iltifat etmiyor, kapısını açmıyor, buyur etmiyor, "Nasılsın?" demiyor, ötekiler önünde dokuz takla atarken, kapısını açmıyor, buyur etmiyor, "Nasılsın?" demiyor, ötekiler önünde dokuz takla atarken, eğilirken bu kaşlarını çatmış karşısında duruyor. Durmuş durmuş... Ötekisinin mânevî heybeti var. eğilirken bu kaşlarını çatmış karşısında duruyor. Durmuş durmuş... Ötekisinin mânevî heybeti var.

"Efendim, bana nasihat eylesene." demiş. "Efendim, bana nasihat eylesene." demiş.

Vezir, Mevlânâ hazretlerinden nasihat istiyor. Şöyle dönmüş; Vezir, Mevlânâ hazretlerinden nasihat istiyor. Şöyle dönmüş;

"Ben sana ne diyeyim evlâdım? Seni Allah sultan yaptı, sen şeytana kulluk ediyorsun!"Ben sana ne diyeyim evlâdım? Seni Allah sultan yaptı, sen şeytana kulluk ediyorsun! Seni sultan yapan Allah, sen Allah'a kulluk etmiyorsun, şeytana kulluk ediyorsun.Seni sultan yapan Allah, sen Allah'a kulluk etmiyorsun, şeytana kulluk ediyorsun. Sana Allah kullara merhameti emretti, sen kullara zulmediyorsun. Ben sana ne diyeyim!" demiş. Sana Allah kullara merhameti emretti, sen kullara zulmediyorsun. Ben sana ne diyeyim!" demiş.

Adam başlamış hüngür hüngür ağlamaya... Kazık gibi dost doğru söz! Adam başlamış hüngür hüngür ağlamaya... Kazık gibi dost doğru söz!

Evliyâullahın hâli budur. Yani susulacak zamanda susar, konuşulacak zamanda konuşur. Evliyâullahın hâli budur. Yani susulacak zamanda susar, konuşulacak zamanda konuşur.

Ali Yakup Cenkçiler Hoca, zamanın çok yüksek mevkiide olan, onun da âmiri olan birisi gelmiş,Ali Yakup Cenkçiler Hoca, zamanın çok yüksek mevkiide olan, onun da âmiri olan birisi gelmiş, hastanede [onu] ziyaret etmiş. Ali Yakup Hoca hoşuma gidiyor, mert insan...hastanede [onu] ziyaret etmiş. Ali Yakup Hoca hoşuma gidiyor, mert insan... "Sen çok akıllı bir insansın, bir de bu aklını hayra kullansana." demiş. "Sen çok akıllı bir insansın, bir de bu aklını hayra kullansana." demiş.

Bak nasıl söylüyor; "Şerre kullanıyorsun!" diye nasıl dobra dobra söylüyor. Bak nasıl söylüyor; "Şerre kullanıyorsun!" diye nasıl dobra dobra söylüyor.

Hocamız da ameliyat olduğu zaman kendisini bazılarıHocamız da ameliyat olduğu zaman kendisini bazıları -yüksek mevki makam sahipleri- ziyaret etmişlerdi, onlara bir güzel nasihat etmişti. -yüksek mevki makam sahipleri- ziyaret etmişlerdi, onlara bir güzel nasihat etmişti.

Hocamız cennetmekân, kâne hulukuhu'l-Kur'ân dediği gibi Hz. Âişe'nin, radıyallahu anhâ,Hocamız cennetmekân, kâne hulukuhu'l-Kur'ân dediği gibi Hz. Âişe'nin, radıyallahu anhâ, Peygamber Efendimiz'i anlatırken öyle dediği gibi... Resûlullah'ın hadîs-i şerîflerini okuyorum da, Peygamber Efendimiz'i anlatırken öyle dediği gibi... Resûlullah'ın hadîs-i şerîflerini okuyorum da, sevgili kardeşlerim, bakıyorum ki "A! Hocamız da tam böyleydi!sevgili kardeşlerim, bakıyorum ki "A! Hocamız da tam böyleydi! A! Hocamız da tam böyleydi!" diyorum. Hazmetmiş. Kendisini Resûlullah'ın ahlâkına benzetmiş. A! Hocamız da tam böyleydi!" diyorum. Hazmetmiş. Kendisini Resûlullah'ın ahlâkına benzetmiş.

Muhterem kardeşlerim! Tasavvufta fenâ fi'r-Resûl ne demek? Muhterem kardeşlerim!

Tasavvufta fenâ fi'r-Resûl ne demek?

Resûlullah'ın içinde fâni olacaksın, bedavadan çıkacaksın... Öyle şey olur mu?Resûlullah'ın içinde fâni olacaksın, bedavadan çıkacaksın... Öyle şey olur mu? Resûlullah'a âsi olarak, Resûlullah'ın sünnetini çiğneyerek, Resûlullah'ın sünnetini tutmayarakResûlullah'a âsi olarak, Resûlullah'ın sünnetini çiğneyerek, Resûlullah'ın sünnetini tutmayarak fenâ fi'r-Resûl olur mu? Olmaz! Bir insan Resûlullah'a uymuyorsa o hiçbir şey olmaz!fenâ fi'r-Resûl olur mu?

Olmaz!

Bir insan Resûlullah'a uymuyorsa o hiçbir şey olmaz!
"Allah bid'at ehlinin namazını, haccını, orucunu, zekâtını, nafilesini kabul etmez." diyor"Allah bid'at ehlinin namazını, haccını, orucunu, zekâtını, nafilesini kabul etmez." diyor Peygamber Efendimiz. Sünnet-i seniyyeye sımsıkı sarılacak. Peygamber Efendimiz. Sünnet-i seniyyeye sımsıkı sarılacak.

Hocamız melek gibiydi, minbere çıktığı zaman konuşmasından ödümüz patlardı. Okudum. Hocamız melek gibiydi, minbere çıktığı zaman konuşmasından ödümüz patlardı. Okudum. İşte bu Râmûz kitabının sonuna geldiğimiz zaman okuduk;İşte bu Râmûz kitabının sonuna geldiğimiz zaman okuduk; Resûlullah Efendimiz de minberdeyken celalliymiş. Aynen Resûlullah Efendimiz'in yolunda gidiyor. Resûlullah Efendimiz de minberdeyken celalliymiş. Aynen Resûlullah Efendimiz'in yolunda gidiyor.

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem ev halkına müşfik imiş ve ev halkıyla biraz da şakacıymış.Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem ev halkına müşfik imiş ve ev halkıyla biraz da şakacıymış. Hocamız da ev halkıyla şakacıydı. Aynen! Hocamız'ı ne tahmin edersiniz? Hocamız da ev halkıyla şakacıydı. Aynen!

Hocamız'ı ne tahmin edersiniz?

Kaşları çatık, içeri girecek, herkes elini öpüyor, eteğini öpüyor... Hayır! Kaşları çatık, içeri girecek, herkes elini öpüyor, eteğini öpüyor...

Hayır!
Latifeciydi, şakacıydı, tatlıydı. Çünkü Efendimiz'in ahlâkı... Latifeciydi, şakacıydı, tatlıydı. Çünkü Efendimiz'in ahlâkı...

Allahu Teâlâ hazretleri bize dinimizin hakikatlerini görmeyi nasip etsin. Allahu Teâlâ hazretleri bize dinimizin hakikatlerini görmeyi nasip etsin. Hakikatleri görmeyince insanın unvanı, doktoraları, ihtisasları para etmiyor.Hakikatleri görmeyince insanın unvanı, doktoraları, ihtisasları para etmiyor. Allahu Teâlâ hazretleri hakikatleri göstersin, yolunca yürütsün. Allahu Teâlâ hazretleri hakikatleri göstersin, yolunca yürütsün.

Yolunca yürüyene de makama çıkarttığı zaman öğretiyor, muhterem kardeşlerim! Yolunca yürüyene de makama çıkarttığı zaman öğretiyor, muhterem kardeşlerim!

Onun için, büyüklerden birisi buyurmuş ki; Me'ttaheza'llâhu min veliyyin câhilin.Onun için, büyüklerden birisi buyurmuş ki;

Me'ttaheza'llâhu min veliyyin câhilin.
"Allah hiç cahil velî edinmemiştir." Evliyâullah cahil değildir. "Allah hiç cahil velî edinmemiştir."

Evliyâullah cahil değildir.
Eğer bir cahili kendisine velî etmişse, sevmişse... Velev ittehazehû le-allemehû.Eğer bir cahili kendisine velî etmişse, sevmişse... Velev ittehazehû le-allemehû. "O zaman öğretir." Cahil olmaz. Allah'ın sevgili olduktan sonra cahillik kalmaz."O zaman öğretir." Cahil olmaz. Allah'ın sevgili olduktan sonra cahillik kalmaz. Şeriate aykırı iş yapmaz.Şeriate aykırı iş yapmaz. Fakihler soru sorarlar da onlara öyle cevap verir, fakihler bile ağzı açık kalır. Neden? Fakihler soru sorarlar da onlara öyle cevap verir, fakihler bile ağzı açık kalır.

Neden?

Okumadı ama; "Bana medresede hocam öğretti." değil; eddebenî rabbî.Okumadı ama; "Bana medresede hocam öğretti." değil; eddebenî rabbî. Allah öğrettiği zaman her şeyi bilir.Allah öğrettiği zaman her şeyi bilir. Gözünden perdeler kalkıp; "Şu şöyledir, şu şöyledir, şu şöyledir, şu şöyledir..." sayar. Gözünden perdeler kalkıp; "Şu şöyledir, şu şöyledir, şu şöyledir, şu şöyledir..." sayar.

Bursa'da Ulucamii'nin açılması zamanında "Hutbeyi şeyhülislâm mı okusun, falanca mı okusun,Bursa'da Ulucamii'nin açılması zamanında "Hutbeyi şeyhülislâm mı okusun, falanca mı okusun, filanca mı okusun, Emir Sultan mı okusun?" demişler. "Hayır, hayır, hayır..." filanca mı okusun, Emir Sultan mı okusun?" demişler.

"Hayır, hayır, hayır..."

"Kim okusun?" "Burada bir Somuncu Baba diye bir zât var, o okusun." demişler. "Kim okusun?"

"Burada bir Somuncu Baba diye bir zât var, o okusun." demişler.

Padişahın adamları ısrar etmişler, rica etmişler... Çıkmış, Ulucamii'de hutbe okumuş.Padişahın adamları ısrar etmişler, rica etmişler... Çıkmış, Ulucamii'de hutbe okumuş. Fâtiha'yı yedi çeşit, yedi türlü tefsir etmiş. Fâtiha'yı yedi çeşit, yedi türlü tefsir etmiş. Birisini ikisini bazıları anlamış, üçünü dördünü bazıları anlamış, altısını bazıları anlamış, Birisini ikisini bazıları anlamış, üçünü dördünü bazıları anlamış, altısını bazıları anlamış, bir tanesini kim bilir kaç kişi anlamış. Derece derece, derece derece yükselttiğini anlayan anlar, bir tanesini kim bilir kaç kişi anlamış. Derece derece, derece derece yükselttiğini anlayan anlar, anlamayan öyle bakar, bir onun ağzına bakar bir onun ağzına bakar... anlamayan öyle bakar, bir onun ağzına bakar bir onun ağzına bakar...

Allahu Teâlâ hazretlerinin sevgisini kazanmaya çalışmak lazım. Allahu Teâlâ hazretlerinin sevgisini kazanmaya çalışmak lazım.

Süleymaniye kütüphanesinde çalışıyordum... Çok güzel kitaplar var. Süleymaniye kütüphanesinde çalışıyordum... Çok güzel kitaplar var. Ben de kitapları, yazma eserleri seviyorum. Güzel notlar aldım. Ben de kitapları, yazma eserleri seviyorum. Güzel notlar aldım. Hoşuna gider diye de geldiğim zaman bazen okuyorum. Defterimde var, birisi Arapça bir şiir yazmış: Hoşuna gider diye de geldiğim zaman bazen okuyorum. Defterimde var, birisi Arapça bir şiir yazmış:

"Yâ Rabbi! Her ne kadar günahkâr bir kulsam da"Yâ Rabbi! Her ne kadar günahkâr bir kulsam da yine günahı isteyerek yapmadım, sana imanım tamdı." diye, böyle bir şiir yazmış. yine günahı isteyerek yapmadım, sana imanım tamdı." diye, böyle bir şiir yazmış.

Ben bunu okudum, Hocamız hoşlanacak sandım. Kaşlarını çattı; "O teselli.Ben bunu okudum, Hocamız hoşlanacak sandım. Kaşlarını çattı; "O teselli. Öyle şey olmaz!" dedi. Böyle sapasağlam takvâsı var. Hiç hoş görmedi. Öyle şey olmaz!" dedi.

Böyle sapasağlam takvâsı var. Hiç hoş görmedi.
"Günah işledim ama yine sana inanarak işledim, afedersin..." "Günah işledim ama yine sana inanarak işledim, afedersin..." Oradan bir müsamaha[ya geçit vermedi;] "Öyle şey olmaz!" dedi. Oradan bir müsamaha[ya geçit vermedi;] "Öyle şey olmaz!" dedi.

Büyükler diyorlar ki; "İşlediğin günaha 'küçük' deme." "Küçük, basit bir günah işledim." Büyükler diyorlar ki;

"İşlediğin günaha 'küçük' deme."

"Küçük, basit bir günah işledim."

"Sigarayı içmek mekruh." diyorsun. Herkes müttefik. "Haram" diyenler var."Sigarayı içmek mekruh." diyorsun. Herkes müttefik. "Haram" diyenler var. En aşağısı "mekruh" diyor. Doktorlar "yasak" diyor, "kendini zehirliyorsun" diyor.En aşağısı "mekruh" diyor. Doktorlar "yasak" diyor, "kendini zehirliyorsun" diyor. Mekruh, mükeyyefât. "Mühim değil." diyor, önemsemiyor, içiyor. Mekruh, mükeyyefât. "Mühim değil." diyor, önemsemiyor, içiyor.

Böyle evliyâlık olur mu? Böyle şeyhlik olur mu? Böyle tasavvuf olur mu? Böyle evliyâlık olur mu? Böyle şeyhlik olur mu? Böyle tasavvuf olur mu?

"Efendim mekruh, haram değil ki, mekruh..." Günaha küçük diye bakma, günahı küçük görme;"Efendim mekruh, haram değil ki, mekruh..."

Günaha küçük diye bakma, günahı küçük görme;
günahı kime karşı işlediğini düşün, cürmünün büyüklüğünü oradan anla! günahı kime karşı işlediğini düşün, cürmünün büyüklüğünü oradan anla!

Kime karşı işliyorsun bu küçük günahı? Rabbine, Allahu Azîmuşşân'a karşı işliyorsun.Kime karşı işliyorsun bu küçük günahı?

Rabbine, Allahu Azîmuşşân'a karşı işliyorsun.
Allah'a karşı işlenen suçun küçüğü olur mu? O makama o saygısızlık olur mu? Allah'a karşı işlenen suçun küçüğü olur mu? O makama o saygısızlık olur mu?

Küçük de olsa yapmayacak.Küçük de olsa yapmayacak. Çünkü makam büyük, makam yüce, aziz ve muhterem kardeşlerim! Çünkü makam büyük, makam yüce, aziz ve muhterem kardeşlerim!

Allahu Teâlâ hazretleri bizleri kusurlarımızdan kurtarsın.Allahu Teâlâ hazretleri bizleri kusurlarımızdan kurtarsın. Bizde sevmediği ne gibi hal, huy ve sıfat varsa bizi onlardan pak eylesin.Bizde sevmediği ne gibi hal, huy ve sıfat varsa bizi onlardan pak eylesin. Bizi sevdiği sıfatlarla sıfatlandırsın. Sevdiği amellere muvaffak eylesin.Bizi sevdiği sıfatlarla sıfatlandırsın. Sevdiği amellere muvaffak eylesin. Sevdiği ilimlerle gönlümüzü doldursun. Sevdiği yollarda yürütsün.Sevdiği ilimlerle gönlümüzü doldursun. Sevdiği yollarda yürütsün. Sevdiği kullarıyla dost eylesin. Sevdiği kullarıyla dost eylesin. Ömrümüzü sevdiği bir şekilde geçirip huzuruna sevdiği razı olduğu bir kul olarak varmayı nasip eylesin. Ömrümüzü sevdiği bir şekilde geçirip huzuruna sevdiği razı olduğu bir kul olarak varmayı nasip eylesin.

Bi-hürmeti esrâr-ı sûreti'l-fâtiha. Bi-hürmeti esrâr-ı sûreti'l-fâtiha.

Konuşma Hakkında
Tema 1
Tema 2