Namaz Vakitleri

20 Cemâziye'l-Evvel 1446
22 Kasım 2024
İmsak
06:22
Güneş
07:52
Öğle
12:55
İkindi
15:25
Akşam
17:48
Yatsı
19:12
Detaylı Arama

Müslümanların Samimiyeti

Mehmed Zahid KOTKU


İskenderpaşa Camii/ İstanbul

Açıklama

Gönül dostu, âlim Mehmed Zahid Kotku Hocamız İskenderpaşa Camii’nde 1958’den 1977 yılına kadar Ramûzü’l-Ehâdîs isimli hadis kitabından dersler yapmıştır. Ahmed Ziyâeddin Gümüşhanevî'nin derlediği Râmûzü’l-Ehâdis, alfabetik olarak sıralanmış hadislerden oluşmaktadır.

İlk zamanlar düzenli olarak Pazar günleri ikindiden sonra bir saat, Cuma günleri öğleden önce 45 dakika hadis dersleri yaparlarken, son yıllarında hadis derslerini Prof. Dr. Mahmud Es’ad Coşan Hocamız’a bırakmışlar, kendileri Cuma namazından sonra 10-15 dakikalık kısa konuşmalar yapmaya başlamışlardır. Bu konuşmalar irticalen yapılmış, bazen bir sahabeden bahsetmişler, bazen güncel bir olayı konu edinmişlerdir. Bu konuşmalar 1978 yılında başlamış, vefatına kadar devam etmiştir. Son konuşmaları vefatından bir hafta önce, 6 Kasım 1980’de Medine’de kaydedilmiştir.
Salât ü Selâmın Karşılığı, İki Müslümanın Musafaha Etmesi, Yöneticilerin Sorumluluğu, | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Müslümanların Samimiyeti

Mehmed Zahid KOTKU


İskenderpaşa Camii/ İstanbul

Açıklama

Gönül dostu, âlim Mehmed Zahid Kotku Hocamız İskenderpaşa Camii’nde 1958’den 1977 yılına kadar Ramûzü’l-Ehâdîs isimli hadis kitabından dersler yapmıştır. Ahmed Ziyâeddin Gümüşhanevî'nin derlediği Râmûzü’l-Ehâdis, alfabetik olarak sıralanmış hadislerden oluşmaktadır.

İlk zamanlar düzenli olarak Pazar günleri ikindiden sonra bir saat, Cuma günleri öğleden önce 45 dakika hadis dersleri yaparlarken, son yıllarında hadis derslerini Prof. Dr. Mahmud Es’ad Coşan Hocamız’a bırakmışlar, kendileri Cuma namazından sonra 10-15 dakikalık kısa konuşmalar yapmaya başlamışlardır. Bu konuşmalar irticalen yapılmış, bazen bir sahabeden bahsetmişler, bazen güncel bir olayı konu edinmişlerdir. Bu konuşmalar 1978 yılında başlamış, vefatına kadar devam etmiştir. Son konuşmaları vefatından bir hafta önce, 6 Kasım 1980’de Medine’de kaydedilmiştir.
Salât ü Selâmın Karşılığı, İki Müslümanın Musafaha Etmesi, Yöneticilerin Sorumluluğu, | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Konuşma Metni

Bizim peygamberimizle beraber diğer peygamberlerin hepsi diridir.Bizim peygamberimizle beraber diğer peygamberlerin hepsi diridir. Eğer diriliğine inanmazsan, olmaz. Allah yolunda şehit olanlar bile diridir. Eğer diriliğine inanmazsan, olmaz. Allah yolunda şehit olanlar bile diridir.

Âyet-i celîlesine göre Allah yolunda şehit olanlar diri oluncaÂyet-i celîlesine göre Allah yolunda şehit olanlar diri olunca bu peygamberler de onun için diridirler.bu peygamberler de onun için diridirler. Ama onların hayatı, hayat-ı mânevîye yani meleklerin hayatı gibi.Ama onların hayatı, hayat-ı mânevîye yani meleklerin hayatı gibi. Artık melekiyyet sıfatına bürünmüşlerdir, cesetten sıyrılmışArtık melekiyyet sıfatına bürünmüşlerdir, cesetten sıyrılmış sırf ruhânî bir hayatla hayydırlar bulundukları yerlerde.sırf ruhânî bir hayatla hayydırlar bulundukları yerlerde. Nurları güneşin nurundan daha büyük bir süratle kâinatı istila etmiş.Nurları güneşin nurundan daha büyük bir süratle kâinatı istila etmiş. Bu gün Medine-i Münevvere'de olamıyorsak daBu gün Medine-i Münevvere'de olamıyorsak da Medine-i Münevverede'ki nur ne ise buradaki nur da o nurdur. Medine-i Münevverede'ki nur ne ise buradaki nur da o nurdur.

Yalnız buradan Resûlullah'a sen tevessül eyle, iltica eyle.Yalnız buradan Resûlullah'a sen tevessül eyle, iltica eyle. Senin iltican ve tevessülün Resûl-ü Ekrem sallallahu aleyhi ve selleme derhal gider.Senin iltican ve tevessülün Resûl-ü Ekrem sallallahu aleyhi ve selleme derhal gider. Fakat yalnız buna kabiliyet ve istidat göstermek lazım.Fakat yalnız buna kabiliyet ve istidat göstermek lazım. Allah cümlemizi afv ü mağfiret eylesin..Allah cümlemizi afv ü mağfiret eylesin.. Bu kabiliyet ve istidatları da bizlere nasip etsin.Bu kabiliyet ve istidatları da bizlere nasip etsin. Parası olmayan bir insan salât u selâm getirince...Parası olmayan bir insan salât u selâm getirince... Bazı zenginler yüz bin lira zekat veriyor. On bin lira, yüz bin lira belki daha fazla zekât veren insanlar var.Bazı zenginler yüz bin lira zekat veriyor. On bin lira, yüz bin lira belki daha fazla zekât veren insanlar var. Onların aldığı sevap kadar alıyor ve kendisinde temizlik oluyor. Onların aldığı sevap kadar alıyor ve kendisinde temizlik oluyor.

Allahu Teâlânın şu imanın kıymetine bak. İman ne kadar büyük bir devlettir.Allahu Teâlânın şu imanın kıymetine bak. İman ne kadar büyük bir devlettir. hepimiz olgun insan olamayabiliriz ama bu olgunların yüzü suyu hürmetinehepimiz olgun insan olamayabiliriz ama bu olgunların yüzü suyu hürmetine Allahu Teâlâ bizi de inşaallah olgunlaştırır.Allahu Teâlâ bizi de inşaallah olgunlaştırır. Herhangi biri ki yûsâfiru ehâhü musafaha ediyor kardeşiyle.Herhangi biri ki yûsâfiru ehâhü musafaha ediyor kardeşiyle. Bizde el öpme var ya bu el öpme makbul değildir, asıl makbulü musafahadır.Bizde el öpme var ya bu el öpme makbul değildir, asıl makbulü musafahadır. Resulü Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem zamanında ashap hep musafaha yaparlardı. Resulü Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem zamanında ashap hep musafaha yaparlardı.

Büyüklerin eli öpülür, hocaların eli öpülür, hükümdarların eli öpülür, ananın babanın eli öpülür.Büyüklerin eli öpülür, hocaların eli öpülür, hükümdarların eli öpülür, ananın babanın eli öpülür. Yaşlı, âlim, muhterem zâtların elleri öpülür. Böyle birçok elleri öpülen kimseleri saymışlardır.Yaşlı, âlim, muhterem zâtların elleri öpülür. Böyle birçok elleri öpülen kimseleri saymışlardır. Hatta Peygamber sallallahu aleyhi ve sellemin ayağını da öpmüşlerdir.Hatta Peygamber sallallahu aleyhi ve sellemin ayağını da öpmüşlerdir. Bu, bir müslüman kardeşiyle musafaha ediyor. Alim değil de ikisi de aynı akran.Bu, bir müslüman kardeşiyle musafaha ediyor. Alim değil de ikisi de aynı akran. Rast geldiler, musafaha ettiler birbirlerine. Rast geldiler, musafaha ettiler birbirlerine.

Leyse fî sadrin vâhidin minhümâ alâ ehîhi hinetün. İkisi de birbirinden memnun hoşnut.Leyse fî sadrin vâhidin minhümâ alâ ehîhi hinetün. İkisi de birbirinden memnun hoşnut. İçlerinde birbirlerine karşı saklı bir kin yok. Sevgi var içlerinde.İçlerinde birbirlerine karşı saklı bir kin yok. Sevgi var içlerinde. Bu sevgiyle beraber ikisi birbirlerine musafaha ettiler.Bu sevgiyle beraber ikisi birbirlerine musafaha ettiler. Lem teferrak eydiyehimâ hatta yağfirallahu azze ve celle lehümâ.Lem teferrak eydiyehimâ hatta yağfirallahu azze ve celle lehümâ. Bunlar birbirinden ayrılmaz ta ki Allahu Teâlâ bu ikisini mağfiret etmedikçe. Ne zaman? Bunlar birbirinden ayrılmaz ta ki Allahu Teâlâ bu ikisini mağfiret etmedikçe. Ne zaman?

Ma mâda min zenûbihimâ.Ma mâda min zenûbihimâ. Geçmiş günahları ne kadarsa geçmiş günahlarını bunlar sağağir ama sağağir olanGeçmiş günahları ne kadarsa geçmiş günahlarını bunlar sağağir ama sağağir olan geçmiş günahları bu musafaha dolayısıyla affolunacağını iki cihan serverigeçmiş günahları bu musafaha dolayısıyla affolunacağını iki cihan serveri sevgili Peygamberimiz bize tebşir ediyor.sevgili Peygamberimiz bize tebşir ediyor. Bunun sebebi, müslümanlar birbirlerine iyi sarılsınlar. Bunun sebebi, müslümanlar birbirlerine iyi sarılsınlar.

El mü'minü min zünûbihimâ. Müslümanlık teklik dini değildir.El mü'minü min zünûbihimâ. Müslümanlık teklik dini değildir. Dağ başında yetişen hayvanlar tek yaşar. Dağ başında yalnız kalır. Dağ başında yetişen hayvanlar tek yaşar. Dağ başında yalnız kalır. Müslümanlar cemaattir, cemaatle yaşamak mecburiyetindedirler.Müslümanlar cemaattir, cemaatle yaşamak mecburiyetindedirler. Birbirlerini ehûhü'l-mü'min, kardeş olacaklar, destek olacaklar; Birbirlerini ehûhü'l-mü'min, kardeş olacaklar, destek olacaklar; ke'l-bünyân nasıl böyle büyük taşlar binanın içinde, esas teşkil ediyor temelleri.ke'l-bünyân nasıl böyle büyük taşlar binanın içinde, esas teşkil ediyor temelleri. Fakat içerisinde ufacık ufacıkları da var taşların arasına konanlar.Fakat içerisinde ufacık ufacıkları da var taşların arasına konanlar. Ama bunlar olmasa o büyükler de işe yaramaz. Ama bunlar olmasa o büyükler de işe yaramaz.

Bunlar hep birbirlerini kaynaştırır toplanır, birbirinden şimdi ayrılsalar burası derhal yıkılır.Bunlar hep birbirlerini kaynaştırır toplanır, birbirinden şimdi ayrılsalar burası derhal yıkılır. Bu taşlar birbirlerine sarılmasını biliyor da bugün müslümanlar birbirine sarılmasını bilmiyor.Bu taşlar birbirlerine sarılmasını biliyor da bugün müslümanlar birbirine sarılmasını bilmiyor. Ne acı bir şey. Taşlar birbirine sarılmasını biliyor, 500 senelik bu ev.Ne acı bir şey. Taşlar birbirine sarılmasını biliyor, 500 senelik bu ev. 500 seneden beri İskenderpaşa'nın bu evi duruyor burada. Neden?500 seneden beri İskenderpaşa'nın bu evi duruyor burada. Neden? Sarılmışlar birbirlerine kilitlenmişler. Sarılmışlar birbirlerine kilitlenmişler.

Ke-ennehum bünyânün mersûs.Ke-ennehum bünyânün mersûs. Müslüman bunlardan daha çok demirlerin birbirine kaynadığı gibi kaynayacak.Müslüman bunlardan daha çok demirlerin birbirine kaynadığı gibi kaynayacak. Hey hat, demirlerin birbirine kaynadığı gibi kaynaması lazım gelirken Hey hat, demirlerin birbirine kaynadığı gibi kaynaması lazım gelirken müslümanlar birbirinin ayağına bugün karpuz kabuğu koymaktan lezzet alıyor. müslümanlar birbirinin ayağına bugün karpuz kabuğu koymaktan lezzet alıyor. Bunun kusurları görüyorsun. Bu kusurlar sendendir. Aynada insan ne görür yahu. Bunun kusurları görüyorsun. Bu kusurlar sendendir. Aynada insan ne görür yahu. Aynada insan kendini görür. Bunda bir kara görüyorsan, kusur görüyorsan senindir yahu.Aynada insan kendini görür. Bunda bir kara görüyorsan, kusur görüyorsan senindir yahu. O, onun değil senindir. O, onun değil senindir.

Sen onda onu görüyorsun bu yalancıdır, kezzaptır, buna inanmayın diyorsun.Sen onda onu görüyorsun bu yalancıdır, kezzaptır, buna inanmayın diyorsun. Kezzab sensin, yalancı sensin. Çünkü aynada o gözüküyor. Müslümanın bunu yapmaması lazım.Kezzab sensin, yalancı sensin. Çünkü aynada o gözüküyor. Müslümanın bunu yapmaması lazım. Halbuki bugün gördüğümüz bir hakikat bunlar, saklanmayacak. Halbuki bugün gördüğümüz bir hakikat bunlar, saklanmayacak. İşte halbuki bu sarılmadan dolayı Allah bizi affediyor. İşte halbuki bu sarılmadan dolayı Allah bizi affediyor. Affetmesine sebep, müslümanlar sarılsınlar birbirlerine diye. Görsünler de sarılsınlar birbirlerine diye. Affetmesine sebep, müslümanlar sarılsınlar birbirlerine diye. Görsünler de sarılsınlar birbirlerine diye.

Men nazara ilâ ehîhi nazara meveddetin. Müslüman müslümana sevgiyle bakıyor kardeşine.Men nazara ilâ ehîhi nazara meveddetin. Müslüman müslümana sevgiyle bakıyor kardeşine. Bu sevgiyle bakışından dolayı. İnsanda bazen rikkat-i kalp hâsıl olur ya bu bakıştan dolayı.Bu sevgiyle bakışından dolayı. İnsanda bazen rikkat-i kalp hâsıl olur ya bu bakıştan dolayı. Yine içinde ona karşı bir buğz, bir adavet olmadığı halde, bir kardeş diye bakıveriyor böyle.Yine içinde ona karşı bir buğz, bir adavet olmadığı halde, bir kardeş diye bakıveriyor böyle. Lem yerci ileyhim karbu hattâ yağfirallahu azze ve celle lehüme mâ madâ âmin zünûbihimâ.Lem yerci ileyhim karbu hattâ yağfirallahu azze ve celle lehüme mâ madâ âmin zünûbihimâ. Bu bakışlarından dolayı bu bakışlarını birbirlerinden ayırmadan Allahu Teâlâ onları affediyor. Bu bakışlarından dolayı bu bakışlarını birbirlerinden ayırmadan Allahu Teâlâ onları affediyor.

Mağfiret yalnız Kâbe'de değil yahu. Allahu Teâlâ'nın binbir tane nimeti vardır üzerimizde.Mağfiret yalnız Kâbe'de değil yahu. Allahu Teâlâ'nın binbir tane nimeti vardır üzerimizde. Kâbe'ye gidiyoruz affediliyoruz şüphesiz ama işte burada da bunların var.Kâbe'ye gidiyoruz affediliyoruz şüphesiz ama işte burada da bunların var. Abdest alıyoruz, döküyor günahlarımızı. Namaz kılıyoruz, döküyor günahlarımızı.Abdest alıyoruz, döküyor günahlarımızı. Namaz kılıyoruz, döküyor günahlarımızı. Sadaka veriyoruz, döküyor günahlarımızı.Sadaka veriyoruz, döküyor günahlarımızı. Birbirimize şöyle bir sevgi bakışıyla bakışıyoruz, sevgi tutuşuyla tutuşuyoruz; affediyor Allahu Teâlâ.Birbirimize şöyle bir sevgi bakışıyla bakışıyoruz, sevgi tutuşuyla tutuşuyoruz; affediyor Allahu Teâlâ. Ne büyük nimet. Ne büyük Allah'ımız var yani. Ne büyük nimet. Ne büyük Allah'ımız var yani.

Birisi demiş; "Ne gamım var, Allah'ım var." demiş. Allah'ı olan adamın gamı kederi mi olur.Birisi demiş; "Ne gamım var, Allah'ım var." demiş. Allah'ı olan adamın gamı kederi mi olur. Çünkü bizim Allah'ımız ne sultanlara benzer. Hiçbir şeye benzemez. Kâinatın sahibidir. Çünkü bizim Allah'ımız ne sultanlara benzer. Hiçbir şeye benzemez. Kâinatın sahibidir. Bütün varlıkların sahibidir. Şu kâinata baksana. Ucunu bulabiliyorsan aşk olsun sana.Bütün varlıkların sahibidir. Şu kâinata baksana. Ucunu bulabiliyorsan aşk olsun sana. Allah'ın evveli yok, âhiri yok, istediğin kadar düşün, şu kainatın ucunu bul da Allah'ın evveli yok, âhiri yok, istediğin kadar düşün, şu kainatın ucunu bul da ben sana söyleyeyim Allah'ın ucunu. Kâinatın, yarattığının ucu da yok sınırı da yok. Git de git.ben sana söyleyeyim Allah'ın ucunu. Kâinatın, yarattığının ucu da yok sınırı da yok. Git de git. Kaç bin ışık senesi ediyor, gideceksin yıldızların birinden diğerine geçebileceksin. Bu ne demek? Kaç bin ışık senesi ediyor, gideceksin yıldızların birinden diğerine geçebileceksin. Bu ne demek? Hayal yani. Allahu Teâlâ'nın bu kudretinin numunesinden bir tanesi bu.Hayal yani.

Allahu Teâlâ'nın bu kudretinin numunesinden bir tanesi bu.
Allah celle ve âlâ kudreti.Allah celle ve âlâ kudreti. İçimizden dışımızdan. Bunun için Allah dediğin vakitte Allah başka yerde değil.İçimizden dışımızdan. Bunun için Allah dediğin vakitte Allah başka yerde değil. Bağırıyorlarmış, Allah Allah Allah diye, "Ne bağırıyorsun. Bağırmaya ne lüzum var." demiş.Bağırıyorlarmış, Allah Allah Allah diye, "Ne bağırıyorsun. Bağırmaya ne lüzum var." demiş. Allah sizin dediğinizi duyuyor mu ki. İçinizden geçeni duyuyor Allah.Allah sizin dediğinizi duyuyor mu ki. İçinizden geçeni duyuyor Allah. Hatta içinden değil de içinin içi de var, için içi. Hatta içinden değil de içinin içi de var, için içi.

Ya'lemu's-sirra ve ehfâ.Ya'lemu's-sirra ve ehfâ. Hem sırrını bilir hem ehfasını bilir.Hem sırrını bilir hem ehfasını bilir. İçindekileri bilen Allah celle ve âlâ içinden sen ona "Ya Rab" dediğin vakitte,İçindekileri bilen Allah celle ve âlâ içinden sen ona "Ya Rab" dediğin vakitte, "Lebbeyk kulum" diyor. Lebbeyk, ne istiyorsun diyor."Lebbeyk kulum" diyor. Lebbeyk, ne istiyorsun diyor. Allah bizi kulluğuna kabul ettiyse ne mutlu bizlere. Buraya dikkat edin ama.Allah bizi kulluğuna kabul ettiyse ne mutlu bizlere.

Buraya dikkat edin ama.
Eyyümâ râin. Râin çoban demek. Türkçe tabiriyle güdücü demek.Eyyümâ râin. Râin çoban demek. Türkçe tabiriyle güdücü demek. Evdeki babadan, mahalledeki muhtardan, ta en büyük adama kadar gider. Evdeki babadan, mahalledeki muhtardan, ta en büyük adama kadar gider. Eyyü-mâ râin istür'ıye raıyyeten. Eyyü-mâ râin istür'ıye raıyyeten. Evde baba, hanımı, çocukları, kardeşleri kimler varsa onların hafızıdır.Evde baba, hanımı, çocukları, kardeşleri kimler varsa onların hafızıdır. Mahallenin muhtarı, mahallesindeki insanların. Kaymakam, bulunduğu ilçenin.Mahallenin muhtarı, mahallesindeki insanların. Kaymakam, bulunduğu ilçenin. Vali bulunduğu yerin. En nihai bakanlıklar, büyük cumhurlar. Vali bulunduğu yerin. En nihai bakanlıklar, büyük cumhurlar.

Fe lem yehuthâ bi'l-emâneti ve'n-nasîhati. Fe lem yehuthâ bi'l-emâneti ve'n-nasîhati. Bu baba ve ileriye doğru giden her kimse bunları muhafaza etmez, bunların hukuklarına riayet etmez,Bu baba ve ileriye doğru giden her kimse bunları muhafaza etmez, bunların hukuklarına riayet etmez, bunlar emanet-i ilâhidir, bu emanetlere riayet etmez, bunlara hayır murad ederek nasihatlar etmez, bırakıverirse kendi hâline; Dâkat aleyhi rahmetullâhi'l-letî ve siat külle şey'in. Allah'ın rahmeti çok geniş. Fakat o aileye, bu eve dar gelir. Geniş olan Allah rahmeti daralır. Niçin? Vazifesini yapmıyor insan. Emanetine hıyanet ediyor. Evladını güzel yetiştirmiyor. Nasihat etmiyor. ed-Dînü en-nasîhatü. Din ancak nasihatle kâimdir. Resûl-ü Ekrem diyor hem de üç defa. Din ancak nasihatle kâimdir. Biz şimdi bunları duymasaydık, dağ başında yetişseydik kendi başımıza nasıl bilirdik Allah'ı? Nasıl bilirdik Resûlullah'ı? Elhamdülillah ki Allah bizi şehir gibi memleketlerinde hoca efendilerin dizleri diplerinde büyütmüş, onlardan öğrenmişiz. Şimdi de söyleyebiliyoruz. İşte o insan için ne büyük bir devlet, meziyettir ki bunu insan yapmazsa günah başka. Bilmek başka. Bir de yapmak var. Duyduğunu, bildiğini yapmazsa Allahu Teâlâ o zaman hüsnünü onun üzerinden alıyor. Ben karışmam artık, diyor. Başının çaresine bak, diyor. Allah kusurlarımızı affetsin. Tevfîkât-ı Samendâniyesine mazhar eylesin. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellemi tanımak istersen, bunu bilmek istersen ona çok candan salât ü selâm getir. Ona çok candan salât u selâm getir. Hem her zaman onu gözünün önünde bulundur. Resûl-i Ekrem çok uzun boylu değildi. Kısa boylu da değil, orta boylu. Güzel, geniş omuzlu, müdevvel güzel bir kafa. Sakalı siyah, beyaz değil. 21 veya 23 tane kadar sakalında beyaz varmış. Ahrete intikal ettikleri devirde. Siyahı çok, beyaz bu kadar. Yani yeni başlamış ağarmaya demek. Gözleri sürmeliydi mübarek Rasûl-i Ekrem Efendimiz'in. Kirpikleri de şöyle kıvırcık kirpiklerden. Resûl-i Ekrem hazretlerinin saçları bazen kulaklarının altına kadar uzar, bazen daha fazla uzar. Senede bir traş olurlarmış, umreden umreye. Öyle her zaman traş olmazlarmış. Çünkü sıcak memlekette traşsızlık kafayı yakar. Çıplak başla bu sıcağın tahammülü zordur. Saç olursa biraz da onu yağlıyorlar, o yağla beraber o saç güneşe karşı başın tahammülünü arttırıyor. Onun için bu bedevilerde elamda mevcuttur. Traş olmazlar, bol saçlı gezerler ki bu güneşe karşı adeta bir şemsiye gibi ona mukavemet ettirir. Lillahil Fâtiha. bunlar emanet-i ilâhidir, bu emanetlere riayet etmez, bunlara hayır murad ederek nasihatlar etmez, bırakıverirse kendi hâline;


Dâkat aleyhi rahmetullâhi'l-letî ve siat külle şey'in. Allah'ın rahmeti çok geniş. Fakat o aileye, bu eve dar gelir. Geniş olan Allah rahmeti daralır. Niçin? Vazifesini yapmıyor insan. Emanetine hıyanet ediyor. Evladını güzel yetiştirmiyor. Nasihat etmiyor.


ed-Dînü en-nasîhatü. Din ancak nasihatle kâimdir. Resûl-ü Ekrem diyor hem de üç defa. Din ancak nasihatle kâimdir. Biz şimdi bunları duymasaydık, dağ başında yetişseydik kendi başımıza nasıl bilirdik Allah'ı? Nasıl bilirdik Resûlullah'ı? Elhamdülillah ki Allah bizi şehir gibi memleketlerinde hoca efendilerin dizleri diplerinde büyütmüş, onlardan öğrenmişiz. Şimdi de söyleyebiliyoruz. İşte o insan için ne büyük bir devlet, meziyettir ki bunu insan yapmazsa günah başka. Bilmek başka. Bir de yapmak var. Duyduğunu, bildiğini yapmazsa Allahu Teâlâ o zaman hüsnünü onun üzerinden alıyor. Ben karışmam artık, diyor. Başının çaresine bak, diyor.


Allah kusurlarımızı affetsin. Tevfîkât-ı Samendâniyesine mazhar eylesin.


Peygamber sallallahu aleyhi ve sellemi tanımak istersen, bunu bilmek istersen ona çok candan salât ü selâm getir. Ona çok candan salât u selâm getir. Hem her zaman onu gözünün önünde bulundur. Resûl-i Ekrem çok uzun boylu değildi. Kısa boylu da değil, orta boylu. Güzel, geniş omuzlu, müdevvel güzel bir kafa. Sakalı siyah, beyaz değil. 21 veya 23 tane kadar sakalında beyaz varmış. Ahrete intikal ettikleri devirde. Siyahı çok, beyaz bu kadar. Yani yeni başlamış ağarmaya demek.


Gözleri sürmeliydi mübarek Rasûl-i Ekrem Efendimiz'in. Kirpikleri de şöyle kıvırcık kirpiklerden. Resûl-i Ekrem hazretlerinin saçları bazen kulaklarının altına kadar uzar, bazen daha fazla uzar. Senede bir traş olurlarmış, umreden umreye. Öyle her zaman traş olmazlarmış. Çünkü sıcak memlekette traşsızlık kafayı yakar. Çıplak başla bu sıcağın tahammülü zordur. Saç olursa biraz da onu yağlıyorlar, o yağla beraber o saç güneşe karşı başın tahammülünü arttırıyor. Onun için bu bedevilerde elamda



mevcuttur. Traş olmazlar, bol saçlı gezerler ki bu güneşe karşı adeta bir şemsiye gibi ona mukavemet ettirir.


Lillahil Fâtiha.

bunlar emanet-i ilâhidir, bu emanetlere riayet etmez, bunlara hayır murad ederek bunlar emanet-i ilâhidir, bu emanetlere riayet etmez, bunlara hayır murad ederek nasihatlar etmez, bırakıverirse kendi hâline; nasihatlar etmez, bırakıverirse kendi hâline;

Dâkat aleyhi rahmetullâhi'l-letî ve siat külle şey'in. Allah'ın rahmeti çok geniş.Dâkat aleyhi rahmetullâhi'l-letî ve siat külle şey'in. Allah'ın rahmeti çok geniş. Fakat o aileye, bu eve dar gelir. Geniş olan Allah rahmeti daralır. Niçin?Fakat o aileye, bu eve dar gelir. Geniş olan Allah rahmeti daralır. Niçin? Vazifesini yapmıyor insan. Emanetine hıyanet ediyor. Evladını güzel yetiştirmiyor. Nasihat etmiyor. Vazifesini yapmıyor insan. Emanetine hıyanet ediyor. Evladını güzel yetiştirmiyor. Nasihat etmiyor.

ed-Dînü en-nasîhatü. Din ancak nasihatle kâimdir. Resûl-ü Ekrem diyor hem de üç defa.ed-Dînü en-nasîhatü. Din ancak nasihatle kâimdir. Resûl-ü Ekrem diyor hem de üç defa. Din ancak nasihatle kâimdir. Biz şimdi bunları duymasaydık, dağ başında yetişseydik Din ancak nasihatle kâimdir. Biz şimdi bunları duymasaydık, dağ başında yetişseydik kendi başımıza nasıl bilirdik Allah'ı? Nasıl bilirdik Resûlullah'ı?kendi başımıza nasıl bilirdik Allah'ı? Nasıl bilirdik Resûlullah'ı? Elhamdülillah ki Allah bizi şehir gibi memleketlerindeElhamdülillah ki Allah bizi şehir gibi memleketlerinde hoca efendilerin dizleri diplerinde büyütmüş, onlardan öğrenmişiz. Şimdi de söyleyebiliyoruz.hoca efendilerin dizleri diplerinde büyütmüş, onlardan öğrenmişiz. Şimdi de söyleyebiliyoruz. İşte o insan için ne büyük bir devlet, meziyettir ki bunu insan yapmazsa duymak başka. İşte o insan için ne büyük bir devlet, meziyettir ki bunu insan yapmazsa duymak başka. Bilmek başka. Bir de yapmak var. Bilmek başka. Bir de yapmak var. Duyduğunu, bildiğini yapmazsa Allahu TeâlâDuyduğunu, bildiğini yapmazsa Allahu Teâlâ o zaman hüsnünü onun üzerinden alıyor. Ben karışmam artık, diyor. Başının çaresine bak, diyor. o zaman hüsnünü onun üzerinden alıyor. Ben karışmam artık, diyor. Başının çaresine bak, diyor.

Allah kusurlarımızı affetsin. Tevfîkât-ı Samendâniyesine mazhar eylesin. Allah kusurlarımızı affetsin. Tevfîkât-ı Samendâniyesine mazhar eylesin.

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellemi tanımak istersen, bunu bilmek istersenPeygamber sallallahu aleyhi ve sellemi tanımak istersen, bunu bilmek istersen ona çok candan salât ü selâm getir. Ona çok candan salât u selâm getir.ona çok candan salât ü selâm getir. Ona çok candan salât u selâm getir. Hem her zaman onu gözünün önünde bulundur. Resûl-i Ekrem çok uzun boylu değildi.Hem her zaman onu gözünün önünde bulundur. Resûl-i Ekrem çok uzun boylu değildi. Kısa boylu da değil, orta boylu. Güzel, geniş omuzlu, müdevvel güzel bir kafa. Kısa boylu da değil, orta boylu. Güzel, geniş omuzlu, müdevvel güzel bir kafa. Sakalı siyah, beyaz değil. 21 veya 23 tane kadar sakalında beyaz varmış.Sakalı siyah, beyaz değil. 21 veya 23 tane kadar sakalında beyaz varmış. Ahrete intikal ettikleri devirde. Siyahı çok, beyaz bu kadar. Yani yeni başlamış ağarmaya demek. Ahrete intikal ettikleri devirde. Siyahı çok, beyaz bu kadar. Yani yeni başlamış ağarmaya demek.

Gözleri sürmeliydi mübarek Rasûl-i Ekrem Efendimiz'in. Kirpikleri de şöyle kıvırcık kirpiklerden.Gözleri sürmeliydi mübarek Rasûl-i Ekrem Efendimiz'in. Kirpikleri de şöyle kıvırcık kirpiklerden. Resûl-i Ekrem hazretlerinin saçları bazen kulaklarının altına kadar uzar, bazen daha fazla uzar.Resûl-i Ekrem hazretlerinin saçları bazen kulaklarının altına kadar uzar, bazen daha fazla uzar. Senede bir traş olurlarmış, umreden umreye. Öyle her zaman traş olmazlarmış. Senede bir traş olurlarmış, umreden umreye. Öyle her zaman traş olmazlarmış. Çünkü sıcak memlekette traşsızlık kafayı yakar. Çıplak başla bu sıcağın tahammülü zordur.Çünkü sıcak memlekette traşsızlık kafayı yakar. Çıplak başla bu sıcağın tahammülü zordur. Saç olursa biraz da onu yağlıyorlar, o yağla beraber o saç güneşe karşı başın tahammülünü arttırıyor. Saç olursa biraz da onu yağlıyorlar, o yağla beraber o saç güneşe karşı başın tahammülünü arttırıyor. Onun için bu bedevilerde mevcuttur. Onun için bu bedevilerde mevcuttur. Traş olmazlar, bol saçlı gezerler ki bu güneşe karşı adeta bir şemsiye gibi ona mukavemet ettirir. Traş olmazlar, bol saçlı gezerler ki bu güneşe karşı adeta bir şemsiye gibi ona mukavemet ettirir.

Lillahil Fâtiha. Lillahil Fâtiha.

Konuşma Hakkında
Tema 1
Tema 2