Namaz Vakitleri

23 Cemâziye'l-Evvel 1446
25 Kasım 2024
İmsak
06:25
Güneş
07:55
Öğle
12:56
İkindi
15:24
Akşam
17:46
Yatsı
19:11
Detaylı Arama

Müslümanları Cennete veya Cehenneme Götürecek Ameller

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

15 Rebîü'l-Âhir 1408 / 06.12.1987
İskenderpaşa Camii/ İstanbul

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Bedenle Yapılan İbadetler, Cehennem Azabının Şiddeti, Şifa’yı Veren Allah’tır (c.c.), | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Müslümanları Cennete veya Cehenneme Götürecek Ameller

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

15 Rebîü'l-Âhir 1408 / 06.12.1987
İskenderpaşa Camii/ İstanbul

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Bedenle Yapılan İbadetler, Cehennem Azabının Şiddeti, Şifa’yı Veren Allah’tır (c.c.), | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Konuşma Metni

Eûzübillâhimineşşeytânirracîm. Bismillâhirrahmânirrahîm. Eûzübillâhimineşşeytânirracîm. Bismillâhirrahmânirrahîm.

el-Hamdü lillâhi Rabbi'l-âlemîn.el-Hamdü lillâhi Rabbi'l-âlemîn. Ve's-salâtü ve's-selâmü alâ seyyidi'l-evvelîne ve'l-âhirîne Muhammedini'l-MustafâVe's-salâtü ve's-selâmü alâ seyyidi'l-evvelîne ve'l-âhirîne Muhammedini'l-Mustafâ ve âlihî ve sahbihî ve men tebiahû bi-ihsânin ilâ yevmi'l-cezâ'. Emmâ ba'd: ve âlihî ve sahbihî ve men tebiahû bi-ihsânin ilâ yevmi'l-cezâ'.

Emmâ ba'd:

Fa'lemû eyyühe'l-ihvân ve inne efdale'l-hadîsi kitâbullâhFa'lemû eyyühe'l-ihvân ve inne efdale'l-hadîsi kitâbullâh ve efdale'l-hedyi hedyü seyyidinâ Muhammedin sallallahu aleyhi ve sellemve efdale'l-hedyi hedyü seyyidinâ Muhammedin sallallahu aleyhi ve sellem ve şerre'l-umûri muhdesâtühâ ve külle muhdesetin bid'atünve şerre'l-umûri muhdesâtühâ ve külle muhdesetin bid'atün ve külle bid'atin dalâletün ve külle dalâletin ve sahibehâ fi'n-nâr. ve külle bid'atin dalâletün ve külle dalâletin ve sahibehâ fi'n-nâr.

Aziz ve muhterem kardeşlerim! Aziz ve muhterem kardeşlerim!

Allahu Teâlâ hazretlerinin selâmı, rahmeti, bereketi üzerinize olsun.Allahu Teâlâ hazretlerinin selâmı, rahmeti, bereketi üzerinize olsun. Rabbimiz Teâlâ ibadetlerinizi, taatlerinizi kabul eyleyipRabbimiz Teâlâ ibadetlerinizi, taatlerinizi kabul eyleyip dünya ve âhirete müteallik dileklerinizi, taleplerinizi ihsan eylesin. dünya ve âhirete müteallik dileklerinizi, taleplerinizi ihsan eylesin.

Peygamberimiz, Efendimiz Muhammed-i Mustafâ sallallahu aleyhi ve sellem hazretlerininPeygamberimiz, Efendimiz Muhammed-i Mustafâ sallallahu aleyhi ve sellem hazretlerinin mübarek hadislerinden, bize olan öğütlerinden, emirlerinden, tavsiyelerinden bir demet okuyup mübarek hadislerinden, bize olan öğütlerinden, emirlerinden, tavsiyelerinden bir demet okuyup tefeyyüz etmek, teallüm etmek üzere toplanmış bulunuyoruz. tefeyyüz etmek, teallüm etmek üzere toplanmış bulunuyoruz.

Bu hadîs-i şerîflerin okunmasına ve izahına başlamazdan önce, Efendimiz'e olan sevgimizin,Bu hadîs-i şerîflerin okunmasına ve izahına başlamazdan önce, Efendimiz'e olan sevgimizin, bağlılığımızın, saygımızın bir nişanesi olsun, ruh-i pâkine hediye olsun diye;bağlılığımızın, saygımızın bir nişanesi olsun, ruh-i pâkine hediye olsun diye; onun cümle âl'inin, ashâbının, etbâının ve ahbâbının ruhlarına ayrı ayrı hediye olsun,onun cümle âl'inin, ashâbının, etbâının ve ahbâbının ruhlarına ayrı ayrı hediye olsun, sâir enbiyâ ve mürselîn ve cümle evliyâullah-i mukarrabînin ruhlarına sâir enbiyâ ve mürselîn ve cümle evliyâullah-i mukarrabînin ruhlarına ve bilhassa Ümmet-i Muhammed'in mürşitleri olan ulemâ ve sâdât ve meşâyih-i turuk-u aliyyemizinve bilhassa Ümmet-i Muhammed'in mürşitleri olan ulemâ ve sâdât ve meşâyih-i turuk-u aliyyemizin ruhlarına hediye olsun diye; okuduğumuz hadisleri nakil ve rivayet eden hadis alimlerinin,ruhlarına hediye olsun diye; okuduğumuz hadisleri nakil ve rivayet eden hadis alimlerinin, kitabı telif eyleyen zâtın, üstatlarımızın, hocalarımızın ruhlarına hediye olsun diye;kitabı telif eyleyen zâtın, üstatlarımızın, hocalarımızın ruhlarına hediye olsun diye; içinde yaşadığımız beldeleri "Allah Allah" diye çarpışarak, mallarıyla canlarıyla cihat ederekiçinde yaşadığımız beldeleri "Allah Allah" diye çarpışarak, mallarıyla canlarıyla cihat ederek fethetmiş olan ecdadımızın, fatihlerin, şehitlerin, gazilerin, cümle hayrât u hasenât sahiplerinin,fethetmiş olan ecdadımızın, fatihlerin, şehitlerin, gazilerin, cümle hayrât u hasenât sahiplerinin, şu içinde toplandığımız caminin yapılmasına, yaşamasına sebep olanların ruhlarınaşu içinde toplandığımız caminin yapılmasına, yaşamasına sebep olanların ruhlarına ve geçmişlerine hediye olsun; biz yaşayan müslümanlar da Rabbimiz'in rızasına uygun yaşayalım,ve geçmişlerine hediye olsun; biz yaşayan müslümanlar da Rabbimiz'in rızasına uygun yaşayalım, Kur'ân-ı Kerîm'in yolunda yürüyelim, Peygamber Efendimiz'in sünnetini ihyâ eyleyipKur'ân-ı Kerîm'in yolunda yürüyelim, Peygamber Efendimiz'in sünnetini ihyâ eyleyip şehit sevapları kazanalım ve huzûr-u Rabbü'l-izzet'e sevdiği razı olduğu kullar olarak varalım diyeşehit sevapları kazanalım ve huzûr-u Rabbü'l-izzet'e sevdiği razı olduğu kullar olarak varalım diye bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerîf okuyup öyle başlayalım. Buyurun. bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerîf okuyup öyle başlayalım. Buyurun.

Müslüman biliyor ki üzerindeki farzlardan birisi de mâlî vazife, mâlî farz.Müslüman biliyor ki üzerindeki farzlardan birisi de mâlî vazife, mâlî farz. Namaz kılıyor; bu bedenî bir ibadet.Namaz kılıyor; bu bedenî bir ibadet. Abdest alıyor, camiye geliyor, seccadesine dikiliyor, kıbleye yöneliyor; abdestliyken namaz kılıyor.Abdest alıyor, camiye geliyor, seccadesine dikiliyor, kıbleye yöneliyor; abdestliyken namaz kılıyor. Bunda bir para pul yok, bunu herkes yapabilir.Bunda bir para pul yok, bunu herkes yapabilir. Yoksul bir insan da gelir, suyu bulduğu yerde, denizde, deryada, derede abdestini alır;Yoksul bir insan da gelir, suyu bulduğu yerde, denizde, deryada, derede abdestini alır; seccadesi yoksa kumda, toprakta, çimende, çayırda, hırpanî kılıklı, üstü örtülü,seccadesi yoksa kumda, toprakta, çimende, çayırda, hırpanî kılıklı, üstü örtülü, deri örtmüş veya çarşaf örtmüş veya bir kumaşla sarınmış veya onu bulamamış daderi örtmüş veya çarşaf örtmüş veya bir kumaşla sarınmış veya onu bulamamış da yapraklarla örtünmüş, bir şeyle örtünüp Allahu Ekber diyebilir. Bu -namaz- para istemeyen bedenî bir ibadet. yapraklarla örtünmüş, bir şeyle örtünüp Allahu Ekber diyebilir. Bu -namaz- para istemeyen bedenî bir ibadet.

Oruç? O da bedenî bir ibadet. Sıhhatli bir insan oruç tutuyor.Oruç?

O da bedenî bir ibadet. Sıhhatli bir insan oruç tutuyor.
Allah'ın emri için yemesini, içmesini, keyfini, zevkini, nefsinin şehevânî arzularını tutuyor;Allah'ın emri için yemesini, içmesini, keyfini, zevkini, nefsinin şehevânî arzularını tutuyor; helal arzularını bile tutuyor, vermiyor. Su haram değil, yemek haram değil. helal arzularını bile tutuyor, vermiyor. Su haram değil, yemek haram değil. Ama şu vakitten şu vakte kadar kendisini tutuyor, yemiyor.Ama şu vakitten şu vakte kadar kendisini tutuyor, yemiyor. Nefsini alıştırmak için Allah böyle bir ibadet [emretmiş.] Bu da bedenî bir ibadet. Zekât? Nefsini alıştırmak için Allah böyle bir ibadet [emretmiş.] Bu da bedenî bir ibadet.

Zekât?

Zekâtın bedenle ilgisi yok.Zekâtın bedenle ilgisi yok. Hasta da olsa sağlam da olsa, büyük de olsa küçük de olsa Allah "vereceksin" diyor.Hasta da olsa sağlam da olsa, büyük de olsa küçük de olsa Allah "vereceksin" diyor. Mal sahibi insan malının belli miktarını, malının cinsine göre şu ölçüde, şu ölçüde, şu ölçüde verecek.Mal sahibi insan malının belli miktarını, malının cinsine göre şu ölçüde, şu ölçüde, şu ölçüde verecek. Paraysa kırkta birini verecek. Koyunsa kırk koyunda bir koyun verecek.Paraysa kırkta birini verecek. Koyunsa kırk koyunda bir koyun verecek. Deveyse beş devede işte bir şey artarsa şuradan şuraya… hepsinin cetveli var, sıralanmış.Deveyse beş devede işte bir şey artarsa şuradan şuraya… hepsinin cetveli var, sıralanmış. Fıkıh kitaplarını okusun, müslümanlar ne kadar zekât vermesi gerektiğini bilsin. Fıkıh kitaplarını okusun, müslümanlar ne kadar zekât vermesi gerektiğini bilsin. Ziraatle meşgulse ziraat mahsulünün öşürü vardır, yani onda birini verecek.Ziraatle meşgulse ziraat mahsulünün öşürü vardır, yani onda birini verecek. Eğer zahmet çekiyor, eliyle kuyudan su çekiyor, uğraşıyor, didiniyor;Eğer zahmet çekiyor, eliyle kuyudan su çekiyor, uğraşıyor, didiniyor; daha zahmetliyse yirmide birini verecek. Nısf-ı öşür verecek, yani öşrün yarısını verecek.daha zahmetliyse yirmide birini verecek. Nısf-ı öşür verecek, yani öşrün yarısını verecek. Bunların hepsi ilmihâl kitaplarında farzlardan biri olan zekâtın anlatıldığı kısımda [açıklanmış.]Bunların hepsi ilmihâl kitaplarında farzlardan biri olan zekâtın anlatıldığı kısımda [açıklanmış.] Bunu verecek. Neden? Bunu verecek.

Neden?

Allah ona vermiş, o da bir miktarını fakirlere verecek.Allah ona vermiş, o da bir miktarını fakirlere verecek. Allah'ın emrettiği yerlere bu mâlî birikim sarf edilecek. Bunu yapmıyor. Allah'ın emrettiği yerlere bu mâlî birikim sarf edilecek.

Bunu yapmıyor.

Niye yapmıyorsun? Allah'ın emri. Namaz kılmaya gelince kılıyor.Niye yapmıyorsun?

Allah'ın emri. Namaz kılmaya gelince kılıyor.
Oruç tutmaya gelince tutuyor. Para vermeye gelince veremiyor. Olmaz! O da farz, o da farz.Oruç tutmaya gelince tutuyor. Para vermeye gelince veremiyor. Olmaz! O da farz, o da farz. Hiçbir müslüman hiçbir farzı inkâr ve ihmal edemez! Hiçbir müslüman hiçbir farzı inkâr ve ihmal edemez!

Ebû Bekr-i Sıddîk zamanında, tecrübesiz olduğu için Ümmet-i Muhammed'in bazı şahısları dediler ki; Ebû Bekr-i Sıddîk zamanında, tecrübesiz olduğu için Ümmet-i Muhammed'in bazı şahısları dediler ki;

"Yâ Ebâ Bekir, sen halife oldun. Peygamber Efendimiz irtihâl-i dâr-ı bekâ eyledi. Ne yapalım…"Yâ Ebâ Bekir, sen halife oldun. Peygamber Efendimiz irtihâl-i dâr-ı bekâ eyledi. Ne yapalım… Biz müslümanız. Kur'an okuyacağız. Namaz kılacağız. Oruç da tutacağız. Ama bizden zekât isteme." Biz müslümanız. Kur'an okuyacağız. Namaz kılacağız. Oruç da tutacağız. Ama bizden zekât isteme."

Develeri vermek zor geliyor. Koyunları, keçileri vermek zor geliyor. Develeri vermek zor geliyor. Koyunları, keçileri vermek zor geliyor.

"Bizden zekât isteme." Dedi ki; "Bakın. Zekât bir farzdır. Bu işin şakası yoktur."Bizden zekât isteme."

Dedi ki;

"Bakın. Zekât bir farzdır. Bu işin şakası yoktur.
Resûlullah Efendimiz zamanında verdiğiniz gibi yine vereceksiniz.Resûlullah Efendimiz zamanında verdiğiniz gibi yine vereceksiniz. Vermezseniz vermeyenlerle çarpışırım, savaşırım!" Neden? Bir farzı yapmamak suçtur.Vermezseniz vermeyenlerle çarpışırım, savaşırım!"

Neden?

Bir farzı yapmamak suçtur.
İnkâr ediyorsa inkârından dolayı savaşılır.İnkâr ediyorsa inkârından dolayı savaşılır. İnkâr etmiyor da "vermiyorum" derse temerrüdünden dolayı yine halife onunla çarpışır, cezasını verir. İnkâr etmiyor da "vermiyorum" derse temerrüdünden dolayı yine halife onunla çarpışır, cezasını verir.

Ve öyle yapmıştı. Neden? Allahu Teâlâ hazretleri buyuruyor ki; Ve öyle yapmıştı.

Neden?

Allahu Teâlâ hazretleri buyuruyor ki;

Fî emvâlihim hakkun ma'lûm. "Zenginlerin malları içinde mâlum bir hak vardır."Fî emvâlihim hakkun ma'lûm. "Zenginlerin malları içinde mâlum bir hak vardır." Li's-sâili ve'l-mahrûm. Li's-sâili ve'l-mahrûm. "Dilenenler için ve o mala sahip olmayan mahrum kimseler için ayrılmış"Dilenenler için ve o mala sahip olmayan mahrum kimseler için ayrılmış Allah'ın tayin ettiği bir hak vardır." "Ben bunu kimseyle ortak olarak çalışmadım.Allah'ın tayin ettiği bir hak vardır."

"Ben bunu kimseyle ortak olarak çalışmadım.
Kendim çalıştım, kendim kazandım bu parayı. Kimse benim ortağım değil." Kendim çalıştım, kendim kazandım bu parayı. Kimse benim ortağım değil."

İşte ortağın olmasa bile o malının bir miktarı fakirin hakkı. O hakkı vermezsen sen hırsızsın.İşte ortağın olmasa bile o malının bir miktarı fakirin hakkı. O hakkı vermezsen sen hırsızsın. Sen cimrisin. Sen pintisin. Sen âsisin. Sen Allah'ın emrini tutmayan bir insansın.Sen cimrisin. Sen pintisin. Sen âsisin. Sen Allah'ın emrini tutmayan bir insansın. Başkasının hakkını yiyorsun sen! "Yemiyorum!" Yiyorsun! Başkasının hakkını yiyorsun sen!

"Yemiyorum!"

Yiyorsun!
Çünkü fakirin hakkını vermiyorsun. Senin cebinde kalıyor. Çünkü fakirin hakkını vermiyorsun. Senin cebinde kalıyor.

"Vermiyorum!" Ceza: Vermiyorsan, yarın boynuna bir yılan dolandığı zaman… "Vermiyorum!"

Ceza: Vermiyorsan, yarın boynuna bir yılan dolandığı zaman…
En zehirli yılan, en korkunç yılan… En zehirli yılan, en korkunç yılan… Gözlerinin altında benekler olan veya keskin dişleri olan, başı çıplaklaşmış, yıllanmış, yaşlanmış,Gözlerinin altında benekler olan veya keskin dişleri olan, başı çıplaklaşmış, yıllanmış, yaşlanmış, korkunç, zehri azılı, iyice artmış bir yılan şeklinde boynuna dolanacak.korkunç, zehri azılı, iyice artmış bir yılan şeklinde boynuna dolanacak. "İşte biriktirdiğin paran benim, malın benim!" Isıracak. Muhterem kardeşlerim! "İşte biriktirdiğin paran benim, malın benim!" Isıracak.

Muhterem kardeşlerim!

Bazı insanlar yılan sokması nedir bilmez. Arafat'ta bir arkadaşımızın babasını akrep sokmuş.Bazı insanlar yılan sokması nedir bilmez. Arafat'ta bir arkadaşımızın babasını akrep sokmuş. Suyun başındayken, su içecekken, abdest alacakken kocaman akrep belirmiş. Suyun başındayken, su içecekken, abdest alacakken kocaman akrep belirmiş. Oranın akrepleri de, sıcak yerlerin akrepleri simsiyah, biraz irice oluyor.Oranın akrepleri de, sıcak yerlerin akrepleri simsiyah, biraz irice oluyor. "Aman öldürelim!" "Yok, öldürmesek mi? Acaba ihramlıyken Arafat'ta öldürülür mü, öldürülmez mi?" "Aman öldürelim!" "Yok, öldürmesek mi? Acaba ihramlıyken Arafat'ta öldürülür mü, öldürülmez mi?" Akrep öldürülür. Ama tereddüt geçirince, o da "Hızlı bir şekilde, nasıl olduğunu anlayamadım.Akrep öldürülür. Ama tereddüt geçirince, o da "Hızlı bir şekilde, nasıl olduğunu anlayamadım. Hızla geldi, benim ayağımı soktu." diyor. Kendisi anlatıyor. Sedyeyle hastaneye götürmüşler. Hızla geldi, benim ayağımı soktu." diyor. Kendisi anlatıyor. Sedyeyle hastaneye götürmüşler. Hastaneden geldikten sonra bizim yanımıza oturdu, o anlatıyor. Dağ gibi bir adam.Hastaneden geldikten sonra bizim yanımıza oturdu, o anlatıyor. Dağ gibi bir adam. Şuraya otursa benim boyuma kadar gelir. Şuraya otursa benim boyuma kadar gelir. Dağ gibi, şişman, güçlü kuvvetli, efe bir adam. Şu kadarcık akrep ayağına bir iğnesini batırmış.Dağ gibi, şişman, güçlü kuvvetli, efe bir adam. Şu kadarcık akrep ayağına bir iğnesini batırmış. "Küt diye kendimi yerde buldum." diyor. Küt yere düşmüş."Küt diye kendimi yerde buldum." diyor. Küt yere düşmüş. Akrep soktu diye almışlar, hastaneye götürmüşler. İlaçlar [vesaire…] Ondan sonra biraz düzelmiş. Akrep soktu diye almışlar, hastaneye götürmüşler. İlaçlar [vesaire…] Ondan sonra biraz düzelmiş. Bana geldi. Geldiği zaman, akrebin sokmasından aradan kaç saat geçtiyse geçmiş;Bana geldi. Geldiği zaman, akrebin sokmasından aradan kaç saat geçtiyse geçmiş; "Hocam sanki usturayı, jileti almışlar,"Hocam sanki usturayı, jileti almışlar, ayağımın üst tarafından aşağı doğru kesiyorlar gibi acı geliyor hâlâ oradan." diyor. İlaç verildiği halde… ayağımın üst tarafından aşağı doğru kesiyorlar gibi acı geliyor hâlâ oradan." diyor. İlaç verildiği halde…

İnsanlar azabın ne kadar şiddetli olduğunu buralardan anlasın. Bir akrep sokuyor, böyle oluyor.İnsanlar azabın ne kadar şiddetli olduğunu buralardan anlasın. Bir akrep sokuyor, böyle oluyor. O zehirli yılan dünyada sarılıp boynuna sokarsa insanı öldürür. Âhirette ölmek yok. O zehirli yılan dünyada sarılıp boynuna sokarsa insanı öldürür. Âhirette ölmek yok.

Lâ yukdâ aleyhim fe-yemûtû. Ölse kurtulacak. Ölüp de kurtulmak yok.Lâ yukdâ aleyhim fe-yemûtû. Ölse kurtulacak. Ölüp de kurtulmak yok. Ve lâ yuhaffefu anhüm min azâbihâ. Azabın indirilmesi de yok. Azabı devamlı çekecekler. Bunu bilsin. Ve lâ yuhaffefu anhüm min azâbihâ. Azabın indirilmesi de yok. Azabı devamlı çekecekler. Bunu bilsin.

Cehennem azabının şiddetini bilmek isteyen için kolay bir tecrübe imkânı var. Bir kibrit çöpünü alsın.Cehennem azabının şiddetini bilmek isteyen için kolay bir tecrübe imkânı var. Bir kibrit çöpünü alsın. Kutunun kenarından yaksın. O çöp yanıncaya kadar parmağını o alevin üstünde tutsun.Kutunun kenarından yaksın. O çöp yanıncaya kadar parmağını o alevin üstünde tutsun. Buyur, tecrübesi bedava. Cehennem ateşi nasıl acıymış, gör!Buyur, tecrübesi bedava. Cehennem ateşi nasıl acıymış, gör! O parmak o bir tanecik kibrit çöpünden, hatta tamamı değil de dibinde kaldığı zaman elinden atmamışsa,O parmak o bir tanecik kibrit çöpünden, hatta tamamı değil de dibinde kaldığı zaman elinden atmamışsa, dibine kadar gelip yanmasından insanın parmağını öyle bir acıtıyor kidibine kadar gelip yanmasından insanın parmağını öyle bir acıtıyor ki bir hafta, 10 gün, 15 gün, iki hafta devam ediyor bu acısı… Burası kabarıyor tabii. bir hafta, 10 gün, 15 gün, iki hafta devam ediyor bu acısı… Burası kabarıyor tabii. Ondan sonra kuruyor, kabuk bağlıyor. Başıma geldiği için biliyorum, tam anlatabiliyorum. Ondan sonra kuruyor, kabuk bağlıyor. Başıma geldiği için biliyorum, tam anlatabiliyorum.

Bir kibrit çöpünün alevine dayanamıyorsunuz ey insanlar,Bir kibrit çöpünün alevine dayanamıyorsunuz ey insanlar, cehennemin azabına nasıl dayanacaksınız? Cehennemden korkmaz mısınız?cehennemin azabına nasıl dayanacaksınız? Cehennemden korkmaz mısınız? Cehennemden kurtulmak istemez misiniz? Cenneti kaçırdığınıza pişman olmaz mısınız? "Ah vah!" etmez misiniz? Cehennemden kurtulmak istemez misiniz? Cenneti kaçırdığınıza pişman olmaz mısınız? "Ah vah!" etmez misiniz?

Cehenneme atmasalar bile, cennete sokmasalar, cennetten mahrum kalsanızCehenneme atmasalar bile, cennete sokmasalar, cennetten mahrum kalsanız o mahrumiyet size acı olarak yetmez mi?o mahrumiyet size acı olarak yetmez mi? Ötekiler girmiş cennete, sen açıkta kalmışsın ayazda, dışarıda; cennete girememişsin.Ötekiler girmiş cennete, sen açıkta kalmışsın ayazda, dışarıda; cennete girememişsin. Köşkler yok. Nimetler yok. Hizmetçiler yok. Olur mu? Köşkler yok. Nimetler yok. Hizmetçiler yok. Olur mu?

Cennete girememek bile çok büyük bir mahrumiyet. Bir de cehenneme atılıp azap görmek… Cennete girememek bile çok büyük bir mahrumiyet. Bir de cehenneme atılıp azap görmek…

E neden yapıyor? Azabı bu insan niye üstüne çekiyor? Kaşınıyor, ille azaba [gidiyor?] E neden yapıyor? Azabı bu insan niye üstüne çekiyor? Kaşınıyor, ille azaba [gidiyor?]

Cimriliğinden. "Hocam böyle senin anlattığın gibi anlatsalarCimriliğinden.

"Hocam böyle senin anlattığın gibi anlatsalar
kimse zekâtını vermekten imtinâ etmez, hemen koşa koşa verir." kimse zekâtını vermekten imtinâ etmez, hemen koşa koşa verir."

İslâm'ı bilmeyince oluyor bunlar. Ya da inanmıyor, kâfir olduğundan.İslâm'ı bilmeyince oluyor bunlar. Ya da inanmıyor, kâfir olduğundan. Mesela haram bir şey. Gülüyor; "Ha ha ha… Sen yemiyorsan ver, ben yiyeyim." diyor.Mesela haram bir şey. Gülüyor; "Ha ha ha… Sen yemiyorsan ver, ben yiyeyim." diyor. Alay etmeye kalkıyor. Tabii onlar yarın azabı gördüğü zaman anlayacaklar ama… Alay etmeye kalkıyor. Tabii onlar yarın azabı gördüğü zaman anlayacaklar ama…

Lev künna nesmeu ev na'kilu.Lev künna nesmeu ev na'kilu. "Ah keşke kulağımıza o nasihatler girseydi de biz de aklımızı başımıza toplasaydık!" diyecekler. "Ah keşke kulağımıza o nasihatler girseydi de biz de aklımızı başımıza toplasaydık!" diyecekler.

İşte Allah bildiriyor. İşte Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz bildiriyor. İşte Allah bildiriyor. İşte Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz bildiriyor.

Aziz ve muhterem kardeşlerim! Başkasının malını yemeyin.Aziz ve muhterem kardeşlerim!

Başkasının malını yemeyin.
Fakirin malını hiç yemeyin. Yazık, o orada açlıktan ölüyor.Fakirin malını hiç yemeyin. Yazık, o orada açlıktan ölüyor. Sana Allah kırk bölük mal vermiş, bir bölüğünü ona vermiyorsun.Sana Allah kırk bölük mal vermiş, bir bölüğünü ona vermiyorsun. İnsan insansa kendi ihtiyacı kadarını alır, hepsini verir ya… Ne kadar milyarı var? 40 milyarı var.İnsan insansa kendi ihtiyacı kadarını alır, hepsini verir ya… Ne kadar milyarı var? 40 milyarı var. Tamam, bir milyarını ayırır, 39 milyarını verir, merhametli bir insan. Kırkta birini istiyor Allah.Tamam, bir milyarını ayırır, 39 milyarını verir, merhametli bir insan. Kırkta birini istiyor Allah. "Kırkta birini ver bari." diyor. Kırkta birini dahi vermiyor. Olmaz! "Kırkta birini ver bari." diyor. Kırkta birini dahi vermiyor. Olmaz!

Cimri cehenneme düşmeye yakındır. Cömert cennete girmeye yakındır.Cimri cehenneme düşmeye yakındır. Cömert cennete girmeye yakındır. Cömert cennete yakındır. Cimri cehenneme yakındır. Cimriliği atacak, cömert olacak. Cömert cennete yakındır. Cimri cehenneme yakındır. Cimriliği atacak, cömert olacak.

Cömertlik üç çeşittir. Mal cömertliği; para pul, harcama, masraf. Cömertlik üç çeşittir. Mal cömertliği; para pul, harcama, masraf.

Masrafsız iş olmuyor.Masrafsız iş olmuyor. Bak bu güzel sesi büyütme cihazları olmasa, nakletme cihazları olmasa aşağıdaki cemaat,Bak bu güzel sesi büyütme cihazları olmasa, nakletme cihazları olmasa aşağıdaki cemaat, dışarıdaki cemaat bunu dinleyemez. Bu ışıklar yanmasa olmaz.dışarıdaki cemaat bunu dinleyemez. Bu ışıklar yanmasa olmaz. Bu cihazlar olmasa bunlar video bantlara alınamaz. Bunlar nasıl oluyor?Bu cihazlar olmasa bunlar video bantlara alınamaz. Bunlar nasıl oluyor? Hadi bakayım, bir tanesini sen al. Bu haftalık masrafı sen al, hadi. Kaç milyon olduğunu anlarsın.Hadi bakayım, bir tanesini sen al. Bu haftalık masrafı sen al, hadi. Kaç milyon olduğunu anlarsın. Hapı yutarsın. "Vay be, amma masraflıymış!" Geliyor millet, camide kaloriferli namaz kılıyor.Hapı yutarsın. "Vay be, amma masraflıymış!" Geliyor millet, camide kaloriferli namaz kılıyor. Peki bu kalorifer neyle ısınıyor? Halının üzerinde namaz kılıyor. Dışarıda şırıl şırıl sular akıyor.Peki bu kalorifer neyle ısınıyor? Halının üzerinde namaz kılıyor. Dışarıda şırıl şırıl sular akıyor. Hizmetler oluyor. Nasıl oluyor? Parayla oluyor.Hizmetler oluyor. Nasıl oluyor?

Parayla oluyor.
Hayır sahipleri çıkıyor, hayır yapıyor.Hayır sahipleri çıkıyor, hayır yapıyor. Birisi diyor ki; "Hocam en güzel, en kıymetli cihazlarla ses tertibatı ve teşkilatı yapılsın.Birisi diyor ki; "Hocam en güzel, en kıymetli cihazlarla ses tertibatı ve teşkilatı yapılsın. Parasını ben vereceğim. Masraftan korkmayın. Ama en güzeli olsun."Parasını ben vereceğim. Masraftan korkmayın. Ama en güzeli olsun." Ben de buradan yorulmadan anlatıyorum. Siz de rahat rahat, gümbür gümbür ses geliyor, dinliyorsunuz. Ben de buradan yorulmadan anlatıyorum. Siz de rahat rahat, gümbür gümbür ses geliyor, dinliyorsunuz.

Her şey masraf. Masrafsız bir şey var mı?Her şey masraf. Masrafsız bir şey var mı? Şuradan dışarı çıktığın zaman Türkiye'de nefes almak vermek bile masraftır. İnsanın vergisi vardır.Şuradan dışarı çıktığın zaman Türkiye'de nefes almak vermek bile masraftır. İnsanın vergisi vardır. "Benim tarlam var. Bir de oraya tenekeden gecekondu yaparım."Benim tarlam var. Bir de oraya tenekeden gecekondu yaparım. Otları yerim, yaşarım." desen yine vergi memuru gelir, senden bir vergi alır. Bir şey vergisi vardır.Otları yerim, yaşarım." desen yine vergi memuru gelir, senden bir vergi alır. Bir şey vergisi vardır. Arsa vergisi vardır, arazi vergisi vardır, gelir vergisi vardır,Arsa vergisi vardır, arazi vergisi vardır, gelir vergisi vardır, yol vergisi vardır, belediye vergisi vardır… Belediye ev yaptırtmaz. "Yaptırmıyorum.yol vergisi vardır, belediye vergisi vardır… Belediye ev yaptırtmaz. "Yaptırmıyorum. Harcını yatır. Ruhsat almak için şu kadar para." der.Harcını yatır. Ruhsat almak için şu kadar para." der. Parasız yaşanmıyor. Parasız hizmetler de yürümüyor.Parasız yaşanmıyor. Parasız hizmetler de yürümüyor. Bu hususta çok bastıra bastıra [söylemek] istiyorum: Bu hususta çok bastıra bastıra [söylemek] istiyorum:

Bütün dinî hizmetler parayla, pulla dönüyor;Bütün dinî hizmetler parayla, pulla dönüyor; sizin şahsî işlerinizin parayla pulla döndüğü gibi.sizin şahsî işlerinizin parayla pulla döndüğü gibi. Sen evine ekmek alırken parayla olduğu gibi; elektrik, su parayla olduğu gibi;Sen evine ekmek alırken parayla olduğu gibi; elektrik, su parayla olduğu gibi; hava parayla olduğu gibi, hava parası, civa parası;hava parayla olduğu gibi, hava parası, civa parası; vergiler vesaire olduğu gibi İslâmî hizmetler de para sarf ederek oluyor. vergiler vesaire olduğu gibi İslâmî hizmetler de para sarf ederek oluyor.

Sen de üzerine düşeni yapacaksın. Helalinden kazanacaksın, fakirin hakkını kazancının içinden ayıracaksın.Sen de üzerine düşeni yapacaksın. Helalinden kazanacaksın, fakirin hakkını kazancının içinden ayıracaksın. "Bu benim değil, fakirin hakkı." diyeceksin, ayıracaksın. Fakiri arayıp bulup vereceksin."Bu benim değil, fakirin hakkı." diyeceksin, ayıracaksın. Fakiri arayıp bulup vereceksin. Fakire vereceksin.Fakire vereceksin. Daha başka yerlere, nerelere verileceğini ilmihâl kitabından okuyacaksın, aziz ve muhterem kardeşlerim. Daha başka yerlere, nerelere verileceğini ilmihâl kitabından okuyacaksın, aziz ve muhterem kardeşlerim.

Önemli bir farz bu. "Namazı kılarım, zekâtı vermem." derse insan kâfir olur.Önemli bir farz bu. "Namazı kılarım, zekâtı vermem." derse insan kâfir olur. "Kabul etmiyorum." derse kâfir olur. Allah'ın farzlarıyla oynanmaz. Allah'ın farzları inkâr edilmez."Kabul etmiyorum." derse kâfir olur. Allah'ın farzlarıyla oynanmaz. Allah'ın farzları inkâr edilmez. Ederse insan dinden çıkar. Allah sevmez. Defterden silindi mi mahvolur insan. Ederse insan dinden çıkar. Allah sevmez. Defterden silindi mi mahvolur insan.

İkinci hadîs-i şerîfe geçiyoruz: İnne'llezî enzele'd-dâe enzele'd-devâe.İkinci hadîs-i şerîfe geçiyoruz:

İnne'llezî enzele'd-dâe enzele'd-devâe.
Ve lem yünzil dâen illâ enzele lehû devâen illâ dâen vâhiden: el-heremü. Ve lem yünzil dâen illâ enzele lehû devâen illâ dâen vâhiden: el-heremü.

Bu da Saffan b. Assâl radıyallahu anh'ten rivayet edilmiş. Taberânî rivayet etmiş. Bu da Saffan b. Assâl radıyallahu anh'ten rivayet edilmiş. Taberânî rivayet etmiş.

Peygamber Efendimiz müjde veriyor. Buyuruyor ki; Peygamber Efendimiz müjde veriyor. Buyuruyor ki;

"Hastalığı indiren Allah ilacı da indirmiştir. Hastalığı indiren devasını da indirmiştir."Hastalığı indiren Allah ilacı da indirmiştir. Hastalığı indiren devasını da indirmiştir. Hiçbir hastalık indirmemiştir ki onun devası inmemiş olsun." Hiçbir hastalık indirmemiştir ki onun devası inmemiş olsun."

Yani her derdin devası, her hastalığın şifası vardır. Yani her derdin devası, her hastalığın şifası vardır.

İllâ dâen vâhiden. "Ancak bir hastalığın devası yoktur." "O da ihtiyarlık." İllâ dâen vâhiden. "Ancak bir hastalığın devası yoktur."

"O da ihtiyarlık."

İnsan zamanı gelince, yaşlandıkça gören gözler görmez oluyor, yürüyen ayaklar tutmaz oluyor,İnsan zamanı gelince, yaşlandıkça gören gözler görmez oluyor, yürüyen ayaklar tutmaz oluyor, elleri titremeye başlıyor, baston kullanıyor, beli iki kat oluyor. Çöküyor, çöküyor çöküyor…elleri titremeye başlıyor, baston kullanıyor, beli iki kat oluyor. Çöküyor, çöküyor çöküyor… Beli iki kat olmuş, yerlere bakına bakına yürüyor. Ne arıyorsun yerde?Beli iki kat olmuş, yerlere bakına bakına yürüyor. Ne arıyorsun yerde? "Gençliğim kayboldu, onu arıyorum!" Gençlik gitti elden. Ara bakalım, bulmak yok. Onun çaresi yok."Gençliğim kayboldu, onu arıyorum!" Gençlik gitti elden. Ara bakalım, bulmak yok. Onun çaresi yok. İhtiyarlık. Yaşayan bedenî bakımdan gittikçe yaşlanıyorİhtiyarlık. Yaşayan bedenî bakımdan gittikçe yaşlanıyor ve sonunda vadesi yetince âhirete göçüyor. Bu hadisten ne dersler çıkartabiliriz? ve sonunda vadesi yetince âhirete göçüyor.

Bu hadisten ne dersler çıkartabiliriz?

Bir kere ümitsizliğe düşmemek lazım, her hastalığın şifası varmış.Bir kere ümitsizliğe düşmemek lazım, her hastalığın şifası varmış. Müjdeler olsun ki her hastalığın şifası varmış.Müjdeler olsun ki her hastalığın şifası varmış. Demek ki tedavi olmak için ilacı arayacağız. İlacı bulunca da kullanacağız.Demek ki tedavi olmak için ilacı arayacağız. İlacı bulunca da kullanacağız. Tedavisi oluyor. Hastalık geçiyor. "Hocam bazı amansız hastalıklar varmış." Tedavisi oluyor. Hastalık geçiyor.

"Hocam bazı amansız hastalıklar varmış."

"Her hastalığın devası var." diyor Peygamber Efendimiz. Burada müjdeliyor."Her hastalığın devası var." diyor Peygamber Efendimiz. Burada müjdeliyor. "Amansız hastalığa düştüm!" diye ümitsizliğe düşmemek lazım."Amansız hastalığa düştüm!" diye ümitsizliğe düşmemek lazım. Bazı amansız hastalıklardan adamlar iyi oluyor. Diyor ki; "Yaşama gücüyle kanseri yendi." Bazı amansız hastalıklardan adamlar iyi oluyor. Diyor ki;

"Yaşama gücüyle kanseri yendi."

Hadi oradan palavracı, aptal!Hadi oradan palavracı, aptal! Allah [şifa veriyor.] Demek ki kurtulma imkânı oluyor. Allah [şifa veriyor.] Demek ki kurtulma imkânı oluyor.

Arap kardeşlerimizden bir tanesi Avusturya'ya gitmiş. Bacağını göstermiş.Arap kardeşlerimizden bir tanesi Avusturya'ya gitmiş. Bacağını göstermiş. Fena bir hastalık, bacağında. Bacağı şişmiş, fil gibi… "Keseceğiz, çare yok." demişler.Fena bir hastalık, bacağında. Bacağı şişmiş, fil gibi… "Keseceğiz, çare yok." demişler. "Dur, ben memlekete bir gideyim." demiş. Memlekette çörekotu yemiş. "Çörekotu ye." demişler. "Dur, ben memlekete bir gideyim." demiş. Memlekette çörekotu yemiş. "Çörekotu ye." demişler. "Çörekotunda şifa var." demişler. Yemiş, yemiş… Bir müddet sonra bir daha gitmiş."Çörekotunda şifa var." demişler. Yemiş, yemiş… Bir müddet sonra bir daha gitmiş. Doktor demiş ki; "Nasıl tedavi ettin bunu? Kesecektik bu bacağı. Şimdi iyi olmuş." Doktor demiş ki; "Nasıl tedavi ettin bunu? Kesecektik bu bacağı. Şimdi iyi olmuş."

Gayet tabi ya… Her hastalığın bir devası var işte… Gayet tabi ya… Her hastalığın bir devası var işte…

Deva bazen dua da olur. Dua da bir devadır. Dua edersin, geçer.Deva bazen dua da olur. Dua da bir devadır. Dua edersin, geçer. Sahâbe-i kirâmdan böyle dua edip de zehirli yılan soktuğu halde,Sahâbe-i kirâmdan böyle dua edip de zehirli yılan soktuğu halde, vücudu şişmeye başladığı halde dua ile zehri geçip kurtulanlar var. İlaç vermiyor. "Al şu ilacı yut." demiyor.vücudu şişmeye başladığı halde dua ile zehri geçip kurtulanlar var. İlaç vermiyor. "Al şu ilacı yut." demiyor. Gidiyor, duayı okuyor. Zehirli yılan ısırmış. Ölmek üzere adam, şişmeye başlamış.Gidiyor, duayı okuyor. Zehirli yılan ısırmış. Ölmek üzere adam, şişmeye başlamış. Şişi geçiyor, şifa buluyor.Şişi geçiyor, şifa buluyor. Devayla, ilaçla da iyi olur, duayla da iyi olur. Dilerse Allah şifayı verir. Devayla, ilaçla da iyi olur, duayla da iyi olur. Dilerse Allah şifayı verir.

Buraya gelmeden önce biz hastanedeydik. Epeyce bizi, kanımızı, canımızı aldılar,Buraya gelmeden önce biz hastanedeydik. Epeyce bizi, kanımızı, canımızı aldılar, iğneleri batırdılar, kanları çektiler vesaire… Ama duvara ne yazmış kardeşlerimiz? iğneleri batırdılar, kanları çektiler vesaire… Ama duvara ne yazmış kardeşlerimiz?

-Allah razı olsun.- "Yâ Şâfî!" -Allah razı olsun.-

"Yâ Şâfî!"

Ne demek? "Ey şifayı veren, âlemlerin Rabbi olan Allahu Teâlâ hazretleri şifayı sen verirsin." Ne demek?

"Ey şifayı veren, âlemlerin Rabbi olan Allahu Teâlâ hazretleri şifayı sen verirsin."

"Yâ Şâfî" diye yazmışlar. Hoşuma gitti, güzel bir levha. "Yâ Şâfî" diye yazmışlar. Hoşuma gitti, güzel bir levha.

Hastalar ümitsizliğe düşmesin, her derdin devası var, tedavi olsunlar. Hastalar ümitsizliğe düşmesin, her derdin devası var, tedavi olsunlar.

Başka bir hadîs-i şerîfte de diyor ki; Başka bir hadîs-i şerîfte de diyor ki;

Fe-tedâvev. "İlacı, devayı arayın, tedavi olun." Ve lâ tedâvev bi'l-harâm. "Ama haramla tedavi olmayın." Fe-tedâvev. "İlacı, devayı arayın, tedavi olun." Ve lâ tedâvev bi'l-harâm. "Ama haramla tedavi olmayın."

Ben hatırlıyorum, ilkokul talebesiyken birisi rahatsızlandı. Doktorlar dediler ki; Ben hatırlıyorum, ilkokul talebesiyken birisi rahatsızlandı. Doktorlar dediler ki;

"Bu biraz hastalanmış, zayıflamış; konyak içsin." "Bu biraz hastalanmış, zayıflamış; konyak içsin."

İçki tavsiye ediyor. Çocuk şişmanlasın diye içki tavsiye ediyor. Bak, Peygamber Efendimiz ne buyuruyor? İçki tavsiye ediyor. Çocuk şişmanlasın diye içki tavsiye ediyor. Bak, Peygamber Efendimiz ne buyuruyor?

Tedavi olun ama haramla tedavi olmayın." Tedavi olun ama haramla tedavi olmayın."

"Efendim işte falanca vahşi hayvan yakalanırsa, soyulur da yenilirse şu hastalığa iyi gelirmiş." "Efendim işte falanca vahşi hayvan yakalanırsa, soyulur da yenilirse şu hastalığa iyi gelirmiş."

O hayvan yenilir mi? Fıkıh kitabında o hayvan [için] "yenilir" diye yazıyor mu? O hayvan yenilir mi? Fıkıh kitabında o hayvan [için] "yenilir" diye yazıyor mu?

Yenilmez. Mundar yahut yenilmeyen hayvanlar sırasında adı geçen bir hayvan. O zaman ondan deva olmaz. Yenilmez. Mundar yahut yenilmeyen hayvanlar sırasında adı geçen bir hayvan. O zaman ondan deva olmaz.

İnne'llezîne yezkürûne min celâlillâhi ve tesbîhihî ve tekbîrihî ve tahmîdihî ve tehlîlihîİnne'llezîne yezkürûne min celâlillâhi ve tesbîhihî ve tekbîrihî ve tahmîdihî ve tehlîlihî yeteâtafne havle'l-arşi lehünne deviyyün ke-deviyyi'n-nahli yüzekkirne bi-sâhibihinne.yeteâtafne havle'l-arşi lehünne deviyyün ke-deviyyi'n-nahli yüzekkirne bi-sâhibihinne. E fe-lâ yuhibbu ehadüküm en lâ yezâle lehû inde'r-rahmâni şey'ün yüzkerü bihî. E fe-lâ yuhibbu ehadüküm en lâ yezâle lehû inde'r-rahmâni şey'ün yüzkerü bihî.

Sadaka Resûlullah fîmâ kâl ev kemâ kâl. Sadaka Resûlullah fîmâ kâl ev kemâ kâl.

en-Numan b. Beşir radıyallahu anh'ten bu hadîs-i şerîfi Ahmed b. Hanbel rahmetullahi aleyh,en-Numan b. Beşir radıyallahu anh'ten bu hadîs-i şerîfi Ahmed b. Hanbel rahmetullahi aleyh, mübarek mezhep imamı, hadis alimi rivayet etmiş. Diyor ki Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem; mübarek mezhep imamı, hadis alimi rivayet etmiş.

Diyor ki Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem;

İnne'llezîne yezkürûne. "Zikir yapan insanlar..." İnne'llezîne yezkürûne. "Zikir yapan insanlar..."

Ama zikir çok çeşitli. "Zikir nedir? Zikir nasıl yapılır?" diye hiç duymayan insanlar var.Ama zikir çok çeşitli. "Zikir nedir? Zikir nasıl yapılır?" diye hiç duymayan insanlar var. Bizim cemaat bilir de, şu bantı da birileri dinleyecek. Zikir nedir? Bizim cemaat bilir de, şu bantı da birileri dinleyecek. Zikir nedir?

Çok çeşitli olabilir. Çeşitlerini de söylüyor Peygamber Efendimiz: Çok çeşitli olabilir. Çeşitlerini de söylüyor Peygamber Efendimiz:

Min celâlillâhi. Mesela celâlini, azametini, kudretini ifade eden kelimeleri tekrar tekrar söylemek.Min celâlillâhi. Mesela celâlini, azametini, kudretini ifade eden kelimeleri tekrar tekrar söylemek. Mesela celle celâlühû diyoruz ya mesela, bu bir [zikirdir.] Teâlâ. Celle ve âlâ. Azze ve celle.Mesela celle celâlühû diyoruz ya mesela, bu bir [zikirdir.] Teâlâ. Celle ve âlâ. Azze ve celle. "Allah" dediğimiz zaman böyle güzel şeyler söylüyoruz."Allah" dediğimiz zaman böyle güzel şeyler söylüyoruz. Allah'ın ululuğunu, azametini ifade eden sözler. Bu da zikirdir. Allah'ın ululuğunu, azametini ifade eden sözler. Bu da zikirdir.

Ve tesbîhihî. Sübhanallah diyoruz. Bu da bir çeşit tesbih. Sübhanallah ne demek? Ve tesbîhihî. Sübhanallah diyoruz. Bu da bir çeşit tesbih.

Sübhanallah ne demek?

"Yâ Rabbi, senin her şeyin çok güzel. Her şeyin tastamam. Hiçbir eksiğin yok."Yâ Rabbi, senin her şeyin çok güzel. Her şeyin tastamam. Hiçbir eksiğin yok. Her sıfatın en a'lâ, en kıymetli, en güzel, en tam." demek. Ve tekbîrihî. Tekbir ne demek? Her sıfatın en a'lâ, en kıymetli, en güzel, en tam." demek.

Ve tekbîrihî.

Tekbir ne demek?

Allahu Ekber demek. Allah'ın ulu olduğunu ifade eden sözler söylemek. Allahu Ekber demek. Allah'ın ulu olduğunu ifade eden sözler söylemek.

Ve tahmîdihî. Hamd etmek. Allah'ı övücü, Allah'ın nimetleri karşısında O'na şükredici sözler söylemek. Ve tahmîdihî. Hamd etmek. Allah'ı övücü, Allah'ın nimetleri karşısında O'na şükredici sözler söylemek.

Ve tehlîlihî.Ve tehlîlihî. Ve Lâ ilâhe illallah, Lâ ilâhe illallah diyeVe Lâ ilâhe illallah, Lâ ilâhe illallah diye Allah'ın birliğini ifade edici sözler söylemek şeklinde böyle zikir yapan kimseler… Allah'ın birliğini ifade edici sözler söylemek şeklinde böyle zikir yapan kimseler…

Onların bu zikirleri ne olur? Yeteâtafne havle'l-arşi. "Bunlar Arş'ın etrafında toplaşırlar." Onların bu zikirleri ne olur?

Yeteâtafne havle'l-arşi. "Bunlar Arş'ın etrafında toplaşırlar."

Arş-ı A'lâ nerede, nasıl? Çok muazzam bir şey.Arş-ı A'lâ nerede, nasıl?

Çok muazzam bir şey.
Allahu Teâlâ hazretlerinin Arş-ı Â'lâsı, Arş-ı Âzâm'ı çok muazzam bir şey.Allahu Teâlâ hazretlerinin Arş-ı Â'lâsı, Arş-ı Âzâm'ı çok muazzam bir şey. Muazzamlığını nasıl anlayabiliriz? Başımızı kaldırdığımız zaman semavât, semalar var. Muazzamlığını nasıl anlayabiliriz?

Başımızı kaldırdığımız zaman semavât, semalar var.

Seb'a semâvâtin tibâkâ. Yedi kat sema var. Sonra? Vesia kürsiyyühü's-semâvâti ve'l-ard. Seb'a semâvâtin tibâkâ.

Yedi kat sema var.

Sonra?

Vesia kürsiyyühü's-semâvâti ve'l-ard.

Allah'ın kürsîsi var; semaları ve arzı içine almış, kuşatmış. Bunu da anladık.Allah'ın kürsîsi var; semaları ve arzı içine almış, kuşatmış.

Bunu da anladık.
Semaları da içine aldığına göre Kürsî daha büyük. Âyete'l-kürsî var, okuyoruz. Kürsî daha büyük.Semaları da içine aldığına göre Kürsî daha büyük. Âyete'l-kürsî var, okuyoruz. Kürsî daha büyük. Arş, Kürsî'den çok çok daha büyük.Arş, Kürsî'den çok çok daha büyük. Allahu Teâlâ hazretlerinin Arş'ı, Arş-ı Âzâm'ı insan aklının kavramayacağı, Allahu Teâlâ hazretlerinin Arş'ı, Arş-ı Âzâm'ı insan aklının kavramayacağı, tahayyül edemeyeceği kadar muazzam büyüklükte… tahayyül edemeyeceği kadar muazzam büyüklükte…

"Arş'ın etrafında toplanırlar, dönmeye başlarlar."Arş'ın etrafında toplanırlar, dönmeye başlarlar. Bu zikirler Arş-ı Rahmân'a kadar ulaşır, orada birikir, dönmeye başlarlar." Bu zikirler Arş-ı Rahmân'a kadar ulaşır, orada birikir, dönmeye başlarlar."

Lehünne deviyyün ke-deviyyi'n-nahli. "Dönerken arının vızıltısı gibi ses de çıkartırlar." Lehünne deviyyün ke-deviyyi'n-nahli. "Dönerken arının vızıltısı gibi ses de çıkartırlar."

Kulun çeşitli cinslerle yaptığı zikirler Arş-ı Rahmân'a kadar çıkar, orada arı vızıltısı gibi dönmeye başlarlar.Kulun çeşitli cinslerle yaptığı zikirler Arş-ı Rahmân'a kadar çıkar, orada arı vızıltısı gibi dönmeye başlarlar. Arş-ı Âzâm'ın etrafında dolaşmaya başlarlar. Sonra? Arş-ı Âzâm'ın etrafında dolaşmaya başlarlar.

Sonra?

Yüzekkirne bi-sâhibihinne.Yüzekkirne bi-sâhibihinne. "Kendisini zikreden kişileri orada onlar zikreder, anarlar, yâd ederler, söylerler." "Kendisini zikreden kişileri orada onlar zikreder, anarlar, yâd ederler, söylerler."

"Bizi dünyada falanca zikretti."Bizi dünyada falanca zikretti. Aşağıda bizi filanca söyledi." diye kendilerini zikreden, kendilerini dilinen telaffuz eden [kişileri]Aşağıda bizi filanca söyledi." diye kendilerini zikreden, kendilerini dilinen telaffuz eden [kişileri] orada anarlar, andırırlar, başkalarına söylerler." orada anarlar, andırırlar, başkalarına söylerler."

"Siz kimsiniz yahu? Nereden geldiniz buraya? Bu vızıltı, bu böyle kalabalık, bu izdiham?" "Siz kimsiniz yahu? Nereden geldiniz buraya? Bu vızıltı, bu böyle kalabalık, bu izdiham?"

"Biz falancanın zikirleriyiz, işte biz oradan geldik." diye kendilerini zikredeni orada yâd ederler,"Biz falancanın zikirleriyiz, işte biz oradan geldik." diye kendilerini zikredeni orada yâd ederler, bildirirler, anlatırlar, diyor Peygamber Efendimiz. bildirirler, anlatırlar, diyor Peygamber Efendimiz.

Allah âhir zamanın fitnelerinden, şu zamanın fitnelerinden bizi korusun.Allah âhir zamanın fitnelerinden, şu zamanın fitnelerinden bizi korusun. Hakkı hak olarak görmeyi [ve ona] uymayı nasip eylesin.Hakkı hak olarak görmeyi [ve ona] uymayı nasip eylesin. Bâtılı bâtıl olarak görüp ondan korunmayı nasip eylesin. Bâtılı bâtıl olarak görüp ondan korunmayı nasip eylesin.

Fâtiha-i Şerîfe mea'l-Besmele. Fâtiha-i Şerîfe mea'l-Besmele.

Konuşma Hakkında
Tema 1
Tema 2