Namaz Vakitleri

22 Cemâziye'l-Âhir 1446
23 Aralık 2024
İmsak
06:47
Güneş
08:20
Öğle
13:08
İkindi
15:26
Akşam
17:47
Yatsı
19:14
Detaylı Arama

Müslümanlar İçin Yüce Vaadler

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

19 Cemâziye'l-Âhir 1420 / 29.09.1999
İsveç

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Hz Muhammed (sav) Ümmetinden Bir Kesim Hesaba Çekilmeden, Azaba Uğramadan Cennete Gidecek, Allah'ın Huzuruna Misafir Olarak Giden Üç Seçkin | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Müslümanlar İçin Yüce Vaadler

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

19 Cemâziye'l-Âhir 1420 / 29.09.1999
İsveç

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Hz Muhammed (sav) Ümmetinden Bir Kesim Hesaba Çekilmeden, Azaba Uğramadan Cennete Gidecek, Allah'ın Huzuruna Misafir Olarak Giden Üç Seçkin | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Konuşma Metni

Aziz ve muhterem kardeşlerim! Aziz ve muhterem kardeşlerim!

Beşer sözlerinin en güzeli Resûlullah Efendimiz'in hadîs-i şerîfleri olduğu için,Beşer sözlerinin en güzeli Resûlullah Efendimiz'in hadîs-i şerîfleri olduğu için, en doğru, en mübarek sözler onlar olduğu içinen doğru, en mübarek sözler onlar olduğu için Peygamber Efendimizin hadîs-i şerîflerini okuyarak sohbet ediyoruz.Peygamber Efendimizin hadîs-i şerîflerini okuyarak sohbet ediyoruz. Onların izahı ile sohbetimizi değerlendiriyoruz, istifade ediyoruz, istifâza ediyoruz.Onların izahı ile sohbetimizi değerlendiriyoruz, istifade ediyoruz, istifâza ediyoruz. İstifade ediyoruz, feyz alıyoruz, fayda alıyoruz. Hepsi oluyor elhamdülillah. İstifade ediyoruz, feyz alıyoruz, fayda alıyoruz. Hepsi oluyor elhamdülillah.

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz bu açtığımız sayfada buyurmuş ki: Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz bu açtığımız sayfada buyurmuş ki:

Va'adenî rabbî en yedhule'l-cennete min ümmetî seb'ûne elfen lâ hisâbe aleyhim ve lâ azâbeVa'adenî rabbî en yedhule'l-cennete min ümmetî seb'ûne elfen lâ hisâbe aleyhim ve lâ azâbe me'a külli elfin seb'ûne elfen ve selâsü hasayâtin min hasayâti rabbî. me'a külli elfin seb'ûne elfen ve selâsü hasayâtin min hasayâti rabbî.

Sadaka Rasûlullah fî mâ kâl ev kemâ kâl. Sadaka Rasûlullah fî mâ kâl ev kemâ kâl.

Ahmed b. Hanbel, biliyorsunuz, Hanbelî mezhebinin mezhep başkanı,Ahmed b. Hanbel, biliyorsunuz, Hanbelî mezhebinin mezhep başkanı, imamı, aynı zamanda büyük hadis alimi. Çok büyük, kıymetli hadis kitabı yazmış. imamı, aynı zamanda büyük hadis alimi. Çok büyük, kıymetli hadis kitabı yazmış. Bu hadîs-i şerîfi İbn Mâce, İbn Hibbân, Taberânî, [Makdisî, Ahmed b. Hanbel,] Tirmizî, -hasen demiş-, Bu hadîs-i şerîfi İbn Mâce, İbn Hibbân, Taberânî, [Makdisî, Ahmed b. Hanbel,] Tirmizî, -hasen demiş-, Dârekutnî [es-Sıfât'ta] Ebû Ümâme radıyallahu anh'ten rivayet etmişler. Dârekutnî [es-Sıfât'ta] Ebû Ümâme radıyallahu anh'ten rivayet etmişler. Kaynaklarını şu bakımdan söylüyorum, içindeki bilgilere itimat ve müjde tamam olsun diye. Kaynaklarını şu bakımdan söylüyorum, içindeki bilgilere itimat ve müjde tamam olsun diye.

Peygamber Efendimiz buyuruyor ki; Va'adenî Rabbî. "Mevlam, Rabbim bana vaat etti ki…"Peygamber Efendimiz buyuruyor ki;

Va'adenî Rabbî. "Mevlam, Rabbim bana vaat etti ki…"
En yedhule'l-cennete. "Cennete girmesini vaat etti." Min ümmetî. "Benim ümmetimden…"En yedhule'l-cennete. "Cennete girmesini vaat etti." Min ümmetî. "Benim ümmetimden…" Seb'ûne elfen. "Yetmiş bin kişinin cennete girmesini Rabbim bana vaat etti."Seb'ûne elfen. "Yetmiş bin kişinin cennete girmesini Rabbim bana vaat etti." Lâ hisâbe aleyhim ve lâ azâbe. "Hiç hesaba tâbi tutulmadan, sorgu sual olmadan,Lâ hisâbe aleyhim ve lâ azâbe. "Hiç hesaba tâbi tutulmadan, sorgu sual olmadan, hiç azaba uğramadan, cehenneme düşmeden, azap görmeden doğrudan doğruyahiç azaba uğramadan, cehenneme düşmeden, azap görmeden doğrudan doğruya 70.000 kişinin cennete gireceğini, ümmetimden bu kadar insanın doğrudan doğruya70.000 kişinin cennete gireceğini, ümmetimden bu kadar insanın doğrudan doğruya cennete gideceğini Rabbim bana vaat buyurdu."cennete gideceğini Rabbim bana vaat buyurdu." Me'a külli elfin seb'ûne elfen. "Ama her bin için 70.000 daha…" Me'a külli elfin seb'ûne elfen. "Ama her bin için 70.000 daha…"

Yani ilk önce 70.000 kişi girecek diye müjdeyi almış.Yani ilk önce 70.000 kişi girecek diye müjdeyi almış. "Ya Rabbi arttır!" diye niyaz edince, başka rivayetlerden öğrendiğimize göre,"Ya Rabbi arttır!" diye niyaz edince, başka rivayetlerden öğrendiğimize göre, ya Rabbi daha çok ümmetim girsin diye bi-gayri hisâb diye, o zaman her elfin,ya Rabbi daha çok ümmetim girsin diye bi-gayri hisâb diye, o zaman her elfin, her binin yanına 70.000 daha; 70 kere, 70.000 daha, yani [4.900.000]. her binin yanına 70.000 daha; 70 kere, 70.000 daha, yani [4.900.000].

Ve selâsü hasayâtin min hasayâti rabbî. "Ayrıca bir de Rabbimin avuçlamalarından üç avuçlama daha." Ve selâsü hasayâtin min hasayâti rabbî. "Ayrıca bir de Rabbimin avuçlamalarından üç avuçlama daha."

Yani şöyle bir tutmaya hasye deniliyormuş. Selâsü haseyât; "Üç tutam daha." Yani şöyle bir tutmaya hasye deniliyormuş.

Selâsü haseyât; "Üç tutam daha."

Hani bilmiyorum hiç eski zaman alışverişlerinde, çarşı pazarlarında bulundunuz mu? Hani bilmiyorum hiç eski zaman alışverişlerinde, çarşı pazarlarında bulundunuz mu?

Müşterinin istediği malı tartar, ondan sonra da satıcı "Bu da terazinin hakkı" der, biraz daha koyar.Müşterinin istediği malı tartar, ondan sonra da satıcı "Bu da terazinin hakkı" der, biraz daha koyar. Çarşı pazarlarda, çarşamba pazarında sen çok görmüşsündür bunu. Ben de gördüm pazarlarda. Çarşı pazarlarda, çarşamba pazarında sen çok görmüşsündür bunu. Ben de gördüm pazarlarda.

Yani bu neden? Eksik tartanlar âhirette çok ceza görecekler.Yani bu neden?

Eksik tartanlar âhirette çok ceza görecekler.
Öyle bir durum olmasın diye satıcı takvasından müşterinin istediği kadarını tarttıktan sonraÖyle bir durum olmasın diye satıcı takvasından müşterinin istediği kadarını tarttıktan sonra biraz daha koyuyor ki hiç şüphe kalmasın, tamamen eksiksiz tartmış olsun. Böyle iyi insanlar var. biraz daha koyuyor ki hiç şüphe kalmasın, tamamen eksiksiz tartmış olsun. Böyle iyi insanlar var.

Bizim bir tanıdığımızı anlattılar, demir ticareti yapıyor.Bizim bir tanıdığımızı anlattılar, demir ticareti yapıyor. Demir ticaretinde demiri tartan basküllerDemir ticaretinde demiri tartan basküller senede bir belediye tarafından teftiş edilir, incelenirmiş, mühürlenirmiş.senede bir belediye tarafından teftiş edilir, incelenirmiş, mühürlenirmiş. Yani ağır tarttığından zamanlar bozuluyor, senede bir de düzenlemesi, ayarlaması olurmuş. Yani ağır tarttığından zamanlar bozuluyor, senede bir de düzenlemesi, ayarlaması olurmuş.

Şimdi bir ayarlama yaptırmışlar. Her sene yaptırıyorlar.Şimdi bir ayarlama yaptırmışlar. Her sene yaptırıyorlar. Satmışlar satmışlar, sonradan bir de bakmışlar ki terazileri eksik tartıyor. Kantarları, baskülleri eksik tartıyor.Satmışlar satmışlar, sonradan bir de bakmışlar ki terazileri eksik tartıyor. Kantarları, baskülleri eksik tartıyor. Yani 1000 kilo diye gösteriyormuş ama aslında 900 kiloymuş yük. Yani 1000 kilo diye gösteriyormuş ama aslında 900 kiloymuş yük. Yani 100 kilo eksik vermiş oluyorlar, müşteriyi kandırmış oluyorlar.Yani 100 kilo eksik vermiş oluyorlar, müşteriyi kandırmış oluyorlar. Kandırmıyorlar ama yani müşterinin hakkını bilmeyerek tam vermemiş oluyorlar.Kandırmıyorlar ama yani müşterinin hakkını bilmeyerek tam vermemiş oluyorlar. İncelemişler, bir de bakmışlar ki eyvah, bizim kantar 1000 kiloda 100 kilo eksik tartıyor,İncelemişler, bir de bakmışlar ki eyvah, bizim kantar 1000 kiloda 100 kilo eksik tartıyor, yani verdiklerimizie yüzde on eksik veriyoruz. Bir üzülmüşler. Eski kantar ayarı tarihini bulmuşlar.yani verdiklerimizie yüzde on eksik veriyoruz. Bir üzülmüşler. Eski kantar ayarı tarihini bulmuşlar. O tarihten sonraki bütün satışlarını incelemişler. Hepsine yüzde on daha göndermişler. O tarihten sonraki bütün satışlarını incelemişler. Hepsine yüzde on daha göndermişler. Külfet insana. Şimdi Medine'de ticaret yapıyorlar. Yani derviş, iyi aile, böyle iyi insanlar var. Külfet insana. Şimdi Medine'de ticaret yapıyorlar. Yani derviş, iyi aile, böyle iyi insanlar var.

Eskiden 'terazinin hakkı' denirdi, tarttıktan sonra satıcı biraz daha verirdi.Eskiden 'terazinin hakkı' denirdi, tarttıktan sonra satıcı biraz daha verirdi. Ben Bursa'da filan çok alışveriş yaptım.Ben Bursa'da filan çok alışveriş yaptım. O Bulgaristan'dan filan göçmen gelen kardeşlerimiz çok iyi eğitilmişler, O Bulgaristan'dan filan göçmen gelen kardeşlerimiz çok iyi eğitilmişler, çok iyi insanlar, yani iyi müslümanlarmış.çok iyi insanlar, yani iyi müslümanlarmış. Çarşı pazarda alışveriş ederdim, çok hayran kalırdım onlara. Böyle terazinin hakkı diye koyarlardı. Çarşı pazarda alışveriş ederdim, çok hayran kalırdım onlara. Böyle terazinin hakkı diye koyarlardı.

Burada da Cenâb-ı Hak yani 70.000 kişiyi cennete bi-gayri hisâb sokacak,Burada da Cenâb-ı Hak yani 70.000 kişiyi cennete bi-gayri hisâb sokacak, her bin tanesi için bir 70.000, 70.000 daha; onlar da girecek bi-gayri hisâb.her bin tanesi için bir 70.000, 70.000 daha; onlar da girecek bi-gayri hisâb. Üç, terazi hakkıydı, üç avuç daha ama Cenâb-ı Mevlâ'nın avucuyla, onun miktarı neyse,Üç, terazi hakkıydı, üç avuç daha ama Cenâb-ı Mevlâ'nın avucuyla, onun miktarı neyse, selâsü hasayâtin min hasayâti rabbî. Haseyât Arapça'da 'kabza' mânasına geliyor.selâsü hasayâtin min hasayâti rabbî. Haseyât Arapça'da 'kabza' mânasına geliyor. Yani bir tutam, üç tutam, Cenâb-ı Mevlâ'nın üç tutamı.Yani bir tutam, üç tutam, Cenâb-ı Mevlâ'nın üç tutamı. Nasıl bir şeyse artık, o kadar insan bi-gayri hisâb girecek. Nasıl bir şeyse artık, o kadar insan bi-gayri hisâb girecek.

Biliyorsunuz insanların âhirette Mahkeme-i Kübrâ'da muhakemesi olacak.Biliyorsunuz insanların âhirette Mahkeme-i Kübrâ'da muhakemesi olacak. Herkes biliyor, Kur'ân-ı Kerîm'den âyetler var. Ve'l-veznü yevmeizini'l-hakku. Herkes biliyor, Kur'ân-ı Kerîm'den âyetler var.

Ve'l-veznü yevmeizini'l-hakku.

"Amellerin tartılması, terazi haktır." "Amellerin tartılması, terazi haktır."

Mahkeme-i Kübrâ'da ameller tartılacak, herkesin sevabı günahı ölçülecek. Mahkeme-i Kübrâ'da ameller tartılacak, herkesin sevabı günahı ölçülecek.

Fe-men ya'mel miskâle zerratin hayran yerahû. Fe-men ya'mel miskâle zerratin hayran yerahû.

"Zerre ağırlığı kadar hayır işlemiş olan hayrının karşılığını orada görecek." Zerre nedir? "Zerre ağırlığı kadar hayır işlemiş olan hayrının karşılığını orada görecek."

Zerre nedir?

Güneşin ışığı havaya vurduğu zaman o ışık hüzmesi içinde uçuşan küçük şeylere Araplar zerre derler. Güneşin ışığı havaya vurduğu zaman o ışık hüzmesi içinde uçuşan küçük şeylere Araplar zerre derler.

Zerrenin ağırlığı ne kadar olacak? Toz. Zerrenin ağırlığı ne kadar olacak?

Toz.

"Toz ağırlığı, zerre ağırlığı kadar hayır yapan o hayrının karşılığını görecek." "Toz ağırlığı, zerre ağırlığı kadar hayır yapan o hayrının karşılığını görecek."

Ve men ya'mel miskâle zerratin şerran yerahû.Ve men ya'mel miskâle zerratin şerran yerahû. "Zerre ağırlığı kadar şer işleyenin, günah işleyenin de o günahtan karşılığı onun karşısına gelecek."Zerre ağırlığı kadar şer işleyenin, günah işleyenin de o günahtan karşılığı onun karşısına gelecek. O da günahını karşılığını görecek." Bu kadar ince bir hesap olacak. O da günahını karşılığını görecek."

Bu kadar ince bir hesap olacak.
Cenâb-ı Hak lütf u kereminden mü'minlerin amellerini kat kat mükafatlandıracak.Cenâb-ı Hak lütf u kereminden mü'minlerin amellerini kat kat mükafatlandıracak. Mesela hadîs-i şerîflerde geçiyor ki bazı ibadetlerin sevabı fazla. Mesela hadîs-i şerîflerde geçiyor ki bazı ibadetlerin sevabı fazla. Mesela yatsı namazını biz burada camide kıldık. Mesela yatsı namazını biz burada camide kıldık. Evde kılsaydık, tek başımıza kılsaydık, yatsı namazını kılma sevabı alacaktık.Evde kılsaydık, tek başımıza kılsaydık, yatsı namazını kılma sevabı alacaktık. Kılmayanın yanında kılan insan yatsı namazı kılma sevabı alacaktı.Kılmayanın yanında kılan insan yatsı namazı kılma sevabı alacaktı. Mahalle mescidinde kılınca 27 kat daha sevap alıyor. Burası mahalle mescidi sayılır. Mahalle mescidinde kılınca 27 kat daha sevap alıyor. Burası mahalle mescidi sayılır. Şimdi biz burada cemaatle kıldık, 27 kat sevap daha fazla oluyor.Şimdi biz burada cemaatle kıldık, 27 kat sevap daha fazla oluyor. Cuma namazı kılınan bir camide kılarsa sevabı 50 kat oluyor. Cuma namazı kılınan bir camide kılarsa sevabı 50 kat oluyor. Cuma kılınan yerin kıymeti daha fazla.Cuma kılınan yerin kıymeti daha fazla. Eğer Peygamber Efendimizin türbesinin olduğu Mescid-i Nebevî'de kılarsa; Eğer Peygamber Efendimizin türbesinin olduğu Mescid-i Nebevî'de kılarsa;

Salâtün fî mescidî hâzâ ke-elfi salâtin fî mâ sivâhu. Salâtün fî mescidî hâzâ ke-elfi salâtin fî mâ sivâhu.

"Orada kılınan bir namaz başka yerde kılınan namazdan bin misli daha fazladır." "Orada kılınan bir namaz başka yerde kılınan namazdan bin misli daha fazladır."

Burada kılınan namazdan Peygamber Efendimizin mescidinde kılınan namaz bin misli daha fazladır.Burada kılınan namazdan Peygamber Efendimizin mescidinde kılınan namaz bin misli daha fazladır. Mescid-i Haram'da yani Mekke'de Kâbe'nin olduğu yerde namaz kılınırsa başka yere göre yüz bin misli sevap.Mescid-i Haram'da yani Mekke'de Kâbe'nin olduğu yerde namaz kılınırsa başka yere göre yüz bin misli sevap. Hacca giden orada bir namaz kıldı mı bütün masrafların hepsi bedavaya geliyor.Hacca giden orada bir namaz kıldı mı bütün masrafların hepsi bedavaya geliyor. O kadar kazanıyor ki orada, bir namaz kıldı mı yüz bin misli. Bir öğle namazı kıldı, yüz bin öğle namazı. O kadar kazanıyor ki orada, bir namaz kıldı mı yüz bin misli. Bir öğle namazı kıldı, yüz bin öğle namazı.

İnsan ömründe o kadar namaz kılıyor mu, yüz bin öğle namazı? Nerede kılacak! İnsan ömründe o kadar namaz kılıyor mu, yüz bin öğle namazı?

Nerede kılacak!

Günde beş vakit kılıyor. 360 x 5 = 1800 Günde beş vakit kılıyor.

360 x 5 = 1800

Yani bir yılda 1800 namaz kılıyoruz biz. Farz namaz değil mi, 10 yılda yılda 18 bin kılıyoruz.Yani bir yılda 1800 namaz kılıyoruz biz. Farz namaz değil mi, 10 yılda yılda 18 bin kılıyoruz. Yani Kâbe'de bir namaz kıldığımız zaman 8-9 yıllık namaz kılmış gibi oluyoruz.Yani Kâbe'de bir namaz kıldığımız zaman 8-9 yıllık namaz kılmış gibi oluyoruz. Yani orada beş vakit namaz kılarsak, tamam.Yani orada beş vakit namaz kılarsak, tamam. Beş vakit bir namaz kıldık mı hacca gidenler umreye gidenler yaşadı! Her şey ne kadar büyük sevaplar. Beş vakit bir namaz kıldık mı hacca gidenler umreye gidenler yaşadı! Her şey ne kadar büyük sevaplar.

Sonra bir insan Allah yoluna para harcadı mı;Sonra bir insan Allah yoluna para harcadı mı; cihada, hacca, umreye Allah yolunda para harcadı mı 700 misli fazla sevap alıyor. Bire 700.cihada, hacca, umreye Allah yolunda para harcadı mı 700 misli fazla sevap alıyor. Bire 700. Annesine babasına masraf yaptı mı bire 700. Hanımına, çoluk çocuğuna, evine nafaka masraf yaptı mı bire 700.Annesine babasına masraf yaptı mı bire 700. Hanımına, çoluk çocuğuna, evine nafaka masraf yaptı mı bire 700. Yani bin liralık, bin kronluk masraf yapsa, 700 bin kronluk masraf yapmış gibi mükafat veriyor Allah.Yani bin liralık, bin kronluk masraf yapsa, 700 bin kronluk masraf yapmış gibi mükafat veriyor Allah. Hanımına, çoluk çocuğuna, evinde bereket oluyor diye.Hanımına, çoluk çocuğuna, evinde bereket oluyor diye. Evliliğin çok mükafatları var, çok böyle kârları var, sevapları var. Evliliğin çok mükafatları var, çok böyle kârları var, sevapları var.

Sonra bir insan zikrullah ile meşgul olursa 700'ün 100 katı fazla alır diye bildiriliyor hadîs-i şerîf'te, 70 bin.Sonra bir insan zikrullah ile meşgul olursa 700'ün 100 katı fazla alır diye bildiriliyor hadîs-i şerîf'te, 70 bin. Allah Allah dediği zaman bunun mükafatı bire 70 bin. Tesbih çekenlere, derviş olanlara ne mutlu! Allah Allah dediği zaman bunun mükafatı bire 70 bin. Tesbih çekenlere, derviş olanlara ne mutlu! Şikayet ediyorlarmış bizim arkadaşları, bunlar ehl-i tarikat filan diye. Şikayet ediyorlarmış bizim arkadaşları, bunlar ehl-i tarikat filan diye. Elçilik melçilik toplantı yaptığı zaman birileri çıkıyormuş, "Bunlar tarikatçı, bunlar Nakşi!Elçilik melçilik toplantı yaptığı zaman birileri çıkıyormuş, "Bunlar tarikatçı, bunlar Nakşi! Bunlar bilmem ne..." filan diyorlarmış.Bunlar bilmem ne..." filan diyorlarmış. İşte o tarikatçılar marikatçılar, o zikir erbabı her zikir başına bire 70 bin sevap alıyor. İşte o tarikatçılar marikatçılar, o zikir erbabı her zikir başına bire 70 bin sevap alıyor. Eğer zikri içinden yaparsa, zikr-i kalbî, kimse duymayacak şekilde, o da 70 kat daha fazla; Eğer zikri içinden yaparsa, zikr-i kalbî, kimse duymayacak şekilde, o da 70 kat daha fazla; 70 binin 70 katı 4 milyon 900 bin sevap alıyor.70 binin 70 katı 4 milyon 900 bin sevap alıyor. İçinden bir defa [yapsa,] böyle bak şimdi yaptım ben mesela, duymadınız,İçinden bir defa [yapsa,] böyle bak şimdi yaptım ben mesela, duymadınız, anlamadınız ama göresiniz diye [içimden] zikir yaptım. anlamadınız ama göresiniz diye [içimden] zikir yaptım.

Bir tanesinin, kimse duymadığı için bir tanesinin mükafatı 4 milyon 900 bin, yani beş milyona yakın.Bir tanesinin, kimse duymadığı için bir tanesinin mükafatı 4 milyon 900 bin, yani beş milyona yakın. 100 tane yaparsa 500 milyon.100 tane yaparsa 500 milyon. Yüz tane lâ ilâhe illallah derse mahşer yerinde yüzü ay gibi parlayarak gelecekmiş, dolunay gibi.Yüz tane lâ ilâhe illallah derse mahşer yerinde yüzü ay gibi parlayarak gelecekmiş, dolunay gibi. Ke'l-kameri leylete'l-bedr. Ayın on dördündeki gibi, dolunay gibi gelecekmiş. Ke'l-kameri leylete'l-bedr. Ayın on dördündeki gibi, dolunay gibi gelecekmiş.

Yani Cenâb-ı Mevlâ böyle büyük büyük mükafatlarla mükafatlandırıyor,Yani Cenâb-ı Mevlâ böyle büyük büyük mükafatlarla mükafatlandırıyor, ama herkes amellerinin karşılığını görecek. ama herkes amellerinin karşılığını görecek. Zerre kadar hayır işlerse hayrın karşılığını görecek,Zerre kadar hayır işlerse hayrın karşılığını görecek, zerre kadar şer işlerse şerrin karşılığını görecek ama Cenâb-ı Hak iyiliklerimizi artırıp hesaba sokacak,zerre kadar şer işlerse şerrin karşılığını görecek ama Cenâb-ı Hak iyiliklerimizi artırıp hesaba sokacak, yani teraziye kat kat fazlalaştırıp sokacak. yani teraziye kat kat fazlalaştırıp sokacak. Lütfundan, Erhamü'r-râhimîn olduğundan,Lütfundan, Erhamü'r-râhimîn olduğundan, Ekremü'l-ekremîn olduğundan çok mükafatlandırıp teraziye öyle koyacak.Ekremü'l-ekremîn olduğundan çok mükafatlandırıp teraziye öyle koyacak. Yoksa bizim sabahtan akşama her işimiz hatadır; Yoksa bizim sabahtan akşama her işimiz hatadır; konuşmamız, bakışımız hatadır, düşünmemiz, oturmamız kalkmamız, konuşmamız, bakışımız hatadır, düşünmemiz, oturmamız kalkmamız, her işimiz, çarşıda pazarda her işimiz günahtır. Allah bizi affetsin. her işimiz, çarşıda pazarda her işimiz günahtır.

Allah bizi affetsin.

Ama işte böyle mükafatlandıra mükafatlandıra cennetini nasip ediyor, cennetine sokuyor. Ama işte böyle mükafatlandıra mükafatlandıra cennetini nasip ediyor, cennetine sokuyor.

Bazısı da hesapsız girecek.Bazısı da hesapsız girecek. Yani hesap görüp, terazide ameller tartılıp, Yani hesap görüp, terazide ameller tartılıp, terazide azıcık bir fark olduğu için cehenneme düşenler olacak. Yani; terazide azıcık bir fark olduğu için cehenneme düşenler olacak. Yani;

Fe-men sekulet mevâzînühû . "Hayırları tarafı ağır gelirse cennete girecek." Fe-men sekulet mevâzînühû .

"Hayırları tarafı ağır gelirse cennete girecek."

Hayırları da var ama şer tarafı ağır gelirse, Allah saklasın, mü'min olduğu halde cehenneme girecek.Hayırları da var ama şer tarafı ağır gelirse, Allah saklasın, mü'min olduğu halde cehenneme girecek. Cehenneme girecek, azabı çekecek, öyle çıkacak. Cehenneme girecek, azabı çekecek, öyle çıkacak.

Onun için çok ince hesap olacak, herkes aman kazanayım diye akrabalık bağları filan kalkacak.Onun için çok ince hesap olacak, herkes aman kazanayım diye akrabalık bağları filan kalkacak. Evlatlık-annelik bağları, akrabalık bağları kalkacak. Evlat annesinden babasından hak isteyecek. Evlatlık-annelik bağları, akrabalık bağları kalkacak. Evlat annesinden babasından hak isteyecek. Diyecek ki: "Yâ Rabbi, babam bana İslâm'ı öğretmedi.Diyecek ki: "Yâ Rabbi, babam bana İslâm'ı öğretmedi. İsveç'te İslâm'ı öğretmedi ben de İslâm'ı öğrenmeden yetiştim.İsveç'te İslâm'ı öğretmedi ben de İslâm'ı öğrenmeden yetiştim. Babamın vazifesiydi bana İslâm'ı öğretmek, öğretmediği için ondan hakkımı isterim." diyecek. Babamın vazifesiydi bana İslâm'ı öğretmek, öğretmediği için ondan hakkımı isterim." diyecek. Kadın kocasından hakkını isteyecek, "Bu herif beni her gün döverdi yâ Rabbi, hakkımı isterim." diyecek. Kadın kocasından hakkını isteyecek, "Bu herif beni her gün döverdi yâ Rabbi, hakkımı isterim." diyecek. Dünyada dövüyor ya, kazaklık var ya, bıyıkları pala bıyıklı, pazuları kuvvetli, eve girdiği zamanDünyada dövüyor ya, kazaklık var ya, bıyıkları pala bıyıklı, pazuları kuvvetli, eve girdiği zaman höt möt diyor ya, tamam burada dövüyor ama âhirette hakkını alacak. höt möt diyor ya, tamam burada dövüyor ama âhirette hakkını alacak.

Kardeş kardeşinden kaçacak. Yani; Fe-izâ nüfiha fi's-sûri fe-lâ ensâbe beynehüm ve lâ yetesâelûn. Kardeş kardeşinden kaçacak. Yani;

Fe-izâ nüfiha fi's-sûri fe-lâ ensâbe beynehüm ve lâ yetesâelûn.

"Sûra üfürüldüğü zaman, kıyamet kopmaya başladığı zaman aralarındaki ensab,"Sûra üfürüldüğü zaman, kıyamet kopmaya başladığı zaman aralarındaki ensab, nesep bağları bitecek. Hiç kimse kimseyi sormayacak." nesep bağları bitecek. Hiç kimse kimseyi sormayacak."

Benim anam nereye gitti, oğlum ne yaptı? Bitti… Sura üfürülür üfürülmez akrabalık bağları gidecek. Benim anam nereye gitti, oğlum ne yaptı?

Bitti… Sura üfürülür üfürülmez akrabalık bağları gidecek.

el-Ehillâu yevmeizin ba'duhüm li-ba'din adüvvün ille'l-müttakîn. el-Ehillâu yevmeizin ba'duhüm li-ba'din adüvvün ille'l-müttakîn.

"Dünyadaki samimi ahbap, arkadaşlar, içtikleri su ayrı gitmeyen ahbaplar arkadaşlar"Dünyadaki samimi ahbap, arkadaşlar, içtikleri su ayrı gitmeyen ahbaplar arkadaşlar âhirette birbirlerine düşman olacaklar." âhirette birbirlerine düşman olacaklar."

Samimi dostlar âhirette birbirlerine düşman olacaklar;Samimi dostlar âhirette birbirlerine düşman olacaklar; "Yâ Rabbi, bu adam beni kandırdı, meyhaneye bu götürdü beni."Yâ Rabbi, bu adam beni kandırdı, meyhaneye bu götürdü beni. 'Ben ısmarlayacağım' dedi, yakamdan çekti, 'Gel ya, boş ver ya, bugün felekten bir gün çalalım.' dedi. 'Ben ısmarlayacağım' dedi, yakamdan çekti, 'Gel ya, boş ver ya, bugün felekten bir gün çalalım.' dedi. Beni meyhaneye bu götürdü.Beni meyhaneye bu götürdü. Bundan sor hesabını, bu beni kandırdı." filan diye dünyadaki en samimi arkadaşlar düşman olacaklar, zıtlaşacaklar. Bundan sor hesabını, bu beni kandırdı." filan diye dünyadaki en samimi arkadaşlar düşman olacaklar, zıtlaşacaklar. Benim en çok sevdiğim, en samimi arkadaşım falanca filan, orada kalmayacak. Benim en çok sevdiğim, en samimi arkadaşım falanca filan, orada kalmayacak.

el-Ehillâu. "Samimi, sırdaş dost" demek. Yevmeizin. "O kıyamet gününde."el-Ehillâu. "Samimi, sırdaş dost" demek. Yevmeizin. "O kıyamet gününde." "Ba'duhüm li-ba'din. "Birisi ötekisine." Adüvvün. "Düşman olacak.""Ba'duhüm li-ba'din. "Birisi ötekisine." Adüvvün. "Düşman olacak." İlle'l-müttakîn. "Müttakî kullar değil, dervişler değil, Allah'tan korkan kullar değil." İlle'l-müttakîn. "Müttakî kullar değil, dervişler değil, Allah'tan korkan kullar değil."

Onlar birbirlerini kayıracaklar, kollayacaklar, "Nerede benim falanca kardeşim,Onlar birbirlerini kayıracaklar, kollayacaklar, "Nerede benim falanca kardeşim, nerede benim ihvanım, nerede benim dostum?" diyecekler arayacaklar, soracaklar, kurtarmaya çalışacaklar. nerede benim ihvanım, nerede benim dostum?" diyecekler arayacaklar, soracaklar, kurtarmaya çalışacaklar. O ahbaplık devam edecek, Allah için kurulmuş olan muhabbet bağları, ahbablık devam edecek. O ahbaplık devam edecek, Allah için kurulmuş olan muhabbet bağları, ahbablık devam edecek. Dünyevî, maddî, nesebî bağlar, nesep bağları bitecek. Allah için âhiret kardeşi olmanın mükafatı çok büyük. Dünyevî, maddî, nesebî bağlar, nesep bağları bitecek. Allah için âhiret kardeşi olmanın mükafatı çok büyük. Birisinin derecesi neyse Allah sen o kardeşini seviyor muydun, onu da onun yanına getirir. Birisinin derecesi neyse Allah sen o kardeşini seviyor muydun, onu da onun yanına getirir. Bunun derecesi bu kadar değildi ama samimi kardeşi olduğundan bu bunun yanına gelecek.Bunun derecesi bu kadar değildi ama samimi kardeşi olduğundan bu bunun yanına gelecek. Onun için ihvanlık var, onun için samimi kardeşlik var, samimi arkadaşlık, âhiret kardeşliği. Onun için ihvanlık var, onun için samimi kardeşlik var, samimi arkadaşlık, âhiret kardeşliği.

Bizim köylerde bir tâbir vardır, Sabahattin bilir.Bizim köylerde bir tâbir vardır, Sabahattin bilir. Sizlerde de vardır, siz de duyunca ha diyeceksiniz bizde de var. Sizlerde de vardır, siz de duyunca ha diyeceksiniz bizde de var. Samimi kimseye, bizde çok samimi arkadaşa ahretlik derler.Samimi kimseye, bizde çok samimi arkadaşa ahretlik derler. "Ne haber ahretlik?" demek yani "Ey samimi dostum! demek. "Ne haber ahretlik?" demek yani "Ey samimi dostum! demek. Herkese ahretlik demezler, "Bu benim ahretliğim" dedi mi çok samimi arkadaşım demektir.Herkese ahretlik demezler, "Bu benim ahretliğim" dedi mi çok samimi arkadaşım demektir. "Biz onunla ahret kardeşi olduk, ahretlik olduk" derler, çok samimi mânasına. "Biz onunla ahret kardeşi olduk, ahretlik olduk" derler, çok samimi mânasına.

Âhiret kardeşliği devam edecek, takvaya dayalı din kardeşliği, ihlas kardeşliği,Âhiret kardeşliği devam edecek, takvaya dayalı din kardeşliği, ihlas kardeşliği, tarikat kardeşliği devam edecek.tarikat kardeşliği devam edecek. Öteki ahbaplıklar; meyhanedeki, futbol kulübündeki, bilmem çarşıdaki pazardaki,Öteki ahbaplıklar; meyhanedeki, futbol kulübündeki, bilmem çarşıdaki pazardaki, avcılık kulübündeki vesaire ahbaplıklar bitecek. avcılık kulübündeki vesaire ahbaplıklar bitecek.

"Ya biz bununla çok samimi arkadaştık, her akşam beraber kahvede otururduk kalkardık,"Ya biz bununla çok samimi arkadaştık, her akşam beraber kahvede otururduk kalkardık, pazar günleri cumartesi günleri balık avlamaya beraber giderdik, keklik avlamaya beraber giderdik…" pazar günleri cumartesi günleri balık avlamaya beraber giderdik, keklik avlamaya beraber giderdik…"

Bitti. Orada birbirlerine de söyleyecekler, yani o benim falanca şeyimi almıştı,Bitti. Orada birbirlerine de söyleyecekler, yani o benim falanca şeyimi almıştı, ben onun parasını ödemiştim de o bana geri vermemişti, borç istemişti vermiştim de geri ödememişti de... ben onun parasını ödemiştim de o bana geri vermemişti, borç istemişti vermiştim de geri ödememişti de... Hepsi onların orada canlanacak, hatırlayacak, hepsini isteyecek. Hepsi onların orada canlanacak, hatırlayacak, hepsini isteyecek.

Ama Peygamber Efendimiz buyuruyor ki; "Yetmiş bin kişi hesapsız girecek." Ama Peygamber Efendimiz buyuruyor ki; "Yetmiş bin kişi hesapsız girecek."

"Geçin!" diyecekler, doğrudan doğruya cennete geçecekler. Yetmiş bin kişi."Geçin!" diyecekler, doğrudan doğruya cennete geçecekler. Yetmiş bin kişi. Arttır dedikçe, Rabbine dua ettikçe Peygamber Efendimiz, her bin kişiye 70 bin kişi daha bağışlamış.Arttır dedikçe, Rabbine dua ettikçe Peygamber Efendimiz, her bin kişiye 70 bin kişi daha bağışlamış. Yetmiş bin büyük rakam. Onlar hep doğrudan doğruya girecekler. Yetmiş bin büyük rakam. Onlar hep doğrudan doğruya girecekler. Bir de daha Cenâb-ı Mevlâ'nın kudret avucuyla üç avuçla, yani daha fazla, terazinin hakkı diye daha fazlası. Bir de daha Cenâb-ı Mevlâ'nın kudret avucuyla üç avuçla, yani daha fazla, terazinin hakkı diye daha fazlası.

Muhterem kardeşlerim! Ben aciz kardeşiniz, bendeniz bu bi-gayr-i hisâb girenlerden olmayı çok istiyorum. Muhterem kardeşlerim!

Ben aciz kardeşiniz, bendeniz bu bi-gayr-i hisâb girenlerden olmayı çok istiyorum.

Neden? Çünkü defter hesap açılırsa hapı yutarız da ondan. Neden?

Çünkü defter hesap açılırsa hapı yutarız da ondan.

Ne olacak halimiz? Sen haziranın 21'inde şunları şunları yapmışsın, 22'sinde şunları şunları şunları...Ne olacak halimiz?

Sen haziranın 21'inde şunları şunları yapmışsın, 22'sinde şunları şunları şunları...
oo sayfalar sayfalar… Halimiz harap Galip! Defter açılırsa halimiz harap. oo sayfalar sayfalar… Halimiz harap Galip! Defter açılırsa halimiz harap.

En iyisi Cenâb-ı Hak hiç defter açmasın, hesaba çekmeden bizi bi-gayri hisâb cennetine soksun. En iyisi Cenâb-ı Hak hiç defter açmasın, hesaba çekmeden bizi bi-gayri hisâb cennetine soksun.

Nasıl olur? Lütfuyla olursa olur. Yoksa bizim O'na layık bir amelimiz yok ama lütfederse olur. Nasıl olur?

Lütfuyla olursa olur. Yoksa bizim O'na layık bir amelimiz yok ama lütfederse olur.

Evet, Allah bi-gayri hisâb cennetine girenlerden eylesin. Bu sayfadaki ikinci hadîs-i şerîf: Evet, Allah bi-gayri hisâb cennetine girenlerden eylesin.

Bu sayfadaki ikinci hadîs-i şerîf:

Vefdullahi selâsetün: el-Hâccü ve'l-mu'temiru ve'l-gâzî. De'âhümullahu fe-ecâbûhu ve se'elûhu fe-a'tâhüm. Vefdullahi selâsetün: el-Hâccü ve'l-mu'temiru ve'l-gâzî. De'âhümullahu fe-ecâbûhu ve se'elûhu fe-a'tâhüm.

Abdullah b. Ömer radıyallahu anhümâ'dan bir müjdeli haber, havadis, hadîs-i şerîf. Abdullah b. Ömer radıyallahu anhümâ'dan bir müjdeli haber, havadis, hadîs-i şerîf.

Buyurmuş ki Peygamber Efendimiz; Buyurmuş ki Peygamber Efendimiz;

"Allah'ın huzuruna giden heyetler, elçiler, ziyaretçiler üç tanedir. Bir, hacı; iki, umreci; üç, gazi." "Allah'ın huzuruna giden heyetler, elçiler, ziyaretçiler üç tanedir. Bir, hacı; iki, umreci; üç, gazi."

Bunlar Cenâb-ı Hakk'ın misafirleridir.Bunlar Cenâb-ı Hakk'ın misafirleridir. Allah'ın divanına, huzuruna giden insanlar arasından seçme heyettir bunlar.Allah'ın divanına, huzuruna giden insanlar arasından seçme heyettir bunlar. Hacılar, umreciler, savaşçılar-mücahitler. Hacılar, umreciler, savaşçılar-mücahitler.

Neden onlar Allah'ın misafirleridir, Allah'a giden heyetlerdir, Allah'ın kabul ettiği temsilci heyetlerdir? Neden onlar Allah'ın misafirleridir, Allah'a giden heyetlerdir, Allah'ın kabul ettiği temsilci heyetlerdir?

De'âhümullahu fe-ecâbûhu. "Çünkü Allah onları davet etti, onlar da davete icabet ettiler." De'âhümullahu fe-ecâbûhu. "Çünkü Allah onları davet etti, onlar da davete icabet ettiler."

Allah nereye davet etmiş bizi? "Beytullah'ı ziyaret edin." diye davet etmiş. Allah nereye davet etmiş bizi?

"Beytullah'ı ziyaret edin." diye davet etmiş.

Biz niye hacca gidiyoruz? Biz niye hacca gidiyoruz?

Allah benim Beytullah'ıma ziyarete gelin, hac yapın, umre yapın dediği için gidiyoruz.Allah benim Beytullah'ıma ziyarete gelin, hac yapın, umre yapın dediği için gidiyoruz. Yoksa buralardan kalkılıp da oralara çöllere, o sıkıntılara gitmezdik. Yoksa buralardan kalkılıp da oralara çöllere, o sıkıntılara gitmezdik. Allah emretti diye, âyet-i kerîmede davet etti bizi diye ondan gidiyoruz. Allah emretti diye, âyet-i kerîmede davet etti bizi diye ondan gidiyoruz.

Eğer bu mübarek mekanı, bu mübarek mescidi senenin malum hac zamanında,Eğer bu mübarek mekanı, bu mübarek mescidi senenin malum hac zamanında, yani zilhicce ayında, hac aylarında ziyarete gider deyani zilhicce ayında, hac aylarında ziyarete gider de bir de orada zilhiccenin dokuzunda Arafat'ta bulunur vakfe yaparsa, ziyaretini öyle yaparsa,bir de orada zilhiccenin dokuzunda Arafat'ta bulunur vakfe yaparsa, ziyaretini öyle yaparsa, o zamanda yaparsa bu ziyaretin adı hac oluyor. Bu zamanın dışında buraya yapılan ziyaretin adı umre oluyor. o zamanda yaparsa bu ziyaretin adı hac oluyor. Bu zamanın dışında buraya yapılan ziyaretin adı umre oluyor.

Şimdi ben uçağa atlasam, Cidde'ye gidip Mekke-i Mükerreme'ye varsam,Şimdi ben uçağa atlasam, Cidde'ye gidip Mekke-i Mükerreme'ye varsam, Beytullah'ı ziyaret etsem, tavaf etsem,Beytullah'ı ziyaret etsem, tavaf etsem, Safa ile Merve arasında say etsem ihramlı olarak, niyet ederek; ne olmuş olur benim bu ziyaretim? Safa ile Merve arasında say etsem ihramlı olarak, niyet ederek; ne olmuş olur benim bu ziyaretim?

Umre olmuş olur. Umreciye Araplar mu'temir derler.Umre olmuş olur.

Umreciye Araplar mu'temir derler.
Yani umreci, umre yapan kimse mânasında mu'temir derler.Yani umreci, umre yapan kimse mânasında mu'temir derler. Veya âmir kelimesi kullanılır. Cem'i ummâr geliyor. Veya âmir kelimesi kullanılır. Cem'i ummâr geliyor.

Ummâru beytillah. "Allah'ın beytini umre yaparak ziyaret edenler." demek. Ummâru beytillah. "Allah'ın beytini umre yaparak ziyaret edenler." demek.

Ama zilhicce ayında giderse o zaman hac olur, o ziyaret daha sevaplıdır.Ama zilhicce ayında giderse o zaman hac olur, o ziyaret daha sevaplıdır. O ziyarette hem tavaf var, hem Arafat'ta vakfe var, hem de başka vacipleri var.O ziyarette hem tavaf var, hem Arafat'ta vakfe var, hem de başka vacipleri var. Şeytan taşlamak, kurban kesmek gibi başka merasimleri de var. O haccın sevabı daha büyük. Şeytan taşlamak, kurban kesmek gibi başka merasimleri de var. O haccın sevabı daha büyük.

Umre de hac da Cenâb-ı Hak bizi davet ettiği için, emrettiği için [gidiyoruz]. Umre de hac da Cenâb-ı Hak bizi davet ettiği için, emrettiği için [gidiyoruz].

Hac ibadeti İslâm'ın beş büyük ibadetinden birisi değil mi? Hac ibadeti İslâm'ın beş büyük ibadetinden birisi değil mi?

Birisi. Allah çağırmadı mı, ondan gitmedik mi? Ondan gitti. Birisi.

Allah çağırmadı mı, ondan gitmedik mi?

Ondan gitti.

İşte çağırdı, onlar da çağırmaya, davete icabet ettiler diye oraya gidenler Allah'ın misafiri oluyor.İşte çağırdı, onlar da çağırmaya, davete icabet ettiler diye oraya gidenler Allah'ın misafiri oluyor. O çağırdı, biz de gittik. Biz aciz naçiz kulları ne yapalım, çağırdı gittik diyoruz. O çağırdı, biz de gittik. Biz aciz naçiz kulları ne yapalım, çağırdı gittik diyoruz.

Sonra, üçüncü çağırdığı kim? Gazi. Sonra, üçüncü çağırdığı kim?

Gazi.

Gazileri de Allah dinine yardım olsun, hizmet olsun, düşmanları def etsinler,Gazileri de Allah dinine yardım olsun, hizmet olsun, düşmanları def etsinler, müslümanları korusunlar diye cihada davet etmiş oluyor. Onlar da "Peki yâ Rabbi!" demiş oluyorlar. müslümanları korusunlar diye cihada davet etmiş oluyor. Onlar da "Peki yâ Rabbi!" demiş oluyorlar.

Mallarını, canlarını, hayatlarını ortaya koyup cihat etmiş olmuyorlar mı? Mallarını, canlarını, hayatlarını ortaya koyup cihat etmiş olmuyorlar mı?

O da Allah'ın emrine "Peki!" demiş olduğu için o da Allah'ın misafiri oluyor.O da Allah'ın emrine "Peki!" demiş olduğu için o da Allah'ın misafiri oluyor. Cihada çıktı mı o andan itibaren Allah'ı ziyarete gelen heyet oluyor, artık Allah'ın himayesine giriyor.Cihada çıktı mı o andan itibaren Allah'ı ziyarete gelen heyet oluyor, artık Allah'ın himayesine giriyor. Her ibadetinin çok sevabı oluyor, duası makbul oluyor, çok mükafatlar alıyor. Her ibadetinin çok sevabı oluyor, duası makbul oluyor, çok mükafatlar alıyor.

Ve İslâm'ın en önemli ibadetlerinden birisi cihattır. Peygamber Efendimiz buyuruyor ki; Ve İslâm'ın en önemli ibadetlerinden birisi cihattır. Peygamber Efendimiz buyuruyor ki;

"Ben cihatla emrolunmuş bir peygamberim ve bu cihat kıyamete kadar da sürecektir." "Ben cihatla emrolunmuş bir peygamberim ve bu cihat kıyamete kadar da sürecektir."

E biz yapmıyoruz cihat? Biz tembelliğimizden yapmıyoruz, yoksa cihat her yerde var.E biz yapmıyoruz cihat?

Biz tembelliğimizden yapmıyoruz, yoksa cihat her yerde var.
Düşmanlar bize saldırıyorlar. Düşmanlar bize saldırıyorlar. İstersen yapabilirsin, cihat edersen edebilirsin ama millet artık cihadınİstersen yapabilirsin, cihat edersen edebilirsin ama millet artık cihadın İslâm'ın önemli bir şeyi olduğunu unutmuş, yapmıyor oturuyor.İslâm'ın önemli bir şeyi olduğunu unutmuş, yapmıyor oturuyor. Ama işin aslında kıyamete kadar dinin savunulması, korunması için savaşmak gerekiyor.Ama işin aslında kıyamete kadar dinin savunulması, korunması için savaşmak gerekiyor. İşte Kafkasya, işte Kosova, işte Bosna, işte Endonezya,İşte Kafkasya, işte Kosova, işte Bosna, işte Endonezya, işte dünyanın bin bir bölgesindeki bin bir türlü zarara, hücuma uğrayan müslümanlar birçok. işte dünyanın bin bir bölgesindeki bin bir türlü zarara, hücuma uğrayan müslümanlar birçok.

"Onları Allah çağırdı, onlar da davete icabet ettiğinden Allah'ın misafirleridirler.""Onları Allah çağırdı, onlar da davete icabet ettiğinden Allah'ın misafirleridirler." Ve se'elûhu fe-a'tâhüm. "Onlar Allah'tan ne isterlerse Allah onlara istediklerini verecek." Ve se'elûhu fe-a'tâhüm. "Onlar Allah'tan ne isterlerse Allah onlara istediklerini verecek."

Ne istedilerse Allah onları onu verdi demektir, verecek demektir. Bir de o vaat var.Ne istedilerse Allah onları onu verdi demektir, verecek demektir. Bir de o vaat var. İstedikleri şey neyse Allah onların istediklerini ihsan eder. İstedikleri şey neyse Allah onların istediklerini ihsan eder. Onun için hacının zaten oraya gelip namaz kılması bütün uçak masraflarını, otel masraflarını, Onun için hacının zaten oraya gelip namaz kılması bütün uçak masraflarını, otel masraflarını, ayakbastı paralarını hepsini bedavaya getirir. Kazancı kat kat fazla oluyor.ayakbastı paralarını hepsini bedavaya getirir. Kazancı kat kat fazla oluyor. Yatırdığından çok fazlasını zaten almış oluyor, bir de duası makbul oluyor.Yatırdığından çok fazlasını zaten almış oluyor, bir de duası makbul oluyor. Evden çıktığı andan itibaren, Stockholm'den, nereden kalkmışsa gitmişse gitmiş.Evden çıktığı andan itibaren, Stockholm'den, nereden kalkmışsa gitmişse gitmiş. Oradan başlıyor duasının makbullüğü, hacca gidiyor, eve dönünceye kadar. Oradan başlıyor duasının makbullüğü, hacca gidiyor, eve dönünceye kadar.

Hac bittikten sonra da makbul mü? Makbul. Hac bittikten sonra da makbul mü?

Makbul.

Uçağa bindiği zaman makbul mü, İsveç'e geliyorken de makbul mü? Uçağa bindiği zaman makbul mü, İsveç'e geliyorken de makbul mü?

Stockholm'de indi de arabayla artık çiftliğine doğru gidiyor, eve girinceye kadar duası makbul. Stockholm'de indi de arabayla artık çiftliğine doğru gidiyor, eve girinceye kadar duası makbul.

Onun için hacıları karşılıyorlar havaalanında, hoşgeldin diyorlar, sarılıyorlar filan, duasını almaya çalışıyorlar.Onun için hacıları karşılıyorlar havaalanında, hoşgeldin diyorlar, sarılıyorlar filan, duasını almaya çalışıyorlar. Çünkü hacının evden çıktığı zaman eve girinceye kadar duası makbul. Çünkü hacının evden çıktığı zaman eve girinceye kadar duası makbul.

Allahu Teâlâ hazretleri gidenlere tekrar tekrar gitmeyi nasip eylesin.Allahu Teâlâ hazretleri gidenlere tekrar tekrar gitmeyi nasip eylesin. Gitmeyenlere de bu sene beraberce gitmeyi nasip etsin. Gitmeyenlere de bu sene beraberce gitmeyi nasip etsin.

Hiç gitmeyenler parmak kaldırsın, göreyim şöyle bir. Hiç gitmeyenler parmak kaldırsın, göreyim şöyle bir.

Ha.. Çok varmış yahu hacca gitmeyen.Ha.. Çok varmış yahu hacca gitmeyen. Demek ki Stockholm'den bu sene epeyce kalabalık kafile olacak.Demek ki Stockholm'den bu sene epeyce kalabalık kafile olacak. Paraları biriktirmeye başlayın, niyetinize alın, Allah niyet edenin dua edenin istediğini veriyor. Paraları biriktirmeye başlayın, niyetinize alın, Allah niyet edenin dua edenin istediğini veriyor.

Gidenler el kaldırsın. On üç on dört kişi.Gidenler el kaldırsın.

On üç on dört kişi.
Ben hepinizi birkaç defa gitti sanıyordum, hele hele Sıtkı'ya çok şaşırdım yahu. Ben hepinizi birkaç defa gitti sanıyordum, hele hele Sıtkı'ya çok şaşırdım yahu.

Nasıl oldu da gitmedin, sen emekli değil misin? Nasıl oldu da gitmedin, sen emekli değil misin?

Pekala, üçüncü hadîs-i şerîfi okuyorum ve burada hadîs-i şerîfleri tamamlamış oluyorum. Bugünlük bu kadar. Pekala, üçüncü hadîs-i şerîfi okuyorum ve burada hadîs-i şerîfleri tamamlamış oluyorum. Bugünlük bu kadar.

Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem buyurmuş ki: Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem buyurmuş ki:

Vakkirû men te'allemûne minhu'l-ilme ve vakkirû men tu'allimûnehu'l-ilme. Vakkirû men te'allemûne minhu'l-ilme ve vakkirû men tu'allimûnehu'l-ilme.

Bu hadîs-i şerîfi İbn Neccâr ve diğer kaynaklar Abdullah b. Ömer radıyallahu anhümâ'dan rivayet etmişler.Bu hadîs-i şerîfi İbn Neccâr ve diğer kaynaklar Abdullah b. Ömer radıyallahu anhümâ'dan rivayet etmişler. Peygamber Efendimiz bu hadîs-i şerîfte buyuruyor ki: Peygamber Efendimiz bu hadîs-i şerîfte buyuruyor ki:

Vakkirû. "Hürmet gösterin, vakarlı insan muamelesi yapın…" Kime? Vakkirû. "Hürmet gösterin, vakarlı insan muamelesi yapın…"

Kime?

Men te'allemûne minhu'l-ilme. -Bu tete'allemûne idi, te'nin bir tanesi düştü.- Men te'allemûne minhu'l-ilme. -Bu tete'allemûne idi, te'nin bir tanesi düştü.-

"Kendisinden ilim öğrendiğiniz kimseye saygı gösteriniz." "Kendisinden ilim öğrendiğiniz kimseye saygı gösteriniz."

Yani hocanıza, aliminize, size ilim öğreten kimseye saygı gösterin, ona hürmetkâr davranın. Yani hocanıza, aliminize, size ilim öğreten kimseye saygı gösterin, ona hürmetkâr davranın.

Ve vakkirû. "Yine hürmet gösterin…" Men tu'allimûnehu'l-ilme.Ve vakkirû. "Yine hürmet gösterin…" Men tu'allimûnehu'l-ilme. "Kendisine ilim öğrettiklerinize de saygı gösterin." "Kendisine ilim öğrettiklerinize de saygı gösterin."

Hocalar da talebesine saygı göstersin, saysın. Yüksek insan muamelesi yapsın, vakarlı muamele etsin. Hocalar da talebesine saygı göstersin, saysın. Yüksek insan muamelesi yapsın, vakarlı muamele etsin.

Bu birinci kısma alışmışız biz, yani millet olarak hocalara hürmet ederiz.Bu birinci kısma alışmışız biz, yani millet olarak hocalara hürmet ederiz. Hz. Ali Efendimiz; "Bana bir harf öğretenin ben kölesi olurum." demiş.Hz. Ali Efendimiz; "Bana bir harf öğretenin ben kölesi olurum." demiş. Mazide bir zamanlar hocalara sevgi saygı hürmet gösterilirmiş. Miş'li geçmiş, di'li geçmiş....Mazide bir zamanlar hocalara sevgi saygı hürmet gösterilirmiş. Miş'li geçmiş, di'li geçmiş.... Öyle hocalara hürmet gösterilirmiş bir zamanlar ama talebeye hürmet göstermeyi benÖyle hocalara hürmet gösterilirmiş bir zamanlar ama talebeye hürmet göstermeyi ben burada duyunca ilk okuduğum zaman bu hadîs-i şerîfi, çok etkilenmiştim. burada duyunca ilk okuduğum zaman bu hadîs-i şerîfi, çok etkilenmiştim.

Hoca da talebeyi sayacak. Ha işte o bizde yok. Yoktur.Hoca da talebeyi sayacak. Ha işte o bizde yok. Yoktur. Onun için demek ki sünnete uymuyorlarmış.Onun için demek ki sünnete uymuyorlarmış. Elinde sopa varmış uzun, pat diye patlatıyormuş, çat diye çatlatıyormuş.Elinde sopa varmış uzun, pat diye patlatıyormuş, çat diye çatlatıyormuş. Yatırıyormuş, ayağına basıyormuş sopayı. Din mektebinde değil ha bu.Yatırıyormuş, ayağına basıyormuş sopayı. Din mektebinde değil ha bu. Bu yani Osmanlı eğitiminde falakaya yatırmak, yani öyle bir şey anlatıyorlar.Bu yani Osmanlı eğitiminde falakaya yatırmak, yani öyle bir şey anlatıyorlar. Yatırılıyormuş, ayağının altına vuruluyormuş filan. Yatırılıyormuş, ayağının altına vuruluyormuş filan.

Ha demek ki bu âdet İslâm'ın özüne esasına uygun değilmiş.Ha demek ki bu âdet İslâm'ın özüne esasına uygun değilmiş. Kim yaparsa yapsın beni ilgilendirmez, doğru değilmiş.Kim yaparsa yapsın beni ilgilendirmez, doğru değilmiş. Hoca talebeyi dövmeyecek, dövmek ne kelime, sayacak. Sevecek demiyor. Hoca talebeyi dövmeyecek, dövmek ne kelime, sayacak. Sevecek demiyor.

"Büyüklerime saygı, küçüklerime sevgi…" O cumhuriyetin tekerlemesi. Küçüğünü de sayacak. "Büyüklerime saygı, küçüklerime sevgi…"

O cumhuriyetin tekerlemesi. Küçüğünü de sayacak.

Küçüğünü de sayacak, vakkirû, "hürmet edin" diyor.Küçüğünü de sayacak, vakkirû, "hürmet edin" diyor. Talebeye vakarlı insan muamelesi yapın, saygın insan muamelesi yapın diyor. Talebeye vakarlı insan muamelesi yapın, saygın insan muamelesi yapın diyor.

Ben hoşlandım, İngiliz okullarında, üniversitede var mı okuyan içinizde bilmiyorum,Ben hoşlandım, İngiliz okullarında, üniversitede var mı okuyan içinizde bilmiyorum, hocalar talebelere centilmenler, beyefendiler diye hitap edermiş talebeye. Duydunuz mu? hocalar talebelere centilmenler, beyefendiler diye hitap edermiş talebeye.

Duydunuz mu?

Ben böyle bir şey duydum hoşuma gitti benim.Ben böyle bir şey duydum hoşuma gitti benim. Çok hoşuma gitti, yani bayağı kendime söylenmiş gibi koltuklarım kabardı.Çok hoşuma gitti, yani bayağı kendime söylenmiş gibi koltuklarım kabardı. Yani öyle, "Ne bağırıyorsun orada! Otur aşağı! Sus, konuşma!" vesaire, böyle şey değil. Yani öyle, "Ne bağırıyorsun orada! Otur aşağı! Sus, konuşma!" vesaire, böyle şey değil.

Centilmenler, güzel; sayın baylar, sayın bayanlar, güzel bir şey. Aferin! Centilmenler, güzel; sayın baylar, sayın bayanlar, güzel bir şey.

Aferin!

Belki de bizim şeylerden almışlardır. Çok şeyleri bizden almışlar.Belki de bizim şeylerden almışlardır. Çok şeyleri bizden almışlar. Bu üniversite hocalarının rütbelerini bizim medreselerden almışlar, Endülüs'ten geçmiş. Bu üniversite hocalarının rütbelerini bizim medreselerden almışlar, Endülüs'ten geçmiş. Örfü âdeti oradan almışlar, belki onu da oradan almışlardır.Örfü âdeti oradan almışlar, belki onu da oradan almışlardır. Ama almadılarsa güzel bir âdetmiş doğrusu, hoşuma gitti.Ama almadılarsa güzel bir âdetmiş doğrusu, hoşuma gitti. Ama bizde sadece üniversiteye geldiği zaman değil bu. Küçükten beri olacak. Ama bizde sadece üniversiteye geldiği zaman değil bu. Küçükten beri olacak.

Var mı içimizde, hiç böyle bir şeyi gören ve duyan var mı? Var mı içimizde, hiç böyle bir şeyi gören ve duyan var mı?

Hiç görmedik yani bizde dövmek vardır maalesef böyle. Anne de döver, baba da döver.Hiç görmedik yani bizde dövmek vardır maalesef böyle. Anne de döver, baba da döver. Annenin babanın vurduğu yerde gül biter de derler, bir de teselli lafı. Hoca da döver. Annenin babanın vurduğu yerde gül biter de derler, bir de teselli lafı. Hoca da döver.

Bizim birtakım hocalar vardı hatırlıyorum, böyle çocukları tutarlardı kulaklarından,Bizim birtakım hocalar vardı hatırlıyorum, böyle çocukları tutarlardı kulaklarından, kıvırınca çocuk parmağının ucunda ayağa kalkardı. Çünkü ayağa kalkmasa kulağı yırtılacak.kıvırınca çocuk parmağının ucunda ayağa kalkardı. Çünkü ayağa kalkmasa kulağı yırtılacak. Böyle çevirdiği zaman ayağa kalkardı. Ondan sonra bir de hayvan ismi söyleyip bilmem ne herif derlerdi.Böyle çevirdiği zaman ayağa kalkardı. Ondan sonra bir de hayvan ismi söyleyip bilmem ne herif derlerdi. Ondan sonra da veryansın pataklarlardı. Ortaokulda filan hatırlıyorum ben. Ondan sonra da veryansın pataklarlardı. Ortaokulda filan hatırlıyorum ben.

Bir tane hocamız vardı ortaokulda, ayyaş gelirdi.Bir tane hocamız vardı ortaokulda, ayyaş gelirdi. Meşhur bir gazetede tarih yazıları yazan çok meşhur bir isim.Meşhur bir gazetede tarih yazıları yazan çok meşhur bir isim. İsmini söylemeyeceğim, söylesem tanıyacağınız bir kimse. Sarhoş gelirdi.İsmini söylemeyeceğim, söylesem tanıyacağınız bir kimse.

Sarhoş gelirdi.
Bir gün bizim sınıftan bir babayiğit kardeş, çocuk vardı. Biz sınıfın ufak tefeklerindendik, o iri bir şeydi.Bir gün bizim sınıftan bir babayiğit kardeş, çocuk vardı. Biz sınıfın ufak tefeklerindendik, o iri bir şeydi. Sarhoşluğuna geldi herhalde bir dövdü bir dövdü bir dövdü...Sarhoşluğuna geldi herhalde bir dövdü bir dövdü bir dövdü... Böyle vurdu, vurdukça şakladı, şakladıkça kızardı, kızardıkça bozardı. Unutamayacağım bir dayak. Çok şey... Böyle vurdu, vurdukça şakladı, şakladıkça kızardı, kızardıkça bozardı. Unutamayacağım bir dayak. Çok şey...

Bizde maalesef millet olarak bu sertlik var. Maalesef! Kızdığımız zaman çocuklarımızı da döveriz.Bizde maalesef millet olarak bu sertlik var. Maalesef! Kızdığımız zaman çocuklarımızı da döveriz. Heyt öyle yapma, höt böyle yapma derken çat bir tane, öğüdün arkasından çat diye bir ses gelir, döveriz. Heyt öyle yapma, höt böyle yapma derken çat bir tane, öğüdün arkasından çat diye bir ses gelir, döveriz.

Halbuki Peygamber Efendimiz diyor ki; Halbuki Peygamber Efendimiz diyor ki;

"Kendisine ilim öğrettiğiniz öğrencilerinize de saygılı [olun], saygın insan muamelesi yapın." "Kendisine ilim öğrettiğiniz öğrencilerinize de saygılı [olun], saygın insan muamelesi yapın."

Bu çok önemli. Saygı ile davranılan çocuğun şahsiyeti gelişir.Bu çok önemli. Saygı ile davranılan çocuğun şahsiyeti gelişir. Dayak yiye yiye eğitilen çocuğun huyu bozulur; söz dinlemez olur, laf anlamaz olur, terbiyesi bozulur.Dayak yiye yiye eğitilen çocuğun huyu bozulur; söz dinlemez olur, laf anlamaz olur, terbiyesi bozulur. Dayak terbiye etmez, terbiyesi bozulur. Onun için bu hadîs-i şerîfi hatırınızda tutun ve söyleyin. Dayak terbiye etmez, terbiyesi bozulur.

Onun için bu hadîs-i şerîfi hatırınızda tutun ve söyleyin.

Demek ki biz İslâm'ı iyi bilmediğimizden, kötü âdetlerimizden dolayı bazen İslâm'a da gölge düşürüyoruz,Demek ki biz İslâm'ı iyi bilmediğimizden, kötü âdetlerimizden dolayı bazen İslâm'a da gölge düşürüyoruz, başkalarının laf söylemesine de sebep oluyoruz. başkalarının laf söylemesine de sebep oluyoruz. Bizde centilmenler diyecektik demek ki, sayın öğrenciler diyecektik.Bizde centilmenler diyecektik demek ki, sayın öğrenciler diyecektik. Hürmetkâr asilzade, asil insan muamelesi yapacaktık filan. Hürmetkâr asilzade, asil insan muamelesi yapacaktık filan.

Peygamber Efendimiz başka bir hadîs-i şerîfte de; "Çocuklarınıza da asil insan muamelesi yapın." diyor. Peygamber Efendimiz başka bir hadîs-i şerîfte de; "Çocuklarınıza da asil insan muamelesi yapın." diyor.

Asil insan muamelesi! Şöyle yani, valinin hanımı çocuğunu alıp sizin eve gelse... Asil insan muamelesi!

Şöyle yani, valinin hanımı çocuğunu alıp sizin eve gelse...

Vali vilayettedir, tamam, hanımı sizin eve gelse, çocuk da haşarı, mutfağa girse,Vali vilayettedir, tamam, hanımı sizin eve gelse, çocuk da haşarı, mutfağa girse, öbür odaya girse, bilgisayarı karıştırsa rafa tırmansa filan ne yaparsınız? öbür odaya girse, bilgisayarı karıştırsa rafa tırmansa filan ne yaparsınız?

Bir şey yapamazsınız, valinin çocuğu diye alttan alırsınız, idare edersiniz.Bir şey yapamazsınız, valinin çocuğu diye alttan alırsınız, idare edersiniz. Aman dersiniz, hanımından çekinirsiniz.Aman dersiniz, hanımından çekinirsiniz. Hatırlı insan, asil insan diye yani yutkunursunuz biraz, hoşunuza da gitmez ama bir şey de diyemezsiniz. Hatırlı insan, asil insan diye yani yutkunursunuz biraz, hoşunuza da gitmez ama bir şey de diyemezsiniz.

Neden? Saygın bir insan, asil bir insan diye.Neden?

Saygın bir insan, asil bir insan diye.
Ha kendi çocuğunuza öyle muamele edin diyor Peygamber Efendimiz. Ha kendi çocuğunuza öyle muamele edin diyor Peygamber Efendimiz. Çocuklarınıza kerim insan, asil insan muamelesi yapın diyor. Çocuklarınıza kerim insan, asil insan muamelesi yapın diyor.

Hangi baba böyle yapmışsa onun çocuğu haysiyetli, böyle asil bir insan olur.Hangi baba böyle yapmışsa onun çocuğu haysiyetli, böyle asil bir insan olur. Hangi insan çocuğunu çok dövmüşse çocuk o kadar âsi olur, o kadar sorunlu olur.Hangi insan çocuğunu çok dövmüşse çocuk o kadar âsi olur, o kadar sorunlu olur. Baskı yaptıkça bir yerden baskı patlatır. Patlamadan sonra çeşitli zararlar ortaya çıkar. Baskı yaptıkça bir yerden baskı patlatır. Patlamadan sonra çeşitli zararlar ortaya çıkar.

Allahu Teâlâ hazretleri bize dinimizi tam öğrenmeyi nasip etsin.Allahu Teâlâ hazretleri bize dinimizi tam öğrenmeyi nasip etsin. Kusurlarımızı affetsin, şimdiye kadar işlediğimiz hatalarımızı, kusurlarımızı affetsin.Kusurlarımızı affetsin, şimdiye kadar işlediğimiz hatalarımızı, kusurlarımızı affetsin. Bundan sonra daha çok aşk ile şevk ile bu hadîs-i şerîfleri, âyet-i kerîmeleri okuyup öğrenip daha sağlam, Bundan sonra daha çok aşk ile şevk ile bu hadîs-i şerîfleri, âyet-i kerîmeleri okuyup öğrenip daha sağlam, daha yepyeni bir taze aşk ile Müslümanlığı yaşamamızı Allah bize nasip etsin. daha yepyeni bir taze aşk ile Müslümanlığı yaşamamızı Allah bize nasip etsin.

Ondan sonra hanımımıza çocuğumuza daha böyle İslâmî âdâba uygun muamele edelim,Ondan sonra hanımımıza çocuğumuza daha böyle İslâmî âdâba uygun muamele edelim, büyüklerimize küçüklerimize saygın muamele edelim, kerim insan, asil insan muamelesi yapalım. büyüklerimize küçüklerimize saygın muamele edelim, kerim insan, asil insan muamelesi yapalım.

Allahu Teâlâ hazretleri sevdiği kullarının arasına bizleri kabul eylesin,Allahu Teâlâ hazretleri sevdiği kullarının arasına bizleri kabul eylesin, cennetiyle cemaliyle müşerref eylesin. cennetiyle cemaliyle müşerref eylesin.

Sübhâneke lâ ilme lenâ illâ mâ allemtenâ inneke ente'l-Alîmü'l-Hakîm.Sübhâneke lâ ilme lenâ illâ mâ allemtenâ inneke ente'l-Alîmü'l-Hakîm. Sübhâne Rabbike Rabbi'l-izzeti ammâ yesifûn. Sübhâne Rabbike Rabbi'l-izzeti ammâ yesifûn. Ve selâmün ale'l-mürselîn ve'l-hamdü lillahi Rabbi'l-âlemîn. el-Fâtiha. Ve selâmün ale'l-mürselîn ve'l-hamdü lillahi Rabbi'l-âlemîn. el-Fâtiha.

Bismillahirrahmanirrahim. İnnellezîne yubâyiûneke innemâ yubâyiûnallâh.Bismillahirrahmanirrahim.

İnnellezîne yubâyiûneke innemâ yubâyiûnallâh.
Yedullahi fevka eydîhim, fe-men nekese fe-innemâ yenküsu alâ nefsih,Yedullahi fevka eydîhim, fe-men nekese fe-innemâ yenküsu alâ nefsih, ve men evfâ bimâ âhede aleyhullahe fe-seyü'tîhi ecran azîmâ. Sadakallahu Rabbiye'l-A'lâ. ve men evfâ bimâ âhede aleyhullahe fe-seyü'tîhi ecran azîmâ.

Sadakallahu Rabbiye'l-A'lâ.

Bu bir sözleşmedir, Allah'a karşı verilmiş bir sözdür.Bu bir sözleşmedir, Allah'a karşı verilmiş bir sözdür. Bugünden itibaren Allah'ın iyi kulu olacaksınız.Bugünden itibaren Allah'ın iyi kulu olacaksınız. Allah'ın yolundan dönmeyeceksiniz, ahdinize sadık kalacaksınız.Allah'ın yolundan dönmeyeceksiniz, ahdinize sadık kalacaksınız. Nefse şeytana kapılmayacaksınız, fani dünyaya aldanmayacaksınız, ölümü unutmayacaksınız.Nefse şeytana kapılmayacaksınız, fani dünyaya aldanmayacaksınız, ölümü unutmayacaksınız. Zikirleri yapacaksınız, iyi müslüman olacaksınız, iyi derviş olacaksınız.Zikirleri yapacaksınız, iyi müslüman olacaksınız, iyi derviş olacaksınız. İnsân-ı kâmil olmaya çalışacaksınız. Allah yardımcınız olsun. İnsân-ı kâmil olmaya çalışacaksınız.

Allah yardımcınız olsun.
Tevfikini refik etsin, ömrünüzü Allah yolunda güzel geçirmeyi nasip etsin.Tevfikini refik etsin, ömrünüzü Allah yolunda güzel geçirmeyi nasip etsin. Huzuruna sevdiği razı olduğu kul olarak varıp Rabbim bizi cennetiyle cemaliyle didarıyla müşerref eylesin.Huzuruna sevdiği razı olduğu kul olarak varıp Rabbim bizi cennetiyle cemaliyle didarıyla müşerref eylesin. Selamına mazhar eylesin. Rıdvân-ı Ekber'ine nail eylesin. Selamına mazhar eylesin. Rıdvân-ı Ekber'ine nail eylesin.

Bi-hürmeti esrârı sûreti'l-Fâtiha me'a's-salavât. Bi-hürmeti esrârı sûreti'l-Fâtiha me'a's-salavât.

Konuşma Hakkında
Tema 1
Tema 2