Namaz Vakitleri

23 Cemâziye'l-Evvel 1446
25 Kasım 2024
İmsak
06:25
Güneş
07:55
Öğle
12:56
İkindi
15:24
Akşam
17:46
Yatsı
19:11
Detaylı Arama

Müslümanın Selâmlaşması

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

21 Rebîü'l-Evvel 1407 / 23.11.1986
İskenderpaşa Camii/ İstanbul

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Yahudiler ve Hristiyanlar Gibi Selâm Vermeyin!, Uygun Olmayan İsimler, Zekât Mallarına Dikkat Edin!, Üç Mescid Ziyaret | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Müslümanın Selâmlaşması

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

21 Rebîü'l-Evvel 1407 / 23.11.1986
İskenderpaşa Camii/ İstanbul

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Yahudiler ve Hristiyanlar Gibi Selâm Vermeyin!, Uygun Olmayan İsimler, Zekât Mallarına Dikkat Edin!, Üç Mescid Ziyaret | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Konuşma Metni

Bismillâhirrahmânirrahîm. Bismillâhirrahmânirrahîm.

el-Hamdü lillâhi Rabbi'l-âlemîn. el-Hamdü lillâhi Rabbi'l-âlemîn. Ve's-salâtu ve's-selâmu alâ seyyidi'l-evvelîne ve'l-âhirinVe's-salâtu ve's-selâmu alâ seyyidi'l-evvelîne ve'l-âhirin seyyidinâ ve senedinâ ve mededinâ ve üsvetine'l-haseneti Muhammedinseyyidinâ ve senedinâ ve mededinâ ve üsvetine'l-haseneti Muhammedin ve âlihi ve sahbihî ecmaîn ve men tebi'ahû bi-ihsânin ilâ yevmi'd-dîn. ve âlihi ve sahbihî ecmaîn ve men tebi'ahû bi-ihsânin ilâ yevmi'd-dîn.

Emmâ ba'd: Fa'lemû eyyühe'l-ihvân fe-inne efdale'l-hadîsi kitâbullah Emmâ ba'd:

Fa'lemû eyyühe'l-ihvân fe-inne efdale'l-hadîsi kitâbullah
ve efdale'l-hedyi hedyu seyyidinâ Muhammedin sallallahu aleyhi ve sellem.ve efdale'l-hedyi hedyu seyyidinâ Muhammedin sallallahu aleyhi ve sellem. Ve şerre'l-umûri muhdesâtuhâ ve külle muhdesin bid'atünVe şerre'l-umûri muhdesâtuhâ ve külle muhdesin bid'atün ve külle bid'atin dalâletün ve külle dalâletin ve sâhibehâ fi'n-nâr.ve külle bid'atin dalâletün ve külle dalâletin ve sâhibehâ fi'n-nâr. Ve bi's-senedi'l-muttasılı ile'n-nebiyyi sallallahu aleyhi ve selleme ennehû kâl: Ve bi's-senedi'l-muttasılı ile'n-nebiyyi sallallahu aleyhi ve selleme ennehû kâl:

Çok aziz ve muhterem cemaat-i müslimîn! Çok aziz ve muhterem cemaat-i müslimîn!

Allahu Teâlâ hazretlerinin selâmı, rahmeti, bereketi üzerinize olsun. Allahu Teâlâ hazretlerinin selâmı, rahmeti, bereketi üzerinize olsun.

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in hadîs-i şerîflerindenPeygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in hadîs-i şerîflerinden bir demet Râmûzü'l-ehâdîs isimli hadis kitabının bir demet Râmûzü'l-ehâdîs isimli hadis kitabının 474. sayfasından okuyup izah etmek istiyoruz. 474. sayfasından okuyup izah etmek istiyoruz.

Bu izahlara geçmeden önce, Bu izahlara geçmeden önce, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'e sevgimizin,Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'e sevgimizin, saygımızın, bağlılığımızın bir nişânesi olmak üzere, ruhuna hediye edilmek üzere, saygımızın, bağlılığımızın bir nişânesi olmak üzere, ruhuna hediye edilmek üzere, onun cümle âl'inin, ashabının, etbâının, sâir enbiyâ ve mürselîn onun cümle âl'inin, ashabının, etbâının, sâir enbiyâ ve mürselîn ve evliyâullahın ve hasseten Ümmet-i Muhammed'in mürşitleri olanve evliyâullahın ve hasseten Ümmet-i Muhammed'in mürşitleri olan sâdât ve meşâyih-i turuk-u aliyyemizinsâdât ve meşâyih-i turuk-u aliyyemizin ve bu beldede medfun bulunan enbiyâ, sahabe, tâbiînin ve bu beldeleri fetheden fatihlerin, ve bu beldede medfun bulunan enbiyâ, sahabe, tâbiînin ve bu beldeleri fetheden fatihlerin, şehitlerin, gazilerin, mücahitlerin ve cümle ashâb-ı hayrât u hasenâtın; şehitlerin, gazilerin, mücahitlerin ve cümle ashâb-ı hayrât u hasenâtın; kendisinden feyz aldığımız Hocamız Muhammed Zâhid-i Bursevî hazretlerinin, kendisinden feyz aldığımız Hocamız Muhammed Zâhid-i Bursevî hazretlerinin, kitabını okuduğumuz Gümüşhaneli Ahmed Ziyâeddîn Efendi Hocamız'ın, kitabını okuduğumuz Gümüşhaneli Ahmed Ziyâeddîn Efendi Hocamız'ın, bu kitaptaki hadislerin bize kadar gelmesine emek sarf etmiş olan alimlerin, râvilerin;bu kitaptaki hadislerin bize kadar gelmesine emek sarf etmiş olan alimlerin, râvilerin; ve uzaktan yakından bu hadîs-i şerîfleri dinlemek üzere ve uzaktan yakından bu hadîs-i şerîfleri dinlemek üzere bu camii-i şerîfe gelip cem' olmuş olan siz muhterem kardeşlerimizin âhirete göçmüş olanbu camii-i şerîfe gelip cem' olmuş olan siz muhterem kardeşlerimizin âhirete göçmüş olan bütün sevdiklerinin ve yakınlarının ruhlarına hediye olsun diye;bütün sevdiklerinin ve yakınlarının ruhlarına hediye olsun diye; ve yaşayan biz müslümanların da Rabbimiz'in rızasına uygun,ve yaşayan biz müslümanların da Rabbimiz'in rızasına uygun, Kur'ân-ı Kerîm'in yolunda, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in izinde yaşayıpKur'ân-ı Kerîm'in yolunda, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in izinde yaşayıp salih ameller işleyip âhirete sevdiği razı olduğu kullar olarak varmamıza vesile olsun diye salih ameller işleyip âhirete sevdiği razı olduğu kullar olarak varmamıza vesile olsun diye buyurun bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerîf okuyalım, o mübareklere hediye edelim, öyle başlayalım. buyurun bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerîf okuyalım, o mübareklere hediye edelim, öyle başlayalım.

Sayfanın başındaki birinci hadis.Sayfanın başındaki birinci hadis. Bu hadîs-i şerîf selâmlaşmakla ilgilidir ama ondan alacağımız pek çok ders vardır. Bu hadîs-i şerîf selâmlaşmakla ilgilidir ama ondan alacağımız pek çok ders vardır.

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem hazretleri Câbir radıyallahu anh'ın rivayet ettiğinePeygamber sallallahu aleyhi ve sellem hazretleri Câbir radıyallahu anh'ın rivayet ettiğine ve Deylemî'nin kitabına kaydettiğine göre buyurmuşlar ki; ve Deylemî'nin kitabına kaydettiğine göre buyurmuşlar ki;

Lâ tüsellimû teslîme'l-yehûdi ve'n-nasârâ. Lâ tüsellimû teslîme'l-yehûdi ve'n-nasârâ. "Yahudilerin ve nasranîlerin selâmlaşması gibi selÂmlaşmayın.""Yahudilerin ve nasranîlerin selâmlaşması gibi selÂmlaşmayın." Fe-inne teslîmehüm. "Onların selâmlaşmaları, birbirlerine selâm vermeleri..." Fe-inne teslîmehüm. "Onların selâmlaşmaları, birbirlerine selâm vermeleri..." Bi'l-eküffi. "Ellerledir. Ellerle işaret ederler, selâm verirler. Bi'l-eküffi. "Ellerledir. Ellerle işaret ederler, selâm verirler. " Ve'r-ruûsi. "Başladır, baş sallayarak selâm verirler." Ve'l-işâreti "Çeşitli işaretlerledir." " Ve'r-ruûsi. "Başladır, baş sallayarak selâm verirler." Ve'l-işâreti "Çeşitli işaretlerledir."

"Siz öyle yapmayın." buyuruyor Peygamber Efendimiz. "Siz öyle yapmayın." buyuruyor Peygamber Efendimiz.

Pekâlâ, başüstüne, Efendimiz ne buyurduysa yapacağız. Öyle selâm vermeyelim. Pekâlâ, başüstüne, Efendimiz ne buyurduysa yapacağız. Öyle selâm vermeyelim.

Nasıl selâm verelim? Burada nasıl vereceğimiz belirtilmiyor. Nasıl selâm verelim?

Burada nasıl vereceğimiz belirtilmiyor.
O çok bilindiği için burada Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem zikretmemiş. O çok bilindiği için burada Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem zikretmemiş.

Müslümanın müslümana selâmı es-selâmu aleyküm'dür.Müslümanın müslümana selâmı es-selâmu aleyküm'dür. Bir kişi de olsa es-selâmu aleyküm demek daha uygun oluyor.Bir kişi de olsa es-selâmu aleyküm demek daha uygun oluyor. Çünkü birisi es-selâmu aleyke demiş de, diyor ki;Çünkü birisi es-selâmu aleyke demiş de, diyor ki; "Böyle selâm verme. Bu kabirdekilere verilen selâm tarzı gibidir." "Böyle selâm verme. Bu kabirdekilere verilen selâm tarzı gibidir."

es-Selâmu aleyke, "Sana selâm olsun." demek.es-Selâmu aleyke, "Sana selâm olsun." demek. es-Selâmu aleyküm, "Selâm sizlere olsun." demek. es-Selâmu aleyküm, "Selâm sizlere olsun." demek.

"Niye karşımda bir kişi varken 'sizlere' diye selâm veriyorum?" "Niye karşımda bir kişi varken 'sizlere' diye selâm veriyorum?"

Sen o kişiyi bir kişi mi sanıyorsun?Sen o kişiyi bir kişi mi sanıyorsun? Senin gözünden perde kaldırılsa; bir kere iki omzunda hafaza meleklerini göreceksin,Senin gözünden perde kaldırılsa; bir kere iki omzunda hafaza meleklerini göreceksin, sonra her ekleminde ayrı ayrı melekleri göreceksin, sonra her ekleminde ayrı ayrı melekleri göreceksin, üç yüz altmış eklemine vazifeli üç yüz altmış tane meleği göreceksin,üç yüz altmış eklemine vazifeli üç yüz altmış tane meleği göreceksin, etrafında çevrende başka varlıkların olduğunu göreceksin.etrafında çevrende başka varlıkların olduğunu göreceksin. Onun için sen es-selâmu aleyküm de. Onun için sen es-selâmu aleyküm de.

Hz. Ali Efendimiz'den nakledilmiş, onun söylediği rivayet ediliyor, güzel bir sözü vardır. Hz. Ali Efendimiz'den nakledilmiş, onun söylediği rivayet ediliyor, güzel bir sözü vardır. Diyor ki; Ve tez'umu enneke cirmun sağîrun ve fîke'ntave'l-âlemü'l-ekberu.Diyor ki;

Ve tez'umu enneke cirmun sağîrun ve fîke'ntave'l-âlemü'l-ekberu.
"Sen kendini basit bir insan sanıyorsun, basit bir varlık sanıyorsun, küçük bir cirim sanıyorsun;"Sen kendini basit bir insan sanıyorsun, basit bir varlık sanıyorsun, küçük bir cirim sanıyorsun; hâlbuki senin içine âlem-i ekber dürülmüş, küçültülmüş, katlanmış da yerleştirilmiş. hâlbuki senin içine âlem-i ekber dürülmüş, küçültülmüş, katlanmış da yerleştirilmiş. Sen âlem-i ekbere sahip bir yaratıksın. Allah senin içine ne âlemler yerleştirmiş!" Sen âlem-i ekbere sahip bir yaratıksın. Allah senin içine ne âlemler yerleştirmiş!"

Yeni şairlerden birisi de -hoşuma gider, okumuştum şiirlerinde- diyor ki; Yeni şairlerden birisi de -hoşuma gider, okumuştum şiirlerinde- diyor ki;

"Nasıl sığmış benim içim dışıma?" Şair böyle demiş. Güzel söylemiş doğrusu... "Nasıl sığmış benim içim dışıma?"

Şair böyle demiş. Güzel söylemiş doğrusu...

Nasıl sığmış benim içim dışıma? Baktıkça hayret ediyorum, Nasıl sığmış benim içim dışıma?

Baktıkça hayret ediyorum,

Dünyalar dar geliyor bakışıma, İçimi seyrediyorum. Dünyalar dar geliyor bakışıma,

İçimi seyrediyorum.

Güzel söylemiş. Öyle engin bir gönül âlemi var ki insanın içinde... Güzel söylemiş.

Öyle engin bir gönül âlemi var ki insanın içinde...
Hatta bir hadis rivayet edilir ki; Hatta bir hadis rivayet edilir ki;

"Beni göklerim ve yerlerim istiap edemez." "Beni göklerim ve yerlerim istiap edemez."

Yani o hadisin mânasına göre Allahu Teâlâ hazretleri "Yerlere göklere sığmam." buyuruyor. Yani o hadisin mânasına göre Allahu Teâlâ hazretleri "Yerlere göklere sığmam." buyuruyor.

"Ama mü'min kulumun gönlüne sığarım." Öyle bir gönül vermiş Allah... "Ama mü'min kulumun gönlüne sığarım."

Öyle bir gönül vermiş Allah...

Selâmlaşmaya dönelim. Selâmlaşmaya dönelim.

es-Selâmu aleyküm diyeceğiz. es-Selâmu aleyke, es-Selâmu aleyküm diyeceğiz. es-Selâmu aleyke, "Sana selâm olsun." demeyeceğiz. "Size selâm olsun." mânasına"Sana selâm olsun." demeyeceğiz. "Size selâm olsun." mânasına es-selâmu aleyküm dersen bir sevap alırsın. es-selâmu aleyküm dersen bir sevap alırsın.

Bu nasıl bir selâm? Bu selâm ta cennete kadar giden bir selâm. Bu nasıl bir selâm?

Bu selâm ta cennete kadar giden bir selâm.
Bu selâm senin öyle bildiğin "Günaydın, tünaydın" gibi değil.Bu selâm senin öyle bildiğin "Günaydın, tünaydın" gibi değil. Hatta "Sabah-ı şerifler hayrolsun, akşam-ı şerifler hayrolsun" gibi değil.Hatta "Sabah-ı şerifler hayrolsun, akşam-ı şerifler hayrolsun" gibi değil. Bu selâm cennete kadar gider. Neden? Bu selâm cennete kadar gider.

Neden?

Cennetin bir adı selâm; Dârus-selâm. Yani cennetlik olmasını da temenni etmiş oluyorsun. Cennetin bir adı selâm; Dârus-selâm. Yani cennetlik olmasını da temenni etmiş oluyorsun.

Allahu Teâlâ hazretlerinin bir adı Selâm. Allahu Teâlâ hazretlerinin bir adı Selâm.

es-Selâmu'l-mü'minü'l-müheyminü'l-azîzü'l-cebbâru'l-mütekebbir. es-Selâmu'l-mü'minü'l-müheyminü'l-azîzü'l-cebbâru'l-mütekebbir.

Haşr sûresinin sonunda her sabah okuyoruz. Haşr sûresinin sonunda her sabah okuyoruz.

"Nasıl sığmış benim içim dışıma?" Şair böyle demiş. Güzel söylemiş doğrusu... "Nasıl sığmış benim içim dışıma?"

Şair böyle demiş. Güzel söylemiş doğrusu...

Nasıl sığmış benim içim dışıma? Baktıkça hayret ediyorum, Nasıl sığmış benim içim dışıma?

Baktıkça hayret ediyorum,

Dünyalar dar geliyor bakışıma, İçimi seyrediyorum. Dünyalar dar geliyor bakışıma,

İçimi seyrediyorum.

Güzel söylemiş. Öyle engin bir gönül âlemi var ki insanın içinde... Güzel söylemiş.

Öyle engin bir gönül âlemi var ki insanın içinde...
Hatta bir hadis rivayet edilir ki; Hatta bir hadis rivayet edilir ki;

"Beni göklerim ve yerlerim istiap edemez." "Beni göklerim ve yerlerim istiap edemez."

Yani o hadisin mânasına göre Allahu Teâlâ hazretleri "Yerlere göklere sığmam." buyuruyor. Yani o hadisin mânasına göre Allahu Teâlâ hazretleri "Yerlere göklere sığmam." buyuruyor.

"Ama mü'min kulumun gönlüne sığarım." Öyle bir gönül vermiş Allah... "Ama mü'min kulumun gönlüne sığarım."

Öyle bir gönül vermiş Allah...

Selâmlaşmaya dönelim. Selâmlaşmaya dönelim.

es-Selâmu aleyküm diyeceğiz. es-Selâmu aleyke, es-Selâmu aleyküm diyeceğiz. es-Selâmu aleyke, "Sana selâm olsun." demeyeceğiz. "Size selâm olsun." mânasına"Sana selâm olsun." demeyeceğiz. "Size selâm olsun." mânasına es-selâmu aleyküm dersen bir sevap alırsın. es-selâmu aleyküm dersen bir sevap alırsın.

Bu nasıl bir selâm? Bu selâm ta cennete kadar giden bir selâm. Bu nasıl bir selâm?

Bu selâm ta cennete kadar giden bir selâm.
Bu selâm senin öyle bildiğin "Günaydın, tünaydın" gibi değil.Bu selâm senin öyle bildiğin "Günaydın, tünaydın" gibi değil. Hatta "Sabah-ı şerifler hayrolsun, akşam-ı şerifler hayrolsun" gibi değil.Hatta "Sabah-ı şerifler hayrolsun, akşam-ı şerifler hayrolsun" gibi değil. Bu selâm cennete kadar gider. Neden? Bu selâm cennete kadar gider.

Neden?

Cennetin bir adı selâm; Dârus-selâm. Yani cennetlik olmasını da temenni etmiş oluyorsun. Cennetin bir adı selâm; Dârus-selâm. Yani cennetlik olmasını da temenni etmiş oluyorsun.

Allahu Teâlâ hazretlerinin bir adı Selâm. Allahu Teâlâ hazretlerinin bir adı Selâm.

es-Selâmu'l-mü'minü'l-müheyminü'l-azîzü'l-cebbâru'l-mütekebbir. es-Selâmu'l-mü'minü'l-müheyminü'l-azîzü'l-cebbâru'l-mütekebbir.

Haşr sûresinin sonunda her sabah okuyoruz. Haşr sûresinin sonunda her sabah okuyoruz.

Selâm; kullara selâmetlik ihsan eden. Selâm; kullara selâmetlik ihsan eden.

Müslüman es-Selâmu aleyküm dediği zaman karşısındakine neler temenni etmiş oluyor neler...Müslüman es-Selâmu aleyküm dediği zaman karşısındakine neler temenni etmiş oluyor neler... O dünyadaki "Günün aydın olsun, günün hayırlı olsun, sana en iyi dileklerimi sunuyorum." demeye benzer mi? O dünyadaki "Günün aydın olsun, günün hayırlı olsun, sana en iyi dileklerimi sunuyorum." demeye benzer mi?

Benzemez. Herhangi bir selâmlaşmaya bizim husumetimiz olduğundan değil. Benzemez.

Herhangi bir selâmlaşmaya bizim husumetimiz olduğundan değil.
Onlar küçücük kalıyor bu selâmın yanında.Onlar küçücük kalıyor bu selâmın yanında. Nerede es-Selâmu aleyküm demenin insana sağladığı temenniler faydalar, Nerede es-Selâmu aleyküm demenin insana sağladığı temenniler faydalar, nerede "Günün hayırlı olsun, tünaydın, günaydın..." nerede "Günün hayırlı olsun, tünaydın, günaydın..."

Onun bir kere hiç mânası yok; "Günaydın." Gün aydın, tamam doğru, gayet basit bir şey.Onun bir kere hiç mânası yok; "Günaydın." Gün aydın, tamam doğru, gayet basit bir şey. "Demir ağırdır." der gibi, "Pamuk hafiftir." der gibi, "Kar beyazdır." der gibi... "Demir ağırdır." der gibi, "Pamuk hafiftir." der gibi, "Kar beyazdır." der gibi... Gün aydın, tamam. Tabii güneş çıktığı zaman ortalık aydınlanıyor.Gün aydın, tamam. Tabii güneş çıktığı zaman ortalık aydınlanıyor. Bulut olsa bile yine biraz aydın. Ne oluyor, aydın olsun? Karanlık olsun.Bulut olsa bile yine biraz aydın. Ne oluyor, aydın olsun? Karanlık olsun. Bazen karanlık olmasını istiyoruz. İnsan; "Ah kaç gündür, kaç aydır, Bazen karanlık olmasını istiyoruz. İnsan; "Ah kaç gündür, kaç aydır, kaç haftadır yağmurlar yağmadı, o kara kara bulutlar gelse dekaç haftadır yağmurlar yağmadı, o kara kara bulutlar gelse de şakır şakır bir yağmur yağsa da varsın ortalık birazcık kararsın amaşakır şakır bir yağmur yağsa da varsın ortalık birazcık kararsın ama şu toprak çatladı, şu mahsül biraz yağmur istiyor..." diyebilir. şu toprak çatladı, şu mahsül biraz yağmur istiyor..." diyebilir. "Çok fazla güneş oldu, ısındım, yandım, derilerim soyuldu, biraz gölge olsun..." diyebilir."Çok fazla güneş oldu, ısındım, yandım, derilerim soyuldu, biraz gölge olsun..." diyebilir. 'Günaydın'ın düşünecek olursak çok büyük bir mânası, geniş bir mânası yok;'Günaydın'ın düşünecek olursak çok büyük bir mânası, geniş bir mânası yok; aydın olmuş karanlık olmuş... Ama es-Selâmu aleyküm dediğin zaman aydın olmuş karanlık olmuş... Ama es-Selâmu aleyküm dediğin zaman karşındakine maddî mânevî her türlü selâmetliği dilemiş oluyorsun, onun için önemli. karşındakine maddî mânevî her türlü selâmetliği dilemiş oluyorsun, onun için önemli.

Kur'ân-ı Kerîm'de de var. Selâmun aleyküm bimâ sabertüm fe-ni'me ukbe'd-dâr. Kur'ân-ı Kerîm'de de var.

Selâmun aleyküm bimâ sabertüm fe-ni'me ukbe'd-dâr.
"Selâm sizin üzerinize olsun, ne güzel bir yurttur bu cennet!" "Selâm sizin üzerinize olsun, ne güzel bir yurttur bu cennet!"

Sonra Allahu Teâlâ hazretleri cennette, Selâmun kavlen min rabbi'r-rahîm. Sonra Allahu Teâlâ hazretleri cennette,

Selâmun kavlen min rabbi'r-rahîm.

O bize selâm verecek. O bize selâm verecek.

İnşaallah Allahu Teâlâ hazretleri cümlemizi o selâmının izzetine erenlerden eylesin. İnşaallah Allahu Teâlâ hazretleri cümlemizi o selâmının izzetine erenlerden eylesin.

Ne güzel... Tahiyyetühüm yevme yelkavnehû selâm.Ne güzel...

Tahiyyetühüm yevme yelkavnehû selâm.
"Karşı karşıya geldikleri zaman birbirlerine mukabeleleri,"Karşı karşıya geldikleri zaman birbirlerine mukabeleleri, selâmlaşma tarzları selâmun aleyküm demektir." diye Kur'ân-ı Kerîm'de delilleri var,selâmlaşma tarzları selâmun aleyküm demektir." diye Kur'ân-ı Kerîm'de delilleri var, onun için biz es-Selâmu aleyküm diyoruz. onun için biz es-Selâmu aleyküm diyoruz.

"Canım Arap'ın selâmını bırak!" "Canım Arap'ın selâmını bırak!"

Ya bu Arap'ın, Acem'in selâmı değil; Allah'ın selâmı! Ya bu Arap'ın, Acem'in selâmı değil; Allah'ın selâmı!

Kitap kelimesi Türkçe mi Arapça mı? Arapça. Kitap kelimesi Türkçe mi Arapça mı?

Arapça.

Kitap kelimesini almışsın kullanıyorsun, ne oluyor? Kitap kelimesini almışsın kullanıyorsun, ne oluyor? Kıyamet mi kopuyor? Başına dağlar mı devrildi? Kıyamet mi kopuyor? Başına dağlar mı devrildi? Karadeniz'de gemilerin mi battı? Ne olacak? Karadeniz'de gemilerin mi battı? Ne olacak?

Mektup kelimesi Arapça mı Türkçe mi? Kullanıyorsun, herkes kullanıyor.Mektup kelimesi Arapça mı Türkçe mi?

Kullanıyorsun, herkes kullanıyor.
Ne olur bunu da kullanıversen? "Canım biz niye onlardan bir şey alalım?" Ne olur bunu da kullanıversen?

"Canım biz niye onlardan bir şey alalım?"

Bir şey almazsan sen bir şey ver. Bir şey almazsan sen bir şey ver.

Cömertsin maşâallah, iyi güzel ama bu insanlar arasında alış veriş olur. Cömertsin maşâallah, iyi güzel ama bu insanlar arasında alış veriş olur. Yedi asır beraber yaşamışız. Üstelik oralara da hâkim olmuşuz,Yedi asır beraber yaşamışız. Üstelik oralara da hâkim olmuşuz, Allah nasip etmiş, "Hadi siz iyi kullarsınız..." diyeAllah nasip etmiş, "Hadi siz iyi kullarsınız..." diye Allah bize oraların bekçiliğini de vermiş.Allah bize oraların bekçiliğini de vermiş. Hâdimü'l-Haremeyni'ş-Şerîfeyn olmuşuz. Hâdimü'l-Haremeyni'ş-Şerîfeyn olmuşuz. Allah bizim idaremize iki mübarek harem mıntıkasının hizmetkârlığı şerefini vermiş, sonra almış. Allah bizim idaremize iki mübarek harem mıntıkasının hizmetkârlığı şerefini vermiş, sonra almış.

Yine versin. Dileriz, temenni ederiz ki yine ihsan eylesin. Yine versin. Dileriz, temenni ederiz ki yine ihsan eylesin. Pasaportsuz, vizesiz inşaallah kalkalım gidelim... Pasaportsuz, vizesiz inşaallah kalkalım gidelim...

"Neredeydin bu hafta?" "Eh işte, arabama atladım da umre yapıverdim geldim." "Neredeydin bu hafta?"

"Eh işte, arabama atladım da umre yapıverdim geldim."

Ne güzel olur... İstiyorsun, şimdi vize mevsimi değil, umre zamanı değil; vize vermiyor. Ne güzel olur...

İstiyorsun, şimdi vize mevsimi değil, umre zamanı değil; vize vermiyor.

"Ya biraz, iki aycık kalıvereyim orada?" "Yok, bir aydan fazla kalamazsın!" "Ya biraz, iki aycık kalıvereyim orada?"

"Yok, bir aydan fazla kalamazsın!"

"E biraz da şu tarafa gideyim?" "Yoo, oraya gidemezsin!" "E biraz da şu tarafa gideyim?"

"Yoo, oraya gidemezsin!"

Allah bütün bu zorlukları kaldırsın. Allah bütün bu zorlukları kaldırsın.

Selâmun aleyküm'e es-selâmu aleyküm ve rahmetullah dersen bir kat daha sevap ekleniyor. Selâmun aleyküm'e es-selâmu aleyküm ve rahmetullah dersen bir kat daha sevap ekleniyor. Bir de Allah'ın rahmetini eklersen;Bir de Allah'ın rahmetini eklersen; es-selâmu aleyküm ve rahmetullâhi ve berekâtühû dersen otuz misli oluyor. es-selâmu aleyküm ve rahmetullâhi ve berekâtühû dersen otuz misli oluyor. Selâmun aleyküm dediğin zaman on sevap kazanıyorsun,Selâmun aleyküm dediğin zaman on sevap kazanıyorsun, ve rahmetullah'ı eklediğin zaman yirmiye çıkıyor, iki misli olmuş oluyor, on on büyüyor.ve rahmetullah'ı eklediğin zaman yirmiye çıkıyor, iki misli olmuş oluyor, on on büyüyor. Ötekisini de eklediğin zaman otuz sevap almış oluyorsun. Ne güzel...Ötekisini de eklediğin zaman otuz sevap almış oluyorsun. Ne güzel... "Günaydın" desen bir şey olmayacak, "tünaydın" desen bir şey olmayacak ama"Günaydın" desen bir şey olmayacak, "tünaydın" desen bir şey olmayacak ama es-selâmu aleyküm ve rahmetullâhi ve berekâtühû dediğin zaman otuz tane sevap kazanacaksın.es-selâmu aleyküm ve rahmetullâhi ve berekâtühû dediğin zaman otuz tane sevap kazanacaksın. Oh çok şükür, kısa günün bereketi, fena bir şey değil. Oh çok şükür, kısa günün bereketi, fena bir şey değil.

Abdullah İbn Ömer radıyallahu anhümâ sahabenin içinde alimliği ile tanınmış bir kimse.Abdullah İbn Ömer radıyallahu anhümâ sahabenin içinde alimliği ile tanınmış bir kimse. Dört Abdullah var ki şöhretli, abâdile-i erba'a demişler.Dört Abdullah var ki şöhretli, abâdile-i erba'a demişler. Birisi de Hz. Ömer'in oğlu Hz. Abdullah. Çok kıymetli bir insan. Birisi de Hz. Ömer'in oğlu Hz. Abdullah. Çok kıymetli bir insan. Arkadaşlarından birisine demiş ki; "Kalk, çarşıya gidelim." Arkadaşlarından birisine demiş ki;

"Kalk, çarşıya gidelim."

O da gözüne gözüne bakıyor, diyor ki; O da gözüne gözüne bakıyor, diyor ki;

"Yâ Ömer'in oğlu, ben senin huyunu bilirim; sen çarşıyı pazarı sevmesin. "Yâ Ömer'in oğlu, ben senin huyunu bilirim; sen çarşıyı pazarı sevmesin. Seni tanıyorum. Çünkü orada yalan yere yemin edilir, eksik tartılır, hile yapılır, aldatılır,Seni tanıyorum. Çünkü orada yalan yere yemin edilir, eksik tartılır, hile yapılır, aldatılır, şeytanın çokça dolaştığı yerdir. şeytanın çokça dolaştığı yerdir. Dünya hırsı, para, kazanç hırsı, orada aldatmaca çok olur. Dünya hırsı, para, kazanç hırsı, orada aldatmaca çok olur. Söyle bakalım, sen neden çarşıya gitmek istiyorsun?Söyle bakalım, sen neden çarşıya gitmek istiyorsun? Gel bana bu işin iç yüzünü söyle." Sıkıştırınca diyor ki; Gel bana bu işin iç yüzünü söyle."

Sıkıştırınca diyor ki;

"Orada insanlar fazladır, selâm veririz sevap kazanırız." "Orada insanlar fazladır, selâm veririz sevap kazanırız."

Sokakta dolaşsa kenarda köşede insan az olacak ama Sokakta dolaşsa kenarda köşede insan az olacak ama çarşıya gidince selâm vereceği insan çok olacak.çarşıya gidince selâm vereceği insan çok olacak. Ne düşüyor; çarşıda mânevî ticaret düşünüyor. Ne düşüyor; çarşıda mânevî ticaret düşünüyor. es-Selâmu aleyküm, es-selâmu aleyküm, es-selâmu aleyküm diyecek,es-Selâmu aleyküm, es-selâmu aleyküm, es-selâmu aleyküm diyecek, her birinden alacak sevapları, on yirmi otuz neyse, sevap kazanacağım diye düşüyor. her birinden alacak sevapları, on yirmi otuz neyse, sevap kazanacağım diye düşüyor. "Çarşıya gidelim, kalabalık orada fazla, selâm veririz sevap kazanırız." diyor. "Çarşıya gidelim, kalabalık orada fazla, selâm veririz sevap kazanırız." diyor.

Böyle mantık gördünüz mü hiç? İşte bizim de böyle olmamız lazım. Böyle mantık gördünüz mü hiç?

İşte bizim de böyle olmamız lazım.
Sevabın nerede çok olduğunu düşünüp onu yapmamız gerekiyor. Sevabın nerede çok olduğunu düşünüp onu yapmamız gerekiyor.

O bakımdan bu işte taassuba lüzum yok. O bakımdan bu işte taassuba lüzum yok.

"Efendim filanca ibrik, falanca leğen şu kadar bin liraya satılmış; "Efendim filanca ibrik, falanca leğen şu kadar bin liraya satılmış; hem de eğri büğrü, hem de kalayı da gitmiş, kızılı çıkmış.hem de eğri büğrü, hem de kalayı da gitmiş, kızılı çıkmış. Niye bu kadar fazla pahalı?" Ya buna "antika" derler.Niye bu kadar fazla pahalı?"

Ya buna "antika" derler.
Antika olduğundan pahalı. İbriğin antikası kıymetli oluyor da sözün antikası olmaz mı? Antika olduğundan pahalı. İbriğin antikası kıymetli oluyor da sözün antikası olmaz mı?

Bunun da 1400 yıllık tarihi var. es-Selâmu aleyküm dediğin zaman Bunun da 1400 yıllık tarihi var. es-Selâmu aleyküm dediğin zaman antika bir söz söylemiş oluyorsun, kıymetli bir şey söylemiş oluyorsun.antika bir söz söylemiş oluyorsun, kıymetli bir şey söylemiş oluyorsun. Niye onun antika kıymetine değer vermiyorsun? Niye onun antika kıymetine değer vermiyorsun?

Sonra bu selâm her yerde geçer. Pakistanlı birisine "Günaydın" desen yüzüne bakar... Sonra bu selâm her yerde geçer. Pakistanlı birisine "Günaydın" desen yüzüne bakar... Arap'a "günaydın" desen bakar. Ama es-selâmu aleyküm dedin miArap'a "günaydın" desen bakar. Ama es-selâmu aleyküm dedin mi yüzüne bir tebessüm yayılır, aleyküm selâm der.yüzüne bir tebessüm yayılır, aleyküm selâm der. Çünkü bu selâm bir milyarlık İslâm âleminin her tarafında geçerli.Çünkü bu selâm bir milyarlık İslâm âleminin her tarafında geçerli. Daha iyi değil mi? Akıl var mantık var.Daha iyi değil mi? Akıl var mantık var. Materyalist yani maddeci kârcı kafayla düşünüyoruz; daha kârlı, niye tutmayalım? Materyalist yani maddeci kârcı kafayla düşünüyoruz; daha kârlı, niye tutmayalım?

"Yine söyleme." Haa anlaşıldı; senin düşmanlığın var. "Yine söyleme."

Haa anlaşıldı; senin düşmanlığın var.
Şimdi anladım, bütün bu kadar şeylere rağmen hâlâ "es-Selâmu aleyküm deme." anlaşıldı,Şimdi anladım, bütün bu kadar şeylere rağmen hâlâ "es-Selâmu aleyküm deme." anlaşıldı, senin içinde bir şeyler var. senin içinde bir şeyler var. Senin kızgınlığın var, hıncın var, gazabın var, küskünlüğün var da ondan. Senin kızgınlığın var, hıncın var, gazabın var, küskünlüğün var da ondan.

Ben öyle küsmekten kızmaktan yana değilim. Ben öyle küsmekten kızmaktan yana değilim. O da benim kardeşim, ötekisi de kardeşim.O da benim kardeşim, ötekisi de kardeşim. Bir kere Hz. Âdem aleyhisselam hepimizin dedesi, aynı dedenin torunlarıyız, bir.Bir kere Hz. Âdem aleyhisselam hepimizin dedesi, aynı dedenin torunlarıyız, bir. Ondan sonra, aynı peygamberin ümmetiyiz, iki.Ondan sonra, aynı peygamberin ümmetiyiz, iki. Aynı kitaba bağlıyız, Allahu Teâlâ hazretleri bizi kardeş etmiş, üç. Aynı kitaba bağlıyız, Allahu Teâlâ hazretleri bizi kardeş etmiş, üç.

İnneme'l-mü'minûne ihvetün buyurmuş. Onun için akıl mantık dışıdır. İnneme'l-mü'minûne ihvetün buyurmuş.

Onun için akıl mantık dışıdır.

Eskiden korkuyordum. Bir yere gidiyorum mesela,Eskiden korkuyordum. Bir yere gidiyorum mesela, es-selâmu aleyküm diyorum, dönüp bakıyor yüzüme; "Günaydın!" diyor.es-selâmu aleyküm diyorum, dönüp bakıyor yüzüme; "Günaydın!" diyor. Yani "Bana böyle selâm verme, canına okurum senin! Bir daha görmeyeyim, ayağını kırarım!.." Yani "Bana böyle selâm verme, canına okurum senin! Bir daha görmeyeyim, ayağını kırarım!.." "Günaydın!" diyor. Ben de gittiğimiz muhitlerden korkuyordum... "Günaydın!" diyor. Ben de gittiğimiz muhitlerden korkuyordum...

Bazen de oluyor; bir doktorun yanına, eczacının yanına, şuraya buraya giriyorum, Bazen de oluyor; bir doktorun yanına, eczacının yanına, şuraya buraya giriyorum, "Hayırlı günler, hayırlı işler..." diyorum, adam yüzüme bakıyor; aleyküm selâm diyor."Hayırlı günler, hayırlı işler..." diyorum, adam yüzüme bakıyor; aleyküm selâm diyor. Bu sefer de tersine... Yani insanlara bir türlü yaranamadık... O da bana demek istiyor ki; Bu sefer de tersine... Yani insanlara bir türlü yaranamadık... O da bana demek istiyor ki;

"Ya hoca efendi, sakalın var, belli ki dindar insansın,"Ya hoca efendi, sakalın var, belli ki dindar insansın, ne diye başka eveleyip geveleyip duruyorsun?ne diye başka eveleyip geveleyip duruyorsun? Dosdoğru söylesene, dosdoğru es-selâmu aleyküm desene..." Dosdoğru söylesene, dosdoğru es-selâmu aleyküm desene..."

O bakımdan karşımızdakini müslüman biliyorsak es-selâmu aleyküm diyelim. O bakımdan karşımızdakini müslüman biliyorsak es-selâmu aleyküm diyelim.

Gelelim bu hadîs-i şerîfin öbür tarafına... Gelelim bu hadîs-i şerîfin öbür tarafına... Birçok yönü var ya işin, birçok hikmetleri var ya... Birçok yönü var ya işin, birçok hikmetleri var ya...

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz yahudinin ve hıristiyanın selâmıyla bile selâmlanmamızı, selâmlaşmamızı istemiyor. yahudinin ve hıristiyanın selâmıyla bile selâmlanmamızı, selâmlaşmamızı istemiyor.

Bundan bir ders çıkmıyor mu? "Onları taklit etmeyin." diyor. Bundan bir ders çıkmıyor mu?

"Onları taklit etmeyin." diyor.

"Onların peşisıra gitmeyin. Gelsin, onlar sizi taklit etsin." "Onların peşisıra gitmeyin. Gelsin, onlar sizi taklit etsin."

"Eğer Hz. Musa sağ olsaydı gelir bana ümmet olurdu." diyor bir hadîs-i şerîfinde."Eğer Hz. Musa sağ olsaydı gelir bana ümmet olurdu." diyor bir hadîs-i şerîfinde. Büyük peygamber, âmennâ ve saddaknâ, tasdik ediyoruz, Kur'ân-ı Kerîm'de geçiyor.Büyük peygamber, âmennâ ve saddaknâ, tasdik ediyoruz, Kur'ân-ı Kerîm'de geçiyor. Ama şu zamanda yaşasaydı Peygamber Efendimiz'in ümmeti olurdu. Ama şu zamanda yaşasaydı Peygamber Efendimiz'in ümmeti olurdu.

"Ben bir peygambere tâbiyim, Hz. Musa'yı tutuyorum." devri geçti. "Ben bir peygambere tâbiyim, Hz. Musa'yı tutuyorum." devri geçti.

"Ben filanca reisicumhuru tutuyorum, şimdikini kabul etmiyorum" diyebilir mi bir memur?"Ben filanca reisicumhuru tutuyorum, şimdikini kabul etmiyorum" diyebilir mi bir memur? Bir paşa, bir general "Efendim ben eski genelkurmay başkanını tutuyorum." Bir paşa, bir general "Efendim ben eski genelkurmay başkanını tutuyorum."

Yahu o emekli oldu, ne oluyorsun? Burada vazifen varsa sen şimdikine tâbi olmaya mecbursun.Yahu o emekli oldu, ne oluyorsun? Burada vazifen varsa sen şimdikine tâbi olmaya mecbursun. Orduda böyle, devlette böyle, cemiyette böyle. Orduda böyle, devlette böyle, cemiyette böyle.

"Ben bu dükkânı tanıyorum, eskiden Hacı Nuri amcanın filanca dükkânıydı bu." "Ben bu dükkânı tanıyorum, eskiden Hacı Nuri amcanın filanca dükkânıydı bu."

Geçmiş ola... Allah rahmet eylesin, o öldü. Geçmiş ola... Allah rahmet eylesin, o öldü. O dükkânı şimdi ben devraldım, ben çalışıyorum. Dükkân değişti, yani el değiştirdi. O dükkânı şimdi ben devraldım, ben çalışıyorum. Dükkân değişti, yani el değiştirdi.

Makamlar da değişir, makamlara başka insanlar gelir. Makamlar da değişir, makamlara başka insanlar gelir. Şimdiki makam Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in oturduğu nübüvvet makamı. Şimdiki makam Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in oturduğu nübüvvet makamı.

Ötekiler o devirlerde yaşadılar. Hz. Musa aleyhisselam benî İsrail'e peygamber gönderildi. Ötekiler o devirlerde yaşadılar. Hz. Musa aleyhisselam benî İsrail'e peygamber gönderildi. Hz. İsa aleyhisselam da benî İsrail'e ve diğer kimselere, çevresindekilere peygamber gönderildi.Hz. İsa aleyhisselam da benî İsrail'e ve diğer kimselere, çevresindekilere peygamber gönderildi. Bizim Peygamberimiz'in özelliği, hadîs-i şerîfte bildiriliyor ki;Bizim Peygamberimiz'in özelliği, hadîs-i şerîfte bildiriliyor ki; kâffe-i nâsa, yani bütün insanlara peygamber gönderildi.kâffe-i nâsa, yani bütün insanlara peygamber gönderildi. Ne bir Kenyalı, ne Burmalı, ne Taylandlı, ne Endonezyalı, ne Himalayalar'dan, ne Afrika'dan,Ne bir Kenyalı, ne Burmalı, ne Taylandlı, ne Endonezyalı, ne Himalayalar'dan, ne Afrika'dan, ne Güney Amerika'dan, ne Kuzey Amerika'dan, ne Güney Amerika'dan, ne Kuzey Amerika'dan, ne Atlantik adalarından hiçbir yerden bir insan çıkıp dane Atlantik adalarından hiçbir yerden bir insan çıkıp da "Benim bu mıntıka onun nübüvvetinin sahası dışında." diyemez."Benim bu mıntıka onun nübüvvetinin sahası dışında." diyemez. Hatta Peygamber Efendimiz insanlara ve cinlere peygamber gönderildi, buyur bakalım;Hatta Peygamber Efendimiz insanlara ve cinlere peygamber gönderildi, buyur bakalım; hem insanlara hem cinlere peygamber gönderildi. hem insanlara hem cinlere peygamber gönderildi.

O bakımdan bizim kendi örfümüz, âdetimiz, selâmlaşmamız, yemek yememiz, giyinmemiz,O bakımdan bizim kendi örfümüz, âdetimiz, selâmlaşmamız, yemek yememiz, giyinmemiz, saç tıraşımız, sakal kıyafetimiz, bıyık durumumuz, yıkanmamız, saç tıraşımız, sakal kıyafetimiz, bıyık durumumuz, yıkanmamız, tırnaklarımız, her şeyimiz kendimize mahsustur. tırnaklarımız, her şeyimiz kendimize mahsustur. Hani "Türk malı" diyoruz ya, damga vuruyoruz veyahut Made in England yazıyor,Hani "Türk malı" diyoruz ya, damga vuruyoruz veyahut Made in England yazıyor, İngiliz malı veyahut Made in United States of America, Amerikan malı...İngiliz malı veyahut Made in United States of America, Amerikan malı... Bizim bütün âdetlerimizin altında damgası İslâm damgasıdır. Bizim bütün âdetlerimizin altında damgası İslâm damgasıdır.

Dediler ki; "Biz sen gelmeden önce yâ Resûlallah şu zamanda bayram ediyorduk, Dediler ki;

"Biz sen gelmeden önce yâ Resûlallah şu zamanda bayram ediyorduk,
bu zamanda bayram ediyorduk." bu zamanda bayram ediyorduk."

Buyurdu ki Peygamber Efendimiz, mealen anlatıyorum: Buyurdu ki Peygamber Efendimiz, mealen anlatıyorum:

"Allah onların yerine size Ramazan ve Kurban Bayramlarını gönderdi." "Allah onların yerine size Ramazan ve Kurban Bayramlarını gönderdi."

Onları bile değiştirdi. Onun için kendimize gelelim! Onları bile değiştirdi.

Onun için kendimize gelelim!

"Acaba bizim dinimizde herhangi bir eksiklik var mı?" Hayır!"Acaba bizim dinimizde herhangi bir eksiklik var mı?"

Hayır!
Hâşâ ve sümme hâşâ, hâşâ ve kellâ! Hiçbir eksiklik yok! Hâşâ ve sümme hâşâ, hâşâ ve kellâ! Hiçbir eksiklik yok!

"Efendim şu dinlerin hepsini birleştirsek de bu insanlar ayrı ayrı dinlerde olmasalar." "Efendim şu dinlerin hepsini birleştirsek de bu insanlar ayrı ayrı dinlerde olmasalar."

Çok güzel söyledin, ağzına sağlık. İslâm hepsini birleştirmiş. Çok güzel söyledin, ağzına sağlık. İslâm hepsini birleştirmiş. İslâm dininin içinde İbrahim aleyhisselam'ın nasihatleri de var,İslâm dininin içinde İbrahim aleyhisselam'ın nasihatleri de var, İsa aleyhisselam'ın nasihatleri de var, Musa aleyhisselam'ın nasihatleri de var. İsa aleyhisselam'ın nasihatleri de var, Musa aleyhisselam'ın nasihatleri de var. Senin o dediğin şeyi Allahu Teâlâ hazretleri sana haber vermiş, ikram etmiş deSenin o dediğin şeyi Allahu Teâlâ hazretleri sana haber vermiş, ikram etmiş de sen farkında değilsin, senin haberin yok.sen farkında değilsin, senin haberin yok. Onun için İslâm bütün eski dinlerin hepsinin özünü içinde ihtivâ eden,Onun için İslâm bütün eski dinlerin hepsinin özünü içinde ihtivâ eden, her şeyi ile tam, hiç eksiği olmayan bir din. her şeyi ile tam, hiç eksiği olmayan bir din.

Delilin? Kur'ân-ı Kerîm'den bile delilim var: Delilin?

Kur'ân-ı Kerîm'den bile delilim var:

Bismillâhirrahmânirrahîm. Bismillâhirrahmânirrahîm.

el-Yevme ekmeltü leküm dîneküm. "Bugün sizin dininizi ikmal ettim, kemâle erdirdim."el-Yevme ekmeltü leküm dîneküm. "Bugün sizin dininizi ikmal ettim, kemâle erdirdim." Ve etmemtü aleyküm ni'metî. "Sizin üzerinize saçtığım nimetleri tamam ettim."Ve etmemtü aleyküm ni'metî. "Sizin üzerinize saçtığım nimetleri tamam ettim." Ve radîtü lekümü'l-İslâme dînen.Ve radîtü lekümü'l-İslâme dînen. "Ve sizden din olarak ancak İslâm'ı kabul ederim."Ve sizden din olarak ancak İslâm'ı kabul ederim. Din olarak İslâm'a razıyım, başka dine rızam yok!" Din olarak İslâm'a razıyım, başka dine rızam yok!"

İslâm olacaksınız, müslüman olacaksınız; başka çaresi yok! İslâm olacaksınız, müslüman olacaksınız; başka çaresi yok!

Onun için kendimize gelelim. Onun için kendimize gelelim. Elimizdeki nimetin kıymetini bilelim. Elimizdeki nimetin kıymetini bilelim. Çocukluk etmeyelim, cahillik etmeyelim; bu nimetleri kaçırmayalım. Çocukluk etmeyelim, cahillik etmeyelim; bu nimetleri kaçırmayalım. Sonradan "Ah vah! Ya çok büyük nimetmiş hazineymiş meğerse…" diyeSonradan "Ah vah! Ya çok büyük nimetmiş hazineymiş meğerse…" diye diz döveriz, saç baş yolarız, bağrımızı döveriz; fayda etmez.diz döveriz, saç baş yolarız, bağrımızı döveriz; fayda etmez. Onun için bu dinin kıymetini bileceğiz. Onun için bu dinin kıymetini bileceğiz.

Yemek âdâbımız var.Yemek âdâbımız var. Yemeğe besmele ile başlanılır, tam doymadan kalkılır, acıktığı zaman oturulur,Yemeğe besmele ile başlanılır, tam doymadan kalkılır, acıktığı zaman oturulur, önünden yenilir, başkasının önüne daldırılmaz, bitirildiği zaman elhamdülillah denilir vesaire...önünden yenilir, başkasının önüne daldırılmaz, bitirildiği zaman elhamdülillah denilir vesaire... Her şeyimiz var. Hangi dinde var böyle? Her şeyimiz var.

Hangi dinde var böyle?

Muhafaza edilmemiş ki her şeyi... Bu kadar her şeyi ile teferruatıyla... Muhafaza edilmemiş ki her şeyi... Bu kadar her şeyi ile teferruatıyla...

İslâm'da yüznumaraya girişin âdâbı vardır, şekli şemâili vardır. İslâm'da yüznumaraya girişin âdâbı vardır, şekli şemâili vardır. Temizliğin şekli şemâili vardır. Bizim dinimizde, koltuğunun altındaki kılların izalesini dahi Temizliğin şekli şemâili vardır. Bizim dinimizde, koltuğunun altındaki kılların izalesini dahi Peygamber Efendimiz anlatmış, daha ne olsun?Peygamber Efendimiz anlatmış, daha ne olsun? Şefkatli bir annenin babanın evladını temiz pak yetiştirdiği gibiŞefkatli bir annenin babanın evladını temiz pak yetiştirdiği gibi peygamberliğini en güzel tarzda yaptı Peygamber Efendimiz, her şeyini bize öğretti. peygamberliğini en güzel tarzda yaptı Peygamber Efendimiz, her şeyini bize öğretti.

Ben bazen görüyorum, usta çalışıyor veyahut muayenehâneye gidiyorsun, Ben bazen görüyorum, usta çalışıyor veyahut muayenehâneye gidiyorsun, bakıyorsun adam soyunmuş, gömleğini çıkartmış, atleti var;bakıyorsun adam soyunmuş, gömleğini çıkartmış, atleti var; kolunu kaldırıyor, mısır püskülü gibi kıllar aşağıya sarkıyor... kolunu kaldırıyor, mısır püskülü gibi kıllar aşağıya sarkıyor... Yahu yirminci yüzyıldayız! Afrika'da değiliz, Hotantolar'ın, vahşilerin arasında değiliz;Yahu yirminci yüzyıldayız! Afrika'da değiliz, Hotantolar'ın, vahşilerin arasında değiliz; her türlü imkân var, bu ne mısır püskülü gibi burada? her türlü imkân var, bu ne mısır püskülü gibi burada? Bunların her birisinin dibinden ter çıkar, bu terler burada kurur kalır, sonra teke gibi kokarsın.Bunların her birisinin dibinden ter çıkar, bu terler burada kurur kalır, sonra teke gibi kokarsın. Tekenin yanında durulmadığı gibi senin yanında duran burnunu çevirir, Tekenin yanında durulmadığı gibi senin yanında duran burnunu çevirir, başını çevirir, kalkar başka yere gider. başını çevirir, kalkar başka yere gider. Trende vapurda bazen oluyor:Trende vapurda bazen oluyor: Oturuyorsun bir yere, oh güzel bir yere oturdun, pencerenin yanı; geliyor birisi oturuyor... Oturuyorsun bir yere, oh güzel bir yere oturdun, pencerenin yanı; geliyor birisi oturuyor... Fesubhanallah! Sabır... Veyahut dayanamıyorsun, kalkıp gidiyorsun. Kokuyor adam!.. Fesubhanallah! Sabır... Veyahut dayanamıyorsun, kalkıp gidiyorsun. Kokuyor adam!..

İslâm her şeyiyle düzeltmiş. İslâm her şeyiyle düzeltmiş.

"Efendim bıyıkları niye kısaltın demiş de sakalı uzatın demiş?" "Efendim bıyıkları niye kısaltın demiş de sakalı uzatın demiş?"

Besbelli bir şey; insanın burnundan sümük akar, yani bulaşsın mı oraya?Besbelli bir şey; insanın burnundan sümük akar, yani bulaşsın mı oraya? Gayet mantıkî, her şey gayet güzel. "Efendim niye tırnakları uzatmıyoruz?" Gayet mantıkî, her şey gayet güzel.

"Efendim niye tırnakları uzatmıyoruz?"

Tırnakları uzattığın zaman yüzünü çizersin, arkadaşının elini yaralarsın. Tırnakları uzattığın zaman yüzünü çizersin, arkadaşının elini yaralarsın. Ondan sonra altına kir birikir. Gayet normal. Ondan sonra altına kir birikir. Gayet normal.

"Efendim işte uzatsak da bir de boyatsak?" "Efendim işte uzatsak da bir de boyatsak?"

Bir şeyi doğru düzgün tutamazsın. Öyle kadınlar var, memure, gidiyorum; Bir şeyi doğru düzgün tutamazsın. Öyle kadınlar var, memure, gidiyorum; evrakı masadan alamıyor, neden?evrakı masadan alamıyor, neden? Tırnakları uzun; kedi tırnağı gibi, çaylak tırnağı gibi... Tırnakları uzun; kedi tırnağı gibi, çaylak tırnağı gibi... Kağıdı alamıyor; tırnakları mâni. Ya bu parmaklar şıp diye almak için...Kağıdı alamıyor; tırnakları mâni. Ya bu parmaklar şıp diye almak için... Gayet kolay ben sayfayı çeviriyorum, kağıdı alıyorum, parayı sayıyorum.Gayet kolay ben sayfayı çeviriyorum, kağıdı alıyorum, parayı sayıyorum. Sen yapamıyorsun, neden? Tırnak uzatmış.Sen yapamıyorsun, neden? Tırnak uzatmış. Kim dedi sana "tırnak uzat" diye? Doğru düzgün bir şey yapamazsın. Kim dedi sana "tırnak uzat" diye? Doğru düzgün bir şey yapamazsın. Bir kaza olur, çocuğun gelir çarpar, yüzü cart diye jiletle çizilmiş gibi çizilir, yırtılır.Bir kaza olur, çocuğun gelir çarpar, yüzü cart diye jiletle çizilmiş gibi çizilir, yırtılır. Bunu keseceksin. Altında kir kalmayacak. Bunu keseceksin. Altında kir kalmayacak.

Görüyorsunuz, her şeyimiz güzel, elhamdülillah! Görüyorsunuz, her şeyimiz güzel, elhamdülillah!

Fırçanın olmadığı, naylonun olmadığı zamandaFırçanın olmadığı, naylonun olmadığı zamanda Peygamber Efendimiz ağaç dallarından, dalın ucunu tel tel yaptırarak diş fırçalamayı söylemiş; Peygamber Efendimiz ağaç dallarından, dalın ucunu tel tel yaptırarak diş fırçalamayı söylemiş; oradan anla artık...oradan anla artık... "Müslüman her Cuma mutlaka yıkanmalı." demiş."Müslüman her Cuma mutlaka yıkanmalı." demiş. Dinimiz günde beş defa bizi yıkattırıyor, fiilen temizliği yaptırtıyor.Dinimiz günde beş defa bizi yıkattırıyor, fiilen temizliği yaptırtıyor. Daha ne istiyoruz? Günde beş defa elimiz[i] ayağımız[ı yıkıyoruz.] Daha ne istiyoruz? Günde beş defa elimiz[i] ayağımız[ı yıkıyoruz.]

Günde beş defa yıkanan ayak kokar mı? Pırıl pırıl olması lazım. Günde beş defa yıkanan ayak kokar mı?

Pırıl pırıl olması lazım.

Her zaman misvaklanan, temizlenen dişte sarılık kalır mı? Kalmaz. Her zaman misvaklanan, temizlenen dişte sarılık kalır mı?

Kalmaz.

Peki senin dişin niye sarı? Peki senin dişin niye sarı?

"Hocam kusura bakma, iyi müslüman değilim de ondan."Hocam kusura bakma, iyi müslüman değilim de ondan. İyi müslüman olsaydım dişim inci gibi olacaktı. İyi müslüman olsaydım dişim inci gibi olacaktı. Dişleri misvaklama sünnetini ihmal etmişim, ondan, başka bir şey değil." Dişleri misvaklama sünnetini ihmal etmişim, ondan, başka bir şey değil."

İslâm'dan uzaklaştıkça kusurlulaşıyoruz, İslâm'a girdikçe mükemmelleşiyoruz. İslâm'dan uzaklaştıkça kusurlulaşıyoruz, İslâm'a girdikçe mükemmelleşiyoruz. Gün gibi âşikâr. Komşuluk âdâbımız var, ticaret âdâbımız var... Gün gibi âşikâr.

Komşuluk âdâbımız var, ticaret âdâbımız var...

Geçen gün, beni bir dükkân açmaya çağırdılar. Gittim, dükkânı açtık. Dedim ki; Geçen gün, beni bir dükkân açmaya çağırdılar. Gittim, dükkânı açtık. Dedim ki;

"Râmûzü'l-ehâdîs'te bir hadîs-i şerîf var, onu yazın." "Râmûzü'l-ehâdîs'te bir hadîs-i şerîf var, onu yazın."

Diyor ki Peygamber Efendimiz; Diyor ki Peygamber Efendimiz;

"En temiz, hoş kazanç şu tüccarın kazancıdır ki o tüccar konuştuğu zaman yalan söylemez." "En temiz, hoş kazanç şu tüccarın kazancıdır ki o tüccar konuştuğu zaman yalan söylemez."

Bir; yalan söylememek. İki; "Vaad ettiği zaman vaadinden dönmez." Bir; yalan söylememek.

İki; "Vaad ettiği zaman vaadinden dönmez."

"Şu malı sana şu zamanda teslim edeceğim." Tamam. "Şu malı sana şu zamanda teslim edeceğim."

Tamam.

"Kendisine emanet olunduğu zaman hıyanet etmez." "Kendisine emanet olunduğu zaman hıyanet etmez."

Faturasız mal göndermiş; "Yok, ben o malı almadım." Aldın ya işte... Faturasız mal göndermiş; "Yok, ben o malı almadım." Aldın ya işte... "Fatura yok da üstüne yatıyorum." Yatıyorsun ama cehennem ateşinin üstüne yatıyorsun! "Fatura yok da üstüne yatıyorum." Yatıyorsun ama cehennem ateşinin üstüne yatıyorsun!

Emanet edildiği zaman emanete hıyanet etmez. Emanet edildiği zaman emanete hıyanet etmez.

"Kendisinin borcu olduğu zaman sallayıp öteye atmaz." "Kendisinin borcu olduğu zaman sallayıp öteye atmaz."

"Sallamak" deniliyor ya... Salla salla salla, savur at uzağa, bir sene sonra... E ne olacak?"Sallamak" deniliyor ya... Salla salla salla, savur at uzağa, bir sene sonra... E ne olacak? "Alacaklı peşimde dolaşsın.""Alacaklı peşimde dolaşsın." Yazık değil mi; sen onun [parasını] önceden aldın ya, o kadar zaman peşinde dolaştırıyorsun... Yazık değil mi; sen onun [parasını] önceden aldın ya, o kadar zaman peşinde dolaştırıyorsun...



Bir arkadaşımızın dükkânında motorsiklet vardı, güzel; benim bile gözümü çeldi, hoşuma gitti. Bir arkadaşımızın dükkânında motorsiklet vardı, güzel; benim bile gözümü çeldi, hoşuma gitti. Götürmüş onu birisine vadeli satmış.Götürmüş onu birisine vadeli satmış. Her ay şu kadar borç. Sonradan dört sene mi geçti aradan,Her ay şu kadar borç. Sonradan dört sene mi geçti aradan, dört sene önce sattığı malın parasını hâlâ vermemiş herif, peşinde dolaşıyordu... dört sene önce sattığı malın parasını hâlâ vermemiş herif, peşinde dolaşıyordu... Eğer o motorsikleti satmayıp dükkânında tutsaydı Eğer o motorsikleti satmayıp dükkânında tutsaydı on misli daha pahalıya satacaktı, hâlâ peşinde dolaşıyor... on misli daha pahalıya satacaktı, hâlâ peşinde dolaşıyor...

Geçen gün ağabeyim anlatıyor: Geçen gün ağabeyim anlatıyor:

"Birisi geldi benden bir çuval mal -mercimek, pirinç, nohut, fasulye neyse- aldı. "Birisi geldi benden bir çuval mal -mercimek, pirinç, nohut, fasulye neyse- aldı. Sonra ortadan kayboldu. 'Eh bizim mal battı...' dedik.Sonra ortadan kayboldu. 'Eh bizim mal battı...' dedik. Dört sene geçti, -Almanya'ya gitmiş meğerse- döndü geldi. Dört sene geçti, -Almanya'ya gitmiş meğerse- döndü geldi. 'Benim size borcum vardı, al beş bin lira...' parayı verdi." 'Benim size borcum vardı, al beş bin lira...' parayı verdi."

E bu beş bin lira ne olacak? "İşte pirincin, fasulyenin parası..." E bu beş bin lira ne olacak?

"İşte pirincin, fasulyenin parası..."

Bu parayı almıyorum, bana o pirincimi geri getir.Bu parayı almıyorum, bana o pirincimi geri getir. Getir bakalım kaça getireceksin bir çuval pirinci? Beş bin liraya pirinç mi kaldı? Getir bakalım kaça getireceksin bir çuval pirinci? Beş bin liraya pirinç mi kaldı?

Bir çuval beş bin liraya [kaç sene önce satılmış...] Adam borcumu ödedim sanıyor. Bir çuval beş bin liraya [kaç sene önce satılmış...] Adam borcumu ödedim sanıyor.

Sen burada borcumu ödedim sanırsın ama âhirette onun hesabı olur!Sen burada borcumu ödedim sanırsın ama âhirette onun hesabı olur! Çünkü o adam, alacaklı sıkışır; öyle kritik bir noktada, Çünkü o adam, alacaklı sıkışır; öyle kritik bir noktada, birazcık daha sevabı olsa cennete girecek, o sevabı olmadığı için birazcık daha sevabı olsa cennete girecek, o sevabı olmadığı için cehennemde kalıyor, fellik fellik hak arar; cehennemde kalıyor, fellik fellik hak arar; "Kimde benim hakkım vardı, kimde benim hakkım vardı?.." Kimi görürse yapışır. "Kimde benim hakkım vardı, kimde benim hakkım vardı?.." Kimi görürse yapışır. Senin de yakana yapışır; "Sen bana şu kadar malımı aldın da parasını tam ödemedin." der. Senin de yakana yapışır; "Sen bana şu kadar malımı aldın da parasını tam ödemedin." der. Gider mahkeme-i kübrâya, Allahu Teâlâ hazretlerine derdini anlatır, şikâyetini arz eder.Gider mahkeme-i kübrâya, Allahu Teâlâ hazretlerine derdini anlatır, şikâyetini arz eder. O da; "Tamam, ver bakalım ona şu kadar sevap." der, işler öyle olur. O da; "Tamam, ver bakalım ona şu kadar sevap." der, işler öyle olur.

O bakımdan İslâm her şeyi bildirmiştir. Biz müslümanca yaşayacağız. O bakımdan İslâm her şeyi bildirmiştir. Biz müslümanca yaşayacağız. Ticaretimiz de müslümanca. Ticaretimiz de müslümanca.

Bana Bursa'da arkadaşlar; "Hocam ticarî hayatta müslümanca yaşanmıyor." diyor. Bana Bursa'da arkadaşlar;

"Hocam ticarî hayatta müslümanca yaşanmıyor." diyor.

Müslümanca yaşanmıyor, neden? "Her taraf tilkilerle dolu." diyor. Müslümanca yaşanmıyor, neden?

"Her taraf tilkilerle dolu." diyor.

İlle faize bulaşacaksın, hileye bulaşacaksın... İlle faize bulaşacaksın, hileye bulaşacaksın...

Valla bilmem; başbaşa verin, düşünün taşının, profesörleri çağırın, sorun edin,Valla bilmem; başbaşa verin, düşünün taşının, profesörleri çağırın, sorun edin, müslümanca ticaret yapın, harama bulaşmayın. Müslümanca aile reisliği yapın.müslümanca ticaret yapın, harama bulaşmayın. Müslümanca aile reisliği yapın. Müslümanca namaz kılın. Müslümanca giyinin. Müslümanca kuşanın.Müslümanca namaz kılın. Müslümanca giyinin. Müslümanca kuşanın. Müslümanca konuşun. Müslümanca hareket edin. Öyle olmazsak helâk oluruz.Müslümanca konuşun. Müslümanca hareket edin. Öyle olmazsak helâk oluruz. Müslümanca da selâm verin. Buradan çıkan; yahudiyi hıristiyanı taklit etmeyeceğiz. Müslümanca da selâm verin.

Buradan çıkan; yahudiyi hıristiyanı taklit etmeyeceğiz.

Şimdi tamamen tepeden tırnağa her şeyimiz taklittir. Her şey taklit üzere kurulmuştur. Şimdi tamamen tepeden tırnağa her şeyimiz taklittir. Her şey taklit üzere kurulmuştur. Şöyle yan yana koy; "Hangisi müslüman, hangisi hıristiyan?Şöyle yan yana koy; "Hangisi müslüman, hangisi hıristiyan? Bil bakalım." de; insan şaşırır. Bil bakalım." de; insan şaşırır.

Uçaktayız, benim yanıma birisi oturdu.Uçaktayız, benim yanıma birisi oturdu. Baktım, sakalı benim sakalım gibi tam, uzun, sünnet-i seniyye üzere sakal gibi...Baktım, sakalı benim sakalım gibi tam, uzun, sünnet-i seniyye üzere sakal gibi... Tipine baktım, selâm verecektim; bazı emarelerden sezdim ki İngiliz.Tipine baktım, selâm verecektim; bazı emarelerden sezdim ki İngiliz. Adam Türk değil. Bir şey demedim, oturdum.Adam Türk değil. Bir şey demedim, oturdum. Biz sigara içilmeyen kısımda duruyoruz.Biz sigara içilmeyen kısımda duruyoruz. Öndeki adam 'cırt' kibriti çaktı sigarayı yaktı. Öndeki adam 'cırt' kibriti çaktı sigarayı yaktı. Hemen o -yanımdaki İngiliz- arkadan müdahale etti, işareti gösterdi, Hemen o -yanımdaki İngiliz- arkadan müdahale etti, işareti gösterdi, "Burası sigara içilmeyen kısımdır, bunu içmeyin." diye."Burası sigara içilmeyen kısımdır, bunu içmeyin." diye. Konuşmadı, dürttü adamı... Konuşmadı, dürttü adamı... Dürtmedi de, ona da dikkat ettim, güzel, duvara 'tık tık tık' vurdu, Dürtmedi de, ona da dikkat ettim, güzel, duvara 'tık tık tık' vurdu, adam dönüp bakınca işareti gösterdi.adam dönüp bakınca işareti gösterdi. Omzuna da değmedi, elini değdirmedi, kibar yaptı. Omzuna da değmedi, elini değdirmedi, kibar yaptı.

Olanlara gözucuyla bakıyorum. Olanlara gözucuyla bakıyorum. Adam da döndü baktı, sakallı görünce; Adam da döndü baktı, sakallı görünce; -içinden herhâlde- "Tamam, bir gericiye rastladık!" dedi; hiç aldırmadı. -içinden herhâlde- "Tamam, bir gericiye rastladık!" dedi; hiç aldırmadı. Çünkü gericilerin dediği yapılmaz, doğru da olsa... Kafası öyle. Sakallı adam.Çünkü gericilerin dediği yapılmaz, doğru da olsa... Kafası öyle. Sakallı adam. Sonra adam baktı ki yapmıyor, bu sefer İngilizce başladı konuşmaya;Sonra adam baktı ki yapmıyor, bu sefer İngilizce başladı konuşmaya; Please, don't smoke. Here is... filan, İngilizce bir şeyler söyledi.Please, don't smoke. Here is... filan, İngilizce bir şeyler söyledi. "Ha, İngiliz'miş." O zaman söndürdü. "Ha, İngiliz'miş." O zaman söndürdü.

Ben bu işi anlamadım. İngilizce öğrenelim bari. Ben bu işi anlamadım. İngilizce öğrenelim bari. İyice İngilizce öğrenelim, her şeyi İngilizce söyleyelim. İyice İngilizce öğrenelim, her şeyi İngilizce söyleyelim. O zaman dinliyorlar. Aksi takdirde, hoca olduğunu anladılar mı,O zaman dinliyorlar. Aksi takdirde, hoca olduğunu anladılar mı, müslüman olduğunu anladılar mı yandın... müslüman olduğunu anladılar mı yandın...

İkinci hadîs-i şerîfe geçiyoruz: İkinci hadîs-i şerîfe geçiyoruz:

Lâ tüsemmi gulâmeke rebâha ve lâ eflaha ve lâ yesâra ve lâ necîha.Lâ tüsemmi gulâmeke rebâha ve lâ eflaha ve lâ yesâra ve lâ necîha. Yukâlu: Esemme hüve. Fe-yukâl: Lâ. Yukâlu: Esemme hüve. Fe-yukâl: Lâ.

Bu hadîs-i şerîf Peygamber Efendimiz'in tavsiyesi olarak Tirmizî'de ve Tahavî'de var. Bu hadîs-i şerîf Peygamber Efendimiz'in tavsiyesi olarak Tirmizî'de ve Tahavî'de var. "Sahih hasen hadistir." diye bildirmiş. Diyor ki; "Sahih hasen hadistir." diye bildirmiş.

Diyor ki;

"Çocuğunuza Rebah adını vermeyin. Eflah adını koymayın."Çocuğunuza Rebah adını vermeyin. Eflah adını koymayın. Yesar adını koymayın. Necih adını koymayın. Yesar adını koymayın. Necih adını koymayın. Çünkü 'Rebah orada mı? Eflah orada mı? Yesar orada mı? Necih orada mı?' Çünkü 'Rebah orada mı? Eflah orada mı? Yesar orada mı? Necih orada mı?' diye sorarlar, o da 'hayır' der. Mâna o zaman ters çıkar." diye sorarlar, o da 'hayır' der. Mâna o zaman ters çıkar."

Bunların mânası: Rebah, "kazanç" demek, "bereket, bir şeyin nemâsı" demek. Bunların mânası:

Rebah, "kazanç" demek, "bereket, bir şeyin nemâsı" demek.
"Burada kazanç bereket yok." cevapta öyle mâna çıkar. "Burada kazanç bereket yok." cevapta öyle mâna çıkar.

Eflah, "felah bulmak" mânasından geliyor. Eflah, "felah bulmak" mânasından geliyor.

Yesar, "bereket, uğurluluk" mânasına geliyor. Necih, "muvaffâkiyet" mânasına geliyor. Yesar, "bereket, uğurluluk" mânasına geliyor.

Necih, "muvaffâkiyet" mânasına geliyor.

Bu isimlerin zıddında 'yok' denildiği zaman ters bir mâna çıkar diye "koymayın" demiş. Bu isimlerin zıddında 'yok' denildiği zaman ters bir mâna çıkar diye "koymayın" demiş.

İsimlere çok dikkat etmek lazım. Mesela çocuğunuza Muhammed adını koydunuz, İsimlere çok dikkat etmek lazım. Mesela çocuğunuza Muhammed adını koydunuz, ondan sonra ağır ağır konuşamazsınız.ondan sonra ağır ağır konuşamazsınız. Mademki Peygamber Efendimiz'in adını koydun, o zaman sözüne dikkat et bakalım,Mademki Peygamber Efendimiz'in adını koydun, o zaman sözüne dikkat et bakalım, hizaya gel, hazır ol, dikkat et.hizaya gel, hazır ol, dikkat et. Onun için dikkat edelim, çocuklarımıza konulacak isimler önemlidir ve babanın vazifelerinden,Onun için dikkat edelim, çocuklarımıza konulacak isimler önemlidir ve babanın vazifelerinden, önemli işlerinden biridir ki çocuğuna doğru düzgün bir isim koysun. önemli işlerinden biridir ki çocuğuna doğru düzgün bir isim koysun.

Mesela Cengiz adını koymuş. Ben bir-iki yerde dedim, "Bunu değiştirelim. Mesela Cengiz adını koymuş. Ben bir-iki yerde dedim, "Bunu değiştirelim. Cengiz'i gel Cemil yapalım." dedim. Neden? Cengiz'i gel Cemil yapalım." dedim.

Neden?

Cengiz, Moğol imparatorlarından birisi; Cengiz, Moğol imparatorlarından birisi; orduları çekmiş, müslümanların diyarlarına saldırmış, çok müslüman kesmiş.orduları çekmiş, müslümanların diyarlarına saldırmış, çok müslüman kesmiş. Ben onun adını ne diye koyayım? "Büyük komutan." Ben onun adını ne diye koyayım?

"Büyük komutan."

Büyük komutan eksikliği mi var tarihimizde? Eksik mi? Kıtlık mı var? Büyük komutan eksikliği mi var tarihimizde? Eksik mi? Kıtlık mı var?

Yo, elhamdülillah asker millet olduğumuz için tepeden tırnağa büyük komutan dolu her tarafta. Yo, elhamdülillah asker millet olduğumuz için tepeden tırnağa büyük komutan dolu her tarafta.

Bir gayrimüslimin adını koymayalım. Bir gayrimüslimin adını koymayalım. O Cengiz'in çocukları üç-dört nesil sonra müslüman oldular.O Cengiz'in çocukları üç-dört nesil sonra müslüman oldular. Ama ilk önce kâfirdi, saldırdılar, müslümanların canına okudular.Ama ilk önce kâfirdi, saldırdılar, müslümanların canına okudular. Allah'ın bir cezası. Müslüman âleminde müslamanların birlik beraberlik içinde olmamasının,Allah'ın bir cezası. Müslüman âleminde müslamanların birlik beraberlik içinde olmamasının, müşterek savaşmamasının, savaşma için gerekli âlet edevâtı toplamamasının müşterek savaşmamasının, savaşma için gerekli âlet edevâtı toplamamasının ve başka mânevî kusurlarının Allah tarafından bir cezası olarak İslâm âlemini kasıp kavurdu. ve başka mânevî kusurlarının Allah tarafından bir cezası olarak İslâm âlemini kasıp kavurdu.

Cengiz'in orduları Gazne şehrine gelmiş, şehri kuşatmışlar.Cengiz'in orduları Gazne şehrine gelmiş, şehri kuşatmışlar. Onlar da kalenin kapısını kapatmışlar, müdafaa durumuna geçmişler, normal.Onlar da kalenin kapısını kapatmışlar, müdafaa durumuna geçmişler, normal. Sen ne diye kuşattın? Kaleden atılan bir ok üzerine şehzâdenin, komutanın oğlu ölmüş. Sen ne diye kuşattın? Kaleden atılan bir ok üzerine şehzâdenin, komutanın oğlu ölmüş. Bir kızmış ona; Gazne şehrini fethettiği zaman taş üstünde taş, omuz üstünde baş bırakmamış. Bir kızmış ona; Gazne şehrini fethettiği zaman taş üstünde taş, omuz üstünde baş bırakmamış. Çatır çatır soğan doğrar gibi doğramış hepsini! Gazne şehrini yakmış ve yıkmış! Çatır çatır soğan doğrar gibi doğramış hepsini! Gazne şehrini yakmış ve yıkmış! Ondan sonra, şimdi yine bir Gazne şehri varmış ama Ondan sonra, şimdi yine bir Gazne şehri varmış ama onun 7 km kadar öbür tarafındaymış. Bitmiş çünkü bu şehir, canına okumuş. onun 7 km kadar öbür tarafındaymış. Bitmiş çünkü bu şehir, canına okumuş.

Bu kafadaki adamlar... Ne diye ben onun adını koyayım? Bu kafadaki adamlar... Ne diye ben onun adını koyayım?

Çünkü ad koymak ona "Sen de öyle ol." demektir, temennidir. Çünkü ad koymak ona "Sen de öyle ol." demektir, temennidir. Onun için isim koymaya dikkat edelim, müşrik ismi koymayalım. Onun için isim koymaya dikkat edelim, müşrik ismi koymayalım. Münafık ismi koymayalım. Kâfir ismi koymayalım. Münafık ismi koymayalım. Kâfir ismi koymayalım.

Şimdi duyuyoruz ki; televizyonda birtakım programları seyredince, Şimdi duyuyoruz ki; televizyonda birtakım programları seyredince, bizim ahâlinin cahil takımı çocuğuna Ceyar ismi, bilmem ne ismi koyuyormuş, neyse... Olmaz. bizim ahâlinin cahil takımı çocuğuna Ceyar ismi, bilmem ne ismi koyuyormuş, neyse... Olmaz. Kişi sevdiğiyle haşrolacak. Gidersin Ceyar'ın yanına... Kişi sevdiğiyle haşrolacak. Gidersin Ceyar'ın yanına... Ceyar'ın yanına gidersin, cayır cayır yanarsın, olacağı o. Ceyar'ın yanına gidersin, cayır cayır yanarsın, olacağı o.

Lâ teşteru's-sadakâti hattâ tüvesseme ve tü'kade. Lâ teşteru's-sadakâti hattâ tüvesseme ve tü'kade.

Üçüncü hadîs-i şerîfe geçtik. Lâ teşterû. "Satın almayın." Neleri? Üçüncü hadîs-i şerîfe geçtik.

Lâ teşterû. "Satın almayın."

Neleri?

es-Sadakât. "Sadakaları satın almayın." es-Sadakât. "Sadakaları satın almayın."

Yani zekât için aynî olarak verilmiş olan malları...Yani zekât için aynî olarak verilmiş olan malları... "Şu kadar deve verdim, bu kadar koyun verdim, şu kadar şey verdim...""Şu kadar deve verdim, bu kadar koyun verdim, şu kadar şey verdim..." Zekât memuru topluyor getiriyor ya, işte bu mallar. Zekât memuru topluyor getiriyor ya, işte bu mallar.

Buna "sadaka" da denir. Kur'ân-ı Kerîm'de de zekâtın bir adı "sadaka" olarak geçiyor. Buna "sadaka" da denir. Kur'ân-ı Kerîm'de de zekâtın bir adı "sadaka" olarak geçiyor. "Sadaka" deyince biz Türkçemiz'de zekâttan ayrı yaptığımız hayırlara deriz ama"Sadaka" deyince biz Türkçemiz'de zekâttan ayrı yaptığımız hayırlara deriz ama Kur'ân-ı Kerîm'de "sadaka" sözü zekâta da gider.Kur'ân-ı Kerîm'de "sadaka" sözü zekâta da gider. Burada da oraya diyor; "Zekât mallarını, yani bilhassa canlı malları satın almayın." Burada da oraya diyor;

"Zekât mallarını, yani bilhassa canlı malları satın almayın."

Hattâ tüvesseme. "İşaretlenmedikçe." Hattâ tüvesseme. "İşaretlenmedikçe." Ve tü'kade. "İyice akit yapılmadıktan sonra." Ve tü'kade. "İyice akit yapılmadıktan sonra." Veyahut "bağlanmadıktan sonra" mânasına da gelebilir, kelime bir-iki mânaya geliyor. Veyahut "bağlanmadıktan sonra" mânasına da gelebilir, kelime bir-iki mânaya geliyor.

Burada mesele şudur: Birçok hayvan zekât olarak toplandı; koyun, kuzu, keçi, deve, manda, sığır... Burada mesele şudur: Birçok hayvan zekât olarak toplandı; koyun, kuzu, keçi, deve, manda, sığır... Onlar geldi. Tabii hepsi o halde muhafaza edilmez. Onlar geldi. Tabii hepsi o halde muhafaza edilmez. Gerekir ki bu mallar satılsın.Gerekir ki bu mallar satılsın. Parasından istifade edilerek şunlar şunlar masraftan karşılansın diye Parasından istifade edilerek şunlar şunlar masraftan karşılansın diye bir ihtiyaç olabilir, satılabilir.bir ihtiyaç olabilir, satılabilir. Satılsın ama ilk önce bu deftere bir kaydolsun bakalım, işlemi yapılsın, işaretlenmesi tamam olsun. Satılsın ama ilk önce bu deftere bir kaydolsun bakalım, işlemi yapılsın, işaretlenmesi tamam olsun. Çünkü zekât mallarına işaret vuruluyor, üstüne damga vuruluyor ki bu başka malla karışmayacak. Çünkü zekât mallarına işaret vuruluyor, üstüne damga vuruluyor ki bu başka malla karışmayacak. Sen onu işaretsiz alırsan, -alırsa yani o zamanki havayı,Sen onu işaretsiz alırsan, -alırsa yani o zamanki havayı, o zamanki şartları anlatmaya çalışıyorum- bir de akit yapmadan hiç ortada kağıt yok şey yok, o zamanki şartları anlatmaya çalışıyorum- bir de akit yapmadan hiç ortada kağıt yok şey yok, ne malum senin zekât malını çarçur edip çalmadığın, zimmetine geçirmediğin? ne malum senin zekât malını çarçur edip çalmadığın, zimmetine geçirmediğin? Şâibe olur. Veyahut kötü niyetli bir insana fırsat olmasın diye o yolu kapatmak tavsiyesi oluyor bu.Şâibe olur. Veyahut kötü niyetli bir insana fırsat olmasın diye o yolu kapatmak tavsiyesi oluyor bu. İş belli olsun. "Şu zekât mallarıdır, işte işaretleri..." diye belli olsun, kayda girsin.İş belli olsun. "Şu zekât mallarıdır, işte işaretleri..." diye belli olsun, kayda girsin. Sen de güzel akit ile "Tamam, ben satışa çıkartılmış olan şu mallardanSen de güzel akit ile "Tamam, ben satışa çıkartılmış olan şu mallardan şu fiyata şöyle alıyorum." diye usûlü dairesinde al. Öyle olmazsa uygun olmaz. şu fiyata şöyle alıyorum." diye usûlü dairesinde al. Öyle olmazsa uygun olmaz.

Devletin işini sağlam yapmayı, zekât işini sağlam takip etmeyi, Devletin işini sağlam yapmayı, zekât işini sağlam takip etmeyi, kayıt kuyut, girdisini çıktısını sağlam yapmayı tavsiye eden bir hadîs-i şerîf olmuş oluyor. kayıt kuyut, girdisini çıktısını sağlam yapmayı tavsiye eden bir hadîs-i şerîf olmuş oluyor.

Bu devirde bizim yapacağımız nedir? Bu devirde bizim yapacağımız nedir?

Bizim de zekâtı doğrudan doğruya kendimiz veriyorsak veriyoruz, Bizim de zekâtı doğrudan doğruya kendimiz veriyorsak veriyoruz, ama başkası namına zekât alınıyor;ama başkası namına zekât alınıyor; "Bizim mahallede fakir var, ona verilecek.""Bizim mahallede fakir var, ona verilecek." Alınan bu şeyler kayda girecek, usûlü dairesinde tam isteyenin,Alınan bu şeyler kayda girecek, usûlü dairesinde tam isteyenin, verenin istediği şartlara uygun tarzda öbür tarafa intikal ettirilecek.verenin istediği şartlara uygun tarzda öbür tarafa intikal ettirilecek. Usûlüne uygun olmasına dikkat edelim. Usûlüne uygun olmasına dikkat edelim. Çünkü bunların hepsinin sorgusu suali olur, vebali yüksek olurÇünkü bunların hepsinin sorgusu suali olur, vebali yüksek olur Bilhassa zekât işine çok dikkat etmek lazım.Bilhassa zekât işine çok dikkat etmek lazım. Zekâtı har vurup harman savurmak ve yersiz kullanmak olmaz. Ehil olmayanlara vermek olmaz.Zekâtı har vurup harman savurmak ve yersiz kullanmak olmaz. Ehil olmayanlara vermek olmaz. Zekât verilmeyecek tarafta kullanmak olmaz.Zekât verilmeyecek tarafta kullanmak olmaz. Zekâtın nereye sarf edileceği, sarf yerleri kaydedilmiştir, onların dışında kullanmak vebal getirir.Zekâtın nereye sarf edileceği, sarf yerleri kaydedilmiştir, onların dışında kullanmak vebal getirir. Onlara dikkat edelim. Buradan o mâna anlayabiliriz. Onlara dikkat edelim. Buradan o mâna anlayabiliriz.

Diğer hadîs-i şerîf: Diğer hadîs-i şerîf:

Lâ tüşeddü'r-rihâlu illâ [ilâ] selâseti mesâcide: el-Mescidi'l-harâmiLâ tüşeddü'r-rihâlu illâ [ilâ] selâseti mesâcide: el-Mescidi'l-harâmi ve mescidî hâzâ ve mescidi'l-aksâ. ve mescidî hâzâ ve mescidi'l-aksâ.

Bu mûteber hadis kaynaklarında hep olan bir hadîs-i şerîf; Bu mûteber hadis kaynaklarında hep olan bir hadîs-i şerîf; Buhârî'de, Ahmed b. Hanbel'in Müsned'inde, Müslim'de, Neseî'de,Buhârî'de, Ahmed b. Hanbel'in Müsned'inde, Müslim'de, Neseî'de, İbn Mâce'de, Ebû Dâvud'da olan bir hadîs-i şerîf. İbn Mâce'de, Ebû Dâvud'da olan bir hadîs-i şerîf.

Bir arkadaşımız burada bir başka nüshadan bakıyor da, orada da diyor ki; Bir arkadaşımız burada bir başka nüshadan bakıyor da, orada da diyor ki;

Öbür rivayette, Arapça metninde lâ tüşeddü'r-rihâlu illâ ilâ selâseti mesâcide diye ilâ harf-i cerr'i de ilave edilmiş. Öbür rivayette, Arapça metninde lâ tüşeddü'r-rihâlu illâ ilâ selâseti mesâcide diye ilâ harf-i cerr'i de ilave edilmiş.

Benim de hafızamda hatırladığım, lâ tüşeddü'r-rihâlu illâ li-selâseti mesâcide'dir.Benim de hafızamda hatırladığım, lâ tüşeddü'r-rihâlu illâ li-selâseti mesâcide'dir. Yani li harf-i cerr'i iledir. Muhtelif kitaplarda olduğundan rivayetlerde böyle farklılıklar olabiliyor.Yani li harf-i cerr'i iledir. Muhtelif kitaplarda olduğundan rivayetlerde böyle farklılıklar olabiliyor. Hepsinin mânası aynı kapıya çıkıyor, mânada bir değişme yok. Hepsinin mânası aynı kapıya çıkıyor, mânada bir değişme yok.

Bu hadîs-i şerîf; "Ancak şu üç mescide yük yüklenip sefer hazırlığı yapılıp Bu hadîs-i şerîf; "Ancak şu üç mescide yük yüklenip sefer hazırlığı yapılıp seyahat edilebilir, ziyaret yapılabilir. seyahat edilebilir, ziyaret yapılabilir. Başka bir mescit için hâsseten kalkıp ziyarete gitmeye hacet yoktur." mânasına geliyor. Başka bir mescit için hâsseten kalkıp ziyarete gitmeye hacet yoktur." mânasına geliyor.

Bu mescitlerden birincisi; el-Mescidü'l-Haram; Mekke-i Mükerreme'deki, Bu mescitlerden birincisi; el-Mescidü'l-Haram; Mekke-i Mükerreme'deki, ortasında Kâbe-i Müşerrefe'nin bulunduğu Mescid-i Haram.ortasında Kâbe-i Müşerrefe'nin bulunduğu Mescid-i Haram. Buraya ziyaret yapılır, bunun için seyahat göze alınır, bunun için yola çıkılır. Buraya ziyaret yapılır, bunun için seyahat göze alınır, bunun için yola çıkılır. Çünkü yeryüzünün en şerefli yeridir. Çünkü yeryüzünün en şerefli yeridir.

Sonra; ve mescidî hâzâ. "Şu benim mescidim." diyor Peygamber Efendimiz.Sonra; ve mescidî hâzâ. "Şu benim mescidim." diyor Peygamber Efendimiz. Yani Medine-i Münevvere'de hicret ettikten sonra kurmuş olduğu mescit, oraya da ziyaret yapılır. Yani Medine-i Münevvere'de hicret ettikten sonra kurmuş olduğu mescit, oraya da ziyaret yapılır.

Bu da Vehhabîler'e -o ziyaret hususunda onların bazıları bazı sözler söylemişler- Bu da Vehhabîler'e -o ziyaret hususunda onların bazıları bazı sözler söylemişler- karşı elimizde bir delil oluyor. karşı elimizde bir delil oluyor. Peygamber Efendimiz'in mescidi de ziyaret edilir. Peygamber Efendimiz'in mescidi de ziyaret edilir.

"Ziyaret etmeyin, gerekmez." diyorlar. "Ziyaret etmeyin, gerekmez." diyorlar.

Niye bu kadar telaşın senin? Niye bu kadar telaşın senin? Ben Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in kabrini ziyaret etmek istemez miyim?Ben Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in kabrini ziyaret etmek istemez miyim? Hakkım değil mi? Sonra böyle bir hadîs-i şerîf olduğuna göre niye ziyaret etmeyeyim?Hakkım değil mi? Sonra böyle bir hadîs-i şerîf olduğuna göre niye ziyaret etmeyeyim? Yani neye dayanarak?.. Hemen yapıştırıyorlar; "Küfürdür, şirktir..." Yani neye dayanarak?.. Hemen yapıştırıyorlar;

"Küfürdür, şirktir..."

Ya küfrün ve şirkin ne olduğunu biz senden âlâ biliyoruz. Ya küfrün ve şirkin ne olduğunu biz senden âlâ biliyoruz. Allah bizi onlardan korusun, sizi de korusun.Allah bizi onlardan korusun, sizi de korusun. Küfre inkâra düşmek ister miyiz, şirke düşmek ister miyiz? Küfre inkâra düşmek ister miyiz, şirke düşmek ister miyiz?

Birisini seviyorsun, "şirk" diyor. Ya benim anamı sevmem kabahat mi? Birisini seviyorsun, "şirk" diyor.

Ya benim anamı sevmem kabahat mi?

Değil. Ana sevgisi, hürmeti olacak. Babamı sevmek kabahat mi? Değil. Değil. Ana sevgisi, hürmeti olacak.

Babamı sevmek kabahat mi?

Değil.

Hocamı sevmek kabahat mi? Ana baba sevildikten sonra hoca haydi haydi sevilir, can verilir. Hocamı sevmek kabahat mi? Ana baba sevildikten sonra hoca haydi haydi sevilir, can verilir. Hocanın yeri daha üstün, daha kıymetli. Hocanın yeri daha üstün, daha kıymetli.

Hemen "şirk!" Nereden buldun hemen şirki? Şap yapıştırıyorlar, çamur yapıştırır gibi...Hemen "şirk!" Nereden buldun hemen şirki? Şap yapıştırıyorlar, çamur yapıştırır gibi... Eliyle yapıp yapıp 'şap' duvara attığı gibi çocukların, şirk! Dur bakalım... Eliyle yapıp yapıp 'şap' duvara attığı gibi çocukların, şirk! Dur bakalım...

Yahudi istilası altında olan Mescid-i Aksâmız'ı da ziyaret ettik. Yahudi istilası altında olan Mescid-i Aksâmız'ı da ziyaret ettik. Orası da peygamberlerin cevlengâhı; orada neler olmuş. Orası da peygamberlerin cevlengâhı; orada neler olmuş. Sonra Kur'ân-ı Kerîm'de adı geçiyor: Sonra Kur'ân-ı Kerîm'de adı geçiyor:

Bismillâhirrahmânirrahîm. Bismillâhirrahmânirrahîm.

Sübhâne'llezî esrâ bi-abdihî leylen mine'l-mescidi'l-harâmi Sübhâne'llezî esrâ bi-abdihî leylen mine'l-mescidi'l-harâmi ile'l-mescidi'l-akse'llezî bâreknâ havlehû linuriyehû min âyâtinâ innehû hüve's-semîu'l-alîm.ile'l-mescidi'l-akse'llezî bâreknâ havlehû linuriyehû min âyâtinâ innehû hüve's-semîu'l-alîm. "Kulunu bir gecede, -gecelerden bir gecede- "Kulunu bir gecede, -gecelerden bir gecede- Mescid-i Haram'dan, çevresini mübarek kıldığımız Mescid-i Aksâ'ya götürenMescid-i Haram'dan, çevresini mübarek kıldığımız Mescid-i Aksâ'ya götüren Allahu Teâlâ hazretleri her türlü noksandan münezzeh, her türlü kemâlât ile muttasıf Zât-ı Celîl'dir.Allahu Teâlâ hazretleri her türlü noksandan münezzeh, her türlü kemâlât ile muttasıf Zât-ı Celîl'dir. O'nu tesbih ederiz." O'nu tesbih ederiz."

Bir gecede götürdü. İsrâ mucizesi. Bir gecede götürdü. İsrâ mucizesi. Bir gecede Mescid-i Haram'dan, Mescid-i Aksâ'ya götürdü.Bir gecede Mescid-i Haram'dan, Mescid-i Aksâ'ya götürdü. Mescid-i Aksâ'dan Sidre-i Müntehâ'ya götürdü. Sidre-i Müntehâ'dan Huzur-u izzetine aldı da... Mescid-i Aksâ'dan Sidre-i Müntehâ'ya götürdü. Sidre-i Müntehâ'dan Huzur-u izzetine aldı da...

Bî hurûf u lafz u savt ol pâdişâh Mustafâ'ya söylemişti bî iştibah. Bî hurûf u lafz u savt ol pâdişâh

Mustafâ'ya söylemişti bî iştibah.

Ne güzel tarif etmiş! Şu Süleyman Çelebi'nin mekanı cennet olsun, ne zarif insanmış! Ne güzel tarif etmiş! Şu Süleyman Çelebi'nin mekanı cennet olsun, ne zarif insanmış! O güzel toplantıyı, o güzel buluşmayı insan başka hangi kelimelerle nasıl anlatacak, şaşırır kalır.O güzel toplantıyı, o güzel buluşmayı insan başka hangi kelimelerle nasıl anlatacak, şaşırır kalır. Ne güzel anlatıyor: Ne güzel anlatıyor:

Şeş cihetten ol münezzeh zü'l-celâl. Şeş cihetten ol münezzeh zü'l-celâl.

"Altı cihetten münezzeh olan Allah." Yani "sağda solda, önde arkada, yukarıda aşağıda" diye "Altı cihetten münezzeh olan Allah." Yani "sağda solda, önde arkada, yukarıda aşağıda" diye mekan izah edilemeyecek her yerde hazır ve nâzır olan,mekan izah edilemeyecek her yerde hazır ve nâzır olan, mekanden münezzeh olan Allahu Teâlâ hazretleri. mekanden münezzeh olan Allahu Teâlâ hazretleri.

Bi kemü keyf. "Nasıl olduğunu ne miktarda olduğunu söylemek mümkün değil." Bi kemü keyf. "Nasıl olduğunu ne miktarda olduğunu söylemek mümkün değil."

Ancak müşahede edenin bilebileceği bir şekilde Peygamber Efendimiz'e cemalini açtı, gösterdi. Ancak müşahede edenin bilebileceği bir şekilde Peygamber Efendimiz'e cemalini açtı, gösterdi. Ne güzel tarif! Ne kadar güzel akideye riayet ederek söylenmiş. Ne güzel tarif! Ne kadar güzel akideye riayet ederek söylenmiş. Ne mübarek, ne duygulu adam! Mescid-i Aksâ da böyle. Ne mübarek, ne duygulu adam!

Mescid-i Aksâ da böyle.
Burada mescid el-aksâ demiş, el mescidü aksa olacak; onun da düzeltilmesi lazım. Burada mescid el-aksâ demiş, el mescidü aksa olacak; onun da düzeltilmesi lazım. Demek ki nüshalara bakarak inşaallah tashihli bir nüsha çıkarmak nasıp olur. Demek ki nüshalara bakarak inşaallah tashihli bir nüsha çıkarmak nasıp olur. Bu eksiklikleri tesbit ederiz. Bu eksiklikleri tesbit ederiz. Çünkü aksa sıfattır mescid mevsuftur; Arapça'da sıfat mevsufuna dört bakımdan tâbi olur. Çünkü aksa sıfattır mescid mevsuftur; Arapça'da sıfat mevsufuna dört bakımdan tâbi olur.

Mescid-i Aksâ bizim mübarek mescitlerimizden biridir. Mescid-i Aksâ bizim mübarek mescitlerimizden biridir. Üç mescide ziyaret yapılır; sevabı, hayrı bereketi vardır.Üç mescide ziyaret yapılır; sevabı, hayrı bereketi vardır. Peygamber Efendimiz'in mescid-i şerîfine gidilip namaz kılındığı zaman sevabı bin mislidir.Peygamber Efendimiz'in mescid-i şerîfine gidilip namaz kılındığı zaman sevabı bin mislidir. Mescid-i Aksâ'da beş yüz mislidir. Mescid-i Aksâ'da beş yüz mislidir. Mescid-i Haram'da, Mekke-i Mükerreme'deki mescidde yüz bin mislidir. Mescid-i Haram'da, Mekke-i Mükerreme'deki mescidde yüz bin mislidir. Orada iki rekat namaz kıldın mı yüz bin mislidir. Orada iki rekat namaz kıldın mı yüz bin mislidir. Sevap, mükâfat ve günah da o kadar büyüktür.Sevap, mükâfat ve günah da o kadar büyüktür. Orası insanın hem çok sevap kazanması mümkün olan bir yerdir,Orası insanın hem çok sevap kazanması mümkün olan bir yerdir, hem de -bir günah işlerse- yerden yere çalınması zamanıdır. hem de -bir günah işlerse- yerden yere çalınması zamanıdır. Onun için edepsiz gidenler çok fena dönüyorlar. Onun için edepsiz gidenler çok fena dönüyorlar. Hacılıktan hiç istifade etmemiş.Hacılıktan hiç istifade etmemiş. Orada edepsizlik yaptı, çok büyük günahlarla döndü; çünkü orada günahlar da yüz bin misli oluyor. Orada edepsizlik yaptı, çok büyük günahlarla döndü; çünkü orada günahlar da yüz bin misli oluyor. Onun farkında değil. Arkadaşıyla kavga etti, gıybet etti; Onun farkında değil. Arkadaşıyla kavga etti, gıybet etti; haccın âdâbına uymayan, şartlarına uygun düşmeyen şeyleri yaptı.haccın âdâbına uymayan, şartlarına uygun düşmeyen şeyleri yaptı. O şimdi "Hacı oldum. Günahlarım affolundu." sanıyor ama O şimdi "Hacı oldum. Günahlarım affolundu." sanıyor ama bir sürü günahla geliyor, makama hürmet etmedi, edepsizlikleri devam ettirdi, kesilmedi. bir sürü günahla geliyor, makama hürmet etmedi, edepsizlikleri devam ettirdi, kesilmedi.

Seyahatte babası çocuklarına; Seyahatte babası çocuklarına; "Aman evlatlarım, burası hac yolculuğudur, çok kıymetli bir yolculuktur, "Aman evlatlarım, burası hac yolculuğudur, çok kıymetli bir yolculuktur, Allah yolunda yolculuktur, sevabı çok fazladır. Allah yolunda yolculuktur, sevabı çok fazladır. Aman çok önemlidir; günah işlememeye, hatalı iş yapmamaya çok dikkat edin, Aman çok önemlidir; günah işlememeye, hatalı iş yapmamaya çok dikkat edin, işinizi dikkatli dikkatli yapın." demiş. işinizi dikkatli dikkatli yapın." demiş. O öyle demiş; kara yoluyla Medine-i Münevvere'ye giderkenO öyle demiş; kara yoluyla Medine-i Münevvere'ye giderken yolda kafilenin içindeki insanlar başlamışlar birbirleriyle dalaşmaya, kavgaya, gürültüye. yolda kafilenin içindeki insanlar başlamışlar birbirleriyle dalaşmaya, kavgaya, gürültüye.

Hangi yoldasın, nereye gidiyorsun? Medine-i Münevvere'ye gidiyorsun. Hangi yoldasın, nereye gidiyorsun?

Medine-i Münevvere'ye gidiyorsun.

Birisini anlatıyorlar; Medine-i Münevvere'de sabunu, fırçayı, jileti hazırlamış, tıraş olacak. Birisini anlatıyorlar; Medine-i Münevvere'de sabunu, fırçayı, jileti hazırlamış, tıraş olacak. O arada yatmış galiba, nasıl olduysa rüyada Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'i görmüş. O arada yatmış galiba, nasıl olduysa rüyada Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'i görmüş. Efendimiz kaşlarını çatmış, onu bir azarlamış; Efendimiz kaşlarını çatmış, onu bir azarlamış; "Sen benim beldemde benim sünnetime ne cüretle muhalefet edersin?""Sen benim beldemde benim sünnetime ne cüretle muhalefet edersin?" o azarı yiyince bir daha sakalını tıraş edememiş. o azarı yiyince bir daha sakalını tıraş edememiş. Daha Türkiye'de kimsenin sakalı yokkenDaha Türkiye'de kimsenin sakalı yokken memurlardan şunlardan bunlardan çok az kimsenin sakalı varken memurlardan şunlardan bunlardan çok az kimsenin sakalı varken bu hadise başından gecen kardeşin sakalı vardı. bu hadise başından gecen kardeşin sakalı vardı.

Niye? Böyle oldu da ondan; yani buraları mühim yerler. Niye?

Böyle oldu da ondan; yani buraları mühim yerler.

Mescid-i Aksa da mühim. Mescid-i Aksâ'yı elimizden kaçırdık. Mescid-i Aksa da mühim. Mescid-i Aksâ'yı elimizden kaçırdık. Mescid-i Aksa hıristiyanların da hürmet ettiği yerler.Mescid-i Aksa hıristiyanların da hürmet ettiği yerler. Hz. İsa oralarda dolaşmış. Yahudilerin de önem verdiği bir yer.Hz. İsa oralarda dolaşmış. Yahudilerin de önem verdiği bir yer. Hz. İbrahim orada dolaştı. Onun için herkes uğraşıyordu.Hz. İbrahim orada dolaştı. Onun için herkes uğraşıyordu. Tarihte bir iki defa oraya saldırdılar, elden çıktı.Tarihte bir iki defa oraya saldırdılar, elden çıktı. Selehattin Eyyûbîlerin kahramanlıklarıyla tekrar elde ettik fakatSelehattin Eyyûbîlerin kahramanlıklarıyla tekrar elde ettik fakat biz müslümanlar darmadağın olduğumuzdan, irtibatsız olduğumuzdan, tembel olduğumuzdan,biz müslümanlar darmadağın olduğumuzdan, irtibatsız olduğumuzdan, tembel olduğumuzdan, asra uymadığımızdan, fenni takip etmediğimizden düşmanlarımızın hareketlerini gözlemediğimizden,asra uymadığımızdan, fenni takip etmediğimizden düşmanlarımızın hareketlerini gözlemediğimizden, birbirimize düştüğümüzden, fedakârlığımızın az olmasından dedelerimizin bize; birbirimize düştüğümüzden, fedakârlığımızın az olmasından dedelerimizin bize; "Al bak, burası da sizin." diye emanet olarak bıraktığı beldeleri elimizden kaçırdık. "Al bak, burası da sizin." diye emanet olarak bıraktığı beldeleri elimizden kaçırdık. Çok büyük veballer altındayız. Çok büyük veballer altındayız.

Dedelerimiz bizlere ne emanetler bıraktılar. Dedelerimiz bizlere ne emanetler bıraktılar. Müslümanın eline gitse yine can kurban, kâfirlerin elinde kaldı. Müslümanın eline gitse yine can kurban, kâfirlerin elinde kaldı. Geçen gün gazetede vardı; Türklerin çocuklarını kucaklarına almışlar, zorla kiliseye götürmüşler, Geçen gün gazetede vardı; Türklerin çocuklarını kucaklarına almışlar, zorla kiliseye götürmüşler, başına çelenk takmış, vaftiz ediyorlar. başına çelenk takmış, vaftiz ediyorlar. Bulgaristan'da Türk'ün, müslümanın çocugunu zorla kiliseye götürüp Bulgaristan'da Türk'ün, müslümanın çocugunu zorla kiliseye götürüp hıristiyan yapıyor, adını değiştirtiyor, vaftiz ettiriyor. hıristiyan yapıyor, adını değiştirtiyor, vaftiz ettiriyor.

Biz yedi asır onların dinlerine müdahale etmedik, kiliselerine dokunmadık; Biz yedi asır onların dinlerine müdahale etmedik, kiliselerine dokunmadık; onların eline elli sene fırsat geçti, elli sene içinde orada bu işleri yapıyorlar.onların eline elli sene fırsat geçti, elli sene içinde orada bu işleri yapıyorlar. İbret alacağız. Gözümüzü açacağız, unutmayacağız. İbret alacağız. Gözümüzü açacağız, unutmayacağız. Kaçan kaçtı, elimizdekini kaçırmayacağız. Bir de bunun hesabını soracağız, sormamız lazım.Kaçan kaçtı, elimizdekini kaçırmayacağız. Bir de bunun hesabını soracağız, sormamız lazım. Sormazsak olmaz. Soracağız ama bu birlik beraberlikle olur, birbirinin kuyusunu kazmakla olmaz.Sormazsak olmaz. Soracağız ama bu birlik beraberlikle olur, birbirinin kuyusunu kazmakla olmaz. Bana düşman olarak başkasına lüzum kalmıyor.Bana düşman olarak başkasına lüzum kalmıyor. Bana düşman olarak müslüman kardeşim yetiyor.Bana düşman olarak müslüman kardeşim yetiyor. Tepeme çıkacak, kıyma makinesine koyacak, etimi sucuk yapacak; o kadar! Tepeme çıkacak, kıyma makinesine koyacak, etimi sucuk yapacak; o kadar!

Ne yapmışım? Kendisi bir şey uyduruyor; o ona, o ona herkes birbiriyle dalaşıyor. Ne yapmışım? Kendisi bir şey uyduruyor; o ona, o ona herkes birbiriyle dalaşıyor. Şu İran'ın, Irak'ın savaşını altı senedir çekiyoruz. Altı senedir uğraşıp duruyorlar.Şu İran'ın, Irak'ın savaşını altı senedir çekiyoruz. Altı senedir uğraşıp duruyorlar. İkisinin de iddiası aynı; birbiriyle uğraşıyor.İkisinin de iddiası aynı; birbiriyle uğraşıyor. Müslümanlığı kimseye bırakmıyor da herkes "Ben daha iyi müslümanım." diyor,Müslümanlığı kimseye bırakmıyor da herkes "Ben daha iyi müslümanım." diyor, kavgadan da geri durmuyor. Olmaz! Bu tarzda olmaz! "Hocam, olur." kavgadan da geri durmuyor.

Olmaz! Bu tarzda olmaz!

"Hocam, olur."

Olur, olur ama işte o zaman da Kudüs elden gider, Tuna vilayetin elden gider. Olur, olur ama işte o zaman da Kudüs elden gider, Tuna vilayetin elden gider. Mora vilayetin elden gider, Kafkas vilayetin elden gider. Türkistan'ın elden gider.Mora vilayetin elden gider, Kafkas vilayetin elden gider. Türkistan'ın elden gider. Kırım'ın elden gider Herşeyin elden gider. Gitti, herşey gitti, gidiyor. Kırım'ın elden gider Herşeyin elden gider. Gitti, herşey gitti, gidiyor.

Rusya'da petrol azalmış, on senelik petrol kalmış. Rusya'da petrol azalmış, on senelik petrol kalmış. Amerika'da da sekiz buçuk senelik petrol kalmış. Amerika'da da sekiz buçuk senelik petrol kalmış. Bu gidişle sekiz buçuk seneden sonra -araçları çalışırsa- petrolü bitti, Amerika yaya kaldı.Bu gidişle sekiz buçuk seneden sonra -araçları çalışırsa- petrolü bitti, Amerika yaya kaldı. On sene sonra Rusya da yaya kaldı. Onun için şimdi hepsinin gözü, Ortadoğu'da. On sene sonra Rusya da yaya kaldı. Onun için şimdi hepsinin gözü, Ortadoğu'da.

"Şuraya nasıl bir oyun oynasak da elde etsek; bu Ortadoğu'nun petrolleri daha doksan, "Şuraya nasıl bir oyun oynasak da elde etsek; bu Ortadoğu'nun petrolleri daha doksan, yüz senelik varmış." diye düşünüyorlar. yüz senelik varmış." diye düşünüyorlar.

"Efendim, onlar elektirikli alet yapacak da elektirikle çalıştırıcaklar!" "Efendim, onlar elektirikli alet yapacak da elektirikle çalıştırıcaklar!" Otomobil elektirikle çalışır ama bu petrol sadece otomobillere yaramıyor ki herşey petrolden çıkıyor.Otomobil elektirikle çalışır ama bu petrol sadece otomobillere yaramıyor ki herşey petrolden çıkıyor. Orlon bile -sentetik madde- petrolden çıkıyor.Orlon bile -sentetik madde- petrolden çıkıyor. Şimdi Ortadoğu'yu elde etmek için dolap peşindeler, bunu bilesiniz, açıkça söylüyorum.Şimdi Ortadoğu'yu elde etmek için dolap peşindeler, bunu bilesiniz, açıkça söylüyorum. Çünkü müslümanın her şeyi bilmesi lazım, aciz olmaması lazım, gözünü açması lazım.Çünkü müslümanın her şeyi bilmesi lazım, aciz olmaması lazım, gözünü açması lazım. Bulsalar bizim memleketi de parçalarlar. Bulsalar bizim memleketi de parçalarlar. Herkese bir şey söylerler, sana gelirler seni de kandırırlar. Herkese bir şey söylerler, sana gelirler seni de kandırırlar.

"Sen müslüman değil misin?" "Sen müslüman değil misin?"

Müslümanım. Tamam Müslümanım. Tamam

"Sen şu ırktan değil misin?" Şu ırktanım ya. "Sen şu ırktan değil misin?"

Şu ırktanım ya.

"Niye ötekisi efendi olacak, sen efendi ol! Al eline silahı, vur!" "Niye ötekisi efendi olacak, sen efendi ol! Al eline silahı, vur!"

Niye vuruyorum? "İşte bak senin karşında duruyor." Niye vuruyorum?

"İşte bak senin karşında duruyor."

O müslüman değil mi? Sen yedi asır beraber yaşamadın mı? O müslüman değil mi? Sen yedi asır beraber yaşamadın mı? Yaşadın ama şimdi yeni bir fikir!Yaşadın ama şimdi yeni bir fikir! Onun için oyuna gelmeyin, İslâm'ın kardeşlik duygusunu zedeleyecek hareketlerden şiddetle kaçının.Onun için oyuna gelmeyin, İslâm'ın kardeşlik duygusunu zedeleyecek hareketlerden şiddetle kaçının. Malınıza sahip olun; hırsızlar ortada dolaşıp duruyor. Malınıza sahip olun; hırsızlar ortada dolaşıp duruyor. Kuzularınıza sahip olun; kurtlar efrafta uluyarak dolaşıyor.Kuzularınıza sahip olun; kurtlar efrafta uluyarak dolaşıyor. Hazırlanın, güçlenin, kuvvetlenin; silahınız olsun, uçağınız olsun, füzeniz olsun,Hazırlanın, güçlenin, kuvvetlenin; silahınız olsun, uçağınız olsun, füzeniz olsun, atomunuz olsun; başka şeyleriniz olsun. atomunuz olsun; başka şeyleriniz olsun.

Bir elbise gece gündüz yeter bize; fazla elbise istemeyiz. Bir elbise gece gündüz yeter bize; fazla elbise istemeyiz. Fazla ekmeğimiz oldu mu bir peynire razıyız. Yeter ki düşman gelmesin. Fazla ekmeğimiz oldu mu bir peynire razıyız. Yeter ki düşman gelmesin.

Yunanlılar ise hazırlanıyor, harıl harıl adaları silahlandırıyor. Yunanlılar ise hazırlanıyor, harıl harıl adaları silahlandırıyor. Boyuna uçak alır, hücumbot alır, füze atan bilmem neler alır; gün gibi aşikâr.Boyuna uçak alır, hücumbot alır, füze atan bilmem neler alır; gün gibi aşikâr. Gözümüzün önünde çereyan ediyor. Gözümüzün önünde çereyan ediyor. -Gazeteleri okuyorum; ben başka türlü hocayım- orada yazıyor; "Kıbrıslı Rumlar; -Gazeteleri okuyorum; ben başka türlü hocayım- orada yazıyor; "Kıbrıslı Rumlar; 'Girne'ye Yunan bayrağı dikmemiz yakındır.'" demiş. Bak seen... 'Girne'ye Yunan bayrağı dikmemiz yakındır.'" demiş.

Bak seen...

Bu lafı boşuna söylemiyor, bir hazırlığı var. Bu lafı boşuna söylemiyor, bir hazırlığı var. Bir şeyi var, bir şeye güveniyor; arkasını bir yere dayamış. Bir şeyi var, bir şeye güveniyor; arkasını bir yere dayamış.

Ne yapacağız o zaman? Ne yapacağız o zaman?

Kavgaya devam! Siz birbirinizle kavgaya devam edin, buyrun, birbirinizin ciğerini, gırtlağını sökün, Kavgaya devam! Siz birbirinizle kavgaya devam edin, buyrun, birbirinizin ciğerini, gırtlağını sökün, yapıştığınızda bırakmayın, aman tırnaklayın birbirinizi ısırın, koparın! yapıştığınızda bırakmayın, aman tırnaklayın birbirinizi ısırın, koparın!

Atı alan alan Üsküdar'ı geçecek! Atı alan alan Üsküdar'ı geçecek!

Allah hakiki müslümanlara feraset vermiştir; Allah hakiki müslümanlara feraset vermiştir; hakkı görme, gerçeği sezme kabiliyeti vermiştir. hakkı görme, gerçeği sezme kabiliyeti vermiştir. Allah cümlemize feraset ihsan eylesin, bizi cehaletten kurtarsın. Allah cümlemize feraset ihsan eylesin, bizi cehaletten kurtarsın.

Biz birbirimizi sevmedikçe cennete giremeyeceğiz, biliyor musunuz? Biz birbirimizi sevmedikçe cennete giremeyeceğiz, biliyor musunuz? Cennete hakiki mü'minler girecek.Cennete hakiki mü'minler girecek. "Birbirinizi sevmedikçe de hakiki mü'min olamazsınız." diyor Peygamber Efendimiz. "Birbirinizi sevmedikçe de hakiki mü'min olamazsınız." diyor Peygamber Efendimiz.

"Birbirinizi sevmedikçe cennete giremezsiniz." "Birbirinizi sevmedikçe cennete giremezsiniz."

"Yani ben kıvırcık saçlı kara yüzlü zenciyi de sevecek miyim?" "Yani ben kıvırcık saçlı kara yüzlü zenciyi de sevecek miyim?"

Elbette seveceksin. İçlerinde ne temiz kalplileri var, bir bilsen. Elbette seveceksin. İçlerinde ne temiz kalplileri var, bir bilsen.

"O Sudanlı'yı da sevecek miyim?" Seveceksin. "O Sudanlı'yı da sevecek miyim?"

Seveceksin.

"O Suudlu'yu?" Onu da seveceksin. "O Suudlu'yu?"

Onu da seveceksin.

"Ya bu Suriyelileri?" Onları da seveceksin. Başlarındaki politikacılara ne bakıyorsun? "Ya bu Suriyelileri?"

Onları da seveceksin. Başlarındaki politikacılara ne bakıyorsun?
Bir rüzgar eser onlar gider, ahali temiz.Bir rüzgar eser onlar gider, ahali temiz. Kara yoluyla gittiğimiz zaman bizi evlerinde misafir ettiler, ücret almadılar. Kara yoluyla gittiğimiz zaman bizi evlerinde misafir ettiler, ücret almadılar. Has kardeş gibi, akraba gibi bize ikram ettiler. Has kardeş gibi, akraba gibi bize ikram ettiler.

Onun için biz bu fırsatları iyi bileceğiz, değerlendireceğiz. Onun için biz bu fırsatları iyi bileceğiz, değerlendireceğiz. İslâm'ın bize sağladığı bu avantajları elden kaçırmayacağız. İslâm'ın bize sağladığı bu avantajları elden kaçırmayacağız. Saflarımızı sıklaştıracağız, tedbirlerimizi alacağız.Saflarımızı sıklaştıracağız, tedbirlerimizi alacağız. Düşman baktığı zaman karşısında bizi Uludağ gibi görecek;Düşman baktığı zaman karşısında bizi Uludağ gibi görecek; "Bunun altından kalkamam." diyecek, yanaşamayacak. Bizi parça parça görünce geliyor. "Bunun altından kalkamam." diyecek, yanaşamayacak. Bizi parça parça görünce geliyor.

Şimdi "Biz elli beş milyonuz." diyoruz. Şimdi "Biz elli beş milyonuz." diyoruz. "Evelallah on yıl, yirmi yıl sonra yetmiş milyona çıkacağız." diyoruz. Hevesimiz var. "Evelallah on yıl, yirmi yıl sonra yetmiş milyona çıkacağız." diyoruz. Hevesimiz var. Onlar da "Aman, onlar bu duruma gelmesin, gelmeden evvel haklayalım." diye düşünürler.Onlar da "Aman, onlar bu duruma gelmesin, gelmeden evvel haklayalım." diye düşünürler. Hakkıdır. Ben hiç kimseye bir şey demiyorum; gavur gavurluğunu yapacak.Hakkıdır. Ben hiç kimseye bir şey demiyorum; gavur gavurluğunu yapacak. Ateş yakacak, su boğacak. Her şeyin tabiati neyse onu yapar. Ateş yakacak, su boğacak. Her şeyin tabiati neyse onu yapar.

Biz niye müslüman olmuyoruz? Biz niye müslüman olmuyoruz?

Herkez tabiatının gereğini yapıyor da biz müslüman olduğumuz halde Herkez tabiatının gereğini yapıyor da biz müslüman olduğumuz halde niye Müslümanlığın gereğini yapmıyoruz? niye Müslümanlığın gereğini yapmıyoruz?

Niye Allah bizi kardeş yaptığı halde kardeş olmuyoruz? Niye Allah bizi kardeş yaptığı halde kardeş olmuyoruz?

Biz niye Allah'ın emirlerini tutmuyoruz? Biz niye Allah'ın emirlerini tutmuyoruz?

Bu anlaşılır bir şey değil. Bu anlaşılır bir şey değil. Her birimizi bir başka oyunla, kültür bakımından kafamızı bozarak birbirimize düşman etmişler,Her birimizi bir başka oyunla, kültür bakımından kafamızı bozarak birbirimize düşman etmişler, bir bahane bulmuşlar.bir bahane bulmuşlar. Bırakın dünya menfaatlerini;Bırakın dünya menfaatlerini; Allah için birbirimizi sevmeyi öğrenelim,Allah için birbirimizi sevmeyi öğrenelim, Allah için birbirimizi kollamayı öğrenelim ki düşman başımıza gelmesin. Allah için birbirimizi kollamayı öğrenelim ki düşman başımıza gelmesin. Yarın öbür gün burada kilise olur; Allah etmesin seni de getirirler senin çocuğunu da getirirler; Yarın öbür gün burada kilise olur; Allah etmesin seni de getirirler senin çocuğunu da getirirler; ismini değiştirirler, seni de vaftiz etmeye kalkarlar veya öldürürler; ismini değiştirirler, seni de vaftiz etmeye kalkarlar veya öldürürler; "Bunlar adam olmaz, bunlar müslümandır, bir daha hristiyan yapamayız." derler; "Bunlar adam olmaz, bunlar müslümandır, bir daha hristiyan yapamayız." derler; camiye doldurup ateşe verirler. camiye doldurup ateşe verirler.

Ege şehirlerinde Yunanlıların yaptıklarının hepsini biliyoruz. Ege şehirlerinde Yunanlıların yaptıklarının hepsini biliyoruz. Onun için İslâm'ın bekâsı da hürriyetle kâim olduğu için bu hürriyetlerimize sahip olacağız.Onun için İslâm'ın bekâsı da hürriyetle kâim olduğu için bu hürriyetlerimize sahip olacağız. Yeter dünya islerine çalıştığımız, yeter para pesinde koştuğumuz.Yeter dünya islerine çalıştığımız, yeter para pesinde koştuğumuz. Biraz da istikbalimiz için emniyet tedbirleri almaya çalışalım, gözümüzü açalım, etrafımıza bakalım. Biraz da istikbalimiz için emniyet tedbirleri almaya çalışalım, gözümüzü açalım, etrafımıza bakalım.

Allahu Teâlâ hazretleri dünyanın ve âhiretin her çeşit şerrinden bizleri korusun; Allahu Teâlâ hazretleri dünyanın ve âhiretin her çeşit şerrinden bizleri korusun; hele hele düşmana fırsat vermesin. Şu ecdat yadigârı emanet beldeleri düşman istilâsına uğratmasın.hele hele düşmana fırsat vermesin. Şu ecdat yadigârı emanet beldeleri düşman istilâsına uğratmasın. Hürriyetlerimizi elimizden aldırtmasın, kimsenin karşısında bizi mağlup eylemesin.Hürriyetlerimizi elimizden aldırtmasın, kimsenin karşısında bizi mağlup eylemesin. Kimsenin önünde hor ve zelil eylemesin.Kimsenin önünde hor ve zelil eylemesin. Kimseye muhtaç edip el açıp yalvartmasın. Kendisinden gayrıya muhtaç eylemesin.Kimseye muhtaç edip el açıp yalvartmasın. Kendisinden gayrıya muhtaç eylemesin. İzzet ve şerefle yaşayıp âfiyet ve saadet üzere yaşayıp imân-ı kâmil ile göçüpİzzet ve şerefle yaşayıp âfiyet ve saadet üzere yaşayıp imân-ı kâmil ile göçüp huzuruna alnı açık, sevdiği razı olduğu kullar olarak varmayıhuzuruna alnı açık, sevdiği razı olduğu kullar olarak varmayı cümlemize ve cümle sevdiklerimize nasip eylesin. cümlemize ve cümle sevdiklerimize nasip eylesin.

Fâtiha-i şerîfe meâl besmele. Fâtiha-i şerîfe meâl besmele.

Konuşma Hakkında
Tema 1
Tema 2