Namaz Vakitleri

28 Zilhicce 1445
04 Temmuz 2024
İmsak
03:31
Güneş
05:30
Öğle
13:13
İkindi
17:13
Akşam
20:47
Yatsı
22:37
Detaylı Arama

Peygamber Efendimiz'in Hadis-i Şerifleri ve İbretler

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

19 Ramazan 1414 / 02.03.1994

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Konuşma Metni

Bismillâhirrahmânirrahîm. Bismillâhirrahmânirrahîm.

Resûlullah Efendimiz'in her hadîs-i şerîfi hepsi güzeldir, hepsinde alacağımız ibretler var: Resûlullah Efendimiz'in her hadîs-i şerîfi hepsi güzeldir, hepsinde alacağımız ibretler var:

Kâle Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem kemâ revâhü't-Taberâniyyü Ali b. Abbâs radıyallahu anhümâ. Kâle Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem kemâ revâhü't-Taberâniyyü Ali b. Abbâs radıyallahu anhümâ.

İnne fî cehenneme le vâdiyen testaîzû cehennemü min zâlike'l-vâdî fî külli yevmin erbaaİnne fî cehenneme le vâdiyen testaîzû cehennemü min zâlike'l-vâdî fî külli yevmin erbaa mieti uidde zâlike vâdî li'l-mürâî min ümmet-i Muhammedi li-hâmili kitâbillâhimieti uidde zâlike vâdî li'l-mürâî min ümmet-i Muhammedi li-hâmili kitâbillâhi ve li'l-mutasaddıkı fî gayri zâtillâhi ve li'l-hacci ilâ beytillâhi ve li'l-harci fî sebîlillâhi. ve li'l-mutasaddıkı fî gayri zâtillâhi ve li'l-hacci ilâ beytillâhi ve li'l-harci fî sebîlillâhi.

Cehennemle ilgili bir hadîs-i şerîf. Peygamber Efendimiz buyuruyor ki; Cehennemle ilgili bir hadîs-i şerîf. Peygamber Efendimiz buyuruyor ki;

İnne fî cehenneme le vâdiyen. "Muhakkak ki şüphesiz ki cehennem geniş bir yer.İnne fî cehenneme le vâdiyen. "Muhakkak ki şüphesiz ki cehennem geniş bir yer. Onun içinde bir vadi vardır, derin yeri vardır."Onun içinde bir vadi vardır, derin yeri vardır." Testaîzû cehennemü min zâlike'l-vâdî fî külli yevmin erbaa mieti.Testaîzû cehennemü min zâlike'l-vâdî fî külli yevmin erbaa mieti. "Cehennemin kendisi bu vadinin azabından, şiddetinden, günde 400 defa Allah'a sığınır!" "Cehennemin kendisi bu vadinin azabından, şiddetinden, günde 400 defa Allah'a sığınır!"

Cehennem bile sığınıyor, cehennemin içinde azabı şiddetli olan böyle bir vadi vardır. Cehennem bile sığınıyor, cehennemin içinde azabı şiddetli olan böyle bir vadi vardır.

Uidde zâlike vâdî. "Bu vadi hazırlanmıştır." Uidde zâlike vâdî. "Bu vadi hazırlanmıştır."

Buraya atılacakları sayıyor: Li'l-mürâî min ümmet-i Muhammedi.Buraya atılacakları sayıyor:

Li'l-mürâî min ümmet-i Muhammedi.
"Ümmet-i Muhammed'in riyakârları, mürâileri buraya atılacak!" "Ümmet-i Muhammed'in riyakârları, mürâileri buraya atılacak!"

Mürâi; yaptığı işi Allah rızası için yapmayan, başkasına gösteriş için yapan,Mürâi; yaptığı işi Allah rızası için yapmayan, başkasına gösteriş için yapan, ibadet ve taatini gösteriş için yapan demektir. Allah saklasın. Sonra? ibadet ve taatini gösteriş için yapan demektir.

Allah saklasın.

Sonra?

Li-hâmili kitâbillâhi. "Hafızlar için!" Li-hâmili kitâbillâhi. "Hafızlar için!"

Allah'ın Kur'an'ını -hamele-i Kur'an diyoruz- ezberlemiş, hafız olmuş ama yine bu cehenneme atılacak! Allah'ın Kur'an'ını -hamele-i Kur'an diyoruz- ezberlemiş, hafız olmuş ama yine bu cehenneme atılacak!

Neden? Neden?

Kur'an'ı ezberlemiş ama Kur'an'ın sözlerine göre yaşamıyor, hareketi ona uygun değil! Kur'an'ı ezberlemiş ama Kur'an'ın sözlerine göre yaşamıyor, hareketi ona uygun değil!

Ve li'l-mutasaddıkı fî gayri zâtillâhi. Ve li'l-mutasaddıkı fî gayri zâtillâhi.

Sadakasını, zekâtını Allah rızası için vermiyor da başka bir sebeple veriyor.Sadakasını, zekâtını Allah rızası için vermiyor da başka bir sebeple veriyor. Verdiği Allah rızası için değil. Verdiği Allah rızası için değil.

Kimisi reklam için veriyor. Firmanın sahibi, firmanın reklamı olsun diye veriyor.Kimisi reklam için veriyor. Firmanın sahibi, firmanın reklamı olsun diye veriyor. Gösteriş için veriyor. Zengin desinler, ağa desinler diye veriyor… Gösteriş için veriyor. Zengin desinler, ağa desinler diye veriyor…

Musaddık; "tasdik edici" demek. Mutasaddık; "sadaka veren" mânasına. Musaddık; "tasdik edici" demek.

Mutasaddık; "sadaka veren" mânasına.

Ve li'l-hacci ilâ beytillâhi. "Allah'ın Beytullah'ına hacca giden kimse içindir!" Neden? Ve li'l-hacci ilâ beytillâhi. "Allah'ın Beytullah'ına hacca giden kimse içindir!"

Neden?

Çünkü hacca gidenlerin hepsi hacı sevabı alamıyor! Kimisi seyyah defterine yazılıyormuş: Çünkü hacca gidenlerin hepsi hacı sevabı alamıyor!

Kimisi seyyah defterine yazılıyormuş:

"Görelim bakalım orası neymiş?.." diye gitti. "Görelim bakalım orası neymiş?.." diye gitti.

Kimisi tüccar defterine yazılıyormuş: "Şuradan mal götüreyim, satayım, oradan şu malları alayım…" Kimisi tüccar defterine yazılıyormuş:

"Şuradan mal götüreyim, satayım, oradan şu malları alayım…"

Kimisi haram parayla gittiği için [kabul olmuyor]. Kimisi haram parayla gittiği için [kabul olmuyor].

Ve li'l-harci fî sebîlillâhi. "Bir de Allah yolunda savaşacağım diye yola çıkanlar için hazırlanmış!" Ve li'l-harci fî sebîlillâhi. "Bir de Allah yolunda savaşacağım diye yola çıkanlar için hazırlanmış!"

Hepimizin tüylerini diken diken eden bir hadîs-i şerîf. Burada söylenilen şeylerin çoğu güzel şeyler: Hepimizin tüylerini diken diken eden bir hadîs-i şerîf. Burada söylenilen şeylerin çoğu güzel şeyler:

Kur'an ezberlemek güzel, hacca gitmek güzel,Kur'an ezberlemek güzel, hacca gitmek güzel, Allah rızası için savaşmaya gitmek güzel, sadaka vermek güzel, ibadet etmek güzel…Allah rızası için savaşmaya gitmek güzel, sadaka vermek güzel, ibadet etmek güzel… Ama ibadetini gösteriş için yapıyorsa Allah rızası için yapmıyorsa cezası çok şiddetli olacak.Ama ibadetini gösteriş için yapıyorsa Allah rızası için yapmıyorsa cezası çok şiddetli olacak. Cehenneme atılacak, cehennemde de cehennemin sığındığı bu vadiye atılacak. Cehenneme atılacak, cehennemde de cehennemin sığındığı bu vadiye atılacak.

Hacca gitmiş ama haccı Allah'ın istediği bir şekilde hacılık olmadığı için oraya atılacak.Hacca gitmiş ama haccı Allah'ın istediği bir şekilde hacılık olmadığı için oraya atılacak. Sadaka veriyor ama Allah rızası için vermediğinden oraya atılacak.Sadaka veriyor ama Allah rızası için vermediğinden oraya atılacak. Savaşa çıkmış ama Allah rızası için savaşmadığından -ganimet mi düşündü,Savaşa çıkmış ama Allah rızası için savaşmadığından -ganimet mi düşündü, kahramanlık mı düşündü, için intikam mı düşündü- [cehenneme atılacak]. Hangisi kaldı? kahramanlık mı düşündü, için intikam mı düşündü- [cehenneme atılacak].

Hangisi kaldı?

İbadetini yapan, riyakârlıkla yapmışsa; hacca giden,İbadetini yapan, riyakârlıkla yapmışsa; hacca giden, Allah'ın sevmediği bir şekilde hac yapmışsa; sadaka veren,Allah'ın sevmediği bir şekilde hac yapmışsa; sadaka veren, Allah'ın rızası için değil de başka sebepten vermişse;Allah'ın rızası için değil de başka sebepten vermişse; savaşa giden, başka sebepten [giderse] [cehenneme atılacak]. savaşa giden, başka sebepten [giderse] [cehenneme atılacak].

Bir de Kur'ân-ı Kerîm. Kur'ân-ı Kerîm'i ezberlemiş ama ticaretini yapıyor. Onunla kesesini dolduruyor. Bir de Kur'ân-ı Kerîm. Kur'ân-ı Kerîm'i ezberlemiş ama ticaretini yapıyor. Onunla kesesini dolduruyor.

Allah saklasın, ben bir duydum: İstanbul'daAllah saklasın, ben bir duydum:

İstanbul'da
hafız, mevlithanmış, mevlithanlık yapıyormuş.hafız, mevlithanmış, mevlithanlık yapıyormuş. Sesi coşkun çıksın diye halktan utanmayayım diye birkaç kadeh içip öyle çıkıyormuş. Sesi coşkun çıksın diye halktan utanmayayım diye birkaç kadeh içip öyle çıkıyormuş.

Buyur, nerede kaldı senin Kur'an'ı ezberlediğin, hafızlığın nerede kaldı, senin hâlin ne?!.. Buyur, nerede kaldı senin Kur'an'ı ezberlediğin, hafızlığın nerede kaldı, senin hâlin ne?!..

Herhalde utanması kalmıyor, o zaman ar damarı çatlıyor. İstediği gibi bağırıyor.Herhalde utanması kalmıyor, o zaman ar damarı çatlıyor. İstediği gibi bağırıyor. Halkı nazar-ı dikkate almıyor. Çakırkeyif olduğu için yüzsüzleşiyor.Halkı nazar-ı dikkate almıyor. Çakırkeyif olduğu için yüzsüzleşiyor. O zaman ne söylediğinden haberi olmuyor. Herhalde haberi olmuyor, utanmıyor.O zaman ne söylediğinden haberi olmuyor. Herhalde haberi olmuyor, utanmıyor. Azıcık haberi olsa bazı şeyden utanacak belki. O utanma da gitsin diye [alkol alıyormuş]. Allah saklasın. Azıcık haberi olsa bazı şeyden utanacak belki. O utanma da gitsin diye [alkol alıyormuş]. Allah saklasın.

İnne fibni âdeme selâse mîetin ve sittîne azmen fe aleyhi li-külli azmin minhâ fî külli yevmin sadakatün.İnne fibni âdeme selâse mîetin ve sittîne azmen fe aleyhi li-külli azmin minhâ fî külli yevmin sadakatün. Kâle yâ Resûlallâhi ve men yestetîu zâlike kâle irşâdüke ibne's-sebîli sadakatünKâle yâ Resûlallâhi ve men yestetîu zâlike kâle irşâdüke ibne's-sebîli sadakatün ve imâtatüke'l-ezâ ani't-tarîki sadakatün ve inne fadle beyânike ani'l-ertemi sadakatün.ve imâtatüke'l-ezâ ani't-tarîki sadakatün ve inne fadle beyânike ani'l-ertemi sadakatün. Kâle fe men lem yesteti' zâlike kâle yekuffu şerrahûKâle fe men lem yesteti' zâlike kâle yekuffu şerrahû ani'n-nâsi fe innehâ sadakatün yetesaddekü bihâ alâ nefsihî. ani'n-nâsi fe innehâ sadakatün yetesaddekü bihâ alâ nefsihî.

Hadîs-i şerîf Ebû Hüreyre radıyallahu anh'ten, çok önemli. Peygamber Efendimiz Buyuruyor ki; Hadîs-i şerîf Ebû Hüreyre radıyallahu anh'ten, çok önemli. Peygamber Efendimiz Buyuruyor ki;

İnne fibni âdeme selâse mîetin ve sittîne azmen.İnne fibni âdeme selâse mîetin ve sittîne azmen. "İnsanoğlunda 360 genel kemik vardır, başlıca 360 kemik vardır." "İnsanoğlunda 360 genel kemik vardır, başlıca 360 kemik vardır."

Başka bir hadîs-i şerifte de "mafsal" diye, kemiklerin bağlantı yeri diye geçer. Başka bir hadîs-i şerifte de "mafsal" diye, kemiklerin bağlantı yeri diye geçer.

"360 mafsal, kemik mafsalı vardır." Minhâ fî külli yevmin sadakatün. "360 mafsal, kemik mafsalı vardır." Minhâ fî külli yevmin sadakatün. "Ve onların her biri için -madem Allah böyle bir şey bana nasip etmiş, diye- kişinin sadaka vermesi lazım." "Ve onların her biri için -madem Allah böyle bir şey bana nasip etmiş, diye- kişinin sadaka vermesi lazım."

Düşünün, mesela hacı bey dedi ki; "Düşünce ayağımda rahatsızlık başladı." Düşünün, mesela hacı bey dedi ki;

"Düşünce ayağımda rahatsızlık başladı."

Dizi rahatsızlanıyor, dizini kıvıramıyor. Boynunu döndüremiyor veya parmakları çalışmıyor.Dizi rahatsızlanıyor, dizini kıvıramıyor. Boynunu döndüremiyor veya parmakları çalışmıyor. Bana parmaklarını gösteren adamlar var: "Hocam, parmakların odun gibi, kıpırdamıyor…" diyor. Bana parmaklarını gösteren adamlar var:

"Hocam, parmakların odun gibi, kıpırdamıyor…" diyor.

Bunların hareketi de bir nimet! Sonra bunların eklem eklem yapılması da bir nimet!Bunların hareketi de bir nimet! Sonra bunların eklem eklem yapılması da bir nimet! Elimiz kıvrılmasaydı dönmeseydi, bileğimiz dönmeseydi, Elimiz kıvrılmasaydı dönmeseydi, bileğimiz dönmeseydi, parmaklar kıvrılmasaydı biz elimizle yaptırdığımız işlerin hiçbirini yaptıramazdık. parmaklar kıvrılmasaydı biz elimizle yaptırdığımız işlerin hiçbirini yaptıramazdık. Bir robot gibi hiçbir şey yapamazdık. Robotun bile bazı mafsalları var da yine bir şeyler yapıyor. Bir robot gibi hiçbir şey yapamazdık. Robotun bile bazı mafsalları var da yine bir şeyler yapıyor.

Şunu söylemek istiyorum: Peygamber Efendimiz; "Her birine sadaka lazım." diyor ya,Şunu söylemek istiyorum:

Peygamber Efendimiz; "Her birine sadaka lazım." diyor ya,
360 kemik mafsalı vardır! Her birine bir sadaka! Bu bir nimet, demek istiyor. 360 kemik mafsalı vardır! Her birine bir sadaka! Bu bir nimet, demek istiyor.

İnsan elinden gittiği zaman anlıyor. Ben mesela bunun bir nimet olduğunu bilmiyordum.İnsan elinden gittiği zaman anlıyor. Ben mesela bunun bir nimet olduğunu bilmiyordum. Ama sen çok paketleme yaptığın için ellerin uyuştuğu için elden gidinceAma sen çok paketleme yaptığın için ellerin uyuştuğu için elden gidince bu bir nimet diye nimet olduğunu anladın. İnsan işte o zaman anlıyor.bu bir nimet diye nimet olduğunu anladın. İnsan işte o zaman anlıyor. Hâlbuki mesela o zamana kadar kullanıp duruyorduk.Hâlbuki mesela o zamana kadar kullanıp duruyorduk. Peygamber Efendimiz; "Her bir mafsalı için sadaka lazım, sadaka vermesi lazım." buyurmuş. Peygamber Efendimiz;

"Her bir mafsalı için sadaka lazım, sadaka vermesi lazım." buyurmuş.

Kâle yâ Resûlallâhi ve men yestetîu zâlike. Kâle yâ Resûlallâhi ve men yestetîu zâlike.

Günde 360 sadakayı vermeye ne zaman bakımından ne para bakımından insan güç yetiremez. Günde 360 sadakayı vermeye ne zaman bakımından ne para bakımından insan güç yetiremez.

"Kim takat getirebilir yâ Resûlallah?.." diye sormuşlar. "Kim takat getirebilir yâ Resûlallah?.." diye sormuşlar.

Cevap ne kadar hatırımızda kalacak bir şey: Kâle irşâdüke ibne's-sebîli sadakatün. Cevap ne kadar hatırımızda kalacak bir şey:

Kâle irşâdüke ibne's-sebîli sadakatün.

Araplar, yolda kalmış insana ibn-i sebîl derler. Araplar, yolda kalmış insana ibn-i sebîl derler.

"Yolunu şaşırmış insanlara yol tarif etmen, göstermen sadakadır." "Yolunu şaşırmış insanlara yol tarif etmen, göstermen sadakadır."

"Oradan gidilmez, şuradan gideceksiniz. O köye şuradan varılır…" demek veya alıp götürmek sadakadır. "Oradan gidilmez, şuradan gideceksiniz. O köye şuradan varılır…" demek veya alıp götürmek sadakadır.

Ve imâtatüke'l-ezâ ani't-tarîki sadakatün.Ve imâtatüke'l-ezâ ani't-tarîki sadakatün. "Yoldan taşı kenara alman, ayağına takılmasın diye dalı kenara koyman, sadakadır.""Yoldan taşı kenara alman, ayağına takılmasın diye dalı kenara koyman, sadakadır." Ve inne fadle beyânike ani'l-ertemi sadakatün.Ve inne fadle beyânike ani'l-ertemi sadakatün. "Derdini ifade edemeyen insana gidip derdini anlatıvermen bir yere sadakadır." "Derdini ifade edemeyen insana gidip derdini anlatıvermen bir yere sadakadır."

Mesela biz İsveççe bilmiyoruz.Mesela biz İsveççe bilmiyoruz. Mustafa bizim önümüze düşüyor, gidiyor, patır patır çatır çatır işaret ediyor. Biz rahat bitiriyoruz. Mustafa bizim önümüze düşüyor, gidiyor, patır patır çatır çatır işaret ediyor. Biz rahat bitiriyoruz.

"Derdini anlatamayan insanın işini görüvermen, konuşman,"Derdini anlatamayan insanın işini görüvermen, konuşman, onun hatırı için iş görülsün diye fazla konuşman sadakadır." onun hatırı için iş görülsün diye fazla konuşman sadakadır."

Efendimiz o zaman buyurdu ki; Efendimiz o zaman buyurdu ki;

Kâle fe men lem yesteti' zâlike kâle yekuffu şerrahû ani'n-nâsi.Kâle fe men lem yesteti' zâlike kâle yekuffu şerrahû ani'n-nâsi. "Bir insan bunları yapamazsa kendisinin, başkalarına vereceği zararı şerri yapmazsa o da sadakadır." "Bir insan bunları yapamazsa kendisinin, başkalarına vereceği zararı şerri yapmazsa o da sadakadır."

Ben başkasına zarar vermemeye dikkat ediyorsam o da sadakadır. Ben başkasına zarar vermemeye dikkat ediyorsam o da sadakadır.

Kendi nefsinden dolayı karşı tarafa bir kötülük gitmediği için sadaka vermiş gibi oluyor Allah öyle yazıyor.Kendi nefsinden dolayı karşı tarafa bir kötülük gitmediği için sadaka vermiş gibi oluyor Allah öyle yazıyor. Demek ki insanın insanlara faydalı bir şeyler yapması sadakadır.Demek ki insanın insanlara faydalı bir şeyler yapması sadakadır. Yoldan taşı bile almak, birisine yardımcı olmak, yolunu şaşırana yol göstermek; bunların hepsi sadakadır.Yoldan taşı bile almak, birisine yardımcı olmak, yolunu şaşırana yol göstermek; bunların hepsi sadakadır. Ama kendisinin başkasına zarar vermemesi de sadakadır. Çünkü zarar verebilirdi.Ama kendisinin başkasına zarar vermemesi de sadakadır. Çünkü zarar verebilirdi. Gidip çatabilirdi, bağırabilirdi, üzebilirdi, kızabilirdi,Gidip çatabilirdi, bağırabilirdi, üzebilirdi, kızabilirdi, dövebilirdi veyahut insan başka türlü zararlar da verebiliyor. dövebilirdi veyahut insan başka türlü zararlar da verebiliyor.

Mesela arabamızı getiriyoruz, orta yere koyuyoruz; arkadaki geçemiyor: Mesela arabamızı getiriyoruz, orta yere koyuyoruz; arkadaki geçemiyor:

İstanbul'da bizim garajın önüne adam arabasını koymuş. Hâlbuki yazıyoruz: İstanbul'da bizim garajın önüne adam arabasını koymuş. Hâlbuki yazıyoruz:

"24 saat burayı açık tutun, bu caminin garajı!" Bize lazım, gireriz çıkarız."24 saat burayı açık tutun, bu caminin garajı!"

Bize lazım, gireriz çıkarız.
Ne zaman geleceğimiz gideceğimiz belli olmaz. İnadına oraya koymuş. Ne yapalım? Ne zaman geleceğimiz gideceğimiz belli olmaz. İnadına oraya koymuş.

Ne yapalım?

Bizim Mahmut filan babayiğit. Aldılar arabayı, attılar kuyruğunu. Arabayı oradan attılar.Bizim Mahmut filan babayiğit. Aldılar arabayı, attılar kuyruğunu. Arabayı oradan attılar. Biz de çıktık, yolumuza gittik. Ama mahsustan arabayı düzeltmedik. Oraya koymasaydı.Biz de çıktık, yolumuza gittik. Ama mahsustan arabayı düzeltmedik. Oraya koymasaydı. Oraya koymasaydı. Ben arabam çıksın diye onu attım ama düzeltmek zorunda değilim.Oraya koymasaydı. Ben arabam çıksın diye onu attım ama düzeltmek zorunda değilim. Tekrar oraya koymak da gerekmiyor. Ama ne yaptık biliyor musunuz? Tekrar oraya koymak da gerekmiyor.

Ama ne yaptık biliyor musunuz?

Kornaya basıyoruz! [Arabasının yanına gelmiyor]! Sen misin böyle yapan; kuyruğu ortada, yol kapandı.Kornaya basıyoruz! [Arabasının yanına gelmiyor]!

Sen misin böyle yapan; kuyruğu ortada, yol kapandı.
Şimdi gelen yukardan geliyor, korna çalıyor. Aşağıdan geliyor, korna çalıyor… Bir hengâme oldu. Şimdi gelen yukardan geliyor, korna çalıyor. Aşağıdan geliyor, korna çalıyor… Bir hengâme oldu.

Kerata çıkmıyor! Affedersiniz, kusura bakmayın… Çıkmıyor. Bizde angut, andık derler.Kerata çıkmıyor! Affedersiniz, kusura bakmayın…

Çıkmıyor. Bizde angut, andık derler.
Saklanıyor, çıkmıyor. Oraya koymuş. Sonra polis geldi. "Anarşik bir olay mı, arabayı koymuş,Saklanıyor, çıkmıyor. Oraya koymuş. Sonra polis geldi. "Anarşik bir olay mı, arabayı koymuş, kaçırılan bir araba mı?.." filan diye polis gelince yukardan aşağıya indi. kaçırılan bir araba mı?.." filan diye polis gelince yukardan aşağıya indi. Kepaze, üst katta oturan birisiymiş, çıktı. Bu bana eza! Kepaze, üst katta oturan birisiymiş, çıktı.

Bu bana eza!

Şunu demek istiyorum: Arabasını yanlış yere park ettiği zaman bile eza olabiliyor.Şunu demek istiyorum: Arabasını yanlış yere park ettiği zaman bile eza olabiliyor. Üç-beş kişi oturuyor, burada konuşuyor. Gelen geçen kadın geçemiyor.Üç-beş kişi oturuyor, burada konuşuyor. Gelen geçen kadın geçemiyor. Müsaade eder misiniz, filan diyor. Veyahut buna benzer şeyler olabiliyor. Müsaade eder misiniz, filan diyor. Veyahut buna benzer şeyler olabiliyor.

İnsanın başkalarına zararlı olmaması! Pis bırakıyor. Mesela güzel halı döşenmiş, sıcacık güzel.İnsanın başkalarına zararlı olmaması!

Pis bırakıyor. Mesela güzel halı döşenmiş, sıcacık güzel.
Geliyor, darmadağın yapıyor, kalkıyor gidiyor. Yazık değil mi bana yahu, sonra bunu ben topluyorum.Geliyor, darmadağın yapıyor, kalkıyor gidiyor.

Yazık değil mi bana yahu, sonra bunu ben topluyorum.
Mecbur değilim, ben senin hizmetçin değilim ki?.. Sen de biraz düzenli ol. Mecbur değilim, ben senin hizmetçin değilim ki?.. Sen de biraz düzenli ol. Anan baban sana hiç görgü vermedi mi?!.. Biraz da sen topla! Anan baban sana hiç görgü vermedi mi?!.. Biraz da sen topla!

Eza cefa çeşitli şekillerde olabilir. Hatta insan duruşuyla bile, tavrıyla, duruşuyla bazen başka insanları üzer. Eza cefa çeşitli şekillerde olabilir. Hatta insan duruşuyla bile, tavrıyla, duruşuyla bazen başka insanları üzer.

Vaiz konuşmaya kalkıyor. O, camiden gidiyor. Vaiz üzülüyor. Neden? Vaiz konuşmaya kalkıyor. O, camiden gidiyor. Vaiz üzülüyor.


Neden?

Bu da bunu Allah rızası için yapıyor. Biraz da sabret, sen de bir şey öğrenmiş olursun. Bu da bunu Allah rızası için yapıyor. Biraz da sabret, sen de bir şey öğrenmiş olursun.

Veyahut falanca hocanın talebesi diye filanca hocayı dinlemiyor. Veyahut falanca hocanın talebesi diye filanca hocayı dinlemiyor.

Yahu olur mu öyle, Allah'ın kelamı konuşuluyor veya hadîs-i şerîf konuşuluyor. Yahu olur mu öyle, Allah'ın kelamı konuşuluyor veya hadîs-i şerîf konuşuluyor.

Eza etmemek de bir sadaka! Ama faydalı olmak da sadakadır. İsterse sözle, isterse hareketle,Eza etmemek de bir sadaka! Ama faydalı olmak da sadakadır. İsterse sözle, isterse hareketle, isterse ikramla faydalı olmak sadakadır. isterse ikramla faydalı olmak sadakadır.

"Hacı olmak para etmez, hafız olmak para etmez, sadaka vermek para etmez,"Hacı olmak para etmez, hafız olmak para etmez, sadaka vermek para etmez, Allah yolunda cihada gitmek para etmez, yaptığın şeyi doğru düzgün yap…" demiş oldu. Allah yolunda cihada gitmek para etmez, yaptığın şeyi doğru düzgün yap…" demiş oldu. Doğru düzgün yapmazsan cehenneme düşersin. Cehennemin içinde de derin vadisine,Doğru düzgün yapmazsan cehenneme düşersin. Cehennemin içinde de derin vadisine, azabın çok oldu yere yuvarlanırsın, demek. Müjde oldu. Elhamdülillah. azabın çok oldu yere yuvarlanırsın, demek.

Müjde oldu. Elhamdülillah.

Bir insanın "Param yok." diye üzülmesine gerek yok. Parası olmasa bile bir insan sevap kazanabilir.Bir insanın "Param yok." diye üzülmesine gerek yok. Parası olmasa bile bir insan sevap kazanabilir. Bunların hepsi sevap kazanmanın çeşitli yolları. Sadaka verdi mi insan sevap kazanacak. Bunların hepsi sevap kazanmanın çeşitli yolları. Sadaka verdi mi insan sevap kazanacak.

İnne fi'l-leyli le sâaten lâ yuvefikûhâ abdün müslimün yeselullâhe azze ve celleİnne fi'l-leyli le sâaten lâ yuvefikûhâ abdün müslimün yeselullâhe azze ve celle fîhâ hayren min emri'd-dünyâ ve'l-âhireti illâ a'tâhü iyyâhü fe zâlike külle leyletin. fîhâ hayren min emri'd-dünyâ ve'l-âhireti illâ a'tâhü iyyâhü fe zâlike külle leyletin.

Hem Ahmed b. Hanbel'den hem Müslim'den hem İbn Hibban'dan gelen bir hadîs-i şerîf.Hem Ahmed b. Hanbel'den hem Müslim'den hem İbn Hibban'dan gelen bir hadîs-i şerîf. Câbir radıyallahu anh rivayet etmiş. İnne fi'l-leyli le sâaten. "Gecede bir zaman vardır ki…" Câbir radıyallahu anh rivayet etmiş.

İnne fi'l-leyli le sâaten. "Gecede bir zaman vardır ki…"

Gecenin içinde saklı bir zaman, saat vardır. Ama bu 60 dakikalık saat demek değil;Gecenin içinde saklı bir zaman, saat vardır.

Ama bu 60 dakikalık saat demek değil;
zaman, saat demek. "Gecenin içinde bir zaman vardır ki zaman, saat demek.

"Gecenin içinde bir zaman vardır ki
bu saate, bu zamana bir müslüman kulbu saate, bu zamana bir müslüman kul niyazını duasını ibadetini tam o saatte yapmayı başarırsa tesadüf ettirebilirse [Allah onu ona verir]." niyazını duasını ibadetini tam o saatte yapmayı başarırsa tesadüf ettirebilirse [Allah onu ona verir]."

Tabii biz o saati bilmiyoruz, Allah biliyor.Tabii biz o saati bilmiyoruz, Allah biliyor. Ama kalkıp geceleyin ibadet ettiğimiz zaman o saate denk gelirse [Allah onu ona verir]. Ama kalkıp geceleyin ibadet ettiğimiz zaman o saate denk gelirse [Allah onu ona verir].

Allah'tan bir şey istiyor. Min emri'd-dünyâ ve'l-âhireti. Dünyevî bir şey de isteyebilir: Allah'tan bir şey istiyor.

Min emri'd-dünyâ ve'l-âhireti.

Dünyevî bir şey de isteyebilir:

"Yâ Rabbi! Kızımı gelin edeceğim, hayırlı bir damat ver. İşimde borcum var, yarın ödeyeyim."Yâ Rabbi! Kızımı gelin edeceğim, hayırlı bir damat ver. İşimde borcum var, yarın ödeyeyim. Oğlumun imtihanı var, başarsın…" diyebilir. Dünya işi de olabilir yahut da; Oğlumun imtihanı var, başarsın…" diyebilir.

Dünya işi de olabilir yahut da;

"Yâ Rabbi! Âhirette beni azaba uğratma, affeyle! Cennetine dahil et, Habîb-i Edîb'ine komşu et!.." "Yâ Rabbi! Âhirette beni azaba uğratma, affeyle! Cennetine dahil et, Habîb-i Edîb'ine komşu et!.."

Bu da olabilir. Dünya işi olsun âhiret işi olsun. Aziz ve Celil olan Allahu Teâlâ hazretlerinden İsterse. Bu da olabilir. Dünya işi olsun âhiret işi olsun. Aziz ve Celil olan Allahu Teâlâ hazretlerinden İsterse.

İllâ a'tâhü iyyâhü. "Bu saatte tesadüf eti mi Allah onu ona verir." Fe zâlike külle leyletin.İllâ a'tâhü iyyâhü. "Bu saatte tesadüf eti mi Allah onu ona verir." Fe zâlike külle leyletin. "Bu her gece böyledir." Belli mübarek gecelere mahsus değildir, her gece bu vardır. "Bu her gece böyledir."

Belli mübarek gecelere mahsus değildir, her gece bu vardır.
Her gecenin içinde bir piyango saati saklıdır, gizli saat saklıdır ki Allah biliyor, kullar bilmiyor. Her gecenin içinde bir piyango saati saklıdır, gizli saat saklıdır ki Allah biliyor, kullar bilmiyor. Hangi saattedir bilinmiyor ama o saatte kul kalkıp ibadet edip elini açıp Allah'tan bir şey istedi mi Hangi saattedir bilinmiyor ama o saatte kul kalkıp ibadet edip elini açıp Allah'tan bir şey istedi mi -ister dünyevî şey olsun ister uhrevî şey olsun- Allah onu verir. -ister dünyevî şey olsun ister uhrevî şey olsun- Allah onu verir.

Biz Allah'tan önce rızasını isteriz: Allah bizi sevdiği, razı olduğu kullarından eylesin.Biz Allah'tan önce rızasını isteriz: Allah bizi sevdiği, razı olduğu kullarından eylesin. Azabından bizi korusun. Cehenneme atmasın.Azabından bizi korusun. Cehenneme atmasın. Ateşlerde yakmasın. Bizi sevdiği kullarından uzak düşürmesin.Ateşlerde yakmasın. Bizi sevdiği kullarından uzak düşürmesin. Cennetine dâhil eylesin, cemâliyle müşerref eylesin. Cennetine dâhil eylesin, cemâliyle müşerref eylesin.

Kendimiz kurtulduk mu bu sefer yakınlarımızı düşünmeye başlarız: Kendimiz kurtulduk mu bu sefer yakınlarımızı düşünmeye başlarız:

Allah sevdiklerimizle beraber bizi cennetine dâhil eylesin. Bizi sevdiklerimizden,Allah sevdiklerimizle beraber bizi cennetine dâhil eylesin. Bizi sevdiklerimizden, evlat, aile, akraba ve dostlarımızdan da ayırmadan topluca o mutluklara erdirsin. evlat, aile, akraba ve dostlarımızdan da ayırmadan topluca o mutluklara erdirsin.

Bi-hürmeti habîbihi Muhammedini'l-Mustafâ sallallahu aleyhi ve sellemen teslîmen kesîraBi-hürmeti habîbihi Muhammedini'l-Mustafâ sallallahu aleyhi ve sellemen teslîmen kesîra ve bi-hürmeti esrâr-ı sûreti'l-Fâtiha! ve bi-hürmeti esrâr-ı sûreti'l-Fâtiha!

Konuşma Hakkında
Tema 1
Tema 2