Namaz Vakitleri

25 Cemâziye'l-Âhir 1446
26 Aralık 2024
İmsak
06:48
Güneş
08:20
Öğle
13:09
İkindi
15:27
Akşam
17:48
Yatsı
19:15
Detaylı Arama

Mü’minin Kalbi Allah’ın Evidir (Sorular ve Cevaplar)

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

26 Rebîü'l-Âhir 1410 / 25.11.1989

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Sınırlarda vergi verilmesin diye rüşveti hak kabul edenler var. Bu konuda vergiyi vermeli miyiz, yoksa vergiden kaçınmamız | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Mü’minin Kalbi Allah’ın Evidir (Sorular ve Cevaplar)

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

26 Rebîü'l-Âhir 1410 / 25.11.1989

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Sınırlarda vergi verilmesin diye rüşveti hak kabul edenler var. Bu konuda vergiyi vermeli miyiz, yoksa vergiden kaçınmamız | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Konuşma Metni

Sınırlarda vergi verilmesin diye rüşveti hak kabul edenler var.Sınırlarda vergi verilmesin diye rüşveti hak kabul edenler var. Bu konuda vergiyi vermeli miyiz, yoksa vergiden kaçınmamız câiz olur mu? Bu konuda vergiyi vermeli miyiz, yoksa vergiden kaçınmamız câiz olur mu?

Konut fonu filan gibi şeyler oluyor.Konut fonu filan gibi şeyler oluyor. İslâm'ın kendi mantığına göre İslâm'ın alınmasını emrettiği şeyler vardır.İslâm'ın kendi mantığına göre İslâm'ın alınmasını emrettiği şeyler vardır. Mesela zekât vardır. Öşür vardır. Sadaka-ı fıtır vardır. Harac vardır, cizye vardır.Mesela zekât vardır. Öşür vardır. Sadaka-ı fıtır vardır. Harac vardır, cizye vardır. Bu İslâmî çizgilerin dışında şahıslar kendi kendilerine birtakım şeyler koyarlarsa,Bu İslâmî çizgilerin dışında şahıslar kendi kendilerine birtakım şeyler koyarlarsa, "Şu şöyle olsun, bu böyle olsun." diye, o zaman o koymanın sebebi"Şu şöyle olsun, bu böyle olsun." diye, o zaman o koymanın sebebi ve koymadaki adalet ne derecededir, o bahis konusu olabilir. O tenkit edilebilir.ve koymadaki adalet ne derecededir, o bahis konusu olabilir. O tenkit edilebilir. Ona karşı insan yine belli yollarla muhalefetini yürütebilir. Ona karşı insan yine belli yollarla muhalefetini yürütebilir.

Böyle bir devlet yönetiminde diyelim ki yönetim yüzde yüz müslüman insanların elindeBöyle bir devlet yönetiminde diyelim ki yönetim yüzde yüz müslüman insanların elinde ve konulan kanunlar, kâideler yüzde yüz iyi niyetlerleve konulan kanunlar, kâideler yüzde yüz iyi niyetlerle ve Allah'ın ahkâmına uygun bir tarzda konuluyor.ve Allah'ın ahkâmına uygun bir tarzda konuluyor. O zaman zerre kadar bir aykırılık yapmak olmaz.O zaman zerre kadar bir aykırılık yapmak olmaz. Ama öyle olmadığı zaman da, kanunların çoğunun yine devletin yönetimi için,Ama öyle olmadığı zaman da, kanunların çoğunun yine devletin yönetimi için, insanların faydası için, birtakım işlerin yapılması için konulduğu da ortadır.insanların faydası için, birtakım işlerin yapılması için konulduğu da ortadır. Eğer bu kanunlar hakkaniyet esasına göre âdilâne bir şekilde konulmuşsaEğer bu kanunlar hakkaniyet esasına göre âdilâne bir şekilde konulmuşsa o zaman onun verilmediği takdirde, ötekiler veriyor, berikisi vermiyor;o zaman onun verilmediği takdirde, ötekiler veriyor, berikisi vermiyor; haksızlık olur, kul hakkı geçer. Kul hakkı geçmesinin de âhirette hesabı olur. haksızlık olur, kul hakkı geçer. Kul hakkı geçmesinin de âhirette hesabı olur.

Müstehcen basının kuponla veya bunun gibi metotlarla çeşitli hediye,Müstehcen basının kuponla veya bunun gibi metotlarla çeşitli hediye, araba vermesi ve İslâmî basının da kura ve kuponla umreye göndermesinin hükmü nedir? araba vermesi ve İslâmî basının da kura ve kuponla umreye göndermesinin hükmü nedir?

Bu fıkıhla meşgul olan müftü efendilere, hocaefendilere sorulmuştur.Bu fıkıhla meşgul olan müftü efendilere, hocaefendilere sorulmuştur. O bir hediye olduğu için buna müsaade ediliyor.O bir hediye olduğu için buna müsaade ediliyor. Birinci sorusu herhalde "Onların kuponlarını biriktirip de o şeye,Birinci sorusu herhalde "Onların kuponlarını biriktirip de o şeye, arabaya sahip olsak olabilir mi?" demek istiyor galiba. O da nasıl olsa gönül rızasıyla veriyor, olur. arabaya sahip olsak olabilir mi?" demek istiyor galiba. O da nasıl olsa gönül rızasıyla veriyor, olur.

Organ nakli hakkında bizlere bilgi verir misiniz?Organ nakli hakkında bizlere bilgi verir misiniz? Bir insana verilen organ hayırda kullanılırsa bize sevap kazandırır mı? Bir insana verilen organ hayırda kullanılırsa bize sevap kazandırır mı?

Organ naklinin bazı şartlarla câiz olduğunu bazı alimler kabul ediyorlar.Organ naklinin bazı şartlarla câiz olduğunu bazı alimler kabul ediyorlar. Bazı alimler bu hususta menfi tavırdalar. Bazıları mütereddit.Bazı alimler bu hususta menfi tavırdalar. Bazıları mütereddit. Bizim İslâm Mecmuası'nın son sayısında bu konuda yazı vardır, onu okurlarsa [anlarlar.]Bizim İslâm Mecmuası'nın son sayısında bu konuda yazı vardır, onu okurlarsa [anlarlar.] Bendeki, bazı kimselere de sorup da edindiğim intiba, belli şartlarla câiz oluyor.Bendeki, bazı kimselere de sorup da edindiğim intiba, belli şartlarla câiz oluyor. Bazen zaruri oluyor; böbrek veriyorsun, karşındaki adam yaşıyor;Bazen zaruri oluyor; böbrek veriyorsun, karşındaki adam yaşıyor; kan veriyorsun, karşındaki adam yaşıyor. İyilik oluyor tabii, faydası oluyor. kan veriyorsun, karşındaki adam yaşıyor. İyilik oluyor tabii, faydası oluyor.

Satranç, dama gibi oyunları oynamak hakkında dinimizin emri nedir? Satranç, dama gibi oyunları oynamak hakkında dinimizin emri nedir?

Bunların oynanması doğru değildir.Bunların oynanması doğru değildir. Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem'in oynanmaması konusunda hadîs-i şerîfleri vardır. Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem'in oynanmaması konusunda hadîs-i şerîfleri vardır.

Okuldaki derslerden dolayı Allah'a ibadet etmekte güçlük çekmekteyiz.Okuldaki derslerden dolayı Allah'a ibadet etmekte güçlük çekmekteyiz. Bu durumda öğrencilerin durumu nasıl olmalı? Bu durumda öğrencilerin durumu nasıl olmalı?

Okuldaki derslerden dolayı ibadette güçlük, ancak Cuma namazında olabilir.Okuldaki derslerden dolayı ibadette güçlük, ancak Cuma namazında olabilir. Çünkü biz de öğrencilikten geçtik. Şu kadar yıllık tecrübemiz var.Çünkü biz de öğrencilikten geçtik. Şu kadar yıllık tecrübemiz var. İnsan öğrencilik devresinde hiçbir namazı geçirmeden, kaçırmadan, ibadetlerini muntazaman yapabilir.İnsan öğrencilik devresinde hiçbir namazı geçirmeden, kaçırmadan, ibadetlerini muntazaman yapabilir. Orucunu tutabilir. Ancak küçük çocuklara bazı öğretmenlerin,Orucunu tutabilir. Ancak küçük çocuklara bazı öğretmenlerin, zorla "Sen daha küçüksün, orucunu tutma." gibi laflar, ilkokulda böyle şeyler yaptıklarını duyuyorum.zorla "Sen daha küçüksün, orucunu tutma." gibi laflar, ilkokulda böyle şeyler yaptıklarını duyuyorum. Ona da velî gidip müdahale edebilir. Yani "Ben tutturmak istiyorum, karışma." diyebilir. Ona da velî gidip müdahale edebilir. Yani "Ben tutturmak istiyorum, karışma." diyebilir.

Bizim Türkiye'de sadece Cuma namazı büyük bir problemdir.Bizim Türkiye'de sadece Cuma namazı büyük bir problemdir. Hem çalışanlar için böyledir, hem öğrenciler için böyledir,Hem çalışanlar için böyledir, hem öğrenciler için böyledir, hem belki yöneticiler için de birtakım sıkıntılar var.hem belki yöneticiler için de birtakım sıkıntılar var. Bu sıkıntılardan kurtulmak için Pakistan'da şöyle bir çare düşünmüşler:Bu sıkıntılardan kurtulmak için Pakistan'da şöyle bir çare düşünmüşler: Şehirlerin çeşitli camilerinde Cuma namazlarını kaydırılmış vakitlerde kılıyorlar.Şehirlerin çeşitli camilerinde Cuma namazlarını kaydırılmış vakitlerde kılıyorlar. Mesela diyelim ki Adapazarı'nı ele alalım, Adapazarı'nda Aziziye Camii'nde 12'de kılınıyor.Mesela diyelim ki Adapazarı'nı ele alalım, Adapazarı'nda Aziziye Camii'nde 12'de kılınıyor. Yeni camide yarımda kılınıyor. Kozlu camiinde 1'de kılınıyor.Yeni camide yarımda kılınıyor. Kozlu camiinde 1'de kılınıyor. Kayabaşı camiinde 1 buçukta kılınıyor. Kayabaşı camiinde 1 buçukta kılınıyor. Böylece kaydırmalı olarak kılındığı için öğle tatili eline hangi zamanda geçiyorsa kişinin,Böylece kaydırmalı olarak kılındığı için öğle tatili eline hangi zamanda geçiyorsa kişinin, gidip orada kendi zamanına uygun bir yerde namaz kılması mümkün olabilir. gidip orada kendi zamanına uygun bir yerde namaz kılması mümkün olabilir.

Türkiye'de demokrasi var mı, yok mu? Türkiye'de hürriyetler var mı, yok mu? Mesele bu. Türkiye'de demokrasi var mı, yok mu? Türkiye'de hürriyetler var mı, yok mu? Mesele bu.

Yani adam komünizm suçundan, devleti yıkmak için çalışan insanaYani adam komünizm suçundan, devleti yıkmak için çalışan insana ceza veren 141., 142. maddeyi kaldırmayı hürriyet sayıyor; beri tarafta dinine göreceza veren 141., 142. maddeyi kaldırmayı hürriyet sayıyor; beri tarafta dinine göre Cuma namazına gidecek olan, başını örtecek olan insana yasak koyuyor.Cuma namazına gidecek olan, başını örtecek olan insana yasak koyuyor. Böyle saçma şey olmaz ki! Bu aşikâr bir şey. Böyle saçma şey olmaz ki! Bu aşikâr bir şey.

Peki yasak şeyler oluyor, saçma şeyler oluyor, olmadık şeyler oluyor. Neden? Peki yasak şeyler oluyor, saçma şeyler oluyor, olmadık şeyler oluyor.

Neden?

Senin ve benim hakkımızı aramasını bilmememizden oluyor. Senin ve benim hakkımızı aramasını bilmememizden oluyor.

Millet reyi verirken veriyor;Millet reyi verirken veriyor; milletvekiline "Sen benim vekilimsin, ben senden şunu istiyorum." demesini bilmiyor.milletvekiline "Sen benim vekilimsin, ben senden şunu istiyorum." demesini bilmiyor. Yani işçi tutuyor, işçisine işi tarif edemiyor, iş yaptırtmıyor. Patron işçisine hâkim değil. Yani işçi tutuyor, işçisine işi tarif edemiyor, iş yaptırtmıyor. Patron işçisine hâkim değil.

Öyle şey olur mu? Memleketin yüzde doksan dokuzu müslüman. Öyle şey olur mu?

Memleketin yüzde doksan dokuzu müslüman.

Benim hanımım başını örtecek. Benim kızım başını örtecek, okula gidecek.Benim hanımım başını örtecek. Benim kızım başını örtecek, okula gidecek. Hiçbir profesör benim paramla kurulmuş olan üniversitedeHiçbir profesör benim paramla kurulmuş olan üniversitede benim maaşımı alırken laboratuvara benim kızımı almazlık edemez! Ben patronum, söz benim! benim maaşımı alırken laboratuvara benim kızımı almazlık edemez! Ben patronum, söz benim!

Hiçbir kimse de, Allah "Cuma namazına gelin, gelmezseniz ceza olur." deyip dururken,Hiçbir kimse de, Allah "Cuma namazına gelin, gelmezseniz ceza olur." deyip dururken, "Cuma günü gelmesin." diyemez. "Cuma günü gelmesin." diyemez.

Derse ne olur? Günah olur, vebal olur. Gidemeyenlerin bütün vebali onların omzuna yüklenir. Derse ne olur?

Günah olur, vebal olur. Gidemeyenlerin bütün vebali onların omzuna yüklenir.

Adam omzunu silkiyor, "Bana ne!" diyor, "Günah gelirse gelsin..." Kâfir zaten. Adam omzunu silkiyor, "Bana ne!" diyor, "Günah gelirse gelsin..."

Kâfir zaten.

İyi ama yüzde doksan dokuzu müslüman olan bir ülkeyi bir kâfirin arzusuna ne diye uyduralım?İyi ama yüzde doksan dokuzu müslüman olan bir ülkeyi bir kâfirin arzusuna ne diye uyduralım? O zaman müslümanın kendisinin arzusunun yerine gelmesi lazım. O zaman müslümanın kendisinin arzusunun yerine gelmesi lazım.

Kâfire biz "Plajda soyunma!" desek kıyameti kopartırlar. Diyoruz ama...Kâfire biz "Plajda soyunma!" desek kıyameti kopartırlar. Diyoruz ama... Yani "Gel buraya, soyunmayacaksın!" diye kapıda dikilsek, eylem yapsak,Yani "Gel buraya, soyunmayacaksın!" diye kapıda dikilsek, eylem yapsak, "Burada kim mayo giyerse canına okuruz!" desek o zaman kıyamet kopar,"Burada kim mayo giyerse canına okuruz!" desek o zaman kıyamet kopar, bütün dünya ayağa kalkar, Avrupa da kalkar, Amerika da ayağa kalkar; bütün dünya ayağa kalkar, Avrupa da kalkar, Amerika da ayağa kalkar;

"Vay Türkiye'de plajda mayo giydirtmiyorlarmış!" "Vay Türkiye'de plajda mayo giydirtmiyorlarmış!"

Şimdi onlar ilk önce uzun şeylerden başladılar, gittikçe kısalttılar işi, sonunda üstsüze getirdiler,Şimdi onlar ilk önce uzun şeylerden başladılar, gittikçe kısalttılar işi, sonunda üstsüze getirdiler, üstsüz mayolara, ondan sonra altsıza getirdiler. Rezaletin her perdesini sergiliyorlar.üstsüz mayolara, ondan sonra altsıza getirdiler. Rezaletin her perdesini sergiliyorlar. Bir şey değil. Gazeteler de onları yazıyor, resmini de basıyor,Bir şey değil. Gazeteler de onları yazıyor, resmini de basıyor, alkışlıyor gibi de, sanki öteki kızlara da "Siz de böyle olun." der gibi bir tavır takınıyorlar. alkışlıyor gibi de, sanki öteki kızlara da "Siz de böyle olun." der gibi bir tavır takınıyorlar.

Beri tarafta benim türbanlı kızım sanki vatan hainiymiş gibi,Beri tarafta benim türbanlı kızım sanki vatan hainiymiş gibi, bilmem ne düşmanıymış gibi, sanki devletin bilmem nesiymiş gibi muamele görüyor.bilmem ne düşmanıymış gibi, sanki devletin bilmem nesiymiş gibi muamele görüyor. Benim Cuma namazı kılan kardeşim sanki vatan hainiymiş gibi,Benim Cuma namazı kılan kardeşim sanki vatan hainiymiş gibi, sanki tembelmiş gibi, sanki şöyleymiş böyleymiş gibi bir şey oluyor.sanki tembelmiş gibi, sanki şöyleymiş böyleymiş gibi bir şey oluyor. Bu büyük bir rezalettir, kepazeliktir, son derece saçma bir şeydir.Bu büyük bir rezalettir, kepazeliktir, son derece saçma bir şeydir. Bunun hürriyetle, demokrasiyle, yaşadığımız ülkenin kanunlarıyla, şartlarıyla [alakası yok.] Bunun hürriyetle, demokrasiyle, yaşadığımız ülkenin kanunlarıyla, şartlarıyla [alakası yok.]

Bunun için çalışmamız lazım. Hedefimiz, cuma günü muhakkak ibadet şartını sağlamamız olmalı.Bunun için çalışmamız lazım. Hedefimiz, cuma günü muhakkak ibadet şartını sağlamamız olmalı. Hatta cuma tatilini sağlamamız olmalı.Hatta cuma tatilini sağlamamız olmalı. Şu kadar milletvekili var, sen seçmişsin, kanun verirlerse, ne diye... Şu kadar milletvekili var, sen seçmişsin, kanun verirlerse, ne diye...

Cuma günü tatil olsa kıyamet mi kopar? Cuma günü tatil olsa kıyamet mi kopar?

Suudi Arabistan'da cuma günü tatil. Bir de yalan söylüyorlardı; Suudi Arabistan'da cuma günü tatil. Bir de yalan söylüyorlardı;

"Başka ülkelerde hep pazar günü tatil olduğundan,"Başka ülkelerde hep pazar günü tatil olduğundan, biz şu zamanda [tatil] yaparsak ticaret iyileşmezmiş..." bilmem neymiş. biz şu zamanda [tatil] yaparsak ticaret iyileşmezmiş..." bilmem neymiş.

Yalan! Beynamaz özrü hepsi. Suudi Arabistan'da cuma günü tatil, herkes ona göre ayarlıyor.Yalan!

Beynamaz özrü hepsi. Suudi Arabistan'da cuma günü tatil, herkes ona göre ayarlıyor.
Daha başka Arap ülkelerinde cuma günü tatil, herkes işini ona göre pekâlâ ayarlıyor.Daha başka Arap ülkelerinde cuma günü tatil, herkes işini ona göre pekâlâ ayarlıyor. Avrupalı benimle iş yapacaksa bana göre ayarlasın. Ne biçim şey...Avrupalı benimle iş yapacaksa bana göre ayarlasın. Ne biçim şey... Veyahut da cuma günü çalışmayıversinler. Ne yapalım, bir cuma günü eksik olsun.Veyahut da cuma günü çalışmayıversinler. Ne yapalım, bir cuma günü eksik olsun. Ben onun yerine cumartesi çalışacağım, pazar çalışacağım. Ben onun yerine cumartesi çalışacağım, pazar çalışacağım.

Sakarya Akademisi'nde biz hocalık yaparken, burası mahrumiyet bölgesi diye,Sakarya Akademisi'nde biz hocalık yaparken, burası mahrumiyet bölgesi diye, tatil günleri olan cumartesi, pazar günü tatil değildi; biz ders verirdik.tatil günleri olan cumartesi, pazar günü tatil değildi; biz ders verirdik. Ben Ankara'dan dört saat ders vermeye Sakarya Akademisi'ne derse gelirdim.Ben Ankara'dan dört saat ders vermeye Sakarya Akademisi'ne derse gelirdim. Burada pazar günü de ders vardı, cumartesi günü de ders vardı. Hiçbir şey olmadı.Burada pazar günü de ders vardı, cumartesi günü de ders vardı. Hiçbir şey olmadı. Gayet iyi oldu. Gayet rahattık. Hocalar bulunuyordu ve çok kaliteli bir eğitim vardı.Gayet iyi oldu. Gayet rahattık. Hocalar bulunuyordu ve çok kaliteli bir eğitim vardı. Burada şimdi hâlâ oradan yetişmiş çok kıymetli kimseler vardır.Burada şimdi hâlâ oradan yetişmiş çok kıymetli kimseler vardır. Belki sohbetimize iştirak eden kimseler bile vardır. Belki sohbetimize iştirak eden kimseler bile vardır.

Bunların bu söyledikleri mugâlatadır, şarlatanlıktır, şaklabanlıktır, başka bir şey değildir.Bunların bu söyledikleri mugâlatadır, şarlatanlıktır, şaklabanlıktır, başka bir şey değildir. Biz çalışacağız, bu şeyi sağlayacağız, uğraşacağız.Biz çalışacağız, bu şeyi sağlayacağız, uğraşacağız. Uğraşmazsak Allah bize de sorar, "Ne biçim insansınız ki bir şeyi sağlayamadınız..." diye. Uğraşmazsak Allah bize de sorar, "Ne biçim insansınız ki bir şeyi sağlayamadınız..." diye.

Allah akıl fikir versin. Allah akıl fikir versin.

"Kadının yüzüne bakmak haramdır." dediniz."Kadının yüzüne bakmak haramdır." dediniz. Peki bakılması haram olan bir yerin açılması da haram olmaz mı? Peki bakılması haram olan bir yerin açılması da haram olmaz mı?

Bir kere şöyle söyledim; "Yüzü, eli, ayakları hariç kadın her tarafını örtecek." dedim.Bir kere şöyle söyledim; "Yüzü, eli, ayakları hariç kadın her tarafını örtecek." dedim. İnsan kadının yüzüne mesela bir defa bakabilir.İnsan kadının yüzüne mesela bir defa bakabilir. O ilk bakış, ilk defa bakışta bir şey yok da tekrar tekrar bakmak yasak. O ilk bakış, ilk defa bakışta bir şey yok da tekrar tekrar bakmak yasak.

Bir baktın, bir daha dönüyorsun yine bakıyorsun. Niye bakıyorsun? Bir baktın, bir daha dönüyorsun yine bakıyorsun.

Niye bakıyorsun?

Yeter artık. Bir bakıştan sonrası suiniyet olduğundan, kötü niyete dayandığından doğru değil.Yeter artık. Bir bakıştan sonrası suiniyet olduğundan, kötü niyete dayandığından doğru değil. O bakımdan esas itibariyle kadının yüzüne bir defa bakmak haram değil.O bakımdan esas itibariyle kadının yüzüne bir defa bakmak haram değil. İnsan tabii karşısındakini görecek, konuşacak, normal bir şey de...İnsan tabii karşısındakini görecek, konuşacak, normal bir şey de... Yani kötü maksatla tekrar tekrar dönmek [uygun değil.] Yani kötü maksatla tekrar tekrar dönmek [uygun değil.]

Bakılması haram olan bir yerin açılması da haram.Bakılması haram olan bir yerin açılması da haram. Bu soruyu soran kardeşimiz şunu demek istedi galiba; Bu soruyu soran kardeşimiz şunu demek istedi galiba;

"Yüzün de örtülmesi lazım değil mi?" "Yüzün de örtülmesi lazım değil mi?"

İslâm'da yüz örtmek mecburiyeti yok.İslâm'da yüz örtmek mecburiyeti yok. Yüz hariç, elin bilekten aşağısı hariç, ayağın bilekten aşağısı hariç yukarıları örtülecek,Yüz hariç, elin bilekten aşağısı hariç, ayağın bilekten aşağısı hariç yukarıları örtülecek, öbür tarafları örtülecek. El, yüz, ayak serbest oluyor. Fakat eğer fitne varsa... öbür tarafları örtülecek. El, yüz, ayak serbest oluyor. Fakat eğer fitne varsa...

Fitne varsa ne demek? Fitne varsa ne demek?

Birtakım nâhoş olayların olması, birtakım günahların işlenmesi bahis konusu olursaBirtakım nâhoş olayların olması, birtakım günahların işlenmesi bahis konusu olursa o zaman peçe örtebilir diye ulemâ fetva vermişler.o zaman peçe örtebilir diye ulemâ fetva vermişler. Ve birçok İslâm ülkesinde de halen o uygulanıyor,Ve birçok İslâm ülkesinde de halen o uygulanıyor, yani yüzünü de örtüyor ki herhangi bir fitne bahis konusu olmasın diye. yani yüzünü de örtüyor ki herhangi bir fitne bahis konusu olmasın diye.

İş icabı mecburen devamlı mahrem yerlere bakmak zorundaİş icabı mecburen devamlı mahrem yerlere bakmak zorunda kalan bir kişinin abdest ve boy abdest durumunu açıklar mısınız? kalan bir kişinin abdest ve boy abdest durumunu açıklar mısınız?

İş icabı, mesela doktor olabilir, röntgen mütehassısı olabilir, buna benzer meslekler olabilir;İş icabı, mesela doktor olabilir, röntgen mütehassısı olabilir, buna benzer meslekler olabilir; kadın hastalıkları mütehassısı olur, ebe olur, vesaire olur.kadın hastalıkları mütehassısı olur, ebe olur, vesaire olur. Bu gibi kişilerin abdest durumu, boy abdest durumu;Bu gibi kişilerin abdest durumu, boy abdest durumu; sırf bakmaktan dolayı bizim mezhebimizde abdest bozulmuyor.sırf bakmaktan dolayı bizim mezhebimizde abdest bozulmuyor. "Bir kimsenin avret mahalline bakıldığı zaman abdest bozulur." diyen alimler de var."Bir kimsenin avret mahalline bakıldığı zaman abdest bozulur." diyen alimler de var. Ama bizde eğer herhangi bir heyecanAma bizde eğer herhangi bir heyecan ve o heyecandan dolayı bir akıntı bahis konusu olursa o zaman bozuluyor.ve o heyecandan dolayı bir akıntı bahis konusu olursa o zaman bozuluyor. Akıntı abdesti gerektirecek akıntıysa abdest almak gerektiriyor,Akıntı abdesti gerektirecek akıntıysa abdest almak gerektiriyor, guslü gerektirecek şeyse o zaman gusül gerekiyor. guslü gerektirecek şeyse o zaman gusül gerekiyor.

Kutuplarda altı ay gece, altı ay gündüz oluyor.Kutuplarda altı ay gece, altı ay gündüz oluyor. Oradaki insanlar neye göre oruç tutup namaz kılacaklar? Açıklarsanız memnun oluruz. Oradaki insanlar neye göre oruç tutup namaz kılacaklar? Açıklarsanız memnun oluruz.

Bu da şöyle düşünülüyor. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem hazretleri buyurmuş ki; Bu da şöyle düşünülüyor. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem hazretleri buyurmuş ki;

"Kıyamet kopacağı zaman güneş batıdan doğacak." "Kıyamet kopacağı zaman güneş batıdan doğacak."

Doğu'dan doğardı ama âhir zamanda kıyamet alameti olarak güneş Batı'dan doğacak.Doğu'dan doğardı ama âhir zamanda kıyamet alameti olarak güneş Batı'dan doğacak. İlk önce şöyle olacak: Batı'dan batacak, üç gün doğmayacak. İlk önce şöyle olacak: Batı'dan batacak, üç gün doğmayacak. Ondan sonra Batı'dan, ters taraftan doğacak. Bunu böyle anlatırken sahâbe-i kirâm demişler ki; Ondan sonra Batı'dan, ters taraftan doğacak. Bunu böyle anlatırken sahâbe-i kirâm demişler ki;

"Yâ Resûlallah! Peki üç gün güneş doğmayınca o zaman biz namazları nasıl kılacağız?" "Yâ Resûlallah! Peki üç gün güneş doğmayınca o zaman biz namazları nasıl kılacağız?"

Sahâbe-i kirâmın akıllarına hemen namaz gelmiş. Yani o hadise üzerine... Sahâbe-i kirâmın akıllarına hemen namaz gelmiş. Yani o hadise üzerine...

"Eğer o vakit bizim başımıza koparsa, biz o vakte erişirsek, o zaman ne yapacağız?" diye sormuşlar. "Eğer o vakit bizim başımıza koparsa, biz o vakte erişirsek, o zaman ne yapacağız?" diye sormuşlar.

Buyurmuş ki Peygamber Efendimiz; "Evvelki normal zamanlarınıza kıyasen kılarsınız." Buyurmuş ki Peygamber Efendimiz;

"Evvelki normal zamanlarınıza kıyasen kılarsınız."

Saat 6'da sabahı kılıyorduk, 12'de öğleyi kılıyorduk, 3'te ikindiyi kılıyorduk,Saat 6'da sabahı kılıyorduk, 12'de öğleyi kılıyorduk, 3'te ikindiyi kılıyorduk, 5'te akşamı kılıyorduk, 6 buçukta yatsıyı kılıyorduk gibi öyle kıyas ederek kılarsınız, buyurmuş. 5'te akşamı kılıyorduk, 6 buçukta yatsıyı kılıyorduk gibi öyle kıyas ederek kılarsınız, buyurmuş.

O hadîs-i şerîften ve başka delillerden faydalanılarak deniliyor ki;O hadîs-i şerîften ve başka delillerden faydalanılarak deniliyor ki; dünya üzerinde gecenin ve gündüzün teşekkül etmediği yerler var.dünya üzerinde gecenin ve gündüzün teşekkül etmediği yerler var. Yani bizim memleketimiz normal bir memleket de,Yani bizim memleketimiz normal bir memleket de, İsveç'in, Norveç'in kuzeyinde 51. enlem dairesinden yukarıda mı, daha fazla yerlerde mi,İsveç'in, Norveç'in kuzeyinde 51. enlem dairesinden yukarıda mı, daha fazla yerlerde mi, neyse, oralarda güneş altı ay batmıyor.neyse, oralarda güneş altı ay batmıyor. Ufukta yükseliyor, ufka yaklaşıyor, ondan sonra yine yükseliyor, yine yaklaşıyor. Ufukta yükseliyor, ufka yaklaşıyor, ondan sonra yine yükseliyor, yine yaklaşıyor.

Neden? Dünyanın üst tarafında oldukları için.Neden?

Dünyanın üst tarafında oldukları için.
Batacağı zaman bize göre batmış olmasına rağmen onlar güneşi görüyorlar,Batacağı zaman bize göre batmış olmasına rağmen onlar güneşi görüyorlar, dünyanın duruşu dolayısıyla. Altı ay da hiç güneş doğmuyor.dünyanın duruşu dolayısıyla. Altı ay da hiç güneş doğmuyor. Bir alaca aydınlık oluyor, altı ay hiç güneşi görmüyorlar.Bir alaca aydınlık oluyor, altı ay hiç güneşi görmüyorlar. O zaman da böyle ters dönük geçtiği için güneşin olduğu taraftan,O zaman da böyle ters dönük geçtiği için güneşin olduğu taraftan, altı ay müddetiyle de o bölgeler güneşi hiç görmüyorlar. Biz görüyoruz.altı ay müddetiyle de o bölgeler güneşi hiç görmüyorlar. Biz görüyoruz. Onlar orada arka tarafta oldukları için güneşi göremiyorlar. Onlar orada arka tarafta oldukları için güneşi göremiyorlar.

Bu durumlarda ne yapacaklar? Bu durumlarda ne yapacaklar?

Onlar da kendilerine yakın olan, daha aşağıdaki enlemlerdekiOnlar da kendilerine yakın olan, daha aşağıdaki enlemlerdeki beş vakit namazın teşekkül ettiği yakın şehre uygun olarak kılacaklar.beş vakit namazın teşekkül ettiği yakın şehre uygun olarak kılacaklar. Yani böylece ibadetsiz, taatsiz kalmayacaklar. Alimlerimizin kanaati bu. Yani böylece ibadetsiz, taatsiz kalmayacaklar. Alimlerimizin kanaati bu.

Müzik dinlemek ne ölçüde haram? Nasıl müzikler dinlenebilir? Saz çalmak günah olur mu? Müzik dinlemek ne ölçüde haram? Nasıl müzikler dinlenebilir? Saz çalmak günah olur mu?

Mûsiki bizâtihî geniş bir ilim dalı.Mûsiki bizâtihî geniş bir ilim dalı. Ses ve seslerin kompozisyonlarıyla ilgili bir ilim dalı ve geniş bir saha.Ses ve seslerin kompozisyonlarıyla ilgili bir ilim dalı ve geniş bir saha. Bunun meşru uygulamaları, mesela Kur'ân-ı Kerîm bir makamla okunacak,Bunun meşru uygulamaları, mesela Kur'ân-ı Kerîm bir makamla okunacak, tertil ile, bir elhan ile okunacak. Tamam, bunu Peygamber Efendimiz istemiş.tertil ile, bir elhan ile okunacak. Tamam, bunu Peygamber Efendimiz istemiş. Yani Kur'ân-ı Kerîm'i nutuk okur gibi veyahut bir hatibin konuşma yapması tarzında okumuyoruz.Yani Kur'ân-ı Kerîm'i nutuk okur gibi veyahut bir hatibin konuşma yapması tarzında okumuyoruz. Kur'ân-ı Kerîm'i bir makam ile okuyoruz. Öyle emredilmiş olduğu için bu olacak. Kur'ân-ı Kerîm'i bir makam ile okuyoruz. Öyle emredilmiş olduğu için bu olacak. Kur'ân-ı Kerîm'i namazda da hocaefendi okurken bir makamla okuyor,Kur'ân-ı Kerîm'i namazda da hocaefendi okurken bir makamla okuyor, mihrapta da okurken bir makamla okuyor. mihrapta da okurken bir makamla okuyor.

Mûsikî, kullanıldığı yer ve içindeki kelimeler itibariyle bazen haram olur.Mûsikî, kullanıldığı yer ve içindeki kelimeler itibariyle bazen haram olur. Mesela aşktan, şaraptan, kadından, vesaireden bahseden bir şarkı;Mesela aşktan, şaraptan, kadından, vesaireden bahseden bir şarkı; tamam, bu tepeden tırnağa haramdır çünkü muhtevası, muhteviyatı haram.tamam, bu tepeden tırnağa haramdır çünkü muhtevası, muhteviyatı haram. Gazinoda içki içerken, dans ederken, valstı, şunuydu, bunuydu, haram olur.Gazinoda içki içerken, dans ederken, valstı, şunuydu, bunuydu, haram olur. Kullanıldığı yer İslâm'ın uygun görmediği yer olduğu için. Kullanıldığı yer İslâm'ın uygun görmediği yer olduğu için.

Ama ilâhiler var; mesela Yunus Emre'nin sözleri, falanca ârif zâtın güzel sözleri.Ama ilâhiler var; mesela Yunus Emre'nin sözleri, falanca ârif zâtın güzel sözleri. Muhtevası güzel. Bunlar da bestelenmiş, bayağı musikîşinaslar bestelemişlerMuhtevası güzel. Bunlar da bestelenmiş, bayağı musikîşinaslar bestelemişler ve bunlar da makamla okunuyor, birçok şeyleri biliyoruz.ve bunlar da makamla okunuyor, birçok şeyleri biliyoruz. Bunların da kullanış gayesi ve muhtevaları temiz olduğu için câiz oluyor.Bunların da kullanış gayesi ve muhtevaları temiz olduğu için câiz oluyor. Yani mûsikî kullanış yerine göre değer kazanan bir dal ve saha oluyor.Yani mûsikî kullanış yerine göre değer kazanan bir dal ve saha oluyor. İyiye kullanılırsa iyi oluyor, kötüye kullanılırsa kötü oluyor. İyiye kullanılırsa iyi oluyor, kötüye kullanılırsa kötü oluyor.

Yalnız doğrudan doğruya saz aletleriyle meşgul olmak zamanla insanın gönlündeYalnız doğrudan doğruya saz aletleriyle meşgul olmak zamanla insanın gönlünde nifak tohumlarını yeşerten, yani münâfıklığa doğru kaydırtannifak tohumlarını yeşerten, yani münâfıklığa doğru kaydırtan bir özelliğe sahip diye hadîs-i şerîflerde Peygamber Efendimiz bildirmiştir.bir özelliğe sahip diye hadîs-i şerîflerde Peygamber Efendimiz bildirmiştir. Yani mûsikî kalpte nifak tohumlarını yeşertir, geliştirir. Yani mûsikî kalpte nifak tohumlarını yeşertir, geliştirir.

Bunun misali: Çok meşhur ve besteleri çok güzel olan bir bestekâr var.Bunun misali:

Çok meşhur ve besteleri çok güzel olan bir bestekâr var.
Bu bestekâr, ismini söylemiyorum ki Allah taksirâtını affetsin, nasıl başlamış işe? Bu bestekâr, ismini söylemiyorum ki Allah taksirâtını affetsin, nasıl başlamış işe?

İşe hafız olarak başlamış. Hafız, Kur'ân-ı Kerîm'i hıfzetmiş. Bir camide hatip.İşe hafız olarak başlamış. Hafız, Kur'ân-ı Kerîm'i hıfzetmiş. Bir camide hatip. Adını söylemeyeceğim bir şehirde, adını söylemeyeceğim bir camide hatipmiş.Adını söylemeyeceğim bir şehirde, adını söylemeyeceğim bir camide hatipmiş. Bizim tanıdıklardan dinleyen kimseler var; Bizim tanıdıklardan dinleyen kimseler var;

"Nefis konuşurdu." diyorlar."Nefis konuşurdu." diyorlar. "Güzel sarığıyla, cübbesiyle çıkar, şahane, gayet zarif, gayet güzel konuşurdu." diyorlar. "Güzel sarığıyla, cübbesiyle çıkar, şahane, gayet zarif, gayet güzel konuşurdu." diyorlar.

Tamam, hafız, imam hatip; güzel değil mi? Ama mûsikiyle meşgul ola ola sonra ne hale gelmiş? Tamam, hafız, imam hatip; güzel değil mi? Ama mûsikiyle meşgul ola ola sonra ne hale gelmiş?

İlk önce hafızlığa yakın olan şeyden başlamışlar işe;İlk önce hafızlığa yakın olan şeyden başlamışlar işe; Mevlid'ten, "Allah âdın zikredelim evvela..." diye.Mevlid'ten, "Allah âdın zikredelim evvela..." diye. Ondan sonra Mevlid'ten kasideye, çeşitli kasidelere...Ondan sonra Mevlid'ten kasideye, çeşitli kasidelere... "Aman efendim falanca hafız ne güzel kaside okuyor, buyursun bir okusun...""Aman efendim falanca hafız ne güzel kaside okuyor, buyursun bir okusun..." bilmem ne derken, hafızlıktan mevlidhânlığa, mevlidhânlıktan kasidehânlığa...bilmem ne derken, hafızlıktan mevlidhânlığa, mevlidhânlıktan kasidehânlığa... Kasidehânlıktan sonra "Canım bu kasideyi okuduğu gibi hadi bir de şu şarkıyı okuyuverse ya..."Kasidehânlıktan sonra "Canım bu kasideyi okuduğu gibi hadi bir de şu şarkıyı okuyuverse ya..." İşte falanca yerden rica, falanca yerden tazyik derkenİşte falanca yerden rica, falanca yerden tazyik derken şarkıya dökülmüş iş ve başlamış şarkı bestelemeye.şarkıya dökülmüş iş ve başlamış şarkı bestelemeye. Bu şahsın ismini söylesem bileceksiniz, Bu şahsın ismini söylesem bileceksiniz, besteleri de güzel, şarkıları da meşhur, belki bazıları sizin de kulağınıza gelmiştir. besteleri de güzel, şarkıları da meşhur, belki bazıları sizin de kulağınıza gelmiştir.

Bu zâtın son zamanlarını, son demlerini bana anlattılar.Bu zâtın son zamanlarını, son demlerini bana anlattılar. Bizim Fakülte'den bir arkadaş ziyaretine gitmiş. Hastalanmış, yatağa yatmış.Bizim Fakülte'den bir arkadaş ziyaretine gitmiş. Hastalanmış, yatağa yatmış. "Esîr-i firâş" derler, artık yatağın esiri olmuş. Yatış o yatış, ondan sonra oradan kabristan..."Esîr-i firâş" derler, artık yatağın esiri olmuş. Yatış o yatış, ondan sonra oradan kabristan... Esîr-i firâş olmuş. Diyormuş ki bizim arkadaşa; Esîr-i firâş olmuş. Diyormuş ki bizim arkadaşa;

"Ah ah! Bir iyi olsam, bir kurtulsam... Şu hastalıktan bir paçayı kurtarsam, bir ayağa kalksam,"Ah ah! Bir iyi olsam, bir kurtulsam... Şu hastalıktan bir paçayı kurtarsam, bir ayağa kalksam, inşaallah bundan sonra hiç şarkı bestelemeyeceğim, türkü bestelemeyeceğim.inşaallah bundan sonra hiç şarkı bestelemeyeceğim, türkü bestelemeyeceğim. Hep inşaallah dinî şeylerle meşgul olacağım." Tabii o haliyle vefat etti gitti. Hep inşaallah dinî şeylerle meşgul olacağım."

Tabii o haliyle vefat etti gitti.

Yani hadîs-i şerîfin işaret ettiği husus meydana gelmiş oluyor. Ne diyor Peygamber Efendimiz? Yani hadîs-i şerîfin işaret ettiği husus meydana gelmiş oluyor.

Ne diyor Peygamber Efendimiz?

Nifak hâsıl olur. Çünkü bu tehlikeli bir konudur. Nifak hâsıl olur. Çünkü bu tehlikeli bir konudur.

İnsan esansçı dükkânına giderse, esansçı dükkânına giden bir insana eve geldiği zaman ne derler? İnsan esansçı dükkânına giderse, esansçı dükkânına giden bir insana eve geldiği zaman ne derler?

"Ya efendi, sen biraz güzel güzel kokuyorsun." "Ya efendi, sen biraz güzel güzel kokuyorsun."

"Vallahi bilmem, bir şey sürünmedim ama..."Vallahi bilmem, bir şey sürünmedim ama... Haa filanca esans dükkânına gitmiştim, onun havasından üzerime sinmiş demek ki..." Haa filanca esans dükkânına gitmiştim, onun havasından üzerime sinmiş demek ki..."

Ben bazen geç vakitte eve gelirdim, Ankara'da üniversitede hocayken...Ben bazen geç vakitte eve gelirdim, Ankara'da üniversitede hocayken... Tabii otobüslere binmişim, iki vasıtayla gelmişim. Evde hanım; Tabii otobüslere binmişim, iki vasıtayla gelmişim. Evde hanım;

"Aman, bu ceketi balkona as, havalansın; leş gibi sigara kokuyorsun." derdi. "Aman, bu ceketi balkona as, havalansın; leş gibi sigara kokuyorsun." derdi.

Sigara içmem ama otobüslerde, şurada, burada insan zehirleniyor. Sigara içmem ama otobüslerde, şurada, burada insan zehirleniyor.

Birisi bana bir tesbih verdi; siyah amber ağacından yapılmış amber tesbih.Birisi bana bir tesbih verdi; siyah amber ağacından yapılmış amber tesbih. Kokluyorsun, şahane bir kokusu var.Kokluyorsun, şahane bir kokusu var. O tesbihi elime aldım, şehirlerarası otobüse bindim,O tesbihi elime aldım, şehirlerarası otobüse bindim, Ankara'dan İstanbul'a [Mehmed Zahid] Hocamız'ı ziyarete geldim.Ankara'dan İstanbul'a [Mehmed Zahid] Hocamız'ı ziyarete geldim. Otobüsün içinde böyle mutfak gibi sigara içildiği için duman her tarafı...Otobüsün içinde böyle mutfak gibi sigara içildiği için duman her tarafı... Benim tesbihe sindi; sigaranın kokusu benim tesbihimin güzel kokusunu bastırdı.Benim tesbihe sindi; sigaranın kokusu benim tesbihimin güzel kokusunu bastırdı. Başladı benim amber ağacından yapılma o kıymetli nâdide tesbihim sigara kokmaya.Başladı benim amber ağacından yapılma o kıymetli nâdide tesbihim sigara kokmaya. Kaldırdım koydum bir kenara. Çok üzüldüm. O güzel ağacın içine bile sindi. Kaldırdım koydum bir kenara. Çok üzüldüm. O güzel ağacın içine bile sindi.

O bakımdan, güzel kokulu yere gidenin kendisine güzel koku siniyor.O bakımdan, güzel kokulu yere gidenin kendisine güzel koku siniyor. Kötü kokulu yere gidenin, sigara içilen kahveye girip çıkanın üzerine kahve kokusu siniyor.Kötü kokulu yere gidenin, sigara içilen kahveye girip çıkanın üzerine kahve kokusu siniyor. Mûsikînin yanına yanaşan da aman sıkı dursun, dikkatli dursun;Mûsikînin yanına yanaşan da aman sıkı dursun, dikkatli dursun; bunun öbür tarafı dinî mûsikîden lâdinî mûsikîye, lâdinî mûsikîden gazino mûsikîsine,bunun öbür tarafı dinî mûsikîden lâdinî mûsikîye, lâdinî mûsikîden gazino mûsikîsine, gazino mûsikîsinden günahlara böyle gidiyor. İşin aslı böyle. gazino mûsikîsinden günahlara böyle gidiyor. İşin aslı böyle.

Allah hepimizi yolunda dâim, zikrinde kâim eylesin.Allah hepimizi yolunda dâim, zikrinde kâim eylesin. Sevdiği şekilde ömür geçirmeye muvaffak eylesin. Cennetiyle, cemaliyle müşerref eylesin. Sevdiği şekilde ömür geçirmeye muvaffak eylesin. Cennetiyle, cemaliyle müşerref eylesin.

Bi-hürmeti esrâr-ı sûreti'l-Fâtiha. Bi-hürmeti esrâr-ı sûreti'l-Fâtiha.

Konuşma Hakkında
Tema 1
Tema 2