Namaz Vakitleri

19 Cemâziye'l-Evvel 1446
21 Kasım 2024
İmsak
06:22
Güneş
07:51
Öğle
12:55
İkindi
15:26
Akşam
17:49
Yatsı
19:13
Detaylı Arama

Müslümanın Derdiyle Dertlenmek

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

15 Şa'bân 1405 / 05.05.1985
İskenderpaşa Camii/ İstanbul

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Kardeşine Taziyede Bulunmak, Kim Aşık Olursa ve İffetini Korursa, Hapşıranın El-hamdü Lillâh Demesi, Gücü Yettiği Zamanda Affetmek, | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Müslümanın Derdiyle Dertlenmek

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

15 Şa'bân 1405 / 05.05.1985
İskenderpaşa Camii/ İstanbul

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Kardeşine Taziyede Bulunmak, Kim Aşık Olursa ve İffetini Korursa, Hapşıranın El-hamdü Lillâh Demesi, Gücü Yettiği Zamanda Affetmek, | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Konuşma Metni

Eûzübillâhimineşşeytânirracîm. Bismillâhirrahmânirrahîm Eûzübillâhimineşşeytânirracîm. Bismillâhirrahmânirrahîm

Elhamdülillâhi rabbli'l-âlemîn. es-Salâtü ve's-selâmu alâ seyidi'l-evvelîne Elhamdülillâhi rabbli'l-âlemîn. es-Salâtü ve's-selâmu alâ seyidi'l-evvelîne ve'l-âhirîn seyyidinâ ve senedinâ ve muhammedin ve âlihî ve sahbibî ve'l-âhirîn seyyidinâ ve senedinâ ve muhammedin ve âlihî ve sahbibî ve mentebiahû bi-ihsânin ilâ yemi'd-dîn. ve mentebiahû bi-ihsânin ilâ yemi'd-dîn.

Men azza ehâhü'l-mü'mine fî musîbetin kesâhullâhu hullaten hadrâe Men azza ehâhü'l-mü'mine fî musîbetin kesâhullâhu hullaten hadrâe yuhberu bihâ yevme'l-kıyâme kıyl Yâ Resûlallah mâ yukberu bihâ kâle yağbitu bihâ. yuhberu bihâ yevme'l-kıyâme kıyl Yâ Resûlallah mâ yukberu bihâ kâle yağbitu bihâ.

Sadaka Resûlullah fî mâ kâl ev kemâ kâl. Aziz ve muhterem kardeşlerim! Sadaka Resûlullah fî mâ kâl ev kemâ kâl.

Aziz ve muhterem kardeşlerim!

Allahu Teâlâ hazretlerinin selamı, rahmeti, bereketi cümlenizin üzerine olsun. Allahu Teâlâ hazretlerinin selamı, rahmeti, bereketi cümlenizin üzerine olsun.

Allahu Teâlâ hazretleri nice mübarek gecelere sıhhatle, devletle, saadetle erişmeyi cümlenize, Allahu Teâlâ hazretleri nice mübarek gecelere sıhhatle, devletle, saadetle erişmeyi cümlenize, cümlemize nasip eylesin. Ramazan'a da âfiyetle eriştirip, mânevî hasadı yapıp cümlemize nasip eylesin. Ramazan'a da âfiyetle eriştirip, mânevî hasadı yapıp Allahu Teâlâ hazretlerinin rızasını kazanmayı nasip eylesin. Allahu Teâlâ hazretlerinin rızasını kazanmayı nasip eylesin.

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem hazretlerinin mübarek hadîs-i şerîflerinden Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem hazretlerinin mübarek hadîs-i şerîflerinden bir muayyen miktarı okumadan önce evvelen ve hâsseten Peygamber Efendimiz'in bir muayyen miktarı okumadan önce evvelen ve hâsseten Peygamber Efendimiz'in ruh-u pâkine hediye olması, hürmetimizi sevgimizi ifade etmesi için, sonra onunruh-u pâkine hediye olması, hürmetimizi sevgimizi ifade etmesi için, sonra onun cümle âl'inin ashâbının, etbâının ruhlarına hediye olsun diye, şu eseri telif eylemiş olancümle âl'inin ashâbının, etbâının ruhlarına hediye olsun diye, şu eseri telif eylemiş olan Gümüşhaneli [Ahmed Ziyâüddin] Hocamız'ın ve içindeki hadislerin bize kadar gelmesine emek Gümüşhaneli [Ahmed Ziyâüddin] Hocamız'ın ve içindeki hadislerin bize kadar gelmesine emek sarf etmiş olan alimlerin, râvilerin ruhlarına hediye olsun diye, kendisinden feyz aldığımızsarf etmiş olan alimlerin, râvilerin ruhlarına hediye olsun diye, kendisinden feyz aldığımız hocalarımızın, üstadımız Muhammed Zahid Kotku hazretlerinin ruhu için, içinde ibadet hocalarımızın, üstadımız Muhammed Zahid Kotku hazretlerinin ruhu için, içinde ibadet ettiğimiz mescidi bina etmiş olan İskender Paşa'nın ve buradan gelmiş geçmiş imamların,ettiğimiz mescidi bina etmiş olan İskender Paşa'nın ve buradan gelmiş geçmiş imamların, hatiplerin, müezzinlerin, cemaatlerinin ruhları için, çevresinde metfun bulunan hatiplerin, müezzinlerin, cemaatlerinin ruhları için, çevresinde metfun bulunan mü'minîn ü mü'minâtın ruhları için, bu beldeleri Allah rızası için cihat ederek fethetmiş olan mü'minîn ü mü'minâtın ruhları için, bu beldeleri Allah rızası için cihat ederek fethetmiş olan Fatih Sultan Muhammed Hân hazretlerinin ve sair fatihlerin, gazilerin, mücahitlerin, Fatih Sultan Muhammed Hân hazretlerinin ve sair fatihlerin, gazilerin, mücahitlerin, şehitlerin ruhları için, uzaktan yakından bu hadisleri dinlemeye gelmiş olan siz kardeşlerimizin şehitlerin ruhları için, uzaktan yakından bu hadisleri dinlemeye gelmiş olan siz kardeşlerimizin de âhirete göçmüş bütün sevdiklerinin, dostlarının, yakınlarının, arkadaşlarının, de âhirete göçmüş bütün sevdiklerinin, dostlarının, yakınlarının, arkadaşlarının, ahbaplarının ruhları için, biz yaşayan müslümanların da Mevlâ'mızın rızasına uygun ömür sürüp,ahbaplarının ruhları için, biz yaşayan müslümanların da Mevlâ'mızın rızasına uygun ömür sürüp, huzuruna sevdiği razı olduğu bir kul olarak varmamıza vesile olsun diye huzuruna sevdiği razı olduğu bir kul olarak varmamıza vesile olsun diye bir Fâtiha üç İhlâs-ı Şerîf hediye edelim, öyle başlayalım. bir Fâtiha üç İhlâs-ı Şerîf hediye edelim, öyle başlayalım.

Enes b. Mâlik radıyallahu anh'ın rivayet ettiğiEnes b. Mâlik radıyallahu anh'ın rivayet ettiği Hatîb-i Bağdâdî'nin ve İbn Asâkir'in kitaplarına kaydettiği üzere Hatîb-i Bağdâdî'nin ve İbn Asâkir'in kitaplarına kaydettiği üzere hadîs-i şerîfte Peygamber Efendimiz buyurmuş ki; hadîs-i şerîfte Peygamber Efendimiz buyurmuş ki;

Râmûz'un 430. sayfasındaki hadisler:Râmûz'un 430. sayfasındaki hadisler: Men azza ehâhü'l-mü'mine fî musîbetin. Men azza ehâhü'l-mü'mine fî musîbetin. "Her kim ki başına gelmiş bir musibetten, felaketten; dertten, elemden, kederden dolayı canı sıkılmış,"Her kim ki başına gelmiş bir musibetten, felaketten; dertten, elemden, kederden dolayı canı sıkılmış, sıkıntıya düşmüş bir müslüman kardeşine taziyette bulunursa, ona gidip taziyette bulunursa…" sıkıntıya düşmüş bir müslüman kardeşine taziyette bulunursa, ona gidip taziyette bulunursa…"

Mesela ölene gideriz, "Allah ona rahmet eylesin, size sabır versin. Mesela ölene gideriz, "Allah ona rahmet eylesin, size sabır versin. Ne yapalım, hayatın hali böyledir…" gibi teselli edici sözler söyleriz; buna taziyet derler. Ne yapalım, hayatın hali böyledir…" gibi teselli edici sözler söyleriz; buna taziyet derler. Ölüm için de olur, bir felaket hâl için de olur. "Kardeşim, duydum ki harmanın yanmış, Ölüm için de olur, bir felaket hâl için de olur.

"Kardeşim, duydum ki harmanın yanmış,
dükkânın yanmış. Allah ecir versin, ne yapalım; hepsi Allah'tan geliyor…dükkânın yanmış. Allah ecir versin, ne yapalım; hepsi Allah'tan geliyor… Duydum ki çocuğun rahatsızlanmış, hastaneye yatmış…" Duydum ki çocuğun rahatsızlanmış, hastaneye yatmış…"

İnsan, buna benzer üzüntülü haller için müslüman kardeşine gidip gönlünü alacak, İnsan, buna benzer üzüntülü haller için müslüman kardeşine gidip gönlünü alacak, teselli edecek, takviye edecek sözler söylemesi lazım. Bu, vazifelerimizden biridir.teselli edecek, takviye edecek sözler söylemesi lazım. Bu, vazifelerimizden biridir. Müslüman müslümanın derdiyle dertlenir, hâliyle hâllenir, ona ilgisi devam eder. Müslüman müslümanın derdiyle dertlenir, hâliyle hâllenir, ona ilgisi devam eder.

Peygamber Efendimiz; "Müslümanların halleriyle hâllenmeyen, dertlenmeyen, Peygamber Efendimiz; "Müslümanların halleriyle hâllenmeyen, dertlenmeyen, ilgilenmeyen kimse bizden değildir!" diyor. "Ben rahatım; karnım tok, işim de iyi, ilgilenmeyen kimse bizden değildir!" diyor.

"Ben rahatım; karnım tok, işim de iyi,
sıhhatim de yerinde; başkası ne olursa olsun!.." Bu, müslümanın düşünce tarzı değildir. sıhhatim de yerinde; başkası ne olursa olsun!.."

Bu, müslümanın düşünce tarzı değildir.
Müslümanın her şeyi yerli yerinde olsa; gül gibi bir evde oturuyor, turp gibi sağlam, Müslümanın her şeyi yerli yerinde olsa; gül gibi bir evde oturuyor, turp gibi sağlam, parası yerinde ama dünya başına zindan kesiliyor. Neden? parası yerinde ama dünya başına zindan kesiliyor.

Neden?

"Bulgaristan'daki kardeşlerim büyük bir zulme uğramışlar bir yardımım da olamıyor…" "Bulgaristan'daki kardeşlerim büyük bir zulme uğramışlar bir yardımım da olamıyor…"

"Her şeyin yerinde; karnın tok, sırtın pek…" "Ama kardeşim dertte, üzüntüde;"Her şeyin yerinde; karnın tok, sırtın pek…"

"Ama kardeşim dertte, üzüntüde;
haksız yere insanlık dışı bir baskı yapılıyor!" haksız yere insanlık dışı bir baskı yapılıyor!"

Müslüman müslümanın derdiyle dertlenecek, ilgilenecek. İlgilensek düşmanlar böyle yapamaz!Müslüman müslümanın derdiyle dertlenecek, ilgilenecek. İlgilensek düşmanlar böyle yapamaz! Düşmanlar bizim birbirimizle iyi geçinmememizden cesaret alıyor. Düşmanlar bizim birbirimizle iyi geçinmememizden cesaret alıyor.

"Hadi sen de Bulgaristan'a saldır!" "Bana kalsa ben saldırırım, ama "Hadi sen de Bulgaristan'a saldır!"

"Bana kalsa ben saldırırım, ama
işin başında olan insanlar ölçüyor, biçiyor, hesaplıyor." Ne diyor? işin başında olan insanlar ölçüyor, biçiyor, hesaplıyor."

Ne diyor?

"Bulgaristan Varşova Paktı'na dâhil, arkasında Rusya var, şu kadar tümeni var…" diyor. "Bulgaristan Varşova Paktı'na dâhil, arkasında Rusya var, şu kadar tümeni var…" diyor.

"Ben onu düşünmem, ya Allah, ben kendim saldırırım!" "Ben onu düşünmem, ya Allah, ben kendim saldırırım!"

Ama hesap yapacak insan da hesap yapmak zorunda. Eğer müslümanın kafası kızdığı zamanAma hesap yapacak insan da hesap yapmak zorunda. Eğer müslümanın kafası kızdığı zaman ne yapacağı belli olmaz, diye herkes bilse nemelazım der; tetikte durur,ne yapacağı belli olmaz, diye herkes bilse nemelazım der; tetikte durur, yanına yanaşmamayı tercih eder, kızdırmayacak iş yapmaya gayret eder. yanına yanaşmamayı tercih eder, kızdırmayacak iş yapmaya gayret eder.

Bizim Müslümanlıktaki, kardeşlikteki kusurlarımızdanBizim Müslümanlıktaki, kardeşlikteki kusurlarımızdan nerelerdeki kardeşlerimiz ne zararlara uğruyor! Bir musibet bin tane nasihatten iyidir! nerelerdeki kardeşlerimiz ne zararlara uğruyor! Bir musibet bin tane nasihatten iyidir!

"Bulgaristan'daki kardeşlerimiz sıkıntı çekiyor." diye iki sene önce deseydik hiç kimse bizi dinlemezdi."Bulgaristan'daki kardeşlerimiz sıkıntı çekiyor." diye iki sene önce deseydik hiç kimse bizi dinlemezdi. Söyledik, nitekim o zamandan söyledik; biz o zamandan biliyoruz, daha önceki yıllardan biliyoruz.Söyledik, nitekim o zamandan söyledik; biz o zamandan biliyoruz, daha önceki yıllardan biliyoruz. Ama Türkçe kaldırılmış, aldırmadılar; camiler üç iken iki tanesi yıkılmış, bir tanesi bırakılmış, Ama Türkçe kaldırılmış, aldırmadılar; camiler üç iken iki tanesi yıkılmış, bir tanesi bırakılmış, aldırmadılar. Dinî ilimler öğretecek medreseleri kapatılmış, aldırmadılar. Birike birike böyle oldu.aldırmadılar. Dinî ilimler öğretecek medreseleri kapatılmış, aldırmadılar. Birike birike böyle oldu. Hatta buraya göçen kardeşlerimiz bile o tarafa yardımı unuttu. Öyle olmaz, böyle kardeşlik olmaz! Hatta buraya göçen kardeşlerimiz bile o tarafa yardımı unuttu. Öyle olmaz, böyle kardeşlik olmaz!

"Türkler'in Bulgarlar'la derdi var, Arap kardeşimiz keyif çatsın…" O da olmaz. "Türkler'in Bulgarlar'la derdi var, Arap kardeşimiz keyif çatsın…"

O da olmaz.

"Ben Bulgaristan'la alışverişimi yaparım…" Hayır! "Sen ya oradaki müslümanları serbest bırakırsın "Ben Bulgaristan'la alışverişimi yaparım…"

Hayır!

"Sen ya oradaki müslümanları serbest bırakırsın
ya da ben de müslüman olduğum için ne senin tırınla nakliye yaparım, ne senin malını alırımya da ben de müslüman olduğum için ne senin tırınla nakliye yaparım, ne senin malını alırım ne seni benim ülkemden geçiririm!.." deyiversek adamlar kedi gibi olur. ne seni benim ülkemden geçiririm!.." deyiversek adamlar kedi gibi olur.

Müslümanların muhabbetlerinin birbirlerine kopuk olmasından ne zararlar çıkıyor görüyor musunuz? Müslümanların muhabbetlerinin birbirlerine kopuk olmasından ne zararlar çıkıyor görüyor musunuz? Bize geliyorlar; "Pis Arap!" diyorlar, ona gidiyorlar; "Emperyalist Türk, sömürücü Osmanlı!"Bize geliyorlar; "Pis Arap!" diyorlar, ona gidiyorlar; "Emperyalist Türk, sömürücü Osmanlı!" diyorlar. İki tarafı birbirine hasım, düşman ediyorlar, kızgın ediyorlar sonra tek tekdiyorlar. İki tarafı birbirine hasım, düşman ediyorlar, kızgın ediyorlar sonra tek tek canına okuyorlar da ötekisi de "Oh olsun! Osmanlı değil mi, yapsın!" diyor. canına okuyorlar da ötekisi de "Oh olsun! Osmanlı değil mi, yapsın!" diyor.

Osmanlı yapmamış ki! Sen Osmanlı'nın tarihini okusan Osmanlı'ya hayran kalırsın. Osmanlı yapmamış ki! Sen Osmanlı'nın tarihini okusan Osmanlı'ya hayran kalırsın.

Ama ne ecdadımızı müdafaa edebilmişiz, ne kardeşliğimizi muhafaza edebilmişiz Ama ne ecdadımızı müdafaa edebilmişiz, ne kardeşliğimizi muhafaza edebilmişiz ne eski beldelerimizle ilgimizi, irtibatımızı devam ettirebilmişiz! ne eski beldelerimizle ilgimizi, irtibatımızı devam ettirebilmişiz! Git bir çare düşün, tedbir düşün; uğraş, didin. Ne de İslâm'ı yaymayı düşünmüşüz! Git bir çare düşün, tedbir düşün; uğraş, didin.

Ne de İslâm'ı yaymayı düşünmüşüz!

Yedi asır bizim emrimizin altında kaldı. Şu Bulgar'ı müslüman edeyim, diye önceden bir gayret etseydik müslüman ederdik, Yedi asır bizim emrimizin altında kaldı. Şu Bulgar'ı müslüman edeyim, diye önceden bir gayret etseydik müslüman ederdik, benim kanaatime göre olurdu. Gevşek davranmışız, benim kanaatime göre olurdu.

Gevşek davranmışız,
İslâm'ı güzel anlatsaydık, çalışsaydık gönül hoşluğuyla müslüman olurdu; çalışmadık! İslâm'ı güzel anlatsaydık, çalışsaydık gönül hoşluğuyla müslüman olurdu; çalışmadık!

Şimdi gümrük duvarları kalktı. Şimdi gümrük duvarları kalktı. Liberal bir ekonomi: İsteyen istediği malı getirsin… Hemen Mercedes getirmeye koştuk. Liberal bir ekonomi: İsteyen istediği malı getirsin…

Hemen Mercedes getirmeye koştuk.

Bizim memlekete ilk önce Mercedes mi lazım?!.. Biz dört tekerlekli arabayla da gideriz, Bizim memlekete ilk önce Mercedes mi lazım?!..

Biz dört tekerlekli arabayla da gideriz,
diyecektik; memleketimize fabrika, silah lazım. "Hocam silah mı?" diyecektik; memleketimize fabrika, silah lazım.

"Hocam silah mı?"

Silahsız iş olur mu? Erkek silahsız olur mu? Erkek dediğin silahlı olur. Silahsız iş olur mu? Erkek silahsız olur mu?

Erkek dediğin silahlı olur.
Teksas'ta iki tarafına tabanca takıp dolaşıyorlar, ben bizde de öyle olmasını temenni ediyorum.Teksas'ta iki tarafına tabanca takıp dolaşıyorlar, ben bizde de öyle olmasını temenni ediyorum. Hiç olmazsa suç işlememiş, namuslu insanların tepeden tırnağa silahlı gezmesi lazım. Suç işleyene; Hiç olmazsa suç işlememiş, namuslu insanların tepeden tırnağa silahlı gezmesi lazım. Suç işleyene; "Sen cezalısın, sen bunun hakkını veremezsin, sen bu silahın namusuna sahip olamazsın!" demek lazım."Sen cezalısın, sen bunun hakkını veremezsin, sen bu silahın namusuna sahip olamazsın!" demek lazım. Bunlar benim hayallerim de üzüldüğüm için anlatıyorum. Bunlar benim hayallerim de üzüldüğüm için anlatıyorum.

Hem silahın en âlâsını yapacağız. "Yaptırmıyorlar..." Hem silahın en âlâsını yapacağız.

"Yaptırmıyorlar..."

Biliyoruz, hasım bizim memlekette silah fabrikası, tank, uçak fabrikası yapılmasını istemiyor.Biliyoruz, hasım bizim memlekette silah fabrikası, tank, uçak fabrikası yapılmasını istemiyor. Yaptırmasın! Biz hafif piyade silahlarını 45 milyon insana dağıtsak ordumuz olsa 650-750 bindenYaptırmasın! Biz hafif piyade silahlarını 45 milyon insana dağıtsak ordumuz olsa 650-750 binden 45 milyon olsa! 45 milyon silahlı olunca Türk dediği zaman herkes tir tir titrer, 45 milyon olsa! 45 milyon silahlı olunca Türk dediği zaman herkes tir tir titrer, "Bana bir hal oldu, dur, ben bir yere oturayım." der. Biz asker milletiyiz,"Bana bir hal oldu, dur, ben bir yere oturayım." der.

Biz asker milletiyiz,
bizim kadınımız da çarpışır! Namusumuzla, alnımız açık yaşarız! bizim kadınımız da çarpışır! Namusumuzla, alnımız açık yaşarız!

Şimdi kardeşimiz orada, biz burada ibadet ediyoruz. Tat alamıyoruz ki!Şimdi kardeşimiz orada, biz burada ibadet ediyoruz. Tat alamıyoruz ki! Orada onun camisi başına yıkılıyor: "Hadi bakalım dinini değiştir, adını değiştir, Orada onun camisi başına yıkılıyor:

"Hadi bakalım dinini değiştir, adını değiştir,
soyunu değiştir…" Kadınlara ne oluyor, çocuklara ne oluyor bilmiyoruz. soyunu değiştir…"

Kadınlara ne oluyor, çocuklara ne oluyor bilmiyoruz.

Müslüman müslümanın derdiyle ilgilenir, gerisi laftır. Müslüman müslümanın derdiyle ilgilenir, gerisi laftır.

"Hocam ben sakal bıraktım, sakalım göbeğime kadar geliyor." Mâşaallah; mübarek olsun. "Hocam ben sakal bıraktım, sakalım göbeğime kadar geliyor."

Mâşaallah; mübarek olsun.

"Şalvar da giyiyorum…" İyi güzel ama bunlar sırf sana ait bir fayda! "Şalvar da giyiyorum…"

İyi güzel ama bunlar sırf sana ait bir fayda!
Öteki müslümana senin ne faydan var? Sen etrafındaki insanlara fayda sağlıyor musun Öteki müslümana senin ne faydan var? Sen etrafındaki insanlara fayda sağlıyor musun sağlamıyor musun? Mühim olan asıl ölçü bu! Sen evinde namaz kılarsın ama sağlamıyor musun? Mühim olan asıl ölçü bu!

Sen evinde namaz kılarsın ama
-bir düşün bakalım- sen bu vakte kadarki hayatında kime ne fayda sağladın kime ne zarar sağladın? -bir düşün bakalım- sen bu vakte kadarki hayatında kime ne fayda sağladın kime ne zarar sağladın?

Kendine değil tabiki! Nalıncı keserinde oduna küt küt vurduğun zaman hep bir tarafa doğru yontar. Kendine değil tabiki! Nalıncı keserinde oduna küt küt vurduğun zaman hep bir tarafa doğru yontar. Herkesin de nalıncı keseri gibidir, vurduğu zaman herkes kendi tarafına yontar amma Herkesin de nalıncı keseri gibidir, vurduğu zaman herkes kendi tarafına yontar amma başkasına ne yaptın bakalım, ben senin samimiyetini oradan anlayacağım. başkasına ne yaptın bakalım, ben senin samimiyetini oradan anlayacağım.

Kaç tane insanı doğru yola getirmeğe yardım ettin? Kaç tane açı doyurdun, yoksulu büyüttün,Kaç tane insanı doğru yola getirmeğe yardım ettin? Kaç tane açı doyurdun, yoksulu büyüttün, kaç tane yetimi okşadın, sevdin, himaye ettin? Kaç tane dula yardım ettin? kaç tane yetimi okşadın, sevdin, himaye ettin? Kaç tane dula yardım ettin? Kaç tane insanı eğri yoldan doğru yola gelmesine sebep oldun? Kaç tane insanı eğri yoldan doğru yola gelmesine sebep oldun? Kaç tane insanı kendi mesleğinde yetiştirdin?.. Benim Mekke'de arkadaşlarım var; profesör oldu, Kaç tane insanı kendi mesleğinde yetiştirdin?..

Benim Mekke'de arkadaşlarım var; profesör oldu,
emekli oldu, bir asistan bırakmamış. Ben o adamın rütbelerini sökerim, profesörlüğü elinden alırım. emekli oldu, bir asistan bırakmamış. Ben o adamın rütbelerini sökerim, profesörlüğü elinden alırım. Utanmıyor musun, bunca sene yaşamışsın, yerine yetişecek bir asistan yetiştirmemişsin! Utanmıyor musun, bunca sene yaşamışsın, yerine yetişecek bir asistan yetiştirmemişsin! Öyle şey olur mu? Yetiştirilebiliyor, o da çalışsaydı memlekete ilim adamı yetiştirseydi. Öyle şey olur mu?

Yetiştirilebiliyor, o da çalışsaydı memlekete ilim adamı yetiştirseydi.

Demek istediğim hepimiz etrafımıza faydalı olursak hepimizin faydalarıDemek istediğim hepimiz etrafımıza faydalı olursak hepimizin faydaları birbirine omuz omuza tazyik eder. Bakarsın bizim hudutlar faydadan zorlanır, hudutlar patlar;birbirine omuz omuza tazyik eder. Bakarsın bizim hudutlar faydadan zorlanır, hudutlar patlar; fayda başka yerlere taşmaya başlar. Biz birazcık serbestlik görünce fayda başka yerlere taşmaya başlar.

Biz birazcık serbestlik görünce
hadi bakalım Mercedes almaya başladık! Memlekette hürriyet var, demokrasi var… hadi bakalım Mercedes almaya başladık!

Memlekette hürriyet var, demokrasi var…
Havalar ısınmaya başladı. Yazın millet deniz kenarlarında; kışın -27, -30 derece soğuğu gitti,Havalar ısınmaya başladı. Yazın millet deniz kenarlarında; kışın -27, -30 derece soğuğu gitti, bahar geldi. Dallarda çiçekler açtı, o kuru dallar süslendi, bezendi, ziynetlendi. bahar geldi. Dallarda çiçekler açtı, o kuru dallar süslendi, bezendi, ziynetlendi. Allah meyve de verecek; karpuzlar, kavunlar gelsin gitsin, buzdolaplarında soğusun. Allah meyve de verecek; karpuzlar, kavunlar gelsin gitsin, buzdolaplarında soğusun. Ne sefalar, ne zevkler eğlenceler, günahlar ne vurdumduymazlıklar… Ne sefalar, ne zevkler eğlenceler, günahlar ne vurdumduymazlıklar…

İnsan ötekiler öbür tarafta kan ağlarken o zevki sefayı sürebilir mi? İnsan ötekiler öbür tarafta kan ağlarken o zevki sefayı sürebilir mi?

"Hocam hayırlı şey yapalım…" diyor. "Para ver." Vermez. İstediğimiz zaman vermiyor."Hocam hayırlı şey yapalım…" diyor.

"Para ver."

Vermez. İstediğimiz zaman vermiyor.
Ama çocuğunun düğününe, oğlunun sünnetine milyonlar veriyor. Ama çocuğunun düğününe, oğlunun sünnetine milyonlar veriyor. Benim oğlum bir tane, benim oğlumun sünnet düğünü Hilton'da olacak, Divan otelinde olacak, Benim oğlum bir tane, benim oğlumun sünnet düğünü Hilton'da olacak, Divan otelinde olacak, diyor; milyonlar veriyor! Mübarek, onu mütevazı yap o parayı bu tarafta müslümanlarındiyor; milyonlar veriyor!

Mübarek, onu mütevazı yap o parayı bu tarafta müslümanların
hepsine faydası olan bir işe tahsis et. Müslüman bu: hepsine faydası olan bir işe tahsis et. Müslüman bu:

Hayru'n-nâs enfeuhüm li'n-nâs. "İnsanların en hayırlısı insanlara en çok faydası olandır, en hayırlı odur." Hayru'n-nâs enfeuhüm li'n-nâs. "İnsanların en hayırlısı insanlara en çok faydası olandır, en hayırlı odur."

"Şu adam bir milyon insana fayda sağlamış…" Sen yukarıya çık, merdivenin en üstünde sensin. "Şu adam bir milyon insana fayda sağlamış…"

Sen yukarıya çık, merdivenin en üstünde sensin.

"Şu adam 500 bin kişiye fayda sağlamış…" Gel, sen ikincisin. "Şu adam 500 bin kişiye fayda sağlamış…"

Gel, sen ikincisin.

"Şu adam 50 bin kişiye fayda sağlamış…" "Şu adam üç kişiye fayda sağlamış…" "Şu adam 50 bin kişiye fayda sağlamış…"

"Şu adam üç kişiye fayda sağlamış…"

Sen sondan üçüncüsün. "Bu adam muzır, zararlı olmuş…" Sen sondan üçüncüsün.

"Bu adam muzır, zararlı olmuş…"

Hepimiz muzırız bizim işler sıfırın altında, fayda yok. Hepimiz muzırız bizim işler sıfırın altında, fayda yok.

Gıybet, dedikodu ederiz, kavga ederiz, küseriz, kin tutarız, haset ederiz, akrabalık tanımayız,Gıybet, dedikodu ederiz, kavga ederiz, küseriz, kin tutarız, haset ederiz, akrabalık tanımayız, kardeşlik bilmeyiz; Allah'ın yasak ettiği kötü huyların hepsi üzerimizde var, kardeşlik bilmeyiz; Allah'ın yasak ettiği kötü huyların hepsi üzerimizde var, bizden istediği her çeşit güzel huy ortada yok! Ne kapalı çarşıda var ne bedestende var;bizden istediği her çeşit güzel huy ortada yok! Ne kapalı çarşıda var ne bedestende var; Süleymaniye kütüphanesinde kitapların, yazma eserlerin arasında kalmış!Süleymaniye kütüphanesinde kitapların, yazma eserlerin arasında kalmış! Burada da hadis kitaplarının arasında kalmış. Burada da hadis kitaplarının arasında kalmış.

Allah bizi mübarek günler hürmetine hakiki müslüman eylesin. Hakiki bir müslüman nedir? Allah bizi mübarek günler hürmetine hakiki müslüman eylesin.

Hakiki bir müslüman nedir?

Hakiki bir müslüman bakıra değdiği zaman altın yapan iksirdir. Nasıl? Hakiki bir müslüman bakıra değdiği zaman altın yapan iksirdir.

Nasıl?

Hakiki müslüman durduğu yerde taşı altın yapar.Bizim gibilerin de durduğu yerde çok zararları olur.Hakiki müslüman durduğu yerde taşı altın yapar.Bizim gibilerin de durduğu yerde çok zararları olur. Müslümanlığımızı güzel yapalım! İbrahim b. Edhem hazretleri diye eski evliyâullahtan Müslümanlığımızı güzel yapalım!

İbrahim b. Edhem hazretleri diye eski evliyâullahtan
hürlerin hürü bir insan var. Çok hoşuma gidiyor. Hür ne demek? hürlerin hürü bir insan var. Çok hoşuma gidiyor.

Hür ne demek?

İnsan, dünyaya metelik vermediği zaman hür olur. Memursun, maaşın var, İnsan, dünyaya metelik vermediği zaman hür olur. Memursun, maaşın var, filancadan menfaatin var, ona karşı boynun bükük, söyleyemezsin… filancadan menfaatin var, ona karşı boynun bükük, söyleyemezsin… Ama Allah'a kul olup da başkasına [kulluk] yapmadı mı alnı açık olur, o hür! Demişler ki; Ama Allah'a kul olup da başkasına [kulluk] yapmadı mı alnı açık olur, o hür!

Demişler ki;

"Yâ İbrahim! Nice zamandır yağmur yağmıyor, kıtlık var, otlar kurudu, hayvanlarımız ölüyor, "Yâ İbrahim! Nice zamandır yağmur yağmıyor, kıtlık var, otlar kurudu, hayvanlarımız ölüyor, içecek su, yıkanacak su bulamıyoruz. Yağmur duasına çıkacağız, gel de dua edelim." içecek su, yıkanacak su bulamıyoruz. Yağmur duasına çıkacağız, gel de dua edelim."

Dinimizde yağmur duasına çıkmak var, tesiri de var! Dinimizde yağmur duasına çıkmak var, tesiri de var!

Onlara şöyle tepeden bakmış, demiş ki; Onlara şöyle tepeden bakmış, demiş ki;

Ekîmû bi-ubudiyyetiküm fe-innehû a'lemû bi-rububiyyetihî. "Siz kulluğunuzu doğrultmaya bakın, Ekîmû bi-ubudiyyetiküm fe-innehû a'lemû bi-rububiyyetihî. "Siz kulluğunuzu doğrultmaya bakın, o Rabliğini bilir!" Sen iyi bir kul ol; gökten altın yağar, elmas yağar! o Rabliğini bilir!"

Sen iyi bir kul ol; gökten altın yağar, elmas yağar!

"20. yüzyılda yağmur duası yağmurun yağmasına sebep olur mu?" "20. yüzyılda yağmur duası yağmurun yağmasına sebep olur mu?"

Sen hakikaten alim bir adam mısın, akıldan mantıktan anlar mısın? "Anlarım." Sen hakikaten alim bir adam mısın, akıldan mantıktan anlar mısın?

"Anlarım."

Allahu Teâlâ hazretleri her şeye kâdir, kâdir-i mutlak olduğu içinAllahu Teâlâ hazretleri her şeye kâdir, kâdir-i mutlak olduğu için sen O'na iltica edersen O,esbabını toplar, yapar. sen O'na iltica edersen O,esbabını toplar, yapar.

Gideceksin zengin bir adamdan 50 lira para isteyeceksin, bu adam 50 lirayı bana verebilir mi Gideceksin zengin bir adamdan 50 lira para isteyeceksin, bu adam 50 lirayı bana verebilir mi veremez mi diye düşünür müsün? Kaşıyla birisine işaret etse hatırıyla verir.veremez mi diye düşünür müsün?

Kaşıyla birisine işaret etse hatırıyla verir.
50 bin lira da verir 500 bin lira da verir, çünkü zengin! 50 bin lira da verir 500 bin lira da verir, çünkü zengin!

Allahu Teâlâ hazretleri de kâdir, müsebbibi'l esbâb;Allahu Teâlâ hazretleri de kâdir, müsebbibi'l esbâb; şartları, sebepleri bir araya getirir düzer, çatar, tanzim eder, iş olur. Olmuşu da var mı? Çok! şartları, sebepleri bir araya getirir düzer, çatar, tanzim eder, iş olur.

Olmuşu da var mı?

Çok!

Mekke-i Mükerreme'de namaz kılıyoruz, imam efendi yanık yanık Kur'ân-ı Kerîm okuyor.Mekke-i Mükerreme'de namaz kılıyoruz, imam efendi yanık yanık Kur'ân-ı Kerîm okuyor. Arkasında namaz kıldığımız imam için dediler ki; "Bu imam efendi çok iyi bir imamdır. Arkasında namaz kıldığımız imam için dediler ki;

"Bu imam efendi çok iyi bir imamdır.
Geçenlerde uzun bir zaman yağmur yağmadı da yağmur duasına çıktık.Geçenlerde uzun bir zaman yağmur yağmadı da yağmur duasına çıktık. Bu hocaefendi elini kaldırdı, 'Aman yâ Rabbi…' dedi, bir dua etti. Daha dualar kesilmeden Bu hocaefendi elini kaldırdı, 'Aman yâ Rabbi…' dedi, bir dua etti. Daha dualar kesilmeden bulutlar peyda oldu, üstümüze yağmur yağdı." bulutlar peyda oldu, üstümüze yağmur yağdı."

Bizim memlekette de bir yerin müftüsü bizim fakülteden mezundur, Bizim memlekette de bir yerin müftüsü bizim fakülteden mezundur, yaşlı, bizim fakülteye gelmişti, bildiğimiz bir kimse; o kimse kendisi anlattı. Dedi ki; yaşlı, bizim fakülteye gelmişti, bildiğimiz bir kimse; o kimse kendisi anlattı. Dedi ki;

"Yağmur yağmıyor, pamuklar susuz kaldı, toprak çatladı, mahsul mahvolacak, "Yağmur yağmıyor, pamuklar susuz kaldı, toprak çatladı, mahsul mahvolacak, yağmur gelmiyor, bir türlü yağmur yok…" Vaiz arkadaşları demişler ki; yağmur gelmiyor, bir türlü yağmur yok…"

Vaiz arkadaşları demişler ki;

"Hocam, bir yağmur duasına çıkalım." "Olur, çıkalım." demiş. "Hocam, bir yağmur duasına çıkalım."

"Olur, çıkalım." demiş.

Tayin etmişler, filanca gün filanca yerde yağmur duasına toplanacağız. Tayin etmişler, filanca gün filanca yerde yağmur duasına toplanacağız.

O gün her tarafa haber salındığı için O gün her tarafa haber salındığı için oradan buradan mü'min insanlar minibüslerle yağmur duasına iştirake gelmişler.oradan buradan mü'min insanlar minibüslerle yağmur duasına iştirake gelmişler. Vaizin birisi demiş ki; "Hocam örfî idare var, Vaizin birisi demiş ki;

"Hocam örfî idare var,
izin aldın mı da bu kadar halkı buraya topluyorsun?" "Hiç aklıma gelmedi." izin aldın mı da bu kadar halkı buraya topluyorsun?"

"Hiç aklıma gelmedi."

"Şimdi örfî idarede beş kişiden fazlasının bir araya gelmesi yasak, doğru değil; "Şimdi örfî idarede beş kişiden fazlasının bir araya gelmesi yasak, doğru değil; ya başına bir hal gelirse?" Makam arabasına atlamış dosdoğru paşanın, ya başına bir hal gelirse?"

Makam arabasına atlamış dosdoğru paşanın,
örfî idare komutanının yanına gitmiş, demiş ki; "Paşam, ahâli yağmur duasına hazır, örfî idare komutanının yanına gitmiş, demiş ki;

"Paşam, ahâli yağmur duasına hazır,
zât-ı âlînizi bekliyor, hadi buyurun." Kurnazmış, hoşuma gitti, o da bir yöntem. zât-ı âlînizi bekliyor, hadi buyurun."

Kurnazmış, hoşuma gitti, o da bir yöntem.

"Kusura bakmayın, ben izin almayı unuttum da şimdi izin verir misiniz?" dese,"Kusura bakmayın, ben izin almayı unuttum da şimdi izin verir misiniz?" dese, ben olsam ben de kızarım, paşa da kızar. ben olsam ben de kızarım, paşa da kızar.

Ama demiş ki; "Paşam, siz bu yerin en büyüğüsünüz, hadi buyrun…" Ama demiş ki;

"Paşam, siz bu yerin en büyüğüsünüz, hadi buyrun…"

Paşa, müftü efendiye; "Benim randevularım var, gelen giden, gelecek insanlar var;Paşa, müftü efendiye;

"Benim randevularım var, gelen giden, gelecek insanlar var;
sen bana vekâleten o işi idare et." demiş. Gitmişler, kalabalık toplanmış. sen bana vekâleten o işi idare et." demiş.

Gitmişler, kalabalık toplanmış.

"Bir de baktım ki beldenin gazetecileri filan hepsi gelmiş, yağmur duasının fotoğrafını çekecekler,"Bir de baktım ki beldenin gazetecileri filan hepsi gelmiş, yağmur duasının fotoğrafını çekecekler, konuşmaları dinleyecekler…" demiş. "Canım yağmur duasıyla da yağar mıymış, konuşmaları dinleyecekler…" demiş.

"Canım yağmur duasıyla da yağar mıymış,
dua edince ol" diyecekler diye, "Eyvah!" demiş, el açmış: dua edince ol" diyecekler diye, "Eyvah!" demiş, el açmış:

"Yâ Rabbi! Ben senin bir günahkâr kulunum, benim eksiğim, kusurum çok."Yâ Rabbi! Ben senin bir günahkâr kulunum, benim eksiğim, kusurum çok. Benim yüzümün karalığından dolayı duamı kabul etmesen, bu yağmuru vermesen Benim yüzümün karalığından dolayı duamı kabul etmesen, bu yağmuru vermesen bu adamların ağzına malzeme olacak. 'Müslümanlar bu kadar toplandılar da dua ettiler debu adamların ağzına malzeme olacak. 'Müslümanlar bu kadar toplandılar da dua ettiler de Allah gene yağmur vermedi, demek ki duanın aslı esası yokmuş!' diyecek.Allah gene yağmur vermedi, demek ki duanın aslı esası yokmuş!' diyecek. Bu inançsızlara rezil olacağız. Yâ Rabbi bizi mahcup etme!.." demiş. Bu inançsızlara rezil olacağız. Yâ Rabbi bizi mahcup etme!.." demiş.

Şakır şakır yağmur! Hatta vali de bazı gazetecilere; Şakır şakır yağmur! Hatta vali de bazı gazetecilere;

"Kepazeler, dua etti; oluyor! Daha önce dedikodu edip duruyordunuz." demiş, "Kepazeler, dua etti; oluyor! Daha önce dedikodu edip duruyordunuz." demiş, öteki gazetecileri azarlamış. Allah kendisine dayananı, kendisine tevekkül edeni mahrum etmez.öteki gazetecileri azarlamış.

Allah kendisine dayananı, kendisine tevekkül edeni mahrum etmez.
Bu işin kaidesi, sırrı bu! Bu işi anlayan bu işi yürütüyor; havalarda uçuyor, Bu işin kaidesi, sırrı bu! Bu işi anlayan bu işi yürütüyor; havalarda uçuyor, her namazı Mekke'de kılıyor. Anlamayan da hadi bakalım muhakeme yürütsün, uğraşadursun. her namazı Mekke'de kılıyor. Anlamayan da hadi bakalım muhakeme yürütsün, uğraşadursun.

Peygamber Efendimiz; "Kim musibete uğramış bir müslüman kardeşini taziyet ederse, Peygamber Efendimiz;

"Kim musibete uğramış bir müslüman kardeşini taziyet ederse,
Kezahullahu hulleten hadra. "Allah ona bir yeşil hulle giydirir. Kezahullahu hulleten hadra. "Allah ona bir yeşil hulle giydirir. Ziyaret eden, onu teselli eden müslümana Allah mânevî bir yeşil hulle giydirir." Yuhberu bihâ.Ziyaret eden, onu teselli eden müslümana Allah mânevî bir yeşil hulle giydirir." Yuhberu bihâ. "Güzelim cennet hullesini sırtına giyince adam sevincinden uçar, onunla sevince gark olur." "Güzelim cennet hullesini sırtına giyince adam sevincinden uçar, onunla sevince gark olur."

Çok kıymetli bir şey. Yevme'l-kıyâmeti. "Kıyamet gününde sevincinden uçar, bayram eder. Çok kıymetli bir şey.

Yevme'l-kıyâmeti. "Kıyamet gününde sevincinden uçar, bayram eder.
Allah o kardeşini taziyete gitmiş kimseye kıyamet gününde,Allah o kardeşini taziyete gitmiş kimseye kıyamet gününde, giydiği zaman sevinçlere gark olacağı bir yeşil hulle ikram eder." giydiği zaman sevinçlere gark olacağı bir yeşil hulle ikram eder."

Sözünün tamamını anlayamamışlar. Kıyle yâ Resûlallah ve mâ. Sözünün tamamını anlayamamışlar.

Kıyle yâ Resûlallah ve mâ.

Araplar ama yuhberu bihâ ifadesinin mânasını bilememişler. Buyurmuş ki; Araplar ama yuhberu bihâ ifadesinin mânasını bilememişler. Buyurmuş ki;

Kâle yeğbidu bihâ. "Kendisiyle gıpta olunan; sevindirici, insanı memnun eden,Kâle yeğbidu bihâ. "Kendisiyle gıpta olunan; sevindirici, insanı memnun eden, herkesin gıpta ettiği bir elbise!" Burada bir şey daha çıkıyor: herkesin gıpta ettiği bir elbise!"

Burada bir şey daha çıkıyor:

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz insanların en fasih konuşanıydı. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz insanların en fasih konuşanıydı.

Ene efsahu'l-Arabî. Peygamber Efendimiz'in hadisi; "Ben Araplar'ın, Arap kavminin en latif,Ene efsahu'l-Arabî.

Peygamber Efendimiz'in hadisi;

"Ben Araplar'ın, Arap kavminin en latif,
en fasih konuşanıyım." buyurdu. en fasih konuşanıyım." buyurdu.

O bedevîler, etrafındaki şahıslar Peygamber Efendimiz'in sözlerini bazen anlamazlardı, O bedevîler, etrafındaki şahıslar Peygamber Efendimiz'in sözlerini bazen anlamazlardı, sorarlardı. Çünkü Peygamber Efendimiz derin konuşurdu, onların bilmediği lügatleri de bilir,sorarlardı. Çünkü Peygamber Efendimiz derin konuşurdu, onların bilmediği lügatleri de bilir, öyle konuşurdu. Allahu Teâlâ hazretleri Peygamber Efendimiz'e az söz ile çok mâna ifade öyle konuşurdu. Allahu Teâlâ hazretleri Peygamber Efendimiz'e az söz ile çok mâna ifade etmek kabiliyeti ihsan etmiş. etmek kabiliyeti ihsan etmiş. Peygamber Efendimiz azıcık bir sözle, mânaları; çok güzel, tam yerli yerine oturmuş şekilde ifade ederdi. Peygamber Efendimiz azıcık bir sözle, mânaları; çok güzel, tam yerli yerine oturmuş şekilde ifade ederdi.

Bu kelime ne demek, diye onu da sormuşlar: "Gıpta edilen elbise demek." Bu kelime ne demek, diye onu da sormuşlar:

"Gıpta edilen elbise demek."

Demek ki ben bir kardeşimi ziyaret edersem âhirette bana bir rütbe, bir üniforma,Demek ki ben bir kardeşimi ziyaret edersem âhirette bana bir rütbe, bir üniforma, bir makam verilecek; herkes bana gıpta edecek, ben de sevineceğim. bir makam verilecek; herkes bana gıpta edecek, ben de sevineceğim.

Buradan anlaşılan; kardeşlerimizin dertleriyle dertleneceğiz, taziyetlerine gideceğiz, Buradan anlaşılan; kardeşlerimizin dertleriyle dertleneceğiz, taziyetlerine gideceğiz, onları teselli etmeğe çalışacağız. Çok faydası oluyor. Ben hastanelerde bulundum,onları teselli etmeğe çalışacağız.

Çok faydası oluyor. Ben hastanelerde bulundum,
ameliyatlar oldum; birisi gelse diye insanın gözü kapıya bakıyor. ameliyatlar oldum; birisi gelse diye insanın gözü kapıya bakıyor. Hatta ziyaretçim geldi diye insan övünüyor, koltukları kabarıyor. İnsan çocuk gibi oluyor, Hatta ziyaretçim geldi diye insan övünüyor, koltukları kabarıyor. İnsan çocuk gibi oluyor, orada gelmesinden ayrıca memnun oluyor. O hastaya maddî bakımdan da moral veriyor. orada gelmesinden ayrıca memnun oluyor. O hastaya maddî bakımdan da moral veriyor. Hasta sevindi mi, morali yerine geldi mi iyi olmasında en büyük şeylerden birisi; Hasta sevindi mi, morali yerine geldi mi iyi olmasında en büyük şeylerden birisi; ilaçlardan daha çok tesir eder! Sonra hastanın duası makbuldür, hasta da gelene dua edecek. ilaçlardan daha çok tesir eder!

Sonra hastanın duası makbuldür, hasta da gelene dua edecek.
İki taraflı bir fayda oluyor. Bu iş neden yapılmasın? İki taraflı bir fayda oluyor.

Bu iş neden yapılmasın?

Onun için bu hastaneleri ziyaret saatlerinde veyahut kardeşlerinizin başına bir Onun için bu hastaneleri ziyaret saatlerinde veyahut kardeşlerinizin başına bir üzüntülü hâl geldiğinde "Dost kara günde belli olur." dedikleri gibi onları teselliye gideceğiz. üzüntülü hâl geldiğinde "Dost kara günde belli olur." dedikleri gibi onları teselliye gideceğiz.

Peygamber Efendimiz buyurmuş ki; Men aşıka fe-keteme ve affe fe-mâte fe-hüve şehîdün. Peygamber Efendimiz buyurmuş ki;

Men aşıka fe-keteme ve affe fe-mâte fe-hüve şehîdün.

Men aşıka ve keteme ve affe ve sabera ğafarallâhü lehû ve edhalehü'l-cennete. Men aşıka ve keteme ve affe ve sabera ğafarallâhü lehû ve edhalehü'l-cennete.

Men aşıka fe-affe sümme mâte mâten şehîden. Men aşıka fe-affe sümme mâte mâten şehîden.

İlk iki tanesi İbn Abbas radıyallahu anhümâ'dan, üçüncüsü de Hz. Âişe validemizden rivayet edilmiş.İlk iki tanesi İbn Abbas radıyallahu anhümâ'dan, üçüncüsü de Hz. Âişe validemizden rivayet edilmiş. Şaşılacak bir şeyle karşılaşacaksınız! Peygamber Efendimiz buyurmuş ki; Şaşılacak bir şeyle karşılaşacaksınız!

Peygamber Efendimiz buyurmuş ki;

Men aşıka. "Kim âşık olursa…" Tevbe estağfirullah, filan; insan ama gönül ferman dinlemez, Men aşıka. "Kim âşık olursa…"

Tevbe estağfirullah, filan; insan ama gönül ferman dinlemez,
bazen gönül kuşu gider bir yere uçuverir, takılır! bazen gönül kuşu gider bir yere uçuverir, takılır!

Âşık oldu, şimdi ne olacak? Fe-keteme ve affe fe-mâte fe-hüve şehîdün. Âşık oldu, şimdi ne olacak?

Fe-keteme ve affe fe-mâte fe-hüve şehîdün.
Aşkını saklarsa, gizlerse, iffetini korursa, afif olursa ve ölürse o şehittir!" Neden? Aşkını saklarsa, gizlerse, iffetini korursa, afif olursa ve ölürse o şehittir!"

Neden?

Bu aşk denilen şey öyle kuvvetli bir duygudur ki akıllı insanı deli eder, Bu aşk denilen şey öyle kuvvetli bir duygudur ki akıllı insanı deli eder, aklı başında insana olmadık işler yaptırtır. Derler ki Kerem Aslı'sının yüzünü görmek için aklı başında insana olmadık işler yaptırtır.

Derler ki Kerem Aslı'sının yüzünü görmek için
başka çare bulamamış. Aslı'nın bir yakını diş çekermiş. O diş çekerken onu göreyim diye başka çare bulamamış. Aslı'nın bir yakını diş çekermiş. O diş çekerken onu göreyim diye 32 dişini çektirmiş! Kuvvetli bir duygu, muhakkak; sevgi denilen şey çok kuvvetli bir duygudur. 32 dişini çektirmiş!

Kuvvetli bir duygu, muhakkak; sevgi denilen şey çok kuvvetli bir duygudur.

Bu kuvvetli duygu çok insanı günaha çeker. İnsanlar bu duygudan dolayı çok berbat işler yapar, Bu kuvvetli duygu çok insanı günaha çeker. İnsanlar bu duygudan dolayı çok berbat işler yapar, çok günahlara, boyundan büyük günahlara girerler, mahvolurlar. çok günahlara, boyundan büyük günahlara girerler, mahvolurlar.

"Müslüman; namaz kılan, oruç tutan bir müslüman. Yakıştı mı şimdi bu?" Yakışmaz. "Müslüman; namaz kılan, oruç tutan bir müslüman. Yakıştı mı şimdi bu?"

Yakışmaz.

"Ne yapacak?" Çok kuvvetli bir duygunun karşısına çıkıyor; sabredebilirse çok sabırlı demek. "Ne yapacak?"

Çok kuvvetli bir duygunun karşısına çıkıyor; sabredebilirse çok sabırlı demek.

Kuvvetli bir duygunun karşında durmak ne demek? Çok sabretmek demek. Kuvvetli bir duygunun karşında durmak ne demek?

Çok sabretmek demek.
O kadar sabrediyor, harama kuşak çözmüyor, iffetini muhafaza ediyor; ölürse şehit olarak ölür! O kadar sabrediyor, harama kuşak çözmüyor, iffetini muhafaza ediyor; ölürse şehit olarak ölür!

"Hocam bu kadar tazyik olur mu?" Hayır, İslâm tazyik etmemiş, İslâm demiş ki;"Hocam bu kadar tazyik olur mu?"

Hayır, İslâm tazyik etmemiş, İslâm demiş ki;
"Evlenin, çocuklarınızı evlendirin, ben sizin çokluğunuzla iftihar edeceğim!" "Evlenin, çocuklarınızı evlendirin, ben sizin çokluğunuzla iftihar edeceğim!"

Peygamber Efendimiz teşvik etmiş: "Nikâh benim sünnetimdir, benim sünnetime uyun; Peygamber Efendimiz teşvik etmiş: "Nikâh benim sünnetimdir, benim sünnetime uyun; benim sünnetime uymayan benden değildir, bekâr yaşamaya kalkışmayın!" demiş.benim sünnetime uymayan benden değildir, bekâr yaşamaya kalkışmayın!" demiş. Çok hadisler var. Evlinin kıldığı namaz bekârın kıldığı namazdan 82 kat daha sevaplı! Neden? Çok hadisler var.

Evlinin kıldığı namaz bekârın kıldığı namazdan 82 kat daha sevaplı!

Neden?

O kendini namaza iyi verir, ötekisinin aklı başka yere takılır. O bekâr, o evli;O kendini namaza iyi verir, ötekisinin aklı başka yere takılır. O bekâr, o evli; onun namazı bile daha sevaplı oluyor. Sonra bir başka şey var: onun namazı bile daha sevaplı oluyor.

Sonra bir başka şey var:
Bir kimse evlilik çağına gelmiş evladını evlendirmezse, Bir kimse evlilik çağına gelmiş evladını evlendirmezse, o da bir kabahat işlerse vebali babaya aittir!" Hadi 40 yaşında çocuğunu evlendir! o da bir kabahat işlerse vebali babaya aittir!"

Hadi 40 yaşında çocuğunu evlendir!

"Hocam dur, tahsili bitsin." Peki bitsin. "Hocam dur, askerliği bitsin." Peki bitsin. "Hocam dur, tahsili bitsin."

Peki bitsin.

"Hocam dur, askerliği bitsin."

Peki bitsin.

"Hocam dur, ihtisası bitsin, bir de Avrupa'ya gitsin de bir tecrübe kazansın…" "Hocam dur, ihtisası bitsin, bir de Avrupa'ya gitsin de bir tecrübe kazansın…"

Ömrü geçti, bu adamın ömür bitti; ondan sonra o nasıl evlensin; evlenemez,Ömrü geçti, bu adamın ömür bitti; ondan sonra o nasıl evlensin; evlenemez, çoğu kimse böyle oluyor. Bir de kıza 80 tane talip geliyor: çoğu kimse böyle oluyor.

Bir de kıza 80 tane talip geliyor:

"Kızını Allah'ın emriyle Peygamberin kavliyle istiyorum…" "Kızını Allah'ın emriyle Peygamberin kavliyle istiyorum…"

Vermiyor. Bir tane daha geliyor, vermiyor; bir tane daha geliyor, vermiyor … Vermiyor. Bir tane daha geliyor, vermiyor; bir tane daha geliyor, vermiyor …

Gül gibi kız, etme; kız 20 yaşına 30-35 yaşına geliyor; çağı çektikten sonra da; Gül gibi kız, etme; kız 20 yaşına 30-35 yaşına geliyor; çağı çektikten sonra da; "Filanca da olsaydı bari ona verseydik…" diyor ama o da gelmiyor. "Filanca da olsaydı bari ona verseydik…" diyor ama o da gelmiyor.

Onun için bu işte biraz acele etmek lazım; her şeyin bir çağı vardır, o çağı geçirmemek lazım. Onun için bu işte biraz acele etmek lazım; her şeyin bir çağı vardır, o çağı geçirmemek lazım. Dinimiz evliliği teşvik etmiş. Neden? Bize sağlam insan lazım,Dinimiz evliliği teşvik etmiş.

Neden?

Bize sağlam insan lazım,
aklı bir karış havada insan lazım değil! Evlilik aklına takılıyorsa evlensin, bu mesele bitsin! aklı bir karış havada insan lazım değil! Evlilik aklına takılıyorsa evlensin, bu mesele bitsin! Ömür boyunca bunun dırdırını mı çekeceğiz? Divan şiirini açıyorsun, sabahtan akşamaÖmür boyunca bunun dırdırını mı çekeceğiz?

Divan şiirini açıyorsun, sabahtan akşama
kadar gazel oku; başka bir şey yok mu? Bu mesele bitsin. Yapacağımız büyük işler var; kadar gazel oku; başka bir şey yok mu?

Bu mesele bitsin. Yapacağımız büyük işler var;
memleketi kurtaracağız, memleketi düzelteceğiz, fabrika yapacağız, insanlara faydalı olacağız, memleketi kurtaracağız, memleketi düzelteceğiz, fabrika yapacağız, insanlara faydalı olacağız, ilim öğreneceğiz, öğreteceğiz… Aklımız fikrimiz hep evlenmekle mi geçsin? ilim öğreneceğiz, öğreteceğiz…

Aklımız fikrimiz hep evlenmekle mi geçsin?

O meseleyi halledersin biter. Tamam, bir numaralı meselemi hallettim, O meseleyi halledersin biter. Tamam, bir numaralı meselemi hallettim, iki numaralı mesele gelsin… "Hocam zengini bulunmuyor." iki numaralı mesele gelsin…

"Hocam zengini bulunmuyor."

Sen de fakir al, ne olur biraz da sen aldan! Her şeyin en kaymaklı tarafınıSen de fakir al, ne olur biraz da sen aldan! Her şeyin en kaymaklı tarafını tam tepsinin orta yerinden alacaksın, ötekisi yemeyecek; biraz da sen aldan! tam tepsinin orta yerinden alacaksın, ötekisi yemeyecek; biraz da sen aldan!

Dervişlerin hali çok hoşuma gidiyor, hakiki alimlerin hali başka!Dervişlerin hali çok hoşuma gidiyor, hakiki alimlerin hali başka! Ankara'da birisini söylediler, Allah rahmet eylesin, Ankara'da birisini söylediler, Allah rahmet eylesin, çok kıymetli bir alim varmış, ilmiyle alim olduğu için muhitinde de büyük saygı toplamış.çok kıymetli bir alim varmış, ilmiyle alim olduğu için muhitinde de büyük saygı toplamış. Bu alim gidiyor, mahallesindeki bir evin kapısını çalıyor. Açıyorlar: Bu alim gidiyor, mahallesindeki bir evin kapısını çalıyor. Açıyorlar:

"Hocam hoş geldiniz, başköşeye buyrun…" Hocaya çok izzet, itibar etmişler. Bir emriniz mi var, "Hocam hoş geldiniz, başköşeye buyrun…"

Hocaya çok izzet, itibar etmişler. Bir emriniz mi var,
hanemizi şereflendirdiniz efendim. Hüma kuşu yere konmazdı, nasıl geldiniz..." hanemizi şereflendirdiniz efendim. Hüma kuşu yere konmazdı, nasıl geldiniz..."

"Ben Allah'ın emriyle Peygamber'in kavliyle kızınıza talibim." "Ben Allah'ın emriyle Peygamber'in kavliyle kızınıza talibim."

"Hocam nasıl olur? Benim kızım kötürüm, eli tutmaz, ayağı tutmaz, çirkin; sana yanlış "Hocam nasıl olur? Benim kızım kötürüm, eli tutmaz, ayağı tutmaz, çirkin; sana yanlış bilgi vermişler, benim kız sana layık değil. Sen büyük alimsin, kıymetli insansın.bilgi vermişler, benim kız sana layık değil. Sen büyük alimsin, kıymetli insansın. Canım feda canımı iste canımı vereyim ama benim kızım sana layık değil!" Canım feda canımı iste canımı vereyim ama benim kızım sana layık değil!"

"Biliyorum, bildiğim halde ben onu istiyorum!" "Hocam etme, şaka mı ediyorsun?" "Biliyorum, bildiğim halde ben onu istiyorum!"

"Hocam etme, şaka mı ediyorsun?"

"Allah'ın emriyle istiyorum. Demişler ki; "Hoca, gidip bula bula bu kızı mı buldun?" Demiş ki; "Allah'ın emriyle istiyorum. Demişler ki;

"Hoca, gidip bula bula bu kızı mı buldun?" Demiş ki;

"Bu kız sakat olduğu için ehl-i dünya bunu beğenmez, onu kimse almaz, "Bu kız sakat olduğu için ehl-i dünya bunu beğenmez, onu kimse almaz, bu çocukcağız evde kalır; evde kalmasın dünya bir evine girsin oradan da ecir kazanayım." bu çocukcağız evde kalır; evde kalmasın dünya bir evine girsin oradan da ecir kazanayım."

Bu müslümanların işine akıl ermez! Kazanmış; ben oğlunu tanıdım, kendisini tanımadım.Bu müslümanların işine akıl ermez! Kazanmış; ben oğlunu tanıdım, kendisini tanımadım. Oğlu yeryüzünde dolaşan melek gibiydi. Bastığı yerde bir şeyi incitmeyeyim diye yürürdü, Oğlu yeryüzünde dolaşan melek gibiydi. Bastığı yerde bir şeyi incitmeyeyim diye yürürdü, sanki yere basmazdı. Öyle ananın babanın evladı öyle olur! Kim ne düşünüyor? sanki yere basmazdı. Öyle ananın babanın evladı öyle olur!

Kim ne düşünüyor?

Şimdi bize gelirler. Ben de memnun oluyorum. Diyorum ki; "Ben birisini tavsiye ederimŞimdi bize gelirler. Ben de memnun oluyorum. Diyorum ki; "Ben birisini tavsiye ederim ama işinize karışmam. Görürsünüz, beğenirseniz, alırsınız; beğenmezseniz ama işinize karışmam. Görürsünüz, beğenirseniz, alırsınız; beğenmezseniz sonra "Hoca emretti, mecburum." demeyin! Olduktan sonra da "Hoca'nın yüzünden, sonra "Hoca emretti, mecburum." demeyin! Olduktan sonra da "Hoca'nın yüzünden, hoca bizim nara yaktı!.." da demeyin. Birbirinizi görün, beğenirseniz evlenin; hoca bizim nara yaktı!.." da demeyin. Birbirinizi görün, beğenirseniz evlenin; ben ne ondan komisyon alıyorum ne öbür taraftan komisyon alıyorum. ben ne ondan komisyon alıyorum ne öbür taraftan komisyon alıyorum. Bir muhabbete vesile olsun diye böyle diyorum. Bin bir türlü şey: Bir muhabbete vesile olsun diye böyle diyorum.

Bin bir türlü şey:

"Hocam, anam boyunu kısa gördü de babam babasının mesleğini şöyle buldu da..." "Hocam, anam boyunu kısa gördü de babam babasının mesleğini şöyle buldu da..."

Peki, fabrikaya ısmarla, ebadını ver, teknik ressama resmini çizdir, ondan sonra torna Peki, fabrikaya ısmarla, ebadını ver, teknik ressama resmini çizdir, ondan sonra torna tezgâhından çıkarsınlar sana versinler! Men aşıka fe-affe sümme mâte mâte şehîden. tezgâhından çıkarsınlar sana versinler!

Men aşıka fe-affe sümme mâte mâte şehîden.

Hz. Aişe radıyallahu anhâ validemizin rivayeti böyle: "Kim âşık olursa, Hz. Aişe radıyallahu anhâ validemizin rivayeti böyle: "Kim âşık olursa, iffetli olur aşkından ölürse şehit olarak ölür!" iffetli olur aşkından ölürse şehit olarak ölür!"

Tevekkeli değil, ben Fuzûlî'nin şiirlerini okurdum, şehid-i aşk tabiri filan geçerdi.Tevekkeli değil, ben Fuzûlî'nin şiirlerini okurdum, şehid-i aşk tabiri filan geçerdi. Demek ki bu hadisleri biliyormuş da ondan öyle diyormuş. Aşkı saklayınca; harama kuşak çözmez,Demek ki bu hadisleri biliyormuş da ondan öyle diyormuş. Aşkı saklayınca; harama kuşak çözmez, pencere altında beklemez, karanlıklarda buluşmaz, şöyle yapmaz böyle yapmaz; ne olur? pencere altında beklemez, karanlıklarda buluşmaz, şöyle yapmaz böyle yapmaz; ne olur?

Derdini içine atar, ah vah derken ince hastalığa tutulur, kan tükürmeye başlar, ölür. Derdini içine atar, ah vah derken ince hastalığa tutulur, kan tükürmeye başlar, ölür. Olmuş, hep okuyoruz ama Allah yolunda olduğundan Allah ecir veriyor Olmuş, hep okuyoruz ama Allah yolunda olduğundan Allah ecir veriyor

Men aşıka ve keteme ve affe ve sabera gafarallâhu lehû ve edhalehü'l-cenneh. Men aşıka ve keteme ve affe ve sabera gafarallâhu lehû ve edhalehü'l-cenneh. "Kim âşık olur da saklarsa, iffetini muhafaza eder, sabrederse "Kim âşık olur da saklarsa, iffetini muhafaza eder, sabrederse Allah onun günahlarını mağfiret eyler ve onu cennetine sokar!" Allah onun günahlarını mağfiret eyler ve onu cennetine sokar!"

Aşkla ilgili üç tane hadîs-i şerîf geçti. Aşkla ilgili üç tane hadîs-i şerîf geçti. En iyisi -bizim büyüklerimiz demişler ki-En iyisi -bizim büyüklerimiz demişler ki- "Nazar ber kadem olmak gerek!" Ne demek? Gözü pabucunun ucunda olsun, gözü yerde olsun."Nazar ber kadem olmak gerek!"

Ne demek?

Gözü pabucunun ucunda olsun, gözü yerde olsun.
Sağa sola baktın mı bu göz bir yere tûş olur, bir yere takılır. Takılınca da;Sağa sola baktın mı bu göz bir yere tûş olur, bir yere takılır. Takılınca da; Göz gördü gönül sevdi seni ey yüzü mâhım Kurbanın olam var mı benim bunda günahım diyor. Göz gördü gönül sevdi seni ey yüzü mâhım

Kurbanın olam var mı benim bunda günahım

diyor.

Bakmasaydın! Şair aradan çekiliyor; "Göz gördü gönül sevdi, bunda benim bir günahım yok!" Bakmasaydın! Şair aradan çekiliyor; "Göz gördü gönül sevdi, bunda benim bir günahım yok!" diyor ama bakmakla oluyor. Onun için Peygamber Efendimiz'in bir hadîs-i şerîfi vardır, buyurur ki; diyor ama bakmakla oluyor.

Onun için Peygamber Efendimiz'in bir hadîs-i şerîfi vardır, buyurur ki;

"Bakış, nazar, gözle etrafa bakmak sihirli oklardan, şeytanın oklarından bir oktur."Bakış, nazar, gözle etrafa bakmak sihirli oklardan, şeytanın oklarından bir oktur. O bakış bir yere saplanır, o şeytanî şeyler ondan sonra başlar!" O bakış bir yere saplanır, o şeytanî şeyler ondan sonra başlar!"

Onun için müslüman, gözüne sahip olacak! Oruç tutuyor, gözü orada burada! Onun için müslüman, gözüne sahip olacak!

Oruç tutuyor, gözü orada burada!
Zamane kadınlarına da biz "Kapanın!" diyoruz, gazeteler "Açılın! Sakın ha tesettür olmasın... Zamane kadınlarına da biz "Kapanın!" diyoruz, gazeteler "Açılın! Sakın ha tesettür olmasın... " diyor. Biz örtünme olsun, erkeklerin de kızların da işi kolaylansın da namus ayakta kalsın," diyor. Biz örtünme olsun, erkeklerin de kızların da işi kolaylansın da namus ayakta kalsın, aile sağlam olsun diye "Kadınlar kapansın!" diyoruz. Dinimiz öyle dediği için aile sağlam olsun diye "Kadınlar kapansın!" diyoruz. Dinimiz öyle dediği için biz tesettürü müdafaa ediyoruz. Öbür taraf da şeytanı arkasına almış, diyor ki; biz tesettürü müdafaa ediyoruz. Öbür taraf da şeytanı arkasına almış, diyor ki;

İnsanlar hürdür, nasıl isterse öyle yapsın! Bırak istediği gibi gezinsin.İnsanlar hürdür, nasıl isterse öyle yapsın! Bırak istediği gibi gezinsin. Sen yazın gömlekle geziyorsun, o kadına manto giydiriyorsun; yazık değil mi?!.." Sen yazın gömlekle geziyorsun, o kadına manto giydiriyorsun; yazık değil mi?!.."

Böyle şeyler söylüyorlar. Sonra; Böyle şeyler söylüyorlar. Sonra;

"Sana ne! İkisi anlaşmışsa, bir şey olursa sen ne karışıyorsun."Sana ne! İkisi anlaşmışsa, bir şey olursa sen ne karışıyorsun. Birbirleriyle anlaşmış insanın arasındaki şeye kanun ne karışıyor?!.. Birbirleriyle anlaşmış insanın arasındaki şeye kanun ne karışıyor?!..

Bunlar kitaplarda var Allah'ın kafası karmakarışık nice kulları var! Öyle olunca ne olur? Bunlar kitaplarda var Allah'ın kafası karmakarışık nice kulları var!

Öyle olunca ne olur?

Avrupa'da hürriyet var, kadın pespaye; bizim ülkelerimizde kanun, kaide var örf, Avrupa'da hürriyet var, kadın pespaye; bizim ülkelerimizde kanun, kaide var örf, âdet var, tesettür var; bizim kadınlarımız izzet içinde, herkes hürmet eder.âdet var, tesettür var; bizim kadınlarımız izzet içinde, herkes hürmet eder. Orada kadının erkekten hiç farkı yoktur, hiç kimse de hiç aldırmaz, Orada kadının erkekten hiç farkı yoktur, hiç kimse de hiç aldırmaz, haysiyeti yoktur, bir şeyi kalmamış. Lady Montagu, İngiliz elçisinin karısı haysiyeti yoktur, bir şeyi kalmamış.

Lady Montagu, İngiliz elçisinin karısı
onsekizinci asırda Türkiye'ye geliyor, İngiltere'ye mektup yazmış: onsekizinci asırda Türkiye'ye geliyor, İngiltere'ye mektup yazmış:

"Kardeşim, ben burada haremde kadınları hapis sanıyordum. "Kardeşim, ben burada haremde kadınları hapis sanıyordum. Meğerse ne kadar rahatlarmış, ne kadar güzellermiş…" diye anlatıyor. Meğerse ne kadar rahatlarmış, ne kadar güzellermiş…" diye anlatıyor.

Biz tesettürü istiyoruz; Allah öyle istiyor, dinimiz öyle istiyor. Kadın örtünecek. Biz tesettürü istiyoruz; Allah öyle istiyor, dinimiz öyle istiyor. Kadın örtünecek. Kadın örtünürse ben gözüm takılsa bile görmem, kötülük olmaz! Kadın açılırsa göz bir takıldı mı Kadın örtünürse ben gözüm takılsa bile görmem, kötülük olmaz! Kadın açılırsa göz bir takıldı mı balık hiç kendisini balıkçıya tutturmak ister mi, kancayı yedi mi, yuttu mu; balık hiç kendisini balıkçıya tutturmak ister mi, kancayı yedi mi, yuttu mu; sonra istediği kadar çırpınsın, o tarafa geliyor. Onun için en iyisi bakmamak!sonra istediği kadar çırpınsın, o tarafa geliyor.

Onun için en iyisi bakmamak!
Bizim yolumuzda da büyüklerimizin kaidelerinden bir tanesi nedir? Bizim yolumuzda da büyüklerimizin kaidelerinden bir tanesi nedir?

Dervişin gözü ayağının ucunda olacak! Adam oruç tutuyor, etrafa açık saçık şeye bakıyor. Dervişin gözü ayağının ucunda olacak! Adam oruç tutuyor, etrafa açık saçık şeye bakıyor. Geçmiş olsun! Sen oruç tutuyordun değil mi, sevabı nerede? Gitti! Geçmiş olsun! Sen oruç tutuyordun değil mi, sevabı nerede?

Gitti!

Gıybet edersen sevabı gider, gözünle harama bakarsan sevabı gider, Gıybet edersen sevabı gider, gözünle harama bakarsan sevabı gider, kulağınla yasak şeyler dinlersen sevabı gider… İnsanlar dinimizin inceliğini bilmiyor. kulağınla yasak şeyler dinlersen sevabı gider… İnsanlar dinimizin inceliğini bilmiyor. Aman siz bu inceliklere aşina olun, dikkat edin. Aman siz bu inceliklere aşina olun, dikkat edin.

Men atise ev teceşşâ fe-kâle elhamdülillâhi alâ külli hâlin mine'l-hâl Men atise ev teceşşâ fe-kâle elhamdülillâhi alâ külli hâlin mine'l-hâl düfia anhu bihâ seb'ûne dâen ehvenühe'l-cüzâmu. düfia anhu bihâ seb'ûne dâen ehvenühe'l-cüzâmu.

İbnü'n-Neccar'dan, Hatib-i Bağdâdî'den rivayet edilmiş bir hadîs-i şerîf. İbnü'n-Neccar'dan, Hatib-i Bağdâdî'den rivayet edilmiş bir hadîs-i şerîf. Râvisi İbn Ömer radıyallahu anhümâ. Bu hadis hakkında İbnü'l-Cevzî "Mevzudur." diye yazmış. Râvisi İbn Ömer radıyallahu anhümâ.

Bu hadis hakkında İbnü'l-Cevzî "Mevzudur." diye yazmış.
Hocamız [Ahmed Ziyâüddin Gümüşhânevî] rivayetin sonunda bunu da kaydetmiş. Hocamız [Ahmed Ziyâüddin Gümüşhânevî] rivayetin sonunda bunu da kaydetmiş.

Atase; Aksırmak, "hapşu" dediğimiz, hapşırmak. Atase; Aksırmak, "hapşu" dediğimiz, hapşırmak.

"Kim aksırırsa veya geğirirse onun arkasından elhamdülillahi alâ külli hâlin mine'l-hâl."Kim aksırırsa veya geğirirse onun arkasından elhamdülillahi alâ külli hâlin mine'l-hâl. 'Her halden bir hal üzere Allah'a ham olsun, hangi halde olursak olalım Allah'a hamd olsun.' derse 'Her halden bir hal üzere Allah'a ham olsun, hangi halde olursak olalım Allah'a hamd olsun.' derse böyle demesi sebebiyle, bereketiyle ondan yetmiş hastalık def edilir. En aşağısı, böyle demesi sebebiyle, bereketiyle ondan yetmiş hastalık def edilir. En aşağısı, hafifi cüzam hastalığıdır!" İbnü'l-Cevzî buna mevzu, uydurulmuş hadis demiş;hafifi cüzam hastalığıdır!"

İbnü'l-Cevzî buna mevzu, uydurulmuş hadis demiş;
bizim [Ahmed Ziyâeddin] Hocamız da şerhte diyor ki; bizim [Ahmed Ziyâeddin] Hocamız da şerhte diyor ki;

Ve lem yusib ve kad arraftü şevâhidehû ve sebeka izâ atase. "Bu hükmünde isabet etmemiştir.Ve lem yusib ve kad arraftü şevâhidehû ve sebeka izâ atase. "Bu hükmünde isabet etmemiştir. Ben bunun böyle olmadığının delillerini daha önceki hadislerde izâ atase babındaBen bunun böyle olmadığının delillerini daha önceki hadislerde izâ atase babında -bu kitabın başında- geniş olarak anlatmıştım." -bu kitabın başında- geniş olarak anlatmıştım."

Benim kardeşlerim umumiyetle dinimizi bilen kimselerdir, gençlerdir; Benim kardeşlerim umumiyetle dinimizi bilen kimselerdir, gençlerdir; okuyan hadisleri bilen kardeşlerdir. Mâlum her güzel şeyin taklidi olur. okuyan hadisleri bilen kardeşlerdir. Mâlum her güzel şeyin taklidi olur.

Bir firma bir şey imal eder, hemen taklidi çıkar; bir otobüs firması çok tutulur, Bir firma bir şey imal eder, hemen taklidi çıkar; bir otobüs firması çok tutulur, hemen onun arkasından taklidi çıkar. Hemen her şeyin taklidi olur. Elmas kıymetlidir, camdan taklidi çıkar.hemen onun arkasından taklidi çıkar. Hemen her şeyin taklidi olur. Elmas kıymetlidir, camdan taklidi çıkar. Altın kıymetlidir üstü boyama taklidi çıkar. Her şeyin uydurması vardırAltın kıymetlidir üstü boyama taklidi çıkar. Her şeyin uydurması vardır tereyağı kıymetlidir, patates püresi taklidi çıkar. Her güzel şeyin taklidi olduğu gibitereyağı kıymetlidir, patates püresi taklidi çıkar.

Her güzel şeyin taklidi olduğu gibi
Peygamber Efendimiz'in hadislerini de taklit eden cehennemlikler çıkmış. Neden? Peygamber Efendimiz'in hadislerini de taklit eden cehennemlikler çıkmış.

Neden?

İnsanları kandırmak için "Peygamber Efendimiz şöyle dedi…" diyecek. Maksadı dinimizin bozmak!İnsanları kandırmak için "Peygamber Efendimiz şöyle dedi…" diyecek. Maksadı dinimizin bozmak! Hâlbuki Peygamber Efendimiz öyle demedi. Demediği halde "Öyle dedi." diyecek. Hâlbuki Peygamber Efendimiz öyle demedi. Demediği halde "Öyle dedi." diyecek. Bu normal, her güzel şey taklit edilir ve "Meyveli ağaç taşlanır." derler. Bu normal, her güzel şey taklit edilir ve "Meyveli ağaç taşlanır." derler.

Dinimiz kıymetli olduğu için hasımlar çatlıyor ve eski devirden beri çelme takmağa, Dinimiz kıymetli olduğu için hasımlar çatlıyor ve eski devirden beri çelme takmağa, bozmağa çalışıyor. İçine girip bozmağa, dışından vurup yıkmağa çalışıyor, uğraşıyorlar.bozmağa çalışıyor. İçine girip bozmağa, dışından vurup yıkmağa çalışıyor, uğraşıyorlar. Ama ulemâmız kale gibi; hangi rivayetlerin nerden geldiğini tespit etmişler, Ama ulemâmız kale gibi; hangi rivayetlerin nerden geldiğini tespit etmişler, kitaplara yazmışlar, belirtmişler. Şimdi bizim eserini okuduğumuz kitaplara yazmışlar, belirtmişler.

Şimdi bizim eserini okuduğumuz
Hocamız Gümüşhaneli Ahmed Ziyâüddin Efendi rahmetullahi aleyh hazretleri,Hocamız Gümüşhaneli Ahmed Ziyâüddin Efendi rahmetullahi aleyh hazretleri, Allah şefaatine nâil etsin, son zamanların en büyük hadis alimlerindendir.Allah şefaatine nâil etsin, son zamanların en büyük hadis alimlerindendir. Kânûnî'nin Süleymaniye'deki türbesinin kapısının sol tarafındaki parmaklıkta, Kânûnî'nin Süleymaniye'deki türbesinin kapısının sol tarafındaki parmaklıkta, Valide Sultanla beraber orada yatıyor. Bu Gümüşhaneli Ahmed Ziyaeddin Efendi hazretleri Valide Sultanla beraber orada yatıyor. Bu Gümüşhaneli Ahmed Ziyaeddin Efendi hazretleri çok büyük hadis alimi. "Mevzu hadis, uydurma hadis" meselesi diye bir mesele olduğu çok büyük hadis alimi.

"Mevzu hadis, uydurma hadis" meselesi diye bir mesele olduğu
daha İmam-Hatib'in birinci sınıfından bilinir. Bu ilmin "mevzu hadis" diye bir ilk adımı vardır: daha İmam-Hatib'in birinci sınıfından bilinir. Bu ilmin "mevzu hadis" diye bir ilk adımı vardır: "Aman onlardan kendinizi koruyun sağlam hadisleri, sağlam kitapları bilin!" diye ilk nasihat budur. "Aman onlardan kendinizi koruyun sağlam hadisleri, sağlam kitapları bilin!" diye ilk nasihat budur. Onun için herkes bilir, İmam-hatibin orta kısmındaki talebe bilir. Şimdi geliyorlar çatıyorlar. Onun için herkes bilir, İmam-hatibin orta kısmındaki talebe bilir.

Şimdi geliyorlar çatıyorlar.

"Gümüşhaneli Hocaefendi kitabında mevzu hadisleri almış…" "Gümüşhaneli Hocaefendi kitabında mevzu hadisleri almış…"

Almış ama sen onu sakalına, ilmine hürmet etsene!Almış ama sen onu sakalına, ilmine hürmet etsene! Üç sene Mısır'da kalmış Arap alimlerine icazet vermiş. Üç sene Mısır'da kalmış Arap alimlerine icazet vermiş. 114 tane halife yetiştirmiş, her birisi mürşidi kâmil! 114 tane halife yetiştirmiş, her birisi mürşidi kâmil!

"Böyle bir zât ilk adımda bilinecek şeyi bilmez mi?" Bilir. "Böyle bir zât ilk adımda bilinecek şeyi bilmez mi?"

Bilir.

"O zaman bu hadisi kitabına niye aldı?" Bak sen onu bilmiyordun ama şerhte anlaşılıyor."O zaman bu hadisi kitabına niye aldı?"

Bak sen onu bilmiyordun ama şerhte anlaşılıyor.
İbnü'l-Cevzî ona mevzu demiş ama Hocamız da diyor ki; İbnü'l-Cevzî ona mevzu demiş ama Hocamız da diyor ki;

"Ben bunun delillerini, şahitlerini izâ atase babında anlattım, isabet etmemiştir, "Ben bunun delillerini, şahitlerini izâ atase babında anlattım, isabet etmemiştir, o sözü doğru değildir." Onun için doğru olmadığını belirtmek için almış. o sözü doğru değildir."

Onun için doğru olmadığını belirtmek için almış.

"Şimdi bilmem şu konudaki hadisler mevzudur bu konudaki hadisler mevzudur..." "Şimdi bilmem şu konudaki hadisler mevzudur bu konudaki hadisler mevzudur..."

Hani deli bir adamın eline kılıç versen ondan sonra önüne gelene savursa ne yapar? Hani deli bir adamın eline kılıç versen ondan sonra önüne gelene savursa ne yapar?

Sağlamı da keser. Çünkü deli, aklı yerinde değil! Sağlamı da keser.

Çünkü deli, aklı yerinde değil!

Millet kılıcı almış, mevzu hadis diye bir o tarafa sallıyor bir bu tarafa sallıyor;Millet kılıcı almış, mevzu hadis diye bir o tarafa sallıyor bir bu tarafa sallıyor; nerdeyse âyetleri de parçalayacak. Olmaz; işi, her ilmin ehline bırakmak lazım. nerdeyse âyetleri de parçalayacak.

Olmaz; işi, her ilmin ehline bırakmak lazım.

Bir insan Peygamber Efendimiz'in söylemiş olduğu bir hadise iftira ederse, mevzu derse ne olur? Bir insan Peygamber Efendimiz'in söylemiş olduğu bir hadise iftira ederse, mevzu derse ne olur?

O da bir günah olur. Dememiş olduğu bir şeye odur derse o da günah olur. O da bir günah olur. Dememiş olduğu bir şeye odur derse o da günah olur. Alimlerimiz zaten bu hususta gereken titizliği gösterdiği için biz onlara itimat ediyoruz. Alimlerimiz zaten bu hususta gereken titizliği gösterdiği için biz onlara itimat ediyoruz.

Mesele bundan ibarettir. Eğer ben ondan daha çok bilsem Mesele bundan ibarettir.

Eğer ben ondan daha çok bilsem
o zaman kendi fikrimi söylerim ama o mübarekler ihtiyarlamışlar; o zaman kendi fikrimi söylerim ama o mübarekler ihtiyarlamışlar; belleri iki kat oluncaya kadar hadisle ömrünü geçirmiş, ciltlerle eserler ortaya koymuşlar. belleri iki kat oluncaya kadar hadisle ömrünü geçirmiş, ciltlerle eserler ortaya koymuşlar. O benden iyi biliyor, ben boynumu büküp önünde, mânevî huzurunda el pençe divan duruyorum, O benden iyi biliyor, ben boynumu büküp önünde, mânevî huzurunda el pençe divan duruyorum, elbette ben onun şeyine bir şey demem. elbette ben onun şeyine bir şey demem.

Doğrusu şu İmam Hatipli'nin sözüne de hiç kulak asmam. Doğrusu şu İmam Hatipli'nin sözüne de hiç kulak asmam.

"Çocuğum, sen daha çok fırın ekmek yiyeceksin, biraz daha anlayacaksın; "Çocuğum, sen daha çok fırın ekmek yiyeceksin, biraz daha anlayacaksın; daha çok hadis kitaplarını oku bakalım!.." denir. daha çok hadis kitaplarını oku bakalım!.." denir.

İmam Suyûtî rahmetullah aleyh, ne büyük alim, İmam Suyûtî rahmetullah aleyh, ne büyük alim, kitap yazmış hadislerden kaç tanesinin mevzu olmadığını başka yerden bulduğu delillerle yazmış. kitap yazmış hadislerden kaç tanesinin mevzu olmadığını başka yerden bulduğu delillerle yazmış.

Onun için bu sahada "bu mevzudur" sözünü söyleyivermek, kılıcını sağa sola divâneler gibiOnun için bu sahada "bu mevzudur" sözünü söyleyivermek, kılıcını sağa sola divâneler gibi sallamak doğru değildir. sallamak doğru değildir.

Demek ki elhamdülillah deyince, Allah hastalıkların 70 çeşidini uzaklaştırıyor. Demek ki elhamdülillah deyince, Allah hastalıkların 70 çeşidini uzaklaştırıyor. Elhamdülillah kolay bir söz! Uzaklaştırır mı? Elhamdülillah kolay bir söz!

Uzaklaştırır mı?

Hâlbuki eczaneden bir ilaç alsak en aşağı 300 lira. Kolay bir söz ama Allah'a hamd! Hâlbuki eczaneden bir ilaç alsak en aşağı 300 lira. Kolay bir söz ama Allah'a hamd! Lâ ilâhe illallah da kolay ama Peygamber Efendimiz; Semenü'l-cenneti lâ ilâhe illallah, diyor. Lâ ilâhe illallah da kolay ama Peygamber Efendimiz;

Semenü'l-cenneti lâ ilâhe illallah, diyor.

Cennetin bedeli nedir? Lâ ilâhe illallah. Allah Allah! Bu kadar ucuz mu? Cennetin bedeli nedir?

Lâ ilâhe illallah.

Allah Allah! Bu kadar ucuz mu?

Ucuz değil, çok kıymetli! Çünkü sen dünyaları versen cennetin bir taşını alamazsın. Ucuz değil, çok kıymetli! Çünkü sen dünyaları versen cennetin bir taşını alamazsın. Alamazsın da içinde lafzâ-i Celâl geçen bir mübarek cümle onun bedeli oluyor. Alamazsın da içinde lafzâ-i Celâl geçen bir mübarek cümle onun bedeli oluyor. Başka bir şey denk gelmez! Her şey dengi dengiyle olur.Başka bir şey denk gelmez! Her şey dengi dengiyle olur. Cennetin bedeli yine lâ ilâhe illallah; Allah kelamı, kelime-i tevhid oluyor. Cennetin bedeli yine lâ ilâhe illallah; Allah kelamı, kelime-i tevhid oluyor.

O çok yüksek bir söz, Allah'tan başka ilâh yok!O çok yüksek bir söz, Allah'tan başka ilâh yok! Ona bağlanan insan başka yerden her şeye sırtını dönüyor da Ona bağlanan insan başka yerden her şeye sırtını dönüyor da Allah'a bağlandığı zaman pırlanta gibi kâmil insan oluyor. Allah'a bağlandığı zaman pırlanta gibi kâmil insan oluyor. O sözün altından ne hayırlar fışkırıyor cihanı doyuruyor, onun için o söz cennetin bedeli oluyor. O sözün altından ne hayırlar fışkırıyor cihanı doyuruyor, onun için o söz cennetin bedeli oluyor.

Elhamdülillah derse Allah nice nice hastalıklara şifa verir. Elhamdülillah derse Allah nice nice hastalıklara şifa verir.

İnandım; Elhamdülillahi alâ külli hâlin mine'l-hâl. İnandım; Elhamdülillahi alâ külli hâlin mine'l-hâl.

Allah bizim her türlü maddî-mânevî hastalıklarımıza şifa versin. Allah bizim her türlü maddî-mânevî hastalıklarımıza şifa versin. Hele hele gönüllerdeki o şüphe, tereddüt gibi hastalıklar; onları da izale eylesin.Hele hele gönüllerdeki o şüphe, tereddüt gibi hastalıklar; onları da izale eylesin. Bize sağlam, kâmil iman versin.Bize sağlam, kâmil iman versin. Seve seve, tadını duya duya havalarda uça uça candan güzel Müslümanlık yapıpSeve seve, tadını duya duya havalarda uça uça candan güzel Müslümanlık yapıp öyle yaşamayı nasip eylesin. öyle yaşamayı nasip eylesin.

Men afâ inde'l-kudreti afallâhu anhü yevme'l-usreti. Men afâ inde'l-kudreti afallâhu anhü yevme'l-usreti.

Bu hadîs-i şerîfi Ebû Ümâme hazretlerinden Taberânî rivayet etmiş. Bu hadîs-i şerîfi Ebû Ümâme hazretlerinden Taberânî rivayet etmiş. Peygamber Efendimiz buyurmuş ki; Peygamber Efendimiz buyurmuş ki;

Afâ; elif ile yazılır, ye ile yazılması yanlıştır. Afâ; elif ile yazılır, ye ile yazılması yanlıştır.

"Gücü yettiği zaman affeden kimseyi zorluk, sıkıntı gününde Allah affeder." "Gücü yettiği zaman affeden kimseyi zorluk, sıkıntı gününde Allah affeder."

Bir insanın birisiyle bir ihtilafı var; o ona haksızlık etmiş, zulmetmiş… Uğraştılar, didiştiler, Bir insanın birisiyle bir ihtilafı var; o ona haksızlık etmiş, zulmetmiş… Uğraştılar, didiştiler, mücadele ettiler; altına aldı, haklamaya kuvveti var, yendi, galip geldi; mücadele ettiler; altına aldı, haklamaya kuvveti var, yendi, galip geldi; ötekisi perişan oldu, yenildi. İsterse cezasını verir; kafasını keser, canına okur.ötekisi perişan oldu, yenildi.

İsterse cezasını verir; kafasını keser, canına okur.
Ama gücü yettiği halde cezasını vermiyor, "Hadi seni affettim." diyor. Ama gücü yettiği halde cezasını vermiyor, "Hadi seni affettim." diyor. Karşıdaki adamı kahretmeğe gücü yettiği zaman hep kesmek olmaz da Karşıdaki adamı kahretmeğe gücü yettiği zaman hep kesmek olmaz da ona kötülük yapmaya gücü yettiği halde affeden kimsenin Allah güç durumlarla karşılaşılan ona kötülük yapmaya gücü yettiği halde affeden kimsenin Allah güç durumlarla karşılaşılan kıyamet gününde günahlarını affeder. Kul olarak bizim de mahşerde, kıyamet gününde günahlarını affeder.

Kul olarak bizim de mahşerde,
mahkeme-i kübrâda başımız sıkışmayacak mı? Çok insanlar çok sıkıntılara düşecekler, mahkeme-i kübrâda başımız sıkışmayacak mı?

Çok insanlar çok sıkıntılara düşecekler,
terlere batacaklar. O zorluk gününde de Allah "Ben de seni affettim terlere batacaklar. O zorluk gününde de Allah "Ben de seni affettim çünkü sen kardeşini dünyada gücün yettiği halde cezalandırmamış, affetmiştin." diye affedecek. çünkü sen kardeşini dünyada gücün yettiği halde cezalandırmamış, affetmiştin." diye affedecek.

Bu hadîs-i şerîfte ne var? Kardeşlerin yapmış olduğu hakiki kusurları,Bu hadîs-i şerîfte ne var?

Kardeşlerin yapmış olduğu hakiki kusurları,
hakikaten kusur olan bir davranışı affetmeye teşvik var. hakikaten kusur olan bir davranışı affetmeye teşvik var.

"Filanca arkadaş bana şu kötülüğü etmişti…" "Filanca arkadaş bana şu kötülüğü etmişti…"

Evet etti, ben de şahidim, hakikaten yaptı; affet! "Ama etti…" Affet, ettiği halde affet! Evet etti, ben de şahidim, hakikaten yaptı; affet!

"Ama etti…"

Affet, ettiği halde affet!

"Yok ben onu ne olursa olsun, ömrüm boyu affetmem. "Yok ben onu ne olursa olsun, ömrüm boyu affetmem. Kinimi düşmanlığımı kıyamete kadar sürdüreceğim…" Kinimi düşmanlığımı kıyamete kadar sürdüreceğim…"

Sen bilirsin, ama affedersen Allah da o kıyamet gününde zor bir durumda seni affedecek; kârı var. Sen bilirsin, ama affedersen Allah da o kıyamet gününde zor bir durumda seni affedecek; kârı var.

Bu, bir başka hadîs-i şerîfi hatırlattı: Bir adamcağızın âhiret mahkemesinde hesabı görülmüş. Bu, bir başka hadîs-i şerîfi hatırlattı:

Bir adamcağızın âhiret mahkemesinde hesabı görülmüş.
Hak sahipleri gelmişler, sevapları verilmiş; suçları, günahları sevaplarını götürmüş.Hak sahipleri gelmişler, sevapları verilmiş; suçları, günahları sevaplarını götürmüş. Elinde azıcık, ucu ucuna bir şey kalmış. Bir hak sahibi daha çıkmış gelmiş: Elinde azıcık, ucu ucuna bir şey kalmış. Bir hak sahibi daha çıkmış gelmiş:

"Yâ Rabbi, bu kulum bana zulmetmişti; ben bundan hakkımı isterim." "Yâ Rabbi, bu kulum bana zulmetmişti; ben bundan hakkımı isterim."

Hakkını istesin ama bu hakkı da verince bu adamın elinde cennete girecek hiç sermaye kalmıyor, Hakkını istesin ama bu hakkı da verince bu adamın elinde cennete girecek hiç sermaye kalmıyor, cehenneme gidecek! Kritik bir noktada, cehenneme gidecek bir duruma düşüyor. cehenneme gidecek! Kritik bir noktada, cehenneme gidecek bir duruma düşüyor.

Adam hakkını alıyor. Çünkü onun da başı sıkışmış, onun da cennete girmesine az, ucu ucuna, kalmış. Adam hakkını alıyor. Çünkü onun da başı sıkışmış, onun da cennete girmesine az, ucu ucuna, kalmış. Onun için o da gidiyor, ondan hakkını istiyor ki Onun için o da gidiyor, ondan hakkını istiyor ki onu alınca sevine sevine hak sahibi cennete gitmeğe başlıyor. onu alınca sevine sevine hak sahibi cennete gitmeğe başlıyor.

Allahu Teâlâ hazretleri ona; bakıldığı zaman gözlerin imreneceği, doyulmayan köşkler gösterecekmiş.Allahu Teâlâ hazretleri ona; bakıldığı zaman gözlerin imreneceği, doyulmayan köşkler gösterecekmiş. O cennetlik olan şahıs diyecekmiş ki; "Yâ Rabbi; bu köşkler kimin, bunlar kime veriliyor?" O cennetlik olan şahıs diyecekmiş ki;

"Yâ Rabbi; bu köşkler kimin, bunlar kime veriliyor?"

"Bu köşkler kardeşlerini affedenlere hediye!" "Bu köşkler kardeşlerini affedenlere hediye!"

"Yâ Rabbi, ben de o kardeşimi affetsem bana da olur mu?" "Olur." "Yâ Rabbi, ben de o kardeşimi affetsem bana da olur mu?"

"Olur."

"Peki, affettim yâ Rabbi!" O kardeşini affediyor, o sevabını veriyor. O da kritik durumdaydı,"Peki, affettim yâ Rabbi!"

O kardeşini affediyor, o sevabını veriyor. O da kritik durumdaydı,
cehenneme düştü düşecekti; bu sefer o da cennetlik duruma geliyor. cehenneme düştü düşecekti; bu sefer o da cennetlik duruma geliyor. O da affettiğinden dolayı o köşklere sahip olacak, o da cennete gidiyor. O da affettiğinden dolayı o köşklere sahip olacak, o da cennete gidiyor.

Ama Allahu Teâlâ hazretleri buyururmuş ki; "Cennete niye tek başına gidiyorsun, Ama Allahu Teâlâ hazretleri buyururmuş ki;

"Cennete niye tek başına gidiyorsun,
dön kardeşinin elinden tut da beraber girin!" dön kardeşinin elinden tut da beraber girin!"

Bu sefer ikisi de birbirinin elinden tutup cennete girermiş. Bu sefer ikisi de birbirinin elinden tutup cennete girermiş.

Peygamber Efendimiz bunu anlatıyor da diyor ki; Peygamber Efendimiz bunu anlatıyor da diyor ki;

"Ey insanlar, Allah'tan korkun! Allahu Teâlâ hazretleri iki kardeşinin arasını nasıl politikayla "Ey insanlar, Allah'tan korkun! Allahu Teâlâ hazretleri iki kardeşinin arasını nasıl politikayla idare edip birbirine el tutuşturuyor!.." Tabirimi mazur görün; ben biraz anlaşılsın diye idare edip birbirine el tutuşturuyor!.."

Tabirimi mazur görün; ben biraz anlaşılsın diye
bugünün tabirleriyle söyledim. Peygamber Efendimiz; bugünün tabirleriyle söyledim. Peygamber Efendimiz;

"Siz Allah'tan korkun! Allah iki kardeşin arasını nasıl ıslah ediyor,"Siz Allah'tan korkun! Allah iki kardeşin arasını nasıl ıslah ediyor, siz de ıslah edici olun!" buyurmuş. Affedici olun, affetmek büyüklüktür ve kârlılıktır. siz de ıslah edici olun!" buyurmuş.

Affedici olun, affetmek büyüklüktür ve kârlılıktır.
Zaten sen hakkını sonuna kadar istesen, o hakkını sonuna kadar istese kimseyi barıştıramıyorsun! Zaten sen hakkını sonuna kadar istesen, o hakkını sonuna kadar istese kimseyi barıştıramıyorsun! Ben bir yerde mahkemelik olmuş iki grubu barıştırmaya giriştim.Ben bir yerde mahkemelik olmuş iki grubu barıştırmaya giriştim. Onlar da sakallı bunlar da sakallı, onlar da müslüman bunlar da müslüman, Onlar da sakallı bunlar da sakallı, onlar da müslüman bunlar da müslüman, onlar da kardeşim bunlar da kardeşim... Madem ben bunların hocasıyım, gideyim şunları barıştırayım, onlar da kardeşim bunlar da kardeşim... Madem ben bunların hocasıyım, gideyim şunları barıştırayım, mahkemeye düşmesinler; avukat masrafı, mahkeme masrafı… Rezalet! Gittim;mahkemeye düşmesinler; avukat masrafı, mahkeme masrafı… Rezalet!

Gittim;
"Gelin bana derdinizi anlatın, ben aranızda hükmedeyim; mahkemelik olmayın." dedim. "Gelin bana derdinizi anlatın, ben aranızda hükmedeyim; mahkemelik olmayın." dedim. Bir tanesi kaşını çattı, ötekisi burnundan solumağa başladı; olmadı karşı taraf çok haksızlık etmiş,Bir tanesi kaşını çattı, ötekisi burnundan solumağa başladı; olmadı karşı taraf çok haksızlık etmiş, bu taraf razı olmuyor. Öbür tarafa gittim; "Hocam sen ne dersen öyle olsun." dediler,bu taraf razı olmuyor. Öbür tarafa gittim; "Hocam sen ne dersen öyle olsun." dediler, onlar olgunluk gösterdiler. "Gelin aranızı düzeltelim." Olmadı. onlar olgunluk gösterdiler.

"Gelin aranızı düzeltelim."

Olmadı.
Sonra o burnundan soluyanlardan bir tanesi beni çekti, dedi ki; Sonra o burnundan soluyanlardan bir tanesi beni çekti, dedi ki;

"Hocam, sen bizim aramıza girme sonra sen de yıpranırsın!" "Hocam, sen bizim aramıza girme sonra sen de yıpranırsın!"

Ben yıpranmaktan korkmam ama baktım bir fayda olmayacak, çekildim. Ben yıpranmaktan korkmam ama baktım bir fayda olmayacak, çekildim. Bu başka bir ülkede, Almanya'da oluyor. Ben istedim ki müslümanlar Alman mahkemesine gitmesin, Bu başka bir ülkede, Almanya'da oluyor. Ben istedim ki müslümanlar Alman mahkemesine gitmesin, Almandan adalet beklemesin! Ben içimden küstüm, oradan ayrıldım. Ben bunların güya hocasıyım!Almandan adalet beklemesin!

Ben içimden küstüm, oradan ayrıldım. Ben bunların güya hocasıyım!
Hoca demek; komutan desen komutan demek, başkan desen başkan demek, Hoca demek; komutan desen komutan demek, başkan desen başkan demek, hükümdar desen hükümdar demek dinlemesi lazım... Dinlemedi; ben içimden küstüm kırıldım,hükümdar desen hükümdar demek dinlemesi lazım... Dinlemedi; ben içimden küstüm kırıldım, bir şeyde demedim ayrıldım. Mahkemeye girmişler, Alman hâkim bakmış bir o tarafa sakallı, bir şeyde demedim ayrıldım.

Mahkemeye girmişler, Alman hâkim bakmış bir o tarafa sakallı,
iyi insanlar bu tarafa bakmış sakallı iyi insanlar. Alman demiş ki; "Ben sizleriiyi insanlar bu tarafa bakmış sakallı iyi insanlar. Alman demiş ki; "Ben sizleri iyi insanlar görüyorum, siz birbirinize uzlaşsanıza; mahkemeyi tatil ediyorum, iyi insanlar görüyorum, siz birbirinize uzlaşsanıza; mahkemeyi tatil ediyorum, gidin dışarıda anlaşın." demiş. Dışarıya çıkmışlar: gidin dışarıda anlaşın." demiş.

Dışarıya çıkmışlar:

"Ne istersin?" "10 bin isterim…" "Biz 3 bin veririz." Anlaşamamışlar."Ne istersin?"

"10 bin isterim…"

"Biz 3 bin veririz."

Anlaşamamışlar.
Yarım saat cedelleşmişler, yine hâkimin huzuruna gelmişler. Hâkim demiş ki; "Ne oldu?" Yarım saat cedelleşmişler, yine hâkimin huzuruna gelmişler. Hâkim demiş ki;

"Ne oldu?"

"Anlaşamadık." "Sen ne istedin?" "10 bin istedim." "Siz ne verdiniz?" "3 bin verdim.""Anlaşamadık."

"Sen ne istedin?"

"10 bin istedim."

"Siz ne verdiniz?"

"3 bin verdim."
Alman; Peki, ben 5 bine çıkartıyorum, gelin uzlaşın." demiş. Yine razı olmamışlar. Alman;

Peki, ben 5 bine çıkartıyorum, gelin uzlaşın." demiş.

Yine razı olmamışlar.

"Peki, o zaman çıkın; bir ay sonra size mahkeme kararı gelecek." demiş. "Peki, o zaman çıkın; bir ay sonra size mahkeme kararı gelecek." demiş.

O da hoşuma gitti. Kararı birden değil, bir ay sonra tebliğ edecekler. O da hoşuma gitti. Kararı birden değil, bir ay sonra tebliğ edecekler. Uzlaştırmağa çalışması da hoşuma gitti. Bizim mahkemelerin usulleri de böyle midir bilmiyorumUzlaştırmağa çalışması da hoşuma gitti. Bizim mahkemelerin usulleri de böyle midir bilmiyorum ama orada bunu duydum, hoşuma gitti. Bir ay sonra benim, "Uzlaştıralım." dediğim halde ama orada bunu duydum, hoşuma gitti. Bir ay sonra benim, "Uzlaştıralım." dediğim halde uzlaşmayan tarafın haksızlığına karar vermiş. Başından bizim sözümüzü dinleseydin ya mübarek!uzlaşmayan tarafın haksızlığına karar vermiş.

Başından bizim sözümüzü dinleseydin ya mübarek!
Avukatlara şu kadar bin mark, mahkeme harcı masrafı şu kadar bin mark… Avukatlara şu kadar bin mark, mahkeme harcı masrafı şu kadar bin mark… Bunlar müslümanın kesesinden gidiyor, Alman'ın kesesine giriyor. Bunlar müslümanın kesesinden gidiyor, Alman'ın kesesine giriyor.

Bana gelseydin ben para da almayacaktım. Elimi de vicdanıma koyup söyleyecektim, iş bitecekti. Bana gelseydin ben para da almayacaktım. Elimi de vicdanıma koyup söyleyecektim, iş bitecekti. Müslümanlar ihtilafları eskiden mahallelerde hallederlermiş, ihtiyar amcalar halledermiş.Müslümanlar ihtilafları eskiden mahallelerde hallederlermiş, ihtiyar amcalar halledermiş. Zaten ihtilaf olmazmış da olursa öyle hallederlermiş. Zaten ihtilaf olmazmış da olursa öyle hallederlermiş.

Allah bize o eski güzel günleri tekrar nasip eylesin. Fâtiha-yı şerîfe mea'l-Besmele! Allah bize o eski güzel günleri tekrar nasip eylesin.

Fâtiha-yı şerîfe mea'l-Besmele!

Konuşma Hakkında
Tema 1
Tema 2