Namaz Vakitleri

27 Zilhicce 1445
03 Temmuz 2024
İmsak
03:30
Güneş
05:29
Öğle
13:13
İkindi
17:13
Akşam
20:47
Yatsı
22:37
Detaylı Arama

Müminin Altın Gibi Kıymetli Olması

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

16 Zilka'de 1417 / 25.03.1997

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Konuşma Metni

Ve's-salâtu ve's-selâmu alâ seyyidinâ ve senedinâ ve tâcı ruûsinâ ve üsvetine'l-hasenetiVe's-salâtu ve's-selâmu alâ seyyidinâ ve senedinâ ve tâcı ruûsinâ ve üsvetine'l-haseneti Muhammedini'l-Mustafâ ve alâ âlihî ve sahbihî ve men tebiâhû bi-ihsânin ecmaîne't-tayyibîne't-tâhirîn. Muhammedini'l-Mustafâ ve alâ âlihî ve sahbihî ve men tebiâhû bi-ihsânin ecmaîne't-tayyibîne't-tâhirîn.

Aziz ve muhterem kardeşlerim! Aziz ve muhterem kardeşlerim!

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz hazretlerinin mübarek hadîs-i şerîflerinden bir demet,Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz hazretlerinin mübarek hadîs-i şerîflerinden bir demet, bu gül bahçesinden bir buket size sunmak istiyoruz. Hadîs-i şerîfleri okuyacağız ve izahını yapacağız. bu gül bahçesinden bir buket size sunmak istiyoruz. Hadîs-i şerîfleri okuyacağız ve izahını yapacağız.

Bunların izahına başlamadan önce, Peygamber Efendimiz'in ruhuna; Bunların izahına başlamadan önce, Peygamber Efendimiz'in ruhuna; âl'ine, ashâbına, etbâına, evliyâullah mürşid-i kâmillerimizin, büyüklerimizin ruhuna hediye olsun diye;âl'ine, ashâbına, etbâına, evliyâullah mürşid-i kâmillerimizin, büyüklerimizin ruhuna hediye olsun diye; âhirete göçmüş olan cümle -kendi şahsî- geçmişlerimizin ruhlarına hediye olsun,âhirete göçmüş olan cümle -kendi şahsî- geçmişlerimizin ruhlarına hediye olsun, ruhları şâd olsun, makamları âlâ olsun diye bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerîf okuyalım,ruhları şâd olsun, makamları âlâ olsun diye bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerîf okuyalım, Allah onların kabirlerini pürnûr eylesin, mesrûr eylesin, şâd eylesin, bizleri de sevdiği kullar eylesin,Allah onların kabirlerini pürnûr eylesin, mesrûr eylesin, şâd eylesin, bizleri de sevdiği kullar eylesin, iki cihanda cümlemizi aziz ve bahtiyar eylesin. Birinci hadîs-i şerîf... iki cihanda cümlemizi aziz ve bahtiyar eylesin.

Birinci hadîs-i şerîf...
İbn Amr diyor, herhalde Abdullah b. Amr İbni'l-Âs radıyallahu anhümâ olmalı.İbn Amr diyor, herhalde Abdullah b. Amr İbni'l-Âs radıyallahu anhümâ olmalı. Babası da sahabi, kendisi de sahabi. Babası Mısır'ı fetheden komutan, Mısır'da medfun. Babası da sahabi, kendisi de sahabi. Babası Mısır'ı fetheden komutan, Mısır'da medfun. Kendisi de ashâbın en alimlerinden birisi, Abdullah b. Amr İbni'l-Âs. Kendisi de ashâbın en alimlerinden birisi, Abdullah b. Amr İbni'l-Âs.

Dört tane meşhur Abdullah var. Onlardan birisi Abdullah b. Abbas; Hz. Abbas'ın, Dört tane meşhur Abdullah var. Onlardan birisi Abdullah b. Abbas; Hz. Abbas'ın, Peygamber Efendimiz'in amcasının oğlu, bir. Abdullah b. Amr İbni'l-Âs, bu. Peygamber Efendimiz'in amcasının oğlu, bir. Abdullah b. Amr İbni'l-Âs, bu. Abdullah b. Ömer İbnü'l-Hattâb, ikinci halife Hz. Ömer'in oğlu Abdullah. Abdullah b. Ömer İbnü'l-Hattâb, ikinci halife Hz. Ömer'in oğlu Abdullah. Abdullah b. Mes'ûd, dördüncüsü. Onlardan birisi oluyor.Abdullah b. Mes'ûd, dördüncüsü.

Onlardan birisi oluyor.
Bu da Mısır'da, Fustat'ta yani Kahire'nin içindeki eski şehirdeki eski Ulucami'nin köşesinde kabri var. Bu da Mısır'da, Fustat'ta yani Kahire'nin içindeki eski şehirdeki eski Ulucami'nin köşesinde kabri var.

Allah şefaatlerine erdirsin. Allah şefaatlerine erdirsin.

Bu okuyacağım birinci hadîs-i şerîfte Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz biz mü'minleri anlatıyor. Bu okuyacağım birinci hadîs-i şerîfte Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz biz mü'minleri anlatıyor.

Allah bizleri imanda dâim eylesin, yolunda dâim eylesin. İbadetlerine müdâvim eylesin.Allah bizleri imanda dâim eylesin, yolunda dâim eylesin. İbadetlerine müdâvim eylesin. Mü'min kullar olarak yaşıyoruz; mü'min-i kâmil olarak yaşayıp Mü'min kullar olarak yaşıyoruz; mü'min-i kâmil olarak yaşayıp imân-ı kâmil ile hayatımızın sona ermesinden sonra sevdiği razı olduğu kul olarak cennete girmeyi, imân-ı kâmil ile hayatımızın sona ermesinden sonra sevdiği razı olduğu kul olarak cennete girmeyi, âhirete varıp cennetiyle cemâliyle müşerref olmayı Allah cümlemize nasip eylesin. âhirete varıp cennetiyle cemâliyle müşerref olmayı Allah cümlemize nasip eylesin.

Vellezî nefsü Muhammedin bi-yedihî inne mesele'l-mü'mini ke-meseli'l-kıt'ati mine'z-zehebi Vellezî nefsü Muhammedin bi-yedihî inne mesele'l-mü'mini ke-meseli'l-kıt'ati mine'z-zehebi yenfuhu aleyhâ sâhibuhâ fe-lem yeteğayyer ve lem tenkus.yenfuhu aleyhâ sâhibuhâ fe-lem yeteğayyer ve lem tenkus. Vellezî nefsî bi-yedihî inne mesele'l-mü'mini ke-meseli'n-nahletiVellezî nefsî bi-yedihî inne mesele'l-mü'mini ke-meseli'n-nahleti ekelet tayyiben ve vadaat tayyiben lem tükser ve lem tefsüd. ekelet tayyiben ve vadaat tayyiben lem tükser ve lem tefsüd.

Peygamber Efendimiz bizleri çok güzel iki benzetme ile taltif ediyor. Peygamber Efendimiz bizleri çok güzel iki benzetme ile taltif ediyor.

Vellezî nefsü Muhammedin bi-yedihî. "Muhammed'in canı elinde olana yemin olsun ki." Vellezî nefsü Muhammedin bi-yedihî. "Muhammed'in canı elinde olana yemin olsun ki."

Bu, Peygamber Efendimiz'in yemin ediş şekillerinden birisidir.Bu, Peygamber Efendimiz'in yemin ediş şekillerinden birisidir. Kendisini üçüncü bir şahısmış gibi adını söyleyerek anar;Kendisini üçüncü bir şahısmış gibi adını söyleyerek anar; "Muhammed'in canı elinde olan Allah'a yemin olsun ki." "Muhammed'in canı elinde olan Allah'a yemin olsun ki." Tevâzuan, sanki kendisi başka bir şahısmış gibi,Tevâzuan, sanki kendisi başka bir şahısmış gibi, bir üçüncü şahısı anlatıyor gibi anlatarak bir yemin ediş tarzı var.bir üçüncü şahısı anlatıyor gibi anlatarak bir yemin ediş tarzı var. "Şu Muhammed'in -yani kendisini kasdediyor- canı elinde olan Allah'a yemin olsun ki... "Şu Muhammed'in -yani kendisini kasdediyor- canı elinde olan Allah'a yemin olsun ki... Nefsim elinde olan Allah'a yemin olsun ki ..." Nefisten murad burada, "hayat, can" demektir. Nefsim elinde olan Allah'a yemin olsun ki ..." Nefisten murad burada, "hayat, can" demektir.

"Muhammed'in canı Allah'ın elinde" ne demek? Tabii hepimizin canı Allah'ın elinde. "Muhammed'in canı Allah'ın elinde" ne demek?

Tabii hepimizin canı Allah'ın elinde.

Bu ne demek? İsterse ömür verir, yaşatır; isterse o anda canını alır, insan âhirete gider. Bu ne demek?

İsterse ömür verir, yaşatır; isterse o anda canını alır, insan âhirete gider.
Yaşamı veren, hayatı veren, insanı bunca imkânlarla yaşatan Allah. Yaşamı veren, hayatı veren, insanı bunca imkânlarla yaşatan Allah.

Burada tabii her şeyin Allah'tan olduğuna, her nimetin Allah'tan geldiğine, Burada tabii her şeyin Allah'tan olduğuna, her nimetin Allah'tan geldiğine, hayatımızın da Allah'ın bir ikrâmı olduğuna [dair bir] ifade var. Bir taraftan da şükür var.hayatımızın da Allah'ın bir ikrâmı olduğuna [dair bir] ifade var. Bir taraftan da şükür var. Bir taraftan da itaatin sebebi anlatılmış oluyor. Bir taraftan da itaatin sebebi anlatılmış oluyor. Bizi yaratan, nimetleri veren, hayatımızı veren Allah; o halde her şeyi bize verenBizi yaratan, nimetleri veren, hayatımızı veren Allah; o halde her şeyi bize veren Allah'a da bizim elbette tam O'nun istediği gibi kulluk etmeye çalışmamız lazım.Allah'a da bizim elbette tam O'nun istediği gibi kulluk etmeye çalışmamız lazım. Ona da bir işaret olmuş oluyor. "Şu Muhammed'in canı elinde olan Allah'a yemin olsun ki..." Ona da bir işaret olmuş oluyor.

"Şu Muhammed'in canı elinde olan Allah'a yemin olsun ki..."

"Muhammed'i yaşatan, dilerse her şeyi yapmaya kâdir olan o yüce Mevlâ'ya yemin olsun ki..." "Muhammed'i yaşatan, dilerse her şeyi yapmaya kâdir olan o yüce Mevlâ'ya yemin olsun ki..."

İnne mesele'l-mü'mini ke-meseli kıt'ati mine'z-zehebi. "Müslüman bir altın parçasına benzer." İnne mesele'l-mü'mini ke-meseli kıt'ati mine'z-zehebi. "Müslüman bir altın parçasına benzer."

Ne bakımdan benzer? Benzetmelerde bir benzetmenin yönü olur. Ne bakımdan benzer?

Benzetmelerde bir benzetmenin yönü olur.
Mesela; "Adam gül gibi adam." Ne demek? Mesela; "Adam gül gibi adam." Ne demek?

Gülün yaprakları ne kadar güzelse, gül ne kadar [güzelse o da öyle güzel.] Gülün yaprakları ne kadar güzelse, gül ne kadar [güzelse o da öyle güzel.]

Veya; "Gül gibi karısının kıymetini bilmedi de şöyle yaptı, böyle yaptı…" Veya; "Gül gibi karısının kıymetini bilmedi de şöyle yaptı, böyle yaptı…" Benzetmede bir benzetmenin şekli vardır. "Gül nasıl güzelse o da öyle güzel" gibi... Benzetmede bir benzetmenin şekli vardır. "Gül nasıl güzelse o da öyle güzel" gibi...

Mü'min de bir parça altın gibidir. Ke-meseli kıt'ati mine'z-zehebi. "Altından bir parça gibidir." Mü'min de bir parça altın gibidir.

Ke-meseli kıt'ati mine'z-zehebi. "Altından bir parça gibidir."

Hangi yönden? Yenfuhu aleyhâ sâhibuhâ.Hangi yönden?

Yenfuhu aleyhâ sâhibuhâ.
"Altın eğrilse, bükülse, kullanılmış olsa, hurda altın olsa bile,"Altın eğrilse, bükülse, kullanılmış olsa, hurda altın olsa bile, sahibi onu ocağa koyup ocağı ısıttığı zaman, üfürdüğü, körükle ocağı kuvvetlendirdiği zaman..."sahibi onu ocağa koyup ocağı ısıttığı zaman, üfürdüğü, körükle ocağı kuvvetlendirdiği zaman..." Fe-lem yeteğayyer. "Erir ama değişmez. Kıymeti aynı kıymette kalır." Fe-lem yeteğayyer. "Erir ama değişmez. Kıymeti aynı kıymette kalır." Ve lem tenkus. "Miktarı da azalmaz, aynen miktarı devam eder." Ve lem tenkus. "Miktarı da azalmaz, aynen miktarı devam eder."

Hurda da olsa, eritilse de, yeni bir şekil verilse de altın her zaman altındır. Hurda da olsa, eritilse de, yeni bir şekil verilse de altın her zaman altındır. Mü'min de altın gibidir; hangi hâle girerse girsin, mü'min altın gibi kıymetlidir. Mü'min de altın gibidir; hangi hâle girerse girsin, mü'min altın gibi kıymetlidir.

Bu güzel bir benzetme. İnsan mü'min oldu mu, hakikatenBu güzel bir benzetme. İnsan mü'min oldu mu, hakikaten hayatın her hâlinde Allah'a kulluğunu güzel yapar. hayatın her hâlinde Allah'a kulluğunu güzel yapar. Zenginse şükrünü edâ eder, malıyla hayır hasenât yapar, eserler bırakır;Zenginse şükrünü edâ eder, malıyla hayır hasenât yapar, eserler bırakır; binalar, camiler, Kur'an kursları, çeşmeler, köprüler [yaptırır.] Tarih boyunca ülkemizde yapılan, binalar, camiler, Kur'an kursları, çeşmeler, köprüler [yaptırır.] Tarih boyunca ülkemizde yapılan, istifade ettiğimiz, hatta istifade ederken kimin yaptığını dahi bilmediğimiz birçok eseristifade ettiğimiz, hatta istifade ederken kimin yaptığını dahi bilmediğimiz birçok eser hayır sahiplerinin eseridir. Mecburî değil, devlet yapmamıştır, devlet eliyle yapılmış değildir;hayır sahiplerinin eseridir. Mecburî değil, devlet yapmamıştır, devlet eliyle yapılmış değildir; bir paşanın, bir ağanın, bir padişahın eseridir, hayrına yapmıştır. bir paşanın, bir ağanın, bir padişahın eseridir, hayrına yapmıştır. Zenginse hayır yapar. Fakirse sabreder. Harama sapmaz.Zenginse hayır yapar. Fakirse sabreder. Harama sapmaz. Hasta olsa; "Elhamdülillah, çok şükür iyiyim." der.Hasta olsa; "Elhamdülillah, çok şükür iyiyim." der. Sıhhatli olsa; "Çok şükür, Allah bana sıhhat âfiyet verdi." der. Nimetin kadrini bilir.Sıhhatli olsa; "Çok şükür, Allah bana sıhhat âfiyet verdi." der. Nimetin kadrini bilir. Belaya tahammül eder. Her hâli güzel; altın gibi. Belaya tahammül eder. Her hâli güzel; altın gibi. Altın da öyledir; hangi şekilde olsa kıymetinden bir şey kaybetmiyor. Mü'min de öyledir. Altın da öyledir; hangi şekilde olsa kıymetinden bir şey kaybetmiyor. Mü'min de öyledir.

Mü'min zenginse hayır yaptığı için sevap kazanır, derecesi yükselir.Mü'min zenginse hayır yaptığı için sevap kazanır, derecesi yükselir. Fakirse sabreder, sevap kazanır, derecesi yükselir.Fakirse sabreder, sevap kazanır, derecesi yükselir. Sıhhatliyse şükreder, şükründen dolayı sevap kazanır.Sıhhatliyse şükreder, şükründen dolayı sevap kazanır. Nimet bulduğu zaman yer, ondan dolayı sevap kazanır. Nimet bulduğu zaman yer, ondan dolayı sevap kazanır. Hasta olduğu zaman sabreder, sevap kazanır.Hasta olduğu zaman sabreder, sevap kazanır. Nimet bulamadığı zaman, yemediği, oruç tuttuğu zaman, sabrettiğinden yine sevap kazanır.Nimet bulamadığı zaman, yemediği, oruç tuttuğu zaman, sabrettiğinden yine sevap kazanır. Yani mü'minin sırtı yere gelmez. Allah'ın bize verdiği en büyük nimet İslâm nimetidir.Yani mü'minin sırtı yere gelmez.

Allah'ın bize verdiği en büyük nimet İslâm nimetidir.
Çok şükür ki, elhamdülillah, müslümanız. İslâm'dan büyük nimet olmaz.Çok şükür ki, elhamdülillah, müslümanız. İslâm'dan büyük nimet olmaz. İnsan mü'min olunca her hâlükârda sevap kazanır. Kâfir olunca bütün bunların hepsi elinden gider. İnsan mü'min olunca her hâlükârda sevap kazanır. Kâfir olunca bütün bunların hepsi elinden gider. Kâfirin hayrı da hasenâtı da kabul olmaz. Bu diyarlarda geziyoruz, görüyoruz;Kâfirin hayrı da hasenâtı da kabul olmaz.

Bu diyarlarda geziyoruz, görüyoruz;
kâfirlerin yaptığı hayırlar var, hasenât var, kendi akıllarınca yaptıkları eserler var;kâfirlerin yaptığı hayırlar var, hasenât var, kendi akıllarınca yaptıkları eserler var; kiliseler, okullar, hastaneler var. İman olmayınca Allah hiçbirini kabul etmiyor. kiliseler, okullar, hastaneler var. İman olmayınca Allah hiçbirini kabul etmiyor. İbadetlerin, hayırların kabul olmasının ilk ön şartı mü'min olmaktır.İbadetlerin, hayırların kabul olmasının ilk ön şartı mü'min olmaktır. Mü'min olmadığı zaman hepsi boşa gidiyor. Mü'min olmadığı zaman hepsi boşa gidiyor. Çünkü öyle büyük suçlar işliyor ki bu yaptığı hayırlar o suçların yanında küçük kalıyor. Çünkü öyle büyük suçlar işliyor ki bu yaptığı hayırlar o suçların yanında küçük kalıyor.

Onun için, üzerimizdeki nimetlerin en büyüğü müslüman olmamızdır, İslâm nimetidir. Onun için, üzerimizdeki nimetlerin en büyüğü müslüman olmamızdır, İslâm nimetidir. Elhamdülillah ki müslümanız, mü'miniz. Allah'a hamd ü senâlar olsun! Elhamdülillah ki müslümanız, mü'miniz. Allah'a hamd ü senâlar olsun!

Bu hadîs-i şerîf çok güzeldir. Altını hangi kalıba dökersen dök, ister eski olsun, ister yeni; Bu hadîs-i şerîf çok güzeldir. Altını hangi kalıba dökersen dök, ister eski olsun, ister yeni; toprağın altında kalsa asırlar sonra çıkıyor, bakır para yemyeşil olmuş, çürümüş; toprağın altında kalsa asırlar sonra çıkıyor, bakır para yemyeşil olmuş, çürümüş; altın pırıl pırıl duruyor. Biraz toprağını [temizliyorsun;] yine pırıl pırıl altın. altın pırıl pırıl duruyor. Biraz toprağını [temizliyorsun;] yine pırıl pırıl altın.

Elhamdülillah alâ ni'meti'l-İslâm. İkinci bir benzetme yapıyor: Elhamdülillah alâ ni'meti'l-İslâm.

İkinci bir benzetme yapıyor:

Vellezî nefsî bi-yedihî. "Canım elinde olana yemin olsun ki." Vellezî nefsî bi-yedihî. "Canım elinde olana yemin olsun ki."

Yine hayatını Allah'ın verdiğini düşünerek Allah'a öyle yemin ediyor: Yine hayatını Allah'ın verdiğini düşünerek Allah'a öyle yemin ediyor: "Beni yaşatan Allah'a yemin olsun ki." gibi... "Beni yaşatan Allah'a yemin olsun ki." gibi...

İnne mesele'l-mü'mini ke-meseli'l-nahleti. "Müslüman bal arısına benzer." İnne mesele'l-mü'mini ke-meseli'l-nahleti. "Müslüman bal arısına benzer." Ekelet tayyiben. "Bal arısı çiçek çiçek dolaşır, her çiçeğin en güzel yerini alır." Ekelet tayyiben. "Bal arısı çiçek çiçek dolaşır, her çiçeğin en güzel yerini alır."

Biz küçükken 'ballı baba' derdik; arsalarda eflatun renkli çiçekler vardı, onun çiçeğini çekerdik, Biz küçükken 'ballı baba' derdik; arsalarda eflatun renkli çiçekler vardı, onun çiçeğini çekerdik, 'hüp' yapardık, hafif bir tat gelirdi. Ballı baba çiçeği...'hüp' yapardık, hafif bir tat gelirdi. Ballı baba çiçeği... Arı bizim bu yaptığımız şeyi her çiçekte yapıyor.Arı bizim bu yaptığımız şeyi her çiçekte yapıyor. Her çiçeğin içine giriyor, dibine hortumunu sokuyor; o tatlıyı alıyor. Çiçek de vaziyetten memnun.Her çiçeğin içine giriyor, dibine hortumunu sokuyor; o tatlıyı alıyor. Çiçek de vaziyetten memnun. Çiçek özellikle arının kendisine gelmesini istiyor.Çiçek özellikle arının kendisine gelmesini istiyor. Hatta süsleniyor, bezeniyor; renkler, kokular hep arıyı çekmek için... Neden? Hatta süsleniyor, bezeniyor; renkler, kokular hep arıyı çekmek için...

Neden?

Arı ona geldiği zaman oradaki çiçek tozlarını alıyor, öbür çiçeğe gittiği zaman oraya aşılıyor; Arı ona geldiği zaman oradaki çiçek tozlarını alıyor, öbür çiçeğe gittiği zaman oraya aşılıyor; böylece çiçeklerin aşılanma işi oluyor. Arı o kadar büyük faydalar sağlıyor ki…böylece çiçeklerin aşılanma işi oluyor. Arı o kadar büyük faydalar sağlıyor ki… Mesela arılar ve böyle çiçekten çiçeğe gezen uçucu böcekler olmasa meyveler aşılanmaz;Mesela arılar ve böyle çiçekten çiçeğe gezen uçucu böcekler olmasa meyveler aşılanmaz; elması, armudu, vesairesi olmaz. Aşılanma işlemini yapıyor.elması, armudu, vesairesi olmaz. Aşılanma işlemini yapıyor. Onun için, her çiçek arının gelmesini ister.Onun için, her çiçek arının gelmesini ister. Arıya ikrâm olsun diye aşağıda öyle bir tatlı da hazırlıyor, o da arıya ikrâmı...Arıya ikrâm olsun diye aşağıda öyle bir tatlı da hazırlıyor, o da arıya ikrâmı... Arı oradaki tatlıya tamah ediyor, uçarak geliyor, o tatlıyı çekiyor. Arı oradaki tatlıya tamah ediyor, uçarak geliyor, o tatlıyı çekiyor.

Ekelet tayyiben. Arı güzel, tatlı, temiz şeyleri yiyor. Sinek olsa pisliğe konar. Ekelet tayyiben. Arı güzel, tatlı, temiz şeyleri yiyor. Sinek olsa pisliğe konar. Karga olsa, akbaba [olsa] leşe konar. Akbabayı gördün mü belli ki orada bir hayvan ölmüştür.Karga olsa, akbaba [olsa] leşe konar. Akbabayı gördün mü belli ki orada bir hayvan ölmüştür. Ama arı tertemiz bir şey yiyor. Ekelet tayyiben ve vadaat tayyiben.Ama arı tertemiz bir şey yiyor.

Ekelet tayyiben ve vadaat tayyiben.
Yedikten sonra arının ortaya koyduğu mahsül de bal. O da güzel.Yedikten sonra arının ortaya koyduğu mahsül de bal. O da güzel. Yediği de güzel, imal ettiği de güzel. Müslüman da öyledir.Yediği de güzel, imal ettiği de güzel.

Müslüman da öyledir.
Her şeyi güzeldir; ortaya koyduğu sonuç da, eser de güzeldir. Her şeyi güzeldir; ortaya koyduğu sonuç da, eser de güzeldir.

Lem tükser ve lem tefsüd. "Hem de arı bindiği dalı, konduğu çiçeği kırmaz." Lem tükser ve lem tefsüd. "Hem de arı bindiği dalı, konduğu çiçeği kırmaz."

Lem tükser. "Kırmaz." Ve lem tefsüd. "Bozmaz." Lem tükser. "Kırmaz." Ve lem tefsüd. "Bozmaz."

Yani düzenini târumâr etmez, berbat etmez, kırmaz. Yani düzenini târumâr etmez, berbat etmez, kırmaz. Güzelce gelir, birçok hayırlı iş yapar, oradan yer, alır alacağını, Güzelce gelir, birçok hayırlı iş yapar, oradan yer, alır alacağını, taşır, ondan sonra da kovanda güzel bal yapar, bize verir.taşır, ondan sonra da kovanda güzel bal yapar, bize verir. Kendisinin ihtiyacından çok fazlasını yapıyor. Arıcılar hem arıyı besliyorlar,Kendisinin ihtiyacından çok fazlasını yapıyor. Arıcılar hem arıyı besliyorlar, hem de fazlasını alıyorlar; insanlar da istifade ediyor, sayesinde bal yiyorlar. hem de fazlasını alıyorlar; insanlar da istifade ediyor, sayesinde bal yiyorlar.

Demek ki bu hadîs-i şerîfte Peygamber Efendimiz'in müslümanı övdüğünü görüyoruz. Demek ki bu hadîs-i şerîfte Peygamber Efendimiz'in müslümanı övdüğünü görüyoruz. Müslüman altına benzer.Müslüman altına benzer. Altını eriten adam ocağa koysa, üflese, körüklese, eritse bile bozulmaz ve azalmaz, uçmaz, gitmez. Altını eriten adam ocağa koysa, üflese, körüklese, eritse bile bozulmaz ve azalmaz, uçmaz, gitmez. Toprağa düşse bir şey olmaz. Bir taraftan müslüman arıya benzer; aldığı güzeldir, verdiği güzeldir. Toprağa düşse bir şey olmaz. Bir taraftan müslüman arıya benzer; aldığı güzeldir, verdiği güzeldir.

Müslümanın aldığı nedir? Bilgileri toplar, öğrenir; olayları inceler, ibret alır. Müslümanın aldığı nedir?

Bilgileri toplar, öğrenir; olayları inceler, ibret alır.
Çünkü her olaydan insanın ibret alması lazım. Fa'tebirû yâ uli'l-ebsâr diyor Kur'ân-ı Kerîm.Çünkü her olaydan insanın ibret alması lazım.

Fa'tebirû yâ uli'l-ebsâr diyor Kur'ân-ı Kerîm.
"Ey gözleri olan göz sahibi insanlar, gördüğünüz şeylerden ibret alın! Şu anlatılan olaydan ibret alın." "Ey gözleri olan göz sahibi insanlar, gördüğünüz şeylerden ibret alın! Şu anlatılan olaydan ibret alın."

Müslüman her olaydan ibret alır, dersini çıkartır. Müslüman her olaydan ibret alır, dersini çıkartır. Bakışı ibretlidir, duyuşu ibretlidir, düşünmesi müspettir. Müslüman birçok şeyi öğrenir. Bakışı ibretlidir, duyuşu ibretlidir, düşünmesi müspettir. Müslüman birçok şeyi öğrenir. Kulağından eski bilgileri alarak, gözüyle görerek, kulağıyla işiterek, okuyarak birçok bilgiyi alır.Kulağından eski bilgileri alarak, gözüyle görerek, kulağıyla işiterek, okuyarak birçok bilgiyi alır. Bu, arının her çiçekten bal toplamasına benzer. Müslüman, gayrimüslimden bile istifade eder.Bu, arının her çiçekten bal toplamasına benzer.

Müslüman, gayrimüslimden bile istifade eder.
Müslüman, edepsizden bile istifade eder. Lokman Hekim'e, mübareğe sormuşlar: Müslüman, edepsizden bile istifade eder. Lokman Hekim'e, mübareğe sormuşlar:

"Bu kadar güzel ahlâkı, bu kadar güzel âdâbı, bu kadar tatlı tatlı huyları, edebi nereden öğrendin?" "Bu kadar güzel ahlâkı, bu kadar güzel âdâbı, bu kadar tatlı tatlı huyları, edebi nereden öğrendin?"

"Edepsizlerden öğrendim." demiş. İnsan edepsizden edebi nasıl öğrenir? "Edepsizlerden öğrendim." demiş.

İnsan edepsizden edebi nasıl öğrenir?
"Kelin merhemi olsa kendi başına sürer." derler. O edepsizden o edebi nasıl öğreniyor? "Kelin merhemi olsa kendi başına sürer." derler. O edepsizden o edebi nasıl öğreniyor?

Bu adam bu edepsizliği yaptığı zaman, uzaktan inceleniyor; Bu adam bu edepsizliği yaptığı zaman, uzaktan inceleniyor; "Bak bu iyi olmadı, ben bundan hoşlanmadım. O halde ben bu kötü şeyi yapmayayım." diyor."Bak bu iyi olmadı, ben bundan hoşlanmadım. O halde ben bu kötü şeyi yapmayayım." diyor. Böylece olumsuz bir olaydan bile olumlu bir sonuç çıkartıyor. Müslüman böyledir.Böylece olumsuz bir olaydan bile olumlu bir sonuç çıkartıyor.

Müslüman böyledir.
Her şeyi alır, alır, alır; ibretleri alır, kafasında evirir, çevirir, tefekkür eder; bilgileri öğrenir,Her şeyi alır, alır, alır; ibretleri alır, kafasında evirir, çevirir, tefekkür eder; bilgileri öğrenir, dinî ilimleri öğrenir. Bunlar arının bal toplamasına benzer.dinî ilimleri öğrenir. Bunlar arının bal toplamasına benzer. Ondan sonra konuşacağı zaman hayır söyler, nasihat eder, iyi fikirler söyler,Ondan sonra konuşacağı zaman hayır söyler, nasihat eder, iyi fikirler söyler, faydalı işlerin yapılmasını teklif eder. O halde ortaya koyduğu da arının balı gibidir.faydalı işlerin yapılmasını teklif eder. O halde ortaya koyduğu da arının balı gibidir. Mü'minin sözü de güzeldir, arkadaşlığı da güzeldir, ahbaplığı da güzeldir, Mü'minin sözü de güzeldir, arkadaşlığı da güzeldir, ahbaplığı da güzeldir, ortaya koyduğu eserler de güzeldir, davranışları da güzeldir, her şeyi güzeldir. ortaya koyduğu eserler de güzeldir, davranışları da güzeldir, her şeyi güzeldir.

Onun için, Allah'ın bizi müslüman etmesine ne kadar hamd edersek, şükredersek azdır.Onun için, Allah'ın bizi müslüman etmesine ne kadar hamd edersek, şükredersek azdır. En büyük nimet İslâm nimetidir. Allah bizi bu nimette şu anda yaşatıyor, En büyük nimet İslâm nimetidir.

Allah bizi bu nimette şu anda yaşatıyor,
bu nimetle ömrümüzü devam ettirmemizi nasip etsin. Mü'min olarak âhirete göçmeyi nasip eylesin.bu nimetle ömrümüzü devam ettirmemizi nasip etsin. Mü'min olarak âhirete göçmeyi nasip eylesin. Cennetiyle cemâliyle müşerref eylesin. Bir hadîs-i şerîf bu. İkinci hadîs-i şerîf: Cennetiyle cemâliyle müşerref eylesin.

Bir hadîs-i şerîf bu.

İkinci hadîs-i şerîf:

Vellezî nefsi bi-yedihî lâ tedhulûne'l-cennete hattâ tü'minû. Ve lâ tü'minû hattâ tehâbbû.Vellezî nefsi bi-yedihî lâ tedhulûne'l-cennete hattâ tü'minû. Ve lâ tü'minû hattâ tehâbbû. Evelâ edullüküm alâ şey'in izâ fealtumûhu tehâbebtüm? Efşü's-selâme beyneküm. Evelâ edullüküm alâ şey'in izâ fealtumûhu tehâbebtüm? Efşü's-selâme beyneküm.

Bu da sahih hadis kitaplarında, mesela Müslim'de, Ebû Dâvud'da, Tirmizî, İbn Mâce'de, -ki bunlar Bu da sahih hadis kitaplarında, mesela Müslim'de, Ebû Dâvud'da, Tirmizî, İbn Mâce'de, -ki bunlar en sahih hadis kitaplarıdır- Ahmed b. Hanbel'in eserinde, İbn Hibban'da vardır.en sahih hadis kitaplarıdır- Ahmed b. Hanbel'in eserinde, İbn Hibban'da vardır. Ebû Hüreyre'den ve İbn Mes'ûd'dan rivayet edilmiştir. Peygamber Efendimiz yine yemin ediyor: Ebû Hüreyre'den ve İbn Mes'ûd'dan rivayet edilmiştir.

Peygamber Efendimiz yine yemin ediyor:

Vellezî nefsi bi-yedihî. "Canım elinde olan Allah'a yemin olsun ki." Vellezî nefsi bi-yedihî. "Canım elinde olan Allah'a yemin olsun ki."

"Hayatım O'na bağlı, O'nun emrine bağlı, takdirine bağlı olan Allah'a yemin olsun ki..." "Hayatım O'na bağlı, O'nun emrine bağlı, takdirine bağlı olan Allah'a yemin olsun ki..."

Lâ tedhulûne'l-cennete hattâ tü'minû.Lâ tedhulûne'l-cennete hattâ tü'minû. "İman etmedikçe, mü'min olmadıkça cennete giremeyeceksiniz, giremezsiniz." "İman etmedikçe, mü'min olmadıkça cennete giremeyeceksiniz, giremezsiniz."

Bir insanın cennete girişi, şartı nedir? Mü'min olması. Bir insanın cennete girişi, şartı nedir?

Mü'min olması.

Mü'minden başkası cennete girecek mi? Girmeyecek. Mü'minden başkası cennete girecek mi?

Girmeyecek.

O halde, sık sık sorulan bir sorunun cevabı bu hadîs-i şerîfte var: O halde, sık sık sorulan bir sorunun cevabı bu hadîs-i şerîfte var:

"Edison cennete girecek mi?" Girmeyecek. Neden? "Edison cennete girecek mi?"

Girmeyecek.

Neden?

Hıristiyan öldü. Müslüman olduğunu ilan etmedi. Girmeyecek.Hıristiyan öldü. Müslüman olduğunu ilan etmedi. Girmeyecek. Mü'min olmadıkça cennete girmeyecek. Hıristiyanlar mü'min mi, değil mi? Mü'min olmadıkça cennete girmeyecek.

Hıristiyanlar mü'min mi, değil mi?

Hıristiyanlar maalesef kâfir oldular. Neden? Hıristiyanlar maalesef kâfir oldular.

Neden?

Allah'ın peygamberine "Allah'ın oğlu" dediler, haça taptılar.Allah'ın peygamberine "Allah'ın oğlu" dediler, haça taptılar. Ondan sonra, Peygamber-i Zîşânımız âhir zaman peygamberi olarak geldi,Ondan sonra, Peygamber-i Zîşânımız âhir zaman peygamberi olarak geldi, Allah'ın gönderdiği son peygamberi, Hz. İsa'nın müjdelediği, "Gelince itaat edin." dediği peygamberiAllah'ın gönderdiği son peygamberi, Hz. İsa'nın müjdelediği, "Gelince itaat edin." dediği peygamberi kabul etmediler. Onun için kâfir oldular. kabul etmediler. Onun için kâfir oldular.

Lekad kefere'llezîne kâlû inna'llâhe hüve'l-Mesîhu'bnu Meryem. Lekad kefere'llezîne kâlû inna'llâhe hüve'l-Mesîhu'bnu Meryem.

"'Meryem'in oğlu İsa Mesih tanrıdır.' diyenler kâfir oldular." Bu bir âyet-i kerîme... "'Meryem'in oğlu İsa Mesih tanrıdır.' diyenler kâfir oldular."

Bu bir âyet-i kerîme...

Lekad kefere'llezîne kâlû inna'llâhe sâlisü selâsetin. Lekad kefere'llezîne kâlû inna'llâhe sâlisü selâsetin.

Triniteye inanan, "Allah üçtür" diyen, onlar da kâfir oldular! Bu da Katolikler'in inancıdır. Triniteye inanan, "Allah üçtür" diyen, onlar da kâfir oldular!

Bu da Katolikler'in inancıdır.
Triniteye inanıyorlar. Hatta Trinity kilisesi var. İngilizce Trinity Church diyorlar. Triniteye inanıyorlar. Hatta Trinity kilisesi var. İngilizce Trinity Church diyorlar. Onların kâfir oldukları kesin. Demek ki mü'min olacak.Onların kâfir oldukları kesin.

Demek ki mü'min olacak.
Tabii putperest girmeyecek, edepsiz girmeyecek, katil girmeyecek, vs. vs. girmeyecek de,Tabii putperest girmeyecek, edepsiz girmeyecek, katil girmeyecek, vs. vs. girmeyecek de, mü'minlerden yani müslüman zümreden de iman etmedikçe cennete girmeyecek.mü'minlerden yani müslüman zümreden de iman etmedikçe cennete girmeyecek. Hiç kimse cennete imansız giremez, ancak mü'min olmak şartına sahip olanlar cennete girerler. Hiç kimse cennete imansız giremez, ancak mü'min olmak şartına sahip olanlar cennete girerler.

Ve lâ tü'minû hattâ tehâbbû. Bu mü'min olmanın şartı da... Ve lâ tü'minû hattâ tehâbbû. Bu mü'min olmanın şartı da...

"Ben Allah'a inandım. Ama kimseyle konuşmuyorum, kimseyi sevmiyorum, kimseye karışmıyorum..." "Ben Allah'a inandım. Ama kimseyle konuşmuyorum, kimseyi sevmiyorum, kimseye karışmıyorum..."

Olmaz! "Birbirinizi sevmedikçe de hakiki mü'min olamazsınız." Mü'min, mü'mini sevecek. Olmaz!

"Birbirinizi sevmedikçe de hakiki mü'min olamazsınız."

Mü'min, mü'mini sevecek.

Sen Çeçenliler'i tanıyor musun? Tanımıyorum. Ama seviyorum, korumaya çalışıyorum. Sen Çeçenliler'i tanıyor musun?

Tanımıyorum. Ama seviyorum, korumaya çalışıyorum.
Yardım ettiler. Anadolu'dan birçok kimse, kalktılar, orada cihat ettiler.Yardım ettiler. Anadolu'dan birçok kimse, kalktılar, orada cihat ettiler. Şehit olanların bir kısmı onlardan... Adapazarı'ndan, Hendek'ten, Düzce'den, Akyazı'dan Şehit olanların bir kısmı onlardan... Adapazarı'ndan, Hendek'ten, Düzce'den, Akyazı'dan nice kardeşlerimiz Çeçenistan'a savaşmaya gitti. Bosna'ya, Hersek'e savaşa gittiler, şehit oldular.nice kardeşlerimiz Çeçenistan'a savaşmaya gitti. Bosna'ya, Hersek'e savaşa gittiler, şehit oldular. Bizim kardeşlerimizden, ihvânımızdan şehit olanlar var. Mü'min mü'mini sever, nerede olursa olsun... Bizim kardeşlerimizden, ihvânımızdan şehit olanlar var. Mü'min mü'mini sever, nerede olursa olsun...

Filipinler'de müslümanlar var. Endonezya'nın falanca yerinde müslümanlar var.Filipinler'de müslümanlar var. Endonezya'nın falanca yerinde müslümanlar var. Burma'da, Tayland'da, Vietnam'da müslümanlar var. Biz bilmiyorduk! Biz çok kusurlu müslümanlarız!Burma'da, Tayland'da, Vietnam'da müslümanlar var.

Biz bilmiyorduk! Biz çok kusurlu müslümanlarız!
Dünyadaki müslümanların bir sayımını yapmamışız. Nerede olduğundan haberimiz yok.Dünyadaki müslümanların bir sayımını yapmamışız. Nerede olduğundan haberimiz yok. Vietnam harbi oldu bitti; Çinliler'le Amerikalılar çarpıştı, Vietnam harbi oldu bitti; Çinliler'le Amerikalılar çarpıştı, arada Vietnamlılar da geldi gitti, hiç umursamadık.arada Vietnamlılar da geldi gitti, hiç umursamadık. Ama sonradan öğrendik ki Vietnam'da müslümanlar da varmış. Vay... Hiç haberimiz olmadı. Ama sonradan öğrendik ki Vietnam'da müslümanlar da varmış. Vay... Hiç haberimiz olmadı.

Sonra Tayland'da kaç milyon müslüman var. Bana geldiler, beni davet ettiler: Sonra Tayland'da kaç milyon müslüman var. Bana geldiler, beni davet ettiler:

"Buraya gelin hocam. Sizden hoca istiyoruz, bize hoca gönderin, İslâm'ı anlatsın." dediler. "Buraya gelin hocam. Sizden hoca istiyoruz, bize hoca gönderin, İslâm'ı anlatsın." dediler.

"Sizin yanınızda, yakınınızda komşunuz Hindistan var, Hint müslümanları var. "Sizin yanınızda, yakınınızda komşunuz Hindistan var, Hint müslümanları var. Pakistan var, Pakistan müslümanları var.Pakistan var, Pakistan müslümanları var. Bangladeş var, Bangladeş'de müslümanlar var." dedim. "Yok, biz Türk hoca istiyoruz." [dediler.] Bangladeş var, Bangladeş'de müslümanlar var." dedim.

"Yok, biz Türk hoca istiyoruz." [dediler.]

Türkler'in [oralarda] çok itibarı var, biz bilmiyoruz. Fakat gezince insan anlıyor; Türkler'in [oralarda] çok itibarı var, biz bilmiyoruz. Fakat gezince insan anlıyor; Türkler'in dedelerimizden dolayı çok büyük itibarı var.Türkler'in dedelerimizden dolayı çok büyük itibarı var. Dedelerimizi çok seviyorlar, Osmanlı'yı seviyorlar; ondan dolayı bizi seviyorlar.Dedelerimizi çok seviyorlar, Osmanlı'yı seviyorlar; ondan dolayı bizi seviyorlar. Bizi çok kahraman, çok fedakâr, çok dindar, çok iyi müslüman biliyorlar, onun için çok seviyorlar.Bizi çok kahraman, çok fedakâr, çok dindar, çok iyi müslüman biliyorlar, onun için çok seviyorlar. "Ben Türküm" dediğiniz zaman [çok seviniyorlar.] Balkanlar'da, Arnavutluk'ta,"Ben Türküm" dediğiniz zaman [çok seviniyorlar.] Balkanlar'da, Arnavutluk'ta, Yugoslavya'da, Bosna'da, Hersek'te ahâli; "Elhamdülillah, ben Türküm." der. Yugoslavya'da, Bosna'da, Hersek'te ahâli; "Elhamdülillah, ben Türküm." der. Müslümansa öyle diyor. O kadar sevgi var. Birbirimizi tanıyacağız ve seveceğiz.Müslümansa öyle diyor. O kadar sevgi var.

Birbirimizi tanıyacağız ve seveceğiz.
Artık yirminci yüzyılın çağdaş imkânlarına sahibiz. Bak, konuşmamız başka bir yerde seyredilebiliyor,Artık yirminci yüzyılın çağdaş imkânlarına sahibiz. Bak, konuşmamız başka bir yerde seyredilebiliyor, âletleri kullanıyoruz, otomobillere, uçaklara biniyoruz, bilgisayar kullanıyoruz,âletleri kullanıyoruz, otomobillere, uçaklara biniyoruz, bilgisayar kullanıyoruz, çocuklarımızı okutuyoruz... İleri bir cihaz görünce artık şaşırmıyoruz, öğreniyoruz.çocuklarımızı okutuyoruz... İleri bir cihaz görünce artık şaşırmıyoruz, öğreniyoruz. Elhamdülillah, kimseden eksiğimiz yok. Elhamdülillah, kimseden eksiğimiz yok. Türkiye'de de bazı şeyleri imal ediyoruz, bazı şeyleri yapar duruma geldik, ihraç ediyoruz. Türkiye'de de bazı şeyleri imal ediyoruz, bazı şeyleri yapar duruma geldik, ihraç ediyoruz. Dünyanın her tarafına dağılmışız, çalışıyoruz. Dünyanın her tarafına dağılmışız, çalışıyoruz. İşte buraya ilk önce babalarımız, dedelerimiz işsizlikten, İşte buraya ilk önce babalarımız, dedelerimiz işsizlikten, Türkiye'de geçim zor olduğundan kalktılar, işçi olarak geldiler.Türkiye'de geçim zor olduğundan kalktılar, işçi olarak geldiler. Vasıfsızdı, yani usta değillerdi, tahsilleri yoktu, Almancaları yoktu, teknik bilgileri yoktu.Vasıfsızdı, yani usta değillerdi, tahsilleri yoktu, Almancaları yoktu, teknik bilgileri yoktu. Ama bir nesil sonra çocukların kimisi bilgisayarcı oldu, kimisi falanca okulu bitirdi,Ama bir nesil sonra çocukların kimisi bilgisayarcı oldu, kimisi falanca okulu bitirdi, kimisi iş sahibi oldu, patron oldu… Kaç bin tane patron varmış Almanya'da? Elhamdülillah,kimisi iş sahibi oldu, patron oldu… Kaç bin tane patron varmış Almanya'da?

Elhamdülillah,
30 bin tane mi dediler, daha fazla mı, rakamları unutuyorum... İşçi olarak geldiler, ondan sonra 30 bin tane mi dediler, daha fazla mı, rakamları unutuyorum...

İşçi olarak geldiler, ondan sonra
insan çalıştırmaya, özel olarak, kimsenin emrinde olmadan para kazanmaya başladılar.insan çalıştırmaya, özel olarak, kimsenin emrinde olmadan para kazanmaya başladılar. Çok şükür, elhamdülilllah, şimdi geniş imkânlarımız var. Çok şükür, elhamdülilllah, şimdi geniş imkânlarımız var.

Dünyanın her yerindeki müslüman kardeşimizi bileceğiz, yardımcı olacağız, destekçi olacağız.Dünyanın her yerindeki müslüman kardeşimizi bileceğiz, yardımcı olacağız, destekçi olacağız. Somali'de açlık var; gideceğiz, gıda yardımı yapacağız. Somali'de açlık var; gideceğiz, gıda yardımı yapacağız. Sudan'da, kenardaki köşedeki düşmanlar saldırıyorlar; gideceğiz, yardımcı olacağız.Sudan'da, kenardaki köşedeki düşmanlar saldırıyorlar; gideceğiz, yardımcı olacağız. Çeçenistan'da Ruslar zulüm yapıyor; gideceğiz, yardımcı olacağız. Çeçenistan'da Ruslar zulüm yapıyor; gideceğiz, yardımcı olacağız. Bosna-Hersek'te Sırplar Avrupa'nın, NATO'nun desteğiyle, himayesiyle haksızlıklar ediyorlar; Bosna-Hersek'te Sırplar Avrupa'nın, NATO'nun desteğiyle, himayesiyle haksızlıklar ediyorlar; gideceğiz, biz de orada yardımcı olacağız. Birbirimizi seveceğiz. gideceğiz, biz de orada yardımcı olacağız. Birbirimizi seveceğiz.

"Hocam, seveyim ama bazen de severken kızıyorum;"Hocam, seveyim ama bazen de severken kızıyorum; çünkü herif şöyle yapıyor, böyle yapıyor, kızdırıyor, sevimsiz!" Tamam.çünkü herif şöyle yapıyor, böyle yapıyor, kızdırıyor, sevimsiz!"

Tamam.
Dikensiz gül olmaz; kusuru da olsa seveceğiz. Bir insanın mü'min olması meziyet olarak kâfidir. Dikensiz gül olmaz; kusuru da olsa seveceğiz. Bir insanın mü'min olması meziyet olarak kâfidir. Kusurlu olabilir. Kusurunu düzelteceksin. Suçlu olabilir, günahkâr olabilir. Kusurlu olabilir. Kusurunu düzelteceksin. Suçlu olabilir, günahkâr olabilir. Günahından döndürmeye çalışacaksın. Yalvaracaksın, yakaracaksın, uğraşacaksın,Günahından döndürmeye çalışacaksın. Yalvaracaksın, yakaracaksın, uğraşacaksın, didineceksin, çırpınacaksın; onu doğru yola çekmeye çalışacaksın. didineceksin, çırpınacaksın; onu doğru yola çekmeye çalışacaksın.

Bizim şu yaşadığımız Almanya'da çok büyük görevimiz var. Bizim şu yaşadığımız Almanya'da çok büyük görevimiz var. Çünkü arkadaşlarımızın bize bildirdiğine göre;Çünkü arkadaşlarımızın bize bildirdiğine göre; çocuklarımız %1-1,5 nispetinde -%1, %2'yi bile bulmuyor- istenilen şekilde oluyor.çocuklarımız %1-1,5 nispetinde -%1, %2'yi bile bulmuyor- istenilen şekilde oluyor. Burada 2,5 milyon Türkiye'den gelmiş kardeşimiz var; ama çocuklarını incelediğimiz zaman,Burada 2,5 milyon Türkiye'den gelmiş kardeşimiz var; ama çocuklarını incelediğimiz zaman, 300 çocuktan üç tanesi istediğimiz gibi hayırlı evlat oluyor; namazlı niyazlı,300 çocuktan üç tanesi istediğimiz gibi hayırlı evlat oluyor; namazlı niyazlı, ibadetinde taatinde, anasını babasını memnun eden...ibadetinde taatinde, anasını babasını memnun eden... Babası camiye giderdi, takvâ ehli insandı, çocuk da öyle; üç tanesi... %1-1,5...Babası camiye giderdi, takvâ ehli insandı, çocuk da öyle; üç tanesi... %1-1,5... Geriye kalanı babası gibi olamamış, babası kadar müslüman değil;Geriye kalanı babası gibi olamamış, babası kadar müslüman değil; babası namazlı niyazlı ama çocuk gevşek, başka yerlere alışmış, başka kafadan, başka türlü yetişmiş,babası namazlı niyazlı ama çocuk gevşek, başka yerlere alışmış, başka kafadan, başka türlü yetişmiş, zihniyeti farklılaşmış; kayboluyor. 17 yaşından sonra da çocuklar devletin himayesine giriyormuş,zihniyeti farklılaşmış; kayboluyor. 17 yaşından sonra da çocuklar devletin himayesine giriyormuş, baba baskı yapamıyormuş. Ondan sonra biraz daha kendi bildiklerine göre hareket ediyorlarmış.baba baskı yapamıyormuş. Ondan sonra biraz daha kendi bildiklerine göre hareket ediyorlarmış. Baskı olursa icabında gidip devlete sığınıyorlarmış, diye duyuyoruz.Baskı olursa icabında gidip devlete sığınıyorlarmış, diye duyuyoruz. O çocukların kurtulması için, buradaki bilgisi az olan kardeşlerimizin bilgilenmesi için çalışmamız lazım. O çocukların kurtulması için, buradaki bilgisi az olan kardeşlerimizin bilgilenmesi için çalışmamız lazım.

Buradaki ahâlinin %10'u camilere gidip geliyormuş; düğünde, bayramda, Cuma'da vesairede... Buradaki ahâlinin %10'u camilere gidip geliyormuş; düğünde, bayramda, Cuma'da vesairede... %90'ı camiyle ilgili değilmiş. Bu fena! Camiyle ilgili olmamak olur mu?! %90'ı camiyle ilgili değilmiş. Bu fena! Camiyle ilgili olmamak olur mu?!

Ben Almanya'da gezerken görüyorum; ara sokaklara, caddelere girdiğim oluyor,Ben Almanya'da gezerken görüyorum; ara sokaklara, caddelere girdiğim oluyor, köylere gittiğim oluyor, bir arkadaşı ziyaret edeceğiz filan diye... köylere gittiğim oluyor, bir arkadaşı ziyaret edeceğiz filan diye... Bakıyorum; tarlaların arasında 5-10 tane ev var, bir kilise var;Bakıyorum; tarlaların arasında 5-10 tane ev var, bir kilise var; ondan 300 metre ileride 5-10 ev daha var, bir kilise daha var; ondan biraz daha ileride... ondan 300 metre ileride 5-10 ev daha var, bir kilise daha var; ondan biraz daha ileride... Yani o kadar sık. Şehrin içinde de sık, köylerde de sık. Yani o kadar sık. Şehrin içinde de sık, köylerde de sık. Benim anladığım kadarıyla eski devirde bu adamlar kiliselerin etrafında yaşamışlar, Benim anladığım kadarıyla eski devirde bu adamlar kiliselerin etrafında yaşamışlar, kiliseyle iç içe yaşamışlar, kilise bunların hayatlarının vazgeçilmez bir parçası.kiliseyle iç içe yaşamışlar, kilise bunların hayatlarının vazgeçilmez bir parçası. Ama şimdi nasıl, bilmiyorum. Fakat bizim kardeşlerimizin, buraya gelen insanlarınAma şimdi nasıl, bilmiyorum.

Fakat bizim kardeşlerimizin, buraya gelen insanların
%90'ı eğer cami ile hiç ilgili değilse, eğer 300 çocuktan üç tanesi istediğimiz durumdaysa,%90'ı eğer cami ile hiç ilgili değilse, eğer 300 çocuktan üç tanesi istediğimiz durumdaysa, demek ki yardıma ihtiyaç var, büyük bir çalışmaya ihtiyaç var. demek ki yardıma ihtiyaç var, büyük bir çalışmaya ihtiyaç var.

Müslüman müslümanı sever; kusurluysa kusurunu düzeltmeye çalışır, Müslüman müslümanı sever; kusurluysa kusurunu düzeltmeye çalışır, sapıtmışsa doğru yola çekmeye çalışır, sapıtmışsa doğru yola çekmeye çalışır, cehenneme doğru gidiyorsa cennete girmesini sağlamaya çalışır. "Aman kardeşim! cehenneme doğru gidiyorsa cennete girmesini sağlamaya çalışır. "Aman kardeşim! Uçuruma doğru gidiyorsun, etme eyleme; o tarafa gitme, bu tarafa gel!" Uçuruma doğru gidiyorsun, etme eyleme; o tarafa gitme, bu tarafa gel!" Bir çalışma yapmak lazım. Sevginin sonucu budur. Bir çalışma yapmak lazım. Sevginin sonucu budur.

Selam vermek lazım. Şimdi burada geçecek; "Birbirinizi sevmedikçe mü'min olamazsınız..." Selam vermek lazım. Şimdi burada geçecek;

"Birbirinizi sevmedikçe mü'min olamazsınız..."

Evelâ edullüküm alâ şey'in izâ fealtumûhu tehâbebtüm?Evelâ edullüküm alâ şey'in izâ fealtumûhu tehâbebtüm? "Birbirinizi sevmeniz için size bir çare söyleyim mi, yaptığınız zaman sevginiz artar?" "Birbirinizi sevmeniz için size bir çare söyleyim mi, yaptığınız zaman sevginiz artar?"

Efşü's-selâme beyneküm. "Aranızda selâmı yayın, yaygınlaştırın." Efşü's-selâme beyneküm. "Aranızda selâmı yayın, yaygınlaştırın."

"Selam verin, tanışın, bilişin, birleşin, sevişin, birlikte çalışın." mânasına. "Selam verin, tanışın, bilişin, birleşin, sevişin, birlikte çalışın." mânasına.

Hocamız derdi ki: Mesela adam -diyelim ki- denize düşmüş, sen de oradan geçiyorsun.Hocamız derdi ki:

Mesela adam -diyelim ki- denize düşmüş, sen de oradan geçiyorsun.
Selâmun aleyküm desen, geçsen gitsen olur mu? Selâmun aleyküm desen, geçsen gitsen olur mu?

Orada selâmun aleyküm denir mi; adam denizde çırpınıyor.Orada selâmun aleyküm denir mi; adam denizde çırpınıyor. Ona elini uzatacaksın, çekeceksin, oradan çıkartacaksın. Kuru bir selâmın orada anlamı yok.Ona elini uzatacaksın, çekeceksin, oradan çıkartacaksın. Kuru bir selâmın orada anlamı yok. Sen onun selametliğini istiyorsan çek, selâmete çıkart.Sen onun selametliğini istiyorsan çek, selâmete çıkart. Suyun içine düşmüş işte, boğulacak, çırpınıyor; çek, çıkart. Suyun içine düşmüş işte, boğulacak, çırpınıyor; çek, çıkart.

Selâmı yaymak, selam sadece es-selâmu aleyküm demek değildir.Selâmı yaymak, selam sadece es-selâmu aleyküm demek değildir. Onun iyiliğini istiyorsan iyiliği için her şeyi yapman lazım. Bunu yapmamız gerekiyor. Onun iyiliğini istiyorsan iyiliği için her şeyi yapman lazım. Bunu yapmamız gerekiyor.

Burada yapılacak çok iş var. Ayrıca şimdi bizimkiler, yani yöneten adamlar veya bayanlarBurada yapılacak çok iş var.

Ayrıca şimdi bizimkiler, yani yöneten adamlar veya bayanlar
-kimisi adam, kimisi hanım, o partinin başkanı öyle, bu partinin başkanı böyle- -kimisi adam, kimisi hanım, o partinin başkanı öyle, bu partinin başkanı böyle- var güçleriyle Avrupa'yla birleşmek için gayret gösteriyorlar.var güçleriyle Avrupa'yla birleşmek için gayret gösteriyorlar. Dış işleri bakanı oradan oraya koşturuyor; Danimarka'ya gidiyor, bilmem nereye gidiyor, Dış işleri bakanı oradan oraya koşturuyor; Danimarka'ya gidiyor, bilmem nereye gidiyor, "Aman, etmeyin!" diyor. Hıristiyan demokratlar "Türkiye Avrupa Birliği'ne giremez!" demiş."Aman, etmeyin!" diyor. Hıristiyan demokratlar "Türkiye Avrupa Birliği'ne giremez!" demiş. "Şunları engelleyin, susturun. Bizi alın. Bizi almazsanız olmaz. Sonra Türkiye başka yerlere kayar.""Şunları engelleyin, susturun. Bizi alın. Bizi almazsanız olmaz. Sonra Türkiye başka yerlere kayar." Ağlıyor... Evvelce bu koalisyon kurulmazdan önce Londra'ya gitmişti.Ağlıyor... Evvelce bu koalisyon kurulmazdan önce Londra'ya gitmişti. Londra'da Avrupalı ilgili kimselere bir toplantı yapmıştı. Londra'da Avrupalı ilgili kimselere bir toplantı yapmıştı. Gözlerinden yaş döktü, bayağı ağladı. "Ağladı" dediler.Gözlerinden yaş döktü, bayağı ağladı. "Ağladı" dediler. "Bizi mutlaka alın. Almazsanız Türkiye'de fundamalistler hâkim olur,"Bizi mutlaka alın. Almazsanız Türkiye'de fundamalistler hâkim olur, ondan sonra Türkiye başka tarafa gider. Etmeyin eylemeyin, bizi alın!" demişti.ondan sonra Türkiye başka tarafa gider. Etmeyin eylemeyin, bizi alın!" demişti. O zaman Avrupalılar onu çok sevmişlerdi, "Bu bizden." diye. O zaman Avrupalılar onu çok sevmişlerdi, "Bu bizden." diye. Sonra biraz kendilerine hıyanet etti gibi düşündüler.Sonra biraz kendilerine hıyanet etti gibi düşündüler. Ama şimdi yine Avrupa'ya almak için "alın" diye çok çırpınıyor. Ama şimdi yine Avrupa'ya almak için "alın" diye çok çırpınıyor. Avrupalılar'dan da; "O hıristiyan demokratlar bizi tam temsil etmiyor, herkes öyle düşünmüyor,Avrupalılar'dan da; "O hıristiyan demokratlar bizi tam temsil etmiyor, herkes öyle düşünmüyor, biz sizi alırız." gibi bir biraz da göz kırpanlar var. Ne olacağını bilmiyoruz. biz sizi alırız." gibi bir biraz da göz kırpanlar var. Ne olacağını bilmiyoruz.

Biz de istemiyoruz. Biz müstakil kalalım, etrafımızdaki İslâm ülkelerini derleyelim, toplayalım,Biz de istemiyoruz. Biz müstakil kalalım, etrafımızdaki İslâm ülkelerini derleyelim, toplayalım, onlarla birleşelim. Balkanlar'dan Orta Asya'ya, Türkiye'den Güneydoğu Asya'ya, Endonezya'ya kadar,onlarla birleşelim. Balkanlar'dan Orta Asya'ya, Türkiye'den Güneydoğu Asya'ya, Endonezya'ya kadar, Afrika'ya kadar biz de bir ayrı birlik yapalım. Bunların arkasından gideceğimize Afrika'ya kadar biz de bir ayrı birlik yapalım. Bunların arkasından gideceğimize müslümanların önderi olalım, onları sevk edelim diye istiyoruz.müslümanların önderi olalım, onları sevk edelim diye istiyoruz. Biz bunların arasına girip de 16'da bir durumuna,Biz bunların arasına girip de 16'da bir durumuna, 16 ülkenin arasında bir tek müslüman ülke durumuna düşmek istemiyoruz. 16 ülkenin arasında bir tek müslüman ülke durumuna düşmek istemiyoruz. Müslüman ülkeleri derleyip toplayıp bir kocaman İslâm birliği meydana getirmek istiyoruz.Müslüman ülkeleri derleyip toplayıp bir kocaman İslâm birliği meydana getirmek istiyoruz. Ama çalışıyorlar... Onların çalışmaları olur veya olmaz, biz işin oluruna, fiilî durumuna bakalım.Ama çalışıyorlar...

Onların çalışmaları olur veya olmaz, biz işin oluruna, fiilî durumuna bakalım.
Fiilî durum: Siz burada 2,5 milyon kardeşimizsiniz. Kayıt dışı olanlar sayılırsa belki 3 milyon oldunuz. Fiilî durum: Siz burada 2,5 milyon kardeşimizsiniz. Kayıt dışı olanlar sayılırsa belki 3 milyon oldunuz. Zaten burada yaşıyorsunuz. Hepinizin Hamburg'da, bilmem nerede evi barkı var, Zaten burada yaşıyorsunuz. Hepinizin Hamburg'da, bilmem nerede evi barkı var, çoluğu çocuğu var, işi gücü var. Hiçbiriniz Türkiye'ye dönmeyi düşünmüyorsunuz.çoluğu çocuğu var, işi gücü var. Hiçbiriniz Türkiye'ye dönmeyi düşünmüyorsunuz. Dönecek gibi görünmüyorsunuz. Veya dönmek isteyenler çok az miktarda.Dönecek gibi görünmüyorsunuz. Veya dönmek isteyenler çok az miktarda. İçinizden tek tük buraya bir daha gelmemek üzere gidenler oluyor.İçinizden tek tük buraya bir daha gelmemek üzere gidenler oluyor. Bir kısmı da gidiyor, tekrar geliyor.Bir kısmı da gidiyor, tekrar geliyor. Çocuk Türkiye'ye uyum sağlamıyor, "Ben orada yaşayamam." diyor, geliyor.Çocuk Türkiye'ye uyum sağlamıyor, "Ben orada yaşayamam." diyor, geliyor. Fiilî durum: Burada milyonlarca, yüz binlerce kardeşimiz var. O halde ne yapacağız? Fiilî durum: Burada milyonlarca, yüz binlerce kardeşimiz var. O halde ne yapacağız?

Onların Allah'ın sevgili kulu olması için, şu altın gibi, bal arısı gibi olanOnların Allah'ın sevgili kulu olması için, şu altın gibi, bal arısı gibi olan mü'min kul olması için çalışmamız lazım. İslâm'ı öğretmemiz lazım. Müesseseler kurmamız lazım.mü'min kul olması için çalışmamız lazım. İslâm'ı öğretmemiz lazım. Müesseseler kurmamız lazım. Eğitimleri elimizde olması lazım. Bu çocukları, bu gençleri, evlatlarımızı Eğitimleri elimizde olması lazım. Bu çocukları, bu gençleri, evlatlarımızı öteki Alman arkadaşlarından daha yüksek yetiştirmemiz lazım.öteki Alman arkadaşlarından daha yüksek yetiştirmemiz lazım. Daha ileri mesleklere yerleştirmemiz lazım. Onlar ötekilerin emrinde, Daha ileri mesleklere yerleştirmemiz lazım. Onlar ötekilerin emrinde, vasıfsız insanlar olarak değil de, ötekilerin üstünde, İslâm'ı temsil eden,vasıfsız insanlar olarak değil de, ötekilerin üstünde, İslâm'ı temsil eden, başkalarının da İslâm'a girmesini sağlayan örnek, numune müslümanlar olmasını sağlamamız lazım. başkalarının da İslâm'a girmesini sağlayan örnek, numune müslümanlar olmasını sağlamamız lazım.

Almanya'da Türkiye'den gelen müslüman kardeşlerimiz var. Almanya'da Türkiye'den gelen müslüman kardeşlerimiz var. Ama Almanlar'ın kendisinin İslâmlaşması kolay olmuyor.Ama Almanlar'ın kendisinin İslâmlaşması kolay olmuyor. Şu anda 120 bin Alman kökenli müslüman varmış. Yani Alman, müslüman olmuş. 120 bin.Şu anda 120 bin Alman kökenli müslüman varmış. Yani Alman, müslüman olmuş. 120 bin. Teşkilatlar kurmuşlar, çalışıyorlar. Ama 80-90 milyonda 120 bin çok az. Artması lazım.Teşkilatlar kurmuşlar, çalışıyorlar. Ama 80-90 milyonda 120 bin çok az. Artması lazım. Almanlar'ın da hak dine gelmesi lazım.Almanlar'ın da hak dine gelmesi lazım. Puta, haça tapmaması lazım. Hz. İsa'nın razı olmadığı bir yolda bulunmaması lazım.Puta, haça tapmaması lazım. Hz. İsa'nın razı olmadığı bir yolda bulunmaması lazım. Hz. İsa'nın, Hz. Meryem'in sevdiği, tasvip ettiği, Allah'ın razı olduğu hak yola gelmesi lazım. Hz. İsa'nın, Hz. Meryem'in sevdiği, tasvip ettiği, Allah'ın razı olduğu hak yola gelmesi lazım.

Onlara anlatmamız lazım. "Hz. İsa bizim [kalbimizde.]" dememiz lazım. Onlara anlatmamız lazım. "Hz. İsa bizim [kalbimizde.]" dememiz lazım. "Biz Hz. İsa'yı severiz. Hatta işte benim akrabamdan filancanın adı İsa'dır. "Biz Hz. İsa'yı severiz. Hatta işte benim akrabamdan filancanın adı İsa'dır. Filancanın kızı, akrabamdan, adı Meryem'dir. Biz onları severiz." dememiz lazım. Bilmiyorlar. Filancanın kızı, akrabamdan, adı Meryem'dir. Biz onları severiz." dememiz lazım. Bilmiyorlar. "Siz yanlış yoldasınız. Onlara tapılmaz."Siz yanlış yoldasınız. Onlara tapılmaz. Onlar Allah'ın sevgili kulları; ama sizin düşündüğünüz gibi değil.Onlar Allah'ın sevgili kulları; ama sizin düşündüğünüz gibi değil. Allah sizin bu inancınızdan memnun değil. Doğru yola gelin. Allah sizin bu inancınızdan memnun değil. Doğru yola gelin. Bak, Hz. İsa da şöyle buyurmuş, böyle buyurmuş..." diye çalışmamız lazım, çalışmalar yapmamız lazım. Bak, Hz. İsa da şöyle buyurmuş, böyle buyurmuş..." diye çalışmamız lazım, çalışmalar yapmamız lazım.

Allah hepimize sevgimizin, aramızdaki muhabbetin icabı olan güzel çalışmaları yapmayı nasip eylesin. Allah hepimize sevgimizin, aramızdaki muhabbetin icabı olan güzel çalışmaları yapmayı nasip eylesin.

İkinci hadîs-i şerîf de bu. Üçüncü hadîs-i şerîfe gelince: İkinci hadîs-i şerîf de bu.

Üçüncü hadîs-i şerîfe gelince:

Bu iki tanesi yağlı ballı, altınlı ballı oldu. Ötekisi de cennete girmekle ilgili oldu, güzel.Bu iki tanesi yağlı ballı, altınlı ballı oldu. Ötekisi de cennete girmekle ilgili oldu, güzel. Bir de tehditli bir hadîs-i şerîfi okuyalım da, biraz da sizi korkutalım. Bir de tehditli bir hadîs-i şerîfi okuyalım da, biraz da sizi korkutalım. Peygamber Efendimiz'in hadîs-i şerîfi, bunu da bilmek lazım.Peygamber Efendimiz'in hadîs-i şerîfi, bunu da bilmek lazım. Çünkü cenneti isteyeceğiz, cehennemden korunmaya çalışacağız. Çünkü cenneti isteyeceğiz, cehennemden korunmaya çalışacağız.

Vallâhi lâ yahrucu mine'n-nâri men dahalehâ hattâ yekûnû fîhâ ahkâben. Vallâhi lâ yahrucu mine'n-nâri men dahalehâ hattâ yekûnû fîhâ ahkâben. Ve'l-hukubu bid'un ve semânûne seneten ve's-senetü selâsü mieti ve sittûne yevmen.Ve'l-hukubu bid'un ve semânûne seneten ve's-senetü selâsü mieti ve sittûne yevmen. Küllü yevmin ke-elfi senetin mimmâ teuddûn. Küllü yevmin ke-elfi senetin mimmâ teuddûn.

Abdullah b. Ömer, dört Abdullah'tan birisinin -radıyallahu anhümâ- rivayet ettiği, Abdullah b. Ömer, dört Abdullah'tan birisinin -radıyallahu anhümâ- rivayet ettiği, Deylemî'nin kitabına aldığı bir hadîs-i şerîf. Şimdi bu hadîs-i şerîfi izah ediyoruz. Deylemî'nin kitabına aldığı bir hadîs-i şerîf. Şimdi bu hadîs-i şerîfi izah ediyoruz.

Vallâhi. Peygamber Efendimiz burada doğrudan doğruya yemin etti. İlkinde ne demişti? Vallâhi. Peygamber Efendimiz burada doğrudan doğruya yemin etti.

İlkinde ne demişti?

Vellezî nefsü Muhammedin bi-yedihî. Vellezî nefsü Muhammedin bi-yedihî. "Şu Muhammed'in canı elinde olan Allah'a yemin olsun." demişti. İkincide nasıl yemin etti? "Şu Muhammed'in canı elinde olan Allah'a yemin olsun." demişti.

İkincide nasıl yemin etti?

Vellezî nefsi bi-yedihî. "Şu canım elinde olana yemin olsun ki." demişti. Vellezî nefsi bi-yedihî. "Şu canım elinde olana yemin olsun ki." demişti.

Burada da vallâhi diyor. Bu sefer bizim her zaman yaptığımız gibi yemin ediyor. Burada da vallâhi diyor. Bu sefer bizim her zaman yaptığımız gibi yemin ediyor.

Vallâhi lâ yahrucu mine'n-nâri men dahalehâ hattâ yekûnû fîhâ ahkâben.Vallâhi lâ yahrucu mine'n-nâri men dahalehâ hattâ yekûnû fîhâ ahkâben. "Cehenneme bir düşen orada hukublarca kalmadıkça cehennemden çıkmaz." "Cehenneme bir düşen orada hukublarca kalmadıkça cehennemden çıkmaz."

"Bir düşen orada hukublarca kalmadıkça cehennemden çıkmaz." "Bir düşen orada hukublarca kalmadıkça cehennemden çıkmaz."

Cehenneme kimler düşecek? Kâfirler, müşrikler, azılılar düşecek. Onlar cehennemde [ebedî] kalacaklar. Cehenneme kimler düşecek?

Kâfirler, müşrikler, azılılar düşecek. Onlar cehennemde [ebedî] kalacaklar.

Mü'minlerden de cehenneme düşen olacak mı? Olacak. Kimler olacak? Mü'minlerden de cehenneme düşen olacak mı?

Olacak.

Kimler olacak?

İmanı olduğu halde günah işleyenler, zulmedenler, Allah'ın "yapmayın" dediği işleri yapanlar; İmanı olduğu halde günah işleyenler, zulmedenler, Allah'ın "yapmayın" dediği işleri yapanlar; yaptıkları günahlar kadar cezalarını çekmek için, bir kısım müslümanlar da müslüman olduğu halde, yaptıkları günahlar kadar cezalarını çekmek için, bir kısım müslümanlar da müslüman olduğu halde, mü'min olduğu halde cehenneme girecek. "Mü'min olunca hiç girmeyecek." diye bir şey yok. mü'min olduğu halde cehenneme girecek. "Mü'min olunca hiç girmeyecek." diye bir şey yok. Müslümanlar için de tehlike var. Eğer günahları işlerlerse, haramları yerlerse cehenneme girerler. Müslümanlar için de tehlike var. Eğer günahları işlerlerse, haramları yerlerse cehenneme girerler.

Müslümanlardan cehenneme giren bir insan orada ne kadar kalacak? Müslümanlardan cehenneme giren bir insan orada ne kadar kalacak?

Hattâ yekûnû fîhâ ahkâben. "Girenler hukublarca orada kalmadıkça oradan çıkmaz." Hattâ yekûnû fîhâ ahkâben. "Girenler hukublarca orada kalmadıkça oradan çıkmaz."

Şimdi burada tabii bilmediğimiz bir kelime var karşımızda; ahkâben yani hukublarca. Şimdi burada tabii bilmediğimiz bir kelime var karşımızda; ahkâben yani hukublarca. Efendimiz hadîs-i şerîfin devamında o bilinmeyen kelimeyi bize açıklıyor: Efendimiz hadîs-i şerîfin devamında o bilinmeyen kelimeyi bize açıklıyor:

Ve'l-hukubu bid'un ve semânûne seneten. "Hukub, 80 küsur sene demek." Ve'l-hukubu bid'un ve semânûne seneten. "Hukub, 80 küsur sene demek."

Her milletin ölçüleri var.Her milletin ölçüleri var. Mesela bizim metre kullanmazdan önceki ölçülerimiz; arşın, kulaç filan gibiydi.Mesela bizim metre kullanmazdan önceki ölçülerimiz; arşın, kulaç filan gibiydi. Şimdi biz metreyi kullanıyoruz; Fransızlar, Almanlar metreyi kullanıyor.Şimdi biz metreyi kullanıyoruz; Fransızlar, Almanlar metreyi kullanıyor. Fakat İngilizler inç, foot, yard, kulaç, mil filan;Fakat İngilizler inç, foot, yard, kulaç, mil filan; hiç bizim keyfimize uygun düşmeyen acayip rakamlar ile böyle [ölçüm yapan] ölçüler kullanıyorlar.hiç bizim keyfimize uygun düşmeyen acayip rakamlar ile böyle [ölçüm yapan] ölçüler kullanıyorlar. 2,54 cm: 1 inç. Yahu bu doğru düzgün bir şey olsaydı ya...2,54 cm: 1 inç. Yahu bu doğru düzgün bir şey olsaydı ya... Bizimki ne güzel; 1, 10, 100, 1000... böyle gidiyor.Bizimki ne güzel; 1, 10, 100, 1000... böyle gidiyor. Ondalık sistem güzel, hesaba da geliyor. Ama onlarınki gelmiyor.Ondalık sistem güzel, hesaba da geliyor. Ama onlarınki gelmiyor. 12 tane inç, 1 foot oluyor. Yahu bu 12 tane olmasaydı, 10 tane olsaydı da hesap düz olsaydı. Hayır.12 tane inç, 1 foot oluyor. Yahu bu 12 tane olmasaydı, 10 tane olsaydı da hesap düz olsaydı. Hayır. 3 tane foot, üç ayak, 1 yard ediyor, 1 kulaç ediyor. Hepsi karmakarışık, birtakım hesapları var.3 tane foot, üç ayak, 1 yard ediyor, 1 kulaç ediyor. Hepsi karmakarışık, birtakım hesapları var. Ölçüleri de öyle; galonlar [vs.] bizim gram sistemine uymuyor. Ölçüleri de öyle; galonlar [vs.] bizim gram sistemine uymuyor.

Her milletin demek ki tarih boyunca kullandıkları ölçekölçü sistemleri olmuş.Her milletin demek ki tarih boyunca kullandıkları ölçekölçü sistemleri olmuş. Mesela alan ölçüleri, hacim ölçüleri...Mesela alan ölçüleri, hacim ölçüleri... Hububâtın köylerde ölçülmesi için yuvarlak ölçekler vardı;Hububâtın köylerde ölçülmesi için yuvarlak ölçekler vardı; rubu' veya şinik veya kile filan gibi kelimeler vardı, yaşlılar bilirler. Bunları niçin söylüyorum? rubu' veya şinik veya kile filan gibi kelimeler vardı, yaşlılar bilirler.

Bunları niçin söylüyorum?

Peygamber Efendimiz diyor ki; "Cehenneme giren bir insan hukublarca orada kalır." Peygamber Efendimiz diyor ki;

"Cehenneme giren bir insan hukublarca orada kalır."

Hukub bir zaman dilimi ama ne kadar? İzah ediyor; "80 küsur sene bir hukub eder." Hukub bir zaman dilimi ama ne kadar?

İzah ediyor; "80 küsur sene bir hukub eder."

Neden 80 küsur senelik bir zaman birimi seçmişler? Ortalama bir ömür bu kadardır da ondan.Neden 80 küsur senelik bir zaman birimi seçmişler?

Ortalama bir ömür bu kadardır da ondan.
Yani "ömürlerce" demiş gibi oluyor. "İnsan cehenneme düştü mü,Yani "ömürlerce" demiş gibi oluyor.

"İnsan cehenneme düştü mü,
vallâhi ömürlerce orada yanmadan dışarıya çıkmaz." demiş oluyor.vallâhi ömürlerce orada yanmadan dışarıya çıkmaz." demiş oluyor. 80 küsur senelik ömrü olan bir adamın ömrünü ölçü olarak alırsak, ömürlerce orada yanacak.80 küsur senelik ömrü olan bir adamın ömrünü ölçü olarak alırsak, ömürlerce orada yanacak. Arkasından da diyor ki; Ve's-senetü selâsü mietin ve sittûne yevmen.Arkasından da diyor ki;

Ve's-senetü selâsü mietin ve sittûne yevmen.
"Bir yıl da, sene de -ortalama- 360 gündür." "Bir yıl da, sene de -ortalama- 360 gündür."

Eğer şemsî ise 365 gün küsur saattir, kamerî ise 354 gün küsur saattir.Eğer şemsî ise 365 gün küsur saattir, kamerî ise 354 gün küsur saattir. Ama yuvarlak hesap bir sene 350-360 gündür. O halde, birkaç ömür kaldığına göre,Ama yuvarlak hesap bir sene 350-360 gündür.

O halde, birkaç ömür kaldığına göre,
yani birkaç 80 kalacak. Her sene de şu kadar gün, yani güne vurduğumuz zaman,yani birkaç 80 kalacak. Her sene de şu kadar gün, yani güne vurduğumuz zaman, onları birbirine çarpacağız. Bir de ekliyor arkasından; Küllü yevmin ke-elfi senetin mimmâ teuddûn. onları birbirine çarpacağız. Bir de ekliyor arkasından;

Küllü yevmin ke-elfi senetin mimmâ teuddûn.
Âhiretin günü dünyanın günü gibi 24 saat değil, bu kadar kısa bir zaman dilimi değil. Âhiretin günü dünyanın günü gibi 24 saat değil, bu kadar kısa bir zaman dilimi değil.

Âhiretteki gün ne kadar? Ke-elfi senetin mimmâ teuddûn.Âhiretteki gün ne kadar?

Ke-elfi senetin mimmâ teuddûn.
"Âhiretin bir günü sizin şimdi kullandığınız zaman birimi olarak bin yıl gibidir." "Âhiretin bir günü sizin şimdi kullandığınız zaman birimi olarak bin yıl gibidir."

Çünkü gezegenler kendi etrafında dönünce gün oluşuyor. Çünkü gezegenler kendi etrafında dönünce gün oluşuyor. Bizim dünyamız kendi etrafında 24 saatte döndüğünden bir gün,Bizim dünyamız kendi etrafında 24 saatte döndüğünden bir gün, güneşin bir doğuşundan bir dahaki doğuşuna kadar 24 saat.güneşin bir doğuşundan bir dahaki doğuşuna kadar 24 saat. Ama bu gezegenden git başka bir gezegene, orada gün farklı; başka bir gezene git, farklı.Ama bu gezegenden git başka bir gezegene, orada gün farklı; başka bir gezene git, farklı. Âhiretin günü ise bin yıl. Bir günü bin yıl, şimdiki bizim bu ölçeğe göre. Âhiretin günü ise bin yıl. Bir günü bin yıl, şimdiki bizim bu ölçeğe göre.

O zaman 360 gün, 365 bin yıl eder. 365 bin yıl da birkaç ömür olduğuna göre,O zaman 360 gün, 365 bin yıl eder. 365 bin yıl da birkaç ömür olduğuna göre, en aşağı 83'le çarpılsa, 80 küsur dediğine göre, 250 eder. 250 x 365 bin yıl kalacak. en aşağı 83'le çarpılsa, 80 küsur dediğine göre, 250 eder. 250 x 365 bin yıl kalacak.

Cehenneme bir düşen bir insan, en kısa zamanda hemen cehennemde yanıp çıkacak olan insanCehenneme bir düşen bir insan, en kısa zamanda hemen cehennemde yanıp çıkacak olan insan ne kadar kalacak? 365 bin x 250 = [91 milyon 250 bin sene]ne kadar kalacak?

365 bin x 250 = [91 milyon 250 bin sene]
Cehenneme bir düşen insan 90 milyon sene [kalacak.] Cehenneme bir düşen insan 90 milyon sene [kalacak.]

Haram yemiş mesela... Diyor ki Peygamber Efendimiz; "Haram lokma yemeyin.Haram yemiş mesela... Diyor ki Peygamber Efendimiz;

"Haram lokma yemeyin.
Haram lokma yediniz mi, haram lokmanın temizlenmesi cehenneme düşüp yanmakla olur.Haram lokma yediniz mi, haram lokmanın temizlenmesi cehenneme düşüp yanmakla olur. Başka türlü [temizlenmez.] Haram yemeyin." Diyelim ki bir müslüman haram lokma yedi. Başka türlü [temizlenmez.] Haram yemeyin."

Diyelim ki bir müslüman haram lokma yedi.
Rüşvet yedi; rüşvet haram. Faiz yedi; faiz haram. Bira içti, içki içti; haram.Rüşvet yedi; rüşvet haram. Faiz yedi; faiz haram. Bira içti, içki içti; haram. Domuz eti yedi; haram. Haram yedi. O zaman cehennemde yanacak. Domuz eti yedi; haram. Haram yedi. O zaman cehennemde yanacak.

Bir düştüğü zaman ne kadar yanacakmış? 90 milyon sene yanacakmış. Bir düştüğü zaman ne kadar yanacakmış?

90 milyon sene yanacakmış.

Onun için, cehenneme düşmemeye çalışmak bir müslümanın ana hedefi olmalı. Onun için, cehenneme düşmemeye çalışmak bir müslümanın ana hedefi olmalı.

Hepimiz müslüman mıyız? Müslümanız. Cennete inanıyor muyuz? İnanıyoruz. Hepimiz müslüman mıyız?

Müslümanız.

Cennete inanıyor muyuz?

İnanıyoruz.

Cehenneme de inanıyor muyuz? İnanıyoruz. Hesaba inanıyor muyuz? İnanıyoruz.Cehenneme de inanıyor muyuz?

İnanıyoruz.

Hesaba inanıyor muyuz?

İnanıyoruz.
Hepsi haktır. Cennet haktır. Cehennem haktır. Hesap haktır. Mizan haktır. Âhiret haktır.Hepsi haktır. Cennet haktır. Cehennem haktır. Hesap haktır. Mizan haktır. Âhiret haktır. Hepsi tamam. O halde bizim ana amaçlarımızdan bir tanesi; Hepsi tamam. O halde bizim ana amaçlarımızdan bir tanesi; cenneti mutlaka elde etmek, bir amacımız da cehenneme asla düşmemek. Cehenneme düşmemeliyiz. cenneti mutlaka elde etmek, bir amacımız da cehenneme asla düşmemek. Cehenneme düşmemeliyiz.

Neden? Ayağı kayıp da insan cehenneme düşerse dışarıya çıkıncaya kadar 90 milyon sene geçecek.Neden?

Ayağı kayıp da insan cehenneme düşerse dışarıya çıkıncaya kadar 90 milyon sene geçecek.
En aşağısı 90 milyon sene... Artık ötesini de sen daha fazlaysa, gözünde ne kadar büyük olduğunu anla... En aşağısı 90 milyon sene... Artık ötesini de sen daha fazlaysa, gözünde ne kadar büyük olduğunu anla...

O halde nasıl müslüman olmamız lazım? Takvâ ehli müslüman olmamız lazım. O halde nasıl müslüman olmamız lazım?

Takvâ ehli müslüman olmamız lazım.

Takvâ ne demekti? Müttakî kul olmamız lazım. Allah ittekû diye Kur'ân-ı Kerîm'de çok emrediyor. Takvâ ne demekti?

Müttakî kul olmamız lazım. Allah ittekû diye Kur'ân-ı Kerîm'de çok emrediyor.

Ne demek? "Haramlardan, günahlardan kaçınan müslüman" demek. Ne demek?

"Haramlardan, günahlardan kaçınan müslüman" demek.

Harama, günaha yanaşmayacağız. Sevaplı işleri yapmaya gayretli olacağız. Harama, günaha yanaşmayacağız. Sevaplı işleri yapmaya gayretli olacağız. Tembellik göstermeyeceğiz. Uyanık müslüman olacağız. Müttakî müslüman olacağız. Tembellik göstermeyeceğiz. Uyanık müslüman olacağız. Müttakî müslüman olacağız.

Her zaman açayım Kur'ân-ı Kerîm'i, sayayım diyorum, bir mâni çıkıyor, hâlâ sayamadım. Her zaman açayım Kur'ân-ı Kerîm'i, sayayım diyorum, bir mâni çıkıyor, hâlâ sayamadım. Kur'ân-ı Kerîm'de çok yerde geçiyor; "Takvâ ehli kul olun. Müttakî kul olun." diye. Kur'ân-ı Kerîm'de çok yerde geçiyor; "Takvâ ehli kul olun. Müttakî kul olun." diye.

Yâ eyyühe'llezîne âmenu't-tekullâhe hakka tukâtihî. Kaç yerde söylüyor... Yâ eyyühe'llezîne âmenu't-tekullâhe hakka tukâtihî.

Kaç yerde söylüyor...

Yâ eyyühe'llezîne âmenu't-tekullâhe ve'l-tenzur nefsün mâ kaddemet li-ğadin.Yâ eyyühe'llezîne âmenu't-tekullâhe ve'l-tenzur nefsün mâ kaddemet li-ğadin. Ve't-tekullâh inna'llâhe habîrun bi-mâ ta'melûn. Ve't-tekullâh inna'llâhe habîrun bi-mâ ta'melûn.

Yâ eyyühe'llezîne âmenu't-tekullâhe ve kûlû kavlen sedîden. Yâ eyyühe'llezîne âmenu't-tekullâhe ve kûlû kavlen sedîden. Yuslih leküm a'mâleküm ve yağfirleküm zünûbeküm… Yuslih leküm a'mâleküm ve yağfirleküm zünûbeküm…

Böyle âyetler çok. Yâ eyyühe'n-nâsu't-tekû rabbeküm inne zelzelete's-sâati şey'un azîm. Böyle âyetler çok.

Yâ eyyühe'n-nâsu't-tekû rabbeküm inne zelzelete's-sâati şey'un azîm.

Çok âyetler var. "Allah'tan korkun.Çok âyetler var. "Allah'tan korkun. Takvâ ehli olun." Takvâ ehli olun."

Ve't-teku'n-nâr. "Cehennemden korkun. Cehennem azabına uğramaktan sakının." diye… Ve't-teku'n-nâr. "Cehennemden korkun. Cehennem azabına uğramaktan sakının." diye…

O halde kafamızda, ön planda, ilk sırada duran şey ne olacak? O halde kafamızda, ön planda, ilk sırada duran şey ne olacak?

Günah işlememek, cehenneme düşmemek. Takvâ ehli müslüman, dikkatli müslüman,Günah işlememek, cehenneme düşmemek. Takvâ ehli müslüman, dikkatli müslüman, titiz müslüman, özenerek Allah'a kulluğu güzel yapan müslüman olmak. Amacımız bu olacak.titiz müslüman, özenerek Allah'a kulluğu güzel yapan müslüman olmak. Amacımız bu olacak. Haram yemeyeceğiz, haramı işlemeyeceğiz, günah yapmayacağız. Nasıl yaşayacağız? Haram yemeyeceğiz, haramı işlemeyeceğiz, günah yapmayacağız.

Nasıl yaşayacağız?

Pırıl pırıl yaşayacağız. Altın gibi olacağız. Bal yapan arı gibi olacağız.Pırıl pırıl yaşayacağız. Altın gibi olacağız. Bal yapan arı gibi olacağız. Yediğimiz temiz olacağız, ortaya koyduğumuz eserler de temiz olacak. Yediğimiz temiz olacağız, ortaya koyduğumuz eserler de temiz olacak.

Burada bir de cehennemle ilgili bir şey işaretlemişim,Burada bir de cehennemle ilgili bir şey işaretlemişim, onu da söyleyeyim, bu son hadîs-i şerîfi tamamlasın. onu da söyleyeyim, bu son hadîs-i şerîfi tamamlasın.

Vellezî nefsî bi-yedihî lev enne katraten mine'z-zakkûmi kataret fî bihâri'l-ardi le-fesedet.Vellezî nefsî bi-yedihî lev enne katraten mine'z-zakkûmi kataret fî bihâri'l-ardi le-fesedet. Fe-keyfe bi-men yekûnu taâmen? İbn Abbas radıyallahu anhümâ'dan. Fe-keyfe bi-men yekûnu taâmen?

İbn Abbas radıyallahu anhümâ'dan.
Bu da üçüncü Abdullah. Abbas'ın oğlu Abdullah. Bu da üçüncü Abdullah. Abbas'ın oğlu Abdullah. Amr'ın oğlu Abdullah, Ömer'in oğlu Abdullah, Mes'ûd'un oğlu Abdullah. Amr'ın oğlu Abdullah, Ömer'in oğlu Abdullah, Mes'ûd'un oğlu Abdullah. Dört Abdullah'ın [sözü] de geçti bu akşamki sohbetimizde, tevâfukan hepsinin rivayetiyle karşılaştık.Dört Abdullah'ın [sözü] de geçti bu akşamki sohbetimizde, tevâfukan hepsinin rivayetiyle karşılaştık. Bu da Abbas radıyallahu anh'ın oğlu Abdullah b. Abbas radıyallahu anhümâ. Bu da Abbas radıyallahu anh'ın oğlu Abdullah b. Abbas radıyallahu anhümâ. Ne buyurmuş Peygamber Efendimiz, onun rivayet ettiğine göre? Ne buyurmuş Peygamber Efendimiz, onun rivayet ettiğine göre?

"Nefsim elinde olana yemin olsun ki; hayatımı bana sağlayan, beni yaşatan Allah'a yemin olsun ki..." "Nefsim elinde olana yemin olsun ki; hayatımı bana sağlayan, beni yaşatan Allah'a yemin olsun ki..."

Lev enne katraten mine'z-zakkûmi. "Zakkumdan bir damla damlasa."Lev enne katraten mine'z-zakkûmi. "Zakkumdan bir damla damlasa." Fî bihâri'l-ardi. "Dünyanın denizlerinin hepsine..." Fî bihâri'l-ardi. "Dünyanın denizlerinin hepsine..."

Atlantik okyanusu, Pasifik okyanusu, Hint okyanusu, Atlantik okyanusu, Pasifik okyanusu, Hint okyanusu, Kuzey Buz denizi, Baltık denizi, Akdeniz, vesaire... Kuzey Buz denizi, Baltık denizi, Akdeniz, vesaire...

"Bütün denizlere cehennemin zakkumundan bir damla damlasaydı..." "Bütün denizlere cehennemin zakkumundan bir damla damlasaydı..."

Le-fesedet. "Hepsini berbat ederdi." Le-fesedet. "Hepsini berbat ederdi."

Bir damlacık zakkum bütün dünyanın denizlerinin hepsini zehir zıkkım etmeye yeterdi. Bir damlacık zakkum bütün dünyanın denizlerinin hepsini zehir zıkkım etmeye yeterdi.

Fe-keyfe bi-men yekûnu taâmehû? Fe-keyfe bi-men yekûnu taâmehû? "Peki gıdası zakkum olanların hâlinin ne olacağını bir düşünün, nasıl olacak onların hâli?" "Peki gıdası zakkum olanların hâlinin ne olacağını bir düşünün, nasıl olacak onların hâli?"

Ne olacak? İnne şecerete'z-zakkûm. Taâmu'l-esîm. Ne olacak?

İnne şecerete'z-zakkûm. Taâmu'l-esîm.

Cehenneme atılan günahkârların gıdası ne olacak? Cehennemin zakkum ağacı olacak.Cehenneme atılan günahkârların gıdası ne olacak?

Cehennemin zakkum ağacı olacak.
O zakkum ağacından yiyecekler. Yediği zaman ne olacak? Ke'l-mühli yağlî fi'l-butûn.O zakkum ağacından yiyecekler.

Yediği zaman ne olacak?

Ke'l-mühli yağlî fi'l-butûn.
Yiyenin karnını zehir fokur fokur, fokur fokur kaynatacak. Çok müthiş bir azap olacak.Yiyenin karnını zehir fokur fokur, fokur fokur kaynatacak. Çok müthiş bir azap olacak. İçi cayır cayır yanacak. O yangından kurtulmak için cehennemin irinlerini içecek. O da ayrı bir azap... İçi cayır cayır yanacak. O yangından kurtulmak için cehennemin irinlerini içecek. O da ayrı bir azap... Azap üstüne azap, ceza üstüne ceza... O halde ne yapmamız lazım? Azap üstüne azap, ceza üstüne ceza...

O halde ne yapmamız lazım?

Allah'tan korkup Allah'ın iyi kulu olmaya çalışmamız lazım. Allah'tan korkup Allah'ın iyi kulu olmaya çalışmamız lazım. Haramlardan, günahlardan uzak durmamız lazım. Allah'ın istediği sevgili kulu olmamız lazım.Haramlardan, günahlardan uzak durmamız lazım. Allah'ın istediği sevgili kulu olmamız lazım. Cennetine girmeyi, cehenneme düşmekten uzak olmayı sağlamak lazım. Cennetine girmeyi, cehenneme düşmekten uzak olmayı sağlamak lazım.

Dört hadis olduğundan hadisi beşleyeceğim. Sonuncu hadisi okuyup dersimi bitiriyorum. Dört hadis olduğundan hadisi beşleyeceğim. Sonuncu hadisi okuyup dersimi bitiriyorum.

Vedidtü ennî lakîytü ihvânî. Kâlû: yâ Resûlallah, elesnâ ihvânek? Kâle: entüm ashâbî.Vedidtü ennî lakîytü ihvânî. Kâlû: yâ Resûlallah, elesnâ ihvânek? Kâle: entüm ashâbî. Ve ihvânî kavmun yecîûne min ba'dî yu'minûne bî ve lem yerevnî.Ve ihvânî kavmun yecîûne min ba'dî yu'minûne bî ve lem yerevnî. Sümme kâle: yâ Ebâ Bekir, elâ tuhibbu kavmen belağahum enneke tuhibbunî fe-ahabbûke bi-hubbike iyyâye?Sümme kâle: yâ Ebâ Bekir, elâ tuhibbu kavmen belağahum enneke tuhibbunî fe-ahabbûke bi-hubbike iyyâye? Fe-ehıbbehüm ehabbehumu'llâhu. Fe-ehıbbehüm ehabbehumu'llâhu.

Müjdeli hadîs-i şerîfle bitirmiş oluyoruz. Müjdeli hadîs-i şerîfle bitirmiş oluyoruz.

Peygamber Efendimiz bir gün ashabıyla otururken buyurmuş ki; Peygamber Efendimiz bir gün ashabıyla otururken buyurmuş ki;

Vedidtü ennî lakîytü ihvânî.Vedidtü ennî lakîytü ihvânî. "Canım öyle istiyor ki ben ihvânıma bir kavuşsaydım, onlarla bir buluşsaydım." "Canım öyle istiyor ki ben ihvânıma bir kavuşsaydım, onlarla bir buluşsaydım."

İhvan ne demek Arapça'da? "Kardeş" demek. "Kardeşlerimle bir buluşsaydım." İhvan ne demek Arapça'da?

"Kardeş" demek.

"Kardeşlerimle bir buluşsaydım."

Eğer bu hadisin arkası olmasaydı; "Peygamber Efendimiz'in kardeşleri kim olabilir?" Eğer bu hadisin arkası olmasaydı; "Peygamber Efendimiz'in kardeşleri kim olabilir?" diye birbirimize sorsaydık, cevap olarak ne derdik? Peygamber Efendimiz'in kardeşleri kimler? diye birbirimize sorsaydık, cevap olarak ne derdik?

Peygamber Efendimiz'in kardeşleri kimler?

Öteki peygamberler. Aslında Peygamber Efendimiz'in kardeşi deyince ilk hatıra gelen Öteki peygamberler. Aslında Peygamber Efendimiz'in kardeşi deyince ilk hatıra gelen Hz. Musa, Hz. İsa, Hz. İbrahim... Çünkü hepsi peygamber oldukları için,Hz. Musa, Hz. İsa, Hz. İbrahim... Çünkü hepsi peygamber oldukları için, aynı görevle görevlendikleri için onlar kardeş gibiler. Bir anne babadan kardeşler gibidir. aynı görevle görevlendikleri için onlar kardeş gibiler. Bir anne babadan kardeşler gibidir. Bu hususta hadîs-i şerîf de var. Ama "Keşke ihvânımla bir kavuşsaydım, karşılaşsaydım." deyince, Bu hususta hadîs-i şerîf de var.

Ama "Keşke ihvânımla bir kavuşsaydım, karşılaşsaydım." deyince,
sahabe-i kirâm şaşırmışlar, demişler ki; sahabe-i kirâm şaşırmışlar, demişler ki;

Kâlû: yâ Rasûlallah, elesnâ ihvânek? "Bizler senin ihvânın değil miyiz?" Kâlû: yâ Rasûlallah, elesnâ ihvânek? "Bizler senin ihvânın değil miyiz?"

"Bak etrafındayız, bizler senin din kardeşin değil miyiz?" Onlar neden öyle diyorlar? "Bak etrafındayız, bizler senin din kardeşin değil miyiz?"

Onlar neden öyle diyorlar?

Çünkü Kur'ân-ı Kerîm'de; İnneme'l-mü'minûne ihvetün. "Mü'minler birbirinin kardeşidir." diye geçiyor. Çünkü Kur'ân-ı Kerîm'de;

İnneme'l-mü'minûne ihvetün. "Mü'minler birbirinin kardeşidir." diye geçiyor.

İslâm'dan dolayı din kardeşliği var. İslâm'dan dolayı din kardeşliği var. Peygamber Efendimiz'in ashâbı birbirleriyle din kardeşi olduğu gibi,Peygamber Efendimiz'in ashâbı birbirleriyle din kardeşi olduğu gibi, Peygamber Efendimiz de peygamber ama, onunla da kardeş,Peygamber Efendimiz de peygamber ama, onunla da kardeş, Kur'ân-ı Kerîm'in kardeş yapması dolayısıyla... Elesnâ ihvâneke?Kur'ân-ı Kerîm'in kardeş yapması dolayısıyla...

Elesnâ ihvâneke?
"Bizler senin kardeşlerin değil miyiz, yâ Resûlallah?" "Kimi kasdediyorsun? Bak aramızdasın işte. "Bizler senin kardeşlerin değil miyiz, yâ Resûlallah?"

"Kimi kasdediyorsun? Bak aramızdasın işte.
'Ah ihvânıma kavuşsam!' dedin. Kimler bunlar?" Kâle: entüm ashâbî. "Hayır, siz benim ashâbımsınız." 'Ah ihvânıma kavuşsam!' dedin. Kimler bunlar?"

Kâle: entüm ashâbî. "Hayır, siz benim ashâbımsınız."

Peygamber Efendimiz'i gören, onun etrafına toplanan, o devrin insanlarının adı özel. Peygamber Efendimiz'i gören, onun etrafına toplanan, o devrin insanlarının adı özel.

Onların adı ne? Ashab. Peygamber Efendimiz'in ashabından sonraki, Onların adı ne?

Ashab.

Peygamber Efendimiz'in ashabından sonraki,
Peygamber Efendimiz'i görmeyip de ashaba yetişmiş olan neslin adı ne? Peygamber Efendimiz'i görmeyip de ashaba yetişmiş olan neslin adı ne?

Onların adı tâbiîn. Bak, isim nesilden nesile değişiyor.Onların adı tâbiîn.

Bak, isim nesilden nesile değişiyor.
Peygamber Efendimiz'le beraber olan, onun çağına yetişen, onun cemâlini gören, Peygamber Efendimiz'le beraber olan, onun çağına yetişen, onun cemâlini gören, onun sohbetine eren müslümanlar ashab. Tekili sahabi, çoğulu ashâb veya sahabe geliyor.onun sohbetine eren müslümanlar ashab. Tekili sahabi, çoğulu ashâb veya sahabe geliyor. Sahabiye, kadın olan. Sahabiye, kadın olan.

O neslin adı belli, özel adı var; ashab. Ondan sonraki neslin adı var; tâbiîn.O neslin adı belli, özel adı var; ashab. Ondan sonraki neslin adı var; tâbiîn. Ondan sonraki neslin adı var; tebe-i tâbiîn. Niye bunların özel isimleri var? Ondan sonraki neslin adı var; tebe-i tâbiîn.

Niye bunların özel isimleri var?

Bunlar çok özel tabakalar da onun için. Bunlar en hayırlı insanlar.Bunlar çok özel tabakalar da onun için. Bunlar en hayırlı insanlar. Peygamber Efendimiz'i görenler en hayırlı, ondan sonrakiler ondan sonra, sırayla geliyorlar... Peygamber Efendimiz'i görenler en hayırlı, ondan sonrakiler ondan sonra, sırayla geliyorlar...

"Sizler benim ashâbımsınız..." Ve ihvânî. "Benim ihvânım." Kavmun. "Öyle insanlar ki...""Sizler benim ashâbımsınız..."

Ve ihvânî. "Benim ihvânım." Kavmun. "Öyle insanlar ki..."
Yecîûne min ba'dî. "Ben vefat ettikten sonra dünyaya gelecekler." Yecîûne min ba'dî. "Ben vefat ettikten sonra dünyaya gelecekler."

"Daha sonraki asırlarda yaşayacaklar. Benden sonra dünyaya gelecekler." "Daha sonraki asırlarda yaşayacaklar. Benden sonra dünyaya gelecekler."

Yu'minûne bî ve lem yerevnî. "Beni görmedikleri halde bana inanıp bağlanmış olacaklar." Yu'minûne bî ve lem yerevnî. "Beni görmedikleri halde bana inanıp bağlanmış olacaklar."

O halde biz şimdi o tarifin içindeyiz. Biz de 1400 küsur yıl sonra dünyaya gelmişiz.O halde biz şimdi o tarifin içindeyiz. Biz de 1400 küsur yıl sonra dünyaya gelmişiz. Tarih kitaplarından Peygamber Efendimiz'i okuyoruz.Tarih kitaplarından Peygamber Efendimiz'i okuyoruz. Görmediğimiz halde inanmışız, onun ümmeti olmuşuz, seviyoruz.Görmediğimiz halde inanmışız, onun ümmeti olmuşuz, seviyoruz. Sünnetini okuyoruz, hadislerini okuyoruz. Canımız feda. Sünnetini okuyoruz, hadislerini okuyoruz. Canımız feda. "Ah, Resûlullah'ı görsek, âhirette komşu olsak!" diye temenni ediyoruz. "Ah, Resûlullah'ı görsek, âhirette komşu olsak!" diye temenni ediyoruz.

Bu sözün arkasından Peygamber Efendimiz bir de; Bu sözün arkasından Peygamber Efendimiz bir de;

"Yâ Ebâ Bekir..." demiş, sözü Hz. Ebû Bekir'e döndürmüş. "Yâ Ebâ Bekir..." demiş, sözü Hz. Ebû Bekir'e döndürmüş.

Elâ tuhibbuhum kavmen belağahum enneke tuhibbunî fe-ehabbuke. Elâ tuhibbuhum kavmen belağahum enneke tuhibbunî fe-ehabbuke. "Senin beni çok sevdiğini duyunca, seni seven birtakım insanlar gelecek ileride, onları sevmez misin?" "Senin beni çok sevdiğini duyunca, seni seven birtakım insanlar gelecek ileride, onları sevmez misin?"

Fe-ehabbûke fî hubbike iyyâye. Fe-ehabbûke fî hubbike iyyâye. "Senin beni sevmenden dolayı sana gönül bağlayan, seni seven insanları sevmez misin?" "Senin beni sevmenden dolayı sana gönül bağlayan, seni seven insanları sevmez misin?"

Fe-ehıbbehüm. "Onları sev." Ehabbehumu'llâhu. "Allah da onları sevsin." Fe-ehıbbehüm. "Onları sev." Ehabbehumu'llâhu. "Allah da onları sevsin."

Tarikat, tasavvuf tarih boyunca iki koldan gelişmiş. Tarikat, tasavvuf tarih boyunca iki koldan gelişmiş. Bir; Hz. Ebû Bekr-i Sıddîk Efendimiz'in kolundan gelişmiş, Nakşî tarikati.Bir; Hz. Ebû Bekr-i Sıddîk Efendimiz'in kolundan gelişmiş, Nakşî tarikati. Ebû Bekr-i Sıddîk, Selmânu'l-Fârisî, Ebû Bekr-i Sıddîk Efendimiz'in torunu... diye böyle gidiyor.Ebû Bekr-i Sıddîk, Selmânu'l-Fârisî, Ebû Bekr-i Sıddîk Efendimiz'in torunu... diye böyle gidiyor. Biz Nakşî tarikatindeniz. Tarikatimizin geriye doğru gittiğimiz zaman, Biz Nakşî tarikatindeniz. Tarikatimizin geriye doğru gittiğimiz zaman, Peygamber Efendimiz'e en yakın ismi Ebû Bekr-i Sıddîk. Seviyoruz, başımızın tacı.Peygamber Efendimiz'e en yakın ismi Ebû Bekr-i Sıddîk. Seviyoruz, başımızın tacı. Onun için bizlere sıddîkî deniliyor, yani Ebû Bekr-i Sıddîk'a bağlıyız.Onun için bizlere sıddîkî deniliyor, yani Ebû Bekr-i Sıddîk'a bağlıyız. Tarikatlerin bir kısmı da Hz. Ali Efendimiz'den gitmiş. Tarikatlerin bir kısmı da Hz. Ali Efendimiz'den gitmiş. Hz. Ali Efendimiz'in evlatlarından mübarek silsile böyle gelmiş. Hz. Ali Efendimiz'in evlatlarından mübarek silsile böyle gelmiş. Bu ikisi tarih içinde bazı yerlerde birleşmiş. Bu ikisi tarih içinde bazı yerlerde birleşmiş. Bizim Nakşî tarikatinin bir kolu da Hz. Ali Efendimiz'e yine bağlanıyor. Bizim Nakşî tarikatinin bir kolu da Hz. Ali Efendimiz'e yine bağlanıyor.

Ebû Bekr-i Sıddîk hakkında hadîs-i şerîfler çok.Ebû Bekr-i Sıddîk hakkında hadîs-i şerîfler çok. Ümmetin hakikaten Peygamber Efendimiz'e en çok yardım eden,Ümmetin hakikaten Peygamber Efendimiz'e en çok yardım eden, rızasını en çok kazanan ve mertebesi en fazla olan şahsiyeti Ebû Bekr-i Sıddîk. Diyor ki; rızasını en çok kazanan ve mertebesi en fazla olan şahsiyeti Ebû Bekr-i Sıddîk. Diyor ki;

"Ümmetin imanı tartılsa, Ebû Bekr-i Sıddîk'ın imanı da öbür kefeye konsa"Ümmetin imanı tartılsa, Ebû Bekr-i Sıddîk'ın imanı da öbür kefeye konsa Ebû Bekr-i Sıddîk'ın imanı ağır gelir." O kadar bağlıydı Peygamber Efendimiz'e, o kadar seviyordu. Ebû Bekr-i Sıddîk'ın imanı ağır gelir."

O kadar bağlıydı Peygamber Efendimiz'e, o kadar seviyordu.
Onun için Ebû Bekr-i Sıddîk Efendimiz'e bizim de muhabbetimiz sonsuz. Onun için Ebû Bekr-i Sıddîk Efendimiz'e bizim de muhabbetimiz sonsuz.

Allahu Teâlâ hazretleri bizi o mübarek büyüklerimizden ayırmasın. Allahu Teâlâ hazretleri bizi o mübarek büyüklerimizden ayırmasın. Dünyada yollarından ayırmasın, âhirette de yanlarından ayırmasın.Dünyada yollarından ayırmasın, âhirette de yanlarından ayırmasın. Cennetiyle cemâliyle müşerref eylediği gibi Peygamber Efendimiz'e ve o mübareklere komşu eylesin. Cennetiyle cemâliyle müşerref eylediği gibi Peygamber Efendimiz'e ve o mübareklere komşu eylesin.

Sübhâne rabbinâ rabbi'l-izzeti ammâ yasifûn ve selâmun ale'l-mürselîn. Sübhâne rabbinâ rabbi'l-izzeti ammâ yasifûn ve selâmun ale'l-mürselîn. Ve'l-hamdü lillâhi Rabbi'l-âlemîn. el-Fâtiha. Ve'l-hamdü lillâhi Rabbi'l-âlemîn.

el-Fâtiha.

Konuşma Hakkında
Tema 1
Tema 2