Namaz Vakitleri

23 Cemâziye'l-Evvel 1446
25 Kasım 2024
İmsak
06:25
Güneş
07:55
Öğle
12:56
İkindi
15:24
Akşam
17:46
Yatsı
19:11
Detaylı Arama

Müslümanın Güzel Amelleri ve Bereketli Sonuçları

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

16 Safer 1410 / 16.09.1989
Yüzevler Camii Sapanca/ Sakarya

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Dünyalık Şeylerle Gururlanmamak, Kapıya Geleni Boş Çevirmemek, Allah'a İsyanda Kula İtaat Etmemek, Örfümüzün ve Töremizin Güzellikleri | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Müslümanın Güzel Amelleri ve Bereketli Sonuçları

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

16 Safer 1410 / 16.09.1989
Yüzevler Camii Sapanca/ Sakarya

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Dünyalık Şeylerle Gururlanmamak, Kapıya Geleni Boş Çevirmemek, Allah'a İsyanda Kula İtaat Etmemek, Örfümüzün ve Töremizin Güzellikleri | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Konuşma Metni

Eûzü bi'l-lâhi mine'ş-şeytâni'r-racîm. Bismillâhirrahmânirrahîm.Eûzü bi'l-lâhi mine'ş-şeytâni'r-racîm. Bismillâhirrahmânirrahîm. el-Hamdü li'l-lâhi Rabbi'l-âlemîn hamden kesîranel-Hamdü li'l-lâhi Rabbi'l-âlemîn hamden kesîran tayyiben mübâreken fîh, alâ külli hâlin ve fî külli hîn.tayyiben mübâreken fîh, alâ külli hâlin ve fî külli hîn. es-Salâtü ve's-selâmü alâ seyyidi'l-evvelîne ve'l-âhirîn,es-Salâtü ve's-selâmü alâ seyyidi'l-evvelîne ve'l-âhirîn, seyyidinâ ve senedinâ ve mededinâ ve mevle'l-âlemîn Muhammedini'l-Mustafâseyyidinâ ve senedinâ ve mededinâ ve mevle'l-âlemîn Muhammedini'l-Mustafâ ve âlihî ve sahbihî ve men tebiahû bi-ihsânin zevi's-sıdkı ve'l-feâ. Emmâ ba'd: ve âlihî ve sahbihî ve men tebiahû bi-ihsânin zevi's-sıdkı ve'l-feâ.

Emmâ ba'd:

Fa'lemû eyyühe'l-ihvân fe-inne efdale'l-hadîsi kitâbu'l-lâhFa'lemû eyyühe'l-ihvân fe-inne efdale'l-hadîsi kitâbu'l-lâh ve efdale'l hedyi hedyü seyyidinâ Muhammedin sallallahu aleyhi ve sellemve efdale'l hedyi hedyü seyyidinâ Muhammedin sallallahu aleyhi ve sellem ve şerre'l-umûri muhdesâtühâ ve külle muhdesetin bid'atünve şerre'l-umûri muhdesâtühâ ve külle muhdesetin bid'atün ve külle bid'atin dalâletün ve külle dalâletin ve sâhibehâ fi'n-nâr.ve külle bid'atin dalâletün ve külle dalâletin ve sâhibehâ fi'n-nâr. Ve bi's-senedi'l-muttasıli ile'n-Nebiyyi sallallahu aleyhi ve selleme ennehû kâle. Ve bi's-senedi'l-muttasıli ile'n-Nebiyyi sallallahu aleyhi ve selleme ennehû kâle.

es-Sadakatü alâ vechihâ ve'stınâu'l-ma'rûfi ve birrü'l-vâlideyni ve sılatü'r-rahimies-Sadakatü alâ vechihâ ve'stınâu'l-ma'rûfi ve birrü'l-vâlideyni ve sılatü'r-rahimi yühavvilü'ş-şakkâe saadeten ve yezîdü fi'l-umuri ve yakî masaria's-sûi. yühavvilü'ş-şakkâe saadeten ve yezîdü fi'l-umuri ve yakî masaria's-sûi.

Sadaka Resûllullâh fî mâ kâl ev kemâ kâl. Azîz ve muhterem cemat-i müslimîn! Sadaka Resûllullâh fî mâ kâl ev kemâ kâl.

Azîz ve muhterem cemat-i müslimîn!

Allah'ın selamı, rahmeti, bereketi üzerinize olsun.Allah'ın selamı, rahmeti, bereketi üzerinize olsun. Rabbimiz dâreynde saadete, afiyete cümlenizi nâil eylesin.Rabbimiz dâreynde saadete, afiyete cümlenizi nâil eylesin. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in hadîs-i şerîflerinden okuyupPeygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in hadîs-i şerîflerinden okuyup taallüm eylemek, böylece tefeyyüz eylemek üzere toplanmış bulunuyoruz. taallüm eylemek, böylece tefeyyüz eylemek üzere toplanmış bulunuyoruz.

Bu hadîs-i şerîflerin izahına başlamadan önce Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'e olanBu hadîs-i şerîflerin izahına başlamadan önce Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'e olan bağlılığımızın, saygımızın, sevgimizin âcizâne küçük bir nişânesi olsun ve ruhlarına hediye edelim diyebağlılığımızın, saygımızın, sevgimizin âcizâne küçük bir nişânesi olsun ve ruhlarına hediye edelim diye ve onun mübarek âl'inin, pâk ashabının, cümle etbâının ve ahbabının, alimlerin, fâzılların, ve onun mübarek âl'inin, pâk ashabının, cümle etbâının ve ahbabının, alimlerin, fâzılların, kâmillerin, salihlerin ruhlarına Hz. Âdem atamızdan Peygamber Efendimiz'e kadar gelmiş geçmiş kâmillerin, salihlerin ruhlarına Hz. Âdem atamızdan Peygamber Efendimiz'e kadar gelmiş geçmiş cümle enbiyâ ve mürselînin ervâhına ve cümlesinin âl'inin ervâhınacümle enbiyâ ve mürselînin ervâhına ve cümlesinin âl'inin ervâhına ve şu beldeleri canları ile malları ile cihat ederek Allah yolunda fedakârca çalışarakve şu beldeleri canları ile malları ile cihat ederek Allah yolunda fedakârca çalışarak fethedip ahalisini müslüman eylemiş olan, nice hayırlı hizmetler hayrât u hasenât fethedip ahalisini müslüman eylemiş olan, nice hayırlı hizmetler hayrât u hasenât ve sadakât-ı câriyât bırakmış olan, şu beldeleri bize emanet bırakmış olan ecdadımızın,ve sadakât-ı câriyât bırakmış olan, şu beldeleri bize emanet bırakmış olan ecdadımızın, şehitlerin, gazilerin, mücahitlerin ruhlarına hediye olsun diye,şehitlerin, gazilerin, mücahitlerin ruhlarına hediye olsun diye, şu caminin yapılmasına emeği geçen, bu camiyi ayakta tutmak için tamir ve tevsîi içinşu caminin yapılmasına emeği geçen, bu camiyi ayakta tutmak için tamir ve tevsîi için çalışanlara ve onların geçmişlerinin ruhlarına hediye olsun diye,çalışanlara ve onların geçmişlerinin ruhlarına hediye olsun diye, beldemizde medfun bulunan mü'minîn ü mü'minât kardeşlerimizin ruhlarına hediye olsun diyebeldemizde medfun bulunan mü'minîn ü mü'minât kardeşlerimizin ruhlarına hediye olsun diye ve uzaktan yakından bu hadîs-i şerîfleri dinlemeye gelen siz kardeşlerimizin âhirete göçmüş olan ve uzaktan yakından bu hadîs-i şerîfleri dinlemeye gelen siz kardeşlerimizin âhirete göçmüş olan cümle sevdiklerinin, yakınlarının ruhlarına hediye olsun, cümlesinin kabirleri pür-nûr,cümle sevdiklerinin, yakınlarının ruhlarına hediye olsun, cümlesinin kabirleri pür-nûr, ruhları mesrur, makamları âlâ, dereceleri yüksek olsun, Allahu Teâlâ hazretleri onlarıruhları mesrur, makamları âlâ, dereceleri yüksek olsun, Allahu Teâlâ hazretleri onları ve bizleri cennetiyle cemaliyle müşerref eylesin diye bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerîf okuyup ve bizleri cennetiyle cemaliyle müşerref eylesin diye bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerîf okuyup ruhlarına hediye edip onların himmetlerini, mânevî yardımlarını talep edip öyle başlayalım. ruhlarına hediye edip onların himmetlerini, mânevî yardımlarını talep edip öyle başlayalım.

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuşlar: Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuşlar:

es-Sadakatü alâ vechihâ. "Usulü veçhile, gerektiği gibi,es-Sadakatü alâ vechihâ. "Usulü veçhile, gerektiği gibi, şartlarına uygun bir tarzda verilmiş olan sadaka hayır."şartlarına uygun bir tarzda verilmiş olan sadaka hayır." Va'stınâu'l-ma'rûfi. "Mâruf; aklın ve şeriatin beğenip güzel bulduğu işleri yapmak."Va'stınâu'l-ma'rûfi. "Mâruf; aklın ve şeriatin beğenip güzel bulduğu işleri yapmak." Ve birrü'l-vâlideyni. "Ve anne babaya itaatkâr, hayırhah olmak. Ve birrü'l-vâlideyni. "Ve anne babaya itaatkâr, hayırhah olmak. Onların gönlünü hoş edici evlatlık vazifelerini yapmak."Onların gönlünü hoş edici evlatlık vazifelerini yapmak." Ve sılatü'r-rahimi. "Akrabalık bağları ile bağlı bulunduğu kimselereVe sılatü'r-rahimi. "Akrabalık bağları ile bağlı bulunduğu kimselere ziyaretler ve yardımlar yapıp onları koruyup gözetmek."ziyaretler ve yardımlar yapıp onları koruyup gözetmek." Yühavvilü'ş-şakâe saadeten. "Kişinin şakîliğini saîdliğe döndürür." Yühavvilü'ş-şakâe saadeten. "Kişinin şakîliğini saîdliğe döndürür." Menfiliğini müspetliğe döndürür, kötülüğünü iyiliğe döndürür.Menfiliğini müspetliğe döndürür, kötülüğünü iyiliğe döndürür. Allah indindeki derecesini, sıfatını menfilikten müspetliğe geçirir.Allah indindeki derecesini, sıfatını menfilikten müspetliğe geçirir. Ve yezîdü fi'umuri. "Ömrü arttırır." Ve yekî masârıa's-sûi.Ve yezîdü fi'umuri. "Ömrü arttırır." Ve yekî masârıa's-sûi. "Kötü bir akibete uğrayıp devrilmekten; kötülüğün gelip bulup musibetin gelip çatıp da"Kötü bir akibete uğrayıp devrilmekten; kötülüğün gelip bulup musibetin gelip çatıp da insanı perişan etmesinden, yerlere yıkmasından korur." Aziz ve muhterem kardeşlerim! insanı perişan etmesinden, yerlere yıkmasından korur."

Aziz ve muhterem kardeşlerim!

Herkes aynı güçte kuvvette değildir. Bir insan da ömrü boyunca aynı durumda değildir.Herkes aynı güçte kuvvette değildir. Bir insan da ömrü boyunca aynı durumda değildir. Nice zenginleri görmüşüzdür ki zamanın değişmesiyle hayatın cilvesiyle fakir duruma düşmüştür. Nice zenginleri görmüşüzdür ki zamanın değişmesiyle hayatın cilvesiyle fakir duruma düşmüştür.

Benim ağabeyimin dükkânında hamallık yapan ihtiyar birisi vardı.Benim ağabeyimin dükkânında hamallık yapan ihtiyar birisi vardı. Göçmen olarak memleketimize gelmiş.Göçmen olarak memleketimize gelmiş. Kendi diyarındayken bağları, bahçeleri, tarlaları, mülkleri olan, Kendi diyarındayken bağları, bahçeleri, tarlaları, mülkleri olan, emrinde hizmetçiler çalıştıran bir kimseymiş, ağaymış. "Düşmez kalkmaz bir Allah" demişler.emrinde hizmetçiler çalıştıran bir kimseymiş, ağaymış.

"Düşmez kalkmaz bir Allah" demişler.
Halk arasında böyle yayılmış, insanlar düşebilir kalkabilir; Halk arasında böyle yayılmış, insanlar düşebilir kalkabilir; zengin olabilir, fakir olabilir, vezir olabilir, mahpus olabilir, hapsedilebilir, zengin olabilir, fakir olabilir, vezir olabilir, mahpus olabilir, hapsedilebilir, asılabilir kesilebilir, sağlamken sakat olabilir, akıllı iken deli olabilir,asılabilir kesilebilir, sağlamken sakat olabilir, akıllı iken deli olabilir, mecnun olabilir, dağlara düşer, çöllere düşer; belli olmaz. mecnun olabilir, dağlara düşer, çöllere düşer; belli olmaz.

Allah cümlemize hayırlar yazsın, hayırlar göstersin, iki cihanda mesut bahtiyar eylesin. Allah cümlemize hayırlar yazsın, hayırlar göstersin, iki cihanda mesut bahtiyar eylesin.

İnsanın kendi hâline mağrur olması, kendisini beğenmesi ve içinde bulunduğuİnsanın kendi hâline mağrur olması, kendisini beğenmesi ve içinde bulunduğu iyi durumun devam edeceğini sanması yanlıştır.iyi durumun devam edeceğini sanması yanlıştır. Hatta Arapça'da derin mânası düşünülürse "mağrur olmak, aldanmak" demektir. Hatta Arapça'da derin mânası düşünülürse "mağrur olmak, aldanmak" demektir. Mağrur olmayı, gururlu olmayı "burnu büyük olmak, kibirli olmak" gibi anlıyoruz amaMağrur olmayı, gururlu olmayı "burnu büyük olmak, kibirli olmak" gibi anlıyoruz ama Arapça'da hem gurur hem mağrur kelimesi aldanmakla ilgilidir.Arapça'da hem gurur hem mağrur kelimesi aldanmakla ilgilidir. Aldanıyor; hayatın cilvesini kanunlarını bilmiyor, işin aynen gideceğini sanıyor. Aldanıyor; hayatın cilvesini kanunlarını bilmiyor, işin aynen gideceğini sanıyor.

Halbuki neler olur? Şahken, şah mat olur. Halbuki neler olur?

Şahken, şah mat olur.

Genç Osman, sultanken yeniçerilerin eline düşmüş. O feci akıbetini tarih kitapları yazıyor.Genç Osman, sultanken yeniçerilerin eline düşmüş. O feci akıbetini tarih kitapları yazıyor. Bir zamanlar önünde herkesin eğildiği padişah, onların elinde maskara olmuş.Bir zamanlar önünde herkesin eğildiği padişah, onların elinde maskara olmuş. Yedikule zindanlarına götürülürken yolda türlü hakaretlere maruz kalmış. Yedikule zindanlarına götürülürken yolda türlü hakaretlere maruz kalmış.

Düşünün, gencecik padişah. Hayatın cilvesi, ne kadar zor!Düşünün, gencecik padişah. Hayatın cilvesi, ne kadar zor! Ondan sonra "boynuna kement atıp muhtelif yerlerdenOndan sonra "boynuna kement atıp muhtelif yerlerden kemendi geçirip sıkıp boğmuşlar" diye tarih kitapları yazıyor. kemendi geçirip sıkıp boğmuşlar" diye tarih kitapları yazıyor.

Onun için eskilerden töre olarak nakledilirmiş ki padişahlar Cuma namazını kılarlarmış,Onun için eskilerden töre olarak nakledilirmiş ki padişahlar Cuma namazını kılarlarmış, Cuma namazından çıktığı zaman halkın arasından selamlaşıp geçerken vazifeli insanlar olurmuş,Cuma namazından çıktığı zaman halkın arasından selamlaşıp geçerken vazifeli insanlar olurmuş, kenarda bağırırlarmış; "Mağrur olma padişahım, senden büyük Allah var!" derlermiş. kenarda bağırırlarmış; "Mağrur olma padişahım, senden büyük Allah var!" derlermiş.

Kâinatın sahibi, mutasarrıfı, işleri yapan yürüten, götüren geceyi gündüzü döndüren,Kâinatın sahibi, mutasarrıfı, işleri yapan yürüten, götüren geceyi gündüzü döndüren, kışı yazı getiren, meyveleri olduran insanları öldüren Allah'tır. kışı yazı getiren, meyveleri olduran insanları öldüren Allah'tır. Yaşatan Allah'tır, dünyaya getiren Allah'tır, insanlara evlat veren Allah'tır, Yaşatan Allah'tır, dünyaya getiren Allah'tır, insanlara evlat veren Allah'tır, çekirdekten ağaç yapan Allah'tır, ağaçlara meyve veren Allah'tır, çekirdekten ağaç yapan Allah'tır, ağaçlara meyve veren Allah'tır, güneşi bize hayat membaı yapan Allah'tır, mesafesini ölçen biçen Allah'tır.güneşi bize hayat membaı yapan Allah'tır, mesafesini ölçen biçen Allah'tır. Öteki gezegenlerin hallerini inceliyoruz; gök ilmi ile astronomi ilmi ileÖteki gezegenlerin hallerini inceliyoruz; gök ilmi ile astronomi ilmi ile orada hayat şartları teşekkül etmemiş.orada hayat şartları teşekkül etmemiş. O kadar muntazam o kadar ince hesaplı ki güneşin mesafesi, yazı kışı, her şeyiO kadar muntazam o kadar ince hesaplı ki güneşin mesafesi, yazı kışı, her şeyi bu hayatın gelişmesine uygun bir tarzda tanzim edilmiş de ilim adamları inceledikçe hayran kalıyorlar.bu hayatın gelişmesine uygun bir tarzda tanzim edilmiş de ilim adamları inceledikçe hayran kalıyorlar. Alimleri imanlıları kalp ile gönülden, cân u gönülden ötekileri de lisân-ı hâl ile; Alimleri imanlıları kalp ile gönülden, cân u gönülden ötekileri de lisân-ı hâl ile;

Fe-tebâreka'l-lâhu ahsenü'l-hâlikîn.Fe-tebâreka'l-lâhu ahsenü'l-hâlikîn. "Ne yaratma, ne kudret, ne hikmet, ne ilim, ne intizam, ne güzellik!" diyorlar. "Ne yaratma, ne kudret, ne hikmet, ne ilim, ne intizam, ne güzellik!" diyorlar.

İnsan kendisine "düşmez kalkmaz" diyemez. Ne olacağı belli olmaz.İnsan kendisine "düşmez kalkmaz" diyemez. Ne olacağı belli olmaz. Bugün ne olduğuna bakma, yarın ne olacağını düşün; "Ne oldum?" deme, "Ne olacağım?" de. Bugün ne olduğuna bakma, yarın ne olacağını düşün; "Ne oldum?" deme, "Ne olacağım?" de. Toprak altında kalacaksın da çürüyeceksin, bir avuç toprak olacaksın. Toprak altında kalacaksın da çürüyeceksin, bir avuç toprak olacaksın.

Kim bilir kemiklerine hürmet mi edecekler?Kim bilir kemiklerine hürmet mi edecekler? Yoksa kabrini "yol geçiyor" diye istimlâk mi edecekler? Kemiklerin meydana mı dökülecek?Yoksa kabrini "yol geçiyor" diye istimlâk mi edecekler? Kemiklerin meydana mı dökülecek? Bir torbaya doldurup başka bir yere mi gömecekler? Ayaklar altında ezilecek mi? Ne biliyorsun? Bir torbaya doldurup başka bir yere mi gömecekler? Ayaklar altında ezilecek mi? Ne biliyorsun?

Zamanının firavununu kazıcılar arkeologlar almışlar, arkeoloji müzesine getirmişler,Zamanının firavununu kazıcılar arkeologlar almışlar, arkeoloji müzesine getirmişler, camekânın içine yatırmışlar, gelen geçen adamın yüzüne bakıyor, perişanlığına bakıyor. camekânın içine yatırmışlar, gelen geçen adamın yüzüne bakıyor, perişanlığına bakıyor.

O herif o hâle düşmeyi, herkesin maskarası olmayı ister miydi? O herif o hâle düşmeyi, herkesin maskarası olmayı ister miydi?

Ben sirk hayvanı mıyım ki böyle çirkin halimde; dudaklarım çekilmiş,Ben sirk hayvanı mıyım ki böyle çirkin halimde; dudaklarım çekilmiş, etlerim dökülmüş halde camekânın içine koymuşsunuz? etlerim dökülmüş halde camekânın içine koymuşsunuz?

Belki içinden; "Hayattayken nice nice güzel ipekli örtülerle örtünürdüm,Belki içinden; "Hayattayken nice nice güzel ipekli örtülerle örtünürdüm, bu durumlara düşmeyi ister miydim?" diyordur ama işte o da Allah'ın cezası;bu durumlara düşmeyi ister miydim?" diyordur ama işte o da Allah'ın cezası; müzede herkesin gözleri önünde ibret nazarlarına sunuluyor. müzede herkesin gözleri önünde ibret nazarlarına sunuluyor.

Madem durum böyledir. O halde etrafımızdaki yoksullara güçsüzlere acımamız lazım. Madem durum böyledir. O halde etrafımızdaki yoksullara güçsüzlere acımamız lazım.

"Çalışsın kazansın! Ben nasıl çalışıyorum?" "Çalışsın kazansın! Ben nasıl çalışıyorum?"

Tamam, bu senin sözün sapasağlam insanlar için çalışmayıp da kaytaranlar içinTamam, bu senin sözün sapasağlam insanlar için çalışmayıp da kaytaranlar için doğru ama bir zamanlar arslan gibi çalıştığı halde şu anda çalışamaz durumda olanlar da vardır doğru ama bir zamanlar arslan gibi çalıştığı halde şu anda çalışamaz durumda olanlar da vardır veyahut bütün çalışmalarına rağmen evinin dokuz çocuğunu doyuramayanlar da vardır.veyahut bütün çalışmalarına rağmen evinin dokuz çocuğunu doyuramayanlar da vardır. Çalışır ama aldığı para yetmez; ev kirasını, yol parasını karşılayamaz.Çalışır ama aldığı para yetmez; ev kirasını, yol parasını karşılayamaz. Onun için İslâm'da maddî yardımlaşma çok önemlidir, çok yüksek derecededir ve İslâm, Onun için İslâm'da maddî yardımlaşma çok önemlidir, çok yüksek derecededir ve İslâm, müslümanları müslümanın maddî ihtiyaçlarını karşılamaya hatta tüm insanların, müslümanları müslümanın maddî ihtiyaçlarını karşılamaya hatta tüm insanların, tüm canlıların hayrına çalışmaya teşvik etmiştir ve bu hususta farz koymuştur, emir koymuştur. tüm canlıların hayrına çalışmaya teşvik etmiştir ve bu hususta farz koymuştur, emir koymuştur. Mesela zekât Allah'ın farz kıldığı bir ibadettir. Farz ne demek? Mesela zekât Allah'ın farz kıldığı bir ibadettir.

Farz ne demek?

"Hiç çare yok, mutlaka yapacaksın." demek. Allah'ın emridir, yapmazsan cezanı çekersin."Hiç çare yok, mutlaka yapacaksın." demek. Allah'ın emridir, yapmazsan cezanı çekersin. Buyruğunu tutmamış, âsî olmuş olursun; Allah cezalandırır. Buyruğunu tutmamış, âsî olmuş olursun; Allah cezalandırır.

"Hocam, ben askere gittim, generalin karşısına bir çıktım,"Hocam, ben askere gittim, generalin karşısına bir çıktım, bir bağırdım bir çağırdım bir de yumruk attım." Ya sen delisin, ya palavra atıyorsun.bir bağırdım bir çağırdım bir de yumruk attım."

Ya sen delisin, ya palavra atıyorsun.
Bir kimse öyle bir şey yapsa ömrü hapislerde geçer, ömrünü mahvetmiş olur. Bir kimse öyle bir şey yapsa ömrü hapislerde geçer, ömrünü mahvetmiş olur.

Hâsılı, insanın hayır hasenât yapması, etrafındaki yoksulları gözetmesi, komşularına bakması,Hâsılı, insanın hayır hasenât yapması, etrafındaki yoksulları gözetmesi, komşularına bakması, akrabasından yakınlarından olanlara, köyüne bakması lazım.akrabasından yakınlarından olanlara, köyüne bakması lazım. Bir muhtaç insan gördü mü ona yardım etmeyi bir fırsat, bir ganimet sayması lazım; Bir muhtaç insan gördü mü ona yardım etmeyi bir fırsat, bir ganimet sayması lazım;

"Tam ehlini buldum, iyi bir insan buldum, iyilik yapma fırsatı yakaladım." diye sevinmesi lazım. "Tam ehlini buldum, iyi bir insan buldum, iyilik yapma fırsatı yakaladım." diye sevinmesi lazım.

Muhterem kardeşlerim! Muhterem kardeşlerim!

Bizler yaratılış itibariyle veyahut hayattaki terbiyemiz itibariyleBizler yaratılış itibariyle veyahut hayattaki terbiyemiz itibariyle biriktirmeye alıştığımız için para biriktiriyoruz. biriktirmeye alıştığımız için para biriktiriyoruz. Vermek zor gelir hatta onun için zenginlerin pek çoğu cimridir,Vermek zor gelir hatta onun için zenginlerin pek çoğu cimridir, zenginliği biriktire biriktire, vermeye vermeye elde etmişlerdir. İnsanın vermeye alışması lazım.zenginliği biriktire biriktire, vermeye vermeye elde etmişlerdir. İnsanın vermeye alışması lazım. Allah vermeye alıştırmak üzere zekâtı emretmiş, sadakayı emretmiş; kendinizi aldatmayın. Allah vermeye alıştırmak üzere zekâtı emretmiş, sadakayı emretmiş; kendinizi aldatmayın.

"Tamam, hocam cebimde bozuk paralar zaten ağırlık yapıyordu."Tamam, hocam cebimde bozuk paralar zaten ağırlık yapıyordu. Kapının dışında duran fukâranın avucuna hepsini boşalttım; Kapının dışında duran fukâranın avucuna hepsini boşalttım; hem cebim hafifledi kurtuldum hem de hayır yapmış oldum." Oh ne rahat! hem cebim hafifledi kurtuldum hem de hayır yapmış oldum."

Oh ne rahat!

Senin yaptığın o hayırla bir gazoz içilebiliyor mu, bir meşrubat içilebiliyor mu,Senin yaptığın o hayırla bir gazoz içilebiliyor mu, bir meşrubat içilebiliyor mu, bir sandviç alınabiliyor mu? Ne işe yarar? bir sandviç alınabiliyor mu? Ne işe yarar?

Yaptığın hayır dişinin kovuğuna gidecek mi dolduracak mı? Yaptığın hayır dişinin kovuğuna gidecek mi dolduracak mı?

Yapacaksan doğru düzgün bir hayır yap. Yapacaksan doğru düzgün bir hayır yap.

"Oh elhamdülillah! Ben bugün hayır yaptım, fakirleri sevindirdim, artık rahat uyuyabilirim,"Oh elhamdülillah! Ben bugün hayır yaptım, fakirleri sevindirdim, artık rahat uyuyabilirim, biriktirdiğim paralarla keyif çatabilirim, safa sürebilirim." biriktirdiğim paralarla keyif çatabilirim, safa sürebilirim."

Kendini aldatma! Servetini hesapla, kazancını hesapla. Kendini aldatma! Servetini hesapla, kazancını hesapla.

Kazancının Allah tarafından sana emredilmiş olan hayır kısmı nedir? Kazancının Allah tarafından sana emredilmiş olan hayır kısmı nedir?

Kırkta biri zekâtı. Koyunsa kırk koyunda bir koyunu, ziraat mahsulü iseKırkta biri zekâtı. Koyunsa kırk koyunda bir koyunu, ziraat mahsulü ise onda biri veya arazinin durumuna göre yirmide biri veyahut deve ise sığır ise beşte biri;onda biri veya arazinin durumuna göre yirmide biri veyahut deve ise sığır ise beşte biri; fıkıh kitaplarında vardır.fıkıh kitaplarında vardır. Onu ayırırsan, bu ayırdığın zekât parasını ayrı cebine ayrı cüzdana koyarsan, Onu ayırırsan, bu ayırdığın zekât parasını ayrı cebine ayrı cüzdana koyarsan, hayır yapmak zor gelmez ama öyle olmazsa kendi kendini aldatırsın,hayır yapmak zor gelmez ama öyle olmazsa kendi kendini aldatırsın, küçücük küçücük hayırlarla hayır yaptım sanırsın. küçücük küçücük hayırlarla hayır yaptım sanırsın.

Antep'e gitmiştim; orada çok kıymetli kardeşlerimiz, dostlarımız, ihvanımız var.Antep'e gitmiştim; orada çok kıymetli kardeşlerimiz, dostlarımız, ihvanımız var. Hatta bir tanesi gazete çıkaran, matbaa sahibi, çok münevver bir kimse. Hatta bir tanesi gazete çıkaran, matbaa sahibi, çok münevver bir kimse.

"Servetimizi hesap ettik, ‘yüzde onunu hayra vereceğiz' dedik. Onu kestik, verdik."Servetimizi hesap ettik, ‘yüzde onunu hayra vereceğiz' dedik. Onu kestik, verdik. Vakfımızda, hayır müessesemizde başkalarının hayaline gelmeyecekVakfımızda, hayır müessesemizde başkalarının hayaline gelmeyecek büyük paralar birikti ve çok hayırlar yaptık." diyor. büyük paralar birikti ve çok hayırlar yaptık." diyor.

Müftülük sitesi yapmışlar, altı dükkân dolu, birçok geliri var.Müftülük sitesi yapmışlar, altı dükkân dolu, birçok geliri var. Birçok türbeyi, tarihi eseri tamir etmişler, birçok talebeye bakıyorlar.Birçok türbeyi, tarihi eseri tamir etmişler, birçok talebeye bakıyorlar. Türkiye'nin sayılı zengin hayır müesseselerinden biri olmuş. Türkiye'nin sayılı zengin hayır müesseselerinden biri olmuş.

Pratik bir çare söylüyorum; yapacağınız hayrı önceden ayırıp daPratik bir çare söylüyorum; yapacağınız hayrı önceden ayırıp da başka bir cebinize koyarsanız, etrafı kollarsınız, başka bir cebinize koyarsanız, etrafı kollarsınız, hakikaten bir hayır fırsatı çıktı mı hemen verirsiniz, hayır da yerini bulmuş olur. hakikaten bir hayır fırsatı çıktı mı hemen verirsiniz, hayır da yerini bulmuş olur.

Öyle olmazsa insan aldanıyor, bir. Bir de, "hadi ben şu hayrı vereyim" dediği zamanÖyle olmazsa insan aldanıyor, bir. Bir de, "hadi ben şu hayrı vereyim" dediği zaman hayra gerçekten layık olan insan karşısında olmayabiliyor. hayra gerçekten layık olan insan karşısında olmayabiliyor. Onu iyi ayırmak lazım; arada fakir semtlere gitmek, Onu iyi ayırmak lazım; arada fakir semtlere gitmek, yoksul insanları sormak, fakirlerin misafiri olmak lazım. yoksul insanları sormak, fakirlerin misafiri olmak lazım.

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz yoksulların davetine icabet ederdi hatta diyor ki; Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz yoksulların davetine icabet ederdi hatta diyor ki;

"Bir deve paçasına beni çağırsalar giderim." "Bir deve paçasına beni çağırsalar giderim."

Deve kesilmiş, zenginler etlerini yemişler, paçasını bir kenara atmışlar.Deve kesilmiş, zenginler etlerini yemişler, paçasını bir kenara atmışlar. Yoksul birkaç aile de onu almış, bir tencerenin içine koymuş, altına odunu çatmış,Yoksul birkaç aile de onu almış, bir tencerenin içine koymuş, altına odunu çatmış, suyu doldurmuş, saatlerce fokur fokur kaynatmış. suyu doldurmuş, saatlerce fokur fokur kaynatmış. O kemiğin biraz suyu çıkmış, belki içine biraz ekmek doğrayacaklar, tirit yapacaklar, yiyecekler.O kemiğin biraz suyu çıkmış, belki içine biraz ekmek doğrayacaklar, tirit yapacaklar, yiyecekler. Belki o kadar bile değil. "Böyle sade bir yemek daveti bile olsa giderim." demek istiyor. Belki o kadar bile değil. "Böyle sade bir yemek daveti bile olsa giderim." demek istiyor.

Bir keresinde Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'i ziyafete çağırmışlar. Bir keresinde Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'i ziyafete çağırmışlar.

Ziyafet ne? Sirke. Yanına da biraz ekmek. Peygamber Efendimiz; Ziyafet ne?

Sirke. Yanına da biraz ekmek. Peygamber Efendimiz;

"Sirke ne güzel azıktır." Ni'me'l-idâmü'l-hallü. diye ekmeği sirkeye bana bana yemiş. "Sirke ne güzel azıktır." Ni'me'l-idâmü'l-hallü. diye ekmeği sirkeye bana bana yemiş.

Neden? Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem çok yüksek ahlâklı bir insandı da ondan.Neden?

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem çok yüksek ahlâklı bir insandı da ondan.
Ev sahibini mahcup etmiyor; "Beni bunun için mi çağırdın?" demiyor. Ev sahibini mahcup etmiyor; "Beni bunun için mi çağırdın?" demiyor. "Bu sirke de misafire çıkartılır mıymış?" demiyor. "Bu sirke de misafire çıkartılır mıymış?" demiyor. Ama tabi evin sahibi de zengin olunca misafire ikramıAma tabi evin sahibi de zengin olunca misafire ikramı Allah'ın verdiği imkânlara göre güzel yapması lazım. O da onun fazla sevap kazanmasına sebep olur. Allah'ın verdiği imkânlara göre güzel yapması lazım. O da onun fazla sevap kazanmasına sebep olur.

Hayır yapmayı sevin, bir. Hayır yapmayı çoluk çocuğunuza sevdirin, iki. Hayır yapmayı sevin, bir. Hayır yapmayı çoluk çocuğunuza sevdirin, iki.

"Oğlum, hadi şu oyuncağını şu misafire ver." "Vermem." "Oğlum, hadi şu oyuncağını şu misafire ver."

"Vermem."

"Evladım, bir sandık dolusu oyuncağın var." "Vermem." "Neden?" "Benim oyuncağım." "Evladım, bir sandık dolusu oyuncağın var."

"Vermem."

"Neden?"

"Benim oyuncağım."

"Tamam senin ama ver şu kardeşin de biraz oynasın." "Vermem." "Tamam senin ama ver şu kardeşin de biraz oynasın."

"Vermem."

O çocuğu böyle alıştırdın mı büyüdüğü zaman kendisineO çocuğu böyle alıştırdın mı büyüdüğü zaman kendisine hayır imkânı teklif edildiği zaman da "vermem" der. Sen onu küçükten alıştıracaksın, yetiştireceksin. hayır imkânı teklif edildiği zaman da "vermem" der. Sen onu küçükten alıştıracaksın, yetiştireceksin.

"Bak evladım, şu çocuk ağlıyor, hadi git ona şu simidini hediye et bakalım,"Bak evladım, şu çocuk ağlıyor, hadi git ona şu simidini hediye et bakalım, hadi bakalım ona şu şekerden ikram et.hadi bakalım ona şu şekerden ikram et. Ben iki tane defter aldım hadi bakalım bir tanesiniBen iki tane defter aldım hadi bakalım bir tanesini sınıfınızdaki en yoksul çocuğa hediye et." diye alıştıracaksınız. sınıfınızdaki en yoksul çocuğa hediye et." diye alıştıracaksınız.

Muhterem kardeşlerim! Muhterem kardeşlerim!

Çok hoşuma giden bir hadîs-i şerîf var; hatırladıkça yüzüme tebessüm yayılıyor.Çok hoşuma giden bir hadîs-i şerîf var; hatırladıkça yüzüme tebessüm yayılıyor. Peygamber Efendimiz buyuruyor ki; Peygamber Efendimiz buyuruyor ki;

"Kapına gelip senden bir şey isteyen yoksul dilenci Allah'ın sana hediyesidir." "Kapına gelip senden bir şey isteyen yoksul dilenci Allah'ın sana hediyesidir."

Sen ona bir hayır yapacaksın, sevap kazanacaksın.Sen ona bir hayır yapacaksın, sevap kazanacaksın. Peygamber Efendimiz kendisinden bir şey isteyen hiçbir şahsı boş çevirmemiş.Peygamber Efendimiz kendisinden bir şey isteyen hiçbir şahsı boş çevirmemiş. Varsa muhakkak vermiş, hiç reddetmemiş. Fakat maalesef biz yapıyoruz, Allah affetsin.Varsa muhakkak vermiş, hiç reddetmemiş. Fakat maalesef biz yapıyoruz, Allah affetsin. Adamın haline bakıyoruz, kadının haline bakıyoruz, profesyonel pişkin dilenci durumunda gördük mü Adamın haline bakıyoruz, kadının haline bakıyoruz, profesyonel pişkin dilenci durumunda gördük mü vermiyoruz ama Efendimiz hiç boş çevirmemiş.vermiyoruz ama Efendimiz hiç boş çevirmemiş. En iyisi tahkik ederek, araştırarak, yoksul mahalleleri dolaşarak,En iyisi tahkik ederek, araştırarak, yoksul mahalleleri dolaşarak, yakınlarımıza sorarak fakirleri bulup gözetmektir. Tabi sadakanın şartı başa kakmadan vermektir. yakınlarımıza sorarak fakirleri bulup gözetmektir. Tabi sadakanın şartı başa kakmadan vermektir.

Lâ tübtılû sadakâtiküm bi'l-menni ve'l-ezâ. "Başa kakarak, ezâlandırarak sadakalarınızı iptal etmeyiniz,Lâ tübtılû sadakâtiküm bi'l-menni ve'l-ezâ. "Başa kakarak, ezâlandırarak sadakalarınızı iptal etmeyiniz, boşa çıkarmayınız, batıl hâle getirmeyiniz, kabul olmaz duruma düşürmeyiniz." boşa çıkarmayınız, batıl hâle getirmeyiniz, kabul olmaz duruma düşürmeyiniz."

Demek ki sadaka vermenin de kibarca bir şekli şemâili varmış.Demek ki sadaka vermenin de kibarca bir şekli şemâili varmış. Kalp kırmayacakmışız, başa kakmayacakmışız, güzel bir tarzda verecekmişiz. Kalp kırmayacakmışız, başa kakmayacakmışız, güzel bir tarzda verecekmişiz.

es-Sadakatü alâ vechihâ. "Sadakanın usulü tarzında verilmesi." es-Sadakatü alâ vechihâ. "Sadakanın usulü tarzında verilmesi."

Hadîs-i şerîfte kaç şey saydı? Hadîs-i şerîfte kaç şey saydı?

Usulüne uygun verilmiş sadaka, iyi bir iş yapmak ma'rûf,Usulüne uygun verilmiş sadaka, iyi bir iş yapmak ma'rûf, ana babaya hizmet ve iyilik yapmak, sıla-i rahim yapmak; dört şey saydı. ana babaya hizmet ve iyilik yapmak, sıla-i rahim yapmak; dört şey saydı.

Bir tanesi bu; sadakanın usulüne uygun verilmesi. İkincisi Va'stınâu'l-ma'rûfi.Bir tanesi bu; sadakanın usulüne uygun verilmesi. İkincisi Va'stınâu'l-ma'rûfi. Aklın, şeriatin, dinin ve aklıselimin, vicdanın, kalbiselimin hoş gördüğü işlere "mâruf" derler.Aklın, şeriatin, dinin ve aklıselimin, vicdanın, kalbiselimin hoş gördüğü işlere "mâruf" derler. Örf de derler, mâruf da derler. Örf de derler, mâruf da derler.

Yoldan geçen bir ihtiyar insanın kolundan tutsam da yardımcı olsam,Yoldan geçen bir ihtiyar insanın kolundan tutsam da yardımcı olsam, gideceği yere götürsem acaba nasıl olur? Vallahi iyi olur.gideceği yere götürsem acaba nasıl olur?

Vallahi iyi olur.
Adamcağız gidemiyor işte, belki bir taşa takılır düşer, yardım etsen iyi olur.Adamcağız gidemiyor işte, belki bir taşa takılır düşer, yardım etsen iyi olur. Aklen bu böyle; iyi bir şey mâruftur. Veyahut; Aklen bu böyle; iyi bir şey mâruftur. Veyahut;

Birisi bastonuyla vasıtaya bindi, ben de ön sırada oturuyorum, kalkıp yerimi versem nasıl olur? Birisi bastonuyla vasıtaya bindi, ben de ön sırada oturuyorum, kalkıp yerimi versem nasıl olur?

İyi olur. Adamcağız ihtiyar, sen de ihtiyarladığın zaman bastonunla ayakta zor dururkenİyi olur. Adamcağız ihtiyar, sen de ihtiyarladığın zaman bastonunla ayakta zor dururken "birisi bana yerini verse de rahat etsem" diye istersin."birisi bana yerini verse de rahat etsem" diye istersin. Sen gençsin, ayakta durabilirsin o duramaz. Sen gençsin, ayakta durabilirsin o duramaz. İşte böyle aklen ve dinen doğru olan, güzel olan şeylere "mâruf" derler.İşte böyle aklen ve dinen doğru olan, güzel olan şeylere "mâruf" derler. İnsanın kendisi mârufu yapmaya, iyi olan şeyleri yapmaya gayretli olacak. İnsanın kendisi mârufu yapmaya, iyi olan şeyleri yapmaya gayretli olacak.

Müslümanlar dünyanın iyilik üreten fabrikalarıdır. Bir müslüman her iyiliğe koşacak,Müslümanlar dünyanın iyilik üreten fabrikalarıdır. Bir müslüman her iyiliğe koşacak, her iyiliği yapmaya çalışacak, bir de emredecek; emr-i mâruf da vardır.her iyiliği yapmaya çalışacak, bir de emredecek; emr-i mâruf da vardır. Va'stınâu'l-ma'rûfi. "Mârufu yapmak." Bir de emri bi'l-mâruf vardır, mârufu emretmek.Va'stınâu'l-ma'rûfi. "Mârufu yapmak." Bir de emri bi'l-mâruf vardır, mârufu emretmek. Hem sen kendin yapacaksın hem de komşuna etrafındaki insanlara; "Bak şöyle yapın, iyidir.Hem sen kendin yapacaksın hem de komşuna etrafındaki insanlara; "Bak şöyle yapın, iyidir. Bunu böyle yapmayın, kötüdür." diye emr-i mâruf nehy-i münker yapmak vardır; bu da farzdır. Bunu böyle yapmayın, kötüdür." diye emr-i mâruf nehy-i münker yapmak vardır; bu da farzdır.

İslâm'da emr-i mâruf nehy-i münker farzdır, önemli vazifelerden biridir.İslâm'da emr-i mâruf nehy-i münker farzdır, önemli vazifelerden biridir. Müslüman bir köşeye çekilen insan değildir. Müslüman bir köşeye çekilen insan değildir.

"Hocam, bizim mahallemizde bir adam var melek gibi, koyun gibi,"Hocam, bizim mahallemizde bir adam var melek gibi, koyun gibi, kuzu gibi hiç kimseye dokunmaz, hiç kimseye karışmaz.kuzu gibi hiç kimseye dokunmaz, hiç kimseye karışmaz. Kendi halinde, ağzını bıçak açmaz, hiç konuşmaz, sessiz sedasız evinde yaşar, dışarı çıkar gelir." Kendi halinde, ağzını bıçak açmaz, hiç konuşmaz, sessiz sedasız evinde yaşar, dışarı çıkar gelir."

Bu iyi adam değil! İslâm'a göre iyi adam nasıldır? Bu iyi adam değil!

İslâm'a göre iyi adam nasıldır?

İslâm'a göre iyi adam çevresi ile aktif ilişkisi olan adamdır. Kötünün karşısına çıkacak.İslâm'a göre iyi adam çevresi ile aktif ilişkisi olan adamdır. Kötünün karşısına çıkacak. Komşunun çocuğu ötekisinin bahçesinden elmayı koparmaya kalktığı zaman; Komşunun çocuğu ötekisinin bahçesinden elmayı koparmaya kalktığı zaman;

"Çek bakayım elini oradan, şimdi bastonla kafana bir vurursam görürsün. Utanmıyor musun sen?"Çek bakayım elini oradan, şimdi bastonla kafana bir vurursam görürsün. Utanmıyor musun sen? Haram yenir mi? Çekil oradan." diyemiyorsa olmaz! Haram yenir mi? Çekil oradan." diyemiyorsa olmaz!

Etliye sütlüye karışmaz. İyi değil! Etliye sütlüye karışacak;Etliye sütlüye karışmaz. İyi değil! Etliye sütlüye karışacak; "Çiğnerim, çiğnenirim hakkı tutar kaldırırım." diyor Mehmed Âkif. "Çiğnerim, çiğnenirim hakkı tutar kaldırırım." diyor Mehmed Âkif. "Aldırma deseler de aldırırım." diyor. Öyle şey yok! "Aldırma deseler de aldırırım." diyor. Öyle şey yok!

Çiğnerim çiğnenirim hakkı tutar kaldırırım. Çiğnerim çiğnenirim hakkı tutar kaldırırım.

Kötülüğe müsamaha yok. Bir adam ötekisinin malını çalıyor, sen de görüyorsun; Kötülüğe müsamaha yok. Bir adam ötekisinin malını çalıyor, sen de görüyorsun;

"Bana ne, kendi malının başında dursaydı. Bekçisi miyim sahibi miyim?" diyorsun. "Bana ne, kendi malının başında dursaydı. Bekçisi miyim sahibi miyim?" diyorsun.

Hayır, olmaz! Ona mâni olacaksın, kötülüğe mâni olacaksın.Hayır, olmaz! Ona mâni olacaksın, kötülüğe mâni olacaksın. Birisi ötekisine vurmaya kalkıyor, kabadayılık yapıyor. Birisi ötekisine vurmaya kalkıyor, kabadayılık yapıyor.

"Nedir senin derdin? Ne oluyor?"Nedir senin derdin? Ne oluyor? Bu mazlumdan, bu zavallıdan ne istiyorsun? Hadi bakalım çek elini." diyeceksin. Bu mazlumdan, bu zavallıdan ne istiyorsun? Hadi bakalım çek elini." diyeceksin.

Sen bunu demezsen olmaz, o zaman nizâm-ı âlem fesada girer, bozulur, düzeni kalmaz. Sen bunu demezsen olmaz, o zaman nizâm-ı âlem fesada girer, bozulur, düzeni kalmaz.

Dünkü gazetelerde gördüm, ayrıntısını okumadım ama Dünkü gazetelerde gördüm, ayrıntısını okumadım ama "Türkiye usulsüzlükler, yolsuzluklar cenneti" diyor."Türkiye usulsüzlükler, yolsuzluklar cenneti" diyor. Hani "Türkiye deniz dağ cenneti, manzaralar cenneti" dese sevineceğiz amaHani "Türkiye deniz dağ cenneti, manzaralar cenneti" dese sevineceğiz ama bu söz yüreğime bir hançerle saplandı, kanıyor. Benim memleketim yolsuzluklar cenneti. Neden? bu söz yüreğime bir hançerle saplandı, kanıyor. Benim memleketim yolsuzluklar cenneti.

Neden?

Emr-i mâruf nehy-i münker unutulmuş da ondan.Emr-i mâruf nehy-i münker unutulmuş da ondan. Müslümanlar çok iyidir, cami dolusudur, mâşaallah tıklım tıklım camiye dolarlar amaMüslümanlar çok iyidir, cami dolusudur, mâşaallah tıklım tıklım camiye dolarlar ama ondan sonra caminin yanında kötülük devam eder. ondan sonra caminin yanında kötülük devam eder.

Olmaz! Birisi ötekisini dolandırmış, 240 bin lirasını almış.Olmaz! Birisi ötekisini dolandırmış, 240 bin lirasını almış. Dün vasıtada yanıma oturan şahısla konuşuyoruz; "Allah'ından bulsun!" diyor. Dün vasıtada yanıma oturan şahısla konuşuyoruz;

"Allah'ından bulsun!" diyor.

Öyle yağma yok. Sen onu takip edeceksin, cezalandıracaksın ki bir daha yapamasın.Öyle yağma yok. Sen onu takip edeceksin, cezalandıracaksın ki bir daha yapamasın. Kötülüğe fırsat verirsen, takip etmezsen, çanak tutarsan, fırsat sağlarsan,Kötülüğe fırsat verirsen, takip etmezsen, çanak tutarsan, fırsat sağlarsan, ortam hazırlarsan memleket mahvolur, yolsuzluklar alır başını gider.ortam hazırlarsan memleket mahvolur, yolsuzluklar alır başını gider. Allah rızası için takip edeceksin. Allah rızası için takip edeceksin.

Bizim bir hacı kardeşimiz vardı; ağzını bıçak açmaz, sessiz sedasız,Bizim bir hacı kardeşimiz vardı; ağzını bıçak açmaz, sessiz sedasız, hakikaten melek gibi bir insan ama hac yolundahakikaten melek gibi bir insan ama hac yolunda bir haksızlık yapmışlar çıkmış karşısına, karakola götürüyor.bir haksızlık yapmışlar çıkmış karşısına, karakola götürüyor. Karayolu ile hacca gidiyor, onu bırakmış o yolsuzlukla uğraşıyor. Karayolu ile hacca gidiyor, onu bırakmış o yolsuzlukla uğraşıyor.

"Canım bu dünyayı ben mi düzelteceğim? Boş vereyim, görmeyeyim, yoluma gideyim." demiyor."Canım bu dünyayı ben mi düzelteceğim? Boş vereyim, görmeyeyim, yoluma gideyim." demiyor. "O da bir vazife" diye karakola gidiyor, şahitlik yapıyor; şerri engelliyor. "O da bir vazife" diye karakola gidiyor, şahitlik yapıyor; şerri engelliyor.

Müslüman böyle olacak, bildiğini söyleyecek. Müslüman böyle olacak, bildiğini söyleyecek.

"Ben o hadiseyi gördüm; şu adam şunu bıçakladı ama o bıçaklayan adamlar belalı bir mafyadır, çetedir."Ben o hadiseyi gördüm; şu adam şunu bıçakladı ama o bıçaklayan adamlar belalı bir mafyadır, çetedir. Gördüğümü söylersem mahkemede başım derde girer. En iyisi görmemiş olayım, söylemeyeyim." Gördüğümü söylersem mahkemede başım derde girer. En iyisi görmemiş olayım, söylemeyeyim."

Şahitlikten kaçmak da İslâm'da büyük günahtır. Söyleyeceksin. Şahitlikten kaçmak da İslâm'da büyük günahtır. Söyleyeceksin.

"Hocam, ya beni de bıçaklarlarsa?" "Hocam, ya beni de bıçaklarlarsa?"

Allah yolunda şehit olursun; Allah seni korur, senin yardımcın olur. Onların hasmı Allah olur.Allah yolunda şehit olursun; Allah seni korur, senin yardımcın olur. Onların hasmı Allah olur. Sen oradan kaçarsan "bıçaklanmaktan kurtuldum" sanırsın amaSen oradan kaçarsan "bıçaklanmaktan kurtuldum" sanırsın ama Allah seni başka yerde başka bir belaya uğratır. Allah seni başka yerde başka bir belaya uğratır.

Eski müslümanların hali böyle değildi, onlar aktif müslümanlardı.Eski müslümanların hali böyle değildi, onlar aktif müslümanlardı. Çevreleriyle ilgilenirler, kötülüğe müsaade etmezlerdi.Çevreleriyle ilgilenirler, kötülüğe müsaade etmezlerdi. Mahallenin delikanlıları efeleri mahallelerinde kötü iş yaptırmazlardı. Şimdi kimse kimseye karışmıyor. Mahallenin delikanlıları efeleri mahallelerinde kötü iş yaptırmazlardı. Şimdi kimse kimseye karışmıyor.

Şu ev kötü ev, giren çıkan belli değil. Olur mu öyle şey? "Bu mahallede olmaz!" diyeceksin.Şu ev kötü ev, giren çıkan belli değil.

Olur mu öyle şey? "Bu mahallede olmaz!" diyeceksin.
Eskiden olmazmış, herkes edebini takınmak zorunda kalırmış, İslâm budur.Eskiden olmazmış, herkes edebini takınmak zorunda kalırmış, İslâm budur. Etliye sütlüye karışmamak Müslümanlık değildir. Emr-i mâruf, nehy-i münker Müslümanlıktır. Etliye sütlüye karışmamak Müslümanlık değildir. Emr-i mâruf, nehy-i münker Müslümanlıktır. Dinimiz müslümanları sosyal göreve çağırıyor. Dinimiz müslümanları sosyal göreve çağırıyor.

Usulüne uygun, başa kakmadan, sessiz sedasız, gösteriş yapmadan,Usulüne uygun, başa kakmadan, sessiz sedasız, gösteriş yapmadan, riya yapmadan sadaka vermek, bir; iyi işleri işlemek, iki. riya yapmadan sadaka vermek, bir; iyi işleri işlemek, iki.

Birrü'l-vâlideyn. "Ana ve babaya iyi davranmak, hizmet etmek." Birrü'l-vâlideyn. "Ana ve babaya iyi davranmak, hizmet etmek."

Bu da çok kıymetli bir şeydir.Bu da çok kıymetli bir şeydir. Dinimiz anne ve babaya çok büyük hürmet ve izzet ediyor, hürmet etmeyi emrediyor. Dinimiz anne ve babaya çok büyük hürmet ve izzet ediyor, hürmet etmeyi emrediyor. Hatta bir hadîs-i şerîfte geçiyor ki; Hatta bir hadîs-i şerîfte geçiyor ki;

Rıda'l-hâlikı fî rıda'l-vâlidi. "Allah'ın rızası, ananın babanın rızasına bağlıdır." Rıda'l-hâlikı fî rıda'l-vâlidi. "Allah'ın rızası, ananın babanın rızasına bağlıdır."

Annesi babası razı değil o zaman Allah da razı olmaz. Evlat annesini babasını hoşnut edecek. Annesi babası razı değil o zaman Allah da razı olmaz. Evlat annesini babasını hoşnut edecek.

Fakat, tabi her sözün bir hududu vardır ve her hükmün de istisnası vardır.Fakat, tabi her sözün bir hududu vardır ve her hükmün de istisnası vardır. Öyle ters aileler oluyor ki baba yanlış yolda, oğlan doğru yolda. Babası evladına diyor ki; Öyle ters aileler oluyor ki baba yanlış yolda, oğlan doğru yolda. Babası evladına diyor ki;

"İç evladım şu kadehi, bu kadar da dar kafalı olma." Evlat da diyor ki; "İç evladım şu kadehi, bu kadar da dar kafalı olma." Evlat da diyor ki;

"Haramdır içmem." Tersine işliyor. "Haramdır içmem."

Tersine işliyor.

Buralarda; Lâ tâate li-mahlûkin fî ma'siyeti'l-hâlik hükmü geçerlidir.Buralarda; Lâ tâate li-mahlûkin fî ma'siyeti'l-hâlik hükmü geçerlidir. "Allah'a isyanda kimseye itaat edilmez." Babası da olsa. "Ama hakkını helal etmeyecekmiş." "Allah'a isyanda kimseye itaat edilmez." Babası da olsa.

"Ama hakkını helal etmeyecekmiş."

Onun hakkı başına çalınsın. Allah'ın emretmediği şeyi, günahı emretmeye hakkı yok,Onun hakkı başına çalınsın. Allah'ın emretmediği şeyi, günahı emretmeye hakkı yok, Allah saklasın öyle kocalar oluyormuş ki hanımına "akşama para getir" diyormuş.Allah saklasın öyle kocalar oluyormuş ki hanımına "akşama para getir" diyormuş. "Nereden getirirsen getir, nasıl getirirsen getir; şarkı mı söyleyeceksin,"Nereden getirirsen getir, nasıl getirirsen getir; şarkı mı söyleyeceksin, çengi gibi oynayacak mısın ne yaparsan yap!" der gibi. Böyle şey olmaz!çengi gibi oynayacak mısın ne yaparsan yap!" der gibi.

Böyle şey olmaz!
İsyanda günahta ne kocaya itaat edilir ne babaya itaat edilir İsyanda günahta ne kocaya itaat edilir ne babaya itaat edilir ne âmire itaat edilir ne de devlet başkanına itaat edilir. İsyan, günah! ne âmire itaat edilir ne de devlet başkanına itaat edilir. İsyan, günah! İnneme't-tâatü fi'l-ma'rûfi "Ancak iyi şeylerde itaat vardır." İnneme't-tâatü fi'l-ma'rûfi "Ancak iyi şeylerde itaat vardır."

Bizim kanunlarda da, bugünün kanunlarında da böyledir;Bizim kanunlarda da, bugünün kanunlarında da böyledir; âmir memuruna kanuna aykırı bir emir buyuramaz.âmir memuruna kanuna aykırı bir emir buyuramaz. Buyurursa ve memur onu dinlerse âmir de mesul olur memur da mesul olur. Memur; Buyurursa ve memur onu dinlerse âmir de mesul olur memur da mesul olur. Memur;

"Yönetmelikte kanunda bunun yeri yoktur, ben bu işi yapamam." diyecek. "Yönetmelikte kanunda bunun yeri yoktur, ben bu işi yapamam." diyecek.

"Yapamazsan seni sürdürürüm." "Yapamazsan seni sürdürürüm."

"Sürdürürsen sürdür; ben inancımdan, dinimden, dürüstlüğümden, namusluluğumdan dolayı"Sürdürürsen sürdür; ben inancımdan, dinimden, dürüstlüğümden, namusluluğumdan dolayı meşakkat çekeceksem o da benim için sevap." diyecek. meşakkat çekeceksem o da benim için sevap." diyecek.

"Seni Hakkâri'ye sürdürürüm!" "Hakkâri de benim memleketimin bir bölümü." "Seni Hakkâri'ye sürdürürüm!"

"Hakkâri de benim memleketimin bir bölümü."

"E orada anarşistler var, seni vururlar." "E orada anarşistler var, seni vururlar."

"Vururlarsa mazlum olarak ölürüm, şehit olurum, Allah'ın verdiği canı erken mi alacaklar benden?"Vururlarsa mazlum olarak ölürüm, şehit olurum, Allah'ın verdiği canı erken mi alacaklar benden? Şu hayatta bir defa öleceğim, on defa değil!" Bu ölüm, yazılmış olan zamandan öne gelmez.Şu hayatta bir defa öleceğim, on defa değil!"

Bu ölüm, yazılmış olan zamandan öne gelmez.
Allah'ın öldürmediğini kimse öldüremez. Allah'ın öldürmediğini kimse öldüremez. Daha vadesi gelmemiş olan, ölmeyecek olan kimseyi kimse öldüremez. Daha vadesi gelmemiş olan, ölmeyecek olan kimseyi kimse öldüremez.

İstiklal Harbi gazilerinden Cevat Rıfat Atılhan diye meşhur bir yazar vardır. İstiklal Harbi gazilerinden Cevat Rıfat Atılhan diye meşhur bir yazar vardır. Rahmetlinin Kızıltoprak'ta dairesi vardı.Rahmetlinin Kızıltoprak'ta dairesi vardı. Biz de "büyüklerimizi tanıyalım" diye üniversite gençliği olarak bir bayram günü ziyaretine gittik.Biz de "büyüklerimizi tanıyalım" diye üniversite gençliği olarak bir bayram günü ziyaretine gittik. Şöyle şişmanca, hareketli, canlı, güleç yüzlü bir insandı.Şöyle şişmanca, hareketli, canlı, güleç yüzlü bir insandı. Evine gittik, birinci katta, bahçeden sonra üç dört merdiven çıkıyorsun, balkonu hemen birinci kat.Evine gittik, birinci katta, bahçeden sonra üç dört merdiven çıkıyorsun, balkonu hemen birinci kat. Camlarda hiç demir yok. Şöyle vursan camlar kırılır, itsen pencereler açılır. Camlarda hiç demir yok. Şöyle vursan camlar kırılır, itsen pencereler açılır.

Masonlar hakkında, masonlar aleyhinde yazı yazıyor; Masonlar hakkında, masonlar aleyhinde yazı yazıyor;

"Ey Türk! Düşmanın mason cemiyetleri, yahudiler."Ey Türk! Düşmanın mason cemiyetleri, yahudiler. Onlar Sultan Abdülhamid'i devirdiler, gizli faaliyetler yapıyorlar." diye açıkça söylüyor. Onlar Sultan Abdülhamid'i devirdiler, gizli faaliyetler yapıyorlar." diye açıkça söylüyor.

Birçok düşmanı var, hasmı var. O zaman bizim kafilenin başkanı olan arkadaş; Birçok düşmanı var, hasmı var.

O zaman bizim kafilenin başkanı olan arkadaş;

"Üstâd! Burada hiç emniyet tertibatı yok. Sizin de bir sürü düşmanınız var."Üstâd! Burada hiç emniyet tertibatı yok. Sizin de bir sürü düşmanınız var. Böyle bir dairede nasıl oturuyorsunuz?" diye sordu. Böyle bir dairede nasıl oturuyorsunuz?" diye sordu.

"Evlat!" dedi. "Allah bir insanı öldürmezse insan ölmüyor."Evlat!" dedi. "Allah bir insanı öldürmezse insan ölmüyor. Ben Birinci Cihan harbinde Ürdün cephesinde askerdim.Ben Birinci Cihan harbinde Ürdün cephesinde askerdim. Vazifem de askerî birlikler arasında muhabereyi sağlamak, yazılı emri oradan oraya götürmekti.Vazifem de askerî birlikler arasında muhabereyi sağlamak, yazılı emri oradan oraya götürmekti. O zaman emirler belki telsizle gidiyor ama öbür taraf dinler O zaman emirler belki telsizle gidiyor ama öbür taraf dinler diye bazılarını böyle posta ile göndermek gerekiyor.diye bazılarını böyle posta ile göndermek gerekiyor. Böyle bir yerden bir yere giderken kurşunlar kulağımın dibinden,Böyle bir yerden bir yere giderken kurşunlar kulağımın dibinden, başımın üstünden, sağımdan solumdan geçerdi. başımın üstünden, sağımdan solumdan geçerdi. Bir tanesi isabet etse ölüp gideceğim ama bu yaşa kadar geldim.Bir tanesi isabet etse ölüp gideceğim ama bu yaşa kadar geldim. Burada yaşlı bir durumda karşınızdayım." Burada yaşlı bir durumda karşınızdayım."

İnsan yaşayacağı kadar yaşar ve eceli geldiği zaman ölür.İnsan yaşayacağı kadar yaşar ve eceli geldiği zaman ölür. Eceli geldiği zaman da bir an öteye gitmez, tehire uğramaz. Eceli geldiği zaman da bir an öteye gitmez, tehire uğramaz.

"Aman, yâ Rabbi! Müsaade buyur biraz daha yaşayayım da tevbe edeyim." "Aman, yâ Rabbi! Müsaade buyur biraz daha yaşayayım da tevbe edeyim."

Veyahut öne gelmez. Benim bildiğim öyle insanlar vardı ki; Veyahut öne gelmez. Benim bildiğim öyle insanlar vardı ki;

"Yâ Rabbi! Al şu emaneti, şu canı al."Yâ Rabbi! Al şu emaneti, şu canı al. Bu hastalığa tahammül edemeyeceğim, öleyim de kurtulayım." diyor da ölemiyor. Neden? Bu hastalığa tahammül edemeyeceğim, öleyim de kurtulayım." diyor da ölemiyor.

Neden?

Çünkü vadesi yetmemiş, sabredecek.Çünkü vadesi yetmemiş, sabredecek. O bakımdan insanın emr-i mârufta nehy-i münkerde vazifesini yapması lazım. O bakımdan insanın emr-i mârufta nehy-i münkerde vazifesini yapması lazım.

Ve sılatü'r-rahimi. "Eşe, dosta, akrabaya, yakınlara ziyaretlerVe sılatü'r-rahimi. "Eşe, dosta, akrabaya, yakınlara ziyaretler ve yardımlar yapmak, onlarla bağlantıyı devam ettirmek." Bu da çok önemli.ve yardımlar yapmak, onlarla bağlantıyı devam ettirmek."

Bu da çok önemli.
İslâm bu işe büyük değer veriyor. Onun için akrabamızı unutmayacağız; İslâm bu işe büyük değer veriyor. Onun için akrabamızı unutmayacağız;

"Bu babamın yakınıdır, annem tarafından akrabamdır, akrabamın oğludur." diye takip edeceğiz,"Bu babamın yakınıdır, annem tarafından akrabamdır, akrabamın oğludur." diye takip edeceğiz, kollayacağız ve onlara mümkün olduğu kadarkollayacağız ve onlara mümkün olduğu kadar her çeşit yoldan faydalı olmaya, iyilik yapmaya çalışacağız.her çeşit yoldan faydalı olmaya, iyilik yapmaya çalışacağız. İyiliğin en başta geleni, birinci sırada olanı insanları doğru yola çekmektir.İyiliğin en başta geleni, birinci sırada olanı insanları doğru yola çekmektir. Bir insanı Allah'ın sevgili kulu olacak çizgiye getirmek ona yapılabilecek iyiliklerin en güzelidir. Bir insanı Allah'ın sevgili kulu olacak çizgiye getirmek ona yapılabilecek iyiliklerin en güzelidir.

Neden? Neden?

Çünkü âhirette azaba uğramayacak, Allah'ın mükâfatına erecek, cennete girecek, rahat edecek.Çünkü âhirette azaba uğramayacak, Allah'ın mükâfatına erecek, cennete girecek, rahat edecek. Onun için bizim de sıla-i rahim meselesindeOnun için bizim de sıla-i rahim meselesinde siz kardeşlerimize söyleyeceğimiz başta gelen şey budur. Akrabalık bağları samimi bağlardır.siz kardeşlerimize söyleyeceğimiz başta gelen şey budur. Akrabalık bağları samimi bağlardır. İnsan akrabası ile senli benli oturur, konuşur, yemek yer, evinde yatar kalkar. İnsan akrabası ile senli benli oturur, konuşur, yemek yer, evinde yatar kalkar. Ona nasihat edecek, hakkı söyleyecek, hayrı söyleyecek. Bazıları geliyorlar bana diyorlar ki; Ona nasihat edecek, hakkı söyleyecek, hayrı söyleyecek. Bazıları geliyorlar bana diyorlar ki;

"Hocam, akrabam açık saçık, kafası bizden değil, zihniyetlerimiz farklı, hayat görüşlerimiz değişik."Hocam, akrabam açık saçık, kafası bizden değil, zihniyetlerimiz farklı, hayat görüşlerimiz değişik. Onu ziyarete gideyim mi?" Onu ziyarete gideyim mi?"

Git, doğru yola çekmeye çalış ama şahsiyetinden fedakârlık yapma.Git, doğru yola çekmeye çalış ama şahsiyetinden fedakârlık yapma. Müslüman olduğunu bilsin, her vesile ile söyle. Müslüman olduğunu bilsin, her vesile ile söyle.

İnsan Müslümanlığı zayıf muhitlerde müslümanca yaşayabilir mi? İnsan Müslümanlığı zayıf muhitlerde müslümanca yaşayabilir mi?

Yaşanıyor. Ben senelerce üniversite hocalığı yaptım.Yaşanıyor. Ben senelerce üniversite hocalığı yaptım. Üniversite muhiti İslâmî bakımdan hiç de uygun bir muhit değildi. Üniversite muhiti İslâmî bakımdan hiç de uygun bir muhit değildi.

Askerlik yaptım. Askere giderken bana dediler ki; Askerlik yaptım. Askere giderken bana dediler ki;

"Hocam, sen askerde çok sıkıntı çekersin." "Niye?" "Hocam, sen askerde çok sıkıntı çekersin."

"Niye?"

"Hanımları mutlaka subay gazinosuna çağırırlar, bundan dolayı sıkıntı olur." "Hanımları mutlaka subay gazinosuna çağırırlar, bundan dolayı sıkıntı olur."

"Ben Antalya'da askerlik yaptım da birliğin komutanı ‘akşam toplantı var, eşlerinizle gelin' dedi."Ben Antalya'da askerlik yaptım da birliğin komutanı ‘akşam toplantı var, eşlerinizle gelin' dedi. ‘Ben gelmem.' dedim, bir sürü gürültü çıktı." diye hatıralarını anlatıyorlar. ‘Ben gelmem.' dedim, bir sürü gürültü çıktı." diye hatıralarını anlatıyorlar.

"Allah Allah! Dur bakalım, bizim halimiz ne olacak?" dedik."Allah Allah! Dur bakalım, bizim halimiz ne olacak?" dedik. Bizim hacı hanım erkeklerle bir arada oturmaz. Bizim hacı hanım erkeklerle bir arada oturmaz. Biz öyle danslı balolu, çalgılı türkülü yerlere gitmeyiz. Haram, günah!Biz öyle danslı balolu, çalgılı türkülü yerlere gitmeyiz. Haram, günah! Kim söylerse söylesin öyle bir şeyi dinlememiz mümkün değil.Kim söylerse söylesin öyle bir şeyi dinlememiz mümkün değil. Kalktık gittik askere; hanımımız, çoluk çocuğumuzla otobüse bindik.Kalktık gittik askere; hanımımız, çoluk çocuğumuzla otobüse bindik. Yatakları dürdük, yuvarladık, iplerle bağladık, Anadolu usulü göçü topladık,Yatakları dürdük, yuvarladık, iplerle bağladık, Anadolu usulü göçü topladık, kalktık Ağrı'nın Patnos ilçesine askerlik yapmaya gittik. "Hocam, oraya aileni götürme." Niye? kalktık Ağrı'nın Patnos ilçesine askerlik yapmaya gittik.

"Hocam, oraya aileni götürme."

Niye?

"Orada ahali Türkçe bilmez, hepsi Kürt'tür." Kürtler insan değil mi?"Orada ahali Türkçe bilmez, hepsi Kürt'tür."

Kürtler insan değil mi?
O da benim kardeşim, biz aldırmadık gittik. İlk önce otele girdik.O da benim kardeşim, biz aldırmadık gittik. İlk önce otele girdik. O beldedeki müslüman kardeşlerimiz bizim otele girdiğimizi duymuşlar, geldiler. Yemin billâh ettiler;O beldedeki müslüman kardeşlerimiz bizim otele girdiğimizi duymuşlar, geldiler. Yemin billâh ettiler; "Vallahi olmaz. Bizim evimiz olsun da siz burada otelde kalın. Öyle şey olur mu?" dediler. "Vallahi olmaz. Bizim evimiz olsun da siz burada otelde kalın. Öyle şey olur mu?" dediler.

Bir Kürt kardeşimizin evine gittik. Bir Kürt kardeşimizin evine gittik.

Kürt'ü Türk'ü var mı? Müslüman oldu mu, ahlâkı güzel oldu mu tamam, bizi bağlayan şey bu.Kürt'ü Türk'ü var mı?

Müslüman oldu mu, ahlâkı güzel oldu mu tamam, bizi bağlayan şey bu.
Biz bu İslâm bağlarını koparınca herkes bir tarafa çekiyor, işler karma karışık oluyor. Biz bu İslâm bağlarını koparınca herkes bir tarafa çekiyor, işler karma karışık oluyor. Biz, Rum'dan dönmüş müslüman olmuş bağrımıza basmışız,Biz, Rum'dan dönmüş müslüman olmuş bağrımıza basmışız, Ermeni'den dönmüş müslüman olmuş bağrımıza basmışız. Ermeni'den dönmüş müslüman olmuş bağrımıza basmışız.

İstanbul'da röportaj yapacağız. İngiliz müslüman olmuş; sakallı, eli tesbihli, mütedeyyin.İstanbul'da röportaj yapacağız. İngiliz müslüman olmuş; sakallı, eli tesbihli, mütedeyyin. Öyle sağlam sıkı mütedeyyin kimse ki bazı hususlarda Türkiye'deki müslümanları tenkit ediyor.Öyle sağlam sıkı mütedeyyin kimse ki bazı hususlarda Türkiye'deki müslümanları tenkit ediyor. Birkaç hoca ile beraber bir eğitim müessesini idare ediyorlar, gençlere ilim öğretiyorlar. Birkaç hoca ile beraber bir eğitim müessesini idare ediyorlar, gençlere ilim öğretiyorlar.

"Bunun sakalı yok, sünnete uygun sakal bırakması lazım." diyormuş. "İngiliz!" "Bunun sakalı yok, sünnete uygun sakal bırakması lazım." diyormuş.

"İngiliz!"

Olsun. O da kardeşimiz, has müslüman olunca hepsi kardeşimiz. Olsun. O da kardeşimiz, has müslüman olunca hepsi kardeşimiz.

Müslüman müslümanı ziyaret edince hakkı hayrı söylemek mümkün oluyorMüslüman müslümanı ziyaret edince hakkı hayrı söylemek mümkün oluyor ve onu doğru yola çektiği zaman onun ömrü boyunca yaptığı bütün sevaplardan hissesi oluyor.ve onu doğru yola çektiği zaman onun ömrü boyunca yaptığı bütün sevaplardan hissesi oluyor. O bakımdan hepimiz bu akraba ziyaretlerine önem verelim. O bakımdan hepimiz bu akraba ziyaretlerine önem verelim. Onları doğru yola çekmek için hayırlı sözler söyleyerek nasihat etmeye dikkat edelim.Onları doğru yola çekmek için hayırlı sözler söyleyerek nasihat etmeye dikkat edelim. Kendi muhiti müsait olmasa bile insanları doğru yola çekmek için yabancı muhitlere de gitmeli. Kendi muhiti müsait olmasa bile insanları doğru yola çekmek için yabancı muhitlere de gitmeli.

Askerliği de onun için anlatmaya başlamıştım, sonunu bağlayayım. Gittiğimiz yerde; Askerliği de onun için anlatmaya başlamıştım, sonunu bağlayayım. Gittiğimiz yerde;

"Biz buyuz, müslümanız." dedik. Namaz vakti geldiği zaman asker elbisesi ile camiye gittik."Biz buyuz, müslümanız." dedik. Namaz vakti geldiği zaman asker elbisesi ile camiye gittik. "Gösteriş olsun" diye değil, "Allah'ın emri" diye."Gösteriş olsun" diye değil, "Allah'ın emri" diye. Ahali ile konuştuk, tanıştık, ziyaretlerine gittik, onlar bizim ziyaretimize geldiler.Ahali ile konuştuk, tanıştık, ziyaretlerine gittik, onlar bizim ziyaretimize geldiler. Bizim alay komutanı, Allah selamet versin, kültürlü bir insandı, Bizim alay komutanı, Allah selamet versin, kültürlü bir insandı, askerî ataşelik filan yapmış; dehşetli küfürbaz bir adamdı.askerî ataşelik filan yapmış; dehşetli küfürbaz bir adamdı. Ama aynı zamanda çok bilgili görgülü Roma'da filan bulunmuş bir kimse idi. Ama aynı zamanda çok bilgili görgülü Roma'da filan bulunmuş bir kimse idi.

Şâribü'l-leyli ve'n-nehâr. "Gece gündüz içki içen bir insandı." Şâribü'l-leyli ve'n-nehâr. "Gece gündüz içki içen bir insandı." Subay gazinosu sanki göl kenarında içki bar gibi bir şey. Ama biz kendimizi ortaya koyduk; Subay gazinosu sanki göl kenarında içki bar gibi bir şey. Ama biz kendimizi ortaya koyduk;

"Biz buyuz, müslümanız, namaz kılarız." dedik. Alay komutanı beni çağırıyor; "Biz buyuz, müslümanız, namaz kılarız." dedik. Alay komutanı beni çağırıyor;

"Teğmenim! Bizim bu alayda trafik kazaları çok oluyor."Teğmenim! Bizim bu alayda trafik kazaları çok oluyor. Acaba kurban kessek kazalar azalır mı?" diyor. Acaba kurban kessek kazalar azalır mı?" diyor.

Beni görünce dinî mevzular aklına geliyor, dinî soru soruyor.Beni görünce dinî mevzular aklına geliyor, dinî soru soruyor. Biz orada ne olduğumuzu açıkça ortaya koyduğumuz için hiç rahatsız olmadık.Biz orada ne olduğumuzu açıkça ortaya koyduğumuz için hiç rahatsız olmadık. Bizi ne çalgılı gazinoya ne dansa ne de şeriate dine aykırı bir şeye davet eden oldu.Bizi ne çalgılı gazinoya ne dansa ne de şeriate dine aykırı bir şeye davet eden oldu. Öyle bir teklif gelmedi.Öyle bir teklif gelmedi. İnsan şahsiyetini ortaya koyarsa ötekiler kendilerini ona göre akort ediyorlar, ayar ediyorlar. İnsan şahsiyetini ortaya koyarsa ötekiler kendilerini ona göre akort ediyorlar, ayar ediyorlar. Alay komutanı bana; "Kurban kessek kazalar azalır mı hocam?" diye soruyor. Alay komutanı bana;

"Kurban kessek kazalar azalır mı hocam?" diye soruyor.

Tabi Allahu Teâlâ hazretleri duaları kabul edicidir, iyiliklerin karşılığını verir. Tabi Allahu Teâlâ hazretleri duaları kabul edicidir, iyiliklerin karşılığını verir.

Askerî birliklerde askerlere çay filan satıldığı zaman paralar birikiyor. Alay komutan bana; Askerî birliklerde askerlere çay filan satıldığı zaman paralar birikiyor. Alay komutan bana;

"Sen şu paraları al, git iki tane kurban seç,"Sen şu paraları al, git iki tane kurban seç, bu beldenin fakirlerine dağıt ama sakın askere verme; askerin arkasında devlet var,bu beldenin fakirlerine dağıt ama sakın askere verme; askerin arkasında devlet var, onun giyimini de, postalını da, yemeğini de, yatmasını da sağlıyor.onun giyimini de, postalını da, yemeğini de, yatmasını da sağlıyor. Asker zengin sayılır, fukaraya ver." dedi. Asker zengin sayılır, fukaraya ver." dedi.

Biz de gittik, müftü ile iş birliği yaptık, fakir mahalleleri dolaştık, fakirleri sevindirdik. Biz de gittik, müftü ile iş birliği yaptık, fakir mahalleleri dolaştık, fakirleri sevindirdik.

Sen yumuşak bir tarzda onları da severek şahsiyetini ortaya koyduğun,Sen yumuşak bir tarzda onları da severek şahsiyetini ortaya koyduğun, farklı olduğunu hissettirdiğin zaman insanlar kendilerini sana göre ayarlıyorlar, sana uyuyorlar.farklı olduğunu hissettirdiğin zaman insanlar kendilerini sana göre ayarlıyorlar, sana uyuyorlar. Senin yanına geldiği zaman senin istediğin sohbeti yapıyor, senin gibi hareket ediyor. Senin yanına geldiği zaman senin istediğin sohbeti yapıyor, senin gibi hareket ediyor.

Bizim fakültede bir profesör vardı, arkadaşımız, kendisi başka havada başka kafada bir insan;Bizim fakültede bir profesör vardı, arkadaşımız, kendisi başka havada başka kafada bir insan; inanç, kültür ve yaşam tarzı bakımından iki zıt kutuptayız. inanç, kültür ve yaşam tarzı bakımından iki zıt kutuptayız. Benim yanıma geldiği zaman Allâhümme salli alâ seyyidinâ Muhammedin Benim yanıma geldiği zaman Allâhümme salli alâ seyyidinâ Muhammedin ve alâ âli seyyidinâ Muhammed diye salavât getirerek benimle el sıkışırdı. ve alâ âli seyyidinâ Muhammed diye salavât getirerek benimle el sıkışırdı.

Kendisini bana göre ayarlıyor, başkasına öyle yapmaz. Başkasına gittiği zaman "günaydın" der.Kendisini bana göre ayarlıyor, başkasına öyle yapmaz. Başkasına gittiği zaman "günaydın" der. Fransızcası çok iyi, "bonjour" der. Yani öyle yapmaz ama adamına göre davranıyorlar.Fransızcası çok iyi, "bonjour" der. Yani öyle yapmaz ama adamına göre davranıyorlar. Siz şahsiyetli olun, insanları İslâm'a göre davranmaya zorlayın.Siz şahsiyetli olun, insanları İslâm'a göre davranmaya zorlayın. İslâm'a göre davranmaya zorlayın ama bunu sertlikle değil yumuşaklıkla şaka ile latife ile yapın.İslâm'a göre davranmaya zorlayın ama bunu sertlikle değil yumuşaklıkla şaka ile latife ile yapın. Muhtaç oldukları zaman yardımlara koşun, iyilik yapın, hastalandıkları zaman ziyaret edin. Muhtaç oldukları zaman yardımlara koşun, iyilik yapın, hastalandıkları zaman ziyaret edin.

Bayramlarda tebrikleşin; derken, o da anlar insanlığı.Bayramlarda tebrikleşin; derken, o da anlar insanlığı. Hani "İyilik yap denize at, balık bilmezse hâlık bilir." derler ya.Hani "İyilik yap denize at, balık bilmezse hâlık bilir." derler ya. İyilik yaptığın zaman onun karşılığında, sonunda o da sana iyi davranmak zorunda kalıyor.İyilik yaptığın zaman onun karşılığında, sonunda o da sana iyi davranmak zorunda kalıyor. Sonra oturuyorsun da çay içerken; "Benim dedem de müftüydü." diyor ya, Allah Allah! Deme ya! Sonra oturuyorsun da çay içerken;

"Benim dedem de müftüydü." diyor ya,

Allah Allah! Deme ya!

İşte anamın babası da büyük şeyhlerden, iyi bir kimseymiş. Hatta soyumuz seyyidlerdenmiş. İşte anamın babası da büyük şeyhlerden, iyi bir kimseymiş. Hatta soyumuz seyyidlerdenmiş.

"İyi mâşaallah!" diyorsun."İyi mâşaallah!" diyorsun. Adam o kadar akort oluyor ki bu sefer dedelerinden hayırlı insanları saymaya başlıyor. Adam o kadar akort oluyor ki bu sefer dedelerinden hayırlı insanları saymaya başlıyor.

Peki dedelerin öyle de sen niye böylesin? Taban tabana zıt istikamete gitmişsin. Peki dedelerin öyle de sen niye böylesin? Taban tabana zıt istikamete gitmişsin.

Ankara'da bir profesör arkadaşımla telefonlaştım, ailesini sordum. "Bizim kızı verdik." Dedi. Ankara'da bir profesör arkadaşımla telefonlaştım, ailesini sordum.

"Bizim kızı verdik." Dedi.

"Kime verdin?" dedim. Bir isim söyledi, Allah Allah! O arkadaş nerede beriki nerede? "Kime verdin?" dedim.

Bir isim söyledi, Allah Allah!

O arkadaş nerede beriki nerede?

Beriki gazetelerin verdiği meşhur bir solcu. Ona vermiş. Beriki gazetelerin verdiği meşhur bir solcu. Ona vermiş.

"Hocam, onun sülalesi şöyleymiş, bilmem nesi böyleymiş." dedi. Ben de ona hayret ettim."Hocam, onun sülalesi şöyleymiş, bilmem nesi böyleymiş." dedi. Ben de ona hayret ettim. Tabi bu da bizim kusurumuz. Tabi bu da bizim kusurumuz. Bakıyorsun iyi bir ailenin, bir müftünün, bir vaizin, bir din adamının, bir imamın, Bakıyorsun iyi bir ailenin, bir müftünün, bir vaizin, bir din adamının, bir imamın, bir müezzinin çocuğu iki nesil sonra taban tabana zıt bir inancı benimsemiş. bir müezzinin çocuğu iki nesil sonra taban tabana zıt bir inancı benimsemiş. Allahsız, kitapsız, imansız; yıkıcı faaliyetlerin içinde. Nasıl oluyor? Kimin kusuru? Allahsız, kitapsız, imansız; yıkıcı faaliyetlerin içinde.

Nasıl oluyor? Kimin kusuru?

Tabi İslâm'ın kusuru değil. Biz müslümanların kusuru ki İslâm'ı güzel yaymamışız,Tabi İslâm'ın kusuru değil. Biz müslümanların kusuru ki İslâm'ı güzel yaymamışız, anlatamamışız, evlatlarımıza sahip olamamışız, evlatlar elimizden kaçmış,anlatamamışız, evlatlarımıza sahip olamamışız, evlatlar elimizden kaçmış, başka tarafın malı olmuş bize hançer çekmiş, bize silah çekmiş, aleyhimize çalışan cepheye girmiş, başka tarafın malı olmuş bize hançer çekmiş, bize silah çekmiş, aleyhimize çalışan cepheye girmiş, yıkıcı faaliyetler yapar duruma gelmiş. Onun için eğitim en önemli işlerden biridir. yıkıcı faaliyetler yapar duruma gelmiş. Onun için eğitim en önemli işlerden biridir. Eğitim ham malzemeyi alır, yoğurur, yoğurur, yoğurur.Eğitim ham malzemeyi alır, yoğurur, yoğurur, yoğurur. Ortaya yeni bir şekille çıkartır, onun için evlatlarımızı müslümanca yetiştirelim.Ortaya yeni bir şekille çıkartır, onun için evlatlarımızı müslümanca yetiştirelim. Kur'ân-ı Kerîm'e göre yetiştirelim, hadîs-i şerîfe göre yetiştirelim, kendi örfümüze göre yetiştirelim. Kur'ân-ı Kerîm'e göre yetiştirelim, hadîs-i şerîfe göre yetiştirelim, kendi örfümüze göre yetiştirelim.

Antep'te güzel bir şey anlattılar, onu da anlatmadan geçemeyeceğim.Antep'te güzel bir şey anlattılar, onu da anlatmadan geçemeyeceğim. Evine misafir gittiğimiz kardeşimiz anlatıyor.Evine misafir gittiğimiz kardeşimiz anlatıyor. Dedesi ramazan günü tabi oruç tutmuş, karnı acıkmış, eve gelmiş.Dedesi ramazan günü tabi oruç tutmuş, karnı acıkmış, eve gelmiş. Demek ki yanında anahtar yok veyahut kapı arkadan kapalı ki kapıyı çalıyor. Demek ki yanında anahtar yok veyahut kapı arkadan kapalı ki kapıyı çalıyor. İçeriden hanımı sesleniyor; "Kim o?" "Aç, ben geldim." diyor. İçeriden hanımı sesleniyor;

"Kim o?"

"Aç, ben geldim." diyor.

"Yalnız mı geldin, yanında misafirin var mı?" diye soruyor. "Yalnız geldim." Deyince; "Yalnız mı geldin, yanında misafirin var mı?" diye soruyor.

"Yalnız geldim." Deyince;

"Öyleyse sana kapıyı açmıyorum, Ramazan'da insan eve yalnız gelir mi? Git misafir bul da gel." diyor. "Öyleyse sana kapıyı açmıyorum, Ramazan'da insan eve yalnız gelir mi? Git misafir bul da gel." diyor.

"Yahu kimi bulayım şimdi; ezan okunmuş, sokaklar tenha, herkes sofrasının başında iftarını yapıyor." "Yahu kimi bulayım şimdi; ezan okunmuş, sokaklar tenha, herkes sofrasının başında iftarını yapıyor."

Acıkmış, gitmiş çeşmeden suyla iftar etmiş. Dolaşmış, kimseyi bulamamış.Acıkmış, gitmiş çeşmeden suyla iftar etmiş. Dolaşmış, kimseyi bulamamış. Hırpani bir dilenci görmüş, gitmiş ona yalvarmış; Hırpani bir dilenci görmüş, gitmiş ona yalvarmış;

"Yahu, bizim hanım beni eve almıyor, hadi gel de bizim evde beraber iftar edelim." demiş."Yahu, bizim hanım beni eve almıyor, hadi gel de bizim evde beraber iftar edelim." demiş. Onu yanına almış, kapıyı tekrar çalmış. Hacı hanım içeriden diyor ki; "Efendi, misafir buldun mu?" Onu yanına almış, kapıyı tekrar çalmış. Hacı hanım içeriden diyor ki;

"Efendi, misafir buldun mu?"

"Buldum hanım, aç kapıyı." diyor. Tabi adam aç, perişan, hırpani."Buldum hanım, aç kapıyı." diyor. Tabi adam aç, perişan, hırpani. Yedirmişler, yıkamışlar, giydirmişler, iyilik yapmışlar. Yedirmişler, yıkamışlar, giydirmişler, iyilik yapmışlar.

Muhterem kardeşlerim! Bizim örfümüz bu. Şu kadının o güzel direnişine bakın. Muhterem kardeşlerim!

Bizim örfümüz bu. Şu kadının o güzel direnişine bakın.

O adamın da kuzu kuzu geri dönüşüne bak. Yoksa Antep'in efesi öyle kadına pabuç bırakır mı? O adamın da kuzu kuzu geri dönüşüne bak.

Yoksa Antep'in efesi öyle kadına pabuç bırakır mı?

Vallahi bırakmaz, bir omuz vurdu mu kapıyı yıkar, kadının da canına okur.Vallahi bırakmaz, bir omuz vurdu mu kapıyı yıkar, kadının da canına okur. Anadolu ahalisinde kazaklık vardır ama kadın haklı olunca o da razı oluyor. Anadolu ahalisinde kazaklık vardır ama kadın haklı olunca o da razı oluyor.

"Tamam, hata bende." diyor. Bizim örfümüz bu."Tamam, hata bende." diyor. Bizim örfümüz bu. Biz bu güzel ahlâkı bırakıyoruz; hiç bir şeye benzemez yamuk yumuk yollara, Biz bu güzel ahlâkı bırakıyoruz; hiç bir şeye benzemez yamuk yumuk yollara, eğri büğrü işlere, saçma sapan şeylere kayıyoruz. eğri büğrü işlere, saçma sapan şeylere kayıyoruz.

Ayık olmak mı iyi sarhoş olmak mı, sıhhatli olmak mı iyi hasta olmak mı,Ayık olmak mı iyi sarhoş olmak mı, sıhhatli olmak mı iyi hasta olmak mı, ahlâklı olmak mı iyi ahlaksız mı, saygılı sevgili olmak mıahlâklı olmak mı iyi ahlaksız mı, saygılı sevgili olmak mı iyi birbirine düşman, materyalist ve maddeci olmak mı iyi? Gün gibi âşikâr; birisi ak birisi kara.iyi birbirine düşman, materyalist ve maddeci olmak mı iyi? Gün gibi âşikâr; birisi ak birisi kara. Bunun beğenilecek bir tarafı yok ki muşmula gibi eğri büğrü bir şey.Bunun beğenilecek bir tarafı yok ki muşmula gibi eğri büğrü bir şey. Millet nasıl olur da bu iyiyi bırakır da kötüyü alır, anlamak mümkün değil.Millet nasıl olur da bu iyiyi bırakır da kötüyü alır, anlamak mümkün değil. Tabi eğitim eksikliği. İslâm'ın güzelliğini çok kimse bilmiyor. Tabi eğitim eksikliği. İslâm'ın güzelliğini çok kimse bilmiyor.

"Herkes kapısının önünü temizlerse belde tertemiz olur." "Herkes kapısının önünü temizlerse belde tertemiz olur."

Bu, hadîs-i şerîf ama millet bunun böyle olduğunu, Peygamber Efendimiz'in emrettiğini,Bu, hadîs-i şerîf ama millet bunun böyle olduğunu, Peygamber Efendimiz'in emrettiğini, müslümanın temiz olduğunu bilmiyor.müslümanın temiz olduğunu bilmiyor. Müslüman günde beş defa abdest alır, en aşağı haftada bir defa gusül abdesti alır,Müslüman günde beş defa abdest alır, en aşağı haftada bir defa gusül abdesti alır, tırnaklarını keser, kıllarını kazır, tertemiz pırıl pırıl olur.tırnaklarını keser, kıllarını kazır, tertemiz pırıl pırıl olur. Şimdi Avrupalılar'a bakıyorsun; tırnaklar kedi tırnağı gibi, çaylak tırnağı gibi. Neymiş? Moda! Şimdi Avrupalılar'a bakıyorsun; tırnaklar kedi tırnağı gibi, çaylak tırnağı gibi.

Neymiş?

Moda!

Yere batsın böyle moda! Biraz dikkat etmeden dokunsan, bu tırnak bir yere değse jilet gibi keser.Yere batsın böyle moda! Biraz dikkat etmeden dokunsan, bu tırnak bir yere değse jilet gibi keser. Bu böyle uzatılmaz ki papağanın bile gagasının fazlasını, pençesinin fazlasını kesiyorlar.Bu böyle uzatılmaz ki papağanın bile gagasının fazlasını, pençesinin fazlasını kesiyorlar. Bakımlı olduğu zaman kesilmesi gerekiyor. Bakımlı olduğu zaman kesilmesi gerekiyor.

İnsan ters modalara, ters şeylere uymamalı; İslâm'ı öğrenmeli, İslâm'ı uygulamalı.İnsan ters modalara, ters şeylere uymamalı; İslâm'ı öğrenmeli, İslâm'ı uygulamalı. "Ben müslümanım, benim tören budur." demeli. "Ben müslümanım, benim tören budur." demeli.

Birinin evine gittiğiniz zaman; "Hoş geldiniz, buyurun şöyle oturun.Birinin evine gittiğiniz zaman; "Hoş geldiniz, buyurun şöyle oturun. Kahveyi nasıl içersiniz; şekerli mi istersiniz, sade mi?" diye nasıl fikrinizi soruyorlar. Kahveyi nasıl içersiniz; şekerli mi istersiniz, sade mi?" diye nasıl fikrinizi soruyorlar.

Seçimde de size; "Memlekete seçmek için şu adamlardan bir adam beğen." diyeSeçimde de size; "Memlekete seçmek için şu adamlardan bir adam beğen." diye tercih sunuyorlar, fikrinizi soruyorlar. tercih sunuyorlar, fikrinizi soruyorlar.

"Buyur, iyi bir adam seç." Menemen bardakları gibi"Buyur, iyi bir adam seç." Menemen bardakları gibi bir sürü namzet dizilmiş; bak, beğen, bir tanesini seç. bir sürü namzet dizilmiş; bak, beğen, bir tanesini seç. "Bunlardan hangisini memleketin yönetimine uygun görüyorsan onu seç." diye sana seçme hakkı veriyorlar."Bunlardan hangisini memleketin yönetimine uygun görüyorsan onu seç." diye sana seçme hakkı veriyorlar. Milletin yüzde kaçı, bilmem ne kadarı seçime katılmıyor. Allah sorar. Benim kanaatim bu. Milletin yüzde kaçı, bilmem ne kadarı seçime katılmıyor. Allah sorar. Benim kanaatim bu.

"Niye seçmedin, niye iyisini araştırmadın, niye reyini kullanmadın?" diye sorar. "Niye seçmedin, niye iyisini araştırmadın, niye reyini kullanmadın?" diye sorar.

"Hocam, kim uğraşacak şimdi? Buradan kalkacağım, oraya gideceğim." diyor. "Hocam, kim uğraşacak şimdi? Buradan kalkacağım, oraya gideceğim." diyor.

Olmaz! Sen bu cemiyetin meseleleriyle ilgilenmezsen bu cemiyet o zamanOlmaz! Sen bu cemiyetin meseleleriyle ilgilenmezsen bu cemiyet o zaman senin gibi insanların değil de başka fikirdeki insanların eline geçer.senin gibi insanların değil de başka fikirdeki insanların eline geçer. Eskilerin; "Kendi bildiğine varan, ya davulcuya varır ya zurnacıya." dediği gibi.Eskilerin; "Kendi bildiğine varan, ya davulcuya varır ya zurnacıya." dediği gibi. Ondan sonra çek bakalım. Ondan sonra çek bakalım.

O bakımdan hepimiz aktif müslüman olacağız, canlı müslüman olacağız.O bakımdan hepimiz aktif müslüman olacağız, canlı müslüman olacağız. Dürtüyorsun; ya bu adam uyuyor mu, öldü mü? Hiç kıpırdamıyor, hiç hayat emaresi yok,Dürtüyorsun; ya bu adam uyuyor mu, öldü mü? Hiç kıpırdamıyor, hiç hayat emaresi yok, "ıh" dese "ha uyuyor, canı var" diyeceksin. İteliyorsun, iğne batırıyorsun, hiç kıpırdamıyor."ıh" dese "ha uyuyor, canı var" diyeceksin. İteliyorsun, iğne batırıyorsun, hiç kıpırdamıyor. "Adamın bacağı felçli mi değil mi?" diye doktor iğneyi batırıyor, hiç kıpırtı yok; demek ki felç."Adamın bacağı felçli mi değil mi?" diye doktor iğneyi batırıyor, hiç kıpırtı yok; demek ki felç. Biraz kıpırdarsa; "Canlı, felç yok, sinirler çalışıyor." diyor. Biraz kıpırdarsa; "Canlı, felç yok, sinirler çalışıyor." diyor.

Bizim zamane müslümanlarına çuvaldızı batırsan kıpırdamıyor, canlı mı ölü mü belli değil.Bizim zamane müslümanlarına çuvaldızı batırsan kıpırdamıyor, canlı mı ölü mü belli değil. Hiç bir şeye müdahale etmez, etliye sütlüye karışmaz. Böyle şey olmaz! Hiç bir şeye müdahale etmez, etliye sütlüye karışmaz. Böyle şey olmaz! Güzeli seveceğiz, güzeli tutacağız, güzeli uygulayacağız; her şeyi güzel yapacağız.Güzeli seveceğiz, güzeli tutacağız, güzeli uygulayacağız; her şeyi güzel yapacağız. Mahallemiz fakir olabilir ama temiz olacak, evimiz gecekondu olabilir ama temiz olacak, Mahallemiz fakir olabilir ama temiz olacak, evimiz gecekondu olabilir ama temiz olacak, elbisemiz eski yamalı olabilir ama temiz olacak. Her şeyimiz güzel olacak. elbisemiz eski yamalı olabilir ama temiz olacak. Her şeyimiz güzel olacak.

Diş fırçan olmayabilir; ceviz dalını kes, ceviz dalını dişlerine sürt, o da misvak olur.Diş fırçan olmayabilir; ceviz dalını kes, ceviz dalını dişlerine sürt, o da misvak olur. Misvak sadece Arabistan'dan gelmez, her ağaçtan olur.Misvak sadece Arabistan'dan gelmez, her ağaçtan olur. Ağacın dalını kes, üst ucunu ısırıp açtın mı lif lif tellenir, o sana fırça olur.Ağacın dalını kes, üst ucunu ısırıp açtın mı lif lif tellenir, o sana fırça olur. Dişin kirli gezmeyeceksin, ağzın kokmayacak, dişin sapsarı olmayacak. Dişin kirli gezmeyeceksin, ağzın kokmayacak, dişin sapsarı olmayacak. İslâm her şeye böyle önem vermiş. "Ol mâhîler ki derya içredir, deryayı bilmezler."İslâm her şeye böyle önem vermiş.

"Ol mâhîler ki derya içredir, deryayı bilmezler."
Müslümanlar denizin içinde yaşıyorlar da denizden haberleri yok,Müslümanlar denizin içinde yaşıyorlar da denizden haberleri yok, sudan haberleri yok veyahut susuzluktan ölüyor. sudan haberleri yok veyahut susuzluktan ölüyor.

Dale Carnegie'nin kitabında geçer: Hindistan'da adamın birisi yoksulmuş.Dale Carnegie'nin kitabında geçer: Hindistan'da adamın birisi yoksulmuş. Bir tarlası varmış taş çakıl, verimsiz bir arazi, bir mahsul ekilmiyor, verim alınmıyor.Bir tarlası varmış taş çakıl, verimsiz bir arazi, bir mahsul ekilmiyor, verim alınmıyor. "Geçim için bir çare arayayım, bir iş bulayım." diye oradan ayrılmış, başka diyarlara gitmiş, "Geçim için bir çare arayayım, bir iş bulayım." diye oradan ayrılmış, başka diyarlara gitmiş, Çok da para kazanamamış, diyar-ı gurbette yoksulluktan ölüp gitmiş. Çok da para kazanamamış, diyar-ı gurbette yoksulluktan ölüp gitmiş.

"Canım bu şekilde senin anlattığın gibi ölen bir sürü insan vardır. Bu adamın özelliği ne?" "Canım bu şekilde senin anlattığın gibi ölen bir sürü insan vardır. Bu adamın özelliği ne?"

Bu adamın tarlası elmas madeni imiş. Dünyanın en meşhur ve en büyük iri elmasları oradan çıkmış.Bu adamın tarlası elmas madeni imiş. Dünyanın en meşhur ve en büyük iri elmasları oradan çıkmış. Biliyorsunuz inci, elmas çok kıymetli.Biliyorsunuz inci, elmas çok kıymetli. Büyüklüğünden, kıymetinin sonsuzluğundan dolayı bazılarına özel isimler takılıyor, öyle anılıyor.Büyüklüğünden, kıymetinin sonsuzluğundan dolayı bazılarına özel isimler takılıyor, öyle anılıyor. Mesela kaşıkçı elması deniliyor; bilmem hangi padişahın başının sorgucundaymış,Mesela kaşıkçı elması deniliyor; bilmem hangi padişahın başının sorgucundaymış, Topkapı sarayının hazine dairesindeymiş; artık fiyatının haddi hesabı yok.Topkapı sarayının hazine dairesindeymiş; artık fiyatının haddi hesabı yok. Bu adamın tarlasından çıkan elmas da kûh-i nûr, nur dağı manasına geliyor. Bu adamın tarlasından çıkan elmas da kûh-i nûr, nur dağı manasına geliyor. O elmasın çıktığı tarla bu adamınmış, adam gurbette yoksulluktan ölmüş. O elmasın çıktığı tarla bu adamınmış, adam gurbette yoksulluktan ölmüş.

Bunu niçin söylüyorum? Bunu niçin söylüyorum?

Biz müslümanlar da böyleyiz; tarlamız elmas madeni,Biz müslümanlar da böyleyiz; tarlamız elmas madeni, biz diyar-ı gurbette yoksulluktan, açlıktan ölüyoruz.biz diyar-ı gurbette yoksulluktan, açlıktan ölüyoruz. Hadisler var, âyetler var, dinimiz var, kültürümüz var; şanlı şerefli hoş, tatlı bir mâzimiz var. Hadisler var, âyetler var, dinimiz var, kültürümüz var; şanlı şerefli hoş, tatlı bir mâzimiz var.

Antep'te Kilisli bir hafız geldi ötekiler geldi; bir ilahîler okudular, dayanamadım, gözlerim yaşardı.Antep'te Kilisli bir hafız geldi ötekiler geldi; bir ilahîler okudular, dayanamadım, gözlerim yaşardı. Ne kadar güzel mânalar var, insan duygulanıyor Ne kadar güzel mânalar var, insan duygulanıyor ve Resûlullah Efendimiz'e muhabbeti artıyor, dindar olmaya aşkı şevki artıyor.ve Resûlullah Efendimiz'e muhabbeti artıyor, dindar olmaya aşkı şevki artıyor. Ne güzel âlemler varmış; eskilerin ne tatlı halleri, yaşamları varmış daNe güzel âlemler varmış; eskilerin ne tatlı halleri, yaşamları varmış da sonrakiler onların hepsini bırakmışlar, farklı bir yol tutturmuşlar. sonrakiler onların hepsini bırakmışlar, farklı bir yol tutturmuşlar.

Şimdi dönüp hadîs-i şerîfi toparlayalım: Şimdi dönüp hadîs-i şerîfi toparlayalım:

"Usulüne uygun verilen sadaka, iyi işler yapmak, ana babaya hayırlı evlat olup"Usulüne uygun verilen sadaka, iyi işler yapmak, ana babaya hayırlı evlat olup iyi güzel hizmet eylemek, akraba ile bağlarını canlı tutmak yardımını ziyaretini kesmemek." iyi güzel hizmet eylemek, akraba ile bağlarını canlı tutmak yardımını ziyaretini kesmemek."

Efendimiz bu dört şeyi saydı. Bunlar ne yapar? Yühavvilü'ş-şakâe saâdeten.Efendimiz bu dört şeyi saydı. Bunlar ne yapar? Yühavvilü'ş-şakâe saâdeten. "Şakîliği saîdliğe döndürür, saadete döndürür." Şakîlik ne demek? "Şakîliği saîdliğe döndürür, saadete döndürür."

Şakîlik ne demek?

Fe-minhüm şakiyyün ve saîd âyet-i kerîmesinde bildirildiği gibi İslâm'ın gözünde,Fe-minhüm şakiyyün ve saîd âyet-i kerîmesinde bildirildiği gibi İslâm'ın gözünde, Allah'ın nazarında, din terazisinde tartıldığı zaman insanlar iki çeşittir. Allah'ın nazarında, din terazisinde tartıldığı zaman insanlar iki çeşittir.

el-Küfrü milletün vâhide. "Küfür bir millettir." el-Küfrü milletün vâhide. "Küfür bir millettir."

Hepsi bir millet; adı Rus olmuş, Bulgar olmuş fark etmez. Hepsi aynıdır.Hepsi bir millet; adı Rus olmuş, Bulgar olmuş fark etmez. Hepsi aynıdır. Kes at, orası işe yaramaz. Geldik mü'minlere.Kes at, orası işe yaramaz. Geldik mü'minlere. Mü'minler de, imanlı sayılan zümre de iki kısımdır; Birisi saîddir, Birisi şakîdir. Mü'minler de, imanlı sayılan zümre de iki kısımdır;

Birisi saîddir,

Birisi şakîdir.

Saîd, Allah'ın yolunca giden, Allah'ın rızasına uygun durumda olan,Saîd, Allah'ın yolunca giden, Allah'ın rızasına uygun durumda olan, Allah'ın sevdiği halde olan ve cennetin ehli gibi görünen demek. Allah'ın sevdiği halde olan ve cennetin ehli gibi görünen demek.

Şakî ne demek? Şakî ne demek?

Allah'a âsî olan, Allah'ın yolunda gitmeyen, eşkıyâ defterine yazılmış olan, durumu tehlikeli olan,Allah'a âsî olan, Allah'ın yolunda gitmeyen, eşkıyâ defterine yazılmış olan, durumu tehlikeli olan, o anda ölürse cehenneme gidecek durumda olan demek. o anda ölürse cehenneme gidecek durumda olan demek.

Mü'min şakî durumda olur mu? Olur.Mü'min şakî durumda olur mu?

Olur.
Bazı mü'minlerin durumu çok fecidir; günah içindedir, hata içindedir, namaz kılmaz,Bazı mü'minlerin durumu çok fecidir; günah içindedir, hata içindedir, namaz kılmaz, içki içer, kumar oynar, zina eder, zulmeder, gadreder haksızlık eder, havailik eder, tembellik eder;içki içer, kumar oynar, zina eder, zulmeder, gadreder haksızlık eder, havailik eder, tembellik eder; birçok kusuru vardır, şakî durumundadır Allah'ın nazar etmediği, hoş görmediği, sevmediği durumdadır. birçok kusuru vardır, şakî durumundadır Allah'ın nazar etmediği, hoş görmediği, sevmediği durumdadır.

Bu durumda olan insan toparlanamaz, çırpınır çırpınır bataklıktan dışarıya çıkamaz.Bu durumda olan insan toparlanamaz, çırpınır çırpınır bataklıktan dışarıya çıkamaz. İşte bu saydığımız şeyler, insanın şakîliğini saîdliğe döndürür, saîd insan durumuna getirir.İşte bu saydığımız şeyler, insanın şakîliğini saîdliğe döndürür, saîd insan durumuna getirir. Demek ki bir insan sadaka verirse, demek ki bir insan iyi iş yaparsa,Demek ki bir insan sadaka verirse, demek ki bir insan iyi iş yaparsa, demek ki bir insan ana babasına hürmet izzet ve ikram edersedemek ki bir insan ana babasına hürmet izzet ve ikram ederse akrabalarını ziyaret ederse kötü olan mânevî hali değişir. akrabalarını ziyaret ederse kötü olan mânevî hali değişir.

"Kalbim çok katı hocam, ibadetten zevk almıyorum, yapmak istiyorum, yapamıyorum,"Kalbim çok katı hocam, ibadetten zevk almıyorum, yapmak istiyorum, yapamıyorum, sigarayı bırakmak istiyorum bırakamıyorum, kumardan vazgeçemiyorum, hanımla aramız kötü,sigarayı bırakmak istiyorum bırakamıyorum, kumardan vazgeçemiyorum, hanımla aramız kötü, bir türlü doğru yola giremedim, içkiyi terk edemedim, bir türlü doğru yola giremedim, içkiyi terk edemedim, yolumun yanlış olduğunu biliyorum; düzelmek istiyorum, olmuyor." yolumun yanlış olduğunu biliyorum; düzelmek istiyorum, olmuyor."

Bak burada ilaçları sıraladı, mânevî eczanede ilaçlar hazır. Ne yapacaksın? Bak burada ilaçları sıraladı, mânevî eczanede ilaçlar hazır.

Ne yapacaksın?

Sadaka vereceksin. İyi iş yapacaksın mârufu işleyeceksin.Sadaka vereceksin. İyi iş yapacaksın mârufu işleyeceksin. Anan baban varsa gideceksin, ziyaret edeceksin, ellerini öpeceksin, dualarını alacaksın;Anan baban varsa gideceksin, ziyaret edeceksin, ellerini öpeceksin, dualarını alacaksın; "Bir hizmetin var mı?" diyeceksin, yanağından öpeceksin,"Bir hizmetin var mı?" diyeceksin, yanağından öpeceksin, elinden öpeceksin, etrafında pervane gibi döneceksin. elinden öpeceksin, etrafında pervane gibi döneceksin. Akrabalarını ziyaret edip dolaşacaksın;Akrabalarını ziyaret edip dolaşacaksın; "Bir ihtiyacınız var mı, nasılsınız, iyi misiniz hoş musunuz?" diye soracak, gönüllerini alacaksın."Bir ihtiyacınız var mı, nasılsınız, iyi misiniz hoş musunuz?" diye soracak, gönüllerini alacaksın. Böylece birden mânevî halinde bir değişiklik olacak. Böylece birden mânevî halinde bir değişiklik olacak.

Said insan durumuna geçeceksin, cennetlikter sınıfına geçeceksin.Said insan durumuna geçeceksin, cennetlikter sınıfına geçeceksin. Bu ilaçların başka ne faydası varmış? Ve yezîdü fi'l-umuri. "İnsanın ömrünü arttırır." Bu ilaçların başka ne faydası varmış?

Ve yezîdü fi'l-umuri. "İnsanın ömrünü arttırır."

Sadaka veren, iyilik yapan, ana babasına izzet ikram ve hizmet eden,Sadaka veren, iyilik yapan, ana babasına izzet ikram ve hizmet eden, akrabalarını ziyaret eden kimsenin ömrü artar. Bu hususta çeşitli hikâyeler vardır.akrabalarını ziyaret eden kimsenin ömrü artar. Bu hususta çeşitli hikâyeler vardır. Allahu Teâlâ hazretleri Azrail aleyhisselam'a bir peygamberinin yanında; Allahu Teâlâ hazretleri Azrail aleyhisselam'a bir peygamberinin yanında;

"Yarın şu kulumun canını al." diye emir buyurmuş. "Yarın şu kulumun canını al." diye emir buyurmuş.

Yarın o kulun canı alınacak. Ertesi gün o peygamber bu ölecek olan kula bakıyor.Yarın o kulun canı alınacak. Ertesi gün o peygamber bu ölecek olan kula bakıyor. Çünkü yanında Azrail aleyhisselam'a emir verildi, Allahu Teâlâ hazretlerinin emrine muttali oldu.Çünkü yanında Azrail aleyhisselam'a emir verildi, Allahu Teâlâ hazretlerinin emrine muttali oldu. O kul o gün ölmüyor, ertesi gün ölmüyor, daha ertesi gün ölmüyor, daha ertesi gün ölmüyor. O kul o gün ölmüyor, ertesi gün ölmüyor, daha ertesi gün ölmüyor, daha ertesi gün ölmüyor.

Sübhanallah! Allah'ın emri yerine gelmez olur mu? Azrail aleyhisselam Allah'ın emrini tutmaz olur mu? Sübhanallah! Allah'ın emri yerine gelmez olur mu? Azrail aleyhisselam Allah'ın emrini tutmaz olur mu?

"Yâ Rabbi! Böyle buyrulmuştu ama o kul vefat etmedi."Yâ Rabbi! Böyle buyrulmuştu ama o kul vefat etmedi. Ben bunu anlayamadım." diye soruyor. Allahu Teâlâ hazretleri diyor ki; Ben bunu anlayamadım." diye soruyor. Allahu Teâlâ hazretleri diyor ki;

"O kulum sadaka verdi. Sadaka ömrü uzatır." Sadaka vermek ömrü uzatır."O kulum sadaka verdi. Sadaka ömrü uzatır." Sadaka vermek ömrü uzatır. İyilik yapmak ömrü uzatır. Ana babaya izzet, ikram ve hizmet etmek ömrü uzatır. İyilik yapmak ömrü uzatır. Ana babaya izzet, ikram ve hizmet etmek ömrü uzatır. Akrabayı ziyaret etmek, onları kollayıp gözetmek, yardımcı olmak,Akrabayı ziyaret etmek, onları kollayıp gözetmek, yardımcı olmak, mâli bakımdan destek olmak şakîliği saîdliğe döndürür, ömrü arttırır. mâli bakımdan destek olmak şakîliği saîdliğe döndürür, ömrü arttırır.

Ve yakî mesâria's-sûi. "Kötülüğün, musibetin gelip çatmasınaVe yakî mesâria's-sûi. "Kötülüğün, musibetin gelip çatmasına ve insanı feci bir duruma düşürmesine mani olur." ve insanı feci bir duruma düşürmesine mani olur."

Bir bela gelecekken gelmez, bir musibet gelecekken gelmez. Bir bela gelecekken gelmez, bir musibet gelecekken gelmez.

İhvanımızdan Süleyman Efendi vardı; cümle geçmişlerimize ve ona da Allah rahmet eylesin,İhvanımızdan Süleyman Efendi vardı; cümle geçmişlerimize ve ona da Allah rahmet eylesin, kabri pür-nûr olsun. Ciddi adamdı, eski adamlardandı. Kapalıçarşı'da terlikçilik yapardı. kabri pür-nûr olsun. Ciddi adamdı, eski adamlardandı. Kapalıçarşı'da terlikçilik yapardı. Orada bir yangın çıktı. Meşhur bir yangındır. Birçok dükkân yandı. Orada bir yangın çıktı. Meşhur bir yangındır. Birçok dükkân yandı. Kapalıçarşı uzun zaman kapalı kaldı da tamir edildikten sonra açıldı.Kapalıçarşı uzun zaman kapalı kaldı da tamir edildikten sonra açıldı. Yangın bunun dükkânına gelmiş, onun yanındaki dükkânı yakmış bunun dükkânında durmuş. Yangın bunun dükkânına gelmiş, onun yanındaki dükkânı yakmış bunun dükkânında durmuş.

Süleyman Efendi ağzı dualı, eli tesbihli, namazlı niyazlı, kalbi imanlı, mü'min bir insandı.Süleyman Efendi ağzı dualı, eli tesbihli, namazlı niyazlı, kalbi imanlı, mü'min bir insandı. Namaz vakti geldi mi hemen besmele çeker, tezgâhından kalkar, kapıya kilidi takardı. Namaz vakti geldi mi hemen besmele çeker, tezgâhından kalkar, kapıya kilidi takardı.

"Ustam şu terliğin fiyatı ne kadar? Şundan bir tane ver de öyle git." diyen olsa da ilgilenmez,"Ustam şu terliğin fiyatı ne kadar? Şundan bir tane ver de öyle git." diyen olsa da ilgilenmez, "namazdan sonra" derdi. "namazdan sonra" derdi. Asma kilidi halkaya geçirir, kapıyı kapatır, hemen yakındaki namazgâha giderdi.Asma kilidi halkaya geçirir, kapıyı kapatır, hemen yakındaki namazgâha giderdi. Orada namazı kılıp ondan sonra gelirdi. Namazını evvel vaktinde kılardı. Orada namazı kılıp ondan sonra gelirdi. Namazını evvel vaktinde kılardı.

Namazın en faziletli hâli evvel vaktinde kılmaktır.Namazın en faziletli hâli evvel vaktinde kılmaktır. Geciktirdin, geciktirdin, neredeyse akşam ezanı okunacak ikindiyi kılıyorsun.Geciktirdin, geciktirdin, neredeyse akşam ezanı okunacak ikindiyi kılıyorsun. Olmaz ki evvel vaktinde sevabı çok. Evvel vaktinde kılardı, dürüsttü, yalan söylemezdi.Olmaz ki evvel vaktinde sevabı çok. Evvel vaktinde kılardı, dürüsttü, yalan söylemezdi. Alışverişinde yemin etmezdi, müşterisi ile ciddi konuşurdu, yalana tevessül etmezdi.Alışverişinde yemin etmezdi, müşterisi ile ciddi konuşurdu, yalana tevessül etmezdi. Demek ki Allah'ın sevgili kuluymuş, demek ki dinî vazifelerini yapmış, demek ki zekâtını vermiş.Demek ki Allah'ın sevgili kuluymuş, demek ki dinî vazifelerini yapmış, demek ki zekâtını vermiş. Yangın geldi geldi, oraya kadar her tarafı yaktı yaktı, onun dükkânının yanında durdu.Yangın geldi geldi, oraya kadar her tarafı yaktı yaktı, onun dükkânının yanında durdu. Araya tahta perdeyi koydular; bu taraf tamirde bu taraf açık, çalışıyor.Araya tahta perdeyi koydular; bu taraf tamirde bu taraf açık, çalışıyor. Süleyman Efendi'nin duası bereketine; iyi kul, iyi derviş, iyi insan olduğundan dükkânı yanmadı.Süleyman Efendi'nin duası bereketine; iyi kul, iyi derviş, iyi insan olduğundan dükkânı yanmadı. Allah mekânını cennet etsin, iyilerin şefaatlerine erdirsin. Allah mekânını cennet etsin, iyilerin şefaatlerine erdirsin.

Aziz ve muhterem kardeşlerim! Aziz ve muhterem kardeşlerim!

Bu saydığımız şeyler insanın başına gelen musibetleri defeder.Bu saydığımız şeyler insanın başına gelen musibetleri defeder. İnsan mutlu olur, bahtiyar olur, hoş olur, şen olur, esen olur, ömrü tatlı geçer, süresi uzar,İnsan mutlu olur, bahtiyar olur, hoş olur, şen olur, esen olur, ömrü tatlı geçer, süresi uzar, sıhhati yerine gelir, her türlü hayra erer.sıhhati yerine gelir, her türlü hayra erer. Onun için Peygamber Efendimiz bir hadîs-i şerîfinde şöyle buyuruyor: Onun için Peygamber Efendimiz bir hadîs-i şerîfinde şöyle buyuruyor:

Dâvû merdâküm bi's-sadakati. "Hastalarınızı sadaka ile tedavi ediniz." Dâvû merdâküm bi's-sadakati. "Hastalarınızı sadaka ile tedavi ediniz."

Hastan için bir sadaka ver, bak nasıl iyi olacak. Hastan için bir sadaka ver, bak nasıl iyi olacak.

"Allah Allah! Ben burada para veriyorum, öbür tarafta hastanın mikrobu mu ölüyor? Nasıl düzelteyim?" "Allah Allah! Ben burada para veriyorum, öbür tarafta hastanın mikrobu mu ölüyor? Nasıl düzelteyim?"

O mikropları yaşatan öldüren Allah, ona da sıhhat veriyor, anladın mı? O mikropları yaşatan öldüren Allah, ona da sıhhat veriyor, anladın mı?

Ve hassınû emvâleküm bi'z-zekâti. "Mallarınızı zekâtla koruyun." Ve hassınû emvâleküm bi'z-zekâti. "Mallarınızı zekâtla koruyun."

Verin zekâtı, malınız telef olmaz.Verin zekâtı, malınız telef olmaz. O aynı yangında bir başka kardeşimizin daha dükkânı vardı, o da yanmadı. O aynı yangında bir başka kardeşimizin daha dükkânı vardı, o da yanmadı.

"Kapalıçarşı yanıyor." denilince o derviş, ihvanımız da; "Kapalıçarşı yanıyor." denilince o derviş, ihvanımız da;

"Ben bildiğim kadarıyla malımın zekâtını verdim, kusur etmedim." demiş. "Ben bildiğim kadarıyla malımın zekâtını verdim, kusur etmedim." demiş.

Hakikaten onun dükkânı da yanmadı. Yanmaz!Hakikaten onun dükkânı da yanmadı. Yanmaz! "Zekâtınızı vererek mallarınızı kollayın." buyuruluyor. "Zekâtınızı vererek mallarınızı kollayın." buyuruluyor.

"Ama hocam, az para da değil, zekât verirken yüreğim cız ediyor." "Ama hocam, az para da değil, zekât verirken yüreğim cız ediyor."

Len-tenâlü'l-birra hattâ tünfikû mimmâ tuhibbûn.Len-tenâlü'l-birra hattâ tünfikû mimmâ tuhibbûn. "Sevdiklerinizden fedakârlık yapıp vermedikçe hakiki müslüman olamazsınız." "Sevdiklerinizden fedakârlık yapıp vermedikçe hakiki müslüman olamazsınız."

Elbette ki cız diyecek; içinde nefsin var, şeytan var; kışkırtacak, "verme, fakir olursun" diyecek,Elbette ki cız diyecek; içinde nefsin var, şeytan var; kışkırtacak, "verme, fakir olursun" diyecek, çelmelemeye engellemeye çalışacak. O senin kendisi ile beraber cehenneme girmeni istiyor.çelmelemeye engellemeye çalışacak. O senin kendisi ile beraber cehenneme girmeni istiyor. Cenneti kazanmanı ister mi? "Verme!" diyecek. O bakımdan; Cenneti kazanmanı ister mi? "Verme!" diyecek. O bakımdan;

"Mallarınızı sadaka ile zekâtla koruyunuz. Hastalarınızı sadaka vererek tedavi ediniz." diyor. "Mallarınızı sadaka ile zekâtla koruyunuz. Hastalarınızı sadaka vererek tedavi ediniz." diyor.

Mânevî tedbirlere dikkat edin, Allah yolunda yürüyün, Allah sizi dünyada da âhirette deMânevî tedbirlere dikkat edin, Allah yolunda yürüyün, Allah sizi dünyada da âhirette de memnun ve mesrur eder; iki cihanda mesut ve bahtiyar olursunuz. memnun ve mesrur eder; iki cihanda mesut ve bahtiyar olursunuz.

Fâtiha-ı şerîfe mea'l-besmele. Fâtiha-ı şerîfe mea'l-besmele.

Konuşma Hakkında
Tema 1
Tema 2