Namaz Vakitleri

23 Cemâziye'l-Evvel 1446
25 Kasım 2024
İmsak
06:25
Güneş
07:55
Öğle
12:56
İkindi
15:24
Akşam
17:46
Yatsı
19:11
Detaylı Arama

Müslüman Temizdir

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

29 Recep 1407 / 29.03.1987
İskenderpaşa Camii/ İstanbul

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Müslümanın Ölüsü Temizdir, Beyaz Kılları Koparmayın!, Kadınlara Nûr Sûresi’ni Öğretin!, Denizden Şeytanların Çıkması, Sıla-i | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Müslüman Temizdir

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

29 Recep 1407 / 29.03.1987
İskenderpaşa Camii/ İstanbul

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Müslümanın Ölüsü Temizdir, Beyaz Kılları Koparmayın!, Kadınlara Nûr Sûresi’ni Öğretin!, Denizden Şeytanların Çıkması, Sıla-i | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Konuşma Metni

Elhamdülillâhi Rabbi'l-âlemîn.Elhamdülillâhi Rabbi'l-âlemîn. Nahmeduhû bi-cemîi mehâmidih. Lehü'l-hamdü kemâ yenbeğî li-celâli vechihîNahmeduhû bi-cemîi mehâmidih. Lehü'l-hamdü kemâ yenbeğî li-celâli vechihî ve li-azîmi sultânih.ve li-azîmi sultânih. Ve's-salâtu ve's-selâmu alâ seyyidinâ Muhammedin ve âlihî ve sahbihî ecmaînVe's-salâtu ve's-selâmu alâ seyyidinâ Muhammedin ve âlihî ve sahbihî ecmaîn ve men tebi'ahû bi-ihsânin ilâ yevmi'd-dîn.

ve men tebi'ahû bi-ihsânin ilâ yevmi'd-dîn.

Emmâ ba'd:

Fa'lemû eyyühe'l-ihvân fe-inne efdale'l-hadîsi kitâbullâh
Emmâ ba'd:

Fa'lemû eyyühe'l-ihvân fe-inne efdale'l-hadîsi kitâbullâh
ve efdale'l-hedyi hedyü seyyidinâ Muhammedin sallallahu aleyhi ve sellemve efdale'l-hedyi hedyü seyyidinâ Muhammedin sallallahu aleyhi ve sellem ve şerre'l-umûri muhdesâtuhâ ve külle muhdesetin bid'atünve şerre'l-umûri muhdesâtuhâ ve külle muhdesetin bid'atün ve külle bid'atin dalâletün ve külle dalâletin ve sâhibehâ fî'n-nâr.

ve külle bid'atin dalâletün ve külle dalâletin ve sâhibehâ fî'n-nâr.

Ve bi's-senedi'l-muttasılı ile'n-nebiyyi sallallahu aleyhi ve selleme ennehû kâl:

Ve bi's-senedi'l-muttasılı ile'n-nebiyyi sallallahu aleyhi ve selleme ennehû kâl:

Lâ tüneccisû mevtâküm fe-inne'l-müslime leyse bi-necisin hayyen velâ meyyitâ.

Lâ tüneccisû mevtâküm fe-inne'l-müslime leyse bi-necisin hayyen velâ meyyitâ.

Sadaka Resûlullah fîmâ kâl ev kemâ kâl.

Aziz ve muhterem kardeşlerim!

Sadaka Resûlullah fîmâ kâl ev kemâ kâl.

Aziz ve muhterem kardeşlerim!

Allahu Teâlâ hazretlerinin selamı, rahmeti, bereketi üzerinize olsun. Allahu Teâlâ hazretlerinin selamı, rahmeti, bereketi üzerinize olsun. Allahu Teâlâ hazretleri iki cihanda aziz eylesin.Allahu Teâlâ hazretleri iki cihanda aziz eylesin. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in şefaatine nâil eylesin.

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in şefaatine nâil eylesin.

Mukaddimede metnini okumuş olduğumuz hadîs-i şerîf Dârekutnî'de, Müstedrek'te, Mukaddimede metnini okumuş olduğumuz hadîs-i şerîf Dârekutnî'de, Müstedrek'te, Abdullah b. Abbas radıyallahu anhümâ'dan rivayet olunmuş.Abdullah b. Abbas radıyallahu anhümâ'dan rivayet olunmuş. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem hazretleri buyuruyorlar ki;

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem hazretleri buyuruyorlar ki;

Lâ tüneccisû mevtâküm. "Ölülerinize necis muamelesi yapmayın."

Lâ tüneccisû mevtâküm. "Ölülerinize necis muamelesi yapmayın."

Onlara karşı pismiş, necismiş gibi davranmayın.

Onlara karşı pismiş, necismiş gibi davranmayın.

Fe-inne'l-müslime. "Zira mü'min, müslüman kul." Leyse bi-necisin hayyen ve lâ meyyiten. Fe-inne'l-müslime. "Zira mü'min, müslüman kul." Leyse bi-necisin hayyen ve lâ meyyiten. "Diriyken de, öldükten sonra da, ölü iken de necis olmaz."

"Diriyken de, öldükten sonra da, ölü iken de necis olmaz."

Müslüman temizdir. Müslüman olduğu için temizdir. Pis olmaz. Müslüman temizdir. Müslüman olduğu için temizdir. Pis olmaz. Mevtânıza "Öldü artık bu." diye necismiş gibi muamele yapmayın, öyle davranmayın.Mevtânıza "Öldü artık bu." diye necismiş gibi muamele yapmayın, öyle davranmayın. İmanından dolayı mü'min, fakir de olsa, yoksul da olsa, yamalı elbise de giyse, İmanından dolayı mü'min, fakir de olsa, yoksul da olsa, yamalı elbise de giyse, hatta yolda yürüyüp seyahat edip terlemiş tozlanmış bile olsa müslüman pis değildir,hatta yolda yürüyüp seyahat edip terlemiş tozlanmış bile olsa müslüman pis değildir, imanından dolayı temizdir.

imanından dolayı temizdir.

Buna mukabil; Kur'ân-ı Kerîm'de müşrikler hakkında buyuruluyor ki;

Buna mukabil; Kur'ân-ı Kerîm'de müşrikler hakkında buyuruluyor ki;

İnneme'l-müşrikûne necesün fe-lâ yakrabu'l-mescide'l-harâme ba'de âmihim hâzâ. İnneme'l-müşrikûne necesün fe-lâ yakrabu'l-mescide'l-harâme ba'de âmihim hâzâ. "Müşrikler necis, pis, murdar varlıklardır."Müşrikler necis, pis, murdar varlıklardır. Bundan sonra, bu yıldan sonra bir daha şu Mescid-i Haram'a, Bundan sonra, bu yıldan sonra bir daha şu Mescid-i Haram'a, şu mukaddes Mekke haremine dâhil olmasınlar, girmesinler, yaklaşmasınlar." deniliyor.

şu mukaddes Mekke haremine dâhil olmasınlar, girmesinler, yaklaşmasınlar." deniliyor.

Onların pisliği de nedendir?

Onların pisliği de nedendir?

Küfürlerinden dolayı. Çünkü imanın hakikatini kavrayamamışlar.Küfürlerinden dolayı. Çünkü imanın hakikatini kavrayamamışlar. Küfrün çirkabı içinde, pisliği içinde kalmışlar.Küfrün çirkabı içinde, pisliği içinde kalmışlar. Ve kendilerini, kalplerini küfrün, inkârın, şirkin pisliklerinden kurtaramamışlar.Ve kendilerini, kalplerini küfrün, inkârın, şirkin pisliklerinden kurtaramamışlar. Onlar ebediyen pistir.

Onlar ebediyen pistir.

Mü'minler hayken de meyyitken de, yani yaşıyorken de ölmüşken de temizdirler.

Mü'minler hayken de meyyitken de, yani yaşıyorken de ölmüşken de temizdirler.

Bir keresinde Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellemBir keresinde Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem ile Ebû Hüreyre radıyallahu anh bir sokakta karşılaştılar. ile Ebû Hüreyre radıyallahu anh bir sokakta karşılaştılar. Ama Ebû Hüreyre radıyallahu anh uzakta, sokaktan Resûlullah Efendimiz'i görünce başka tarafa kaçtı.Ama Ebû Hüreyre radıyallahu anh uzakta, sokaktan Resûlullah Efendimiz'i görünce başka tarafa kaçtı. Peygamber Efendimiz'in geldiğini gördü; ortalıktan kayboldu, kaçtı.Peygamber Efendimiz'in geldiğini gördü; ortalıktan kayboldu, kaçtı. Gitti gusül abdesti aldı, sonra geldi. Peygamber Efendimiz ona soruyor;

Gitti gusül abdesti aldı, sonra geldi. Peygamber Efendimiz ona soruyor;

Eyne künte yâ Ebâ Hüreyre? "Nerelerdeydin? Nereye kayboldun ey Ebû Hüreyre? Ne oldu?"

Eyne künte yâ Ebâ Hüreyre? "Nerelerdeydin? Nereye kayboldun ey Ebû Hüreyre? Ne oldu?"

Diyor ki;

Küntü cünüben ve kerihtü en ücâliseke ve ene alâ ğayri tahâretin.
Diyor ki;

Küntü cünüben ve kerihtü en ücâliseke ve ene alâ ğayri tahâretin.
"Yâ Resûlallah, yıkanmam gerekiyordu, cünüp idim."Yâ Resûlallah, yıkanmam gerekiyordu, cünüp idim. Seninle öyle karşılaşıp seninle öyle oturmaktan,Seninle öyle karşılaşıp seninle öyle oturmaktan, meclisinde o halde bulunmaktan çekindim, onu hoş görmedim. Onun için gittim, yıkandım, öyle geldim.meclisinde o halde bulunmaktan çekindim, onu hoş görmedim. Onun için gittim, yıkandım, öyle geldim. Kayboldum yani, yanınıza yaklaşmadım, uzaktan öyle baktım." deyinceKayboldum yani, yanınıza yaklaşmadım, uzaktan öyle baktım." deyince Peygamber Efendimiz buyuruyor ki;

Fe-kâl: Sübhanallah!

Peygamber Efendimiz buyuruyor ki;

Fe-kâl: Sübhanallah!

Sübhanallah sözü; Allah'ı her türlü noksandan tenzih eylerim, Sübhanallah sözü; Allah'ı her türlü noksandan tenzih eylerim, her türlü kemalât ile muttasıf olduğunu ikrar eylerim demek.her türlü kemalât ile muttasıf olduğunu ikrar eylerim demek. Yani sübhanallah, her şeyi güzel demek.

Araplar bu sözü şaşkınlık anında kullanırlar.
Yani sübhanallah, her şeyi güzel demek.

Araplar bu sözü şaşkınlık anında kullanırlar.
Bir şeye taaccüp ettikleri, şaştıkları zaman sübhanallah veya fesübhanallah derler. Bir şeye taaccüp ettikleri, şaştıkları zaman sübhanallah veya fesübhanallah derler. Yani o zikri şaşırma, hayret etme makamında kullanıyorlar. Güzel.Yani o zikri şaşırma, hayret etme makamında kullanıyorlar. Güzel. Demek ki bazı duyguları coşup galeyana geldiği zaman, ağzını açıp gözünü yummuyor daDemek ki bazı duyguları coşup galeyana geldiği zaman, ağzını açıp gözünü yummuyor da -yani güzel âdet edinmiş Ümmet-i Muhammed- sübhanallah diyor, -yani güzel âdet edinmiş Ümmet-i Muhammed- sübhanallah diyor, Allahümme salli alâ seyyidinâ Muhammed diyor, lâ ilâhe illallah diyor.

Allahümme salli alâ seyyidinâ Muhammed diyor, lâ ilâhe illallah diyor.

Mesela Arabistan'da gidiyorsunuz; üç aşağı beş yukarı pazarlık yaparken, Mesela Arabistan'da gidiyorsunuz; üç aşağı beş yukarı pazarlık yaparken, pazarlık biraz heyecanlandı mı karşıdaki salli ale'n-nebiyyi diyor,pazarlık biraz heyecanlandı mı karşıdaki salli ale'n-nebiyyi diyor, "Peygamber Efendimiz'e salât ü selam getir." diyor."Peygamber Efendimiz'e salât ü selam getir." diyor. -Salli ale'n-nebiyy, "Peygamber'e salât ü selam getir." demek.- O da her işi gücü bırakıyor,-Salli ale'n-nebiyy, "Peygamber'e salât ü selam getir." demek.- O da her işi gücü bırakıyor, Allahümme salli alâ seyyidinâ Muhammed diyor. Öyle deyince de münakaşanın harareti kesilmiş oluyor.Allahümme salli alâ seyyidinâ Muhammed diyor. Öyle deyince de münakaşanın harareti kesilmiş oluyor. Ondan sonra "Tamam, ver bakalım elini..." uyuşuyorlar. Salli ale'n-nebiyy onların âdetleri.

Ondan sonra "Tamam, ver bakalım elini..." uyuşuyorlar. Salli ale'n-nebiyy onların âdetleri.

Bizde de dedelerimizin töresi, âdeti; fesübhanallah.

Kızdı, ne diyor?

Bizde de dedelerimizin töresi, âdeti; fesübhanallah.

Kızdı, ne diyor?

Sübhanallah diyor, tesbih çekiyor, kötü bir şey demiyor yani. Sübhanallah diyor, tesbih çekiyor, kötü bir şey demiyor yani. Hani aç ağzını, yum gözünü, söyle ağzına geleni tarzında olmuyor da yine sübhanallah diyor.Hani aç ağzını, yum gözünü, söyle ağzına geleni tarzında olmuyor da yine sübhanallah diyor. Veyahut "Lâ ilâhe illallah Muhammedü'r-Resûlullah, bu ne biçim iştir?" diyor.

Veyahut "Lâ ilâhe illallah Muhammedü'r-Resûlullah, bu ne biçim iştir?" diyor.

Bu güzel bir şey. Bu Peygamber Efendimiz'den bize gelmiş bir edeptir; biz ondan öğrenmişiz.

Bu güzel bir şey. Bu Peygamber Efendimiz'den bize gelmiş bir edeptir; biz ondan öğrenmişiz.

Peygamber Efendimiz de Ebû Hüreyre radıyallahu anh'a demiş ki;Peygamber Efendimiz de Ebû Hüreyre radıyallahu anh'a demiş ki; Sübhanallah. "Ne şaşılacak şey" demek. Ama "Ne şaşılacak şey" demiyor da,Sübhanallah. "Ne şaşılacak şey" demek. Ama "Ne şaşılacak şey" demiyor da, "Allah'ı her türlü noksandan tenzih ederim. Sübhanallah." diyor, tesbih çekiyor.

"Allah'ı her türlü noksandan tenzih ederim. Sübhanallah." diyor, tesbih çekiyor.

Lâ yencisu. "Müslüman pis olmaz ki."

Lâ yencisu. "Müslüman pis olmaz ki."

Evet, cünüp olan insanın yıkanması lazım.

Ve in küntüm cünüben fe'ttahherû.
Evet, cünüp olan insanın yıkanması lazım.

Ve in küntüm cünüben fe'ttahherû.
"Titiz bir şekilde yıkanması lazım."

Fe'ttahherû yıkamakta mübalağa siygası.
"Titiz bir şekilde yıkanması lazım."

Fe'ttahherû yıkamakta mübalağa siygası.
Onun için diyorlar ki;

"İğne ucu kadar bir boşluk kalmayacak gibi güzelce yıkayacaksın."

Onun için diyorlar ki;

"İğne ucu kadar bir boşluk kalmayacak gibi güzelce yıkayacaksın."

Tamam, yıkanmak var ama ne yapalım? Tam hamama gidiyorken yolda karşılaştı...Tamam, yıkanmak var ama ne yapalım? Tam hamama gidiyorken yolda karşılaştı... O zaman da kaçacak değil, elini uzatmaktan çekinecek değil. Çünkü müslüman necis olmaz.O zaman da kaçacak değil, elini uzatmaktan çekinecek değil. Çünkü müslüman necis olmaz. Evet, yıkanması lazım ama müslüman temizdir, neden?

Kalbinde iman var.

Evet, yıkanması lazım ama müslüman temizdir, neden?

Kalbinde iman var.

Kâfir pistir, neden?

Denize soksan, on yıl yıkasan, araba yıkayıcılarına soksan,
Kâfir pistir, neden?

Denize soksan, on yıl yıkasan, araba yıkayıcılarına soksan,
otomatik makinelerde deterjanlarla kırk yıl yıkasan temizlenmez. Derisini yüzsen temizlenmez.otomatik makinelerde deterjanlarla kırk yıl yıkasan temizlenmez. Derisini yüzsen temizlenmez. Çünkü imanı yok. Allah'ın varlığını anlayamamış. Kepaze, sabah akşam yiyor daÇünkü imanı yok. Allah'ın varlığını anlayamamış. Kepaze, sabah akşam yiyor da yediklerinin nereden geldiğini kabul etmiyor.

Elmayı sen mi yaptın?

yediklerinin nereden geldiğini kabul etmiyor.

Elmayı sen mi yaptın?

"Yo, çarşıdan aldım."

Çarşıya nereden geldi?

"Ağaçtan geldi."

Ağaca nereden çıktı?

"Yo, çarşıdan aldım."

Çarşıya nereden geldi?

"Ağaçtan geldi."

Ağaca nereden çıktı?

Çıkmasa ne yaparsın? Elma çıkmadı, ayva çıkmadı, erik çıkmadı...Çıkmasa ne yaparsın? Elma çıkmadı, ayva çıkmadı, erik çıkmadı... Hadi çıkmasın, meyve yemezsin. Buğday çıkmadı, ne yaparsın?

"Otları yerim."

Hadi çıkmasın, meyve yemezsin. Buğday çıkmadı, ne yaparsın?

"Otları yerim."

Ot çıkmazsa ne yaparsın?

Her şey Allah'tan.

Yiyor da, Allah'ın mülkünde geziyor,
Ot çıkmazsa ne yaparsın?

Her şey Allah'tan.

Yiyor da, Allah'ın mülkünde geziyor,
Allah'ın rızkını yiyor, Allah'ın nimetinden istifade ediyor, Allah'ın havasından teneffüs ediyor,Allah'ın rızkını yiyor, Allah'ın nimetinden istifade ediyor, Allah'ın havasından teneffüs ediyor, Allah'a âsi geliyor. Bunun temiz tarafı var mı? Bu adam katrandan beter, beterin beterin beteri...

Allah'a âsi geliyor. Bunun temiz tarafı var mı? Bu adam katrandan beter, beterin beterin beteri...

Ama temizlenmesi kolay, yolu gayet güzel;Ama temizlenmesi kolay, yolu gayet güzel; Eşhedü en lâ ilâhe illallah ve eşhedü enne Muhammeden abduhû ve resûluhû diyecek.Eşhedü en lâ ilâhe illallah ve eşhedü enne Muhammeden abduhû ve resûluhû diyecek. Mün'im-i hakikîsini bilecek. Yaradanını bilecek, bulacak. Şu kâinatın yöneticisinden haberi olacak.

Mün'im-i hakikîsini bilecek. Yaradanını bilecek, bulacak. Şu kâinatın yöneticisinden haberi olacak.

"Ben Türkiye'ye geldim."

Ceketi omzuna as, sallım sallım ortalıkta dolaş;

"Ben Türkiye'ye geldim."

Ceketi omzuna as, sallım sallım ortalıkta dolaş;

"Ben polis tanımam."

Nasıl tanımazsın?

"Ben asker tanımam."

Nasıl tanımazsın?

"Ben polis tanımam."

Nasıl tanımazsın?

"Ben asker tanımam."

Nasıl tanımazsın?

"Ben öyle vali mali anlamam."

Nasıl anlamazsın?

"Ben reisicumhuru filan takmam."

"Ben öyle vali mali anlamam."

Nasıl anlamazsın?

"Ben reisicumhuru filan takmam."

Nasıl takmazsın?

Allah'ın mülküne gelmiş, Allah'ı tanımıyor.
Nasıl takmazsın?

Allah'ın mülküne gelmiş, Allah'ı tanımıyor.
Allah'ın mülkünde Allahu Teâlâ hazretlerini tanımıyor.

Nesin sen?

Allah'ın mülkünde Allahu Teâlâ hazretlerini tanımıyor.

Nesin sen?

Karıncanın bir tanesi bir insana yumruğunu kaldırmış; "Ben sana gösteririm!" diyor. Karıncanın bir tanesi bir insana yumruğunu kaldırmış; "Ben sana gösteririm!" diyor. Güleriz değil mi? "Yahu karınca, git işine hadi..."

"Ya seni korkuttum, işte bak,
Güleriz değil mi? "Yahu karınca, git işine hadi..."

"Ya seni korkuttum, işte bak,
'Git işine!' diyorsun."

"Yahu git işine. Karıncasın; üstüne bassam, toprağa resmin çıkar."

'Git işine!' diyorsun."

"Yahu git işine. Karıncasın; üstüne bassam, toprağa resmin çıkar."

Karıncasın. İnsanoğlu karıncadan da âciz. Şu koca, uçsuz bucaksız fezaların, ayların, Karıncasın. İnsanoğlu karıncadan da âciz. Şu koca, uçsuz bucaksız fezaların, ayların, güneşlerin, yıldızların, seyyârelerin, sabitelerin hâlıkı Allahu Teâlâ hazretlerine inanmıyor!

güneşlerin, yıldızların, seyyârelerin, sabitelerin hâlıkı Allahu Teâlâ hazretlerine inanmıyor!

Akşam dua etmiş, sabah duası olmamış;

"Ben de inkâr ederim." diyor.

Akşam dua etmiş, sabah duası olmamış;

"Ben de inkâr ederim." diyor.

Cehenneme kadar yolun var... Et, kim zarar eder?

Cehenneme kadar yolun var... Et, kim zarar eder?

Eğer dünya üzerindeki insanların hepsi kıpkızıl, kapkara münkir olsa, müşrik olsa, Eğer dünya üzerindeki insanların hepsi kıpkızıl, kapkara münkir olsa, müşrik olsa, kâfir olsa Allah'ın mülkünden bir zerre eksilmez.

Ey Habibim, nedir ol kim diledin,

kâfir olsa Allah'ın mülkünden bir zerre eksilmez.

Ey Habibim, nedir ol kim diledin,

Bir avuç toprağa minnet m'eyledin?

Bir avuç toprağa minnet m'eyledin?

Bir avuç toprak... Topraktan geldi, toprak olacak. Bu insanların ne kıymeti var?Bir avuç toprak... Topraktan geldi, toprak olacak. Bu insanların ne kıymeti var? Bu yıldızlar, bu fezalar, bu gökler, yerler, bildiğimiz bilmediğimiz, görünen görünmeyen Bu yıldızlar, bu fezalar, bu gökler, yerler, bildiğimiz bilmediğimiz, görünen görünmeyen âlemlerin Hâlıkına karşı geliyor.

Gel. Yazıklar olsun sana! Tüh yazıklar olsun!

âlemlerin Hâlıkına karşı geliyor.

Gel. Yazıklar olsun sana! Tüh yazıklar olsun!

Hiç olmazsa öde ya... Ver bakalım, yemek yemişsin...Hiç olmazsa öde ya... Ver bakalım, yemek yemişsin... Lokantada yemek yemiş, ondan sonra çıkıp gidiyor. Garson ne yapar?

Lokantada yemek yemiş, ondan sonra çıkıp gidiyor. Garson ne yapar?

"Gel bakalım, nereye gidiyorsun?"

"Hiç, karnım doydu, gidiyorum."

Olur mu?

"Gel bakalım, nereye gidiyorsun?"

"Hiç, karnım doydu, gidiyorum."

Olur mu?

Çık bakalım paraları; ver bakalım Allah'ın nimetlerinin bedelini. Çık bakalım paraları; ver bakalım Allah'ın nimetlerinin bedelini. Allah'ın nimetlerini yiyor, Allah'a âsi geliyor.

Allah'ın nimetlerini yiyor, Allah'a âsi geliyor.

İntizam olan bir yerde o intizamı sağlayan bir tanzim edici var mıdır?

Vardır.

İntizam olan bir yerde o intizamı sağlayan bir tanzim edici var mıdır?

Vardır.

Kâinatta intizam var mı?

Var.

O intizamı sağlayan Allahu Teâlâ hazretleri.
Kâinatta intizam var mı?

Var.

O intizamı sağlayan Allahu Teâlâ hazretleri.
Aklı başında olan insanlar onu kabul etmek zorunda.

Aklı başında olan insanlar onu kabul etmek zorunda.

İşte bunlar da güya aklı var, fikri var, tahsil görmüş; kapı kanadı kadar diploması var.

İşte bunlar da güya aklı var, fikri var, tahsil görmüş; kapı kanadı kadar diploması var.

Diploması var ama biz diplomalıların daha yükseklerini biliyoruz.Diploması var ama biz diplomalıların daha yükseklerini biliyoruz. Mesela Einstein [Aynştayn] denilen atom alimi bile dindarmış. Ama kendi, işte Yahudi dinindenmiş,Mesela Einstein [Aynştayn] denilen atom alimi bile dindarmış. Ama kendi, işte Yahudi dinindenmiş, kendi Amerika'da yaşamış. Yahudilik için kapı kapı dolaşıp para topladığı olurmuş.kendi Amerika'da yaşamış. Yahudilik için kapı kapı dolaşıp para topladığı olurmuş. Bu İsrail için para toplamış. Ama Allah inancında... Diyor ki;

Bu İsrail için para toplamış. Ama Allah inancında... Diyor ki;

"Büyük kâinattaki şu aylar, yıldızlar, güneşin dönüşü, ayın dönüşü, dünyanın dönüşü,"Büyük kâinattaki şu aylar, yıldızlar, güneşin dönüşü, ayın dönüşü, dünyanın dönüşü, ay tutulması, güneş tutulması... Bir de atom âlemindeki, hani mikroskoplarla görülmeyen,ay tutulması, güneş tutulması... Bir de atom âlemindeki, hani mikroskoplarla görülmeyen, o küçücük küçücük küçücük âlemdeki intizam...o küçücük küçücük küçücük âlemdeki intizam... -Elektronlar var, nötronlar var, pozitronlar var, protonlar var... -Elektronlar var, nötronlar var, pozitronlar var, protonlar var... Bir atomun içinde atom fizikçileri 18, 20, 30 çeşit şey sayıyorlar.Bir atomun içinde atom fizikçileri 18, 20, 30 çeşit şey sayıyorlar. - Orada da intizam var, kâinatta da intizam var.- Orada da intizam var, kâinatta da intizam var. İşte bu intizamı meydana getiren yaratıcıya inanmaksa dindarlık;İşte bu intizamı meydana getiren yaratıcıya inanmaksa dindarlık; ben dindarların en başında geliyorum!" diyor.

Kim diyor?

ben dindarların en başında geliyorum!" diyor.

Kim diyor?

Sıradan, fakülteyi bitirememiş, sınıfın arka kapısından çıkmış, Sıradan, fakülteyi bitirememiş, sınıfın arka kapısından çıkmış, çift dikiş gitmiş gitmiş de diploma alamamış bir kimse mi diyor?

çift dikiş gitmiş gitmiş de diploma alamamış bir kimse mi diyor?

Hayır; atom alimi diyor. Kâinatı incelemiş, atom üzerine teoriler kurmuş, Hayır; atom alimi diyor. Kâinatı incelemiş, atom üzerine teoriler kurmuş, izafiyet teorisini ortaya atmış insan diyor. "Ben dindarların en başında geliyorum." diyorizafiyet teorisini ortaya atmış insan diyor. "Ben dindarların en başında geliyorum." diyor ve kanaatini ispat etmiş olmak için de fizik bakımından,ve kanaatini ispat etmiş olmak için de fizik bakımından, "Büyük kâinatta da intizam var, küçük atomda da intizam var." diyor."Büyük kâinatta da intizam var, küçük atomda da intizam var." diyor. "Bu intizam madem ki var, bu tanzimi yapan Allah'a inanmak lazım." diyor.

"Bu intizam madem ki var, bu tanzimi yapan Allah'a inanmak lazım." diyor.

En büyük alimler böyle diyor da sen kim oluyorsun?En büyük alimler böyle diyor da sen kim oluyorsun? Adamın kafası elektronik beyin gibi takır takır çalışıyor, Adamın kafası elektronik beyin gibi takır takır çalışıyor, o kabul ediyor, sen niye kabul etmiyorsun?

Yani binlerce, milyonlarca, milyarlarca delil var.
o kabul ediyor, sen niye kabul etmiyorsun?

Yani binlerce, milyonlarca, milyarlarca delil var.
Allahu Teâlâ hazretlerinin varlığına her varlık şahit; her yaprak, her çiçek, her ot,Allahu Teâlâ hazretlerinin varlığına her varlık şahit; her yaprak, her çiçek, her ot, her kelebek, her böcek Allah'ın varlığına şahit.

her kelebek, her böcek Allah'ın varlığına şahit.

Teemme'l-sutûra'l-kainât fe-innehâ mine'l-melei'l-a'lâ ileyke resâilu. Teemme'l-sutûra'l-kainât fe-innehâ mine'l-melei'l-a'lâ ileyke resâilu. "Şu kâinatın kitap gibi, sayfalarını çevir de bak, oku."Şu kâinatın kitap gibi, sayfalarını çevir de bak, oku. Allahu Teâlâ hazretlerinden sana sanki birer gönderilmiş mektup gibidir."

Allahu Teâlâ hazretlerinden sana sanki birer gönderilmiş mektup gibidir."

Okuyabilene ne mutlu...

Ama adam okuma yazma bilmez, cahilse; çıkıyor ortaya,
Okuyabilene ne mutlu...

Ama adam okuma yazma bilmez, cahilse; çıkıyor ortaya,
"Ben inanmıyorum." diyor. İnanmıyorsun ama ne gibi oluyor?

"Ben güneşi kabul etmiyorum."

"Ben inanmıyorum." diyor. İnanmıyorsun ama ne gibi oluyor?

"Ben güneşi kabul etmiyorum."

Etme.

"Ben ayı, kameri, mehtabı kabul etmiyorum. Yok."

Etme.

"Ben ayı, kameri, mehtabı kabul etmiyorum. Yok."

Ya Bakırköy'e gönderirsin ya da güler geçersin, ne yapacaksın? Çünkü güneş var, çünkü ay var,Ya Bakırköy'e gönderirsin ya da güler geçersin, ne yapacaksın? Çünkü güneş var, çünkü ay var, çünkü dünya var, çünkü hayat var.

O bakımdan müşrik pistir, mü'min de temizdir.

çünkü dünya var, çünkü hayat var.

O bakımdan müşrik pistir, mü'min de temizdir.

Allah bizi bu iman temizliğinden ayırmasın. O küfür pisliğine düşürmesin. Allah bizi bu iman temizliğinden ayırmasın. O küfür pisliğine düşürmesin. Bizi müslüman yarattı, yaşatıyor; müslüman olarak emanetimizi teslim etmeyi cümlemize nasip eylesin.Bizi müslüman yarattı, yaşatıyor; müslüman olarak emanetimizi teslim etmeyi cümlemize nasip eylesin. Biz göçtükten sonra arkamızdaki evlatlarımızı, nesillerimizi,Biz göçtükten sonra arkamızdaki evlatlarımızı, nesillerimizi, zürriyetlerimizi de mü'min-i kâmil kullar eylesin.

zürriyetlerimizi de mü'min-i kâmil kullar eylesin.

Ama o evlatlar annelerin babaların yakasına yapışacak, diyecek ki;

Ama o evlatlar annelerin babaların yakasına yapışacak, diyecek ki;

"Böyle bir din varmış, bir iman varmış. "Böyle bir din varmış, bir iman varmış. Küçükken beni niye oraya verdin, buraya verdin de bunu öğretmedin?Küçükken beni niye oraya verdin, buraya verdin de bunu öğretmedin? Niye bana dinimi telkin etmedin?"

Niye bana dinimi telkin etmedin?"

Çünkü dinimiz çocukların terbiyelerini ebeveynine verdiği için, çocukken öğretecek. Çünkü dinimiz çocukların terbiyelerini ebeveynine verdiği için, çocukken öğretecek. Öğretmesi gerektiğinden; öğretmeyen anne ve babalar evlatlarının küfründen, Öğretmesi gerektiğinden; öğretmeyen anne ve babalar evlatlarının küfründen, şirkinden, inkârından mesuldür.

Eğer "Ben hepsini öğrettim de hocam,
şirkinden, inkârından mesuldür.

Eğer "Ben hepsini öğrettim de hocam,
Avrupa'ya gitti, dinsiz oldu." derse ona bir şey demem.

Veyahut;

Avrupa'ya gitti, dinsiz oldu." derse ona bir şey demem.

Veyahut;

"Köyde hepsini öğrettim, büyük şehre geldi, örgütlerin arasına düştü, dinini imanını kaybetti;"Köyde hepsini öğrettim, büyük şehre geldi, örgütlerin arasına düştü, dinini imanını kaybetti; kadınla, kızla, içkiyle, kumarla ömrünü zayi etti."

Eh, ne yapsın?
kadınla, kızla, içkiyle, kumarla ömrünü zayi etti."

Eh, ne yapsın?
Gayret etmiş de elinde bir çaresi olamamış. Belki o zaman mâzur olur.

Gayret etmiş de elinde bir çaresi olamamış. Belki o zaman mâzur olur.

Ama evlatlarımızın ateşlerin içinde cayır cayır, yağları damlaya damlaya,Ama evlatlarımızın ateşlerin içinde cayır cayır, yağları damlaya damlaya, vücutlarından fışkıra fışkıra yandığını bir göz önüne getirin; razı gelir mi insan?vücutlarından fışkıra fışkıra yandığını bir göz önüne getirin; razı gelir mi insan? Razı olur mu evladının yanmasına?

Olmaz.

Razı olur mu evladının yanmasına?

Olmaz.

O halde evladını mü'min, imanlı yetiştirmek, bir annenin babanın her şeyden önceki vazifesidir. O halde evladını mü'min, imanlı yetiştirmek, bir annenin babanın her şeyden önceki vazifesidir. Her şeyden önce...

"Hocam biz cahil insanlarız, bilmiyoruz;
Her şeyden önce...

"Hocam biz cahil insanlarız, bilmiyoruz;
ne yapalım, bu çocukları nasıl yetiştireceğiz?"

ne yapalım, bu çocukları nasıl yetiştireceğiz?"

Nasıl şirketler kuruluyorsa, ortaklıklar kuruluyorsa, siz de paracıklarınıza kıyacaksınız,Nasıl şirketler kuruluyorsa, ortaklıklar kuruluyorsa, siz de paracıklarınıza kıyacaksınız, ortaya her biriniz biraz para koyacaksınız, dininizi öğretecek bir hoca bulacaksınız,ortaya her biriniz biraz para koyacaksınız, dininizi öğretecek bir hoca bulacaksınız, oraya çağıracaksınız.

"Hocam bizim buraya hoca uğramaz, hacı uğramaz; ne yapalım?"

oraya çağıracaksınız.

"Hocam bizim buraya hoca uğramaz, hacı uğramaz; ne yapalım?"

Uğrar.

Bir ev tahsis edersin, bir maaş tahsis edersin;

Uğrar.

Bir ev tahsis edersin, bir maaş tahsis edersin;

"Aman hocam, gözünü seveyim, şu bizim çocuklarımıza Allah'ın emirlerini, yasaklarını, "Aman hocam, gözünü seveyim, şu bizim çocuklarımıza Allah'ın emirlerini, yasaklarını, dinimizin ahkâmını öğret. Aman bu çocuklar küfre düşmesinler, zâyi olmasınlar,dinimizin ahkâmını öğret. Aman bu çocuklar küfre düşmesinler, zâyi olmasınlar, anarşist olmasınlar, kâfir olmasınlar,anarşist olmasınlar, kâfir olmasınlar, mezarda kemiklerimizi sızlattırmasınlar." diye tedbir alırsınız.

mezarda kemiklerimizi sızlattırmasınlar." diye tedbir alırsınız.

Eğitimi için çare [ararsınız.] Kiminle arkadaşlık ettiğine dikkat edersiniz.Eğitimi için çare [ararsınız.] Kiminle arkadaşlık ettiğine dikkat edersiniz. Nasıl kitapları okuduğuna bakarsınız. Peşine adam takar, kontrol edersiniz.

Nasıl kitapları okuduğuna bakarsınız. Peşine adam takar, kontrol edersiniz.

Çocuk futbola mı gidiyor?

Güzel, gidebilir. Çocuklar arada oyuna gidebilir.

Çocuk futbola mı gidiyor?

Güzel, gidebilir. Çocuklar arada oyuna gidebilir.

Kötü yola mı gidiyor? İyi yola mı gidiyor?

Arada "Okula gidiyorum." deyip
Kötü yola mı gidiyor? İyi yola mı gidiyor?

Arada "Okula gidiyorum." deyip
evden çıkıp da başka yerlere mi gidiyor?

Polis hafiyesi gibi takip etmeniz lazım.
evden çıkıp da başka yerlere mi gidiyor?

Polis hafiyesi gibi takip etmeniz lazım.
Çünkü bu büyük şehirler hele... Köylerde, küçük kasabalarda herkes birbirini bilir.Çünkü bu büyük şehirler hele... Köylerde, küçük kasabalarda herkes birbirini bilir. Büyük şehirler gayya kuyusu gibi bir şey; kapıdan çıktı mı çocuğun ne yaptığı belli olmuyor.

Büyük şehirler gayya kuyusu gibi bir şey; kapıdan çıktı mı çocuğun ne yaptığı belli olmuyor.

Aman çocuklarınıza sahip olun.

Aman çocuklarınıza sahip olun.

Bir de bir şeye çok üzülüyorum; kadınlarımızın eğitimi eksik, eksik, eksik!

Bir de bir şeye çok üzülüyorum; kadınlarımızın eğitimi eksik, eksik, eksik!

Erkekler geliyor, camide Cuma hutbesi dinliyor, biraz üç-beş kelime öğreniyor. Erkekler geliyor, camide Cuma hutbesi dinliyor, biraz üç-beş kelime öğreniyor. Vaaz dinliyor, biraz bir şeyler öğreniyor.

Vaaz dinliyor, biraz bir şeyler öğreniyor.

Türkiye'de kadınların din eğitimi eksik, kusurlu. Bunun çaresine bakmak lazım.Türkiye'de kadınların din eğitimi eksik, kusurlu. Bunun çaresine bakmak lazım. Yani kadınlarımızın her birinin gayet güzel okumuş kimseler olması lazım. Yani kadınlarımızın her birinin gayet güzel okumuş kimseler olması lazım. Çünkü onlar çocukları yetiştirecekler. Çocuklarımızı iyi yetiştirmezsek pis olurlar.Çünkü onlar çocukları yetiştirecekler. Çocuklarımızı iyi yetiştirmezsek pis olurlar. Maddeten pis olurlar, mânevî bakımdan pis olurlar, âhirette de ebedî hüsrana uğrarlar.

Maddeten pis olurlar, mânevî bakımdan pis olurlar, âhirette de ebedî hüsrana uğrarlar.

İkinci hadîs-i şerîf:

İkinci hadîs-i şerîf:

Lâ tentifü'ş-şeyb fe-innehû nûru'l-müslimi mâ min mü'minin yeşîbu şeybeten fi'l-İslâm Lâ tentifü'ş-şeyb fe-innehû nûru'l-müslimi mâ min mü'minin yeşîbu şeybeten fi'l-İslâm illâ ketebe'llâhu lehû bihâ haseneten ve refaahû bihâ dereceten ve hatta anhu bihâ hatîeten.

illâ ketebe'llâhu lehû bihâ haseneten ve refaahû bihâ dereceten ve hatta anhu bihâ hatîeten.

Ahmed b. Hanbel ve Beyhakî, Abdullah b. Amr İbnü'l-Âs radıyallahu anhümâ'dan rivayet etmişler.Ahmed b. Hanbel ve Beyhakî, Abdullah b. Amr İbnü'l-Âs radıyallahu anhümâ'dan rivayet etmişler. Bu ikinci hadîs-i şerîfte Peygamber Efendimiz diyor ki;

"Beyaz kılları koparmayın."

Bu ikinci hadîs-i şerîfte Peygamber Efendimiz diyor ki;

"Beyaz kılları koparmayın."

"Kaşımda beyaz bir kıl çıktı hocam. Aman, görenler ihtiyar sanacak; çek, kopar."

"Kaşımda beyaz bir kıl çıktı hocam. Aman, görenler ihtiyar sanacak; çek, kopar."

"Saçımda birkaç tane beyazlık peyda oldu; çek, kopar."

"Saçımda birkaç tane beyazlık peyda oldu; çek, kopar."

"Sakalımda biraz beyazlık peyda oldu; çek, kopar."

Yok. Peygamber Efendimiz diyor ki;

"Sakalımda biraz beyazlık peyda oldu; çek, kopar."

Yok. Peygamber Efendimiz diyor ki;

"Saçlarınızın, vücudunuzun beyaz tüylerini koparmayın. Yani yok etmek için koparıp almayın."

"Saçlarınızın, vücudunuzun beyaz tüylerini koparmayın. Yani yok etmek için koparıp almayın."

Neden?

Arkasından izah ediyor.
Neden?

Arkasından izah ediyor.
Tabii o izahtan ziyade, koparmadığı zaman nelere sahip olacağını, sevabını beyan ediyor;

Tabii o izahtan ziyade, koparmadığı zaman nelere sahip olacağını, sevabını beyan ediyor;

Fe-innehû nûru'l-müslimi. "Çünkü bu beyaz kıllar mü'minin nurudur."

Fe-innehû nûru'l-müslimi. "Çünkü bu beyaz kıllar mü'minin nurudur."

Allah'ın nuru saçına, sakalına, bıyığına, vücuduna inmiş. Nur, beyazlık.

Allah'ın nuru saçına, sakalına, bıyığına, vücuduna inmiş. Nur, beyazlık.

"Hiçbir müslüman yoktur ki İslâm'da saçları, sakalları, tüyleri, kılları ağarsın da "Hiçbir müslüman yoktur ki İslâm'da saçları, sakalları, tüyleri, kılları ağarsın da Allah ona her birisine mukabil olarak bir iyilik sevabı, bir hasene vermesin."

Allah ona her birisine mukabil olarak bir iyilik sevabı, bir hasene vermesin."

Ve refaahû bihâ dereceten. "Her kıl için bir derece daha yükseğe terfi; derecesini yükseltir."

Ve refaahû bihâ dereceten. "Her kıl için bir derece daha yükseğe terfi; derecesini yükseltir."

Bir iyilik verir, bir. İkincisi, bir derece yükseltir.

Üçüncüsü; hatta anhu bihâ hatîeten.
Bir iyilik verir, bir. İkincisi, bir derece yükseltir.

Üçüncüsü; hatta anhu bihâ hatîeten.
"O kıla mukabil bir günahını da siler."

"O kıla mukabil bir günahını da siler."

Bir sevap veriyor, bir derece yükseltiyor, bir de günah siliyor. Bir kılda üçlü bir kâr var. Bir sevap veriyor, bir derece yükseltiyor, bir de günah siliyor. Bir kılda üçlü bir kâr var. Onun için insanın beyaz kıllarına sevinmesi lazım.

İnsanlar beyaz kılları neden kopartırlar?

Onun için insanın beyaz kıllarına sevinmesi lazım.

İnsanlar beyaz kılları neden kopartırlar?

İhtiyarlıktan korktukları için. "Bize genç demeyecekler, ihtiyar diyecekler.İhtiyarlıktan korktukları için. "Bize genç demeyecekler, ihtiyar diyecekler. Yandık, eyvah!" diye korktukları için kopartırlar.

Lüzum yoktur.
Yandık, eyvah!" diye korktukları için kopartırlar.

Lüzum yoktur.
Yani o beyazlık müslümanın nurudur; koparmaya gerek yoktur.

Yani o beyazlık müslümanın nurudur; koparmaya gerek yoktur.

Lâ tünzilûhünne el-ğurafe ve lâ tuallimûhünne'l-kitâbete Lâ tünzilûhünne el-ğurafe ve lâ tuallimûhünne'l-kitâbete ya'ni'n-nisâe ve allimûhünne'l-ma'zele ve surete'n-nûri.

ya'ni'n-nisâe ve allimûhünne'l-ma'zele ve surete'n-nûri.

Hz. Âişe validemizden mevkuf olarak Tayâlisî ve Müstedrek rivayet etmiş.Hz. Âişe validemizden mevkuf olarak Tayâlisî ve Müstedrek rivayet etmiş. Başka kaynaklarda da var. Peygamber Efendimiz tavsiye buyurmuş, demiş ki;

Başka kaynaklarda da var. Peygamber Efendimiz tavsiye buyurmuş, demiş ki;

"Kadınları göze çarpan mevkilere oturtmayın."

"Kadınları göze çarpan mevkilere oturtmayın."

Yani böyle mükellef köşk, göz alıcı mevkii, güzel yerlere oturtmayın.

Neden?

Yani böyle mükellef köşk, göz alıcı mevkii, güzel yerlere oturtmayın.

Neden?

Başkası bakar, görür, şey yapar.

"Onlara yazıyı öğretmeyin.
Başkası bakar, görür, şey yapar.

"Onlara yazıyı öğretmeyin.
Onlara yün ip eğirmeyi öğretin ve sûre-i Nur'u öğretin."

Onlara yün ip eğirmeyi öğretin ve sûre-i Nur'u öğretin."

Çünkü Nur sûresinde Çünkü Nur sûresinde kadınların nasıl yapması gerektiğini bildiren örtünmeye, tesettüre, iffete dair emirler vardır.

kadınların nasıl yapması gerektiğini bildiren örtünmeye, tesettüre, iffete dair emirler vardır.

Bir hikâyeyle bunu [anlatayım.]

Bir hikâyeyle bunu [anlatayım.]

Bizim Ankara'da kışları çok soğuk olur.Bizim Ankara'da kışları çok soğuk olur. Millet sabahleyin duraklara dizilir, titreye titreye bir vasıtaya binerler.Millet sabahleyin duraklara dizilir, titreye titreye bir vasıtaya binerler. Otobüslerle şehrin merkezine giderler, iş yerlerine dağılırlar.Otobüslerle şehrin merkezine giderler, iş yerlerine dağılırlar. Talebeler okullarına giderler. Sabahleyin binmişler kalabalık otobüsün içinde,Talebeler okullarına giderler. Sabahleyin binmişler kalabalık otobüsün içinde, ben de varım, en öndeyim. Otobüste şoförle gidiyoruz. Şehrin Yıldırım Beyazıt Meydanı var.ben de varım, en öndeyim. Otobüste şoförle gidiyoruz. Şehrin Yıldırım Beyazıt Meydanı var. Oraya geldik, şöyle döndük. Uzun, kıvrım kıvrım bir kuyruk; kadın kuyruğu.Oraya geldik, şöyle döndük. Uzun, kıvrım kıvrım bir kuyruk; kadın kuyruğu. Hava nasıl soğuk; sabahın erken saati, çatır çatır her taraf, ellerimiz donuyor, burnumuz kıpkırmızı.Hava nasıl soğuk; sabahın erken saati, çatır çatır her taraf, ellerimiz donuyor, burnumuz kıpkırmızı. Kadınlar yanlarında, kucaklarında çocuklar, kuyruk olmuş.Kadınlar yanlarında, kucaklarında çocuklar, kuyruk olmuş. Merhamete geldi yolculardan bir tanesi, dedi ki;

Merhamete geldi yolculardan bir tanesi, dedi ki;

"Vah yazık, bunlar sabahın kör vaktinde, soğukta ne kuyruğunda böyle bekliyorlar, zavallılar..."

"Vah yazık, bunlar sabahın kör vaktinde, soğukta ne kuyruğunda böyle bekliyorlar, zavallılar..."

Tahmin edin bakalım içinizden.

Tahmin edin bakalım içinizden.

Bir kere daha söyledim ama burada yeri gelmişken söylüyorum. Bir kere daha söyledim ama burada yeri gelmişken söylüyorum. Tabii ben de bilmiyordum ne beklediklerini...Tabii ben de bilmiyordum ne beklediklerini... Şoför sözü aldı eline; bir taraftan arabayı kullanıyor, bir taraftan da diyor ki;

Şoför sözü aldı eline; bir taraftan arabayı kullanıyor, bir taraftan da diyor ki;

"Ağabey, kadınlara çamaşır makinesini alırsın, "Ağabey, kadınlara çamaşır makinesini alırsın, çamaşırı kadınlar yıkayacak yerde çamaşır makinesi yıkar.çamaşırı kadınlar yıkayacak yerde çamaşır makinesi yıkar. Hele şimdi otomatikleri çıktı; at içine çamaşırları, programını çevir, dırrt,Hele şimdi otomatikleri çıktı; at içine çamaşırları, programını çevir, dırrt, ondan sonra tıkır tıkır çalkalıyor, boşaltıyor, bir daha dolduruyor,ondan sonra tıkır tıkır çalkalıyor, boşaltıyor, bir daha dolduruyor, bir daha çalkalıyor, yine boşaltıyor. Ondan sonra vır vır vır dönüyor, kurutuyor.bir daha çalkalıyor, yine boşaltıyor. Ondan sonra vır vır vır dönüyor, kurutuyor. Ondan sonra da duruyor. Tamam.Ondan sonra da duruyor. Tamam. Ben bu kadar verdiğim bu çamaşırların hepsini yıkadım diye kapağını açıp asmak kalıyor.Ben bu kadar verdiğim bu çamaşırların hepsini yıkadım diye kapağını açıp asmak kalıyor. Ütülemesini yapmıyor daha. Bir o tarafı eksik kalmış. Her şey güzel.Ütülemesini yapmıyor daha. Bir o tarafı eksik kalmış. Her şey güzel. Kadınların çamaşırları kolay yıkanıyor.Kadınların çamaşırları kolay yıkanıyor. Düdüklü tencerede 15 dakikada, 20 dakikada, yarım saatte yemek pişiyor.Düdüklü tencerede 15 dakikada, 20 dakikada, yarım saatte yemek pişiyor. Eskiden bir fasulye, bilirim ben, akşama kadar tencerede kaynardı.Eskiden bir fasulye, bilirim ben, akşama kadar tencerede kaynardı. Bir nohut, bir gün önceden suya koyacaksın, kabaracak, ondan sonra pişireceksin,Bir nohut, bir gün önceden suya koyacaksın, kabaracak, ondan sonra pişireceksin, saatlerce ocakta fongur fongur kaynar, öyle pişerdi.saatlerce ocakta fongur fongur kaynar, öyle pişerdi. Şimdi 15 dakikada, en babayiğit yemek bir saatte pişiyor.Şimdi 15 dakikada, en babayiğit yemek bir saatte pişiyor. Tamam, buzdolabına da -kadınlar şimdi işin kolayını öğrenmişlerTamam, buzdolabına da -kadınlar şimdi işin kolayını öğrenmişler - bir haftalık yemeği yapıyorlar, tencereye koyuyorlar; haftanın altı günü serbest.- bir haftalık yemeği yapıyorlar, tencereye koyuyorlar; haftanın altı günü serbest. Mutfakta başka her çeşit kolaylıklar da var..."

Bunları saydı saydı şoför de, "İşte" diyor,
Mutfakta başka her çeşit kolaylıklar da var..."

Bunları saydı saydı şoför de, "İşte" diyor,
"bu kolaylıkları verirsin kadınlara ağabey, ondan sonra işi kalmadığı için "bu kolaylıkları verirsin kadınlara ağabey, ondan sonra işi kalmadığı için kadınlar sabahın erken saatinde gelirler, kadın matinesine bilet almak içinkadınlar sabahın erken saatinde gelirler, kadın matinesine bilet almak için sinemanın önünde böyle kuyruk olurlar!" diyor.

sinemanın önünde böyle kuyruk olurlar!" diyor.

Sinema kuyruğuymuş meğerse.

Sinemacı da kurnaz, kadınlar matinesi yapmış; aileler geliyor.
Sinema kuyruğuymuş meğerse.

Sinemacı da kurnaz, kadınlar matinesi yapmış; aileler geliyor.
Yani erkekler, kadınlar karman çorman olan yere yine herkes gitmiyor daYani erkekler, kadınlar karman çorman olan yere yine herkes gitmiyor da kadınlar matinesi olunca bilet bulmak için sabahın kör vaktinde kıvrım kıvrım kuyruk olmuşlar.

kadınlar matinesi olunca bilet bulmak için sabahın kör vaktinde kıvrım kıvrım kuyruk olmuşlar.

Yani bu insanoğlunun hâli ortada, huyu ortada. Yani bu insanoğlunun hâli ortada, huyu ortada. Şimdi ben eve bir daktilo makinesi alayım dedim; aldım da.Şimdi ben eve bir daktilo makinesi alayım dedim; aldım da. Bizim çocuklara, kızlara daktiloyu öğreteyim dedim. Bir tanesi dedi ki;

Bizim çocuklara, kızlara daktiloyu öğreteyim dedim. Bir tanesi dedi ki;

"Ağabey, sakın ha öğretme."

Şimdi bak,
"Ağabey, sakın ha öğretme."

Şimdi bak,
Peygamber Efendimiz de burada bu hadisi çok şey yaparlar böyle çeşitli tarzda şey yaparlar.Peygamber Efendimiz de burada bu hadisi çok şey yaparlar böyle çeşitli tarzda şey yaparlar. Ben böyle izah ediyorum; olmuş hadiselerle...

"Ağabey, daktiloyu öğretme çocuğuna."

Ben böyle izah ediyorum; olmuş hadiselerle...

"Ağabey, daktiloyu öğretme çocuğuna."

"Niye?" dedim.

"Sen ölürsün, sonra daktilo biliyorum diye gider kâtibe, sekreter olur." dedi.

"Niye?" dedim.

"Sen ölürsün, sonra daktilo biliyorum diye gider kâtibe, sekreter olur." dedi.

Yani neyi öğretirsen tabii onu yapacak.

Yani neyi öğretirsen tabii onu yapacak.

Ben kadınların erkeklerle çalışmasının zorluğunu çok yerde biliyorum. Ben kadınların erkeklerle çalışmasının zorluğunu çok yerde biliyorum. Üniversiteden biliyorum, başka dairelerden ne kadar sıkıntı çektiklerini biliyorum... Üniversiteden biliyorum, başka dairelerden ne kadar sıkıntı çektiklerini biliyorum... Ne kadar halim selim, terbiyeli hanımlar vardır. Ne kadar halim selim, terbiyeli hanımlar vardır. Öteki erkekler doğru durmaz ki; laf atarlar, mahcup edecek söz söylerler.Öteki erkekler doğru durmaz ki; laf atarlar, mahcup edecek söz söylerler. Hele bir de namuslu, mahcup olacak bir kimse oldu mu inadına laf atar. Yani zor oluyor.

Hele bir de namuslu, mahcup olacak bir kimse oldu mu inadına laf atar. Yani zor oluyor.

Onun için planlarken güzel planlayacaksın. Bu hadîs-i şerîf tabii...Onun için planlarken güzel planlayacaksın. Bu hadîs-i şerîf tabii... Hususi şartlarda Peygamber Efendimiz kendi hanımına okumayı, yazmayı öğrettirmiş,Hususi şartlarda Peygamber Efendimiz kendi hanımına okumayı, yazmayı öğrettirmiş, yani öğretmelerine izin vermiş. Ama genel yönetmek, sevketmek bâbında, demek oluyor ki;yani öğretmelerine izin vermiş. Ama genel yönetmek, sevketmek bâbında, demek oluyor ki; kadınlarınıza ev işlerini öğretin, kadınca sanatları öğretin, o tarzda şey yapsınlar, daha iyi olur.kadınlarınıza ev işlerini öğretin, kadınca sanatları öğretin, o tarzda şey yapsınlar, daha iyi olur. Bir de Allah'ın emirlerini öğretin. "Sûre-i Nur'u öğretin." diyor. Tesettür, örtünme emri,Bir de Allah'ın emirlerini öğretin. "Sûre-i Nur'u öğretin." diyor. Tesettür, örtünme emri, diğer ahkâm-ı ilâhiye var; "Onu öğretin." demiş.diğer ahkâm-ı ilâhiye var; "Onu öğretin." demiş. Yani nereden fayda gelecekse onu öğret, nereden fayda gelmeyecekse onu öğretme.

Yani nereden fayda gelecekse onu öğret, nereden fayda gelmeyecekse onu öğretme.

Ben evden televizyonu attım.

Ben evden televizyonu attım.

"Hocam üniversitede profesörsün, sen de gerici misin yani, ne diye televizyonu attın evden?"

"Hocam üniversitede profesörsün, sen de gerici misin yani, ne diye televizyonu attın evden?"

Vakit alıyor, vakit. Bir şey okuyamıyorsun, bir şey yazamıyorsun. Vakit alıyor, vakit. Bir şey okuyamıyorsun, bir şey yazamıyorsun. Evin içinde oldu mu herkes onu seyrediyor. Gezmeye gitsen, gidemezsin.Evin içinde oldu mu herkes onu seyrediyor. Gezmeye gitsen, gidemezsin. Birisi gelse memnun olmuyor. Tam filmi seyredecekti, "Tüh be, misafir geldi, gelmez olsaydı..."Birisi gelse memnun olmuyor. Tam filmi seyredecekti, "Tüh be, misafir geldi, gelmez olsaydı..." Ama "Misafir gelmez olsaydı." dedin mi insana Allah lanet eder, doğru olmaz.Ama "Misafir gelmez olsaydı." dedin mi insana Allah lanet eder, doğru olmaz. Misafirini sevmeyene Allah lanet eder. Akrabalık kalmıyor, dostluk kalmıyor,Misafirini sevmeyene Allah lanet eder. Akrabalık kalmıyor, dostluk kalmıyor, ziyaret kalmıyor, ilim kalmıyor, çalışma kalmıyor, utanma kalmıyor, arlanma kalmıyor.ziyaret kalmıyor, ilim kalmıyor, çalışma kalmıyor, utanma kalmıyor, arlanma kalmıyor. Çeşit çeşit filimler; anne seyrediyor, baba seyrediyor, çocuk seyrediyor, küçük seyrediyor;Çeşit çeşit filimler; anne seyrediyor, baba seyrediyor, çocuk seyrediyor, küçük seyrediyor; "Baba bu ne?" dese ne olacak? Ayıkla pirincin taşını...

"Baba bu ne?" dese ne olacak? Ayıkla pirincin taşını...

Onun için her şeyi yerine göre hikmetle yapmak, yani düşünüp taşınıp Onun için her şeyi yerine göre hikmetle yapmak, yani düşünüp taşınıp nasıl olması gerekiyorsa öyle yapmaya çalışmak uygun olur.

nasıl olması gerekiyorsa öyle yapmaya çalışmak uygun olur.

Efendimiz'in genel tavsiyesi; müslümanın ilme, irfana yönelmesidir.

Efendimiz'in genel tavsiyesi; müslümanın ilme, irfana yönelmesidir.

Peygamber Efendimiz'in kendi ümmühât-i mü'minîn, zevcât-ı tâhiresi,Peygamber Efendimiz'in kendi ümmühât-i mü'minîn, zevcât-ı tâhiresi, mesela Hz. Âişe validemiz alim kişiydi.

mesela Hz. Âişe validemiz alim kişiydi.

Müslümanların hanımları içinde hep alimler yetişmiştirMüslümanların hanımları içinde hep alimler yetişmiştir ama çocuğunu neye göre yetiştireceğine dikkat et. Aman senden sonra sana bir oyun olmasın.ama çocuğunu neye göre yetiştireceğine dikkat et. Aman senden sonra sana bir oyun olmasın. Başka tarafa kayıp gidip de sonradan;

"Ben hiç böyle istemiyordum ama..."

Başka tarafa kayıp gidip de sonradan;

"Ben hiç böyle istemiyordum ama..."

Ne yapayım, sen hazırladın şartları.

Yani öyle öyle hile yap, öyle çare düşün ki
Ne yapayım, sen hazırladın şartları.

Yani öyle öyle hile yap, öyle çare düşün ki
çocuk Allah yolunda yürüsün. Öyle tedbir al ki çocuk küfre sapmasın. çocuk Allah yolunda yürüsün. Öyle tedbir al ki çocuk küfre sapmasın. Öyle planlar, programlar yap ki çocuk mü'min olarak yetişsin.Öyle planlar, programlar yap ki çocuk mü'min olarak yetişsin. Çareyi düşüneceğiz; çünkü hedef belli. Hedef, Allah'ın rızasını kazanmak.Çareyi düşüneceğiz; çünkü hedef belli. Hedef, Allah'ın rızasını kazanmak. Onu yapmak için her türlü tedbiri almamız gerekiyor.

Onu yapmak için her türlü tedbiri almamız gerekiyor.

Bundan sonraki hadîs-i şerîf:

Bundan sonraki hadîs-i şerîf:

Lâ tenkadi'd-dünyâ hattâ yahrice şeyâtinu mine'l-bahri yuallimûne'n-nâse'l-Kur'ân.

Lâ tenkadi'd-dünyâ hattâ yahrice şeyâtinu mine'l-bahri yuallimûne'n-nâse'l-Kur'ân.

Ebû Hüreyre radıyallahu anh'ten Ebû Nuaym rahmetullahi aleyh tarafından rivayet edilmişEbû Hüreyre radıyallahu anh'ten Ebû Nuaym rahmetullahi aleyh tarafından rivayet edilmiş bir hadîs-i şerîf. Peygamber Efendimiz buyuruyor ki;

bir hadîs-i şerîf. Peygamber Efendimiz buyuruyor ki;

"Dünya sona ermez, denizden şeytanlar çıkıp insanlara Kur'an öğretmedikçe."

"Dünya sona ermez, denizden şeytanlar çıkıp insanlara Kur'an öğretmedikçe."

Yani kıyamet kopmadan evvel böyle hadise olacak; denizden şeytanlar çıkacak,Yani kıyamet kopmadan evvel böyle hadise olacak; denizden şeytanlar çıkacak, insana Kur'an öğretecek.

Hocamız şerhte buyurmuş ki;

insana Kur'an öğretecek.

Hocamız şerhte buyurmuş ki;

Hâzâ ba'de zehâbi İsâ aleyhisselam ve'l-Mehdi ve yecîi'r-riyâhuHâzâ ba'de zehâbi İsâ aleyhisselam ve'l-Mehdi ve yecîi'r-riyâhu ve yemûtu'l-mü'minûne ve yebkâ şirârü'n-nâs.ve yemûtu'l-mü'minûne ve yebkâ şirârü'n-nâs. "Bu hadise İsa aleyhisselam'ın nüzûlünden, Mehdi'nin yaşayışından sonra olacak."Bu hadise İsa aleyhisselam'ın nüzûlünden, Mehdi'nin yaşayışından sonra olacak. Bir rüzgâr çıkacak, mü'minler bu rüzgârdan ölecekler. Geriye insanların şerlileri kalacak.Bir rüzgâr çıkacak, mü'minler bu rüzgârdan ölecekler. Geriye insanların şerlileri kalacak. İşte o zaman bu şeytanlar denizden çıkacak ve insanlara Kur'an öğretecekler."

İşte o zaman bu şeytanlar denizden çıkacak ve insanlara Kur'an öğretecekler."

Bu gösteriyor ki -Şeytan kim, Kur'an öğretmek kim? Bu gösteriyor ki -Şeytan kim, Kur'an öğretmek kim? - âhir zamanda güzel işler, hayırlı işler ehil olmayan insanlara gelecek.- âhir zamanda güzel işler, hayırlı işler ehil olmayan insanlara gelecek. Kur'an'ı öğreten insanın Allah'ın emirlerini tutması, yasaklarından kaçması gerekir;Kur'an'ı öğreten insanın Allah'ın emirlerini tutması, yasaklarından kaçması gerekir; ona göre yaşaması icap eder. Şeytan gibi olacak. Belki tam şeytan.ona göre yaşaması icap eder. Şeytan gibi olacak. Belki tam şeytan. Çünkü şeytanların insan cinsinden olanları da var, cin taifesinden olanları var.

Çünkü şeytanların insan cinsinden olanları da var, cin taifesinden olanları var.

Mine'l-cinneti ve'n-nâs, Nâs sûresinde [geçiyor.]

Mine'l-cinneti ve'n-nâs, Nâs sûresinde [geçiyor.]

Şeyâtîne'l-insi ve'l-cinni yûhî ba'duhum ilâ ba'dın zuhrufe'l-kavli ğurûrâ.

Şeyâtîne'l-insi ve'l-cinni yûhî ba'duhum ilâ ba'dın zuhrufe'l-kavli ğurûrâ.

Yani insanların da, cinlerin de şeytanları olduğunu biliyoruz.

Yani insanların da, cinlerin de şeytanları olduğunu biliyoruz.

Allahu Teâlâ hazretleri dinimizi dinsizlerin eline bıraktırtmasın. Allahu Teâlâ hazretleri dinimizi dinsizlerin eline bıraktırtmasın. Şeytanların eline bıraktırmasın. Dinimizi bize doğru düzgün, hakikati olduğu gibi; Şeytanların eline bıraktırmasın. Dinimizi bize doğru düzgün, hakikati olduğu gibi; haramı haram, helali helal, dobra dobra, erkekçe, merdâne tarzda söyleyenharamı haram, helali helal, dobra dobra, erkekçe, merdâne tarzda söyleyen din alimlerine cemiyetlerimizi sahip eylesin.din alimlerine cemiyetlerimizi sahip eylesin. Mevki, makam, para, pul hırsıyla veya hapis, kırbaç korkusuyla, zalimden çekindiği için,Mevki, makam, para, pul hırsıyla veya hapis, kırbaç korkusuyla, zalimden çekindiği için, falancanın kalbini kıracağım diye hakkı eğip büken insanlardan cümlemizi uzak eylesin.falancanın kalbini kıracağım diye hakkı eğip büken insanlardan cümlemizi uzak eylesin. Memleketimizi uzak eylesin. O gibi kimseler memleketimizde barınamasın.Memleketimizi uzak eylesin. O gibi kimseler memleketimizde barınamasın. "Şu helaldir, bu böyledir. Bu haramdır. Ne yapalım, Allah haram eylemiş." diyebilmeliyiz.

"Şu helaldir, bu böyledir. Bu haramdır. Ne yapalım, Allah haram eylemiş." diyebilmeliyiz.

Biz de mü'minler olarak hepimiz göğsümüzü gere gere "Ben mü'minim. Ben müslümanım.Biz de mü'minler olarak hepimiz göğsümüzü gere gere "Ben mü'minim. Ben müslümanım. Elhamdülillah benim inancım budur, ben bunu tercih ediyorum." diyebilmeliyiz.Elhamdülillah benim inancım budur, ben bunu tercih ediyorum." diyebilmeliyiz. Çünkü biz efendiyiz, aziz kardeşlerim.

Demokrasi ne demek?

Halk idaresi demek.

Çünkü biz efendiyiz, aziz kardeşlerim.

Demokrasi ne demek?

Halk idaresi demek.

O zaman halk, efendi.

E meclistekiler?

Onlar bizim vekillerimiz. Milletvekili, vekil.
O zaman halk, efendi.

E meclistekiler?

Onlar bizim vekillerimiz. Milletvekili, vekil.
Yani asalet bizde, vekâlet onlarda.

O zaman biz kahveyi nasıl içmek istersek söyleriz;

Yani asalet bizde, vekâlet onlarda.

O zaman biz kahveyi nasıl içmek istersek söyleriz;

"Şöyle bir demli çay istiyorum. Şöyle bir bol köpüklü sade kahve istiyorum."

"Şöyle bir demli çay istiyorum. Şöyle bir bol köpüklü sade kahve istiyorum."

Efendi söyler, ne isterse öyle şey yapar. Biz de istediğimizi söylemeliyiz.Efendi söyler, ne isterse öyle şey yapar. Biz de istediğimizi söylemeliyiz. Çünkü devlet mekanizması halka hizmet içindir; zulüm ve cevir için değildir.Çünkü devlet mekanizması halka hizmet içindir; zulüm ve cevir için değildir. Halka hizmet mekanizmalarıdır. O hizmetler yürüsün diyedir. Efendi arzusunu söylesin;Halka hizmet mekanizmalarıdır. O hizmetler yürüsün diyedir. Efendi arzusunu söylesin; çayı demli mi içer, açık mı içer, limonlu mu içer, karanfilli mi içer; kahveyi sade mi içer,çayı demli mi içer, açık mı içer, limonlu mu içer, karanfilli mi içer; kahveyi sade mi içer, bol köpüklü mü içer, nescafe mi içer; lütfen söylesin. Yani kanaatini açıkça söylesin.

bol köpüklü mü içer, nescafe mi içer; lütfen söylesin. Yani kanaatini açıkça söylesin.

"Ben neymişim yahu!" diyor kendiniz içinizden şimdi; "Vay neymişim meğerse..." diyorsunuz.

"Ben neymişim yahu!" diyor kendiniz içinizden şimdi; "Vay neymişim meğerse..." diyorsunuz.

Lâ tenzilu'r-rahmetü alâ kavmin beynehüm kâteu'r-rahimi.

Beşinci hadîs-i şerîfe gelmişiz.
Lâ tenzilu'r-rahmetü alâ kavmin beynehüm kâteu'r-rahimi.

Beşinci hadîs-i şerîfe gelmişiz.
Peygamber Efendimiz buyuruyor ki;

"Bir kavmin üzerine Allah'ın rahmeti inmez."
Peygamber Efendimiz buyuruyor ki;

"Bir kavmin üzerine Allah'ın rahmeti inmez."
Beynehüm kateu'r-rahim. "Aralarında akrabalık bağlarını kesmiş,Beynehüm kateu'r-rahim. "Aralarında akrabalık bağlarını kesmiş, ilgiyi koparmış olanlar bulunan topluluğa Allah'ın rahmeti inmez."

Ne yapacağız?

ilgiyi koparmış olanlar bulunan topluluğa Allah'ın rahmeti inmez."

Ne yapacağız?

Tedbir alacağız; aramızdaki muhabbeti korumaya, kollamaya çok tedbir alacağız. Tedbir alacağız; aramızdaki muhabbeti korumaya, kollamaya çok tedbir alacağız. Aramızda çekişme, niza, ihtilaf, küsüşme, darılma olmamasına çok dikkat edeceğiz.

Aramızda çekişme, niza, ihtilaf, küsüşme, darılma olmamasına çok dikkat edeceğiz.

İnnellâhe yuhibbullezîne yukâtilûne fî sebîlihî saffan ke-ennehüm bünyânun mersûs.

İnnellâhe yuhibbullezîne yukâtilûne fî sebîlihî saffan ke-ennehüm bünyânun mersûs.

Müslümanlar kale duvarı gibi birbirine örgün, sapasağlam örülmüş bir duvar gibi olacaklar.Müslümanlar kale duvarı gibi birbirine örgün, sapasağlam örülmüş bir duvar gibi olacaklar. Kale duvarı gibi olacaklar. Yani gedik, gevşek, dökük, yıkık olmayacak; sapasağlam olacaklar.Kale duvarı gibi olacaklar. Yani gedik, gevşek, dökük, yıkık olmayacak; sapasağlam olacaklar. Aralarında muhabbet-i tâmme olacak. Tam bir muhabbet olacak.

Aralarında muhabbet-i tâmme olacak. Tam bir muhabbet olacak.

Bu muhabbeti ne zedeler?

Gıybet zedeler; bırakacağız. Dedikodu zedeler; bırakacağız.
Bu muhabbeti ne zedeler?

Gıybet zedeler; bırakacağız. Dedikodu zedeler; bırakacağız.
İftira zedeler; bırakacağız. Her hakkını sonuna kadar almaya çalışmak kavgalara sebep olur. İftira zedeler; bırakacağız. Her hakkını sonuna kadar almaya çalışmak kavgalara sebep olur. Haklarının bir kısmını Allah rızası için yumuşak davranıver de ortalık karışmasın.Haklarının bir kısmını Allah rızası için yumuşak davranıver de ortalık karışmasın. Bunlar fedakârlık, cömertlik, kötülüğe karşı iyilikle mukabele etmek ister; tatlı dil, Bunlar fedakârlık, cömertlik, kötülüğe karşı iyilikle mukabele etmek ister; tatlı dil, güler yüz, ziyaretleşmek ister; muhabbeti tamir etmek için gerekli ara çalışmaları yapmak ister.

güler yüz, ziyaretleşmek ister; muhabbeti tamir etmek için gerekli ara çalışmaları yapmak ister.

Öyle olursa o zaman mü'minler birbirlerine küs olmazlar, dargın olmazlar, toplu halde bulunurlar.Öyle olursa o zaman mü'minler birbirlerine küs olmazlar, dargın olmazlar, toplu halde bulunurlar. O zaman Allah'ın rahmeti iner imiş, bu hadîs-i şerîften onu anlıyoruz.O zaman Allah'ın rahmeti iner imiş, bu hadîs-i şerîften onu anlıyoruz. Dargınlık, kavga gürültü olduğu zaman Allah'ın rahmeti inmezmiş, onu anlıyoruz.Dargınlık, kavga gürültü olduğu zaman Allah'ın rahmeti inmezmiş, onu anlıyoruz. Neden rahmet-i ilâhiye mazhar olmadığımızı anlıyoruz yani...

Neden rahmet-i ilâhiye mazhar olmadığımızı anlıyoruz yani...

Dinde önemli olan muhterem kardeşlerim, dinde fakih olmaktır.Dinde önemli olan muhterem kardeşlerim, dinde fakih olmaktır. Yani insanın iki hadis, üç tane âyet bilmesiyle din alimi olması mümkün değildir.Yani insanın iki hadis, üç tane âyet bilmesiyle din alimi olması mümkün değildir. Dinde işin girintisini çıkıntısını derinliğine bilmem lazım. Hakiki ilim odur.

Dinde işin girintisini çıkıntısını derinliğine bilmem lazım. Hakiki ilim odur.

Allah duaları kabul eder. Nereden belli?

Ve kâle rabbukümü'd'ûnî estecibleküm.

Allah duaları kabul eder. Nereden belli?

Ve kâle rabbukümü'd'ûnî estecibleküm.

Kur'ân-ı Kerîm'de Allahu Teâlâ hazretleri buyurdu ki;

Kur'ân-ı Kerîm'de Allahu Teâlâ hazretleri buyurdu ki;

"Ey kullarım, bana dua edin; ben duanıza karşılık veririm, duanızı kabul ederim."Ey kullarım, bana dua edin; ben duanıza karşılık veririm, duanızı kabul ederim. İsticabe ederim, duanıza icabet eylerim." diyor.

Duaları kabul eder.

Bu bir bilgidir.
İsticabe ederim, duanıza icabet eylerim." diyor.

Duaları kabul eder.

Bu bir bilgidir.
Tek bir bilgi. Bu bilginin girintisi çıkıntısı, teferruatı var.Tek bir bilgi. Bu bilginin girintisi çıkıntısı, teferruatı var. Allahu Teâlâ hazretleri bazı kimselerin duasını kabul etmiyor.

Kimin kabul etmiyor?

Allahu Teâlâ hazretleri bazı kimselerin duasını kabul etmiyor.

Kimin kabul etmiyor?

Haram lokma yiyenin duasını kabul etmiyor. Kırk gün namazını kabul etmiyor. Haram lokma yiyenin duasını kabul etmiyor. Kırk gün namazını kabul etmiyor. Sen artık heves edip dur bakalım, Kur'ân-ı Kerîm'de Allahu Teâlâ hazretleriSen artık heves edip dur bakalım, Kur'ân-ı Kerîm'de Allahu Teâlâ hazretleri "Dua edin, duanızı kabul ederim." buyurdu. Hele hele dur bakalım...

Etmez! Haramı bırakacaksın.
"Dua edin, duanızı kabul ederim." buyurdu. Hele hele dur bakalım...

Etmez! Haramı bırakacaksın.
Allah'ın emirlerini tam bileceksin, yarım bilmeyeceksin.

Adama sormuşlar;

Allah'ın emirlerini tam bileceksin, yarım bilmeyeceksin.

Adama sormuşlar;

"Niye namaz kılmıyorsun?"

"Niye namaz kılmıyorsun?"

"Kur'ân-ı Kerîm'de Allah 'Namaz kılma.' yazıyor." demiş.

"Kur'ân-ı Kerîm'de Allah 'Namaz kılma.' yazıyor." demiş.

Hiç öyle yazar mı? Aç bakalım Kur'ân-ı Kerîm'i. Açmış; şöyle eliyle tutuyor âyeti. Hiç öyle yazar mı? Aç bakalım Kur'ân-ı Kerîm'i. Açmış; şöyle eliyle tutuyor âyeti. Hakikaten orada;

Lâ takrabu's-salâte "Namaza yaklaşma." yazıyor.

Hakikaten orada;

Lâ takrabu's-salâte "Namaza yaklaşma." yazıyor.

Çek elini bakalım oradan: La takrabu's-salâte arkasından;

Çek elini bakalım oradan: La takrabu's-salâte arkasından;

Ve entüm sükârâ. "Sarhoş iken namaza yaklaşmayın." yazıyor.

Ve entüm sükârâ. "Sarhoş iken namaza yaklaşmayın." yazıyor.

O tarafını saklarsan, o zaman Bektaşî'nin mantığı olur.

O tarafını saklarsan, o zaman Bektaşî'nin mantığı olur.

"'Namaza yaklaşma' diyor da ondan yaklaşmıyorum."

Yarım bilgi, yarım hoca ne yapar?

"'Namaza yaklaşma' diyor da ondan yaklaşmıyorum."

Yarım bilgi, yarım hoca ne yapar?

Yarım hoca insanı dinden eder. Yarım hoca yarım yamalak bilgi sahibi insan dinden eder.

Yarım hoca insanı dinden eder. Yarım hoca yarım yamalak bilgi sahibi insan dinden eder.

Onun için kimden dininizi öğrendiğinize dikkat edeceksiniz. Birisi bir laf söylemiş, kim?Onun için kimden dininizi öğrendiğinize dikkat edeceksiniz. Birisi bir laf söylemiş, kim? Selahiyet derecesi ne? Profesör. Ne profesörü? Ne okumuş? Selahiyet derecesi ne? Profesör. Ne profesörü? Ne okumuş? Tarihçi mi, coğrafyacı mı, hukukçu mu, iktisatçı mı, din alimi mi, fıkıh alimi mi,Tarihçi mi, coğrafyacı mı, hukukçu mu, iktisatçı mı, din alimi mi, fıkıh alimi mi, tefsir alimi mi, hadis alimi mi? Ne profesörü? Profesör ama ne profesörü?

tefsir alimi mi, hadis alimi mi? Ne profesörü? Profesör ama ne profesörü?

Adam, kendisi tabip, tıp profesörü, geçmiş Adam, kendisi tabip, tıp profesörü, geçmiş Kur'ân-ı Kerîm'in mealini yazmış, kitap olarak neşretmiş.

Kur'ân-ı Kerîm'in mealini yazmış, kitap olarak neşretmiş.

E sen din alimi değilsin, nasıl yazdın bunu?

Karısı Yahudi. "Ben demokrat adamım." diyormuş,
E sen din alimi değilsin, nasıl yazdın bunu?

Karısı Yahudi. "Ben demokrat adamım." diyormuş,
bizim arkadaşlar anlatıyorlar.bizim arkadaşlar anlatıyorlar. "Karım Yahudi olduğu için bizim çocuğu cuma günleri camiye götürüyorum,"Karım Yahudi olduğu için bizim çocuğu cuma günleri camiye götürüyorum, cumartesi günleri havraya götürüyorum." diyormuş. Şaka değil, hakikaten.cumartesi günleri havraya götürüyorum." diyormuş. Şaka değil, hakikaten. İsmini vermiyoruz, ismi zihnimde mahfuz. Kur'ân-ı Kerîm mealini yazmış.

İsmini vermiyoruz, ismi zihnimde mahfuz. Kur'ân-ı Kerîm mealini yazmış.

E hocam, Arapça bilir misin?

"Yo."

Peki bilmediğin kelimeleri nereden çıkarttın?

E hocam, Arapça bilir misin?

"Yo."

Peki bilmediğin kelimeleri nereden çıkarttın?

"Açtım Lugat-ı Nâci'yi oradan baktım." diyor.

"Açtım Lugat-ı Nâci'yi oradan baktım." diyor.

Lugat-ı Nâci ile Kur'ân-ı Kerîm tercüme edilir mi? Olacak iş mi? Lugat-ı Nâci, Osmanlıca lugatı.

Lugat-ı Nâci ile Kur'ân-ı Kerîm tercüme edilir mi? Olacak iş mi? Lugat-ı Nâci, Osmanlıca lugatı.

Onun için dini kimden öğrendiğine bakacaksın.

Onun için dini kimden öğrendiğine bakacaksın.

Neşrettiği bir kitabı İngilizcesinden terceme etmiş; Kur'an meali. Bozuktur.Neşrettiği bir kitabı İngilizcesinden terceme etmiş; Kur'an meali. Bozuktur. Tam böyle zurnanın zırt dediği yerde bir fit koyar, dinden, imandan çıkmana sebep olur.

Tam böyle zurnanın zırt dediği yerde bir fit koyar, dinden, imandan çıkmana sebep olur.

Dini kimden öğrendiğine bakacaksın. Sağlam yerden... Bir kız alırken bakıyorsun, Dini kimden öğrendiğine bakacaksın. Sağlam yerden... Bir kız alırken bakıyorsun, "Sülalesi kimdir?" diye; Allah'ın emrini öğrenirken bakmıyorsun.

"Sülalesi kimdir?" diye; Allah'ın emrini öğrenirken bakmıyorsun.

Olmaz. Yani bir arabayı bile alırken millet eviriyor, çeviriyor, bakıyor;

Olmaz. Yani bir arabayı bile alırken millet eviriyor, çeviriyor, bakıyor;

"İlk sahibi kim? Ondan önceki sahibi kim? Arabanın motor numarası,"İlk sahibi kim? Ondan önceki sahibi kim? Arabanın motor numarası, şasi numarası doğru mu, eğri mi?"

Her şeyi inceliyor. Ama dinî konuda hiç inceleyen yok.

şasi numarası doğru mu, eğri mi?"

Her şeyi inceliyor. Ama dinî konuda hiç inceleyen yok.

"Allah Gafûru'r-Rahîmdir, namaz kılmasam da olur."

Allah'ın Ğafurluğu,
"Allah Gafûru'r-Rahîmdir, namaz kılmasam da olur."

Allah'ın Ğafurluğu,
Rahimliği emirlerini tutan insanlaradır; emirlerine karşı gelenlere değil.

Rahimliği emirlerini tutan insanlaradır; emirlerine karşı gelenlere değil.

Sen namaz kılma; Allah Gafûru'r-Rahîmdir diye kendini oyala.

Olmaz.

Sen namaz kılma; Allah Gafûru'r-Rahîmdir diye kendini oyala.

Olmaz.

Profesör olmuş, giymiş cici bici lacivert elbiseyi; kolalı nefis bir gömlek, Profesör olmuş, giymiş cici bici lacivert elbiseyi; kolalı nefis bir gömlek, şahane bir kravat, pahalı bir kravat, saçları dökülmüş akıldan, dazlak bir kafa, şahane bir kravat, pahalı bir kravat, saçları dökülmüş akıldan, dazlak bir kafa, kızının hocasının karşısına dikilmiş, ilkokulda;

"Sen benim kızıma niye 'Namaz kıl.' dedin?"

kızının hocasının karşısına dikilmiş, ilkokulda;

"Sen benim kızıma niye 'Namaz kıl.' dedin?"

"Din dersinde, Allah'ın emri olduğu için dedim."

"Din dersinde, Allah'ın emri olduğu için dedim."

"E canım, Allah Gafûru'r-Rahîmdir, ben de okudum, ben de din bilgisine sahibim."E canım, Allah Gafûru'r-Rahîmdir, ben de okudum, ben de din bilgisine sahibim. Allah'ın küçük çocukların ibadetine ihtiyacı yoktur."

Allah'ın küçük çocukların ibadetine ihtiyacı yoktur."

Küçük çocukların ibadetine ihtiyacı yok da büyüklerin ibadetine ihtiyacı var mı?Küçük çocukların ibadetine ihtiyacı yok da büyüklerin ibadetine ihtiyacı var mı? Kafaya bak. Sanki bizim ibadetimize ihtiyacı var mı Allahu Teâlâ hazretlerinin?

Kafaya bak. Sanki bizim ibadetimize ihtiyacı var mı Allahu Teâlâ hazretlerinin?

Ona da yok.

Bizim ihtiyacımız var. Bizim Allah'a kulluk etmeye şiddetle ihtiyacımız var!
Ona da yok.

Bizim ihtiyacımız var. Bizim Allah'a kulluk etmeye şiddetle ihtiyacımız var!
Çok şiddetle muhtacız.

Adamın kafasına bak;

"Allah Gafûru'r-Rahîmdir, namaz kılmasın."

Çok şiddetle muhtacız.

Adamın kafasına bak;

"Allah Gafûru'r-Rahîmdir, namaz kılmasın."

E beyim, paşam, beyzadem, paşazadem, Allahu Teâlâ hazretleri Kur'ân-ı Kerîm'de ekîmi's-salâh diyor.E beyim, paşam, beyzadem, paşazadem, Allahu Teâlâ hazretleri Kur'ân-ı Kerîm'de ekîmi's-salâh diyor. Hem de sallu's-salâh da demiyor, "Namaz kılın." da demiyor; "Namazı dosdoğru kılın." diyor.Hem de sallu's-salâh da demiyor, "Namaz kılın." da demiyor; "Namazı dosdoğru kılın." diyor. "Namazı hakkını vererek, okkalı kılın." diyor. Dikkat edin; ekîmi's-salâh diyor;"Namazı hakkını vererek, okkalı kılın." diyor. Dikkat edin; ekîmi's-salâh diyor; "Namazı ikame edin, doğrultun." Yani namazın belini doğrultun, belini büktürtmeyin."Namazı ikame edin, doğrultun." Yani namazın belini doğrultun, belini büktürtmeyin. Yani o mânaya o.

Allah "Namazı kılın." diyor, sen de "Kılma." diyorsun. Şimdi ben ne yapacağım?

Yani o mânaya o.

Allah "Namazı kılın." diyor, sen de "Kılma." diyorsun. Şimdi ben ne yapacağım?

İnsan elbette Allah'ın sözünü dinleyecek. Ama dikilmiş kadının, hocasının karşısına;

İnsan elbette Allah'ın sözünü dinleyecek. Ama dikilmiş kadının, hocasının karşısına;

"Sen benim çocuğuma niye 'Namaz kıl.' dedin?"

O da dememiş ki;

"Sen benim çocuğuma niye 'Namaz kıl.' dedin?"

O da dememiş ki;

"Allah'ın emri. İşte Kur'ân-ı Kerîm'de böyle diyor."

Çocuk parmak kaldırmış, demiş ki;

"Allah'ın emri. İşte Kur'ân-ı Kerîm'de böyle diyor."

Çocuk parmak kaldırmış, demiş ki;

"Allah'ın emri mi hocam?"

"Emri."

"Peki, o halde ben size söz veriyorum;
"Allah'ın emri mi hocam?"

"Emri."

"Peki, o halde ben size söz veriyorum;
bundan sonra namazları kılacağım." demiş.

Çocuğun mantığı muntazam çalışıyor.
bundan sonra namazları kılacağım." demiş.

Çocuğun mantığı muntazam çalışıyor.
Çünkü bozulmamış. Çünkü yanlış tahsille bozulmamış.Çünkü bozulmamış. Çünkü yanlış tahsille bozulmamış. Kafayı git oraya vur, git buraya vur; kafa deforme oldu, yamuldu.Kafayı git oraya vur, git buraya vur; kafa deforme oldu, yamuldu. Ondan sonra kırık ayna gibi, bozuk ayna gibi her şeyi ters görüyor, eğri büğrü görüyor.Ondan sonra kırık ayna gibi, bozuk ayna gibi her şeyi ters görüyor, eğri büğrü görüyor. Çocuğun aklı profesörden daha yerinde. Çünkü çocuk kendisiÇocuğun aklı profesörden daha yerinde. Çünkü çocuk kendisi Allah emretti diye kılıyor; ötekisi "Allah'ın ibadete ihtiyacı yoktur, kılmasın." diyor.

Allah emretti diye kılıyor; ötekisi "Allah'ın ibadete ihtiyacı yoktur, kılmasın." diyor.

"Efendim çocuğum üşür."

Çocuk sabah yataktan erken kalkıp gidiyormuş babasına, annesine;
"Efendim çocuğum üşür."

Çocuk sabah yataktan erken kalkıp gidiyormuş babasına, annesine;
"Anne namaz vakti geldi, kalkın namaza." diyormuş.

"Anne namaz vakti geldi, kalkın namaza." diyormuş.

Fesübhanallah... Ona fesübhanallah demez de kızıyorlarmış.

Fesübhanallah... Ona fesübhanallah demez de kızıyorlarmış.

"E bizim çocuk erken kalkıyor, abdest alıyor; üşüyecek."

Kaloriferli evde otur.
"E bizim çocuk erken kalkıyor, abdest alıyor; üşüyecek."

Kaloriferli evde otur.
Sobayı yak. Sen ondan erken kalk, suyunu ısıt da çocuğa öyle abdest aldır. Yani laf mı?Sobayı yak. Sen ondan erken kalk, suyunu ısıt da çocuğa öyle abdest aldır. Yani laf mı? Neresinden baksan cevap vermek mümkün. Allah akıl fikir versin.

Evet.
Neresinden baksan cevap vermek mümkün. Allah akıl fikir versin.

Evet.
Aramızda muhabbet olması lazım, sevgi olması lazım.Aramızda muhabbet olması lazım, sevgi olması lazım. Muhabbetsizlik olursa Allah'ın rahmeti üzerimize inmiyor.Muhabbetsizlik olursa Allah'ın rahmeti üzerimize inmiyor. Onun için muhabbeti takviye edecek şeylere sarılacağız; muhabbeti bozacak şeylerden kaçınacağız.Onun için muhabbeti takviye edecek şeylere sarılacağız; muhabbeti bozacak şeylerden kaçınacağız. Her çeşit şeyden kaçınacağız. Dedikoduyu, gıybeti, iftirayı keseceğiz;Her çeşit şeyden kaçınacağız. Dedikoduyu, gıybeti, iftirayı keseceğiz; aman arada muhabbetsizlik olmasın diye muhabbeti yüksek tutmaya gayret edeceğiz.

aman arada muhabbetsizlik olmasın diye muhabbeti yüksek tutmaya gayret edeceğiz.

Daha sonraki hadîs-i şerîf:

Daha sonraki hadîs-i şerîf:

Lâ tünkehu'l-mer'etü alâ ammetihâ vele'l-ammetü alâ binti ehîhâ Lâ tünkehu'l-mer'etü alâ ammetihâ vele'l-ammetü alâ binti ehîhâ vele'l-mer'etü alâ hâletihâ vele'l-hâletü alâ binti uhtihâvele'l-mer'etü alâ hâletihâ vele'l-hâletü alâ binti uhtihâ le'l-kübrâ ale's-suğrâ vele's-suğrâ ale'l-kübrâ.

le'l-kübrâ ale's-suğrâ vele's-suğrâ ale'l-kübrâ.

Ebû Dâvud, Nesaî, İbn Hibban, Taberânî, Tirmizî "hasen-sahih hadis" demiş.Ebû Dâvud, Nesaî, İbn Hibban, Taberânî, Tirmizî "hasen-sahih hadis" demiş. Ebû Hüreyre radıyallahu anh'ten.

Ebû Hüreyre radıyallahu anh'ten.

Peygamber Efendimiz evliliğin şekli şemâiliyle ilgili bilgi veriyor. Peygamber Efendimiz evliliğin şekli şemâiliyle ilgili bilgi veriyor. Mâlum Allahu Teâlâ hazretleri Kur'ân-ı Kerîm'de buyurdu ki;

Mâlum Allahu Teâlâ hazretleri Kur'ân-ı Kerîm'de buyurdu ki;

Fenkihû mâ tâbe leküm mine'n-nisâi mesnâ ve sülâse ve rubâ'. Fenkihû mâ tâbe leküm mine'n-nisâi mesnâ ve sülâse ve rubâ'. "Sizin için uygun olan kadınlardan bir tane, iki tane, üç tane, dörde kadar alabilirsiniz." diye"Sizin için uygun olan kadınlardan bir tane, iki tane, üç tane, dörde kadar alabilirsiniz." diye müsaade [verdi], ferman buyurdu.müsaade [verdi], ferman buyurdu. Bu hadîs-i şerîfte de buyuruyor ki Peygamber Efendimiz;

Bu hadîs-i şerîfte de buyuruyor ki Peygamber Efendimiz;

Lâ tünkehu'l-mer'etü alâ ammetihâ. "Kadın, halasının üzerine ikinci hanım olarak alınamaz."

Lâ tünkehu'l-mer'etü alâ ammetihâ. "Kadın, halasının üzerine ikinci hanım olarak alınamaz."

Yani evlenecek adamın ilk karısı, yeni alacağı kızın halası oluyor; alamaz. Yani evlenecek adamın ilk karısı, yeni alacağı kızın halası oluyor; alamaz. Akrabalık o derecede olduğu zaman... Amme, amcanın müennesi demek. Akrabalık o derecede olduğu zaman... Amme, amcanın müennesi demek. Yani erkeğin, babanın erkek kardeşine "amca" diyoruz. Araplar âmm derler.Yani erkeğin, babanın erkek kardeşine "amca" diyoruz. Araplar âmm derler. Erkek kardeş olmaz da kız kardeş olursa âmmeh-ammetün derler, kısa, elifsiz.Erkek kardeş olmaz da kız kardeş olursa âmmeh-ammetün derler, kısa, elifsiz. Bizim dilimizdeki ifadeye göre bu "hala" demektir. Bir kimse halasının üzerine gelin gidemez,Bizim dilimizdeki ifadeye göre bu "hala" demektir. Bir kimse halasının üzerine gelin gidemez, o gelin olarak alınamaz; yasak, olmaz.

o gelin olarak alınamaz; yasak, olmaz.

Vele'l-ammetü alâ binti ehîhâ. "Hala da erkek kardeşinin kızı üzerine bir yere gelin gidemez." Vele'l-ammetü alâ binti ehîhâ. "Hala da erkek kardeşinin kızı üzerine bir yere gelin gidemez." Yani adam ötekisini almışsa bu ikinciyi alamaz, yasak.

Yani adam ötekisini almışsa bu ikinciyi alamaz, yasak.

Ve le'l-mer'etü alâ hâletihâ. "Kişi, kadın teyzesinin üzerine nikâhlanamaz."

Ve le'l-mer'etü alâ hâletihâ. "Kişi, kadın teyzesinin üzerine nikâhlanamaz."

Teyzesiyle bir adamın ikisi karısı olacaklar; bir teyzesi, bir kendisi olmaz. Kız kardeş de olmaz.

Teyzesiyle bir adamın ikisi karısı olacaklar; bir teyzesi, bir kendisi olmaz. Kız kardeş de olmaz.

Ve en tecmaû beyne'l-uhteyn.

İki kız kardeşi bir nikâhta cem etmek olmuyor.

Ve en tecmaû beyne'l-uhteyn.

İki kız kardeşi bir nikâhta cem etmek olmuyor.

Bunlar da olmuyor; yani halası olmuyor, teyzesi olmuyor, halasının kızı olmuyor,Bunlar da olmuyor; yani halası olmuyor, teyzesi olmuyor, halasının kızı olmuyor, teyzesinin amcasının kızı olmuyor, dayısının kızı olmuyor.

teyzesinin amcasının kızı olmuyor, dayısının kızı olmuyor.

Ve le'l-hâletü alâ binti uhtihâ. "Teyze, kız kardeşinin kızı üzerine gelin gelemez."

Ve le'l-hâletü alâ binti uhtihâ. "Teyze, kız kardeşinin kızı üzerine gelin gelemez."

Küçük büyüğün üzerine gelin gelemez; büyük küçük üzerine gelin gelemezKüçük büyüğün üzerine gelin gelemez; büyük küçük üzerine gelin gelemez diye bu hususları zikreylemiş.

Tabii bunu fıkıh bilgisi olarak [söylemiş] olduk.

diye bu hususları zikreylemiş.

Tabii bunu fıkıh bilgisi olarak [söylemiş] olduk.

Yedinci:

Lâ tüvessau'l-mecâlisü illâ li-selâsetin li-zî sînin li-sinnihî
Yedinci:

Lâ tüvessau'l-mecâlisü illâ li-selâsetin li-zî sînin li-sinnihî
ve li-zî ilmin li-ilmihî ve li-zî sultânin li-sultânihî.

ve li-zî ilmin li-ilmihî ve li-zî sultânin li-sultânihî.

Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki;

Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki;

"Meclisler, toplantı yerleri ancak üç kimse için açılabilir. "Meclisler, toplantı yerleri ancak üç kimse için açılabilir. Yani bir toplantıda üç kimseye yer verilmek uygun olur."

Yani bir toplantıda üç kimseye yer verilmek uygun olur."

Bir; li-zî sinnin li-sinnihî "Yaşlı kimseye yaşından ötürü yer gösterilir."

Bir; li-zî sinnin li-sinnihî "Yaşlı kimseye yaşından ötürü yer gösterilir."

"Gel amca, buyur, şu sedirin şu köşesine otur. Buyur, bu koltuğa otur." diye "Gel amca, buyur, şu sedirin şu köşesine otur. Buyur, bu koltuğa otur." diye yaşlıya yaşından dolayı yer gösterilir.

yaşlıya yaşından dolayı yer gösterilir.

Veyahut li-zî ilmin li-ilmihî "İlim erbabı olan bir kimseye ilminden dolayı yer gösterilir."Veyahut li-zî ilmin li-ilmihî "İlim erbabı olan bir kimseye ilminden dolayı yer gösterilir." "Hocam buyur, gel şuraya, kapının arkasında kalma." diye başköşeye çekilir.

"Hocam buyur, gel şuraya, kapının arkasında kalma." diye başköşeye çekilir.

Ve li-zî sultânin li-sultânihî. "Ve idareci olan, yani idari görevi, vazifesi olan, Ve li-zî sultânin li-sultânihî. "Ve idareci olan, yani idari görevi, vazifesi olan, mevki makam sahibi kimse de mevki makamından dolayı üst tarafa buyur edilir."

mevki makam sahibi kimse de mevki makamından dolayı üst tarafa buyur edilir."

Kaymakam, vali, bakan gelmiş, "Efendim olmaz, rica ederim, şöyle buyurun." diye davet yapılır.

Kaymakam, vali, bakan gelmiş, "Efendim olmaz, rica ederim, şöyle buyurun." diye davet yapılır.

Demek ki yaşlıya hürmet İslâm'ın esasıdır.

Demek ki yaşlıya hürmet İslâm'ın esasıdır.

"Büyüklerimize hürmet etmeyen, küçüklerimize sevgi, "Büyüklerimize hürmet etmeyen, küçüklerimize sevgi, şefkat göstermeyen bizden değildir." diyor Peygamber Efendimiz.

şefkat göstermeyen bizden değildir." diyor Peygamber Efendimiz.

Biz büyüklerimize hürmet ederiz. El pençe divan dururuz. Önünden geçmeyiz.Biz büyüklerimize hürmet ederiz. El pençe divan dururuz. Önünden geçmeyiz. Yanında sözümüze dikkat ederiz. Sormadan cevap vermeyiz. Lafa karışmayız.Yanında sözümüze dikkat ederiz. Sormadan cevap vermeyiz. Lafa karışmayız. Kaba saba konuşmayız. Yani İslâm'da büyüklerimize hürmet, bizim edebimizdir.

Kaba saba konuşmayız. Yani İslâm'da büyüklerimize hürmet, bizim edebimizdir.

Avrupa'da, babasının karşısında ayaklarını üst üste atıp masaya dayayıp oturabiliyor.Avrupa'da, babasının karşısında ayaklarını üst üste atıp masaya dayayıp oturabiliyor. Koltuğa oturuyor, masaya da ayaklarını çapraz dayayıp dikebiliyor. Koltuğa oturuyor, masaya da ayaklarını çapraz dayayıp dikebiliyor. Babası orada, geliyor; "Çekiç nerede?" diyor, "Dolabın alt tarafındaydı..." bacak bacak üstünde...

Babası orada, geliyor; "Çekiç nerede?" diyor, "Dolabın alt tarafındaydı..." bacak bacak üstünde...

Bizde baba içeri girdi mi oturduğu yerden ayağa kalkarız. Bizde büyüğe hürmet vardır.Bizde baba içeri girdi mi oturduğu yerden ayağa kalkarız. Bizde büyüğe hürmet vardır. İslâm'ın verdiği edep bu. Ne güzel şey. Küçüklere de sevgi, şefkat vardır bizde.

İslâm'ın verdiği edep bu. Ne güzel şey. Küçüklere de sevgi, şefkat vardır bizde.

İkincisi, ilim erbabına hürmet vardır.

Neden?

İkincisi, ilim erbabına hürmet vardır.

Neden?

Ömrünü harcamış, Allah'ın yolunu öğrenmiş. Biz de ilim erbabına hürmet ederiz. Ömrünü harcamış, Allah'ın yolunu öğrenmiş. Biz de ilim erbabına hürmet ederiz. Çünkü Allah'ın rızası yollarını onlardan öğreniyoruz.Çünkü Allah'ın rızası yollarını onlardan öğreniyoruz. Allah'ın rızasının yollarını, yerlerini "şu günahtır, şu sevaptır" diye onlardan öğreniyoruz.Allah'ın rızasının yollarını, yerlerini "şu günahtır, şu sevaptır" diye onlardan öğreniyoruz. Ona sonsuz hürmetimiz vardır. Çünkü bize Allah'ın yolunu gösteriyor.

Ona sonsuz hürmetimiz vardır. Çünkü bize Allah'ın yolunu gösteriyor.

İslâm'da bir de mevki makam sahibine hürmet vardır.

İslâm'da bir de mevki makam sahibine hürmet vardır.

Hatta Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem kendisine ziyarete gelen Hatta Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem kendisine ziyarete gelen gruplar içinde kabile reislerine ayrı, müstesna, mevkiine uygun hürmet ederdi. gruplar içinde kabile reislerine ayrı, müstesna, mevkiine uygun hürmet ederdi. Yani mevkiine itibar etmek lazım.Yani mevkiine itibar etmek lazım. "İnsanları mevkiine göre muameleyle karşılayın." diye tavsiyesi de var."İnsanları mevkiine göre muameleyle karşılayın." diye tavsiyesi de var. Çünkü o kavminden hürmet görmeye alışmıştır. Sen onun yüzüne bakmazsın,Çünkü o kavminden hürmet görmeye alışmıştır. Sen onun yüzüne bakmazsın, "Hoş geldin, otur orada." dersin; adam darılır, gider. Küser, hiç hazmedemez."Hoş geldin, otur orada." dersin; adam darılır, gider. Küser, hiç hazmedemez. Ona göre muamele etmek lazım. Mevkiine, makamına uygun tarzda hürmet etmek lazım.

Ona göre muamele etmek lazım. Mevkiine, makamına uygun tarzda hürmet etmek lazım.

Ayrıca İslâm'da âmme hizmeti görenlerin hakikaten itibarı vardır.Ayrıca İslâm'da âmme hizmeti görenlerin hakikaten itibarı vardır. Allah rızası için hizmet görüyor; itaat etmek de uygun olur, Allah yolunda.

Allah rızası için hizmet görüyor; itaat etmek de uygun olur, Allah yolunda.

Tabii itaatin ana kâidesi hiçbir zaman hatırdan çıkmayacak;

Tabii itaatin ana kâidesi hiçbir zaman hatırdan çıkmayacak;

Lâ tâate li-mahlûkin fî mâsiyeti'l-hâlık. "Allah'a isyan yolunda kula itaat olmaz."

Lâ tâate li-mahlûkin fî mâsiyeti'l-hâlık. "Allah'a isyan yolunda kula itaat olmaz."

O kaide olmak şartıyla. Ve uli'l-emri minküm. O kaide olmak şartıyla. Ve uli'l-emri minküm. "Sizden olan ulu'l-emr'e itaat." bizim edebimizdendir, âdabımızdandır.

"Sizden olan ulu'l-emr'e itaat." bizim edebimizdendir, âdabımızdandır.

Allahu Teâlâ hazretleri dünya ve âhiretin hayırlarına cümlenizi nâil eylesin. Allahu Teâlâ hazretleri dünya ve âhiretin hayırlarına cümlenizi nâil eylesin. İki cihanda aziz ve bahtiyar olun.

İki cihanda aziz ve bahtiyar olun.

Konuşma Hakkında
Tema 1
Tema 2