Namaz Vakitleri

20 Cemâziye'l-Evvel 1446
22 Kasım 2024
İmsak
06:22
Güneş
07:52
Öğle
12:55
İkindi
15:25
Akşam
17:48
Yatsı
19:12
Detaylı Arama

Rabbiniz Birdir, Atanız Birdir

Mehmed Zahid KOTKU


İskenderpaşa Camii/ İstanbul

Açıklama

Gönül dostu, âlim Mehmed Zahid Kotku Hocamız İskenderpaşa Camii’nde 1958’den 1977 yılına kadar Ramûzü’l-Ehâdîs isimli hadis kitabından dersler yapmıştır. Ahmed Ziyâeddin Gümüşhanevî'nin derlediği Râmûzü’l-Ehâdis, alfabetik olarak sıralanmış hadislerden oluşmaktadır.

İlk zamanlar düzenli olarak Pazar günleri ikindiden sonra bir saat, Cuma günleri öğleden önce 45 dakika hadis dersleri yaparlarken, son yıllarında hadis derslerini Prof. Dr. Mahmud Es’ad Coşan Hocamız’a bırakmışlar, kendileri Cuma namazından sonra 10-15 dakikalık kısa konuşmalar yapmaya başlamışlardır. Bu konuşmalar irticalen yapılmış, bazen bir sahabeden bahsetmişler, bazen güncel bir olayı konu edinmişlerdir. Bu konuşmalar 1978 yılında başlamış, vefatına kadar devam etmiştir. Son konuşmaları vefatından bir hafta önce, 6 Kasım 1980’de Medine’de kaydedilmiştir.
Rabbiniz Bir, Atanız Bir, Dininiz Bir…, Peygamber Efendimiz’in Şefaati, c. Cennette Efendi ve Köle, Gizli Sadakanın Fazîleti, Sadaka Ömrü | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Rabbiniz Birdir, Atanız Birdir

Mehmed Zahid KOTKU


İskenderpaşa Camii/ İstanbul

Açıklama

Gönül dostu, âlim Mehmed Zahid Kotku Hocamız İskenderpaşa Camii’nde 1958’den 1977 yılına kadar Ramûzü’l-Ehâdîs isimli hadis kitabından dersler yapmıştır. Ahmed Ziyâeddin Gümüşhanevî'nin derlediği Râmûzü’l-Ehâdis, alfabetik olarak sıralanmış hadislerden oluşmaktadır.

İlk zamanlar düzenli olarak Pazar günleri ikindiden sonra bir saat, Cuma günleri öğleden önce 45 dakika hadis dersleri yaparlarken, son yıllarında hadis derslerini Prof. Dr. Mahmud Es’ad Coşan Hocamız’a bırakmışlar, kendileri Cuma namazından sonra 10-15 dakikalık kısa konuşmalar yapmaya başlamışlardır. Bu konuşmalar irticalen yapılmış, bazen bir sahabeden bahsetmişler, bazen güncel bir olayı konu edinmişlerdir. Bu konuşmalar 1978 yılında başlamış, vefatına kadar devam etmiştir. Son konuşmaları vefatından bir hafta önce, 6 Kasım 1980’de Medine’de kaydedilmiştir.
Rabbiniz Bir, Atanız Bir, Dininiz Bir…, Peygamber Efendimiz’in Şefaati, c. Cennette Efendi ve Köle, Gizli Sadakanın Fazîleti, Sadaka Ömrü | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Konuşma Metni

Eûzubillahimineşşeytânirracîm. Bismillâhirrahmânirrahîm. Eûzubillahimineşşeytânirracîm. Bismillâhirrahmânirrahîm.

Seyyidü's-sâdât Muhammed Mustafâ râ salavât. Seyyidü's-sâdât Muhammed Mustafâ râ salavât.

Habîb-i Hüdâ Muhammed Mustafâ râ salavât. Habîb-i Hüdâ Muhammed Mustafâ râ salavât.

el-Hamdülillahi hamden kâmilîne vessalâtü vesselâmü alâ seyyidinâ el-Hamdülillahi hamden kâmilîne vessalâtü vesselâmü alâ seyyidinâ muhammedin ve âlihî ve sahbihî ecmaîn. muhammedin ve âlihî ve sahbihî ecmaîn.

İ'lemû eyyühe'l-ihvân enne efdale'l-kitâbi kitâbullah İ'lemû eyyühe'l-ihvân enne efdale'l-kitâbi kitâbullah ve enne efdale'l-hedyi hedyü muhammedin sallallahu aleyhi ve sellem ve enne efdale'l-hedyi hedyü muhammedin sallallahu aleyhi ve sellem ve şerra'l-umûri muhdesâtühâ ve külle muhdesin bid'ah ve külle bid'atin dalâlehve şerra'l-umûri muhdesâtühâ ve külle muhdesin bid'ah ve külle bid'atin dalâleh ve küllü dalâletin fi'n-nâri. ve küllü dalâletin fi'n-nâri. Ve bi's-senedi'l-muttasıli ile'n-nebiyyi sallallahu aleyhi ve selleme ennehû kâl kâle; Ve bi's-senedi'l-muttasıli ile'n-nebiyyi sallallahu aleyhi ve selleme ennehû kâl kâle;

İnne rabbeküm vâhidün ve inne ebâküm vâhidün ve dîneküm vâhidün ve nebiyyeküm İnne rabbeküm vâhidün ve inne ebâküm vâhidün ve dîneküm vâhidün ve nebiyyeküm vâhidün ve lâ fazle li-arabiyyin alâ acemiyyin ve lâ acemiyyin alâ arabiyyin vâhidün ve lâ fazle li-arabiyyin alâ acemiyyin ve lâ acemiyyin alâ arabiyyin ve lâ ahmera alâ esvede ve lâ esvede alâ ahmera illâ bi't-takvâ. ve lâ ahmera alâ esvede ve lâ esvede alâ ahmera illâ bi't-takvâ.

Ravâhu İbnü'n-Neccâr an ebî Saîdin. Ravâhu İbnü'n-Neccâr an ebî Saîdin.

Bir kurban bayramında Resûl-i Ekrem sallallahu teâlâ aleyhi ve sellem okudukları Bir kurban bayramında Resûl-i Ekrem sallallahu teâlâ aleyhi ve sellem okudukları hutbede bu hadîs-i şerîfi buyurmuşlar. [İlk önce] Rabbimizin birliğini [bildirmiş.] hutbede bu hadîs-i şerîfi buyurmuşlar. [İlk önce] Rabbimizin birliğini [bildirmiş.]

İnne rabbeküm vâhidün. "Rabbiniz birdir." İnne rabbeküm vâhidün. "Rabbiniz birdir."

Bütün beşerin, bütün mevcûdâtın, bütün mahlûkâtın Rabbisi bir Allah'tır, Bütün beşerin, bütün mevcûdâtın, bütün mahlûkâtın Rabbisi bir Allah'tır, başka yaradan yoktur.başka yaradan yoktur. Yaradan ancak Allah'tır. Ve inne ebâküm vâhidün. Yaradan ancak Allah'tır.

Ve inne ebâküm vâhidün.
"Bu nesil babanız Âdem ve Havva valideden türemiştir." "Bu nesil babanız Âdem ve Havva valideden türemiştir."

Binâenaleyh babanız da birdir. Hangi cinsten, hangi milletten olursanız olunBinâenaleyh babanız da birdir. Hangi cinsten, hangi milletten olursanız olun netice itibariyle aslınız Âdem aleyhisselam'dır. netice itibariyle aslınız Âdem aleyhisselam'dır.

Ve dîneküm vâhidün. "Dininiz de ind-i ilâhîde İslâm'dır." Ve nebiyyeküm vâhidün.Ve dîneküm vâhidün. "Dininiz de ind-i ilâhîde İslâm'dır." Ve nebiyyeküm vâhidün. "Peygamberiniz de birdir, Muhammed Mustafâ sallallahu aleyhi ve sellem." "Peygamberiniz de birdir, Muhammed Mustafâ sallallahu aleyhi ve sellem."

Diğer peygamberler, Peygamberimiz'den önce bir çok peygamberler gelmiştir ya, Diğer peygamberler, Peygamberimiz'den önce bir çok peygamberler gelmiştir ya, onların hepsinin kökü yine Peygamberimiz'dir. onların hepsinin kökü yine Peygamberimiz'dir. Bütün peygamberler aldıkları füyûzâtı Peygamberimiz'den almışlardır.Bütün peygamberler aldıkları füyûzâtı Peygamberimiz'den almışlardır. Musa aleyhisselam'ın, İsa aleyhisselam'ın, vesairenin bütün aldığı feyizlerMusa aleyhisselam'ın, İsa aleyhisselam'ın, vesairenin bütün aldığı feyizler ve gösterdikleri mucizeler, kerâmetler hep Peygamberimiz'den onlara intikal suretiyledir. ve gösterdikleri mucizeler, kerâmetler hep Peygamberimiz'den onlara intikal suretiyledir. Öyleyse; Ve lâ fazle li-arabiyyin alâ acemiyyin. Öyleyse;

Ve lâ fazle li-arabiyyin alâ acemiyyin.
"Öyleyse artık ne arabın acem üzerine." Ve lâ acemiyyin alâ arabiyyin. "Öyleyse artık ne arabın acem üzerine." Ve lâ acemiyyin alâ arabiyyin. "Ne de araptan gayrisinin arap üzerine bir üstünlüğü yoktur." "Ne de araptan gayrisinin arap üzerine bir üstünlüğü yoktur."

Artık yoktur çünkü hep bir tekten [yaratılmışlardır.] Artık yoktur çünkü hep bir tekten [yaratılmışlardır.]

Ve lâ ahmera alâ esvede ve lâ esvede alâ ahmera. Ve lâ ahmera alâ esvede ve lâ esvede alâ ahmera. "Siyahın diğerlerine, kırmızı olan yani bizim [gibi] buğday renkli yahut sarı renkli olan "Siyahın diğerlerine, kırmızı olan yani bizim [gibi] buğday renkli yahut sarı renkli olan diğer kavimlerin de biribirlerine hiç farkı yoktur." diğer kavimlerin de biribirlerine hiç farkı yoktur."

Ne olursa olsun ister siyah, ister beyaz, ister kara, ister kırmızı bunlarınNe olursa olsun ister siyah, ister beyaz, ister kara, ister kırmızı bunların hiç birinin diğeri üzerine bir üstünlüğü yoktur. hiç birinin diğeri üzerine bir üstünlüğü yoktur.

İllâ bi't-takvâ. "Ancak takvâda kim üstünse..." İllâ bi't-takvâ. "Ancak takvâda kim üstünse..."

Bir siyahîdir ama takvâsı vardır, biri sarıdır ama takvâsı vardır, onun kıymeti vardır.Bir siyahîdir ama takvâsı vardır, biri sarıdır ama takvâsı vardır, onun kıymeti vardır. Yoksa arap olmuşun istersen nereden olursan ol. Demek ki takvân yoktur bir olamazsınız. Yoksa arap olmuşun istersen nereden olursan ol. Demek ki takvân yoktur bir olamazsınız.

Bu bütün müslümanlar için hatta müslümanlar için değil bütün beşer için bir mîyardır, Bu bütün müslümanlar için hatta müslümanlar için değil bütün beşer için bir mîyardır, yani beşer buna ittibâ etse [kurtulur...] yani beşer buna ittibâ etse [kurtulur...]

Ben geçenlerde de arzettim ya, Şamlı misafirler geldi bize, kaside okuyorlar.Ben geçenlerde de arzettim ya, Şamlı misafirler geldi bize, kaside okuyorlar. Bizim bu kasideyi bizimkiler de okur ama biz, seyyidü'l-arabi ve'l-acemi okuruz.Bizim bu kasideyi bizimkiler de okur ama biz, seyyidü'l-arabi ve'l-acemi okuruz. O [sadece] seyyidü'l-arab okuyor. Birkaç defa ihtar ettim; "Kardaş! O [sadece] seyyidü'l-arab okuyor.

Birkaç defa ihtar ettim; "Kardaş!
Bunun altına acemi de koy, biz böyle okuruz seyyidü'l-arabi ve'l-acemi.Bunun altına acemi de koy, biz böyle okuruz seyyidü'l-arabi ve'l-acemi. Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem yalnız arabın seyyidi değil ki ins ü cinnin seyyidi. Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem yalnız arabın seyyidi değil ki ins ü cinnin seyyidi.

İns ve cinnin seyyidi, niçin böyle yapıyorsunuz? İns ve cinnin seyyidi, niçin böyle yapıyorsunuz?

İşte müslüman ama o araplık damarları içerden daha tamamiyle atılamamış. İşte müslüman ama o araplık damarları içerden daha tamamiyle atılamamış.

Allah kusurumuzu affetsin. Hepimizin şimdi bu kâidenin altındayız, Allah kusurumuzu affetsin.

Hepimizin şimdi bu kâidenin altındayız,
kimsenin kimseye bir üstünlüğü yoktur. kimsenin kimseye bir üstünlüğü yoktur. Bu siyahla beyaz arasında da değil, bizim de biribirimize karşı [bir üstünlüğümüz yoktur]. Bu siyahla beyaz arasında da değil, bizim de biribirimize karşı [bir üstünlüğümüz yoktur]. Şimdi bizim de okumuşumuz var okumamışımız var, bilenimiz var bilmeyenimiz var, Şimdi bizim de okumuşumuz var okumamışımız var, bilenimiz var bilmeyenimiz var, gencimiz var büyüğümüz var, çeşitli...gencimiz var büyüğümüz var, çeşitli... Hiç kimsenin birinin diğeri üzerine fazileti yoktur ancak takvâ kimdeyse [o üstündür.] Hiç kimsenin birinin diğeri üzerine fazileti yoktur ancak takvâ kimdeyse [o üstündür.]

Şunun parası çokmuş, bunun malı çokmuş, bunun bilgisi çokmuş kıymeti yok; Şunun parası çokmuş, bunun malı çokmuş, bunun bilgisi çokmuş kıymeti yok; takvâ varsa ne mutlu! takvâ varsa ne mutlu!

Yalnız akşam Muhyiddîn-i Arabî hazretlerinin bir şeysini okuyordum da hoşuma gitti;Yalnız akşam Muhyiddîn-i Arabî hazretlerinin bir şeysini okuyordum da hoşuma gitti; "İnsanlar iki türlü haşrolacaklar. Haşirleri iki türlüdür; cismanî ve ruhanîdir." diyor. "İnsanlar iki türlü haşrolacaklar. Haşirleri iki türlüdür; cismanî ve ruhanîdir." diyor.

Ruhanî olan cisimleri ilimleri nispetinde kisve giyecek, ilmi nispetinde kisve giyecek âhirette, Ruhanî olan cisimleri ilimleri nispetinde kisve giyecek, ilmi nispetinde kisve giyecek âhirette, cismanî kısmı da ameli kadar, ameline göre kisve giyecek. cismanî kısmı da ameli kadar, ameline göre kisve giyecek. Ameli nasıl bir amelse ona göre kisvelecek. Ameli nasıl bir amelse ona göre kisvelecek.

Şimdi onunla ilgili hadis aşağıda gelecek zannedersem. Şimdi onunla ilgili hadis aşağıda gelecek zannedersem.

İnne rabbî tebâreke ve teâlâ hayyeranî beyne hasleteyni en yedhule İnne rabbî tebâreke ve teâlâ hayyeranî beyne hasleteyni en yedhule nısfü ümmetiye'l-cennete ve beyne'ş-şefâ'ati. nısfü ümmetiye'l-cennete ve beyne'ş-şefâ'ati.

"Cenâb-ı Vâcibi'l-Vücûd ve Tekaddes hazretleri beni iki şey arasında muhayyer kıldı; "Cenâb-ı Vâcibi'l-Vücûd ve Tekaddes hazretleri beni iki şey arasında muhayyer kıldı; istersen ümmetinin yarısını cennete koyayım,istersen ümmetinin yarısını cennete koyayım, istersen sana şefaat hakkı vereyim sen şefaat eyle." istersen sana şefaat hakkı vereyim sen şefaat eyle."

Burada yok diğer bir hadiste fahtertü'ş-şefaâte. Burada yok diğer bir hadiste fahtertü'ş-şefaâte. "Ben yarısını değil şefaati ihtiyar ettim." [buyurmuşlar.] Çünkü yarısına kanaati yok. "Ben yarısını değil şefaati ihtiyar ettim." [buyurmuşlar.] Çünkü yarısına kanaati yok.

Cenâb-ı Peygamber Efendimiz, bir çok isimlerinde de geçer ya, Cenâb-ı Peygamber Efendimiz, bir çok isimlerinde de geçer ya, hem Şâfî olmakla beraber çok da merhametlidir.hem Şâfî olmakla beraber çok da merhametlidir. Ümmetinden hiçbir kimsenin burnunun kanadığını istemez. Ümmetinden hiçbir kimsenin burnunun kanadığını istemez.

İnne raculen dehale'l-cennete fe-raâ abdehû fevka deracetihî. İnne raculen dehale'l-cennete fe-raâ abdehû fevka deracetihî.

Ha bak burada geldi. Ha bak burada geldi.

İnne raculen dehale'l-cennete. "Bir adam cennete giriyor." İnne raculen dehale'l-cennete. "Bir adam cennete giriyor." Fe-raâ abdehû. "Görüyor kölesini ki." Fevka deracetihî.Fe-raâ abdehû. "Görüyor kölesini ki." Fevka deracetihî. "Kendinden üstün dereceye çıkmış." Köleydi, kendisinin hizmetkârı idi; "Kendinden üstün dereceye çıkmış."

Köleydi, kendisinin hizmetkârı idi;
kendisinin hizmetkârı cennette daha üstün bir makama nail olmuş. kendisinin hizmetkârı cennette daha üstün bir makama nail olmuş.

Fe-kâle. "Şimdi kölenin sahibi olan diyor ki yâ Rab!" Hâze abdî fevka deracetî. Fe-kâle. "Şimdi kölenin sahibi olan diyor ki yâ Rab!" Hâze abdî fevka deracetî. "Bu benim kölem fakat benim üstümdeki makama çıkmış bu, nasıl olur?" "Bu benim kölem fakat benim üstümdeki makama çıkmış bu, nasıl olur?"

Çünkü daima köleler aşağıda oturur efendiler üst katta oturur mesela. Çünkü daima köleler aşağıda oturur efendiler üst katta oturur mesela. Bu usulden, âdetten iken bu nasıl oldu burada, diyerekten adam itiraz ediyor. Bu usulden, âdetten iken bu nasıl oldu burada, diyerekten adam itiraz ediyor.

Fe-kâle. "Cenâb-ı Hak diyor ki o kula." Ne'am cezeytühû bi-amelihî ve cezeytüke bi-amelike. Fe-kâle. "Cenâb-ı Hak diyor ki o kula." Ne'am cezeytühû bi-amelihî ve cezeytüke bi-amelike. Burası dünyadır burası âhirettir. Ben herkesi ameline göre mücâzatlandırırım." Burası dünyadır burası âhirettir. Ben herkesi ameline göre mücâzatlandırırım."

Onun ameli buna layık senin amelin de buna layık. Onun ameli buna layık senin amelin de buna layık. Sen yatıp uyudun o ibadet taat etti, sen rahatındaydın o eziyetteydi, birçok şeyler... Sen yatıp uyudun o ibadet taat etti, sen rahatındaydın o eziyetteydi, birçok şeyler...

İnne sadakate's-sirri tutfiü ğadabe'r-rabbi... ilâ âhiri'l-hadîs...İnne sadakate's-sirri tutfiü ğadabe'r-rabbi... ilâ âhiri'l-hadîs... "Gizli verilen bir sadaka." Geçen de geçmişti bu husustaki ders. "Gizli verilen bir sadaka."

Geçen de geçmişti bu husustaki ders.

İnne sadakate's-sirri. "Açık sadaka değil gizli sadaka yani kimse bilmiyor."İnne sadakate's-sirri. "Açık sadaka değil gizli sadaka yani kimse bilmiyor." Tutfiü ğadabe'r-rabbi. Tutfiü. "Söndürür." İtfaiye nasıl yangını söndürürse bu da söndürür.Tutfiü ğadabe'r-rabbi. Tutfiü. "Söndürür." İtfaiye nasıl yangını söndürürse bu da söndürür. Ğadabe'r-rabbi. "Hz. Allahu celle ve alâ'nın gadabını söndürür." Ğadabe'r-rabbi. "Hz. Allahu celle ve alâ'nın gadabını söndürür."

Bir ceza yapmak istiyor fakat onun gizlice verdiği bir sadaka dolayısıyla Bir ceza yapmak istiyor fakat onun gizlice verdiği bir sadaka dolayısıyla Cenâb-ı Hak bu cezasından vazgeçiyor. Cenâb-ı Hak bu cezasından vazgeçiyor. Gadabı söndürmek demek onun verdiği sadakadan dolayı buna yapacağı cezayı yapmıyor. Gadabı söndürmek demek onun verdiği sadakadan dolayı buna yapacağı cezayı yapmıyor.

Onun için sadakanın çok, yani bu denilenlerden çok daha üstün faziletleri vardır. Onun için sadakanın çok, yani bu denilenlerden çok daha üstün faziletleri vardır. Onun için sadakayı gizlice vermek lazım. Onun için sadakayı gizlice vermek lazım.

Âyet-i kerîmede de buna misal var. Esteîzübillah; Âyet-i kerîmede de buna misal var. Esteîzübillah;

Ve in tuhfûhâ ve tü'tûhe'l-fukarâe fe-hüve hayrun leküm. Ve in tuhfûhâ ve tü'tûhe'l-fukarâe fe-hüve hayrun leküm. Hz. Allahu celle ve alâ'nın fermanında, Hz. Allahu celle ve alâ'nın fermanında, "Bunu fukaraya gizlice verirseniz bu sizin için daha hayırlıdır." diyor. "Bunu fukaraya gizlice verirseniz bu sizin için daha hayırlıdır." diyor.

Mesela zekât kısmı alenen verilmesi efdal çünkü vermeyen de [görür verir.] Mesela zekât kısmı alenen verilmesi efdal çünkü vermeyen de [görür verir.] Daha zekâtı bilmeyen varmış içimizde. Daha zekâtı bilmeyen varmış içimizde. Bu İslâm memleketi olduğu halde zekâtı bilmeyenler varmış içimizde; geçen tesadüf ettik. Bu İslâm memleketi olduğu halde zekâtı bilmeyenler varmış içimizde; geçen tesadüf ettik.

Allah affetsin. Hem de şöyle, demişler ki;Allah affetsin.

Hem de şöyle, demişler ki;
"Senin bu parana zekât düşer hanımefendi!" "Senin bu parana zekât düşer hanımefendi!" Kimse, parası bankada imiş; Kimse, parası bankada imiş;

"Ooo, demiş öyle şey mi olur ya! Bizim bu paramız çalışmıyor ki" demiş. "Ooo, demiş öyle şey mi olur ya! Bizim bu paramız çalışmıyor ki" demiş. Burada bankaya koyduk oradan az bir gelir getiriyor işte o kadar, demiş. Burada bankaya koyduk oradan az bir gelir getiriyor işte o kadar, demiş. Buna zekât olursa, verirsek, bu çabucaktan biter, demiş. Buna zekât olursa, verirsek, bu çabucaktan biter, demiş.

Ve inne sılate'r-rahimi tezîdü fi'l-umri. Şimdi buna da dikkat edin! Sıla-i rahim, Ve inne sılate'r-rahimi tezîdü fi'l-umri.

Şimdi buna da dikkat edin! Sıla-i rahim,
akrabaların biribirlerine olan ilgileri, bağlılıkları, görüşüp konuşmaları, gidip gelmeleri...akrabaların biribirlerine olan ilgileri, bağlılıkları, görüşüp konuşmaları, gidip gelmeleri... Akrabâ u taallukâtın biribirlerine uzaktaysa hiç olmazsa mektupla, yakındaysaAkrabâ u taallukâtın biribirlerine uzaktaysa hiç olmazsa mektupla, yakındaysa gidip hali hatırısını sormak suretiyle filan, ihtiyaçlı olduğu vakitte ihtiyaçlarını temin suretiylegidip hali hatırısını sormak suretiyle filan, ihtiyaçlı olduğu vakitte ihtiyaçlarını temin suretiyle bu hizmeti yaparsa bir insan, akrabâ u taallukâtıyla ilgisini kesmezse, tezîdü fi'l-umri.bu hizmeti yaparsa bir insan, akrabâ u taallukâtıyla ilgisini kesmezse, tezîdü fi'l-umri. İbare böyle! Tezîd. "Ziyade eder." Nerede? Fi'l-umri. "Ömrü ziyade eder." İbare böyle!

Tezîd. "Ziyade eder."

Nerede?

Fi'l-umri. "Ömrü ziyade eder."

Ömür artar mı? Orasını bilmem, buradaki tâbiri ben size söylüyorum. Ömür artar mı?

Orasını bilmem, buradaki tâbiri ben size söylüyorum.
Allahu Teala dilerse uzatır. Burada diyor ki li-ziyâdeti'l-beraketi.Allahu Teala dilerse uzatır. Burada diyor ki li-ziyâdeti'l-beraketi. Yani onun ömrüne bereket verir, ömrü bereketlenir; 10 senesi bitmiyor, 20 senesi bitmiyor,Yani onun ömrüne bereket verir, ömrü bereketlenir; 10 senesi bitmiyor, 20 senesi bitmiyor, çok uzuyor günleri. Fakat bunun içerisinde Allahu Teâlâ'nın arttırmak ihtimali de vardır.çok uzuyor günleri. Fakat bunun içerisinde Allahu Teâlâ'nın arttırmak ihtimali de vardır. Bereketi olmakla beraber artması da muhtemeldir. Bereketi olmakla beraber artması da muhtemeldir. Bu sıla-i rahim dolayısıyla Cenâb-ı Hakk'ın bir mükafatı demek. Bu sıla-i rahim dolayısıyla Cenâb-ı Hakk'ın bir mükafatı demek. "Ha, bu kullarım bak aralarında ünsiyet var, ülfet var, güzel geçiniyorlar,"Ha, bu kullarım bak aralarında ünsiyet var, ülfet var, güzel geçiniyorlar, biribirlerini ziyaret ediyorlar, kusurlarını affediyorlar, biribirlerine teâvünde, muâvenette, biribirlerini ziyaret ediyorlar, kusurlarını affediyorlar, biribirlerine teâvünde, muâvenette, yardımda bulunuyorlar." [diye]yardımda bulunuyorlar." [diye] Cenâb-ı Hak ya bu kulun ömrünü on sene daha uzatırım diye ikram ediyor. Cenâb-ı Hak ya bu kulun ömrünü on sene daha uzatırım diye ikram ediyor.

Kim karışır mülküne? Bunun aksi de var tabii, akrabâ u taallukâtıyla ilgisini kesmiş; Kim karışır mülküne?

Bunun aksi de var tabii, akrabâ u taallukâtıyla ilgisini kesmiş;
amcam böyle diyor, dayım şöyle diyor, teyzem böyledir diyor, amcam böyle diyor, dayım şöyle diyor, teyzem böyledir diyor, halam böyledir diyor, ne gidiyor ne geliyor,halam böyledir diyor, ne gidiyor ne geliyor, "Onların eli öpülmez canım!" filan diyor, kesmiş ilgiyi. Neden? "Onların eli öpülmez canım!" filan diyor, kesmiş ilgiyi.

Neden?

İşte mirasta şöyle yaptılar, haksızlık ettiler, şunda şöyle yaptılar filan bir sürü bahaneler. İşte mirasta şöyle yaptılar, haksızlık ettiler, şunda şöyle yaptılar filan bir sürü bahaneler. Affetmek kabiliyeti yok kendisinde. Bunun bunun da ömrü bundan dolayı kısa olur. Affetmek kabiliyeti yok kendisinde. Bunun bunun da ömrü bundan dolayı kısa olur.

Ve inne sanâyi'a'l-ma'rûfi. Mâruf iyi işler işlemek, hayır işler işlemek. Ve inne sanâyi'a'l-ma'rûfi. Mâruf iyi işler işlemek, hayır işler işlemek. Mesela cami yardımına, köprü yardımına, çeşme yardımına, devlet millet için ne gibi ihtiyaçlar varsaMesela cami yardımına, köprü yardımına, çeşme yardımına, devlet millet için ne gibi ihtiyaçlar varsa bu gibi hayırlara iştirak ediyor.bu gibi hayırlara iştirak ediyor. Yemekler yediriyor, bir çok böyle mâruf olan işleri işliyor. Bu; Yemekler yediriyor, bir çok böyle mâruf olan işleri işliyor. Bu;

Tekî masâri'a's-sûi. Tekî. "Vikaye eder, muhafaza eder." Tekî masâri'a's-sûi. Tekî. "Vikaye eder, muhafaza eder." Masâri'a's-sûi. "Kötü tehlikelerden." Masâri'a's-sûi. "Kötü tehlikelerden."

Bunlar insanları kötü tehlikelerden korurmuş. Bunlar insanları kötü tehlikelerden korurmuş. Mesela şimdi, Allah muhafaza etsin, bir kardeşimiz var Tarsus'ta, dün misafirimiz oldu,Mesela şimdi, Allah muhafaza etsin, bir kardeşimiz var Tarsus'ta, dün misafirimiz oldu, bir arkadaşımızı sordum, dedi; bir arkadaşımızı sordum, dedi;

"Sizlere ömür, 15 gün evvel bir trafik kazasıyla gitti." Nasıl? "Sizlere ömür, 15 gün evvel bir trafik kazasıyla gitti."

Nasıl?

Adam gece hırsızlık yapacakmış, yolun ortasına arabayı koymuş, aydınlıklarını da söndürmüş.Adam gece hırsızlık yapacakmış, yolun ortasına arabayı koymuş, aydınlıklarını da söndürmüş. Tabii taksi gelirken arabayı görmüş ama hemen yana durmuş arabanın altına girmemek için. Tabii taksi gelirken arabayı görmüş ama hemen yana durmuş arabanın altına girmemek için. Öte taraftan gelen de o da onun karşısına çıkmışÖte taraftan gelen de o da onun karşısına çıkmış ikisi bir müsamedede hiç birisinden hiç birisi kurtulamamış. ikisi bir müsamedede hiç birisinden hiç birisi kurtulamamış.

İşte bu kötü bir kazadır. Bunları sadakalar [önler]. Ama diyeceksiniz ki;İşte bu kötü bir kazadır. Bunları sadakalar [önler].

Ama diyeceksiniz ki;
"Bunlar arabanın içinde yedi sekiz kişi, hiç birisi de bir hayır yapmadı mı?" diyeceksin. "Bunlar arabanın içinde yedi sekiz kişi, hiç birisi de bir hayır yapmadı mı?" diyeceksin.

Bilmem artık. Bu kazalar böyle oluyor... Allah bunlardan hepimizi muhafaza etsin. Bilmem artık. Bu kazalar böyle oluyor...

Allah bunlardan hepimizi muhafaza etsin.

Evden çıkarken okuyarak, Allah'tan himaye, muhafaza isteyerek öyle çıkmak lazım,Evden çıkarken okuyarak, Allah'tan himaye, muhafaza isteyerek öyle çıkmak lazım, hatta icap ederse helalleşerek. Ve inne kavle lâ ilâhe illallah. hatta icap ederse helalleşerek.

Ve inne kavle lâ ilâhe illallah.
E herkeste para olmaz ki versin sağına soluna. E herkeste para olmaz ki versin sağına soluna.

Nedir bunun şeysi? Kavle lâ ilâhe illallah. "Lâ ilâhe illallah sözü." Nedir bunun şeysi?

Kavle lâ ilâhe illallah. "Lâ ilâhe illallah sözü."
Tedfe'u an kâilihâ tis'aten ve tis'îne bâben mine'l-belâi.Tedfe'u an kâilihâ tis'aten ve tis'îne bâben mine'l-belâi. "Bu lâ ilâhe illallah'ı bir kere söylemek, bunu söyleyenden 99 tane belayı defeder. "Bu lâ ilâhe illallah'ı bir kere söylemek, bunu söyleyenden 99 tane belayı defeder. En aşağısı hem, yani kaygı." En aşağısı hem, yani kaygı."

Bazı dertleri kaygıları olur insan bu düşüncelerle filan meşgul olur. Bazı dertleri kaygıları olur insan bu düşüncelerle filan meşgul olur. En ufağı bu, en büyüğü kim bilir neler. En ufağı bu, en büyüğü kim bilir neler.

Şimdi yine Muhyiddin-i Arabî hazretleri bu lâ ilâhe illallah hakkında diyor ki;Şimdi yine Muhyiddin-i Arabî hazretleri bu lâ ilâhe illallah hakkında diyor ki; Lâ ilâhe illallah'ın iki türlü tekellümü vardır; birisi hakikî birisi de resmî.Lâ ilâhe illallah'ın iki türlü tekellümü vardır; birisi hakikî birisi de resmî. Resmi olan bizim lâ ilâhe illallah deyişlerimizdir. Hakikî olan lâ ilâhe illallah mizana konmazResmi olan bizim lâ ilâhe illallah deyişlerimizdir. Hakikî olan lâ ilâhe illallah mizana konmaz çünkü mizana mukabili olan bir şey konur. çünkü mizana mukabili olan bir şey konur. Lâ ilâhe illallah'ın mukabili yoktur ki mizana konsun. O bir Allah!.. Lâ ilâhe illallah'ın mukabili yoktur ki mizana konsun.

O bir Allah!..

E mizana konan lâ ilâhe illallah [nedir?] E mizana konan lâ ilâhe illallah [nedir?]

O bizim resmî olan tevhitlerimizdir ki bunların da mukabili yok. O bizim resmî olan tevhitlerimizdir ki bunların da mukabili yok. Yani yer gök, dağ taş bütün varlığıyla terazinin bir gözüne koysak,Yani yer gök, dağ taş bütün varlığıyla terazinin bir gözüne koysak, diğer gözündeki lâ ilâhe illallah ağır geliyor. diğer gözündeki lâ ilâhe illallah ağır geliyor.

Onun içindir ki bir kere bir insan lâ ilâhe illallah'ı şöyle candan söyledi miydi, Onun içindir ki bir kere bir insan lâ ilâhe illallah'ı şöyle candan söyledi miydi, bundan 99 tane bela defolunca, bunu bir insan bir günde 100 kerebundan 99 tane bela defolunca, bunu bir insan bir günde 100 kere lâ ilâhe illallah diyecek olursa, onun kadar sevapla âhirete bir insan gitmeyecek, lâ ilâhe illallah diyecek olursa, onun kadar sevapla âhirete bir insan gitmeyecek, velev ki ondan fazla söyleyen olsun.velev ki ondan fazla söyleyen olsun. Mesela burada 200 demiş. Fakat 1000 taneyi, hiç olmazsa insanMesela burada 200 demiş. Fakat 1000 taneyi, hiç olmazsa insan en aşağı 1000 taneyi her gün demeli. en aşağı 1000 taneyi her gün demeli. Çünkü bizim 1000 tanemiz ancak bir taneye denk gelir. Çünkü bizim 1000 tanemiz ancak bir taneye denk gelir.

Beyazıd-ı Bestamî, "Bu beş bin on bin diyenlere şaşıyorum ben, nasıl diyorlar! Beyazıd-ı Bestamî, "Bu beş bin on bin diyenlere şaşıyorum ben, nasıl diyorlar! Ben bir kere diyemedim!" demiş. O hakikiyi istiyor, hakiki çıksın ağzından.Ben bir kere diyemedim!" demiş. O hakikiyi istiyor, hakiki çıksın ağzından. Çünkü lâ ilâhe illallah'ın mânası çok geniştir. Çünkü lâ ilâhe illallah'ın mânası çok geniştir. Lâ ilâhe illallah'ı söyledi mi insan adeta melektir o insan, ondan başka bir şey beklenilmez. Lâ ilâhe illallah'ı söyledi mi insan adeta melektir o insan, ondan başka bir şey beklenilmez. Halbuki biz hem lâ ilâhe illallah diyoruz hem de bir çok hataların,Halbuki biz hem lâ ilâhe illallah diyoruz hem de bir çok hataların, kusurların düştüğü yere düşüyoruz. kusurların düştüğü yere düşüyoruz.

Onun için bizimkilerin 1000 tanesi hatta on bin tanesi bir tane anca olur. Onun için bizimkilerin 1000 tanesi hatta on bin tanesi bir tane anca olur. Onun için ne kadar çok dersek o kadar faydalı olur. Bakın yine [ne buyurulmuş.] Onun için ne kadar çok dersek o kadar faydalı olur.

Bakın yine [ne buyurulmuş.]

İnne sadakate'l-müslimi. "Burada yine bir müslümanın verdiği sadaka."İnne sadakate'l-müslimi. "Burada yine bir müslümanın verdiği sadaka." Yukarıda gizlice dedi burada da doğrudan doğruya nasıl verirse versin. Yukarıda gizlice dedi burada da doğrudan doğruya nasıl verirse versin.

Tezîdü fi'l-umri. Yukarıda dedi ki "Rabbın gazabını söndürür." Tezîdü fi'l-umri. Yukarıda dedi ki "Rabbın gazabını söndürür." Taberânî'nin Hz. Abdullah'tan rivayet ettiği bu hadiste de "Ömrü ziyade eder." diyor. Taberânî'nin Hz. Abdullah'tan rivayet ettiği bu hadiste de "Ömrü ziyade eder." diyor.

Orada, "Sıla-i rahim ömrü ziyade." eder dedi, burada da doğrudan doğruya, Orada, "Sıla-i rahim ömrü ziyade." eder dedi, burada da doğrudan doğruya, "Sadaka da ömrü ziyade eder." dedi. "Sadaka da ömrü ziyade eder." dedi.

Ve temne'u mîtete's-sûi. "Aynı zamanda da kötü ölümden de insanı korur." Ve temne'u mîtete's-sûi. "Aynı zamanda da kötü ölümden de insanı korur."

Şimşek çakmış, bina altında kalmış, zelzelede ölmüş, Şimşek çakmış, bina altında kalmış, zelzelede ölmüş, trafik kazalarına uğramış, şu olmuş bu olmuş.. trafik kazalarına uğramış, şu olmuş bu olmuş.. Allah bu gibilerinden de korur diyor. Allah bu gibilerinden de korur diyor.

Onun için Allah, çok şükür elhamdülillah, bizlere sıhhat vermiş, afiyet vermiş. Onun için Allah, çok şükür elhamdülillah, bizlere sıhhat vermiş, afiyet vermiş. Her gün bir kazancımız var az çok.Her gün bir kazancımız var az çok. Bu kazancımızdan her gün bir sadaka vermek bizim üzerimize borçtur.Bu kazancımızdan her gün bir sadaka vermek bizim üzerimize borçtur. Her günki kazancımızdan bir sakada ayırıp onu da bir muhtacın lokmasına ilave etmekHer günki kazancımızdan bir sakada ayırıp onu da bir muhtacın lokmasına ilave etmek her insana, her müslümana yakışan bir vazifedir. her insana, her müslümana yakışan bir vazifedir.

Bununla beraber; Ve yüzhibullahü biha'l-kibra ve'l-fahra. Bununla beraber;

Ve yüzhibullahü biha'l-kibra ve'l-fahra.

Şimdi asıl belanın büyüğü bu şey ki insan zenginleştikçe, gerek ilim cihetinde zenginleşsin, Şimdi asıl belanın büyüğü bu şey ki insan zenginleştikçe, gerek ilim cihetinde zenginleşsin, hafızlık, ses cihetinden zenginleşsin, sesi güzel yani. hafızlık, ses cihetinden zenginleşsin, sesi güzel yani. Herkes böyle şey yapamıyor, kendisine müzikler bulamıyor.Herkes böyle şey yapamıyor, kendisine müzikler bulamıyor. Ses güzelliği bir âfat, yüz güzelliği bir âfattır, para çokluğu o da bir âfattır. Ses güzelliği bir âfat, yüz güzelliği bir âfattır, para çokluğu o da bir âfattır.

Şimdi bunlar paralar çoğaldıkça, böyle bilgiler arttıkça bunu yanı başında kibri ile Şimdi bunlar paralar çoğaldıkça, böyle bilgiler arttıkça bunu yanı başında kibri ile fahrı da beraber artar, ikisi beraber artar. fahrı da beraber artar, ikisi beraber artar.

Mesela sesi güzel bir hafızın yanında böyle hemencecik giremezsin, kimseyi beğenmez. Mesela sesi güzel bir hafızın yanında böyle hemencecik giremezsin, kimseyi beğenmez. İlimde de böyle yüksek oldu mu o da bakarsın kimseye metelik vermez. İlimde de böyle yüksek oldu mu o da bakarsın kimseye metelik vermez.

Niçin? Varlık onunla beraber yürüyor. Niçin?

Varlık onunla beraber yürüyor.

"İşte bu sadakalar o varlıklarla bu iftiharı da indirir aşağı, giderir, "İşte bu sadakalar o varlıklarla bu iftiharı da indirir aşağı, giderir, onlar da senden kalkar." diyor. onlar da senden kalkar." diyor.

Sırası gelmişken Niyazi merhumun bir şeysi aklıma geldi, rahmetli hoca çok okurdu; Sırası gelmişken Niyazi merhumun bir şeysi aklıma geldi, rahmetli hoca çok okurdu;

Ey derde derman isteyen yetmez mi dert derman sana! Ey derde derman isteyen yetmez mi dert derman sana!

Ey rahatı can isteyen kurban olandır can sana! Çok güzel bir sözdür bu. Ey rahatı can isteyen kurban olandır can sana!

Çok güzel bir sözdür bu.

Dert çok tabii. Ey derde derman isteyen... Dert çok tabii.

Ey derde derman isteyen...

Derdine derman isteyen. Dertler, karın ağrısı, baş ağrısı, vücut sıhhatsizliği, Derdine derman isteyen. Dertler, karın ağrısı, baş ağrısı, vücut sıhhatsizliği, fakirlik makirlik hepsi bunun içerisinde.fakirlik makirlik hepsi bunun içerisinde. Bu dertler, en nihayet bir gün gelir ki ecel bunları tüketir.Bu dertler, en nihayet bir gün gelir ki ecel bunları tüketir. Ecel gelir bu dertler de onunla beraber biter.Ecel gelir bu dertler de onunla beraber biter. Bunlara dert denmez, bunların ayrıca sabrettiğimiz takdirde mükâfatı da var. Bunlara dert denmez, bunların ayrıca sabrettiğimiz takdirde mükâfatı da var. Sabrediyoruz, buna karşılık Cenâb-ı Hak da bu hastalıklara çok mükâfat veriyor. Sabrediyoruz, buna karşılık Cenâb-ı Hak da bu hastalıklara çok mükâfat veriyor.

Fakat asıl dert, Allahu Teâlâ'nın mülkünde yaşar da bir insan,Fakat asıl dert, Allahu Teâlâ'nın mülkünde yaşar da bir insan, onun verdiği rızıklarla merzuk olur yer yaşar, sıhhati de yerinde, o sıhhati de Allah vermiştir.onun verdiği rızıklarla merzuk olur yer yaşar, sıhhati de yerinde, o sıhhati de Allah vermiştir. Bununla beraber bu varlığın sahibi Hz. Allah'ı tanımadan ve O'na inanmadan, Bununla beraber bu varlığın sahibi Hz. Allah'ı tanımadan ve O'na inanmadan, lâ ilahe illallah deyip de mûcibiyle de amel etmeden gitmekten büyük daha dert yoktur.lâ ilahe illallah deyip de mûcibiyle de amel etmeden gitmekten büyük daha dert yoktur. En büyük dert bu! Ama şu ilmin sahibiymiş, bu ilmin sahibiymiş, şöyle adammış böyle adammış...En büyük dert bu!

Ama şu ilmin sahibiymiş, bu ilmin sahibiymiş, şöyle adammış böyle adammış...
Bunların hepsi faso fiso, on para etmez hepsi!Bunların hepsi faso fiso, on para etmez hepsi! Onun içindir ki asıl iş varlığın sahibi Hz. Allah'ı tanımaktır. Onun içindir ki asıl iş varlığın sahibi Hz. Allah'ı tanımaktır.

Hızır aleyhisselam dağdan geçiyormuş.Hızır aleyhisselam dağdan geçiyormuş. Allah'ın birliğine tabii ilim lazım ama bu Allah'ın verdiği göz kafi.Allah'ın birliğine tabii ilim lazım ama bu Allah'ın verdiği göz kafi. Cenâb-ı Hak göz vermiş, bu gözdeki hisler insanları uyandırmaya kafi. Cenâb-ı Hak göz vermiş, bu gözdeki hisler insanları uyandırmaya kafi.

Şimdi Hızır aleyhisselam çobana uğramış, çoban yatıp kalkıyor; Şimdi Hızır aleyhisselam çobana uğramış, çoban yatıp kalkıyor;

"Ne yapıyorsun?" diyor. "Namaz kılıyorum." diyor. "Öyle namaz olmaz. "Ne yapıyorsun?" diyor.

"Namaz kılıyorum." diyor.

"Öyle namaz olmaz.
Namaz böyle olacak." diyor, öğretiyor. Namaz böyle olacak." diyor, öğretiyor.

Fakat çoban tabii gözünle bakmış ki ucu bucu yok bu âlemin.Fakat çoban tabii gözünle bakmış ki ucu bucu yok bu âlemin. Semasına bakıyor bir çeşit, arzına bakıyor bir çeşit, bunların sahibi var bir Allah diyor. Semasına bakıyor bir çeşit, arzına bakıyor bir çeşit, bunların sahibi var bir Allah diyor. Başka bir şey bilmiyor, okumak bilmiyor bir şey bilmiyor. Başka bir şey bilmiyor, okumak bilmiyor bir şey bilmiyor. Bilmiyor ama içinden Allah'a karşı bir inanç, bir bağlılığı var. Bilmiyor ama içinden Allah'a karşı bir inanç, bir bağlılığı var.

Hızır aleyhisselam gelmiş buna işte Elham okuyacaksın demiş,Hızır aleyhisselam gelmiş buna işte Elham okuyacaksın demiş, efendim sübhâne rabbiye'l-azîm diyeceksin, secde yapacaksın, efendim sübhâne rabbiye'l-azîm diyeceksin, secde yapacaksın, filan diyeceksin öğretmiş, [çoban] "Peki!" demiş. filan diyeceksin öğretmiş, [çoban] "Peki!" demiş.

O ayrılmış, bir deniz kıyısıymış bulundukları yer, [Hızır aleyhisselam] o denizden çekilip gidiyor, O ayrılmış, bir deniz kıyısıymış bulundukları yer, [Hızır aleyhisselam] o denizden çekilip gidiyor, bu da Allahu Ekber deyip divana duruyor fakat Hızır'ın dediklerini de unutuyor.bu da Allahu Ekber deyip divana duruyor fakat Hızır'ın dediklerini de unutuyor. Unutuyor, koşuyor Hızır'ın arkasından suyun üstünde. Unutuyor, koşuyor Hızır'ın arkasından suyun üstünde. Bakıyor ki Hızır, arkasından çoban suyun üstünde yürüyüp geliyor. "Allah'ım!" demiş.Bakıyor ki Hızır, arkasından çoban suyun üstünde yürüyüp geliyor. "Allah'ım!" demiş. Bildiğin gibi, bildiğin gibi... İşi Allah'a, Allah'a inanç meselesi bu. Bildiğin gibi, bildiğin gibi...

İşi Allah'a, Allah'a inanç meselesi bu.
Bunda okumuş okumamış filan lazım değil, Bunda okumuş okumamış filan lazım değil, Allah'ın verdiği gözü sen ibret nazariyle temaşa edersen [çok ibret alırsın!] Allah'ın verdiği gözü sen ibret nazariyle temaşa edersen [çok ibret alırsın!]

Bir göz ki ibret olmaya nazarında Bir göz ki ibret olmaya nazarında

Ol düşmanıdır sahibinin baş üzerinde diye [güzel bir söz vardır.] Ol düşmanıdır sahibinin baş üzerinde

diye [güzel bir söz vardır.]

Bakıyordur, inekte de var o göz. Bakıp da ibret alamıyorsan, Bakıyordur, inekte de var o göz. Bakıp da ibret alamıyorsan, bu varlıkların sahibini tanıyamıyorsan ne şeysi [kıymeti] var o gözün. bu varlıkların sahibini tanıyamıyorsan ne şeysi [kıymeti] var o gözün.

Onun için, dert asıl işte bu!.. Dün bana Çeşme'den bir misafir geldi, Onun için, dert asıl işte bu!..

Dün bana Çeşme'den bir misafir geldi,
burada da ilahi filan okuyuverdi. burada da ilahi filan okuyuverdi. Çok bilmiyor bir şey fakat diyor ki; Çok bilmiyor bir şey fakat diyor ki; "Bana Allah bir kafa verdi, nerede ne duyduysam bu kafamdadır hepsi." diyor. "Bana Allah bir kafa verdi, nerede ne duyduysam bu kafamdadır hepsi." diyor. Her zaman da gelen hocalardan duyduklarını bana birer birer saatlerce saydı orada. Her zaman da gelen hocalardan duyduklarını bana birer birer saatlerce saydı orada. Bende şuraya yazdım bir tanesini; Bende şuraya yazdım bir tanesini;

Bu sekiz şeydir belâ-yı ehl-i dünyâ bil yakîn Bu sekiz şeydir belâ-yı ehl-i dünyâ bil yakîn

Bu bu sekiz şeydir belây-ı ehl-i dünyâ bil yakîn; Bu bu sekiz şeydir belây-ı ehl-i dünyâ bil yakîn; hırs, şehvet, lu'b, gaflet, fahr, ziynet, kibr ü kin.hırs, şehvet, lu'b, gaflet, fahr, ziynet, kibr ü kin. Bu İmam Gazzâlî'nin sözlerindenmiş bu da. Bunu da ben buraya not ediverdim. Bu İmam Gazzâlî'nin sözlerindenmiş bu da. Bunu da ben buraya not ediverdim.

Bunlar bela-i azîm. Bir insan kibri olursa, hasetçiliği olursa, riyakârlığı olursa,Bunlar bela-i azîm. Bir insan kibri olursa, hasetçiliği olursa, riyakârlığı olursa, böyle gadabı şehveti olursa, ki bunlar yerinde olmadığı takdirde bu çok felaket bir şeydir. böyle gadabı şehveti olursa, ki bunlar yerinde olmadığı takdirde bu çok felaket bir şeydir.

Dün yine Muhyiddîn-i Arabî hazretlerini [okurken] gördüm, Dün yine Muhyiddîn-i Arabî hazretlerini [okurken] gördüm, hani halvetten insanların tekemmül etmesi için halvetlere girmek lüzumunu şey yaparkenhani halvetten insanların tekemmül etmesi için halvetlere girmek lüzumunu şey yaparken o da demiş ki; "Halvete girmek yani riyazete girmek ahlakı temizledikten sonradır,o da demiş ki; "Halvete girmek yani riyazete girmek ahlakı temizledikten sonradır, burası terfi içindir.burası terfi içindir. Terfi yeri oralar, çalışacaksın terfii makâmât yapacaksın, Terfi yeri oralar, çalışacaksın terfii makâmât yapacaksın, oraya kötü ahlakla girdikten sonra olmaz bu iş.oraya kötü ahlakla girdikten sonra olmaz bu iş. Evvela ahlaklarını dışarıda düzelteceksin, ondan sonra riyazete, uzlete çekileceksin." diyor. Evvela ahlaklarını dışarıda düzelteceksin, ondan sonra riyazete, uzlete çekileceksin." diyor.

Bu da çok acı bir şey. Malum ağaçlar hep yaşken eğilir bükülür, Bu da çok acı bir şey.

Malum ağaçlar hep yaşken eğilir bükülür,
kartaldıktan sonra bir şey de olmaz, ne insandan ne hayvandan ne de ağaçtan. kartaldıktan sonra bir şey de olmaz, ne insandan ne hayvandan ne de ağaçtan. Binaenaleyh kartaldıktan sonra bir insan kibirli, Binaenaleyh kartaldıktan sonra bir insan kibirli, hırslı, gadaplı filan 60-70 sene bu huy üzerinde yetişmiş adam. hırslı, gadaplı filan 60-70 sene bu huy üzerinde yetişmiş adam.

Şimdi bundan bu huyu nasıl alırsın? Şimdi bundan bu huyu nasıl alırsın?

Allah'a mahsustur artık ondan o huyu almak. O öyle gider... Onun için bizde derler ki; Allah'a mahsustur artık ondan o huyu almak. O öyle gider... Onun için bizde derler ki; "Teneşir paklar artık bunu." derler. İşte bu böyledir. "Teneşir paklar artık bunu." derler. İşte bu böyledir.

Allah cümlemizi nevm ü gafletten uyandırsın da iyi ahlakın sahibi olalım. Allah cümlemizi nevm ü gafletten uyandırsın da iyi ahlakın sahibi olalım.

Henüz daha çocuklarımız yeni yeni yürürken bu terbiyenin üzerinde durmak lazım, Henüz daha çocuklarımız yeni yeni yürürken bu terbiyenin üzerinde durmak lazım, ona neşv ü nemâyı vermek lazım, yoksa kartaldıktan sonra bir şey olmaz. ona neşv ü nemâyı vermek lazım, yoksa kartaldıktan sonra bir şey olmaz.

Onun için sadakanın semahatlerinden birisi hem böyle malın artmasına sebep olur bir,Onun için sadakanın semahatlerinden birisi hem böyle malın artmasına sebep olur bir, mallarımızın muhafazasına sebep olur iki, Allahu Teâlâ'nın gadabını söndürür üç, mallarımızın muhafazasına sebep olur iki, Allahu Teâlâ'nın gadabını söndürür üç, bir de ömrünüzü arttırır dört, kötü ölümlerden de korur sizi beş bir de ömrünüzü arttırır dört, kötü ölümlerden de korur sizi beş ve bir de kibir ve fahr gibi kötü ahlakınızı da giderir.ve bir de kibir ve fahr gibi kötü ahlakınızı da giderir. O da tabii kolay birşey değil... O da tabii kolay birşey değil...

İnne sadakate'l-fıtri hakkun vâcibün alâ külli müslimin sağîrin ev kebîrin zekerin İnne sadakate'l-fıtri hakkun vâcibün alâ külli müslimin sağîrin ev kebîrin zekerin ev ünsâ hurrin ev memlûkin hâdırin ev bâdin sâ'un min şe'îrin ev temrin. ev ünsâ hurrin ev memlûkin hâdırin ev bâdin sâ'un min şe'îrin ev temrin.

Şu ramazan bayramında verdiğimiz sadakalar, ki güneş doğmadan evvel bunun verilmesi vaciptir. Şu ramazan bayramında verdiğimiz sadakalar, ki güneş doğmadan evvel bunun verilmesi vaciptir. Herkese yani evinizdeki kölenize de, çocuğunuza da, yeni doğan yavrunuza da, Herkese yani evinizdeki kölenize de, çocuğunuza da, yeni doğan yavrunuza da, ölmek üzere olup da daha henüz ölmemiş olan dedelerinize, ölmek üzere olup da daha henüz ölmemiş olan dedelerinize, ninelerinize de bu sadakanın verilmesi lazımdır.ninelerinize de bu sadakanın verilmesi lazımdır. İşte onlar da her sene ne kadar verileceği şeylerle beyan olunur. İşte onlar da her sene ne kadar verileceği şeylerle beyan olunur.

Şuna bak, buna da dikkat ediniz. İnne salaha zâti'l-beyni.Şuna bak, buna da dikkat ediniz.

İnne salaha zâti'l-beyni.
"İki kişinin arasını bulmak." "İki kişinin arasını bulmak."

İki darılmış, iki küsüşmüş, biribirlerine iltifat etmeyen iki kimsenin arasını ıslahat, İki darılmış, iki küsüşmüş, biribirlerine iltifat etmeyen iki kimsenin arasını ıslahat, buluveriyorsunuz, aralarına giriveriyorsunuz. buluveriyorsunuz, aralarına giriveriyorsunuz.

A'zamü min âmmeti's-salâti ve's-sıyâmi. A'zamü min âmmeti's-salâti ve's-sıyâmi. "Gecelere kadar kıldığın nafile namazdan, gündüzleri tuttuğun nafile "Gecelere kadar kıldığın nafile namazdan, gündüzleri tuttuğun nafile oruçlardan daha âzamdır bu." oruçlardan daha âzamdır bu."

Demek ki vazifemiz, insanları birbirinden ayırmak değil insanları birbirlerine yanaştırmak.Demek ki vazifemiz, insanları birbirinden ayırmak değil insanları birbirlerine yanaştırmak. İnsanî vazife. Biribirinden ayırırsan insanları, fitne fesat sokarsan, İnsanî vazife. Biribirinden ayırırsan insanları, fitne fesat sokarsan, laf getirir götürürsen, gıybetçilik yaparsan bunlar insanların biribirinden soğumasına sebep olur, laf getirir götürürsen, gıybetçilik yaparsan bunlar insanların biribirinden soğumasına sebep olur, bunun cezası da, sen ne kadar gündüzleri oruç tutsan bunun cezası da, sen ne kadar gündüzleri oruç tutsan geceleri de ibâdât ü tâat etsen veyahut ne yapsan faydası olmaz. geceleri de ibâdât ü tâat etsen veyahut ne yapsan faydası olmaz.

Çünkü Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem'e geldiler dediler ki;Çünkü Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem'e geldiler dediler ki; "İki tane kadın var, bayıldılar baygınlık geçiriyorlar."İki tane kadın var, bayıldılar baygınlık geçiriyorlar. Oruçlular, oruçlarından dolayı sıcak mevsim bayılıyorlar, sizden bir yardım istiyorlar." Oruçlular, oruçlarından dolayı sıcak mevsim bayılıyorlar, sizden bir yardım istiyorlar." Efendimiz ona dedi ki; "Götürün bunu, onlar kussunlar bu tabağın içerisine." Efendimiz ona dedi ki;

"Götürün bunu, onlar kussunlar bu tabağın içerisine."

Kustular ki bir çok irin, cerahat, et parçaları, kan parçaları filan... Kustular ki bir çok irin, cerahat, et parçaları, kan parçaları filan... Bunlar dedi, oruç tutuyor ama müslüman kardeşlerinin etini yemişler. Bunlar dedi, oruç tutuyor ama müslüman kardeşlerinin etini yemişler. Ölü kardeşin etini yiyen [kimseler bunlar...] Bunlar bak et parçaları. Ölü kardeşin etini yiyen [kimseler bunlar...] Bunlar bak et parçaları. Bak, ağızlarından çıkana bak! Gösteriyor ashabına, işte onlar kustular bunları!.. Bak, ağızlarından çıkana bak! Gösteriyor ashabına, işte onlar kustular bunları!..

Demek içlerindeki o fenalıklar [varken] bunların oruçları bunlara fayda vermez dedi.Demek içlerindeki o fenalıklar [varken] bunların oruçları bunlara fayda vermez dedi. Nafile oruç bu. Onun için insanlarda ıslâh-ı zâti'l-beyn çok efdaldir.Nafile oruç bu.

Onun için insanlarda ıslâh-ı zâti'l-beyn çok efdaldir.
Mukabili, müslümanları biribirinden ayırıcı, fitneye mucib olan her çeşit şey. Mukabili, müslümanları biribirinden ayırıcı, fitneye mucib olan her çeşit şey.

Dün bir arkadaş geldi, kendisi başka uzak bir yerde müezzindir.Dün bir arkadaş geldi, kendisi başka uzak bir yerde müezzindir. Sofuluk taslar biraz, dedi ki; Sofuluk taslar biraz, dedi ki;

"Hocaefendi, -camiinin de müezzini- bizim caminin imamının dişleri altın."Hocaefendi, -camiinin de müezzini- bizim caminin imamının dişleri altın. Ben bir çok hocalara da sordum, 'Bu dişleri altın olan hocaların ardındaBen bir çok hocalara da sordum, 'Bu dişleri altın olan hocaların ardında namaz caiz olmaz.' dediler ne yapayım ben?" dedi. namaz caiz olmaz.' dediler ne yapayım ben?" dedi.

Demişler ki; "Sen onun arkasında namazını kıl, Demişler ki; "Sen onun arkasında namazını kıl, sonra git evde yeniden iade et ama cemaat anlamasın sonra git evde yeniden iade et ama cemaat anlamasın senin onun arkasında namaz kılmadığını. senin onun arkasında namaz kılmadığını. Fitneyi mucip olmasın cemaat arasında." Fitneyi mucip olmasın cemaat arasında."

Ne yapalım, şimdi bu insanları yola getirmek kolay bişey değil.Ne yapalım, şimdi bu insanları yola getirmek kolay bişey değil. Adam istiyor, genç adam, ağzına taktırıyor altını, ne lüzum var ama... Adam istiyor, genç adam, ağzına taktırıyor altını, ne lüzum var ama...

Islâh-ı zâti'l-beyn [mukabili müslümanları birbirinden ayırıcı,] Islâh-ı zâti'l-beyn [mukabili müslümanları birbirinden ayırıcı,] fitneyi mucip olacak şeylerden de uzaklaşmak lazım. fitneyi mucip olacak şeylerden de uzaklaşmak lazım.

Şimdi bakın buda çok şâyân-ı dikkat! İnne salâte'l murâbitı ta'dilü hamsemieti salâtin. Şimdi bakın buda çok şâyân-ı dikkat!

İnne salâte'l murâbitı ta'dilü hamsemieti salâtin.

Şimdi burada cemaatle kıldığımız bir namaz var, Şimdi burada cemaatle kıldığımız bir namaz var, bu 25-27 derece arasında ihtilaflı bir sevabı var.bu 25-27 derece arasında ihtilaflı bir sevabı var. Büyük camilerde 50'ye kadar olduğu rivayet olunur. Büyük camilerde 50'ye kadar olduğu rivayet olunur. Kudüs'te namaz 500 sevaplı. Fakat murâbıt demek gözcü, hudutta düşman gözlüyor. Kudüs'te namaz 500 sevaplı. Fakat murâbıt demek gözcü, hudutta düşman gözlüyor. Düşmanın içeri girmesine mani olması için gözcü olur.Düşmanın içeri girmesine mani olması için gözcü olur. Bu gözcünün gözcülük sırasında kıldığı namaz 500 namaza muadil, 500 sevabı vardır.Bu gözcünün gözcülük sırasında kıldığı namaz 500 namaza muadil, 500 sevabı vardır. Bizimkin de 25 cemaatle, bu tek başına kıldığı halde 500 sevabı alıyor. Bizimkin de 25 cemaatle, bu tek başına kıldığı halde 500 sevabı alıyor. Onu unuttum, Kaside-i Bürde'de güzel bir söz söylemiş; Onu unuttum, Kaside-i Bürde'de güzel bir söz söylemiş;

"Gönlünü gözle, şeytanı oraya sokmamaya çalış,"Gönlünü gözle, şeytanı oraya sokmamaya çalış, bir kere şeytanın askeri oraya girerse onu ordan çıkartmak çok zordur." demiş.bir kere şeytanın askeri oraya girerse onu ordan çıkartmak çok zordur." demiş. Destini tut ta doluncaya kadar, gönlünün şeysinde. Destini tut ta doluncaya kadar, gönlünün şeysinde.

Bu hep bildiğimiz şeylerdir, Allah muhafaza, bir istilaya uğradığı vakitte,Bu hep bildiğimiz şeylerdir, Allah muhafaza, bir istilaya uğradığı vakitte, memlekette düşmanla dövüşüyor mesela, gücümüz az geldi girdi herif içeriye. memlekette düşmanla dövüşüyor mesela, gücümüz az geldi girdi herif içeriye. Buna yalvarsak yakarsak, yapma efendi, etme efendi, burası bizim memleketimizdir.Buna yalvarsak yakarsak, yapma efendi, etme efendi, burası bizim memleketimizdir. Sen buradan çekil git de biz burada oturalım desek dinlerler mi bunu? Sen buradan çekil git de biz burada oturalım desek dinlerler mi bunu?

Bunun karşısında onu çıkaracak bir kuvvet lazım.Bunun karşısında onu çıkaracak bir kuvvet lazım. Ondan üstün bir kuvvet bulacaksın ki o onu oradan kovabilesin. İşte Kudüs meydanda!Ondan üstün bir kuvvet bulacaksın ki o onu oradan kovabilesin. İşte Kudüs meydanda! Ha şimdi içimize bir huy girdiği vakit deHa şimdi içimize bir huy girdiği vakit de o huyu söküp atmak emin olunuz yahudiyi oradan söküp atmaktan daha zordur. o huyu söküp atmak emin olunuz yahudiyi oradan söküp atmaktan daha zordur. Yahudiyi [Kudüs'ten] söküp atmaktan daha zordur içeriye yerleşen bir kötülüğü atmak. Yahudiyi [Kudüs'ten] söküp atmaktan daha zordur içeriye yerleşen bir kötülüğü atmak. Onun için daha küçüklük devresinden beri kötülükleri içeriye yerleştirmemek lazım. Onun için daha küçüklük devresinden beri kötülükleri içeriye yerleştirmemek lazım.

Allah cümlemizin muîni olsun, yardımcısı olsun. Allah cümlemizin muîni olsun, yardımcısı olsun.

Bu murâbıt da gönül gözcülüğü. Bu murâbıt da gönül gözcülüğü. Gönlünü gözle bakalım, gönlünde Allah mı var yoksa Allah'ın gayrı mı var? Gönlünü gözle bakalım, gönlünde Allah mı var yoksa Allah'ın gayrı mı var?

Onun için gönlüne Allah'tan gayrıyı sokma. Soktun mu çıkaramazsın bir daha. Onun için gönlüne Allah'tan gayrıyı sokma. Soktun mu çıkaramazsın bir daha. Mesela mala bağlı olur insan, paraya bağlı olur, işte çoluğa çocuğa bağlı olur.Mesela mala bağlı olur insan, paraya bağlı olur, işte çoluğa çocuğa bağlı olur. Herkesin bir şeye bir düşkünlüğü var. E o olmaz işte! Herkesin bir şeye bir düşkünlüğü var. E o olmaz işte!

Ve nefakate'd-dînâri ve'd-dirhemi minhü efdalü min tis'amieti dînârin yünfikuhû fî ğayrihî.Ve nefakate'd-dînâri ve'd-dirhemi minhü efdalü min tis'amieti dînârin yünfikuhû fî ğayrihî. "Verdiği sadakalar da 900 misli artıyor." "Verdiği sadakalar da 900 misli artıyor."

İnne ta'âme'l-vâhidi yekfi'l-isneyni ve inne ta'âme'l-isneyni yekfi's-selâsete ve'l-erbae'ateİnne ta'âme'l-vâhidi yekfi'l-isneyni ve inne ta'âme'l-isneyni yekfi's-selâsete ve'l-erbae'ate ve inne ta'âme'l-erba'ati yekfi'l-hamsete ve's-sittete. ve inne ta'âme'l-erba'ati yekfi'l-hamsete ve's-sittete.

Şimdi bir kişilik yemek var oturduk yiyeceğiz, tak tak kapı çalındı birisi geldi; Şimdi bir kişilik yemek var oturduk yiyeceğiz, tak tak kapı çalındı birisi geldi; "Aman şu yemeği şurdan kaldır da, şimdi bu misafir geldi olmaz ikimizi doyurmaz." diyerekten"Aman şu yemeği şurdan kaldır da, şimdi bu misafir geldi olmaz ikimizi doyurmaz." diyerekten yemeği kaldırmak bahillik alametidir, sıkılığın alametidir.yemeği kaldırmak bahillik alametidir, sıkılığın alametidir. Onu koy ikinize de yeter buradaki yemek.Onu koy ikinize de yeter buradaki yemek. Bir kişilik yemek iki kişiye yeter, kanaat lazım. Bir kişilik yemek iki kişiye yeter, kanaat lazım.

Fakat şimdi bizim gençlerimiz arasında bir şey türedi, Fakat şimdi bizim gençlerimiz arasında bir şey türedi, "Ekmek yerseniz şişman olursunuz, ekmek yemeyin.""Ekmek yerseniz şişman olursunuz, ekmek yemeyin." Boyna kaşığı yemeğe veriyor, yemek yiyecek de şişmeyecek. Boyna kaşığı yemeğe veriyor, yemek yiyecek de şişmeyecek. Ama onu sen evinde yap! Misafir olduğun vakitte sana yemek mi yetişir,Ama onu sen evinde yap! Misafir olduğun vakitte sana yemek mi yetişir, o kadar cemaate yemek mi yetişir? o kadar cemaate yemek mi yetişir?

Bu kolay bir şey değil ki yemek yapmak.Bu kolay bir şey değil ki yemek yapmak. Bunu sabahtan akşama kadar millet uğraşıyor yapacağım diyerektenBunu sabahtan akşama kadar millet uğraşıyor yapacağım diyerekten beş dakikada bitiriyor onu, olmaz!beş dakikada bitiriyor onu, olmaz! Kanaat her şeyde lazım! Bizim mayamız ekmekle hasıl olmuştur, az yersin şişmezsin. Kanaat her şeyde lazım! Bizim mayamız ekmekle hasıl olmuştur, az yersin şişmezsin.

"Yani birinki ikiye, ikininki üçe dörde, dört kişininki de "Yani birinki ikiye, ikininki üçe dörde, dört kişininki de beş veya altı kişiye yeter." buyuruyor Efendimiz. beş veya altı kişiye yeter." buyuruyor Efendimiz.

İnne taybete'l-medinetü ve mâ nekabün min enkâbihâ illâ aleyhi melekün şâhirunİnne taybete'l-medinetü ve mâ nekabün min enkâbihâ illâ aleyhi melekün şâhirun seyfehû lâ yedhulüha'l-deccâlü ebeden. seyfehû lâ yedhulüha'l-deccâlü ebeden.

Sallallahu aleyhi ve sellem [böyle buyurmuş.] Sallallahu aleyhi ve sellem [böyle buyurmuş.]

"Medine-i Münevvere'nin kapılarında bir melek böyle kılıcını çekmiş bekçilik yapıyor, "Medine-i Münevvere'nin kapılarında bir melek böyle kılıcını çekmiş bekçilik yapıyor, hazır duruyor. hazır duruyor. Deccal ebediyyâ oraya girmez." Deccal ebediyyâ oraya girmez."

İnne adede'd-dereci'l-cenneti adedü âyi'l-kur'âin fe-men dahale'l-cenneteİnne adede'd-dereci'l-cenneti adedü âyi'l-kur'âin fe-men dahale'l-cennete mimmen karae'l-kur'âne lem yekün fevkahû ehadün. mimmen karae'l-kur'âne lem yekün fevkahû ehadün.

Bak senin bildiğin nimetler çok büyük nimetlerdir. Bak senin bildiğin nimetler çok büyük nimetlerdir. [Kur'an'da] geçen en ufak sûre[lerden birisi] Tebareke sûresi, 30 âyetten ibarettir. [Kur'an'da] geçen en ufak sûre[lerden birisi] Tebareke sûresi, 30 âyetten ibarettir. Bir insan bunu her akşam okursa bakın ne müjde! Ona melekler gelip de sorgu sormayacak.Bir insan bunu her akşam okursa bakın ne müjde! Ona melekler gelip de sorgu sormayacak. Bunu da Efendimiz tebşir ediyor. Bunu da Efendimiz tebşir ediyor. Her akşam Sûre-i Mülk'ü okuyan insana kabire girdiği vakitte melekler gelip de Her akşam Sûre-i Mülk'ü okuyan insana kabire girdiği vakitte melekler gelip de men rabbüke demeyecek. men rabbüke demeyecek. Çünkü dünyadaki ameli, her günkü okuduğu bu Tebareke sûresi bunu öyle karşıladı.Çünkü dünyadaki ameli, her günkü okuduğu bu Tebareke sûresi bunu öyle karşıladı. Bu gayet kolay ve basit bir şeyken bunu bir kısmımız bilmiyor bir kısmımız bilsek de yapamıyoruz.Bu gayet kolay ve basit bir şeyken bunu bir kısmımız bilmiyor bir kısmımız bilsek de yapamıyoruz. Ne kadar [acı bir durum!] Şimdi Kur'an, cennet...Ne kadar [acı bir durum!]

Şimdi Kur'an, cennet...
Kur'an'ın nihayeti olmadığı gibi cennetin derecesinin nihayeti yok.Kur'an'ın nihayeti olmadığı gibi cennetin derecesinin nihayeti yok. Orada diyor ki mesela ne kadar büyük olursa olsun, insan durdukça bıkar, diyeceksin.Orada diyor ki mesela ne kadar büyük olursa olsun, insan durdukça bıkar, diyeceksin. Ordaki terfî-i derecât her gün ayrı ayrı tecelliler.Ordaki terfî-i derecât her gün ayrı ayrı tecelliler. Her gün ayrı ayrı. Onun için yine der ki, cennet burada yaşamak heveslilerine mahsustur. Her gün ayrı ayrı. Onun için yine der ki, cennet burada yaşamak heveslilerine mahsustur. Cennet, burada yaşamak heveslilerine.... Zavallılar, bunlar cennette yaşamak içinCennet, burada yaşamak heveslilerine.... Zavallılar, bunlar cennette yaşamak için hûrîlerle bir çeşit yemeklerle yaşasınlar.hûrîlerle bir çeşit yemeklerle yaşasınlar. Fakat cennetin dışında bir yer vardır ki oradaki insanlar ne yemek isterler, ne içmek isterler, Fakat cennetin dışında bir yer vardır ki oradaki insanlar ne yemek isterler, ne içmek isterler, ne hûrî ne gılman hiçbir şey istemezler.ne hûrî ne gılman hiçbir şey istemezler. Onların yegane maksatları Cenâb-ı Hakk'ın tecellisine mazhar olupOnların yegane maksatları Cenâb-ı Hakk'ın tecellisine mazhar olup O'na bakmak, başka şeyle ilgileri yok. O'na bakmak, başka şeyle ilgileri yok.

Allah cümlemizi, oraya layık değiliz ama onun fazlı geniştir elhamdülillah, lütfetsin inşallah. Allah cümlemizi, oraya layık değiliz ama onun fazlı geniştir elhamdülillah, lütfetsin inşallah.

Onun için Kur'an okumasını her mü'min öğrenmeli. Onun için Kur'an okumasını her mü'min öğrenmeli. Her mü'min-i muvahhid daha çocuğuna küçük yaşında öğretmelidirHer mü'min-i muvahhid daha çocuğuna küçük yaşında öğretmelidir Kur'an'ı, [ki] Kur'an'ı ile de amel etsin. Kur'an'ı, [ki] Kur'an'ı ile de amel etsin.

Bu sabah namazımızda cemaatimizin içinde bir genç vardı, daha 20 yaşında, Bu sabah namazımızda cemaatimizin içinde bir genç vardı, daha 20 yaşında, şimdi ihtiyat askerliğini yapmak üzere Isparta'ya gitti bu sabah.şimdi ihtiyat askerliğini yapmak üzere Isparta'ya gitti bu sabah. Camide, "Yasin-i Şerif'i oku." dedim, ezberden Yasin-i Şerif'i güzelce okudu.Camide, "Yasin-i Şerif'i oku." dedim, ezberden Yasin-i Şerif'i güzelce okudu. Yirmi yaşında bir çocuk o da, genç, zamanın çocuğu.Yirmi yaşında bir çocuk o da, genç, zamanın çocuğu. Fakat Allahu Teâlâ ona [nasip etmiş,] babasından aldığı terbiye ile bellemiş onu, güzel de okudu. Fakat Allahu Teâlâ ona [nasip etmiş,] babasından aldığı terbiye ile bellemiş onu, güzel de okudu.

Şimdi bir çok insan, gençlerimiz var ki 20 değil de 40 olmuş belki Şimdi bir çok insan, gençlerimiz var ki 20 değil de 40 olmuş belki henüz daha Kur'an okumaktan mahrum, aciz.henüz daha Kur'an okumaktan mahrum, aciz. Fakat insan 60'ta da okur 70'de de okur, zor bir şey değil. Fakat insan 60'ta da okur 70'de de okur, zor bir şey değil. Yani Kur'an okumak çok zor bir şey değildir, gözümüzde büyütüyoruz onu. Yani Kur'an okumak çok zor bir şey değildir, gözümüzde büyütüyoruz onu. Çok da kolaydır yani ne olacak, 28 harften ibaret.Çok da kolaydır yani ne olacak, 28 harften ibaret. O nun bir harfini bir gün uğraşsa mesela bir insan 28 günde öğrenir demek.O nun bir harfini bir gün uğraşsa mesela bir insan 28 günde öğrenir demek. Halbuki düşmez de o kadar. Bu bugün ki dersimiz bu kadar yetsin inşaallah. Halbuki düşmez de o kadar.

Bu bugün ki dersimiz bu kadar yetsin inşaallah.

Allah cümlemizi afv ü mağfiret etsin. Tevfikât-ı samadâniyesine mazhar eylesin. Allah cümlemizi afv ü mağfiret etsin. Tevfikât-ı samadâniyesine mazhar eylesin. Hüsn ü hâtimelerle âhirete göçümler nasîb-i müyesser eylesin.Hüsn ü hâtimelerle âhirete göçümler nasîb-i müyesser eylesin. Bildiklerimizle de amel nasip etsin. el-Fâtiha. Bildiklerimizle de amel nasip etsin.

el-Fâtiha.

Konuşma Hakkında
Tema 1
Tema 2