Namaz Vakitleri

20 Cemâziye'l-Evvel 1446
22 Kasım 2024
İmsak
06:22
Güneş
07:52
Öğle
12:55
İkindi
15:25
Akşam
17:48
Yatsı
19:12
Detaylı Arama

Namazın Şuurlu Kılınması ve Mükâfatı

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

26 Cemâziye'l-Âhir 1421 / 24.09.2000

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Allah'ı Bilen Bir İnsanın Rekatı, Cennetin Kokusu, Allah Rızası İçin Ziyaret Yapmak, | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Namazın Şuurlu Kılınması ve Mükâfatı

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

26 Cemâziye'l-Âhir 1421 / 24.09.2000

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Allah'ı Bilen Bir İnsanın Rekatı, Cennetin Kokusu, Allah Rızası İçin Ziyaret Yapmak, | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Konuşma Metni

Bismillâhirrahmânirrahîm. Bismillâhirrahmânirrahîm.

el-Hamdülillahi Rabbi'l-âlemîn. Hamden kesîran, tayyiben, mübâreken fîh.el-Hamdülillahi Rabbi'l-âlemîn. Hamden kesîran, tayyiben, mübâreken fîh. Alâ külli hâlin ve fî külli hîn. Ve's-salâtü ve's-selâmü alâ seyyidi'l-evvelîne ve'l-âhirîn.Alâ külli hâlin ve fî külli hîn. Ve's-salâtü ve's-selâmü alâ seyyidi'l-evvelîne ve'l-âhirîn. Muhammedini'l-Mustafâ ve alâ âlihî ve sahbihî ve men tebiahû bi-ihsânin ecmaîne't-tayyibîne't-tâhirîn. Muhammedini'l-Mustafâ ve alâ âlihî ve sahbihî ve men tebiahû bi-ihsânin ecmaîne't-tayyibîne't-tâhirîn.

Emmâ ba'd: Emmâ ba'd:

Rek'atün min âlimin billâhi hayrün min elfi rek'atin min mütecâhilin billâhi. Rek'atün min âlimin billâhi hayrün min elfi rek'atin min mütecâhilin billâhi.

Sadaka Resûlullah fî mâ kâl ev kemâ kâl. Aziz ve muhterem kardeşlerim! Sadaka Resûlullah fî mâ kâl ev kemâ kâl.

Aziz ve muhterem kardeşlerim!

Hz. Ali Efendimiz radıyallahu anh'ın rivayet ettiğine göreHz. Ali Efendimiz radıyallahu anh'ın rivayet ettiğine göre Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem hazretleri buyurmuş ki; Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem hazretleri buyurmuş ki;

Rek'atün min âlimin billâhi. "Allah'ı bilen bir insanın bir rekâtı…"Rek'atün min âlimin billâhi. "Allah'ı bilen bir insanın bir rekâtı…" Hayrün min elfi rek'atin min mütecâhilin billâhi.Hayrün min elfi rek'atin min mütecâhilin billâhi. "Allah'tan bîhaber, cahil bir kişinin bin rekâtından daha hayırlıdır." "Allah'tan bîhaber, cahil bir kişinin bin rekâtından daha hayırlıdır."

Allahu Teâlâ hazretleri fazl u kereminden biz mü'min kullarına amellerin mükâfatlarını kat kat vermiştir.Allahu Teâlâ hazretleri fazl u kereminden biz mü'min kullarına amellerin mükâfatlarını kat kat vermiştir. Bazı amellerin mükâfatı bire ondur: Men câe bi'l-haseneti fe-lehû aşru emsâlihâ. Bazı amellerin mükâfatı bire ondur:

Men câe bi'l-haseneti fe-lehû aşru emsâlihâ.

Bazı amellerin mükâfatı bire yedi yüzdür: Bazı amellerin mükâfatı bire yedi yüzdür:

Meselüllezîne yünfikûne emvâlehüm fî sebîlillâhi ke-meseli habbetinMeselüllezîne yünfikûne emvâlehüm fî sebîlillâhi ke-meseli habbetin enbetet seb'a senâbile fî külli sünbületin mietü habbetin. enbetet seb'a senâbile fî külli sünbületin mietü habbetin.

Allah yolunda malını sarf edenlerin mükâfatı…Allah yolunda malını sarf edenlerin mükâfatı… Yere bir dane ekiyorsun, bir daneden yedi tane başak çıkıyor, filizleniyor,Yere bir dane ekiyorsun, bir daneden yedi tane başak çıkıyor, filizleniyor, her başakta da yüz dane var… Onun gibidir. Yani yedi çarpı yüz, yedi yüzdür.her başakta da yüz dane var… Onun gibidir. Yani yedi çarpı yüz, yedi yüzdür. Allah yolunda cihadın, cihad yoluna sarfedilen masrafların, paraların mükâfatı bire yedi yüzdür. Allah yolunda cihadın, cihad yoluna sarfedilen masrafların, paraların mükâfatı bire yedi yüzdür.

Allahu Teâlâ hazretlerinin zikri, Allah yolunda mal infak etmekten yüz kat daha fazladır.Allahu Teâlâ hazretlerinin zikri, Allah yolunda mal infak etmekten yüz kat daha fazladır. Yani yedi yüzün yüz katı, yetmiş bindir. Zikrullahın mükâfatı daha fazladır. Yani yedi yüzün yüz katı, yetmiş bindir. Zikrullahın mükâfatı daha fazladır. Tabii cihadı "Allah Allah" diye zikrullahla yaparsa hepsini birden alır.Tabii cihadı "Allah Allah" diye zikrullahla yaparsa hepsini birden alır. Onun için düşmana "Allah Allah" diye saldırmışlar. Onun için düşmana "Allah Allah" diye saldırmışlar.

Sonra kalbinden yani dil dudak kıpırdamadan, ses duyulmadan, kimse anlamadan,Sonra kalbinden yani dil dudak kıpırdamadan, ses duyulmadan, kimse anlamadan, içinden düşünürmüş gibi yapılan zikir, içinden düşünürmüş gibi yapılan zikir, dille yapılan aşikâre zikirden yetmiş kat daha sevaplıdır; hadîs-i şerîf var.dille yapılan aşikâre zikirden yetmiş kat daha sevaplıdır; hadîs-i şerîf var. Yetmiş binin yetmiş katı; dört milyon dokuz yüz bin eder.Yetmiş binin yetmiş katı; dört milyon dokuz yüz bin eder. Yani bir insan içinden "Allah" diyorsa mükâfatı dört milyon dokuz yüz bindir. Yani bir insan içinden "Allah" diyorsa mükâfatı dört milyon dokuz yüz bindir.

Sonra sabredenlerin mükâfatı hesaba sığmaz, rakamla ifade edilmez. Sonra sabredenlerin mükâfatı hesaba sığmaz, rakamla ifade edilmez.

İnnemâ yüveffe's-sâbirûne ecrehüm bi-gayri hisâbin.İnnemâ yüveffe's-sâbirûne ecrehüm bi-gayri hisâbin. "Sabredenlerin mükâfatı hesaba sığmayacak şekilde verilir.""Sabredenlerin mükâfatı hesaba sığmayacak şekilde verilir." Cenâb-ı Hak takdir eyler ve sabrının güzelliğine göre sabrının mükâfatını kat kat artırır. Onu bilemeyiz. Cenâb-ı Hak takdir eyler ve sabrının güzelliğine göre sabrının mükâfatını kat kat artırır. Onu bilemeyiz.

Sonra bazı mekânlarda ibadetlerin sevabı fazladır.Sonra bazı mekânlarda ibadetlerin sevabı fazladır. Mahalle mescidinde yani cuma kılınmayan namazgâhlarda cemaatle kılınan namaz,Mahalle mescidinde yani cuma kılınmayan namazgâhlarda cemaatle kılınan namaz, yalnız kılınan namazdan yirmi yedi kat daha sevaplıdır. yalnız kılınan namazdan yirmi yedi kat daha sevaplıdır.

Salâtü'l-cemâati tefdulü salâte'l-fezzi bi-seb'in ve ışrîne dereceten. Salâtü'l-cemâati tefdulü salâte'l-fezzi bi-seb'in ve ışrîne dereceten.

Neseî'nin rivayeti. "Eğer cuma namazı kılınan bir mescitte namaz kılınmışsaNeseî'nin rivayeti. "Eğer cuma namazı kılınan bir mescitte namaz kılınmışsa o zaman sevabı elli kat olur." o zaman sevabı elli kat olur."

Bir çoban veya bir köylü arazide ezan okuyup, kamet getirip namaz kılarsa mükâfatı bire ellidir.Bir çoban veya bir köylü arazide ezan okuyup, kamet getirip namaz kılarsa mükâfatı bire ellidir. Cenâb-ı Hak, onun mükâfatını etrafa ezan okuduğu ve kamet getirdiği için arttırıyor. Cenâb-ı Hak, onun mükâfatını etrafa ezan okuduğu ve kamet getirdiği için arttırıyor.

Kudüs-ü Şerif'te, Mescidü'l-Aksâ'da kılınan namazın mükâfatı bire beş yüzdür.Kudüs-ü Şerif'te, Mescidü'l-Aksâ'da kılınan namazın mükâfatı bire beş yüzdür. Peygamber Efendimiz'in mescid-i saadetinde kılınan namaz, başka yerde kılınana göre bin mislidir. Peygamber Efendimiz'in mescid-i saadetinde kılınan namaz, başka yerde kılınana göre bin mislidir.

Salâtün fî mescidî hâzâ hayrün min elfi salâtin fîmâ sivâhü mine'l-mescidi ille'l-mescide'l-harâme. Salâtün fî mescidî hâzâ hayrün min elfi salâtin fîmâ sivâhü mine'l-mescidi ille'l-mescide'l-harâme.

Mescid-i Haram'da kılınan namazın mükâfatı ise bire yüz bindir. Mescid-i Haram'da kılınan namazın mükâfatı ise bire yüz bindir.

"Bir hacı, haccı yaya yaparsa her adımına yedi yüz Mekke hasenesi verilir." buyuruyor, "Bir hacı, haccı yaya yaparsa her adımına yedi yüz Mekke hasenesi verilir." buyuruyor,

"Mekke hasenesi ne miktar yâ Resûllallah?" diye soruyorlar. "Yüz bin misli." diyor."Mekke hasenesi ne miktar yâ Resûllallah?" diye soruyorlar.

"Yüz bin misli." diyor.
Yedi yüz çarpı yüz bin; haccı yaya yaptığı takdirde bir adımına yetmiş milyon sevap veriliyor Yedi yüz çarpı yüz bin; haccı yaya yaptığı takdirde bir adımına yetmiş milyon sevap veriliyor

Böyle kat kat mükâfatlar vardır. Böyle kat kat mükâfatlar vardır.

Sonra aynı imamın arkasında namaz kılan iki kişiden namaza kendisini vererek,Sonra aynı imamın arkasında namaz kılan iki kişiden namaza kendisini vererek, huşu ve huduu ile namaz kılanın mükâfatı bindir. Gafilâne namaz kılınanınki birken onunki bindir.huşu ve huduu ile namaz kılanın mükâfatı bindir. Gafilâne namaz kılınanınki birken onunki bindir. Yani aynı imamın arkasında namaz kılanın şuuruna göre de,Yani aynı imamın arkasında namaz kılanın şuuruna göre de, idrakine göre de sevabı farklı olur, aynı verilmez.idrakine göre de sevabı farklı olur, aynı verilmez. Namaza kendisini bağlayabilmesi, takvâsı, haşyeti, huşuu, huduu nispetinde mükâfatı çok olur.Namaza kendisini bağlayabilmesi, takvâsı, haşyeti, huşuu, huduu nispetinde mükâfatı çok olur. Onun için insanın namaza kendisini tam vermesi lazım. Onun için insanın namaza kendisini tam vermesi lazım.

Arifler, namazı nasıl kıldıkları sorulduğu zaman güzel tarifler yapmışlardır.Arifler, namazı nasıl kıldıkları sorulduğu zaman güzel tarifler yapmışlardır. Hâtem-i Esam kaddesallahu sırrahu'l-aziz hatırımda kaldığı kadarı ileHâtem-i Esam kaddesallahu sırrahu'l-aziz hatırımda kaldığı kadarı ile namaz kılarken şu noktalara temas ediyor: Bir kere abdesti şuurlu almanın çok önemi vardır.namaz kılarken şu noktalara temas ediyor: Bir kere abdesti şuurlu almanın çok önemi vardır. Hatta sanıyorum Fatih camisinin şadırvanında gördüm, şadırvanın üstüne,Hatta sanıyorum Fatih camisinin şadırvanında gördüm, şadırvanın üstüne, "Birçok kimse namazın sevaplarının buradan başladığından gafildir." diye yazmışlar."Birçok kimse namazın sevaplarının buradan başladığından gafildir." diye yazmışlar. Abdestin şuurlu, güzel alınmasından başlar. Abdestin şuurlu, güzel alınmasından başlar. Abdest abuk sabuk, yalan yanlış alındığı zaman belki namaz bile olmaz.Abdest abuk sabuk, yalan yanlış alındığı zaman belki namaz bile olmaz. Duası ile, huşuu ile, güzel düşüncelerle abdest almaktan başlar. Duası ile, huşuu ile, güzel düşüncelerle abdest almaktan başlar.

Ondan sonra, hadîs-i şerîfte bildirilen bir husus;Ondan sonra, hadîs-i şerîfte bildirilen bir husus; Allah'ı bilen, arif-i billah bir insanın namazının sevabı o hususta gafil, bîgane,Allah'ı bilen, arif-i billah bir insanın namazının sevabı o hususta gafil, bîgane, cahil olan bir müslümanın namazının sevabından bin misli fazladır.cahil olan bir müslümanın namazının sevabından bin misli fazladır. Demek ki sevabı çok almak için insanın kendisini ibadete tam vermesi ve şuurunu düzeltmesi lazım. Demek ki sevabı çok almak için insanın kendisini ibadete tam vermesi ve şuurunu düzeltmesi lazım.

Hâtem-i Esam diyor ki; "Abdest alırken dikkatli alırım.Hâtem-i Esam diyor ki;

"Abdest alırken dikkatli alırım.
Kıldığım namazın en sonuncu namaz olduğunu, Allahu Ekber dediğim zaman Kıldığım namazın en sonuncu namaz olduğunu, Allahu Ekber dediğim zaman Azrail aleyhisselam'ın arkamda beklediğini, selam verdikten sonraAzrail aleyhisselam'ın arkamda beklediğini, selam verdikten sonra vazifesini yapıp canımı alacağına düşünürüm.vazifesini yapıp canımı alacağına düşünürüm. Karşımda Kâbe-i Müşerrefe'yi tasavvur ederim. Ayağımın altında sırat köprüsü olduğunu düşünürüm. Karşımda Kâbe-i Müşerrefe'yi tasavvur ederim. Ayağımın altında sırat köprüsü olduğunu düşünürüm. Sağımda cenneti farz eder, solumda cehennemi düşünürüm.Sağımda cenneti farz eder, solumda cehennemi düşünürüm. Kıldığım namazın en sonuncu namaz olduğunu düşünerek, ağlayarak namaz kılarım. Kıldığım namazın en sonuncu namaz olduğunu düşünerek, ağlayarak namaz kılarım. Yine de Cenâb-ı Hak kabul etti mi, etmez mi bilmem." diyor. Yine de Cenâb-ı Hak kabul etti mi, etmez mi bilmem." diyor.

Bu kadar güzel kıldığı halde yine de, "Kabul oldu mu olmadı mı, bilmem." diyor.Bu kadar güzel kıldığı halde yine de, "Kabul oldu mu olmadı mı, bilmem." diyor. Bu, Allahu Teâlâ hazretlerini bilmek, diploma işi değildir. Bunu kesin olarak bilelim.Bu, Allahu Teâlâ hazretlerini bilmek, diploma işi değildir. Bunu kesin olarak bilelim. Profesör olmak, dekan olmak, rektör olmak işi değildir.Profesör olmak, dekan olmak, rektör olmak işi değildir. Belki bir insan dünya makamlarına çıktıkça hazmedemezseBelki bir insan dünya makamlarına çıktıkça hazmedemezse âhiret makamlarından tenzilat yapılır, makamları aşağıya indirilir. âhiret makamlarından tenzilat yapılır, makamları aşağıya indirilir. Belki dünyada en yukarıya çıkan, âhiret bakımından en aşağıya iner. Belki dünyada en yukarıya çıkan, âhiret bakımından en aşağıya iner.

Allah'ın korudukları müstesna... Cenâb-ı Hak, korursa korur.Allah'ın korudukları müstesna... Cenâb-ı Hak, korursa korur. Korumazsa dünya makamları tehlikelidir. Kibir verirse, gurur verirse… Korumazsa dünya makamları tehlikelidir. Kibir verirse, gurur verirse…

Dün bir arkadaş birisinden bahsediyordu, "Dünyada tanıdığım en mütekebbir insan." diye birisini anlatıyordu.Dün bir arkadaş birisinden bahsediyordu, "Dünyada tanıdığım en mütekebbir insan." diye birisini anlatıyordu. Sübhanallah! Yani okuduğu ilim kendisine fayda vermemiş. Çünkü mütekebbir. Sübhanallah! Yani okuduğu ilim kendisine fayda vermemiş. Çünkü mütekebbir. "Kalbinde zerre kadar kibir olan cennete girmeyecektir." diye Peygamber Efendimiz buyuruyor."Kalbinde zerre kadar kibir olan cennete girmeyecektir." diye Peygamber Efendimiz buyuruyor. Kibirliyi Allah sevmez, mütevazıyı sever. Bunu çok iyi biliyoruz. Kibirliyi Allah sevmez, mütevazıyı sever. Bunu çok iyi biliyoruz.

Allah'ı bilen insan ümmî olabilir. Aklını, şuurunu, gönlünü kullanır… Tertemiz gönüllüdür.Allah'ı bilen insan ümmî olabilir. Aklını, şuurunu, gönlünü kullanır… Tertemiz gönüllüdür. Bir papatyanın yapraklarına, renklerine, dizilişine bakar, gözlerinden şıpır şıpır yaşlar dökülür. Bir papatyanın yapraklarına, renklerine, dizilişine bakar, gözlerinden şıpır şıpır yaşlar dökülür. Bir manzaraya bakar, "Ey benim güzel Allah'ım! Ey kudreti büyük Allah'ım!Bir manzaraya bakar, "Ey benim güzel Allah'ım! Ey kudreti büyük Allah'ım! Neler yaratmışsın, ne güzel yaratmışsın." der, şıpır, şıpır ağlar. Allah'ı biliyor. Neler yaratmışsın, ne güzel yaratmışsın." der, şıpır, şıpır ağlar. Allah'ı biliyor.

Ötekisi de aklı dünya işi, dünya menfaati, dünya kazancı ile dolu insan…Ötekisi de aklı dünya işi, dünya menfaati, dünya kazancı ile dolu insan… İstediği kadar bilgisi çok olsun. İslâm'da alimlik bilgi çokluğu ile ölçülmez.İstediği kadar bilgisi çok olsun. İslâm'da alimlik bilgi çokluğu ile ölçülmez. Kafasına kaç megabayt bilgi girmiş, onunla ölçülmez. Kafasına kaç megabayt bilgi girmiş, onunla ölçülmez. Allah'a karşı duyguları, anlayışındaki güzellik ve kulluğundaki mükemmellikle ölçülür.Allah'a karşı duyguları, anlayışındaki güzellik ve kulluğundaki mükemmellikle ölçülür. Onun için dağdaki bir çoban evliyâ olabilir. Onun için dağdaki bir çoban evliyâ olabilir.

Birileri bir yerden bir yere mürşid-i kâmil aramaya gidiyorlarmış da Orta Asya'da bir çobana rastlamışlar. Birileri bir yerden bir yere mürşid-i kâmil aramaya gidiyorlarmış da Orta Asya'da bir çobana rastlamışlar.

"Nereye gidiyorsunuz?" demiş. "Nereye gidiyorsunuz?" demiş.

"Allah'ın sevgili kulunu aramaya, bulmaya niyetlendik, diyarımızdan öyle çıktık." deyince"Allah'ın sevgili kulunu aramaya, bulmaya niyetlendik, diyarımızdan öyle çıktık." deyince şöyle etrafına bakmış, şöyle etrafına bakmış,

"Cihana baktım, o anlattığınız vasıflara sahip benden başka kimseyi göremedim." demiş. "Cihana baktım, o anlattığınız vasıflara sahip benden başka kimseyi göremedim." demiş.

Nasıl söyledi ise artık… Kibrinden söylese tabii Allah sevmez.Nasıl söyledi ise artık… Kibrinden söylese tabii Allah sevmez. Kibrinden söylememiştir de onların irşadının kendisine verildiğini anlatmak için söylemiştir, Allahu âlem.Kibrinden söylememiştir de onların irşadının kendisine verildiğini anlatmak için söylemiştir, Allahu âlem. Güzel söylemiştir, güzel bir tarzda söylemiştir; o çok önemli. Güzel söylemiştir, güzel bir tarzda söylemiştir; o çok önemli.

Allah'ı bilen alim bir insan demek; malumatı, bilgileri az bile olsa takvâsı olan,Allah'ı bilen alim bir insan demek; malumatı, bilgileri az bile olsa takvâsı olan, sözü doğru, kalbi temiz olan demektir. Evliyâullah kitaplarında ve sözlerinde bir şeyi daha söylüyor…sözü doğru, kalbi temiz olan demektir. Evliyâullah kitaplarında ve sözlerinde bir şeyi daha söylüyor… Dördüncü hicrî asırda yaşamış bir büyük ve meşhur zâtın, velinin, alimin bir sözü çok iyi hatırımda…Dördüncü hicrî asırda yaşamış bir büyük ve meşhur zâtın, velinin, alimin bir sözü çok iyi hatırımda… Buyuruyor ki: Mettahazallâhu veliyyen câhile. "Allah bir cahili kendisine evliyâ yapmaz." Buyuruyor ki:

Mettahazallâhu veliyyen câhile. "Allah bir cahili kendisine evliyâ yapmaz."

Yani hem evliyâ olup hem cahil olmaz. Ümmî olur ama ümmî olmak cahil olmak değildir,Yani hem evliyâ olup hem cahil olmaz. Ümmî olur ama ümmî olmak cahil olmak değildir, hocadan ders almamış olmak demektir. Allah öğretebilir. hocadan ders almamış olmak demektir. Allah öğretebilir.

Velev ittehazahû ve allemehû. "Eğer Allah bir cahili sevip de velisi yapmayı murad eder,Velev ittehazahû ve allemehû. "Eğer Allah bir cahili sevip de velisi yapmayı murad eder, "Seni sevgili kulum yapacağım." derse öğretir.""Seni sevgili kulum yapacağım." derse öğretir." O zaman da bilgiyi öğretir, cahil bırakmaz. Allah bildirir, arif olur. O zaman da bilgiyi öğretir, cahil bırakmaz. Allah bildirir, arif olur.

Abdülaziz ed-Debbağ hazretleri, Kitâbu'l-ibrîz'inde anlatıyor.Abdülaziz ed-Debbağ hazretleri, Kitâbu'l-ibrîz'inde anlatıyor. Hiç ama hiç okumamış bir insana, "Falanca hadis nasıldır, falanca hadis nasıldır?" diye neyi sorduysam Hiç ama hiç okumamış bir insana, "Falanca hadis nasıldır, falanca hadis nasıldır?" diye neyi sorduysam en büyük hadis alimlerininin en büyük şerhlerde yazdığı gibi cevapları verdi. Halbuki okumamış…en büyük hadis alimlerininin en büyük şerhlerde yazdığı gibi cevapları verdi. Halbuki okumamış… İmtihan için sözleri karıştırıyormuş ve hadîs-i şerîfin sözleri arasına başka sözler katarak okuyormuş; İmtihan için sözleri karıştırıyormuş ve hadîs-i şerîfin sözleri arasına başka sözler katarak okuyormuş;

"Efendim, bu hadise ne dersiniz?" diyormuş. "Şu cümlesi hadis, burası hadis değil."Efendim, bu hadise ne dersiniz?" diyormuş.

"Şu cümlesi hadis, burası hadis değil.
Şu hadis, burası değil." diyormuş. Yani Cenâb-ı Hak anlattırıyor, bildiriyor, öğretiyor.Şu hadis, burası değil." diyormuş. Yani Cenâb-ı Hak anlattırıyor, bildiriyor, öğretiyor. Öğretince de öğreniyor. O zaman cahil kalmıyor. Yani cahil olmuyor, biliyor. Öğretince de öğreniyor. O zaman cahil kalmıyor. Yani cahil olmuyor, biliyor.

Mühim olan bilgi çokluğu değildir.Mühim olan bilgi çokluğu değildir. Hatta bilgisinin çokluğuna rağmen Allah'a güzel kulluk yapmayanları, Allahu Teâlâ hazretleriHatta bilgisinin çokluğuna rağmen Allah'a güzel kulluk yapmayanları, Allahu Teâlâ hazretleri Cuma suresinde üzerine kitap yükletilmiş merkeplere benzetiyor: Cuma suresinde üzerine kitap yükletilmiş merkeplere benzetiyor:

Meselüllezîne hummilü't-Tevrâte sümme lem yahmilûhâ ke-meseli'l-hımâri yahmilü esfâren,Meselüllezîne hummilü't-Tevrâte sümme lem yahmilûhâ ke-meseli'l-hımâri yahmilü esfâren, bi'se meselü'l-kavmillezîne kezzebû bi-âyâtillâhi. Vallâhu lâ yehdi'l-kavme'z-zâlimîn. bi'se meselü'l-kavmillezîne kezzebû bi-âyâtillâhi. Vallâhu lâ yehdi'l-kavme'z-zâlimîn.

Çünkü kavmin kendisine Tevrat indirilmiş, peygamber gelmiş ama idraksiz…Çünkü kavmin kendisine Tevrat indirilmiş, peygamber gelmiş ama idraksiz… Musa aleyhisselam ile Firavun'dan kurtuluyorlar, denizi geçiyorlar, Firavun gözleri önünde boğuluyor.Musa aleyhisselam ile Firavun'dan kurtuluyorlar, denizi geçiyorlar, Firavun gözleri önünde boğuluyor. Karşı tarafa geçtikten sonra ilerlerken kendi yaptıkları puta tapan bir kavmin yanına gelince diyorlar ki: Karşı tarafa geçtikten sonra ilerlerken kendi yaptıkları puta tapan bir kavmin yanına gelince diyorlar ki:

Kâle, yâ Mûsac'al lenâ ilâhen kemâ lehüm âlihetün.Kâle, yâ Mûsac'al lenâ ilâhen kemâ lehüm âlihetün. Musa aleyhisselam'a, "Bunların bir sürü putları, tanrıları var, tapınıyorlar.Musa aleyhisselam'a, "Bunların bir sürü putları, tanrıları var, tapınıyorlar. Bize de böyle bir şey yap." diyorlar. Bize de böyle bir şey yap." diyorlar.

O mübarek peygamberin o kadar mucizelerini gördükleriO mübarek peygamberin o kadar mucizelerini gördükleri ve Cenâb-ı Hakk'ın lütfuna onun sayesinde, onun yanında erdikleri halde öyle diyorlar. ve Cenâb-ı Hakk'ın lütfuna onun sayesinde, onun yanında erdikleri halde öyle diyorlar.

Allah cahil etmesin! Arif kul eylesin! Allah cahil etmesin! Arif kul eylesin!

Tabii arifin alim olanı kıymet üstüne kıymet, değer üstüne değer kazanır.Tabii arifin alim olanı kıymet üstüne kıymet, değer üstüne değer kazanır. Ulûm-i nâfia öğrenmişse, öğrendiği ilimler kendisine menfaat vermiş ise... Ulûm-i nâfia öğrenmişse, öğrendiği ilimler kendisine menfaat vermiş ise... Bazı insanlar ilmi öğrenir, okur, diplomayı alır ama okuduğu ilimler kendisine fayda vermez. Bazı insanlar ilmi öğrenir, okur, diplomayı alır ama okuduğu ilimler kendisine fayda vermez.

Şimdi, Muğla Üniversitesi rektörü; "İslâm'da tesettür yoktur.Şimdi, Muğla Üniversitesi rektörü; "İslâm'da tesettür yoktur. Bir metrelik bir bez parçasına indirgemek İslâm'a ihanettir." diyor.Bir metrelik bir bez parçasına indirgemek İslâm'a ihanettir." diyor. Yani sözleri ile, "Başörtüsünü savunanlar İslâm'a ihanet ediyorlar." demek istiyor.Yani sözleri ile, "Başörtüsünü savunanlar İslâm'a ihanet ediyorlar." demek istiyor. Özetten okuduğum kadarı ile, "Ve bu bir partinin simgesidir." diyor. Hepsi yalan! Hepsi yanlış!Özetten okuduğum kadarı ile, "Ve bu bir partinin simgesidir." diyor.

Hepsi yalan! Hepsi yanlış!
Rektör ilahiyatta okumuş, ilahiyatçı ama yanlış! Hepsi yanlış! Cümle cihanın alimlerine sorulsun.Rektör ilahiyatta okumuş, ilahiyatçı ama yanlış! Hepsi yanlış! Cümle cihanın alimlerine sorulsun. Türkiye'nin dışında, 28 Şubat baskısı olmayan ülkelerde, nerede sorulursa sorulsun; Türkiye'nin dışında, 28 Şubat baskısı olmayan ülkelerde, nerede sorulursa sorulsun;

"İslâm'da tesettür var mı, yok mu?" "İslâm'da tesettür var mı, yok mu?"

Zaten Diyanet'e de daha önce sorulmuştu ve Diyanet cevabını vermişti.Zaten Diyanet'e de daha önce sorulmuştu ve Diyanet cevabını vermişti. Bu, Ruhi Fığlalı'dan önce de sonra da bilinen bir husus. Bu, Ruhi Fığlalı'dan önce de sonra da bilinen bir husus. Ama başörtüsüne baskı yapanları kınayamıyor, başörtüsünü savunanları hıyanetle itham ediyor.Ama başörtüsüne baskı yapanları kınayamıyor, başörtüsünü savunanları hıyanetle itham ediyor. Böyle şey olmaz! Demek ki insan Allah'ı bilmeye, Allah'a güzel kulluk etmeye çalışacak.Böyle şey olmaz!

Demek ki insan Allah'ı bilmeye, Allah'a güzel kulluk etmeye çalışacak.
Namazlarını huşu ve hudu ile, şuur ile kılmaya çalışacak. Namazlarını huşu ve hudu ile, şuur ile kılmaya çalışacak. Aklını dağıtmayacak, zihnini derleyecek, toparlayacak.Aklını dağıtmayacak, zihnini derleyecek, toparlayacak. Namazı kılarken evliyâullahın anlattığı şeklide, müttakıyâne kılarsa faydasını görecek, sevapları alacak. Namazı kılarken evliyâullahın anlattığı şeklide, müttakıyâne kılarsa faydasını görecek, sevapları alacak. Yoksa hadîs-i şerîflerde geçiyor ki, Yoksa hadîs-i şerîflerde geçiyor ki,

"Bir insanın kıldığı namaz eğer onu Allah'a yaklaştırmıyor ise Allah'tan uzaklaştırır." "Bir insanın kıldığı namaz eğer onu Allah'a yaklaştırmıyor ise Allah'tan uzaklaştırır."

Şuursuz kılınan namaz yaklaştırmamakla kalmaz, bu sefer Allah'tan uzaklaştırmaya sebep olur.Şuursuz kılınan namaz yaklaştırmamakla kalmaz, bu sefer Allah'tan uzaklaştırmaya sebep olur. Aklı başka yerde, kalbi bozuk, kafası yamuk, itikadı sapık… Daha da beter duruma gelir. Aklı başka yerde, kalbi bozuk, kafası yamuk, itikadı sapık… Daha da beter duruma gelir.

Allahu Teâlâ hazretleri bizi her türlü ilmin, ibadetin her çeşit âfetinden korusun.Allahu Teâlâ hazretleri bizi her türlü ilmin, ibadetin her çeşit âfetinden korusun. Kendisine güzel kulluk yapmayı nasip eylesin. Kendisine güzel kulluk yapmayı nasip eylesin.

Bizim için kişiler mühim değil ama gerçekler çarpıtılmamalı, olduğu gibi söylenmeli.Bizim için kişiler mühim değil ama gerçekler çarpıtılmamalı, olduğu gibi söylenmeli. Cümle cihan halkı, tarih boyunca ve şimdi herkes bilir ki İslâm'da tesettür vardır. Cümle cihan halkı, tarih boyunca ve şimdi herkes bilir ki İslâm'da tesettür vardır. Baş örtmek, bir metrelik bir bezi savunmak değildir. Başörtüsünü savunmak, din hürriyetini savunmaktır. Baş örtmek, bir metrelik bir bezi savunmak değildir. Başörtüsünü savunmak, din hürriyetini savunmaktır.

Çocukcağız kahroluyor, tahsili ve ailesi ile ilişkileri mahvoluyor,Çocukcağız kahroluyor, tahsili ve ailesi ile ilişkileri mahvoluyor, anası babası darılıyor, küsüyor, toplum kendisini dışlıyor... anası babası darılıyor, küsüyor, toplum kendisini dışlıyor... Allah rızası için başını örtüyor, açamıyor; bunun vicdanına bu baskı doğru değil. Allah rızası için başını örtüyor, açamıyor; bunun vicdanına bu baskı doğru değil.

İsveç'te bir üniversitesi öğrencisine "başını aç" veya "kapa" denilir mi? Denilmiş midir? İsveç'te bir üniversitesi öğrencisine "başını aç" veya "kapa" denilir mi? Denilmiş midir?

Denilemez! Hiçbir yerde denilemez! Kıyafetine karışılamaz. Denilemez! Hiçbir yerde denilemez! Kıyafetine karışılamaz.

Ben Avustralya'da herkesin istediği gibi giyindiğini görüyorum.Ben Avustralya'da herkesin istediği gibi giyindiğini görüyorum. Melbourne şehrine ilk gittiğim zaman beni lâ ilahe illallah yazılı bayraklarla, Melbourne şehrine ilk gittiğim zaman beni lâ ilahe illallah yazılı bayraklarla, Melbourne havaalanında yüzlerce insan karşıladı. Tekbirler getirerek yeri göğü inlettiler. Melbourne havaalanında yüzlerce insan karşıladı. Tekbirler getirerek yeri göğü inlettiler. Sarıkları sarmışlar, cübbeleri giymişler. Ben de Avustralya'ya ilk defa gidiyorum… Korktum; Sarıkları sarmışlar, cübbeleri giymişler. Ben de Avustralya'ya ilk defa gidiyorum… Korktum;

"Yahu başınıza bir hal gelecek, ne yapıyorsunuz, ne oluyor?" dedim. "Yahu başınıza bir hal gelecek, ne yapıyorsunuz, ne oluyor?" dedim.

"Hocam, burada bir şey olmaz." dediler. Hakikaten de bir şey olmadı."Hocam, burada bir şey olmaz." dediler. Hakikaten de bir şey olmadı. Kimse gelip de, "Bağırmayın, bu bayrakları kapatın, böyle giyinemezsiniz." demedi. Kimse gelip de, "Bağırmayın, bu bayrakları kapatın, böyle giyinemezsiniz." demedi. Herkes istediği gibi giyiniyor, kimse de yadırgamıyor. İngiltere'de de öyle…Herkes istediği gibi giyiniyor, kimse de yadırgamıyor. İngiltere'de de öyle… Londra'ya gidin, her kıyafeti görürsünüz. Belki burada da öyle...Londra'ya gidin, her kıyafeti görürsünüz.

Belki burada da öyle...
Burada ben bir kere çarşının merkezindeBurada ben bir kere çarşının merkezinde dinine inanmış İsveçliler'i gördüm. Giyimleri değişik, saçları tıraşlı, ellerinde ziller...dinine inanmış İsveçliler'i gördüm. Giyimleri değişik, saçları tıraşlı, ellerinde ziller... Çarşıda geziyorlar. Herkes baktı; ayıplamadılar, çok ters tepki de göstermediler.Çarşıda geziyorlar. Herkes baktı; ayıplamadılar, çok ters tepki de göstermediler. Bu hıristiyan değil diye bir terslik bile göstermediler, baktılar. Bu hıristiyan değil diye bir terslik bile göstermediler, baktılar. Onlar da kendi usullerini gösterip, gösteri yapıp yürüdüler, gittiler. Onlar da kendi usullerini gösterip, gösteri yapıp yürüdüler, gittiler.

İkinci hadîs-i şerîf. Rîhu'l-cenneti tûcedü min hamsi mieti âmin.İkinci hadîs-i şerîf.

Rîhu'l-cenneti tûcedü min hamsi mieti âmin.
Ve lâ yecidü rîha'l-cenneti men talebe'd-dünyâ bi-ameli'l-âhireti. Ve lâ yecidü rîha'l-cenneti men talebe'd-dünyâ bi-ameli'l-âhireti.

Abdullah İbni Abbas radıyallahu anhüma'dan rivayet edilmiş.Abdullah İbni Abbas radıyallahu anhüma'dan rivayet edilmiş. Deylemî, bu hadîs-i şerîfi Müsnedü'l-firdevs isimli hadis kitabında kaydetmiş. Deylemî, bu hadîs-i şerîfi Müsnedü'l-firdevs isimli hadis kitabında kaydetmiş. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz buyuruyor ki; Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz buyuruyor ki;

Rîhu'l-cenneti. "Cennetin kokusu…" Hoş, mübarek, gönülleri mest eden kokusu…Rîhu'l-cenneti. "Cennetin kokusu…" Hoş, mübarek, gönülleri mest eden kokusu… Tûcedü. "Duyulur, hissedilir." Min hamsi mieti âmin. Tûcedü. "Duyulur, hissedilir." Min hamsi mieti âmin. "Cennetin surlarının dışındaki beş yüz yıllık mesafeden duyulur." Çünkü koku yayılır."Cennetin surlarının dışındaki beş yüz yıllık mesafeden duyulur." Çünkü koku yayılır. Cennetin güzel kokusu beş yüz yıl mesafe uzaktaki insanın burnuna gelir.Cennetin güzel kokusu beş yüz yıl mesafe uzaktaki insanın burnuna gelir. Beş yıl değil, elli yıl değil, beş yüz yıl uzağa kadar cennetin kokusu yayılıyor ve oradan duyuluyor. Beş yıl değil, elli yıl değil, beş yüz yıl uzağa kadar cennetin kokusu yayılıyor ve oradan duyuluyor.

Ve lâ yecidü rîha'l-cenneti. "Cennetin bu hoş kokusunu duymaz."Ve lâ yecidü rîha'l-cenneti. "Cennetin bu hoş kokusunu duymaz." Men talebe'd-dünyâ. "Dünyalık, dünya menfaati talep eden kimse..." Men talebe'd-dünyâ. "Dünyalık, dünya menfaati talep eden kimse..." Bi-ameli'l-âhireti. "Âhiret amelini, dini, imanı, ibadeti kullanarakBi-ameli'l-âhireti. "Âhiret amelini, dini, imanı, ibadeti kullanarak dünya menfaati celbeden kimse cennete yaklaşmak, girmek değil, bu kokuyu bile duymaz."dünya menfaati celbeden kimse cennete yaklaşmak, girmek değil, bu kokuyu bile duymaz." Yani âhiret ameli ile dünyalık elde etmeye çalışan bu kokuyu duyacak yakın mesafeye bile gelmez, dosdoğru cehenneme gider. Yani âhiret ameli ile dünyalık elde etmeye çalışan bu kokuyu duyacak yakın mesafeye bile gelmez, dosdoğru cehenneme gider.

Allah saklasın! Önüne örtüyü yayıyorlar, euzu besmeleyi çekiyor, Kur'ân-ı Kerîm'i okuyor;Allah saklasın!

Önüne örtüyü yayıyorlar, euzu besmeleyi çekiyor, Kur'ân-ı Kerîm'i okuyor;
gelen geçen de para atıyor. Kur'an okumak âhiret amelidir. gelen geçen de para atıyor. Kur'an okumak âhiret amelidir. Etrafındakilere demiş oluyor ki, "Bak, ben Kur'an okuyorum. Siz bana para verin." Etrafındakilere demiş oluyor ki, "Bak, ben Kur'an okuyorum. Siz bana para verin." Çünkü açtığı örtü de onu gösteriyor. İşte yanlış bir iş... Kur'ân-ı Kerîm, Allah rızası için okunur.Çünkü açtığı örtü de onu gösteriyor. İşte yanlış bir iş... Kur'ân-ı Kerîm, Allah rızası için okunur. Kur'ân-ı Kerîm okununca para dilenilmez. Bu, basit ve herkesin gördüğü, anladığı bir şekli... Kur'ân-ı Kerîm okununca para dilenilmez. Bu, basit ve herkesin gördüğü, anladığı bir şekli...

Bir alim ilmi ile sultana, siyaset erbabına yanaşır, oradan menfaat sağlar, onların yanlışlıklarına,Bir alim ilmi ile sultana, siyaset erbabına yanaşır, oradan menfaat sağlar, onların yanlışlıklarına, "Evet, doğrudur, tamam." der, fetva verir, doğru şeyleri söylemez ve "Menfaatim elden gitmesin." diye"Evet, doğrudur, tamam." der, fetva verir, doğru şeyleri söylemez ve "Menfaatim elden gitmesin." diye saklarsa hocalığını dünyalık devşirmek için kullanmış olduğundan o da bu sınıfa girer. saklarsa hocalığını dünyalık devşirmek için kullanmış olduğundan o da bu sınıfa girer.

Herhalde bin bir türlü usûlü, şekli, çeşitleri vardır.Herhalde bin bir türlü usûlü, şekli, çeşitleri vardır. Onun için en önemli şey, yapılan ibadetin ihlâsla yapılmasıdır.Onun için en önemli şey, yapılan ibadetin ihlâsla yapılmasıdır. İhlâs, halislik yani katıksızlık demek… İhlâs, halislik yani katıksızlık demek…

İbadette katıksızlık ne demek? İhlâsla yani katıksız yapılacak ne demek? İbadette katıksızlık ne demek? İhlâsla yani katıksız yapılacak ne demek?

Sırf Allah rızası için yapmak demek... Muhlisîne lehü'd-dîne. Sırf Allah rızası için yapmak demek...

Muhlisîne lehü'd-dîne.

İbadeti, dindarlığı, dinî vazifelerini sırf Allah için yapmak…İbadeti, dindarlığı, dinî vazifelerini sırf Allah için yapmak… Eğer Allah rızasını kazanmaktan başka şeyleri düşünüyorsa, işte o katıklılıktır.Eğer Allah rızasını kazanmaktan başka şeyleri düşünüyorsa, işte o katıklılıktır. Halisliği haleldar olmuş, ziyana uğramış, bozulmuştur. Halisliği haleldar olmuş, ziyana uğramış, bozulmuştur. Süt tenceresinin içine necaset düşmüş gibidir, bitirir.Süt tenceresinin içine necaset düşmüş gibidir, bitirir. Süt temizdir ama içine necaset damladığı zaman içilmez. Onun gibi… Süt temizdir ama içine necaset damladığı zaman içilmez. Onun gibi…

Allahu Teâlâ hazretleri bize her yaptığımız ibadeti, her söylediğimiz sözüAllahu Teâlâ hazretleri bize her yaptığımız ibadeti, her söylediğimiz sözü sadece ve sadece Allah rızası için yapmaya ve söylemeye kuvvet ihsan etsin. Tevfikini refik etsin.sadece ve sadece Allah rızası için yapmaya ve söylemeye kuvvet ihsan etsin. Tevfikini refik etsin. Yalan, yanlış iş yaptırmasın. Dünya menfaati için âhiretini satanlardan eylemesin. Yalan, yanlış iş yaptırmasın. Dünya menfaati için âhiretini satanlardan eylemesin.

Maalesef eski ümmetlerden de böyle olmuş.Maalesef eski ümmetlerden de böyle olmuş. Dinlerini, az bir dünya menfaati için, menfaat sağlayacağız diye satıp haktan ayrılan alimlerinDinlerini, az bir dünya menfaati için, menfaat sağlayacağız diye satıp haktan ayrılan alimlerin durumlarının kötü olduğunu hadîs-i şerîflerden ve Kur'ân-ı Kerîm'den biliyoruz.durumlarının kötü olduğunu hadîs-i şerîflerden ve Kur'ân-ı Kerîm'den biliyoruz. Âyet-i kerîmelerden yahudi alimlerinin böyle hallere düştüğünü biliyoruz. Âyet-i kerîmelerden yahudi alimlerinin böyle hallere düştüğünü biliyoruz.

Allah cümlemizi her çeşit böyle âfetten, ibadetlerini sıfıra indiren,Allah cümlemizi her çeşit böyle âfetten, ibadetlerini sıfıra indiren, sahibini de Allah'ın rızasını kazanmak şöyle dursun Allah'ın kahrına uğrayıp sahibini de Allah'ın rızasını kazanmak şöyle dursun Allah'ın kahrına uğrayıp cehenneme düşüren yanlışlıkları yapmaktan korusun. cehenneme düşüren yanlışlıkları yapmaktan korusun.

Bu konuda bir başka hadîs-i şerifi daha anlatmak istiyorum: Bu konuda bir başka hadîs-i şerifi daha anlatmak istiyorum:

Cennetin kokusu beş yüz yıllık mesafeye kadar yayılıyor, dağılıyor.Cennetin kokusu beş yüz yıllık mesafeye kadar yayılıyor, dağılıyor. "Kocasından kendisini boşasın diye boşanmayı isteyen kadın da "Kocasından kendisini boşasın diye boşanmayı isteyen kadın da cennetin kokusunu duyamaz." diye bir hadîs-i şerîf var.cennetin kokusunu duyamaz." diye bir hadîs-i şerîf var. Yani kadının doğrudan doğruya kocasından boşanmak istemesi deYani kadının doğrudan doğruya kocasından boşanmak istemesi de böyle bir ifade ile hadîs-i şerîfte anlatılıyor, "Cennetin kokusunu bile duyamaz." diyor. böyle bir ifade ile hadîs-i şerîfte anlatılıyor, "Cennetin kokusunu bile duyamaz." diyor. Yuva mübarektir ve dinimiz yuvayı bozma hususunda "beni boşa" diye boşanmayı istemesini uygun görmüyor. Yuva mübarektir ve dinimiz yuvayı bozma hususunda "beni boşa" diye boşanmayı istemesini uygun görmüyor.

Üçüncü hadîs-i şerîf…Üçüncü hadîs-i şerîf… İlginç! Ebû Hureyre radıyallahu anh'ten yine ed-Deylemî, Müsnedü'l-firdevs'te kaydetmiş: İlginç! Ebû Hureyre radıyallahu anh'ten yine ed-Deylemî, Müsnedü'l-firdevs'te kaydetmiş:

Ziyâretü'l-ğaniyyi ke's-sâimi'l-kâimi ve ziyâretü'l-fakîri ke'l-cihâdi fî sebîlillâhiZiyâretü'l-ğaniyyi ke's-sâimi'l-kâimi ve ziyâretü'l-fakîri ke'l-cihâdi fî sebîlillâhi ve ta'dilü hutâhü fî sebîlillâhi azze ve celle. ve ta'dilü hutâhü fî sebîlillâhi azze ve celle.

Ziyâretü'l-ğaniyyi. "Bir kimsenin zengini ziyaret etmesi…"Ziyâretü'l-ğaniyyi. "Bir kimsenin zengini ziyaret etmesi…" Ke's-sâimi'l-kâimi. "Bu ziyareti yapan kimse oruç tutan ve gece namaz kılan kimse gibidir." Ke's-sâimi'l-kâimi. "Bu ziyareti yapan kimse oruç tutan ve gece namaz kılan kimse gibidir." Gündüz oruç tutan, gece ibadet eden…Gündüz oruç tutan, gece ibadet eden… Bunlar, ibadeti çok yapanların anlatılmasında kullanılan iki kelime.Bunlar, ibadeti çok yapanların anlatılmasında kullanılan iki kelime. "Gündüz sâim, gece kâim" derler."Gündüz sâim, gece kâim" derler. Gündüz oruç tutuyor, geceleyin de uyku uyumuyor, teheccüd namazı kılıyor. Gündüz oruç tutuyor, geceleyin de uyku uyumuyor, teheccüd namazı kılıyor. İlahilerde de "Gündüz olalım sâim, gece olalım kâim." diye geçiyor.İlahilerde de "Gündüz olalım sâim, gece olalım kâim." diye geçiyor. Gece gündüz ibadet eden, gündüzü oruçla, geceyi de namaz kılmakla geçiren kimse gibidir. Neden? Gece gündüz ibadet eden, gündüzü oruçla, geceyi de namaz kılmakla geçiren kimse gibidir.

Neden?

Allah rızası için ziyaret yapmak, sevaplı işlerdendir.Allah rızası için ziyaret yapmak, sevaplı işlerdendir. İslâm'da müslümanın müslümanla ahbaplık, tanışıklık, kardeşlik, dostluk yapması sevaptır.İslâm'da müslümanın müslümanla ahbaplık, tanışıklık, kardeşlik, dostluk yapması sevaptır. Dostluğa götüren her şey de sevaptır. Dostluğa götüren her şey de sevaptır. Selam bile bir kelime olduğu halde, es-selamu aleyküm deyince on; Selam bile bir kelime olduğu halde, es-selamu aleyküm deyince on; es-selamu aleyküm ve rahmetullah deyince yirmi; es-selamu aleyküm ve rahmetullah deyince yirmi; es-selamu aleyküm ve rahmetullahi ve berekâtühü deyince otuz sevap alır.es-selamu aleyküm ve rahmetullahi ve berekâtühü deyince otuz sevap alır. Peygamber Efendimiz hadîs-i şerîfinde bildiriyor. Çünkü selam da ahbaplığın başlangıcıdır. Peygamber Efendimiz hadîs-i şerîfinde bildiriyor.

Çünkü selam da ahbaplığın başlangıcıdır.
Ahbaplık selamla olur. Selamla kelâm başlar, kelâmdan sonra ikram, ikramdan sonra ahbaplık gelir.Ahbaplık selamla olur. Selamla kelâm başlar, kelâmdan sonra ikram, ikramdan sonra ahbaplık gelir. Selam, kelâm, ikram, ondan sonra muhabbet gelir. Selam bile sevap… Ziyaret de sevap...Selam, kelâm, ikram, ondan sonra muhabbet gelir. Selam bile sevap…

Ziyaret de sevap...
Allah rızası için müslümanın müslümanı ziyaret etmesi büyük sevaplı işlerden birisidir.Allah rızası için müslümanın müslümanı ziyaret etmesi büyük sevaplı işlerden birisidir. Kardeşliklerimiz, muhabbetimiz canlansın diye ziyaretleşmeye vakit ayırmalıKardeşliklerimiz, muhabbetimiz canlansın diye ziyaretleşmeye vakit ayırmalı ve birbirlerimizi ziyaret etmeliyiz. Allah rızası için... ve birbirlerimizi ziyaret etmeliyiz. Allah rızası için...

Çünkü bir kudsî hadis var: Hakkat mehabbetî li'l-mütezâvirîne fiyye.Çünkü bir kudsî hadis var:

Hakkat mehabbetî li'l-mütezâvirîne fiyye.
"Benim rızam için birbirlerini ziyaret edenlere benim muhabbetim vacip olur,"Benim rızam için birbirlerini ziyaret edenlere benim muhabbetim vacip olur, hak olur, tahakkuk eder, gerçek olur." Hadîs-i kudsîde Cenâb-ı Hak bildiriyor.hak olur, tahakkuk eder, gerçek olur."

Hadîs-i kudsîde Cenâb-ı Hak bildiriyor.
Sen, Allah rızası için müslüman kardeşini, arkadaşını ziyaret ediyorsun; Allah her ikinizi seviyor.Sen, Allah rızası için müslüman kardeşini, arkadaşını ziyaret ediyorsun; Allah her ikinizi seviyor. Onun için ziyaretleşmeye vakit ayırmak, gün, fırsat ayırmak lazım. Onun için ziyaretleşmeye vakit ayırmak, gün, fırsat ayırmak lazım. Ziyaretleşmeyi günün bir saatinde mi yoksa haftanın bir gününde mi -cumartesi, pazar-Ziyaretleşmeyi günün bir saatinde mi yoksa haftanın bir gününde mi -cumartesi, pazar- veya ayın bir haftasında mı veya yılın bir ayında mı; Allah rızası için yapmak lazım. Çünkü sevaptır. veya ayın bir haftasında mı veya yılın bir ayında mı; Allah rızası için yapmak lazım. Çünkü sevaptır.

Zengini ziyaret ederse gündüz oruç tutmuş, gece namaz kılmış gibi sevap alır.Zengini ziyaret ederse gündüz oruç tutmuş, gece namaz kılmış gibi sevap alır. Ama fakiri ziyaret ederse Ama fakiri ziyaret ederse Allah yolunda cihad gibidir.Allah yolunda cihad gibidir. Orada maddî menfaatin hiç olmadığı besbelli, adam zaten fakir…Orada maddî menfaatin hiç olmadığı besbelli, adam zaten fakir… Zenginin evine gidersin, adam bir sürü ikram yapar; karnın doyar. "Allah razı olsun, çok şükür…"Zenginin evine gidersin, adam bir sürü ikram yapar; karnın doyar. "Allah razı olsun, çok şükür…" İnsan ikramın güzelliğine, tatlının cinsine, ikramın çokluğuna göre memnun olur.İnsan ikramın güzelliğine, tatlının cinsine, ikramın çokluğuna göre memnun olur. Ama fakir adamcağızın hiçbir şeyi yok. Gittiğin zaman oturacak bir şey yok falan... Ama fakir adamcağızın hiçbir şeyi yok. Gittiğin zaman oturacak bir şey yok falan...

Sonra, zenginin itibarı ve kıymeti çoktur. Herkes hürmet eder, sevgi ve saygı gösterir, koşturur.Sonra, zenginin itibarı ve kıymeti çoktur. Herkes hürmet eder, sevgi ve saygı gösterir, koşturur. Ama fakire hiç kimse bakmaz. Zengin arabasını dağdan aşırır, fakir düz yolda yolu şaşırır. Ama fakire hiç kimse bakmaz. Zengin arabasını dağdan aşırır, fakir düz yolda yolu şaşırır.

Bir garip öldü diyeler, Üç günden sonra duyalar, Soğuk su ile yuyalar. Ölürse kimse bakmaz.Bir garip öldü diyeler,

Üç günden sonra duyalar,

Soğuk su ile yuyalar.

Ölürse kimse bakmaz.
Ölümünü üç gün sonra duyarlar, soğuk suyla idare edip yıkayıverirler, gömüverirler. Ölümünü üç gün sonra duyarlar, soğuk suyla idare edip yıkayıverirler, gömüverirler. Fakirin hali zordur ama onu ziyaret ederse Allah yolunda cihad gibi sevabı çok oluyor. Fakirin hali zordur ama onu ziyaret ederse Allah yolunda cihad gibi sevabı çok oluyor.

Ve ta'dilü hutâhü.Ve ta'dilü hutâhü. "Adımları…" Fî sebîlillâhi azze ve celle. "Adımları…" Fî sebîlillâhi azze ve celle. "Sonsuz derecede aziz ve sonsuz derecede celil olan Allah yolunda atılmış adımlardan sayılır.""Sonsuz derecede aziz ve sonsuz derecede celil olan Allah yolunda atılmış adımlardan sayılır." Fakirin ziyareti için yapılan yürüyüşte atılan adımlar, Allah yolunda atılmış sayılır.Fakirin ziyareti için yapılan yürüyüşte atılan adımlar, Allah yolunda atılmış sayılır. Bunun için fakirleri de ihmal etmeden onları da ziyarete vakit ayırmak lazım. Allah rızası için!..Bunun için fakirleri de ihmal etmeden onları da ziyarete vakit ayırmak lazım. Allah rızası için!.. Haftanın bir gününü ayırsanız, epeyce sevap kazanırsınız. Haftanın bir gününü ayırsanız, epeyce sevap kazanırsınız.

Bizim arkadaşlara ben böyle anlattım, "Allah yolunda ziyaret için vakit ayırın.Bizim arkadaşlara ben böyle anlattım, "Allah yolunda ziyaret için vakit ayırın. Cumartesi, pazarları biraz sevap kazanın." falan dedim. Arkadaşlardan bir tanesi; Cumartesi, pazarları biraz sevap kazanın." falan dedim. Arkadaşlardan bir tanesi;

"Hocam! Millet, Allah rızası için ziyareti anlayamıyor, ille altında bir menfaat arıyor."Hocam! Millet, Allah rızası için ziyareti anlayamıyor, ille altında bir menfaat arıyor. Ben, Bursa'dan İstanbul'a geliyordum. Sizin sözünüz hatırıma geldi. Ben, Bursa'dan İstanbul'a geliyordum. Sizin sözünüz hatırıma geldi. İzmit'ten İstanbul'a gidecektim ama, 'Haydi ziyaret yapayım; anamı, babamı, akrabaları ziyaret edeyim.' diyeİzmit'ten İstanbul'a gidecektim ama, 'Haydi ziyaret yapayım; anamı, babamı, akrabaları ziyaret edeyim.' diye yolu çevirdim, Zonguldak'a gidiverdim." diyor. yolu çevirdim, Zonguldak'a gidiverdim." diyor.

Vakti varmış, durumu müsaitmiş; İzmit'ten inmiş, İstanbul'a gidecek yerde Zonguldak'a gitmiş. Vakti varmış, durumu müsaitmiş; İzmit'ten inmiş, İstanbul'a gidecek yerde Zonguldak'a gitmiş.

"Anam beni karşıladı; 'Ooo evladım! Hoş geldin.' 'Hoş bulduk anacığım.' deyip elini öptüm. "Anam beni karşıladı;

'Ooo evladım! Hoş geldin.'

'Hoş bulduk anacığım.' deyip elini öptüm.

'Nasılsın, iyi misin?' 'İyiyim, çok şükür.' 'Hoş geldin oğlum, bir derdin falan mı var?' 'Nasılsın, iyi misin?'

'İyiyim, çok şükür.'

'Hoş geldin oğlum, bir derdin falan mı var?'

'Yok, gayet sıhhatliyim, iyiyim.' dedim 'Yok, gayet sıhhatliyim, iyiyim.' dedim

'Oğlum, bir derdin falan mı var?' diye tekrar sordu. 'Bir şey mi var?' 'Yok.' 'Oğlum, bir derdin falan mı var?' diye tekrar sordu. 'Bir şey mi var?'

'Yok.'

'Öyleyse niye geldin?' dedi. 'Allah rızası için bir duanızı alayım diye geldim.' 'Öyleyse niye geldin?' dedi.

'Allah rızası için bir duanızı alayım diye geldim.'

Ondan sonra akşam babam geldi. 'Ooo evladım! Hoş geldin.' Kalktım, elini öptüm. Ondan sonra akşam babam geldi.

'Ooo evladım! Hoş geldin.'

Kalktım, elini öptüm.

'Evladım! Nasılsın, iyi misin?' 'İyiyim.' 'Çoluk çocuk nasıl?' 'İyiler baba.' 'Evladım! Nasılsın, iyi misin?'

'İyiyim.'

'Çoluk çocuk nasıl?'

'İyiler baba.'

'İşlerin nasıl?' 'İyi.' 'Bir derdin, sıkıntın var mı?' 'Yok babacığım.' 'İşlerin nasıl?'

'İyi.'

'Bir derdin, sıkıntın var mı?'

'Yok babacığım.'

'Bir ihtiyacın falan mı var?' 'Yok, babacığım.' 'Eee, niye geldin öyleyse?' 'Bir ihtiyacın falan mı var?'

'Yok, babacığım.'

'Eee, niye geldin öyleyse?'

Yani her seferinde ziyaretin altında maddî bir şey mi var,Yani her seferinde ziyaretin altında maddî bir şey mi var, borç mu isteyecek, bir derdi mi var filan sanıyorlar.borç mu isteyecek, bir derdi mi var filan sanıyorlar. Anama babama bile Allah rızası için ziyareti anlatamadım.Anama babama bile Allah rızası için ziyareti anlatamadım. Önce 'Niye geldin?' diyorlar, 'Allah rızası için, sevap kazanmak için geldim.' diyorum, anlamıyorlar." diyor. Önce 'Niye geldin?' diyorlar, 'Allah rızası için, sevap kazanmak için geldim.' diyorum, anlamıyorlar." diyor.

İyi müslümanların işi kolay anlaşılmaz! Dünya ehli anlayamaz. Avrupalılar hiç anlayamaz.İyi müslümanların işi kolay anlaşılmaz! Dünya ehli anlayamaz. Avrupalılar hiç anlayamaz. Çünkü onlar her şeyi kâr ve menfaat hesabına göre ayarlamışlardır. Ama İslâmiyet öyle değil. Çünkü onlar her şeyi kâr ve menfaat hesabına göre ayarlamışlardır. Ama İslâmiyet öyle değil. Zengini ziyareti anlar da, fakiri ziyareti kimse yapmaz. Ne yanar kimse bana, Zengini ziyareti anlar da, fakiri ziyareti kimse yapmaz.

Ne yanar kimse bana,

Âteş-i dilden özge, Ne açar kimse kapım, Bâd-ı sabâdan gayri. Âteş-i dilden özge,

Ne açar kimse kapım,

Bâd-ı sabâdan gayri.

Şair öyle diyor. Şair öyle diyor.

"İçimdeki ateşten başka bana yanan yok." Zavallı dertli demek ki içi yanıyor, yüreğinde yangın var."İçimdeki ateşten başka bana yanan yok." Zavallı dertli demek ki içi yanıyor, yüreğinde yangın var. Rüzgar estiği zaman kapısı açılıyor, kilit yok, bir şey yok.Rüzgar estiği zaman kapısı açılıyor, kilit yok, bir şey yok. Kapısını rüzgârdan başka kimse açmıyormuş. Yüreğinin yangınından başka da onun için yanan yokmuş. Kapısını rüzgârdan başka kimse açmıyormuş. Yüreğinin yangınından başka da onun için yanan yokmuş.

Fakirler böyle gariban oluyor. Zengin oldu mu dostu çok olur.Fakirler böyle gariban oluyor. Zengin oldu mu dostu çok olur. İyi gün dostu fakirleyinceye kadar çok olur. Düştüğün zaman etrafta kimse kalmaz.İyi gün dostu fakirleyinceye kadar çok olur. Düştüğün zaman etrafta kimse kalmaz. Düştüğü zaman bir bakar ki etrafta hiç kimse yok. Düştüğü zaman bir bakar ki etrafta hiç kimse yok. Eskiden ziyaret edenler, sofrasında oturanlar, uzaktan gördüğü zaman,Eskiden ziyaret edenler, sofrasında oturanlar, uzaktan gördüğü zaman, "Bu yine bizden borç mu isteyecek?" vesaire diye yolu çevirmeye başlar. Bakarsın yolu çevirir. "Bu yine bizden borç mu isteyecek?" vesaire diye yolu çevirmeye başlar. Bakarsın yolu çevirir.

Allah muhabbetleri, kardeşlikleri Allah rızası için yapmaya bizi muvaffak eylesin. Allah muhabbetleri, kardeşlikleri Allah rızası için yapmaya bizi muvaffak eylesin.

el-Ehıllâü yevmeizin ba'duhüm li-ba'din adüvvün ille'l-müttakîn.el-Ehıllâü yevmeizin ba'duhüm li-ba'din adüvvün ille'l-müttakîn. "O günde muttakîler hariç samimi dostlar birbirlerine düşman olacaklar." "O günde muttakîler hariç samimi dostlar birbirlerine düşman olacaklar."

Muttaki, takvâ ehli kullar değil. Onlar ahbaplıklarını devam ettirecekler,Muttaki, takvâ ehli kullar değil. Onlar ahbaplıklarını devam ettirecekler, birbirlerini arayacak, soracaklar… birbirlerini arayacak, soracaklar… "Benim bir kardeşim vardı, nerelerde kaldı?" diye arayacaklar, şefaat edecekler."Benim bir kardeşim vardı, nerelerde kaldı?" diye arayacaklar, şefaat edecekler. Muttakî kardeşlerin takvâ üzerine kurulu kardeşlikleri devam edecek ve kesilmeyecek. Ama… Muttakî kardeşlerin takvâ üzerine kurulu kardeşlikleri devam edecek ve kesilmeyecek.

Ama…

Fe-izâ nüfiha fi's-sûri felâ ensâbe beynehüm yezmeizin ve lâ yetesâelûne. Fe-izâ nüfiha fi's-sûri felâ ensâbe beynehüm yezmeizin ve lâ yetesâelûne.

Sura üfürüldüğü zaman analık, evlatlık, babalık, kardeşlik, akrabalık, nesep bağları; hepsi gidecek.Sura üfürüldüğü zaman analık, evlatlık, babalık, kardeşlik, akrabalık, nesep bağları; hepsi gidecek. Ne dayı, ne amca, ne kardeş, ne evlat, ne baba; hepsi gidecek.Ne dayı, ne amca, ne kardeş, ne evlat, ne baba; hepsi gidecek. Ama muttakîlerin ahbaplığı kalacak. İnsan öyle arkadaşlar edinmeli.Ama muttakîlerin ahbaplığı kalacak. İnsan öyle arkadaşlar edinmeli. Arkadaş edinecekse öyle arkadaşlık kurmalı, öyle arkadaşlar edinmeli. Eskiler bunu bilirlerdi. Arkadaş edinecekse öyle arkadaşlık kurmalı, öyle arkadaşlar edinmeli.

Eskiler bunu bilirlerdi.
Bizim dedelerimiz köylü bile olsalar bunu bilirlerdi. Bizim dedelerimiz köylü bile olsalar bunu bilirlerdi. Âhiret kardeşliği edinirlerdi, âhiret kardeşliğine de "âhiretlik" derlerdi.Âhiret kardeşliği edinirlerdi, âhiret kardeşliğine de "âhiretlik" derlerdi. Hatta bizim Çanakkale'de öyledir.Hatta bizim Çanakkale'de öyledir. Samimi arkadaşına,"Nasılsın arkadaşım, kardeşim?" demez, "Nasılsın âhiretlik?" der. Samimi arkadaşına,"Nasılsın arkadaşım, kardeşim?" demez, "Nasılsın âhiretlik?" der. Âhiretlik demek, samimi kardeşi demek.Âhiretlik demek, samimi kardeşi demek. Dostluğun temeli dünyaya dayanmıyor, âhirete ve uhrevî duygulara dayanıyor. Dostluğun temeli dünyaya dayanmıyor, âhirete ve uhrevî duygulara dayanıyor. "Ne haber âhiretlik?" der. "Bu benim âhiretliğim." der,"Ne haber âhiretlik?" der. "Bu benim âhiretliğim." der, kol kola girer, omuz omuza resim çektirir. Çünkü âhiretlik… Eskiden bunu daha güzel yaparlardı. kol kola girer, omuz omuza resim çektirir. Çünkü âhiretlik…

Eskiden bunu daha güzel yaparlardı.
Bizim dedelerimizin birbirleri ile ahbaplıkları dillere destandır.Bizim dedelerimizin birbirleri ile ahbaplıkları dillere destandır. Benim babamın bir tüccar arkadaşı vardı. Kırk-elli sene ahbaplık…Benim babamın bir tüccar arkadaşı vardı. Kırk-elli sene ahbaplık… Hiç sekmemiş, her cumartesi babamın dükkânına gelirmiş. Babam dükkânı bıraktı,Hiç sekmemiş, her cumartesi babamın dükkânına gelirmiş. Babam dükkânı bıraktı, müftülüğe gitti, müftülükte vazife aldı; her cumartesi babamın orada...müftülüğe gitti, müftülükte vazife aldı; her cumartesi babamın orada... Ölünceye kadar devam eden muazzam bir ahbaplık, kardeşlik...Ölünceye kadar devam eden muazzam bir ahbaplık, kardeşlik... Rüzgâr esti mi yıkılan, hava değişti mi değişen, yağmur yağdı mı ıslanan,Rüzgâr esti mi yıkılan, hava değişti mi değişen, yağmur yağdı mı ıslanan, güneş çıktı mı çeken, kuruyan, çatlayan ahbaplık değil… güneş çıktı mı çeken, kuruyan, çatlayan ahbaplık değil…

Allah öyle güzel duygularla, öyle güzel kardeşlikleri cümlemize nasip eylesin. Allah öyle güzel duygularla, öyle güzel kardeşlikleri cümlemize nasip eylesin.

el-Fâtiha. el-Fâtiha.

Konuşma Hakkında
Tema 1
Tema 2