Namaz Vakitleri

1 Rebîü'l-Âhir 1446
04 Ekim 2024
İmsak
05:32
Güneş
06:56
Öğle
12:58
İkindi
16:13
Akşam
18:50
Yatsı
20:09
Detaylı Arama

Peygamber ve Şehitlerin Gıpta Edeceği Kimseler

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

30 Şevvâl 1421 / 25.01.2001

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Peygamber Efendimizin Şefaati, | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Peygamber ve Şehitlerin Gıpta Edeceği Kimseler

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

30 Şevvâl 1421 / 25.01.2001

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Peygamber Efendimizin Şefaati, | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Konuşma Metni

Bismillâhirrahmânirrahîm Bismillâhirrahmânirrahîm

el-Hamdülillâhi rabbi'l-âlemîn hamden kesîran tayyiben mübâreken fîh. el-Hamdülillâhi rabbi'l-âlemîn hamden kesîran tayyiben mübâreken fîh. Alâ külli hâlin ve fî külli hîn.Alâ külli hâlin ve fî külli hîn. es-Salâtü ve's-selâmü alâ seyyidinâ Muhammedin ve alâ âlihî ve sahbihîes-Salâtü ve's-selâmü alâ seyyidinâ Muhammedin ve alâ âlihî ve sahbihî ve men tebi'ahû bi-ihsânin ecmaîn. ve men tebi'ahû bi-ihsânin ecmaîn.

Emmâ ba'dü Fe-kâle Resûlullâh sallallahu aleyhi ve sellem: Emmâ ba'dü

Fe-kâle Resûlullâh sallallahu aleyhi ve sellem:

İnnî le a'rifü nâsen mâhüm enbiyâü ve lâ şühedâü yağbitühümü'l-enbiyâü İnnî le a'rifü nâsen mâhüm enbiyâü ve lâ şühedâü yağbitühümü'l-enbiyâü ve'ş-şühedâü bi-menziletihim yevme'l-kıyâmeti ellezîne yuhibbûnallâhe ve'ş-şühedâü bi-menziletihim yevme'l-kıyâmeti ellezîne yuhibbûnallâhe ve yuhabbibûnehû ilâ halkihî ye'mürûnehüm bi-tâatillâhi fe izâ etâullâhe ehabbehümüllâhü. ve yuhabbibûnehû ilâ halkihî ye'mürûnehüm bi-tâatillâhi fe izâ etâullâhe ehabbehümüllâhü.

Hadîs-i şerîf Ebû Said hazretlerinden rivayet olunmuş. Hadîs-i şerîf Ebû Said hazretlerinden rivayet olunmuş. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem buyuruyor ki; Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem buyuruyor ki;

İnnî le a'rifü nâsen mâhüm enbiyâü ve lâ şühedâü. "Ben birtakım insanlar biliyorum, tanıyorum ki İnnî le a'rifü nâsen mâhüm enbiyâü ve lâ şühedâü. "Ben birtakım insanlar biliyorum, tanıyorum ki bunlar peygamber de değiller şehit de değiller." bunlar peygamber de değiller şehit de değiller." Yağbitühümü'l-enbiyâü ve'ş-şühedâü bi-menziletihim yevme'l-kıyâmeti. "AmaYağbitühümü'l-enbiyâü ve'ş-şühedâü bi-menziletihim yevme'l-kıyâmeti. "Ama kıyamet gününde onların makamlarından, mükâfatlarından onlara peygamberler,kıyamet gününde onların makamlarından, mükâfatlarından onlara peygamberler, şehitler bile gıpta ederler!" şehitler bile gıpta ederler!"

Onlar kimlerdir? Ellezîne yuhibbûnallâhe. Onlar kimlerdir?

Ellezîne yuhibbûnallâhe.
"Onlar o kimselerdir ki Allah'ı severler, Allah Âşıklarıdır.""Onlar o kimselerdir ki Allah'ı severler, Allah Âşıklarıdır." Ve yuhabbibûnehû ilâ halkihî. "Ve Allah'ı da kullarına sevdirirler."Ve yuhabbibûnehû ilâ halkihî. "Ve Allah'ı da kullarına sevdirirler." Ye'mürûnehüm bi-tâatillâhi. "Allah'a itaat etmeyi kullarına söylerler."Ye'mürûnehüm bi-tâatillâhi. "Allah'a itaat etmeyi kullarına söylerler." Fe izâ etâullâhe ehabbehümüllâhü. "Allah'a kullar itaat edince de Allah da onları sever!" Fe izâ etâullâhe ehabbehümüllâhü. "Allah'a kullar itaat edince de Allah da onları sever!"

Hadîs-i şerîften anlıyoruz ki peygamber değil. Hadîs-i şerîften anlıyoruz ki peygamber değil. Peygamber olmak herkesin isteğiyle olan bir şey de değil, Allah'ın bir vergisi. Peygamber olmak herkesin isteğiyle olan bir şey de değil, Allah'ın bir vergisi. Bazı kullarını peygamber yapmış, bazı kullarını şehit yapmış; şehit de çok yüksek bir makam. Bazı kullarını peygamber yapmış, bazı kullarını şehit yapmış; şehit de çok yüksek bir makam.

Ama peygamber ve şehit olmadığı hâlde makamı çok yüksek, Ama peygamber ve şehit olmadığı hâlde makamı çok yüksek, herkesin gıpta ettiği insanlar vardır. herkesin gıpta ettiği insanlar vardır.

Kimler? Ellezîne yuhibbûnallâhe. "Allah'ı sevenler." Kimler?

Ellezîne yuhibbûnallâhe. "Allah'ı sevenler."

Bu mübarek insanların birinci sıfatları Allah'ı sevmeleri. Bu mübarek insanların birinci sıfatları Allah'ı sevmeleri.

Allah'ı sevmek çok yüksek, çok derin bir duygu ve çok kuvvetli bir idrakin sonucu. Allah'ı sevmek çok yüksek, çok derin bir duygu ve çok kuvvetli bir idrakin sonucu. Çünkü Allah'ı sevmek için Allah'ın kudretini, sanatını, hikmetini sezebilmek lazım.Çünkü Allah'ı sevmek için Allah'ın kudretini, sanatını, hikmetini sezebilmek lazım. Etrafına bakıp onu sezen Allah'ı sever, Allah'ı seveni de Allah sever. Etrafına bakıp onu sezen Allah'ı sever, Allah'ı seveni de Allah sever. Allah, kendisini seveni kapısından kovmaz.Allah, kendisini seveni kapısından kovmaz. Allah'ın kulları sevmesi, kulların Allah'ı sevmesi ile orantılıdır. Allah'ın kulları sevmesi, kulların Allah'ı sevmesi ile orantılıdır. Kullar Allah'ı seviyorlarsa Allah da kulları seviyor demektir. O bakımdan; Kullar Allah'ı seviyorlarsa Allah da kulları seviyor demektir. O bakımdan;

Bir: Allah'ı sevmek! İkincisi: Bir: Allah'ı sevmek!

İkincisi:

Ve yuhabbibûnehû ilâ halkihî. "Bu adamlar Allah'ı da kullarına sevdiriyorlar." Ve yuhabbibûnehû ilâ halkihî. "Bu adamlar Allah'ı da kullarına sevdiriyorlar."

Çalışma yapıyorlar, uğraşıyorlar, Allah yolunda seyahat ediyorlar, konuşuyorlar; Çalışma yapıyorlar, uğraşıyorlar, Allah yolunda seyahat ediyorlar, konuşuyorlar; halka Allah'ı sevdiriyorlar.halka Allah'ı sevdiriyorlar. Anlatıyorlar, tanıtıyorlar, öğretiyorlar; Allah'ı sevdiriyorlar.Anlatıyorlar, tanıtıyorlar, öğretiyorlar; Allah'ı sevdiriyorlar. Allah'ı seviyorlar, bir de Allah'ı kullarına sevdiriyorlar! Bir şey daha yapıyorlar: Allah'ı seviyorlar, bir de Allah'ı kullarına sevdiriyorlar!

Bir şey daha yapıyorlar:

Allah'ın kullarına; "Allah'a itaat edin!" diye emrediyorlar. Allah'ın kullarına; "Allah'a itaat edin!" diye emrediyorlar. "Allah'a itaat edin, ibadet edin, iyi kul olun!" diyorlar. "Allah'a itaat edin, ibadet edin, iyi kul olun!" diyorlar.

Fe izâ etâullâhe ehabbehümüllâhü. "Onlar da söz dinleyip itaat edince Allah da onları seviyor." Fe izâ etâullâhe ehabbehümüllâhü. "Onlar da söz dinleyip itaat edince Allah da onları seviyor."

Demek ki bir işleri kullara Allah'ı sevdirmek, diğer işleri de kulları Allah'a sevdirmek! Demek ki bir işleri kullara Allah'ı sevdirmek, diğer işleri de kulları Allah'a sevdirmek!

Allah kulları sevsin, diye ellerinden bir şey gelmez. Allah kulları sevsin, diye ellerinden bir şey gelmez.

"Bunları sev yâ Rabbi!.." Sever ya da sevmez! Ama nasıl? "Bunları sev yâ Rabbi!.."

Sever ya da sevmez!

Ama nasıl?

Allah'a itaat edin, diye itaati öğretiyorlar. İtaati yapınca da Allah onları seviyor! Allah'a itaat edin, diye itaati öğretiyorlar. İtaati yapınca da Allah onları seviyor!

Bu anlatılanlar kimlerdir? Mürşid-i kâmillerdir, evliyâullahtır! Bu anlatılanlar kimlerdir?

Mürşid-i kâmillerdir, evliyâullahtır!
Allah'ı seviyor, Allah âşıkları: Yunus Emre, Mevlânâ, Eşrefoğlu Rûmî,Allah'ı seviyor, Allah âşıkları: Yunus Emre, Mevlânâ, Eşrefoğlu Rûmî, Hacı Bayrâm-ı Velî, İbrahim Hakkı-i Erzurumî, Abdulkâdir-i Geylânî, Bahaüddîn-i Nakşibend… gibiHacı Bayrâm-ı Velî, İbrahim Hakkı-i Erzurumî, Abdulkâdir-i Geylânî, Bahaüddîn-i Nakşibend… gibi mübarekler Allah dostları, Allah âşıkları dediğimiz kimseler. mübarekler Allah dostları, Allah âşıkları dediğimiz kimseler.

1.Allah'ı seviyorlar. 2.Allah'ı sevdirmek çalışması yapıyorlar ve sevdiriyorlar. 1.Allah'ı seviyorlar.

2.Allah'ı sevdirmek çalışması yapıyorlar ve sevdiriyorlar.

Dervişler Allah'ı sevmiyor mu, Allah âşıkları kimler, kimlerden çıkıyor?.. Dervişler Allah'ı sevmiyor mu, Allah âşıkları kimler, kimlerden çıkıyor?..

Hep tasavvuf erbabından çıkıyor. Âşık-ı sâdık, mübarek, gözü yaşlı insanlar. Hep tasavvuf erbabından çıkıyor. Âşık-ı sâdık, mübarek, gözü yaşlı insanlar. Akılları fikirleri, şiirleri, ilahileri hep Allah sevgisi! Bir de Allah'a itaati emrediyorlar: Akılları fikirleri, şiirleri, ilahileri hep Allah sevgisi!

Bir de Allah'a itaati emrediyorlar:

"Aman Allah'a âsi olmayın, aman Allah'a itaat edin, aman emrini tutun!" diyorlar."Aman Allah'a âsi olmayın, aman Allah'a itaat edin, aman emrini tutun!" diyorlar. Tabii Allah'a itaat edince de Allah o itaat eden kulları seviyor. Tabii Allah'a itaat edince de Allah o itaat eden kulları seviyor. Böylece Allah'a kulları sevdiriyorlar, kulları Allah'a sevdiriyorlar.Böylece Allah'a kulları sevdiriyorlar, kulları Allah'a sevdiriyorlar. Kendileri de Allah'ı seviyorlar. Önce kendileri Allah'ı seviyorlar. Kendileri de Allah'ı seviyorlar. Önce kendileri Allah'ı seviyorlar. Sonra kullara Allah'ı sevdiriyorlar, sonra Allah'a da kulları sevdirtiyorlar! Çünkü kullara;Sonra kullara Allah'ı sevdiriyorlar, sonra Allah'a da kulları sevdirtiyorlar! Çünkü kullara; "Allah'a itaat edin, ibadet edin!" diyorlar. Ne güzel iş! Ne kadar hoş meslek!"Allah'a itaat edin, ibadet edin!" diyorlar.

Ne güzel iş! Ne kadar hoş meslek!
Ne kadar tatlı bir çalışma, ne kadar güzel bir şey! Ne kadar tatlı bir çalışma, ne kadar güzel bir şey!

Allah böyle olmaya, böyle işler yapmaya bizi muvaffak eylesin. Allah böyle olmaya, böyle işler yapmaya bizi muvaffak eylesin.

1.Allah'ı sevmek. 2.Kulları uyarmak, Allah'ı sevdirmek. 1.Allah'ı sevmek.

2.Kulları uyarmak, Allah'ı sevdirmek.

3.Kulları Allah'ın sevdiği yola sevk edip Allah'ın kulları sevmesini de sağlamak. 3.Kulları Allah'ın sevdiği yola sevk edip Allah'ın kulları sevmesini de sağlamak.

Ne güzel, çok güzel! Bunu sizler ailenizde babalar olarak da yapabilirsiniz. Ne güzel, çok güzel!

Bunu sizler ailenizde babalar olarak da yapabilirsiniz.
Çünkü baba diye herkes babasını sever. Evde çok büyük hatırı vardır. Çünkü baba diye herkes babasını sever. Evde çok büyük hatırı vardır. Ailenizde bunu yapabilirsiniz. En küçük çevre olarak ailede bunu yaparsınız. Ailenizde bunu yapabilirsiniz. En küçük çevre olarak ailede bunu yaparsınız. Ayrıca akraba çevrenizde, hatırınız geçen insanlar arasında da yaparsınız. Ayrıca akraba çevrenizde, hatırınız geçen insanlar arasında da yaparsınız. Ayrıca biraz daha dünya işlerinden âhiret işlerine vakit ayırırsanız Ayrıca biraz daha dünya işlerinden âhiret işlerine vakit ayırırsanız daha geniş çapta da yaparsınız. daha geniş çapta da yaparsınız.

Bugün dünyanın orasına burasına Allah rızası için seyahat edip de Bugün dünyanın orasına burasına Allah rızası için seyahat edip de Allah'ın dinine davet edip de bu işleri gören insanlar yok mu? Allah'ın dinine davet edip de bu işleri gören insanlar yok mu?

Var. Allah hepinizden razı olsun, helal hayırlı kazançlar versin; Var.

Allah hepinizden razı olsun, helal hayırlı kazançlar versin;
çalışıyorsunuz, para kazanıyorsunuz, iş güç sahibi oldunuz. çalışıyorsunuz, para kazanıyorsunuz, iş güç sahibi oldunuz. Seviniyoruz ama bir taraftan da işinizi hafifletmeye bakın! Seviniyoruz ama bir taraftan da işinizi hafifletmeye bakın! İşinizden vakit ayırmaya çalışın!İşinizden vakit ayırmaya çalışın! Kullara Allah sevgisini aşılama çalışmasının en kolay yolu tarikate almaktır, aracı olmaktır.Kullara Allah sevgisini aşılama çalışmasının en kolay yolu tarikate almaktır, aracı olmaktır. Elinden tutup götürmektir. Bir de itaati emretmek; kulları Allah'a itaat ettirmek, Elinden tutup götürmektir. Bir de itaati emretmek; kulları Allah'a itaat ettirmek, böylece onlara Allah'ın rızasını kazandırtmak çok önemli. böylece onlara Allah'ın rızasını kazandırtmak çok önemli. Allah razı olsun, muvaffak etsin. Allah razı olsun, muvaffak etsin.

İkinci hadîs-i şerîf: İkinci hadîs-i şerîf:

İnnî seeltü rabbî evlâde'l-müşrikîne fe a'tânihim. İnnî seeltü rabbî evlâde'l-müşrikîne fe a'tânihim. Huddemen li-ehli'l-cenneti li-ennehüm lem yudrikû mâ edrake âbâühüm Huddemen li-ehli'l-cenneti li-ennehüm lem yudrikû mâ edrake âbâühüm mine'ş-şirki ve li-ennehüm fi'l-mîsâki'l-evveli. mine'ş-şirki ve li-ennehüm fi'l-mîsâki'l-evveli.

Hadîs-i şerîf Enes radıyallahu anh'ten, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Hadîs-i şerîf Enes radıyallahu anh'ten, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem bu hadîs-i şerîfinde buyurmuş ki; bu hadîs-i şerîfinde buyurmuş ki;

"Ben duamda; 'Rabbim! Müşriklerin evlatlarını bana bağışla yâ Rabbi!' diye dua ettim." "Ben duamda; 'Rabbim! Müşriklerin evlatlarını bana bağışla yâ Rabbi!' diye dua ettim."

Mü'min olmayan, imana gelmeyen, müslüman olmayanların Mü'min olmayan, imana gelmeyen, müslüman olmayanların yavrularını bana vermesi için dua ettim, istedim. yavrularını bana vermesi için dua ettim, istedim. Rabbim de bana verdi. Onlar ne olacak? Huddemen li-ehli'l-cenneti.Rabbim de bana verdi.

Onlar ne olacak?

Huddemen li-ehli'l-cenneti.
"Onlar cennet ehlinin hizmetinde olacaklar, hizmetine koşturacaklar, "Onlar cennet ehlinin hizmetinde olacaklar, hizmetine koşturacaklar, istediklerini yapmaya koşturacaklar." istediklerini yapmaya koşturacaklar."

Neden? Neden?

Li-ennehüm lem yudrikû mâ edrake âbâühüm mine'ş-şirki. Li-ennehüm lem yudrikû mâ edrake âbâühüm mine'ş-şirki. "Çünkü onlar babalarının bulaştığı şirk belasına bulaşmadılar." "Çünkü onlar babalarının bulaştığı şirk belasına bulaşmadılar."

Daha küçük; müşrik olmadılar, puta tapmadılar. Daha küçük; müşrik olmadılar, puta tapmadılar. Daha küçük olduklarından babalarının o şirk belasına bulaşmaları bunlarda yok. Daha küçük olduklarından babalarının o şirk belasına bulaşmaları bunlarda yok. Onun için masumlar. İkincisi de; Ve li-ennehüm fi'l-mîsâki'l-evveli. Onun için masumlar.

İkincisi de;

Ve li-ennehüm fi'l-mîsâki'l-evveli.
"Çünkü onlar daha ilk anlaşmanın hükümleri içindeler." el-Misakü'l-evvel ne demek? "Çünkü onlar daha ilk anlaşmanın hükümleri içindeler."

el-Misakü'l-evvel ne demek?

"İlk anlaşma" demek. Kullar ile Rab arasında, "İlk anlaşma" demek.

Kullar ile Rab arasında,
Allahu Teâlâ hazretleri arasında ilk anlaşma ne zaman oldu? Allahu Teâlâ hazretleri arasında ilk anlaşma ne zaman oldu?

Ruhlar âleminde oldu. Allahu Teâlâ hazretleri bütün ruhlara hitap eyledi ki; Ruhlar âleminde oldu. Allahu Teâlâ hazretleri bütün ruhlara hitap eyledi ki;

Elestü bi-rabbiküm? "Ben sizin Rabbiniz değil miyim, söyleyin bakayım?" Elestü bi-rabbiküm? "Ben sizin Rabbiniz değil miyim, söyleyin bakayım?"

Kâlû belâ. "Olmaz olur musun, Rabbimiz'sin yâ Rabbi!" dediler. Kâlû belâ. "Olmaz olur musun, Rabbimiz'sin yâ Rabbi!" dediler.

İşte bu ilk misak, el-Misakü'l-evvel oluyor. İşte bu ilk misak, el-Misakü'l-evvel oluyor. Daha doğmadan evvel, âhirette, dünyada değilken dünyadan evvelki hayatta Daha doğmadan evvel, âhirette, dünyada değilken dünyadan evvelki hayatta Allah'a söz vermiş oluyorlar. Allah'a söz vermiş oluyorlar.

Kâlû belâ dediler. Kâlû belâ'dan beri müslümanız, diyoruz. Kâlû belâ dediler. Kâlû belâ'dan beri müslümanız, diyoruz.

"Ne zamandan beri müslümansın?" "Ne zamandan beri müslümansın?"

"Ruhlar âleminden beri müslümanız." Daha o anlaşma içindeler, o anlaşmaları yürürlükte! "Ruhlar âleminden beri müslümanız."

Daha o anlaşma içindeler, o anlaşmaları yürürlükte!

O anlaşmaları ne zaman bozuluyor? Şirke başladıkları zaman, O anlaşmaları ne zaman bozuluyor?

Şirke başladıkları zaman,
puta tapmaya başladıkları zaman gidiyor.puta tapmaya başladıkları zaman gidiyor. Anlaşmaları bozmuş oluyorlar.Anlaşmaları bozmuş oluyorlar. Demek ki Peygamber Efendimiz o çocukları; Demek ki Peygamber Efendimiz o çocukları; "Bunları affet, bunları bana bağışla, bunları bana ver…" diye Allahu Teâlâ hazretlerinden dilemiş."Bunları affet, bunları bana bağışla, bunları bana ver…" diye Allahu Teâlâ hazretlerinden dilemiş. Onlar da cennete girecekler ve cennet ehlinin hizmetine koşuşturacaklar. Onlar da cennete girecekler ve cennet ehlinin hizmetine koşuşturacaklar.

Üçüncü hadîs-i şerîf: Üçüncü hadîs-i şerîf:

İnnî le-eşfe'u yevme'l-kıyâmeti li-eksere mimmâ alâ vechi'l-ardi min hacerin ve mederin ve şecerin. İnnî le-eşfe'u yevme'l-kıyâmeti li-eksere mimmâ alâ vechi'l-ardi min hacerin ve mederin ve şecerin.

Birçok kaynak; Begavî, İbn Şâhin, İbn Kânî', Hulvanî, Tayâlîsî,Birçok kaynak; Begavî, İbn Şâhin, İbn Kânî', Hulvanî, Tayâlîsî, Ahmed b. Hanbel gibi kaynaklar rivayet etmişler. Ahmed b. Hanbel gibi kaynaklar rivayet etmişler. Peygamber Efendimiz buyuruyor ki; İnnî le-eşfe'u yevme'l-kıyâmeti.Peygamber Efendimiz buyuruyor ki;

İnnî le-eşfe'u yevme'l-kıyâmeti.
"Ben kıyamet gününde şefaat edeceğim. Li-eksere mimmâ alâ vechi'l-ardi min hacerin ve mederin."Ben kıyamet gününde şefaat edeceğim. Li-eksere mimmâ alâ vechi'l-ardi min hacerin ve mederin. "Ben yeryüzündeki taş, toprak ve ağaçtan daha çok insana şefaat edeceğim." "Ben yeryüzündeki taş, toprak ve ağaçtan daha çok insana şefaat edeceğim."

Peygamber Efendimiz'in şefaati olacak, şefaat edecek. Peygamber Efendimiz'in şefaati olacak, şefaat edecek. Şefaatiyle onun hatırına Allahu Teâlâ hazretleri birçok kimseyi bağışlayacak. Şefaatiyle onun hatırına Allahu Teâlâ hazretleri birçok kimseyi bağışlayacak. Efendimiz'in şefaatiyle cennete girecekler. Rabbimiz kendisine mutî kullarından eylesin. Efendimiz'in şefaatiyle cennete girecekler.

Rabbimiz kendisine mutî kullarından eylesin.
Peygamber Efendimiz'in sevgisini, rızasını, şefaatini kazananlardan eylesin.Peygamber Efendimiz'in sevgisini, rızasını, şefaatini kazananlardan eylesin. Azaba uğramadan, gazab-ı ilâhiyeye mâruz kalmadan, cezaya çarpılmadan, Azaba uğramadan, gazab-ı ilâhiyeye mâruz kalmadan, cezaya çarpılmadan, mükâfatları alarak doğrudan doğruya cennete girmeyi nasip eylesin. mükâfatları alarak doğrudan doğruya cennete girmeyi nasip eylesin.

el-Fâtiha! el-Fâtiha!

Konuşma Hakkında
Tema 1
Tema 2