Namaz Vakitleri

22 Cemâziye'l-Evvel 1446
24 Kasım 2024
İmsak
06:24
Güneş
07:54
Öğle
12:55
İkindi
15:24
Akşam
17:47
Yatsı
19:11
Detaylı Arama

Niyet ve Temenni

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

20 Recep 1404 / 22.04.1984
İskenderpaşa Camii/ İstanbul

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Temenni Etmenin Karşılığı, İki Müslümanın Misali, Haramdan Sadakanın Misâli, Fıkıh Bilmeyen Kimsenin İbadeti, Müslümanın Derdiyle | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Niyet ve Temenni

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

20 Recep 1404 / 22.04.1984
İskenderpaşa Camii/ İstanbul

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Temenni Etmenin Karşılığı, İki Müslümanın Misali, Haramdan Sadakanın Misâli, Fıkıh Bilmeyen Kimsenin İbadeti, Müslümanın Derdiyle | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Konuşma Metni

el-Hamdü lillâhi Rabbi'l-âlemîn.el-Hamdü lillâhi Rabbi'l-âlemîn. Ve's-salâtu ve's-selâmu alâ seyyidi'l-evvelîne ve'l-âhirîneVe's-salâtu ve's-selâmu alâ seyyidi'l-evvelîne ve'l-âhirîne seyyidinâ ve senedinâ Muhammedin ve âlihî ve sahbihî ve men tebiahû bi-ihsânin ilâ yevmi'd-dîn. seyyidinâ ve senedinâ Muhammedin ve âlihî ve sahbihî ve men tebiahû bi-ihsânin ilâ yevmi'd-dîn.

Emmâ ba'd: Fa'lemû eyyühe'l-ihvân fe-inne efdale'l-kitâbi kitâbullah Emmâ ba'd:

Fa'lemû eyyühe'l-ihvân fe-inne efdale'l-kitâbi kitâbullah
ve efdale'l-hedyi hedyü seyyidinâ Muhammedin sallallahu aleyhi ve sellem.ve efdale'l-hedyi hedyü seyyidinâ Muhammedin sallallahu aleyhi ve sellem. Ve şerre'l-umûri muhdesâtuhâ ve külle muhdesetin bid'atünVe şerre'l-umûri muhdesâtuhâ ve külle muhdesetin bid'atün ve külle bid'atin dalâletün ve külle dalâletin ve sâhibehâ fi'n-nâr.ve külle bid'atin dalâletün ve külle dalâletin ve sâhibehâ fi'n-nâr. Ve bi's-senedi'l-muttasılı ile'n-nebiyyi sallallahu aleyhi ve selleme ennehû kâl: Ve bi's-senedi'l-muttasılı ile'n-nebiyyi sallallahu aleyhi ve selleme ennehû kâl:

Meselü hâzihi'l-ümmeti ke-meseli erbaati neferin: Meselü hâzihi'l-ümmeti ke-meseli erbaati neferin: Raculün âtâhu'llâhu mâlen ve ilmen fe-hüve ya'melu bi-ilmihî fî mâlihî Raculün âtâhu'llâhu mâlen ve ilmen fe-hüve ya'melu bi-ilmihî fî mâlihî ve yünfikuhû fî hakkihî. Ve raculün âtâhu'llâhu ilmen ve lem yu'tihî mâlen ve yünfikuhû fî hakkihî. Ve raculün âtâhu'llâhu ilmen ve lem yu'tihî mâlen ve hüve yekûlu lev kâne lî mislü hâzâ amiltu fîhi misle'llezî ya'melu fe-hümâ fî'l-ecri sevâun.ve hüve yekûlu lev kâne lî mislü hâzâ amiltu fîhi misle'llezî ya'melu fe-hümâ fî'l-ecri sevâun. Ve raculün âtâhu'llâhu mâlen ve lem yu'tihî ilmen fe-hüve yetehabbetu Ve raculün âtâhu'llâhu mâlen ve lem yu'tihî ilmen fe-hüve yetehabbetu fî mâlihî yünfikuhû fî ğayri hakkihî. Ve raculün lem yu'tihi'llâhu ilmenfî mâlihî yünfikuhû fî ğayri hakkihî. Ve raculün lem yu'tihi'llâhu ilmen ve lâ mâlen ve hüve yekûlu lev kâne lî mislü hâzâve lâ mâlen ve hüve yekûlu lev kâne lî mislü hâzâ amiltu fîhi misle'llezî ya'melu fehümâ fî'l-vizri sevâun. amiltu fîhi misle'llezî ya'melu fehümâ fî'l-vizri sevâun.

Sadaka Resûlullah fîmâ kâl ev kemâ kâl. Sadaka Resûlullah fîmâ kâl ev kemâ kâl.

Aziz ve muhterem müslüman kardeşlerim! Aziz ve muhterem müslüman kardeşlerim!

Sevgili Peygamberimiz, Efendimiz Muhammed-i Mustafâ sallallahu aleyhi ve sellem hazretlerinin Sevgili Peygamberimiz, Efendimiz Muhammed-i Mustafâ sallallahu aleyhi ve sellem hazretlerinin mübarek hadîs-i şerîflerinden bir miktarını mübarek hadîs-i şerîflerinden bir miktarını üstâdımız Gümüşhaneli Ahmed Ziyâeddîn Efendi hazretlerinin cem'üstâdımız Gümüşhaneli Ahmed Ziyâeddîn Efendi hazretlerinin cem' ve tertip eylemiş olduğu hadis kitabından okumaya devam edeceğiz. ve tertip eylemiş olduğu hadis kitabından okumaya devam edeceğiz.

Bu hadîs-i şerîflerin okunup izahına geçilmeden önce, Bu hadîs-i şerîflerin okunup izahına geçilmeden önce, evvelen ve hâsseten başta Peygamber Efendimiz olmak üzere, evvelen ve hâsseten başta Peygamber Efendimiz olmak üzere, Peygamber Efendimiz'in ruhuna ve onun ashâbının, etbâının ruhlarına;Peygamber Efendimiz'in ruhuna ve onun ashâbının, etbâının ruhlarına; cümle sâdât ve meşâyih-i turuk-u aliyyemizin ervâhına, silsilemize mensup sâdâtımızın,cümle sâdât ve meşâyih-i turuk-u aliyyemizin ervâhına, silsilemize mensup sâdâtımızın, halifelerinin, müritlerinin, muhiblerinin ruhlarına; halifelerinin, müritlerinin, muhiblerinin ruhlarına; bu eseri telif eylemiş hocamız Gümüşhaneli Ahmed Ziyâeddîn Efendi hazretlerinin ruhunabu eseri telif eylemiş hocamız Gümüşhaneli Ahmed Ziyâeddîn Efendi hazretlerinin ruhuna ve Hocamız Muhammed Zâhid-i Bursevî hazretlerinin ruhlarına;ve Hocamız Muhammed Zâhid-i Bursevî hazretlerinin ruhlarına; bu eserin içindeki hadislerin ve bilgilerin bize kadar gelmesinde emeği geçmiş olanbu eserin içindeki hadislerin ve bilgilerin bize kadar gelmesinde emeği geçmiş olan alimlerin ve râvilerin ruhlarına; uzaktan yakından bu hadîs-i şerîfleri dinlemek üzerealimlerin ve râvilerin ruhlarına; uzaktan yakından bu hadîs-i şerîfleri dinlemek üzere şu camiye teşrif eylemiş olan siz kardeşlerimizin âhirete intikal eylemiş olanşu camiye teşrif eylemiş olan siz kardeşlerimizin âhirete intikal eylemiş olan bütün sevdiklerinin, yakınlarının ruhlarına hediye olmak üzere; bütün sevdiklerinin, yakınlarının ruhlarına hediye olmak üzere; ve biz yaşayan müslümanların da Mevlâmız'ın rızasına uygun ömür sürüp,ve biz yaşayan müslümanların da Mevlâmız'ın rızasına uygun ömür sürüp, salih ameller işleyip huzuruna sevdiği razı olduğu bir kul olaraksalih ameller işleyip huzuruna sevdiği razı olduğu bir kul olarak varmamıza vesile olması içinvarmamıza vesile olması için bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerîf okuyalım. Buyurun. bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerîf okuyalım. Buyurun.

Dersimizin başında metnini okumuş olduğumuz hadîs-i şerîfDersimizin başında metnini okumuş olduğumuz hadîs-i şerîf müslümanların yapamadıkları halde bazı işler hakkında besledikleri düşüncelerin,müslümanların yapamadıkları halde bazı işler hakkında besledikleri düşüncelerin, fikirlerin ve niyetlerinin kendilerine ne kadar sevap veya günah kazandırdığıfikirlerin ve niyetlerinin kendilerine ne kadar sevap veya günah kazandırdığı bildiren bir hadîs-i şerîf. bildiren bir hadîs-i şerîf.

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem buyuruyor ki; Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem buyuruyor ki;

Meselü hâzihi'l-ümmeti ke-meseli erbaati neferin. Meselü hâzihi'l-ümmeti ke-meseli erbaati neferin. "Bu ümmetin insanlarının misâli şu sayılacak dört cins insanın misâli gibidir." "Bu ümmetin insanlarının misâli şu sayılacak dört cins insanın misâli gibidir."

Yani bütün insanlar netice itibariyle bu gruplardan birisine dâhil olurlar. Yani bütün insanlar netice itibariyle bu gruplardan birisine dâhil olurlar. Onlara benzerler, o gruplardan bir tanesine ilhak olurlar, ona benzerler. Onlara benzerler, o gruplardan bir tanesine ilhak olurlar, ona benzerler.

Nedir bu gruptan bir tanesi? Raculün âtâhu'llâhu mâlen ve ilmen. Nedir bu gruptan bir tanesi?

Raculün âtâhu'llâhu mâlen ve ilmen.
"Birinci grup; kendisine Allah'ın ilim ve mal verdiği bir adamdır ki...""Birinci grup; kendisine Allah'ın ilim ve mal verdiği bir adamdır ki..." Fe-hüve ya'melu bi-ilmihî fî mâlihî. "O bilgisine göre malında tasarruf eder." Fe-hüve ya'melu bi-ilmihî fî mâlihî. "O bilgisine göre malında tasarruf eder."

Malını dinî bilgisinin gereğine göre, Allah'ın rızasını kazanmak içinMalını dinî bilgisinin gereğine göre, Allah'ın rızasını kazanmak için gerekli yerlere harcamasını bilir.gerekli yerlere harcamasını bilir. Bilgisi var çünkü; Allah ilim de vermiş, mal da vermiş. Bilgisi var çünkü; Allah ilim de vermiş, mal da vermiş. O bilgisine uygun olarak o malı cihada verir, ilim öğrenmeye verir,O bilgisine uygun olarak o malı cihada verir, ilim öğrenmeye verir, fukarâya verir, daha başka her çeşit hayrı kollar, gözetir, bulur, yapar; o parayı öyle sarf eder.fukarâya verir, daha başka her çeşit hayrı kollar, gözetir, bulur, yapar; o parayı öyle sarf eder. Ve yünfikuhû fî hakkihî.Ve yünfikuhû fî hakkihî. "Dünya ve âhiret hayırlarını kazanmak için bu malını kendi hakkında hakkıyla kullanır." "Dünya ve âhiret hayırlarını kazanmak için bu malını kendi hakkında hakkıyla kullanır."

İkinci sınıf insan: Ve raculün âtâhu'llâhu ilmen ve lem yu'tihî mâlen. İkinci sınıf insan:

Ve raculün âtâhu'llâhu ilmen ve lem yu'tihî mâlen.
"Allah'ın kendisine ilim verdiği fakat mal nasip etmediği kimsedir." "Allah'ın kendisine ilim verdiği fakat mal nasip etmediği kimsedir."

Bilgisi var; eli boş, fukarâ, parası yok. Ama ne diyor? Ve hüve yekûl. "Diyor ki;" Bilgisi var; eli boş, fukarâ, parası yok.

Ama ne diyor?

Ve hüve yekûl. "Diyor ki;"

Lev kâne lî mislü hâzâ. "Eğer benim de şu zengin kardeşim gibi param, malım olsaydı..." Lev kâne lî mislü hâzâ. "Eğer benim de şu zengin kardeşim gibi param, malım olsaydı..." Amiltu fîhi misle'llezî ya'melu. "Onun yaptığı gibi ben de öyle yapardım." Amiltu fîhi misle'llezî ya'melu. "Onun yaptığı gibi ben de öyle yapardım."

"Ne güzel yapıyor mâşaallah... Ben de Allah yoluna sarf ederdim. "Ne güzel yapıyor mâşaallah... Ben de Allah yoluna sarf ederdim. Ben de hayr u hasenât yapardım. Sadaka-i câriyeler yapardım.Ben de hayr u hasenât yapardım. Sadaka-i câriyeler yapardım. Çeşmeler, hanlar, köprüler, kervansaraylar, hastaneler mektepler...Çeşmeler, hanlar, köprüler, kervansaraylar, hastaneler mektepler... Hayra sarf ederdim, cihada sarfederdim." Ama parası yok, böyle temenni ediyor. Hayra sarf ederdim, cihada sarfederdim."

Ama parası yok, böyle temenni ediyor.
Sadece; "Benim de param olsaydı ben de öyle yapardım." diyor. Sadece; "Benim de param olsaydı ben de öyle yapardım." diyor.

Fe-hümâ fi'l-ecri sevâün. -Dikkat edin!- "Bu ikisi ecirde müsâvidir." diyor Peygamber Efendimiz. Fe-hümâ fi'l-ecri sevâün. -Dikkat edin!- "Bu ikisi ecirde müsâvidir." diyor Peygamber Efendimiz.

Birisinin ilmi ve malı var, ilmine göre malını kullanıyor, ecir kazanıyor. Birisinin ilmi ve malı var, ilmine göre malını kullanıyor, ecir kazanıyor. Ama ötekisinin ilmi var, parası pulu, malı mülkü yok.Ama ötekisinin ilmi var, parası pulu, malı mülkü yok. Sadece; "Ah benim de param olsaydı ben de öyle yapardım." diyor. Sadece; "Ah benim de param olsaydı ben de öyle yapardım." diyor. Ecirde müsâvidir. Allahu Teâlâ nasıl dengeliyor... Kimse; "Benim param yok! Ecirde müsâvidir. Allahu Teâlâ nasıl dengeliyor...

Kimse; "Benim param yok!
Ben nasıl o kadar paraları, sevapları kazanayım?" demeyecek. Kalbini pak tut, sen de kazan. Ben nasıl o kadar paraları, sevapları kazanayım?" demeyecek. Kalbini pak tut, sen de kazan. Niyetini hâlis eyle, sen de durduğun yerden kazan. Niyetini hâlis eyle, sen de durduğun yerden kazan. Demek ki dinimiz ne kadar hoş, ne kadar güzel... Demek ki dinimiz ne kadar hoş, ne kadar güzel... Allahu Teâlâ hazretleri ne kadar adaletle lütfediyor...Allahu Teâlâ hazretleri ne kadar adaletle lütfediyor... Adalet ne kelime; lütuflarına, ihsanına son yok... Üçüncü adama gelelim: Adalet ne kelime; lütuflarına, ihsanına son yok...

Üçüncü adama gelelim:

Ve raculün âtâhu'llâhu mâlen ve lem yu'tihî ilmen. "Üçüncü cins insan, Ve raculün âtâhu'llâhu mâlen ve lem yu'tihî ilmen. "Üçüncü cins insan, bir adamdır ki Allah kendisine mal vermiş ama ilim vermemiş." bir adamdır ki Allah kendisine mal vermiş ama ilim vermemiş."

Allah'ın rızasının yolunu bilmiyor, bilgisi yok. Bir bakıma cahil... Allah'ın rızasının yolunu bilmiyor, bilgisi yok. Bir bakıma cahil... İsterse üniversiteden mezun olsun, Allah'ın yolunu bilmedikten sonra...İsterse üniversiteden mezun olsun, Allah'ın yolunu bilmedikten sonra... Bilmiyor. Malı var, bilgisi yok. Bilmiyor. Malı var, bilgisi yok.

Fe-hüve yetehabbetu fî mâlihî. "O malını da Fe-hüve yetehabbetu fî mâlihî. "O malını da har vurup harman savurup duruyor."har vurup harman savurup duruyor." Yünfikuhû fî ğayri hakkihî. "O parayı hakkı olmayan yerlere sarf ediyor." Yünfikuhû fî ğayri hakkihî. "O parayı hakkı olmayan yerlere sarf ediyor."

Duyuyoruz; bir düğün için şu kadar büyük oteli tutmuş, şu kadar milyon harcamış... Duyuyoruz; bir düğün için şu kadar büyük oteli tutmuş, şu kadar milyon harcamış... Araba almış, bedeli şu kadar bir köşk yaptırmış, şöyle böyle...Araba almış, bedeli şu kadar bir köşk yaptırmış, şöyle böyle... Olmadık yere, Allah'ın rızasının olmadığı yere harcamış. Tabii o malda fukarânın hakkı var.Olmadık yere, Allah'ın rızasının olmadığı yere harcamış.

Tabii o malda fukarânın hakkı var.
Allahu Teâlâ hazretlerinin o mal hakkında emirleri var;Allahu Teâlâ hazretlerinin o mal hakkında emirleri var; "Şöyle harcayacaksın, böyle harcayacaksın. "Şöyle harcayacaksın, böyle harcayacaksın. Harama sarf etmeyeceksin, israf etmeyeceksin." diye emirler var. Harama sarf etmeyeceksin, israf etmeyeceksin." diye emirler var. O onları dinlemediği için bu gelişigüzel harcamasından dolayı vebal yükleniyor, günaha giriyor. O onları dinlemediği için bu gelişigüzel harcamasından dolayı vebal yükleniyor, günaha giriyor. Bu da günah kazanıyor, vizir, vebal kazanıyor. Dördüncü adama gelelim: Bu da günah kazanıyor, vizir, vebal kazanıyor.

Dördüncü adama gelelim:

Ve raculün lem yu'tihi'llâhu ilmen ve lâ mâlen Ve raculün lem yu'tihi'llâhu ilmen ve lâ mâlen ve hüve yekûlu lev kâne lî mislü hâzâ amiltu fîhi misle'llezî ya'melu. ve hüve yekûlu lev kâne lî mislü hâzâ amiltu fîhi misle'llezî ya'melu. "Allah kendisine ilim de vermemiş, akıl da vermemiş, mal da vermemiş..." "Allah kendisine ilim de vermemiş, akıl da vermemiş, mal da vermemiş..."

Hiçbir şey yok. Hem fakir hem dinden imandan nasipsiz, bilgisi yok. Ama diyor ki; Hiçbir şey yok. Hem fakir hem dinden imandan nasipsiz, bilgisi yok. Ama diyor ki;

"Benim param olsaydı, elimde imkân olsaydı ben de şunun gibi yapardım. "Benim param olsaydı, elimde imkân olsaydı ben de şunun gibi yapardım. Ne güzel yaptı; şu kadar adamı toplandı, bu kadar çalgıcı getirdi,Ne güzel yaptı; şu kadar adamı toplandı, bu kadar çalgıcı getirdi, bu kadar davul zurna getirdi, şu kadar şişe içki açtırdı, bu kadar dağıttı...bu kadar davul zurna getirdi, şu kadar şişe içki açtırdı, bu kadar dağıttı... Herkes zil zurna sarhoş oldu. Oynadılar, kenarlara yıkıldılar... -Bir rezalet!-Herkes zil zurna sarhoş oldu. Oynadılar, kenarlara yıkıldılar... -Bir rezalet!- Ne güzel oldu, ben de olsaydım ben de yapardım." Ne güzel oldu, ben de olsaydım ben de yapardım."

Hadiste bunları demiyor da ben misal olsun diye, hatırda kalsın diye söylüyorum. Hadiste bunları demiyor da ben misal olsun diye, hatırda kalsın diye söylüyorum.

Parası yok, böyle yapmadı ama... Fe-hümâ fî'l-vizri sevâun.Parası yok, böyle yapmadı ama...

Fe-hümâ fî'l-vizri sevâun.
"Onlar da vebalde, günahta müsâvidir." Durduğu yerden o fakir aptal,"Onlar da vebalde, günahta müsâvidir."

Durduğu yerden o fakir aptal,
öteki zengin aptalın kazandığı kadar vebal kazandı. öteki zengin aptalın kazandığı kadar vebal kazandı.

Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem bu hakikati ifade buyurmuş. Bundan ne ders çıkıyor? Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem bu hakikati ifade buyurmuş.

Bundan ne ders çıkıyor?

Aman dilimize gönlümüze sahip olalım. Olmadık şeyi temenni etmeyelim. Aman dilimize gönlümüze sahip olalım. Olmadık şeyi temenni etmeyelim.

Filanca adam çocuğunu evlendirmiş; "Benim bir tane evlâdım var. Filanca adam çocuğunu evlendirmiş; "Benim bir tane evlâdım var. Gelsin davullar zurnalar..." demiş, şöyle harcamış, böyle harcamış...Gelsin davullar zurnalar..." demiş, şöyle harcamış, böyle harcamış... Yaşına başına, saçına sakalına bakmamış, çıkmış ortada içki de içmiş; Yaşına başına, saçına sakalına bakmamış, çıkmış ortada içki de içmiş; "Verin ya, bu ömürde bir defa olur, çalsın sazlar..." demiş,"Verin ya, bu ömürde bir defa olur, çalsın sazlar..." demiş, oynamış, şöyle olmuş, böyle olmuş...oynamış, şöyle olmuş, böyle olmuş... Dansöz gelmiş, dansözün başına para yapıştırmış, şöyle olmuş... Dansöz gelmiş, dansözün başına para yapıştırmış, şöyle olmuş... Ötekisi de; "Benim de çocuğum olsaydı ben de öyle yapardım.Ötekisi de; "Benim de çocuğum olsaydı ben de öyle yapardım. Tabii ya..." demiş. Tamam, aynı vebali işlemiş gibi sen de belanı buldun! Tabii ya..." demiş. Tamam, aynı vebali işlemiş gibi sen de belanı buldun!

Öyle demeyeceğiz. Demek ki haksızlığa sözle bile iştirak yok. Öyle demeyeceğiz. Demek ki haksızlığa sözle bile iştirak yok. Değil o haksızlığı aynen yapmak, gidip ona iştirak etmek, sözle bile Değil o haksızlığı aynen yapmak, gidip ona iştirak etmek, sözle bile "İyi yapmış, ben de olsam ben de yapardım." demek yok."İyi yapmış, ben de olsam ben de yapardım." demek yok. Çünkü aynı vebal boynuna yükleniyor. Aman kardeşlerim! Çünkü aynı vebal boynuna yükleniyor.

Aman kardeşlerim!

Hem dilimize sahip olalım hem de kalbimize, niyetimize sahip olalım. Hem dilimize sahip olalım hem de kalbimize, niyetimize sahip olalım.

"İstemem, eksik olsun! Böyle istemem! Allah hayırlısını versin. "İstemem, eksik olsun! Böyle istemem! Allah hayırlısını versin. Allah bana hayırlı helal para versin. Hayırlı yerlere sarf edeyim..." Allah bana hayırlı helal para versin. Hayırlı yerlere sarf edeyim..."

"Bak filanca kardeş ne kadar güzel yerlere sarf etmiş, köyünde bir cami yaptırmış, "Bak filanca kardeş ne kadar güzel yerlere sarf etmiş, köyünde bir cami yaptırmış, inşaallah ben de kazanırsam bir cami de ben yaptırayım. inşaallah ben de kazanırsam bir cami de ben yaptırayım. Bizim köyde çeşme yoktur, su çıkartayım da çeşme getirteyim, çeşme yaptırtayım. Bizim köyde çeşme yoktur, su çıkartayım da çeşme getirteyim, çeşme yaptırtayım. Köylü susuzluktan kırılıyor, içinde böceklerin kıyır kıyır kıvrandığı, Köylü susuzluktan kırılıyor, içinde böceklerin kıyır kıyır kıvrandığı, solucanların [olduğu] kurtlanan suyu içiriyorlar.solucanların [olduğu] kurtlanan suyu içiriyorlar. Yazın birikinti suyu içiyorlar. Mikroplu su içiyorlar.Yazın birikinti suyu içiyorlar. Mikroplu su içiyorlar. Yarısı telef oluyor. Aman ben şunlara su getireyim..." Yarısı telef oluyor. Aman ben şunlara su getireyim..."

"Aman kış oldu, bu dereden geçilmez. Bütün vasıtalar batar, şuraya bir köprü yaptırayım." "Aman kış oldu, bu dereden geçilmez. Bütün vasıtalar batar, şuraya bir köprü yaptırayım."

"Aman iki üç tane fakir fukarâ zeki çocuk toplayayım, İmam-hatip okuluna vereyim,"Aman iki üç tane fakir fukarâ zeki çocuk toplayayım, İmam-hatip okuluna vereyim, Kur'an kursuna vereyim, dinimizi öğreteyim..." Kur'an kursuna vereyim, dinimizi öğreteyim..."

Sen korkma arslanım, arkanda ben varım. Oku. Sadece istediğin kitabın adını bana söyle.Sen korkma arslanım, arkanda ben varım. Oku. Sadece istediğin kitabın adını bana söyle. Paraya ihtiyacın varsa sakın başkasına el açma. Cebinde istediğin kadar para olacak, Paraya ihtiyacın varsa sakın başkasına el açma. Cebinde istediğin kadar para olacak, yeter ki Allah'ın dinini, ahkâmını güzelce öğren. yeter ki Allah'ın dinini, ahkâmını güzelce öğren. Ben öğrenemedim, ben fakir yetiştim, çıraklık yaptım, kalfalık yaptım, ustalık yaptım,Ben öğrenemedim, ben fakir yetiştim, çıraklık yaptım, kalfalık yaptım, ustalık yaptım, şu vakte geldim, dinin kıymetini anladım. Ama artık okuduğum zaman aklım almıyor. şu vakte geldim, dinin kıymetini anladım. Ama artık okuduğum zaman aklım almıyor. Hadi arslanım, sen benim yerime oku da git, köy kasaba dinimizi anlat.Hadi arslanım, sen benim yerime oku da git, köy kasaba dinimizi anlat. Kimseden de para isteme, kimseye de elini açma, yüzsuyu dökme.Kimseden de para isteme, kimseye de elini açma, yüzsuyu dökme. Allah'ın emrini dobra dobra söyle; şu dinimiz yayılsın, şu dinimiz güçlensin.Allah'ın emrini dobra dobra söyle; şu dinimiz yayılsın, şu dinimiz güçlensin. Cehalet çok yaygın, bu milletin dinden, imandan haberi kalmadı.Cehalet çok yaygın, bu milletin dinden, imandan haberi kalmadı. Bunlar zavallılar sapır sapır cehenneme dökülecekler.Bunlar zavallılar sapır sapır cehenneme dökülecekler. Bunlardan kurtarabildiğimiz kadarını kurtaralım, irşat edelim..." diye Bunlardan kurtarabildiğimiz kadarını kurtaralım, irşat edelim..." diye mesela birkaç kişiyi bakar, besler. mesela birkaç kişiyi bakar, besler.

Veyahut öyle birisini görmüşse; "Ah benim de param olsa, ben de yapsam!..Veyahut öyle birisini görmüşse; "Ah benim de param olsa, ben de yapsam!.. Yok ki, ay sonunu zor getirebiliyorum.Yok ki, ay sonunu zor getirebiliyorum. Olsaydı ben de kaç tane talebe yetiştirirdim!" derse ne güzel... Olsaydı ben de kaç tane talebe yetiştirirdim!" derse ne güzel...

İyi niyet besleyelim. İyi işler yapmaya çalışalım. İyi insanların o iyi [işlerine] özenelim; İyi niyet besleyelim. İyi işler yapmaya çalışalım. İyi insanların o iyi [işlerine] özenelim; kötülere değil. kötülere değil.

Öteki hadîs-i şerîf: Öteki hadîs-i şerîf:

Meselü'l-mü'mineyni ize'ltekayâ meselü'l-yedeyni yağsilu ihdâhüme'l-uhrâ. Meselü'l-mü'mineyni ize'ltekayâ meselü'l-yedeyni yağsilu ihdâhüme'l-uhrâ.

Tağsilu olması lazım. Burada yağsilu yazmış. Tağsilu olması lazım. Burada yağsilu yazmış.

Bu hadîs-i şerîf de Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'den Bu hadîs-i şerîf de Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'den Enes b. Malik tarafından rivayet edilmiş. Enes b. Malik tarafından rivayet edilmiş.

"İki müslüman, bir araya geldikleri, karşılaştıkları, mülâki oldukları zaman"İki müslüman, bir araya geldikleri, karşılaştıkları, mülâki oldukları zaman birisinin ötekisini yıkadığı iki ele benzer." birisinin ötekisini yıkadığı iki ele benzer."

Mâlum, [elimde] bir arıza oldu, ameliyat oldum, bir müddet sargılı gezdim. Mâlum, [elimde] bir arıza oldu, ameliyat oldum, bir müddet sargılı gezdim. Tek elle meğer ne kadar zormuş... Meğer bu iki elin ne kadar kıymeti varmış... Tek elle meğer ne kadar zormuş... Meğer bu iki elin ne kadar kıymeti varmış... İnsan yüzünü yıkayamıyor. Abdest alacak, [alamıyor.] Bir sürü zorlukları var.İnsan yüzünü yıkayamıyor. Abdest alacak, [alamıyor.] Bir sürü zorlukları var. Ama iki el olunca birisi ötekisini, altını üstünü yıkıyor.Ama iki el olunca birisi ötekisini, altını üstünü yıkıyor. Bunun sırtını bu yıkıyor, bunun sırtını bu yıkıyor. Bunun sırtını bu yıkıyor, bunun sırtını bu yıkıyor. Sabunu oraya buraya götürüyorsun, ikisi birden tertemiz oluyor.Sabunu oraya buraya götürüyorsun, ikisi birden tertemiz oluyor. Bunun mümkün mü sırt tarafını yıkaması; kendi avucunu ovuşturarak yıkarsınBunun mümkün mü sırt tarafını yıkaması; kendi avucunu ovuşturarak yıkarsın ama dış tarafını yıkayamazsın, bunu bu yıkıyor. ama dış tarafını yıkayamazsın, bunu bu yıkıyor.

Demek ki insanın kendi kusurunu görebildiği yerler var, göremediği yerler var. Demek ki insanın kendi kusurunu görebildiği yerler var, göremediği yerler var. Öteki arkadaşı gelecek, o da onun kirini pasını akıtacak, giderecek. Öteki arkadaşı gelecek, o da onun kirini pasını akıtacak, giderecek. "Kardeşim sen şu noktayı gözünden kaçırmışsın. "Kardeşim sen şu noktayı gözünden kaçırmışsın. Ama böyle yaparsan vebale girersin, günah olur. Biz bu dünyada gelip geçiciyiz.Ama böyle yaparsan vebale girersin, günah olur. Biz bu dünyada gelip geçiciyiz. Biliyorsun birbirimize eskiden beri ne kadar muhabbetimiz vardır. Biliyorsun birbirimize eskiden beri ne kadar muhabbetimiz vardır. Ben senin kötülüğünü istemem. Kardeşim, bu yaptığın şeyi iyi görmedim. Ben senin kötülüğünü istemem. Kardeşim, bu yaptığın şeyi iyi görmedim. Gel şunu da düzelt, her tarafın dört başı mâmur, mükemmel insan olasın. Gel şunu da düzelt, her tarafın dört başı mâmur, mükemmel insan olasın. Bu kusur da sende bulunmasın, buna da rızam yok.Bu kusur da sende bulunmasın, buna da rızam yok. Her bakımdan tam ol kardeşim." dersin, sen ona nasihat edersin, o da sana nasihat eder. Her bakımdan tam ol kardeşim." dersin, sen ona nasihat edersin, o da sana nasihat eder.

İki müslüman bir araya geldi mi birbirine yağ çekmez, hakkı söyler, hayrı söyler,İki müslüman bir araya geldi mi birbirine yağ çekmez, hakkı söyler, hayrı söyler, yüzüne gülüp de arkasından kuyusunu kazmaz.yüzüne gülüp de arkasından kuyusunu kazmaz. "Hoş geldin, merhaba..." el öper; arkasından aleyhinde... Bu Müslümanlık sıfatı değil ki..."Hoş geldin, merhaba..." el öper; arkasından aleyhinde... Bu Müslümanlık sıfatı değil ki... Candan seversin. Çünkü müslüman oldu mu insan, onda sevilecek bir cevher var demektir.Candan seversin. Çünkü müslüman oldu mu insan, onda sevilecek bir cevher var demektir. Daha ne istiyorsun; müslüman, Allah diyor, secdeye varıyor, namaz kılıyor, Daha ne istiyorsun; müslüman, Allah diyor, secdeye varıyor, namaz kılıyor, Allah'a kulluk etmeye çalışıyor. Kusurlu olabilir. Sanki senin kusurun yok mu? Allah'a kulluk etmeye çalışıyor. Kusurlu olabilir. Sanki senin kusurun yok mu? Sanki benim kusurum yok mu? Herkesin Allah'a mâlum nice kusurlarımız vardır.Sanki benim kusurum yok mu?

Herkesin Allah'a mâlum nice kusurlarımız vardır.
"Kusursuzum" diyen insanın en büyük kusuru kendisini kusursuz saymasıdır. "Kusursuzum" diyen insanın en büyük kusuru kendisini kusursuz saymasıdır. Mümkün mü kusursuz olmak? Peygamber Efendimiz buyuruyor ki; Mümkün mü kusursuz olmak?

Peygamber Efendimiz buyuruyor ki;

"Ben bile günde 70 defadan fazla tevbe ve istiğfar ediyorum." "Ben bile günde 70 defadan fazla tevbe ve istiğfar ediyorum."

Demek ki her mertebenin kendine göre çekidüzen vermesi gereken tarafı oluyor. Demek ki her mertebenin kendine göre çekidüzen vermesi gereken tarafı oluyor.

Kusurlarımızı biz kendimiz göremeyiz. Müslüman müslümanın aynasıdır,Kusurlarımızı biz kendimiz göremeyiz. Müslüman müslümanın aynasıdır, aynaya baktığın zaman görülür. İnsanın burnuna, alnına bir yağlı kara yapışır,aynaya baktığın zaman görülür. İnsanın burnuna, alnına bir yağlı kara yapışır, hiç farkında olmaz. hiç farkında olmaz. Bir arkadaşı geldiği zaman; "Mendilini çıkart. Al şu kâğıt mendili, şurayı sil. Bir arkadaşı geldiği zaman; "Mendilini çıkart. Al şu kâğıt mendili, şurayı sil. Galiba yağlı bir şey, makine filan tamir ettin, yüzün simsiyah olmuş." der.Galiba yağlı bir şey, makine filan tamir ettin, yüzün simsiyah olmuş." der. Aynaya gidersin; "Hay Allah... İyi ki söyledin ya, hiç farkında değilim.Aynaya gidersin; "Hay Allah... İyi ki söyledin ya, hiç farkında değilim. Yüzüm simsiyah olmuş." dersin. Yüzüm simsiyah olmuş." dersin.

Müslüman birbirlerine faydası olan kimse demektir.Müslüman birbirlerine faydası olan kimse demektir. Bir müslüman öteki müslümanla karşılaştı mı ondan ona fayda gelecek,Bir müslüman öteki müslümanla karşılaştı mı ondan ona fayda gelecek, ondan ona fayda gelecek.ondan ona fayda gelecek. Onun sayesinde berikisinin kusuru gidecek, izâle olacak; Onun sayesinde berikisinin kusuru gidecek, izâle olacak; bunun sayesinde de ötekisinin kusuru izâle olacak. bunun sayesinde de ötekisinin kusuru izâle olacak.

İki müslüman bir araya geldi mi birisi ötekini yıkayan iki ele benzerler. Birbirlerini pak edecek. İki müslüman bir araya geldi mi birisi ötekini yıkayan iki ele benzerler. Birbirlerini pak edecek. Hem iyiliğini düşünecek, hem kötülüğünü izale edecek.Hem iyiliğini düşünecek, hem kötülüğünü izale edecek. Eğer kötülüğünü, hatasını hiç ona duyurmadan izale ediverirse, örtüverirse daha iyi olur. Eğer kötülüğünü, hatasını hiç ona duyurmadan izale ediverirse, örtüverirse daha iyi olur. Hiç farkına varmadan açığını kapatıverdin, sessiz sedasız, belli bile etmedin... Hiç farkına varmadan açığını kapatıverdin, sessiz sedasız, belli bile etmedin... O çok kâmil insanların [işi...] Ama öyle olmazsa kenara çekip söylersin.O çok kâmil insanların [işi...] Ama öyle olmazsa kenara çekip söylersin. Halkın ortasında söylemek hayır değildir, iyilik değildir. Halkın ortasında söylemek hayır değildir, iyilik değildir.

"Ali Efendi, senin şu kusurun var, bu kusurun var..." "Ali Efendi, senin şu kusurun var, bu kusurun var..."

"Peki, ama niye bu kadar kalabalıkta söylüyorsun?"Peki, ama niye bu kadar kalabalıkta söylüyorsun? Çek bir kenara, söyle. Beni bütün cemaate karşı rezil rüsva ettin.Çek bir kenara, söyle. Beni bütün cemaate karşı rezil rüsva ettin. Kenarda söyle, sessizce söyle, o zaman tutayım." der, değil mi? Kenarda söyle, sessizce söyle, o zaman tutayım." der, değil mi?

Sen de kendi kusurunun herkese yayılarak söylenmesini istemediğin gibi Sen de kendi kusurunun herkese yayılarak söylenmesini istemediğin gibi o tarzda kusurlarımızı düzeltmekte yardımcı olacağız. o tarzda kusurlarımızı düzeltmekte yardımcı olacağız.

Yalnız, emr-i mâruf nehy-i münker denen şey çok ince, fevkalâde zor bir şey. Yalnız, emr-i mâruf nehy-i münker denen şey çok ince, fevkalâde zor bir şey. Ben âcizâne fakirâne zaman zaman hadisleri filan okuyunca heves ediyorum, Ben âcizâne fakirâne zaman zaman hadisleri filan okuyunca heves ediyorum, "Ben de şöyle yapayım." diye; ama bilgisi eksik olunca, kusuru çok olunca "Ben de şöyle yapayım." diye; ama bilgisi eksik olunca, kusuru çok olunca insan kaş yapayım derken göz çıkartıyor. insan kaş yapayım derken göz çıkartıyor. Birkaç defa bazı arkadaşlarıma; "Şöyle olsa, böyle olsa..." dedim. Birkaç defa bazı arkadaşlarıma; "Şöyle olsa, böyle olsa..." dedim. Baktım, karşı taraf barut gibi; yaklaştın mı patlayıverecek... Çok ince usulleri var. Baktım, karşı taraf barut gibi; yaklaştın mı patlayıverecek... Çok ince usulleri var.

Hocalarımızdan duyarız, büyüklerimiz naklediyorlar ki;Hocalarımızdan duyarız, büyüklerimiz naklediyorlar ki; bazen bir hoca efendi bir talebesinin kusurunu düzeltmek için bazen bir hoca efendi bir talebesinin kusurunu düzeltmek için on yıl beklermiş, fırsat kollarmış.on yıl beklermiş, fırsat kollarmış. "Şimdi söylesem aklına girmez ki; bir kulağından girer, öbür kulağından çıkar.""Şimdi söylesem aklına girmez ki; bir kulağından girer, öbür kulağından çıkar." Beklermiş, beklermiş, tam tavına gelsin, münasip bir fırsat olsun, o zaman söylermiş.Beklermiş, beklermiş, tam tavına gelsin, münasip bir fırsat olsun, o zaman söylermiş. Yeri geldiği zaman, tam aklına yer edeceği zaman... Yeri geldiği zaman, tam aklına yer edeceği zaman... İşte bu inceliklere de dikkat etmek lazım. İşte bu inceliklere de dikkat etmek lazım.

Bizim asıl gayemiz dostluğu devam ettirmektir. Bizim asıl gayemiz dostluğu devam ettirmektir. Ben kardeşimin kusuru dobra dobra söyleyeceğim diye pattadak söylediğim zaman [olmaz.]Ben kardeşimin kusuru dobra dobra söyleyeceğim diye pattadak söylediğim zaman [olmaz.] Kadı efendinin bir gözü hakikaten kör bile olsa; "Merhaba, nasılsın kör kadı?" dediğin zaman,Kadı efendinin bir gözü hakikaten kör bile olsa; "Merhaba, nasılsın kör kadı?" dediğin zaman, "Bana 'kör kadı' dedi!" diye kızar. Öyle demeyeceksin. "Bana 'kör kadı' dedi!" diye kızar. Öyle demeyeceksin.

Askerin birisi, paşa -eski zamanda- masasında gözlüğü aramış, yok. Askerin birisi, paşa -eski zamanda- masasında gözlüğü aramış, yok. Oraya bakmış, yok; buraya bakmış, yok. Kitap okuyacak, imza atacak, evrakı [okuyacak]; Oraya bakmış, yok; buraya bakmış, yok. Kitap okuyacak, imza atacak, evrakı [okuyacak]; gözlük yok.gözlük yok. Zili çalmış... O zaman elektrikli değil, çekmek sûretiyle zili çekmiş. Yâveri içeri gelmiş. Zili çalmış... O zaman elektrikli değil, çekmek sûretiyle zili çekmiş. Yâveri içeri gelmiş.

"Be adam! Nereye koydun benim gözlüğümü? Yok ortada." demiş. "Be adam! Nereye koydun benim gözlüğümü? Yok ortada." demiş.

Yâveri şöyle bir bakmış; -ne kadar ârif zarif insanlar var- Yâveri şöyle bir bakmış; -ne kadar ârif zarif insanlar var-

"Paşam, siz hiç merak etmeyin, ben derhal o gözlüğü buldurturum. "Paşam, siz hiç merak etmeyin, ben derhal o gözlüğü buldurturum. Siz şimdilik alnınızdaki gözlükle idare ediverin.Siz şimdilik alnınızdaki gözlükle idare ediverin. Ben onu derhal buldurur, sizin huzurunuza getirtirim." demiş, dışarı çıkmış. Ben onu derhal buldurur, sizin huzurunuza getirtirim." demiş, dışarı çıkmış.

Adamın da hoşuna gitmiş. "Paşam, nedir senin bu yaptığın?Adamın da hoşuna gitmiş.

"Paşam, nedir senin bu yaptığın?
Gözlükleri başının üstüne kaldırmışsın, ondan sonra bana bar barGözlükleri başının üstüne kaldırmışsın, ondan sonra bana bar bar 'Gözlüke nerede?!' diye bağırıyorsun. Kendinden haberi yok." dese...'Gözlüke nerede?!' diye bağırıyorsun. Kendinden haberi yok." dese... Haklı ama öyle dese gümbürtüye gider, olmaz.Haklı ama öyle dese gümbürtüye gider, olmaz. Öyle dememiş; "Siz alnınızdaki gözlükle idare ediverin, ben onu bulurum, merak etmeyin." demiş. Öyle dememiş; "Siz alnınızdaki gözlükle idare ediverin, ben onu bulurum, merak etmeyin." demiş.

Her şeyin usûlü var. Tatlılıkla söylemek lazım, güzel söylemek lazım ki ahbaplık gitmesin. Her şeyin usûlü var. Tatlılıkla söylemek lazım, güzel söylemek lazım ki ahbaplık gitmesin. Ahbaplık gittikten sonra kıymeti kalmaz. Ahbaplık bir kesildi mi... Her gün bir ahbabın etrafında kimse kalmaz. Ahbaplık gittikten sonra kıymeti kalmaz. Ahbaplık bir kesildi mi... Her gün bir ahbabın etrafında kimse kalmaz. Onun için, "Yârsız kalmış cihanda, ayıpsız yâr isteyen."Onun için, "Yârsız kalmış cihanda, ayıpsız yâr isteyen." Kusursuz yâr isteyen insan dünyada yârsız, ahbapsız kalır. Kusursuz yâr isteyen insan dünyada yârsız, ahbapsız kalır.

Neden? Onu beğenmez, bunu beğenmez, onu darıltır, bunu küstürür... Neden?

Onu beğenmez, bunu beğenmez, onu darıltır, bunu küstürür...
Etrafında bir de bakar ki hiç kimse kalmamış.Etrafında bir de bakar ki hiç kimse kalmamış. "Ya bu adamlar niye benden bucak bucak kaçıyorlar? Ben bunların alacaklısı mıyım?" der."Ya bu adamlar niye benden bucak bucak kaçıyorlar? Ben bunların alacaklısı mıyım?" der. Bilmiyor ki, o kendisinin fazla sertliğinden oluyor. Bilmiyor ki, o kendisinin fazla sertliğinden oluyor.

Yumuşak yumuşak, severek yapmak lazım. Yeri gelince yutkuna yutkuna yapmak lazım.Yumuşak yumuşak, severek yapmak lazım. Yeri gelince yutkuna yutkuna yapmak lazım. Kendini onun yerine koyarak yapacaksın, darıltmayacak gibi yapacaksın. Kendini onun yerine koyarak yapacaksın, darıltmayacak gibi yapacaksın.

Diğer hadîs-i şerîf: Meselü'r-raculi'llezî yusîbü'l-mâle mine'l-harâmi Diğer hadîs-i şerîf:

Meselü'r-raculi'llezî yusîbü'l-mâle mine'l-harâmi
sümme yetesaddeku bihî lem yukbel minhu illâ kemâ yetekabbelu mine'z-zâniyeti'lletî teznî sümmesümme yetesaddeku bihî lem yukbel minhu illâ kemâ yetekabbelu mine'z-zâniyeti'lletî teznî sümme tetesaddeku bihî ale'l-merdâ. tetesaddeku bihî ale'l-merdâ.

Bir insanın haramdan para kazandığı zaman o haramla gidip hayır yapması bir işe yaramaz. Bir insanın haramdan para kazandığı zaman o haramla gidip hayır yapması bir işe yaramaz. Bu hadîs-i şerîf onu gösteriyor. Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem diyor ki; Bu hadîs-i şerîf onu gösteriyor.

Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem diyor ki;

"Bir adam ki haramdan mal elde ediyor, sonra onunla tasaddukta bulunuyor, sağa sola sadaka veriyor,"Bir adam ki haramdan mal elde ediyor, sonra onunla tasaddukta bulunuyor, sağa sola sadaka veriyor, hayır hasenât yapıyor." hayır hasenât yapıyor."

Lem yukbel. "Ondan bu kabul olmaz." Bu neye benzer? -Afedersiniz- Lem yukbel. "Ondan bu kabul olmaz."

Bu neye benzer?

-Afedersiniz-
"Kötü bir kadının kötülük yapıp da kazandığı parayı götürüp hastalara bağışlaması gibidir." "Kötü bir kadının kötülük yapıp da kazandığı parayı götürüp hastalara bağışlaması gibidir."

Olmaz. Çünkü kendisi mahvoluyor. Kendisinin haysiyeti, şerefi, ırzı pâyümâl oluyor. Olmaz. Çünkü kendisi mahvoluyor. Kendisinin haysiyeti, şerefi, ırzı pâyümâl oluyor. İnsan harama bir kere elini uzattı mı, harama daldı mı olmaz, mahvolur. İnsan harama bir kere elini uzattı mı, harama daldı mı olmaz, mahvolur.

Onun için, harama el uzatmayacağız. Her şeyin helalini isteyeceğiz. Onun için, harama el uzatmayacağız. Her şeyin helalini isteyeceğiz. Az da olsa helalini isteyeceğiz. "Bu maaşla geçinilir mi? Elbette rüşveti vereceksin." Az da olsa helalini isteyeceğiz.

"Bu maaşla geçinilir mi? Elbette rüşveti vereceksin."

Ötekisi; "Rüşvet haram değil mi?" diyor. Ötekisi;

"Rüşvet haram değil mi?" diyor.

Memur da -masada- diyormuş ki; "Ya bu maaşla geçinilir mi?" Memur da -masada- diyormuş ki;

"Ya bu maaşla geçinilir mi?"

Sen o masadan çekil; o masada o maaşla geçinmeye razı nice Sen o masadan çekil; o masada o maaşla geçinmeye razı nice -ortalıkta işsiz dolaşan- insan var şu memlekette... Sen oradan defol, çekil...-ortalıkta işsiz dolaşan- insan var şu memlekette... Sen oradan defol, çekil... Orada hem o kadarcık maaşı alıp hem de rüşvet yemeyecek, Orada hem o kadarcık maaşı alıp hem de rüşvet yemeyecek, haram yemeyecek nice hayırlı insan var. haram yemeyecek nice hayırlı insan var.

Tabii sen karına Avrupa'dan boya getirirsin, Tabii sen karına Avrupa'dan boya getirirsin, az paraya razı olmazsın, az yiyeceğe razı olmazsın,az paraya razı olmazsın, az yiyeceğe razı olmazsın, evinde sekiz dokuz çeşit yiyecek olsa onları azımsarsın, gelsin kebaplar, gitsin köfteler...evinde sekiz dokuz çeşit yiyecek olsa onları azımsarsın, gelsin kebaplar, gitsin köfteler... Öyle bu usulle tabii ona para yetmiyor. Yetmeyince de harama sapıyor. Öyle bu usulle tabii ona para yetmiyor. Yetmeyince de harama sapıyor.

Meselü'l-âbidi'llezî lâ yetefekkahu ke-meseli'llezî yebnî bi'l-leyli ve yehdimu bi'n-nehâri. Meselü'l-âbidi'llezî lâ yetefekkahu ke-meseli'llezî yebnî bi'l-leyli ve yehdimu bi'n-nehâri.

Bu hadîs-i şerîf Hz. Âişe-i Sıddîka validemizden rivayet edilmiş bir hadîs-i şerîf. Bu hadîs-i şerîf Hz. Âişe-i Sıddîka validemizden rivayet edilmiş bir hadîs-i şerîf. Peygamber Efendimiz söylemiş, nakleden Hz. Âişe anamız. Peygamber Efendimiz söylemiş, nakleden Hz. Âişe anamız.

Allah şefaatine nâil etsin. Allah şefaatine nâil etsin.

Cahil ibadet ediciler, bilgisiz ibadet eden âbidler hakkında bir hadîs-i şerîf. Cahil ibadet ediciler, bilgisiz ibadet eden âbidler hakkında bir hadîs-i şerîf.

Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem buyurmuş ki; Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem buyurmuş ki;

Meselü'l-âbidi'llezî lâ yetefekkahu.Meselü'l-âbidi'llezî lâ yetefekkahu. "Tefakkuh etmeyen, dinde fıkıh bilgisine sahip olmayan, derinliğine bilgisi olmayan..." "Tefakkuh etmeyen, dinde fıkıh bilgisine sahip olmayan, derinliğine bilgisi olmayan..."

"Haram nedir? Ne yaparsa Allah'ın rızasına uygun olur? "Haram nedir? Ne yaparsa Allah'ın rızasına uygun olur? Ne yaparsa Allah'ın rızasına aykırı olur?" Bu hususta bir bilgisi olmayan âbid; kalkıyor,Ne yaparsa Allah'ın rızasına aykırı olur?" Bu hususta bir bilgisi olmayan âbid; kalkıyor, oturuyor, namaz kılıyor, tesbih çekiyor, bir şeyler yapıyor... oturuyor, namaz kılıyor, tesbih çekiyor, bir şeyler yapıyor... Ama bilgisi yok, tefakkuh etmemiş, fakih olmamış, dinde gerekli bilgileri elde etmemiş; Ama bilgisi yok, tefakkuh etmemiş, fakih olmamış, dinde gerekli bilgileri elde etmemiş; boyuna ibadet yapıyor. Neye benzer? Peygamber Efendimiz nasıl tasvir eylemiş? boyuna ibadet yapıyor.

Neye benzer? Peygamber Efendimiz nasıl tasvir eylemiş?

Ke-meseli'llezî yebnî bi'l-leyli ve yehdimu bi'n-nehâri.Ke-meseli'llezî yebnî bi'l-leyli ve yehdimu bi'n-nehâri. "Geceleyin yapıp gündüz yıkan adama benzer." "Geceleyin yapıp gündüz yıkan adama benzer."

Geceleyin duvarı yapıyor, gündüz paldır küldür yıkıyor; öyle insana benzer. Geceleyin duvarı yapıyor, gündüz paldır küldür yıkıyor; öyle insana benzer.

Âbid de geceleyin geçer, tesbih çeker, namaz kılar...Âbid de geceleyin geçer, tesbih çeker, namaz kılar... Ama bilmeden yapıyor, yanlış yapıyor, yersiz yapıyor,Ama bilmeden yapıyor, yanlış yapıyor, yersiz yapıyor, ters yapıyor veyahut başka bir düşünceyle yapıyor.ters yapıyor veyahut başka bir düşünceyle yapıyor. Mesela, Allah her namazı kabul etmez. Burada herkes namaz kılıyor ya...Mesela, Allah her namazı kabul etmez. Burada herkes namaz kılıyor ya... Burada veyahut camilerin herhangi birinde herkes namaz kılıyor... Burada veyahut camilerin herhangi birinde herkes namaz kılıyor... Bazısı dışarıya eli hemen hemen boş gibi çıkar, bazısı kucak kucak sevap almış çıkar.Bazısı dışarıya eli hemen hemen boş gibi çıkar, bazısı kucak kucak sevap almış çıkar. İnsan şuur derecesine göre, aklının idrakinin seviyesine göre ecir alır. İnsan şuur derecesine göre, aklının idrakinin seviyesine göre ecir alır. Herkes aynı derecede ecir almaz. Hele gösteriş için, riya olarak namaz kılmışsaHerkes aynı derecede ecir almaz. Hele gösteriş için, riya olarak namaz kılmışsa Allah kabul etmez.Allah kabul etmez. Allahu Teâlâ hazretleri ancak ihlâslı ameli kabul eder, riyakârâne ameli kabul etmez. Allahu Teâlâ hazretleri ancak ihlâslı ameli kabul eder, riyakârâne ameli kabul etmez.

Birisi sordurtmuş. Ebû Hüreyre radıyallahu anh gelmiş, Resûlullah'a demiş ki; Birisi sordurtmuş. Ebû Hüreyre radıyallahu anh gelmiş, Resûlullah'a demiş ki;

"Yâ Resûlallah, bir insan -müslüman ama- işte fakirlik var, "Yâ Resûlallah, bir insan -müslüman ama- işte fakirlik var, 'Cihat edeyim, ganimetten para gelsin, biraz elim zenginlesin, ferahlasın, 'Cihat edeyim, ganimetten para gelsin, biraz elim zenginlesin, ferahlasın, neler geçerse elime para kazanayım.' diye mal kazanmak için harbe katılırsa durumu nedir?" neler geçerse elime para kazanayım.' diye mal kazanmak için harbe katılırsa durumu nedir?"

"Ona hiçbir sevap yoktur!" buyurmuş Peygamber Efendimiz. "Ona hiçbir sevap yoktur!" buyurmuş Peygamber Efendimiz.

Gitmiş, soranlara söylemiş. "Olmadı, git bir daha sor." demişler, bir kere daha gitmiş. Gitmiş, soranlara söylemiş. "Olmadı, git bir daha sor." demişler, bir kere daha gitmiş.

"Yâ Resûlallah, bir insan mal kazanmak için cihat ederse hiç mi ecir alamaz?" "Yâ Resûlallah, bir insan mal kazanmak için cihat ederse hiç mi ecir alamaz?"

Bir kere daha gelmiş, anlatmış. Yine "Olmadı ya, biraz detaylı, teferruatlı anlat..." mı dediler, Bir kere daha gelmiş, anlatmış. Yine "Olmadı ya, biraz detaylı, teferruatlı anlat..." mı dediler, nasıl olduysa... nasıl olduysa... Ebû Hüreyre radıyallahu anh üç defa gelmiş.Ebû Hüreyre radıyallahu anh üç defa gelmiş. Peygamber Efendimiz de üç seferinde; "Onun hiç ecir ve sevap alması mümkün değildir!" buyurmuş. Peygamber Efendimiz de üç seferinde; "Onun hiç ecir ve sevap alması mümkün değildir!" buyurmuş.

Gidecek, çarpışacak, uğraşacak; ama niyet ne? "Sonunda para gelir." Gidecek, çarpışacak, uğraşacak; ama niyet ne?

"Sonunda para gelir."

Niyeti bozuk olduğu için cihat gibi kıymetli bir amelin dahi hiç kadr ü kıymeti olmuyor. Niyeti bozuk olduğu için cihat gibi kıymetli bir amelin dahi hiç kadr ü kıymeti olmuyor.

Namaz da böyledir. Oruç da böyledir. Kur'an okumak da böyledir. Namaz da böyledir. Oruç da böyledir. Kur'an okumak da böyledir. Sadaka vermek de böyledir. İlim öğrenmek de böyledir. Her amel böyledir. Sadaka vermek de böyledir. İlim öğrenmek de böyledir. Her amel böyledir.

Gösteriş için; "Utandım, 'O kadar zengin, vermedi.' derler diye verdim." Gösteriş için; "Utandım, 'O kadar zengin, vermedi.' derler diye verdim." Veyahut; "Yap şu minareyi, yaz benim ismimi kitabesine, ismim nâmım yürüsün." Olmaz.Veyahut; "Yap şu minareyi, yaz benim ismimi kitabesine, ismim nâmım yürüsün." Olmaz. Başkaları "ne cömert" desinler diye, "aferin" desinler diye, "hiç vermedi" diye ayıplarlar diye... Başkaları "ne cömert" desinler diye, "aferin" desinler diye, "hiç vermedi" diye ayıplarlar diye... Olmaz. Süfyan-ı Sevrî diye bir fakih var. Olmaz.

Süfyan-ı Sevrî diye bir fakih var.
Hatta mezhep kurmuş da mezhebi devam etmemiş. Evinde abasını giymiş, dışarı çıkmış.Hatta mezhep kurmuş da mezhebi devam etmemiş. Evinde abasını giymiş, dışarı çıkmış. Tanıdıkları demişler ki; "Ya imam, abayı ters giymişsin." Tanıdıkları demişler ki;

"Ya imam, abayı ters giymişsin."

Bakmış, giydiği aba ters. Demiş ki; "Ben bu abayı sırtıma Allah rızası için giymiştim, Bakmış, giydiği aba ters. Demiş ki;

"Ben bu abayı sırtıma Allah rızası için giymiştim,
şimdi kul rızası için çıkartmam." şimdi kul rızası için çıkartmam."

"Allah rızası için giydiğim şeyi kul rızası için çıkartmam. Varsın ters olsun, ayıplayan ayıplasın." "Allah rızası için giydiğim şeyi kul rızası için çıkartmam. Varsın ters olsun, ayıplayan ayıplasın."

İnsanın her şeyi Allah rızası için yapması lazım geliyor. İnsanın her şeyi Allah rızası için yapması lazım geliyor.

Birisi... Hocası evine gelmiş, Ebû Süleyman ed-Dârânî... Hanıma seslenmiş; Birisi... Hocası evine gelmiş, Ebû Süleyman ed-Dârânî... Hanıma seslenmiş;

"Ey hatun! Aman, hocamız geldi, yemekleri ikinci hacdan getirdiğimiz güzel tabaklara koy." "Ey hatun! Aman, hocamız geldi, yemekleri ikinci hacdan getirdiğimiz güzel tabaklara koy."

Hocası demiş ki; "Be hey mürâî, riyakâr! Hocası demiş ki;

"Be hey mürâî, riyakâr!
Senin şimdi iki haccın da bâtıl oldu. Git yeniden haccet.Senin şimdi iki haccın da bâtıl oldu. Git yeniden haccet. Laf arasında iki hac yaptığını söylemiş oldun." Laf arasında iki hac yaptığını söylemiş oldun."

Eskiler böyle dikkat ederlermiş. Riya olmayacak, niyet kötü olmayacak,Eskiler böyle dikkat ederlermiş. Riya olmayacak, niyet kötü olmayacak, her şeyi Allah rızası için yapacak. Pek çok incelikler var. her şeyi Allah rızası için yapacak. Pek çok incelikler var.

Bunları bilmiyor; gece yapıp gündüz yıkana benzer. Çare? Bunları bilmiyor; gece yapıp gündüz yıkana benzer.

Çare?

Çare; dinî bilgileri öğrenmek, Allah'ın rızasının yolları öğrenmektir.Çare; dinî bilgileri öğrenmek, Allah'ın rızasının yolları öğrenmektir. Allah neyi sever, neyi sevmez, neyi emretmiş, neyi yasak etmiş, Allah neyi sever, neyi sevmez, neyi emretmiş, neyi yasak etmiş, bunların hepsini bilip yaptığı işi Allah rızası için yapacak,bunların hepsini bilip yaptığı işi Allah rızası için yapacak, yapmadığını Allah rızası için yapmayacak. yapmadığını Allah rızası için yapmayacak.

Mesela bir insanın dârü'l-harbde düşmana silah satması yasak. Mesela bir insanın dârü'l-harbde düşmana silah satması yasak. Ticaret serbest ama düşmanı kuvvetlendirecek silah satması, mal satması yasak oluyor.Ticaret serbest ama düşmanı kuvvetlendirecek silah satması, mal satması yasak oluyor. Yerine göre iş değişiyor. Hâtem-i Esam hazretlerine getirmişler,Yerine göre iş değişiyor.

Hâtem-i Esam hazretlerine getirmişler,
"Al şunu." diye para uzatmışlar. Şöyle bir duraklamış... Paraya ihtiyacı yok."Al şunu." diye para uzatmışlar. Şöyle bir duraklamış... Paraya ihtiyacı yok. Çok büyük meşâyihten birisi. Ama şöyle bir duraklamış, almış. Çok büyük meşâyihten birisi. Ama şöyle bir duraklamış, almış.

"Efendim, sizin huyunuz değildi, parayı niye aldınız?" Diyor ki; "Efendim, sizin huyunuz değildi, parayı niye aldınız?"

Diyor ki;

"Reddetsem nefsim hoşlanacak, ben zengin adamım. Paraya mı ihtiyacım var?.." "Reddetsem nefsim hoşlanacak, ben zengin adamım. Paraya mı ihtiyacım var?.."

Alacak, tabii başka fukarâya verecek, Allahu âlem... Alacak, tabii başka fukarâya verecek, Allahu âlem... Bak nefsiyle nasıl zıt gidiyor.Bak nefsiyle nasıl zıt gidiyor. Ama nefsine bir pay çıkmasın diye [öyle yapmış.] Ama nefsine bir pay çıkmasın diye [öyle yapmış.]

Ebû Yezid el-Bestamî, Allah şefaatlerine nâil etsin, ikindi vakti olmuş, Ebû Yezid el-Bestamî, Allah şefaatlerine nâil etsin, ikindi vakti olmuş, -oruçlu- nefsi boyuna kendisiyle uğraşıyor.-oruçlu- nefsi boyuna kendisiyle uğraşıyor. Diyormuş ki; "Hadi bugün yine oruçlusun, epeyce sevap kazandın,Diyormuş ki; "Hadi bugün yine oruçlusun, epeyce sevap kazandın, Allah'ın yolunda yürüyorsun..." Nefsi içeriden böyle bir şeyler söyleyip duruyor.Allah'ın yolunda yürüyorsun..." Nefsi içeriden böyle bir şeyler söyleyip duruyor. Gitmiş bir üzüm almış, ağzına atmış, çiğnemeye başlamış. Nafile orucunu bozmuş.Gitmiş bir üzüm almış, ağzına atmış, çiğnemeye başlamış. Nafile orucunu bozmuş. Demiş ki; "Ey nefis! Ne sana olsun, ne bana! Ne sana pay çıksın, ne bana!" Demiş ki;

"Ey nefis! Ne sana olsun, ne bana! Ne sana pay çıksın, ne bana!"

Nefisleriyle nasıl uğraşmışlar... İşte bunlar bilgiler... Nefisleriyle nasıl uğraşmışlar...

İşte bunlar bilgiler...
Buna benzer şeyleri Allah'ın rızasını bilen insan yapar. Buna benzer şeyleri Allah'ın rızasını bilen insan yapar.

Mesela kibir, Allah'ın en sevmediği huylardan birisi. Mesela kibir, Allah'ın en sevmediği huylardan birisi. Kalbinde zerre kadar kibir olan cennete girmeyecek. Hadi gel bakalım böbürlen...Kalbinde zerre kadar kibir olan cennete girmeyecek. Hadi gel bakalım böbürlen... Gel bakalım dağları deler gibi yerde yürü... Burnun havada dolaş bakalım...Gel bakalım dağları deler gibi yerde yürü... Burnun havada dolaş bakalım... Allah sevmiyor! İstersen alim ol. "Benim bu kadar ilmim var..." Kıymeti yok.Allah sevmiyor! İstersen alim ol. "Benim bu kadar ilmim var..." Kıymeti yok. Mütekebbir oldu mu kıymeti yok. Mütevâzı olacak, haddini bilecek. Mütekebbir oldu mu kıymeti yok. Mütevâzı olacak, haddini bilecek. Çünkü Allah tevâzuyu seviyor. Çünkü Allah tevâzuyu seviyor.

İşte buna benzer şeyleri, İşte buna benzer şeyleri, amelleri hangi şeyler bozar, hangi şeyler Allah'ın indinde makbul olur,amelleri hangi şeyler bozar, hangi şeyler Allah'ın indinde makbul olur, insan bunları bilmezse kaş yapayım derken göz çıkartır. insan bunları bilmezse kaş yapayım derken göz çıkartır. Onun için, doğrudan doğruya, gelişigüzel, körü körüne, neticesini görmeden Onun için, doğrudan doğruya, gelişigüzel, körü körüne, neticesini görmeden ibadet, âbidlik değil de; -kulluğu, her yaptığımız işi- şuurla, anlaya anlaya,ibadet, âbidlik değil de; -kulluğu, her yaptığımız işi- şuurla, anlaya anlaya, duya duya, edebine riayet ede ede yapacağız. duya duya, edebine riayet ede ede yapacağız.

Tasadduk ederken öyle... Kur'ân-ı Kerîm'de -tasadduk deyince hatırıma geldi- Tasadduk ederken öyle... Kur'ân-ı Kerîm'de -tasadduk deyince hatırıma geldi- âyet-i kerîmede buyuruyor ki; Lâ tubtilû sadakâtiküm bi'l-menni ve'l-ezâ.âyet-i kerîmede buyuruyor ki;

Lâ tubtilû sadakâtiküm bi'l-menni ve'l-ezâ.
"Ey müslümanlar! Verdiğiniz zekâtları, sadakaları başa kakmak,"Ey müslümanlar! Verdiğiniz zekâtları, sadakaları başa kakmak, ezalı vermek sûretiyle iptal etmeyin, bâtıl etmeyin, boş etmeyin." ezalı vermek sûretiyle iptal etmeyin, bâtıl etmeyin, boş etmeyin."

Demek ki başa kaktı mı, eza verdi mi boşa gidiyormuş. Demek ki başa kaktı mı, eza verdi mi boşa gidiyormuş. O halde ona dikkat etmesi lazım. Peygamber Efendimiz buyurmuş ki; O halde ona dikkat etmesi lazım.

Peygamber Efendimiz buyurmuş ki;

"Zenginin vereceği hayrı, sadakayı, zekâtı tehiri zulümdür." "Zenginin vereceği hayrı, sadakayı, zekâtı tehiri zulümdür."

"Tehir etmeyeyim, hemen vereyim." İşte eskiden bunları öğretirlerdi. "Tehir etmeyeyim, hemen vereyim."

İşte eskiden bunları öğretirlerdi.
Şimdi sadece abdest almanın, namaz kılmanın usûlü öğreniliyor da bu amelleri neler iptal eder,Şimdi sadece abdest almanın, namaz kılmanın usûlü öğreniliyor da bu amelleri neler iptal eder, o öğretilmiyor.o öğretilmiyor. Mesela Peygamber Efendimiz buyurmuş ki; Mesela Peygamber Efendimiz buyurmuş ki;

"Nice oruçlu insan vardır ki akşama elinde aç ve susuz kalmaktan başka kârı yoktur." "Nice oruçlu insan vardır ki akşama elinde aç ve susuz kalmaktan başka kârı yoktur."

Bak ne kadar söylemiş Efendimiz ki tam bugünün ilmine uygun;Bak ne kadar söylemiş Efendimiz ki tam bugünün ilmine uygun; "Hiçbir şey yoktur." demiyor, "Aç ve susuz kalmaktan başka kârı yoktur." diyor. "Hiçbir şey yoktur." demiyor, "Aç ve susuz kalmaktan başka kârı yoktur." diyor.

Aç ve susuz kalmanın vücuda bir faydası var; perhiz yapmış oluyor. Aç ve susuz kalmanın vücuda bir faydası var; perhiz yapmış oluyor. Ama sevabı yok. Neden? Gıybet etti, dedikodu yaptı, harama baktı, çalgı dinledi,Ama sevabı yok.

Neden?

Gıybet etti, dedikodu yaptı, harama baktı, çalgı dinledi,
öteki günahları işledi... Nerede kaldı senin orucun? öteki günahları işledi... Nerede kaldı senin orucun?

Diline oruç tutturmadın. Kulağına oruç tutturmadın. Gözüne oruç tutturmadın. Diline oruç tutturmadın. Kulağına oruç tutturmadın. Gözüne oruç tutturmadın. Gözün nâmahremlere tekrar tekrar bakıp bakıp dururken öyle oruç olur mu? Gözün nâmahremlere tekrar tekrar bakıp bakıp dururken öyle oruç olur mu?

İşte orucu bozuyor, sevabını beklemesi boşuna oluyor. Evet,İşte orucu bozuyor, sevabını beklemesi boşuna oluyor. Evet, "Benim orucum artık bozuldu, ona baktım..." diye insan orucu açmaz; ama "Benim orucum artık bozuldu, ona baktım..." diye insan orucu açmaz; ama öyle yaparsa sevabı gider, diye hadîs-i şerîflerde bildirilmiş. öyle yaparsa sevabı gider, diye hadîs-i şerîflerde bildirilmiş.

O halde, hangi şeyler insanın amelini boşa çıkartır, bunları öğrenmemiz lazım. O halde, hangi şeyler insanın amelini boşa çıkartır, bunları öğrenmemiz lazım.

Bunları tasavvuf öğretiyor. Tasavvuf nedir? İnsana amel-i kalbîyi öğretir.Bunları tasavvuf öğretiyor.

Tasavvuf nedir?

İnsana amel-i kalbîyi öğretir.
Kalbin, niyetin, için yani yaptığın amellerin iç yüzlerininKalbin, niyetin, için yani yaptığın amellerin iç yüzlerinin Allah tarafından kabul olmasının şartlarını öğretir. Allah tarafından kabul olmasının şartlarını öğretir. Kulun Allah tarafından sevilmesi yollarını öğretir. Kulun Allah tarafından sevilmesi yollarını öğretir.

Bu bilgi olmazsa, bu bilgi yasaklanırsa, bu bilgi engellenirse, bu bilgi hor görülürse, Bu bilgi olmazsa, bu bilgi yasaklanırsa, bu bilgi engellenirse, bu bilgi hor görülürse, herkes bu bilgiye hücum ederse o zaman amellerin bu tarafı hiç nazar-ı itibara alınmaz,herkes bu bilgiye hücum ederse o zaman amellerin bu tarafı hiç nazar-ı itibara alınmaz, ortada bir sürü yalancı pehlivan dolaşır; içleri harap, dışları müzeyyen, dışı süslü, içi pis...ortada bir sürü yalancı pehlivan dolaşır; içleri harap, dışları müzeyyen, dışı süslü, içi pis... Öyle olur. Halbuki kalbin ameli, kalbin temizliği de aynı derecede önemli. Öyle olur. Halbuki kalbin ameli, kalbin temizliği de aynı derecede önemli.

Onun için, dinde bilgi sahibi olalım. Hem zâhirî fıkhı öğrenelim, hem kalbin fıkhını, Onun için, dinde bilgi sahibi olalım. Hem zâhirî fıkhı öğrenelim, hem kalbin fıkhını, ilmini öğrenelim, amellerin kabul olmasının şartlarını öğrenelim. ilmini öğrenelim, amellerin kabul olmasının şartlarını öğrenelim. Aksi takdirde boşuna akıntıya kürek çekmiş oluruz. Aksi takdirde boşuna akıntıya kürek çekmiş oluruz. Yürü yürü yürü; bir arpa boyu yol gitmemiş... Yürü yürü yürü; bir arpa boyu yol gitmemiş...

"30-40 yıldır dervişim, hiçbir şey olmuyor!" "30-40 yıldır dervişim, hiçbir şey olmuyor!"

Olmaz tabii ya... Senin kafanı değiştirmen lazım. Bu kafayla olmaz ki! Olmaz tabii ya... Senin kafanı değiştirmen lazım. Bu kafayla olmaz ki!

Hocamız açıklamada, şerhte Hz. Ali Efendimiz'in bir sözünü yazmış, o da hoşuma gitti. Hocamız açıklamada, şerhte Hz. Ali Efendimiz'in bir sözünü yazmış, o da hoşuma gitti.

An Aliyyi radıyallahu anhu: Kaseme raculâni zahrî. Hz. Ali Efendimiz diyor ki; An Aliyyi radıyallahu anhu: Kaseme raculâni zahrî.

Hz. Ali Efendimiz diyor ki;

"İki adam bel kemiğimi kırdı, belimi büktü." İki adam Hz. Ali Efendimiz'i mahvetmiş. "İki adam bel kemiğimi kırdı, belimi büktü."

İki adam Hz. Ali Efendimiz'i mahvetmiş.
Nasıl mahvetmiş? Arkasından dinleyelim: Birisi; âlimün mütehettikün.Nasıl mahvetmiş?

Arkasından dinleyelim:

Birisi; âlimün mütehettikün.
"Bu belimi kıranlardan bir tanesi; alim ama haramlara hücum ediyor, saldırıyor,"Bu belimi kıranlardan bir tanesi; alim ama haramlara hücum ediyor, saldırıyor, aldırmıyor, işliyor. Bilgisi var, günahtan korkmadan yapıyor.aldırmıyor, işliyor. Bilgisi var, günahtan korkmadan yapıyor. Beni mahvedenlerdin birisi bu." İkincisi; ve câhilun mütenessikün. Beni mahvedenlerdin birisi bu."

İkincisi; ve câhilun mütenessikün.
"Ötekisi de cahil, yalan yanlış ibadet etmeye çalışıyor..." "Ötekisi de cahil, yalan yanlış ibadet etmeye çalışıyor..."

"Helvacı babanın etrafında dokuz defa dolaş..." Ne oluyor dolaşınca?.. "Helvacı babanın etrafında dokuz defa dolaş..."

Ne oluyor dolaşınca?..

"99 tane mum yaktırdım." Ne olur? Mumların ışığından ona ne fayda?.. "99 tane mum yaktırdım."

Ne olur? Mumların ışığından ona ne fayda?..

Mumları ziyan ettin... Hıristiyan âdeti, bid'at!Mumları ziyan ettin... Hıristiyan âdeti, bid'at! Bid'atten hiçbir fayda, kâr gelir mi?! Demek ki Hz. Ali Efendimiz halifeydi ya,Bid'atten hiçbir fayda, kâr gelir mi?!

Demek ki Hz. Ali Efendimiz halifeydi ya,
etrafındaki insanlardan böyle sıkıntı çekmiş. "Bu iki insan belimi büktü." diyor. etrafındaki insanlardan böyle sıkıntı çekmiş. "Bu iki insan belimi büktü." diyor. Böyle insanlar çok dert açar. Bilgisi var; tatbik etmiyor. Böyle insanlar çok dert açar. Bilgisi var; tatbik etmiyor. Bilgisi yok; gelişigüzel, yalan yanlış iş yapıyor. Geçen gün arkadaşlarla oturuyorduk, söylediler.Bilgisi yok; gelişigüzel, yalan yanlış iş yapıyor.

Geçen gün arkadaşlarla oturuyorduk, söylediler.
"Dinde el öpmek yoktur." demişler. Hadîs-i şerîfleri okuyup duruyoruz."Dinde el öpmek yoktur." demişler. Hadîs-i şerîfleri okuyup duruyoruz. Peygamber Efendimiz'in elini de öpmüşler, ayağını da öpmüşler. Peygamber Efendimiz'in elini de öpmüşler, ayağını da öpmüşler. İlme hürmeten alimin ayağını da öpmüşler. İlme hürmeten alimin ayağını da öpmüşler. Peygamber Efendimiz'in her şeyini ganimet bilmişler.Peygamber Efendimiz'in her şeyini ganimet bilmişler. Saçının bir telini bergüzâr, yâdigâr olarak aldı mı onu canına minnet bilmiş. Saçının bir telini bergüzâr, yâdigâr olarak aldı mı onu canına minnet bilmiş. Abdest aldığı sudan bir parça aldığı mı canına minnet bilmiş.Abdest aldığı sudan bir parça aldığı mı canına minnet bilmiş. Bilmiyorlar, gürültü patırtı çıkartıyorlar. Büyük alimin eli öpülebilir. Bilmiyorlar, gürültü patırtı çıkartıyorlar. Büyük alimin eli öpülebilir.

Söz yanlış anlaşılmasın, misal olsun diye söylüyorum. Söz yanlış anlaşılmasın, misal olsun diye söylüyorum. Mesela şahsen "Benim elimi öpün." diye istemem. Hakikaten öpülecek el değil, Mesela şahsen "Benim elimi öpün." diye istemem. Hakikaten öpülecek el değil, öpülmesini katiyen istemem. Fakat yanlış şey söylüyorlar,öpülmesini katiyen istemem. Fakat yanlış şey söylüyorlar, başka başka şey söylüyorlar, kandırıyorlar. başka başka şey söylüyorlar, kandırıyorlar.

"Cuma kılmak büyük vebal, büyük günah! Sen niye Cuma kıldın? Mahvoldun!" "Cuma kılmak büyük vebal, büyük günah! Sen niye Cuma kıldın? Mahvoldun!"

Cuma vebal olur mu?! Onu söyleyen kardeşlerimiz var. Cuma vebal olur mu?!

Onu söyleyen kardeşlerimiz var.
Müslüman [ama] böyle diyorlar. Ben şaşırıyorum. Müslüman [ama] böyle diyorlar. Ben şaşırıyorum.

"Allah Kur'ân-ı Kerîm'in mânasını indirmiştir. Bu sayfaların önemi yok, bunlar kâğıttır!""Allah Kur'ân-ı Kerîm'in mânasını indirmiştir. Bu sayfaların önemi yok, bunlar kâğıttır!" deyip Kur'an'ın üzerine oturuyormuş. deyip Kur'an'ın üzerine oturuyormuş.

Duydum. Belki siz de duydunuz, belki de gördünüz. Olmaz böyle şey... Duydum. Belki siz de duydunuz, belki de gördünüz. Olmaz böyle şey...

Meselü'l-mü'mini min ehli'l-imâni meselü'r-re'si mine'l-cesedi ye'lemü mimmâ yusîbu ehle'l-imâniMeselü'l-mü'mini min ehli'l-imâni meselü'r-re'si mine'l-cesedi ye'lemü mimmâ yusîbu ehle'l-imâni kemâ ye'lemü'r-re'sü mimmâ yusîbu'l-cesede. kemâ ye'lemü'r-re'sü mimmâ yusîbu'l-cesede.

"Ehli iman olan bir mü'min vücutta başa benzer."Ehli iman olan bir mü'min vücutta başa benzer. Nasıl vücuttaki baş vücudun herhangi bir yerine elem,Nasıl vücuttaki baş vücudun herhangi bir yerine elem, hastalık geldiği zaman elem çekerse o mü'min müslüman dahastalık geldiği zaman elem çekerse o mü'min müslüman da öteki müslümanlara bir sıkıntı gelince dertlenir." öteki müslümanlara bir sıkıntı gelince dertlenir."

İyi, has, hâlis müslüman müslümanın dertleriyle dertlenir. İyi, has, hâlis müslüman müslümanın dertleriyle dertlenir.

"Oh elhamdülillah, bugün karnım tepe gibi doydu. Dokuz saat uyku uyudum."Oh elhamdülillah, bugün karnım tepe gibi doydu. Dokuz saat uyku uyudum. Dükkânda bugünkü kazancımız da, Allah bereket versin, fena değil... Gel keyfim gel... Dükkânda bugünkü kazancımız da, Allah bereket versin, fena değil... Gel keyfim gel... Yarın nerede gün etsek? Tatil gününde nereye gitsek? Bahar da geçti, yaz yaklaşıyor,Yarın nerede gün etsek? Tatil gününde nereye gitsek? Bahar da geçti, yaz yaklaşıyor, yazlığı nerede yapsak? Ah nerelerde deniz kenarları...yazlığı nerede yapsak? Ah nerelerde deniz kenarları... Bu yakınlardaki deniz kenarları kirlendi... Ege kıyılarına mı gitsek,Bu yakınlardaki deniz kenarları kirlendi... Ege kıyılarına mı gitsek, Antalya taraflarına mı gitsek, Karadeniz taraflarına mı gitsek?.." Antalya taraflarına mı gitsek, Karadeniz taraflarına mı gitsek?.."

Peki, kardeşim Afganistan'dan haberin var mı?Peki, kardeşim Afganistan'dan haberin var mı? Suriye'den, Mısır'dan, Libya'dan, Afrika'dan, Irak'tan, İran'dan haberin var mı? Suriye'den, Mısır'dan, Libya'dan, Afrika'dan, Irak'tan, İran'dan haberin var mı?

"Var ama ne yapalım hocam?" Kimsenin kimseyle ilgilendiği yok. "Var ama ne yapalım hocam?"

Kimsenin kimseyle ilgilendiği yok.

Bizim arkadaşlardan birisi Pakistan'a gitmiş gelmiş. Oradaki müslümanların hâlinden,Bizim arkadaşlardan birisi Pakistan'a gitmiş gelmiş. Oradaki müslümanların hâlinden, baktım başka gitti, başka geldi, değişti. baktım başka gitti, başka geldi, değişti. Çünkü 100 binlerce aile çadırlarda yaşıyor. Onlara bir şey tevzî edeceksin de yiyecekler. Çünkü 100 binlerce aile çadırlarda yaşıyor. Onlara bir şey tevzî edeceksin de yiyecekler.

İnsan bir hafta yıkanmadığı zaman ne oluyor, biliyor musunuz? İnsan bir hafta yıkanmadığı zaman ne oluyor, biliyor musunuz?

Terler üzerinde biriktiği zaman her tarafı kaşınmaya başlıyor.Terler üzerinde biriktiği zaman her tarafı kaşınmaya başlıyor. Suyu bulamıyorlar, çadırın neresinde yıkanacak? İhtiyaçlarını nasıl giderecek? Suyu bulamıyorlar, çadırın neresinde yıkanacak? İhtiyaçlarını nasıl giderecek?

Hacca gittik, yollarda abdest alacağız, yüznumara büyük ihtiyaç... Hacca gittik, yollarda abdest alacağız, yüznumara büyük ihtiyaç... Bizim elhamdülillah yollarımızda, benzin istasyonlarında, gidiyorsun daBizim elhamdülillah yollarımızda, benzin istasyonlarında, gidiyorsun da paralı pullu bahşiş veriyorsun ama hiç olmazsa şakır şakır sular akıyor, abdestini alıyorsun... paralı pullu bahşiş veriyorsun ama hiç olmazsa şakır şakır sular akıyor, abdestini alıyorsun... Allah Allah... Yer yok, benzin istasyonları yok, su yok. Bir hâl olduk.Allah Allah... Yer yok, benzin istasyonları yok, su yok. Bir hâl olduk. Bizim çocuklar da; "Baba, inşaallah büyürsem,Bizim çocuklar da; "Baba, inşaallah büyürsem, zengin olursam bu yollara sıra sıra abdest tazeleme yerleri yapacağım." dedi. zengin olursam bu yollara sıra sıra abdest tazeleme yerleri yapacağım." dedi. Büyük ihtiyaç... Otobüsle gidenler bilirler. Camileri, camilerin abdest alma yerlerini kilitliyorlar. Büyük ihtiyaç... Otobüsle gidenler bilirler. Camileri, camilerin abdest alma yerlerini kilitliyorlar.

Neden? Bir otobüs gelir de abdest alır, sular biter diye. Bir bakıma onlar da haklı... Neden?

Bir otobüs gelir de abdest alır, sular biter diye.

Bir bakıma onlar da haklı...
Bizimkiler de çekirge sürüsü gibi geldi mi bir iniyor; helva yiyormuş, yemek yiyormuş... Bizimkiler de çekirge sürüsü gibi geldi mi bir iniyor; helva yiyormuş, yemek yiyormuş... Böyle yapanlar da varmış. Çöplerini bırakıyorlarmış. Böyle yapanlar da varmış. Çöplerini bırakıyorlarmış. Adamlar gittikten sonra temizleyeceğiz diye uğraşıyorlarmış.Adamlar gittikten sonra temizleyeceğiz diye uğraşıyorlarmış. Ama zengin memleket, isterse güzel tedbirler de alabilir. Ama zengin memleket, isterse güzel tedbirler de alabilir.

Hâsılı, müslüman müslümanın derdiyle dertlenecek. "Ben müslüman oldum, kendi rahatım." Hâsılı, müslüman müslümanın derdiyle dertlenecek. "Ben müslüman oldum, kendi rahatım." Kendin rahatsın ama öteki kardeşlerin rahat değil. Kendin rahatsın ama öteki kardeşlerin rahat değil. Sen onlardan birkaç tanesini daha rahat ettirme imkânına sahipsen Sen onlardan birkaç tanesini daha rahat ettirme imkânına sahipsen onların da derdiyle dertleneceksin. onların da derdiyle dertleneceksin.

Çok uzağa gitmeyin. Ben sanıyordum ki geri kalmış bölge sadece bizim doğu illerimizdedir.Çok uzağa gitmeyin. Ben sanıyordum ki geri kalmış bölge sadece bizim doğu illerimizdedir. Denizli taraflarına gittim, baktım; susuz, yolsuz, harabe, bakımsız çok yerler var. Denizli taraflarına gittim, baktım; susuz, yolsuz, harabe, bakımsız çok yerler var. Bir kere buraya gelen kendi memleketini unutmasın.Bir kere buraya gelen kendi memleketini unutmasın. Nereden gelmişse bu memleketin, bu nimetleri[nden faydalandıktan] sonra biraz para biriktirsin, Nereden gelmişse bu memleketin, bu nimetleri[nden faydalandıktan] sonra biraz para biriktirsin, hayır yapsın, gitsin kendi memleketinin ihtiyaçlarını görsün.hayır yapsın, gitsin kendi memleketinin ihtiyaçlarını görsün. Memleketimiz çok şeye muhtaç. Her bakımdan çok şeylere muhtaç. Memleketimiz çok şeye muhtaç. Her bakımdan çok şeylere muhtaç. Müslümanın dertleriyle dertlensin. Hiç olmazsa kendi memleketimizinMüslümanın dertleriyle dertlensin. Hiç olmazsa kendi memleketimizin içindeki müslümanlarla dertlensin.içindeki müslümanlarla dertlensin. Gücü yeterse her çeşit müslüman ile de [ilgilenip] ne çeşit yardım yapabilirse yapmaya çalışır.Gücü yeterse her çeşit müslüman ile de [ilgilenip] ne çeşit yardım yapabilirse yapmaya çalışır. İlaçsızlıktan kırılıyorlar, doktorsuzluktan kırılıyorlar. İlaçsızlıktan kırılıyorlar, doktorsuzluktan kırılıyorlar. Bir taraftan düşman kırıyor, bir taraftan da imkânsızlıktan kırılıyorlar.Bir taraftan düşman kırıyor, bir taraftan da imkânsızlıktan kırılıyorlar. Doktor istiyorlar, cerrah istiyorlar, ilaç istiyorlar. Parasıyla istiyorlar; yok... Doktor istiyorlar, cerrah istiyorlar, ilaç istiyorlar. Parasıyla istiyorlar; yok...

Bir hadisi daha okuyayım:. Bir hadisi daha okuyayım:.

Meselü'l-abdi'l-mümîne hîne yusîbühü'l-va'ku evi'l-hummâ ke-meseli hadîdetinMeselü'l-abdi'l-mümîne hîne yusîbühü'l-va'ku evi'l-hummâ ke-meseli hadîdetin tedhulu fi'n-nâri ve yezhebü habesühâ ve yebkâ tayyibuhâ. tedhulu fi'n-nâri ve yezhebü habesühâ ve yebkâ tayyibuhâ.

"Müslüman kendisine bir titreme, ateşli hastalık, ağrı olduğu zaman..." "Müslüman kendisine bir titreme, ateşli hastalık, ağrı olduğu zaman..."

Neye benzer? Bir demire benzer. Demir ateşin içine girer. Neye benzer?

Bir demire benzer. Demir ateşin içine girer.
Paslı demir ateşin içinde kızıp, ısınıp akkor hâline geldikten sonra bütün kiri pası gider, Paslı demir ateşin içinde kızıp, ısınıp akkor hâline geldikten sonra bütün kiri pası gider, tertemiz demiri kalır. tertemiz demiri kalır.

İşte ateşi olan bir müslüman da böyle bir hastalığa uğradı mı sonunda böyle olur. İşte ateşi olan bir müslüman da böyle bir hastalığa uğradı mı sonunda böyle olur.

Bu hususta hadîs-i şerîfler daha önceki haftalarda geçmişti. Bu ne demek? Bu hususta hadîs-i şerîfler daha önceki haftalarda geçmişti.

Bu ne demek?

Müslüman hasta olduğu zaman, evet bir sıkıntı çekiyorsun; gam, keder, Müslüman hasta olduğu zaman, evet bir sıkıntı çekiyorsun; gam, keder, üzüntü, ağrı, sızı vesaire oluyor, ateşler içinde sayıklıyorsun;üzüntü, ağrı, sızı vesaire oluyor, ateşler içinde sayıklıyorsun; ama günahların gidiyor, siliniyor, tertemiz oluyorsun.ama günahların gidiyor, siliniyor, tertemiz oluyorsun. O bakımdan, hastalık da bir bakıma kârlı oluyor. O bakımdan, hastalık da bir bakıma kârlı oluyor. Hasta oluyorsun ama sonunda bazı faydalar hâsıl oluyor. Hasta oluyorsun ama sonunda bazı faydalar hâsıl oluyor.

Hastalığı temenni etmeyelim. Allah hastalarımıza şifalar versin. Hastalığı temenni etmeyelim.

Allah hastalarımıza şifalar versin.

Bir kardeşimiz de; "İki aydır babam yatmaktadır." diyor. Bir kardeşimiz de; "İki aydır babam yatmaktadır." diyor.

Cümle hastalarımıza Allah şifalar versin. Allah cümlemize, vücutlarımıza âfiyetler versin. Cümle hastalarımıza Allah şifalar versin. Allah cümlemize, vücutlarımıza âfiyetler versin. Bu sıhhatleri, âfiyetleri, paraları, pulları, zamanları, imkânları hem kendi hayrımıza Bu sıhhatleri, âfiyetleri, paraları, pulları, zamanları, imkânları hem kendi hayrımıza -dünya ve âhiret hayırımıza- hem de öteki müslümanların hayrına kullanmak şuurunu ihsan eylesin. -dünya ve âhiret hayırımıza- hem de öteki müslümanların hayrına kullanmak şuurunu ihsan eylesin. Biraz da başka müslümanlar için yanıp yakılıp da Ümmet-i Muhammed'e faydalı olanlardan olalım. Biraz da başka müslümanlar için yanıp yakılıp da Ümmet-i Muhammed'e faydalı olanlardan olalım.

Fâtiha-i şerîfe mea'l-Besmele. Fâtiha-i şerîfe mea'l-Besmele.

Konuşma Hakkında
Tema 1
Tema 2