Namaz Vakitleri

24 Cemâziye'l-Evvel 1446
26 Kasım 2024
İmsak
06:26
Güneş
07:56
Öğle
12:56
İkindi
15:24
Akşam
17:46
Yatsı
19:10
Detaylı Arama

Peygamber Efendimizin'in İhvânı Olmak: Şeref ve Sorumluluk

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

15 Şevvâl 1413 / 07.04.1993
İskenderpaşa Camii/ İstanbul

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

İman Bakımından Hayran Olunacak Kimseler, İnsana Verilen En Büyük Nimet, Müslüman ve Kavmiyetçilik, Mü'min | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Peygamber Efendimizin'in İhvânı Olmak: Şeref ve Sorumluluk

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

15 Şevvâl 1413 / 07.04.1993
İskenderpaşa Camii/ İstanbul

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

İman Bakımından Hayran Olunacak Kimseler, İnsana Verilen En Büyük Nimet, Müslüman ve Kavmiyetçilik, Mü'min | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Konuşma Metni

ve's-salâtü ve's-selâmü alâ seyyidi'l-evvelîne ve'l-âhirînve's-salâtü ve's-selâmü alâ seyyidi'l-evvelîne ve'l-âhirîn seyyidinâ ve senedinâ Muhammedin ve âlihî ve sahbihî ecmain ve men tebiahû bi ihsânin ilâ yevmiddîn. seyyidinâ ve senedinâ Muhammedin ve âlihî ve sahbihî ecmain ve men tebiahû bi ihsânin ilâ yevmiddîn.

Emmâ ba'd. Fe'lemû eyyühe'l-ihvân fe-inne efdale'l-hadîsi kitâbullahEmmâ ba'd.

Fe'lemû eyyühe'l-ihvân fe-inne efdale'l-hadîsi kitâbullah
ve efdele'l-hedyi hedyü seyyidinâ Muhammedin sallallahu aleyhi ve sellemve efdele'l-hedyi hedyü seyyidinâ Muhammedin sallallahu aleyhi ve sellem ve şerre'l-ümûri muhdesâtühâ ve külle muhdesetin bid'atün ve külle bid'atin dalâletünve şerre'l-ümûri muhdesâtühâ ve külle muhdesetin bid'atün ve külle bid'atin dalâletün ve külle dalâletin ve sâhibehâ fi'n-nârve külle dalâletin ve sâhibehâ fi'n-nâr ve bi's-senedi'l- mutttasıli ile'n-nebiyyi sallallahü aleyhi ve selleme ennehû kâl. ve bi's-senedi'l- mutttasıli ile'n-nebiyyi sallallahü aleyhi ve selleme ennehû kâl.

Metâ elkâ ihvânî? Kâlû e lesnâ ihvânek?Metâ elkâ ihvânî? Kâlû e lesnâ ihvânek? Kâle bel entüm ashâbî ve ihvânî ellezîne âmenû bî ve lem yeravnî ene ileyhim bi'l-eşvâk. Kâle bel entüm ashâbî ve ihvânî ellezîne âmenû bî ve lem yeravnî ene ileyhim bi'l-eşvâk.

Enes b. Mâlik radıyallahu anh'ten rivayet edilmiş. Enes b. Mâlik radıyallahu anh'ten rivayet edilmiş.

Her zaman olduğu gibi, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem hazretlerininHer zaman olduğu gibi, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem hazretlerinin mübarek hadîs-i şerîflerini, Râmûzü'l-ehâdîs isimli hadis mecmuasındanmübarek hadîs-i şerîflerini, Râmûzü'l-ehâdîs isimli hadis mecmuasından ve onun şerhi olan Levâmiu'l-ukûl adlı eserden takip ediyoruz. ve onun şerhi olan Levâmiu'l-ukûl adlı eserden takip ediyoruz.

Dersimizin mukaddimesinde, metnini okumuş olduğumuz hadîs-i şerîf,Dersimizin mukaddimesinde, metnini okumuş olduğumuz hadîs-i şerîf, Enes b. Malik radıyallahu anh'ten rivayet edilmiştir. Bu hadîs-i şerîfin mevzuu sizlersiniz. Enes b. Malik radıyallahu anh'ten rivayet edilmiştir. Bu hadîs-i şerîfin mevzuu sizlersiniz.

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem hazretleri lütuf ile buyurmuşlar ki; Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem hazretleri lütuf ile buyurmuşlar ki;

Metâ elkâ ihvânî. "Kardeşlerime ne zaman mülâkî olacağım.Metâ elkâ ihvânî. "Kardeşlerime ne zaman mülâkî olacağım. İhvânıma ne zaman kavuşacağım? Ne zaman onlarla beraber olacağım?" İhvânıma ne zaman kavuşacağım? Ne zaman onlarla beraber olacağım?" Kâlû. "Orada mevcut bulunan sahabe-i kirâm rıdvanullahi teâlâ aleyhim ecmaînKâlû. "Orada mevcut bulunan sahabe-i kirâm rıdvanullahi teâlâ aleyhim ecmaîn bu enteresan cümle üzerine, bu ifade üzerine, hayretle sormuşlar. E lesnâ ihvânek?bu enteresan cümle üzerine, bu ifade üzerine, hayretle sormuşlar. E lesnâ ihvânek? "Ey Allah'ın Resûlü, biz senin ihvânın değil miyiz, kardeşlerin değil miyiz?" "Ey Allah'ın Resûlü, biz senin ihvânın değil miyiz, kardeşlerin değil miyiz?"

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem buyurmuş ki; Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem buyurmuş ki;

Kâle bel entüm ashâbî. "Hayır, aksine, bilakis, siz benim ashâbımsınız."Kâle bel entüm ashâbî. "Hayır, aksine, bilakis, siz benim ashâbımsınız." Ve ihvânî ellezîne âmenû bî ve lem yeravnî. "İhvânım iseVe ihvânî ellezîne âmenû bî ve lem yeravnî. "İhvânım ise beni görmediği halde, bana inanmış olan kardeşlerdir.beni görmediği halde, bana inanmış olan kardeşlerdir. Daha sonra gelip benim devrime yetişmediği halde, beni görmediği halde, bana inanmış olanlardır.Daha sonra gelip benim devrime yetişmediği halde, beni görmediği halde, bana inanmış olanlardır. Benim ihvânım, kardeşlerim onlardır." Resûlullah'ın kardeşleri.Benim ihvânım, kardeşlerim onlardır."

Resûlullah'ın kardeşleri.
Onu görmediği halde ona inanmış olanlar; sizler, bizler... Onu görmediği halde ona inanmış olanlar; sizler, bizler...

Allahu Teâlâ hazretleri cümlemizi bunun şerefini, kadr u kıymetini bilenlerden eylesin. Allahu Teâlâ hazretleri cümlemizi bunun şerefini, kadr u kıymetini bilenlerden eylesin.

Ene ileyhim bi'l-eşvâk. "Ben onlara karşı nice şevkler duymaktayım.Ene ileyhim bi'l-eşvâk. "Ben onlara karşı nice şevkler duymaktayım. 'Ah o ihvânıma bir kavuşsam' diye nasıl bir sevgi besleyip nasıl bir şevk duymaktayım." diye, 'Ah o ihvânıma bir kavuşsam' diye nasıl bir sevgi besleyip nasıl bir şevk duymaktayım." diye, Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem buyurmuş. Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem buyurmuş.

Hepiniz bu hadîs-i şerifi ezberleyin de ona göre ayağınızı denk alın. Hepiniz bu hadîs-i şerifi ezberleyin de ona göre ayağınızı denk alın.

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem hazretleri bir gün şöyle buyurmuş: Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem hazretleri bir gün şöyle buyurmuş:

Amr b. Şuayb babasından; o da dedesinden nakletmiş. Amr b. Şuayb babasından; o da dedesinden nakletmiş.

"İman bakımından, halkın mahlûkatın arasında sizin en çok hayretinizi çeken,"İman bakımından, halkın mahlûkatın arasında sizin en çok hayretinizi çeken, sizi hayran bırakan, şaşırtıcı bir durum arz eden varlıklar kimlerdir, söyleyin." sizi hayran bırakan, şaşırtıcı bir durum arz eden varlıklar kimlerdir, söyleyin."

Kâlû el melaike. "Bu soru üzerine Peygamber Efendimiz'e cevaben dediler ki;Kâlû el melaike. "Bu soru üzerine Peygamber Efendimiz'e cevaben dediler ki; 'Meleklerin imanına hayret ederiz. En güzel onların imanıdır, imanları kuvvetlidir,'Meleklerin imanına hayret ederiz. En güzel onların imanıdır, imanları kuvvetlidir, çünkü günahsız varlıklar, hiç günahları yok, suçları yok.çünkü günahsız varlıklar, hiç günahları yok, suçları yok. Bizim gibi düşe kalka yolda yürümeye çalışıp yüzü gözü çamur olmuş, elleri dizleri bulaşmış,Bizim gibi düşe kalka yolda yürümeye çalışıp yüzü gözü çamur olmuş, elleri dizleri bulaşmış, etekleri alude insanlar gibi değiller ki günahsız varlıklar" diye,etekleri alude insanlar gibi değiller ki günahsız varlıklar" diye, sorulduğu zaman onlar hatırlarına gelmiş. sorulduğu zaman onlar hatırlarına gelmiş.

Peygamber Efendimiz bakın nasıl,etrafındaki insanların zihnine yerleştiriyorPeygamber Efendimiz bakın nasıl,etrafındaki insanların zihnine yerleştiriyor malumatı sorarak, cevaplarını alarak, yoklayarak, onların yanlışlıklarını düzelterek. malumatı sorarak, cevaplarını alarak, yoklayarak, onların yanlışlıklarını düzelterek. Buyurmuş ki; Ve mâ lehüm lâ yü'minûn ve hüm inde Rabbihim.Buyurmuş ki;

Ve mâ lehüm lâ yü'minûn ve hüm inde Rabbihim.
"Onlar Rablerinin yanında iken onlara ne oluyor da inanmayacaklar. Mümkün mü?"Onlar Rablerinin yanında iken onlara ne oluyor da inanmayacaklar. Mümkün mü? Melekler, Allahu Teâlâ hazretlerinin huzurundalar, her şeyi görüyorlar.Melekler, Allahu Teâlâ hazretlerinin huzurundalar, her şeyi görüyorlar. Onlar inanmasın da kimler inansın? Onların imanlarında şaşılacak bir şey yok ki." Onlar inanmasın da kimler inansın? Onların imanlarında şaşılacak bir şey yok ki."

Kâlû fe-nebiyyün. Kâlû fe-nebiyyün.

O halde melekler değilmiş. Gördükleri için onların imanlarında şaşılacak bir şey yok.O halde melekler değilmiş. Gördükleri için onların imanlarında şaşılacak bir şey yok. Normal olarak inanmaları lazım. Elbette inanmaları lazım. Normal olarak inanmaları lazım. Elbette inanmaları lazım.

"O halde peygamberlerdir." Ve mâ lehüm lâ yü'minûn. Vallâhu yenzülü aleyhim. "O halde peygamberlerdir." Ve mâ lehüm lâ yü'minûn. Vallâhu yenzülü aleyhim. "Onlar niye inanmasınlar? Vahiy kendilerine iniyor. Allah hitap ediyor."Onlar niye inanmasınlar? Vahiy kendilerine iniyor. Allah hitap ediyor. Allah'a iman etmemiş olurlar mı? Kendilerine vahiy iniyor."Allah'a iman etmemiş olurlar mı? Kendilerine vahiy iniyor." Kâlû e fe nahnü. "Bilemedik yâ Resûlallah, yoksa iman bakımından en kuvvetliler biz miyiz? Kâlû e fe nahnü. "Bilemedik yâ Resûlallah, yoksa iman bakımından en kuvvetliler biz miyiz? Madem peygamberler değil, melekler değil; yoksa biz miyiz?" diye sordular, tereddütlü tereddütlü. Madem peygamberler değil, melekler değil; yoksa biz miyiz?" diye sordular, tereddütlü tereddütlü.

Peygamber Efendimiz buyurdu ki; Ve mâ leküm lâ tü'minûnPeygamber Efendimiz buyurdu ki;

Ve mâ leküm lâ tü'minûn
beyne azzîküm. "Siz niye inanmayacaksınız? Ben sizin karşınızdayım. Pırıl pırıl, nur.beyne azzîküm. "Siz niye inanmayacaksınız? Ben sizin karşınızdayım. Pırıl pırıl, nur. Peygamber içlerinde inanmamak olur mu?" Peygamber içlerinde inanmamak olur mu?"

Fe-kâle Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem. "Baktı ki cevap çıkmadı.Fe-kâle Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem. "Baktı ki cevap çıkmadı. Peygamber Efendimiz o zaman buyurdu ki." İnnâ ecebe'l-halkı ileyye îmânenPeygamber Efendimiz o zaman buyurdu ki." İnnâ ecebe'l-halkı ileyye îmânen le kavmün yekûnûne min ba'dî yecidûne suhufen fîhâ kitâbün yü'minûne bimâ fîhâ.le kavmün yekûnûne min ba'dî yecidûne suhufen fîhâ kitâbün yü'minûne bimâ fîhâ. "Benim nazarımda iman bakımından en hayran kalınacak insanlar o kimselerdir ki"Benim nazarımda iman bakımından en hayran kalınacak insanlar o kimselerdir ki onlar benden sonra gelir; bazı yazılı sayfalar bulurlar, içinde yazılar vardır;onlar benden sonra gelir; bazı yazılı sayfalar bulurlar, içinde yazılar vardır; bazı kitaplar bulurlar, içinde yazılmış malumat, bilgiler vardır. bazı kitaplar bulurlar, içinde yazılmış malumat, bilgiler vardır. O kitaplara iman ederler. Karşılarında peygamber yok, başka kimse yok." O kitaplara iman ederler. Karşılarında peygamber yok, başka kimse yok."

Ama işte, "Kur'an" diye öpüp başımıza koyuyoruz, işte "Resûlullah'ın hadisleri" diyoruz.Ama işte, "Kur'an" diye öpüp başımıza koyuyoruz, işte "Resûlullah'ın hadisleri" diyoruz. Ta dağları dereleri, denizleri aşıp "Resûlullah'ın hadisini dinleyeceğiz." diye geliyoruz, elhamdülillah!Ta dağları dereleri, denizleri aşıp "Resûlullah'ın hadisini dinleyeceğiz." diye geliyoruz, elhamdülillah! Allah bizi takliden yaptığımız imanın hakikatine erenlerden eylesin. O şuura sahip eylesin. Allah bizi takliden yaptığımız imanın hakikatine erenlerden eylesin. O şuura sahip eylesin.

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem hazretlerinin ihvanı olmak şerefinin,Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem hazretlerinin ihvanı olmak şerefinin, ne kadar büyük bir şeref olduğunu idrak edip de onun ihvanlığına aykırı iş yapmayanlardan eylesin. ne kadar büyük bir şeref olduğunu idrak edip de onun ihvanlığına aykırı iş yapmayanlardan eylesin.

Yakışır mı? Resûlullah'ın ihvânı olalım, kardeşleri olalım, o bize şevk duysun,Yakışır mı?

Resûlullah'ın ihvânı olalım, kardeşleri olalım, o bize şevk duysun,
biz ondan uzak duralım, biz onun yolundan ayrı yol çizelim, başka yollara gidelim. biz ondan uzak duralım, biz onun yolundan ayrı yol çizelim, başka yollara gidelim. Amerikalının, İngiliz'in, Rus'un, Çin'in, dünyanın neresinde fikir varsa hepsi Türkiye'de. Amerikalının, İngiliz'in, Rus'un, Çin'in, dünyanın neresinde fikir varsa hepsi Türkiye'de.

Sübhanallah! Ya dünyanın en sağlam fikri, en güzel fikri bizde.Sübhanallah! Ya dünyanın en sağlam fikri, en güzel fikri bizde. Dünya dönüp dolaşıp mü'min oluyor, siz nereye gidiyorsunuz? Dünya dönüp dolaşıp mü'min oluyor, siz nereye gidiyorsunuz?

Dünya'yı dönüyor, dolaşıyor müslüman oluyor.Dünya'yı dönüyor, dolaşıyor müslüman oluyor. Aklı başında insanlar, biraz namusu olanlar, biraz haysiyeti olanlar,Aklı başında insanlar, biraz namusu olanlar, biraz haysiyeti olanlar, biraz dünyanın boşluğunu hissedip de bir gün gelip ahirete göçeceğini anlayanlar, hissedenler,biraz dünyanın boşluğunu hissedip de bir gün gelip ahirete göçeceğini anlayanlar, hissedenler, aklını başına devşiriyor da, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem hazretlerinin kıymetini anlıyor,aklını başına devşiriyor da, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem hazretlerinin kıymetini anlıyor, Kur'ân-ı Kerîm'in şaşası karşısında gözleri kamaşıyor, müslüman oluyor. Kur'ân-ı Kerîm'in şaşası karşısında gözleri kamaşıyor, müslüman oluyor.

Kanadalı bir şahıs geldi, kapıdan oturduğumuz salona girdi. Tipi zenci, giyinişi Amerikalı. Kanadalı bir şahıs geldi, kapıdan oturduğumuz salona girdi. Tipi zenci, giyinişi Amerikalı.

"İsminiz nedir?" diye, İngilizce sordum. "Yahya" dedi."İsminiz nedir?" diye, İngilizce sordum.

"Yahya" dedi.
Ben "John" falan diyecek diye bekliyorum. "Yahya, ben yedi senedir müslümanım" dedi. Ben "John" falan diyecek diye bekliyorum. "Yahya, ben yedi senedir müslümanım" dedi.

"Peki, nasıl müslüman oldun?" dedim. "Beni Kur'ân-ı Kerîm müslüman etti." dedi. "Peki, nasıl müslüman oldun?" dedim.

"Beni Kur'ân-ı Kerîm müslüman etti." dedi.

Kimisi Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem hazretlerinin hadisini okur, oradan yola gelir.Kimisi Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem hazretlerinin hadisini okur, oradan yola gelir. Kimisi Kur'ân-ı Kerîm'i okur, oradan yola gelir. Biz de doğru yolda iken, başka yol arıyoruz. Kimisi Kur'ân-ı Kerîm'i okur, oradan yola gelir. Biz de doğru yolda iken, başka yol arıyoruz.

Fe-mâzâ ba'de'l hakki ille'd-dalâl. İnsan haktan sonra bir başka yol seçerse nereye gider? Fe-mâzâ ba'de'l hakki ille'd-dalâl.

İnsan haktan sonra bir başka yol seçerse nereye gider?

Dalaletten başka bir imkân var mı? Haktan ayrılıyorsun. Nereye gidersen git . Dalaletten başka bir imkân var mı? Haktan ayrılıyorsun. Nereye gidersen git .

Hak yoldan çıkıyorsun, saptın; nereye gidiyorsun? Hak yoldan çıkıyorsun, saptın; nereye gidiyorsun?

Nereye gideceğini bilmem; oraya gidersin, buraya gidersin ama hakka gitmezsin.Nereye gideceğini bilmem; oraya gidersin, buraya gidersin ama hakka gitmezsin. Çünkü hak yolu bıraktın, başka bir yere gidiyorsun. Nereye istersen git. Çünkü hak yolu bıraktın, başka bir yere gidiyorsun. Nereye istersen git. Hak yol bir tane, ondan sonra nereye tâbi olursan, tâbi ol, kıymeti yok.Hak yol bir tane, ondan sonra nereye tâbi olursan, tâbi ol, kıymeti yok. Hak yol bir tane; o caddeyi bıraktıktan sonra gideceğin yere varamayacaksın.Hak yol bir tane; o caddeyi bıraktıktan sonra gideceğin yere varamayacaksın. O caddenin sonunda cennet var. O yolu bırakıyorsun, başka bir istikamete gidiyorsun.O caddenin sonunda cennet var. O yolu bırakıyorsun, başka bir istikamete gidiyorsun. Nereye gidersen git.Nereye gidersen git. Allah akıl fikir versin, Allah şuur versin, Allah imanın tadını dimağımıza yerleştirsin,Allah akıl fikir versin, Allah şuur versin, Allah imanın tadını dimağımıza yerleştirsin, imanımızın lezzetini duya duya yaşamayı nasip etsin. imanımızın lezzetini duya duya yaşamayı nasip etsin.

O imanla fedakârlık da güzeldir, hasta olmak da güzeldir, ölmek de güzeldir,O imanla fedakârlık da güzeldir, hasta olmak da güzeldir, ölmek de güzeldir, yaşamak da güzeldir, aç kalmak da güzeldir, tok olmak da güzeldir, hepsi güzeldir. yaşamak da güzeldir, aç kalmak da güzeldir, tok olmak da güzeldir, hepsi güzeldir. Hepsi o imanla tatlanır. O iman olmadıktan sonra ne köşklerin kıymeti var,Hepsi o imanla tatlanır. O iman olmadıktan sonra ne köşklerin kıymeti var, ne sarayların, ne mevkilerin, ne makamların. İnsanın en büyük nimeti nedir? ne sarayların, ne mevkilerin, ne makamların.

İnsanın en büyük nimeti nedir?
İnsanı en çok mutlu edicek şey nedir?İnsanı en çok mutlu edicek şey nedir? "Sıhhat." Hayır! "Sıhhat."

Hayır!

Hasta insanlar mutlu olmaz mı hiç? Yandı mı şap gibi. İnsanın mutluluğu, imanındadır.Hasta insanlar mutlu olmaz mı hiç? Yandı mı şap gibi. İnsanın mutluluğu, imanındadır. İmanı varsa hasta da olsa mutlu olur.İmanı varsa hasta da olsa mutlu olur. "Tenini kurtlar yiyen, kurt yedikçe şükreden, Eyyüb Peygamber yatar şu toprakta."Tenini kurtlar yiyen, kurt yedikçe şükreden, Eyyüb Peygamber yatar şu toprakta. Kurt yiyor, üstü kurtlanmış, yaralanmış, berelenmiş, ama sabrediyor. Kurt yiyor, üstü kurtlanmış, yaralanmış, berelenmiş, ama sabrediyor.

İnnâ vecednâhü sâbirâ. "Biz onu sabırlı bir kul olarak bulduk." Ni'me'l-abd.İnnâ vecednâhü sâbirâ. "Biz onu sabırlı bir kul olarak bulduk." Ni'me'l-abd. "Ne güzel kuldur!" diye, Eyyüb aleyhisselam'ı methediyor. "Ne güzel kuldur!" diye, Eyyüb aleyhisselam'ı methediyor.

Biz de hemen küçücük bir şeyden açarız ağzımızı, yumarız gözümüzü, basarız feryadı.Biz de hemen küçücük bir şeyden açarız ağzımızı, yumarız gözümüzü, basarız feryadı. Sabrın ecrini kaçırırız. es-Sabru inde sadmetü'l-ûlâ. Sabrın ecrini kaçırırız.

es-Sabru inde sadmetü'l-ûlâ.

Meselü ashâbî ve ümmetî meselü'l-milhi fî't-taâmi lâ yaslühu illâ bi'l-milhMeselü ashâbî ve ümmetî meselü'l-milhi fî't-taâmi lâ yaslühu illâ bi'l-milh Bu da Enes b. Mâlik radıyallahu anh'ten rivayet edilmiş. Suyûtî "hasen" demiş. Bu da Enes b. Mâlik radıyallahu anh'ten rivayet edilmiş. Suyûtî "hasen" demiş.

Peygamber Efendimiz, bu hadîs-i şerîfte yine ashâbını ve ümmetini methetmiş. Buyuruyor ki; Peygamber Efendimiz, bu hadîs-i şerîfte yine ashâbını ve ümmetini methetmiş.

Buyuruyor ki;

"Benim ashabımın ve ümmetimin durumu tuzun durumuna benzer."Benim ashabımın ve ümmetimin durumu tuzun durumuna benzer. Malum, yemek tuzsuz olunca tadı olmaz.Malum, yemek tuzsuz olunca tadı olmaz. Nasıl yemeğin tadı tuz ekince geliyorsa işte benim ashabımın durumu da ümmetimin durumu da o tarzdadır." Nasıl yemeğin tadı tuz ekince geliyorsa işte benim ashabımın durumu da ümmetimin durumu da o tarzdadır."

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem hazretlerinin ashâbı yıldızlar gibidir.Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem hazretlerinin ashâbı yıldızlar gibidir. İnsan hangisine uysa doğru yolu bulur. İnsan hangisine uysa doğru yolu bulur.

Çünkü nurlarını o nûr-u nübüvvetten almışlar, terbiyeyi Peygamberlik medresesinde görmüşler.Çünkü nurlarını o nûr-u nübüvvetten almışlar, terbiyeyi Peygamberlik medresesinde görmüşler. Onun huzurunda diz çöküp görmüşler. İnsan hangisine uysa hak yolu bulur.Onun huzurunda diz çöküp görmüşler. İnsan hangisine uysa hak yolu bulur. Onların hayatlarını okumamız lazım. Onları kendimize örnek almamız lazım. Onların hayatlarını okumamız lazım. Onları kendimize örnek almamız lazım. Nasıl fedakârlıklar yapmışlar, nasıl çalışmışlar, nasıl yaşamışlar, nasıl harcamışlar, nasıl kazanmışlar? Nasıl fedakârlıklar yapmışlar, nasıl çalışmışlar, nasıl yaşamışlar, nasıl harcamışlar, nasıl kazanmışlar?

Ebû Eyyüb el-Ensârî hazretleri, Peygamber Efendimiz'in ashâbından, İstanbul'da medfun. Ebû Eyyüb el-Ensârî hazretleri, Peygamber Efendimiz'in ashâbından, İstanbul'da medfun.

Bu yollar yürümekle biter mi? Ta Medine-i Münevverelerden,Bu yollar yürümekle biter mi?

Ta Medine-i Münevverelerden,
Hicazlardan kalkmış, gelmiş; burada medfun.Hicazlardan kalkmış, gelmiş; burada medfun. Kimisi Orta Asya'da, kimisi Anadolu'nun falanca yerinde, kimisi dünyanın başka taraflarında;Kimisi Orta Asya'da, kimisi Anadolu'nun falanca yerinde, kimisi dünyanın başka taraflarında; her birisi bir tarafa dağılmışlar. Neden? her birisi bir tarafa dağılmışlar.

Neden?

Gaye, Allah'ın dinine hâdim olmak, hizmet etmek, Allahu Teâlâ hazretlerinin yolunda çalışmak. Gaye, Allah'ın dinine hâdim olmak, hizmet etmek, Allahu Teâlâ hazretlerinin yolunda çalışmak.

İhtiyar hâliyle; "Verin benim mızrağımı, kılıcımı, kınımı, zırhımı; ben cihada gideceğim." demiş. İhtiyar hâliyle;

"Verin benim mızrağımı, kılıcımı, kınımı, zırhımı; ben cihada gideceğim." demiş.

"Sen yaşlandın, sen artık otur." demişler. "Yok." demiş,"Sen yaşlandın, sen artık otur." demişler.

"Yok." demiş,
"Bu âyet-i kerimede ihtiyarlar müstesna kılınmış mı, ihtiyarlar müstesna diyor mu,"Bu âyet-i kerimede ihtiyarlar müstesna kılınmış mı, ihtiyarlar müstesna diyor mu, onlar cihat yapmasın diyor mu? Demiyor. O halde ben cihada gideceğim." onlar cihat yapmasın diyor mu? Demiyor. O halde ben cihada gideceğim."

Şemseddîn-i Sivâsî hazretleri, Allah şefaatine nâil etsin.Şemseddîn-i Sivâsî hazretleri, Allah şefaatine nâil etsin. Osmanlı devrinin büyük evliyâullah şahsiyetlerinden, bir muhterem kişi,Osmanlı devrinin büyük evliyâullah şahsiyetlerinden, bir muhterem kişi, meşâyih-i izâmdan. Rüya görmüş. Cihada gitmesi gerektiğine kâni olmuş. meşâyih-i izâmdan. Rüya görmüş. Cihada gitmesi gerektiğine kâni olmuş.

İhvânının uyanıklarından bir tanesine diyor ki; İhvânının uyanıklarından bir tanesine diyor ki;

"Ben rüyada şöyle şöyle gördüm. Bana cihat emrediliyor." "Ben rüyada şöyle şöyle gördüm. Bana cihat emrediliyor."

Diyor ki; "Üstadımız, Efendimiz, zât-ı aliniz daha iyi bilirsiniz ama yaşlandınız,Diyor ki;

"Üstadımız, Efendimiz, zât-ı aliniz daha iyi bilirsiniz ama yaşlandınız,
vücudunuza zaaf geldi. Atlar üstünde ta Sivas'tan kalkacaksınız, İstanbul'a geleceksiniz.vücudunuza zaaf geldi. Atlar üstünde ta Sivas'tan kalkacaksınız, İstanbul'a geleceksiniz. Oradan kalkacaksınız ta Macaristan'a, Avusturya'ya kadar gideceksiniz.Oradan kalkacaksınız ta Macaristan'a, Avusturya'ya kadar gideceksiniz. Siz büyük cihadı yapın, nefis ile olan cihadı yapın." Siz büyük cihadı yapın, nefis ile olan cihadı yapın."

Malum Peygamber Efendimiz'in bir hadîs-i şerîfinde geçiyor ya, bir grup sahabe-i kirâm,Malum Peygamber Efendimiz'in bir hadîs-i şerîfinde geçiyor ya, bir grup sahabe-i kirâm, savaştan dönmüşler, Peygamber Efendimiz buyurmuş ki; savaştan dönmüşler, Peygamber Efendimiz buyurmuş ki;

"Küçük cihattan büyük cihada geldik. Kişinin kendi nefsi ile mücadele, mücahede etmesi meselesine geldik." "Küçük cihattan büyük cihada geldik. Kişinin kendi nefsi ile mücadele, mücahede etmesi meselesine geldik."

Medine'ye geldiler. Medine'de savaş bitiyor mu?Medine'ye geldiler. Medine'de savaş bitiyor mu? İnsanın içinde çeşitli duygular var, çeşitli fikirler var. Şeytan herkesi bir başka türlü aldatır.İnsanın içinde çeşitli duygular var, çeşitli fikirler var. Şeytan herkesi bir başka türlü aldatır. Herkesin damarının içinde kanın dolaştığı gibi dolaştığı bildiriliyor. Herkesin damarının içinde kanın dolaştığı gibi dolaştığı bildiriliyor.

Herkese bir başka sûretten bakar, neden hoşlanıyor, neden hoşlanıyorsa,Herkese bir başka sûretten bakar, neden hoşlanıyor, neden hoşlanıyorsa, o yoldan bir çaresini bulur, onu alt etmeye çalışır, kusur işlettirmeye çalışır,o yoldan bir çaresini bulur, onu alt etmeye çalışır, kusur işlettirmeye çalışır, günah işlettirip cehenneme düşürmeye çalışır. günah işlettirip cehenneme düşürmeye çalışır.

Onun için insanın nefse ve şeytana fırsat vermemesi lazım. Onun için insanın nefse ve şeytana fırsat vermemesi lazım.

Bu tasavvuf dediğimiz, tarikat dediğimiz şey nedir? Bu tasavvuf dediğimiz, tarikat dediğimiz şey nedir?

İnsanın kendi nefsine fırsat vermemesi.İnsanın kendi nefsine fırsat vermemesi. Allah'ın emrine râm olması, nefsinin, şeytanın söylediği yoldan gitmemesi.Allah'ın emrine râm olması, nefsinin, şeytanın söylediği yoldan gitmemesi. "Yoksa taç değildir, hırka değildir, tesbih değildir, seccade değildir." diye büyükler söylüyor."Yoksa taç değildir, hırka değildir, tesbih değildir, seccade değildir." diye büyükler söylüyor. Huydur, davranış tarzıdır, hareket tarzıdır. Nasıl yaşıyorsun, nasıl davranıyorsun? Huydur, davranış tarzıdır, hareket tarzıdır.

Nasıl yaşıyorsun, nasıl davranıyorsun?
Etrafın ile muamelen nasıl, günün nasıl geçiyor? Kimse kendisini aldatmasın. Etrafın ile muamelen nasıl, günün nasıl geçiyor? Kimse kendisini aldatmasın. İşte insanın kendi nefsi ile mücahede etmesi, büyük cihat oluyor. İşte insanın kendi nefsi ile mücahede etmesi, büyük cihat oluyor.

"Zât-ı aliniz büyük cihatla meşgul olun. Ötekisi, düşmanla gidip savaşmak küçük cihat." demiş. "Zât-ı aliniz büyük cihatla meşgul olun. Ötekisi, düşmanla gidip savaşmak küçük cihat." demiş.

"Yok." demiş, "Rüyada gördüğüm işaretler, benim fiilen gidip de"Yok." demiş, "Rüyada gördüğüm işaretler, benim fiilen gidip de orada düşmanla çarpışmam gerektiğini gösteriyor. Onun için hazırlık yapalım." demiş. orada düşmanla çarpışmam gerektiğini gösteriyor. Onun için hazırlık yapalım." demiş.

Başlamışlar kılıç yaptırmaya, kın yaptırmaya, ok yaptırmaya, zırh yaptırmaya, neyse,Başlamışlar kılıç yaptırmaya, kın yaptırmaya, ok yaptırmaya, zırh yaptırmaya, neyse, savaş için, cihat için ne lazımsa onları hazırlamaya başlamışlar. Hazırlık iki sene sürmüş.savaş için, cihat için ne lazımsa onları hazırlamaya başlamışlar. Hazırlık iki sene sürmüş. "Kılıçlar, kamalar, kınlar, oklar, mızraklar yapılacak." diye, iki sene hazırlık sürmüş. "Kılıçlar, kamalar, kınlar, oklar, mızraklar yapılacak." diye, iki sene hazırlık sürmüş.

İki sene sonra padişahtan bir ulak, bir haberci Sivas'a geliyor. İki sene sonra padişahtan bir ulak, bir haberci Sivas'a geliyor.

"Efendim, padişahtan bir haberci geldi." diyorlar. Şeyh efendinin huzuruna geliyor. "Efendim, padişahtan bir haberci geldi." diyorlar.

Şeyh efendinin huzuruna geliyor.

"Padişah hazretlerinin, zât-ı âlinize selâmı var, Avusturya üzerine sefer açmayı düşünüyor."Padişah hazretlerinin, zât-ı âlinize selâmı var, Avusturya üzerine sefer açmayı düşünüyor. Zât-ı âlinizin de bu seferde bulunmanızı rica ediyor." diyor. Zât-ı âlinizin de bu seferde bulunmanızı rica ediyor." diyor.

"Zaten iki senedir hazırlık yapıyorduk." diye cevap veriyor. "Zaten iki senedir hazırlık yapıyorduk." diye cevap veriyor.

Ondan sonra kalkıyorlar, İstanbul'a geliyorlar. Ondan sonra kalkıyorlar, İstanbul'a geliyorlar.

İstanbul'da padişah Şemseddîn-i Sivâsî kaddasallahu sirruh hazretlerine diyor ki; İstanbul'da padişah Şemseddîn-i Sivâsî kaddasallahu sirruh hazretlerine diyor ki;

"Efendim biz size haber göndermeden iki sene önceden cihat hazırlığına girişmişsiniz."Efendim biz size haber göndermeden iki sene önceden cihat hazırlığına girişmişsiniz. Önceden hazırlanılmaya başlanmasından anlaşıldığına göre acabaÖnceden hazırlanılmaya başlanmasından anlaşıldığına göre acaba yanınızda bu gideceğimiz seferin sonucu ne olacak diye de bir bilgi var mı?yanınızda bu gideceğimiz seferin sonucu ne olacak diye de bir bilgi var mı? Bir işaret var mı acaba? Nasıl olacak bu sefer? Düşmanın karşısına çıkacağız, ne olacak hâlimiz?" Bir işaret var mı acaba? Nasıl olacak bu sefer? Düşmanın karşısına çıkacağız, ne olacak hâlimiz?"

"Allah'ın lütf u keremiyle zafer bizimdir padişahım, telaşlanma." diyor. "Allah'ın lütf u keremiyle zafer bizimdir padişahım, telaşlanma." diyor.

Buradan çıkıyorlar, ta Bulgaristan, Yunanistan, Yugoslavya, Avusturya'ya kadar varıyorlar.Buradan çıkıyorlar, ta Bulgaristan, Yunanistan, Yugoslavya, Avusturya'ya kadar varıyorlar. Eğri kalesi önlerinde düşman deniz gibi. Yedi yüz bin midir, daha fazla mıdır, böyle rakamlar söylüyor.Eğri kalesi önlerinde düşman deniz gibi. Yedi yüz bin midir, daha fazla mıdır, böyle rakamlar söylüyor. Tarih kitaplarına bakacağım, rakamını öğreneceğim. Düşman çok. Çok da iyi hazırlanmışlar. Tarih kitaplarına bakacağım, rakamını öğreneceğim.

Düşman çok. Çok da iyi hazırlanmışlar.
Toplar, silahlar, barutlar; teçhizatı çok kuvvetli.Toplar, silahlar, barutlar; teçhizatı çok kuvvetli. Osmanlı ordusunun bir kanadına bir saldırıyor, o kanadı geriletiyor;Osmanlı ordusunun bir kanadına bir saldırıyor, o kanadı geriletiyor; öbür kanadına bir top atışı, arkasından bir saldırıyor, o kanadı geriletiyor.öbür kanadına bir top atışı, arkasından bir saldırıyor, o kanadı geriletiyor. Padişahın hazine-i hümâyunu yağmalanmaya başlanıyor. Orta taraf da gidiyor. Padişahın hazine-i hümâyunu yağmalanmaya başlanıyor. Orta taraf da gidiyor. Padişah ümitsizliğe düşmüş ve çok perişan olmuş; "Çağırın şu Şeyh Efendi'yi!" diyor, çağırıyorlar. Padişah ümitsizliğe düşmüş ve çok perişan olmuş;

"Çağırın şu Şeyh Efendi'yi!" diyor, çağırıyorlar.

"Hocaefendi, ne oldu, hani zafer bizim olacaktı, nedir bu hal? Bozgun başladı."Hocaefendi, ne oldu, hani zafer bizim olacaktı, nedir bu hal? Bozgun başladı. İki taraf çekildi. Padişahın hazinesi de yanındaki teçhizat, levazımat,İki taraf çekildi. Padişahın hazinesi de yanındaki teçhizat, levazımat, para pul, askere verilecek, alınacak şeyler de elden gidiyor." diyor. para pul, askere verilecek, alınacak şeyler de elden gidiyor." diyor.

"Merak etmeyin, padişahım." diyor. "Biraz sonra 'Behram Paşa' diye birisi gelecek;"Merak etmeyin, padişahım." diyor. "Biraz sonra 'Behram Paşa' diye birisi gelecek; ondan sonra durum değişecek. Hiç telaşlanmayın, metin olun." ondan sonra durum değişecek. Hiç telaşlanmayın, metin olun."

Hakikaten biraz sonra "Behram Paşa" diye birisi, bir yerden imdada geliyor.Hakikaten biraz sonra "Behram Paşa" diye birisi, bir yerden imdada geliyor. Arkasından bu yaşlı pîr-i fânî eline kılıcı alıp fiilen savaşın içine giriyor.Arkasından bu yaşlı pîr-i fânî eline kılıcı alıp fiilen savaşın içine giriyor. Arkasından askerler toparlanıyorlar, büyük bir zafer kazanıyorlar. "Osmanlıların Eğri zaferi." Arkasından askerler toparlanıyorlar, büyük bir zafer kazanıyorlar. "Osmanlıların Eğri zaferi."

Geçtiğimiz senelerde Avusturya'da bayram yapmışlar.Geçtiğimiz senelerde Avusturya'da bayram yapmışlar. "İkinci Viyana'da biz geri çekilmek zorunda kaldık." diye, "İkinci Viyana'da biz geri çekilmek zorunda kaldık." diye, düğün, bayram, merasimler, şunlar bunlar. Papa bile gitmiş. "İşte Türkler burada geri çekildiler." diye. düğün, bayram, merasimler, şunlar bunlar. Papa bile gitmiş. "İşte Türkler burada geri çekildiler." diye.

Bak âlem, kendi tarihine nasıl bağlı!Bak âlem, kendi tarihine nasıl bağlı! Bir defa biz Viyana'yı kuşatmışız ikinci defa, aramızda ihtilaf çıkmış.Bir defa biz Viyana'yı kuşatmışız ikinci defa, aramızda ihtilaf çıkmış. Kırım'dan gelen asker ile buradan giden asker arasında ihtilaf çıkmış,Kırım'dan gelen asker ile buradan giden asker arasında ihtilaf çıkmış, Kırım askeri savaşa katılmayıvermiş. Kırım askeri savaşa katılmayıvermiş. Yoksa Viyana'nın Kalemdar tepesine kadar gelmişler; şehir, surlar ayaklarının altında.Yoksa Viyana'nın Kalemdar tepesine kadar gelmişler; şehir, surlar ayaklarının altında. Oraya otağ kurmuşlar. Şimdi orada bir kilise var. Oraya otağ kurmuşlar.

Şimdi orada bir kilise var.
Kiliseye de bir resim yapmışlar; lâ ilâhe illallah bayrağı aşağı inmiş, haç yukarı çıkmış. Kiliseye de bir resim yapmışlar; lâ ilâhe illallah bayrağı aşağı inmiş, haç yukarı çıkmış.

Bak ihtilaflardan neler oluyor? Bak ihtilaflardan neler oluyor?

Adamlar şehrin, Viyana'nın en büyük caddesine, Maria Hilfer Strasse diye isim koymuşlar.Adamlar şehrin, Viyana'nın en büyük caddesine, Maria Hilfer Strasse diye isim koymuşlar. Maria Hilfer Strasse "Bize yardım eden Meryem." "Yardım etmiş de Türkleri def etmişler." diye. Maria Hilfer Strasse "Bize yardım eden Meryem." "Yardım etmiş de Türkleri def etmişler." diye.

Papa geliyor, orada kutlama yapıyorlar.Papa geliyor, orada kutlama yapıyorlar. Viyana bozgunu ve yahut İkinci Viyana muhasarasının yıl dönümünde öyle büyük bir merasim yapmışlar. Viyana bozgunu ve yahut İkinci Viyana muhasarasının yıl dönümünde öyle büyük bir merasim yapmışlar.

"Yunanlı komşularımız darılmasın." diye, biz İstanbulumuz'u almayı kutlayamadık. "Yunanlı komşularımız darılmasın." diye, biz İstanbulumuz'u almayı kutlayamadık.

Onlar bizi darıltmayı hiç düşünüyorlar mı? Bak tarihine nasıl bağlı.Onlar bizi darıltmayı hiç düşünüyorlar mı? Bak tarihine nasıl bağlı. Caddelerine o ismi koymuşlar, hatıraları korumuşlar.Caddelerine o ismi koymuşlar, hatıraları korumuşlar. Bizim padişahın otağının olduğu yere, yahut komutanın otağının olduğu yere kilise dikmiş. Bizim padişahın otağının olduğu yere, yahut komutanın otağının olduğu yere kilise dikmiş.

Herkes tarihine sımsıkı bağlı; senin tarihin nerede? "Tarihle, coğrafyayla işimiz mi var?Herkes tarihine sımsıkı bağlı; senin tarihin nerede?

"Tarihle, coğrafyayla işimiz mi var?
Biz müslümanız. Eski kavmiyetçilik şeyleriyle ilgin ne?" Biz müslümanız. Eski kavmiyetçilik şeyleriyle ilgin ne?"

Kavmiyetçilikle ilgim yok da... Dedelerin yanlış yolda olsa neyse ne. Kavmiyetçilikle ilgim yok da... Dedelerin yanlış yolda olsa neyse ne.

Ama dedelerine bir vefa borcun yok mu? Azıcık bir vefa borcun yok mu?Ama dedelerine bir vefa borcun yok mu? Azıcık bir vefa borcun yok mu? O dedelerini sen anlamazsan başka kim anlayacak?O dedelerini sen anlamazsan başka kim anlayacak? Sen de aleyhinde konuş, sen de kötüle, karala; kim anlayacak başka? Sen de aleyhinde konuş, sen de kötüle, karala; kim anlayacak başka?

İşte öyle bir zafer kazanılmış.İşte öyle bir zafer kazanılmış. Hiç kimsenin haberi yoktur. Nerelerde, ne zaferler kazanılmış? Hiç kimsenin haberi yoktur. Nerelerde, ne zaferler kazanılmış? Ne zaferlerimizden haberimiz var ne bozgunlarımızdan. Ne zaferlerimizden haberimiz var ne bozgunlarımızdan. Ne bozgunlarımızın neden olduğundan haberimiz var ne de zaferleri nasıl kazandığımızdan haberimiz var. Ne bozgunlarımızın neden olduğundan haberimiz var ne de zaferleri nasıl kazandığımızdan haberimiz var.

Sanıyoruz ki sayı üstünlüğü. Değil! Düşman daha fazla. Sanıyoruz ki sayı üstünlüğü.

Değil! Düşman daha fazla.

Sanıyoruz ki teçhizat üstünlüğü. Değil! Onların teçhizatı daha kuvvetli. Ne? İman! Sanıyoruz ki teçhizat üstünlüğü.

Değil! Onların teçhizatı daha kuvvetli.

Ne?

İman!

İman, Allah yolunda şehit olamayıp geri döndüğü zaman üzüntü duyan insanların hâlet-i rûhiyesi.İman, Allah yolunda şehit olamayıp geri döndüğü zaman üzüntü duyan insanların hâlet-i rûhiyesi. "Allah yolunda ne kusur işledim ki canımı veremeden geliyorum." diye düşünen zihniyet. "Allah yolunda ne kusur işledim ki canımı veremeden geliyorum." diye düşünen zihniyet.

Sen şimdi bunu soyup atıyorsun? Ama gâvur Armagedon savaşına hazırlık yapıyor.Sen şimdi bunu soyup atıyorsun? Ama gâvur Armagedon savaşına hazırlık yapıyor. "Bir büyük savaş olacak." diye, boyuna hazırlık yapıp duruyor ve bizim içimize de yayıyor,"Bir büyük savaş olacak." diye, boyuna hazırlık yapıp duruyor ve bizim içimize de yayıyor, bizim içimizden de sizlerden bizlerden adam toplayıp kandırmaya çalışıyor, bizim içimizden de sizlerden bizlerden adam toplayıp kandırmaya çalışıyor, kendi tarafına çekmeye çalışıyor.kendi tarafına çekmeye çalışıyor. Ve bayrak aleyhinde neşriyat yapıyor, ordu aleyhinde neşriyat yapıyor,Ve bayrak aleyhinde neşriyat yapıyor, ordu aleyhinde neşriyat yapıyor, askerlik aleyhinde neşriyat yapıyor. askerlik aleyhinde neşriyat yapıyor.

Bizim dinimiz askerliği, cihadı, silahı hepsini takviye ediyor.Bizim dinimiz askerliği, cihadı, silahı hepsini takviye ediyor. Bizim dinimizin, bizim memleketimizin hayatiyeti için ehemmiyeti var. Bizim dinimizin, bizim memleketimizin hayatiyeti için ehemmiyeti var. O öyle değil; herkesin gözünde dinimiz hor hakir.O öyle değil; herkesin gözünde dinimiz hor hakir. Bayrağın, dinin, imanın, askerin, Allah yolunda cihat etmenin aleyhinde olan o zihniyet yayılıyor.Bayrağın, dinin, imanın, askerin, Allah yolunda cihat etmenin aleyhinde olan o zihniyet yayılıyor. Almanya'da bizim işçilerimizden, o zihniyete tâbi olanlara, "Dört yüz mark vereceğiz." diyorlarmış.Almanya'da bizim işçilerimizden, o zihniyete tâbi olanlara, "Dört yüz mark vereceğiz." diyorlarmış. "Gel gir, dört yüz mark vereceğiz." "Gel gir, dört yüz mark vereceğiz."

Dört yüz markı hesaplarsan kırk beş elli bin lira para eder. Hadi, giriyor oraya. Dört yüz markı hesaplarsan kırk beş elli bin lira para eder. Hadi, giriyor oraya.

Aklınızı başınıza toplayın. İman bizi bu hâle getirdi.Aklınızı başınıza toplayın. İman bizi bu hâle getirdi. İmansız gidersek, hasire't-dünyâ ve'l-âhire, dünyamız da mahvolur, âhiretimiz de mahvolur.İmansız gidersek, hasire't-dünyâ ve'l-âhire, dünyamız da mahvolur, âhiretimiz de mahvolur. Dünya da mahvolur, âhiret de mahvolur. Bu imanın kadr u kıymetini bilelim.Dünya da mahvolur, âhiret de mahvolur.

Bu imanın kadr u kıymetini bilelim.
Bak Resûlullah "Canımız hoş olsun." diye, bize asırların ötesinden nasıl iltifat eyliyor. Bak Resûlullah "Canımız hoş olsun." diye, bize asırların ötesinden nasıl iltifat eyliyor. Nasıl "ihvânım" diye asırların ötesinden iltifat eyliyor. Nasıl "ihvânım" diye asırların ötesinden iltifat eyliyor.

Onun için Allahu Teâlâ hazretlerine vefa gösterelim. Onun için Allahu Teâlâ hazretlerine vefa gösterelim.

Ahdinize sâdık kalın, bu yoldan ayrılmayın, bu imanın kadr u kıymetini bilin. Ahdinize sâdık kalın, bu yoldan ayrılmayın, bu imanın kadr u kıymetini bilin.

Meselü'l-mü'mini izâ lekıye'l-mü'mine fe-selleme aleyhiMeselü'l-mü'mini izâ lekıye'l-mü'mine fe-selleme aleyhi ke-meseli'l-bünyâni yeşüddü ba'duhû ba'dan.ke-meseli'l-bünyâni yeşüddü ba'duhû ba'dan. Ebû Musa el-Eş'ârî hazretlerinden rivayet edilmiş.Ebû Musa el-Eş'ârî hazretlerinden rivayet edilmiş. Müslümanların nasıl olması gerektiğini anlatan bir hadîs-i şerîf. Müslümanların nasıl olması gerektiğini anlatan bir hadîs-i şerîf.

Peygamber Efendimiz buyurmuş ki; Meselü'l-mü'mini iza lekıye'l-mü'mine.Peygamber Efendimiz buyurmuş ki;

Meselü'l-mü'mini iza lekıye'l-mü'mine.
"Başka müslüman ile karşılaştığı zaman müslümanın durumu, misali neye benzer, ne gibidir?" "Başka müslüman ile karşılaştığı zaman müslümanın durumu, misali neye benzer, ne gibidir?" Fe-selleme aleyhi. "Ona selamün aleyküm der de, selam verirse." Fe-selleme aleyhi. "Ona selamün aleyküm der de, selam verirse."

"Bir mü'min öteki mü'min ile karşılaşır ona selam verirse bu neye benzer?" "Bir mü'min öteki mü'min ile karşılaşır ona selam verirse bu neye benzer?"

Ke-meseli'l-bünyâni yeşüddü ba'duhû ba'dan.Ke-meseli'l-bünyâni yeşüddü ba'duhû ba'dan. "Binanın, kilit gibi birbirlerine kenetlenmiş taşları gibidir."Binanın, kilit gibi birbirlerine kenetlenmiş taşları gibidir. Birisi ötesini takviye ediyor, taşlar da koca duvar oluyor ya onun gibi..." Birisi ötesini takviye ediyor, taşlar da koca duvar oluyor ya onun gibi..."

Şu caminin mihrabına bakın, taşlar nasıl kenetlenmiş; aralarında hiç boşluk yok.Şu caminin mihrabına bakın, taşlar nasıl kenetlenmiş; aralarında hiç boşluk yok. Nasıl sağlam. O taraftan yıkılacak gibi bir hal var mı? Nasıl sağlam. O taraftan yıkılacak gibi bir hal var mı? Duvarlara bakın; camların içindeki kalınlıklardan yukarıya kadar bu kadar kalın, Duvarlara bakın; camların içindeki kalınlıklardan yukarıya kadar bu kadar kalın, altında emniyetle oturuyoruz. Bak üstümüz taş ama; "Bu kubbe üstümüze düşecek." diye korkmuyoruz. altında emniyetle oturuyoruz. Bak üstümüz taş ama; "Bu kubbe üstümüze düşecek." diye korkmuyoruz.

Neden? Taşlar birbirlerine kenetlenmiş. Neden?

Taşlar birbirlerine kenetlenmiş.

Yeşüddü ba'duhû ba'dan. "Birisi ötekisini destekliyor, takviye ediyor, sımsıkı." Yeşüddü ba'duhû ba'dan. "Birisi ötekisini destekliyor, takviye ediyor, sımsıkı."

"Hiç korkma hocam, bir şey olmaz, bu kubbenin üstü taş ama düşmez meraklanma, tasalanma,"Hiç korkma hocam, bir şey olmaz, bu kubbenin üstü taş ama düşmez meraklanma, tasalanma, bir şey olmaz." diyoruz, değil mi? bir şey olmaz." diyoruz, değil mi?

İşte mü'minler birbirlerine kenetlenmiş, böyle bir bina gibidir.İşte mü'minler birbirlerine kenetlenmiş, böyle bir bina gibidir. Karşılaşıp da es-selâmü aleyküm dedikleri zaman muhabbet olduğu zaman,Karşılaşıp da es-selâmü aleyküm dedikleri zaman muhabbet olduğu zaman, birbirlerini sevdikleri zaman birisi ötekisini destekliyor. birbirlerini sevdikleri zaman birisi ötekisini destekliyor.

Ama bu zamanın mü'minleri, dinlerinin inceliklerini unutmuşlar.Ama bu zamanın mü'minleri, dinlerinin inceliklerini unutmuşlar. Birbirlerini sevmek değil, hocalarını sevmiyorlar.Birbirlerini sevmek değil, hocalarını sevmiyorlar. Birbirlerini sevmek bir tarafa, hocalarını sevmiyorlar. Gel de bunlarla uğraş. Birbirlerini sevmek bir tarafa, hocalarını sevmiyorlar. Gel de bunlarla uğraş.

Meselü'l-mü'mini ke-meseli'l-attâri izâ câlestehû nefeakeMeselü'l-mü'mini ke-meseli'l-attâri izâ câlestehû nefeake ve in mâ şeytehû nefeake ve in şârektehû nefeake.ve in mâ şeytehû nefeake ve in şârektehû nefeake. İbn Ömer radıyallahu anh'ten rivayet edilmiş. Yine mü'mini anlatıyor. İman sahibi mü'min kulu anlatıyor: İbn Ömer radıyallahu anh'ten rivayet edilmiş. Yine mü'mini anlatıyor. İman sahibi mü'min kulu anlatıyor:

"Mümin, hoş koku satan attar gibidir. Mümin attara benzer." "Mümin, hoş koku satan attar gibidir. Mümin attara benzer."

Attar, "ıtır" kelimesinden geliyor. Itır, "güzel koku" demek.Attar, "ıtır" kelimesinden geliyor. Itır, "güzel koku" demek. Attar da "o güzel kokuları satan kimse" demek. Attar da "o güzel kokuları satan kimse" demek. Biz bunu dilimizde bozmuşuz, "aktar" yapmışız, k ile. Halbuki t harfi ile olacak.Biz bunu dilimizde bozmuşuz, "aktar" yapmışız, k ile. Halbuki t harfi ile olacak. İki tane t ile. "Attar." "Mesleği ıtır satmak, güzel koku satmak olan kimse" demek. İki tane t ile. "Attar."

"Mesleği ıtır satmak, güzel koku satmak olan kimse" demek.

Müslüman neye benzer? Hoş koku satan kimseye benzer.Müslüman neye benzer?

Hoş koku satan kimseye benzer.
Yanında sümbül kokusu var, gül kokusu var, şebboy kokusu var, yasemin kokusu var,Yanında sümbül kokusu var, gül kokusu var, şebboy kokusu var, yasemin kokusu var, hoş kokuların her çeşidi var; satıyor. Oh! İzâ câlestehû nefeake. hoş kokuların her çeşidi var; satıyor. Oh!

İzâ câlestehû nefeake.
"Otursan sana fayda verir, güzel kokusunu duyarsın, mest olursun." "Otursan sana fayda verir, güzel kokusunu duyarsın, mest olursun."

"Oh, ne güzel kokuyor, şu adamın üstündeki esans,"Oh, ne güzel kokuyor, şu adamın üstündeki esans, parfüm, ne kadar hoş, ne kadar güzel!" diye hoşuna gider. parfüm, ne kadar hoş, ne kadar güzel!" diye hoşuna gider.

Bir de aksini düşün, hani çirkin koksa, ağzı koksa, burnu koksa, üstü başı koksa? Bir de aksini düşün, hani çirkin koksa, ağzı koksa, burnu koksa, üstü başı koksa?

Hani bir derici dükkânının yanından geçecek olsan Kapalıçarşı'nınHani bir derici dükkânının yanından geçecek olsan Kapalıçarşı'nın orasından veyahut debbağlar çarşısından geçecek olsan insan nasıl fena oluyor,orasından veyahut debbağlar çarşısından geçecek olsan insan nasıl fena oluyor, burnunu kapatıp geçmek istiyor. Kasapların bozulmuş etlerinin yanından geçsen yine aynı olur. burnunu kapatıp geçmek istiyor. Kasapların bozulmuş etlerinin yanından geçsen yine aynı olur.

Öyle değil. Mü'min kimse "attar" gibidir, "güzel koku satan kimse" gibidir.Öyle değil. Mü'min kimse "attar" gibidir, "güzel koku satan kimse" gibidir. "Yanında otursan sana fayda verir. Kokusu hoşuna gider." "Yanında otursan sana fayda verir. Kokusu hoşuna gider."

Ve in mâ şeytehû nefeake. "Beraber yürüsen hoşuna gider." Ve in mâ şeytehû nefeake. "Beraber yürüsen hoşuna gider."

"Yanına gitsen hoşuna gider, onunla beraber yürüsen hoşuna gider." "Yanına gitsen hoşuna gider, onunla beraber yürüsen hoşuna gider."

Ve in şârektehû nefeake. "Ortak olsan yine fayda verir." Ve in şârektehû nefeake. "Ortak olsan yine fayda verir."

Müslüman her halde, öteki kimselere zarar vermez, hayrı dokunur. Otursan müslümandan fayda görürsün. Müslüman her halde, öteki kimselere zarar vermez, hayrı dokunur. Otursan müslümandan fayda görürsün.

Neden? Tatlı söyler, hayır söyler. Allah'ın emrini söyler.Neden?

Tatlı söyler, hayır söyler. Allah'ın emrini söyler.
Acı da olsa dost acı söyler, düşman güldürür. Acı da olsa dost acı söyler, düşman güldürür.

"Kardeşim, senin bu yaptığın günahtır, yapma etme."Kardeşim, senin bu yaptığın günahtır, yapma etme. Bu yaptığın gıybet oluyor, dedikodu oluyor, şöyle etme, böyle etme." demesi lazım. Bu yaptığın gıybet oluyor, dedikodu oluyor, şöyle etme, böyle etme." demesi lazım.

Hz. Âişe validemiz hakkında bir şeyler söylenmiş, dedikodular çıkmış.Hz. Âişe validemiz hakkında bir şeyler söylenmiş, dedikodular çıkmış. Kendilerine bu sözler nakledildiği zaman; Kendilerine bu sözler nakledildiği zaman;

"'Sübhanallah! Böyle şey olmaz, bu büyük bir iftiradır.' demeli, değil miydi?" diyor Kur'ân-ı Kerîm . "'Sübhanallah! Böyle şey olmaz, bu büyük bir iftiradır.' demeli, değil miydi?" diyor Kur'ân-ı Kerîm .

"Ortaklık yapsan, beraber yolculuk yapsan, mâ şeytehû onunla yürüsen, müslümana yol arkadaşı olsan, hep hayır görürsün." "Ortaklık yapsan, beraber yolculuk yapsan, mâ şeytehû onunla yürüsen, müslümana yol arkadaşı olsan, hep hayır görürsün."

Kendisini tercih etmez, yemeğin tatlı tarafını kendisine almaz,Kendisini tercih etmez, yemeğin tatlı tarafını kendisine almaz, kendisi keyif tarafına bakmaz, yolculukta, yol arkadaşlığında, bakarsın, güzel huylar görürsün. kendisi keyif tarafına bakmaz, yolculukta, yol arkadaşlığında, bakarsın, güzel huylar görürsün. Sana fayda sağlar. Eğer ortaklık yapsan yine fayda sağlar.Sana fayda sağlar. Eğer ortaklık yapsan yine fayda sağlar. Hile yapmaz, aldatmaz, kârı az göstermez, kasaya giren paranın bir kısmını cebine atmaz. Hile yapmaz, aldatmaz, kârı az göstermez, kasaya giren paranın bir kısmını cebine atmaz.

Müslüman böyledir, mü'min böyledir. Neden böyledir? Çünkü mü'minin kalbinde bir polis var.Müslüman böyledir, mü'min böyledir.

Neden böyledir?

Çünkü mü'minin kalbinde bir polis var.
Bir de müfettiş var. Bir kontrolör var. Bir de hâkim var. Bir de savcı var.Bir de müfettiş var. Bir kontrolör var. Bir de hâkim var. Bir de savcı var. Mü'minin kalbinde bir sürü şey var. Onlar onu men ediyorlar, yaptırmıyorlar. Mü'minin kalbinde bir sürü şey var. Onlar onu men ediyorlar, yaptırmıyorlar.

"Bu parayı alamazsın, bu işi yapamazsın." diye, kötü şeyleri men ediyorlar."Bu parayı alamazsın, bu işi yapamazsın." diye, kötü şeyleri men ediyorlar. "Yarın bunun hesabı var." diye almıyor. "Yarın bunun hesabı var." diye almıyor.

"Bu haram olduğundan karşılığını veremem, ben bu işe bulaşmayayım." diyor. "Bu haram olduğundan karşılığını veremem, ben bu işe bulaşmayayım." diyor.

Teklif ediyorlar; "Bak sen şu işe göz yum, görme, şu kadar para var!" "Olmaz, yapamam!" diyor. Teklif ediyorlar; "Bak sen şu işe göz yum, görme, şu kadar para var!"

"Olmaz, yapamam!" diyor.

Öteki memurlar kızıyorlar; "Vay, ne biçim adam ya, bu bizim aramıza nereden geldi?Öteki memurlar kızıyorlar; "Vay, ne biçim adam ya, bu bizim aramıza nereden geldi? Ne güzel hep beraber rüşvet alıyorduk. Ne güzel hep beraber rüşvet alıyorduk. Bu adam geldi, işimiz bozuldu!" diyorlar, sevmiyorlar ama ağlamıyor, gülüyor biliyor kiBu adam geldi, işimiz bozuldu!" diyorlar, sevmiyorlar ama ağlamıyor, gülüyor biliyor ki âhirette hesabı var, dünyada da ne kendisi hayrını görür, ne çoluk çocuğu.âhirette hesabı var, dünyada da ne kendisi hayrını görür, ne çoluk çocuğu. "Bir yerden bir şekilde çıkar." diye, biliyor. "Bir yerden bir şekilde çıkar." diye, biliyor.

Bu iman, herkesin peşine bir polis takmaktan daha önemli. Bunu herkesin desteklemesi lazım. Bu iman, herkesin peşine bir polis takmaktan daha önemli. Bunu herkesin desteklemesi lazım.

Meselü'l-mü'mini ke-meseli'z-zer'i lâ tezâlü'r-rîhu tüfeyyiühûMeselü'l-mü'mini ke-meseli'z-zer'i lâ tezâlü'r-rîhu tüfeyyiühû ve lâ yezâlü'l-mü'minü yusîbühû belâü ve meselü'l-münâfikive lâ yezâlü'l-mü'minü yusîbühû belâü ve meselü'l-münâfiki ke-meseli şecereti'l-erzi lâ tehtezzü hattâ tüstahsede.ke-meseli şecereti'l-erzi lâ tehtezzü hattâ tüstahsede. Ebû Hüreyre radıyallahu anh'ten rivayet edilmiş bir hadîs-i şerîf. Ebû Hüreyre radıyallahu anh'ten rivayet edilmiş bir hadîs-i şerîf.

Peygamber Efendimiz bu hadîs-i şerîfte mü'min ile münafığı mukayese ediyor. Peygamber Efendimiz bu hadîs-i şerîfte mü'min ile münafığı mukayese ediyor.

Mümin neye benzer? Mü'min ekine benzer. Ekin; buğday, arpa vesaire gibi... Mümin neye benzer?

Mü'min ekine benzer. Ekin; buğday, arpa vesaire gibi...

Lâ tezâlü'r-rîhu tüfeyyiühû. "Rüzgâr esti mi daima onu o tarafa kıvırır.Lâ tezâlü'r-rîhu tüfeyyiühû. "Rüzgâr esti mi daima onu o tarafa kıvırır. Rüzgâr estiği zaman, ekini bir o tarafa yatırır bir o tarafa yatırır." Kırılır mı? Kırılmaz. Rüzgâr estiği zaman, ekini bir o tarafa yatırır bir o tarafa yatırır."

Kırılır mı?

Kırılmaz.

Kavak ağaçları devrilir de çıkar, ağaçları kopar ama buğdaylar yatar kalkar, yatar kalkar,Kavak ağaçları devrilir de çıkar, ağaçları kopar ama buğdaylar yatar kalkar, yatar kalkar, rüzgârda sallanır, ondan sonra doğrulur. Rüzgâr bastırınca eğilir, ondan sonra doğrulur. rüzgârda sallanır, ondan sonra doğrulur. Rüzgâr bastırınca eğilir, ondan sonra doğrulur.

Peygamber Efendimiz neden böyle benzetmiş? Arkasından izah ediyor. Peygamber Efendimiz neden böyle benzetmiş? Arkasından izah ediyor.

Ve lâ yezâlü'l-mü'minü yusîbühü'l-belâü. "Daima ona imtihanlar, belalar isabet eder." Ve lâ yezâlü'l-mü'minü yusîbühü'l-belâü. "Daima ona imtihanlar, belalar isabet eder."

Bela, Arapçada aslında bizim Türkçedeki mânaya değildir.Bela, Arapçada aslında bizim Türkçedeki mânaya değildir. Arapçada bela, "imtihan" demek. İmtihanlara uğrar. Arapçada bela, "imtihan" demek. İmtihanlara uğrar.

Başımıza o sıkıntılı işler de "bela" dediğimiz şeyler de imtihan için geldiğinden,Başımıza o sıkıntılı işler de "bela" dediğimiz şeyler de imtihan için geldiğinden, büyüklerimiz onu kullanmışlar. Biz de belayı o manasıyla zihnimize yerleştirmişiz.büyüklerimiz onu kullanmışlar. Biz de belayı o manasıyla zihnimize yerleştirmişiz. Müslümana daima bela gelir, imtihan gelir: Müslümana daima bela gelir, imtihan gelir:

Çocuğu hastalanır, başı ağrır, kolu ağrır, malı telef olur, ticareti kesat gider, işinde sıkıntı olur.Çocuğu hastalanır, başı ağrır, kolu ağrır, malı telef olur, ticareti kesat gider, işinde sıkıntı olur. Karşısındaki ona haksızlık eder, hakaret eder, yapmadığı şeyi itham ederler,yapmış gibi gösterirler.Karşısındaki ona haksızlık eder, hakaret eder, yapmadığı şeyi itham ederler,yapmış gibi gösterirler. Daha başka çeşit çeşit şeyler olur. İmtihan dünyası, ne yapalım, sabrederse ne mutlu! Daha başka çeşit çeşit şeyler olur. İmtihan dünyası, ne yapalım, sabrederse ne mutlu!

"Rüzgârın ekini eğdiği gibi eğilir doğrulur, eğrilir doğrulur." "Rüzgârın ekini eğdiği gibi eğilir doğrulur, eğrilir doğrulur."

Kırılmaz, mütevazı olduğu için kırılmaz. Münafığa gelince... Kırılmaz, mütevazı olduğu için kırılmaz.

Münafığa gelince...

Ve meselü'l-münâfiki ke-meseli şeceri'l-erzi. "Münafığın durumu ise, misali ise, pirinç bitkisi gibidir." Ve meselü'l-münâfiki ke-meseli şeceri'l-erzi. "Münafığın durumu ise, misali ise, pirinç bitkisi gibidir."

Ürz, "pirinç bitkisi" demek. "Pirinç bitkisi gibidir, dimdik durur."Ürz, "pirinç bitkisi" demek. "Pirinç bitkisi gibidir, dimdik durur." Dimdik durur, kıpırdama durumu yoktur. Öyle fazla bastırmaya gelmez. Dimdik durur, kıpırdama durumu yoktur. Öyle fazla bastırmaya gelmez.

Lâ tehtezzü hattâ tüstahsede. "Sallandığı zaman köklenecek gibi oluverir.Lâ tehtezzü hattâ tüstahsede. "Sallandığı zaman köklenecek gibi oluverir. Kökleninceye kadar sallamaya gelmez. Bir bastırıverdi mi kırılır, yatar. İşe yaramaz duruma gelir." Kökleninceye kadar sallamaya gelmez. Bir bastırıverdi mi kırılır, yatar. İşe yaramaz duruma gelir."

"Münafık tahammülsüzdür." demek."Münafık tahammülsüzdür." demek. Münafık olan kimse, Allah'a imanı olmadığından, içi başka, dışı başka olduğundan,Münafık olan kimse, Allah'a imanı olmadığından, içi başka, dışı başka olduğundan, kendisine bir hadise geldi mi kırılıp yere yatan bitki gibi olur.kendisine bir hadise geldi mi kırılıp yere yatan bitki gibi olur. Eğilme kabiliyeti olmayan pirinç bitkisi, pirinç kökü gibi olur. Bir daha doğrulmaz. Eğilme kabiliyeti olmayan pirinç bitkisi, pirinç kökü gibi olur. Bir daha doğrulmaz. Tamam, bitti, kök kırıldı. Bir işe yaramaz. Ama müslüman, mü'min kimse, ekin gibidir.Tamam, bitti, kök kırıldı. Bir işe yaramaz.

Ama müslüman, mü'min kimse, ekin gibidir.
Rüzgâr onu oradan oraya sallar, meylettirir, eğdirir, çeşitli hadiselerden geçer.Rüzgâr onu oradan oraya sallar, meylettirir, eğdirir, çeşitli hadiselerden geçer. İmanı sayesinde kırılmaz, yürür gider. İmanı sayesinde kırılmaz, yürür gider.

Bu hadîs-i şerîfte bize teselli vardır ki başımıza bir şeyler gelebilir, "Aldırma." demek.Bu hadîs-i şerîfte bize teselli vardır ki başımıza bir şeyler gelebilir, "Aldırma." demek. Mevlâ bunu böyle nasip etmiş, ne yapalım, benim başıma gelmiş. Mevlâ bunu böyle nasip etmiş, ne yapalım, benim başıma gelmiş.

Hastalık, üzüntü, keder, gam... Müslüman bunlardan selametle çıkar.Hastalık, üzüntü, keder, gam... Müslüman bunlardan selametle çıkar. Kâfir, tahammül edemez, tabancayı alır, şakağına dayar, intihar eder, cehenneme gider. Kâfir, tahammül edemez, tabancayı alır, şakağına dayar, intihar eder, cehenneme gider.

Demek ki müslüman; "Ben Allah'ın has hâlis kuluyum, bana bu belalar nereden geliyor?" demeyecek; gelir. Demek ki müslüman; "Ben Allah'ın has hâlis kuluyum, bana bu belalar nereden geliyor?" demeyecek; gelir.

Veyahut "Allah Allah! Ben Allah'ın kötü kulu muyum ki başıma böyle belalar yağıyor?" demeyecek. Veyahut "Allah Allah! Ben Allah'ın kötü kulu muyum ki başıma böyle belalar yağıyor?" demeyecek.

Hayır, en büyük imtihanlar, belalar peygamberlere gelmiştir.Hayır, en büyük imtihanlar, belalar peygamberlere gelmiştir. Mertebesinin yüksekliğine göre derece derece öteki insanlara da gelir.Mertebesinin yüksekliğine göre derece derece öteki insanlara da gelir. Allah'ın iyi kullarına daha çok geliyor. Sabrettikçe derecesi artıyor. Allah'ın iyi kullarına daha çok geliyor. Sabrettikçe derecesi artıyor.

Adamcağızın birisi, son nefesinde bir yudum su istemiş.Adamcağızın birisi, son nefesinde bir yudum su istemiş. Tam getirmişler suyu içecek, melek gelmiş, kanadıyla vurmuş, -kitaplar öyle yazıyor-Tam getirmişler suyu içecek, melek gelmiş, kanadıyla vurmuş, -kitaplar öyle yazıyor- su dökülmüş, içememiş; o sırada da ruhunu teslim etmiş. En son zamanda suyu içememiş.su dökülmüş, içememiş; o sırada da ruhunu teslim etmiş. En son zamanda suyu içememiş. Ruhunu öyle susuz, suya hasret şekilde teslim etmiş. Ruhunu öyle susuz, suya hasret şekilde teslim etmiş.

Öbür taraftan Allah'ın azılı düşmanı birisi, en son demlerini yaşıyormuş. Olmadık bir meyve istemiş.Öbür taraftan Allah'ın azılı düşmanı birisi, en son demlerini yaşıyormuş. Olmadık bir meyve istemiş. O memlekette bulunmayan, zor bulunan, mevsim dışı bir meyve istemiş. O memlekette bulunmayan, zor bulunan, mevsim dışı bir meyve istemiş. "Nereden tedarik edilecekse tedarik edin." denilmiş, getirmişler o meyveyi vermişler."Nereden tedarik edilecekse tedarik edin." denilmiş, getirmişler o meyveyi vermişler. Onu yemiş, oh, rahatlamış, canı öyle çıkmış. Evliyâullahtan birisi, nasılsa; Onu yemiş, oh, rahatlamış, canı öyle çıkmış.

Evliyâullahtan birisi, nasılsa;

"Yâ Rabbi! Bunu anlayamadım. Bu sevgili kulun, senin velî kulun son nefeste bir damla su içemedi;"Yâ Rabbi! Bunu anlayamadım. Bu sevgili kulun, senin velî kulun son nefeste bir damla su içemedi; ötekisi de azılı düşmanın, ona da hiç akılda hayalde olmayan şeyi yedirdin, öyle canını aldın." demiş. ötekisi de azılı düşmanın, ona da hiç akılda hayalde olmayan şeyi yedirdin, öyle canını aldın." demiş.

"Velî kulumun, bir derece daha yükselmesini istedim."Velî kulumun, bir derece daha yükselmesini istedim. 'Bir derece daha vereyim.' diye, onu mahrum eyledim, vermedim.'Bir derece daha vereyim.' diye, onu mahrum eyledim, vermedim. O hasretle gittiğinden derecesi daha yüksek oldu. O hasretle gittiğinden derecesi daha yüksek oldu. Berikisine de 'Al bu arzunu da verdim.' diye, derecesi bir derece daha aşağı düştü.Berikisine de 'Al bu arzunu da verdim.' diye, derecesi bir derece daha aşağı düştü. O kadar nimete, o nimetin sahibine yönelip de kulluk etmesi gerekmez mi?O kadar nimete, o nimetin sahibine yönelip de kulluk etmesi gerekmez mi? Etmiyor! 'Al, bunu da al bakalım.'" Hadi, dünyanın bütün nimetleri başına yığıldı, ne olacak? Etmiyor! 'Al, bunu da al bakalım.'"

Hadi, dünyanın bütün nimetleri başına yığıldı, ne olacak?

Allah; "Müslümanlara ağır gelmese kâfirlerin çatılarının kenarlarını altından yapardım." buyuruyor. Allah; "Müslümanlara ağır gelmese kâfirlerin çatılarının kenarlarını altından yapardım." buyuruyor.

Ne olacak? İki paralık dünya, hepsi gidiyor işte! Ömrümüz gidiyor.Ne olacak?

İki paralık dünya, hepsi gidiyor işte! Ömrümüz gidiyor.
Daha dün çocuk gibiyken şimdi sakalımıza ak düştü, dede olduk.Daha dün çocuk gibiyken şimdi sakalımıza ak düştü, dede olduk. Allah geride kalanlara akıl fikir versin, uyanıklık versin. Bu fâni dünya gelip geçiyor.Allah geride kalanlara akıl fikir versin, uyanıklık versin. Bu fâni dünya gelip geçiyor. İnsan fâniliğini anlarsa "uyanık" demektir. İnsan fâniliğini anlarsa "uyanık" demektir. Anlamazsa kendisini ebedî yaşayacak gibi sanıp da birdenbire ölümle karşılaşırsa "gafil" demektir. Anlamazsa kendisini ebedî yaşayacak gibi sanıp da birdenbire ölümle karşılaşırsa "gafil" demektir.

Meselü ümmetî meselü'l matari lâ yüdrâ evvelühû hayrün em âhirühû.Meselü ümmetî meselü'l matari lâ yüdrâ evvelühû hayrün em âhirühû. "Benim ümmetim yağmura benzer; önü mü hayırlı, arkası mı hayırlı bilinmez." "Benim ümmetim yağmura benzer; önü mü hayırlı, arkası mı hayırlı bilinmez."

Bu demektir ki son zamanlarda yaşadığı halde,Bu demektir ki son zamanlarda yaşadığı halde, Peygamber Efendimiz'e yakın devirlerde gelmediği halde,Peygamber Efendimiz'e yakın devirlerde gelmediği halde, Allah'ın çok yüksek mertebe verdiği nice kullar vardır.Allah'ın çok yüksek mertebe verdiği nice kullar vardır. Çok yüksek dereceler ihsan ettiği, nice kullar vardır. "Sonradan gelmez." diye bir şey yok. Çok yüksek dereceler ihsan ettiği, nice kullar vardır. "Sonradan gelmez." diye bir şey yok.

Allah'ın nice hoş, hâlis kulları vardır ki bu devirde de vardır. Allah bu yeryüzünü iyi kulsuz bırakmaz.Allah'ın nice hoş, hâlis kulları vardır ki bu devirde de vardır. Allah bu yeryüzünü iyi kulsuz bırakmaz. Daima Allah'ın iyi kulları vardır ama alnına yazılacak değil ya.Daima Allah'ın iyi kulları vardır ama alnına yazılacak değil ya. Kimse bilmez, dışarıdakiler onun hâlini anlamaz, belki hakaret eder, belki iter kakar, belki kalbini kırar. Kimse bilmez, dışarıdakiler onun hâlini anlamaz, belki hakaret eder, belki iter kakar, belki kalbini kırar.

Peygamber Efendimiz bir hadîs-i şerîfinde buyurmuş ki; Peygamber Efendimiz bir hadîs-i şerîfinde buyurmuş ki;

"Nice saçı başı dağınık, üstü toz toprak insan vardır ki"Nice saçı başı dağınık, üstü toz toprak insan vardır ki Allah'ın sevgili kuludur ama kimse bilmez. Konuşsa kimse sözüne itibar etmez..." Allah'ın sevgili kuludur ama kimse bilmez. Konuşsa kimse sözüne itibar etmez..."

"Sen kimsin ya, mevkiin var mı, makamın var mı, rütben var mı, paran var mı?" "Sen kimsin ya, mevkiin var mı, makamın var mı, rütben var mı, paran var mı?"

Hiçbir şeyi yok; görünmüyor! Kimse sözüne itibar etmez. Kız istese kimse kız vermez. Hiçbir şeyi yok; görünmüyor!

Kimse sözüne itibar etmez. Kız istese kimse kız vermez.

Neyle geçindireceksin benim kızımı?Neyle geçindireceksin benim kızımı? Evin var mı, barkın var mı? Geçimin ne, ayda ne kadar para alıyorsun? Evin var mı, barkın var mı? Geçimin ne, ayda ne kadar para alıyorsun?

Ama... Lev ahsene ala'llâhi le eberrehû.Ama...

Lev ahsene ala'llâhi le eberrehû.
"Eğer bir meselede yemin etse Allah 'Onun yemini doğru çıksın.' diye, o işi öyle yapar."Eğer bir meselede yemin etse Allah 'Onun yemini doğru çıksın.' diye, o işi öyle yapar. Yeminini boşa çıkarmaz, doğru çıkarır." Demek ki, Allah'ın sevdiği nazlı kullar var.Yeminini boşa çıkarmaz, doğru çıkarır."

Demek ki, Allah'ın sevdiği nazlı kullar var.
Allahu Teâlâ hazretleri onların kalbini kırmıyor, ne derse yapıyor. Ama dışarıdaki insanlar bilmez. Allahu Teâlâ hazretleri onların kalbini kırmıyor, ne derse yapıyor. Ama dışarıdaki insanlar bilmez.

Onun için büyüklerimiz demişler ki; "Her geceni kadir bil, her gördüğünü Hızır bil." Onun için büyüklerimiz demişler ki; "Her geceni kadir bil, her gördüğünü Hızır bil."

Karşısındaki adamı hor hakir görme. Defter-i dîvânı sığmaz, söz gelir divâneden. Karşısındaki adamı hor hakir görme.

Defter-i dîvânı sığmaz, söz gelir divâneden.

Meselü'l-celîsi's-sâlihi meselü'l-attâri in lem yu'tıke min itrihî esâbeke min rîhıhîMeselü'l-celîsi's-sâlihi meselü'l-attâri in lem yu'tıke min itrihî esâbeke min rîhıhî ve meselu'l-celîsi sûi meselu'l-kayni izâ lem yuhrik sevbeke esâbeke min rîhihî.ve meselu'l-celîsi sûi meselu'l-kayni izâ lem yuhrik sevbeke esâbeke min rîhihî. Bu hadîs-i şerîf de Enes b. Mâlik radıyallahu anh'ten rivayet edilmiş.Bu hadîs-i şerîf de Enes b. Mâlik radıyallahu anh'ten rivayet edilmiş. Yine insanların vasıflarıyla ilgili. Peygamber Efendimiz buyurmuş ki; Yine insanların vasıflarıyla ilgili.

Peygamber Efendimiz buyurmuş ki;

Salih arkadaşın misali, güzel koku satan insana benzer.Salih arkadaşın misali, güzel koku satan insana benzer. Salih arkadaş, oturup kalktığın, düşüp kalktığın salih kimse, hoş koku satan attara benzer.Salih arkadaş, oturup kalktığın, düşüp kalktığın salih kimse, hoş koku satan attara benzer. Eğer sana kokusundan vermezse bile hoş kokusu sana gelir.Eğer sana kokusundan vermezse bile hoş kokusu sana gelir. Hiç olmazsa tatlı tatlı kokar, hoş hoş kokar.Hiç olmazsa tatlı tatlı kokar, hoş hoş kokar. Sana 'buyur' diye ikram etmese bile sen onun kokusundan faydalanırsın." Sana 'buyur' diye ikram etmese bile sen onun kokusundan faydalanırsın."

Sen alsaydın, ne yapacaktın? Sen de üstüne eline sürecektin, kokacaktın.Sen alsaydın, ne yapacaktın?

Sen de üstüne eline sürecektin, kokacaktın.
İşte onun kokusu yine sana gelir. "Salih olan kimseden, insan her zaman faydalanır." demek. İşte onun kokusu yine sana gelir. "Salih olan kimseden, insan her zaman faydalanır." demek.

Kötü arkadaş ise demirciye benzer. Eğer senin elbiseni yakmazsa bile pis kokusu gelir. Kötü arkadaş ise demirciye benzer. Eğer senin elbiseni yakmazsa bile pis kokusu gelir.

Biliyorsunuz kömürler, kükürt kokuları, dumanlar, isler, paslar, demirci dükkânı çirkin kokar.Biliyorsunuz kömürler, kükürt kokuları, dumanlar, isler, paslar, demirci dükkânı çirkin kokar. İşte kötü arkadaş da demirciye benzer. İşte kötü arkadaş da demirciye benzer. Eğer sana sıçrayıp bir kıvılcım elbiseni kavurmazsa yakmazsa bile o kötü koku,Eğer sana sıçrayıp bir kıvılcım elbiseni kavurmazsa yakmazsa bile o kötü koku, pis duman vesaire, seni rahatsız etmeye yeter. pis duman vesaire, seni rahatsız etmeye yeter.

Demek ki insan iyi arkadaş edinmeye çalışmalı. Kötüsünden uzak durmaya çalışmalı.Demek ki insan iyi arkadaş edinmeye çalışmalı. Kötüsünden uzak durmaya çalışmalı. İyi arkadaş edinirse mutlaka bir faydası olur. İyi arkadaş edinirse mutlaka bir faydası olur. Kendisine hiç hayırlı bir şey öğretip vermezse bile insan o arkadaşın güzelliğindenKendisine hiç hayırlı bir şey öğretip vermezse bile insan o arkadaşın güzelliğinden kendisinin güzel olmasından istifade eder. kendisinin güzel olmasından istifade eder.

Ama kötü bir kimse ise doğrudan doğruya ona kötülük yaptıramazsa bileAma kötü bir kimse ise doğrudan doğruya ona kötülük yaptıramazsa bile onun kötülüğünün ezası insanı rahatsız etmeye yeter. onun kötülüğünün ezası insanı rahatsız etmeye yeter.

Onun için arkadaşı seçmeli, iyi arkadaş seçmeye çalışmalı.Onun için arkadaşı seçmeli, iyi arkadaş seçmeye çalışmalı. İnsan kiminle konuştuğuna, kiminle ahbaplık, arkadaşlık ettiğine bakmalı. İnsan kiminle konuştuğuna, kiminle ahbaplık, arkadaşlık ettiğine bakmalı.

Bu gibi hadîs-i şerîflerden yola çıkarak tasavvufta denmiştir ki; "Gafil insanlarla oturup kalkılmasın.Bu gibi hadîs-i şerîflerden yola çıkarak tasavvufta denmiştir ki; "Gafil insanlarla oturup kalkılmasın. Çünkü gaflet sirâyet eder. Kalpten kalbe akseder.Çünkü gaflet sirâyet eder. Kalpten kalbe akseder. Onun için insan hep uyanık ve iyi kimselerle, ârif ve kâmil kimselerle düşüp kalkmaya çalışsın kiOnun için insan hep uyanık ve iyi kimselerle, ârif ve kâmil kimselerle düşüp kalkmaya çalışsın ki onların iyiliği kendisine aksetsin, fayda görsün." onların iyiliği kendisine aksetsin, fayda görsün."

Böyle söylerler, fakat bazen bu işin yanlış tatbikatı da oluyor. Böyle söylerler, fakat bazen bu işin yanlış tatbikatı da oluyor.

Geçen gün gittiğim bir şehirde bir hacı efendi, hoş halli, mütevazı, boynu bükük, beyaz sakallı,Geçen gün gittiğim bir şehirde bir hacı efendi, hoş halli, mütevazı, boynu bükük, beyaz sakallı, iyi bir insan, komşularının hüsn ü şahâdet ettiği tatlı bir kimse anlattı: iyi bir insan, komşularının hüsn ü şahâdet ettiği tatlı bir kimse anlattı:

"Bir gün bir köye gittik." dedi. Oturuyorlarmış. "Sen dışarıya çık." demişler. Neden? "Bir gün bir köye gittik." dedi. Oturuyorlarmış. "Sen dışarıya çık." demişler.

Neden?

"Sen bizim arkadaşlarımızdan değilsin. Çık dışarı." Olduğu odadan çıkarmışlar."Sen bizim arkadaşlarımızdan değilsin. Çık dışarı."

Olduğu odadan çıkarmışlar.
Onlar orada tesbih çekmiş, tesbih halkalarına bunu almamışlar. "Sen ehl-i tarîk misin?" dedim. Onlar orada tesbih çekmiş, tesbih halkalarına bunu almamışlar.

"Sen ehl-i tarîk misin?" dedim.

"Evet." dedi. "Bolu'da rahmetli filanca şeyh efendi vardı. Ondan el almıştım. Nakşî yolundanım." dedi. "Evet." dedi. "Bolu'da rahmetli filanca şeyh efendi vardı. Ondan el almıştım. Nakşî yolundanım." dedi.

"Peki, seni çıkartanlar?" "Onlar da Nakşî yolundanmış ama filanca hoca efendiye bağlılarmış." "Peki, seni çıkartanlar?"

"Onlar da Nakşî yolundanmış ama filanca hoca efendiye bağlılarmış."

Fesübhanallah! Kıyamet alameti. Allah'ın zikrinden, tesbihinden, ibadetinden çıkarıyorlar.Fesübhanallah! Kıyamet alameti. Allah'ın zikrinden, tesbihinden, ibadetinden çıkarıyorlar. Yanlış bir tatbikat. Olmaz böyle şey! Bu kadar ayırımcılık olmaz!Yanlış bir tatbikat. Olmaz böyle şey! Bu kadar ayırımcılık olmaz! Karşısındakini hasım gibi görüp de böyle hareket edilmez. Karşısındakini hasım gibi görüp de böyle hareket edilmez.

Allah bizi, müslümanları kardeş etmiş. Ne biçim şeyler, anlayamadım ki!Allah bizi, müslümanları kardeş etmiş. Ne biçim şeyler, anlayamadım ki! Allah akıl fikir versin, uyanıklık versin! Allah akıl fikir versin, uyanıklık versin!

Meselü'l-mücâhidi fî sebîli'llâhi va'llâhu a'lemü bi-men yücâhidu fî sebîlihîMeselü'l-mücâhidi fî sebîli'llâhi va'llâhu a'lemü bi-men yücâhidu fî sebîlihî ke-meseli's-sâimi'l-kâimi'l-hâşii'r-râkii's-sâcid.ke-meseli's-sâimi'l-kâimi'l-hâşii'r-râkii's-sâcid. Ebû Hüreyre radıyallahu anh'ten rivayet edilmiş. Cihadın sevabına dair bir hadîs-i şerîf. Ebû Hüreyre radıyallahu anh'ten rivayet edilmiş. Cihadın sevabına dair bir hadîs-i şerîf.

Peygamber Efendimiz buyurmuş ki; Peygamber Efendimiz buyurmuş ki;

Meselü'l-mücâhidi fî sebili'llâhi. "Allah yolunda cihat eden kimsenin misali..." Meselü'l-mücâhidi fî sebili'llâhi. "Allah yolunda cihat eden kimsenin misali..."

Arada bir cümle söylemiş Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem, çok önemli. Arada bir cümle söylemiş Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem, çok önemli.

Va'llâhu a'lemü bi-men yücâhidü fî sebîlihî. "Allah, kimin kendi yolunda cihat ettiğini daha iyi bilir." Va'llâhu a'lemü bi-men yücâhidü fî sebîlihî. "Allah, kimin kendi yolunda cihat ettiğini daha iyi bilir."

Her gördüğünü o gruba sokma! Kimin hakiki mücahit olduğunu, Allah daha iyi bilir amaHer gördüğünü o gruba sokma!

Kimin hakiki mücahit olduğunu, Allah daha iyi bilir ama
Allah yolunda cihat eden kimsenin misali neye benzer? Allah yolunda cihat eden kimsenin misali neye benzer?

Kemeseli'-s-sâimi'l-kâimi'l-hâşii'r-râkii's-sâcidi.Kemeseli'-s-sâimi'l-kâimi'l-hâşii'r-râkii's-sâcidi. "Oruç tutan, geceleri kalkıp namaz kılan, huşû sahibi, rükûlu, secdeli, abid insana benzer." "Oruç tutan, geceleri kalkıp namaz kılan, huşû sahibi, rükûlu, secdeli, abid insana benzer."

Bu hususta başka çok rivayetler var: "Hiç orucunu bozmayan kimse gibi, devamlı oruç tutmuş gibi olur..." Bu hususta başka çok rivayetler var:

"Hiç orucunu bozmayan kimse gibi, devamlı oruç tutmuş gibi olur..."

Lâ yefturu min siyâmin ve lâ sadakatin hattâ yercia. Lâ yefturu min siyâmin ve lâ sadakatin hattâ yercia. "Cihat için çıkmış olan bir kimse evine dönünceye kadar hiç orucunu bozmadan oruç tutmuş gibi ecir alır."Cihat için çıkmış olan bir kimse evine dönünceye kadar hiç orucunu bozmadan oruç tutmuş gibi ecir alır. Hep sadaka veriyor gibi ecir alır. Hep namaz kılıyormuş gibi ecir alır.Hep sadaka veriyor gibi ecir alır. Hep namaz kılıyormuş gibi ecir alır. Hep geceleri kalkıp gecelerini ihyâ ediyormuş gibi sabahlara kadarHep geceleri kalkıp gecelerini ihyâ ediyormuş gibi sabahlara kadar yana yakıla ibadet ediyormuş gibi ecir alır." Onun için Allah yolunda cihadın ecri çok yüksek.yana yakıla ibadet ediyormuş gibi ecir alır."

Onun için Allah yolunda cihadın ecri çok yüksek.
Rahatı terk ediyorsun, evi barkı terk ediyorsun.Rahatı terk ediyorsun, evi barkı terk ediyorsun. Su bulunur mu bulunmaz mı, üstün başın kirleniyor,Su bulunur mu bulunmaz mı, üstün başın kirleniyor, hamam yok, başını yıkamıyorsun, elbiselerini yıkayamıyorsun. hamam yok, başını yıkamıyorsun, elbiselerini yıkayamıyorsun.

Karnın tam doymuyor, istediğin gıdaları bulamıyorsun;Karnın tam doymuyor, istediğin gıdaları bulamıyorsun; "Acaba düşman saldırır mı, şöyle olur mu, böyle olur mu?" diye geceleri korkuyla yatıyorsun. "Acaba düşman saldırır mı, şöyle olur mu, böyle olur mu?" diye geceleri korkuyla yatıyorsun. Düşmanla karşılaşsan senden bir zorlusu mu gelecek, yaralanacak mısın,Düşmanla karşılaşsan senden bir zorlusu mu gelecek, yaralanacak mısın, ayak altına mı düşeceksin, işkenceye mi uğrayacaksın. Zor iş! Bunu neden yapıyor? ayak altına mı düşeceksin, işkenceye mi uğrayacaksın. Zor iş!

Bunu neden yapıyor?

Fî sebîlillâh. Allah yolunda yapıyor.Fî sebîlillâh. Allah yolunda yapıyor. "İşte böyle bir insan; sabahlara kadar namaz kılan, her gün oruç tutan,"İşte böyle bir insan; sabahlara kadar namaz kılan, her gün oruç tutan, huşûlu, rükûlu, secdeli insan gibidir." buyurmuş, Peygamber Efendimiz. huşûlu, rükûlu, secdeli insan gibidir." buyurmuş, Peygamber Efendimiz.

Onun için eskiden beri bizim dedelerimiz, büyüklerimiz, bu gibi şeylere can atmışlar.Onun için eskiden beri bizim dedelerimiz, büyüklerimiz, bu gibi şeylere can atmışlar. "Rahat bir köşe bulup da orada keyfime bakayım, parayı kazanayım, yan gelip yatayım,"Rahat bir köşe bulup da orada keyfime bakayım, parayı kazanayım, yan gelip yatayım, gelsin çalgılar, içkiler vesaireler." diyenler de olmuş. Hâlâ da var. gelsin çalgılar, içkiler vesaireler." diyenler de olmuş. Hâlâ da var.

Ama Allah rızası için gecesini gündüzünü zahmetlerle,Ama Allah rızası için gecesini gündüzünü zahmetlerle, Allah yolunda harcayan kimseler de olmuş; hâlâ vardır. İleriye doğru da olacaktır.Allah yolunda harcayan kimseler de olmuş; hâlâ vardır. İleriye doğru da olacaktır. Allah kendisi bizi biliyor ya, kendi yolunda çarpışan kimlerse onlardan, Allah kendisi bizi biliyor ya, kendi yolunda çarpışan kimlerse onlardan, kendi yolunda çarpışanlardan, cihat edenlerden eylesin. kendi yolunda çarpışanlardan, cihat edenlerden eylesin.

Burada geçmiyor ama Hocamız'ın (Mehmed Zahid Kotku) bu kitabının evvelki ciltlerinde geçmişti: Burada geçmiyor ama Hocamız'ın (Mehmed Zahid Kotku) bu kitabının evvelki ciltlerinde geçmişti:

"Fî sebîlillâh cihat." Herkes anladım sanır ama aslında izah edilmesi gereken bir söz. "Fî sebîlillâh cihat."

Herkes anladım sanır ama aslında izah edilmesi gereken bir söz.

Allah yolunda cihat ne demek? Allah yolunda cihat ne demek?

Hani böyle silahı eline alıyorsun, "Allah Allah!" diye düşmana saldırıyorsun,Hani böyle silahı eline alıyorsun, "Allah Allah!" diye düşmana saldırıyorsun, vuruşuyorsun, kanlar akıyor; ilk başta hemen böyle bir şey hatıra geliyor.vuruşuyorsun, kanlar akıyor; ilk başta hemen böyle bir şey hatıra geliyor. Tamam, doğru, böyle; bu bir cihattır. Böyle olmasaydı, bu memlekette,Tamam, doğru, böyle; bu bir cihattır.

Böyle olmasaydı, bu memlekette,
şu camilerde namaz kılamazdık, hadis okuyamazdık. Çünkü buralar bir ara düşman istilasına uğradı. şu camilerde namaz kılamazdık, hadis okuyamazdık. Çünkü buralar bir ara düşman istilasına uğradı.

Uğramadı mı? Uğradı. Buralara düşmanlar geldi, düşman zırhlıları geldi, demirledi.Uğramadı mı?

Uğradı.

Buralara düşmanlar geldi, düşman zırhlıları geldi, demirledi.
Toplarını şehre çevirdi.Toplarını şehre çevirdi. Buralara geldiler, şu Şehzadebaşı'nda bir karakol vardı, orada basmışlar, öldürmüşler. Buralara geldiler, şu Şehzadebaşı'nda bir karakol vardı, orada basmışlar, öldürmüşler.

"Oraya üniversite yapılacak." diye, o karakol şimdi kalktı."Oraya üniversite yapılacak." diye, o karakol şimdi kalktı. Halbuki tarihî eser; onun orada kalması lazımdı ama o işi yapanların hoşuna gitmezdi. O oradan kalktı. Halbuki tarihî eser; onun orada kalması lazımdı ama o işi yapanların hoşuna gitmezdi. O oradan kalktı.

Başka yer mi yok? Başka tarafı yap, orası dursun. Oradan öbür tarafa atla, onu ortada bırak! Neden? Başka yer mi yok? Başka tarafı yap, orası dursun. Oradan öbür tarafa atla, onu ortada bırak!

Neden?

Bu millet dostunu, düşmanını bilsin. Unutuveriyor; kim dost, kim düşman unutuveriyor.Bu millet dostunu, düşmanını bilsin. Unutuveriyor; kim dost, kim düşman unutuveriyor. Hani o sıkıntılı zamanlarda; "Allah Allah! deyip de bu memleketi korumak için çalışmış,Hani o sıkıntılı zamanlarda; "Allah Allah! deyip de bu memleketi korumak için çalışmış, çarpışmış insanlar unutuluyor sonra. Olur mu? Biz bugün burada nasıl duruyoruz? çarpışmış insanlar unutuluyor sonra.

Olur mu?

Biz bugün burada nasıl duruyoruz?

Onların sayesinde duruyoruz. Kadınlar çalışmış, erkekler çalışmış, yerlerinden yurtlarından olmuşlar. Onların sayesinde duruyoruz.

Kadınlar çalışmış, erkekler çalışmış, yerlerinden yurtlarından olmuşlar.

Galiba geçen sefer anlattım: Galiba geçen sefer anlattım:

Bir hacı amcamız; "Gümüşhane'den otuz iki kişi olarak çıktık.Bir hacı amcamız; "Gümüşhane'den otuz iki kişi olarak çıktık. Ankara civarına geldik, üç kişi kaldık. Otların her çeşidini otladım." dedi. Ankara civarına geldik, üç kişi kaldık. Otların her çeşidini otladım." dedi.

Nerede buğday bulacaksın da onu çiğneyeceksin. Otların her çeşidini otladım. Nerede buğday bulacaksın da onu çiğneyeceksin. Otların her çeşidini otladım.

"Hani kırıldığı zaman içinden süt çıkan otlar zehirli" derler, "değil hocam" dedi,"Hani kırıldığı zaman içinden süt çıkan otlar zehirli" derler, "değil hocam" dedi, "zehirli değil, onların hepsini yedim. Ağızlarım yara oldu." "zehirli değil, onların hepsini yedim. Ağızlarım yara oldu."

Şimdi ekmeği beğenmeyiz, biraz kurudu mu atarız.Şimdi ekmeği beğenmeyiz, biraz kurudu mu atarız. Git biraz lokantaların önüne, dolaş biraz, şöyle şehrin,Git biraz lokantaların önüne, dolaş biraz, şöyle şehrin, şu apartmanların kapıları önündeki şeylere bir bak. şu apartmanların kapıları önündeki şeylere bir bak.

Bir gün rahmetli hocamla fakülteden çıktık, yürüyoruz. "Gel Esad." dedi. Bir gün rahmetli hocamla fakülteden çıktık, yürüyoruz.

"Gel Esad." dedi.

Allah Allah, yaşlı adam. Saçı sakalı bembeyazdı. "Gel buraya bak." dedi.Allah Allah, yaşlı adam. Saçı sakalı bembeyazdı. "Gel buraya bak." dedi. Beni bidonun yanına kadar götürdü. Apartmanın önünde bidon var. Ağzına kadar gıda dolu. Beni bidonun yanına kadar götürdü. Apartmanın önünde bidon var. Ağzına kadar gıda dolu. Çöp tabi. O bilir kıymetini. Harp gördü, sıkıntı gördü, üzüntü gördü. Bu nesil bilmez ki! Çöp tabi. O bilir kıymetini. Harp gördü, sıkıntı gördü, üzüntü gördü.

Bu nesil bilmez ki!

Bu nesil, babasının parasıyla araba alıp Moda caddelerinde tokuşturmasını bilir.Bu nesil, babasının parasıyla araba alıp Moda caddelerinde tokuşturmasını bilir. Babası zengin; parayı alır, bir araba alır, "Hadi bakalım hangimizin arabası daha iyi tokuşacak?" diye,Babası zengin; parayı alır, bir araba alır, "Hadi bakalım hangimizin arabası daha iyi tokuşacak?" diye, yarış yapıyorlarmış, masal değil!yarış yapıyorlarmış, masal değil! "Bakalım hangisi daha dayanıklı olacak? diye yumurta kırar gibi, hızla çarpıştırıyorlar. "Bakalım hangisi daha dayanıklı olacak? diye yumurta kırar gibi, hızla çarpıştırıyorlar.

Bu nesil bilmez ki düşman nedir? Sıkıntı nedir, açlık nedir? Elem nedir, susuzluk nedir?Bu nesil bilmez ki düşman nedir? Sıkıntı nedir, açlık nedir? Elem nedir, susuzluk nedir? Düşmanın hakaretine uğramak nedir? Çalıları çırpıları yakmışlar, kırbaçla; "Hadi bakalım, gir içine!" diye. Düşmanın hakaretine uğramak nedir? Çalıları çırpıları yakmışlar, kırbaçla; "Hadi bakalım, gir içine!" diye.

"Babam, dedem alim insandı." diyor. Anlatan astsubay emeklisi. Yunanistan'da; "Babam, dedem alim insandı." diyor. Anlatan astsubay emeklisi. Yunanistan'da;

"Gir bakalım şu ateşin içine!" demişler. Kırbaçlamışlar, itmişler, girmiş ateşin içine."Gir bakalım şu ateşin içine!" demişler. Kırbaçlamışlar, itmişler, girmiş ateşin içine. Ateşin üstüne basıyor, korların üstüne basıyor. Elleri, dizleri üstü düşmüş. Ateşin üstüne basıyor, korların üstüne basıyor. Elleri, dizleri üstü düşmüş. Ondan sonrası ne olmuş, bilmiyorum. Anlatamadı. Çünkü ağladı astsubay. Ondan sonrası ne olmuş, bilmiyorum. Anlatamadı. Çünkü ağladı astsubay. Ondan sonra ne olduğunu bilmiyorum. Bu nesil bilmez ki! Ondan sonra ne olduğunu bilmiyorum.

Bu nesil bilmez ki!
Bu nesil alır gazeteleri, müstehcen yayınları, onları okur, keyfine bakar.Bu nesil alır gazeteleri, müstehcen yayınları, onları okur, keyfine bakar. "Acaba Boğaziçi'ne mi gitsem, falanca yere mi gitsem, falanca yerden bir eğlence mi bulsam? diye. "Acaba Boğaziçi'ne mi gitsem, falanca yere mi gitsem, falanca yerden bir eğlence mi bulsam? diye.

Hacivat ile Karagöz sahnesi gibi, "Yar bana bir eğlence!" Hacivat ile Karagöz sahnesi gibi, "Yar bana bir eğlence!"

Sabah oldu mu, anasının babasının kesesinden yemeğini yiyip evinden dışarı çıktı mı, bunu düşünür. Sabah oldu mu, anasının babasının kesesinden yemeğini yiyip evinden dışarı çıktı mı, bunu düşünür.

Bunu düşünmeyen kim? Mü'min insan düşünmez. Çocukları mü'min yetiştirmek lazım!Bunu düşünmeyen kim?

Mü'min insan düşünmez.

Çocukları mü'min yetiştirmek lazım!
Ötekisi mesuliyetsiz. O da düzelir, o da yola gelir ama anlatırsan. Anlatma fırsatı vermek lazım.Ötekisi mesuliyetsiz. O da düzelir, o da yola gelir ama anlatırsan. Anlatma fırsatı vermek lazım. Anlatacaksın; o da yola gelecek, bağlanacak. Şu memleketin hâline acıyorum.Anlatacaksın; o da yola gelecek, bağlanacak.

Şu memleketin hâline acıyorum.
Sokaklarına bakıyorum, caddelerine bakıyorum, Boğaziçi'ne bakıyorum.Sokaklarına bakıyorum, caddelerine bakıyorum, Boğaziçi'ne bakıyorum. Şu camiyi, çevresini dolaştım, kadınların vaaz verdiği yerleri dolaştım. Şu camiyi, çevresini dolaştım, kadınların vaaz verdiği yerleri dolaştım. Çok utandım, fevkalade utandım. Müslümanın ilk vazifesi temizliktir. Çok utandım, fevkalade utandım. Müslümanın ilk vazifesi temizliktir.

Temizlik olmayınca, namaz oluyor mu? Abdest almazsan Kur'an okuyabilir misin?Temizlik olmayınca, namaz oluyor mu? Abdest almazsan Kur'an okuyabilir misin? Boy abdestin olmasa bir şey yapabilir misin? Olmaz! İlk vazifesi temizlik. Boy abdestin olmasa bir şey yapabilir misin?

Olmaz! İlk vazifesi temizlik.
Kendi üstünü temizleyecek, kalbini temizleyecek, evini barkını, bulunduğu yeri temizleyecek.Kendi üstünü temizleyecek, kalbini temizleyecek, evini barkını, bulunduğu yeri temizleyecek. Su kıtlığı yok ki. Şadırvan şarıl şarıl su akıyor. Her şeyimiz var.Su kıtlığı yok ki. Şadırvan şarıl şarıl su akıyor. Her şeyimiz var. Ama içimizde hakiki Müslümanlık zayıflamış. Ama içimizde hakiki Müslümanlık zayıflamış.

Şu çepeçevre cami, camimizin çevresi, içi, duvarları, her tarafı çiçek gibi olması lazım.Şu çepeçevre cami, camimizin çevresi, içi, duvarları, her tarafı çiçek gibi olması lazım. Benim gönlüm öyle istiyor; çiçek gibi olması lazım. Benim gönlüm öyle istiyor; çiçek gibi olması lazım. Şöyle bir yere baktığın zaman, bir bal damladığı zaman yala; o kadar temiz olması lazım. Şöyle bir yere baktığın zaman, bir bal damladığı zaman yala; o kadar temiz olması lazım.

Bi hürmeti esmâikel-hüsnâ ve resûlikel-müctebâ Muhammedinil MustafaBi hürmeti esmâikel-hüsnâ ve resûlikel-müctebâ Muhammedinil Mustafa ve bi hürmeti esrarı suretil-Fâtihâve bi hürmeti esrarı suretil-Fâtihâ
Konuşma Hakkında
Tema 1
Tema 2