Namaz Vakitleri

20 Cemâziye'l-Evvel 1446
22 Kasım 2024
İmsak
06:22
Güneş
07:52
Öğle
12:55
İkindi
15:25
Akşam
17:48
Yatsı
19:12
Detaylı Arama

Rabbimize Dua ve İstiğfar

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

18 Şevvâl 1405 / 07.07.1985
İskenderpaşa Camii/ İstanbul

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Seyyidü’l-İstiğfar, İhlâsla Lâ ilâhe illa’llàh Diyen Cennete Girer , Ezan Okunurken Ne | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Rabbimize Dua ve İstiğfar

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

18 Şevvâl 1405 / 07.07.1985
İskenderpaşa Camii/ İstanbul

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Seyyidü’l-İstiğfar, İhlâsla Lâ ilâhe illa’llàh Diyen Cennete Girer , Ezan Okunurken Ne | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Konuşma Metni

el-Hamdü lillâhi Rabbi'l-âlemîn. Ve's-salâtu ve's-selâmu alâ seyyidi'l-evvelîne ve'l-âhirînel-Hamdü lillâhi Rabbi'l-âlemîn. Ve's-salâtu ve's-selâmu alâ seyyidi'l-evvelîne ve'l-âhirîn seyyidinâ ve senedinâ Muhammedin ve âlihi ve sahbihî ve men tebi'ahû bi-ihsânin ilâ yevmi'd-dîn. seyyidinâ ve senedinâ Muhammedin ve âlihi ve sahbihî ve men tebi'ahû bi-ihsânin ilâ yevmi'd-dîn.

Emmâ ba'd: Fa'lemû eyyühe'l-ihvân fe-inne efdale'l-hadîsi kitâbullahEmmâ ba'd:

Fa'lemû eyyühe'l-ihvân fe-inne efdale'l-hadîsi kitâbullah
ve efdale'l-hedyi hedyu seyyidinâ Muhammedin sallallahu aleyhi ve sellem. ve efdale'l-hedyi hedyu seyyidinâ Muhammedin sallallahu aleyhi ve sellem. Ve şerre'l-umûri muhdesâtuhâ ve külle muhdesin bid'atünVe şerre'l-umûri muhdesâtuhâ ve külle muhdesin bid'atün ve külle bid'atin dalâletün ve külle dalâletin ve sâhibehâ fi'n-nâr.ve külle bid'atin dalâletün ve külle dalâletin ve sâhibehâ fi'n-nâr. Ve bi's-senedi'l-muttasılı ile'n-nebiyyi sallallahu aleyhi ve selleme ennehû kâl: Ve bi's-senedi'l-muttasılı ile'n-nebiyyi sallallahu aleyhi ve selleme ennehû kâl:

Men kâle hîne yusbihu ev hîne yumsî Men kâle hîne yusbihu ev hîne yumsî "Allâhümme ente Rabbî lâ ilâhe illâ ente halaktenî ve ene abdüke ve ene alâ ahdike"Allâhümme ente Rabbî lâ ilâhe illâ ente halaktenî ve ene abdüke ve ene alâ ahdike ve va'dike mesteta'tüve va'dike mesteta'tü eûzü bike min şerri mâ sana'tü ebû'u leke bi-ni'metike aleyye eûzü bike min şerri mâ sana'tü ebû'u leke bi-ni'metike aleyye ve ebû'u bi-zenbî fağfirlî fe-innehû lâ yağfiru'z-zünûbe illâ ente" ve ebû'u bi-zenbî fağfirlî fe-innehû lâ yağfiru'z-zünûbe illâ ente" fe-mâte min yevmihî ev leyletihî dehale'l-cennete. fe-mâte min yevmihî ev leyletihî dehale'l-cennete.

Sadaka Resûlullah fî mâ kâl ev kemâ kâl. Aziz ve muhterem kardeşlerim! Sadaka Resûlullah fî mâ kâl ev kemâ kâl.

Aziz ve muhterem kardeşlerim!

Allahu Teâlâ hazretlerinin selâmı, rahmeti, bereketi cümlenizin üzerine olsun. Allahu Teâlâ hazretlerinin selâmı, rahmeti, bereketi cümlenizin üzerine olsun. Allahu Teâlâ hazretleri iki cihanın hayrına, saadetine, selâmetine erdirsin. Allahu Teâlâ hazretleri iki cihanın hayrına, saadetine, selâmetine erdirsin. Peygamber Efendimiz'in şefaatine nâil eylesin. Peygamber Efendimiz'in şefaatine nâil eylesin.

Efendimiz Muhammed-i Mustafâ sallallahu aleyhi ve sellem'in mübarek hadislerinden bir miktarEfendimiz Muhammed-i Mustafâ sallallahu aleyhi ve sellem'in mübarek hadislerinden bir miktar Râmûzü'l-ehâdîs isimli hadis kitabının 435. sayfasından okumaya devam edeceğiz. Râmûzü'l-ehâdîs isimli hadis kitabının 435. sayfasından okumaya devam edeceğiz.

Hadîs-i şerîflerin okunmasına başlanmazdan önce evvelen ve hâssetenHadîs-i şerîflerin okunmasına başlanmazdan önce evvelen ve hâsseten Peygamber Efendimiz'in ruh-i pâki için, sonra onun cümle âlinin, ashabının, etbâının, Peygamber Efendimiz'in ruh-i pâki için, sonra onun cümle âlinin, ashabının, etbâının, ahbabının ruhları için; cümle enbiyâ ve mürselîn ve evliyâullahın ve hâsseten ahbabının ruhları için; cümle enbiyâ ve mürselîn ve evliyâullahın ve hâsseten Ümmet-i Muhammed'in mürşitleri olan sâdât ve meşâyih-i turûk-u aliyyemizin ruhları için, Ümmet-i Muhammed'in mürşitleri olan sâdât ve meşâyih-i turûk-u aliyyemizin ruhları için, sahâbe-i kirâmın, sahâbe-i kirâmdan bize kadar gelmiş geçmiş alim, fazıl, sahâbe-i kirâmın, sahâbe-i kirâmdan bize kadar gelmiş geçmiş alim, fazıl, kâmil kimselerin ruhları için; bu beldelerin fatihlerinin, şehitlerin, gazilerin,kâmil kimselerin ruhları için; bu beldelerin fatihlerinin, şehitlerin, gazilerin, mücahitlerin ruhları için; cümle ashâb-ı hayrât u hasenâtın ve camimizin bânisinin,mücahitlerin ruhları için; cümle ashâb-ı hayrât u hasenâtın ve camimizin bânisinin, caminin ayakta kalmasına mâlen, bedenen hizmet etmiş, yardım etmiş olanların,caminin ayakta kalmasına mâlen, bedenen hizmet etmiş, yardım etmiş olanların, imamların, müezzinlerin, cemaatlerin ruhları için; okuduğumuz kitabı telif eylemiş imamların, müezzinlerin, cemaatlerin ruhları için; okuduğumuz kitabı telif eylemiş Hocamız'ın ruhu için; bu eserin içindeki hadislerin bize kadar Hocamız'ın ruhu için; bu eserin içindeki hadislerin bize kadar gelmesine emek sarf etmiş olan râvilerin ve alimlerin ruhları için; gelmesine emek sarf etmiş olan râvilerin ve alimlerin ruhları için; uzaktan yakından bu hadisleri dinlemeye gelmiş olan siz kardeşlerimizin deuzaktan yakından bu hadisleri dinlemeye gelmiş olan siz kardeşlerimizin de âhirete göçmüş bütün yakınlarının, sevdiklerinin ruhları için; yaşayan biz müslümanlarınâhirete göçmüş bütün yakınlarının, sevdiklerinin ruhları için; yaşayan biz müslümanların da Mevlâmız'ın rızası üzere ömür sürüp huzuruna sevdiği, razı olduğu da Mevlâmız'ın rızası üzere ömür sürüp huzuruna sevdiği, razı olduğu kullar olarak varmamıza vesile olması için buyurun bir Fâtiha,kullar olarak varmamıza vesile olması için buyurun bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerîf kıraat edip öyle başlayalım. üç İhlâs-ı Şerîf kıraat edip öyle başlayalım.

Bu hadîs-i şerîf Ahmed b. Hanbel'de, Ebû Dâvud'da, Tirmizî'de, Nesaî'de,Bu hadîs-i şerîf Ahmed b. Hanbel'de, Ebû Dâvud'da, Tirmizî'de, Nesaî'de, İbn Mâce'de, İbn Abdilberr'de, İbn Hibban'da, Müstedrek'te mevcut bir hadîs-i şerîf. İbn Mâce'de, İbn Abdilberr'de, İbn Hibban'da, Müstedrek'te mevcut bir hadîs-i şerîf. Sağlam hadis kitaplarının çoğunda sağlam rivayetle bize kadar gelmişSağlam hadis kitaplarının çoğunda sağlam rivayetle bize kadar gelmiş bir hadîs-i şerîf ki Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz bize bir dua talim buyuruyor. bir hadîs-i şerîf ki Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz bize bir dua talim buyuruyor.

Buyurmuş ki; Men kâle hîne yusbihu ev hîne yumsî.Buyurmuş ki;

Men kâle hîne yusbihu ev hîne yumsî.
"Her kim ki sabaha erdiği zaman veya akşama erdiği zaman şu sözü söylerse..." "Her kim ki sabaha erdiği zaman veya akşama erdiği zaman şu sözü söylerse..."

O sözü uzunca okudum, o sözü söylerse ne olur? Fe-mâte min yevmihî ev leyletihî. O sözü uzunca okudum, o sözü söylerse ne olur?

Fe-mâte min yevmihî ev leyletihî.
"Onu okuduğu o günde, onu okuduğu o gecede ölüverirse..." Dehale'l-cennete. "Cennete girer." "Onu okuduğu o günde, onu okuduğu o gecede ölüverirse..." Dehale'l-cennete. "Cennete girer."

"Bu duayı okuduğu gün ölürse cennete girer." Acaba rivayet sağlam mı, değil mi? "Bu duayı okuduğu gün ölürse cennete girer."

Acaba rivayet sağlam mı, değil mi?

Çok kuvvetli hadis kitaplarında gelmiş bir hadîs-i şerîf. Bizim sabahları okumuş olduğumuzÇok kuvvetli hadis kitaplarında gelmiş bir hadîs-i şerîf. Bizim sabahları okumuş olduğumuz Evrâd-ı Şerîf kitabımızın da başında vardır. Seyyidü'l-istiğfâr diye de şöhret bulmuştur. Evrâd-ı Şerîf kitabımızın da başında vardır. Seyyidü'l-istiğfâr diye de şöhret bulmuştur. Kardeşlerimin de, tahmin ederim çoğu, elhamdülillah, bunu ezbere bilmektedir. Kardeşlerimin de, tahmin ederim çoğu, elhamdülillah, bunu ezbere bilmektedir.

Okunduğu zaman o gün ölürse, o gece ölürse cennete sokmasına vesile olacak olan dua şu: Okunduğu zaman o gün ölürse, o gece ölürse cennete sokmasına vesile olacak olan dua şu:

Allâhümme ente Rabbî lâ ilâhe illâ ente halaktenî ve ene abdüke ve ene alâ ahdike ve va'dike Allâhümme ente Rabbî lâ ilâhe illâ ente halaktenî ve ene abdüke ve ene alâ ahdike ve va'dike mesteta'tü eûzü bike min şerri mâ sana'tü ebû'u leke bi-ni'metike aleyye ve ebû'u bi-zenbî mesteta'tü eûzü bike min şerri mâ sana'tü ebû'u leke bi-ni'metike aleyye ve ebû'u bi-zenbî fağfirlî fe-innehû lâ yağfiru'z-zünûbe illâ ente. fağfirlî fe-innehû lâ yağfiru'z-zünûbe illâ ente.

Bu duayı okursa insan cennetlik olacak; demek ki ezberlememiz lazım! Bu duayı okursa insan cennetlik olacak; demek ki ezberlememiz lazım!

Hem yazılsın hem de mânası bilinsin diye yavaş yavaş, tane tane söyleyip mânasını söyleyelim,Hem yazılsın hem de mânası bilinsin diye yavaş yavaş, tane tane söyleyip mânasını söyleyelim, yazan da yazmaya imkân bulsun. İlk cümlesi: Allâhümme ente Rabbî. yazan da yazmaya imkân bulsun.

İlk cümlesi:

Allâhümme ente Rabbî.

Allâhümme, "Ey Allahım" demek ama Allâhümme sözü Araplar'ın indinde son derece hürmetli,Allâhümme, "Ey Allahım" demek ama Allâhümme sözü Araplar'ın indinde son derece hürmetli, son derece kıymetli bir söz. Yani sıradan bir söz değil, başka bir yerde kullanılan bir söz değil.son derece kıymetli bir söz. Yani sıradan bir söz değil, başka bir yerde kullanılan bir söz değil. Fevkalâde itibarlı, son derece tesirli, ağızlarına olur olmaz zamanda almadıkları bir söz. Fevkalâde itibarlı, son derece tesirli, ağızlarına olur olmaz zamanda almadıkları bir söz. Mutlaka, çok istedikleri zaman, bir şeyin doğruluğuna çok garanti vermek istedikleri zaman Mutlaka, çok istedikleri zaman, bir şeyin doğruluğuna çok garanti vermek istedikleri zaman kullandıkları bir söz; Allâhümme. Bir garip kelime... Arap dili bakımından da izah edilmesi [zor]; kullandıkları bir söz; Allâhümme. Bir garip kelime... Arap dili bakımından da izah edilmesi [zor]; "Başı nedir, sonu nedir, sonu niye şeddelidir?" Kadim bir kelime,"Başı nedir, sonu nedir, sonu niye şeddelidir?" Kadim bir kelime, eski dillerden beri gelmiş bir kelime. Çok kıymetli bir söz. "Ey Allahım, ey benim Allahım." eski dillerden beri gelmiş bir kelime. Çok kıymetli bir söz. "Ey Allahım, ey benim Allahım."

Ente Rabbî. "Sen benim Rabbimsin." Ente Rabbî. "Sen benim Rabbimsin."

Birçok kelimeyi kullanırız da mânası sorulduğu zaman derin derin düşünüp ne olduğunu bilmeyiz. Birçok kelimeyi kullanırız da mânası sorulduğu zaman derin derin düşünüp ne olduğunu bilmeyiz.

Rab ne demek? Rab ne demek?

Rab, "bir şeyi geliştiren, yetiştiren" demek oluyor. Rab, "bir şeyi geliştiren, yetiştiren" demek oluyor.

Allahu Teâlâ hazretleri, biz küçücüktük, o kadar küçük, o kadar küçük, o kadar küçüktük kiAllahu Teâlâ hazretleri, biz küçücüktük, o kadar küçük, o kadar küçük, o kadar küçüktük ki mikroskopla görülecek kadardık; Allahu Teâlâ hazretleri bizi ana rahminde büyüttü,mikroskopla görülecek kadardık; Allahu Teâlâ hazretleri bizi ana rahminde büyüttü, bir kan pıhtısı iken bir et parçası hâline getirdi, o et parçasına şekil verdi, suret verdi, bir kan pıhtısı iken bir et parçası hâline getirdi, o et parçasına şekil verdi, suret verdi, geliştirdi, dünyaya geldik. Elimiz ayağımız, gözümüz kulağımız tam dünyaya geldik ama geliştirdi, dünyaya geldik. Elimiz ayağımız, gözümüz kulağımız tam dünyaya geldik ama ondan da bugüne gelinceye kadar yine her anımız, ayakta durmamız için yine bir beslenmeye, ondan da bugüne gelinceye kadar yine her anımız, ayakta durmamız için yine bir beslenmeye, yine bir ihtimama ihtiyacımız var. Yine su içmek zorundayız, yine dinlenmek zorundayız, yine bir ihtimama ihtiyacımız var. Yine su içmek zorundayız, yine dinlenmek zorundayız, yine bir şeyler yemek zorundayız. Yani bizim yetişmemize her an bir lütuf lazım. yine bir şeyler yemek zorundayız. Yani bizim yetişmemize her an bir lütuf lazım.

Bu lütuf kesiliverse, hava alamaz olsak işimiz bitti... Havasız kalıverse etrafımız, Bu lütuf kesiliverse, hava alamaz olsak işimiz bitti... Havasız kalıverse etrafımız, havasız bir yere düşsek veyahut birisi gelse çökse üstümüze, göğsümüze otursa, havasız bir yere düşsek veyahut birisi gelse çökse üstümüze, göğsümüze otursa, ağzımızı burnumuzu kapatsa işimiz biter. Gırtlağımıza bassa işimiz biter.ağzımızı burnumuzu kapatsa işimiz biter. Gırtlağımıza bassa işimiz biter. Yemek yemesek işimiz biter. Su içmesek işimiz biter. Yemek yemesek işimiz biter. Su içmesek işimiz biter.

Her an, her gün özel bakımla, ihtimamla büyütülüyoruz. İşte bu bakım, bu yedirme içirme,Her an, her gün özel bakımla, ihtimamla büyütülüyoruz. İşte bu bakım, bu yedirme içirme, besleme, terbiye etme, geliştirme; azdan çoğa, küçükten büyüğe ne hâllere geldik. besleme, terbiye etme, geliştirme; azdan çoğa, küçükten büyüğe ne hâllere geldik. İşte bunu yapan Rab; terbiye ediyor, mürebbî gibi... Ondan sonra, riba dediğimiz şey mesela, İşte bunu yapan Rab; terbiye ediyor, mürebbî gibi... Ondan sonra, riba dediğimiz şey mesela, "malda fazlalık" demek. Bizi bedenen kuvvetlendiriyor, boy pos bakımından daha büyük ediyor,"malda fazlalık" demek. Bizi bedenen kuvvetlendiriyor, boy pos bakımından daha büyük ediyor, yani geliştiriyor. Bizi geliştiren, besleyen, yaşatan,yani geliştiriyor.

Bizi geliştiren, besleyen, yaşatan,
sayısız nimetlerine her an mazhar eden... Bir vermiş de ondan sonra... sayısız nimetlerine her an mazhar eden... Bir vermiş de ondan sonra...

"Defol kapımdan! Yeter be! Ne biçim dilencisin, kapımdan hiç ayrılmıyorsun..."Defol kapımdan! Yeter be! Ne biçim dilencisin, kapımdan hiç ayrılmıyorsun... Bir kere verdik ya!" deriz. Birisi gelse kapımıza, açarız bakarız,Bir kere verdik ya!" deriz.

Birisi gelse kapımıza, açarız bakarız,
bir şey vermeye gönlümüz kesiyorsa, yanımızda da varsa biraz bir şeyimiz,bir şey vermeye gönlümüz kesiyorsa, yanımızda da varsa biraz bir şeyimiz, evde biraz eskimiş yemek varsa, bizim yemeyeceğimiz, giymeyeceğimiz şey varsa evde biraz eskimiş yemek varsa, bizim yemeyeceğimiz, giymeyeceğimiz şey varsa "Nasıl olsa çöp tenekesine atacağız, buna vereyim de sevap kazanırım." deriz, veririz."Nasıl olsa çöp tenekesine atacağız, buna vereyim de sevap kazanırım." deriz, veririz. Bir daha geldi mi; "Ya demin kapıyı sen çalmadın mı? Hadi bakalım!.." deriz. Bir daha geldi mi;

"Ya demin kapıyı sen çalmadın mı? Hadi bakalım!.." deriz.

Ama biz hiç utanmıyoruz, her an Rabbimiz'in nimetine mazharız. Her an... Ama biz hiç utanmıyoruz, her an Rabbimiz'in nimetine mazharız. Her an... Ve o Kerîm Rabbimiz de bizi kapısından hiç kovmuyor. Her an lütfuyla ayaktayız.Ve o Kerîm Rabbimiz de bizi kapısından hiç kovmuyor. Her an lütfuyla ayaktayız. Kuvveti kesse yığılıp kalacağız, ölüp kalacağız. Bazı insan yürüyüp giderken, hop yere yığılıyor; Kuvveti kesse yığılıp kalacağız, ölüp kalacağız. Bazı insan yürüyüp giderken, hop yere yığılıyor; başına üşüşüyorlar, ellerini, şakaklarını ovuşturuyorlar, su döküyorlar...başına üşüşüyorlar, ellerini, şakaklarını ovuşturuyorlar, su döküyorlar... İnnâ lillâh ve innâ ileyhi râciûn; bitti işi, bitti... İnnâ lillâh ve innâ ileyhi râciûn; bitti işi, bitti...

Her an bize lütfunu ihsan edip lütfuna gark eden bir sahibimiz var, bir yetiştiricimiz var,Her an bize lütfunu ihsan edip lütfuna gark eden bir sahibimiz var, bir yetiştiricimiz var, bir besleyicimiz var. Umumiyetle sahipler böyle yaptığı için... Mesela bir koyunu kim bakar,bir besleyicimiz var.

Umumiyetle sahipler böyle yaptığı için... Mesela bir koyunu kim bakar,
besler, korur, gözetir? Bir tavuğu kim korur, kim besler, bakar? Sahibi. besler, korur, gözetir? Bir tavuğu kim korur, kim besler, bakar?

Sahibi.

Onun için rab kelimesi Arapça'da her ne kadar "geliştirmek" mânasına, oradan çıkmışsa daOnun için rab kelimesi Arapça'da her ne kadar "geliştirmek" mânasına, oradan çıkmışsa da "sahip" mânasına da geliyor. Umumiyetle bakan, büyüten, geliştiren sahip olduğu için rab, "sahip" mânasına da geliyor. Umumiyetle bakan, büyüten, geliştiren sahip olduğu için rab, "sahip" mânasına da geliyor. Onun için mesela rabbü'l-mâl, "mal sahibi"; "sahip" mânasına da geliyor. Onun için mesela rabbü'l-mâl, "mal sahibi"; rabbü'l-beyt veyahut rabbü'd-dâr "evin sahibi" mânasına geliyor. Allah bizim sahibimiz de... rabbü'l-beyt veyahut rabbü'd-dâr "evin sahibi" mânasına geliyor.

Allah bizim sahibimiz de...
O mânası da doğru. "Yetiştirme" mânası doğru, "geliştirme" mânası doğru,O mânası da doğru. "Yetiştirme" mânası doğru, "geliştirme" mânası doğru, "yedirme, içirme, giydirme, donatma" mânası doğru, terbiye etmek, mürebbî gibi"yedirme, içirme, giydirme, donatma" mânası doğru, terbiye etmek, mürebbî gibi "Onu öyle yapma, bunu böyle yap." diye terbiye mânası doğru, "sahip" mânası da doğru. "Onu öyle yapma, bunu böyle yap." diye terbiye mânası doğru, "sahip" mânası da doğru.

Evet, biz onun kuluyuz, kölesiyiz, abdiyiz;O da bizim Rabbimiz, sahibimiz, mâlikimiz, her şeyimiz. Evet, biz onun kuluyuz, kölesiyiz, abdiyiz;O da bizim Rabbimiz, sahibimiz, mâlikimiz, her şeyimiz.

İnsan ilk başta duaya bu cümle ile başlıyor; Allâhümme. "Ey benim yüceler yücesi Allahım!İnsan ilk başta duaya bu cümle ile başlıyor;

Allâhümme. "Ey benim yüceler yücesi Allahım!
Sen benim Rabbimsin, sahibimsin, besleyicimsin, beni bu hâle getiricimsin,Sen benim Rabbimsin, sahibimsin, besleyicimsin, beni bu hâle getiricimsin, her an beni lütfuna mazhar edicisin..." Ne güzel bir cümle... her an beni lütfuna mazhar edicisin..."

Ne güzel bir cümle...
İzah etmeyince güzelliği anlaşılmıyor. "Yâ Rabbi!" deyip geçiyoruz ama o "Yâ Rabbi!"nin İzah etmeyince güzelliği anlaşılmıyor.

"Yâ Rabbi!" deyip geçiyoruz ama o "Yâ Rabbi!"nin
altında ne derin mânalar olduğunu insan düşünemiyor. altında ne derin mânalar olduğunu insan düşünemiyor.

"Yâ Rabbi! Ey benim yüce Allahım, büyük Allahım! Sen benim Rabbimsin..." "Yâ Rabbi! Ey benim yüce Allahım, büyük Allahım! Sen benim Rabbimsin..."

Lâ ilâhe illâ ente. "Senden gayri bir mabud, bir ilah, bir tapılacak varlık yok; Lâ ilâhe illâ ente. "Senden gayri bir mabud, bir ilah, bir tapılacak varlık yok; sen varsın, Başka hiçbir şey yok; sen varsın." Lâ ilâhe illallah veya burada muhatap,sen varsın, Başka hiçbir şey yok; sen varsın."

Lâ ilâhe illallah veya burada muhatap,
el açıp hitap ettiğimiz için "Senden gayri yok yâ Rabbi." diyoruz. el açıp hitap ettiğimiz için "Senden gayri yok yâ Rabbi." diyoruz. Lâ ilâhe illallah veyahut lâ ilâhe illâ ente, son derece mühim bir söz. Lâ ilâhe illallah veyahut lâ ilâhe illâ ente, son derece mühim bir söz.

Demek ki ibadet edilmeye, sözü dinlenilmeye, önünde boyun bükülmeye, secdeye gidilmeye,Demek ki ibadet edilmeye, sözü dinlenilmeye, önünde boyun bükülmeye, secdeye gidilmeye, ahkâmına uyulmaya, hatırına riâyet edilmeye, rızası gözetilmeye layık bir tek Rabbimiz var;ahkâmına uyulmaya, hatırına riâyet edilmeye, rızası gözetilmeye layık bir tek Rabbimiz var; Allahu Teâlâ. O'nun rızasını gözeteceğiz, O'nun buyruğunu tutacağız, O'nun yolunda yürüyeceğiz, Allahu Teâlâ. O'nun rızasını gözeteceğiz, O'nun buyruğunu tutacağız, O'nun yolunda yürüyeceğiz, O'na kulluk edeceğiz, O'na bağlanacağız, gayriye değil. Gayriye değil, O'na bağlanacağız. O'na kulluk edeceğiz, O'na bağlanacağız, gayriye değil.

Gayriye değil, O'na bağlanacağız.

Peki, Allah bir şey buyurmuş, bir başkası bir başka bir şey, o zaman ne olacak? Peki, Allah bir şey buyurmuş, bir başkası bir başka bir şey, o zaman ne olacak?

"Çok kolay, demin söyledin ya hocam, kolay, iki kere iki dört ettiği gibi; "Çok kolay, demin söyledin ya hocam, kolay, iki kere iki dört ettiği gibi; demek ki Allah'ın sözü dinlenecek!" "Hocam, annem babam beni karşıma oturttu; demek ki Allah'ın sözü dinlenecek!"

"Hocam, annem babam beni karşıma oturttu;

'Ben senin annen baban mıyım?' dedi. Ben de; 'Tabii.' dedim. 'Ben senin annen baban mıyım?' dedi.

Ben de;

'Tabii.' dedim.

'Ben seni bu yaşa kadar getirdim, büyüttüm mü?' dedi. 'Tabii.' 'İç bakalım şu içkiyi!' dedi. 'Ben seni bu yaşa kadar getirdim, büyüttüm mü?' dedi.

'Tabii.'

'İç bakalım şu içkiyi!' dedi.

'Al bakalım, iç şunu.' İçecek miyim, içmeyecek miyim?" İçmeyeceksin. "Neden? Annem babam..." 'Al bakalım, iç şunu.'

İçecek miyim, içmeyecek miyim?"

İçmeyeceksin.

"Neden? Annem babam..."

İçmeyeceksin çünkü Allah 'içme' dedi. Anne de olsa baba da olsa... "Peki, hocam dedi." İçmeyeceksin çünkü Allah 'içme' dedi. Anne de olsa baba da olsa...

"Peki, hocam dedi."

Hocanın demeye selâhiyeti yok. Dediyse hoca değil. Hoca da diyemez. Hocanın demeye selâhiyeti yok. Dediyse hoca değil. Hoca da diyemez.

Soruyorum, bir alevî vatandaşla otobüste karşılaştık; "Biz daha iyiyiz, siz daha kötüsünüz..." Soruyorum, bir alevî vatandaşla otobüste karşılaştık;

"Biz daha iyiyiz, siz daha kötüsünüz..."
münâkaşa ediyorlar. Gittim yanına; "Ben de konuşabilir miyim sizinle?" münâkaşa ediyorlar.

Gittim yanına;

"Ben de konuşabilir miyim sizinle?"

"Konuşuruz, söyle." dedi. "Namaz kılar mısın?" dedim. "Kılmam." dedi. "Konuşuruz, söyle." dedi.

"Namaz kılar mısın?" dedim.

"Kılmam." dedi.

"Camiye gelir misin?" "Gelmem." "İçki içer misin?" "İçerim." "Camiye gelir misin?"

"Gelmem."

"İçki içer misin?"

"İçerim."

"Kur'ân-ı Kerîm'in Allah'ın hak kelâmı olduğunu kabul ediyor musun etmiyor musun?" "Kur'ân-ı Kerîm'in Allah'ın hak kelâmı olduğunu kabul ediyor musun etmiyor musun?"

"Ediyorum." dedi. "Bak etmiyorsan 'etmiyorum' de, doğruyu söyle de ona"Ediyorum." dedi.

"Bak etmiyorsan 'etmiyorum' de, doğruyu söyle de ona
göre sana söyleyeceğim söz var. Etmiyorsan 'etmiyorum' de ben de ona göre göre sana söyleyeceğim söz var. Etmiyorsan 'etmiyorum' de ben de ona göre konuşayım ama ediyorsan ona göre ben söz söyleyeceğim." "Yok, ediyorum." dedi. konuşayım ama ediyorsan ona göre ben söz söyleyeceğim."

"Yok, ediyorum." dedi.

"Biz sizden daha iyi okuruz Kur'ân-ı Kerîm'i." dedi. Allah razı olsun. Okusun, iyi... "Biz sizden daha iyi okuruz Kur'ân-ı Kerîm'i." dedi.

Allah razı olsun. Okusun, iyi...

"Peki" dedim, "Kardeşim, ben ilahiyat fakültesinde profesörüm, hocayım; "Peki" dedim, "Kardeşim, ben ilahiyat fakültesinde profesörüm, hocayım; Allahu Teâlâ hazretleri Kur'ân-ı Kerîm'de 'Namaz kıl.' demiş, kılmıyorsunuz, kaç yerde demiş...Allahu Teâlâ hazretleri Kur'ân-ı Kerîm'de 'Namaz kıl.' demiş, kılmıyorsunuz, kaç yerde demiş... Allahu Teâlâ 'İçki içme.' buyurmuş, içiyorsunuz. Bunu nasıl yaparsınız?" Allahu Teâlâ 'İçki içme.' buyurmuş, içiyorsunuz. Bunu nasıl yaparsınız?"

"Bizim hocalarımız vardır, dedelerimiz vardır; onlar bilir, onlar söylüyor, öyle yapıyoruz." "Bizim hocalarımız vardır, dedelerimiz vardır; onlar bilir, onlar söylüyor, öyle yapıyoruz."

"Bak" dedim, "Ne sen, ne hocan, ne baban, ne deden, ne o, ne bu; hiçbir kulun "Bak" dedim, "Ne sen, ne hocan, ne baban, ne deden, ne o, ne bu; hiçbir kulun Allah'ın emri karşısına çıkıp da 'O öyle dedi ama ben böyle diyorum, bunu böyle yap.' demeye hakkı,Allah'ın emri karşısına çıkıp da 'O öyle dedi ama ben böyle diyorum, bunu böyle yap.' demeye hakkı, selâhiyeti yok ki! O da kul sen de kulsun..." Kul, Rabbi'nin karşısında selâhiyeti yok ki! O da kul sen de kulsun..."

Kul, Rabbi'nin karşısında
O'nun haramını helal kılabilir mi? Kılamaz. Helalini haram kılabilir mi? Kılamaz. Bitti. O'nun haramını helal kılabilir mi?

Kılamaz.

Helalini haram kılabilir mi?

Kılamaz. Bitti.

O zaman ne olacak? Kur'an'a uyacaksın, o şahsa diyeceksin ki; "Aklını başına topla, O zaman ne olacak?

Kur'an'a uyacaksın, o şahsa diyeceksin ki;

"Aklını başına topla,
biz de sana ["biliyor"] dedik ama doğru yolda gitmiyormuşsun, sen Kur'an'ı bilmiyormuşsun." biz de sana ["biliyor"] dedik ama doğru yolda gitmiyormuşsun, sen Kur'an'ı bilmiyormuşsun."

Başka çare yok. İşin tutamak noktası neresi, çözüm noktası, ilacı nerede? Kur'an'da. Başka çare yok.

İşin tutamak noktası neresi, çözüm noktası, ilacı nerede?

Kur'an'da.

Herkes Kur'an'a sarılacak; hocası da, babası da, dedesi de, şeyhi de, müridi de, Herkes Kur'an'a sarılacak; hocası da, babası da, dedesi de, şeyhi de, müridi de, şusu da, busu da... Herkes Kur'an'a sarılacak. "Niye Kur'an'a sarılıyoruz hocam?" şusu da, busu da... Herkes Kur'an'a sarılacak.

"Niye Kur'an'a sarılıyoruz hocam?"

Kur'an Allah'ın kelâmı olduğu için herkes ona sarılacak. İş orada bitiyor. Kur'an Allah'ın kelâmı olduğu için herkes ona sarılacak. İş orada bitiyor.

"Peki, Kur'an öyle demiş ama değiştirsek?" "Peki, Kur'an öyle demiş ama değiştirsek?"

Allah'ın hükmünü değiştirmeye kulun selâhiyeti yok. BirisiAllah'ın hükmünü değiştirmeye kulun selâhiyeti yok. Birisi Allah "öyle" dedikten sonra "böyle" diyemez. "İçki helal." diyemez, "Namaz kılmayın."Allah "öyle" dedikten sonra "böyle" diyemez. "İçki helal." diyemez, "Namaz kılmayın." diyemez, "Zekât vermeyin." diyemez, "Hacca gitmeyin." diyemez...diyemez, "Zekât vermeyin." diyemez, "Hacca gitmeyin." diyemez... Farz edelim ki "İnsanın anasıyla babasıyla nikâhlanması yokmuş ama ben şimdiFarz edelim ki "İnsanın anasıyla babasıyla nikâhlanması yokmuş ama ben şimdi yapıyorum." diyemez, olmaz. Allah'ın emri Allah'ın emridir, tutulacak. yapıyorum." diyemez, olmaz. Allah'ın emri Allah'ın emridir, tutulacak.

İşte mâbud öyle; hükmü tutulacak, fermanı dinlenecek. Yoksa iş lafta kaldı mıİşte mâbud öyle; hükmü tutulacak, fermanı dinlenecek. Yoksa iş lafta kaldı mı lâ ilâhe illallah ehli olmamış oluyor. Bir hadis gelecek ileride, burada bu kadar keselim. lâ ilâhe illallah ehli olmamış oluyor.

Bir hadis gelecek ileride, burada bu kadar keselim.

"Ey benim yüceler yücesi Rabbim, Allahım! Sen benim Rabbimsin. Sen beni besledin, "Ey benim yüceler yücesi Rabbim, Allahım! Sen benim Rabbimsin. Sen beni besledin, bu hâle getirdin, büyüttün, yetiştirdin, bu nimetlere gark ettin. Sahibim, mâlikim,bu hâle getirdin, büyüttün, yetiştirdin, bu nimetlere gark ettin. Sahibim, mâlikim, bendeki varlığın hepsi senin. Sen benim her şeyimsin. Her şeyime sahipsin.bendeki varlığın hepsi senin. Sen benim her şeyimsin. Her şeyime sahipsin. Senden gayri ilah yok." Halaktenî. "Beni sen yarattın yâ Rabbi. Beni sen halk ettin, yarattın." Senden gayri ilah yok."

Halaktenî. "Beni sen yarattın yâ Rabbi. Beni sen halk ettin, yarattın."

Ve ene abdüke. "Ben de senin kulunum yâ Rabbi." "Madem sen beni yaratmışsın, Ve ene abdüke. "Ben de senin kulunum yâ Rabbi."

"Madem sen beni yaratmışsın,
o hâlde ben de senin kulunum. Sen benim Rabbimsin, ben senin kulunum.o hâlde ben de senin kulunum. Sen benim Rabbimsin, ben senin kulunum. Ben senin buyruğunu tutacağım." Kul ne demek? Ben senin buyruğunu tutacağım."

Kul ne demek?

Hem Türkçe'de hem Arapça'da ikili mânası var: Hem Türkçe'de hem Arapça'da ikili mânası var:

Bir, insan esir oluyor, birisinin malı oluyor, ona "kul" diyorlar, "köle" mânasına. Bir, insan esir oluyor, birisinin malı oluyor, ona "kul" diyorlar, "köle" mânasına.

Bir de "yaratık, yaratılmış" mânasına. Türkçe'deki her iki mânasıyla da biz Allah'ın kuluyuz. Bir de "yaratık, yaratılmış" mânasına.

Türkçe'deki her iki mânasıyla da biz Allah'ın kuluyuz.
Yani "O bizim sahibimizdir, biz O'nun kölesiyiz." desen doğru; "O bizim Rabbimiz'dir, Yani "O bizim sahibimizdir, biz O'nun kölesiyiz." desen doğru; "O bizim Rabbimiz'dir, O bizi yarattı, biz de O'nun kuluyuz, yaratığıyız." o da doğru. O bizi yarattı, biz de O'nun kuluyuz, yaratığıyız." o da doğru.

"Yâ Rabbi! Beni sen yarattın, ben senin kulunum." Ve ene alâ ahdike ve va'dike."Yâ Rabbi! Beni sen yarattın, ben senin kulunum."

Ve ene alâ ahdike ve va'dike.
"Yâ Rabbi! Ben sana olan ahdim üzerindeyim, sana verdiğim va'd üzerindeyim." "Yâ Rabbi! Ben sana olan ahdim üzerindeyim, sana verdiğim va'd üzerindeyim."

Şimdi iş karıştı. Sen Allah'a ne zaman vaad verdin? Ne zaman vaad ettin?Şimdi iş karıştı. Sen Allah'a ne zaman vaad verdin? Ne zaman vaad ettin? Sen ne zaman Allah'la ahitleştin? Kalû belâ zamanında, Allahu Teâlâ hazretleri seni Sen ne zaman Allah'la ahitleştin?

Kalû belâ zamanında, Allahu Teâlâ hazretleri seni
daha dünyaya getirmeden, ruhlar âleminde senin ruhunu öteki ruhlarla beraber,daha dünyaya getirmeden, ruhlar âleminde senin ruhunu öteki ruhlarla beraber, hepsini bir aradayken, bir araya getirdi de sordu: hepsini bir aradayken, bir araya getirdi de sordu:

E lestü bi-rabbiküm? "Ben sizin Rabbiniz değil miyim? Bakın bakalım." E lestü bi-rabbiküm? "Ben sizin Rabbiniz değil miyim? Bakın bakalım."

Kalû belâ. "Rabbimizsin yâ Rabbi!" dediler, ikrar ettiler. Kalû belâ. "Rabbimizsin yâ Rabbi!" dediler, ikrar ettiler.

Elest bezminde, o ruhlar âleminde, bu dünyadan evvel, insan daha dünyaya gelmeden evvel, Elest bezminde, o ruhlar âleminde, bu dünyadan evvel, insan daha dünyaya gelmeden evvel, ruhu öbür taraftayken Allahu Teâlâ hazretleri, "Bu dünyadayken biz bundan gafildik, anlayamamışız,ruhu öbür taraftayken Allahu Teâlâ hazretleri, "Bu dünyadayken biz bundan gafildik, anlayamamışız, fark edememişiz, bu hakikati sezememişiz." demesinler diye orada bütün ruhlara; fark edememişiz, bu hakikati sezememişiz." demesinler diye orada bütün ruhlara;

"Ben sizin rabbiniz değil miyim?" dedi. "Ben sizin rabbiniz değil miyim?" dedi.

Bütün ruhlar; Belâ dediler. Bütün ruhlar;

Belâ dediler.

Başka rivayetler var. "Kimisi şaşırdı da şöyle dedi, böyle dedi..." diyorlar ama bu Başka rivayetler var. "Kimisi şaşırdı da şöyle dedi, böyle dedi..." diyorlar ama bu âyet-i kerîmede böyle. E lestü bi-rabbiküm. Kalû belâ. "Ben sizin rabbiniz değil miyim?" dedi, âyet-i kerîmede böyle.

E lestü bi-rabbiküm. Kalû belâ. "Ben sizin rabbiniz değil miyim?" dedi,

"Evet, Rabbimizsin yâ Rabbi!" dediler. Ruhlar aleminde "Rabbimizsin" demek, ne demek? "Evet, Rabbimizsin yâ Rabbi!" dediler.

Ruhlar aleminde "Rabbimizsin" demek, ne demek?

"İnsanın tabiatı, hilkâti, aklı, fikri, mantığı, muhakemesi, varlığı Allah'ın birliğini, "İnsanın tabiatı, hilkâti, aklı, fikri, mantığı, muhakemesi, varlığı Allah'ın birliğini, varlığını kavrayacak kabiliyette" demek. O kabiliyette yaratılmış. Trigonometri anlar mısın? varlığını kavrayacak kabiliyette" demek. O kabiliyette yaratılmış.

Trigonometri anlar mısın?

"Anlamam hocam. Lisede biraz okuduk ama zaten matematikten de zayıf alırdım, beceremem." "Anlamam hocam. Lisede biraz okuduk ama zaten matematikten de zayıf alırdım, beceremem."

Peki, logaritma anlar mısın? "Hiç anlamam." Hesap cetveli versem kullanabilir misin? Peki, logaritma anlar mısın?

"Hiç anlamam."

Hesap cetveli versem kullanabilir misin?

"Anlamam." Hani böyle diyebiliyor ya insan; "Unutmuşum, anlamıyorum..." "Anlamam."

Hani böyle diyebiliyor ya insan; "Unutmuşum, anlamıyorum..."

Kullar bu dünyada "Beceremedim yâ Rabbi, aklım ermedi, anlayamadım." demesinlerKullar bu dünyada "Beceremedim yâ Rabbi, aklım ermedi, anlayamadım." demesinler diye ruhlar aleminde; e lestü bi-rabbiküm? "Ben sizin Rabbiniz değil miyim?" buyurmuş. diye ruhlar aleminde; e lestü bi-rabbiküm? "Ben sizin Rabbiniz değil miyim?" buyurmuş.

Herkes; "Evet, Rabbimizsin." demiş. Herkes;

"Evet, Rabbimizsin." demiş.

İnsanın tabiatı Allah'ı anlamaya kabiliyetli; itiraza mecâli yok. İnsanın tabiatı Allah'ı anlamaya kabiliyetli; itiraza mecâli yok.

Yarın "Yâ Rabbi sezemedim, anlayamadım, kavrayamadım, dünya hayatındaYarın "Yâ Rabbi sezemedim, anlayamadım, kavrayamadım, dünya hayatında şöyle oldu, böyle oldu..." yok. Ona "ahid, vaad" deniliyor ki; şöyle oldu, böyle oldu..." yok.

Ona "ahid, vaad" deniliyor ki;

"Yâ Rabbi! Ben o zamanki o ahdimde, o vaadim üzerindeyim. Sana lâ ilâhe illallah demişim,"Yâ Rabbi! Ben o zamanki o ahdimde, o vaadim üzerindeyim. Sana lâ ilâhe illallah demişim, kulluğumu ikrar etmişim; senin buyruğunu tutacağım. Sözümde duruyorum, kulluğumu ikrar etmişim; senin buyruğunu tutacağım. Sözümde duruyorum, sözümden çıkmış değilim, sözümü bozmuş değilim." Ve ene alâ ahdike ve va'dike.sözümden çıkmış değilim, sözümü bozmuş değilim."

Ve ene alâ ahdike ve va'dike.
"Yâ Rabbi! Seninle yaptığım ahid üzereyim, onu değiştirmedim, sözümden ve vaadimden dönmedim." "Yâ Rabbi! Seninle yaptığım ahid üzereyim, onu değiştirmedim, sözümden ve vaadimden dönmedim."

Mesteta'tü. Yalnız burada bir tevazu cümlesi var. Evet, Rabbimiz'in vaadi üzerindeyiz, Mesteta'tü. Yalnız burada bir tevazu cümlesi var. Evet, Rabbimiz'in vaadi üzerindeyiz, O'na verdiğimiz ahit üzerindeyiz, müslüman olarak yaşamaya gayret ediyoruz ama nasıl? O'na verdiğimiz ahit üzerindeyiz, müslüman olarak yaşamaya gayret ediyoruz ama nasıl?

Mesteta'tü. Buradaki mâ'ya; mâ'u'd-deymûme derler, "olduğu müddetçe" mânasına gelir. Mesteta'tü. Buradaki mâ'ya; mâ'u'd-deymûme derler, "olduğu müddetçe" mânasına gelir.

"Gücüm yettiği kadar yâ Rabbi, gücüm yettiği müddetçe, tâkat getirebildiğim müddetçe ahdime, "Gücüm yettiği kadar yâ Rabbi, gücüm yettiği müddetçe, tâkat getirebildiğim müddetçe ahdime, vaadime sadıkım yâ Rabbi! Bozmayacağım inşaallah, bozmak istemiyorum, niyetim öyle, vaadime sadıkım yâ Rabbi! Bozmayacağım inşaallah, bozmak istemiyorum, niyetim öyle, gücüm yettiğince, istitağatim yettikçe ahdimde, vaadimde sadık kalacağım.gücüm yettiğince, istitağatim yettikçe ahdimde, vaadimde sadık kalacağım. Sana kulluğumda devam edeceğim, dönmeyeceğim, yan çizmeyeceğim." Sana kulluğumda devam edeceğim, dönmeyeceğim, yan çizmeyeceğim."

Eûzü bike min şerri sana'tü. "Yâ Rabbi! Ben yapmış olduğum şeylerin şerlerinden sana sığınırım." Eûzü bike min şerri sana'tü. "Yâ Rabbi! Ben yapmış olduğum şeylerin şerlerinden sana sığınırım."

İnsanoğlu sabahleyin uykudan kalkar; başlar konuşmaya, çarşıya pazara gider,İnsanoğlu sabahleyin uykudan kalkar; başlar konuşmaya, çarşıya pazara gider, başlar bir şeyler yapmaya; akşama kamyonlara, tırlara, gemilere sığmayacakbaşlar bir şeyler yapmaya; akşama kamyonlara, tırlara, gemilere sığmayacak günahlar yüklenir gelir eve. Neler neler söyler, neler neler yapar, günahlar yüklenir gelir eve. Neler neler söyler, neler neler yapar, ne haksızlıklar ne eksiklikler yapar yapar... İşte onlar nedir? ne haksızlıklar ne eksiklikler yapar yapar...

İşte onlar nedir?

İnsana şer getiriyor, kötülük getiriyor. İnsan; "Yâ Rabbi! Ben bilerek bilmeyerek bu yaptıklarımınİnsana şer getiriyor, kötülük getiriyor. İnsan;

"Yâ Rabbi! Ben bilerek bilmeyerek bu yaptıklarımın
şerrinden sana sığınırım." diyor. Ebû'u leke bi-ni'metike aleyye.şerrinden sana sığınırım." diyor.

Ebû'u leke bi-ni'metike aleyye.
"Yâ Rabbi! Senin bana olan nimetlerini kabul ediyorum, itiraf ediyorum."Yâ Rabbi! Senin bana olan nimetlerini kabul ediyorum, itiraf ediyorum. Evet, sen bana nimetlerini ihsan ettin." Ve ebû'u bi-zenbî. "Günahımı da itiraf ediyorum. Evet, sen bana nimetlerini ihsan ettin."

Ve ebû'u bi-zenbî. "Günahımı da itiraf ediyorum.
Hata bende. Sen lütfettin, kerem eyledin, bana lütfunu ihsanını kesmedin ama ben hata ettim, Hata bende. Sen lütfettin, kerem eyledin, bana lütfunu ihsanını kesmedin ama ben hata ettim, kabahat bende yâ Rabbi!" diyor, durumunu itiraf ediyor. kabahat bende yâ Rabbi!" diyor, durumunu itiraf ediyor. Ondan sonra; Fağfirlî. "Beni affeyle yâ Rabbi!" Ondan sonra;

Fağfirlî. "Beni affeyle yâ Rabbi!"

"Yine senden kerem... Ben senin kulluğundan dönmüş değilim ama hatalar işledim,"Yine senden kerem... Ben senin kulluğundan dönmüş değilim ama hatalar işledim, yaptığım işlerin çeşitli günahları boynuma birikti. Biliyorum, senin bana nimetin çoktur.yaptığım işlerin çeşitli günahları boynuma birikti. Biliyorum, senin bana nimetin çoktur. Kabahat bende, günahımı kabul ediyorum. Benim günahımı affet yâ Rabbi! Yaptığıma pişmanım,Kabahat bende, günahımı kabul ediyorum. Benim günahımı affet yâ Rabbi! Yaptığıma pişmanım, affet beni yâ Rabbi!" Fe-innehû lâ yağfiru'z-zünûbe illâ ente. affet beni yâ Rabbi!"

Fe-innehû lâ yağfiru'z-zünûbe illâ ente.
"Çünkü yâ Rabbi, günahı senden gayri kimse avf u mağfiret edemez, sen edersin. "Çünkü yâ Rabbi, günahı senden gayri kimse avf u mağfiret edemez, sen edersin. Bağışlarsan yâ Rabbi beni sen bağışlarsın, başka kimse bağışlayacak değildir." Bağışlarsan yâ Rabbi beni sen bağışlarsın, başka kimse bağışlayacak değildir."

İşte bu sözler... Mânası kısaca bu. Kısaca tekrar başından söyleyelim: İşte bu sözler... Mânası kısaca bu.

Kısaca tekrar başından söyleyelim:

"Ey benim yüceler yücesi Rabbim, ey benim yüceler yücesi Allahım!"Ey benim yüceler yücesi Rabbim, ey benim yüceler yücesi Allahım! Sen benim Rabbimsin; beni besleyen, beni bu hâle getiren, bu nimetlere erdiren sensin.Sen benim Rabbimsin; beni besleyen, beni bu hâle getiren, bu nimetlere erdiren sensin. Senden gayri ilah, mabud yok. Beni sen yarattın, ben senin kulunum. Senden gayri ilah, mabud yok. Beni sen yarattın, ben senin kulunum. Ben sana ahdim ve vaadim üzerinde devam ediyorum, gücüm yettikçe edeceğim. Ben sana ahdim ve vaadim üzerinde devam ediyorum, gücüm yettikçe edeceğim. Yaptığım şeylerin şerrinden, günahından sana sığınırım. Senin bana nimetlerini itiraf ederim.Yaptığım şeylerin şerrinden, günahından sana sığınırım. Senin bana nimetlerini itiraf ederim. Bu nimetlerine rağmen hatalı, kusurlu işler yaptığımı da kabul ediyorum. Kabahat bende. Bu nimetlerine rağmen hatalı, kusurlu işler yaptığımı da kabul ediyorum. Kabahat bende. Yâ Rabbi! Beni affet, avf u mağfiret eyle! Çünkü senden gayri günahları avf u mağfiret edecek Yâ Rabbi! Beni affet, avf u mağfiret eyle! Çünkü senden gayri günahları avf u mağfiret edecek bir yer, merci yok yâ Rabbi!" diyor. İşte bu sözü sabahleyin söylerse, o gün ölürse cennete girer;bir yer, merci yok yâ Rabbi!" diyor.

İşte bu sözü sabahleyin söylerse, o gün ölürse cennete girer;
akşam söylerse, o akşam, o gece ölürse cennete girer. akşam söylerse, o akşam, o gece ölürse cennete girer.

Bu mânayı hatırınızda güzel tutmaya çalışın. Bu mânayı hatırınızda güzel tutmaya çalışın.

Demek ki burada duanın âdâbını da öğrenmiş oluyor. Demek ki burada duanın âdâbını da öğrenmiş oluyor. İnsan Rabbinin kendisine nimetlerini hatırlıyor, O'nun kendisini yarattığını,İnsan Rabbinin kendisine nimetlerini hatırlıyor, O'nun kendisini yarattığını, kendisinin O'nun kulu olduğunu, kendisine çok nimetler verdiğini, bu nimetlere rağmen kendisinin O'nun kulu olduğunu, kendisine çok nimetler verdiğini, bu nimetlere rağmen yine şaşırıp şaşırıp ayağı kayıp kayıp hatalı, günahlı işler yapageldiğiniyine şaşırıp şaşırıp ayağı kayıp kayıp hatalı, günahlı işler yapageldiğini ama yine affedecek olanın Allah olduğunu biliyor, geliyor affediyor. ama yine affedecek olanın Allah olduğunu biliyor, geliyor affediyor.

Allahu Teâlâ hazretleri bir kul gelip kendisinden af dileyince affeder; vaadi var.Allahu Teâlâ hazretleri bir kul gelip kendisinden af dileyince affeder; vaadi var. Onun için şeytan demiş ki; -hadîs-i şerîfte bildiriliyor- "Şu insanları günahlara soktum, çıkardım,Onun için şeytan demiş ki; -hadîs-i şerîfte bildiriliyor-

"Şu insanları günahlara soktum, çıkardım,
batırdım, sapıttım, intikam almak için hepsini yoldan çıkarttım, bellerini kırdım. batırdım, sapıttım, intikam almak için hepsini yoldan çıkarttım, bellerini kırdım. Bu insanları günahlara düşürdüm,Bu insanları günahlara düşürdüm, bellerini kırdım. Onlar da tevbe istiğfar edip benim belimi kırdılar." bellerini kırdım. Onlar da tevbe istiğfar edip benim belimi kırdılar."

Çünkü tevbe istiğfar edince Allah affediyor. Affedince de mel'ûnun beli kırılıyor; Çünkü tevbe istiğfar edince Allah affediyor. Affedince de mel'ûnun beli kırılıyor; "Tüh! Yaptığım bütün hileler, oyunlar boşa gitti, yine Allah affetti." diye..."Tüh! Yaptığım bütün hileler, oyunlar boşa gitti, yine Allah affetti." diye... Çünkü Allah gaffâru'z-zünûbdur. Kur'ân-ı Kerîm'inde vaad etmiş, Çünkü Allah gaffâru'z-zünûbdur. Kur'ân-ı Kerîm'inde vaad etmiş, bir büyük kapı açmış ki içinden herkes geçebilir, diyor ki; İnna'llâhe yağfiru'z-zünûbe cemîâ. bir büyük kapı açmış ki içinden herkes geçebilir, diyor ki;

İnna'llâhe yağfiru'z-zünûbe cemîâ.
"Hiç şüphe yok ki Allah günahları avf u mağfiret ediverir!" "Hiç şüphe yok ki Allah günahları avf u mağfiret ediverir!"

Ümitsizliğe düşmeyin. Emretmiş. Ümitsizliğe düşse; "Allah bazılarının günahını affeder amaÜmitsizliğe düşmeyin. Emretmiş. Ümitsizliğe düşse;

"Allah bazılarının günahını affeder ama
benim günahımı affetmez çünkü benim günahım çok büyük!" dese bir insan; günah! Bu sözü günah. benim günahımı affetmez çünkü benim günahım çok büyük!" dese bir insan; günah! Bu sözü günah.

Allah'ın rahmetinden ümit kesmek, "Allah beni affetmez!" demek günah. Allah'ın böyle bir vaadi var;Allah'ın rahmetinden ümit kesmek, "Allah beni affetmez!" demek günah. Allah'ın böyle bir vaadi var; hepimizin yüzünü güldürecek bir şeydir. Tevbe istiğfar etti mi Allah affediyor. hepimizin yüzünü güldürecek bir şeydir. Tevbe istiğfar etti mi Allah affediyor.

"E o zaman herkes cennete gider hocam?" Allah'a dua etseler gidecek ama"E o zaman herkes cennete gider hocam?"

Allah'a dua etseler gidecek ama
sen git dolaş bakalım şu dışarısını... Hiç Allah'ın adını anan var mı? Şair diyor ki...sen git dolaş bakalım şu dışarısını... Hiç Allah'ın adını anan var mı?

Şair diyor ki...
Yazık oldu Süleyman Efendi'ye diye bir şiir yazmış; Yazık oldu Süleyman Efendi'ye diye bir şiir yazmış;

Ayakkabısı ayağını vurmasa Allah'ın adını anmazdı diyor. Ayağı sıkışacak, nasırı acıyacak da Ayakkabısı ayağını vurmasa Allah'ın adını anmazdı

diyor. Ayağı sıkışacak, nasırı acıyacak da
"Uf, Allah! Aman!" diyecek. Allah'ı sevdiğinden değil, ayağı acıdığından."Uf, Allah! Aman!" diyecek. Allah'ı sevdiğinden değil, ayağı acıdığından. "Ayakkabısı vurmasa Allah'ın adını anmazdı." diyor. Yazık Oldu Süleyman Efendi'ye"Ayakkabısı vurmasa Allah'ın adını anmazdı." diyor. Yazık Oldu Süleyman Efendi'ye diye alaylı şiir yazmış. Bu zamâne insanları öyle. Çarşı pazar bomboş, diye alaylı şiir yazmış.

Bu zamâne insanları öyle.

Çarşı pazar bomboş,
yollar bomboş; nerede onlar? Hepsi suyun kenarında... Hepsi deniz kenarında yollar bomboş; nerede onlar?

Hepsi suyun kenarında... Hepsi deniz kenarında
şimdi tuzlanmakla meşgul... Kimisi mayoyu şöyle giymiş, kimisi böyle giymiş...şimdi tuzlanmakla meşgul... Kimisi mayoyu şöyle giymiş, kimisi böyle giymiş... Hava sıcak, 'cump' suya... Çıkıyor, güneşin altında kebap gibi o tarafa bu tarafa dönerek... Hava sıcak, 'cump' suya... Çıkıyor, güneşin altında kebap gibi o tarafa bu tarafa dönerek... Dünyanın parasını verip üstünü yağlayıp esmer olacak, esmer güzeli olacak... Dünyanın parasını verip üstünü yağlayıp esmer olacak, esmer güzeli olacak... Yağlanarak yanmakla, kızarmakla meşgul... Geçen gün bir kitapta okudum. Yağlanarak yanmakla, kızarmakla meşgul...

Geçen gün bir kitapta okudum.

Bu milletler harp etmek için silah alıyorlar, dünyanın parasını veriyorlar ya;Bu milletler harp etmek için silah alıyorlar, dünyanın parasını veriyorlar ya; "Şu kadar milyar bir Fantom uçağı, şu kadar milyon bir tank bilmem ne." Dünyanın parasını veriyorlar. "Şu kadar milyar bir Fantom uçağı, şu kadar milyon bir tank bilmem ne." Dünyanın parasını veriyorlar. Kadınlar süslenmeye askerliğe verilen paradan çok para harcıyormuş... Bre insaf! Kadınlar süslenmeye askerliğe verilen paradan çok para harcıyormuş...

Bre insaf!

Kudretten işte Allah dudağı kırmızı yaratmış, yanağı kırmızı yaratmış; Kudretten işte Allah dudağı kırmızı yaratmış, yanağı kırmızı yaratmış; varsın sarıysa da sarı kalsın, ne olur? varsın sarıysa da sarı kalsın, ne olur?

Kozmetik sanayi askerî bütçelerden fazlaymış!Kozmetik sanayi askerî bütçelerden fazlaymış! Kadınların allık, pudra, rastık, sürme, adını bildiğimiz bilmediğimiz maddeler... Kadınların allık, pudra, rastık, sürme, adını bildiğimiz bilmediğimiz maddeler...

Kime gidiyor o paralar? Allah bilir. Biraz düşünseniz siz de bilirsiniz,Kime gidiyor o paralar?

Allah bilir.

Biraz düşünseniz siz de bilirsiniz,
Allah size de bildirirse siz de bilirsiniz. Allah size de bildirirse siz de bilirsiniz.

Varsın olmasın. Domates ye, yanağın kırmızı olsun. Vaktinde uyu;Varsın olmasın. Domates ye, yanağın kırmızı olsun. Vaktinde uyu; televizyon seyredeceğine uykunu tam al, yanağın kırmızı olsun. İçki içme, süt iç. televizyon seyredeceğine uykunu tam al, yanağın kırmızı olsun. İçki içme, süt iç.

İslâmca yaşa, Allah sana bir İslâmî güzellik verir ki ihtiyarlarsın gidersin, güzelliğin geçmez. İslâmca yaşa, Allah sana bir İslâmî güzellik verir ki ihtiyarlarsın gidersin, güzelliğin geçmez.

O boyananlar 40-45 yaşından sonra... Geçen gün bir -erkek- artistin resmi vardı; O boyananlar 40-45 yaşından sonra... Geçen gün bir -erkek- artistin resmi vardı; makyajsız hâli... Tanıyabilene aşk olsun! Makyaj yapmayınca gitmiş; ne yüz kalmış, makyajsız hâli... Tanıyabilene aşk olsun! Makyaj yapmayınca gitmiş; ne yüz kalmış, ne yanak kalmış, ne deri kalmış... Güzellik, İslâmî güzellik. ne yanak kalmış, ne deri kalmış...

Güzellik, İslâmî güzellik.

İnsanların hepsi unutmuş, neyin peşine düşmüş? Hepsi nefsine tapıyor. Nefis ne diyorsa... İnsanların hepsi unutmuş, neyin peşine düşmüş?

Hepsi nefsine tapıyor. Nefis ne diyorsa...

"İçki iç." "Baş üstüne." Onun bir sözünü iki etmiyor. "İçki iç."

"Baş üstüne."

Onun bir sözünü iki etmiyor.

"Lokantaya git, içki iç. Deniz kenarına git, hem etrafa bakarsın hem yüzersin. "Lokantaya git, içki iç. Deniz kenarına git, hem etrafa bakarsın hem yüzersin. Şu haltı karıştır, bu haltı karıştır..." Artık hep onun peşinde. Hiç Allah'ın adını anmakŞu haltı karıştır, bu haltı karıştır..."

Artık hep onun peşinde. Hiç Allah'ın adını anmak
hatırına gelmiyor. Sen kazâra karşısına çıksan sana hışımla bakıyor. hatırına gelmiyor. Sen kazâra karşısına çıksan sana hışımla bakıyor. Yorgun öküzün sabana baktığı gibi öyle bakıyor. Sen ona bir hak sözü söylesen kızıyor. Yorgun öküzün sabana baktığı gibi öyle bakıyor. Sen ona bir hak sözü söylesen kızıyor.

Ne kızıyorsun? Allah'ın emrini naklediyor. Kızıyor. Çünkü yolu tutturmuş; tıngır mıngır, Ne kızıyorsun? Allah'ın emrini naklediyor.

Kızıyor. Çünkü yolu tutturmuş; tıngır mıngır,
tıngır mıngır nereye yuvarlandığı belli. Söylemediği için cehenneme gidiyor; yoksa söylese, tıngır mıngır nereye yuvarlandığı belli. Söylemediği için cehenneme gidiyor; yoksa söylese, hatasını anlasa o da cennete girecek. Şu camide evet kalabalık var, bazı kardeşlerim ayakta kaldı, hatasını anlasa o da cennete girecek.

Şu camide evet kalabalık var, bazı kardeşlerim ayakta kaldı,
bazıları ancak oturabildi, büyük kalabalık var. Bu ne? Zerre. bazıları ancak oturabildi, büyük kalabalık var.

Bu ne?

Zerre.

İstanbul'un nüfusu 5 milyon mudur, 6 milyon mudur? 6 milyonda bu nedir ki? İstanbul'un nüfusu 5 milyon mudur, 6 milyon mudur? 6 milyonda bu nedir ki?

Sen bir de git bakalım Yalova'ya... Yalova'dan Çınarcık'a, Gemlik'e doğru bir git.Sen bir de git bakalım Yalova'ya... Yalova'dan Çınarcık'a, Gemlik'e doğru bir git. Hele hele -Ben yaz mevsiminde gitmeye korkuyorum.- İzmir'e, Çeşme'ye, Bodrum'a, Hele hele -Ben yaz mevsiminde gitmeye korkuyorum.- İzmir'e, Çeşme'ye, Bodrum'a, Marmaris'e, o tarafa doğru bir git bakalım. Onun için onlar Allah'ın adını... Ayakları da sıkmıyor.Marmaris'e, o tarafa doğru bir git bakalım.

Onun için onlar Allah'ın adını... Ayakları da sıkmıyor.
Pabuç da giymiyorlar, ayakları da sıkmadığı için her şey sereserpe...Pabuç da giymiyorlar, ayakları da sıkmadığı için her şey sereserpe... Altta üstte bir şey olmadığı için bir yeri bir sıkışıp da "Allah" diyecek bir hâli olmuyor. Altta üstte bir şey olmadığı için bir yeri bir sıkışıp da "Allah" diyecek bir hâli olmuyor.

Ne zamana kadar? Ta melekü'l-mevt karşısına dikilip deNe zamana kadar?

Ta melekü'l-mevt karşısına dikilip de
"Gel bakalım, vade yetti, ömür bitti, hadi bakalım âhirete..." dediği zamana kadar öyle gidiyor. "Gel bakalım, vade yetti, ömür bitti, hadi bakalım âhirete..." dediği zamana kadar öyle gidiyor.

O zaman da Firavun'un imanı gibi...O zaman da Firavun'un imanı gibi... Firavun tam gark olacağı, boğulacağı zaman aklı başına gelmiş de; Firavun tam gark olacağı, boğulacağı zaman aklı başına gelmiş de;

"Benî İsrail'in inandığı Allah'tan gayri ilah yoktur, ben de kabul ediyorum..." demiş. "Benî İsrail'in inandığı Allah'tan gayri ilah yoktur, ben de kabul ediyorum..." demiş.

Kimisi onu da demiyor. Kimisi onu da demiyor.

Ben de sizin gibi böyle vaaz dinlemeye giderdim,Ben de sizin gibi böyle vaaz dinlemeye giderdim, Ankara'da bir hoca efendi anlattı. Birisi en son anda; Ankara'da bir hoca efendi anlattı. Birisi en son anda;

"Ver şu papazı, at sana sineği, şey yapsana..." diye kumar tabirlerini söyleye söyleye öyle gitmiş. "Ver şu papazı, at sana sineği, şey yapsana..." diye kumar tabirlerini söyleye söyleye öyle gitmiş.

Peygamber Efendimiz; "Nasıl yaşarsanız öyle ölürsünüz." diyor. Peygamber Efendimiz;

"Nasıl yaşarsanız öyle ölürsünüz." diyor.

Temûtûn kemâ taişûn. "Nasıl yaşıyorsanız o hâl üzere ölürsünüz." Temûtûn kemâ taişûn. "Nasıl yaşıyorsanız o hâl üzere ölürsünüz."

Bir tanesi ölmek üzere, hırıl hırıl, hırıl hırıl göğsü hırıldıyor, canı çıkıcak; Bir tanesi ölmek üzere, hırıl hırıl, hırıl hırıl göğsü hırıldıyor, canı çıkıcak;

"Yok, valla 500'den aşağı olmaz." diyormuş. "Yok, valla 500'den aşağı olmaz." diyormuş.

At canbazıymış, at alıp satarmış; aklı alış verişle meşgul. At canbazıymış, at alıp satarmış; aklı alış verişle meşgul.

"E ne yapacağız o zaman?" "E ne yapacağız o zaman?"

Sen aklın başında iken, bu akıl sana yâr iken müslüman olacaksın,Sen aklın başında iken, bu akıl sana yâr iken müslüman olacaksın, Allah'ın zikrinde olacaksın, şükründe olacaksın, ibadetinde olacaksın daAllah'ın zikrinde olacaksın, şükründe olacaksın, ibadetinde olacaksın da o an geldiği zaman sen de lâ ilâhe illallah deyip göçeceksin. o an geldiği zaman sen de lâ ilâhe illallah deyip göçeceksin.

Allah, yolundan ayırmasın. Kapısından kovduklarından etmesin. Allah, yolundan ayırmasın. Kapısından kovduklarından etmesin.

Evet, bu hadisi yazmışlardır, zaten kardeşlerimin çoğu biliyordur diye ötekisine geçiyorum. Evet, bu hadisi yazmışlardır, zaten kardeşlerimin çoğu biliyordur diye ötekisine geçiyorum.

Men kâle hîne yumsî "Sallallahu alâ NûhinMen kâle hîne yumsî "Sallallahu alâ Nûhin ve alâ Nûhini's-selâm" lem teldağhu akrabu tilke'l-leylete. ve alâ Nûhini's-selâm" lem teldağhu akrabu tilke'l-leylete.

Bu da Ebû Ümâme hazretlerinden, İbn Asâkir kitabında nakletmiş, bir hadîs-i şerîf.Bu da Ebû Ümâme hazretlerinden, İbn Asâkir kitabında nakletmiş, bir hadîs-i şerîf. Buyuruyor ki Peygamber Efendimiz; Buyuruyor ki Peygamber Efendimiz;

"Bir kimse akşam olunca 'Nuh aleyhisselam'a salât olsun ve Nuh'un üzerine selâm olsun.' diye "Bir kimse akşam olunca 'Nuh aleyhisselam'a salât olsun ve Nuh'un üzerine selâm olsun.' diye Nuh aleyhisselam'a salât u selâm ederse..." Nuh aleyhisselam'a salât u selâm ederse..."

Sallallahu alâ Nûhin. "Allah Nuh aleyhisselam'a salât eylesin."Sallallahu alâ Nûhin. "Allah Nuh aleyhisselam'a salât eylesin." Ve alâ Nuhini's-selâm. "Nuh'un üzerine selâm olsun." diye bu ibareyle böyle söylemek daha iyi. Ve alâ Nuhini's-selâm. "Nuh'un üzerine selâm olsun." diye bu ibareyle böyle söylemek daha iyi.

"Sallallahu alâ Nûhin ve alâ Nûhini's-selâm diye"Sallallahu alâ Nûhin ve alâ Nûhini's-selâm diye Nuh aleyhisselam'a salât u selâm temenni ederse o gece onu akrep sokmaz." Neden? Nuh aleyhisselam'a salât u selâm temenni ederse o gece onu akrep sokmaz."

Neden?

Hepsini gemiye o mübarek aldı da ondan.Hepsini gemiye o mübarek aldı da ondan. Tufan olduğu zaman gemiye her birisini o aldı; ona medyûn-u şükrân. Hepsinin borcu var.Tufan olduğu zaman gemiye her birisini o aldı; ona medyûn-u şükrân. Hepsinin borcu var. Onun hatırına olmuyor. Onun hatırına olmuyor.

Geçen hafta da buna benzer bir hadis geçmişti fakat burada biraz farkı var,Geçen hafta da buna benzer bir hadis geçmişti fakat burada biraz farkı var, o farka burada dikkat edin. o farka burada dikkat edin.

Men kâle "lâ ilâhe illallah" muhlisan dehâle'l-cennete.Men kâle "lâ ilâhe illallah" muhlisan dehâle'l-cennete. Kâlû: Yâ Resûlallah, femâ ihlâsuhâ? Kâle: En tahcüzeküm an külli mâ harrama'llâhu aleyküm. Kâlû: Yâ Resûlallah, femâ ihlâsuhâ? Kâle: En tahcüzeküm an külli mâ harrama'llâhu aleyküm.

Enes b. Malik radıyallahu anh'ten rivayet olunduğuna göreEnes b. Malik radıyallahu anh'ten rivayet olunduğuna göre -Hatîb-i Bağdâdî kitabında yazmış.- Peygamber Efendimiz buyurmuş ki; -Hatîb-i Bağdâdî kitabında yazmış.- Peygamber Efendimiz buyurmuş ki;

"Her kim ki ihlâs ile, muhlis bir şekilde lâ ilâhe illallah derse cennete girer." "Her kim ki ihlâs ile, muhlis bir şekilde lâ ilâhe illallah derse cennete girer."

Demişler ki: Kâlû: Yâ Resûlallah, femâ ihlâsuhâ?Demişler ki:

Kâlû: Yâ Resûlallah, femâ ihlâsuhâ?
"Bu lâ ilâhe illallah demenin ihlâsla denmesi nasıl, bu işin ihlâsı ne? Bu konudaki ihlâs nedir?" "Bu lâ ilâhe illallah demenin ihlâsla denmesi nasıl, bu işin ihlâsı ne? Bu konudaki ihlâs nedir?"

Buyurmuş ki; "İhlâsı şudur;" En tahcüzeküm. "O söz sizi engelleyecek."Buyurmuş ki;

"İhlâsı şudur;" En tahcüzeküm. "O söz sizi engelleyecek."
An külli mâ harrama'llâhu aleyküm.An külli mâ harrama'llâhu aleyküm. "Allah'ın size haram kıldığı her şeyden o söz sizi menedebiliyorsa işte o zaman ihlâslı..." "Allah'ın size haram kıldığı her şeyden o söz sizi menedebiliyorsa işte o zaman ihlâslı..."

Adam lâ ilâhe illallah diyor,Adam lâ ilâhe illallah diyor, bir parmağının ucunda veya bir ayağının topuğunda doksan tane yalan kıvırtıyor.bir parmağının ucunda veya bir ayağının topuğunda doksan tane yalan kıvırtıyor. Hacca gitmiş, sakal bırakmış, cübbe giymiş, sarık sarmış, koku sürünmüş,Hacca gitmiş, sakal bırakmış, cübbe giymiş, sarık sarmış, koku sürünmüş, bıyığını azaltmış, takvâ ehli gibi kıyafet giyinmiş, akikten yüzük yapmış... bıyığını azaltmış, takvâ ehli gibi kıyafet giyinmiş, akikten yüzük yapmış...

İyi güzel ama -onlar dış şekiller- Allah'ın haramlarını işliyor mu, işlemiyor mu? İyi güzel ama -onlar dış şekiller- Allah'ın haramlarını işliyor mu, işlemiyor mu?

Allahu Teâlâ hazretleri insanların dış şekline bakmaz; gönlüne bakar, kalbinin temizliğine bakar. Allahu Teâlâ hazretleri insanların dış şekline bakmaz; gönlüne bakar, kalbinin temizliğine bakar.

Kalbi temiz mi değil mi? Değil. Yalan. Yalanın bini bir para. Dolan, aldatmaca...Kalbi temiz mi değil mi?

Değil. Yalan. Yalanın bini bir para. Dolan, aldatmaca...
Aldatmak için yapıyor zaten, herkes müslüman sansın diye yapıyor. Aldatmak için yapıyor zaten, herkes müslüman sansın diye yapıyor.

Ben bir gün... Söz sözü açıyor. Bu sözlere kardeşlerim alınmasın diye söylüyorum.Ben bir gün... Söz sözü açıyor. Bu sözlere kardeşlerim alınmasın diye söylüyorum. Bizim mahallenin camisine gittim. Camiye biraz geç gittim, ancak farza yetiştim. Ankara'da.Bizim mahallenin camisine gittim. Camiye biraz geç gittim, ancak farza yetiştim. Ankara'da. İçeri girerken birisi -yaşlı bir adam- kollarını sıvıyor gibi yapıyor, yere de bakınıyor...İçeri girerken birisi -yaşlı bir adam- kollarını sıvıyor gibi yapıyor, yere de bakınıyor... Kapıdan hızla içeriye girdim. Ben onu takunya arıyor sandım;Kapıdan hızla içeriye girdim. Ben onu takunya arıyor sandım; abdest alacak, kollarını sıvıyor, takunya alacak, camiye yetişecek diye...abdest alacak, kollarını sıvıyor, takunya alacak, camiye yetişecek diye... Selâmun aleyküm, içeriye girdim, Allahu ekber imama uydum, dışarı çıktık. Selâmun aleyküm, içeriye girdim, Allahu ekber imama uydum, dışarı çıktık.

Bizim cami Meteoroloji Genel Müdürlüğü'nün yanında. Orada meslek okulu var.Bizim cami Meteoroloji Genel Müdürlüğü'nün yanında. Orada meslek okulu var. Meslek okulunda da müslüman çocuklar yani mütedeyyin çocuklar vakit namazlarına camiye geliyorlar.Meslek okulunda da müslüman çocuklar yani mütedeyyin çocuklar vakit namazlarına camiye geliyorlar. Çocuğun birisi çıktı dışarıya, ara Allahım ara, yok; ayakkabısı yok! Çocuğun birisi çıktı dışarıya, ara Allahım ara, yok; ayakkabısı yok! "Yeni aldım daha." diyor. Pırıl pırıl, gıcır gıcır, yepyeni ayakkabısı yok. "Yeni aldım daha." diyor. Pırıl pırıl, gıcır gıcır, yepyeni ayakkabısı yok.

"Hay Allah!" dedim, "O gördüğüm adam çaldı bunu..." "Hay Allah!" dedim, "O gördüğüm adam çaldı bunu..."

Çünkü o adama baktık, yok. Dışarıya baktık, yok. Tabii atı alan Üsküdar'ı geçiyor.Çünkü o adama baktık, yok. Dışarıya baktık, yok. Tabii atı alan Üsküdar'ı geçiyor. Kabahatini bildiği için çabuk kaçıyor. Kabahatini bildiği için çabuk kaçıyor.

Aradan uzun seneler mi geçti, aylar mı geçti, herhalde birkaç sene de geçti;Aradan uzun seneler mi geçti, aylar mı geçti, herhalde birkaç sene de geçti; bir gün beni Etlik karakoluna [çağırdılar.] Askerlik işim için polis pusula bırakmış; bir gün beni Etlik karakoluna [çağırdılar.] Askerlik işim için polis pusula bırakmış;

"Askerlik işiniz var, dosya var."Askerlik işiniz var, dosya var. Karakola bir gelin, evrakı imzalayacaksınız. Biz sizi aradık, bulamadık." Karakola bir gelin, evrakı imzalayacaksınız. Biz sizi aradık, bulamadık."

Böyle bir şey... Ben de karakola kalktım gittim. Böyle bir şey... Ben de karakola kalktım gittim.

"Hocam evrak şudur, şurayı imzalayın, tebellüğ edin." İşimi bitirdim. "Hocam evrak şudur, şurayı imzalayın, tebellüğ edin."

İşimi bitirdim.

Birisini getirdiler; yaşlı bir adam. Polisler hakaret edince ben üzüldüm.Birisini getirdiler; yaşlı bir adam. Polisler hakaret edince ben üzüldüm. Yaşlı bir adam; beli hafif kıvrılmış, ihtiyar, sakallı, ayağında mestler var.Yaşlı bir adam; beli hafif kıvrılmış, ihtiyar, sakallı, ayağında mestler var. Hakaretle cebini boşaltıyorlar. Cebinden, mendilin yanında tesbihi çıkıyor, vesairesi çıkıyor.Hakaretle cebini boşaltıyorlar. Cebinden, mendilin yanında tesbihi çıkıyor, vesairesi çıkıyor. Ben de üzülüyorum... Üzülmez mi insan, siz de üzülürsünüz. Ben de üzülüyorum. Ben de üzülüyorum... Üzülmez mi insan, siz de üzülürsünüz. Ben de üzülüyorum.

"Bunun kabahati nedir?" dedim. "Bunun kabahati nedir?" dedim.

"Bu, Etlik'ten bir ağılın kapısını kırmış, bilmem kaç tane koyun çalmış,"Bu, Etlik'ten bir ağılın kapısını kırmış, bilmem kaç tane koyun çalmış, Çubuk pazarında satmaya götürmüş." Çubuk pazarında satmaya götürmüş."

Koyunların sahibi de kurnazmış, bakmış koyunlar çalındı...Koyunların sahibi de kurnazmış, bakmış koyunlar çalındı... Ne yapar bir insan koyunları çaldığı zaman? Gidecek bir yerde, bir pazarda bunu satar.Ne yapar bir insan koyunları çaldığı zaman? Gidecek bir yerde, bir pazarda bunu satar. "Bugün nerenin pazarı var? Çubuk'un pazarı var.""Bugün nerenin pazarı var? Çubuk'un pazarı var." Atlamış Ankara'dan Çubuk kasabasına, dolaşmış kasabanın pazarını, kendi koyunlarını tanımış; Atlamış Ankara'dan Çubuk kasabasına, dolaşmış kasabanın pazarını, kendi koyunlarını tanımış;

"Tamam, şu koyunlar benim." "Ya ne güzel koyunlarmış, besili, mâşaallah."Tamam, şu koyunlar benim."

"Ya ne güzel koyunlarmış, besili, mâşaallah.
Kaça satıyorsun? Kim bunun sahibi?" derken bu adam çıkmış karşısına... Kaça satıyorsun? Kim bunun sahibi?" derken bu adam çıkmış karşısına...

"Koyunların sahibi sen misin?" "Evet, benim." "Kaça satarsın?" "Koyunların sahibi sen misin?"

"Evet, benim."

"Kaça satarsın?"

Pazarlıktan sonra polise haber vermiş, yakalatmış. Yani iş oradan çıkıyor. Pazarlıktan sonra polise haber vermiş, yakalatmış. Yani iş oradan çıkıyor.

Ben, "Ya bu adamı bir yerden tanıyorum, bir yerden tanıyorum, bir yerden tanıyorum..." dedim,Ben, "Ya bu adamı bir yerden tanıyorum, bir yerden tanıyorum, bir yerden tanıyorum..." dedim, düşüne düşüne... Tabii beni karakolda çok da tutmazlar, işim bitti, ne yapayım ben polisin odasında?düşüne düşüne... Tabii beni karakolda çok da tutmazlar, işim bitti, ne yapayım ben polisin odasında? Eve geldim, aklıma o zaman geldi. 4-5 sene önce o pabucu çalan adam!Eve geldim, aklıma o zaman geldi. 4-5 sene önce o pabucu çalan adam! O zaman "Hah!" dedim, iki sima zihnimde o zaman [canlandı.] Hay Allah...O zaman "Hah!" dedim, iki sima zihnimde o zaman [canlandı.] Hay Allah... Orada aklıma gelseydi "Bizim mahalleden pabuç da çalmıştı." derdim ama onu diyemedim artık.Orada aklıma gelseydi "Bizim mahalleden pabuç da çalmıştı." derdim ama onu diyemedim artık. Ama ayağında mest var, elinde tesbih var... Ama ayağında mest var, elinde tesbih var...

Onun için huy güzel olacak. Kalbi müslüman olacak. Onun için huy güzel olacak. Kalbi müslüman olacak.

Bir şişenin içine pisliği doldursanız, ağzını sımsıkı kapatsanız,Bir şişenin içine pisliği doldursanız, ağzını sımsıkı kapatsanız, pınarın başına götürseniz, 80 yıl dışını yıkasanız içindeki pis murdar gitmez. pınarın başına götürseniz, 80 yıl dışını yıkasanız içindeki pis murdar gitmez.

İçi temiz olacak. Yani tasavvuf olacak. Ahlâk güzel olacak. Müslümanlık olacak. İçi temiz olacak. Yani tasavvuf olacak. Ahlâk güzel olacak. Müslümanlık olacak.

"Lâ ilâhe illallah diyor." Diyor ama ihlâslı olacak. İhlâslı olması ne? "Lâ ilâhe illallah diyor."

Diyor ama ihlâslı olacak.

İhlâslı olması ne?

O söz onu haramlardan alıkoyacak. Elini uzatacakken uzatamayacak.O söz onu haramlardan alıkoyacak. Elini uzatacakken uzatamayacak. "Yoo, ben başkasının malına elimi uzatamam." Sözü söyleyecekken söylemeyecek. "Yoo, ben başkasının malına elimi uzatamam." Sözü söyleyecekken söylemeyecek. Yalan şahitliği yapacak gibiyken yapmayacak.Yalan şahitliği yapacak gibiyken yapmayacak. "Yok, ben Allah'ın huzuruna çıkacağım." diyecek. "Yok, ben Allah'ın huzuruna çıkacağım." diyecek. Her türlü kötülükten o lâ ilâhe illallah onu men edebiliyorsa tamam, o adam ihlâslı.Her türlü kötülükten o lâ ilâhe illallah onu men edebiliyorsa tamam, o adam ihlâslı. O adam lâ ilâhe illallah'ı ihlâsla söyleyen insan. İşte o kimse cennete girecek. O adam lâ ilâhe illallah'ı ihlâsla söyleyen insan. İşte o kimse cennete girecek.

Şimdi anlaşıldı mı? Lâ ilâhe illallah herkes diyor. Papağan bile diyor. Şimdi anlaşıldı mı?

Lâ ilâhe illallah herkes diyor. Papağan bile diyor.

Bir arkadaşın evine gittik. Bir cins papağan, gri renkli, çizgili çizgili kocaman bir papağan.Bir arkadaşın evine gittik. Bir cins papağan, gri renkli, çizgili çizgili kocaman bir papağan. Kafesin yanına yanaşsan insanın elini koparacak, gagası [büyük]... Kafesin yanına yanaşsan insanın elini koparacak, gagası [büyük]... Alıştırmışlar, üç defa gayet fasih dil ile; lâ ilâhe illallah, lâ ilâhe illallah, lâ ilâhe illallah...Alıştırmışlar, üç defa gayet fasih dil ile; lâ ilâhe illallah, lâ ilâhe illallah, lâ ilâhe illallah... Üç defa tekrar ederek bu kadar uzun söyleyebiliyor.Üç defa tekrar ederek bu kadar uzun söyleyebiliyor. Karşısına bir kanarya koyuyorlar, bir o ötüyor, bir de bu ötüyor; aynısı. Aynen taklit ediyor.Karşısına bir kanarya koyuyorlar, bir o ötüyor, bir de bu ötüyor; aynısı. Aynen taklit ediyor. Lâ ilâhe illallah'ı da taklit ediyor. Kıymeti yok. Lâ ilâhe illallah'ı da taklit ediyor.

Kıymeti yok.

Teypten bir insan çok güzel bir müezzinin ezanını alsa minareye koysa, düğmesine bassa o ezan olmaz.Teypten bir insan çok güzel bir müezzinin ezanını alsa minareye koysa, düğmesine bassa o ezan olmaz. Teyple ezan olmaz. Teyple ezan olmaz.

Onun gibi, lâ ilâhe illallah da bizim ağzımızdan teypten çıkar gibi çıkmayacak;Onun gibi, lâ ilâhe illallah da bizim ağzımızdan teypten çıkar gibi çıkmayacak; gönülden gelecek ve bizi kötülüklerden alıkoyacak.gönülden gelecek ve bizi kötülüklerden alıkoyacak. "Ben Allah'ın kuluyum, Allah'tan gayri ilah yok, O bizi sorguya suâle çekecek,"Ben Allah'ın kuluyum, Allah'tan gayri ilah yok, O bizi sorguya suâle çekecek, cennet var, cehennem var, sorgu var, suâl var; aman yapmayayım." derse ihlâslıdır. cennet var, cehennem var, sorgu var, suâl var; aman yapmayayım." derse ihlâslıdır.

Onun için lâ ilâhe illallah'ın bu tarzda sizi kötülüklerden alıkoymasına kendinizi ayarlayın. Onun için lâ ilâhe illallah'ın bu tarzda sizi kötülüklerden alıkoymasına kendinizi ayarlayın.

Men kâle hîne yesmeu'l-müezzine yüezzinuMen kâle hîne yesmeu'l-müezzine yüezzinu "Merhaben bi'l-kâilîne adlen merhaban bi's-salâti ve ehlâ" keteba'llâhu lehû elfey elfi hasenetin"Merhaben bi'l-kâilîne adlen merhaban bi's-salâti ve ehlâ" keteba'llâhu lehû elfey elfi hasenetin ve mahâ anhu elfey elfi seyyietin ve refea lehû elfey elfi derecetin. ve mahâ anhu elfey elfi seyyietin ve refea lehû elfey elfi derecetin.

Müezzin ezan okurken ne denilecek? Müezzin ezan okurken ne denilecek?

Onun söylediği sözler tekrar edilecek.Onun söylediği sözler tekrar edilecek. Allahu ekber dedikçe Allahu ekber, eşhedü en lâ ilâhe illallah dedikçe eşhedü en lâ ilâhe illallah,Allahu ekber dedikçe Allahu ekber, eşhedü en lâ ilâhe illallah dedikçe eşhedü en lâ ilâhe illallah, hayye ale's-salâh, hayye ale'l-felâh dediği zamanlarda lâ havle ve lâ kuvvete illâ billah denilecek.hayye ale's-salâh, hayye ale'l-felâh dediği zamanlarda lâ havle ve lâ kuvvete illâ billah denilecek. es-Salâtu hayrun mine'n-nevm derse sabahleyin,es-Salâtu hayrun mine'n-nevm derse sabahleyin, "Namaz uykudan daha hayırlıdır, uyumayın, ibadete gelin." dediği zaman "Namaz uykudan daha hayırlıdır, uyumayın, ibadete gelin." dediği zaman

sadakte ve bererte "Doğru söyledin, ne iyi insansın." -mânasına- diyecek.sadakte ve bererte "Doğru söyledin, ne iyi insansın." -mânasına- diyecek. Ondan sonra elini açacak, dua edecek;Ondan sonra elini açacak, dua edecek; Allâhümme rabbe hâzihi'd-da'veti't-tâmmeh ve's-salâti'l-kâimeh... diye duası var . Allâhümme rabbe hâzihi'd-da'veti't-tâmmeh ve's-salâti'l-kâimeh... diye duası var .

Burada Peygamber Efendimiz bir şey öğretiyor. Burada Peygamber Efendimiz bir şey öğretiyor.

Men kâle. "Her kim ki." Hîne yesmeu'l-müezzine yüezzinu.Men kâle. "Her kim ki." Hîne yesmeu'l-müezzine yüezzinu. "Müezzin ezan okurken duyar da şu sözleri söylerse;" "Müezzin ezan okurken duyar da şu sözleri söylerse;"

Merhaben bi'l-kâilîne adlen. "Doğru konuşanlara merhaba olsun.Merhaben bi'l-kâilîne adlen. "Doğru konuşanlara merhaba olsun. Doğru söyleyenler hoş safa geldiler." Merhaben bi's-salâti ve ehlâ. Doğru söyleyenler hoş safa geldiler." Merhaben bi's-salâti ve ehlâ. "Kılınacak namaza da hoş safa geldi, buyursun, başımızın üstünde yeri var." "Kılınacak namaza da hoş safa geldi, buyursun, başımızın üstünde yeri var."

Bu, o mânaya geliyor. Bu, o mânaya geliyor.

Araplar, bir insan gelirse merhaba derler.Araplar, bir insan gelirse merhaba derler. Dışardan birisi geldi, es-selâmu aleyküm deyince, merhaben derler veyahut ehlen ve sehlen derler. Dışardan birisi geldi, es-selâmu aleyküm deyince, merhaben derler veyahut ehlen ve sehlen derler.

Ne demek bunlar? Ne demek bunlar?

Merhaben demek, "Buyur, ferah bir yere geldin, senin için aramızda yer bulunur.Merhaben demek, "Buyur, ferah bir yere geldin, senin için aramızda yer bulunur. Sen bizim dostumuzsun, yabancımız değilsin. Biz sana yer açarız.Sen bizim dostumuzsun, yabancımız değilsin. Biz sana yer açarız. Bu mekânda, aramızda senin yerin vardır. Burası senin için genişliktir, buyur." demek.Bu mekânda, aramızda senin yerin vardır. Burası senin için genişliktir, buyur." demek. Yani bu, "Aramızda yer yok, defol!" mânasına karşı bir söz olmuş oluyor.Yani bu, "Aramızda yer yok, defol!" mânasına karşı bir söz olmuş oluyor. O mânaya değil de merhaba deyince,O mânaya değil de merhaba deyince, "Hoş geldin, yerimiz geniştir, buyur, aramızda sana yer vardır." demek oluyor. "Hoş geldin, yerimiz geniştir, buyur, aramızda sana yer vardır." demek oluyor.

Ehlen ve sehlen ne demek? "Sen, kendine ehil olan, seni seven, seninle samimi olan,Ehlen ve sehlen ne demek?

"Sen, kendine ehil olan, seni seven, seninle samimi olan,
sana yakınlık duyan ve sana kolaylık gösterecek olan insanların arasına geldin." demek oluyor. sana yakınlık duyan ve sana kolaylık gösterecek olan insanların arasına geldin." demek oluyor.

Onların böyle bir selâmlaşma şekilleri var.Onların böyle bir selâmlaşma şekilleri var. Gelen kimseye merhaben diyorlar, "Tamam, gelişinden memnunuz.Gelen kimseye merhaben diyorlar, "Tamam, gelişinden memnunuz. Buyur, sana yer açarız, aramızda yerin var. Memnunlukla aramıza kabul ederiz." demiş oluyor.Buyur, sana yer açarız, aramızda yerin var. Memnunlukla aramıza kabul ederiz." demiş oluyor. Ehlen ve sehlen de "Biz senin dostunuz, yakınınız, yabancı değiliz,Ehlen ve sehlen de "Biz senin dostunuz, yakınınız, yabancı değiliz, sana iyi niyet besliyoruz." demek oluyor. sana iyi niyet besliyoruz." demek oluyor.

Bu sözleri müezzine ve namaza söylüyor. Bu sözleri müezzine ve namaza söylüyor.

Merhaben bi'l-kâilîne adlen.Merhaben bi'l-kâilîne adlen. "Adaletli söz söyleyenlere merhaba olsun." Hoş geldiler, safa geldiler... "Adaletli söz söyleyenlere merhaba olsun." Hoş geldiler, safa geldiler... Çünkü müezzin Allahu ekber diyor, hakikatleri orada adaletle söylüyor.Çünkü müezzin Allahu ekber diyor, hakikatleri orada adaletle söylüyor. Yukarıdan bağırdığı sözlerin hepsi adaletin ta kendisi. Ona "merhaba" diyor.Yukarıdan bağırdığı sözlerin hepsi adaletin ta kendisi. Ona "merhaba" diyor. "Merhaben, tamam, doğru, adaletle [söyledin.] Ondan sonra namaza da; "Merhaben, tamam, doğru, adaletle [söyledin.] Ondan sonra namaza da;

Merhaben bi's-salâti ve ehlen.Merhaben bi's-salâti ve ehlen. "Namaza da merhaba olsun, hoş safa geldi." Namazı da hoş karşılıyor. "Namaza da merhaba olsun, hoş safa geldi." Namazı da hoş karşılıyor.

Bu sözüyle müezzinin nidasını alkışlıyor, beğeniyor; namaza da "Hoş safa geldin." demiş oluyor. Bu sözüyle müezzinin nidasını alkışlıyor, beğeniyor; namaza da "Hoş safa geldin." demiş oluyor.

Böyle derse ne olur? Böyle derse ne olur?

Merhaben bi'l-kâilîne adlen merhaban bi's-salâti ve ehlâ derse; Merhaben bi'l-kâilîne adlen merhaban bi's-salâti ve ehlâ derse;

Keteba'llâhu lehû. "Allah ona yazar." Elfey elfi hasenetin. "İki milyon hasene" yazar. Keteba'llâhu lehû. "Allah ona yazar." Elfey elfi hasenetin. "İki milyon hasene" yazar.

Böyle dediği için iki milyon sevap yazar.Böyle dediği için iki milyon sevap yazar. Müezzini beğendiği için, müezzinin sözlerine kalben iştirak ettiği için; namazı beğendiği için,Müezzini beğendiği için, müezzinin sözlerine kalben iştirak ettiği için; namazı beğendiği için, namazın gelişini hoş karşılayıp alkışladığı için, takdir ettiği için... namazın gelişini hoş karşılayıp alkışladığı için, takdir ettiği için...

Ve mahâ anhu elfey elfi seyyietin.Ve mahâ anhu elfey elfi seyyietin. "Onun üzerinden iki milyon günahı -'iki bin kere bin günahı' diyor, o iki milyon eder- siler." "Onun üzerinden iki milyon günahı -'iki bin kere bin günahı' diyor, o iki milyon eder- siler."

Allah iki milyon hasene verir, iki milyon günahı siler. Allah iki milyon hasene verir, iki milyon günahı siler.

Ve refea lehû elfey elfi derecetin. "Onu iki milyon derece yükseltir." Ve refea lehû elfey elfi derecetin. "Onu iki milyon derece yükseltir."

Bunu da yazdınız inşaallah. Müezzin ezan okurken; Bunu da yazdınız inşaallah. Müezzin ezan okurken;

Merhaben bi'l-kâilîne adlen merhaben bi's-salâti ve ehlâ. Merhaben bi'l-kâilîne adlen merhaben bi's-salâti ve ehlâ.

Bundan sonraki hadîs-i şerîf: Bundan sonraki hadîs-i şerîf:

Men kâle "Lâ ilâhe illallâhu kable külli şey'in ve lâ ilâhe illallâhu ba'de külli şey'inMen kâle "Lâ ilâhe illallâhu kable külli şey'in ve lâ ilâhe illallâhu ba'de külli şey'in ve lâ ilâhe illallâhu yebkâ rabbunâ ve yefnâ küllü şey'in" ûfiye mine'l-hemmi ve'l-hazeni. ve lâ ilâhe illallâhu yebkâ rabbunâ ve yefnâ küllü şey'in" ûfiye mine'l-hemmi ve'l-hazeni.

İbn Abbas radıyallahu anh'ten rivayeti gelmiş.İbn Abbas radıyallahu anh'ten rivayeti gelmiş. Taberânî'nin kaydettiğine göre Peygamber Efendimiz buyuruyor ki; Taberânî'nin kaydettiğine göre Peygamber Efendimiz buyuruyor ki;

"Her kimse ki şu sözleri söylerse üzüntüden, hüzünden, mahzunluktan, sıkıntıdan kurtulur." "Her kimse ki şu sözleri söylerse üzüntüden, hüzünden, mahzunluktan, sıkıntıdan kurtulur."

Dertli olanlar derdinden kurtulur, üzüntüsü olanlar üzüntüden kurtulur. Neymiş bu sözler? Dertli olanlar derdinden kurtulur, üzüntüsü olanlar üzüntüden kurtulur.

Neymiş bu sözler?

Lâ ilâhe illallâhu kable külli şey'in ve lâ ilâhe illallâhu ba'de külli şey'inLâ ilâhe illallâhu kable külli şey'in ve lâ ilâhe illallâhu ba'de külli şey'in ve lâ ilâhe illallâhu yebkâ rabbunâ ve yefnâ küllü şey'in. ve lâ ilâhe illallâhu yebkâ rabbunâ ve yefnâ küllü şey'in.

Üç defa lâ ilâhe illallah deniliyor ama aralarında bir cümleler var. Mânaları ne? Üç defa lâ ilâhe illallah deniliyor ama aralarında bir cümleler var.

Mânaları ne?

Lâ ilâhe illallâhu kable külli şey'.Lâ ilâhe illallâhu kable külli şey'. "O Allah ki O'ndan önce hiçbir şey yok, her şeyden önce O var." "O Allah ki O'ndan önce hiçbir şey yok, her şeyden önce O var."

Veyahut; "Her şeyin başında, her şeyden evvel, en başta lâ ilâhe illallah sözü." Veyahut;

"Her şeyin başında, her şeyden evvel, en başta lâ ilâhe illallah sözü."

Lâ ilâhe illallâhu ba'de külli şey'. "Her şeyden sonra Allah bâki kalır, en sonunda O'dur." mânasınaLâ ilâhe illallâhu ba'de külli şey'. "Her şeyden sonra Allah bâki kalır, en sonunda O'dur." mânasına veyahut "Her şeyin sonunda lâ ilâhe illallah sözü olsun." mânasına. veyahut "Her şeyin sonunda lâ ilâhe illallah sözü olsun." mânasına.

Sıfat ya Allah'a gider ya da lâ ilâhe illallah kelime-i tevhidine gider. Sıfat ya Allah'a gider ya da lâ ilâhe illallah kelime-i tevhidine gider.

Allah her şeyin evvelidir. Evvelin evvelidir. Allah her şeyin evvelidir. Evvelin evvelidir.

Hüve'l-evvelü ve'l-âhiru ve'z-zâhiru ve'l-batınu. Hüve'l-evvelü ve'l-âhiru ve'z-zâhiru ve'l-batınu.

"Esma-i Hüsna'sındandır; Allah evveldir. Her şeyin evvelidir."Esma-i Hüsna'sındandır; Allah evveldir. Her şeyin evvelidir. Hiçbir şey yoktu, O vardı. Her şeyi O var etti. Her şey yok olacak, O kalacak. Hiçbir şey yoktu, O vardı. Her şeyi O var etti. Her şey yok olacak, O kalacak.

"Her şeyden evvel var olan Allah'tan gayri ilah yoktur."Her şeyden evvel var olan Allah'tan gayri ilah yoktur. Her şeyden sonra yine var olacak olan Allah'tan gayri kimse yoktur." Her şeyden sonra yine var olacak olan Allah'tan gayri kimse yoktur."

Üçüncüsü; lâ ilâhe illallah yebkâ rabbunâ. "Rabbimiz bâki kalır."Üçüncüsü; lâ ilâhe illallah yebkâ rabbunâ. "Rabbimiz bâki kalır." Ve yefnâ küllü şey'. "Her şey fâni olur." mânasına. Ve yefnâ küllü şey'. "Her şey fâni olur." mânasına.

Kelime-i tevhide de gidebilir.Kelime-i tevhide de gidebilir. Yani "Kelime-i tevhid her şeyden evvel, kelime-i tevhid her şeyden sonra." mânasına da muhtemeldir. Yani "Kelime-i tevhid her şeyden evvel, kelime-i tevhid her şeyden sonra." mânasına da muhtemeldir.

Bunu da yazarsanız üzüntüden, gamdan, kederden kurtulursunuz. Bunu da yazarsanız üzüntüden, gamdan, kederden kurtulursunuz.

Lâ ilâhe illallah'ın iman ifade etmesi var. İmanlı insan lâ ilâhe illallah diyor.Lâ ilâhe illallah'ın iman ifade etmesi var. İmanlı insan lâ ilâhe illallah diyor. Bir de bu sözü esrarı, sırları vardır. Nasıl sırları vardır? Bir de bu sözü esrarı, sırları vardır.

Nasıl sırları vardır?

Bu söz bazı tesirler yapar. Mıknatıs uzaktan iğneyi nasıl döndürüyor? Bu söz bazı tesirler yapar. Mıknatıs uzaktan iğneyi nasıl döndürüyor?

Uzaktan kıpırdatıyorsun, iğneye hareket veriyor. Ama arada mesafe var.Uzaktan kıpırdatıyorsun, iğneye hareket veriyor. Ama arada mesafe var. Mıknatıs uzaktan ona kuvvetiyle tesir ediyor, onu öyle yaptırtıyor. Mıknatıs uzaktan ona kuvvetiyle tesir ediyor, onu öyle yaptırtıyor.

Lâ ilâhe illallah sözünün de öyle birtakım tesirleri vardır.Lâ ilâhe illallah sözünün de öyle birtakım tesirleri vardır. İnsanın yaptığı zaman kendi hayatında elle tutulur gibi anlayacağı tesirleri vardır.İnsanın yaptığı zaman kendi hayatında elle tutulur gibi anlayacağı tesirleri vardır. Çektiği zaman, söylediği zaman o tesirleri görür.Çektiği zaman, söylediği zaman o tesirleri görür. Mıknatısın tesirini Allah vermeye kâdir de lâ ilâhe illallah sözüne o tesiri vermekten âciz mi?Mıknatısın tesirini Allah vermeye kâdir de lâ ilâhe illallah sözüne o tesiri vermekten âciz mi? Değil. Yani muhakeme, mantık bakımından bir eksiklik yok; müşahede bakımından da bu böyle. Değil. Yani muhakeme, mantık bakımından bir eksiklik yok; müşahede bakımından da bu böyle.

Arkadaşımızın birisi, kendisi anlattı... Arkadaşımızın birisi, kendisi anlattı...

Nasıl bir arkadaş? Geri kafalı, biraz masallara filan inanan bir kimse mi? Nasıl bir arkadaş? Geri kafalı, biraz masallara filan inanan bir kimse mi?

Hayır, Almanya'da okumuş, Amerika'da okumuş, mühendis olmuş,Hayır, Almanya'da okumuş, Amerika'da okumuş, mühendis olmuş, mühendisliğin en yüksek derecesine çıkmış, dâhi gibi yüksek bir arkadaş.mühendisliğin en yüksek derecesine çıkmış, dâhi gibi yüksek bir arkadaş. O anlattı. Müslüman ama... Allah selâmet versin. Dedi ki; O anlattı. Müslüman ama... Allah selâmet versin. Dedi ki;

"Hacda canım Cebel-i Rahme'ye çıkmak istedi." "Hacda canım Cebel-i Rahme'ye çıkmak istedi."

Babayiğit, güçlü kuvvetli... Cebel-i Rahme'ye çıkmak istemiş. Ne olur çıkarsa? Babayiğit, güçlü kuvvetli... Cebel-i Rahme'ye çıkmak istemiş.

Ne olur çıkarsa?

Cebel-i Rahme Arafat'ın ortasında,Cebel-i Rahme Arafat'ın ortasında, Peygamber Efendimiz'in hutbe okuduğu yer, Arafat'ın en şerefli kısmı.Peygamber Efendimiz'in hutbe okuduğu yer, Arafat'ın en şerefli kısmı. Onun için herkes oraya birikiyor;Onun için herkes oraya birikiyor; 1 milyon, 2 milyon hacının gitmeye can attığı, sıkışık, izdihamlı bir yer.1 milyon, 2 milyon hacının gitmeye can attığı, sıkışık, izdihamlı bir yer. Koca koca da kayalar var, yani düzlük bir yer değil.Koca koca da kayalar var, yani düzlük bir yer değil. Koca koca, ev gibi, kat gibi kayalar, kayalar, kayalardan öyle bir tepe.Koca koca, ev gibi, kat gibi kayalar, kayalar, kayalardan öyle bir tepe. Merdivenli bir yeri var ama düz duracak üstünde birazcık bir yeri var,Merdivenli bir yeri var ama düz duracak üstünde birazcık bir yeri var, öbür tarafı hep çatır çatır kara taş kaya... öbür tarafı hep çatır çatır kara taş kaya...

Cebel-i Rahme'ye çıkmış. Yoluna bile gidilmez. Yolunda bile insanın kemikleri, kaburgası kırılır.Cebel-i Rahme'ye çıkmış. Yoluna bile gidilmez. Yolunda bile insanın kemikleri, kaburgası kırılır. Tabii o kuvvetli biraz, Cebel-i Rahme'ye çıkmış. Tabii o kuvvetli biraz, Cebel-i Rahme'ye çıkmış.

"Çıktım ama bir sıkışıklık geldi..." diyor, "koca kalabalık, buradan sıkıştırdı, buradan sıkıştırdı,"Çıktım ama bir sıkışıklık geldi..." diyor, "koca kalabalık, buradan sıkıştırdı, buradan sıkıştırdı, arkadan, önden, sağdan... Benim ne gücüm kaldı, ne kuvvetim, ne tâkatim...arkadan, önden, sağdan... Benim ne gücüm kaldı, ne kuvvetim, ne tâkatim... Kemiklerim çatırdamaya başladı." diyor.Kemiklerim çatırdamaya başladı." diyor. "Aklıma geldi ki; -demiş ki:- 'Artık hayat burada bitiyor, bu sıkıntının, cenderenin içinde...'""Aklıma geldi ki; -demiş ki:- 'Artık hayat burada bitiyor, bu sıkıntının, cenderenin içinde...'" Nefes alamaz olmuş çünkü... "Ölüyorsun, canını teslim ediyorsun.Nefes alamaz olmuş çünkü... "Ölüyorsun, canını teslim ediyorsun. Bari kelime-i tevhidle, lâ ilâhe illallah diyerek ruhunu teslim et." diyeBari kelime-i tevhidle, lâ ilâhe illallah diyerek ruhunu teslim et." diye o sıkışıklık içinde birkaç defa lâ ilâhe illallah demiş.o sıkışıklık içinde birkaç defa lâ ilâhe illallah demiş. "Ne olduğunu anlamadım" diyor,"Ne olduğunu anlamadım" diyor, "sanki bir şey benim etrafımı 'hoop' [açıvermiş] gibi kendimi ferahta buldum." diyor. "sanki bir şey benim etrafımı 'hoop' [açıvermiş] gibi kendimi ferahta buldum." diyor.

O sıkışıklıktan kurtulmak mümkün değil gibiyken,O sıkışıklıktan kurtulmak mümkün değil gibiyken, ölecek gibiyken o lâ ilâhe illallah sözünü söyleyince -lâ teşbih ve lâ temsil,ölecek gibiyken o lâ ilâhe illallah sözünü söyleyince -lâ teşbih ve lâ temsil, hani Ali Baba - Kırk Haramiler hikayesinde "Açıl susam açıl!" deyince kapının açıldığı gibi- hani Ali Baba - Kırk Haramiler hikayesinde "Açıl susam açıl!" deyince kapının açıldığı gibi- "Sıkıntılı yerden bir kurtuldum, kendimi bir ferahta buldum; "Sıkıntılı yerden bir kurtuldum, kendimi bir ferahta buldum; işin nasıl olduğunu da anlayamadım..." diyor. "Ama sezdim ki bir esrarengiz bir şey var." diyor. işin nasıl olduğunu da anlayamadım..." diyor. "Ama sezdim ki bir esrarengiz bir şey var." diyor.

İşte lâ ilâhe illallah'ın esrarı vardır. O esrarından bir esrarı, sırrı budur kiİşte lâ ilâhe illallah'ın esrarı vardır. O esrarından bir esrarı, sırrı budur ki kim onu söylerse üzüntünden, gamdan, kederden kurtulur, Allah onun imdadına yetişir.kim onu söylerse üzüntünden, gamdan, kederden kurtulur, Allah onun imdadına yetişir. Bunu da bu tarzda söyleyince gamı, kederi, tasası açılır, uzaklaşır gider. Bunu da bu tarzda söyleyince gamı, kederi, tasası açılır, uzaklaşır gider.

Lâ ilâhe illallâhu kable külli şey'in ve lâ ilâhe illallâhu ba'de külli şey'inLâ ilâhe illallâhu kable külli şey'in ve lâ ilâhe illallâhu ba'de külli şey'in ve lâ ilâhe illallâhu yebkâ rabbunâ ve yefnâ küllü şey'in. ve lâ ilâhe illallâhu yebkâ rabbunâ ve yefnâ küllü şey'in.

Söz bu. Hatırınızda kalsın. Söz bu. Hatırınızda kalsın.

Bir hadîs-i şerîf daha söyleyiverelim: Bir hadîs-i şerîf daha söyleyiverelim:

Men kâle külle yevmin "Allâhümme'ğfirlî ve li'l-mü'minîne ve'l-mü'minâti"Men kâle külle yevmin "Allâhümme'ğfirlî ve li'l-mü'minîne ve'l-mü'minâti" ülhıka bihî min külli mü'minin hasenetün. ülhıka bihî min külli mü'minin hasenetün.

Bu da Taberânî'den. Ümmü Seleme radıyallahu anhâ rivayet etmiş.Bu da Taberânî'den. Ümmü Seleme radıyallahu anhâ rivayet etmiş. Buyuruyor ki Peygamber Efendimiz; "Her kim ki, her bir şahıs ki her gün şu sözü söylerse..." Buyuruyor ki Peygamber Efendimiz;

"Her kim ki, her bir şahıs ki her gün şu sözü söylerse..."

Hangi söz? Allâhümme'ğfirlî ve li'l-mü'minîne ve'l-mü'minât.Hangi söz?

Allâhümme'ğfirlî ve li'l-mü'minîne ve'l-mü'minât.
"Yâ Rabbi! Beni mağfiret eyle. Müslüman erkekleri, müslüman kadınları da mağfiret eyle." "Yâ Rabbi! Beni mağfiret eyle. Müslüman erkekleri, müslüman kadınları da mağfiret eyle."

"Mü'min kadınları, mü'min erkekleri ve beni mağfiret eyle." demiş oluyor. "Mü'min kadınları, mü'min erkekleri ve beni mağfiret eyle." demiş oluyor.

"Her bir mü'minden dolayı kendisine bir hasene yazılır." "Her bir mü'minden dolayı kendisine bir hasene yazılır."

Kaç milyon müslüman var? Kaç milyon müslüman var?

1 milyara yakın. "900 milyon" diyorlardı.1 milyara yakın. "900 milyon" diyorlardı. 900 milyonu dolaştı, dünya nüfusunun dörtte biri müslüman, mü'min.900 milyonu dolaştı, dünya nüfusunun dörtte biri müslüman, mü'min. Tabii bunun ölmüşleri var, yaşayanları var. Tabii bunun ölmüşleri var, yaşayanları var.

Bunu böyle dediği zaman her bir mü'min için adama bir hasene yazılacak.Bunu böyle dediği zaman her bir mü'min için adama bir hasene yazılacak. Kendisine mağfiret istiyor, bir de mü'min erkek kardeşlerine, mü'min kız kardeşlerineKendisine mağfiret istiyor, bir de mü'min erkek kardeşlerine, mü'min kız kardeşlerine -müslümanlar kardeş ya birbirleriyle- erkek mü'minlere, kadın mü'minlere de mağfiret isteyiveriyor.-müslümanlar kardeş ya birbirleriyle- erkek mü'minlere, kadın mü'minlere de mağfiret isteyiveriyor. Peygamber Efendimiz "Böyle deyince her birinden kendisine hasene yazılır." demiş. Peygamber Efendimiz "Böyle deyince her birinden kendisine hasene yazılır." demiş.

Bunun misali: Bunun misali:

Rabbenâ âtinâ fi'd-dünyâ haseneten ve fi'l-âhireti haseneten ve kınâ azâbe'n-nâr. Rabbenâ âtinâ fi'd-dünyâ haseneten ve fi'l-âhireti haseneten ve kınâ azâbe'n-nâr.

Rabbena'ğfirlî ve li-vâlideyye ve li'l-mü'minîne yevme yekûmu'l-hîsâb. Rabbena'ğfirlî ve li-vâlideyye ve li'l-mü'minîne yevme yekûmu'l-hîsâb.

diye Kur'ân-ı Kerîm'de de dua var. diye Kur'ân-ı Kerîm'de de dua var.

Bu da hadîs-i şerîften böyle bir dua.Bu da hadîs-i şerîften böyle bir dua. Bunu böyle söyleyene her mü'min başına mukabeleten ona bir hasene sevap yazılır. Bunu böyle söyleyene her mü'min başına mukabeleten ona bir hasene sevap yazılır.

Mü'minlere böyle dua edin. Allahümme'ğfirlî ve li'l-mü'minîne ve'l-mü'minât. Bu kadar. Mü'minlere böyle dua edin. Allahümme'ğfirlî ve li'l-mü'minîne ve'l-mü'minât. Bu kadar.

Allahümme'ğfirlî ve li'l-mü'minîne ve'l-mü'minât.Allahümme'ğfirlî ve li'l-mü'minîne ve'l-mü'minât. "Yâ Rabbi! Beni mağfiret eyle ve mü'min erkek kardeşlerimi, mü'min kız kardeşlerimi mağfiret eyle." "Yâ Rabbi! Beni mağfiret eyle ve mü'min erkek kardeşlerimi, mü'min kız kardeşlerimi mağfiret eyle."

Bütün müslümanların erkeklerini, kadınlarını mağfiret eylemesini istemiş oluyor. Bütün müslümanların erkeklerini, kadınlarını mağfiret eylemesini istemiş oluyor.

Müslümanlara muhabbet edeceğiz. Bir kısa sözü de söylemeden geçemeyeceğim. Müslümanlara muhabbet edeceğiz.

Bir kısa sözü de söylemeden geçemeyeceğim.

900 milyon veya 1 milyar, dünya nüfusunun dörtte biri,900 milyon veya 1 milyar, dünya nüfusunun dörtte biri, yani her dört kişiden bir kişi müslüman şu dünyada. yani her dört kişiden bir kişi müslüman şu dünyada.

İnanıyor musunuz? Ben inanıyorum ama eserini görmüyorum. Bu kadar müslüman...İnanıyor musunuz?

Ben inanıyorum ama eserini görmüyorum. Bu kadar müslüman...
Ya bunlar, bu mübarekler hep birisi 'fıss' dese gök gürültüsü olur.Ya bunlar, bu mübarekler hep birisi 'fıss' dese gök gürültüsü olur. Bu mübareklerin her birisi bir bardak su dökse derya olur. Bu müslümanlar nerede acaba? Bu mübareklerin her birisi bir bardak su dökse derya olur.

Bu müslümanlar nerede acaba?

Dağların arkasına mı saklandılar, ormanların içine mi gizlendiler,Dağların arkasına mı saklandılar, ormanların içine mi gizlendiler, suların altına mı gittiler, bulutların üstüne mi çıktılar? suların altına mı gittiler, bulutların üstüne mi çıktılar?

Bu 900 milyon müslümanı gören bana bir haber versin.Bu 900 milyon müslümanı gören bana bir haber versin. Kağıtlar gönderiyorlar;Kağıtlar gönderiyorlar; yerlerini bilen bir tanesi de bana onların yerini bildiren bir kağıt göndersin... yerlerini bilen bir tanesi de bana onların yerini bildiren bir kağıt göndersin...

Fâtiha-i Şerîfe mea'l-Besmele. Fâtiha-i Şerîfe mea'l-Besmele.

Konuşma Hakkında
Tema 1
Tema 2