Namaz Vakitleri

22 Cemâziye'l-Âhir 1446
23 Aralık 2024
İmsak
06:47
Güneş
08:20
Öğle
13:08
İkindi
15:26
Akşam
17:47
Yatsı
19:14
Detaylı Arama

Peygamberimizin İstikbale Yönelik Verdiği Bilgiler

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

20 Cemâziye'l-Âhir 1419 / 11.10.1998

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

En Avantajlı Olan Ümmetiz, Cehennem Azabını Düşünerek Hareket Etmemiz Gerekir, Çocuğu Müslüman Yetiştirmek, Malı Artsın Diye Dilenenin | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Peygamberimizin İstikbale Yönelik Verdiği Bilgiler

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

20 Cemâziye'l-Âhir 1419 / 11.10.1998

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

En Avantajlı Olan Ümmetiz, Cehennem Azabını Düşünerek Hareket Etmemiz Gerekir, Çocuğu Müslüman Yetiştirmek, Malı Artsın Diye Dilenenin | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Konuşma Metni

Aziz ve muhterem kardeşlerim! Aziz ve muhterem kardeşlerim!

Allah hepinizden razı olsun. Hepinize teşekkür ederim.Allah hepinizden razı olsun. Hepinize teşekkür ederim. Dünya ve âhiretin hayırlarını Allah cümlemize ihsan eylesin. Dünya ve âhiretin hayırlarını Allah cümlemize ihsan eylesin.

Görüşelim, sohbet edelim, konuşalım diye bu saati ayarladık.Görüşelim, sohbet edelim, konuşalım diye bu saati ayarladık. Sohbetimiz de bereketli olsun, feyizli olsun diye Peygamber Efendimiz'in Sohbetimiz de bereketli olsun, feyizli olsun diye Peygamber Efendimiz'in hadîs-i şerîflerinden bir demet okuyalım diye hadis kitabımızın bir sayfasını açtık kura ile,hadîs-i şerîflerinden bir demet okuyalım diye hadis kitabımızın bir sayfasını açtık kura ile, karşımıza çıkan hadîs-i şerîfleri okumaya başlıyoruz.karşımıza çıkan hadîs-i şerîfleri okumaya başlıyoruz. Sayfanın başında bir iki satır var, başını bu taraftan almak için şu tarafa geçtim,Sayfanın başında bir iki satır var, başını bu taraftan almak için şu tarafa geçtim, okuyorum birinci hadîs-i şerîfi. Ama hadisleri okumaya geçmeden önce bir hususu söyleyeyim. okuyorum birinci hadîs-i şerîfi. Ama hadisleri okumaya geçmeden önce bir hususu söyleyeyim.

Muhterem kardeşlerim! Allahu Teâlâ hazretleri insanlara ilk insan ile beraber ilk peygamberi göndermiştir.Muhterem kardeşlerim!

Allahu Teâlâ hazretleri insanlara ilk insan ile beraber ilk peygamberi göndermiştir.
Âdem aleyhisselam hem ilk insandır hem ilk peygamberdir.Âdem aleyhisselam hem ilk insandır hem ilk peygamberdir. Yani nasıl şu ışıkla aydınlanıyorsak Allahu Teâlâ şu dünya yüzüne gönderdiği biz Âdemoğullarını, Yani nasıl şu ışıkla aydınlanıyorsak Allahu Teâlâ şu dünya yüzüne gönderdiği biz Âdemoğullarını, insanoğullarını hiçbir zaman peygambersiz, irşatsız, rehbersiz, öndersiz bırakmamıştır.insanoğullarını hiçbir zaman peygambersiz, irşatsız, rehbersiz, öndersiz bırakmamıştır. Daima bir peygamber, Allah'ın bir mübarek kulu,Daima bir peygamber, Allah'ın bir mübarek kulu, Allah'tan bize haber getiren bir salih kişi daima var olmuştur ve insanlara güzel şeyleri anlatmıştır.Allah'tan bize haber getiren bir salih kişi daima var olmuştur ve insanlara güzel şeyleri anlatmıştır. Onların, o mübarek kulların evveli Âdem atamız olduğu gibi, sonuncusu da âhir zaman peygamberiOnların, o mübarek kulların evveli Âdem atamız olduğu gibi, sonuncusu da âhir zaman peygamberi ve peygamberlerin serveri Muhammed-i Mustafa sallallahu aleyhi ve sellem Efendimizdir.ve peygamberlerin serveri Muhammed-i Mustafa sallallahu aleyhi ve sellem Efendimizdir. Allah bizim de alnımıza onun ümmeti olmayı yazmıştır.Allah bizim de alnımıza onun ümmeti olmayı yazmıştır. Ne kadar övünsek, sevinsek, şükretsek azdır.Ne kadar övünsek, sevinsek, şükretsek azdır. Çünkü eski peygamberler bile keşke daha sonra yaşasaydım daÇünkü eski peygamberler bile keşke daha sonra yaşasaydım da âhir zaman peygamberine ümmet olsaydım demişler.âhir zaman peygamberine ümmet olsaydım demişler. Böyle bir peygamberin ümmetiyiz, çok şükür elhamdülillah. Böyle bir peygamberin ümmetiyiz, çok şükür elhamdülillah.

Biliyorsunuz, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz cahil bir topluma,Biliyorsunuz, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz cahil bir topluma, cahiliye devri yaşayan bir topluma Allah tarafından peygamber olarak gönderildi.cahiliye devri yaşayan bir topluma Allah tarafından peygamber olarak gönderildi. Gönderilme sebebi, ve mâ erselnâke illa rahmeten li'l-âlemîn , insanlara merhametinden,Gönderilme sebebi, ve mâ erselnâke illa rahmeten li'l-âlemîn , insanlara merhametinden, acıdığından Allah, irşatsız, gafil, cahil kalmasınlar, gerçekleri bilmeden yaşamasınlar,acıdığından Allah, irşatsız, gafil, cahil kalmasınlar, gerçekleri bilmeden yaşamasınlar, her şeyi öğrensinler de cennetin yolunu bulsunlar, "Benim rahmetime ersinler diye".her şeyi öğrensinler de cennetin yolunu bulsunlar, "Benim rahmetime ersinler diye". rahmetinden göndermiştir haberciyi.rahmetinden göndermiştir haberciyi. İsterse haberci göndermezdi, herkes kendi bildiği ile bulabildiği kadar çırpınır,İsterse haberci göndermezdi, herkes kendi bildiği ile bulabildiği kadar çırpınır, bulmaya çalışır, bulursa bulur, bulamazsa yanardı.bulmaya çalışır, bulursa bulur, bulamazsa yanardı. Ama Allah peygamber göndermiş ve dünya ve âhiretin gerçeklerini insanlara onunla duyurmuştur. Ama Allah peygamber göndermiş ve dünya ve âhiretin gerçeklerini insanlara onunla duyurmuştur.

O bakımdan en iyi durumda olan biziz.O bakımdan en iyi durumda olan biziz. En şanslı diyorsunuz ya, en avantajlı diyorsunuz, yani en üstün durumda olan biziz. En şanslı diyorsunuz ya, en avantajlı diyorsunuz, yani en üstün durumda olan biziz. Çünkü Peygamber Efendimiz'in hayatı, sözleri ve nasihatleri, tavsiyeleri çok güzel tespit edilmiş.Çünkü Peygamber Efendimiz'in hayatı, sözleri ve nasihatleri, tavsiyeleri çok güzel tespit edilmiş. Ben bazen düşünüyorum çocukluğumdan beri geçirdiğim günleri, mesela köy düğünlerini filan düşünüyorum.Ben bazen düşünüyorum çocukluğumdan beri geçirdiğim günleri, mesela köy düğünlerini filan düşünüyorum. Bizim zamanımızda köy düğünleri efsane gibi bir şey olurdu.Bizim zamanımızda köy düğünleri efsane gibi bir şey olurdu. Gelin almaya böyle atların üstünde gelirlerdi, gelinin kıyafetleri çok değişik olurdu,Gelin almaya böyle atların üstünde gelirlerdi, gelinin kıyafetleri çok değişik olurdu, işlemeli bindallı filan bir şeyler olurdu böyle. işlemeli bindallı filan bir şeyler olurdu böyle. Diyorum ki keşke o zaman bir videomuz olsaydı da arzu ediyorumDiyorum ki keşke o zaman bir videomuz olsaydı da arzu ediyorum ama tabii bundan 60-70 yıl önce, yani o zamanlar yoktu.ama tabii bundan 60-70 yıl önce, yani o zamanlar yoktu. Benim gözümle gördüğüm birçok şey tespit edilemedi. Benim gözümle gördüğüm birçok şey tespit edilemedi.

Şimdi eski zaman, zaman eskiyince eski şeyler tam tespit edilemiyorŞimdi eski zaman, zaman eskiyince eski şeyler tam tespit edilemiyor ama Peygamber Efendimiz'in zamanı âdeta sanki videoya alınmış gibi her şeyi tespit edilmiş.ama Peygamber Efendimiz'in zamanı âdeta sanki videoya alınmış gibi her şeyi tespit edilmiş. O kadar teferruatı ile tespit edilmiş ki O kadar teferruatı ile tespit edilmiş ki Peygamber Efendimizin hayatı kadar dünyada hayatı en ince çizgilerine kadar bilinen başka bir insan yok.Peygamber Efendimizin hayatı kadar dünyada hayatı en ince çizgilerine kadar bilinen başka bir insan yok. Nasıl oturmuş, nasıl kalkmış, nasıl yüzünü yıkamış, nasıl dişlerini misvaklamış, Nasıl oturmuş, nasıl kalkmış, nasıl yüzünü yıkamış, nasıl dişlerini misvaklamış, nasıl yemek yemiş, ne dua etmiş, nereye gitmiş... her şeyini korumuşlar, ezberlemişler. nasıl yemek yemiş, ne dua etmiş, nereye gitmiş... her şeyini korumuşlar, ezberlemişler. Hatta tıraş olduğu zaman saçlarını sakallarını saklamışlar,Hatta tıraş olduğu zaman saçlarını sakallarını saklamışlar, aman ben alayım aman ben alayım diye kapışmışlar. Her şeyi korumuşlar. aman ben alayım aman ben alayım diye kapışmışlar. Her şeyi korumuşlar. İşte şu gözlerimize nasip oldu. İşte şu gözlerimize nasip oldu. Sizin de nasip olmuştur çoğunuza, sakalına,Sizin de nasip olmuştur çoğunuza, sakalına, sakalının olduğu şişeye yüzümüzü sürdük, öptük başımıza koyduk.sakalının olduğu şişeye yüzümüzü sürdük, öptük başımıza koyduk. Küçükken de birkaç sefer bana nasip oldu Peygamber Efendimiz'in pabucunu öpmek.Küçükken de birkaç sefer bana nasip oldu Peygamber Efendimiz'in pabucunu öpmek. Yani herkese nasip olmaz, her yerde bulunmaz böyle. Ne mutlu! Yani herkese nasip olmaz, her yerde bulunmaz böyle.

Ne mutlu!

Muhterem kardeşlerim! Şimdi o Peygamber-i Zîşânımız'ın hadîs-i şerîflerinden okuyacağız.Muhterem kardeşlerim!

Şimdi o Peygamber-i Zîşânımız'ın hadîs-i şerîflerinden okuyacağız.
Bu hadîsi şerîfler o kadar kıymetlidir ki, bir hadîs-i şerîfi almak içinBu hadîsi şerîfler o kadar kıymetlidir ki, bir hadîs-i şerîfi almak için bir memleketten bir başka memlekete alimler seyahat etmiş.bir memleketten bir başka memlekete alimler seyahat etmiş. Horasan'dan kalkmış Irak'a gelmiş, Irak'tan kalkmış Mısır'a gitmiş, Mısır'dan Yemen'e geçmiş,Horasan'dan kalkmış Irak'a gelmiş, Irak'tan kalkmış Mısır'a gitmiş, Mısır'dan Yemen'e geçmiş, Yemen'den bilmem Afganistan'a gitmiştir bir hadis öğreneceğim, yazacağım diye. Yemen'den bilmem Afganistan'a gitmiştir bir hadis öğreneceğim, yazacağım diye. Bunlar o kadar kıymetli bilgilerdir. Bunlar o kadar kıymetli bilgilerdir. Çünkü dinimizin aslını, Peygamber Efendimiz'in sözlerini öğrenmiş oluyoruz. Çünkü dinimizin aslını, Peygamber Efendimiz'in sözlerini öğrenmiş oluyoruz.

Biliyorsunuz, Peygamber Efendimiz cahil bir topluma geldi.Biliyorsunuz, Peygamber Efendimiz cahil bir topluma geldi. Bu insanlar çeşitli kabilelere bağlı idiler ve bu insanların arasında pek çok kötülükler yaygındı Bu insanlar çeşitli kabilelere bağlı idiler ve bu insanların arasında pek çok kötülükler yaygındı ama Allah'ın kelamını dinleyenlerin kalbi yumuşamış,ama Allah'ın kelamını dinleyenlerin kalbi yumuşamış, en azılı yol kesen eşkıya olan insanlar sonradan imana gelmiş, sahabe olmuş,en azılı yol kesen eşkıya olan insanlar sonradan imana gelmiş, sahabe olmuş, Peygamber Efendimiz'in en kıymetli ashabı arasına girmiştir.Peygamber Efendimiz'in en kıymetli ashabı arasına girmiştir. Sonradan da İslâmiyet deryaları aşmış, kıtaları geçmiştir, dünyanın her tarafına yayılmıştır.Sonradan da İslâmiyet deryaları aşmış, kıtaları geçmiştir, dünyanın her tarafına yayılmıştır. O zaman Peygamber Efendimizi dinleyen ve iman edenler elhamdülillah Allah'ın sevgili kulu oldular, kurtuldular.O zaman Peygamber Efendimizi dinleyen ve iman edenler elhamdülillah Allah'ın sevgili kulu oldular, kurtuldular. Biz de Peygamber Efendimizin hadîs-i şerîflerini can kulağıyla dinleyelim. Biz de Peygamber Efendimizin hadîs-i şerîflerini can kulağıyla dinleyelim.

Allah bize de sevdiği kul olmayı nasip etsin, bizi cennetiyle cemaliyle müşerref eylesin. Allah bize de sevdiği kul olmayı nasip etsin, bizi cennetiyle cemaliyle müşerref eylesin.

Kura ile çekilen birinci hadîs-i şerîf, Huzeyfe radıyallahu anh'tenKura ile çekilen birinci hadîs-i şerîf, Huzeyfe radıyallahu anh'ten Taberânî, Ahmed b. Hanbel rivayet etmiş, şöyle başlıyor: Taberânî, Ahmed b. Hanbel rivayet etmiş, şöyle başlıyor:

İnnehû se-yekûnü aleyküm ümerâü yekzibûne ve yezlimûn.İnnehû se-yekûnü aleyküm ümerâü yekzibûne ve yezlimûn. Fe-men saddakahüm bi-kezibihim ve eânehüm alâ zulmihim fe-leyse minnî ve lestü minhu ve lâ yeridü aleyye'l-havz.Fe-men saddakahüm bi-kezibihim ve eânehüm alâ zulmihim fe-leyse minnî ve lestü minhu ve lâ yeridü aleyye'l-havz. Ve men lem yusaddıkhüm bi-kezibihim ve lem yuinhüm alâ zulmihimVe men lem yusaddıkhüm bi-kezibihim ve lem yuinhüm alâ zulmihim fe-hüve minnî ve ene minhu ve se-yeridü aleyye'l-havz. fe-hüve minnî ve ene minhu ve se-yeridü aleyye'l-havz.

Peygamber Efendimiz bazen geçmiş ümmetleri anlatmıştır.Peygamber Efendimiz bazen geçmiş ümmetleri anlatmıştır. O kadar ki geçmiş ümmetlerin bilmedikleri meseleleri onlara anlatmıştır. Çünkü Allah bildiriyor.O kadar ki geçmiş ümmetlerin bilmedikleri meseleleri onlara anlatmıştır. Çünkü Allah bildiriyor. İbrahim aleyhisselam ne söyledi, Musa aleyhisselam ne yaptı, İsa aleyhisselam nasıl hareket etti,İbrahim aleyhisselam ne söyledi, Musa aleyhisselam ne yaptı, İsa aleyhisselam nasıl hareket etti, Nuh aleyhisselam'ın kavmi ile mücadelesi nasıl oldu, Lut aleyhisselam ne yaptı;Nuh aleyhisselam'ın kavmi ile mücadelesi nasıl oldu, Lut aleyhisselam ne yaptı; hepsi Allah'ın bildirmesiyle Peygamber Efendimiz biliyordu ve söylüyordu. hepsi Allah'ın bildirmesiyle Peygamber Efendimiz biliyordu ve söylüyordu.

Bazen de ileriye dönük şeyler söylüyorduBazen de ileriye dönük şeyler söylüyordu çünkü o zaman yine Allah istikbale ait bilgi veriyordu ona, ileride şöyle olacak böyle olacak diye deçünkü o zaman yine Allah istikbale ait bilgi veriyordu ona, ileride şöyle olacak böyle olacak diye de Peygamber Efendimiz bazen söylüyordu.Peygamber Efendimiz bazen söylüyordu. Yani Peygamber Efendimiz'in sözleri arasındaYani Peygamber Efendimiz'in sözleri arasında hem geçmişin bilgileri olabiliyor hem de istikbalin bilgileri olabiliyor. hem geçmişin bilgileri olabiliyor hem de istikbalin bilgileri olabiliyor.

En meşhurlarından bir tanesi mesela Peygamber Efendimiz buyurmuş ki:En meşhurlarından bir tanesi mesela Peygamber Efendimiz buyurmuş ki: "İstanbul fetholunacaktır. "İstanbul fetholunacaktır. Onu fetheden emir ne kadar iyi emirdir,Onu fetheden emir ne kadar iyi emirdir, onu fetheden ordu ne kadar güzel bir ordudur, ne hoş bir ordudur." dedi. onu fetheden ordu ne kadar güzel bir ordudur, ne hoş bir ordudur." dedi.

Şimdi ben size söylesem, desem ki "Amerika Türkler tarafından fetholunacaktır,Şimdi ben size söylesem, desem ki "Amerika Türkler tarafından fetholunacaktır, Washington'u fetheden ne iyi emirdir, o ordu ne iyi ordudur" desem yani düşünün;Washington'u fetheden ne iyi emirdir, o ordu ne iyi ordudur" desem yani düşünün; Washington neresi, bizim memleketimiz neresi? Bizim gücümüz ne, Amerika'nın gücü ne? Washington neresi, bizim memleketimiz neresi?

Bizim gücümüz ne, Amerika'nın gücü ne?

O zaman öyle gibiydi yani, Amerika gibiydi.O zaman öyle gibiydi yani, Amerika gibiydi. Konstantinopolis o zaman sanki Amerika gibi dünyanın süper diyorsunuz ya siz, en güçlü devletlerinden biriydi.Konstantinopolis o zaman sanki Amerika gibi dünyanın süper diyorsunuz ya siz, en güçlü devletlerinden biriydi. Bir Amerika gibi Bizans vardı bir de Rusya gibi diyelim Sasani Devleti vardı. Bir Amerika gibi Bizans vardı bir de Rusya gibi diyelim Sasani Devleti vardı. Yani İran'da kisranın devleti vardı, bir de kayser devleti vardı.Yani İran'da kisranın devleti vardı, bir de kayser devleti vardı. Başka şey bilinmiyordu, yani o zaman en büyük bunlardı. Başka şey bilinmiyordu, yani o zaman en büyük bunlardı. Roma İmparatorluğu, Sasani İmparatorluğu büyük imparatorluk. Roma İmparatorluğu, Sasani İmparatorluğu büyük imparatorluk.

O zaman Peygamber Efendimiz daha Hicaz'dayken,O zaman Peygamber Efendimiz daha Hicaz'dayken, sahâbe-i kirâmın daha böyle yiyecek yemekleri yokken, giyinecek kıyafetleri yokken, sahâbe-i kirâmın daha böyle yiyecek yemekleri yokken, giyinecek kıyafetleri yokken, bir hurma ile sabahtan akşama yaşamaya gayret ederlerken, yaşam savaşı verirlerken dedi ki; bir hurma ile sabahtan akşama yaşamaya gayret ederlerken, yaşam savaşı verirlerken dedi ki;

"Sabredin, bu din yayılacak ve bir zaman gelecek ki Konstantinopolis fetholunacak." "Sabredin, bu din yayılacak ve bir zaman gelecek ki Konstantinopolis fetholunacak."

Hatta kafirler, müşrikler dediler ki; Hatta kafirler, müşrikler dediler ki;

"Şunlara bak yahu, yani şu hallerine bak, nereleri fetholunacak diyorlar!" dediler. "Şunlara bak yahu, yani şu hallerine bak, nereleri fetholunacak diyorlar!" dediler.

Der, çünkü Allah bildiriyor.Der, çünkü Allah bildiriyor. Yoksa akıl gözüyle, mantıklı bir bakışla bakan bir insan ihtimal vermez ama,Yoksa akıl gözüyle, mantıklı bir bakışla bakan bir insan ihtimal vermez ama, vermez ama Allah bildiriyor değişecek, haller öyle olacak. vermez ama Allah bildiriyor değişecek, haller öyle olacak.

İşte bu hadîs-i şerîf de Peygamber Efendimiz'in istikbale ait söylediği bilgilerden bir tanesini ihtiva ediyor.İşte bu hadîs-i şerîf de Peygamber Efendimiz'in istikbale ait söylediği bilgilerden bir tanesini ihtiva ediyor. Diyor ki Peygamber Efendimiz: Diyor ki Peygamber Efendimiz:

"Bu benim zamanım geçecek." İnnehû se-yekûnü aleyküm ümerâü. "Sizin başınıza bazı emirler gelecek." "Bu benim zamanım geçecek." İnnehû se-yekûnü aleyküm ümerâü. "Sizin başınıza bazı emirler gelecek."

Yani emretme salahiyeti olan başkanlar gelecek. Yani emretme salahiyeti olan başkanlar gelecek.

Yekzibûne ve yezlimûn. "Yalan söyleyecekler bu herifler, zulüm de yapacaklar." Yekzibûne ve yezlimûn. "Yalan söyleyecekler bu herifler, zulüm de yapacaklar."

Zulmeden, yalan söyleyen başkanlar gelecek. Zulmeden, yalan söyleyen başkanlar gelecek.

Emîr ne demek? Emretme selahiyetine sahip, salahiyetli kişi demek. Emîr ne demek?

Emretme selahiyetine sahip, salahiyetli kişi demek.

Orduda ise komutan diyoruz, devlet dairesinde ise başkan diyoruz, vekil diyoruz, müdür diyoruz.Orduda ise komutan diyoruz, devlet dairesinde ise başkan diyoruz, vekil diyoruz, müdür diyoruz. Hangi işin başında emretme selahiyetinde olan insan varsa Arapça'da onun adı emîrdir. Hangi işin başında emretme selahiyetinde olan insan varsa Arapça'da onun adı emîrdir.

Emîr ne demek? Mübalağa sigası ism-i fâil mânasında "çok emreden" demek.Emîr ne demek?

Mübalağa sigası ism-i fâil mânasında "çok emreden" demek.
Emîr, yani emretme salahiyeti çok olan kişi demek. Emîr, yani emretme salahiyeti çok olan kişi demek.

Başınıza böyle idareciler, komutanlar, birileri geçecekBaşınıza böyle idareciler, komutanlar, birileri geçecek ama İslâm'dan nasipleri az olduğu için yalan söyleyen herifler olacaklar, zulmeden herifler olacaklar. ama İslâm'dan nasipleri az olduğu için yalan söyleyen herifler olacaklar, zulmeden herifler olacaklar.

Yalnız arada hatırlatıyorum, bu sayfayı ben seçmedim hacı amca seçti. Kurayla besmele ile çekildi.Yalnız arada hatırlatıyorum, bu sayfayı ben seçmedim hacı amca seçti. Kurayla besmele ile çekildi. Yanı başımda bak televizyondan görünüyor. Besmeleyle o çekti.Yanı başımda bak televizyondan görünüyor. Besmeleyle o çekti. Yani kimseye kanca takmak, laf atmak, kaş göz işareti yapmak filan niyetim değil. Yani kimseye kanca takmak, laf atmak, kaş göz işareti yapmak filan niyetim değil.

Hacı amca çekti, ben okuyorum, tamam mı? Hacı amca çekti, ben okuyorum, tamam mı?

Yani herkes şahit, bu kadar kalabalık. Ben ancak Peygamber Efendimizin sözünü söylüyorum. Yani herkes şahit, bu kadar kalabalık. Ben ancak Peygamber Efendimizin sözünü söylüyorum.

"Bu başkanlar, idareciler, komutanlar yalan söyleyecek ve zulüm edecekler.""Bu başkanlar, idareciler, komutanlar yalan söyleyecek ve zulüm edecekler." Fe-men saddakahüm. "Sizden onların zamanına yetişip de onları tasdik edenler..."Fe-men saddakahüm. "Sizden onların zamanına yetişip de onları tasdik edenler..." Bi-kezibihim. "Yalanlarını tasdik edenler..." Bi-kezibihim. "Yalanlarını tasdik edenler..."

Yalan söylediği halde doğru söylüyorsunuz efendim, tamam efendim, evet efendim,Yalan söylediği halde doğru söylüyorsunuz efendim, tamam efendim, evet efendim, münasiptir efendim, siz çok iyisiniz efendim, aslansınız kaplansınız ağasınız paşasınız diyenler... münasiptir efendim, siz çok iyisiniz efendim, aslansınız kaplansınız ağasınız paşasınız diyenler...

Ve eânehüm alâ zulmihim. "Yaptıkları zulümde onlara yardımcı olanlar..." Ve eânehüm alâ zulmihim. "Yaptıkları zulümde onlara yardımcı olanlar..."

Asıyor kesiyor çalıyor çırpıyor eziyor geçiyor, yardım ediyor. Asıyor kesiyor çalıyor çırpıyor eziyor geçiyor, yardım ediyor.

Fe-leyse minnî ve lestü minhü.Fe-leyse minnî ve lestü minhü. "Böyle yapanlar, sizin içinizden böyle yapanlar çıkarsa o adamlar geldiği zaman,"Böyle yapanlar, sizin içinizden böyle yapanlar çıkarsa o adamlar geldiği zaman, o benden değildir, ben de ondan değilim." o benden değildir, ben de ondan değilim."

Peygamber Efendimiz diyor ki yani benim o adamla alakam yok.Peygamber Efendimiz diyor ki yani benim o adamla alakam yok. Bu yalancıları tasdik eden, o zulümlere yardım eden insanlarla benim bir ilişkim yok.Bu yalancıları tasdik eden, o zulümlere yardım eden insanlarla benim bir ilişkim yok. Ben onlardan değilim, onlar da benden değil. Ben onlardan değilim, onlar da benden değil. Yani reddediyor Peygamber Efendimiz, öyle Müslümanlık olmaz diye alakam yok onlarla diyor. Yani reddediyor Peygamber Efendimiz, öyle Müslümanlık olmaz diye alakam yok onlarla diyor.

"Onlar benden değil, ben de onlardan değilim." "Onlar benden değil, ben de onlardan değilim."

Başka? Ve lâ yeridü aleyye'l-havz.Başka?

Ve lâ yeridü aleyye'l-havz.
"Bunlar havz-ı kevserimin başında ben beklerken ümmetimi karşılamak için, benim yanıma da gelemeyecekler." "Bunlar havz-ı kevserimin başında ben beklerken ümmetimi karşılamak için, benim yanıma da gelemeyecekler."

Ne olacaklar? Havz-ı kevsere gelemeyenler ne olacak? Cehenneme gidecek. Ne olacaklar?

Havz-ı kevsere gelemeyenler ne olacak?

Cehenneme gidecek.

Yoldan döndürecek melekler bazılarını gelmek isterken, "Amanın karşıda Peygamber Efendimiz, yürüyün koşun!" Yoldan döndürecek melekler bazılarını gelmek isterken, "Amanın karşıda Peygamber Efendimiz, yürüyün koşun!"

Melekler döndürecekler yoldan, "Cehenneme yürü bakalım,Melekler döndürecekler yoldan, "Cehenneme yürü bakalım, sen oraya gitme hakkına sahip olamadın, sahip değilsin! Hadi bakalım cehenneme!" [diyecekler.] sen oraya gitme hakkına sahip olamadın, sahip değilsin! Hadi bakalım cehenneme!" [diyecekler.]

Cehennem oyuncak değil. Cehennem Allah'ın kahır yeri, insanları cezalandırır, kahreder. Cehennem oyuncak değil. Cehennem Allah'ın kahır yeri, insanları cezalandırır, kahreder.

Şimdi Allah'ın kudretini düşünün, kahrının ne kadar büyük olduğunu düşünün.Şimdi Allah'ın kudretini düşünün, kahrının ne kadar büyük olduğunu düşünün. Yerin göğün azametini düşünün, fezanın boşluğunu düşünün,Yerin göğün azametini düşünün, fezanın boşluğunu düşünün, Allah'ın kahrının da ne kadar şiddetli olacağını düşünün. Allah'ın kahrının da ne kadar şiddetli olacağını düşünün. Azâb-ı elîm, elem verici müthiş azabın ne kadar şiddetli olacağını. Azâb-ı elîm, elem verici müthiş azabın ne kadar şiddetli olacağını. Azîzün Zü'ntikam olan, intikam alıcı sıfatı da olan Allah'ın kafirlerden müşriklerden zalimlerdenAzîzün Zü'ntikam olan, intikam alıcı sıfatı da olan Allah'ın kafirlerden müşriklerden zalimlerden nasıl şiddetli intikam alacağını tasavvur etmeye çalışın. nasıl şiddetli intikam alacağını tasavvur etmeye çalışın. Şöyle bir sorun, kim bilir nasıl olacak acaba, dünyadaki neye benzer acaba,Şöyle bir sorun, kim bilir nasıl olacak acaba, dünyadaki neye benzer acaba, hangi nerede yapılan neye benzer, hangi olaya benzer diye düşünün bakalım.hangi nerede yapılan neye benzer, hangi olaya benzer diye düşünün bakalım. Ne Sırplarınkine benzer, ne başka bir yerinkine benzer.Ne Sırplarınkine benzer, ne başka bir yerinkine benzer. Allah Azizün Zü'ntikam olarak cehenneme attıklarını çatır çatır yakacak. Allah Azizün Zü'ntikam olarak cehenneme attıklarını çatır çatır yakacak.

"Ee, yanar ölür, birazcık yanar ölür." Yağma yok. Cehennemde ölmek var mı? Yok."Ee, yanar ölür, birazcık yanar ölür."

Yağma yok.

Cehennemde ölmek var mı?

Yok.
Cehennemde ölmek yok. Yanıp da ölmek dünyada var ama cehennemde ölmek yok. Cehennemde ölmek yok. Yanıp da ölmek dünyada var ama cehennemde ölmek yok.

Lâ yukzâ aleyhim fe-yemûtû ve lâ yuhaffefu anhüm min azâbihâ. Lâ yukzâ aleyhim fe-yemûtû ve lâ yuhaffefu anhüm min azâbihâ.

Ölmeyecekler ki azaba devam etsin diye. Ölmeyecekler ki azaba devam etsin diye.

Küllemâ nadicet cülûdühüm beddelnâhüm cülûden gayrahâ li-yezûku'l-azâbe. Küllemâ nadicet cülûdühüm beddelnâhüm cülûden gayrahâ li-yezûku'l-azâbe.

Derileri vücutları etleri kemikleri yandıkça Allah onları yenileyecek ki yeniden yansın, azabı yeniden çeksin. Derileri vücutları etleri kemikleri yandıkça Allah onları yenileyecek ki yeniden yansın, azabı yeniden çeksin.

Allah'ın kudreti böyle, yani tekrar tekrar yenileyecek ki tekrar tekrar yansın diye. Allah'ın kudreti böyle, yani tekrar tekrar yenileyecek ki tekrar tekrar yansın diye.

Oraya havz-ı kevserin yanına da gelemeyecekler Peygamber Efendimiz'in.Oraya havz-ı kevserin yanına da gelemeyecekler Peygamber Efendimiz'in. Halbuki havz-ı kevserin başında Peygamber Efendimiz bekliyor.Halbuki havz-ı kevserin başında Peygamber Efendimiz bekliyor. Havz-ı kevserden bir içen bir daha hiç susuzluk çekmeyecek. Havz-ı kevserden bir içen bir daha hiç susuzluk çekmeyecek. Mahşer yerinden kurtulup havz-ı kevserden içen çok mutlu olacak, Mahşer yerinden kurtulup havz-ı kevserden içen çok mutlu olacak, çok güzel olacak ama oraya gelemeyecek onlar,çok güzel olacak ama oraya gelemeyecek onlar, yani o yalancı emir komuta sahiplerinin yalanlarını tasdik eden, dalkavukluk eden, zulümlerine yardım eden. yani o yalancı emir komuta sahiplerinin yalanlarını tasdik eden, dalkavukluk eden, zulümlerine yardım eden.

Şimdi asıl sayfaya geldik, başından aldık hadisi. Şimdi asıl sayfaya geldik, başından aldık hadisi.

Ve men lem yusaddıkhüm bi-kizbihim. "Yalanlarını tasdik etmeyenler ise..."Ve men lem yusaddıkhüm bi-kizbihim. "Yalanlarını tasdik etmeyenler ise..." Ve lem yuinhüm alâ zulmihim. "Yaptıkları zulümde onlara yardımcı olmayanlar ise..." Ve lem yuinhüm alâ zulmihim. "Yaptıkları zulümde onlara yardımcı olmayanlar ise..." Fe-hüve minnî ve ene minhü. "Evet, o bendendir ben de ondanım." Fe-hüve minnî ve ene minhü. "Evet, o bendendir ben de ondanım."

Peygamber Efendimiz benimsiyor, bağrına basıyor,Peygamber Efendimiz benimsiyor, bağrına basıyor, "Bu bendendir, ben de ondanım, ondan yanayım, o da bendendir" diyor, Peygamber Efendimiz'in sevdiği insan. "Bu bendendir, ben de ondanım, ondan yanayım, o da bendendir" diyor, Peygamber Efendimiz'in sevdiği insan.

Ve se-yeridü aleyye'l-havz. "İşte bunlar havz-ı kevserimin başına gelecekler." Ve se-yeridü aleyye'l-havz. "İşte bunlar havz-ı kevserimin başına gelecekler."

Ben oradayken yanıma gelip kavuşacaklar bana. Havz-ı kevserden de doya doya içecek. Ben oradayken yanıma gelip kavuşacaklar bana. Havz-ı kevserden de doya doya içecek.

Demek ki bu hadîs-i şerîften çıkan ders nedir muhterem kardeşlerim? Demek ki bu hadîs-i şerîften çıkan ders nedir muhterem kardeşlerim?

Yalan söyleyenin yalanını tasdik etmek müslümana yakışmaz.Yalan söyleyenin yalanını tasdik etmek müslümana yakışmaz. Yalancının yalanını tasdik etmek müslümana hiç yakışmaz. Yalancının yalanını tasdik etmek müslümana hiç yakışmaz. Müslüman doğru sözlüdür, karşısındaki yalan söylüyorsa doğru söylüyorsun demez.Müslüman doğru sözlüdür, karşısındaki yalan söylüyorsa doğru söylüyorsun demez. Yalan söylüyorsun der, senin şu yaptığın doğru değil der, bir. Yalan söylüyorsun der, senin şu yaptığın doğru değil der, bir. Yani dalkavukluk yapmaz, yalancının tarafında yer almaz, Yani dalkavukluk yapmaz, yalancının tarafında yer almaz, yalancıyı tasdik etmez, yalancıyı alkışlamaz, bir. İkincisi; zalimin zulmüne yardımcı olmaz müslüman. yalancıyı tasdik etmez, yalancıyı alkışlamaz, bir. İkincisi; zalimin zulmüne yardımcı olmaz müslüman.

Köpektir zevk alan sayyâd-ı bî-insâfa hizmetten. demiş Ziya Paşa. Köpektir zevk alan sayyâd-ı bî-insâfa hizmetten.

demiş Ziya Paşa.

Şimdi ben artık diyorum ki bu devirde edebiyat tarihçiliği yapacaksın.Şimdi ben artık diyorum ki bu devirde edebiyat tarihçiliği yapacaksın. Namık Kemal'in şiirini alacaksın, okuyacaksın. "Namık Kemal dedi ki" diyeceksin, Namık Kemal'in şiirini alacaksın, okuyacaksın. "Namık Kemal dedi ki" diyeceksin,

Görüp hükkâm-ı asrı münharif sıdk u selametten Görüp hükkâm-ı asrı münharif sıdk u selametten

Çekildik izzet ü ikbal ile bâb-ı hükûmetten Çekildik izzet ü ikbal ile bâb-ı hükûmetten

Muîni zâlimin dünyada erbâb-ı denâettir Köpektir zevk alan sayyâd-ı bî-insâfa hizmetten. Muîni zâlimin dünyada erbâb-ı denâettir

Köpektir zevk alan sayyâd-ı bî-insâfa hizmetten.

Ne demiş Namık Kemal burada? Ne demiş Namık Kemal burada?

Devrin idarecilerinin sıdk u selâmetten ayrıldığını gördüğümüz içinDevrin idarecilerinin sıdk u selâmetten ayrıldığını gördüğümüz için biz de izzet ü ikbal ile yönetim şeyinden, idarecilerin yanından ayrıldık.biz de izzet ü ikbal ile yönetim şeyinden, idarecilerin yanından ayrıldık. Zalime dünyada yardım edenler alçak insanlardır,Zalime dünyada yardım edenler alçak insanlardır, zalim avcının avcılığında ona yardımcı olanlar köpeklerdir diyor. zalim avcının avcılığında ona yardımcı olanlar köpeklerdir diyor.

Şiir söyleyeceksin geçeceksin, Namık Kemal söylemiş sana ne bana ne.Şiir söyleyeceksin geçeceksin, Namık Kemal söylemiş sana ne bana ne. Namık Kemal söylemiş diyeceksin geçeceksin, bitti. Namık Kemal söylemiş diyeceksin geçeceksin, bitti.

Zulmü desteklemek yok. Zulmü alkışlamak yok. Fâsıka efendim demek yok.Zulmü desteklemek yok. Zulmü alkışlamak yok. Fâsıka efendim demek yok. Eğer bir insan bir fâsıka efendim derse arş-ı âzâm titrermiş. Eğer bir insan bir fâsıka efendim derse arş-ı âzâm titrermiş. Arşa bak ya, fâsık bir kimseye efendim dedi diye arş-ı âzâm titrermiş. Arşa bak ya, fâsık bir kimseye efendim dedi diye arş-ı âzâm titrermiş.

Mü'min bir kimse nasıl olacak? Mü'min bir kimse nasıl olacak?

Kahraman olacak, mert olacak, doğru sözlü olacak, doğru işte olacak.Kahraman olacak, mert olacak, doğru sözlü olacak, doğru işte olacak. Zulme karışmayacak, zalime yardımcı olmayacak, mazluma yardımcı olacak,Zulme karışmayacak, zalime yardımcı olmayacak, mazluma yardımcı olacak, zulmü engellemeye çalışacak.zulmü engellemeye çalışacak. Yalanı alkışlamayacak, desteklemeyecek, yalancının karşısına çıkacak, "Senin yaptığın doğru değil" diyecek. Yalanı alkışlamayacak, desteklemeyecek, yalancının karşısına çıkacak, "Senin yaptığın doğru değil" diyecek.

Şimdi dünyada bir sürü zalim var.Şimdi dünyada bir sürü zalim var. Buyur Irak'ı gör, buyur Mısır'ı gör, buyur Libya'yı gör, buyur gidebilirsen git Cezayir'i gör...Buyur Irak'ı gör, buyur Mısır'ı gör, buyur Libya'yı gör, buyur gidebilirsen git Cezayir'i gör... Her yerde bir sürü zalim var. Her yerde bir sürü zalim var. Müslümanın da vazifesi zalime yardım etmemek, mazluma yardım etmek, yalancıları tasdik etmemek. Müslümanın da vazifesi zalime yardım etmemek, mazluma yardım etmek, yalancıları tasdik etmemek.

Birinci hadîs-i şerîf bu. İkinci hadîs-i şerîf, kadınlarla ilgili hadîs-i şerîf çıktı.Birinci hadîs-i şerîf bu.

İkinci hadîs-i şerîf, kadınlarla ilgili hadîs-i şerîf çıktı.
Ne yapalım, öbür taraftan dinliyor hacı hanımlar, onlar da bu hadisi okusunlar, Ne yapalım, öbür taraftan dinliyor hacı hanımlar, onlar da bu hadisi okusunlar, dinlesinler oradan sevap alsınlar. dinlesinler oradan sevap alsınlar.

Bu müjdeli hanımlarla ilgili hadîs-i şerîfi Meymûne validemiz radıyallahu anhâ'dan Taberânî rivayet etmiş.Bu müjdeli hanımlarla ilgili hadîs-i şerîfi Meymûne validemiz radıyallahu anhâ'dan Taberânî rivayet etmiş. Siz de erkeksiniz ama dinleyin, arada kulağınızı tıkayacak değilsiniz ya, hadîs-i şerîf. Siz de erkeksiniz ama dinleyin, arada kulağınızı tıkayacak değilsiniz ya, hadîs-i şerîf.

İnnehû leyse min imraetin etâ'at Rabbehâ ve edet hakka zevcihâ ve tezekkera hüsnehûİnnehû leyse min imraetin etâ'at Rabbehâ ve edet hakka zevcihâ ve tezekkera hüsnehû ve lâ tehûnühû fî nefsihâ ve mâlihî illâ kâne beynehâve lâ tehûnühû fî nefsihâ ve mâlihî illâ kâne beynehâ ve beyne'ş-şühedâi dereceten vâhideten fi'l-cenneti.ve beyne'ş-şühedâi dereceten vâhideten fi'l-cenneti. Fe-in kâne zevcühâ mü'minen hasene'l-huluki fe-hiye zevcetühû fi'l-cennetiFe-in kâne zevcühâ mü'minen hasene'l-huluki fe-hiye zevcetühû fi'l-cenneti ve illâ zevveceha'llahu mine'ş-şühedâ. ve illâ zevveceha'llahu mine'ş-şühedâ.

Bakalım kadınlarla ilgili Peygamber Efendimiz ne buyurmuş: Bakalım kadınlarla ilgili Peygamber Efendimiz ne buyurmuş:

İnnehû. "Hiç şüphe yok ki..."İnnehû. "Hiç şüphe yok ki..." Leyse min imraetin etâ'at Rabbehâ ve edet hakka zevcihâ.Leyse min imraetin etâ'at Rabbehâ ve edet hakka zevcihâ. "Rabbine itaat eden ve kocasının hakkını da eda eden hiçbir hanım yoktur ki...""Rabbine itaat eden ve kocasının hakkını da eda eden hiçbir hanım yoktur ki..." Ve tezekkera hüsnehû. "Efendisinin iyiliklerini anan..."Ve tezekkera hüsnehû. "Efendisinin iyiliklerini anan..." Ve lâ tehûnühû fî nefsihâ. "Kendisi hakkında ona hıyanet etmeyen..."Ve lâ tehûnühû fî nefsihâ. "Kendisi hakkında ona hıyanet etmeyen..." Ve mâlihî. "Ve malı hakkında, malını da çarçur etmeyen hiçbir kadın yoktur ki..."Ve mâlihî. "Ve malı hakkında, malını da çarçur etmeyen hiçbir kadın yoktur ki..." İllâ kâne beynehâ ve beyne'ş-şühedâi dereceten vâhideten fi'l-cenneti. İllâ kâne beynehâ ve beyne'ş-şühedâi dereceten vâhideten fi'l-cenneti. "Şehitler ile böyle bir kadının arasında cennette sadece bir derece farkı vardır." "Şehitler ile böyle bir kadının arasında cennette sadece bir derece farkı vardır."

Bir dece. O kadar şehitlerin derecesine yakın derecede yüksek derecededir böyle kadınlar. Bir dece. O kadar şehitlerin derecesine yakın derecede yüksek derecededir böyle kadınlar.

"Eğer böyle bir kadının kocası mü'min ise, güzel huylu bir koca ise, ahlakı güzel bir koca ise...""Eğer böyle bir kadının kocası mü'min ise, güzel huylu bir koca ise, ahlakı güzel bir koca ise..." Fe-hiye zevcetühû fi'l-cenneti. "Cennette de bu hanımla o bey evli olacaklar." Fe-hiye zevcetühû fi'l-cenneti. "Cennette de bu hanımla o bey evli olacaklar."

Çünkü kocası da iyi, iyi huylu. Çünkü kocası da iyi, iyi huylu.

Ve illâ. "Öyle değilse, sarhoş ayyaş, bilmem cenneti hak edememiş, cehenneme düşmüş falansa yani..."Ve illâ. "Öyle değilse, sarhoş ayyaş, bilmem cenneti hak edememiş, cehenneme düşmüş falansa yani..." İllâ zevveceha'llahu mine'ş-şühedâ. İllâ zevveceha'llahu mine'ş-şühedâ. "O zaman Allah onu şehitlerden, yüksek mertebeli olan kullardan, şehitlerden biriyle evlendirecek." "O zaman Allah onu şehitlerden, yüksek mertebeli olan kullardan, şehitlerden biriyle evlendirecek."

Eski koca hak edemedi bunu diyecek. Eski koca hak edemedi bunu diyecek.

Şimdi bu şehitlerin derecesine yaklaşacak hanımların vasıfları ne, onları biraz açıklayalım: Şimdi bu şehitlerin derecesine yaklaşacak hanımların vasıfları ne, onları biraz açıklayalım:

Bir; Etâ'at Rabbehâ. "Rabbine itaat eden bir kadın olacak." Bir;

Etâ'at Rabbehâ. "Rabbine itaat eden bir kadın olacak."

Rabbine itaat eden kadın ne demek? Yani müslüman saliha bir kadın.Rabbine itaat eden kadın ne demek?

Yani müslüman saliha bir kadın.
Namazını kılıyor, orucunu tutuyor, dinî vazifelerini yapıyor.Namazını kılıyor, orucunu tutuyor, dinî vazifelerini yapıyor. Mü'min, eli tesbihli, namazlı niyazlı, başörtülü bir kadın, tamam. Mü'min, eli tesbihli, namazlı niyazlı, başörtülü bir kadın, tamam.

"Rabbine itaat ediyor." Ve edet hakka zevcihâ. "Kocasının da hakkını veriyor, ödüyor." "Rabbine itaat ediyor." Ve edet hakka zevcihâ. "Kocasının da hakkını veriyor, ödüyor."

Kocasının da hakkını yani hanımlık vazifesini yapıyor, kocasının hakkını da ona veriyor. Kocasının da hakkını yani hanımlık vazifesini yapıyor, kocasının hakkını da ona veriyor.

Demek ki kadınların üzerinde kocaların hakkı var.Demek ki kadınların üzerinde kocaların hakkı var. Kadınların kocalarına o hakları eda etmesi lazım, vermesi lazım. Kadınların kocalarına o hakları eda etmesi lazım, vermesi lazım.

Ve tezekkera hüsnehû. Ve bir sıfatı da ne olacak? Ve tezekkera hüsnehû.

Ve bir sıfatı da ne olacak?

"Yani kadın kocasına karşı görevlerini yapacak." Ve tezküru hüsnehû. "Kocasının iyiliklerini zikredecek." "Yani kadın kocasına karşı görevlerini yapacak." Ve tezküru hüsnehû. "Kocasının iyiliklerini zikredecek."

İyi insandır, Allah selamet versin, namazlı niyazlıdır, helalinden kazanır getirir,İyi insandır, Allah selamet versin, namazlı niyazlıdır, helalinden kazanır getirir, bizim ihtiyaçlarımızı görür, işte yeriz içeriz onun kazandığı ile. bizim ihtiyaçlarımızı görür, işte yeriz içeriz onun kazandığı ile. Elhamdülillah iyi adamdır, salih insandır filan, kocasının iyiliklerini anlatıyor. Bazıları ne yapıyor? Elhamdülillah iyi adamdır, salih insandır filan, kocasının iyiliklerini anlatıyor.

Bazıları ne yapıyor?

"Aman, aman benim kocamdan, aman illallah!"Aman, aman benim kocamdan, aman illallah! Yani ben bununla evlendiğimden beri iyi gün görmedim, bütün günlerim kapkara.Yani ben bununla evlendiğimden beri iyi gün görmedim, bütün günlerim kapkara. Babamın evindeki halim ne güzeldi, bunun yanına geldim, ömrüm kapkara oldu.Babamın evindeki halim ne güzeldi, bunun yanına geldim, ömrüm kapkara oldu. Zindana girmiş gibi oldum..." filan filan filan... Zindana girmiş gibi oldum..." filan filan filan...

Bak hiçbir iyiliği olmadı mı bu adamcağızın sana ya?Bak hiçbir iyiliği olmadı mı bu adamcağızın sana ya? Hiçbir güneşli gününüz olmadı mı, her gün karanlık mı oldu? Kimisi de böyle atıyor tutuyor. Hiçbir güneşli gününüz olmadı mı, her gün karanlık mı oldu?

Kimisi de böyle atıyor tutuyor.

"İyiliklerini anacak." Ve lâ tehûnühû fî nefsihâ. "Kendisi hakkında kocasını hainlik etmeyecek." "İyiliklerini anacak." Ve lâ tehûnühû fî nefsihâ. "Kendisi hakkında kocasını hainlik etmeyecek."

Ne demek bu? Namusunu koruyacak demek. Çünkü adam sabah gider işe, akşam gelir.Ne demek bu?

Namusunu koruyacak demek.

Çünkü adam sabah gider işe, akşam gelir.
O arada kadının insafına kalmıştır.O arada kadının insafına kalmıştır. Balkona açık mı çıkacak, başörtülü mü çıkacak, çarşıya mı gidecek, komşuya mı gidecek,Balkona açık mı çıkacak, başörtülü mü çıkacak, çarşıya mı gidecek, komşuya mı gidecek, eve gelen misafir kim vesaire; bunların hepsi kadının insafına kalmıştır. eve gelen misafir kim vesaire; bunların hepsi kadının insafına kalmıştır.

Allah iyi insanlarla iyi yuvalar kurmayı nasip etsin. Allah iyi insanlarla iyi yuvalar kurmayı nasip etsin.

Eğer kocasının istemediği kimseyi evine alırsa veya kocasının istemediği birinin evine giderseEğer kocasının istemediği kimseyi evine alırsa veya kocasının istemediği birinin evine giderse veyahut çarşıya pazara açık saçık giderse veya çamaşır yıkadım,veyahut çarşıya pazara açık saçık giderse veya çamaşır yıkadım, balkonda şunları asayım masayım diye örtünmeden açık saçık çıkarsa... nasıl olursa. balkonda şunları asayım masayım diye örtünmeden açık saçık çıkarsa... nasıl olursa.

"Kendisi hakkında kocasına hıyanet etmezse kadın." Kocasına hıyanet etmek ne demek? "Kendisi hakkında kocasına hıyanet etmezse kadın."

Kocasına hıyanet etmek ne demek?

Kocasının namusunu iyi koruyamamak demek. Kocasının namusunu koruyacak, hain olmayacak. Kocasının namusunu iyi koruyamamak demek. Kocasının namusunu koruyacak, hain olmayacak.

Ve mâlihî. Kendisini koruyarak kocasına hainlik etmemiş olacak, bir.Ve mâlihî.

Kendisini koruyarak kocasına hainlik etmemiş olacak, bir.
Bir de kocası gitti, evi malı mülkü çuvalla unlar, ambardaki buğdaylar bilmem yiyecek içecek, Bir de kocası gitti, evi malı mülkü çuvalla unlar, ambardaki buğdaylar bilmem yiyecek içecek, şunu bunu e bunu kime verecek, kaçırıyor mu kaçırmıyor mu, nereye gidiyor ne oluyor? şunu bunu e bunu kime verecek, kaçırıyor mu kaçırmıyor mu, nereye gidiyor ne oluyor?

"Kocasının malını da koruyacak, namusunu da koruyacak." Malı da izni olmadan harcayamaz tabii. "Kocasının malını da koruyacak, namusunu da koruyacak."

Malı da izni olmadan harcayamaz tabii.

"İşte böyle yaparsa..." Bir daha hatırlatalım: "İşte böyle yaparsa..."

Bir daha hatırlatalım:

"Rabbine karşı ibadetlerini yapacak, kocasına hanımlık vazifelerini yerine getirecek,"Rabbine karşı ibadetlerini yapacak, kocasına hanımlık vazifelerini yerine getirecek, kocasının iyiliklerini yâd edecek, kocasına hain olmayacak,kocasının iyiliklerini yâd edecek, kocasına hain olmayacak, kendisi hakkında ve kocasının malı hakkında hain olmayacak." kendisi hakkında ve kocasının malı hakkında hain olmayacak."

Kendisi hakkında hain olmamak ne demek? Kendi namusunu koruyarak kocasının alnına leke çaldırmamak demek. Kendisi hakkında hain olmamak ne demek?

Kendi namusunu koruyarak kocasının alnına leke çaldırmamak demek.

Malı hakkında hıyanet etmemek ne demek? Kocasının kendisine emanet bırakıp gittiği [malını koruyacak.] Malı hakkında hıyanet etmemek ne demek?

Kocasının kendisine emanet bırakıp gittiği [malını koruyacak.]

Evden çıktı gitti, iki aylık seyahate gitti, yola gitti, Şam'a kervan götürdü gelecek,Evden çıktı gitti, iki aylık seyahate gitti, yola gitti, Şam'a kervan götürdü gelecek, işte malını filan korursa, namusunu korursa bununla cennette şehitler arasında işte malını filan korursa, namusunu korursa bununla cennette şehitler arasında sadece şehitlere çok yaklaşacak da bir derece fark kalacak. Şehitler bir derece üst. sadece şehitlere çok yaklaşacak da bir derece fark kalacak. Şehitler bir derece üst. Eğer kocası böyle bir güzel kadının, saliha bir kadının kocası mü'min ise, güzel huylu ise,Eğer kocası böyle bir güzel kadının, saliha bir kadının kocası mü'min ise, güzel huylu ise, cennete girmişse yani herhalde, yani onu demiyor ama mü'min olunca cennete girecek,cennete girmişse yani herhalde, yani onu demiyor ama mü'min olunca cennete girecek, güzel huylu olunca tabii girecek; o zaman cennette yine bunlar karı koca olacaklar.güzel huylu olunca tabii girecek; o zaman cennette yine bunlar karı koca olacaklar. Eğer koca giremezse cennete, o zaman Allah şehitlerden biriyle bu saliha hatunu evlendirecek kiEğer koca giremezse cennete, o zaman Allah şehitlerden biriyle bu saliha hatunu evlendirecek ki şehitler orada çok yüksek makamlarda insanlar. şehitler orada çok yüksek makamlarda insanlar.

Evet, ikinci hadîs-i şerîf bu. Evet, ikinci hadîs-i şerîf bu.

Görüyorsunuz, kura ile çıktığı için hiç sağa sola sataşma olmadan hadîs-i şerîfleri okuyoruz.Görüyorsunuz, kura ile çıktığı için hiç sağa sola sataşma olmadan hadîs-i şerîfleri okuyoruz. Ne çıkarsa herkes nasibini alıyor, aklına bir şeyler yerleştiriyor. Ne çıkarsa herkes nasibini alıyor, aklına bir şeyler yerleştiriyor.

Peki içeriden kadınlar şöyle dese mesela; Peki içeriden kadınlar şöyle dese mesela;

"Bu hadîs-i şerîf geldi de kadınların vazifelerini söyledin hocam."Bu hadîs-i şerîf geldi de kadınların vazifelerini söyledin hocam. Erkeklerin de, kocaların da karılarına karşı vazifeleri yok mu? Altında o da yok mu?" Erkeklerin de, kocaların da karılarına karşı vazifeleri yok mu? Altında o da yok mu?"

Yok, sıraya girin.Yok, sıraya girin. Yani burada o yok Ömer Bey, yok ama tabii samimi söylüyorum, güleç yüzle söylüyorum Yani burada o yok Ömer Bey, yok ama tabii samimi söylüyorum, güleç yüzle söylüyorum ama bildiğim kadarıyla gerçekleri söylemeye çalışıyorum.ama bildiğim kadarıyla gerçekleri söylemeye çalışıyorum. Mutlaka kocanın da hanımına karşı vazifeleri var.Mutlaka kocanın da hanımına karşı vazifeleri var. Bir kere bir; hanımının ve çocuklarının dindarlığından sorumlu olan kocalardır, hepiniz sorumlusunuz.Bir kere bir; hanımının ve çocuklarının dindarlığından sorumlu olan kocalardır, hepiniz sorumlusunuz. Eğer bu sorumluluğunuzun gereğini güzel yapamadıysanız hapı yuttunuz. Eğer bu sorumluluğunuzun gereğini güzel yapamadıysanız hapı yuttunuz.

Çocuğunuzu müslüman yetiştiriyor musunuz?Çocuğunuzu müslüman yetiştiriyor musunuz? Kur'an kursuna verdin mi, dinini öğretiyor musun, iyi yetiştiriyor musun? Kur'an kursuna verdin mi, dinini öğretiyor musun, iyi yetiştiriyor musun?

Tamam. Önce hanımın ve çocukların dinini öğrenmelerinden birinci sorumluluk kocada.Tamam. Önce hanımın ve çocukların dinini öğrenmelerinden birinci sorumluluk kocada. Kocanın bir vazifesi, ilk vazifesi bu, dindarlık. Önce dindarlık. Öğretecek. Bilmiyor kadın.Kocanın bir vazifesi, ilk vazifesi bu, dindarlık. Önce dindarlık. Öğretecek. Bilmiyor kadın. Modern bir aileden gelmiş, zengin diye analar babalar uygun görmüşler, evlendirmişler.Modern bir aileden gelmiş, zengin diye analar babalar uygun görmüşler, evlendirmişler. Kız zengin, bilezikleri bileğinden omzuna kadar altın bilezik dolu iki eli birden. Kız zengin, bilezikleri bileğinden omzuna kadar altın bilezik dolu iki eli birden. Çok zengin ama bilgisi yok. Ne olacak şimdi? Çok zengin ama bilgisi yok.

Ne olacak şimdi?

Bunun dinini buna öğretmek damada düşüyor. Haramı, helali, dini imanı, takvayı öğretmek buna düşüyor. Bunun dinini buna öğretmek damada düşüyor. Haramı, helali, dini imanı, takvayı öğretmek buna düşüyor.

Çocuk soruyorsun, şehadet getir; getiremez. İslâm'ın şartını söyle; söyleyemez.Çocuk soruyorsun, şehadet getir; getiremez. İslâm'ın şartını söyle; söyleyemez. Söylese bile namaz kılacak çağa gelmiş, çocuk namaz kılmıyor. Öğrenmemiş.Söylese bile namaz kılacak çağa gelmiş, çocuk namaz kılmıyor. Öğrenmemiş. O zaman sorumlu anne baba. Baba, anne değil baba. Önce baba. Öncelikle sorumlu olan baba.O zaman sorumlu anne baba. Baba, anne değil baba. Önce baba. Öncelikle sorumlu olan baba. Çocuğu namaz kılmayı bilmiyor.Çocuğu namaz kılmayı bilmiyor. Kendi çocuğunuzu kendiniz düşünün, eğer sizin çocuğunuz namaz kılmayı bilmiyorsa sorumlu sizsiniz.Kendi çocuğunuzu kendiniz düşünün, eğer sizin çocuğunuz namaz kılmayı bilmiyorsa sorumlu sizsiniz. Çünkü o daha sorumlu değil, çocuk daha, sorumluluk çağına gelmedi; baba hapı yuttu.Çünkü o daha sorumlu değil, çocuk daha, sorumluluk çağına gelmedi; baba hapı yuttu. Yani cezayı yedi demek. Onun için evvela dindarlığından sorumlu. Sonra? Yani cezayı yedi demek. Onun için evvela dindarlığından sorumlu.

Sonra?

Yemesinden içmesinden, barınmasından kocası sorumlu. Kadın çalışmak zorunda değil. Yemesinden içmesinden, barınmasından kocası sorumlu. Kadın çalışmak zorunda değil.

Nafaka dediğimiz şey, yani yedirme içirme, giydirme, barındırma denilen şeyler kimin görevi? Nafaka dediğimiz şey, yani yedirme içirme, giydirme, barındırma denilen şeyler kimin görevi?

Sizin, bizim. Biz evin kaloriferci başısıyız, hammalıyız,Sizin, bizim. Biz evin kaloriferci başısıyız, hammalıyız, çarşıdan pazara pazardan yükü getiren insanız, helalinden kazanacağız,çarşıdan pazara pazardan yükü getiren insanız, helalinden kazanacağız, eve tuz ekmek peynir zeytin getireceğiz.eve tuz ekmek peynir zeytin getireceğiz. Bunlara yiyecek getireceğiz, giyecek getireceğiz, evin kirasını biz ödeyeceğiz.Bunlara yiyecek getireceğiz, giyecek getireceğiz, evin kirasını biz ödeyeceğiz. Geçimlerini sağlamak bizim görevimiz.Geçimlerini sağlamak bizim görevimiz. Hatta o kadar bizim görevimiz ki çocuğunuz doğdu, Allah hayırlı evlat etsin,Hatta o kadar bizim görevimiz ki çocuğunuz doğdu, Allah hayırlı evlat etsin, minnacık bir çocuk doğdu. minnacık bir çocuk doğdu. Kadın dese ki, "Bizi yedirmek içirmek görevin, senindir, ben çocuğu emzirmiyorum." dese; demez,Kadın dese ki, "Bizi yedirmek içirmek görevin, senindir, ben çocuğu emzirmiyorum." dese; demez, anne şefkatinden demez, çocuğunu bağrına basar ama dese koca gidecek, süt anne bulacak.anne şefkatinden demez, çocuğunu bağrına basar ama dese koca gidecek, süt anne bulacak. Süt bulacak, biberon bulacak, muhallebi yapacak. Milupa mama tozundan alacak bilmem ne filan.Süt bulacak, biberon bulacak, muhallebi yapacak. Milupa mama tozundan alacak bilmem ne filan. Çocuğu besleyecek. Yani beslemek vazifesi adamın. Sonra? Çocuğu besleyecek. Yani beslemek vazifesi adamın.

Sonra?

Koruyacak. Koruma vazifesi de var.Koruyacak. Koruma vazifesi de var. Yani polislik, askerlik, içişleri bakanlığı, milli savunma bakanlığı, dışişleri bakanlığı, hepsi sizin.Yani polislik, askerlik, içişleri bakanlığı, milli savunma bakanlığı, dışişleri bakanlığı, hepsi sizin. Başbakanlık, reis-i cumhurluk, ne kadar salahiyet ne kadar sorumluluk.Başbakanlık, reis-i cumhurluk, ne kadar salahiyet ne kadar sorumluluk. Bütün salahiyetler -gülüyorsunuz ama- sorumluluk demektir bir taraftan. Bütün salahiyetler -gülüyorsunuz ama- sorumluluk demektir bir taraftan. Hoşunuza gidiyor diyelim, kaç tane bakan oldum ya diye ama kaç tane sorumluluğunuz var demek.Hoşunuza gidiyor diyelim, kaç tane bakan oldum ya diye ama kaç tane sorumluluğunuz var demek. Bu onu gösterir. Sonra başka ne sorumluluğu var erkeklerin? Bu onu gösterir.

Sonra başka ne sorumluluğu var erkeklerin?

Çocuğuna iyi isim koyacak. Çocuğuna iyi ilim öğretecek.Çocuğuna iyi isim koyacak. Çocuğuna iyi ilim öğretecek. Çocuğunu Resûlullah sevgisi ile, Kur'an sevgisi ile büyütecek. Çocuğunu Resûlullah sevgisi ile, Kur'an sevgisi ile büyütecek. Babanın görevi çocuğunu Kur'an sevgisi ile, Resûlullah sevgisi ile büyütecek. Babanın görevi çocuğunu Kur'an sevgisi ile, Resûlullah sevgisi ile büyütecek. Çocuğa yüzmeyi, ok atmayı, ata binmeyi öğretecek. Tabii bunlar ne demek? Çocuğa yüzmeyi, ok atmayı, ata binmeyi öğretecek.

Tabii bunlar ne demek?

Hayatta başına gelebilecek, cihatta başına gelebilecek olaylardaHayatta başına gelebilecek, cihatta başına gelebilecek olaylarda kendisine yardımcı olacak şekilde eğitmek demek.kendisine yardımcı olacak şekilde eğitmek demek. Şimdi ok devri geçti, şimdi silahlar gelişti,Şimdi ok devri geçti, şimdi silahlar gelişti, şimdi at devri geçti binekler değişti ama bunları iyi öğretmek lazım. Sonra? şimdi at devri geçti binekler değişti ama bunları iyi öğretmek lazım.

Sonra?

Yazmayı öğretecek ve güzel bilgilerle yetişmesini sağlayacak. Yazmayı öğretecek ve güzel bilgilerle yetişmesini sağlayacak.

Evet, onun için işte inşallah bunları yapacak teşkilatları kurması lazım.Evet, onun için işte inşallah bunları yapacak teşkilatları kurması lazım. Gurbetteki gurbetçi kardeşlerimizin çocuklarına bunları öğretecek müesseseleri kurması lazım. Gurbetteki gurbetçi kardeşlerimizin çocuklarına bunları öğretecek müesseseleri kurması lazım.

Diğer bir hadîs-i şerîfe geçiyorum. Diğer bir hadîs-i şerîfe geçiyorum.

Kaçta başladık, kaç dakika konuşacağız onu söylersiniz. Bir ders 45 dakikadır. Bir hadis daha okuyayım. Kaçta başladık, kaç dakika konuşacağız onu söylersiniz. Bir ders 45 dakikadır. Bir hadis daha okuyayım.

İnnehû kâne me'ake melekün yeruddü anke fe-lemmâ radedte aleyhi ba'da kavlihîİnnehû kâne me'ake melekün yeruddü anke fe-lemmâ radedte aleyhi ba'da kavlihî vaka'a'ş-şeytânü fe-lem ekün li-ek'ude mea'ş-şeytân.vaka'a'ş-şeytânü fe-lem ekün li-ek'ude mea'ş-şeytân. Yâ Ebâ Bekr selâsün küllühünne hakkun:Yâ Ebâ Bekr selâsün küllühünne hakkun: Mâ min abdin zulime mazlimeten fe-yuğdî anhâ lillahi azze ve celle illâ eazze'llahu bihâ nasraten.Mâ min abdin zulime mazlimeten fe-yuğdî anhâ lillahi azze ve celle illâ eazze'llahu bihâ nasraten. Ve mâ feteha racülün bâbe atıyyetin yürîdü bihâ sılaten illâ zâdehu'llahu kesraten.Ve mâ feteha racülün bâbe atıyyetin yürîdü bihâ sılaten illâ zâdehu'llahu kesraten. Ve mâ feteha racülün bâbe mes'eletin yürîdü bihâ kesreten illâ zâdehu'llahu bihâ kılleten. Ve mâ feteha racülün bâbe mes'eletin yürîdü bihâ kesreten illâ zâdehu'llahu bihâ kılleten.

Sadaka Resûlullah fî mâ kâl ev kemâ kâl. Sadaka Resûlullah fî mâ kâl ev kemâ kâl.

Ahmed b. Hanbel, Hanbelî mezhebinin imamı olan mezhebin başkanı olan zât.Ahmed b. Hanbel, Hanbelî mezhebinin imamı olan mezhebin başkanı olan zât. Aynı zamanda çok büyük bir hadis alimi idi, rahimehullah.Aynı zamanda çok büyük bir hadis alimi idi, rahimehullah. Ebû Hüreyre radıyallahu anh'ten rivayet etmiş ki Peygamber Efendimiz buyuruyor: Ebû Hüreyre radıyallahu anh'ten rivayet etmiş ki Peygamber Efendimiz buyuruyor:

İnnehû kâne me'ake melekün. "Senin yanında bir melek vardı." diyor. Kime diyor? İnnehû kâne me'ake melekün. "Senin yanında bir melek vardı." diyor.

Kime diyor?

Ebû Bekr-i Sıddîk Efendimize diyor. İnnehû kâne me'ake melekün. "Senin yanında bir melek vardı."Ebû Bekr-i Sıddîk Efendimize diyor.

İnnehû kâne me'ake melekün. "Senin yanında bir melek vardı."
Yeruddü anke. "Sana müşrik sözle tecavüz ettikçe, ağır sözler söyledikçeYeruddü anke. "Sana müşrik sözle tecavüz ettikçe, ağır sözler söyledikçe söylediği sözlerin karşılığını o melek veriyordu. Seni o melek savunuyordu." söylediği sözlerin karşılığını o melek veriyordu. Seni o melek savunuyordu."

Demek ki müşrikin birisi gelmiş Ebû Bekr-i Sıddîk'ın karşısına,Demek ki müşrikin birisi gelmiş Ebû Bekr-i Sıddîk'ın karşısına, başlamış hakaret etmeye, ağır sözler söylemeye. başlamış hakaret etmeye, ağır sözler söylemeye. O zaman melek Ebû Bekr-i Sıddîk'ı savunan, koruyan, müdafaa eden sözler söylüyormuş,O zaman melek Ebû Bekr-i Sıddîk'ı savunan, koruyan, müdafaa eden sözler söylüyormuş, Ebû Bekir radıyallahu anh'ı savunuyormuş. Ebû Bekir radıyallahu anh'ı savunuyormuş.

Fe-lemmâ radedte aleyhi ba'da kavlihî.Fe-lemmâ radedte aleyhi ba'da kavlihî. "Ey Ebû Bekir, sen bu müşrikin sözüne karşılık vermeye, bazı sözlerini cevaplandırmaya başlayınca...""Ey Ebû Bekir, sen bu müşrikin sözüne karşılık vermeye, bazı sözlerini cevaplandırmaya başlayınca..." Vaka'a'ş-şeytânü. "Şeytan pat diye geldi, düştü öne." Vaka'a'ş-şeytânü. "Şeytan pat diye geldi, düştü öne."

Orta yere pat diye şeytan geldi, düştü. Melek gitti, şeytan geldi. Orta yere pat diye şeytan geldi, düştü. Melek gitti, şeytan geldi.

Fe-lem ekün li-ek'ude mea'ş-şeytân. "Onun için ben de şeytanla beraber oturacak değildim elbet." Fe-lem ekün li-ek'ude mea'ş-şeytân. "Onun için ben de şeytanla beraber oturacak değildim elbet."

Ne yapmış? Bir müşrik gelmiş Peygamber Efendimiz ve Ebû Bekr-i Sıddîk'ın yanına.Ne yapmış?

Bir müşrik gelmiş Peygamber Efendimiz ve Ebû Bekr-i Sıddîk'ın yanına.
Başlamış ağır ağır laflar sarf etmeye, hakaretler etmeye.Başlamış ağır ağır laflar sarf etmeye, hakaretler etmeye. Ebû Bekr-i Sıddîk Efendimiz susmuş. O zaman melek cevap veriyormuş. Ebû Bekr-i Sıddîk Efendimiz susmuş. O zaman melek cevap veriyormuş. Ama Ebû Bekr-i Sıddîk bazı sözlere cevap vermeye kalkışıncaAma Ebû Bekr-i Sıddîk bazı sözlere cevap vermeye kalkışınca Peygamber Efendimiz oradan kalkmış gitmeye başlamış. Peygamber Efendimiz oradan kalkmış gitmeye başlamış. Gitmeye başlayınca Ebû Bekr-i Sıddîk Efendimiz bırakmış müşriki filan,Gitmeye başlayınca Ebû Bekr-i Sıddîk Efendimiz bırakmış müşriki filan, koşmuş Peygamber Efendimiz'in arkasından demiş ki: koşmuş Peygamber Efendimiz'in arkasından demiş ki:

"Yâ Resûlallah, anam babam sana feda olsun, üzdüm mü seni?"Yâ Resûlallah, anam babam sana feda olsun, üzdüm mü seni? Yani yanlış sözler söylüyordu, ben de cevabını veriyordum. Yani yanlış sözler söylüyordu, ben de cevabını veriyordum. Seni üzecek bir şey mi yaptım, niye kalkıp gidiyorsun?Seni üzecek bir şey mi yaptım, niye kalkıp gidiyorsun? Yani kalbini mi kırdım senin yâ Resûlallah?" deyince böyle dedi Peygamber Efendimiz. Dedi ki: Yani kalbini mi kırdım senin yâ Resûlallah?" deyince böyle dedi Peygamber Efendimiz. Dedi ki:

"Senin namına bir melek ona cevap veriyordu."Senin namına bir melek ona cevap veriyordu. Sen söz söylemeye başlayınca pat ortaya şeytan geldi.Sen söz söylemeye başlayınca pat ortaya şeytan geldi. Ben de şeytanın geldiği yerde duracak değildim, onunla oturacak değildim. Onun için yürüdüm gittim." Ben de şeytanın geldiği yerde duracak değildim, onunla oturacak değildim. Onun için yürüdüm gittim."

Şeytan mecburen gelince oraya Peygamber Efendimiz o zaman kalkmış gitmiş.Şeytan mecburen gelince oraya Peygamber Efendimiz o zaman kalkmış gitmiş. Şu mendebur mel'unla oturmayayım diye gitmiş Peygamber Efendimiz. Şu mendebur mel'unla oturmayayım diye gitmiş Peygamber Efendimiz.

Buradan şunu anlıyoruz, ben biraz garipsiyorum ama işte böyle diyor Peygamber Efendimiz.Buradan şunu anlıyoruz, ben biraz garipsiyorum ama işte böyle diyor Peygamber Efendimiz. Demek ki bir densiz, edepsiz, terbiyesiz gelip de ileri geri ya da yalan yanlış küfür bilmem ne laf söyleyinceDemek ki bir densiz, edepsiz, terbiyesiz gelip de ileri geri ya da yalan yanlış küfür bilmem ne laf söyleyince cevap vermezse insan, ona uymazsa melek cevap verecek. Daha iyi olacak. cevap vermezse insan, ona uymazsa melek cevap verecek. Daha iyi olacak. Cevap verdiği zaman melek gidecek, şeytan gelecek.Cevap verdiği zaman melek gidecek, şeytan gelecek. Şeytan bu sefer ikisini birbirine kapıştıracak, kavga ettirecek, o anlaşılıyor.Şeytan bu sefer ikisini birbirine kapıştıracak, kavga ettirecek, o anlaşılıyor. Onun için sabırlı olmak lazım, uymamak lazım, bunu anlıyoruz. Onun için sabırlı olmak lazım, uymamak lazım, bunu anlıyoruz.

Sonra Peygamber Efendimiz Ebû Bekr-i Sıddîk Efendimiz'e arkasından üç şey daha söylemiş. Diyor ki: Sonra Peygamber Efendimiz Ebû Bekr-i Sıddîk Efendimiz'e arkasından üç şey daha söylemiş. Diyor ki:

Yâ Ebâ Bekr selâsün küllühünne hakkun. "Ey Ebû Bekir, üç şey vardır ki gerçektir." Yâ Ebâ Bekr selâsün küllühünne hakkun. "Ey Ebû Bekir, üç şey vardır ki gerçektir."

Üç büyük gerçek vardır. Bir. Bir demiyor ama ben söylüyorum aklınızda kalsın diye. Birincisi bu üç gerçekten: Üç büyük gerçek vardır. Bir. Bir demiyor ama ben söylüyorum aklınızda kalsın diye. Birincisi bu üç gerçekten:

Mâ min abdin zulime mazlimeten fe-yuğdî anhâ lillahi azze ve celle illâ eazze'llahu bihâ nasraten ev nusraten.Mâ min abdin zulime mazlimeten fe-yuğdî anhâ lillahi azze ve celle illâ eazze'llahu bihâ nasraten ev nusraten. "Zulme uğrayan hiçbir kul yoktur ki, haksız muameleye uğrayan,"Zulme uğrayan hiçbir kul yoktur ki, haksız muameleye uğrayan, zulme uğrayan hiçbir kul yoktur ki dünyada böyle bir mazlumiyete uğrasın,zulme uğrayan hiçbir kul yoktur ki dünyada böyle bir mazlumiyete uğrasın, bir zulme uğrasın da o da karşılık vermeyi Allah rızası için yapmasın, sabretsin, tutsun kendisini." bir zulme uğrasın da o da karşılık vermeyi Allah rızası için yapmasın, sabretsin, tutsun kendisini."

Allah rızası için Aziz ve Celil olan Allah rızası için o zalimin şeyine karşılık vermesin,Allah rızası için Aziz ve Celil olan Allah rızası için o zalimin şeyine karşılık vermesin, tutsun kendisini, aldırmasın, oralı olmasın, karşılık vermesin; tutsun kendisini, aldırmasın, oralı olmasın, karşılık vermesin;

"Allah onu aziz eder ve yardım verir ona." Ona yardım vererek aziz eder."Allah onu aziz eder ve yardım verir ona."

Ona yardım vererek aziz eder.
Mazlumdur, Allah'ın yardımı mazluma gelir, Mazlumdur, Allah'ın yardımı mazluma gelir, yardım vererek Allah mazluma yardım ihsan ederek onu aziz kılar.yardım vererek Allah mazluma yardım ihsan ederek onu aziz kılar. Demek ki zalim hapı yuttu. Allah bu tarafı destekleyecek, mazlumu destekleyecek.Demek ki zalim hapı yuttu. Allah bu tarafı destekleyecek, mazlumu destekleyecek. Nusret edecek ona. Zalim mahvolacak, zelil olacak; mazlum aziz olacak demek.Nusret edecek ona. Zalim mahvolacak, zelil olacak; mazlum aziz olacak demek. Demek ki sabretmek gerekiyor, uyumamak gerekiyor. İkincisi: Demek ki sabretmek gerekiyor, uyumamak gerekiyor.

İkincisi:

Ve mâ feteha racülün bâbe atıyyetin yürîdü bihâ sılaten illâ zâdehu'llahu kesraten.Ve mâ feteha racülün bâbe atıyyetin yürîdü bihâ sılaten illâ zâdehu'llahu kesraten. "Hiçbir kulu yoktur ki, ikram cömertlik kapısını açar,"Hiçbir kulu yoktur ki, ikram cömertlik kapısını açar, bununla akrabasına eşine dostuna faydalı olmayı düşünerek cömertliğe kalkışırsa..." bununla akrabasına eşine dostuna faydalı olmayı düşünerek cömertliğe kalkışırsa..."

Cömertlik kapısını açarsa ne demek? Cömertlik kapısını açarsa ne demek?

"Kesenin ağzını açar, cömertliğe kalkışırsa"Kesenin ağzını açar, cömertliğe kalkışırsa Allah onun malını mülkünü bereketlendirir, çoğaltır, arttırır onu." Allah onun malını mülkünü bereketlendirir, çoğaltır, arttırır onu."

Cömertlik yapanı, ikram edeni Allah zengin eder.Cömertlik yapanı, ikram edeni Allah zengin eder. Zulmedip de sabredene Allah yardım eder, onu aziz eder;Zulmedip de sabredene Allah yardım eder, onu aziz eder; zalimi zelil eder, zalimi alaşağı eder yani onu yükseltir. Cömertlik yapanı da Allah zenginleştirir.zalimi zelil eder, zalimi alaşağı eder yani onu yükseltir. Cömertlik yapanı da Allah zenginleştirir. Bolluk verir, kesret bolluk demek. İkinci hakikat bu. Bolluk verir, kesret bolluk demek.

İkinci hakikat bu.

Üçüncü hakikat de: Üçüncü hakikat de:

Ve mâ feteha racülün bâbe mes'eletin yürîdü bihâ kesreten illâ zâdehu'llahu bihâ kılleten.Ve mâ feteha racülün bâbe mes'eletin yürîdü bihâ kesreten illâ zâdehu'llahu bihâ kılleten. "Herhangi bir dilenci de bir adam da daha çok malım olsun diye dilenme yolunu seçerse,"Herhangi bir dilenci de bir adam da daha çok malım olsun diye dilenme yolunu seçerse, dilenme kapısını kendisini açarsa, o kapıyı açar, o yola geçer,dilenme kapısını kendisini açarsa, o kapıyı açar, o yola geçer, o işi yaparsa Allah da onu azlığa, kıtlığa, kıllete uğratır." o işi yaparsa Allah da onu azlığa, kıtlığa, kıllete uğratır."

Çok olsun diye dileniyor, Allah onu azaltır.Çok olsun diye dileniyor, Allah onu azaltır. Cömertlik olsun diye kesenin ağzını açıyor, Allah onu zengin eder.Cömertlik olsun diye kesenin ağzını açıyor, Allah onu zengin eder. Zulmedince sabrediyor, Allah onu aziz eder, nusret verir, galip eder.Zulmedince sabrediyor, Allah onu aziz eder, nusret verir, galip eder. Zalimi hor eder, zelil eder, mağlup eder. İlginç üç hakikat. Zalimi hor eder, zelil eder, mağlup eder.

İlginç üç hakikat.

Buradan ne anlıyoruz? Zalime uymayacağız, karşılık vermeyeceğiz, Allah hakkından gelecek.Buradan ne anlıyoruz?

Zalime uymayacağız, karşılık vermeyeceğiz, Allah hakkından gelecek.
Cömertliği yapacağız, vermekle mal eksilmeyecek aksine zenginlik artacak.Cömertliği yapacağız, vermekle mal eksilmeyecek aksine zenginlik artacak. Dilenme ve istemeyi keseceğiz, yapmayız evvelallah ama.Dilenme ve istemeyi keseceğiz, yapmayız evvelallah ama. Peygamber Efendimiz sahâbe-i kirâm ile ahdetmiş. Buradan başka bir yerde okumuştum. Peygamber Efendimiz sahâbe-i kirâm ile ahdetmiş. Buradan başka bir yerde okumuştum. Hiçbir şey istemeyeceksiniz tamam mı diye söz almış. Onlar da bir şey istememeye çok dikkat ederlermiş. Hiçbir şey istemeyeceksiniz tamam mı diye söz almış. Onlar da bir şey istememeye çok dikkat ederlermiş. Hatta devesinin üstündeyken kamçısı düşse iner kendisi alırmış kamçıyı.Hatta devesinin üstündeyken kamçısı düşse iner kendisi alırmış kamçıyı. Yani arkadaşına şu kamçı düştü şunu alıver demezmiş. Yani arkadaşına şu kamçı düştü şunu alıver demezmiş.

Biliyorsunuz devenin üstünden inmek çıkmak kaç kişi bilir bilmiyorum deve ile ilgili, zordur.Biliyorsunuz devenin üstünden inmek çıkmak kaç kişi bilir bilmiyorum deve ile ilgili, zordur. Kamçı için de aşağı inmek çıkmak...Kamçı için de aşağı inmek çıkmak... Deveyi ıhtıracaksın, aşağıya ineceksin, kamçıyı alacaksın, tekrar bineceksin. Yani istemezlermiş. Deveyi ıhtıracaksın, aşağıya ineceksin, kamçıyı alacaksın, tekrar bineceksin.

Yani istemezlermiş.

Onun için mümkün olduğu kadar bir şey istememek lazım.Onun için mümkün olduğu kadar bir şey istememek lazım. Kuldan istememek lazım, Allah veriyor o zaman.Kuldan istememek lazım, Allah veriyor o zaman. Hele hele dilenciliği geçim vasıtası yapanlar yandı,Hele hele dilenciliği geçim vasıtası yapanlar yandı, o hiç iyi değil çünkü Allah onu fakirlikten kurtarmıyor. Yani azlığını artırıyor, kılletini arttırıyor. o hiç iyi değil çünkü Allah onu fakirlikten kurtarmıyor. Yani azlığını artırıyor, kılletini arttırıyor.

Sonuncu hadîs-i şerîfi okuyorum, atladım atladım en son hadise geldim sayfadan, bitiriyorum. Sonuncu hadîs-i şerîfi okuyorum, atladım atladım en son hadise geldim sayfadan, bitiriyorum.

İnnehû le-yünâdi'l-münâdî yevme'l-kıyâmeti:İnnehû le-yünâdi'l-münâdî yevme'l-kıyâmeti: Eyne fukarâu ümmeti Muhammedin sallallahu aleyhi ve sellem. Kûmû ve tesaffahû sufûfe'l-kıyâmeti.Eyne fukarâu ümmeti Muhammedin sallallahu aleyhi ve sellem. Kûmû ve tesaffahû sufûfe'l-kıyâmeti. E lâ men et'ameküm fiyye ekleten ev sekâküm fiyye şerbeten ev kesâküm fiyye halekan E lâ men et'ameküm fiyye ekleten ev sekâküm fiyye şerbeten ev kesâküm fiyye halekan ev cedîden huzû bi-yedihî fe-edhilûhu'l-cennete.ev cedîden huzû bi-yedihî fe-edhilûhu'l-cennete. Fe-lâ yezâlü sâhibün kad teallaka bi-sâhibihî ve hüve yekûlü: Ya Rabbe'l-âlemîn hâzâ eşbe'anî.Fe-lâ yezâlü sâhibün kad teallaka bi-sâhibihî ve hüve yekûlü: Ya Rabbe'l-âlemîn hâzâ eşbe'anî. Ve yekûlü'l-âharu: Ya Rabbe'l-âlemîn hâzâ ervânî.Ve yekûlü'l-âharu: Ya Rabbe'l-âlemîn hâzâ ervânî. Fe-lâ yebkâ min fukarâi ümmeti Muhammedin sagîrun mimmen feale zâlikeFe-lâ yebkâ min fukarâi ümmeti Muhammedin sagîrun mimmen feale zâlike ve lâ kebîrun illâ edhalehümu'llahu cemîani'l-cennete. ve lâ kebîrun illâ edhalehümu'llahu cemîani'l-cennete.

Enes radıyallahu anh'ten İbn Asâkir rivayet etmiş bu hadîs-i şerîfi. Bununla bitiriyorum konuşmayı. Enes radıyallahu anh'ten İbn Asâkir rivayet etmiş bu hadîs-i şerîfi. Bununla bitiriyorum konuşmayı.

"Kıyamet gününde bir tellal, bağıran, münadi nida eder, bağırır." "Kıyamet gününde bir tellal, bağıran, münadi nida eder, bağırır."

Biliyorsunuz, eskiden mikrofon vesaire falan olmadığı için tellallar yüksek sesle bağırırdı,Biliyorsunuz, eskiden mikrofon vesaire falan olmadığı için tellallar yüksek sesle bağırırdı, ilan ederlerdi, herkes onu dinlerdi. Köylerde filan böyle şeyler belki hâlâ oluyordur, belki kesilmiştir. ilan ederlerdi, herkes onu dinlerdi. Köylerde filan böyle şeyler belki hâlâ oluyordur, belki kesilmiştir.

"Kıyamet gününde bir nidacı nida eder." Ne der, nasıl nida eder, nasıl bağırır çağırır yüksek sesle? "Kıyamet gününde bir nidacı nida eder."

Ne der, nasıl nida eder, nasıl bağırır çağırır yüksek sesle?

Eyne fukarâu ümmeti Muhammedin. "Nerede ümmet-i Muhammed'in yoksulları?" diye bağırır. Eyne fukarâu ümmeti Muhammedin. "Nerede ümmet-i Muhammed'in yoksulları?" diye bağırır.

Mahşer halkı böyle deniz gibi toplanmış, nerede ümmet-i Muhammed'in fakirleri, yoksulları diye bağırır. Mahşer halkı böyle deniz gibi toplanmış, nerede ümmet-i Muhammed'in fakirleri, yoksulları diye bağırır.

Kûmû. "Ayağa kalkın!" der. Millet ne olacak orada, niye ayağa kalkın diyor? Kûmû. "Ayağa kalkın!" der.

Millet ne olacak orada, niye ayağa kalkın diyor?

Ve terâ külle ümmetin câsiyeh. "Herkes diz çökmüş vaziyette duracak mahşer yerinde." Ve terâ külle ümmetin câsiyeh.

"Herkes diz çökmüş vaziyette duracak mahşer yerinde."

Diz çökerek duracak mahşerde ve başı önünde olacak. Kimse etrafa başını kaldırıp bakamaz.Diz çökerek duracak mahşerde ve başı önünde olacak. Kimse etrafa başını kaldırıp bakamaz. Korkudan kaldıramayacak kafasını, diz çökmüş vaziyette öyle duracaklar.Korkudan kaldıramayacak kafasını, diz çökmüş vaziyette öyle duracaklar. Diz çökmüş vaziyette böyle başı aşağıda. Diz çökmüş vaziyette böyle başı aşağıda.

"Seslenecek şimdi münadi, 'Nerede ümmet-i Muhammed'in fakirleri?' Kalkın." Kûmû, kalkın demek. "Seslenecek şimdi münadi, 'Nerede ümmet-i Muhammed'in fakirleri?' Kalkın."

Kûmû, kalkın demek.

"Kalkacaklar." Ve tesaffahû sufûfe'l-kıyâmeti. "Kıyamet safları olarak saf saf dizilin bakalım, sıraya dizilin. "Kalkacaklar." Ve tesaffahû sufûfe'l-kıyâmeti. "Kıyamet safları olarak saf saf dizilin bakalım, sıraya dizilin.

Kıyamet safları dünyadaki saflar gibi olmaz. Çok büyük olur. Kıyamet safları yani sıraları olacak. Kıyamet safları dünyadaki saflar gibi olmaz. Çok büyük olur. Kıyamet safları yani sıraları olacak.

"Dizilin bakalım, dizilecekler.""Dizilin bakalım, dizilecekler." E lâ men et'ameküm fiyye ekleten. E lâ men et'ameküm fiyye ekleten. "Gözünüzü açın, dikkat edin, benim rızam için size kim bir lokma yedirdi ise, bir yiyim bir şey yedirdi ise...""Gözünüzü açın, dikkat edin, benim rızam için size kim bir lokma yedirdi ise, bir yiyim bir şey yedirdi ise..." Ev sekâküm fiyye şerbeten. "Yahut benim rızam için size bir içim bir şey içirdi ise..."Ev sekâküm fiyye şerbeten. "Yahut benim rızam için size bir içim bir şey içirdi ise..." Ev kesâküm fiyye halekan ev cedîden. "Size kim eski veya yeni bir şey giydirdi ise..." Ev kesâküm fiyye halekan ev cedîden. "Size kim eski veya yeni bir şey giydirdi ise..."

Parayla bunlar; size kim ne yedirdi ise, kim ne içirdi ise, eski veya yeni kim ne giydirdi ise... Parayla bunlar; size kim ne yedirdi ise, kim ne içirdi ise, eski veya yeni kim ne giydirdi ise...

Fe-edhilûhu'l-cennete. "Tutun onları cennete sokun!" Fe-edhilûhu'l-cennete. "Tutun onları cennete sokun!"

Alın onları tutun cennete götürün diyecek, bir ses böyle gelecek.Alın onları tutun cennete götürün diyecek, bir ses böyle gelecek. Ama fiyye dediğinden anlıyoruz ki Allah celle celâlüh sesleniyor. Çünkü ne diyor? Ama fiyye dediğinden anlıyoruz ki Allah celle celâlüh sesleniyor.

Çünkü ne diyor?

"Benim rızam için kim size bir yiyim bir şey yedirdi ise, bir içim bir şey içirdi ise benim rızam için,"Benim rızam için kim size bir yiyim bir şey yedirdi ise, bir içim bir şey içirdi ise benim rızam için, kim benim rızam için size yeni veya eski bir şey giydirdiyse." dediğine göre kim benim rızam için size yeni veya eski bir şey giydirdiyse." dediğine göre demek ki nida eden Allahu Teâlâ. Mahşer altına sesleniyor fukaraya; demek ki nida eden Allahu Teâlâ. Mahşer altına sesleniyor fukaraya;

"Kalkın, dizilin, size kim yemek yedirdi ise..." "Kalkın, dizilin, size kim yemek yedirdi ise..."

Bir yiyim, öyle ziyafet değil, üç defa beş defa bir sofra vesaire değil deBir yiyim, öyle ziyafet değil, üç defa beş defa bir sofra vesaire değil de bir yiyim kim yedirdiyse, bir içim kim bir şey içirdi ise, eski veya yeni kim bir şey giydirdi ise; bir yiyim kim yedirdiyse, bir içim kim bir şey içirdi ise, eski veya yeni kim bir şey giydirdi ise;

Fe-edhilûhu'l-cennete. "Hadi onu cennete sokun!" Fe-edhilûhu'l-cennete. "Hadi onu cennete sokun!"

Salahiyet veriyor yani ona.Salahiyet veriyor yani ona. Fukaraya salahiyet veriyor, kendisine iyilik yapanı cennetine soksun diye emrediyor Allah, sokun onu cennete. Fukaraya salahiyet veriyor, kendisine iyilik yapanı cennetine soksun diye emrediyor Allah, sokun onu cennete.

Fe-lâ yezâlü sâhibün kad teallaka bi-sâhibihî.Fe-lâ yezâlü sâhibün kad teallaka bi-sâhibihî. "Dünyadayken hayrı yapan kimse, bir de kendisine hayır yapılan fakir, bunlar,"Dünyadayken hayrı yapan kimse, bir de kendisine hayır yapılan fakir, bunlar, aralarında bu iş olmuş olan kimseler hepsi ellerini birbirlerine tutuşmuş olarak,aralarında bu iş olmuş olan kimseler hepsi ellerini birbirlerine tutuşmuş olarak, yani hayrı yapan ile fakir el ele tutuşmuş olarak başlayacaklar çekmeye götürmeye." Ve hüve yekûlü. yani hayrı yapan ile fakir el ele tutuşmuş olarak başlayacaklar çekmeye götürmeye." Ve hüve yekûlü.

Fakir tutacak adamı, zengini tutacak çekip götürüyor ve ne diyecek? Fakir tutacak adamı, zengini tutacak çekip götürüyor ve ne diyecek?

Yâ Rabbe'l-âlemîn hâzâ eşbe'anî. "Ya Rabbi bu adam bana dünyada yemek yedirmişti." Yâ Rabbe'l-âlemîn hâzâ eşbe'anî. "Ya Rabbi bu adam bana dünyada yemek yedirmişti."

Emretmiştin ya kim ne yedirdi diye, bu adam bana yemek yedirmişti. Çekecek böyle götürecek. Emretmiştin ya kim ne yedirdi diye, bu adam bana yemek yedirmişti. Çekecek böyle götürecek.

Ve yekûlü'l-âharu. "Öteki adam diyecek ki."Ve yekûlü'l-âharu. "Öteki adam diyecek ki." Ya Rabbe'l-âlemîn hâzâ ervânî. "Ey âlemlerin Rabbi! Bu bana çok susamıştım, su içirmişti." Ya Rabbe'l-âlemîn hâzâ ervânî. "Ey âlemlerin Rabbi! Bu bana çok susamıştım, su içirmişti."

Lıkır lıkır içmiştim, "Oh elhamdülillah! demiştim. Çekecek. Lıkır lıkır içmiştim, "Oh elhamdülillah! demiştim. Çekecek.

Fe-lâ yebkâ min fukarâi ümmeti Muhammedin sagîrun mimmen feale zâlike ve lâ kebîrun.Fe-lâ yebkâ min fukarâi ümmeti Muhammedin sagîrun mimmen feale zâlike ve lâ kebîrun. "Ümmet-i Muhammed'in fakirlerin en küçük büyük hiçbir kimse kalmayacak,"Ümmet-i Muhammed'in fakirlerin en küçük büyük hiçbir kimse kalmayacak, böyle kendisine ikram olunan kimselerden hiçbir kimse kalmayacakböyle kendisine ikram olunan kimselerden hiçbir kimse kalmayacak aynı şekilde böyle kendisine ikram edeni yakalamış olarak, elinden tutmuş olarak."aynı şekilde böyle kendisine ikram edeni yakalamış olarak, elinden tutmuş olarak." İllâ edhalehümu'llahu cemîani'l-cennete. "Allah ikisini de cennete sokacak." İllâ edhalehümu'llahu cemîani'l-cennete. "Allah ikisini de cennete sokacak."

İkisi kim? İyiliği yapan da yani zengin de, iyiliği yapan zengin de, kendisine iyilik yapılan fakir de.İkisi kim?

İyiliği yapan da yani zengin de, iyiliği yapan zengin de, kendisine iyilik yapılan fakir de.
Fakire yakala onu diyecek, çek onu cennete diyecek.Fakire yakala onu diyecek, çek onu cennete diyecek. Fakir ile beraber o iyiliği yapan, fakir onu çeke çeke hepsi birden cennete gidecekler. Fakir ile beraber o iyiliği yapan, fakir onu çeke çeke hepsi birden cennete gidecekler.

Aziz ve muhterem kardeşlerim! Aziz ve muhterem kardeşlerim!

Onun için elimizden geldiğince yoksulları, fakirleri köyünüzden, kentinizden, Kulu'dan,Onun için elimizden geldiğince yoksulları, fakirleri köyünüzden, kentinizden, Kulu'dan, Dereköyü'nden, bilmem Tavşançalı'dan, Ömerhanlı'dan, Konya'dan,Dereköyü'nden, bilmem Tavşançalı'dan, Ömerhanlı'dan, Konya'dan, artık nereden olursa olsun, buradan bilmiyorum.artık nereden olursa olsun, buradan bilmiyorum. Ama bak burası yardımlaşmayı ileri götürmüş, dilenecek insan yok, devlet veriyor yani değil mi?Ama bak burası yardımlaşmayı ileri götürmüş, dilenecek insan yok, devlet veriyor yani değil mi? Yani biz halletmemişiz bu meseleleri. Hayrımızı çok yapmaya çalışalım. Yani biz halletmemişiz bu meseleleri. Hayrımızı çok yapmaya çalışalım.

Allah bizi Peygamber Efendimizi seven, onun sünnetine sımsıkı sarılan, yapışan,Allah bizi Peygamber Efendimizi seven, onun sünnetine sımsıkı sarılan, yapışan, sünnet-i seniyyesini uygun yaşayan, dinine hizmet eden,sünnet-i seniyyesini uygun yaşayan, dinine hizmet eden, müslümanlara faydalı olan hayırlı müslümanlardan eylesin. müslümanlara faydalı olan hayırlı müslümanlardan eylesin. Böylece hepimizi cennetine dahil eylesin, Peygamber Efendimize komşu eylesin,Böylece hepimizi cennetine dahil eylesin, Peygamber Efendimize komşu eylesin, cemali ile müşerref eylesin aziz ve muhterem ve sevgili kardeşlerim. cemali ile müşerref eylesin aziz ve muhterem ve sevgili kardeşlerim.

es-Selâmu aleyküm ve rahmetullahi ve berekâtüh. es-Selâmu aleyküm ve rahmetullahi ve berekâtüh.

Konuşma Hakkında
Tema 1
Tema 2