Namaz Vakitleri

27 Zilhicce 1445
03 Temmuz 2024
İmsak
03:30
Güneş
05:29
Öğle
13:13
İkindi
17:13
Akşam
20:47
Yatsı
22:37
Detaylı Arama

Oruç ve Sabır

Mehmed Zahid KOTKU

12 Şa'bân 1391 / 03.10.1971
İskenderpaşa Camii/ İstanbul

Açıklama

Gönül dostu, âlim Mehmed Zahid KOTKU Hocamızın sohbetleri, kendi seslerinden konulara yaklaşımı, açıklamaları, değerlendirmeleri ve tavsiyeleri, sizlerin istifadesine sunulmuştur.
Mehmed Zâhid KOTKU, geçtiğimiz asırda yaşamış (1897-1980) bir mürşid-i kâmil, bir sâlih insan, bir Allah dostudur. Ömrü boyunca tebliğ ve irşad çalışmaları içinde bulunmuş, milletimize ve ülkemize hizmet eden nice kıymetli kadrolar, devlet adamları yetiştirmiştir.

Gümüşhaneli Hazretleri tarafından başlatılan Ramûzü’l-Ehâdîs dersleri, takipçileri tarafından devam ettirilmiştir. İskenderpaşa Camii’nde Mehmed Zâhid KOTKU (Rh.A) Hocamız bu dersleri 1958’den 1977 yılına kadar sürdürmüş; 1977’den sonra ise, Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN hocamız devam ettirmiştir.

İlk zamanlar düzenli olarak pazar günleri ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika hadis dersleri yaparlarken, son yıllarında hadis derslerini Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN hocamıza bırakmışlar, kendileri cuma namazından sonra 10-15 dakikalık kısa konuşmalar yapmaya başlamışlardır.

Bu konuşmalar irticalen yapılmış, bazen bir sahabeden bahsetmişler, bazen güncel bir olayı konu edinmişlerdir. Bu konuşmalar 1978 yılında başlamış, vefatına kadar devam etmiştir. Son konuşmaları vefatından bir hafta önce, 6 Kasım 1980’de Medine’de kaydedilmiştir.

Konuşma Metni

Eûzubillahimineşşeytânirracîm. Bismillâhirrahmânirrahîm. Eûzubillahimineşşeytânirracîm. Bismillâhirrahmânirrahîm.

el-Hamdülillahi rabbilâlemin ve'l-âkibetü li'l-müttekîn. el-Hamdülillahi rabbilâlemin ve'l-âkibetü li'l-müttekîn. Vessalâtü vesselâmü alâ seyyidinâ muhammedin ve âlihî ve sahbihî ecmaîn. Vessalâtü vesselâmü alâ seyyidinâ muhammedin ve âlihî ve sahbihî ecmaîn.

İ'lemû eyyühe'l-ihvân enne efdale'l-kitâbi kitâbullah İ'lemû eyyühe'l-ihvân enne efdale'l-kitâbi kitâbullah ve enne efdale'l-hedyi hedyü muhammedin sallallahu aleyhi ve sellem ve enne efdale'l-hedyi hedyü muhammedin sallallahu aleyhi ve sellem ve şerra'l-umûri muhdesâtühâ ve külle muhdesin bid'ahve şerra'l-umûri muhdesâtühâ ve külle muhdesin bid'ah ve külle bid'atin dalâleh ve külle dalâletin fi'n-nâri. ve külle bid'atin dalâleh ve külle dalâletin fi'n-nâri. Ve bi's-senedi'l-muttasıli ile'n-nebiyyi sallallahu aleyhi ve selleme ennehû kâle; Ve bi's-senedi'l-muttasıli ile'n-nebiyyi sallallahu aleyhi ve selleme ennehû kâle;

eş-Şeytânü mültekimün kalbe'bni âdeme fe-izâ zekerallahe hanese ındehû eş-Şeytânü mültekimün kalbe'bni âdeme fe-izâ zekerallahe hanese ındehû ve izâ nesiyallahe iltekame kalbehû. ve izâ nesiyallahe iltekame kalbehû.

Beyhakî Enes radıyallahu anh'ten. Beyhakî Enes radıyallahu anh'ten.

Cenâb-ı Hak mahlukatının sayısını kendisi bilir. Cenâb-ı Hak mahlukatının sayısını kendisi bilir. Fakat belli başlı insan var, şeytan var bir de melekler var.Fakat belli başlı insan var, şeytan var bir de melekler var. İnsan tabii görünen bir mahluktur. Melek ile şeytanı biz görmekten aciziz.İnsan tabii görünen bir mahluktur. Melek ile şeytanı biz görmekten aciziz. Onlar nârî, nûrî, iki şeyden halk olunmuş fakat istedikleri zaman daOnlar nârî, nûrî, iki şeyden halk olunmuş fakat istedikleri zaman da istedikleri kılığa girebilme kabiliyetindeler.istedikleri kılığa girebilme kabiliyetindeler. Görünmezler ve bazen görünür şekle de girebilmek kudretindedirler.Görünmezler ve bazen görünür şekle de girebilmek kudretindedirler. Herhangi şekli isterlerse; insan suretine, hayvan suretine girebilmek kudretini deHerhangi şekli isterlerse; insan suretine, hayvan suretine girebilmek kudretini de Allah onlara vermiştir. Allah onlara vermiştir. Yalnız şurada bir şey vardır ki insan bunların en efdalidir. Yalnız şurada bir şey vardır ki insan bunların en efdalidir. Mahlukların en efdali insandır. Mahlukların en efdali insandır.

Şimdi o gözümüzle göremediğimiz ve şeytandır dediğimiz, Şimdi o gözümüzle göremediğimiz ve şeytandır dediğimiz, sevmeğimiz o mahluk böyle çeşit çeşit kılıklara girebilmek kudreti kendisinde var da,sevmeğimiz o mahluk böyle çeşit çeşit kılıklara girebilmek kudreti kendisinde var da, insanın kamili, olgunu çeşit çeşit kılığa giremesin olur mu? insanın kamili, olgunu çeşit çeşit kılığa giremesin olur mu?

Efdal-i mahluktur insan. Şuradan aklıma geldi, bizim Bursa'da Cami-i Kebîr'imiz var ya.Efdal-i mahluktur insan. Şuradan aklıma geldi, bizim Bursa'da Cami-i Kebîr'imiz var ya. Yıldırım Beyazıd yaptırmış orasını.Yıldırım Beyazıd yaptırmış orasını. Emir Sultan hazretleri var ya oradaü Bursa'da, o da damadı. Demiş; Emir Sultan hazretleri var ya oradaü Bursa'da, o da damadı. Demiş;

"İlk açış merasimi, hutbeyi sen okuyacaksın bugün." "İlk açış merasimi, hutbeyi sen okuyacaksın bugün."

O demiş, "Benden büyüğü var Efendim, o varken okuyamam." Kim o? demiş. O demiş, "Benden büyüğü var Efendim, o varken okuyamam."

Kim o? demiş.

Abdulhamid Aksarayî hazretleri. Biz ona Somuncu Baba tâbir ederiz. Abdulhamid Aksarayî hazretleri. Biz ona Somuncu Baba tâbir ederiz.

O zât varken ben okuyamam, demiş. Ama bilinmiyor.O zât varken ben okuyamam, demiş.

Ama bilinmiyor.
Sultan emretmiş, o zaman gelsin okusun demiş. Sultan emretmiş, o zaman gelsin okusun demiş.

Çıkmış vazife olaraktan ilk hutbe yerine. Çıkmış vazife olaraktan ilk hutbe yerine. Başlamış güzel güzel dersini okutmaya. Bitirmiş.Başlamış güzel güzel dersini okutmaya. Bitirmiş. Cami-i Kebîr'in üç kapısı var. Cemaat tabii hep elini öpmek için böyle gayret göstermişler. Cami-i Kebîr'in üç kapısı var. Cemaat tabii hep elini öpmek için böyle gayret göstermişler. Her kapıdaki [görevli] diyormuş ki; "Ben öptüm elini, bizim kapıdan çıktı." Her kapıdaki [görevli] diyormuş ki;

"Ben öptüm elini, bizim kapıdan çıktı."

Öteki kapıda da diyormuş ki; "Hayır, bizim kapıdan çıktı." Öteki kapıda da diyormuş ki; "Hayır, bizim kapıdan çıktı."

Orta kapı var, onlar da diyorlar; "Hayır bizim kapıdan çıktı." Orta kapı var, onlar da diyorlar; "Hayır bizim kapıdan çıktı."

Bir ihtilaf oluyor şimdi. Bu ihtilafta bunlar hangisi doğru? Bir ihtilaf oluyor şimdi. Bu ihtilafta bunlar hangisi doğru?

Üçü de, üç kapının adamı da "Bizim kapımızdan çıktı." diyorlar. Üçü de, üç kapının adamı da "Bizim kapımızdan çıktı." diyorlar.

Orada ulemâ işte bu şeye dayanaraktan demişler ki;Orada ulemâ işte bu şeye dayanaraktan demişler ki; "Allahu Teâlâ evliyasına bu kudreti de vermiştir." "Allahu Teâlâ evliyasına bu kudreti de vermiştir."

Memleketin, dünyanın, yalnız memleketin değil dünyanın her tarafında görünebilmek, Memleketin, dünyanın, yalnız memleketin değil dünyanın her tarafında görünebilmek, gidebilmek, gelebilmek kudretindedirler.gidebilmek, gelebilmek kudretindedirler. O kemale erişmek şartıyla. O kemale eriştin mi dünya da senin âhiret de senin. O kemale erişmek şartıyla. O kemale eriştin mi dünya da senin âhiret de senin. Füzesi de on para eder, bilmem nesi de on para etmez. Hiç akıl sır ermeyen bir nimettir. Füzesi de on para eder, bilmem nesi de on para etmez. Hiç akıl sır ermeyen bir nimettir.

Onun için insanlık nimeti nimetlerin en büyüğüdür. Onun için insanlık nimeti nimetlerin en büyüğüdür. Bu insanlık nimetinin içersine Cenâb-ı Hakk'ın o insanlara lütfetmiş olduğu bir kemal var.Bu insanlık nimetinin içersine Cenâb-ı Hakk'ın o insanlara lütfetmiş olduğu bir kemal var. O kemâl-i insâniyeti elde edebilmek bütün servetlerin üstündedir. O kemâl-i insâniyeti elde edebilmek bütün servetlerin üstündedir. Yalnız şu kadar acıdır ki insan bu dünyanın cîfeden ibaret olan malına mülküne itibar ederekten Yalnız şu kadar acıdır ki insan bu dünyanın cîfeden ibaret olan malına mülküne itibar ederekten bu kemalini kaybediyor. bu kemalini kaybediyor. Bu kemalini kaybettikten sonra diğer mahluklarla müsavi durumdasın artık, Bu kemalini kaybettikten sonra diğer mahluklarla müsavi durumdasın artık, hangisinden olursan ol.hangisinden olursan ol. Bizde matlub olan o kemaldir. O kemale ulaşmak için elden gelenin yapılması şarttır.Bizde matlub olan o kemaldir. O kemale ulaşmak için elden gelenin yapılması şarttır. Onun için öteki taraf hiç kıymeti yok. Burada şimdi bu şeytan.Onun için öteki taraf hiç kıymeti yok.

Burada şimdi bu şeytan.
Bunu yaratmış Cenâb-ı Hak, böyle her kılığa girebilen bir mahluktur.Bunu yaratmış Cenâb-ı Hak, böyle her kılığa girebilen bir mahluktur. Bunu inkâr etmeye kimsenin gücü yetmez.Bunu inkâr etmeye kimsenin gücü yetmez. Çünkü kitabı okumaya başlarken, eûzubillahimineşşeytânirracîm deriz.Çünkü kitabı okumaya başlarken, eûzubillahimineşşeytânirracîm deriz. Şeytân-ı racîmden Allah'a sığınırım.Şeytân-ı racîmden Allah'a sığınırım. Demek ki bir şeytanın varlığını Cenâb-ı Hak daha kitabının başında bize bildirmiş Demek ki bir şeytanın varlığını Cenâb-ı Hak daha kitabının başında bize bildirmiş sonra içersinde de diyor ki; sonra içersinde de diyor ki;

Fe-izâ kara'te'l-kur'âne fe's-te'iz billahimineşşeytânirracîm. Fe-izâ kara'te'l-kur'âne fe's-te'iz billahimineşşeytânirracîm.

"Kur'an okumaya başlayacağın vakitte Allah'tan istiâze ederek başla. "Kur'an okumaya başlayacağın vakitte Allah'tan istiâze ederek başla. Onu okumadan başlama." Onun için bazı yabancı hafızlar geliyor Mısır'dan filan, Onu okumadan başlama."

Onun için bazı yabancı hafızlar geliyor Mısır'dan filan,
onlar doğrudan doğruya eûzubillahimineşşeytânirracîm diyor,onlar doğrudan doğruya eûzubillahimineşşeytânirracîm diyor, besmeleyi çekmeden başlıyorlar.besmeleyi çekmeden başlıyorlar. Hatadır o da. Besmelesiz okunması caiz değil.Hatadır o da. Besmelesiz okunması caiz değil. Besmele kitabın başındadır onun da okuması lazım ama yani asıl emir fe's-te'iz billah.Besmele kitabın başındadır onun da okuması lazım ama yani asıl emir fe's-te'iz billah. O emre imtisalen okuyor mecburen. Şimdi bu [şeytan] mahluk, yaratmış Cenâb-ı Hak. O emre imtisalen okuyor mecburen.

Şimdi bu [şeytan] mahluk, yaratmış Cenâb-ı Hak.

Hikmetine aklımız erer mi? Ermez. Bizi yaratsaydı yalnız onsuz, biz de melekler gibi olurduk.Hikmetine aklımız erer mi?

Ermez.

Bizi yaratsaydı yalnız onsuz, biz de melekler gibi olurduk.
E Allah'ın melekleri zaten dolu. Meleğe ihtiyacı yok Cenâb-ı Hakk'ın. Bizi yaratmış,E Allah'ın melekleri zaten dolu. Meleğe ihtiyacı yok Cenâb-ı Hakk'ın. Bizi yaratmış, şehveti de vermiş, nefsi de vermiş, her şeyleri vermiş.şehveti de vermiş, nefsi de vermiş, her şeyleri vermiş. Bununla beraber bir de karşımıza şeytanı koymuş.Bununla beraber bir de karşımıza şeytanı koymuş. Onunla da boğuşmak şeysini koymuş içimize. Bununla boyunuzun ölçüsünü ölçün diyerekten.Onunla da boğuşmak şeysini koymuş içimize. Bununla boyunuzun ölçüsünü ölçün diyerekten. Fakat bunu da gözümüz görmüyor. Gözümüz görse kolay, tepeleyeceğiz.Fakat bunu da gözümüz görmüyor. Gözümüz görse kolay, tepeleyeceğiz. Fakat gözümüz görmediği için bu bize içimize bir vesvese akıtıyor. Fakat gözümüz görmediği için bu bize içimize bir vesvese akıtıyor.

Bakın şimdi burada ne diyor; eş-Şeytânü mültekimün kalbe'bni âdeme. Bakın şimdi burada ne diyor;

eş-Şeytânü mültekimün kalbe'bni âdeme.
Şu kalbimiz var ya, bu Âdemoğlunun kalbini kapabilmek iktidarı var bu şeytanda.Şu kalbimiz var ya, bu Âdemoğlunun kalbini kapabilmek iktidarı var bu şeytanda. Kalbimizi kapabilmek iktidarı var o şeytanda. Kalbimizi kapabilmek iktidarı var o şeytanda. Yalnız Cenâb-ı Hak bizi koruyor.Yalnız Cenâb-ı Hak bizi koruyor. Siz benimle meşgul olduğunuz müddetçe bu şeytan sizin yanınıza uğrayamaz.Siz benimle meşgul olduğunuz müddetçe bu şeytan sizin yanınıza uğrayamaz. Ama siz benimle meşgul olduğunuz müddetçe. Ama siz benimle meşgul olduğunuz müddetçe. Dilinizle, sâir amellerinizle benimle olduğunuz müddetçe bu şeytan sizin yanınıza uğrayamaz, diyor. Dilinizle, sâir amellerinizle benimle olduğunuz müddetçe bu şeytan sizin yanınıza uğrayamaz, diyor.

Fe-izâ zekerallahe. "Allah dedi mi bir insan." Fe-izâ zekerallahe. "Allah dedi mi bir insan."

İster diliyle desin ister içinden desin. İçinden dediği dilinden dediğinden daha efdaldir. İster diliyle desin ister içinden desin. İçinden dediği dilinden dediğinden daha efdaldir. Çünkü Allah içten söyleneni de bilir dilden söyleneni de bilir. Gönülden geçirdiğini de bilir; Çünkü Allah içten söyleneni de bilir dilden söyleneni de bilir. Gönülden geçirdiğini de bilir;

Ya'lemü's-sırra ve ahfâ. Allahu Teâlâ'ya hiçbir gizli iş yoktur. Ya'lemü's-sırra ve ahfâ. Allahu Teâlâ'ya hiçbir gizli iş yoktur. Bütün ne kadar gizlilikler varsa içimizde saklamış olduğumuz en derin gizlilikleri de Allah bilir.Bütün ne kadar gizlilikler varsa içimizde saklamış olduğumuz en derin gizlilikleri de Allah bilir. Bilmediği yoktur. Onun için sen içinden Allah ile oldun mu kâfi o sana. Bilmediği yoktur. Onun için sen içinden Allah ile oldun mu kâfi o sana.

Fe-izâ zekerallahe. "Bir insan ki Allahu Teâlâ'nın zikrini yapıyor." Hanese. Fe-izâ zekerallahe. "Bir insan ki Allahu Teâlâ'nın zikrini yapıyor." Hanese. O melun şeytan kalbimize böyle uzatmış borusunu, oraya akıtacak kötülüklerini.O melun şeytan kalbimize böyle uzatmış borusunu, oraya akıtacak kötülüklerini. Fakat Allahu Teâlâ'nın ismini duyunca derhal büzülüp kaçıyor. Derhal büzülüp kaçıyor. Fakat Allahu Teâlâ'nın ismini duyunca derhal büzülüp kaçıyor. Derhal büzülüp kaçıyor.

Bazı böcekler vardır görmüşsünüzdür tesbih böceği deriz. Bazı böcekler vardır görmüşsünüzdür tesbih böceği deriz. Şöyle yürür gider, fakat dokununca yuvarlanır kendisi, tortop olur tesbihe benzer. Şöyle yürür gider, fakat dokununca yuvarlanır kendisi, tortop olur tesbihe benzer. Kendisini müdafaa şeklinden böyle büzülüverir.Kendisini müdafaa şeklinden böyle büzülüverir. Bu şeytan-ı aleyhillâne de kendisini o ateşe yanmamak için, Bu şeytan-ı aleyhillâne de kendisini o ateşe yanmamak için, zikrullah ateşine tutulmamak yanmamak için kendisini çeker. zikrullah ateşine tutulmamak yanmamak için kendisini çeker.

Fe-izâ hanese ındehû. "Kul Allahu Teâlâ'nın zikrini yaptı mıydı uzaklaşır o zaman şeytan." Fe-izâ hanese ındehû. "Kul Allahu Teâlâ'nın zikrini yaptı mıydı uzaklaşır o zaman şeytan."

Toplanır kaçar, ezanlarda olduğu gibi. Ve izâ nesiyallahe. Allah muhafaza etsin. Toplanır kaçar, ezanlarda olduğu gibi.

Ve izâ nesiyallahe.

Allah muhafaza etsin.

"Bir de Allah'ını unuttu muydu bir insan." İltekame kalbehû. "Bir de Allah'ını unuttu muydu bir insan." İltekame kalbehû. "Onun kalbini şeytan ağzının hortumunun içine alır." "Onun kalbini şeytan ağzının hortumunun içine alır."

Ağzının hortumunun [içine alır] yani onu eline alır demek. Ağzının hortumunun [içine alır] yani onu eline alır demek.

İltekame kalbehû. "Onu eline alır." Bir insan ki Allah'ı unuttu o artık şeytanın elindedir. İltekame kalbehû. "Onu eline alır."

Bir insan ki Allah'ı unuttu o artık şeytanın elindedir.

Esteîzübillah. Kad Semi'a sûresi. İstahveze aleyhimü'ş-şeytâne fe-ensâhüm zikrallahi... Esteîzübillah. Kad Semi'a sûresi.

İstahveze aleyhimü'ş-şeytâne fe-ensâhüm zikrallahi...

Kad Semi'a sûresi'nde Cenâb-ı Hak buyuruyor; Kad Semi'a sûresi'nde Cenâb-ı Hak buyuruyor;

İstahveze. "Galebe, galebe çaldı, size üstün geldi." İstahveze. "Galebe, galebe çaldı, size üstün geldi."

"Size üstün gelmesiyle, size galebe çalmasıyla." Fe-ensâhüm zikrallahi. "Size üstün gelmesiyle, size galebe çalmasıyla." Fe-ensâhüm zikrallahi. "Size Allahu Teâlâ'nın zikrini unutturdu." "Size Allahu Teâlâ'nın zikrini unutturdu."

Allahu Teâlâ'nın size zikrini unutturup da sizin dünyaya bel bağlayıp Allahu Teâlâ'nın size zikrini unutturup da sizin dünyaya bel bağlayıp Allah'ı unutmanız şeytanın sizi galebe çalmasının neticesi oluyor.Allah'ı unutmanız şeytanın sizi galebe çalmasının neticesi oluyor. Şeytan galebe çaldı mı insana, o artık dünyayı unutur, âhireti de unutur, Allah'ı da unutur.Şeytan galebe çaldı mı insana, o artık dünyayı unutur, âhireti de unutur, Allah'ı da unutur. O bir kere zikrullah unutuldu mu her şey unutulmuş demektir. Dünya da unutulur. O bir kere zikrullah unutuldu mu her şey unutulmuş demektir. Dünya da unutulur.

Ulâike hizbü'ş-şeytâni. Ne kadar acıdır.Ulâike hizbü'ş-şeytâni. Ne kadar acıdır. "Bu Allah'ı unutanlar da şeytanı aleyhillânenin hizbi." Hizb, parti de, Türkçe tabiri yok,"Bu Allah'ı unutanlar da şeytanı aleyhillânenin hizbi." Hizb, parti de, Türkçe tabiri yok, artık neye [karşılık] gelirse, cemaati.artık neye [karşılık] gelirse, cemaati. Şeytanın cemaatinden oluyorlar. Allahu Teâlâ'yı unutanlar şeytanıŞeytanın cemaatinden oluyorlar. Allahu Teâlâ'yı unutanlar şeytanı aleyhillânenin cemaatinden oluyorlar.aleyhillânenin cemaatinden oluyorlar. Ne kadar acı bir şeydir! Dün bir baba geldi. Oğlu yetişmiş, okutacak bir yer arıyor. Ne kadar acı bir şeydir!

Dün bir baba geldi. Oğlu yetişmiş, okutacak bir yer arıyor.
En nihayet diyor ben bunu yollayacağım.En nihayet diyor ben bunu yollayacağım. Burada bulamazsak bir yer dış memleketlere yollayacağım, orada öğrensin okusun. Burada bulamazsak bir yer dış memleketlere yollayacağım, orada öğrensin okusun.

Mülk Allah'ındır; Şark ile Garp arası her taraf Allah'ın. Mülk Allah'ındır; Şark ile Garp arası her taraf Allah'ın. Fakat bazı taraflarında nur vardır bazı taraflarında nar vardır.Fakat bazı taraflarında nur vardır bazı taraflarında nar vardır. Nur da Allah'ın nar da Allah'ın. Fakat sen ister nûrunu seç ister nârını seç. Nur da Allah'ın nar da Allah'ın. Fakat sen ister nûrunu seç ister nârını seç.

Elhamdülillah ezân-ı muhammedîlerin okunduğu bir memleket çok bahtiyar bir memlekettir. Elhamdülillah ezân-ı muhammedîlerin okunduğu bir memleket çok bahtiyar bir memlekettir. Bu ezân-ı muhammedînin okunuşu bu memleketin saadeti selameti için kâfidir.Bu ezân-ı muhammedînin okunuşu bu memleketin saadeti selameti için kâfidir. Bazı memleketler de vardır ki maazallah onun sesi işitilmez; okuyucusu yoktur,Bazı memleketler de vardır ki maazallah onun sesi işitilmez; okuyucusu yoktur, cemaati de yoktur.cemaati de yoktur. Orada kilise çanları vardır.Orada kilise çanları vardır. Ezân-ı muhammedîler [okunduğu zaman onu dinleyenler] ne kadar katı yürekli insanlar daEzân-ı muhammedîler [okunduğu zaman onu dinleyenler] ne kadar katı yürekli insanlar da olsa onun tesiri altındadırlar. olsa onun tesiri altındadırlar. Fakat kiliselerin etrafında olanlar da çanların tesiri altındadırlar. Fakat kiliselerin etrafında olanlar da çanların tesiri altındadırlar. İstersen sen ezanın tesiri altında olan yere bırak çocuğunu, istersen kiliselerin çanlarınınİstersen sen ezanın tesiri altında olan yere bırak çocuğunu, istersen kiliselerin çanlarının tesiri altında olan yere bırak çocuğunu.tesiri altında olan yere bırak çocuğunu. Bu iki tesirin altında kalacaktır çocuk.Bu iki tesirin altında kalacaktır çocuk. Onun için İslâm diyarında yetişmeyle küffâr diyarında yetişmenin arasında Onun için İslâm diyarında yetişmeyle küffâr diyarında yetişmenin arasında çok büyük fark vardır. çok büyük fark vardır. Çok büyük bir fark vardır!.. Elâ inne hizbe'ş-şeytâni hümü'l-hâsirûne. Çok büyük bir fark vardır!..

Elâ inne hizbe'ş-şeytâni hümü'l-hâsirûne.

Şeytan partisinden, şeytan cemaatinden olacak da ne olacak? Şeytan partisinden, şeytan cemaatinden olacak da ne olacak?

"En büyük felakete gidenlerin onlar olduğunu" Cenâb-ı Hak yine bize duyuruyor. "En büyük felakete gidenlerin onlar olduğunu" Cenâb-ı Hak yine bize duyuruyor.

Evet ondan olursa ol. Fakat imanlı cemaatin yeri cennet. Evet ondan olursa ol. Fakat imanlı cemaatin yeri cennet. İmansız cematin yeri de cehennem olduğu iki âyette belirtiliyor.İmansız cematin yeri de cehennem olduğu iki âyette belirtiliyor. Müteaddit yerlerde Cenâb-ı Hak kâfirîn, mü'minîn diyerekten ayırmış ve beyan etmiştir. Müteaddit yerlerde Cenâb-ı Hak kâfirîn, mü'minîn diyerekten ayırmış ve beyan etmiştir.

Bugün Hırka-i Şerîf'te bir hafız cemiyeti varmış, çağırmışlardı o münasebetle gittim de. Bugün Hırka-i Şerîf'te bir hafız cemiyeti varmış, çağırmışlardı o münasebetle gittim de. O reis[ü'l-kurrâ] olan hocaefendi en sonda şu âyeti okudu. O reis[ü'l-kurrâ] olan hocaefendi en sonda şu âyeti okudu. O âyetleri tabii bir takdim kaideleri, usulleri var, tekrar tekrar yapıyorlar. O âyetleri tabii bir takdim kaideleri, usulleri var, tekrar tekrar yapıyorlar. Hepsinin ayrı ayrı fadâili, mânaları vardır. Hocaefendinin okuduğu da şöyle; Hepsinin ayrı ayrı fadâili, mânaları vardır. Hocaefendinin okuduğu da şöyle;

Lillezîne ahsenü'l-husnâ ve ziyâdetün ve lâ yerheku vücûhehüm katerunLillezîne ahsenü'l-husnâ ve ziyâdetün ve lâ yerheku vücûhehüm katerun ve lâ zilletün ülâike eshâbü'l-cennehti hüm fîhâ hâlidûne. ve lâ zilletün ülâike eshâbü'l-cennehti hüm fîhâ hâlidûne.

"İman edenlerin yerinin cennet olduğunu, onlara hiçbir havf,"İman edenlerin yerinin cennet olduğunu, onlara hiçbir havf, hüzün değişiklik olmadığını söylediler de." hüzün değişiklik olmadığını söylediler de."

Bu gün yine bir tane daha söylediler.Bu gün yine bir tane daha söylediler. Bir İslâm düşmanı insan, İslâm düşmanlığını kendisi izhar etmiş ve arkasından da ölmüş.Bir İslâm düşmanı insan, İslâm düşmanlığını kendisi izhar etmiş ve arkasından da ölmüş. [Anlatan] adam diyor ki, bir de gideyim bakayım cenazesini göreyim dedim, [Anlatan] adam diyor ki, bir de gideyim bakayım cenazesini göreyim dedim, simsiyah kömür diyor.simsiyah kömür diyor. Simsiyah kömür neyse daha yatağındayken Allahu Teâlâ onun içini dışına vermiş.Simsiyah kömür neyse daha yatağındayken Allahu Teâlâ onun içini dışına vermiş. Simsiyah olmuş böyle. Allah'a düşman olmak [için] çok [deli olmak lazım]. Simsiyah olmuş böyle.

Allah'a düşman olmak [için] çok [deli olmak lazım].
İnsana akıl lazım, zerre kadar ama çok değil.İnsana akıl lazım, zerre kadar ama çok değil. Zerre kadar bir akıl olsa bu kâinatın sahibi olan Allah ile dövüşe kalkmaz yahu. Cahilliğe kalkmaz. Zerre kadar bir akıl olsa bu kâinatın sahibi olan Allah ile dövüşe kalkmaz yahu. Cahilliğe kalkmaz.

Kim benim karşımda? O varlıkların sahibi. Deli olur insan.Kim benim karşımda?

O varlıkların sahibi. Deli olur insan.
Bu Allah'ı bırakan, Allah'tan ayrılan [insan] deliden de beter demek. Bu Allah'ı bırakan, Allah'tan ayrılan [insan] deliden de beter demek.

Haa şurada [şerhte] bir izah vermiş. Onu da okuyuverelim. Haa şurada [şerhte] bir izah vermiş. Onu da okuyuverelim.

Li-enne'ş-şeytân seyyalün yecrî min ibni âdeme mecre'd-dem. Li-enne'ş-şeytân seyyalün yecrî min ibni âdeme mecre'd-dem. "Şeytan öyle bir akıcı bir mahluk ki, görünmediği halde "Şeytan öyle bir akıcı bir mahluk ki, görünmediği halde insanın kanının içersinde böyle akıp gider." insanın kanının içersinde böyle akıp gider."

Kanının içersinde [akıp gider.] Şimdi mesela kanları ölçüyorlar ya;Kanının içersinde [akıp gider.] Şimdi mesela kanları ölçüyorlar ya; senin şu kadar şekerin var, şu kadar bilmem tansiyonun var diyorlar. senin şu kadar şekerin var, şu kadar bilmem tansiyonun var diyorlar. Bu dünya ölçüsü ama bir de âhiret gözünün ölçücüsü bakınca senin kanının içersinde Bu dünya ölçüsü ama bir de âhiret gözünün ölçücüsü bakınca senin kanının içersinde şeytanın yürüdüğünü o da onu görür.şeytanın yürüdüğünü o da onu görür. Ötekisi şekerini görür, tansiyonu görür, din adamı da,Ötekisi şekerini görür, tansiyonu görür, din adamı da, kâmil insan da insanın kanının içersindeki şeytanın yürüdüğünü görür. kâmil insan da insanın kanının içersindeki şeytanın yürüdüğünü görür. Arada perde yoktur. Şimdi bu böyle kanımızın içinde yürürken, Arada perde yoktur.

Şimdi bu böyle kanımızın içinde yürürken,
ve seylânühû ke'l-hevâ fi'l-kadeh diyor.ve seylânühû ke'l-hevâ fi'l-kadeh diyor. Bir bardak var elinizde, bardağın içerisindeki hava nasıl bardağa doluyorsa. Bir bardak var elinizde, bardağın içerisindeki hava nasıl bardağa doluyorsa. Bardağınız elinizde ama içersinde hava dolu, bakarsınız göremezsiniz havayı.Bardağınız elinizde ama içersinde hava dolu, bakarsınız göremezsiniz havayı. O havayı çıkarmak için onun içersine bir şey doldurmak lazım; su, yağ, bal...O havayı çıkarmak için onun içersine bir şey doldurmak lazım; su, yağ, bal... Doldurdunuz muydu o hava kendiliğinden kaçar. O doldukça hava içeriden boşalır. Doldurdunuz muydu o hava kendiliğinden kaçar. O doldukça hava içeriden boşalır.

İşte bunun gibi için Allah ile dolunca şeytan senin içine girmeye yer bulamaz.İşte bunun gibi için Allah ile dolunca şeytan senin içine girmeye yer bulamaz. İçin Allah'tan hâlî oldu muydu sudan ayrılan bardak gibi, içi boşalan bardak gibi İçin Allah'tan hâlî oldu muydu sudan ayrılan bardak gibi, içi boşalan bardak gibi hava oraya nasıl doluyorsa şeytan da oraya dolar vesselam. hava oraya nasıl doluyorsa şeytan da oraya dolar vesselam.

Allah affetsin cümlemizi. Allah affetsin cümlemizi.

Fe-izâ eradte ihlâe'l-kadehi ani'l-havâ min ğayri en teşkülehû bi-şey'in Fe-izâ eradte ihlâe'l-kadehi ani'l-havâ min ğayri en teşkülehû bi-şey'in ke-main fe-kad tama'te min ğayri matma'in. ke-main fe-kad tama'te min ğayri matma'in. Sen istiyorsun ki bu bardağın içine hava girmesin. Sen istiyorsun ki bu bardağın içine hava girmesin. Hava girmemesi için bu bardağın içinin dolu olması lazım. Hava girmemesi için bu bardağın içinin dolu olması lazım. Bu bardağın içi dolu oldukça bunun içine havanın girmemesi mümkün,Bu bardağın içi dolu oldukça bunun içine havanın girmemesi mümkün, fakat boşaldığı vakitte bunun içine hava girmesin, olmaz. fakat boşaldığı vakitte bunun içine hava girmesin, olmaz.

Olur mu? Olmaz. İçine derhal hava dolacak. Olur mu?

Olmaz. İçine derhal hava dolacak.

Binâenaleyh senin kalbin Allah ile doldukça senin kalbine şeytan giremez. Binâenaleyh senin kalbin Allah ile doldukça senin kalbine şeytan giremez. Sen demeki, "Ben Allah'ın yolunda değilim, sen benim içime bak." Sen demeki, "Ben Allah'ın yolunda değilim, sen benim içime bak." Bu boş laf, asal bu. Bu yahudi dolabı. Allah yolunda olmayan adamın içinin, Bu boş laf, asal bu. Bu yahudi dolabı. Allah yolunda olmayan adamın içinin, bardağın boşaldığı vakitte nasıl hava doluysa onun içi şeytan dolmuştur. bardağın boşaldığı vakitte nasıl hava doluysa onun içi şeytan dolmuştur. İçi şeytan doludur, besbellidir o. Sen kendi kendini insan aldatmış olur, İçi şeytan doludur, besbellidir o. Sen kendi kendini insan aldatmış olur, "Benim için çok temiz yahu, hiç kimseye fenalık yapmam."Benim için çok temiz yahu, hiç kimseye fenalık yapmam. Şöyle iyiliklerim vardır, böyle iyiliklerim vardır. Kimsenin dedikodusunda değilimdir.Şöyle iyiliklerim vardır, böyle iyiliklerim vardır. Kimsenin dedikodusunda değilimdir. Benden daha iyisi mi olacak!" filan diyerekten kendinle övünenler de vardır da, Benden daha iyisi mi olacak!" filan diyerekten kendinle övünenler de vardır da, onlar hiç para etmez. onlar hiç para etmez.

Fe-kad tama'te min ğayri matma'in. "Sen öyle bir ümide düşüyorsun ki boş bir ümit." Fe-kad tama'te min ğayri matma'in. "Sen öyle bir ümide düşüyorsun ki boş bir ümit."

Kabım hem boş olsun hem içine de hava girmesin, olur mu? Olmaz. Kabım hem boş olsun hem içine de hava girmesin, olur mu?

Olmaz.

Bel yakdiru mâ yahlû mine'l-mâ yedhulühü'l-hevâ. "Su azaldığı miktarda oraya hava girecek." Bel yakdiru mâ yahlû mine'l-mâ yedhulühü'l-hevâ. "Su azaldığı miktarda oraya hava girecek." Fe-kezâlike'l-kalbü'l-meşğûlü bi-zikrillahi. Fe-kezâlike'l-kalbü'l-meşğûlü bi-zikrillahi. "Allahu Teâlâ'nın zikriyle meşgul olan kalp de tıpkı bu bardak gibidir. "Allahu Teâlâ'nın zikriyle meşgul olan kalp de tıpkı bu bardak gibidir. Bardak, tabak, kâse, neyse..." Yahlû min cevlâni'ş-şeytâni ve lev ğafele anhü ve lev lahzaten. Bardak, tabak, kâse, neyse..." Yahlû min cevlâni'ş-şeytâni ve lev ğafele anhü ve lev lahzaten. "Bir insanın bir lahza, bir an bile olsa Allah'tan gafil oluşu [şeytanın kalbe girmesine yeter.]" "Bir insanın bir lahza, bir an bile olsa Allah'tan gafil oluşu [şeytanın kalbe girmesine yeter.]"

Onun için gaflet o kadar büyük günahtır ki cehennemin cehennemliği, Onun için gaflet o kadar büyük günahtır ki cehennemin cehennemliği, cehennemliğin cehennemi Allahu Teâlâ'dan gafil olanlar içindir.cehennemliğin cehennemi Allahu Teâlâ'dan gafil olanlar içindir. Allah için olanlar, cehennemde yer olamaz onlara. Cehennemdeki yer gafletin iktizasıdır. Allah için olanlar, cehennemde yer olamaz onlara. Cehennemdeki yer gafletin iktizasıdır. En büyük cehennem dünyada Allah'tan gafil olan insanlarladır.En büyük cehennem dünyada Allah'tan gafil olan insanlarladır. Dünyada cennet de var cehennem de var.Dünyada cennet de var cehennem de var. Dünyanın cenneti Allah ile olanlarladır. Allah'tan ayrılanlar dünyada da cehenneme düşmüşlerdir. Dünyanın cenneti Allah ile olanlarladır. Allah'tan ayrılanlar dünyada da cehenneme düşmüşlerdir. Hiç, içlerinde ne huzur vardır ne de rahat vardır. Hiç, içlerinde ne huzur vardır ne de rahat vardır.

Onun için ve lev lahzaten fe-lâ karîne [lehû] fîhi ille'ş-şeytân. Onun için ve lev lahzaten fe-lâ karîne [lehû] fîhi ille'ş-şeytân.

Âyet-i kerîme, Allah diyor ki; Ve men ya'şu an zikri'r-rahmâni nükayyıd lehû şeytânen. Âyet-i kerîme, Allah diyor ki;

Ve men ya'şu an zikri'r-rahmâni nükayyıd lehû şeytânen.

"Benden ayrılanların arkadaşını ben şeytan yaparım." Arkadaşsız olmaz. "Benden ayrılanların arkadaşını ben şeytan yaparım."

Arkadaşsız olmaz.
Müsaade etmiş, Allah yaratmış, bulacak adamı. Hepsinin yerleri vardır. Müsaade etmiş, Allah yaratmış, bulacak adamı. Hepsinin yerleri vardır.

İkinci hadiste de işte; eş-Şeytânü yehimmü bi'l-vâhidi ve'l-isneyni... İkinci hadiste de işte;

eş-Şeytânü yehimmü bi'l-vâhidi ve'l-isneyni...

Şeytan, o da cemaatten korkuyor. Şeytan, o da cemaatten korkuyor. Bir ve iki kişiyi buldu muydu onları teker teker avlamanın yolunu biliyor. Bir ve iki kişiyi buldu muydu onları teker teker avlamanın yolunu biliyor. Üç olunca cemaat olur. Cemaat demek üç; bir, iki, üç. Üç oldu mu Cuma namazı da kılınır. Üç olunca cemaat olur. Cemaat demek üç; bir, iki, üç. Üç oldu mu Cuma namazı da kılınır. Cemaat vardır. Hiç kimse yok camide, üç kişi bulduk mu imamın arkasına Cemaat vardır. Hiç kimse yok camide, üç kişi bulduk mu imamın arkasına cemaat hâsıl olmuştur başka kimse olmasa da Cumanın kılınması caizdir. cemaat hâsıl olmuştur başka kimse olmasa da Cumanın kılınması caizdir.

Niçin? Cemaati var. Kaç? Üç kişi. Üç kişi cemaat. Niçin?

Cemaati var.

Kaç?

Üç kişi. Üç kişi cemaat.

Binâenaleyh iki kişi olursa şeytan aldatıyor onları, kastediyor onlara. Binâenaleyh iki kişi olursa şeytan aldatıyor onları, kastediyor onlara.

Ve izâ kânû selâseten. "Üç olurlarsa." Ve izâ kânû selâseten. "Üç olurlarsa."

Bu sefer hakkında, yola gidecek insanlar yola giderlerken [üç kişi olmalıdır]. Bu sefer hakkında, yola gidecek insanlar yola giderlerken [üç kişi olmalıdır]. Bu evlere de şâmildir, her yere şâmildir. Yalnız insanın düşmanı şeytandır. Bu evlere de şâmildir, her yere şâmildir. Yalnız insanın düşmanı şeytandır. İki olursa yine şeytandır, üç olursa onların yanına sokulamaz. Üçte olan şeyde sebep? İki olursa yine şeytandır, üç olursa onların yanına sokulamaz.

Üçte olan şeyde sebep?

Birisi vefat eder, olur ya arkadaşı yolda giderken. Birisi vefat eder, olur ya arkadaşı yolda giderken. O ikisi birinin teçhizini yapar, birisi de onu toplar namazını kılarlar. O ikisi birinin teçhizini yapar, birisi de onu toplar namazını kılarlar.

Ama yalnız olursa ölürse kim onun yardımcısı olur? Nasıl kılacak çölde mölde? Ama yalnız olursa ölürse kim onun yardımcısı olur?

Nasıl kılacak çölde mölde?

Sürüklenir şurada burada. Yalnız şurada der ki bu avâm-ı nâs için. Sürüklenir şurada burada.

Yalnız şurada der ki bu avâm-ı nâs için.
Avâm-ı nâsın yani bizim gibi insanların yalnız başına seferleri câiz değildir. Avâm-ı nâsın yani bizim gibi insanların yalnız başına seferleri câiz değildir. Mutlaka yanımıza bir arkadaş alacağız. Onun için, "Evvela arkadaş sonra yolculuk." derler. Mutlaka yanımıza bir arkadaş alacağız. Onun için, "Evvela arkadaş sonra yolculuk." derler.

Bu bizim için olduğu gibi Allahu Teâlâ'nın her zaman kendisiyle olan kulları da var,Bu bizim için olduğu gibi Allahu Teâlâ'nın her zaman kendisiyle olan kulları da var, "Velî" diyoruz biz onlara."Velî" diyoruz biz onlara. O Allahu Teâlâ'nın kulları, velî kulları yalnız başlarına dünyayı daO Allahu Teâlâ'nın kulları, velî kulları yalnız başlarına dünyayı da dolaşsalar onlara bu emir şâmil olmaz. dolaşsalar onlara bu emir şâmil olmaz. Çünkü onlar Allah'larıyladır. Allah onları hiçbir yerde mahrum bırakmaz.Çünkü onlar Allah'larıyladır. Allah onları hiçbir yerde mahrum bırakmaz. Meleklerini indirir, onları yıkattırır yine kaldırır. Her yerde himayesi olur.Meleklerini indirir, onları yıkattırır yine kaldırır. Her yerde himayesi olur. Çünkü Allah kuludur onlar. Allah bu gibi cemaatten bizleri ayırmasın. Çünkü Allah kuludur onlar.

Allah bu gibi cemaatten bizleri ayırmasın.

Üç olunca şeytanı aleyhillâne onlara tecavüz edemiyor, sokulamıyor. Üç olunca şeytanı aleyhillâne onlara tecavüz edemiyor, sokulamıyor. Bu da bir hikmeti ilahi. Şimdi Sad harflerine geldi de; Bu da bir hikmeti ilahi.

Şimdi Sad harflerine geldi de;

es-Sâim. "Oruç tutan." el-Mütetavvi'u.es-Sâim. "Oruç tutan." el-Mütetavvi'u. "Ama nafile olarak tutuyor Ramazan'da değil." "Ama nafile olarak tutuyor Ramazan'da değil."

Ramazan'ın gayri de Pazartesi tutuyor, Perşembe tutuyor, ayın ilkidir diye tutuyor, Ramazan'ın gayri de Pazartesi tutuyor, Perşembe tutuyor, ayın ilkidir diye tutuyor, ortasıdır diye tutuyor, sonudur diye tutuyor.ortasıdır diye tutuyor, sonudur diye tutuyor. Bu gün Kadirdir diyor, bugün kandildir diyor, bugün şudur diyor mütemadiyen oruç tutuyor. Bu gün Kadirdir diyor, bugün kandildir diyor, bugün şudur diyor mütemadiyen oruç tutuyor. Bu sâim. es-Sâimü'l-mütetavvi'u. "Nafile tutan bu adam."Bu sâim.

es-Sâimü'l-mütetavvi'u. "Nafile tutan bu adam."
Bi'l-hıyâri. "Muhayyerdir." Bi'l-hıyâri. "Muhayyerdir."

Akşam kalktı yemeğini yedi, nafile olarak, "Niyet ettim yarınki oruca." dedi. Akşam kalktı yemeğini yedi, nafile olarak, "Niyet ettim yarınki oruca." dedi.

Mâ beynehû ve beyne nısfü'n-nehâri. "Öğlenden biraz evveline kadar." Mâ beynehû ve beyne nısfü'n-nehâri. "Öğlenden biraz evveline kadar."

Saat 11'e kadar. Onbir'e kadar muhayyerdir bu akşamdan oruca niyet eden adam. Saat 11'e kadar. Onbir'e kadar muhayyerdir bu akşamdan oruca niyet eden adam. İsterse orucunu bozar isterse devam eder. İsterse orucunu bozar isterse devam eder. Mesela bir misafir gelmiş yahut kendisi bir misafirliğe gitmiş, orada kendisine ikram olunuyor. Mesela bir misafir gelmiş yahut kendisi bir misafirliğe gitmiş, orada kendisine ikram olunuyor. O ikram olunduğu vakitte ben oruçluyum dese de olur demese de olur. O ikram olunduğu vakitte ben oruçluyum dese de olur demese de olur. Muhayyerdir, isterse bozabilir. Muhayyerdir, isterse bozabilir.

Onun için ikinci hadisde bunu daha açıklıyor; Onun için ikinci hadisde bunu daha açıklıyor;

es-Sâimü'l-mütetavvi'u emîru nefsihî. es-Sâimü'l-mütetavvi'u emîru nefsihî. Bu Şâfii hazretlerinin de delilidir. Bu Şâfii hazretlerinin de delilidir.

"Nafile yere oruç tutan insan nefsinin âmiri, kumandanıdır." İn şâe sâme."Nafile yere oruç tutan insan nefsinin âmiri, kumandanıdır." İn şâe sâme. "İsterse orucunu o gün devam ettirir.""İsterse orucunu o gün devam ettirir." Ve in şâe eftara. "İsterse bir zaruret karşısında kalınca bozuverir."Ve in şâe eftara. "İsterse bir zaruret karşısında kalınca bozuverir." Bundan dolayı da mesul olmaz. Öğlenden sonra olursa? Bundan dolayı da mesul olmaz.

Öğlenden sonra olursa?

Öğlenden evvel böyle muhayyer, öğlenden sonra olursa bozmamak lazım. Öğlenden evvel böyle muhayyer, öğlenden sonra olursa bozmamak lazım. Bozmamak lazım çünkü artık gün geçmiş demektir, tamamlaması eftal ve âlâ olur. Bozmamak lazım çünkü artık gün geçmiş demektir, tamamlaması eftal ve âlâ olur.

es-Sâimü. "Orucu tutan kişi." İzâ ükile ındehû. "Misafirler toplanmışlar yemek yiyorlar. es-Sâimü. "Orucu tutan kişi." İzâ ükile ındehû. "Misafirler toplanmışlar yemek yiyorlar. O da sâim." el-Mefâtîru. "Yiyiciler yemek yiyorlar o da oruçlu." Sallet aleyhi'l-melâiketihü. O da sâim." el-Mefâtîru. "Yiyiciler yemek yiyorlar o da oruçlu." Sallet aleyhi'l-melâiketihü. "O oruçluya bu zaman melekler dua eder." O oruç tutuyor, o oruç tuttuğu halde ötekiler de yiyor."O oruçluya bu zaman melekler dua eder."

O oruç tutuyor, o oruç tuttuğu halde ötekiler de yiyor.
Yedikleri halde o yemeyip böyle karşıdan bakınca bu sefer meleklerYedikleri halde o yemeyip böyle karşıdan bakınca bu sefer melekler onun için duacı olurlar, hayır dua ederler. onun için duacı olurlar, hayır dua ederler. Zira insanda bir arzu var ya, karşısında güzel yemekler yendiği vakitte canı ister;Zira insanda bir arzu var ya, karşısında güzel yemekler yendiği vakitte canı ister; "Ah ben de oruçlu olmasaydım keşke ben de yeseydim." der."Ah ben de oruçlu olmasaydım keşke ben de yeseydim." der. Hele genç oldu muydu dayanamaz, biraz da sabrı azdır.Hele genç oldu muydu dayanamaz, biraz da sabrı azdır. Bu sabredip de yemeyince o nefsin şehvetini, arzusunu kırıyor.Bu sabredip de yemeyince o nefsin şehvetini, arzusunu kırıyor. Kırdığından dolayı o ferd de meleklerin duasına mazhar oluyor, iltifatına nâil oluyor. Kırdığından dolayı o ferd de meleklerin duasına mazhar oluyor, iltifatına nâil oluyor.

es-Sâimü fî ibâdetin ve in kâne nâimen alâ firâşihî. es-Sâimü fî ibâdetin ve in kâne nâimen alâ firâşihî.

Oruç ne kadar güzel bakınız. Eh oruçluluk, hele yaşlılarda filan daha dermansızlık yapar, Oruç ne kadar güzel bakınız. Eh oruçluluk, hele yaşlılarda filan daha dermansızlık yapar, dinlenmek için veyahut uykusunu almak için iki de bir uzanı uzanıverir. dinlenmek için veyahut uykusunu almak için iki de bir uzanı uzanıverir. Bu uyuduğu halde bile, uykusunda bile buna ibadet sevabı yazılır. Bu uyuduğu halde bile, uykusunda bile buna ibadet sevabı yazılır.

es-Sâimü fî ibâdetin. "Daimi bir ibadettedir." Ve in kâne nâimen alâ firâşihî. es-Sâimü fî ibâdetin. "Daimi bir ibadettedir." Ve in kâne nâimen alâ firâşihî. "Yatağında uyuyor fakat defteri mütemadiyen işliyor." "Yatağında uyuyor fakat defteri mütemadiyen işliyor."

Onun için İbrahim Hakkı hazretleri diyor ki; "İnsanın kemalatına sebep altı şey vardır." Onun için İbrahim Hakkı hazretleri diyor ki; "İnsanın kemalatına sebep altı şey vardır."

Demin dedik ya kemâl-i insâniyeyi elde etmek kolay bir şey de değildir.Demin dedik ya kemâl-i insâniyeyi elde etmek kolay bir şey de değildir. Çünkü kıymeti çok, çok kıymetli şey de çok pahalı oluyor mâlum.Çünkü kıymeti çok, çok kıymetli şey de çok pahalı oluyor mâlum. Çok kıymetli, çok da pahalı. Bu kıymetli, pahalı olan şeyi ele geçirmek içinÇok kıymetli, çok da pahalı. Bu kıymetli, pahalı olan şeyi ele geçirmek için altı şeye ihtiyaç vardır demiş İbrahim Hakkı. altı şeye ihtiyaç vardır demiş İbrahim Hakkı.

Evvela az yemeyi tavsiye etmiş. Az yemek. Evvela az yemeyi tavsiye etmiş. Az yemek. Az yemekte iki tane devlet var; birisi ruh beslenir.Az yemekte iki tane devlet var; birisi ruh beslenir. Az beslenmek suretiyle ruh beslenir, ruh gıda alır. Az beslenmek suretiyle ruh beslenir, ruh gıda alır. Çok beslenmenin de şu zararı vardır ki vücut kuvvet buldukça ruh zayıflar. Çok beslenmenin de şu zararı vardır ki vücut kuvvet buldukça ruh zayıflar. Beden kuvvetlendikçe ruh zayıflar çünkü bedenin kuvvetlenmesiyle şehvet de kuvvetlenir. Beden kuvvetlendikçe ruh zayıflar çünkü bedenin kuvvetlenmesiyle şehvet de kuvvetlenir.

Bedenin kuvvetlenmesiyle gençlik alevlenir, şehvet de kuvvetlenir.Bedenin kuvvetlenmesiyle gençlik alevlenir, şehvet de kuvvetlenir. Şehveti kesmek insanın elinden gelmez Şehveti kesmek insanın elinden gelmez çünkü onu Allahu celle ve alâ daha ana rahmindeyken vermiş.çünkü onu Allahu celle ve alâ daha ana rahmindeyken vermiş. Doğar doğmaz memeye yapışıyor. Vermediler mi kıyameti koparıyor onu alıncaya kadar.Doğar doğmaz memeye yapışıyor. Vermediler mi kıyameti koparıyor onu alıncaya kadar. Bu anadan doğma bize verilmiş olan şehveti kesmenin imkânı yoktur.Bu anadan doğma bize verilmiş olan şehveti kesmenin imkânı yoktur. Bu geldi miydi, diyor ki, en şiddetli aslandan daha arslan olur insan, önüne geçemezsin. Bu geldi miydi, diyor ki, en şiddetli aslandan daha arslan olur insan, önüne geçemezsin. Kuvvet kesbedilmiş, kesbedilmiş kuvvet böyle heyecana geldiği vakit deKuvvet kesbedilmiş, kesbedilmiş kuvvet böyle heyecana geldiği vakit de onu önlemek elinden gelmez günahlara girersin.onu önlemek elinden gelmez günahlara girersin. O günahlara girmemek için oruç tutmak suretiyle bunu kırmak mümkün. O günahlara girmemek için oruç tutmak suretiyle bunu kırmak mümkün.

Mesela gençler vakitleri varsa evlensinler, vakitleri yoksa, gücü yetmiyorsa evlenmeye, Mesela gençler vakitleri varsa evlensinler, vakitleri yoksa, gücü yetmiyorsa evlenmeye, her ne cihetten olursa olsun gücü yetmeyen insan evlenmediği takdirde günahlara düşmemek içinher ne cihetten olursa olsun gücü yetmeyen insan evlenmediği takdirde günahlara düşmemek için onun oruca niyet etmesi, daima oruçlu olması lazım. onun oruca niyet etmesi, daima oruçlu olması lazım. Oruçlu olsun ki şehvetini ancak o suretle kırabilsin. Bu altı şeyden birisi az yemektir. Oruçlu olsun ki şehvetini ancak o suretle kırabilsin.

Bu altı şeyden birisi az yemektir.
Hatta o az yemeği [kitabının] bazı yerlerinde böyle takdir ederekten bir yerde 300 dirhem demiş, Hatta o az yemeği [kitabının] bazı yerlerinde böyle takdir ederekten bir yerde 300 dirhem demiş, bir yerde 100 dirhem demiş. bir yerde 100 dirhem demiş.

Yüz dirhem ekmekle kifayet edecek derecede sabra sahip olursan,Yüz dirhem ekmekle kifayet edecek derecede sabra sahip olursan, kanaate sahip olursan senin içindeki ruhaniyet uyanır. kanaate sahip olursan senin içindeki ruhaniyet uyanır. Senin içindeki ruhaniyet uyanır, o ruhaniyet uyandıktan sonra senin iç gözlerin açılır.Senin içindeki ruhaniyet uyanır, o ruhaniyet uyandıktan sonra senin iç gözlerin açılır. İç gözlerin açıldıktan sonra bu dünya masalına, bu dünya servetine,İç gözlerin açıldıktan sonra bu dünya masalına, bu dünya servetine, bu dünya insanlarına on para para vermezsin. bu dünya insanlarına on para para vermezsin.

İşin iç âlemini görünce [şaşırır insan.] İç âlemi o kadar dehşet ki efendi!İşin iç âlemini görünce [şaşırır insan.] İç âlemi o kadar dehşet ki efendi! Onu İbrahim Hakkı hazretlerinin dilinden birisi okusa da dinleseniz.Onu İbrahim Hakkı hazretlerinin dilinden birisi okusa da dinleseniz. O kadar güzel tarif ediyor ki. O ufacık şu gönül denilen yerde kâinat oraya dürülmüşte konmuş.O kadar güzel tarif ediyor ki. O ufacık şu gönül denilen yerde kâinat oraya dürülmüşte konmuş. "Vallahi sen kitabullahsın! diyor. Sana, "Allah'ın kitabısın. Çünkü senden Allah görünüyor." diyor, "Vallahi sen kitabullahsın! diyor. Sana, "Allah'ın kitabısın. Çünkü senden Allah görünüyor." diyor,

Bu kuvveti kimse yapamaz; şu göze bak, şu kaşa bak, şu akla bak... Bu kuvveti kimse yapamaz; şu göze bak, şu kaşa bak, şu akla bak... bugün yeri bırakmışta aya da gidiyor bu insan. bugün yeri bırakmışta aya da gidiyor bu insan. Bu Allahu celle ve alâ'nın verdiği zekâdır. Bundan Allah'a intikal edemeyen adam kör oğlu kördür.Bu Allahu celle ve alâ'nın verdiği zekâdır. Bundan Allah'a intikal edemeyen adam kör oğlu kördür. Bu insan kendi kudretiyle bunu yapamaz. Bu Allahu Teâlâ'nın insana bahşettiği kudrettir. Bu insan kendi kudretiyle bunu yapamaz. Bu Allahu Teâlâ'nın insana bahşettiği kudrettir. Çünkü insanı kendi sıfatı üzerine yaratmıştır. Çünkü insanı kendi sıfatı üzerine yaratmıştır. İlim sıfatı var insanda. İlim sıfatının hududu da yok. İlim sıfatı var insanda. İlim sıfatının hududu da yok. Hududu olmayınca Hududu olmayınca Allahu Teâlâ'nın bu sıfatının tecellisine mazhar olduğu takdirde insan her şeyi yapabilir. Allahu Teâlâ'nın bu sıfatının tecellisine mazhar olduğu takdirde insan her şeyi yapabilir.

Onun için bu takdîr-i ilahîyeye, bu mazhariyete nâil olabilmek için ekmeğini kes diyor. Onun için bu takdîr-i ilahîyeye, bu mazhariyete nâil olabilmek için ekmeğini kes diyor. Bu kadar yemek yemekle bu insan şehvetinin esiri olur.Bu kadar yemek yemekle bu insan şehvetinin esiri olur. Yersin yersin can beslenir, vücut beslenir, vücut beslendikten sonra Yersin yersin can beslenir, vücut beslenir, vücut beslendikten sonra hakından da gelemezsin artık işlerin. hakından da gelemezsin artık işlerin.

Onun için İbrahim Hakkı hazretleri çok güzel söylemiş burada. Onun için İbrahim Hakkı hazretleri çok güzel söylemiş burada. Bu âleme bir kere daldın mı bu âlemin ne kadar cîfe olduğunu o zaman anlarsın. Bu âleme bir kere daldın mı bu âlemin ne kadar cîfe olduğunu o zaman anlarsın.

Onun için oruçlu olduğun vakit daima yatağında da olsan,Onun için oruçlu olduğun vakit daima yatağında da olsan, uyku halinde de olsan defterine ibadet sevabı yazılmaktadır. uyku halinde de olsan defterine ibadet sevabı yazılmaktadır.

Şimdi önümüzde Berat geliyor.Şimdi önümüzde Berat geliyor. Ağlayacağız sızlayacağız, gecede belki sabahlara kadar uyumayacağız;Ağlayacağız sızlayacağız, gecede belki sabahlara kadar uyumayacağız; "Aman yâ Rabbi! Bizi affet."Aman yâ Rabbi! Bizi affet. Şekâvetimizi saadete çevir." diye [dua edeceğiz,] kimbilir [daha neler] neler diyeceğizŞekâvetimizi saadete çevir." diye [dua edeceğiz,] kimbilir [daha neler] neler diyeceğiz fakat hepsi bu çenenin altında. fakat hepsi bu çenenin altında. Bu çenenin altında, içten bir şey yok.Bu çenenin altında, içten bir şey yok. İçten bir şey yok hepsi çenenin mahsulüdür yani kıymeti yoktur. İçten bir şey yok hepsi çenenin mahsulüdür yani kıymeti yoktur. Yarın ruh çıkınca çeneler nasıl oynamıyorsa, o çenelerden çıkan sözlerin de kıymeti o kadardır. Yarın ruh çıkınca çeneler nasıl oynamıyorsa, o çenelerden çıkan sözlerin de kıymeti o kadardır. İçten çıkması lazım. İçten çıkması için de gönül âlemine dönmek lazım.İçten çıkması lazım. İçten çıkması için de gönül âlemine dönmek lazım. Gönül âlemine dönmek içinde bu dünyadan ferâgat lazım. Gönül âlemine dönmek içinde bu dünyadan ferâgat lazım. Bunu buldun muydu bütün her ânı saatin ibadettir.Bunu buldun muydu bütün her ânı saatin ibadettir. Her ânı saatin, hiçbir saat yoktur ki bu saatte ibadet sevabın gitmesin. Her ânı saatin, hiçbir saat yoktur ki bu saatte ibadet sevabın gitmesin.

es-Sâimü fî ibâdetin mâ lem yağteb müslimen ev yü'zîhi. es-Sâimü fî ibâdetin mâ lem yağteb müslimen ev yü'zîhi.

Bakınız buna da çok dikkat edin. Bakınız buna da çok dikkat edin.

"Sâim ibadet sevabındadır ama bir müslümana eziyet etmediği ve onu gıybet etmediği takdirde." "Sâim ibadet sevabındadır ama bir müslümana eziyet etmediği ve onu gıybet etmediği takdirde."

Bir müslümanın arkasından gıybetini yapıyorsa veyahut bir müslümanın incitiyorsa... Bir müslümanın arkasından gıybetini yapıyorsa veyahut bir müslümanın incitiyorsa... İncitmek dediği şey, nasıl incitirsen incit. İncitmek dediği şey, nasıl incitirsen incit.

Veylüllikülli hümezetin âyet-i kerîmesinin tefsirine bakın. Veylüllikülli hümezetin âyet-i kerîmesinin tefsirine bakın. Hamdi Efendi'ninkine bakın ama. Hamdi Efendi orada ne kadar güzel izah vermiştir.Hamdi Efendi'ninkine bakın ama. Hamdi Efendi orada ne kadar güzel izah vermiştir. Veylün. "Yazık olsun o[na]."Veylün. "Yazık olsun o[na]." Veyl, cehennemde bir dere [mânasına geldiği gibi başka] çeşitli mânaları da var. Veyl, cehennemde bir dere [mânasına geldiği gibi başka] çeşitli mânaları da var.

"Yazık olsun o kimseye ki." Hüzemetin lümezetin. "Ne kadar böyle incitici varsa." "Yazık olsun o kimseye ki." Hüzemetin lümezetin. "Ne kadar böyle incitici varsa."

Hümeze-i lümezeyi şeyden almış, suvari askerlerini ayaklarına taktıkları demir şeyler vardır. Hümeze-i lümezeyi şeyden almış, suvari askerlerini ayaklarına taktıkları demir şeyler vardır. Ayaklarıyla hayvana vururlar böyle ki hayvan yürüsün diyerekten.Ayaklarıyla hayvana vururlar böyle ki hayvan yürüsün diyerekten. Hayvanı incitmek için. O hayvanı incitmek o mahmuz dedikleri şeyi Hayvanı incitmek için. O hayvanı incitmek o mahmuz dedikleri şeyi Cenâb-ı Hak burada hüzeme diyor. Hümeze, insanı inciten. Cenâb-ı Hak burada hüzeme diyor. Hümeze, insanı inciten.

Bazı insan sözle incitir, bazı insan gözle incitir, bazı insan şöyle kaş çatıyla incitir.Bazı insan sözle incitir, bazı insan gözle incitir, bazı insan şöyle kaş çatıyla incitir. Çeşitli incitenler var; sopayla inciten var, dayakla inciten var, böyle gözü çatmak,Çeşitli incitenler var; sopayla inciten var, dayakla inciten var, böyle gözü çatmak, kaşı çatmak suretiyle inciten insanlar da vardır.kaşı çatmak suretiyle inciten insanlar da vardır. Hangi çeşit incitmeyle incitirsen incit, bir müslümanı incittiğin takdirde Hangi çeşit incitmeyle incitirsen incit, bir müslümanı incittiğin takdirde orucunun sevabını alamazsın.orucunun sevabını alamazsın. Orucun oruçtur ama sevapsız bir oruç.Orucun oruçtur ama sevapsız bir oruç. Orucun bozulmamıştır fakat sevabı bozulmuştur, sevabı gitmiştir. Orucun bozulmamıştır fakat sevabı bozulmuştur, sevabı gitmiştir.

Şimdi İmamlardan İmam-ı ...., bir imam var hatırıma getiremedim. Şimdi İmamlardan İmam-ı ...., bir imam var hatırıma getiremedim. O imam bozulduğuna da kâildir, orucun bozulmuştur der. O imam bozulduğuna da kâildir, orucun bozulmuştur der. Ama o imamın mezhebi genişlememiş, onun [mezhebi] zamanımızda bitmiştir.Ama o imamın mezhebi genişlememiş, onun [mezhebi] zamanımızda bitmiştir. Eğer genişleyipte bugüne kadar bize gelseydi bugün oruçlarımızın hiçbirisinin sahih olacağı yoktu. Eğer genişleyipte bugüne kadar bize gelseydi bugün oruçlarımızın hiçbirisinin sahih olacağı yoktu.

Bu Sad harfinden oruç hakkında beş tane hadis okuduk, şimdi sabıra geldik. Bu Sad harfinden oruç hakkında beş tane hadis okuduk, şimdi sabıra geldik.

Sabır. es-Sabru mine'l-îmâni bi-menzileti'r-ra'si mine'l-cesedi. "Sabır imanın başı." Sabır.

es-Sabru mine'l-îmâni bi-menzileti'r-ra'si mine'l-cesedi.

"Sabır imanın başı."

İmanın [başı] olur mu? Temsîlî olaraktan, imanda baş sabırdır. İmanın [başı] olur mu?

Temsîlî olaraktan, imanda baş sabırdır.

Nasıl insanın başı olmazsa vücudunun kıymeti yoktur, bitmiştir. Nasıl insanın başı olmazsa vücudunun kıymeti yoktur, bitmiştir. Sabrı olmayan insanın imanının kıymeti de yoktur.Sabrı olmayan insanın imanının kıymeti de yoktur. Onun için kızmış, köpürmüş, şu olmuş bu olmuş bunların hepsi laftan ibarettir,Onun için kızmış, köpürmüş, şu olmuş bu olmuş bunların hepsi laftan ibarettir, imandaki zaafiyetin alâmetidir. İmandaki kâmil olan insan kızmaz öyle. imandaki zaafiyetin alâmetidir. İmandaki kâmil olan insan kızmaz öyle. Kızılacak yerde kızar. Öyle her şeye kızsa, onu iman sahibi yapmaz.Kızılacak yerde kızar. Öyle her şeye kızsa, onu iman sahibi yapmaz. Çünkü başı var. Kızan iki de bir bağırıp çağıran, o imandaki zaafiyet alâmetidir. Çünkü başı var. Kızan iki de bir bağırıp çağıran, o imandaki zaafiyet alâmetidir.

es-Sabru mine'l-îmâni bi-menzileti'r-ra'si mine'l-cesedi. es-Sabru mine'l-îmâni bi-menzileti'r-ra'si mine'l-cesedi.

Bunu isterim ki herkes, [her] müslüman bellesin: Bunu isterim ki herkes, [her] müslüman bellesin: es-Sabru mine'l-îmâni bi-menzileti'r-ra'si mine'l-cesedi. es-Sabru mine'l-îmâni bi-menzileti'r-ra'si mine'l-cesedi.

"İman vücuttaki baş gibidir." Menzile, gibi işareti. İmanda sabrın yeri vücuttaki baş gibidir. "İman vücuttaki baş gibidir."

Menzile, gibi işareti. İmanda sabrın yeri vücuttaki baş gibidir.
Şimdi baş olmayınca nasıl hiçbir iş olmuyorsa sabır olmayınca da demek Şimdi baş olmayınca nasıl hiçbir iş olmuyorsa sabır olmayınca da demek o insan hiçbir işte muvaffak olamaz.o insan hiçbir işte muvaffak olamaz. Bütün işlerdeki muvaffakiyetler sabra bağlıdır.Bütün işlerdeki muvaffakiyetler sabra bağlıdır. Oruç tutacaksın sabra bağlı, namaz kılacaksın sabra bağlı, mücâhede edeceksin sabra bağlı. Oruç tutacaksın sabra bağlı, namaz kılacaksın sabra bağlı, mücâhede edeceksin sabra bağlı. Her ne yaparsan yap hep sabra bağlı. Kim kuvvetliyse galebeyi o çalar. Her ne yaparsan yap hep sabra bağlı. Kim kuvvetliyse galebeyi o çalar.

Hatta şöyle bir tâbir de duydum, duyduğum bir şey. Hatta şöyle bir tâbir de duydum, duyduğum bir şey. Bir büyük harp oldu, harb-i umûmî diyorlar, çok insanlar öldü. Bir büyük harp oldu, harb-i umûmî diyorlar, çok insanlar öldü. O harpte işte beş devletle dövüştük.O harpte işte beş devletle dövüştük. En nihayet o Filistin denilen o yahudilerin olduğu yerde mağlup olduk, ric'ate başladık. En nihayet o Filistin denilen o yahudilerin olduğu yerde mağlup olduk, ric'ate başladık. İngilizlerden rivayet, eğer 5-10 gün sabredebilseydiniz biz ülkeyi terk edecektik.İngilizlerden rivayet, eğer 5-10 gün sabredebilseydiniz biz ülkeyi terk edecektik. Hakkından gelemiyor çünkü.Hakkından gelemiyor çünkü. Eğer daha 10 gün mukavemetiniz olabilseydi biz hazırlanmıştık kaçmaya.Eğer daha 10 gün mukavemetiniz olabilseydi biz hazırlanmıştık kaçmaya. Çanakkale'den kaçtığı gibi. Çanakkale'de beceremedi, baktı ki pabuç pahalı çekildi.Çanakkale'den kaçtığı gibi. Çanakkale'de beceremedi, baktı ki pabuç pahalı çekildi. Oradan da kaçmaya niyetlendiydik fakat siz bizden evvel davranmışsınız. Oradan da kaçmaya niyetlendiydik fakat siz bizden evvel davranmışsınız.

Onun için tabii sabrın bir derecesi var. Biz de kolay kolay kaçacak değildik Onun için tabii sabrın bir derecesi var. Biz de kolay kolay kaçacak değildik ama ne yapalım ki güç yok. ama ne yapalım ki güç yok. Ekmek yok, yemek yok, şu yok bu yok, herşey zarurette.Ekmek yok, yemek yok, şu yok bu yok, herşey zarurette. Bu zaruretin karşısındaki askerin takati kesilince mecburi bir şey oluyor o zaman. Bu zaruretin karşısındaki askerin takati kesilince mecburi bir şey oluyor o zaman. Onu Allah affeder. Ama o yahudinin oyunu gibi değil. Onu Allah affeder. Ama o yahudinin oyunu gibi değil.

Kolay da değil, dört sene mi sürdü, beş sene mi sürdü? İkinci bir [hadîs-i şerîf]; Kolay da değil, dört sene mi sürdü, beş sene mi sürdü?

İkinci bir [hadîs-i şerîf];

es-Sabru inde evveli sadmetin. es-Sabru inde evveli sadmetin.

Hazreti İbn Abbas'tan rivayet olunuyor ki, "Sabır, ilk beliyyenin geldiği an durabilmektir." Hazreti İbn Abbas'tan rivayet olunuyor ki, "Sabır, ilk beliyyenin geldiği an durabilmektir."

Hiç olmazsa derler ki üç gün şikâyet yapmamak. Üç gün şikâyet yapmamak. Hiç olmazsa derler ki üç gün şikâyet yapmamak. Üç gün şikâyet yapmamak. Yine mesela doktora ihtiyaç olur, bir rahatsızlık geldiği vakit söylersin amaYine mesela doktora ihtiyaç olur, bir rahatsızlık geldiği vakit söylersin ama şikâyet tarzında değil çare arama dolayısıyla. şikâyet tarzında değil çare arama dolayısıyla.

es-Sabru er-rıdâ. "Sabır, Allahu Teâlâ'nın takdirine razı olmanın alametidir." es-Sabru er-rıdâ.

"Sabır, Allahu Teâlâ'nın takdirine razı olmanın alametidir."

Şimdi burası çok incedir.Şimdi burası çok incedir. Takdir, bu dünyada hiçbir şey yoktur ki takdîr-i ilâhînin haricinde olsun. Takdir, bu dünyada hiçbir şey yoktur ki takdîr-i ilâhînin haricinde olsun. Hâşâ ve kellâ. Hiçbir şey takdîr-i ilâhiyenin dışında olamaz.Hâşâ ve kellâ. Hiçbir şey takdîr-i ilâhiyenin dışında olamaz. O'nun istemediği hiçbir şey olamaz. O'nun istemediği hiçbir şey olamaz. Öyleyse gerek şahsımıza, gerek dünyanın başına gelen Öyleyse gerek şahsımıza, gerek dünyanın başına gelen her şey Allahu Teâlâ'nın takdiridir, ona razı olmalıyız. her şey Allahu Teâlâ'nın takdiridir, ona razı olmalıyız.

es-Sabru ve'l-ihtisâbü [efdalü] min ıtkı'r-rikâbi... es-Sabru ve'l-ihtisâbü [efdalü] min ıtkı'r-rikâbi...

"Gerek sabretmek ve sabırdan dolayı bunun sevabını beklemek." "Gerek sabretmek ve sabırdan dolayı bunun sevabını beklemek."

Sabrediyorum ama karşılığında bir şey var, Allahu Teâlâ'nın sevabı.Sabrediyorum ama karşılığında bir şey var, Allahu Teâlâ'nın sevabı. Bakınız, bütün ibadetlere sevap verilirken bire on, bire 20, bire 50, bire 100, bire 700.Bakınız, bütün ibadetlere sevap verilirken bire on, bire 20, bire 50, bire 100, bire 700. Sabra gelince ölçü yok. İnnemâ yüveffe's-sâbirûne ecrahüm bi-ğayri hisâbin.Sabra gelince ölçü yok.

İnnemâ yüveffe's-sâbirûne ecrahüm bi-ğayri hisâbin.
"Allah hisabsız, ölçüsüz veriyor, yani hududu yok." "Allah hisabsız, ölçüsüz veriyor, yani hududu yok."

Onun için sabrın mükâfâtının hududu yok. Herhangi yolda sabırlı olursan ol. Onun için sabrın mükâfâtının hududu yok. Herhangi yolda sabırlı olursan ol.

Bu min ıtkı'r-rikâbi. Bir köle âzat ediyor ya insan.Bu min ıtkı'r-rikâbi. Bir köle âzat ediyor ya insan. Hizmetkâr yani köle, hizmetkâr Arabistan'da evvelden âdet.Hizmetkâr yani köle, hizmetkâr Arabistan'da evvelden âdet. Esir alırlarmış, biribirleriyle dövüşürlerken aldıkları esirleri,Esir alırlarmış, biribirleriyle dövüşürlerken aldıkları esirleri, o esirleri birbirlerine köle olarak satarlarmış.o esirleri birbirlerine köle olarak satarlarmış. Bu adam artık kölelikten ölür gidermiş, yahut çeşitli şeyleri var. Bu adam artık kölelikten ölür gidermiş, yahut çeşitli şeyleri var.

Şimdi bazıları da bunu, "Âzat ettim ben seni." diyerekten köleyi âzat ediyor. Şimdi bazıları da bunu, "Âzat ettim ben seni." diyerekten köleyi âzat ediyor. Onu kullanan efendi, "Ben seni âzat ettim." [diyor âzat ediyor.] Onu kullanan efendi, "Ben seni âzat ettim." [diyor âzat ediyor.] Kıymeti, paraları da çok yani bedava da değil. Beş on bin liraya satılıyor adam.Kıymeti, paraları da çok yani bedava da değil. Beş on bin liraya satılıyor adam. Beş on bin lira arasında insanlar biribirine devir ediyor.Beş on bin lira arasında insanlar biribirine devir ediyor. Hem sana hizmetkâr olacak sen de istediğin zamanda başkasına satacaksın sağ oldukça. Hem sana hizmetkâr olacak sen de istediğin zamanda başkasına satacaksın sağ oldukça.

Bu ıtku'r-rikâb, köle âzadı sevaptır, bir insanı kurtarıyorsun yani bir can kurtarıyorsun.Bu ıtku'r-rikâb, köle âzadı sevaptır, bir insanı kurtarıyorsun yani bir can kurtarıyorsun. O senin elinde esirmiş, köleymiş yani hürriyeti yok.O senin elinde esirmiş, köleymiş yani hürriyeti yok. O haccı da istemez, bak o köle müslüman olsa dahi hacca gitse haccı kabul olmaz onun. O haccı da istemez, bak o köle müslüman olsa dahi hacca gitse haccı kabul olmaz onun. Hacılık yapamaz o. Niçin? Efendisinin o esiridir.Hacılık yapamaz o.

Niçin?

Efendisinin o esiridir.
O efendisi götürürse, izin verirse olur. O efendisi götürürse, izin verirse olur. Götürmediği takdirde, kendi kendine parası da olsa gidip hacı olsa olamaz. Götürmediği takdirde, kendi kendine parası da olsa gidip hacı olsa olamaz. Çocukların hacı olamadığı gibi, kadınlarınki olamadığı gibi. Çocukların hacı olamadığı gibi, kadınlarınki olamadığı gibi.

Min ıtkı'r-rikâbi. Bu köle âzadından yani bir insanı kurtarmak ne kadar sevap, Min ıtkı'r-rikâbi. Bu köle âzadından yani bir insanı kurtarmak ne kadar sevap, o insanı kurtarmaktan daha sevaptır sabrın sevabı." o insanı kurtarmaktan daha sevaptır sabrın sevabı."

Ve yüdhilullahü. "Allahu Teâlâ ithal eder, sokar." Sâhibehünne. Ve yüdhilullahü. "Allahu Teâlâ ithal eder, sokar." Sâhibehünne. Sabırlıları, sabırlı insanları." el-Cennete. "Cennete sokar." Sabırlıları, sabırlı insanları." el-Cennete. "Cennete sokar." Bi-ğayri hisâbin. "Sorgu yapmadan." Bi-ğayri hisâbin. "Sorgu yapmadan."

Herkes orada sorguya duracak, ne yaptın bakalım dünyada? Herkes orada sorguya duracak, ne yaptın bakalım dünyada? Ver bunun hesabını? diyecekler. Bir hesap yeri var.Ver bunun hesabını? diyecekler. Bir hesap yeri var. O hesap yerine uğramadan bu sabırlılar doğru cennete gidecek. O hesap yerine uğramadan bu sabırlılar doğru cennete gidecek.

Onun için sabrın mükafatı çok büyüktür. Ama buna da çocukluktan alıştırmak lazım. Onun için sabrın mükafatı çok büyüktür. Ama buna da çocukluktan alıştırmak lazım. Daha yavruyken çocuğu sabra alıştırmak babanın vazifesi, ananın vazifesi. Daha yavruyken çocuğu sabra alıştırmak babanın vazifesi, ananın vazifesi. Bunu böyle yetiştirirsen ilerde o sabırlı yetişmiş olaraktan sabırlı olur.Bunu böyle yetiştirirsen ilerde o sabırlı yetişmiş olaraktan sabırlı olur. Ve zamanlar da insanı bazen böyle sabırlı yapabilir.Ve zamanlar da insanı bazen böyle sabırlı yapabilir. Bazılarını sabırsız yapar, bazılarını sabırlı yapar. Bazılarını sabırsız yapar, bazılarını sabırlı yapar. Zamanlar insanların terbiyecisidir, terbiyesine göre insan amel eder. Zamanlar insanların terbiyecisidir, terbiyesine göre insan amel eder.

O zamanların kendilerini terbiye edip sabırlı olan insanlara ne mutlu!O zamanların kendilerini terbiye edip sabırlı olan insanlara ne mutlu! Sabırlılar da kendilerine yardım edip de sabırsız olup şiddet gösterip gadap edenlere ne yazık!Sabırlılar da kendilerine yardım edip de sabırsız olup şiddet gösterip gadap edenlere ne yazık! Ki bu nimetten mahrum oluyorlar. Onun için; es-Sabru nısfü'l-imâni. Ki bu nimetten mahrum oluyorlar.

Onun için;

es-Sabru nısfü'l-imâni.

Bir diğer hadiste sabrı Cenâb-ı Peygamber bize tavsif ederken [böyle buyurmuş.] Bir diğer hadiste sabrı Cenâb-ı Peygamber bize tavsif ederken [böyle buyurmuş.]

Bir elmayı ikiye bölmüşler, bunun yarısı sabır yarısı da şükürdür. Bir elmayı ikiye bölmüşler, bunun yarısı sabır yarısı da şükürdür. Bu ikisi bir araya gelince bu elma olur.Bu ikisi bir araya gelince bu elma olur. Bunun yarısı sabır yarısı da Allahu Teâlâ'ya verdiği nimetlerine karşı şükretmektir. Bunun yarısı sabır yarısı da Allahu Teâlâ'ya verdiği nimetlerine karşı şükretmektir.

Onun için burada da ayrıca bir tabirle, es-sabru nısfü'l-imâni.Onun için burada da ayrıca bir tabirle, es-sabru nısfü'l-imâni. "İmanın yarısı sabır." [buyurmuş.] Tamamı ne bunun? Tamamı, ve'l-yakînü. "Yakîn." "İmanın yarısı sabır." [buyurmuş.]

Tamamı ne bunun?

Tamamı, ve'l-yakînü. "Yakîn."

Yakîn nedir? Senin bana yakın oluşun. "Yakın" diyoruz, Türkçe tâbir.Yakîn nedir?

Senin bana yakın oluşun. "Yakın" diyoruz, Türkçe tâbir.
Biribirimize yakın oldumuydu akrabâ-ı taallukâtım, yakınım diyoruz.Biribirimize yakın oldumuydu akrabâ-ı taallukâtım, yakınım diyoruz. Bu yakınlık bizim Türkçe tabirlerimizden. Bu yakınlık bizim Türkçe tabirlerimizden.

Yakîn olarak Allahu Teâlâ'nın ünsiyetini elde etmek, Yakîn olarak Allahu Teâlâ'nın ünsiyetini elde etmek, Allah'a yakın olmak, Allah ile olmak. Allahu Teâlâ'nın esrarına hâmil olmak.Allah'a yakın olmak, Allah ile olmak. Allahu Teâlâ'nın esrarına hâmil olmak. O gönlünü açıp Allahu Teâlâ'nın esrarını zaptetmek. Bu yakîn. O gönlünü açıp Allahu Teâlâ'nın esrarını zaptetmek. Bu yakîn. Dünyayı da görüyor aynen âhireti de görüyor. Dünyanın bütün insanları başına toplansa Dünyayı da görüyor aynen âhireti de görüyor. Dünyanın bütün insanları başına toplansa "Senin gördüğün yanlıştır." deseler dönmez."Senin gördüğün yanlıştır." deseler dönmez. Dönmez! Dünyanın felaketlerini başına yığdırsan, etini kıymık kıymık kıysan,Dönmez! Dünyanın felaketlerini başına yığdırsan, etini kıymık kıymık kıysan, Yunus'un dediği gibi yine derim lâ ilâhe illallah, yine derim lâ ilâhe illallah. Yunus'un dediği gibi yine derim lâ ilâhe illallah, yine derim lâ ilâhe illallah. Beni yaksalar da ateşte yaksalar da külümü savursalar da ben yine derim lâ ilâhe illallah. Beni yaksalar da ateşte yaksalar da külümü savursalar da ben yine derim lâ ilâhe illallah.

İşte bu yakîn budur ki içine, insanın her zerresine iman yerleşmiş, İşte bu yakîn budur ki içine, insanın her zerresine iman yerleşmiş, her zerresinde Allah var, yani her zerresi Allah diyor.her zerresinde Allah var, yani her zerresi Allah diyor. Her zerresi Allah dediği için yaksanız da yıksanız da külümü de savursanız benimHer zerresi Allah dediği için yaksanız da yıksanız da külümü de savursanız benim her bir külüm yine lâ ilâhe illallah der. her bir külüm yine lâ ilâhe illallah der. Şimdi bir dilim diyor fakat o zaman bütün küllerim hep ayrı ayrı lâ ilâhe illallah diyecek. Şimdi bir dilim diyor fakat o zaman bütün küllerim hep ayrı ayrı lâ ilâhe illallah diyecek.

Bu Nesîmî denilen bir zât varmış, bazı hatalı sözler konuşmuş. Bu Nesîmî denilen bir zât varmış, bazı hatalı sözler konuşmuş. Bunu Halep'te kabahatinin şiddetine göre ibret olsun diye derisini yüzmüşler.Bunu Halep'te kabahatinin şiddetine göre ibret olsun diye derisini yüzmüşler. İbret olsun diğer müslümanlara, böyle söz ağızlarından kaçırmasınlar diyerekten. İbret olsun diğer müslümanlara, böyle söz ağızlarından kaçırmasınlar diyerekten.

Hani Hallacı Mansur "Enellah." dediydi, Ene'l-Hak." dediydi. Hani Hallacı Mansur "Enellah." dediydi, Ene'l-Hak." dediydi. Onun gibi bu da bunun gibi bir münasebetle söylemiş.Onun gibi bu da bunun gibi bir münasebetle söylemiş. O münasebet sözünden dolayı bunu, fetva vermişler o zamanki ulemâ,O münasebet sözünden dolayı bunu, fetva vermişler o zamanki ulemâ, derisini yüzün bu adamın. derisini yüzün bu adamın. Adamın derisini yüzerken kanı akıyor, kanı Allah diyor.Adamın derisini yüzerken kanı akıyor, kanı Allah diyor. Akan kan Allah diyor! İman içeriye öyle işliyor ki insanda,Akan kan Allah diyor! İman içeriye öyle işliyor ki insanda, bu imanın her [zerreye işlemesi büyük bir şey.]bu imanın her [zerreye işlemesi büyük bir şey.] Bu kaç tane zerre var insanda kim bilir!Bu kaç tane zerre var insanda kim bilir! Allah bilir o zerreleri. İnsan kâinata bedeldir. Kâinata bedel bu insan Allah dedi miydi, Allah bilir o zerreleri.

İnsan kâinata bedeldir. Kâinata bedel bu insan Allah dedi miydi,
onun da her zerresine erişti miydi dünya da onun âhiret de onun. onun da her zerresine erişti miydi dünya da onun âhiret de onun. Onun için diyor ki sen âhiretteki cenneti bekleme. Onun için diyor ki sen âhiretteki cenneti bekleme. Âhirettteki cenneti beklemek aptallıktır. Dünya cennetine gir diyor evvela. Dünya cenneti. Âhirettteki cenneti beklemek aptallıktır. Dünya cennetine gir diyor evvela. Dünya cenneti.

Nedir o dünya cenneti? Nedir o dünya cenneti?

Bir irfan bahçesi demişler. Bir irfan bahçesi demişler. İrfan bahçesine girenler dünya cennetindedirler.İrfan bahçesine girenler dünya cennetindedirler. Bundan mahrum olan [birçok şeyden mahrum olmuştur.] Şu güzel bahçe... Bundan mahrum olan [birçok şeyden mahrum olmuştur.] Şu güzel bahçe... Geçen Japon kralı Hollanda'da bilmem kime misafir olmuş. Geçen Japon kralı Hollanda'da bilmem kime misafir olmuş. Adamın gayet nâdîde bahçesinden geçerken fotoğrafçılar dolmuşta, bahçeyi çiğnemişler de, Adamın gayet nâdîde bahçesinden geçerken fotoğrafçılar dolmuşta, bahçeyi çiğnemişler de, "Eyvah bahçe harap oluyor!" diyerekten kralın canı gitmiş. "Eyvah bahçe harap oluyor!" diyerekten kralın canı gitmiş.

Bu senin gül bahçeni hiç kimse harap edemez, o Allah var. Bu senin gül bahçeni hiç kimse harap edemez, o Allah var. Gül bahçesi demek Allah bahçesi demek. Bunlara sen bir gir de bak. Gül bahçesi demek Allah bahçesi demek. Bunlara sen bir gir de bak.

Onun için zerrenin hepsi [Allah diyor,] kesseler de korkma uçursalar da korkma. Onun için zerrenin hepsi [Allah diyor,] kesseler de korkma uçursalar da korkma.

Sabır imanın yarısı. Fakat yakîn[in] hepsi iman. Yakîn nasıl? İşte Yunus'un dediği gibi. Sabır imanın yarısı. Fakat yakîn[in] hepsi iman.

Yakîn nasıl?

İşte Yunus'un dediği gibi.

Şimdi burada da sabrı bitirdi sadakaya geçiyor. Diyor ki; Şimdi burada da sabrı bitirdi sadakaya geçiyor. Diyor ki;

es-Sadakatü tesüddü seb'îne bâben mine's-sûi. es-Sadakatü tesüddü seb'îne bâben mine's-sûi.

Bunlar hep Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'in [haber verdiği gerçekler. Buna] Bunlar hep Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'in [haber verdiği gerçekler. Buna] bizim akıllarımız ermez. bizim akıllarımız ermez. Bizim gözlerimiz ancak şunu görüyor, bunun içini bilmiyor. Bunun içini görmek için basîret lazım.Bizim gözlerimiz ancak şunu görüyor, bunun içini bilmiyor. Bunun içini görmek için basîret lazım. Basîret ancak peygamberler de ve veliler de olur.Basîret ancak peygamberler de ve veliler de olur. En güzeli peygamberler de sonra da verâset tarikiyle kıyamete kadar En güzeli peygamberler de sonra da verâset tarikiyle kıyamete kadar velilere aktarma olarak geçer.velilere aktarma olarak geçer. İşte bu basîretle iç âleminden haber veriyor ki; İşte bu basîretle iç âleminden haber veriyor ki;

"Senin 70 tane kötülük kapılarını bir sadakan kapar." "Senin 70 tane kötülük kapılarını bir sadakan kapar."

Beş kuruş mu 10 kuruş mu zamanına göre ne veriyorsan, Beş kuruş mu 10 kuruş mu zamanına göre ne veriyorsan, o senin sadakan senin başına gelecek 70 tane felaketi önler.o senin sadakan senin başına gelecek 70 tane felaketi önler. Tesüddü, seddeder, kapar. Onun için sadakan ne kadar bol olursa dünyada Tesüddü, seddeder, kapar. Onun için sadakan ne kadar bol olursa dünyada o kadar rahat edersin. o kadar rahat edersin. Ama biz bunu söyleyince bazı insanlar tabiatları iktizası nedense,Ama biz bunu söyleyince bazı insanlar tabiatları iktizası nedense, "Bunlar bizim paralarımıza tamah ediyorlar da,"Bunlar bizim paralarımıza tamah ediyorlar da, bak neler söylüyorlar bizim paralarımızı almak için." diyerekten kızıyorlar ve darılıyorlar.bak neler söylüyorlar bizim paralarımızı almak için." diyerekten kızıyorlar ve darılıyorlar. Alıp cebimize koyacak değiliz o paralarınızı, bir hayra gidecek o paralar. Alıp cebimize koyacak değiliz o paralarınızı, bir hayra gidecek o paralar.

Mesela şurada yapılan şu inşaat şimdi birkaç yüz bin liraya bakıyor. Mesela şurada yapılan şu inşaat şimdi birkaç yüz bin liraya bakıyor. Birkaç bin lira değil birkaç yüz bin liraya bakıyor. Bu birkaç yüz bin lirayı kim verecek? Birkaç bin lira değil birkaç yüz bin liraya bakıyor.

Bu birkaç yüz bin lirayı kim verecek?

Biz vereceğiz. E bunu söylemeden olur mu? Olmuyor işte, söyleyeceksin tabii. Biz vereceğiz.

E bunu söylemeden olur mu?

Olmuyor işte, söyleyeceksin tabii.

Onun için söylenen sözler yani menfaatler için değildir de Onun için söylenen sözler yani menfaatler için değildir de yine herkesin kendi menfaatinedir.yine herkesin kendi menfaatinedir. Hayırlar, çeşitli hayırlar var. Hangi hayra verirsen hayır nispetinde sevap kazanırsın.Hayırlar, çeşitli hayırlar var. Hangi hayra verirsen hayır nispetinde sevap kazanırsın. Mesela cami inşaatında, çocukların okuma inşaatında, Mesela cami inşaatında, çocukların okuma inşaatında, gerek bu gibi hayırlarda hayırların kat kat artar. gerek bu gibi hayırlarda hayırların kat kat artar.

Hayırlar [çeşitlidir.] Mesela bir fakiri doyuruyorsun, o da bir hayırdır ama o hayır Hayırlar [çeşitlidir.] Mesela bir fakiri doyuruyorsun, o da bir hayırdır ama o hayır o fakire mahsustur, o kadardır. o fakire mahsustur, o kadardır. Ama bu böyle âmmeye ait olan hayırlar ki bak [bu cami] kaç senelerden beri yaşıyor,Ama bu böyle âmmeye ait olan hayırlar ki bak [bu cami] kaç senelerden beri yaşıyor, daha kim bilir ne kadar yaşayacak. daha kim bilir ne kadar yaşayacak. Bunun sevabı devam ediyor.Bunun sevabı devam ediyor. O sadakayı yiyen fakir öldü müydü bitti senin sadakan.O sadakayı yiyen fakir öldü müydü bitti senin sadakan. Sadakanın, onun boğazında karnında durduğu müddetçe, sevabını alırsın, Sadakanın, onun boğazında karnında durduğu müddetçe, sevabını alırsın, fakat karnından aşağı çıktı mıydı sevabı biter sana. fakat karnından aşağı çıktı mıydı sevabı biter sana.

Ama bu öyle değil. Umumi yerlere verilen hayırların devamı vardır. Ama bu öyle değil. Umumi yerlere verilen hayırların devamı vardır. O hayır durduğu müddetçe defterlere mütemadiyen işler. O hayır durduğu müddetçe defterlere mütemadiyen işler. Onun için o hayırlara vereceğiniz paraları öyle fukaraya sadaka olarak verdiğiniz paralarla ölçmeyin.Onun için o hayırlara vereceğiniz paraları öyle fukaraya sadaka olarak verdiğiniz paralarla ölçmeyin. O, onun sevabı o güne aittir, ileriye yok. O, onun sevabı o güne aittir, ileriye yok.

es-Sadakatü ale'l-miskîni sakakatün... Bak şimdi burada da ifade ediyor.es-Sadakatü ale'l-miskîni sakakatün...

Bak şimdi burada da ifade ediyor.
"Bir miskine verdiğin sadaka sadakadır." Sadakalıktan çıkarmıyoruz, o da sadakadır. "Bir miskine verdiğin sadaka sadakadır."

Sadakalıktan çıkarmıyoruz, o da sadakadır.

Ve hiye alâ zi'r-rahimi isnetâni. "Bir de akraban var, bu akrabana verirsen sadaka iki kat olur." Ve hiye alâ zi'r-rahimi isnetâni. "Bir de akraban var, bu akrabana verirsen sadaka iki kat olur."

Hem akrabalığından dolayı onu gözetlemiş oluyorsunHem akrabalığından dolayı onu gözetlemiş oluyorsun hem de yine bir bir miskini doyurduğundan dolayı sadaka iki oluyor. hem de yine bir bir miskini doyurduğundan dolayı sadaka iki oluyor. Hem sadaka ve hem de sıla oluyor. Hem sadaka vermiş hem de akrabana sıla yapmış oluyorsun,Hem sadaka ve hem de sıla oluyor. Hem sadaka vermiş hem de akrabana sıla yapmış oluyorsun, onun ihtiyacını gidermiş oluyorsun, sadakan iki misli oluyor. onun ihtiyacını gidermiş oluyorsun, sadakan iki misli oluyor. Ammeye olan hayırlar, yine bunun da fevkindedir.Ammeye olan hayırlar, yine bunun da fevkindedir. Bu akraban olduğun için verdin iki sadaka sevabı aldın fakat amme hizmetine, Bu akraban olduğun için verdin iki sadaka sevabı aldın fakat amme hizmetine, amme hizmetinde yarayacak işlerde verdiğin sadakalar tabii devam edecekamme hizmetinde yarayacak işlerde verdiğin sadakalar tabii devam edecek o hayrın durduğu müddetçe. o hayrın durduğu müddetçe.

Yine bakın; es-Sadakatü temne'u... Yukarda dedi ki tesüddü, burada diyor temne'u.Yine bakın;

es-Sadakatü temne'u...

Yukarda dedi ki tesüddü, burada diyor temne'u.
Yani men eder. [es-Sadakatü temne'u.] "Sadaka men eder." Yani men eder.

[es-Sadakatü temne'u.] "Sadaka men eder."
Seb'îne nev'an min envâ'i'l-belâi. Seb'îne nev'an min envâ'i'l-belâi. "Çeşitli belalardan, -yukarda rakam vermiyordu- çeşitli belalardan 70 tanesini, "Çeşitli belalardan, -yukarda rakam vermiyordu- çeşitli belalardan 70 tanesini, 70 tane çeşitli belayı vereceğin bir sadaka senden men eder."70 tane çeşitli belayı vereceğin bir sadaka senden men eder." Ehvenühâ. "Bu gelecek belaların en ufağı." Ehvenühâ. "Bu gelecek belaların en ufağı."

Çeşitli belalar var, Allah muhafaza. Güç, takat getirilmez belalar var. Çeşitli belalar var, Allah muhafaza. Güç, takat getirilmez belalar var.

Onlardan Allah hepimizi, bütün Ümmet-i Muhammedi korusun. Onlardan Allah hepimizi, bütün Ümmet-i Muhammedi korusun.

"Bu belaların en ehveni cüzzam." Cüzzam, kendisini görmedik hiç. "Bu belaların en ehveni cüzzam."

Cüzzam, kendisini görmedik hiç.

Allah o hastalıklardan göstermesin. Bir dert. İçinde arslan mikrobu olan bir şey. Allah o hastalıklardan göstermesin.

Bir dert. İçinde arslan mikrobu olan bir şey.
İşte vücuda ne tahribat yapıyorsa yapıyor. İşte vücuda ne tahribat yapıyorsa yapıyor. Tedavisi de mümkün değil galiba. Onların hastaneleri de ayrıdır yerleri de ayrıdır. Tedavisi de mümkün değil galiba. Onların hastaneleri de ayrıdır yerleri de ayrıdır.

Bu def olunan belalar[dan] en âdisi bu cüzzam derdi, bu sadaka veren insana gelmez, bir. Bu def olunan belalar[dan] en âdisi bu cüzzam derdi, bu sadaka veren insana gelmez, bir.

İkincisi; ve'l-barasu. Baras denilen bir hastalık da var; leke leke oluyor insanın vücudu.İkincisi; ve'l-barasu. Baras denilen bir hastalık da var; leke leke oluyor insanın vücudu. Tabii insandaki güzelliği kaybediyor. İnsanlıktaki eğer yüzde filan olursa Tabii insandaki güzelliği kaybediyor. İnsanlıktaki eğer yüzde filan olursa o çirkin bir manzara alıyor. o çirkin bir manzara alıyor.

"Bu iki şey o verilen sadakalar dolayısıyla giderilir." buyurulmuş. "Bu iki şey o verilen sadakalar dolayısıyla giderilir." buyurulmuş.

Şurada şârihi diyor ki, sadakanın bu kadar böyle mühim oluşunun sebebi mal diyor. Şurada şârihi diyor ki, sadakanın bu kadar böyle mühim oluşunun sebebi mal diyor. Mal canın yongasıdır. Bizim tabirimizde de var ya. Mal canın yongasıdır. Mal canın yongasıdır. Bizim tabirimizde de var ya. Mal canın yongasıdır. Bu insan istemez canının ayrıldığını. Malı da ayrılırken insandan zoru zoruna ayrılır Bu insan istemez canının ayrıldığını. Malı da ayrılırken insandan zoru zoruna ayrılır yani insan [sadaka vermeye] zorlanır. yani insan [sadaka vermeye] zorlanır. Yetmiş tane şeytan da insanın saçına sakalına yapışırmış; Yetmiş tane şeytan da insanın saçına sakalına yapışırmış; "Aptallanma, budalalanma!"Aptallanma, budalalanma! Çoluk çocuğun var bak, şuyun var buyun var harcama bu paraları!" diyerektenÇoluk çocuğun var bak, şuyun var buyun var harcama bu paraları!" diyerekten çeşitli kandırmalarla ver[dir]memeye çalışırmış. çeşitli kandırmalarla ver[dir]memeye çalışırmış.

İşte bunlara iltifat etmeyerekten bu sadakayı veren insan İşte bunlara iltifat etmeyerekten bu sadakayı veren insan bu hastalıklardan korunduğu gibi [verdiği sadaka da] iman ölçüsü. bu hastalıklardan korunduğu gibi [verdiği sadaka da] iman ölçüsü. Sadaka imanın ölçüsü. Nasıl altınları ölçen bir terazi var, bakkalların sattığı terazi var Sadaka imanın ölçüsü. Nasıl altınları ölçen bir terazi var, bakkalların sattığı terazi var ve bunların ölçüsü olan tonlar var, çeşitli ölçüler var. ve bunların ölçüsü olan tonlar var, çeşitli ölçüler var. İmanın ölçüsü de bu arkadaş. İmanın ölçüsü [ de verdiğin sadakalardır]. İmanın ölçüsü de bu arkadaş. İmanın ölçüsü [ de verdiğin sadakalardır].

Sendeki iman ne nispettedir? Verdiğin para nispetindedir. Sendeki iman ne nispettedir?

Verdiğin para nispetindedir.
Parana ne kadar kıyabiliyorsan o nispette imanın var demektir. Parana ne kadar kıyabiliyorsan o nispette imanın var demektir.

Ebû Bekr-i Sıddîk hazretlerinin imanı, Ebû Bekr-i Sıddîk hazretlerinin imanı, müslümanların imanının topunu bir araya getirsen onun imanına denk olmuyor. müslümanların imanının topunu bir araya getirsen onun imanına denk olmuyor.

Neden acaba? O da lâ ilahe illallah diyor biz de lâ ilahe illallah diyoruz.Neden acaba?

O da lâ ilahe illallah diyor biz de lâ ilahe illallah diyoruz.
Arada fark yok, başka bir şey dediği yok onun da.Arada fark yok, başka bir şey dediği yok onun da. Onun da dediği lâ ilahe illallah Muhammedün Resûlullah, bizim dediğimiz de o. Onun da dediği lâ ilahe illallah Muhammedün Resûlullah, bizim dediğimiz de o.

Niçin aramızda bu kadar fark var? Onlar ilk müslüman. Niçin aramızda bu kadar fark var?

Onlar ilk müslüman.

Allah şefaatlerinden mahrum etmesin bizleri. Ziyaretlerini de her zaman nasip etsin. Allah şefaatlerinden mahrum etmesin bizleri. Ziyaretlerini de her zaman nasip etsin.

Hem canlarını hem de bütün malını Resûlullah'ın yani Hem canlarını hem de bütün malını Resûlullah'ın yani Allah'ın uğruna hiç on para almayarak vermiştir. Allah'ın uğruna hiç on para almayarak vermiştir. Servet milyoner, fakat hepsini Allah yolunda veriverdi.Servet milyoner, fakat hepsini Allah yolunda veriverdi. Gözü hiç görmedi. Yalnız bu iman, İslamiyet gelişsin, zaferler kazansın diyerektenGözü hiç görmedi. Yalnız bu iman, İslamiyet gelişsin, zaferler kazansın diyerekten bütün varlığından geçti. Bütün varlığından geçişinin imanıyla varlıklarına sahip olanbütün varlığından geçti.

Bütün varlığından geçişinin imanıyla varlıklarına sahip olan
adamların imanı bir olur mu şimdi? adamların imanı bir olur mu şimdi?

Biz beş kuruş verirken korka korka veriyoruz, o bütün varlığını veriyor. Biz beş kuruş verirken korka korka veriyoruz, o bütün varlığını veriyor.

Hatta tabii hep bildiğimiz şey. Cumaya gelemedi. Resûlullah sordu; Hatta tabii hep bildiğimiz şey. Cumaya gelemedi. Resûlullah sordu;

Nerede Ebû Bekir, niçin gelmiyor camiye? Nerede Ebû Bekir, niçin gelmiyor camiye?

Cebrail aleyhisselam da gelmiş, bir abaya bürünerek gelmiş. Cebrail aleyhisselam da gelmiş, bir abaya bürünerek gelmiş. Melek, bak şimdi melek ama insan kılığına girdi ve bir abaya bürünerek Melek, bak şimdi melek ama insan kılığına girdi ve bir abaya bürünerek Peygamberin karşısına çıktı.Peygamberin karşısına çıktı. Ama Peygamber tanıyor onu. Cebrail olduğunu, melek olduğunu tanıyor. Ama Peygamber tanıyor onu. Cebrail olduğunu, melek olduğunu tanıyor.

Ne o ya kardeşim Cebrail bu kıyafet? Ne o ya kardeşim Cebrail bu kıyafet?

Yâ Resûlallah! Ben değil gökteki bütün melekler de bu kılıkta bugün. Yâ Resûlallah! Ben değil gökteki bütün melekler de bu kılıkta bugün.

Neden? Çünkü senin dostun Ebû Bekir bu kılıkta giyindi bugün. Neden?

Çünkü senin dostun Ebû Bekir bu kılıkta giyindi bugün.
Camiye giyecek esvabı yok üzerinde. Hepsini tasadduk etmiş hiçbirşey bırakmamış.Camiye giyecek esvabı yok üzerinde. Hepsini tasadduk etmiş hiçbirşey bırakmamış. Bir abaya, bir kilime bürünmüş, evinde kendi namaz kılıyor, Bir abaya, bir kilime bürünmüş, evinde kendi namaz kılıyor, çıkarıp hanımına veriyor hanımı kılıyor namazı.çıkarıp hanımına veriyor hanımı kılıyor namazı. O çıkarıyor ona veriyor, o çıkarıyor ona veriyor. Bu haldeler. O çıkarıyor ona veriyor, o çıkarıyor ona veriyor. Bu haldeler.

Şimdi bu imanla sen bizim imanı ölçmeye akıl bulabilir misin acaba? Şimdi bu imanla sen bizim imanı ölçmeye akıl bulabilir misin acaba?

Sadaka tabii iki çeşit veriliyor; bir görerekten herkesin gözü önünde Sadaka tabii iki çeşit veriliyor; bir görerekten herkesin gözü önünde veriyorsun bir de saklıca veriyorsun.veriyorsun bir de saklıca veriyorsun. Onun için şimdi [bu hadîs-i şerîf de onunla ilgili;] es-Sadakatü fi's-sırri tutfiü ğadabe'r-rabbi. Onun için şimdi [bu hadîs-i şerîf de onunla ilgili;]

es-Sadakatü fi's-sırri tutfiü ğadabe'r-rabbi.
"Bu gizli olarak verilen sadaka Cenâb-ı Hakk'ın gadabını söndürüyor." "Bu gizli olarak verilen sadaka Cenâb-ı Hakk'ın gadabını söndürüyor."

Kızmış sana, sana bir ceza yapacak veyahut bize bir ceza yapacak, bu cezayı, Kızmış sana, sana bir ceza yapacak veyahut bize bir ceza yapacak, bu cezayı, vereceğin gizlice bir sadaka dolayısıyla "Affettim seni." diyor. vereceğin gizlice bir sadaka dolayısıyla "Affettim seni." diyor. "Söndürür" demek, affa mazhariyettir."Söndürür" demek, affa mazhariyettir. Allahu Teâlâ'nın affına uğratıyor [gizli verilen sadaka]. Ğadabu'r-rabb. Allahu Teâlâ'nın affına uğratıyor [gizli verilen sadaka]. Ğadabu'r-rabb.

Allah hepimizi merhametiyle muamele eden [ettiği] kullarından etsin. Allah hepimizi merhametiyle muamele eden [ettiği] kullarından etsin.

Vakit gelmiş, hatmeye zaman kalmayacak. Arkasını da gelecek dersimizde okuruz inşaallah. Vakit gelmiş, hatmeye zaman kalmayacak. Arkasını da gelecek dersimizde okuruz inşaallah.

Cenâb-ı Hak sizi de affetsin bizleri de affetsin. Cenâb-ı Hak sizi de affetsin bizleri de affetsin. Sizi de bizi de imanın tamamını tadan kullarından eylesin. Sizi de bizi de imanın tamamını tadan kullarından eylesin.

İmanın tadı da var, imanın gözü de var, imanın kulağı da var. İmanın tadı da var, imanın gözü de var, imanın kulağı da var.

O gözünü, kulağını, tadını tadan o bahtiyar kullarının arasına bizleri de kabul etsin. O gözünü, kulağını, tadını tadan o bahtiyar kullarının arasına bizleri de kabul etsin.

Bi-hürmeti'l-Fâtiha. Bi-hürmeti'l-Fâtiha.

Konuşma Hakkında
Tema 1
Tema 2