Namaz Vakitleri
İstanbul
27 Zilhicce 1445
03 Temmuz 2024
İmsak
03:30
Güneş
05:29
Öğle
13:13
İkindi
17:13
Akşam
20:47
Yatsı
22:37
Detaylı Arama

Musab İbn-i Umeyr R.a

Mehmed Zahid KOTKU

4 Zilka'de 1398 / 05.10.1978
İskenderpaşa Camii/ İstanbul

Açıklama

Gönül dostu, âlim Mehmed Zahid Kotku Hocamız İskenderpaşa Camii’nde 1958’den 1977 yılına kadar Ramûzü’l-Ehâdîs isimli hadis kitabından dersler yapmıştır. Ahmed Ziyâeddin Gümüşhanevî'nin derlediği Râmûzü’l-Ehâdis, alfabetik olarak sıralanmış hadislerden oluşmaktadır.

İlk zamanlar düzenli olarak Pazar günleri ikindiden sonra bir saat, Cuma günleri öğleden önce 45 dakika hadis dersleri yaparlarken, son yıllarında hadis derslerini Prof. Dr. Mahmud Es’ad Coşan Hocamız’a bırakmışlar, kendileri Cuma namazından sonra 10-15 dakikalık kısa konuşmalar yapmaya başlamışlardır. Bu konuşmalar irticalen yapılmış, bazen bir sahabeden bahsetmişler, bazen güncel bir olayı konu edinmişlerdir. Bu konuşmalar 1978 yılında başlamış, vefatına kadar devam etmiştir. Son konuşmaları vefatından bir hafta önce, 6 Kasım 1980’de Medine’de kaydedilmiştir.

Konuşma Metni

Kuveyt’ten gelmiş.Kuveyt’ten gelmiş. Dünyanın meşhur zenginlerinden bir efendi.Dünyanın meşhur zenginlerinden bir efendi. Yedi sene evvel yirmi milyon lira zekât verdiğini duymuştum ben, bu efendinin.Yedi sene evvel yirmi milyon lira zekât verdiğini duymuştum ben, bu efendinin. Bütün dünya alemindeki müslümanlarla rabıtası vardır.Bütün dünya alemindeki müslümanlarla rabıtası vardır. Her tarafın imdadına yetişir elhamdü lillâh..Her tarafın imdadına yetişir elhamdü lillâh.. Buraya da gelmiş. Buradan da Milano’daki İslâm Cemiyeti’nin toplantısına gidiyormuş.Buraya da gelmiş. Buradan da Milano’daki İslâm Cemiyeti’nin toplantısına gidiyormuş. İşi gücü, böyle müslümanların yardımına koşmak...İşi gücü, böyle müslümanların yardımına koşmak... Konuşma esnasında bize güzel bir nasihat da yaptı;

Konuşma esnasında bize güzel bir nasihat da yaptı;
müslümanlar hakkında, müslümanların nasıl olması (gerektiği hakkında)...müslümanlar hakkında, müslümanların nasıl olması (gerektiği hakkında)... Her zaman okuruz veya ben okurum, Ve’s-semâi zâti’l-bürûc sûresini.

Her zaman okuruz veya ben okurum, Ve’s-semâi zâti’l-bürûc sûresini.
Bu Zâti’l-bürûc sûresinde anlatılıyor ki, o zamanın hükümdarları hendekler kazdırmışlar;Bu Zâti’l-bürûc sûresinde anlatılıyor ki, o zamanın hükümdarları hendekler kazdırmışlar; Allah diyenleri hendeğe attırmışlar.Allah diyenleri hendeğe attırmışlar. O günün müslümanlarını ateşe atmışlar.O günün müslümanlarını ateşe atmışlar. Hendeklerde ateşler yakıyorlar, büyük büyük ateşler:Hendeklerde ateşler yakıyorlar, büyük büyük ateşler: “—Ya benim dinimden olacaksın, ya da gir ateşe!” diyorlar.
“—Ya benim dinimden olacaksın, ya da gir ateşe!” diyorlar.
Müslüman olanlar, hiç istiflerini bozmamışlar,

Müslüman olanlar, hiç istiflerini bozmamışlar,
O ateşle yanmağa razı olmuşlar ve atlamışlar ateşe...O ateşle yanmağa razı olmuşlar ve atlamışlar ateşe... Bir kadın gelmiş, kucağında da çocuk var kadının; tereddüt ediyor.Bir kadın gelmiş, kucağında da çocuk var kadının; tereddüt ediyor. Belki, çocuğu için tereddüt ediyor. Çocuğa Allah lisan veriyor:Belki, çocuğu için tereddüt ediyor. Çocuğa Allah lisan veriyor: “—Ana, ne düşünüyorsun?
“—Ana, ne düşünüyorsun?
Ebediyet aleminde uzun boylu yanmaktansa, burada beş-on dakika yanmayı tercih edelim. At kendini!” diyor.Ebediyet aleminde uzun boylu yanmaktansa, burada beş-on dakika yanmayı tercih edelim. At kendini!” diyor. O da atıyor. Sûre-i Bürûc’da tafsilatıyla, uzunca anlatılıyor.

O da atıyor. Sûre-i Bürûc’da tafsilatıyla, uzunca anlatılıyor.
Müslümanlık çok güzel bir dindir.

Müslümanlık çok güzel bir dindir.
Öyle —ne derler— her gürültüye pabuç bırakmamakÖyle —ne derler— her gürültüye pabuç bırakmamak bakımından, güzel bir derstir hepimize...bakımından, güzel bir derstir hepimize... Allah-u Teàlâ’nın verdiği ecel, hiçbir zaman değişir değildir.

Allah-u Teàlâ’nın verdiği ecel, hiçbir zaman değişir değildir.
Ecelden evvel kimse ölmez,Ecelden evvel kimse ölmez, ecelden sonraya da kimse kalmaz.ecelden sonraya da kimse kalmaz. Muayyen dakika ne zamansa, o zaman alırlar canı...Muayyen dakika ne zamansa, o zaman alırlar canı... Şunun bunun müdahalesi ile bugün ölenler var meselâ; hep bunlar ecelleriyle ölmüşlerdir.Şunun bunun müdahalesi ile bugün ölenler var meselâ; hep bunlar ecelleriyle ölmüşlerdir. Ecelsiz ölen yoktur.Ecelsiz ölen yoktur. Eceli gelmiş ve o şekilde ecel takdir olunmuş ve o şekilde gider o.Eceli gelmiş ve o şekilde ecel takdir olunmuş ve o şekilde gider o. Binâen aleyh, ölümden kurtulmanın çaresi de yoktur.

Binâen aleyh, ölümden kurtulmanın çaresi de yoktur.
Şöyle yaparsan kurtulursun, böyle yaparsan kurtulursun (demek boştur).Şöyle yaparsan kurtulursun, böyle yaparsan kurtulursun (demek boştur). Korkaklığın da ölüme faydası yoktur.Korkaklığın da ölüme faydası yoktur. Onun için, Allah hepimizi affetsin...

Onun için, Allah hepimizi affetsin...
Bize lütfettiği bu İslâm dininin kadr ü kıymetini anlamak, şuurlu bir müslüman olabilmek (devletini cümlemize nasîb eylesin)...Bize lütfettiği bu İslâm dininin kadr ü kıymetini anlamak, şuurlu bir müslüman olabilmek (devletini cümlemize nasîb eylesin)... Dünyanın gözü de hep bizlerde... Allah hepimize sağlam akîde ihsan buyursun...Dünyanın gözü de hep bizlerde... Allah hepimize sağlam akîde ihsan buyursun... Metanet versin, sabr ü selâmet de versin...Metanet versin, sabr ü selâmet de versin... Bize de sabır tavsiye etti. Estaizü b’illâh:Bize de sabır tavsiye etti. Estaizü b’illâh: Va’llàhu mea’s-sàbirîn ... (Bakara, 2/249, Enfal, 8/77)

Va’llàhu mea’s-sàbirîn ... (Bakara, 2/249, Enfal, 8/77)
diyerek Kur’an’ın birçok yerlerinde gelir:diyerek Kur’an’ın birçok yerlerinde gelir: “Allah sabırlılarla beraberdir.”“Allah sabırlılarla beraberdir.” “—Sabreden derviş, muradına ermiş” derler.
“—Sabreden derviş, muradına ermiş” derler.
Onun için, her zorluğa göğüs germek

Onun için, her zorluğa göğüs germek
ve yılmadan İslâm’ın müdâfii ve muhafızı olmak (hepimizin vazifesidir).ve yılmadan İslâm’ın müdâfii ve muhafızı olmak (hepimizin vazifesidir). Muhabbet açılmışken; İslâm’ın iki yolu var:

Muhabbet açılmışken; İslâm’ın iki yolu var:
Birisi emr-i bi’l-ma’ruf, diğeri nehy-i ani’lmünker...Birisi emr-i bi’l-ma’ruf, diğeri nehy-i ani’lmünker... Bununla her müslüman me’murdur.Bununla her müslüman me’murdur. Bu, devletin polisine, jandarmasına ait bir şey değildir.Bu, devletin polisine, jandarmasına ait bir şey değildir. Her müslüman hem emr-i bi’l-ma’ruf yapacak, hem de nehy-i ani’l-münker yapacak.Her müslüman hem emr-i bi’l-ma’ruf yapacak, hem de nehy-i ani’l-münker yapacak. Fenalıklara engel olmağa çalışacak; iyilikleri de teşvik edecek, yaptırmaya çalışacak...Fenalıklara engel olmağa çalışacak; iyilikleri de teşvik edecek, yaptırmaya çalışacak... Cuma günü söyleyeceğim bir Mus’ab vardı. Şimdi de söyleyivereyim de, Cuma’ya yine söylerim:

Cuma günü söyleyeceğim bir Mus’ab vardı. Şimdi de söyleyivereyim de, Cuma’ya yine söylerim:
Mus’ab isminde birisi, Umeyr’in oğlu...Mus’ab isminde birisi, Umeyr’in oğlu... Bu Peygamberimizin etrafında toplanan ilk müslümanlardanBu Peygamberimizin etrafında toplanan ilk müslümanlardan 50 kişinin ismini (hayatını) bir kitap olarak yazmışlar.50 kişinin ismini (hayatını) bir kitap olarak yazmışlar. Bize de bir tane yollamışlar da, oradan okuyorum.Bize de bir tane yollamışlar da, oradan okuyorum. Bu Mus’ab, ilk Müslüman olarak orada yazılmış.Bu Mus’ab, ilk Müslüman olarak orada yazılmış. İlk Müslüman değil de, kitabın başına onu koymuşlar.İlk Müslüman değil de, kitabın başına onu koymuşlar. İslâmiyet’i çok acı...

İslâmiyet’i çok acı...
Şimdi, Peygamberimiz saklı, iman âşikâre değil yâni.Şimdi, Peygamberimiz saklı, iman âşikâre değil yâni. Peygamberimiz bir evde etrafına gelen beş-on kişiye müslümanlığı söylüyor.Peygamberimiz bir evde etrafına gelen beş-on kişiye müslümanlığı söylüyor. Müslümanlığı kabul eden ediyor, etmeyen etmiyor.Müslümanlığı kabul eden ediyor, etmeyen etmiyor. Derken işte 5-10 kişi böyle Müslüman olmuşlar.Derken işte 5-10 kişi böyle Müslüman olmuşlar. Mus’ab da duymuş ki, müslümanlık diye bir şey var ortada… Laf dönüyor.Mus’ab da duymuş ki, müslümanlık diye bir şey var ortada… Laf dönüyor. “Acaba nedir?” diyerekten, Peygamberimiz’in gizli bir yerde...“Acaba nedir?” diyerekten, Peygamberimiz’in gizli bir yerde... Gizli bir yerde olduğu halde onun yerini bulmuş.Gizli bir yerde olduğu halde onun yerini bulmuş. Girmiş içeriye, Peygamber SAS'i dinliyor.Girmiş içeriye, Peygamber SAS'i dinliyor. Peygamber SAS nasihat ediyor tabi, İslâm'ı anlatıyor.Peygamber SAS nasihat ediyor tabi, İslâm'ı anlatıyor. Hristiyanlıkla mukayese ediyor, bir şeyler yapıyor.Hristiyanlıkla mukayese ediyor, bir şeyler yapıyor. Heee... Mus’ab, gayet zengin bir adamın evlâdı...

Heee... Mus’ab, gayet zengin bir adamın evlâdı...
Çok güzel, çok da zengin... Çok da şık giyinen bir çocuk... Müslüman oluyor.Çok güzel, çok da zengin... Çok da şık giyinen bir çocuk... Müslüman oluyor. Ben diyor ki kimseden korkmam ama, şimdi tabi;Ben diyor ki kimseden korkmam ama, şimdi tabi; Müslüman olanlara çok eza, cefa yapıyorlar.Müslüman olanlara çok eza, cefa yapıyorlar. Yaşama imkânı yok gibi o devirlerde, müslüman olanların... Fakat diyor ki:Yaşama imkânı yok gibi o devirlerde, müslüman olanların... Fakat diyor ki: “—Ben kimseden korkmam ama anamdan korkuyorum.
“—Ben kimseden korkmam ama anamdan korkuyorum.
Anam benim müslüman olduğumu bilirse, kim bilir bana neler yapar? Annedir çünkü...Anam benim müslüman olduğumu bilirse, kim bilir bana neler yapar? Annedir çünkü... Haber vermeyin ona!” diyor.Haber vermeyin ona!” diyor. Fakat bir müşrik annesine diyor ki:

Fakat bir müşrik annesine diyor ki:
“—Senin oğlun da müslüman oldu.” diyor.
“—Senin oğlun da müslüman oldu.” diyor.
Annesi de bunu hapsediyor, odanın birine kilitliyor.

Annesi de bunu hapsediyor, odanın birine kilitliyor.
O zamanlar müslümanlar, Mekke’yi terk edip (Habeşistan’a) kaçmaya mecbur oldular.

O zamanlar müslümanlar, Mekke’yi terk edip (Habeşistan’a) kaçmaya mecbur oldular.
O sıralarda Mus’ab da bir yolunu bulmuş, Habeşistan’a kaçanlarla beraber o da kaçmış.O sıralarda Mus’ab da bir yolunu bulmuş, Habeşistan’a kaçanlarla beraber o da kaçmış. Hani bir sözdür ama ...Hani bir sözdür ama ... Şimdi biz, bu mahalleden öbür mahalleye, bu komşudan, öteki komşuya gitmeye zorlanıyoruz.

Şimdi biz, bu mahalleden öbür mahalleye, bu komşudan, öteki komşuya gitmeye zorlanıyoruz.
Zorluk var diyoruz, şu bu diyoruz, bin bir bahane buluyoruz.Zorluk var diyoruz, şu bu diyoruz, bin bir bahane buluyoruz. O günkü devirde, Mekke’den çıkıp da ta Habeşistan gibi diyara gitmek, lafta kolaydır.O günkü devirde, Mekke’den çıkıp da ta Habeşistan gibi diyara gitmek, lafta kolaydır. Vasıta yok, hep yayan yapılmış...Vasıta yok, hep yayan yapılmış... Ha neyse, gidiyorlar, fakat orada barınamıyorlar.

Ha neyse, gidiyorlar, fakat orada barınamıyorlar.
Bir müddet sonra, yine geri dönüyorlar.Bir müddet sonra, yine geri dönüyorlar. Geri döndükleri vakitte, annesi bunu yine hapsediyor.Geri döndükleri vakitte, annesi bunu yine hapsediyor. O zaman SAS Hazretleri, onu Medine-i Münevvere’ye gitmek üzere vazifelendiriyor.O zaman SAS Hazretleri, onu Medine-i Münevvere’ye gitmek üzere vazifelendiriyor. Yolunu bulup Medine-i Münevvere’ye kaçıyor.Yolunu bulup Medine-i Münevvere’ye kaçıyor. Peygamber o zaman Mekke’de, İslâm da daha gelişmiş değil...

Peygamber o zaman Mekke’de, İslâm da daha gelişmiş değil...
Orada, Peygamber SAS gelinceye kadar,Orada, Peygamber SAS gelinceye kadar, tam yetmiş iki kişinin müslüman olmasına sebep oluyor.tam yetmiş iki kişinin müslüman olmasına sebep oluyor. Orada gidiyor durmuyor orada, etrafındaki köylere gidiyor, kasabalara gidiyor, cemaatlerin arasına gidiyor.Orada gidiyor durmuyor orada, etrafındaki köylere gidiyor, kasabalara gidiyor, cemaatlerin arasına gidiyor. Putların fenalığından bahsediyor, İslâm’ın ulviyetinden, Allah’ın birliğinden bahsediyor.Putların fenalığından bahsediyor, İslâm’ın ulviyetinden, Allah’ın birliğinden bahsediyor. İnsanların içlerinde nasipleri olanlar müslüman oluyorlar.İnsanların içlerinde nasipleri olanlar müslüman oluyorlar. Neticede bir köye gidiyor.Neticede bir köye gidiyor. Orada müslümanlığı anlatmaya çalışırken, oranın ağası olan herif kızıyor:Orada müslümanlığı anlatmaya çalışırken, oranın ağası olan herif kızıyor: “—Bu ne demek?” diyor.
“—Bu ne demek?” diyor.
Hemen kılıncını çekiyor, geliyor, onun başına dikiliyor:

Hemen kılıncını çekiyor, geliyor, onun başına dikiliyor:
“—Eğer yaşamak istiyorsanız, gidin buradan…
“—Eğer yaşamak istiyorsanız, gidin buradan…
Yoksa kafanızı keseceğim!” diyor.Yoksa kafanızı keseceğim!” diyor. Mus’ab zavallı, güzel de idareci bir efendiymiş. Allah rahmet eylesin...Mus’ab zavallı, güzel de idareci bir efendiymiş. Allah rahmet eylesin... “—Efendi, biz buraya döğüşmeye gelmedik. Ben konuşuyordum.
“—Efendi, biz buraya döğüşmeye gelmedik. Ben konuşuyordum.
Müsaade et, otur, sen de dinle beni!Müsaade et, otur, sen de dinle beni! Hoş görürsen ne âlâ; görmezsen, biz de bırakır gideriz.Hoş görürsen ne âlâ; görmezsen, biz de bırakır gideriz. Zorla işimiz yok.” filân diyerekten adamı iknâ ediyor.Zorla işimiz yok.” filân diyerekten adamı iknâ ediyor. Oturtuyor oraya, ona güzel bir Kur’an okuyor hangi sureyi okuduysa artık.

Oturtuyor oraya, ona güzel bir Kur’an okuyor hangi sureyi okuduysa artık.
Peygamber’den aldığı ilhamların bazılarından,Peygamber’den aldığı ilhamların bazılarından, o putların boş şey olduğundan bahsederekten, adamın gönlünü yumuşatıyor:o putların boş şey olduğundan bahsederekten, adamın gönlünü yumuşatıyor: “—Eşhedü en lâ ilâhe illa’llàh, ve eşhedü enne muhammeden abdühû ve rasûlühû” dedirtiyor.
“—Eşhedü en lâ ilâhe illa’llàh, ve eşhedü enne muhammeden abdühû ve rasûlühû” dedirtiyor.
Evvelâ kılıçla gidiyor; arkasından da kelime-i şehadet getiriyor, müslüman oluyor.

Evvelâ kılıçla gidiyor; arkasından da kelime-i şehadet getiriyor, müslüman oluyor.
Onun için, telkinin çok faydası var.Onun için, telkinin çok faydası var. Usûlü dairesince (anlatmalı), kavgaya gürültüye lüzum yok...Usûlü dairesince (anlatmalı), kavgaya gürültüye lüzum yok... Put dediğin senin taştan yapılmış, cansız bir mahlûk...Put dediğin senin taştan yapılmış, cansız bir mahlûk... O mahlûktan medet ummak ne kadar cahilâne bir şey!O mahlûktan medet ummak ne kadar cahilâne bir şey! Bugünün münevveri bile buna aldanmakta...Bugünün münevveri bile buna aldanmakta... Bugünün münevverleri bile —Allah korusun— yine bu taşlara tapınmaktalar.Bugünün münevverleri bile —Allah korusun— yine bu taşlara tapınmaktalar. Ona şefaatçi diyorlar. Hiç taştan şefaatçi olur mu? Allah affetsin hepimizi...Ona şefaatçi diyorlar. Hiç taştan şefaatçi olur mu? Allah affetsin hepimizi... Şimdi, Peygamber SAS Medine’ye hicret etti, geldi.

Şimdi, Peygamber SAS Medine’ye hicret etti, geldi.
Geldikten sonra Bedir Harbi oldu.Geldikten sonra Bedir Harbi oldu. İkinci harp Uhud Harbi oldu.İkinci harp Uhud Harbi oldu. Şimdi Uhud Harbi’nde Cenâb-ı Peygamber bayrağı Mus’ab’a veriyor.Şimdi Uhud Harbi’nde Cenâb-ı Peygamber bayrağı Mus’ab’a veriyor. Mus’ab böyle iki tarafa koşturuyor, askeri şecaate getiriyor.Mus’ab böyle iki tarafa koşturuyor, askeri şecaate getiriyor. Düşman da kalabalık tabii… Orada ecel gelmiş.Düşman da kalabalık tabii… Orada ecel gelmiş. Bir düşman süvarisinin hücumuna uğrayaraktan kolları kesiliyor.Bir düşman süvarisinin hücumuna uğrayaraktan kolları kesiliyor. Kendisi de orada bayrak elinde, şehid düşüyor.Kendisi de orada bayrak elinde, şehid düşüyor. Cenâb-ı Peygamber, harp sonunda şehidleri toplarlarken, Mus’ab’a çok ağlamış.

Cenâb-ı Peygamber, harp sonunda şehidleri toplarlarken, Mus’ab’a çok ağlamış.
Çünkü Mus’ab çok zengin bir babanın evlâdı, çok güzek, çok ferah fahur büyümüş;Çünkü Mus’ab çok zengin bir babanın evlâdı, çok güzek, çok ferah fahur büyümüş; fakat İslâmiyet uğrunda pek çok fedâkârlığa katlanmış.fakat İslâmiyet uğrunda pek çok fedâkârlığa katlanmış. Aç, yarı aç, yarı tok, bir gün aç, bir gün tok;Aç, yarı aç, yarı tok, bir gün aç, bir gün tok; hep İslâmiyet lehinde çalışmalar yapıyor.hep İslâmiyet lehinde çalışmalar yapıyor. En nihayet de şehadet şerbetini içiyor.En nihayet de şehadet şerbetini içiyor. Bir gün Rasûlüllah SAS onu görmüş.

Bir gün Rasûlüllah SAS onu görmüş.
Kış günü, üşümüş, üstünde bir şey yok. Bir posta bürünmüş böyle.Kış günü, üşümüş, üstünde bir şey yok. Bir posta bürünmüş böyle. Kendini muhafaza için bir posta bürünmüş giderken, Rasûlüllah demiş ki:Kendini muhafaza için bir posta bürünmüş giderken, Rasûlüllah demiş ki: “—Şuna bakın!
“—Şuna bakın!
Bir babanın ne güzel, ne kıymetli bir evlâdı idi.Bir babanın ne güzel, ne kıymetli bir evlâdı idi. Bugün, İslâm yolunda her şeyini bıraktı. Anasını da bıraktı, babasını da bıraktı, malını mülkünü de bıraktı.Bugün, İslâm yolunda her şeyini bıraktı. Anasını da bıraktı, babasını da bıraktı, malını mülkünü de bıraktı. İslâm fedaisi!” diyerek, daha hayatında iken onu öyle görünce ağlamış.İslâm fedaisi!” diyerek, daha hayatında iken onu öyle görünce ağlamış. Onun için, Allah Celle ve A’lâ cümlemize din ve iman aşkı, iman gayreti versin de,

Onun için, Allah Celle ve A’lâ cümlemize din ve iman aşkı, iman gayreti versin de,
dinimizi yalnız kendimize hasretmeyelim!dinimizi yalnız kendimize hasretmeyelim! Etrafımızdaki insanlara, komşulara dinin fadàilinden bahsetmekte ne beis var?Etrafımızdaki insanlara, komşulara dinin fadàilinden bahsetmekte ne beis var? İyilikle, güzellikle (anlatmaya çalışalım)!İyilikle, güzellikle (anlatmaya çalışalım)! Bu fena, at onu dışarıya... Bu da kötü, onu da at dışarıya...Bu fena, at onu dışarıya... Bu da kötü, onu da at dışarıya... Biz bize kalalım mı? Olmaz. Mutlaka!Biz bize kalalım mı? Olmaz. Mutlaka! O, kâfirleri yola getirmiş, bizimkiler de herhalde yola gelir. Gelecek olanı tabii...O, kâfirleri yola getirmiş, bizimkiler de herhalde yola gelir. Gelecek olanı tabii... Allah affetsin kusurlarımızı...

Allah affetsin kusurlarımızı...
İmanımızda kemâl nasîb etsin...İmanımızda kemâl nasîb etsin... Sevdiği, razı olduğu kulları arasına cümlemizi kabul etsin...Sevdiği, razı olduğu kulları arasına cümlemizi kabul etsin... Bu dünya fânî diyoruz ama dilimiz diyor.

Bu dünya fânî diyoruz ama dilimiz diyor.
Ashab bunu güzel anlamış, dünyaya hiç metelik vermemiş...Ashab bunu güzel anlamış, dünyaya hiç metelik vermemiş... Biz dünya fani diyoruz fakat etrafımıza bakınca,Biz dünya fani diyoruz fakat etrafımıza bakınca, canım nasıldı o Selmân-ı Fârisî? Evinde bir şey yok;canım nasıldı o Selmân-ı Fârisî? Evinde bir şey yok; “—Ben nasıl gideceğim huzur-u Rasûlüllah’a?” diye ağlıyor.
“—Ben nasıl gideceğim huzur-u Rasûlüllah’a?” diye ağlıyor.
Biz ne yaparız bilmem!

Biz ne yaparız bilmem!
Dünyaya o kadar bel bağlamışız ki, bu bel bağlayış bizi her fedakârlıktan bırakıyor, uzak ediyor.Dünyaya o kadar bel bağlamışız ki, bu bel bağlayış bizi her fedakârlıktan bırakıyor, uzak ediyor. “—Ne yapalım işte çoluk var, çocuk var, ev var, bark var...” diyoruz.
“—Ne yapalım işte çoluk var, çocuk var, ev var, bark var...” diyoruz.
Selman’ın babası çok zengin, emtiası çok, her şeyi çokmuş. Mus’ab’ınki de öyle

Selman’ın babası çok zengin, emtiası çok, her şeyi çokmuş. Mus’ab’ınki de öyle
ama iman için hepsini feda etmişler. Hiç bir şeyi gözleri görmüyor.ama iman için hepsini feda etmişler. Hiç bir şeyi gözleri görmüyor. O günkü ilimle bugünkü ilim arasında dünya kadar fark var ama

O günkü ilimle bugünkü ilim arasında dünya kadar fark var ama
bugünkü bilgiler dilde, içeriye inmiyor.bugünkü bilgiler dilde, içeriye inmiyor. O gün böyle bugünkü bilgilerin hiç biri yoktuO gün böyle bugünkü bilgilerin hiç biri yoktu ama iman bilgisi hepsinin üstündeydi el-hamdü lillâh!ama iman bilgisi hepsinin üstündeydi el-hamdü lillâh! Allah onlara nasîb olan imandan, bir nebze de bize ihsân etsin inşâallah...

Allah onlara nasîb olan imandan, bir nebze de bize ihsân etsin inşâallah...
El-fâtiha!

El-fâtiha!
Konuşma Hakkında
Tema 1
Tema 2