Namaz Vakitleri

23 Cemâziye'l-Evvel 1446
25 Kasım 2024
İmsak
06:25
Güneş
07:55
Öğle
12:56
İkindi
15:24
Akşam
17:46
Yatsı
19:11
Detaylı Arama

Peygamber Sas’in Tevazuu

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

22 Rebîü'l-Evvel 1410 / 22.10.1989
İskenderpaşa Camii/ İstanbul

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

SAS Efendimiz’in Yatağı Lifle Doluydu, İnsanoğlunun Gözü Doymaz, Hz. Ebû Bekr-i Sıddîk Efendimiz’in | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Peygamber Sas’in Tevazuu

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

22 Rebîü'l-Evvel 1410 / 22.10.1989
İskenderpaşa Camii/ İstanbul

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

SAS Efendimiz’in Yatağı Lifle Doluydu, İnsanoğlunun Gözü Doymaz, Hz. Ebû Bekr-i Sıddîk Efendimiz’in | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Konuşma Metni

Eûzü billâhi mineşşeytânirracîm. Bismillâhirrahmânirrahîm. Eûzü billâhi mineşşeytânirracîm. Bismillâhirrahmânirrahîm.

el-Hamdü li'l-lâhi rabbi'l-âlemîn alâ külli hâlin ve fî külli hîn.el-Hamdü li'l-lâhi rabbi'l-âlemîn alâ külli hâlin ve fî külli hîn. Ve's-salâtü ve's-selâmü alâ seyyidinâ ve senedinâ ve mededinâ Muhammedin ve âlihî ve sahbihî ecmaîn ve men tebiahû bi-ihsânin ilâ yevmi'd-dîn. Ve's-salâtü ve's-selâmü alâ seyyidinâ ve senedinâ ve mededinâ Muhammedin ve âlihî ve sahbihî ecmaîn ve men tebiahû bi-ihsânin ilâ yevmi'd-dîn.

Emma ba'd. Emma ba'd.

Fa'lemû eyyühe'l-ihvân fe-inne efdale'l-hadîsi kitâbu'l-lâhFa'lemû eyyühe'l-ihvân fe-inne efdale'l-hadîsi kitâbu'l-lâh ve efdale'l-hedyi hedyü seyyidinâ Muhammedin sallallahu aleyhi ve sellem ve efdale'l-hedyi hedyü seyyidinâ Muhammedin sallallahu aleyhi ve sellem ve şerre'l-umûri muhdesâtühâ ve külle muhdesetin bid'atün ve külle bid'atin dalâletün ve külle dalâletin ve sâhibehâ fi'n-nâr.ve şerre'l-umûri muhdesâtühâ ve külle muhdesetin bid'atün ve külle bid'atin dalâletün ve külle dalâletin ve sâhibehâ fi'n-nâr. Ve bi's-senedi'l-muttasıli ile'n-nebiyyi sallallahu aleyhi ve selleme ennehû kâl. Ve bi's-senedi'l-muttasıli ile'n-nebiyyi sallallahu aleyhi ve selleme ennehû kâl.

Kâne visâdetühü'l-letî yenâmü aleyhâ bi'l-leyli min edemin haşvuhâ lîfun. Kâne visâdetühü'l-letî yenâmü aleyhâ bi'l-leyli min edemin haşvuhâ lîfun.

Sadaka Resûlullah fî mâ kâl ev kemâ kâl. Sadaka Resûlullah fî mâ kâl ev kemâ kâl.

Aziz ve Muhterem kardeşlerim! Aziz ve Muhterem kardeşlerim!

Allah'ın rahmeti bereketi üzerinize olsun.Allah'ın rahmeti bereketi üzerinize olsun. Allahu Teâlâ hazretleri sizleri dünyanın ve âhiretin her türlü hayırlarına sevdiklerinizle beraber nail eylesin.Allahu Teâlâ hazretleri sizleri dünyanın ve âhiretin her türlü hayırlarına sevdiklerinizle beraber nail eylesin. İbadetlerinizi, taatlerinizi kabul eylesin, cennetiyle cemaliyle müşerref eylesin.İbadetlerinizi, taatlerinizi kabul eylesin, cennetiyle cemaliyle müşerref eylesin. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem hazretleri bizim numune-i imtisâlimiz, örneğimiz, önderimiz, rehberimiz olduğu için onun her hâli bizim için bir müstesna misaldir.Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem hazretleri bizim numune-i imtisâlimiz, örneğimiz, önderimiz, rehberimiz olduğu için onun her hâli bizim için bir müstesna misaldir. Biz onun her şeyini öğrenip hayatımızı ona göre tanzim etmek durumundayız,Biz onun her şeyini öğrenip hayatımızı ona göre tanzim etmek durumundayız, o bakımdan Peygamber Efendimiz'in mübarek âdetlerini, itiyatlarını, yaptığı yapmadığı şeyleri, sevdiği sevmediği şeyleri,o bakımdan Peygamber Efendimiz'in mübarek âdetlerini, itiyatlarını, yaptığı yapmadığı şeyleri, sevdiği sevmediği şeyleri, şemâilini, ahlâkını öğrenmek bizim için çok kıymet ifade ediyor. şemâilini, ahlâkını öğrenmek bizim için çok kıymet ifade ediyor.

Hocamız Ahmed Ziyâüddîn-i Gümüşhânevî hazretleri de Râmuzü'l-ehâdîs isimli hadis kitabının arkasınaHocamız Ahmed Ziyâüddîn-i Gümüşhânevî hazretleri de Râmuzü'l-ehâdîs isimli hadis kitabının arkasına Peygamber Efendimiz'in ahlâkını, şemâilini, âdetlerini, itiyatlarını anlatan bir bölüm eklemiş, orayı okumaya devam ediyoruz.Peygamber Efendimiz'in ahlâkını, şemâilini, âdetlerini, itiyatlarını anlatan bir bölüm eklemiş, orayı okumaya devam ediyoruz. 545. sayfanın 7. hadisine kadar okunmuş, ondan sonrasına devam ediyoruz. 545. sayfanın 7. hadisine kadar okunmuş, ondan sonrasına devam ediyoruz.

Kâne visâdetühü'l-letî yenâmu aleyhâ bi'l-leyli min edemin haşvühâ lîfun. Kâne visâdetühü'l-letî yenâmu aleyhâ bi'l-leyli min edemin haşvühâ lîfun.

Tirmizî, Ahmed b. Hanbel, Ebû Dâvud, İbn Mâce Hz. Âişe validemizden rivâyet eylemişler. Tirmizî, Ahmed b. Hanbel, Ebû Dâvud, İbn Mâce Hz. Âişe validemizden rivâyet eylemişler.

Peygamber Efendimiz'in geceleyin üzerine uzanıp uyuduğu şiltesi deridendi.Peygamber Efendimiz'in geceleyin üzerine uzanıp uyuduğu şiltesi deridendi. İçi lifle doluydu, kendisi deridendi. Bu lif dediğimiz şey de hurmanın yaprakları.İçi lifle doluydu, kendisi deridendi. Bu lif dediğimiz şey de hurmanın yaprakları. Hurma ağacının kılıç gibi iki tarafına uzanmış uzun ama küçük yaprakları olur.Hurma ağacının kılıç gibi iki tarafına uzanmış uzun ama küçük yaprakları olur. Bu yaprakların sert kısımları koparılıp yapraklar ayrıldığı zaman lif lif, uzun şekilde oluyor; o olabilir.Bu yaprakların sert kısımları koparılıp yapraklar ayrıldığı zaman lif lif, uzun şekilde oluyor; o olabilir. Bir de hurmanın kendi gövdesinde çeşitli lifler var, kahverengi lifler; onlar olabilir. Bir de hurmanın kendi gövdesinde çeşitli lifler var, kahverengi lifler; onlar olabilir. Deriden bir şiltesi varmış ve içi de lifle doluymuş. Deriden bir şiltesi varmış ve içi de lifle doluymuş. Peygamber Efendimiz'in üzerine uzandığı şiltesi; yatak bile demiyor, yastık mânasına gelecek misade kelimesini kullanıyor. Peygamber Efendimiz'in üzerine uzandığı şiltesi; yatak bile demiyor, yastık mânasına gelecek misade kelimesini kullanıyor. Ben onu ''şilte'' diye tercüme ediyorum. Öyle enli boylu, konforlu, rahat, lüks değildi ama bu, yokluktan da değildi. Ben onu ''şilte'' diye tercüme ediyorum. Öyle enli boylu, konforlu, rahat, lüks değildi ama bu, yokluktan da değildi.

Muhterem kardeşlerim! Muhterem kardeşlerim!

Ben bilhassa oraya dikkatinizi çekmek istiyorum; bu, Peygamber Efendimiz'in kendisinin tercihi idi.Ben bilhassa oraya dikkatinizi çekmek istiyorum; bu, Peygamber Efendimiz'in kendisinin tercihi idi. Ensardan bir kadın Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in yattığı yerin sert olduğunu görünce ona güzel, yünden bir yatak gönderdi.Ensardan bir kadın Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in yattığı yerin sert olduğunu görünce ona güzel, yünden bir yatak gönderdi. O yünden yatağı serdiler, bir gece onda uyudu ama ertesi gün onu geri gönderdi. O yünden yatağı serdiler, bir gece onda uyudu ama ertesi gün onu geri gönderdi. Bulamamaktan değil, parasıyla alamamaktan da değil;Bulamamaktan değil, parasıyla alamamaktan da değil; Peygamber Efendimiz'in eline çok para geçerdi ama parayı yanında tutmaz, hemen dağıtırdı. Peygamber Efendimiz'in eline çok para geçerdi ama parayı yanında tutmaz, hemen dağıtırdı. Bir gece kalmasına gönlü razı olmazdı, derhal ihtiyaç sahiplerine intikal ettirirdi. Bir gece kalmasına gönlü razı olmazdı, derhal ihtiyaç sahiplerine intikal ettirirdi.

Afganistan'a yardım için para toplamışlar; o para birisinin hesabında iki sene durmuş. Olmaz!Afganistan'a yardım için para toplamışlar; o para birisinin hesabında iki sene durmuş. Olmaz! Matlu'l-ğaniyyi zulmün. ''Zenginin hayrını tehir etmesi, fakiri kapısında bekletmesi, yapacağı hayrı biraz geç yapması bile zulümdür.''Matlu'l-ğaniyyi zulmün. ''Zenginin hayrını tehir etmesi, fakiri kapısında bekletmesi, yapacağı hayrı biraz geç yapması bile zulümdür.'' Çar çabuk intikal ettirmesi lazım. Çar çabuk intikal ettirmesi lazım. Efendimiz'in itiyadı öyleydi.Efendimiz'in itiyadı öyleydi. Peygamber Efendimiz Allah'ın en sevgili kulu, en yüksek insan, duası makbul, naz makamında,Peygamber Efendimiz Allah'ın en sevgili kulu, en yüksek insan, duası makbul, naz makamında, Allahu Teâlâ hazretlerinin habîb-i edîbi ama şımarmamış; edepli, terbiyeli. Allahu Teâlâ hazretlerinin habîb-i edîbi ama şımarmamış; edepli, terbiyeli.

''Yâ Resûlallah! Dilersen Rabbin senin için şu etraftaki dağları altın yapsın.'' diye kendisine arz olunduğu zaman; ''Yâ Resûlallah! Dilersen Rabbin senin için şu etraftaki dağları altın yapsın.'' diye kendisine arz olunduğu zaman;

''İstemem.'' dedi. ''İstemem.'' dedi.

İsteseydi Süleyman aleyhisselam gibi bir peygamber olabilirdi.İsteseydi Süleyman aleyhisselam gibi bir peygamber olabilirdi. Süleyman aleyhisselam saltanat sahibi bir hükümdardı. Süleyman aleyhisselam saltanat sahibi bir hükümdardı. Peygamber Efendimiz öyle olmayı başından beri istemedi.Peygamber Efendimiz öyle olmayı başından beri istemedi. Müşrikler Peygamber Efendimiz'i davasından vazgeçirmek için kendi akıllarına göre çok cazip teklifler ileri sürdüler. Dediler ki; Müşrikler Peygamber Efendimiz'i davasından vazgeçirmek için kendi akıllarına göre çok cazip teklifler ileri sürdüler. Dediler ki;

''Sen ne istiyorsun, niye bizim işlerimizi karıştırmaya kalkıyorsun?''Sen ne istiyorsun, niye bizim işlerimizi karıştırmaya kalkıyorsun? Eğer istediğin zenginlikse seni paraya boğalım, istediğin kadar para verelim.Eğer istediğin zenginlikse seni paraya boğalım, istediğin kadar para verelim. Seni en soylu ailelerimizin en güzel kızlarıyla evlendirelim. Seni en soylu ailelerimizin en güzel kızlarıyla evlendirelim. Seni başımıza hükümdar yapalım; yalnız bizim şu düzenimizi bozma.'' Peygamber Efendimiz; Seni başımıza hükümdar yapalım; yalnız bizim şu düzenimizi bozma.'' Peygamber Efendimiz;

''Bir elime güneşi verseniz, bir elime kameri, ayı verseniz yine de ben davamdan vazgeçmem.'' dedi. ''Bir elime güneşi verseniz, bir elime kameri, ayı verseniz yine de ben davamdan vazgeçmem.'' dedi.

Demek ki Peygamber Efendimiz'in davası hükümdar olmak, kavminin reisi olmak, zengin olmak, rahat olmak değildi.Demek ki Peygamber Efendimiz'in davası hükümdar olmak, kavminin reisi olmak, zengin olmak, rahat olmak değildi. Bu çok önemli, bu noktanın çok iyi bilinmesi lazım. Bu satırların altının güzel çizilmesi lazım. Bu çok önemli bir şey. Bu çok önemli, bu noktanın çok iyi bilinmesi lazım. Bu satırların altının güzel çizilmesi lazım. Bu çok önemli bir şey. Efendimiz'e ta başından hükümdarlığı teklif ettiler, ta başından zenginliği teklif ettiler.Efendimiz'e ta başından hükümdarlığı teklif ettiler, ta başından zenginliği teklif ettiler. Efendimiz'in elinden ne paralar geçti, biliyor musunuz?Efendimiz'in elinden ne paralar geçti, biliyor musunuz? Sofra örtüsünün üzerine altınlar, paralar yığılıyordu. Avuç avuç veriyordu. Sofra örtüsünün üzerine altınlar, paralar yığılıyordu. Avuç avuç veriyordu. Peygamber Efendimiz; fakirlikten korkmayan, ''Bana bir şey kalmayacak.'' diye endişe etmeyen bir insanın verişiyle verirdi.Peygamber Efendimiz; fakirlikten korkmayan, ''Bana bir şey kalmayacak.'' diye endişe etmeyen bir insanın verişiyle verirdi. Verdi mi doyururdu, kandırırdı. Hiç ihtiyaç kalmayacak şekilde verirdi.Verdi mi doyururdu, kandırırdı. Hiç ihtiyaç kalmayacak şekilde verirdi. Daha sonraki hadîs-i şerîflerde göreceğiz; yanında olmadığı zaman da ''hayır'' demezdi.Daha sonraki hadîs-i şerîflerde göreceğiz; yanında olmadığı zaman da ''hayır'' demezdi. Diyelim verdi, verdi, verdi; akşama elinde bir şey kalmadı. Diyelim verdi, verdi, verdi; akşama elinde bir şey kalmadı.

Birisi daha geldi, bir şey istedi mi ona; ''Artık yok, sana veremeyeceğim.'' demezdi.Birisi daha geldi, bir şey istedi mi ona; ''Artık yok, sana veremeyeceğim.'' demezdi. Ya sükût ederdi -edebin güzelliğine bakın- ya da ''İnşaallah ilk fırsatta, elime bir şey geçer gezmez sana vereceğim.'' derdi. Ya sükût ederdi -edebin güzelliğine bakın- ya da ''İnşaallah ilk fırsatta, elime bir şey geçer gezmez sana vereceğim.'' derdi.

''Hayır.'' dedi. ''Kime?'' ''Fâtımâtü'z-Zehrâ'ya, Aliyyü'l-Murtezâ'ya.'' ''Hayır.'' dedi. ''Kime?'' ''Fâtımâtü'z-Zehrâ'ya, Aliyyü'l-Murtezâ'ya.''

Geldiler, durumlarını arz ettiler.Geldiler, durumlarını arz ettiler. Birisi, kendisi cennet hatunlarının hanımefendisi, Fâtımâtü'z-Zehrâ kendisinin has kızı, öz kızı.Birisi, kendisi cennet hatunlarının hanımefendisi, Fâtımâtü'z-Zehrâ kendisinin has kızı, öz kızı. Ötekisi de amcazâdesi, damadı, ilk müslümanlardan. Hz. Ali, Allah'ın arslanı ev işleri yapmaktan elleri kanamıştı, su toplamıştı, nasırlaşmıştı, acımıştı.Ötekisi de amcazâdesi, damadı, ilk müslümanlardan. Hz. Ali, Allah'ın arslanı ev işleri yapmaktan elleri kanamıştı, su toplamıştı, nasırlaşmıştı, acımıştı. Şimdiki gençler bunu bilmez. Bakkaldan her şeyi hazır alıyoruz. Şimdiki gençler bunu bilmez. Bakkaldan her şeyi hazır alıyoruz.

Buğdayı alırsın, el değirmeninin ortasındaki çukura yavaş yavaş, avuç avuç dökersin, değirmenin kenarından kaşık kaşık, damla damla un çıkar.Buğdayı alırsın, el değirmeninin ortasındaki çukura yavaş yavaş, avuç avuç dökersin, değirmenin kenarından kaşık kaşık, damla damla un çıkar. Şimdi biz gidiyoruz; ''Ver bakalım şuradan beş kiloluk, torbadan doldur bakalım iki kiloluk.'' diyoruz, zahmetsizce alıyoruz. Şimdi biz gidiyoruz; ''Ver bakalım şuradan beş kiloluk, torbadan doldur bakalım iki kiloluk.'' diyoruz, zahmetsizce alıyoruz. Al parayı, paran kadar konuş. Hiç kimseye eyvallahımız yok, sıkıntı çekmemiz yok. Al parayı, paran kadar konuş. Hiç kimseye eyvallahımız yok, sıkıntı çekmemiz yok. Musluğu açıyoruz, su şakır şakır akıyor. Eskiden kovayla kuyulardan çekiliyordu. Musluğu açıyoruz, su şakır şakır akıyor. Eskiden kovayla kuyulardan çekiliyordu. Kovayı aşağıya sarkıtırsın; bir o tarafa sallarsın bir bu tarafa sallarsın, tartarsın, dibine batırdıktan sonra çekersin.Kovayı aşağıya sarkıtırsın; bir o tarafa sallarsın bir bu tarafa sallarsın, tartarsın, dibine batırdıktan sonra çekersin. Bir kere çektin bir şey değil, iki kere çektin bir şey değil ama on defa çektin mi insanın elleri acımaya, kızarmaya başlar.Bir kere çektin bir şey değil, iki kere çektin bir şey değil ama on defa çektin mi insanın elleri acımaya, kızarmaya başlar. Birkaç gün buna devam ettin mi yara olur, nasırlaşır. Birkaç gün buna devam ettin mi yara olur, nasırlaşır. O bakımdan ellerini gösterdiler; ''Ne olur? Şu harpte esir alınmışlardan bir tanesini bize köle olarak, hizmetçi olarak verseniz.'' dediler,O bakımdan ellerini gösterdiler; ''Ne olur? Şu harpte esir alınmışlardan bir tanesini bize köle olarak, hizmetçi olarak verseniz.'' dediler, Efendimiz onlara ''hayır'' dedi; kendi öz kızına, öz damadına, amcazâdesine,Efendimiz onlara ''hayır'' dedi; kendi öz kızına, öz damadına, amcazâdesine, Allah'ın arslanı Hz. Ali'ye, cennet hatunlarının efendisi Fâtımatü'z-Zehrâ'ya ''hayır'' dedi.Allah'ın arslanı Hz. Ali'ye, cennet hatunlarının efendisi Fâtımatü'z-Zehrâ'ya ''hayır'' dedi. ''Ben size dua öğreteyim, tesbih öğreteyim, onları çekin. ''Ben size dua öğreteyim, tesbih öğreteyim, onları çekin. Bu esirleri satalım da parasını fakir sahabenin karnını doyurmaya harcayalım.'' dedi, evladından fedakârlık yaptı. Bu esirleri satalım da parasını fakir sahabenin karnını doyurmaya harcayalım.'' dedi, evladından fedakârlık yaptı. Efendimiz öyle bir insandı, misli görülmemiş bir insandı.Efendimiz öyle bir insandı, misli görülmemiş bir insandı. Bugün herhangi bir şekilde, herhangi bir kavmin başına lider olarak geçenler bir elleri yağda, bir elleri balda yaşıyorlar. Bugün herhangi bir şekilde, herhangi bir kavmin başına lider olarak geçenler bir elleri yağda, bir elleri balda yaşıyorlar.

Geçen gün yolculukta bir şey gördüm.Geçen gün yolculukta bir şey gördüm. Polonya'nın yeni başbakanı; ''Bizi komünist baskıdan biraz kurtardın, memlekette biraz hürriyet havası esti.'' diye papalığa teşekkür makamında, ziyarete gidiyor.Polonya'nın yeni başbakanı; ''Bizi komünist baskıdan biraz kurtardın, memlekette biraz hürriyet havası esti.'' diye papalığa teşekkür makamında, ziyarete gidiyor. Ne saltanat, ne askerler, ne tüylü kafalı başlıklar, ne sırmalı kıyafetler; papalığın askeri sarayı, meydanları, sütunları, kemerleri görülmeye değerdi. Ne saltanat, ne askerler, ne tüylü kafalı başlıklar, ne sırmalı kıyafetler; papalığın askeri sarayı, meydanları, sütunları, kemerleri görülmeye değerdi.

Hz. İsa zamanında o saltanat var mıydı? Yoktu. Hz. İsa zamanında o saltanat var mıydı? Yoktu.

İşte Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in hayat tarzı böyle mütevazı idi. İşte Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in hayat tarzı böyle mütevazı idi.

Hanımlarından birinin evinde iki kat katlanmış bir örtü vardı, keçe gibi bir şey. Dediler ki; Hanımlarından birinin evinde iki kat katlanmış bir örtü vardı, keçe gibi bir şey. Dediler ki;

''Bu iki kat çok az oluyor, dörde katlayalım, biraz daha yumuşakça olsun.'' Ertesi sabah; ''Bu iki kat çok az oluyor, dörde katlayalım, biraz daha yumuşakça olsun.'' Ertesi sabah;

''Benim altıma ne koydunuz?'' dedi. ''Benim altıma ne koydunuz?'' dedi.

''Bir şey koymadık, yâ Resûlallah! Her zamanki yatağınızı ikiye daha katladık dört kat oldu.'' dediler. ''Bir şey koymadık, yâ Resûlallah! Her zamanki yatağınızı ikiye daha katladık dört kat oldu.'' dediler.

''Eski haline getirin; rahat uyumuşum da bu gece teheccüde kalkamadım.'' dedi. ''Eski haline getirin; rahat uyumuşum da bu gece teheccüde kalkamadım.'' dedi.

Efendimiz, kendisi rahatı istemiyordu.Efendimiz, kendisi rahatı istemiyordu. İsteseydi etrafında onun için canını verecek bir yığın mübarek müslüman vardı.İsteseydi etrafında onun için canını verecek bir yığın mübarek müslüman vardı. Canını, malını verecek; ''Her şeyim sana feda olsun.'' diyecek bir sürü insan vardı, Efendimiz istemedi.Canını, malını verecek; ''Her şeyim sana feda olsun.'' diyecek bir sürü insan vardı, Efendimiz istemedi. Bu bize örnektir. Bize dünya hayatı lazım değil, âhiret hayatı lazım. Bu bize örnektir. Bize dünya hayatı lazım değil, âhiret hayatı lazım. İnsanların hata etmesi, günaha düşmesi, birbirlerini yemesi, kurtlar gibi birbirlerinin gırtlağına sarılması, birbirlerinin canına kıyması hep paradandır. İnsanların hata etmesi, günaha düşmesi, birbirlerini yemesi, kurtlar gibi birbirlerinin gırtlağına sarılması, birbirlerinin canına kıyması hep paradandır.

Eve hırsız girmiş, kadının bileklerini kesmiş, bileziklerini almış.Eve hırsız girmiş, kadının bileklerini kesmiş, bileziklerini almış. Altın hırsından, para hırsından bir cana kıyıyor. Allah insanoğluna insaf versin.Altın hırsından, para hırsından bir cana kıyıyor. Allah insanoğluna insaf versin. İnsanoğlunun genel yapısı nasıldır.İnsanoğlunun genel yapısı nasıldır. Lev kâne li'bni Âdeme vadiyâni min zehebin le'bteğâ ileyhima's-sâlise. Lev kâne li'bni Âdeme vadiyâni min zehebin le'bteğâ ileyhima's-sâlise. İnsanoğlunun iki tane altın dolusu vadisi olsa ''üçüncü bir vadim olsa'' diye çalışır. Gözünü topraktan gayri şey doldurmaz.İnsanoğlunun iki tane altın dolusu vadisi olsa ''üçüncü bir vadim olsa'' diye çalışır. Gözünü topraktan gayri şey doldurmaz. Ne zaman ki toprağa girer, kefeni çürür, eti çürür, gözlerinin çukurlarına toprak dolarsa, gözü o zaman doyar.Ne zaman ki toprağa girer, kefeni çürür, eti çürür, gözlerinin çukurlarına toprak dolarsa, gözü o zaman doyar. Başka türlü bu göz doymuyor.Başka türlü bu göz doymuyor. Allah'ın tok gözlü yaptığı has müslümanlar, dünyaya metelik vermeyen insanlar müstesna. Allah'ın tok gözlü yaptığı has müslümanlar, dünyaya metelik vermeyen insanlar müstesna.

Zenginlerden bir tanesi evliyâullahtan bir zAta demiş ki; Zenginlerden bir tanesi evliyâullahtan bir zAta demiş ki;

''Al sana şu kadar kese altın, bunu nasıl istersen dağıt.'' ''Al sana şu kadar kese altın, bunu nasıl istersen dağıt.''

''Sen, yanında bu kadar daha paran olmasını ister misin?'' demiş. ''Sen, yanında bu kadar daha paran olmasını ister misin?'' demiş.

''Tabi, istemez miyim?'' demiş. ''O zaman bu para yine senin yanında kalsın, çünkü ben hiç istemiyorum.'' demiş, reddetmiş. ''Tabi, istemez miyim?'' demiş. ''O zaman bu para yine senin yanında kalsın, çünkü ben hiç istemiyorum.'' demiş, reddetmiş.

Onun için İslâm'da zühd vardır. Onun için İslâm'da zühd vardır.

Hocamız'ın bir adı ne? Zahid, Muhammed Zahid. Hocamız'ın bir adı ne? Zahid, Muhammed Zahid.

Zahid ''zühd sahibi olmak'' demek.Zahid ''zühd sahibi olmak'' demek. Dünya boştur. Dünyanın malı dünyada kalır; mühim olan âhirettir, müslümanın âhirete rağbet etmesi lazım. Dünya boştur. Dünyanın malı dünyada kalır; mühim olan âhirettir, müslümanın âhirete rağbet etmesi lazım.

Dünya malı hiç lazım değil mi? Dünya malı hiç lazım değil mi?

Lazım. Savaşta, cihatta, başkalarına iyilik etmekte, hayır hasenât yapmakta, İslâm ülkelerini geliştirmekte lazım.Lazım. Savaşta, cihatta, başkalarına iyilik etmekte, hayır hasenât yapmakta, İslâm ülkelerini geliştirmekte lazım. Mühim olan paraya kul olmamaktır, parayı put edinmemektir.Mühim olan paraya kul olmamaktır, parayı put edinmemektir. Evliyâullahtan birisi ayağını toprağa vurmuş, ''Taptığınız ayağımın altında.'' demiş, kızmışlar ama sonradan anlaşılmış, orayı kazmışlar, bir küp altın çıkmış. Evliyâullahtan birisi ayağını toprağa vurmuş, ''Taptığınız ayağımın altında.'' demiş, kızmışlar ama sonradan anlaşılmış, orayı kazmışlar, bir küp altın çıkmış. ''İşte taptığınız bu altın.'' demek istiyor. Kimisi altına, kimisi paraya veya benzer şeylere tapıyor. ''İşte taptığınız bu altın.'' demek istiyor. Kimisi altına, kimisi paraya veya benzer şeylere tapıyor.

Müslümanlar para kazanacak. Helalinden kazanmaya dikkat edecek, gözü tok olacak.Müslümanlar para kazanacak. Helalinden kazanmaya dikkat edecek, gözü tok olacak. Öyle hırs içinde olmayacak, helal isteyecek.Öyle hırs içinde olmayacak, helal isteyecek. Haramdan oldu mu elinin tersiyle itecek, haramdan istemeyecek. Haramdan oldu mu elinin tersiyle itecek, haramdan istemeyecek. Allah helalinden bol bol verirse pekâlâ; o zaman da vazifesini bilecek. Allah helalinden bol bol verirse pekâlâ; o zaman da vazifesini bilecek. Helalinden gelen parayla fukarânın hakkını ayırıp onlara iyilik yapacak; hayır hasenât yapacak, parayı âhirete transfer edecek. Helalinden gelen parayla fukarânın hakkını ayırıp onlara iyilik yapacak; hayır hasenât yapacak, parayı âhirete transfer edecek.

Paranın ahirete transferi nasıl olur? Paranın ahirete transferi nasıl olur?

Hayır işine yatırılmasıyla olur. Yanında kaldı mı hesabı vardır, hayra yatırıldı mı âhirete transfer edilmiştir. Hayır işine yatırılmasıyla olur. Yanında kaldı mı hesabı vardır, hayra yatırıldı mı âhirete transfer edilmiştir.

Merhum İskerder Paşa, sofu Bayezid denilen Sultan Bayezid'in itimat ettiği, çok has adamıymış.Merhum İskerder Paşa, sofu Bayezid denilen Sultan Bayezid'in itimat ettiği, çok has adamıymış. İstanbul'dan bir sefere çıktığı zaman ''gözü arkada kalmasın'' diye burada onu hâkim bırakırmış; ''Sen İstanbul'a bak, nezaret et.'' dermiş.İstanbul'dan bir sefere çıktığı zaman ''gözü arkada kalmasın'' diye burada onu hâkim bırakırmış; ''Sen İstanbul'a bak, nezaret et.'' dermiş. Bu zât-ı muhterem de burada cami yaptırmış. Bu zât-ı muhterem de burada cami yaptırmış. Bir rivâyete göre Trabzon'da da bir tane İskerderpaşa Camii varmış. Böyle hayırlar yaptırmış. Bir rivâyete göre Trabzon'da da bir tane İskerderpaşa Camii varmış. Böyle hayırlar yaptırmış. Aradan dört yüz yıl geçmiş, hâlâ camisinde namaz kılınıyor. Aradan dört yüz yıl geçmiş, hâlâ camisinde namaz kılınıyor. Yirminci yüz yılın sonlarında cami hâlâ tıklım tıklım doluyor; her ibadet edenin ibadetinin sevabının bir misli ona da yazılıyor. Yirminci yüz yılın sonlarında cami hâlâ tıklım tıklım doluyor; her ibadet edenin ibadetinin sevabının bir misli ona da yazılıyor.

[Mehmed Zahid] Hocamız rahmetullahi aleyh hacca, umreye giderdi.[Mehmed Zahid] Hocamız rahmetullahi aleyh hacca, umreye giderdi. Ankara'ya Adana'ya Konya'ya giderdi, hatm-i hâcegân yapardı.Ankara'ya Adana'ya Konya'ya giderdi, hatm-i hâcegân yapardı. Sonunda dua ederken İskender Paşa'nın adını da mutlaka anardı.Sonunda dua ederken İskender Paşa'nın adını da mutlaka anardı. İskender Paşa'ya imrenirdim Nerede olsa İskender Paşa'yı unutmazdı.İskender Paşa'ya imrenirdim Nerede olsa İskender Paşa'yı unutmazdı. Ne bahtiyar zâtmış ki kaç asır sonra böyle gönül erbabı insanların duasını kazandı. Ne bahtiyar zâtmış ki kaç asır sonra böyle gönül erbabı insanların duasını kazandı.

Onun için Allah bize göz tokluğu, gönül zenginliği ve helal, bol kazanç versin.Onun için Allah bize göz tokluğu, gönül zenginliği ve helal, bol kazanç versin. Biz de onu Allah yoluna verebilelim; mühim olan o.Biz de onu Allah yoluna verebilelim; mühim olan o. ''Zekâtımı veriyorum ya hocam.'' Zekât cimrilikten kurtulmanın beratıdır. Zekât cimri olmadığının alametidir.''Zekâtımı veriyorum ya hocam.'' Zekât cimrilikten kurtulmanın beratıdır. Zekât cimri olmadığının alametidir. Zekâtını vermeyen bir insan pintidir, cimridir, nekestir, bahildir.Zekâtını vermeyen bir insan pintidir, cimridir, nekestir, bahildir. Zekâtını veren insan asgari şartı yerine getirmiştir. Eh o kadar yapıyor. Tabi yaparsa cennete gider. Zekâtını veren insan asgari şartı yerine getirmiştir. Eh o kadar yapıyor. Tabi yaparsa cennete gider. Ama İslâm'ın ihtiyacı daha fazlaysa infakı da o nispette fazla olmalıdır. Ama İslâm'ın ihtiyacı daha fazlaysa infakı da o nispette fazla olmalıdır.

Bazı insanlar ne yapıyor? Bazı insanlar ne yapıyor?

''Benim kendi ailem var, ihtiyacım şu kadar.'' diye şöyle azıcığını kendisine ayırıyor, kalan çoğunu hayra veriyor.''Benim kendi ailem var, ihtiyacım şu kadar.'' diye şöyle azıcığını kendisine ayırıyor, kalan çoğunu hayra veriyor. Hz. Ebû Bekir es-Sıddîk Efendimiz her şeyini vermiş.Hz. Ebû Bekir es-Sıddîk Efendimiz her şeyini vermiş. Bir ordunun teçhiz edilmesi zamanında nesi varsa hepsini vermiş. Peygamber Efendimiz; Bir ordunun teçhiz edilmesi zamanında nesi varsa hepsini vermiş. Peygamber Efendimiz;

''Yâ Ebâ Bekir! Ailene, çoluk çocuğuna ne bıraktın?'' diye soruyor. ''Yâ Ebâ Bekir! Ailene, çoluk çocuğuna ne bıraktın?'' diye soruyor.

''Allah'ı ve Resûlü'nü bıraktım. Allah bana yeter. Resûlullah'ın duası yeter.'' ''Allah'ı ve Resûlü'nü bıraktım. Allah bana yeter. Resûlullah'ın duası yeter.''

Resûlullah'ın duası insanı ihya eder.Resûlullah'ın duası insanı ihya eder. Tabi Resûlullah'ın sevgisini kazandı, duasını kazandı yâr-ı gâr oldu.Tabi Resûlullah'ın sevgisini kazandı, duasını kazandı yâr-ı gâr oldu. Hicrette arkadaşı oldu, mağarada yol arkadaşı oldu; adı âyet-i kerîmeye girdi. Hicrette arkadaşı oldu, mağarada yol arkadaşı oldu; adı âyet-i kerîmeye girdi. İz yekûlü li-sâhibihî lâ tahzen inna'l-lâhe meanâ âyet-i kerîmesinde Ebû Bekr-i Sıddîk'ın adı geçer.İz yekûlü li-sâhibihî lâ tahzen inna'l-lâhe meanâ âyet-i kerîmesinde Ebû Bekr-i Sıddîk'ın adı geçer. Cebrail aleyhisselam gelip Peygamber Efendimiz'e bildirdi ki; Cebrail aleyhisselam gelip Peygamber Efendimiz'e bildirdi ki;

''Allahu Teâlâ hazretleri Ebû Bekir es-Sıddîk'a selam ediyor, selam söyle.'' O da selamı söyledi. ''Allahu Teâlâ hazretleri Ebû Bekir es-Sıddîk'a selam ediyor, selam söyle.'' O da selamı söyledi.

''Rabbim bana selam mı ediyor?'' diye hüngür hüngür ağladı, o şerefe erdi.''Rabbim bana selam mı ediyor?'' diye hüngür hüngür ağladı, o şerefe erdi. Tabi insanın gönlünün zenginliği, edebi, saygısı, imanı nispetinde mükâfatı da büyük oluyor. Tabi insanın gönlünün zenginliği, edebi, saygısı, imanı nispetinde mükâfatı da büyük oluyor.

Müşrikler karşısına çıktılar;Müşrikler karşısına çıktılar; ''Arkadaşının en son söylediği lafı duydun mu?'' dediler. ''Arkadaşının en son söylediği lafı duydun mu?'' dediler.

''Ne söylemiş?'' dedi. ''Ne söylemiş?'' dedi.

''Dün gece yedi kat göklere çıktığını oradan ilerilere gittiğini mi'rac ettiğini anlatıyor.''Dün gece yedi kat göklere çıktığını oradan ilerilere gittiğini mi'rac ettiğini anlatıyor. Buradan Kudüs'e gitmiş, oradan da yedi kat göklere çıkmış.'' Ebû Bekr-i Sıddîk Efendimiz hiç şaşırmadı. Dedi ki; Buradan Kudüs'e gitmiş, oradan da yedi kat göklere çıkmış.'' Ebû Bekr-i Sıddîk Efendimiz hiç şaşırmadı. Dedi ki;

''O bize daha başka, daha muazzam hakikatleri de bildiriyor, biz onları da derhal kabul ediyoruz.''O bize daha başka, daha muazzam hakikatleri de bildiriyor, biz onları da derhal kabul ediyoruz. O, bu sözleri hakikaten o söyledi mi?'' O, bu sözleri hakikaten o söyledi mi?''

''Evet, söyledi.'' Dediler. ''Evet, söyledi.'' Dediler.

''O söylediyse doğrudur.'' dedi, ondan Ebû Bekr-i Sıddîk oldu. ''O söylediyse doğrudur.'' dedi, ondan Ebû Bekr-i Sıddîk oldu.

Sıddîk ne demek? Sıddîk ne demek?

''Tahkikte, tasdikte, arkadaşlıkta en ileri, en erişilmez mertebe ve merhalede'' demek. ''Tahkikte, tasdikte, arkadaşlıkta en ileri, en erişilmez mertebe ve merhalede'' demek. Sadıklıkta en yüksek derece sıddîkiyet mertebesi. İşte o mertebeye erdi.Sadıklıkta en yüksek derece sıddîkiyet mertebesi. İşte o mertebeye erdi. Elhamdülillah, o da bizim silsilemizin başıdır. Silsilemiz Ebû Bekr-i Sıddîk Efendimiz'den başlar.Elhamdülillah, o da bizim silsilemizin başıdır. Silsilemiz Ebû Bekr-i Sıddîk Efendimiz'den başlar. Biz de onun mânevî evlatlarıyız.Biz de onun mânevî evlatlarıyız. Allah şefaatine nail eylesin, Allah bize de onun gibi gönül zenginliği versin, İslâm'a onun gibi hizmet etmeyi nasip eylesin.Allah şefaatine nail eylesin, Allah bize de onun gibi gönül zenginliği versin, İslâm'a onun gibi hizmet etmeyi nasip eylesin. Bütün mal varlığını Allah yolunda feda etmiş. Bütün mal varlığını Allah yolunda feda etmiş.

Mal canın yongasıdır. Yongası; ''bir parçası, kıyıntısı, kırpıntısı, kenarı, koparılmış bir parçası'' demektir.Mal canın yongasıdır. Yongası; ''bir parçası, kıyıntısı, kırpıntısı, kenarı, koparılmış bir parçası'' demektir. Birisine gidip parasını istedin mi; ''Canımı al, malımı alma.'' der. Mal o kadar sevgili, o kadar tatlı ama; Birisine gidip parasını istedin mi; ''Canımı al, malımı alma.'' der. Mal o kadar sevgili, o kadar tatlı ama;

Yar yoluna dökülmedik dilleri neyleyim, Yar yoluna dökülmedik dilleri neyleyim,

Hak yoluna harcanmadık malları neyleyim. Hak yoluna harcanmadık malları neyleyim.

Allah yolunda harcanmadıktan sonra o paradan, o maldan ne hayır gelir.Allah yolunda harcanmadıktan sonra o paradan, o maldan ne hayır gelir. Helâlühû hisâbün, harâmühû azâbün. ''Helali hesaba tâbidir.Helâlühû hisâbün, harâmühû azâbün. ''Helali hesaba tâbidir. ''Bunu benden kazandın ama nereye harcadın? İsraf ettin mi etmedin mi, vazifelerini yaptın mı, zekâtını verdin mi?'' diye sorulur; uzun, çetin bir hesaptır.''Bunu benden kazandın ama nereye harcadın? İsraf ettin mi etmedin mi, vazifelerini yaptın mı, zekâtını verdin mi?'' diye sorulur; uzun, çetin bir hesaptır. İnsanı terletir, genci ihtiyarlatır, saçı sakalı ağartır. İnsanı terletir, genci ihtiyarlatır, saçı sakalı ağartır. Haramı da azaptır. Haramdan bitmiş olan eti cehennem ateşi paklar. Haramı da azaptır. Haramdan bitmiş olan eti cehennem ateşi paklar. Rabbimiz bizi haramların gölgesinden, zerresinden bile uzak eylesin. Rızkımızı helalinden versin.Rabbimiz bizi haramların gölgesinden, zerresinden bile uzak eylesin. Rızkımızı helalinden versin. Bizi haramlara bulaştırmasın. Günahlara, cimriliğe, pintiliğe bulaştırmasın.Bizi haramlara bulaştırmasın. Günahlara, cimriliğe, pintiliğe bulaştırmasın. Dedelerimiz Hak yoluna canlarını vermişler. Dedelerimiz Hak yoluna canlarını vermişler. Biz de hiç olmazsa kesemizin ağzını açıp ihtiyacımızın fazlasını, malımızı, paramızı İslâm'ın hizmetine tahsis edelim ki İslâm aziz olsun. Biz de hiç olmazsa kesemizin ağzını açıp ihtiyacımızın fazlasını, malımızı, paramızı İslâm'ın hizmetine tahsis edelim ki İslâm aziz olsun.

Dünyanın haline şöyle bir bakıyorum, üzülmemek mümkün değil.Dünyanın haline şöyle bir bakıyorum, üzülmemek mümkün değil. Dünyanın süper devletleri hangileri, İslâm ülkeleri mi? Değil. Dünyanın süper devletleri hangileri, İslâm ülkeleri mi? Değil. Süper devletler bir kuzeyde bir batıda, bizimkilerin adı bile anılmıyor. ''Gelişmekte olan ülkeler.'' diye anılıyor.Süper devletler bir kuzeyde bir batıda, bizimkilerin adı bile anılmıyor. ''Gelişmekte olan ülkeler.'' diye anılıyor. İnsan onların ülkelerine gidiyor; çalışmalarını, çalışkanlıklarını, kendi memleketlerine yaptıkları hizmetleri görüyor, imreniyor.İnsan onların ülkelerine gidiyor; çalışmalarını, çalışkanlıklarını, kendi memleketlerine yaptıkları hizmetleri görüyor, imreniyor. İki asır, üç asır önceden başlamışlar, intizama sokmuşlar. Şairin; İki asır, üç asır önceden başlamışlar, intizama sokmuşlar. Şairin;

Dolaştım gezdim Frengistanı, bütün kâşâneler gördüm, Dolaştım gezdim Frengistanı, bütün kâşâneler gördüm,

Dolaştım mülk-ü İslâm'ı hemen vîrâneler gördüm. dediği gibi;Dolaştım mülk-ü İslâm'ı hemen vîrâneler gördüm. dediği gibi; İslâm ülkelerine bakıyorsun vîrâne, sefalet, açlık, yoksulluk, intizamsızlık, pislik, pasaklılık, hastalık; İslâm ülkelerine bakıyorsun vîrâne, sefalet, açlık, yoksulluk, intizamsızlık, pislik, pasaklılık, hastalık; onların ülkelerine gidiyorsun her şeylerini düzenlemişler, intizama sokmuşlar. onların ülkelerine gidiyorsun her şeylerini düzenlemişler, intizama sokmuşlar. Her şeyleri tıkır tıkır, gıcır gıcır, pırıl pırıl. Hani insanların en hayırlısı insanlara en faydalı olandı? Her şeyleri tıkır tıkır, gıcır gıcır, pırıl pırıl. Hani insanların en hayırlısı insanlara en faydalı olandı? Hani Peygamber Efendimiz; hayru'n-nas, enfeuhüm li'n-nâs.Hani Peygamber Efendimiz; hayru'n-nas, enfeuhüm li'n-nâs. ''İnsanların en hayırlısı, öteki insanlara en çok faydası olandır.'' buyurmuştu. ''İnsanların en hayırlısı, öteki insanlara en çok faydası olandır.'' buyurmuştu. Nerede bu faydalı insanlar?Nerede bu faydalı insanlar? Hani bu memleketin %99'u müslümandı; nerede, göster de görelim. Nerede, hani fayda? Hani bu memleketin %99'u müslümandı; nerede, göster de görelim. Nerede, hani fayda? Nerede, bu faydayı üreten faydalılar nerede? Nerede müslümanlar?Nerede, bu faydayı üreten faydalılar nerede? Nerede müslümanlar? Allah hepimize İslâm'ın asıl çizgisine gelmeyi; hakiki, has müslüman olmayı nasip etsin. Allah hepimize İslâm'ın asıl çizgisine gelmeyi; hakiki, has müslüman olmayı nasip etsin.

Kâne lâ ye'huzü bi'l-karfi ve lâ yakbelü kavle ehadin alâ ehadin. Kâne lâ ye'huzü bi'l-karfi ve lâ yakbelü kavle ehadin alâ ehadin.

İkinci hadîs-i şerîf, Enes radıyallahu anh'ten rivâyet edilmiş: İkinci hadîs-i şerîf, Enes radıyallahu anh'ten rivâyet edilmiş:

''Peygamber Efendimiz şüphe üzerine bir iş yapmazdı. Zan ile şüphe ile iş yapmazdı.''''Peygamber Efendimiz şüphe üzerine bir iş yapmazdı. Zan ile şüphe ile iş yapmazdı.'' Kesin delil olacak, hüccet olacak, vesika olacak, burhan olacak; iş, ayan beyan belli olacak. Ona göre yapardı. Kesin delil olacak, hüccet olacak, vesika olacak, burhan olacak; iş, ayan beyan belli olacak. Ona göre yapardı. Biz ne yapıyoruz? Zan üzerine.Biz ne yapıyoruz? Zan üzerine. Özel sohbetlerde, gittiğim ülkelerde, şehirlerde arkadaşlarımı şöyle bir inceliyorum.Özel sohbetlerde, gittiğim ülkelerde, şehirlerde arkadaşlarımı şöyle bir inceliyorum. Mesela Ankara'dayım, arkadaşlar ziyaretime geliyor, konuşuyoruz. Bursa'ya, İnegöl'e, Balıkesir'e gidiyoruz. Arkadaşlarla konuşuyorum.Mesela Ankara'dayım, arkadaşlar ziyaretime geliyor, konuşuyoruz. Bursa'ya, İnegöl'e, Balıkesir'e gidiyoruz. Arkadaşlarla konuşuyorum. Şöyle muhakemelerinin sıhhatine bakıyorum. Akılları nasıl çalışıyor?Şöyle muhakemelerinin sıhhatine bakıyorum. Akılları nasıl çalışıyor? Muhakeme yürütme tarzları nasıl? Nasıl delillere dayanıp onlardan nasıl sonuç çıkarıyorlar? Muhakeme yürütme tarzları nasıl? Nasıl delillere dayanıp onlardan nasıl sonuç çıkarıyorlar?

Muhterem kardeşlerim! Muhterem kardeşlerim!

Bu da bir büyük kabiliyettir. İnsanın doğru düşünmesi bir kabiliyettir.Bu da bir büyük kabiliyettir. İnsanın doğru düşünmesi bir kabiliyettir. Düşünmek, doğruyu bulmak bir sanattır.Düşünmek, doğruyu bulmak bir sanattır. İki tane cümlenin okunmasından sonra ondan üçüncü sonucu çıkarmak bir sanattır; mantık işidir, tefekkür işidir. İki tane cümlenin okunmasından sonra ondan üçüncü sonucu çıkarmak bir sanattır; mantık işidir, tefekkür işidir. Bakıyorum, çoğu kimse sözlerini delile dayandırmıyor. Zan üzerine, tahmin üzerine büyük büyük sonuçlar çıkarıyorlar. Bakıyorum, çoğu kimse sözlerini delile dayandırmıyor. Zan üzerine, tahmin üzerine büyük büyük sonuçlar çıkarıyorlar.

''Şu şöyle yapmıştır binaenaleyh bu adam iyi adam değildir. Şu şöyledir binaenaleyh şu adam kötüdür.'' ''Şu şöyle yapmıştır binaenaleyh bu adam iyi adam değildir. Şu şöyledir binaenaleyh şu adam kötüdür.''

Yahu günah, suizanda bulunmak günah; iftira etmek, gıybet etmek günah.Yahu günah, suizanda bulunmak günah; iftira etmek, gıybet etmek günah. Daha hiç bir şeyini bilmiyorsun. Daha hiç bir şeyini bilmiyorsun.

''Gördün mü?'' diyorum, ''Görmedim.'' ''Gördün mü?'' diyorum, ''Görmedim.''

''Duydun mu?'' ''Duymadım, tahmin ediyorum.'' ''Duydun mu?'' ''Duymadım, tahmin ediyorum.''

''O adam milyonlar kazandı.'' ''O adam milyonlar kazandı.''

''Kazanabilir, haramdan kazandığına dair delilin var mı?'' ''Yok.'' ''Kazanabilir, haramdan kazandığına dair delilin var mı?'' ''Yok.''

Herkes anasından zengin doğmuyor ki maydanoz satmaktan başlıyor, sonra fabrikatör olabiliyor.Herkes anasından zengin doğmuyor ki maydanoz satmaktan başlıyor, sonra fabrikatör olabiliyor. Çobanlıktan başlıyor, atom alimi olabiliyor.Çobanlıktan başlıyor, atom alimi olabiliyor. Tarladan çıkıyor, geliyor, vezir oluyor, şimdiki zamanın tabirine göre bakan oluyor.Tarladan çıkıyor, geliyor, vezir oluyor, şimdiki zamanın tabirine göre bakan oluyor. İnsan çalışırsa bir şey elde edebilir. İnsan çalışırsa bir şey elde edebilir.

Mühim olan; işin içinde haram var mı, gayrımeşru şey var mı? Mühim olan; işin içinde haram var mı, gayrımeşru şey var mı?

Bakıyorum arkadaşlarımın çoğu gıybette, çoğu zanla hareket ediyor. Bakıyorum arkadaşlarımın çoğu gıybette, çoğu zanla hareket ediyor.

Peki Peygamber Efendimiz nasıl yapardı? Peki Peygamber Efendimiz nasıl yapardı?

Efendimiz zanna itibar etmezdi. Zan üzerine, şek üzerine, tereddüt üzerine iş yapmazdı.Efendimiz zanna itibar etmezdi. Zan üzerine, şek üzerine, tereddüt üzerine iş yapmazdı. Sağlam, pırıl pırıl bir mantık, ışıl ışıl bir projektör altında muhakeme tarzı sapasağlam bir sonuç. Çok güzel. Müslümanların böyle olması lazım.Sağlam, pırıl pırıl bir mantık, ışıl ışıl bir projektör altında muhakeme tarzı sapasağlam bir sonuç. Çok güzel. Müslümanların böyle olması lazım. Delilsiz, mesnetsiz konuşmaması lazım. Delilsiz, mesnetsiz konuşmaması lazım.

Mekke-i Mükerreme'ye gittim.Mekke-i Mükerreme'ye gittim. Orada baktım, onların büyük alimlerinden birisi -eskisi makamından ayrılırsa neredeyse yeni Diyanet İşleri Başkanı olacak- talebeleri topluyor;Orada baktım, onların büyük alimlerinden birisi -eskisi makamından ayrılırsa neredeyse yeni Diyanet İşleri Başkanı olacak- talebeleri topluyor; bizim buradaki gibi hep genç talebeler, hep üniversite talebeleri.bizim buradaki gibi hep genç talebeler, hep üniversite talebeleri. Bakıyorum sabah namazından sonra işrak vaktine kadar bir buçuk, iki saat ders yapıyorlar; ben de kenarda dinliyorum.Bakıyorum sabah namazından sonra işrak vaktine kadar bir buçuk, iki saat ders yapıyorlar; ben de kenarda dinliyorum. Tane tane Arapça konuşuyor ve talebelerine soru soruyor; ''Bu hususta sen ne dersin? Delilin nedir?'' diyor. Tane tane Arapça konuşuyor ve talebelerine soru soruyor; ''Bu hususta sen ne dersin? Delilin nedir?'' diyor. Onlar da âyet-i kerîme ve hadîs-i şerîflerle delillendiriyor. Onlar da âyet-i kerîme ve hadîs-i şerîflerle delillendiriyor.

Talebelerini yetiştirme tarzı hoşuma gitti. Delilli, mesnetli. Her şeyin bir âyete, bir hadîse dayanması lazım.Talebelerini yetiştirme tarzı hoşuma gitti. Delilli, mesnetli. Her şeyin bir âyete, bir hadîse dayanması lazım. Li-yehlike men heleke an beyyinetin ve yahyâ men hayye an beyyine. Li-yehlike men heleke an beyyinetin ve yahyâ men hayye an beyyine. ''Yaşayan, bir delil üzere yaşasın, mesnedi olsun. Ölen; bir mesnedi olsun, öyle ölsün.''Yaşayan, bir delil üzere yaşasın, mesnedi olsun. Ölen; bir mesnedi olsun, öyle ölsün. Her işimiz Allah'ın rızasına uygun olsun, bir şer'î delile dayansın. Her işimiz Allah'ın rızasına uygun olsun, bir şer'î delile dayansın. Çoğu kimse affedersiniz işkembe-i kübrâdan palavra atıyor. Bir gazetede okudum. Okuyucu; Çoğu kimse affedersiniz işkembe-i kübrâdan palavra atıyor. Bir gazetede okudum. Okuyucu;

''Tesbihin üzerine üflemek var mı?'' diye soruyor, ötekisi de cevap yazmış.''Tesbihin üzerine üflemek var mı?'' diye soruyor, ötekisi de cevap yazmış. Zilli düdük gazetenin köşesine geçmiş, orada bir yer elde etmiş. Oradan düdük gibi ötüyor; Zilli düdük gazetenin köşesine geçmiş, orada bir yer elde etmiş. Oradan düdük gibi ötüyor;

''Evet vardır. Peygamber Efendimiz zamanında da öyle olmuştur.'' diyor. ''Evet vardır. Peygamber Efendimiz zamanında da öyle olmuştur.'' diyor.

Peygamber Efendimiz bizim bugün kullandığımız tesbih gibi tesbih kullanmadı ki.Peygamber Efendimiz bizim bugün kullandığımız tesbih gibi tesbih kullanmadı ki. O zaman bu işi çakıl taşlarıyla, hurma çekirdekleriyle yahut ipe düğüm atarak yaptılar. O zaman bu işi çakıl taşlarıyla, hurma çekirdekleriyle yahut ipe düğüm atarak yaptılar. O üflemek tesbihin üzerine değil ki be adam! Lafının neresini düzelteyim.O üflemek tesbihin üzerine değil ki be adam! Lafının neresini düzelteyim. Mesela âyete'l-kürsîyi okuyor. Âyete'l-kürsînin hıfz u himayeyi, Allah'ın insanın korumasını ifade eden bir mânası var:Mesela âyete'l-kürsîyi okuyor. Âyete'l-kürsînin hıfz u himayeyi, Allah'ın insanın korumasını ifade eden bir mânası var: ''Yerin göğün hıfz u himayesi Allah'a zor gelmez.'' diyor ya o da kendisine üflüyor;''Yerin göğün hıfz u himayesi Allah'a zor gelmez.'' diyor ya o da kendisine üflüyor; ''Yâ Rabbi! Sen beni de şeytanın şerrinden, nefsin şerrinden; içerdeki, dışarıdaki düşmanlardan koru.'' diye dua ediyor.''Yâ Rabbi! Sen beni de şeytanın şerrinden, nefsin şerrinden; içerdeki, dışarıdaki düşmanlardan koru.'' diye dua ediyor. Onun tesbihe üfürmekle ilgisi yok ki be adam!Onun tesbihe üfürmekle ilgisi yok ki be adam! Bir de delil olarak; ''Peygamber Efendimiz zamanında da böyle yapılırdı.'' diye atıyor. Bir de delil olarak; ''Peygamber Efendimiz zamanında da böyle yapılırdı.'' diye atıyor.

Onun için bazı kimselerin; ''Bu hususta delilin var mı?'' demeleri hoşuma gidiyor.Onun için bazı kimselerin; ''Bu hususta delilin var mı?'' demeleri hoşuma gidiyor. Geçen senelerde kadının birisi geldi; burada yan tarafta kadınlar kısmında, çarşaflı, soruyor; Geçen senelerde kadının birisi geldi; burada yan tarafta kadınlar kısmında, çarşaflı, soruyor;

''Siz ‘çarşaftan başka örtünme kıyafetiyle de örtünülebilir' diyorsunuz, deliliniz var mı?'' ''Siz ‘çarşaftan başka örtünme kıyafetiyle de örtünülebilir' diyorsunuz, deliliniz var mı?''

''Var. Bir dahaki hafta sana getireyim.'' dedim. Bir dahaki hafta kitapları aldım gittim; ''Var. Bir dahaki hafta sana getireyim.'' dedim. Bir dahaki hafta kitapları aldım gittim;

''Evvelki hafta bana soru soran biri vardı.'' dedim, oraya seslendim. ''Evvelki hafta bana soru soran biri vardı.'' dedim, oraya seslendim.

''Var mı delilin?'' derken biraz da ukelâca, küstah bir tavırla soruyordu ama olsun;''Var mı delilin?'' derken biraz da ukelâca, küstah bir tavırla soruyordu ama olsun; sorsun, sormak hakkı, hiç kızmıyorum. Ondan sonra oradan açtım fıkıh kitabını, okudum: sorsun, sormak hakkı, hiç kızmıyorum. Ondan sonra oradan açtım fıkıh kitabını, okudum:

''Bizim şeriatimiz belli bir kıyafeti, formayı, formu mecburi kılmamıştır; tesettürü mecburi kılmıştır.''Bizim şeriatimiz belli bir kıyafeti, formayı, formu mecburi kılmamıştır; tesettürü mecburi kılmıştır. Tesettür nasıl sağlanırsa sağlanabilir. ‘Mutlaka şu şekil olacak.' diye bir şey yok.'' Tesettür nasıl sağlanırsa sağlanabilir. ‘Mutlaka şu şekil olacak.' diye bir şey yok.''

Pakistan'ınki başka türlüdür, İranlı'nınki başka türlüdür, Faslı'nınki başka türlüdür, Cezayirli'ninki başka türlüdür, Sudanlı'nınki başka türlüdür.Pakistan'ınki başka türlüdür, İranlı'nınki başka türlüdür, Faslı'nınki başka türlüdür, Cezayirli'ninki başka türlüdür, Sudanlı'nınki başka türlüdür. Mühim olan, örtülmesi gereken yerleri altı belli olmayacak şekilde örtmek. Belli bir şekil, tek bir form tavsiye edilmemiş. Mühim olan, örtülmesi gereken yerleri altı belli olmayacak şekilde örtmek. Belli bir şekil, tek bir form tavsiye edilmemiş. Sonradan duydum ki soran kişi oradaymış ama çıkmaya cesaret edememiş. Bu da doğru değil. Sonradan duydum ki soran kişi oradaymış ama çıkmaya cesaret edememiş. Bu da doğru değil.

Bir insan soru soracak; doğru olduğu zaman da, yanlışı anlaşıldığı zaman da kabul edecek. Bir insan soru soracak; doğru olduğu zaman da, yanlışı anlaşıldığı zaman da kabul edecek.

''Manto giyen domuz postuna bürünmüş olur.'' ''Manto giyen domuz postuna bürünmüş olur.''

Yok böyle bir şey! Her şeyle örtülebilir. Mühim olan çok bol bir manto olması, yakasının kapalı olması.Yok böyle bir şey! Her şeyle örtülebilir. Mühim olan çok bol bir manto olması, yakasının kapalı olması. Bir de öyle örtünenleri düşün. ''Senin hanımın çarşaf giyiniyor.'' diye hemen itiraz etme.Bir de öyle örtünenleri düşün. ''Senin hanımın çarşaf giyiniyor.'' diye hemen itiraz etme. Öyle düşünenler ne olacak şimdi? Öyle düşünenler ne olacak şimdi?

''Namazı kabul olmaz.'' ''Namazı kabul olmaz.''

Nereden biliyorsun? Öyle şey yok!Nereden biliyorsun? Öyle şey yok! Dinin her noktasının; bir asla esasa dayanarak, ciddi ve sakin bir tarzda mütalaa edilmesi lazım.Dinin her noktasının; bir asla esasa dayanarak, ciddi ve sakin bir tarzda mütalaa edilmesi lazım. İnsan hatasını anladığı zaman dönmesi lazım. Eğer hatada ısrar ederse işte o çok günah. İnsan hatasını anladığı zaman dönmesi lazım. Eğer hatada ısrar ederse işte o çok günah. Hatasını anladığı zaman; ''Tamam, ben hata etmişim.Hatasını anladığı zaman; ''Tamam, ben hata etmişim. Allah senden razı olsun, şimdi gerçeği öğrendim.'' diye bir de teşekkür etmesi lazım. Allah senden razı olsun, şimdi gerçeği öğrendim.'' diye bir de teşekkür etmesi lazım.

Bazısı da kendisinin lehine bir şey çıkarmak istediği zaman; ''Bu hususta hadis var mı?'' diyor. ''Evet var.''Bazısı da kendisinin lehine bir şey çıkarmak istediği zaman; ''Bu hususta hadis var mı?'' diyor. ''Evet var.'' Bana hadis soruyor, sonra kendisi birçok hadîs-i şerîfe aykırı iş yapıyor. Bana hadis soruyor, sonra kendisi birçok hadîs-i şerîfe aykırı iş yapıyor.

Bizi Libya'ya çağırdılar, gittik. Libya'da komünist bir rejim var.Bizi Libya'ya çağırdılar, gittik. Libya'da komünist bir rejim var. Sovyet Sosyalist Cumhuriyetleri Birliği gibi Libya Sosyalist Cumhuriyesi. Sistem aynı; ticaret yasak. Sovyet Sosyalist Cumhuriyetleri Birliği gibi Libya Sosyalist Cumhuriyesi. Sistem aynı; ticaret yasak. Kendilerine göre sistem uydurmuşlar.Kendilerine göre sistem uydurmuşlar. Kadınları askere almışlar, daracık pantolon giydirmişler, üniforma giydirmişler omuzlarına silah vermişler,Kadınları askere almışlar, daracık pantolon giydirmişler, üniforma giydirmişler omuzlarına silah vermişler, saçları öcü gibi arkaya sarkmış, meydanda, omuzlarından aşağı dökülmüş; kız hokkabaz gibi. saçları öcü gibi arkaya sarkmış, meydanda, omuzlarından aşağı dökülmüş; kız hokkabaz gibi. Külliyetü'l-harbiye li'l-benât. Kız Harp Okulu'nun önünde nöbet tutuyor; bir oraya gidiyor, bir oraya gidiyor. Acıdım, yazık. Külliyetü'l-harbiye li'l-benât. Kız Harp Okulu'nun önünde nöbet tutuyor; bir oraya gidiyor, bir oraya gidiyor. Acıdım, yazık.

Adam propaganda maksadıyla bizi bir toplantı salonuna aldı.Adam propaganda maksadıyla bizi bir toplantı salonuna aldı. Orada kendi tezini ispat etmek için bir iki hadis söyledi.Orada kendi tezini ispat etmek için bir iki hadis söyledi. Bu bir iki hadisten anlaşılıyor ki hadisi kabul ediyorsun ve delil olarak gösteriyorsun; o mânaya geliyor.Bu bir iki hadisten anlaşılıyor ki hadisi kabul ediyorsun ve delil olarak gösteriyorsun; o mânaya geliyor. O zaman öteki hadisleri, öteki farzları, öteki sünnetleri niye çiğniyorsun? İşte bu da tutarsızlık oluyor. O zaman öteki hadisleri, öteki farzları, öteki sünnetleri niye çiğniyorsun? İşte bu da tutarsızlık oluyor.

Var mı böyle kızların saçlarını açıp da askerlik yaptırmak? Var mı böyle kızların saçlarını açıp da askerlik yaptırmak?

İslâm'da yok. O zaman sen sahtekârsın.İslâm'da yok. O zaman sen sahtekârsın. İşine gelen âyet ve hadisleri kullan, işine gelmeyen âyet ve hadisleri kullanma.İşine gelen âyet ve hadisleri kullan, işine gelmeyen âyet ve hadisleri kullanma. Bu zamâne müslümanları acayip tipler. Mesela; ''Allah gafurdur, rahîmdir.'' diyorlar. Bu zamâne müslümanları acayip tipler. Mesela; ''Allah gafurdur, rahîmdir.'' diyorlar. Mâşaallah bunu öğrenmişsin. Bir de elîm azap sahibidir, biliyor musun?Mâşaallah bunu öğrenmişsin. Bir de elîm azap sahibidir, biliyor musun? Azîzün zü'ntikâm intikam sahibi, izzet sahibidir. Mü'minlere rahmeti, şefkati, lütfu, re'feti, cenneti, ikramı vardır. Azîzün zü'ntikâm intikam sahibi, izzet sahibidir. Mü'minlere rahmeti, şefkati, lütfu, re'feti, cenneti, ikramı vardır.

Kâfirlere ne vardır? Kâfirlere ne vardır?

Orayı neden kapatıyorsun, saklıyorsun orasını da söylesene. Kâfirlere de cezası, azabı, ikâbı, ateşi vardır.Orayı neden kapatıyorsun, saklıyorsun orasını da söylesene. Kâfirlere de cezası, azabı, ikâbı, ateşi vardır. Azabı, işkencesi vardır. Böyle yarım olmaz.Azabı, işkencesi vardır. Böyle yarım olmaz. E-fe-tü'minûne bi-ba'di'l-kitâbi ve tekfürûne bi-ba'd. E-fe-tü'minûne bi-ba'di'l-kitâbi ve tekfürûne bi-ba'd. Allah'ın âyetlerinin bazısına inanacaksın, bazısına kâfir olacaksın; öyle Müslümanlık olur mu?Allah'ın âyetlerinin bazısına inanacaksın, bazısına kâfir olacaksın; öyle Müslümanlık olur mu? İslâm bir bütündür; yekpare, takım halindedir. Alırsan alırsın, müslüman olursun. İslâm bir bütündür; yekpare, takım halindedir. Alırsan alırsın, müslüman olursun. ''Hepsini alırım da bir tanesini kabul etmem.'' desen olmaz!''Hepsini alırım da bir tanesini kabul etmem.'' desen olmaz! 99 tane hakikati kabul etsen bir tanesini reddetsen yine kâfir olursun. 99 tane hakikati kabul etsen bir tanesini reddetsen yine kâfir olursun.

Onun için öyle ayrım yapmaya kimsenin hakkı yok.Onun için öyle ayrım yapmaya kimsenin hakkı yok. Eski alimlerden birisi baskı devrinde Kur'ân-ı Kerîm'in âyetlerini makasla kesmiş. Eski alimlerden birisi baskı devrinde Kur'ân-ı Kerîm'in âyetlerini makasla kesmiş. Ahkâm âyetlerini kenara atmış, ahlâk âyetlerini bu tarafa almış. Öyle ayrım yapmaya senin hakkın var mı? Ahkâm âyetlerini kenara atmış, ahlâk âyetlerini bu tarafa almış. Öyle ayrım yapmaya senin hakkın var mı? Allah'ın ahkâmını dinlemeyecek, çiğneyecek onun için onları kesiyor, makaslıyor, dışarı atıyor.Allah'ın ahkâmını dinlemeyecek, çiğneyecek onun için onları kesiyor, makaslıyor, dışarı atıyor. Ahlâkla ilgili hadisler, âyetler duruyor. Öyle saçma şey mi olur? Ahlâkla ilgili hadisler, âyetler duruyor. Öyle saçma şey mi olur?

''İslâm hoşgörü dinidir!'' ''İslâm hoşgörü dinidir!''

''İslâm hem hoşgörü dinidir hem de kılıç dinidir.'' Alimallah sopayı bir elime alırsam, görürsün.''İslâm hem hoşgörü dinidir hem de kılıç dinidir.'' Alimallah sopayı bir elime alırsam, görürsün. O zaman İslâm'ın ne olduğunu anlarsın. Yarısını kabul et, öteki yarısını kabul etme, ondan sonra her şeyi çarpıt.O zaman İslâm'ın ne olduğunu anlarsın. Yarısını kabul et, öteki yarısını kabul etme, ondan sonra her şeyi çarpıt. ''İslâm hoşgörü dinidir.'' Kime hoşgörü? Ne zaman hoşgörü? Allah'ın haramlarına karşı hoşgörü var mı?''İslâm hoşgörü dinidir.'' Kime hoşgörü? Ne zaman hoşgörü? Allah'ın haramlarına karşı hoşgörü var mı? Birçok profesör, birçok doçent gazetelerde, radyolarda, televizyonlarda palavra atıyor. Birçok profesör, birçok doçent gazetelerde, radyolarda, televizyonlarda palavra atıyor. Güya profesör olmuş, güya doçent olmuş; ''Bu işi ben bilirim.'' diyor ama palavra atıyor. Güya profesör olmuş, güya doçent olmuş; ''Bu işi ben bilirim.'' diyor ama palavra atıyor. İşi her yönlü söyle bakalım; yarısını saklayıp yarısını söyleme. İşi her yönlü söyle bakalım; yarısını saklayıp yarısını söyleme.

30 Ağustos Zafer Bayramı münasebetiyle benden ''İslâm'da Cihat'' ile ilgili bir yazı istediler.30 Ağustos Zafer Bayramı münasebetiyle benden ''İslâm'da Cihat'' ile ilgili bir yazı istediler. Ben de Bursa'ya gidecektim. Alelacele iki sayfa bir yazı hazırladım. Ben de Bursa'ya gidecektim. Alelacele iki sayfa bir yazı hazırladım. Çünkü istiyor; ''Hocam, vermezsen vebal altında kalırsın, mesul olursun.'' diyor. Peki, ben de yazıyı hazırladım.Çünkü istiyor; ''Hocam, vermezsen vebal altında kalırsın, mesul olursun.'' diyor. Peki, ben de yazıyı hazırladım. ''İslâm'da cihat nedir?'' onları anlattım. Kur'ân-ı Kerîm'den, Tevbe sûresinden iki tane de âyet-i kerîme meali koydum.''İslâm'da cihat nedir?'' onları anlattım. Kur'ân-ı Kerîm'den, Tevbe sûresinden iki tane de âyet-i kerîme meali koydum. ''Eğer sizin babalarınız, evlatlarınız, eşleriniz, aşiretleriniz, evleriniz, barklarınız, ticaretleriniz, hoşunuza giden köşkleriniz, saraylarınız''Eğer sizin babalarınız, evlatlarınız, eşleriniz, aşiretleriniz, evleriniz, barklarınız, ticaretleriniz, hoşunuza giden köşkleriniz, saraylarınız Allah yolunda cihat etmekten size daha sevimli geliyorsa başınıza gelecek cezayı, azabı bekleyin.''Allah yolunda cihat etmekten size daha sevimli geliyorsa başınıza gelecek cezayı, azabı bekleyin.'' Hemen alelacele arabamdan indim, radyo evine metinleri verdim. Hemen alelacele arabamdan indim, radyo evine metinleri verdim. ''Beni vebal altında bırakmaya kalkıyordun. Al ben yazıyı hazırladım, bunları oku.'' dedim; yoluma gittim.''Beni vebal altında bırakmaya kalkıyordun. Al ben yazıyı hazırladım, bunları oku.'' dedim; yoluma gittim. Sonra dinledim, baktım âyetleri makaslamış. Âyetler işine gelmedi. Öyle şey yok, milleti uyutmak yok!Sonra dinledim, baktım âyetleri makaslamış. Âyetler işine gelmedi. Öyle şey yok, milleti uyutmak yok! Söyleyeceksen tam söyle, her tarafını söyle; yarısını söyle yarısını söyleme olmaz!Söyleyeceksen tam söyle, her tarafını söyle; yarısını söyle yarısını söyleme olmaz! Âyetleri atla, beri tarafta hadislerle milleti uyut. Sözün yarısını söyle, öteki yarısını söyleme. Âyetleri atla, beri tarafta hadislerle milleti uyut. Sözün yarısını söyle, öteki yarısını söyleme. O zaman bu Bektaşî'nin oyununa benzer. O zaman bu Bektaşî'nin oyununa benzer.

Bektaşî namaz kılmıyormuş; Bektaşî namaz kılmıyormuş;

''Erenler, niye namaz kılmıyorsun?'' demişler. Sakalı kocaman, bıyıkları ağzının içine dönmüş, içki içmekten sararmış. Diyor ki; ''Erenler, niye namaz kılmıyorsun?'' demişler. Sakalı kocaman, bıyıkları ağzının içine dönmüş, içki içmekten sararmış. Diyor ki;

''Kur'ân-ı Kerîm'de Allah ‘namaza yaklaşma' dedi de ondan.'' Diyorlar ki; ''Kur'ân-ı Kerîm'de Allah ‘namaza yaklaşma' dedi de ondan.'' Diyorlar ki;

''Yahu Allah ‘namaza yaklaşma' der mi?'' ''Yahu Allah ‘namaza yaklaşma' der mi?''

''İsterseniz göstereyim.'' diyor, gösteriyor: Lâ takrabu's-salâte. ''Namaza yaklaşmayınız.'' ''İsterseniz göstereyim.'' diyor, gösteriyor: Lâ takrabu's-salâte. ''Namaza yaklaşmayınız.''

Tamam, Kur'ân-ı Kerîm'de böyle bir cümle var ama bu kısım cümlenin tamamı değil, yarısı. Tamamı şöyle:Tamam, Kur'ân-ı Kerîm'de böyle bir cümle var ama bu kısım cümlenin tamamı değil, yarısı. Tamamı şöyle: Lâ takrabu's-salâte ve entüm sükârâ. Lâ takrabu's-salâte ve entüm sükârâ. ''Sarhoşken namaza yaklaşmayın. Ne söylediğinizi bilmez bir durumdayken namaza yaklaşmayın.'' ''Sarhoşken namaza yaklaşmayın. Ne söylediğinizi bilmez bir durumdayken namaza yaklaşmayın.''

Yarısını söyleyip yarısını söylememek bilimsel bir yaklaşım değildir. Yarısını söyleyip yarısını söylememek bilimsel bir yaklaşım değildir.

''İslâm'ın ahlâkla ilgili hükümlerini uygulayalım, ötekileri kırpıştıralım.'' ''İslâm'ın ahlâkla ilgili hükümlerini uygulayalım, ötekileri kırpıştıralım.''

Olmaz! Bir müslümanın gönlü buna razı olmaz, öyle şey olmaz!Olmaz! Bir müslümanın gönlü buna razı olmaz, öyle şey olmaz! Allah'ın emri emirdir, yasakları yasaktır; hepsini uygulayacağız.Allah'ın emri emirdir, yasakları yasaktır; hepsini uygulayacağız. Kim bunun aksine hareket eder, başka türlü davranırsa çok büyük hata etmiş olur. Kim bunun aksine hareket eder, başka türlü davranırsa çok büyük hata etmiş olur.

''Efendimiz zan üzerine hareket etmezdi, kesindi, her şeyi ayan beyan belliydi, pırıl pırıldı.'' dedik.''Efendimiz zan üzerine hareket etmezdi, kesindi, her şeyi ayan beyan belliydi, pırıl pırıldı.'' dedik. Ve lâ yakbelu kavle ehadin alâ ahadin. ''Bir kimsenin öteki kimsenin aleyhindeki sözünü asla kabul etmezdi.'' Ve lâ yakbelu kavle ehadin alâ ahadin. ''Bir kimsenin öteki kimsenin aleyhindeki sözünü asla kabul etmezdi.'' Yani gıybet ettirmezdi, dedikodu yaptırmazdı, aleyhte konuşturmazdı. Neden? Yani gıybet ettirmezdi, dedikodu yaptırmazdı, aleyhte konuşturmazdı. Neden? Çünkü cemiyetler bundan mahvoluyor, topluluklar bundan parça parça, grup grup oluyor, insanlar bundan birbirine küsüyor, düşman oluyor. Çünkü cemiyetler bundan mahvoluyor, topluluklar bundan parça parça, grup grup oluyor, insanlar bundan birbirine küsüyor, düşman oluyor.

Gazetelerin, mecmuaların yaptığı nedir? Dedikodu. Gazetelerin, mecmuaların yaptığı nedir? Dedikodu.

Doğru düzgün bir şeyler yapsana, olumlu olsana, müspet şeyler ortaya koysana.Doğru düzgün bir şeyler yapsana, olumlu olsana, müspet şeyler ortaya koysana. Şu şöyleymiş de bu böyleymiş de, yalan yanlış bir sürü şey; alışılmış. Şu şöyleymiş de bu böyleymiş de, yalan yanlış bir sürü şey; alışılmış.

Onlar yaptığı zaman mâzur mu oluyor? Dedikodu yapmak, günah işlemek bazı kimselere serbest mi? Onlar yaptığı zaman mâzur mu oluyor? Dedikodu yapmak, günah işlemek bazı kimselere serbest mi?

Hayır, herkese yasak. Yasaksa herkese yasak, yasaksa her zaman yasak, yasaksa her yerde yasak.Hayır, herkese yasak. Yasaksa herkese yasak, yasaksa her zaman yasak, yasaksa her yerde yasak. Şimdi bizim cemiyetimizde ne oluyor? Şimdi bizim cemiyetimizde ne oluyor? Okulda öğretmen çocuğun kulağını büküyor; ''Sakın ha, yalan söyleme!'' diyor.Okulda öğretmen çocuğun kulağını büküyor; ''Sakın ha, yalan söyleme!'' diyor. İyi güzel, çocuk yalan söylemesin ama şu gazeteci yalan söylüyor.İyi güzel, çocuk yalan söylemesin ama şu gazeteci yalan söylüyor. Bunun kulağını kim bükecek? Ona dokunamazsın, gazetecilerin dokunmazlığı var.Bunun kulağını kim bükecek? Ona dokunamazsın, gazetecilerin dokunmazlığı var. Hoppala! Bir de dokunulmazlık çıktı ortaya. Hoppala! Bir de dokunulmazlık çıktı ortaya. Günah işlemekte, yalan söylemekte, iftira atmakta dokunulmazdır. Günah işlemekte, yalan söylemekte, iftira atmakta dokunulmazdır.

Böyle saçma şey mi olur? Belki olur, belki Batı'da da böyledir. Böyle saçma şey mi olur? Belki olur, belki Batı'da da böyledir.

Ha, gel bakalım. Batı'da böyle değil.Ha, gel bakalım. Batı'da böyle değil. Batı'da bir gazeteci bir insana ispat edemediği bir sözü söyler de yanlışlığı anlaşılırsa kendisi de ağlıyor, anası da ağlıyor.Batı'da bir gazeteci bir insana ispat edemediği bir sözü söyler de yanlışlığı anlaşılırsa kendisi de ağlıyor, anası da ağlıyor. Anasını ağlatıyorlar, canına okuyorlar, gazetesini kapatıyorlar. Bizde ise dokunulmaz.Anasını ağlatıyorlar, canına okuyorlar, gazetesini kapatıyorlar. Bizde ise dokunulmaz. Buyursun edepsizliğe devam etsin, o serbest. Öyle şey mi olur? Buyursun edepsizliğe devam etsin, o serbest. Öyle şey mi olur?

Peygamber Efendimiz prensibi koyuyor; İslâm'ın güzel tarafı, öteki nizamlara hiç benzemeyen tarafı budur.Peygamber Efendimiz prensibi koyuyor; İslâm'ın güzel tarafı, öteki nizamlara hiç benzemeyen tarafı budur. İslâm samimidir ve bütündür. Hiçbir parçasını ayırmaz. İslâm samimidir ve bütündür. Hiçbir parçasını ayırmaz.

İçki yasak mı? İçki yasak mı?

Yasak. Tamam; içki yasaksa her yerde yasak, herkese yasak.Yasak. Tamam; içki yasaksa her yerde yasak, herkese yasak. Taşımak bile yasak, içkiyi taşıyamaz. Taşımak bile yasak, içkiyi taşıyamaz.

''Hocam muhtacım, hamalın biriyim, gecekonduda oturuyorum. Ben ne yapayım şimdi?''Hocam muhtacım, hamalın biriyim, gecekonduda oturuyorum. Ben ne yapayım şimdi? Şu bira şişelerini kamyona taşıyamayacak mıyım?'' Şu bira şişelerini kamyona taşıyamayacak mıyım?''

Taşıyamayacaksın, taşıyamazsın, öyle bir yardım bile yapamazsın. Yaptırmıyor İslâm.Taşıyamayacaksın, taşıyamazsın, öyle bir yardım bile yapamazsın. Yaptırmıyor İslâm. Dedikodunun da aleyhinde ol! Hiç kimseyi konuşturma.Dedikodunun da aleyhinde ol! Hiç kimseyi konuşturma. Peygamber Efendimiz; ''Bir yerde birisi aleyhine dedikodu olursa dedikodu yapanı sustur; Peygamber Efendimiz; ''Bir yerde birisi aleyhine dedikodu olursa dedikodu yapanı sustur; dedikodusu yapılan, orada olmayan kimsenin yardımcısı ol, müdafaasını yap ve orada durma, kalk git. dedikodusu yapılan, orada olmayan kimsenin yardımcısı ol, müdafaasını yap ve orada durma, kalk git. Çünkü orada hayır, bereket kalmadı.'' diyor. Çünkü orada hayır, bereket kalmadı.'' diyor.

Bugünkü nizamlar ne yapıyor? Bugünkü nizamlar ne yapıyor?

İçki meyhanede serbest, direksiyon başında yasak.İçki meyhanede serbest, direksiyon başında yasak. Askeriyede, nöbet başında yasak; nöbet dışında serbest.Askeriyede, nöbet başında yasak; nöbet dışında serbest. Eğri büğrü, kıvır kıvır. Böyle saçma şey mi olur? Yasaksa yasak, güzelse güzel, iyiyse iyi.Eğri büğrü, kıvır kıvır. Böyle saçma şey mi olur? Yasaksa yasak, güzelse güzel, iyiyse iyi. Yapacaksak yapalım, yapmayacaksak hiçbir yerde yapmayalım. Bu iş bu kadar basit.Yapacaksak yapalım, yapmayacaksak hiçbir yerde yapmayalım. Bu iş bu kadar basit. İftira da yine öyle. Yasaksa her yerde yasak. İftira da yine öyle. Yasaksa her yerde yasak. Cas cavlak bırakmıyor; alıyor, sonuna kadar getiriyor, sahil-i selamete çıkarıyor, denizin ortasında bırakmıyor.Cas cavlak bırakmıyor; alıyor, sonuna kadar getiriyor, sahil-i selamete çıkarıyor, denizin ortasında bırakmıyor. Bir adamı kayığa bindirdin; Bir adamı kayığa bindirdin;

''Gel seni kayığa bindireyim, bu deniz tehlikelidir.'' dedin, tam orta yere geldin, yakasından tuttun, savurdun, denizin içine attın. ''Gel seni kayığa bindireyim, bu deniz tehlikelidir.'' dedin, tam orta yere geldin, yakasından tuttun, savurdun, denizin içine attın.

''Ne oldu? Hani sen beni kayığa bindirmiştin. Tuttun denizin ortasında attın. Ben sahili nasıl bulacağım, boğulur giderim.'' ''Ne oldu? Hani sen beni kayığa bindirmiştin. Tuttun denizin ortasında attın. Ben sahili nasıl bulacağım, boğulur giderim.''

İnsan orta yerde denize savrulup atılır mı? İnsan orta yerde denize savrulup atılır mı?

İşte İslâm'ın güzelliği burada. Beşerî sistemlerin tutarsızlığı burada.İşte İslâm'ın güzelliği burada. Beşerî sistemlerin tutarsızlığı burada. Beşerî sistemler insanı yarı yolda bırakıyor; denizin ortasına kadar kayıkla getiriyor ama keşke sahilde atsaydı. Beşerî sistemler insanı yarı yolda bırakıyor; denizin ortasına kadar kayıkla getiriyor ama keşke sahilde atsaydı. Adam iki kulaçta kenara çıkabilirdi. Denizin ortasına, kurtulamayacağı yere kadar getiriyor getiriyor ondan sonra denize atıyor. Öyle şey mi olur?Adam iki kulaçta kenara çıkabilirdi. Denizin ortasına, kurtulamayacağı yere kadar getiriyor getiriyor ondan sonra denize atıyor. Öyle şey mi olur? Uçağa bindiriyor; yukarılara çıkarıyor çıkarıyor, oradan aşağı atıyor. Bindirmeseydi bir şey olmayacaktı; bindirip ondan sonra atıyor, böyle saçma şey olmaz! Uçağa bindiriyor; yukarılara çıkarıyor çıkarıyor, oradan aşağı atıyor. Bindirmeseydi bir şey olmayacaktı; bindirip ondan sonra atıyor, böyle saçma şey olmaz! Bir şey güzelse güzeldir, çirkinse çirkindir. Söyle bakalım içki güzel mi çirkin mi?Bir şey güzelse güzeldir, çirkinse çirkindir. Söyle bakalım içki güzel mi çirkin mi? Güzel değil, sıhhate zararlı. İnsan alkolik oldu mu şöyle olur, böyle olur.Güzel değil, sıhhate zararlı. İnsan alkolik oldu mu şöyle olur, böyle olur. Tamam o zaman bu içkiyi içmeyeceksin, içirtmeyeceksin, imal ettirmeyeceksin, taşımayacaksın, satmayacaksın, almayacaksın. Tamam o zaman bu içkiyi içmeyeceksin, içirtmeyeceksin, imal ettirmeyeceksin, taşımayacaksın, satmayacaksın, almayacaksın.

Geçenlerde mecmuada bir yazı yazdım. Doğrusu hoşuma gide gide yazdım.Geçenlerde mecmuada bir yazı yazdım. Doğrusu hoşuma gide gide yazdım. Bir içim bira 87 liraya geliyormuş ama bin liraya satıyorlar. Bir içim bira 87 liraya geliyormuş ama bin liraya satıyorlar. Ben de dergide; ''İki yüz lira vergiye veriyorsunuz, şu kadar nakliyeye veriyorsunuz.'' diye dökümünü verdim.Ben de dergide; ''İki yüz lira vergiye veriyorsunuz, şu kadar nakliyeye veriyorsunuz.'' diye dökümünü verdim. Biracının birisi; ''Bundan sonra içmeyeceğim.'' demiş.Biracının birisi; ''Bundan sonra içmeyeceğim.'' demiş. Millet o 87 liralık şeye bin lira verip lıkır lıkır içiyor, ondan sonra en hayırlı işleri yapamıyor. İslâm böyle işte.Millet o 87 liralık şeye bin lira verip lıkır lıkır içiyor, ondan sonra en hayırlı işleri yapamıyor. İslâm böyle işte. Allah'a hamd ü senâlar olsun Allah bizi müslüman eylemiş.Allah'a hamd ü senâlar olsun Allah bizi müslüman eylemiş. Rabbimiz bizi bundan ayırmasın; milletimizi de, çoluk çocuğumuzu da, ailemizi de, mektebimizi de, hocamızı da ayırmasın.Rabbimiz bizi bundan ayırmasın; milletimizi de, çoluk çocuğumuzu da, ailemizi de, mektebimizi de, hocamızı da ayırmasın. Hocamız yani üniversite hocası. Tabi cami hocamızı da ayırmasın; onun da hatası olmaması güzel. Hocamız yani üniversite hocası. Tabi cami hocamızı da ayırmasın; onun da hatası olmaması güzel.

Kâne lâ ye'külü's-sûme ve le'l-basale ve le'l-kürrâse min ecli enne'l-melâikete te'tîhi ve ennehû yükellimü Cibrîle. Kâne lâ ye'külü's-sûme ve le'l-basale ve le'l-kürrâse min ecli enne'l-melâikete te'tîhi ve ennehû yükellimü Cibrîle.

Rivâyet yine Enes radıyallahu anh'ten.Rivâyet yine Enes radıyallahu anh'ten. ''Peygamber Efendimiz sarımsak yemezdi, soğan yemezdi, pırasa yemezdi çünkü kendisine melekler geliyordu.''Peygamber Efendimiz sarımsak yemezdi, soğan yemezdi, pırasa yemezdi çünkü kendisine melekler geliyordu. Melekler bunların kokusundan müteezzi olduklarından, hoşlanmadıklarından bunları yemezdi.Melekler bunların kokusundan müteezzi olduklarından, hoşlanmadıklarından bunları yemezdi. Ve kendisi Cebrail aleyhisselam ile konuşuyordu, ona vahiy geliyordu. Ve kendisi Cebrail aleyhisselam ile konuşuyordu, ona vahiy geliyordu. Onun için Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem bunları yemezdi ve ötekileri rahatsız ediyor diye;Onun için Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem bunları yemezdi ve ötekileri rahatsız ediyor diye; ‘Bunları yiyenler bizim mescidimize, namaz kılma mahallerimize gelmesin.' derdi.'' ‘Bunları yiyenler bizim mescidimize, namaz kılma mahallerimize gelmesin.' derdi.''

Sarımsak fena bir gıda değildir, soğan fena bir gıda değildir; faydaları vardır. Sarımsak fena bir gıda değildir, soğan fena bir gıda değildir; faydaları vardır. Sarımsak tansiyonu tanzim eder, fevkalade güzeldir.Sarımsak tansiyonu tanzim eder, fevkalade güzeldir. Soğanın birçok besleyici, güzel tarafları vardır.Soğanın birçok besleyici, güzel tarafları vardır. Ama İslâm temizliğe önem veriyor, cemaate önem veriyor;Ama İslâm temizliğe önem veriyor, cemaate önem veriyor; başkasını üzmemeye, taciz etmemeye rahatsız etmemeye, gönül yapmaya, gönül hoş etmeye, insanları sevindirmeye çok önem veriyor.başkasını üzmemeye, taciz etmemeye rahatsız etmemeye, gönül yapmaya, gönül hoş etmeye, insanları sevindirmeye çok önem veriyor. Onun için; ''Yerse yesin ama camimize gelmesin.'' diyor. Onun için; ''Yerse yesin ama camimize gelmesin.'' diyor. O zaman da tabi mümkün olduğu kadar yememek gerekiyor.O zaman da tabi mümkün olduğu kadar yememek gerekiyor. Yani cami vaktinde yememek, dikkat etmek gerekiyor.Yani cami vaktinde yememek, dikkat etmek gerekiyor. Ama hiç yememek gibi bir yasak değil, haramlık değil de cemaati taciz etmesi bakımından uygun olmayan bir şey. Ama hiç yememek gibi bir yasak değil, haramlık değil de cemaati taciz etmesi bakımından uygun olmayan bir şey.

Kâne lâ ye'külü'l-cerâde ve lâ külveteyni ve le'd-dâbbe min ğayri en yuharrimehâ.Kâne lâ ye'külü'l-cerâde ve lâ külveteyni ve le'd-dâbbe min ğayri en yuharrimehâ. ''Peygamber Efendimiz çekirge, dalak, böbrek ve kertenkelenin büyüğü keler denilen çöl hayvanının etini yemezdi fakat haram da etmezdi.'' ''Peygamber Efendimiz çekirge, dalak, böbrek ve kertenkelenin büyüğü keler denilen çöl hayvanının etini yemezdi fakat haram da etmezdi.''

Efendimiz bunları yemiyordu.Efendimiz bunları yemiyordu. Çekirgenin yenilebileceğine dair hadîs-i şerîf vardır. Çekirge parmak gibi iri olur.Çekirgenin yenilebileceğine dair hadîs-i şerîf vardır. Çekirge parmak gibi iri olur. O diyarlarda toplanıp kurutulur. Yenilebiliyor.O diyarlarda toplanıp kurutulur. Yenilebiliyor. Tabiri caizse bizim hamsi kızartması, kavurması, kurutması gibi bir şey oluyor. Çekirge yenilebilir. Tabiri caizse bizim hamsi kızartması, kavurması, kurutması gibi bir şey oluyor. Çekirge yenilebilir. İki ölü hayvanın, ölü olmasına rağmen yenilmesine İslâm cevaz vermiştir.İki ölü hayvanın, ölü olmasına rağmen yenilmesine İslâm cevaz vermiştir. Peygamber Efendimiz hadîs-i şerîflerinde müsaade etmiştir. ''Balık ve çekirge.''Peygamber Efendimiz hadîs-i şerîflerinde müsaade etmiştir. ''Balık ve çekirge.'' Bu iki balık da ölmüştür ama yenilir. Yani çiroz değil her balık yenilir, denizden çıkan her balık yenilebilir, çekirge de yenilebilir. Bu iki balık da ölmüştür ama yenilir. Yani çiroz değil her balık yenilir, denizden çıkan her balık yenilebilir, çekirge de yenilebilir. Dalak, böbrek gibi şeyler de yenilebilir. Ama Peygamber Efendimiz yemezdi.Dalak, böbrek gibi şeyler de yenilebilir. Ama Peygamber Efendimiz yemezdi. Kertenkelenin irisi bir hayvan var, onun gibi yürüyor; keler deniliyor.Kertenkelenin irisi bir hayvan var, onun gibi yürüyor; keler deniliyor. Çölde onu avlarlarmış, bayağı bir eti olurmuş, bedevîler yerlermiş ama Efendimiz yemiyor. Çölde onu avlarlarmış, bayağı bir eti olurmuş, bedevîler yerlermiş ama Efendimiz yemiyor.

Kâne lâ ye'külü müttekien ve lâ yeta'u akıbehû racülâni. ''Peygamber Efendimiz yemek yerken yaslanmazdı.'' Kâne lâ ye'külü müttekien ve lâ yeta'u akıbehû racülâni. ''Peygamber Efendimiz yemek yerken yaslanmazdı.''

Arkasına dayanıp yastığa kurulup divana uzanıp da yatanları bilirsiniz, duyarsınız.Arkasına dayanıp yastığa kurulup divana uzanıp da yatanları bilirsiniz, duyarsınız. Tarihten Romalılar'ı okuyoruz; divanların üzerinde otururlar, yatarlar, yatar vaziyette çeşitli meyveleri yiyecekleri yerlermiş.Tarihten Romalılar'ı okuyoruz; divanların üzerinde otururlar, yatarlar, yatar vaziyette çeşitli meyveleri yiyecekleri yerlermiş. Tıka basa doyunca boğazlarını gıcıklattırır, onları çıkarır yine yerlermiş. Tıka basa doyunca boğazlarını gıcıklattırır, onları çıkarır yine yerlermiş. Bu İslâm dışı şeyin ne kadar çirkin olduğunu buradan anlayabilirsiniz.Bu İslâm dışı şeyin ne kadar çirkin olduğunu buradan anlayabilirsiniz. Efendimiz yaslanarak yemezdi. Yemek yerken önünde, arkasında yürünmesine müsaade etmezdi.Efendimiz yaslanarak yemezdi. Yemek yerken önünde, arkasında yürünmesine müsaade etmezdi. Hani muhafız gibi, koruma gibi arkasından yürünmesine müsaade etmezdi.Hani muhafız gibi, koruma gibi arkasından yürünmesine müsaade etmezdi. Ashabını önünden gönderir, kendisi arkadan yürürdü.Ashabını önünden gönderir, kendisi arkadan yürürdü. Hani bazı ileri gelenler önde çalımlı çalımlı yürürler ya, Efendimiz'in öyle bir hali yoktu Hani bazı ileri gelenler önde çalımlı çalımlı yürürler ya, Efendimiz'in öyle bir hali yoktu

Kâne lâ ye'kulü min hediyyetin hattâ ye'mure sâhibehâ en ye'küle minhâ li'ş-şâti'lletî ühdiyet lehû. Kâne lâ ye'kulü min hediyyetin hattâ ye'mure sâhibehâ en ye'küle minhâ li'ş-şâti'lletî ühdiyet lehû.

Ammar radıyallahu anh'ten rivâyet edilmiş.Ammar radıyallahu anh'ten rivâyet edilmiş. Peygamber Efendimiz kendisine getirilmiş bir yiyecek hediyesini getiren kimseye; ''Buyur, sen ye.'' demeden yemezdi. Peygamber Efendimiz kendisine getirilmiş bir yiyecek hediyesini getiren kimseye; ''Buyur, sen ye.'' demeden yemezdi. Çünkü Hayberli bir yahudi kadın ona zehirli bir koyun getirmişti.Çünkü Hayberli bir yahudi kadın ona zehirli bir koyun getirmişti. Ondan ağzına bir aldı; Cebrail aleyhisselam onun zehirli olduğunu bildirince çıkardı.Ondan ağzına bir aldı; Cebrail aleyhisselam onun zehirli olduğunu bildirince çıkardı. Öyle bir zehirleme durumu Peygamber Efendimiz'in başından geçmişti.Öyle bir zehirleme durumu Peygamber Efendimiz'in başından geçmişti. Hatta vefatının o zehrin uzun zaman devam eden tesiriyle olduğuna dair rivâyetler vardır. Hatta vefatının o zehrin uzun zaman devam eden tesiriyle olduğuna dair rivâyetler vardır. ''O Hayber'deki etin çiğnemiş olduğum lokmasının acısını şuramda her zaman hissederim.'' derdi.''O Hayber'deki etin çiğnemiş olduğum lokmasının acısını şuramda her zaman hissederim.'' derdi. Demek ki içinde öyle bir izi, tesiri kalmış.Demek ki içinde öyle bir izi, tesiri kalmış. Onun için birisi kendisine bir hediye getirdiği zaman; ''Buyur önce sen tat, ye bakalım.'' diye ona yedirtirdi.Onun için birisi kendisine bir hediye getirdiği zaman; ''Buyur önce sen tat, ye bakalım.'' diye ona yedirtirdi. Bu; ''Herhangi bir suikast bahis konusu olmasın.'' diye yapılması gereken şeylerden biridir.Bu; ''Herhangi bir suikast bahis konusu olmasın.'' diye yapılması gereken şeylerden biridir. Bazen böyle şeyler oluyor. İnsanın yiyeceğine çeşitli şeyler koyabiliyorlar. Çeşitli suikastler olabilir.Bazen böyle şeyler oluyor. İnsanın yiyeceğine çeşitli şeyler koyabiliyorlar. Çeşitli suikastler olabilir. Tabi bunlara karşı böyle büyük, tanınmış kimselerin tedbirler alması gerekiyor. Tabi bunlara karşı böyle büyük, tanınmış kimselerin tedbirler alması gerekiyor.

Peygamber Efendimiz'in çok güzel tedbirleri vardır.Peygamber Efendimiz'in çok güzel tedbirleri vardır. Mesela birisini komutan tayin ediyor, emrine askerler veriyor, bir de mektup veriyor. Mesela birisini komutan tayin ediyor, emrine askerler veriyor, bir de mektup veriyor. ''Medine'den üç gün yola gideceksin, filanca yere gelince bu mektubu açacaksın.'' diyor.''Medine'den üç gün yola gideceksin, filanca yere gelince bu mektubu açacaksın.'' diyor. Mektupta talimat var, vazife var. Vazifeyi nerede yapacaklarına, nereye gideceklerine dair bilgi mektubun içinde. Ne güzel tedbir. Mektupta talimat var, vazife var. Vazifeyi nerede yapacaklarına, nereye gideceklerine dair bilgi mektubun içinde. Ne güzel tedbir. Medine'den söylese, adam açsa öğrense, karısına söyleyecek, akrabasına söyleyecek.Medine'den söylese, adam açsa öğrense, karısına söyleyecek, akrabasına söyleyecek. Oradan oraya yayılacak. Onun için üç günlük mesafeden sonra açmasını söylüyor; Efendimiz'in güzel tedbirlerinden. Oradan oraya yayılacak. Onun için üç günlük mesafeden sonra açmasını söylüyor; Efendimiz'in güzel tedbirlerinden.

Kâne lâ yetetayyeru ve lâkin yetefe'elü. ''Peygamber Efendimiz bir şeyin uğursuzluğunu ileri sürmezdi.Kâne lâ yetetayyeru ve lâkin yetefe'elü. ''Peygamber Efendimiz bir şeyin uğursuzluğunu ileri sürmezdi. ‘Bu şey uğursuzdur. Bundan şöyle kötülük olacak.' diye şomluk yapmazdı, fenaya yormazdı. ‘Bu şey uğursuzdur. Bundan şöyle kötülük olacak.' diye şomluk yapmazdı, fenaya yormazdı. Hayr yorumu yapardı, güzel şeye yorardı.'' Hayr yorumu yapardı, güzel şeye yorardı.''

Halk arasında uğursuzlukla ilgili çeşitli söylentiler vardır. Mesela; Halk arasında uğursuzlukla ilgili çeşitli söylentiler vardır. Mesela;

''Bir yere giderken insanın önünden kedi veya köpek geçerse o gideceği iş iyi olmayacak.'' ''Bir yere giderken insanın önünden kedi veya köpek geçerse o gideceği iş iyi olmayacak.''

Bunu nereden çıkardın? Bunu nereden çıkardın?

Şuradan bu tarafa kedi geçti. ''Tam gideceği sırada yukarıdan baykuş öttü; tamam bu iş fena oldu, eyvah bugün uğursuz olacak.Şuradan bu tarafa kedi geçti. ''Tam gideceği sırada yukarıdan baykuş öttü; tamam bu iş fena oldu, eyvah bugün uğursuz olacak. Tam da böyle dolunay halindeyken baykuş öttü, eyvah yarın yandık.'' Tam da böyle dolunay halindeyken baykuş öttü, eyvah yarın yandık.''

Ne yanması ya! Hiç bir şey yok, nereden çıkarıyorsun bu uğursuzlukları.Ne yanması ya! Hiç bir şey yok, nereden çıkarıyorsun bu uğursuzlukları. İnsanoğullarının böyle tarihten birikmiş saçma sapan batıl itikatları, inançları vardır çeşitli uğursuzluk inanışları vardır.İnsanoğullarının böyle tarihten birikmiş saçma sapan batıl itikatları, inançları vardır çeşitli uğursuzluk inanışları vardır. Efendimiz böyle yapmazdı. Yalnız tatlıya, güzele, iyiye yorardı.Efendimiz böyle yapmazdı. Yalnız tatlıya, güzele, iyiye yorardı. Mesela Hudeybiye anlaşması yapılacağı zaman Kureyşli taraf Kureyşliler'in başında Sehl isminde bir zâtı gönderdiler. Mesela Hudeybiye anlaşması yapılacağı zaman Kureyşli taraf Kureyşliler'in başında Sehl isminde bir zâtı gönderdiler. Sehl adındaki şahsın emrinde bir heyet geldi, Peygamber Efendimiz'le anlaşma yaptılar. Sehl adındaki şahsın emrinde bir heyet geldi, Peygamber Efendimiz'le anlaşma yaptılar. Ondan sonra Hudeybiye anlaşmasına göre Peygamber Efendimiz Medine-i Münevvere'ye döndü. Ondan sonra Hudeybiye anlaşmasına göre Peygamber Efendimiz Medine-i Münevvere'ye döndü. Peygamber Efendimiz; ''Gelen kimsenin adı Sehl. Sehl kolay demek.Peygamber Efendimiz; ''Gelen kimsenin adı Sehl. Sehl kolay demek. İnşaallah işimiz kolay olacak.'' dedi. Güzele yormak dediğimiz şey bu.İnşaallah işimiz kolay olacak.'' dedi. Güzele yormak dediğimiz şey bu. Efendimiz hayra, güzele yorardı; şomluk, uğursuzluk yapmazdı, söylemezdi. Bu da bize bir ibrettir. Efendimiz hayra, güzele yorardı; şomluk, uğursuzluk yapmazdı, söylemezdi. Bu da bize bir ibrettir.

Kâne lâ yete'ârru mine'l-leyli illâ ecra's-sivâke alâ fîhi. Kâne lâ yete'ârru mine'l-leyli illâ ecra's-sivâke alâ fîhi.

İbni Ömer radıyallahu anhümâdan rivâyet edilmiş.İbni Ömer radıyallahu anhümâdan rivâyet edilmiş. ''Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem geceleyin uyandı mı muhakkak dişlerine misvak sürerdi. ''Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem geceleyin uyandı mı muhakkak dişlerine misvak sürerdi. Geceleyin uyandığı zaman mutlaka ağzını misvaklardı.'' Geceleyin uyandığı zaman mutlaka ağzını misvaklardı.''

Peygamber Efendimiz'in dişleri pırıl pırıl parlardı.Peygamber Efendimiz'in dişleri pırıl pırıl parlardı. Ağzını açtığı zaman inci gibi parıldardı, etrafa ışıkları saçılırdı; dişleri çok güzel, çok temizdi. Ağzını açtığı zaman inci gibi parıldardı, etrafa ışıkları saçılırdı; dişleri çok güzel, çok temizdi. Peygamber Efendimiz ağız temizliğine 1400 sene önceden böyle büyük bir ehemmiyet vermişti.Peygamber Efendimiz ağız temizliğine 1400 sene önceden böyle büyük bir ehemmiyet vermişti. Bu meselenin üstüne o kadar güzel eğilmişti ki ağaç dallarının uçlarının liflenmesiyle, ezilmesiyle, Bu meselenin üstüne o kadar güzel eğilmişti ki ağaç dallarının uçlarının liflenmesiyle, ezilmesiyle, tel tel olmasıyla sahabe-i kiram dişlerini böyle fırçalarlardı ve dişlerinde hiç rahatsızlık olmazdı.tel tel olmasıyla sahabe-i kiram dişlerini böyle fırçalarlardı ve dişlerinde hiç rahatsızlık olmazdı. Diş etleri gayet güzel olurdu. Diş etleri gayet güzel olurdu.

Biliyorsunuz misvakın çeşitli ağaçlardan yapılması mümkündür.Biliyorsunuz misvakın çeşitli ağaçlardan yapılması mümkündür. Mesela ceviz ağacının dalından bile olur.Mesela ceviz ağacının dalından bile olur. Ama asıl çölde yetişen bir bitkinin kökü var ki o kökten çıkarttın mı misvakın;Ama asıl çölde yetişen bir bitkinin kökü var ki o kökten çıkarttın mı misvakın; hafif tuzlu, baharlı, karabiber gibi ağıza bir acılık hissi veren, çok sevimli bir tadı vardır. O asıl misvak.hafif tuzlu, baharlı, karabiber gibi ağıza bir acılık hissi veren, çok sevimli bir tadı vardır. O asıl misvak. İnsan dişlerini öyle misvakladığı, fırçaladığı zaman o madde diş etlerinin hastalıklarına iyi gelir.İnsan dişlerini öyle misvakladığı, fırçaladığı zaman o madde diş etlerinin hastalıklarına iyi gelir. Misvakın içindeki ecza diş etlerini fevkalade tedavi ediyor. Ankara'da tanıdığımız bir diş hekimi var.Misvakın içindeki ecza diş etlerini fevkalade tedavi ediyor. Ankara'da tanıdığımız bir diş hekimi var. Araştırıcı bir diş hekimi, bu işin tetkikini yapan bir kimse, ilim adamı; o söylüyor.Araştırıcı bir diş hekimi, bu işin tetkikini yapan bir kimse, ilim adamı; o söylüyor. Diş hastalığı olan insanlar misvak kullandığı zaman geçiyormuş.Diş hastalığı olan insanlar misvak kullandığı zaman geçiyormuş. Misvak kullananlarda öbür insanların yüzde doksanında görülen diş hastalıkları görülmüyor. Misvak kullananlarda öbür insanların yüzde doksanında görülen diş hastalıkları görülmüyor. Mesela diş köklerinde iltihap, piyore denilen bir hastalıktan bahsetti. Mesela diş köklerinde iltihap, piyore denilen bir hastalıktan bahsetti. O piyore hastalığı misvak kullananlarda olmuyor.O piyore hastalığı misvak kullananlarda olmuyor. Böyle diş kökleri iltihaplanıyor, dişi sallanıyor, ikide birde kanama oluyor; ona gayet iyi geliyor.Böyle diş kökleri iltihaplanıyor, dişi sallanıyor, ikide birde kanama oluyor; ona gayet iyi geliyor. Misvak, çok faydalı bir ilaç. Misvak, çok faydalı bir ilaç.

Hocam bu misvakı kullanmasak, diş fırçası kullansak olmaz mı? Hocam bu misvakı kullanmasak, diş fırçası kullansak olmaz mı?

Diş fırçası da olur. Peygamber Efendimiz; parmak da olur, el-esâbiu ecri mecre's-sivâk.Diş fırçası da olur. Peygamber Efendimiz; parmak da olur, el-esâbiu ecri mecre's-sivâk. ''Parmaklarla dişleri temizlemek de misvak gibi sevap kazandırır.'' ''Parmaklarla dişleri temizlemek de misvak gibi sevap kazandırır.'' Misvakın yoksa parmağınla dişlerini fırçalar gibi temizleyebilirsin.Misvakın yoksa parmağınla dişlerini fırçalar gibi temizleyebilirsin. Eğer diş fırçası kullanacaksan, domuz kılı olmamasına dikkat edeceksin, bir; diş macunlarının içinde de haram malzeme olmamasına dikkat edeceksin, iki.Eğer diş fırçası kullanacaksan, domuz kılı olmamasına dikkat edeceksin, bir; diş macunlarının içinde de haram malzeme olmamasına dikkat edeceksin, iki. Onun için sentetik kıllı diş fırçaları daha iyi oluyor. Çünkü domuz kılı olma ihtimali yok. Onun için sentetik kıllı diş fırçaları daha iyi oluyor. Çünkü domuz kılı olma ihtimali yok. Eskiden kıl fırça daha iyi gibi bir laf söylüyorlardı fakat bizim burada diş tabibi kardeşlerimiz var, onlar da bilirler; kılların içinde kıl kanalı vardır. Eskiden kıl fırça daha iyi gibi bir laf söylüyorlardı fakat bizim burada diş tabibi kardeşlerimiz var, onlar da bilirler; kılların içinde kıl kanalı vardır. İnsanoğlunun ve başka mahlûkların kılları yekpare değildir; içinde bir ayrıcı, kılın kanalı vardır.İnsanoğlunun ve başka mahlûkların kılları yekpare değildir; içinde bir ayrıcı, kılın kanalı vardır. Eğer kıldan yapılmış bir diş fırçası olursa o kanala mikroplar yerleşiyor, mikrop yuvası oluyor. Eğer kıldan yapılmış bir diş fırçası olursa o kanala mikroplar yerleşiyor, mikrop yuvası oluyor.

Onun için sentetik malzemeyle olması lazım veyahut doğrudan doğruya misvak kullanmak lazım.Onun için sentetik malzemeyle olması lazım veyahut doğrudan doğruya misvak kullanmak lazım. Misvak kullandığı zaman da misvakın ucunu kalem gibi ikide bir de tıraşlamak lazım. Onu da millet bilmiyor. Misvak kullandığı zaman da misvakın ucunu kalem gibi ikide bir de tıraşlamak lazım. Onu da millet bilmiyor. Tıraşlamak lazım ki o eczası hep aşağı doğru yenilenmiş, kullanılmış olsun.Tıraşlamak lazım ki o eczası hep aşağı doğru yenilenmiş, kullanılmış olsun. Misvakla kılınan namaz misvaksız kılınan namazdan 70 kat daha sevaplı.Misvakla kılınan namaz misvaksız kılınan namazdan 70 kat daha sevaplı. Ağzının hastalıklarını geçiriyor, meleklerin hoşuna gidiyor, Allah'ın rızasını kazanmaya vesile oluyor. Misvak güzel bir şey.Ağzının hastalıklarını geçiriyor, meleklerin hoşuna gidiyor, Allah'ın rızasını kazanmaya vesile oluyor. Misvak güzel bir şey. Bir arkadaşımızın diş etleri yaraymış, dokunsa kanıyormuş, abdest alsa bir türlü abdestini tamamlayamıyormuş,Bir arkadaşımızın diş etleri yaraymış, dokunsa kanıyormuş, abdest alsa bir türlü abdestini tamamlayamıyormuş, diş etlerinin rahatsızlığından dolayı acıyormuş, sonunda; ''Misvak kullandım, geçti.'' dedi. diş etlerinin rahatsızlığından dolayı acıyormuş, sonunda; ''Misvak kullandım, geçti.'' dedi. Onun üzerine o diş tabibi arkadaş; ''Otur bakalım şu koltuğa.'' dedi oturdu o da,Onun üzerine o diş tabibi arkadaş; ''Otur bakalım şu koltuğa.'' dedi oturdu o da, başını arkaya dayadı, ağzını bir açtı, diş tabibi dişlerine baktı, hayret etti; başını arkaya dayadı, ağzını bir açtı, diş tabibi dişlerine baktı, hayret etti; ''Allah Allah!'' dedi. ''Biz de görelim.'' diye eğildik, onun ağzına baktık.''Allah Allah!'' dedi. ''Biz de görelim.'' diye eğildik, onun ağzına baktık. Ben ömrümde o kadar güzel diş, o kadar hoş renkli, sevimli, pembe, güzel diş eti görmedim.Ben ömrümde o kadar güzel diş, o kadar hoş renkli, sevimli, pembe, güzel diş eti görmedim. Kanayan yaralı bir diş eti varken misvak kullana kullana güzel olduğunu bizzat kendisi söyledi.Kanayan yaralı bir diş eti varken misvak kullana kullana güzel olduğunu bizzat kendisi söyledi. Demek ki Resûlullah'ın tavsiye ettiği her şeyde bir güzellik var. Demek ki Resûlullah'ın tavsiye ettiği her şeyde bir güzellik var.

Allahu Teâlâ hazretleri her işimizi Efendimiz'e uydurmayı bize kolaylaştırsın.Allahu Teâlâ hazretleri her işimizi Efendimiz'e uydurmayı bize kolaylaştırsın. Sünnet-i seniyyeyi ihya eyleyip şehit sevapları kazanmamızı nasip eylesin. Sünnet-i seniyyeyi ihya eyleyip şehit sevapları kazanmamızı nasip eylesin.

Fâtihâ-i şerîfe mea'l-besmele. Fâtihâ-i şerîfe mea'l-besmele.

Konuşma Hakkında
Tema 1
Tema 2