Namaz Vakitleri

26 Cemâziye'l-Âhir 1446
27 Aralık 2024
İmsak
06:49
Güneş
08:21
Öğle
13:10
İkindi
15:29
Akşam
17:49
Yatsı
19:16
Detaylı Arama

Ramazan Orucu

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

23 Rebîü'l-Âhir 1421 / 25.07.2000
Avustralya

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın yurtdışında bulunduğu zamanlarda, özellikle 7 Mayıs 1997 günü Türkiye’den ayrıldıktan sonra gurbet ellerde; Avustralya, Almanya, İsveç, İngiltere, Hollanda, ABD ve farklı ülkelerde yapmış oldukları sohbetlerdir.

Avustralya’da sabah ve yatsı namazından sonra, çeşitli camilerde yaptıkları hadis ve tefsir sohbetleri, İsveç’te son Ramazan ayı boyunca yaptıkları konuşmalar, aile eğitim toplantılarında yaptıkları konuşmalar ve konferanslardan oluşmaktadır.

Bu konuşmalar, Ak-Radyo’da “Gurbet Sohbetleri” adı altında yayımlanmıştır.
Ramazan Ayı, Ramazan Ayı’nda Kur’an’ın İndirilmesi, Ramazan’da Hilâlin Gözlenmesi, Hasta veya Seferde Olanlar | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Ramazan Orucu

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

23 Rebîü'l-Âhir 1421 / 25.07.2000
Avustralya

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın yurtdışında bulunduğu zamanlarda, özellikle 7 Mayıs 1997 günü Türkiye’den ayrıldıktan sonra gurbet ellerde; Avustralya, Almanya, İsveç, İngiltere, Hollanda, ABD ve farklı ülkelerde yapmış oldukları sohbetlerdir.

Avustralya’da sabah ve yatsı namazından sonra, çeşitli camilerde yaptıkları hadis ve tefsir sohbetleri, İsveç’te son Ramazan ayı boyunca yaptıkları konuşmalar, aile eğitim toplantılarında yaptıkları konuşmalar ve konferanslardan oluşmaktadır.

Bu konuşmalar, Ak-Radyo’da “Gurbet Sohbetleri” adı altında yayımlanmıştır.
Ramazan Ayı, Ramazan Ayı’nda Kur’an’ın İndirilmesi, Ramazan’da Hilâlin Gözlenmesi, Hasta veya Seferde Olanlar | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Konuşma Metni

es-Selâmu aleyküm ve rahmetullahi ve berekâtüh. es-Selâmu aleyküm ve rahmetullahi ve berekâtüh.

Ramazan'da değiliz ama Ramazan ile ilgili âyet-i kerîme geldi;Ramazan'da değiliz ama Ramazan ile ilgili âyet-i kerîme geldi; Bakara sûre-i şerîfesinin 185. âyet-i kerîmesi. Bakara sûre-i şerîfesinin 185. âyet-i kerîmesi. Geçen hafta da 183 ve 184. âyetlerle konu bu oruç meselesine gelmişti.Geçen hafta da 183 ve 184. âyetlerle konu bu oruç meselesine gelmişti. Şimdi bu 185. âyet-i kerîmenin mübarek metnini okuyalım. Şimdi bu 185. âyet-i kerîmenin mübarek metnini okuyalım.

Bismillâhirrahmânirrahîm. Şehru ramadânellezî ünzile fî-hi'l-kur'ânü hüden li'n-nâsiBismillâhirrahmânirrahîm.

Şehru ramadânellezî ünzile fî-hi'l-kur'ânü hüden li'n-nâsi
ve beyyinâtin mine'l-hüdâ ve'l-furkâni fe-men şehide minkümü'ş-şehra fe'l-yesumhuve beyyinâtin mine'l-hüdâ ve'l-furkâni fe-men şehide minkümü'ş-şehra fe'l-yesumhu ve men kâne merîdan ev alâ seferin fe-'iddetün min eyyâmin uhar yürîdullâhu bi-kümü'l-yüsra ve men kâne merîdan ev alâ seferin fe-'iddetün min eyyâmin uhar yürîdullâhu bi-kümü'l-yüsra ve lâ yurîdu bi-kümü'l-usra ve li-tükmilü'l-iddete ve li-tükebbirullâhe alâ mâ hedâkümve lâ yurîdu bi-kümü'l-usra ve li-tükmilü'l-iddete ve li-tükebbirullâhe alâ mâ hedâküm ve le-alleküm teşkürûn. Sadakallâhülazîm. Bir âyet-i kerîme, altı satır.ve le-alleküm teşkürûn.

Sadakallâhülazîm.

Bir âyet-i kerîme, altı satır.
Tabii yazanların yazışına göre [satırlar] değişir ama uzunca bir âyet-i kerîme.Tabii yazanların yazışına göre [satırlar] değişir ama uzunca bir âyet-i kerîme. Önce kısaca kelimelerinin mânasını verip sonra kelimelerin izahlarını, açıklamalarını yapmaya çalışalım. Önce kısaca kelimelerinin mânasını verip sonra kelimelerin izahlarını, açıklamalarını yapmaya çalışalım.

Şehru ramadân. "Ramazan ayı." Ellezî. "O Ramazan ayı ki."Şehru ramadân. "Ramazan ayı." Ellezî. "O Ramazan ayı ki." Ünzile fî'hil-kur'ânü. "Onda Kur'an indirildi." O Ramazan ayı ki içinde Kur'an indirildi.Ünzile fî'hil-kur'ânü. "Onda Kur'an indirildi." O Ramazan ayı ki içinde Kur'an indirildi. Hüden li'n-nâsi. "İnsanlara bir hidâyet meşâlesi, hidâyet güneşi olarak indirildi Kur'ân-ı Kerîm." Hüden li'n-nâsi. "İnsanlara bir hidâyet meşâlesi, hidâyet güneşi olarak indirildi Kur'ân-ı Kerîm." Ve beyyinâtin mine'l-hüdâ ve'l-furkân. Ve beyyinâtin mine'l-hüdâ ve'l-furkân. "Ve hidâyete götürecek, hidâyeti sağlayacak deliller "Ve hidâyete götürecek, hidâyeti sağlayacak deliller ve hakla bâtılı ayıracak belgeler olarak insanlara hidâyet güneşi olmak üzere Kur'an indirildi." ve hakla bâtılı ayıracak belgeler olarak insanlara hidâyet güneşi olmak üzere Kur'an indirildi."

Fe-men şehide minkümü'ş-şehra. "Sizden kim ayı şâhit olur, müşahede eder, görürse."Fe-men şehide minkümü'ş-şehra. "Sizden kim ayı şâhit olur, müşahede eder, görürse." Fe'l-yesumhu. "O ayı oruçla geçirsin, o ayda oruç tutsun." Fe'l-yesumhu. "O ayı oruçla geçirsin, o ayda oruç tutsun." Ve men kâne marîdan "Sizden kim ki hasta ise." O kimse ki hasta oldu. Ev alâ seferin. "Yahut seferde."Ve men kâne marîdan "Sizden kim ki hasta ise." O kimse ki hasta oldu. Ev alâ seferin. "Yahut seferde." Kim seferde ise veyahut hasta ise. Fe'ddetün min eyyâmin uhar.Kim seferde ise veyahut hasta ise. Fe'ddetün min eyyâmin uhar. "Tutmadığı günlerin sayısınca oruç tutmak onun boynuna borç olur, gerekir.""Tutmadığı günlerin sayısınca oruç tutmak onun boynuna borç olur, gerekir." Yani, tutmadığı günler sayısınca orucu tutsun. Yani, tutmadığı günler sayısınca orucu tutsun.

Yürîdullâhu bi-kümü'l-yüsra. "Allah, sizin için kolaylığı istiyor."Yürîdullâhu bi-kümü'l-yüsra. "Allah, sizin için kolaylığı istiyor." Ve lâ yurîdu bi-kümü'l-usra. "Size zorluğu istemiyor, kolaylaştırmayı tensip buyuruyor."Ve lâ yurîdu bi-kümü'l-usra. "Size zorluğu istemiyor, kolaylaştırmayı tensip buyuruyor." Ve li-tükmilü'l-iddete. "Ve müddeti böyle kolaylıkla tamamlamanızı murad ediyor."Ve li-tükmilü'l-iddete. "Ve müddeti böyle kolaylıkla tamamlamanızı murad ediyor." Ve li-tükebbirullâhe alâ mâ hedâküm. Ve li-tükebbirullâhe alâ mâ hedâküm. "Ve sizi hak dine, doğru yola sevkettiği, hidâyeti nasip ettiğinden dolayı"Ve sizi hak dine, doğru yola sevkettiği, hidâyeti nasip ettiğinden dolayı ona tâzim ve tekbir eylemenizi istiyor." Ve le'alleküm teşkürûn. ona tâzim ve tekbir eylemenizi istiyor." Ve le'alleküm teşkürûn. "Ve bütün bu nimetleri düşünerek sizler tâki şükrediciler olasınız diye bu hükümleri sizlere bahşediyor." "Ve bütün bu nimetleri düşünerek sizler tâki şükrediciler olasınız diye bu hükümleri sizlere bahşediyor."

Evet, kısa mânası bu.Evet, kısa mânası bu. Yani, "O Ramazan ayı ki içinde insanlara hidâyet olarak ve hak ile batılı ayıran bir araç,Yani, "O Ramazan ayı ki içinde insanlara hidâyet olarak ve hak ile batılı ayıran bir araç, hidâyetin teferruatlı belgeleri olarak Kur'an inmiştir.hidâyetin teferruatlı belgeleri olarak Kur'an inmiştir. Kim bu aya müşâhede eder, erişir, mukim olur ulaşırsa o ayda orucu tutsun.Kim bu aya müşâhede eder, erişir, mukim olur ulaşırsa o ayda orucu tutsun. Her kim ki hasta ise veyahut seyahatte ise, Ramazan'ın dışındaki başka günlerde;Her kim ki hasta ise veyahut seyahatte ise, Ramazan'ın dışındaki başka günlerde; Ramazan geçtikten, hastalık geçtikten, o yolculuk bittikten sonraki bir zamanda bu orucu tamamlasın."Ramazan geçtikten, hastalık geçtikten, o yolculuk bittikten sonraki bir zamanda bu orucu tamamlasın." Yani saysın, kaç tane tutmadıysa o kadar yerine tutsun. Tamamını değil, kaçırdığı günler kadarını tutsun. Yani saysın, kaç tane tutmadıysa o kadar yerine tutsun. Tamamını değil, kaçırdığı günler kadarını tutsun.

"Allahu Teâlâ hazretleri size kolaylık murad ediyor, ibadetlerinize her türlü kolaylıkları ihsan ediyor." "Allahu Teâlâ hazretleri size kolaylık murad ediyor, ibadetlerinize her türlü kolaylıkları ihsan ediyor."

Halbuki neyi dilerse onu emretmek O'nun şânındandır.Halbuki neyi dilerse onu emretmek O'nun şânındandır. Rabbül-âlemîndir, insanların yaratıcısıdır, rezzâkıdır, kâdir-i mutlaktır. Rabbül-âlemîndir, insanların yaratıcısıdır, rezzâkıdır, kâdir-i mutlaktır.

Lâ yüs'elü ammâ yef'alü. "Kendisine sorgu sual açacak bir başka üst makam,Lâ yüs'elü ammâ yef'alü. "Kendisine sorgu sual açacak bir başka üst makam, mercî olmayan en yüksek makamın sahibidir." mercî olmayan en yüksek makamın sahibidir." Ama kolaylık murad ediyor, zorluk murad etmiyor.Ama kolaylık murad ediyor, zorluk murad etmiyor. Ve emredilen orucu, Eyyâmen ma'dûdât.Ve emredilen orucu, Eyyâmen ma'dûdât. "Belli günlerde..." denilen ve Ramazan ayında olduğu belirtilen orucu sayıca tamamlamanızı istiyor. "Belli günlerde..." denilen ve Ramazan ayında olduğu belirtilen orucu sayıca tamamlamanızı istiyor.

"Ve Allahu Teâlâ hazretleri sizi hidâyete erdirdi diye,"Ve Allahu Teâlâ hazretleri sizi hidâyete erdirdi diye, onun size hidâyete erdirmesi üzerine Allah'a tanzim eylemenizi, tekbir eylemenizi; onun size hidâyete erdirmesi üzerine Allah'a tanzim eylemenizi, tekbir eylemenizi; Ramazan'dan sonra, Ramazan'ı bitirince tekbirlerle bayramlar etmenizi;Ramazan'dan sonra, Ramazan'ı bitirince tekbirlerle bayramlar etmenizi; hidâyete erdirdiğinden dolayı, bu güzel, sevdiği,hidâyete erdirdiğinden dolayı, bu güzel, sevdiği, razı olduğu ibadetleri yapmaya sizi muvaffak kıldığından dolayı, tâzim eylemenizi murad ediyor." razı olduğu ibadetleri yapmaya sizi muvaffak kıldığından dolayı, tâzim eylemenizi murad ediyor." Ve le'alleküm teşkürûn. Ve le'alleküm teşkürûn. "Ve tâki bütün bunların sizler için ne kadar faydalı,"Ve tâki bütün bunların sizler için ne kadar faydalı, ne kadar büyük bir nimet olduğunu anlayasınız ve şükredesiniz diye, böylece ahkâmını indiriyor." ne kadar büyük bir nimet olduğunu anlayasınız ve şükredesiniz diye, böylece ahkâmını indiriyor."

Evet, bu âyet-i kerîme üzerine haftalarca konuşacak malzememiz var, konular çok, geniş.Evet, bu âyet-i kerîme üzerine haftalarca konuşacak malzememiz var, konular çok, geniş. Önce kısa kısa başlayalım. Şehru ramazân.Önce kısa kısa başlayalım.

Şehru ramazân.
Şehr kelimesi, Türkçe'de iki tâne şehir kelimesi vardır.Şehr kelimesi, Türkçe'de iki tâne şehir kelimesi vardır. Biz Türklerin, ecdadımızın, Biz Türklerin, ecdadımızın, onlardan gelerek bizim de kulağımıza ulaştığı şekliyle bizim de bildiğimiz iki şehir vardır. onlardan gelerek bizim de kulağımıza ulaştığı şekliyle bizim de bildiğimiz iki şehir vardır.

Bir tane Farsça'dan gelen şehir; o belde, kasaba demektir.Bir tane Farsça'dan gelen şehir; o belde, kasaba demektir. İnsanların topluca oturduğu toplu oturma yeri demektir. Yani İngilizce'deki city gibi. İnsanların topluca oturduğu toplu oturma yeri demektir. Yani İngilizce'deki city gibi. Arapça'da da medîne deniliyor, şehir demek. Bir de, Arapça'dan gelme şehir kelimesi var.Arapça'da da medîne deniliyor, şehir demek. Bir de, Arapça'dan gelme şehir kelimesi var. İkiside aynı harflerle yazılıyor; şin, iki gözlü he ve re [harfi] ile yazılıyor.İkiside aynı harflerle yazılıyor; şin, iki gözlü he ve re [harfi] ile yazılıyor. Ama birisi Farsça'dan gelmiş, mânası başka;Ama birisi Farsça'dan gelmiş, mânası başka; o belde demek, İstanbul Şehri, Bursa Şehri, Ankara Şehri...o belde demek, İstanbul Şehri, Bursa Şehri, Ankara Şehri... "Bizim şehrimiz temiz şehirdir. Bizim şehrimiz sizinkinden daha kalabalıktır."Bizim şehrimiz temiz şehirdir. Bizim şehrimiz sizinkinden daha kalabalıktır. Bizim şehrimizde şunlar şunlar vardır. Bizim şehrimiz deniz kenarındadır..." Bizim şehrimizde şunlar şunlar vardır. Bizim şehrimiz deniz kenarındadır..." Tamam bu belde demektir, Farsça'dan. Bir de Arapça'da şehir var, o da "ay" demek. Tamam bu belde demektir, Farsça'dan. Bir de Arapça'da şehir var, o da "ay" demek.

Demek ki bizim bu vesileyle şunu öğrenmiş olmamız lazım:Demek ki bizim bu vesileyle şunu öğrenmiş olmamız lazım: Aynı harflerle yazılan, aynı sesleri taşıyan bazı kelimeler [var.] Aynı harflerle yazılan, aynı sesleri taşıyan bazı kelimeler [var.] Evet, aynı harflerle yazılan bazı kelimeler başka dillerden gelince başka anlamlara gelir, karıştırmayalım.Evet, aynı harflerle yazılan bazı kelimeler başka dillerden gelince başka anlamlara gelir, karıştırmayalım. Mesela Türkçe'de bir de yakın kelimesi var.Mesela Türkçe'de bir de yakın kelimesi var. Uzak değil demek, yani "hemen mesafe olarak bize yakın" mânasına.Uzak değil demek, yani "hemen mesafe olarak bize yakın" mânasına. Bir de Arapça bir yakîn kelimesi var; o da "şeksiz, şüphesiz inanç" demek.Bir de Arapça bir yakîn kelimesi var; o da "şeksiz, şüphesiz inanç" demek. Ayne'l-yakîn, hakka'l-yakîn, ilme'l-yakîn diye geçiyor. İşte böyle şeyleri karıştırmamamız lazım! Ayne'l-yakîn, hakka'l-yakîn, ilme'l-yakîn diye geçiyor. İşte böyle şeyleri karıştırmamamız lazım!

Şehir burada Arapça tabii, Kur'ân-ı Kerîm Arap diliyle; ay demek. Şehir burada Arapça tabii, Kur'ân-ı Kerîm Arap diliyle; ay demek.

Şehru ramazân "Ramazan ayı." Ellezî. "O Ramazan ayı ki."Şehru ramazân "Ramazan ayı." Ellezî. "O Ramazan ayı ki." Ünzile fî-hi'l-kur'ân."Onun içinde Kur'ân-ı Kerîm indirildi." Ünzile fî-hi'l-kur'ân."Onun içinde Kur'ân-ı Kerîm indirildi."

Ramazan kelimesinin de üzerinde izahlar yapılıyor.Ramazan kelimesinin de üzerinde izahlar yapılıyor. Bir; Ramazan, Allah'ın isimlerinden bir isimdir.Bir; Ramazan, Allah'ın isimlerinden bir isimdir. Çünkü Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem bir hadîs-i şerîfinde buyurmuşlar ki; Çünkü Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem bir hadîs-i şerîfinde buyurmuşlar ki;

"Ramazan geldi, Ramazan gitti demeyiniz. Çünkü Ramazan Allah'ın Esmâ-i Hüsnâ'sından bir isimdir." "Ramazan geldi, Ramazan gitti demeyiniz. Çünkü Ramazan Allah'ın Esmâ-i Hüsnâ'sından bir isimdir."

O zaman şehr-u Ramazân demek, "Allah'ın ayı" demek.O zaman şehr-u Ramazân demek, "Allah'ın ayı" demek. Yani şehrü'l-Kâdir, şehrü'r-Rezzak gibi Allah'ın isimlerinden birisine izafe edilmiş olmuş oluyor.Yani şehrü'l-Kâdir, şehrü'r-Rezzak gibi Allah'ın isimlerinden birisine izafe edilmiş olmuş oluyor. Bir rivâyet bu. Bir de Ramazan; sıcaktan, güneşten taşın çok ısınıp, basıldığı zamanBir rivâyet bu.

Bir de Ramazan; sıcaktan, güneşten taşın çok ısınıp, basıldığı zaman
ayağı yakması mânasına geliyor. Yakan, kavuran mânasına geliyor. ayağı yakması mânasına geliyor. Yakan, kavuran mânasına geliyor.

Neden şehr-u Ramazân denmiş? Neden şehr-u Ramazân denmiş?

İşte burada günahlar yok oluyor, yakılıyor, siliniyor;İşte burada günahlar yok oluyor, yakılıyor, siliniyor; kullar da tabii biraz oruç tutmak suretiyle içleri yanıyor, kullar da tabii biraz oruç tutmak suretiyle içleri yanıyor, biraz sıkıntı meşakkatle yanıp kıvranıyorlar ama sonunda sevap kazanıyorlar.biraz sıkıntı meşakkatle yanıp kıvranıyorlar ama sonunda sevap kazanıyorlar. Mânası böyle ordan gelmiş olabilir diyorlar. Mânası böyle ordan gelmiş olabilir diyorlar.

Bir de Araplar Receb, Şa'ban, Ramazan filan gibi ayların isimlerini,Bir de Araplar Receb, Şa'ban, Ramazan filan gibi ayların isimlerini, mevsimlerin isimlerini tesbit ettikleri zaman, mevsimlerin isimlerini tesbit ettikleri zaman, örflerinde bu kararlaştırıldığı zaman hangi zamansa tarihlerinde,örflerinde bu kararlaştırıldığı zaman hangi zamansa tarihlerinde, o mevsimdeki duruma göre o ismi vermişler. o mevsimdeki duruma göre o ismi vermişler. Bu isimlendirmeyi yaptıkları zaman da, bu Ramazan dediğimiz ayın adı başkaymış. Bu isimlendirmeyi yaptıkları zaman da, bu Ramazan dediğimiz ayın adı başkaymış. Nâtık, nun-elif-te-kaf ile nâtık imiş. Ama Ramazan demişler, neden? Nâtık, nun-elif-te-kaf ile nâtık imiş.

Ama Ramazan demişler, neden?

Çok şiddetli sıcaklar olmuş, bu ay daÇok şiddetli sıcaklar olmuş, bu ay da çok şiddetlerin olduğu ay mânasına olsun diye Ramazan demişler, deniliyor. çok şiddetlerin olduğu ay mânasına olsun diye Ramazan demişler, deniliyor.

Mesela ilkbahara da rebî' diyorlar.Mesela ilkbahara da rebî' diyorlar. Bir de aylardan bazıları rebî'u'l-evvel, rebî'u'l-âhir deniliyor.Bir de aylardan bazıları rebî'u'l-evvel, rebî'u'l-âhir deniliyor. Halbuki bu aylar, Arapların ayları, kamerî aylar, bizim de dinî aylarımız,Halbuki bu aylar, Arapların ayları, kamerî aylar, bizim de dinî aylarımız, sene içinde yer değiştirirler. Her sene değişirler. Yani Ramazanı uzun yaşayanlar derler ki; sene içinde yer değiştirirler. Her sene değişirler. Yani Ramazanı uzun yaşayanlar derler ki;

"Tam harmanın olduğu zamanda biz oruç tutmuştuk." Siz de diyeceksiniz ki; "Tam harmanın olduğu zamanda biz oruç tutmuştuk." Siz de diyeceksiniz ki;

"Aa, şimdi kışta tutuyoruz." Böylece Rebî'u'l-evvel, Rebî'u'l-âhir de bazen bahara gelir,"Aa, şimdi kışta tutuyoruz." Böylece Rebî'u'l-evvel, Rebî'u'l-âhir de bazen bahara gelir, bazen yaza gelir, bazen kışa gelir. Neden bu isimleri vermişler bu aylara? bazen yaza gelir, bazen kışa gelir.

Neden bu isimleri vermişler bu aylara?

Demek ki o ayları isimlendirdikleri sırada Ramazan sıcağa rastlamış.Demek ki o ayları isimlendirdikleri sırada Ramazan sıcağa rastlamış. Rebî'u'l-evvel, Rebî'u'l-âhir de bahara rastlamış;Rebî'u'l-evvel, Rebî'u'l-âhir de bahara rastlamış; işte ilk bahar, ikinci bahar filan mânasına isimleri öyle vermişler diyorlar. işte ilk bahar, ikinci bahar filan mânasına isimleri öyle vermişler diyorlar.

Ramazan'ın lügat kökenini, yani etimoloji dedikleri dil ilmi bakımından mânasını böyle açıklıyorlar. Ramazan'ın lügat kökenini, yani etimoloji dedikleri dil ilmi bakımından mânasını böyle açıklıyorlar.

Ama Ramazan bizim için bu âyet-i kerimede şehru ramadân diye bildirilen [ay]Ama Ramazan bizim için bu âyet-i kerimede şehru ramadân diye bildirilen [ay] artık Peygamber Efendimiz'in zamanında kamerî ayların kaçıncısı? artık Peygamber Efendimiz'in zamanında kamerî ayların kaçıncısı?

1. Muharrem, 2. Safer, 3. Rebî'u'l-evvel, 4. Rebî'u'l-âhir, 5. Cumâde'l-ûlâ, 6. Cumâde'l-âhire,1. Muharrem, 2. Safer, 3. Rebî'u'l-evvel, 4. Rebî'u'l-âhir, 5. Cumâde'l-ûlâ, 6. Cumâde'l-âhire, 7. Receb, 8. Şâban, 9. Ramazan... Ondan sonra 10. Şevval, 11. Zilkâde, 12. Zilhicce. 7. Receb, 8. Şâban, 9. Ramazan... Ondan sonra 10. Şevval, 11. Zilkâde, 12. Zilhicce.

Demek ki dokuzuncu ay olarak, Şâban'dan sonra Şevval'den önce gelen bir ay olarakDemek ki dokuzuncu ay olarak, Şâban'dan sonra Şevval'den önce gelen bir ay olarak yeri, zamanı belli. Şehr-u Ramazân, nereden çıkmışsa, ne diye o kelimeyle isimlendirilmişse, yeri, zamanı belli. Şehr-u Ramazân, nereden çıkmışsa, ne diye o kelimeyle isimlendirilmişse, isimlendirilmiş ama işte bu Şâban ile Şevval arasındaki ay. isimlendirilmiş ama işte bu Şâban ile Şevval arasındaki ay.

Ünzile fî-hi'l-kur'ân. "Ki, onun içinde Kur'an indirildi." Bu, "onun içinde" mânası fîhi kelimesinden geliyor.Ünzile fî-hi'l-kur'ân. "Ki, onun içinde Kur'an indirildi."

Bu, "onun içinde" mânası fîhi kelimesinden geliyor.
Fî Arapça'da "içinde" demek, fîhi "onun içinde.""O Ramazan ayı ki onun içinde Kur'ân-ı Kerîm indirildi."Fî Arapça'da "içinde" demek, fîhi "onun içinde.""O Ramazan ayı ki onun içinde Kur'ân-ı Kerîm indirildi." Tabii bir "içinde" mânası var bir de başka mânası var, onu da söyleyeceğiz. Tabii bir "içinde" mânası var bir de başka mânası var, onu da söyleyeceğiz.

"İçinde Kur'ân-ı Kerîm indirildi." Bu içinde indirilmesi ne demek? "İçinde Kur'ân-ı Kerîm indirildi." Bu içinde indirilmesi ne demek?

Burada bazı alimler diyorlar ki, mesela sahabeden Abdullah b. Abbas radıyallahu anhümâ. Burada bazı alimler diyorlar ki, mesela sahabeden Abdullah b. Abbas radıyallahu anhümâ.

Kendisinden ve babasından Allah razı olsun, şefaatine bizi erdirsin. Kendisinden ve babasından Allah razı olsun, şefaatine bizi erdirsin.

"Kur'ân-ı Kerîm Ramazan'da, Kadir gecesinde, semâ-i dünyaya, en yakın semaya indirildi."Kur'ân-ı Kerîm Ramazan'da, Kadir gecesinde, semâ-i dünyaya, en yakın semaya indirildi. Beytü'l-izze denilen bir mübarek mahalle tecelli etti, gönderildi.Beytü'l-izze denilen bir mübarek mahalle tecelli etti, gönderildi. Sonra olaylara göre 23 senelik zaman içinde Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'e âyet âyet indi.Sonra olaylara göre 23 senelik zaman içinde Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'e âyet âyet indi. İşte bu inzâl, ünzile, masdarı inzâl. Aynı kökten bir de tenzil var. İşte bu inzâl, ünzile, masdarı inzâl. Aynı kökten bir de tenzil var.

Ünzile. "Birden, def'aten, hep beraber, birden bire, topluca" mânasına geliyor. [Ünzile.]Ünzile. "Birden, def'aten, hep beraber, birden bire, topluca" mânasına geliyor. [Ünzile.] "Topluca indirildi." Demek ki mânevî bakımdan Kur'ân-ı Kerîm Cenâb-ı Hakk'ın ilminde topluca belli."Topluca indirildi." Demek ki mânevî bakımdan Kur'ân-ı Kerîm Cenâb-ı Hakk'ın ilminde topluca belli. O topluca hâliyle Beytü'l-izze'ye, semâ-i dünyaya indirilmiş.O topluca hâliyle Beytü'l-izze'ye, semâ-i dünyaya indirilmiş. Sonra 23 senede insanlar hazmede hazmede, öğrene öğrene, ahkâmı belleye belleye, Sonra 23 senede insanlar hazmede hazmede, öğrene öğrene, ahkâmı belleye belleye, tam iyi müslüman olsunlar diye Peygamber Efendimiz'e indirildi. Bu bir [açıklama.] tam iyi müslüman olsunlar diye Peygamber Efendimiz'e indirildi. Bu bir [açıklama.]

İkinci bir açıklama; "Kur'ân-ı Kerîm bu ayda indirilmeye başlandı." demek.İkinci bir açıklama; "Kur'ân-ı Kerîm bu ayda indirilmeye başlandı." demek. Yani topluca değil de [bu ayda indirilmeye başlandı.] Bu açıklamadan ayrı böyle açıklayanlar da var. Yani topluca değil de [bu ayda indirilmeye başlandı.] Bu açıklamadan ayrı böyle açıklayanlar da var.

Yani o zaman Kur'ân-ı Kerîm Peygamber Efendimiz'e ilk defa nerede inmişti? Yani o zaman Kur'ân-ı Kerîm Peygamber Efendimiz'e ilk defa nerede inmişti?

Mekke-i Mükerreme'de Hıra mağarasında, ibadetle meşgulken inmişti. Mekke-i Mükerreme'de Hıra mağarasında, ibadetle meşgulken inmişti.

Demek ki, ilk İkra' bismi rabbike âyeti, İkra sûresinin başındaki beş âyet,Demek ki, ilk İkra' bismi rabbike âyeti, İkra sûresinin başındaki beş âyet, Ramazan-ı şerifte Kadir gecesinde indi demek.Ramazan-ı şerifte Kadir gecesinde indi demek. Bu da dil bakımından mümkün, böyle diyenler de reddedilemez, bu da mümkün.Bu da dil bakımından mümkün, böyle diyenler de reddedilemez, bu da mümkün. Birincisi de tabii İbn Abbas Kur'ân-ı Kerîm'i çok iyi bilen bir sahabi. O öyle izah etmiş. Birincisi de tabii İbn Abbas Kur'ân-ı Kerîm'i çok iyi bilen bir sahabi. O öyle izah etmiş.

Bir üçüncü mâna daha var; Ünzile fî-hi'l-kur'ân demek;Bir üçüncü mâna daha var; Ünzile fî-hi'l-kur'ân demek; fîhi burada "içinde" değil, "hakkında" mânasına.fîhi burada "içinde" değil, "hakkında" mânasına. Mesela deniliyor ki; "Hutbemiz falanca konudadır.Mesela deniliyor ki; "Hutbemiz falanca konudadır. Bugünkü hutbemiz Allah'tan korkmak konusundadır." Bugünkü hutbemiz Allah'tan korkmak konusundadır." "Konusundadır" kelimesi, fî harf-i ceriyle ifade edilir. "Konusundadır" kelimesi, fî harf-i ceriyle ifade edilir. "O Ramazan ayı ki hakkında Kur'ân-ı Kerîm indirilmiş idi." "O Ramazan ayı ki hakkında Kur'ân-ı Kerîm indirilmiş idi."

Bu tabii, "Oruç size farz kılındı. Allahu Teâlâ hazretleri orucu size farz kıldı." diyeBu tabii, "Oruç size farz kılındı. Allahu Teâlâ hazretleri orucu size farz kıldı." diye hakkında âyet indiğinden, "Hakkında Kur'an âyeti indirilmiş olan hakkında âyet indiğinden, "Hakkında Kur'an âyeti indirilmiş olan Ramazan" mânasını verenler de var. Allahuâlem. Ramazan" mânasını verenler de var. Allahuâlem.

Hangisiyse, hangi mâna ise, ama müfessirlerin, büyük alimlerin,Hangisiyse, hangi mâna ise, ama müfessirlerin, büyük alimlerin, eski büyük müctehidlerin açıklamaları ikiye ayrılıyor. Bir; eski büyük müctehidlerin açıklamaları ikiye ayrılıyor. Bir;

Yâ eyyühellezîne âmenû kütibe aleykümü's-sıyâmu kemâ kütibe alellezîne min kabliküm le'alleküm tettekûn. Yâ eyyühellezîne âmenû kütibe aleykümü's-sıyâmu kemâ kütibe alellezîne min kabliküm le'alleküm tettekûn.

"Oruç size yazıldı, eski ümmetlere yazıldığı gibi..." "Oruç size yazıldı, eski ümmetlere yazıldığı gibi..."

"Belirli günler..." [diye bildiriliyordu.] İşte o "Belirli günler Ramazan günleridir."Belirli günler..." [diye bildiriliyordu.] İşte o "Belirli günler Ramazan günleridir. Odur, o kastediliyor" diyorlar. Odur, o kastediliyor" diyorlar.

Kur'ân-ı Kerîm'in ismine gelelim; Ünzile fîhi'l-kur'ân.Kur'ân-ı Kerîm'in ismine gelelim; Ünzile fîhi'l-kur'ân. Bu kelimeyi de açıklayalım. Kur'an kelimesi üzerinde de iki açıklama var. Bu kelimeyi de açıklayalım. Kur'an kelimesi üzerinde de iki açıklama var.

Bir; Kur'an kelimesi kıraatten, karaa fiilinden gelir. Karaa da "okumak" demek.Bir; Kur'an kelimesi kıraatten, karaa fiilinden gelir. Karaa da "okumak" demek. İlk vahiyler, ikra' bismi rabbikellezî halak diye başlıyor. İlk vahiyler, ikra' bismi rabbikellezî halak diye başlıyor. Yani "Allah tarafından Resûlullah'a okuması emredilen Allah'ın kelamları, sözleri" demek.Yani "Allah tarafından Resûlullah'a okuması emredilen Allah'ın kelamları, sözleri" demek. Kur'ân, o zaman ra harfi sükunlu, elif harfi de medli olarak kur'ân [diye okunursa] bu kıraatten gel‎iyor.Kur'ân, o zaman ra harfi sükunlu, elif harfi de medli olarak kur'ân [diye okunursa] bu kıraatten gel‎iyor. Yani, "kıraat olunan Allah kelâmı, Allah'ın âyetleri" mânasına. Yani, "kıraat olunan Allah kelâmı, Allah'ın âyetleri" mânasına.

Bazıları da diyorlar ki, mesela İmam Şâfiî o kanaatte imiş:Bazıları da diyorlar ki, mesela İmam Şâfiî o kanaatte imiş: "Bu karaa'dan değil, karane'den geliyor." diyorlar. "Bu karaa'dan değil, karane'den geliyor." diyorlar. O zaman bu Kur'ân diye okunmaz, Kurân diye okunur.O zaman bu Kur'ân diye okunmaz, Kurân diye okunur. Yani ra harfi cezimli değildir, elifle uzatılmıştır: Kurân." O zaman karane ne demek? Yani ra harfi cezimli değildir, elifle uzatılmıştır: Kurân."

O zaman karane ne demek?

Bir takım maddeleri birbirlerine yaklaştırmak demek.Bir takım maddeleri birbirlerine yaklaştırmak demek. "İşte burada da Allahu Teâlâ hazretlerinin emirleri bir araya toplanmış,"İşte burada da Allahu Teâlâ hazretlerinin emirleri bir araya toplanmış, yaklaşmış olarak bu kitapta yer aldığından, bunun ismi Kur'an değil, Kurân'dır." diye böyle açıklıyorlar. yaklaşmış olarak bu kitapta yer aldığından, bunun ismi Kur'an değil, Kurân'dır." diye böyle açıklıyorlar.

Kur'ân-ı Kerîm nedir? Hüden li'n-nâsi.Kur'ân-ı Kerîm nedir?

Hüden li'n-nâsi.
Hüden burada mahallen mansup oluyor; "Hidâyet olarak." Hüden burada mahallen mansup oluyor; "Hidâyet olarak." Yani hidâyete sevk edici bir kitap olarak, hidâyet yolunu gösteren,Yani hidâyete sevk edici bir kitap olarak, hidâyet yolunu gösteren, açıklayan bir kitap olarak Kur'an'ın indirildiği Ramazan ayı. açıklayan bir kitap olarak Kur'an'ın indirildiği Ramazan ayı.

Tabii bu Ramazan ayı da, daha önceki haftadaki eyyâmen ma'dûdât'ın açıklaması. Tabii bu Ramazan ayı da, daha önceki haftadaki eyyâmen ma'dûdât'ın açıklaması.

"Belirli günlerde oruç size farz kılındı." O belirli günler hangi günlerdir? "Belirli günlerde oruç size farz kılındı." O belirli günler hangi günlerdir?

Şehru ramadân. "Ramazan ayının günleridir" mânasına. Bağlantı böyle, kelimelerin bağlantısı böyle. Şehru ramadân. "Ramazan ayının günleridir" mânasına. Bağlantı böyle, kelimelerin bağlantısı böyle.

Hüden li'n-nâsi. "Bütün insanlar için hak yolu gösteren, Allah kelâmı Kur'ân-ı Kerîm." Hüden li'n-nâsi. "Bütün insanlar için hak yolu gösteren, Allah kelâmı Kur'ân-ı Kerîm."

Allah kelâmı olarak bütün insanlara doğru yolu gösteren,Allah kelâmı olarak bütün insanlara doğru yolu gösteren, hidâyetin ne olduğunu gösteren, yanlışlıklardan koruyan, dalâletten -hidayetin zıddı dalâlettir.-hidâyetin ne olduğunu gösteren, yanlışlıklardan koruyan, dalâletten -hidayetin zıddı dalâlettir.- insanları kurtarıp doğru yola sevkeden bir ilâhi kelâm olarak... Başka? insanları kurtarıp doğru yola sevkeden bir ilâhi kelâm olarak...

Başka?

Ve beyyinâtin. "Açıklamalar olarak..." Mine'l-hüdâ ve'l-furkan.Ve beyyinâtin. "Açıklamalar olarak..." Mine'l-hüdâ ve'l-furkan. Furkan da "hak ile bâtılı fark ettirici şey" demek.Furkan da "hak ile bâtılı fark ettirici şey" demek. "Hak ile bâtılı fark ettirici, ayırtıcı, ayırmayı sağlayıcı bir güzel malzeme,"Hak ile bâtılı fark ettirici, ayırtıcı, ayırmayı sağlayıcı bir güzel malzeme, âlet, vasıta olarak ve hidâyetin belgelerini; âlet, vasıta olarak ve hidâyetin belgelerini; yani Kur'ân-ı Kerîm doğrudan doğruya hidâyettir ama bir de içindeki her âyet de hidâyetin belgeleridir." yani Kur'ân-ı Kerîm doğrudan doğruya hidâyettir ama bir de içindeki her âyet de hidâyetin belgeleridir."

Yani neden dalâlet değil de hidâyettir? Yani neden dalâlet değil de hidâyettir?

İşte, Kur'ân-ı Kerîm'de âyetleri oku, belgeleri gör.İşte, Kur'ân-ı Kerîm'de âyetleri oku, belgeleri gör. İşte şu âyette hırsızlığın kötülüğü belirtiliyor, şu âyette insanların haklarına riâyet belirtiliyor,İşte şu âyette hırsızlığın kötülüğü belirtiliyor, şu âyette insanların haklarına riâyet belirtiliyor, şu âyette gıybet edilmemek anlatılıyor vesaire vesaire... şu âyette gıybet edilmemek anlatılıyor vesaire vesaire... Âyet âyet, bütün Kur'ân-ı Kerîm âyetleri, her birisi birer güzel hidâyet belgesi. Âyet âyet, bütün Kur'ân-ı Kerîm âyetleri, her birisi birer güzel hidâyet belgesi.

Fe-men şehide minkümü'ş-şehra fe'l-yesumhu. O halde, madem Ramazan böyledir;Fe-men şehide minkümü'ş-şehra fe'l-yesumhu. O halde, madem Ramazan böyledir; hidâyet olarak Allah'ın kelâmı Kur'an içinde bildirilmiş olan Ramazan ayı böyle kıymetli güzel bir aydır.hidâyet olarak Allah'ın kelâmı Kur'an içinde bildirilmiş olan Ramazan ayı böyle kıymetli güzel bir aydır. Orucun belirli günleri Ramazan ayıdır, oruç bunda farz kılınmıştır. Orucun belirli günleri Ramazan ayıdır, oruç bunda farz kılınmıştır. Fe-men şehide minkümü'ş-şehra. "O halde ey müslümanlar!Fe-men şehide minkümü'ş-şehra. "O halde ey müslümanlar! Sizden her kim şehre, aya şahid olursa." Fe'l-yesumhu. "O ayı oruçla geçirsin!" Sizden her kim şehre, aya şahid olursa." Fe'l-yesumhu. "O ayı oruçla geçirsin!"

Şimdi burada, Fe-men şehide. "Kim şahid olursa." Minküm. "Siz müslümanlardan." eş-şehra. [deniyor.] Şimdi burada, Fe-men şehide. "Kim şahid olursa." Minküm. "Siz müslümanlardan." eş-şehra. [deniyor.]

Ay görünmez, bir zamandır. Bu ne demek? Ay görünmez, bir zamandır. Bu ne demek?

Yani, "Kim sağlıklı, afiyetli, mukim, şartlarına hâiz olarakYani, "Kim sağlıklı, afiyetli, mukim, şartlarına hâiz olarak bu aya girerse o bu ayın içinde oruç tutsun." mânasına. Yani burada şehir mef'ûlü-fîhtir. bu aya girerse o bu ayın içinde oruç tutsun." mânasına. Yani burada şehir mef'ûlü-fîhtir. Yani, "Bu ayın içinde oruç tutsun." Yani, "Bu ayın içinde oruç tutsun."

Bir de, "Ay'ı kim müşahede ederse, aya kim şahid olursa"dan maksat,Bir de, "Ay'ı kim müşahede ederse, aya kim şahid olursa"dan maksat, "Ayın geldiğini belirten hilâli kim görürse, o orucu tutsun." demek olabilir. "Ayın geldiğini belirten hilâli kim görürse, o orucu tutsun." demek olabilir. O zaman eş-şehre mef'ûlü-bih, düz tümleç olur, yani "hilâl" mânasına gelir. O zaman eş-şehre mef'ûlü-bih, düz tümleç olur, yani "hilâl" mânasına gelir. "Kim o zaman hilali görürse orucu tutsun." Çünkü Ramazan'ın geldiği hilâlden anlaşılıyor. "Kim o zaman hilali görürse orucu tutsun." Çünkü Ramazan'ın geldiği hilâlden anlaşılıyor.

Her şey teferruatlı olarak alimlerimiz tarafından güzelce,Her şey teferruatlı olarak alimlerimiz tarafından güzelce, derin derin incelenmiş, [herşeyin] teferruatı var. Hesapla da ayın geldiği anlaşılabilir.derin derin incelenmiş, [herşeyin] teferruatı var. Hesapla da ayın geldiği anlaşılabilir. O zaman bu da düşünülmüş fakat halkın büyük çoğunluğunun, O zaman bu da düşünülmüş fakat halkın büyük çoğunluğunun, filancanın hesaplamasına muhtaç duruma getirilmesi yerine, herkesin ibadeti kolayca yapabilmesi için,filancanın hesaplamasına muhtaç duruma getirilmesi yerine, herkesin ibadeti kolayca yapabilmesi için, Cenâb-ı Hak orucun başlamasını bütün herkesin kolaylıkla müşahade edebileceği bir şeye,Cenâb-ı Hak orucun başlamasını bütün herkesin kolaylıkla müşahade edebileceği bir şeye, hilâli görmeye bağlamış. O bakımdan son derece güzel! hilâli görmeye bağlamış. O bakımdan son derece güzel! Yani kimseyi kimseye muhtaç etmeden, kişisel olarak dağdaki çoban bile gözleriyle hilâli görüp,Yani kimseyi kimseye muhtaç etmeden, kişisel olarak dağdaki çoban bile gözleriyle hilâli görüp, Ramazan'ın geldiğini anlayıp, Ramazan'a başlar, tutar.Ramazan'ın geldiğini anlayıp, Ramazan'a başlar, tutar. Ondan sonra da Ramazan bitince, bayram hilâlini görünce Ramazanı bitirir, bayram eder.Ondan sonra da Ramazan bitince, bayram hilâlini görünce Ramazanı bitirir, bayram eder. O kadar güzel bir şeye bağlanmış. O kadar güzel bir şeye bağlanmış.

Anlayanlar için burada İslâm'ın kolaylık dini olduğu ve kimseyi kimseye muhtaç etmedenAnlayanlar için burada İslâm'ın kolaylık dini olduğu ve kimseyi kimseye muhtaç etmeden herkese ibadet etme fırsatı veren, çok çok güzel bir din olduğu kolayca görülüyor. herkese ibadet etme fırsatı veren, çok çok güzel bir din olduğu kolayca görülüyor.

Şimdi hilâli görmek dedik.Şimdi hilâli görmek dedik. Burada çeşitli vaazlarımda anlatmışımdır sizlere, bu hususta çeşitli konuşmalarım, yazılarım oldu. Burada çeşitli vaazlarımda anlatmışımdır sizlere, bu hususta çeşitli konuşmalarım, yazılarım oldu. Çünkü önemli bir konu. "Niye müslümanlar bir zamanda oruca başlamıyorlar?Çünkü önemli bir konu.

"Niye müslümanlar bir zamanda oruca başlamıyorlar?
Niye bir zamanda bayram etmiyorlar?" diye herkes şikâyet ediyor. Niye bir zamanda bayram etmiyorlar?" diye herkes şikâyet ediyor.

Biz de onların cevabını veriyorduk. Onun için konuşmalar ve yazmalar olmuştu.Biz de onların cevabını veriyorduk. Onun için konuşmalar ve yazmalar olmuştu. Bir de bu önemli bir mesele, mü'minlerin ibadeti meselesi olduğundan, Bir de bu önemli bir mesele, mü'minlerin ibadeti meselesi olduğundan, yanlış hareket edenlerin yanlış yaptığını beyan etmek,yanlış hareket edenlerin yanlış yaptığını beyan etmek, hakkı söylemek bakımından bu meseleyle ilgileniyorduk. hakkı söylemek bakımından bu meseleyle ilgileniyorduk.

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz buyuruyor ki; eş-Şehrü tis'atün ve ışrûne.Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz buyuruyor ki; eş-Şehrü tis'atün ve ışrûne. "Bir kamerî ay 29 gündür." Kamerî, yani güneşi değil de ayı esas alan hesaplama sisteminde, "Bir kamerî ay 29 gündür." Kamerî, yani güneşi değil de ayı esas alan hesaplama sisteminde, bir ay 29 küsur gündür.bir ay 29 küsur gündür. Yani ay dünyanın etrafında döner, tekrar güneşle dünya arasıda, Yani ay dünyanın etrafında döner, tekrar güneşle dünya arasıda, aynı hizaya tekrar gelinceye kadar 29 gün geçer. aynı hizaya tekrar gelinceye kadar 29 gün geçer. Bir turunu, bir dönüşünü 29 küsur günde tamamlar. Bir turunu, bir dönüşünü 29 küsur günde tamamlar. Küsürâtından dolayı, bu tamamlamada hilâli bazen görürüz, bazen göremeyiz.Küsürâtından dolayı, bu tamamlamada hilâli bazen görürüz, bazen göremeyiz. 30. günde görürüz, bazen 29. günde görürüz. 30. günde görürüz, bazen 29. günde görürüz. Böyle kamerî takvimlerde ayların kaç gün olduğuna, takviminize şöyle kuş bakışı bir bakarsanız görürsünüz:Böyle kamerî takvimlerde ayların kaç gün olduğuna, takviminize şöyle kuş bakışı bir bakarsanız görürsünüz: 29, 30, 29, 30, 29, 30, bazen böyle iki 29, bir 30 filan, bazen iki 30 bir 29... Böyle gider. Neden? 29, 30, 29, 30, 29, 30, bazen böyle iki 29, bir 30 filan, bazen iki 30 bir 29... Böyle gider.

Neden?

O küsüratın eklenmesi dolayısıyla meydana gelen durumdan dolaydır o. O küsüratın eklenmesi dolayısıyla meydana gelen durumdan dolaydır o.

Peygamber Efendimiz buyuruyor ki: "Ay 29 gündür." Peygamber Efendimiz buyuruyor ki: "Ay 29 gündür."

Tabii küsürattan dolayı şey olmaz, orucun tutulması güne göredir.Tabii küsürattan dolayı şey olmaz, orucun tutulması güne göredir. Binânealeyh 29 günden sonra, akşamleyin güneşin batmasından sonra, Binânealeyh 29 günden sonra, akşamleyin güneşin batmasından sonra, güneşin battığı tarafa bakılacak. güneşin battığı tarafa bakılacak. Güneş battıktan sonra incecik hilâl görünürse yeni ay, ertesi gün yeni ayın biridir.Güneş battıktan sonra incecik hilâl görünürse yeni ay, ertesi gün yeni ayın biridir. Bu kadar basit bu mesele. Tabii bilmeyenler bu işi çok karıştırıyorlar.Bu kadar basit bu mesele.

Tabii bilmeyenler bu işi çok karıştırıyorlar.
Mesela bir hacı teyzeden bahsettiler.Mesela bir hacı teyzeden bahsettiler. Bu mübarek ihtiyar hacı teyzelerin de dindarlığı çok sağlam olur, çok ihlâslı olurlar mübarekler.Bu mübarek ihtiyar hacı teyzelerin de dindarlığı çok sağlam olur, çok ihlâslı olurlar mübarekler. Allah razı olsun, dualarından bizleri eksik etmesinler... Bu hacı teyze diyormuş ki; Allah razı olsun, dualarından bizleri eksik etmesinler... Bu hacı teyze diyormuş ki;

"Herkes, 'Hilâli gördüm, hilâli gördüm...' diyor."Herkes, 'Hilâli gördüm, hilâli gördüm...' diyor. Hilâli görmek çok önemli, aman hilâli görmeye gidelim, gözleyelim!Hilâli görmek çok önemli, aman hilâli görmeye gidelim, gözleyelim! Ramazan hilâli, bilmem bayram hilâli diyorlar. 'Yâ Rabbi, bana bunu da göster!'" Ramazan hilâli, bilmem bayram hilâli diyorlar. 'Yâ Rabbi, bana bunu da göster!'"

Geceleyin kalkmış, abdest almış, namaz kılmış.Geceleyin kalkmış, abdest almış, namaz kılmış. Ondan sonra pencereyi, perdeyi açmış, bakmış, gök yüzünde hilâl görmüş; Ondan sonra pencereyi, perdeyi açmış, bakmış, gök yüzünde hilâl görmüş;

"Oh çok şükür ben de gördüm!" demiş. "Oh çok şükür ben de gördüm!" demiş.

Şimdi bu tabii gülünecek bir durum. Yani saf, dindar bir hacı teyzenin bir davranışı... Şimdi bu tabii gülünecek bir durum. Yani saf, dindar bir hacı teyzenin bir davranışı...

Hilâl gece görünürse kıymeti yok.Hilâl gece görünürse kıymeti yok. Çünkü o dolunay olmuştur, dolunaydan sonra ay eksilmeye başlamıştır başlamıştır.Çünkü o dolunay olmuştur, dolunaydan sonra ay eksilmeye başlamıştır başlamıştır. Daha [sonra] gece sabaha doğru görünmeye başlar, ondan sonra gittikçe yok olur.Daha [sonra] gece sabaha doğru görünmeye başlar, ondan sonra gittikçe yok olur. O bir ayın sonuna doğru olan [eski hilâldir,] o önemli değil. O bir ayın sonuna doğru olan [eski hilâldir,] o önemli değil. Yeni hilâl güneşin hizasını geçecek, güneşten [sonra batacak.]Yeni hilâl güneşin hizasını geçecek, güneşten [sonra batacak.] Yani astronomik olarak öyle de bunu tabii halk anlayamaz. Güneş battıktan sonra görülecek.Yani astronomik olarak öyle de bunu tabii halk anlayamaz. Güneş battıktan sonra görülecek. Güneş daha doğmadan [hilâl] güneşin önünde demek oluyor.Güneş daha doğmadan [hilâl] güneşin önünde demek oluyor. O gün güneşin önünden gidecek, güneşten evvel batacak, o zaman görünmez.O gün güneşin önünden gidecek, güneşten evvel batacak, o zaman görünmez. O daha yeni ayın başlamadığını gösterir. O daha yeni ayın başlamadığını gösterir. Güneş battıktan sonra arkadan görünüyorsa demek ki o zaman yeni ay başlamış. Güneş battıktan sonra arkadan görünüyorsa demek ki o zaman yeni ay başlamış.

O halde Peygamber Efendimiz bu esasa bağlıyor; O halde Peygamber Efendimiz bu esasa bağlıyor;

Lâ tesûmû hattâ teravhü. "O yeni hilâli görmeden oruca başlamayın." Lâ tesûmû hattâ teravhü. "O yeni hilâli görmeden oruca başlamayın."

Ve lâ tuftırû hattâ teravhü. "Ve Ramazanı da yeni hilâli görmeden bitirmeyin..." E ne olacak? Ve lâ tuftırû hattâ teravhü. "Ve Ramazanı da yeni hilâli görmeden bitirmeyin..."

E ne olacak?

Fe-in ğumme aleyküm fakdirû lehû.Fe-in ğumme aleyküm fakdirû lehû. "Eğer karanlık yani bulutlu olursa, hilâli gözleyeceğiniz zaman hilâlin görüneceği yerde "Eğer karanlık yani bulutlu olursa, hilâli gözleyeceğiniz zaman hilâlin görüneceği yerde hava bulutlu veya sisli olursa göremezsiniz. Görünmezse o zaman takdir ediniz, hesab ediniz!" hava bulutlu veya sisli olursa göremezsiniz. Görünmezse o zaman takdir ediniz, hesab ediniz!"

Ne demek? Başka hadîs-i şerîflerde belirtilmiş; Fakdirû selâsîn.Ne demek?

Başka hadîs-i şerîflerde belirtilmiş; Fakdirû selâsîn.
"İçinde bulunduğunuz ayı otuza tamamlayın!" "İçinde bulunduğunuz ayı otuza tamamlayın!"

Yani daha Şâban'dasınız, Ramazan hilâlini gözlüyorsunuz..Yani daha Şâban'dasınız, Ramazan hilâlini gözlüyorsunuz.. O zaman hava bulutlu oluverdi, göremediniz; Şâban'ı 30 sayacaksınız. Bu kadar kolay.O zaman hava bulutlu oluverdi, göremediniz; Şâban'ı 30 sayacaksınız. Bu kadar kolay. Ramazan ayı içindesiniz, bayram hilâlini gözlüyorsunuz akşam. Bulutlu oluverdi.Ramazan ayı içindesiniz, bayram hilâlini gözlüyorsunuz akşam. Bulutlu oluverdi. O zaman Ramazan'ı 30 gün tutarsınız. Ondan sonra bayram olur. Bu kadar güzel tarif edilmiş hadîs-i şerîfte. O zaman Ramazan'ı 30 gün tutarsınız. Ondan sonra bayram olur. Bu kadar güzel tarif edilmiş hadîs-i şerîfte.

Bu hususta pek çok sahih hadîs-i şerîfler var. Başka bir âyet-i kerîmede de; Bu hususta pek çok sahih hadîs-i şerîfler var. Başka bir âyet-i kerîmede de;

Yes'elûneke ani'l-ehilleh. "Hilâlleri sana soruyorlar ey Rasûlüm!" Yes'elûneke ani'l-ehilleh. "Hilâlleri sana soruyorlar ey Rasûlüm!"

Kul hiye mevâkîtü li'n-nâsi ve'l-hac.Kul hiye mevâkîtü li'n-nâsi ve'l-hac. "De ki; Bunlar insanlar için vakit ölçeğidir "De ki; Bunlar insanlar için vakit ölçeğidir ve haccı da belirten bir alâmet-i semâviyedir." diye âyet-i kerîmede var. ve haccı da belirten bir alâmet-i semâviyedir." diye âyet-i kerîmede var.

Demek ki hilâle bakılacak. Bu hilâle bakma meselesinde [şimdi] ulaşım imkânları,Demek ki hilâle bakılacak. Bu hilâle bakma meselesinde [şimdi] ulaşım imkânları, haberleşme imkânları çoğaldığı için, eğer bir beldede hava bulutlu olur dahaberleşme imkânları çoğaldığı için, eğer bir beldede hava bulutlu olur da öbür tarafta bulutsuz, berrak olursa; onlar öbür tarafa haber verirler. öbür tarafta bulutsuz, berrak olursa; onlar öbür tarafa haber verirler. Mesela İstanbul umûmiyetle bulutlu olur da biraz kara iklimi olduğu için Urfa, Antep havası berrak olur. Mesela İstanbul umûmiyetle bulutlu olur da biraz kara iklimi olduğu için Urfa, Antep havası berrak olur. Veyahut Gemlik'ten, Edirne'den daha berrak görünür. Veyahut Gemlik'ten, Edirne'den daha berrak görünür. Veya İzmir'den, Çeşme'den daha berrak görünür...Veya İzmir'den, Çeşme'den daha berrak görünür... Haberleşilirse, doğru söyleyen insanlar haber verirse Haberleşilirse, doğru söyleyen insanlar haber verirse o zaman ötekiler de ona riâyet ederek bu şeyi tutarlar. o zaman ötekiler de ona riâyet ederek bu şeyi tutarlar.

Şimdi tabii bu bazı ülkelerde Ramazan bir gün önceden başlıyor, bayram bir gün önceden geliyor.Şimdi tabii bu bazı ülkelerde Ramazan bir gün önceden başlıyor, bayram bir gün önceden geliyor. Bu sefer bizim Türkiye'deki kardeşler biribirlerine baskı yapıyor; Bu sefer bizim Türkiye'deki kardeşler biribirlerine baskı yapıyor;

"İşte falanca yerde Ramazan başlamış, sen niye oruç tutmuyorsun?""İşte falanca yerde Ramazan başlamış, sen niye oruç tutmuyorsun?" Veyahut; "Ramazan bitmiş, bayram olmuş. Sen bayram gününde niye oruç tutuyorsun?" diye. Veyahut; "Ramazan bitmiş, bayram olmuş. Sen bayram gününde niye oruç tutuyorsun?" diye.

Bilmiyorlar dış şartları. Halbuki işin esas hilâli görmektir.Bilmiyorlar dış şartları. Halbuki işin esas hilâli görmektir. Hilâl görünmeyecek bir durumda iken bazıları hesaba dayalı olarak, Hilâl görünmeyecek bir durumda iken bazıları hesaba dayalı olarak, hilâl görünmeyecekken "Yeni ay doğmuştur." diyorlar. hilâl görünmeyecekken "Yeni ay doğmuştur." diyorlar. Çünkü kendileri bu işlerden hiç anlamadıkları için işi gayr-i müslimlere,Çünkü kendileri bu işlerden hiç anlamadıkları için işi gayr-i müslimlere, Amerikalılara, vesairelere bırakmışlar. Amerikalılara, vesairelere bırakmışlar. Onlar da kendi bilimsel kanaatlerine göre, hadîs-i şerîfe göre, Onlar da kendi bilimsel kanaatlerine göre, hadîs-i şerîfe göre, Peygamber Efendimiz'in tavsiyesine göre değil de nazarî olarak; Peygamber Efendimiz'in tavsiyesine göre değil de nazarî olarak;

"Ay, dünya, güneş aynı hizaya, ictimâ noktasına, kavuşum noktasına gelmiştir;"Ay, dünya, güneş aynı hizaya, ictimâ noktasına, kavuşum noktasına gelmiştir; bir saniye sonrası yeni ay demektir." diyorlar ama o sırada hilâlin görünmesi mümkün olmuyor.bir saniye sonrası yeni ay demektir." diyorlar ama o sırada hilâlin görünmesi mümkün olmuyor. Bu bakımdan onlar haksız yere, hilâl görünmediği halde ilân etmiş oluyorlar.Bu bakımdan onlar haksız yere, hilâl görünmediği halde ilân etmiş oluyorlar. Berikiler de, orada görülmüş sanarak -halbuki görünmedi- Berikiler de, orada görülmüş sanarak -halbuki görünmedi- ona uymaya kalkıyorlar, bu yanlış oluyor.[Halbuki] Peygamber Efendimiz hadîs-i şerîfte görmeyi tavsiye ediyor. ona uymaya kalkıyorlar, bu yanlış oluyor.[Halbuki] Peygamber Efendimiz hadîs-i şerîfte görmeyi tavsiye ediyor.

Bir de hilâl, mesela Malezya'da, Avustralya'da görülmez deBir de hilâl, mesela Malezya'da, Avustralya'da görülmez de ama akşam vakti yani güneşin batma vakti mesela Türkiye ile Avustralya arasında şu anda yedi saat fark var.ama akşam vakti yani güneşin batma vakti mesela Türkiye ile Avustralya arasında şu anda yedi saat fark var. Bazen bu daha da büyüyebilir. Mesela, Londra ile daha büyük vakit farkı var. Bazen bu daha da büyüyebilir. Mesela, Londra ile daha büyük vakit farkı var. Amerika ile daha büyük...Amerika ile daha büyük... Avustralya'da, Malezya'da, Pakistan'da hilâl görünmez de Avrupa'da görünür. Avustralya'da, Malezya'da, Pakistan'da hilâl görünmez de Avrupa'da görünür. Çünkü onların güneş batma zamanına kadar yedi-sekiz saat geçmiştir.Çünkü onların güneş batma zamanına kadar yedi-sekiz saat geçmiştir. O saat içinde de ay kavuşum noktasından o kadar saat kaymıştır; orada görünebilir.O saat içinde de ay kavuşum noktasından o kadar saat kaymıştır; orada görünebilir. Tamam onlar görürler. Veyahut bunların hiçbirinde görünmez, Amerika'da görünebilir.Tamam onlar görürler. Veyahut bunların hiçbirinde görünmez, Amerika'da görünebilir. Çünkü Amerika'da artık akşam olması daha da geç vakitte oluyor. Çünkü Amerika'da artık akşam olması daha da geç vakitte oluyor.

Onun için beldelerin de bulunduğu kıtaya göre önemi var.Onun için beldelerin de bulunduğu kıtaya göre önemi var. Onun için herkesin oraya buraya bakıp bilmeden bu işe karışması uygun olmuyor.Onun için herkesin oraya buraya bakıp bilmeden bu işe karışması uygun olmuyor. Mesela bizim bu aya Avustralya'da başlamamız, Türkiye'den farklı.Mesela bizim bu aya Avustralya'da başlamamız, Türkiye'den farklı. Bizde görülmüyordu, Türkiye'de görüldü. İçinde bulunduğumuz bu ay bir gün fark etti. Doğru...Bizde görülmüyordu, Türkiye'de görüldü. İçinde bulunduğumuz bu ay bir gün fark etti. Doğru... Bizim için de doğru, Türkiye için de doğru. Çünkü arada yedi saatlik fark var.Bizim için de doğru, Türkiye için de doğru. Çünkü arada yedi saatlik fark var. İşte bu meseleleri bilmeyenler, bu işleri biraz karıştırıyorlar, başka yerlere uyuyorlar.İşte bu meseleleri bilmeyenler, bu işleri biraz karıştırıyorlar, başka yerlere uyuyorlar. İşin içine başka siyasî şeyler de girebiliyor. Mesela bana dediler ki; İşin içine başka siyasî şeyler de girebiliyor. Mesela bana dediler ki;

"Hiçbir zaman Cezayir'le Fas aynı zamanda Ramazan yapmaz, bayram yapmaz." Neden? "Hiçbir zaman Cezayir'le Fas aynı zamanda Ramazan yapmaz, bayram yapmaz."

Neden?

O ülkelerin yöneticileri, halkları birbirinden koparmak, ayırmak için bunu böyle âdet edinmişler. O ülkelerin yöneticileri, halkları birbirinden koparmak, ayırmak için bunu böyle âdet edinmişler.

Bütün bunları, hesaplamayı da bildiği halde, gâyet güzel açıklayan alimlerimiz,Bütün bunları, hesaplamayı da bildiği halde, gâyet güzel açıklayan alimlerimiz, uygun olan şeyi, hadîs-i şerîflerin kesin beyanına göre hilâli görmeye bağlamışlardır.uygun olan şeyi, hadîs-i şerîflerin kesin beyanına göre hilâli görmeye bağlamışlardır. Hesaplama bu esasa uymuyor.Hesaplama bu esasa uymuyor. Esas hilâli görme olunca, o zaman ona uyan insanlara tâbi olmak lazım. Uymayanlara aldırmamak lazım. Esas hilâli görme olunca, o zaman ona uyan insanlara tâbi olmak lazım. Uymayanlara aldırmamak lazım.

Kur'ân-ı Kerîm'de bu âyet-i kerîme böyle. "Bu ay'ı kim görürse..."Kur'ân-ı Kerîm'de bu âyet-i kerîme böyle. "Bu ay'ı kim görürse..." Hilâli demek yani, "Bu aya mukim olarak kim girerse, bu ayı kim idrak ederse orucu tutsun." diyor. Hilâli demek yani, "Bu aya mukim olarak kim girerse, bu ayı kim idrak ederse orucu tutsun." diyor.

Peki seferdeyse, yani seyahatteyse, seyahatin zorlukları var veyahut hastaysa,Peki seferdeyse, yani seyahatteyse, seyahatin zorlukları var veyahut hastaysa, oruç tuttuğu zaman hastalığı artacak veya tutmak istese bile tutamayacak,oruç tuttuğu zaman hastalığı artacak veya tutmak istese bile tutamayacak, [o zaman ne olacak?] Cenâb-ı Hak buyuruyor ki; [o zaman ne olacak?] Cenâb-ı Hak buyuruyor ki;

Ve men kâne marîdan. "Her kim ki hasta oldu ise, hasta bulunuyorsa." Ev alâ seferin.Ve men kâne marîdan. "Her kim ki hasta oldu ise, hasta bulunuyorsa." Ev alâ seferin. "Veyahut seyahatte, yol üzerinde, sefer üzerinde bulunuyorsa.""Veyahut seyahatte, yol üzerinde, sefer üzerinde bulunuyorsa." Yani seyahat etmekte bulunuyorsa. Fe-iddetün. "Onların boynuna saymak vardır..." Neyi saymak? Yani seyahat etmekte bulunuyorsa. Fe-iddetün. "Onların boynuna saymak vardır..."

Neyi saymak?

Tutamadığı günleri hatırında tutmak. Min eyyâmin uhar.Tutamadığı günleri hatırında tutmak. Min eyyâmin uhar. "Onları hatırında tutup başka günlerde, yani hastalığın geçtiği günlerde,"Onları hatırında tutup başka günlerde, yani hastalığın geçtiği günlerde, seyahatten döndüğü, mukim olduğu zamanlar, rahata erdiği zaman demek." seyahatten döndüğü, mukim olduğu zamanlar, rahata erdiği zaman demek."

Eyyâm, "günler" demek; uhar, "öteki" demek.Eyyâm, "günler" demek; uhar, "öteki" demek. Ramazan'dan öteki, hasta ve seferde olduğu günlerden öteki günlerde,Ramazan'dan öteki, hasta ve seferde olduğu günlerden öteki günlerde, tutamadığı günlerin sayısınca saymak onların borcudur. Yani o kadar orucu ödemeleri lazımdır. tutamadığı günlerin sayısınca saymak onların borcudur. Yani o kadar orucu ödemeleri lazımdır. Bu, Ramazan'da bu sebeplerle oruç tutamayanların, sonradanBu, Ramazan'da bu sebeplerle oruç tutamayanların, sonradan tutamadıkları günleri tutarak Ramazan miktarını tamamlamaları gerektiğini gösteriyor. tutamadıkları günleri tutarak Ramazan miktarını tamamlamaları gerektiğini gösteriyor.

Bu hususlarda hadîs-i şerîfler var. Onları beyan etmek istiyorum.Bu hususlarda hadîs-i şerîfler var. Onları beyan etmek istiyorum. Bir kere hasta oruç tutmayacak ama bu "hastayım" demekBir kere hasta oruç tutmayacak ama bu "hastayım" demek bazı dini zayıf kimselerin de istismar ettiği bir konu oluyor. bazı dini zayıf kimselerin de istismar ettiği bir konu oluyor.

Hastayım, ben oruç tutmuyorum. Niye oruç tutmuyorsun? Hastayım... Hastayım, ben oruç tutmuyorum.

Niye oruç tutmuyorsun?

Hastayım...

Ne hastalığın var, turp gibisin, gayet iyisin. Ne hastalığın var, turp gibisin, gayet iyisin.

İşte yok efendim, sigara içmeyince elim ayağım titriyor da, hasta oluyorum da ondan... İşte yok efendim, sigara içmeyince elim ayağım titriyor da, hasta oluyorum da ondan...

Bu, beynamaz özürü dediğimiz gibi, dinen makbul olmayan bir özürdür. Bu, beynamaz özürü dediğimiz gibi, dinen makbul olmayan bir özürdür.

Nasıl bir hasta oruç tutmayacak? Nasıl bir hasta oruç tutmayacak?

Oruç tuttuğu zaman hastalığı artıyorsa, hastalığı daha kötüye gidiyorsa o zaman tutmayacak.Oruç tuttuğu zaman hastalığı artıyorsa, hastalığı daha kötüye gidiyorsa o zaman tutmayacak. Hastalığına bir zararı olmuyorsa, o zaman orucu tutacak. Tutması daha iyi. Seferde oruç...Hastalığına bir zararı olmuyorsa, o zaman orucu tutacak. Tutması daha iyi.

Seferde oruç...
Seferde oruç tutmak veya tutmamak serbest. Seferde oruç tutmak veya tutmamak serbest. Bu hususta da bazıları farklı fikirler beyan etmişler ama tutabilir veya tutmaz. Bu hususta da bazıları farklı fikirler beyan etmişler ama tutabilir veya tutmaz. Çünkü Enes radıyallhu anh'ten, bir hadîs-i şerîf şöyle; Çünkü Enes radıyallhu anh'ten, bir hadîs-i şerîf şöyle;

Sâfernâ me'a rasûlillah sallallahu aleyhi ve sellem. "Peygamber Efendimiz'le sefere çıktık."Sâfernâ me'a rasûlillah sallallahu aleyhi ve sellem. "Peygamber Efendimiz'le sefere çıktık." Fî ramadân. "Ramazan ayında." Fî ramadân. "Ramazan ayında."

Fe-lem ya'ibi's-sâimü ale'l-muftiri ve la'l-muftiru ale's-sâimi.Fe-lem ya'ibi's-sâimü ale'l-muftiri ve la'l-muftiru ale's-sâimi. Bazımız oruç tuttu, bazımız oruç tutmadı. "Peygamber Efendimiz oruç tutanı veya oruç tutmayanı ayıplamadı." Bazımız oruç tuttu, bazımız oruç tutmadı. "Peygamber Efendimiz oruç tutanı veya oruç tutmayanı ayıplamadı."

Demek ki ikisi de olabiliyor. Tutanı da ayıplamadı.Demek ki ikisi de olabiliyor. Tutanı da ayıplamadı. O, Cenâb-ı Hakk'ın bu müsaadesinden faydalanıyor, sevap kazanayım diye, tutabilirim diye tutuyor.O, Cenâb-ı Hakk'ın bu müsaadesinden faydalanıyor, sevap kazanayım diye, tutabilirim diye tutuyor. Ötekisi de ruhsattan, müsaadeden istifade ediyor, o da tutmuyor. Ötekisi de ruhsattan, müsaadeden istifade ediyor, o da tutmuyor.

Bir keresinde Peygamber Efendimiz bakmış ki birisinin başına insanlar üşüşmüşler,Bir keresinde Peygamber Efendimiz bakmış ki birisinin başına insanlar üşüşmüşler, gölge yapmışlar, tedavi etmeye çalışıyor. "Ne oldu buna?" demiş. Demişler ki; gölge yapmışlar, tedavi etmeye çalışıyor.

"Ne oldu buna?" demiş. Demişler ki;

"Oruçlu yâ Resûlallah!" O zaman demiş ki; Leyse mine'l-birri es-sıyâmü fi's-sefer."Oruçlu yâ Resûlallah!" O zaman demiş ki;

Leyse mine'l-birri es-sıyâmü fi's-sefer.
"Seyahatteyken oruç tutmak takvâ değildir." Yani bunu yapmaları lüzumlu değil."Seyahatteyken oruç tutmak takvâ değildir." Yani bunu yapmaları lüzumlu değil. "Böyle eğer halsiz düşecekse, başkalarına yük olacak duruma gelecekse o zaman tutmasın." mânasına. "Böyle eğer halsiz düşecekse, başkalarına yük olacak duruma gelecekse o zaman tutmasın." mânasına.

Demek ki seferdeyken oruç tutmak da tutmamak da mümkün.Demek ki seferdeyken oruç tutmak da tutmamak da mümkün. Tutmadığı zaman sâir günlerde onları ödemesi burada tavsiye buyuruluyor.Tutmadığı zaman sâir günlerde onları ödemesi burada tavsiye buyuruluyor. Tutarsa da tutabilir ama tuttuğu zaman da başkasına yük olacak,Tutarsa da tutabilir ama tuttuğu zaman da başkasına yük olacak, halsiz olacaksa o zaman Efendimiz tavsiye eylememiş. halsiz olacaksa o zaman Efendimiz tavsiye eylememiş.

Şimdi bu geçen haftaki oruç âyetiyle ilgili bir husus var burada.Şimdi bu geçen haftaki oruç âyetiyle ilgili bir husus var burada. Bazı sahabeden bu konuyu şöyle anlayanlar var; Bazı sahabeden bu konuyu şöyle anlayanlar var;

"İlk zamanda oruç emredildiği zaman isteyen oruç tutuyordu, isteyen tutmayıp fidye veriyordu."İlk zamanda oruç emredildiği zaman isteyen oruç tutuyordu, isteyen tutmayıp fidye veriyordu. Sonraları bu hüküm değişti ve herkesin Ramazan'da oruç tutması [emredildi.] Sonraları bu hüküm değişti ve herkesin Ramazan'da oruç tutması [emredildi.] Ancak hasta ve seyahatte olanların tutmamasına ruhsat verildi, iş değişti." deniliyor. Ancak hasta ve seyahatte olanların tutmamasına ruhsat verildi, iş değişti." deniliyor.

Yalnız hasta olup da hastalığı geçmeyecek durumda, devam edecek durumda olan olursaYalnız hasta olup da hastalığı geçmeyecek durumda, devam edecek durumda olan olursa onun, ihtiyarın, bu durumda olanın yine fidye vermesi hükmü devam ediyor. onun, ihtiyarın, bu durumda olanın yine fidye vermesi hükmü devam ediyor.

Sonra bu seferde oruç tutmakta bir konuyu daha kaydetmiş kitaplar; Sonra bu seferde oruç tutmakta bir konuyu daha kaydetmiş kitaplar;

Eğer sefer bir günahlı yolculuksa, o zaman bu müsaadeden istifade edemez.Eğer sefer bir günahlı yolculuksa, o zaman bu müsaadeden istifade edemez. Çünkü günahkârın Allah'ın verdiği bir ikramdan istifadeye hakkı yoktur. Çünkü günahkârın Allah'ın verdiği bir ikramdan istifadeye hakkı yoktur. Seferin sevap üzerine, hayır üzerine olması, günah üzerine olmaması lazım. Seferin sevap üzerine, hayır üzerine olması, günah üzerine olmaması lazım.

Demek ki Cenâb-ı Hak, "Seyahatte tutmayabilir" diye müsaade buyuruncaDemek ki Cenâb-ı Hak, "Seyahatte tutmayabilir" diye müsaade buyurunca veya hasta olan tutmayabilir buyurunca [bunun hikmetini] beyan ediyor; veya hasta olan tutmayabilir buyurunca [bunun hikmetini] beyan ediyor;

Yurîdullâhü bi-kümü'l-yüsr "Allah size kolaylık murad ediyor."Yurîdullâhü bi-kümü'l-yüsr "Allah size kolaylık murad ediyor." Ve lâ yürîdü bi-kümü'l-usr. ["Size zorluk istemiyor."] Ve lâ yürîdü bi-kümü'l-usr. ["Size zorluk istemiyor."]

Yüsr, "kolaylık" demek, usr da, ayn, sin, ra [harfleri] ile "zorluk" demek.Yüsr, "kolaylık" demek, usr da, ayn, sin, ra [harfleri] ile "zorluk" demek. İnne mea'l-usri yüsran diye bu iki kelime Elem neşrah leke sûresinde de geçiyor ya.İnne mea'l-usri yüsran diye bu iki kelime Elem neşrah leke sûresinde de geçiyor ya. Allah kolaylığı murad ediyor. Allah kolaylığı murad ediyor.

Evet, Cenâb-ı Hak müslümanlara, hele hele biz Ümmet-i Muhammed'e,Evet, Cenâb-ı Hak müslümanlara, hele hele biz Ümmet-i Muhammed'e, âhir zaman ümmetine başka ümmetlerden daha fazla kolaylıklar ihsan etmiştir.âhir zaman ümmetine başka ümmetlerden daha fazla kolaylıklar ihsan etmiştir. İşte bunlardan birisi de böyle hasta olduğu, seyahatta olduğu zaman orucun tutulamaması müsaadesidir. İşte bunlardan birisi de böyle hasta olduğu, seyahatta olduğu zaman orucun tutulamaması müsaadesidir. Su olmadığı zaman teyemmüm, cihadda elde edilen ganimetlerin helâl olması gibi Su olmadığı zaman teyemmüm, cihadda elde edilen ganimetlerin helâl olması gibi Cenâb-ı Hakk'ın sevdiğinden dolayı bu ümmete mahsus bazı kolaylıkları olmuş. Cenâb-ı Hakk'ın sevdiğinden dolayı bu ümmete mahsus bazı kolaylıkları olmuş.

Cenâb-ı Hak kolaylaştırmak murad ediyor.Cenâb-ı Hak kolaylaştırmak murad ediyor. Onun için, "Tutamıyorsanız, o günleri başka zaman ödersiniz." diye tavsiye buyuruyor. Onun için, "Tutamıyorsanız, o günleri başka zaman ödersiniz." diye tavsiye buyuruyor.

Ve li-tükmilü'l-iddete. Burada li-tükmilüdeki lam, ta'lil lamı değildir, yurîdü'ye bağlı diyorlar.Ve li-tükmilü'l-iddete. Burada li-tükmilüdeki lam, ta'lil lamı değildir, yurîdü'ye bağlı diyorlar. Yani, "Müddeti tamamlamanızı murad ettiği için, böyle emrediyor Allah." Yani, "Müddeti tamamlamanızı murad ettiği için, böyle emrediyor Allah."

Demek ki Ramazan'ın tamamını tutacak. Öyle yarısını tutmak, yarısını tutmamak yok.Demek ki Ramazan'ın tamamını tutacak. Öyle yarısını tutmak, yarısını tutmamak yok. Eksiği varsa onu tamamlayacak. Eksiği varsa onu tamamlayacak. Çünkü iddet, "sayı" demek; sayının, günlerin sayısının tamamlanması yani eksik bırakılmaması demek.Çünkü iddet, "sayı" demek; sayının, günlerin sayısının tamamlanması yani eksik bırakılmaması demek. Eksik bırakılmamasını Cenâb-ı Hak murad ediyor.Eksik bırakılmamasını Cenâb-ı Hak murad ediyor. Veya, "Eksik bırakılmaması için..." mânasını veren alimler de var. Veya, "Eksik bırakılmaması için..." mânasını veren alimler de var.

Bu tükmilû'nun, tükemmilû kıraati de var. O zaman burası, Ve li-tükemmilü'l-iddete.Bu tükmilû'nun, tükemmilû kıraati de var. O zaman burası, Ve li-tükemmilü'l-iddete. "Gün gün, tutamadığınız günleri tamamlamanız için..." mânasına geliyor. "Gün gün, tutamadığınız günleri tamamlamanız için..." mânasına geliyor.

Ve li-tükebbirullâhe alâ mâ hedâküm. "Size hidâyet vermesi sebebiyle Allah'a tekbir edesiniz diye." Ve li-tükebbirullâhe alâ mâ hedâküm. "Size hidâyet vermesi sebebiyle Allah'a tekbir edesiniz diye."

Şimdi bu tekbir etmek, tabii gönülden olur, sözle olur. Bundan murad nedir, nasıl olacak? Şimdi bu tekbir etmek, tabii gönülden olur, sözle olur.

Bundan murad nedir, nasıl olacak?

Bir; Allah'ın varlığını, adâletini, lütfunu anlayıp, inanıp, onu görüp;Bir; Allah'ın varlığını, adâletini, lütfunu anlayıp, inanıp, onu görüp; mârifetullaha ait her türlü mânevî bilgilere sahip olup, şekki, tereddütü kalpten [çıkarmak.]mârifetullaha ait her türlü mânevî bilgilere sahip olup, şekki, tereddütü kalpten [çıkarmak.] Sonra, söz olarak da Cenâb-ı Hakk'ın şânının ulu olduğunu gösteren sıfatlarını,Sonra, söz olarak da Cenâb-ı Hakk'ın şânının ulu olduğunu gösteren sıfatlarını, Esmâ-i Hüsnâ'sını bilmek ve ikrar etmek.Esmâ-i Hüsnâ'sını bilmek ve ikrar etmek. Bir de Allah'ı tekbir eylemenin icrâ şekli de namaz gibi,Bir de Allah'ı tekbir eylemenin icrâ şekli de namaz gibi, oruç gibi sâir farz kıldığı vazifeleri, ibadetleri yapmak.oruç gibi sâir farz kıldığı vazifeleri, ibadetleri yapmak. Tekbir bu üç mânaya da gelen bir şey yani Cenâb-ı Hakk'ı büyüklemek.Tekbir bu üç mânaya da gelen bir şey yani Cenâb-ı Hakk'ı büyüklemek. Namaz kılıyorsun, Cenâb-ı Hakk'ı büyüklemiş oluyorsun, tekbir etmiş oluyorsun.Namaz kılıyorsun, Cenâb-ı Hakk'ı büyüklemiş oluyorsun, tekbir etmiş oluyorsun. "Allah büyüktür" demiş oluyorsun. "Allah büyüktür" demiş oluyorsun.

"Allahu Teâlâ hazretleri Ramazan'da bu orucu bu sebeple, bunun için emretmiştir" mânasına geliyor, bir."Allahu Teâlâ hazretleri Ramazan'da bu orucu bu sebeple, bunun için emretmiştir" mânasına geliyor, bir. Bir de burada bir ince şey var.Bir de burada bir ince şey var. Ramazan'ın îfâ edilmesinden, oruçların tutulmasından sonra bayram olacak Ramazan'ın îfâ edilmesinden, oruçların tutulmasından sonra bayram olacak ve müslümanlar bu ayı başarıyla bitirdik diye, Cenâb-ı Hakk'a şükranlarını, ve müslümanlar bu ayı başarıyla bitirdik diye, Cenâb-ı Hakk'a şükranlarını, ona karşı sevgi ve bağlılıklarını ifâde etmek için, Ramazan bayramı gelince, ona karşı sevgi ve bağlılıklarını ifâde etmek için, Ramazan bayramı gelince, sözle de tekbir alacaklar, "Allâhu ekber, Allâhu ekber..." diyecekler. sözle de tekbir alacaklar, "Allâhu ekber, Allâhu ekber..." diyecekler.

Tekbir kısaca, ezanda söylenildiği gibi Allâhu ekber demektir.Tekbir kısaca, ezanda söylenildiği gibi Allâhu ekber demektir. Geniş şekliyle de; Allâhu ekber, Allâhu ekber lâ ilâhe illallâhu vallâhu ekber Allâhu ekber ve lillâhi'l-hamd.Geniş şekliyle de; Allâhu ekber, Allâhu ekber lâ ilâhe illallâhu vallâhu ekber Allâhu ekber ve lillâhi'l-hamd. Böyle denilince, tabii hamd de söylenmiş, Allah'ın birliği de söylenmiş oluyor. Böyle denilince, tabii hamd de söylenmiş, Allah'ın birliği de söylenmiş oluyor. Bu daha büyük bir şekilde...Bu daha büyük bir şekilde... Bu tekbiri böyle bayramlarda, Ramazan bayramında içinden yapmak, bizim mezhebimize göre tavsiye ediliyor. Bu tekbiri böyle bayramlarda, Ramazan bayramında içinden yapmak, bizim mezhebimize göre tavsiye ediliyor.

Hatta Abdullah b. Abbas gözleri rahatsız olduğu zaman,Hatta Abdullah b. Abbas gözleri rahatsız olduğu zaman, yanındaki hizmetini gören zâtla beraber Ramazan bayramına giderken, tekbir seslerini duymuş;yanındaki hizmetini gören zâtla beraber Ramazan bayramına giderken, tekbir seslerini duymuş; "İmam hutbeye mi çıktı? Niye böyle [tekbir getiriyor] bu insanlar?" diye şaşırmış."İmam hutbeye mi çıktı? Niye böyle [tekbir getiriyor] bu insanlar?" diye şaşırmış. Buradan anlaşılıyor ki, tekbirden maksat Ramazan bayramı namazı da kastedilmiş [olabilir.] Buradan anlaşılıyor ki, tekbirden maksat Ramazan bayramı namazı da kastedilmiş [olabilir.] Abdullah b. Abbas radıyallahu anhümâ öyle anlıyor.Abdullah b. Abbas radıyallahu anhümâ öyle anlıyor. Onun için böyle halkın, Allâhu ekber, Allâhu ekber..." demesini yadırgamış.Onun için böyle halkın, Allâhu ekber, Allâhu ekber..." demesini yadırgamış. "Hutbede aldığı tekbirle beraber alınması lazım." diye, o kanaatte olduğunu beyan etmiş. "Hutbede aldığı tekbirle beraber alınması lazım." diye, o kanaatte olduğunu beyan etmiş.

Bizde bayram hilâlini görünce tekbir getirmek müstehabtır.Bizde bayram hilâlini görünce tekbir getirmek müstehabtır. Peygamber Efendimiz'den ve eski mübareklerden rivâyet edildiği üzere,Peygamber Efendimiz'den ve eski mübareklerden rivâyet edildiği üzere, namaza giderken de böyle içinden sessizce tekbir eder.namaza giderken de böyle içinden sessizce tekbir eder. Kurban bayramında sesli tekbir eder. Çünkü orada hadîs-i şerîfler öyle [bildiriyor.] Kurban bayramında sesli tekbir eder. Çünkü orada hadîs-i şerîfler öyle [bildiriyor.] Her şey hadîs-i şerîflere göre, teferruat ile yapıldığı için. Her şey hadîs-i şerîflere göre, teferruat ile yapıldığı için.

Ve le'alleküm teşkürûn. "Tâ ki şükredesiniz diye." Ve le'alleküm teşkürûn. "Tâ ki şükredesiniz diye."

Burada da tabii bayramın sevincine, şükrüne işaret var.Burada da tabii bayramın sevincine, şükrüne işaret var. Âyet-i kerimenin böyle bitmesi, Ramazan'dan sonra bayram yapılmasını da gösteriyor. Âyet-i kerimenin böyle bitmesi, Ramazan'dan sonra bayram yapılmasını da gösteriyor.

Demek ki bu âyet-i kerîmede geniş geniş Cenâb ı Hak oruç tutmamızı emrediyor.Demek ki bu âyet-i kerîmede geniş geniş Cenâb ı Hak oruç tutmamızı emrediyor. Tutamayanların, hasta veya yolcu olanların ödemesini emrediyor.Tutamayanların, hasta veya yolcu olanların ödemesini emrediyor. Demek ki ödenmesi de lazım, tutulması esas.Demek ki ödenmesi de lazım, tutulması esas. Ondan sonra da Cenâb-ı Hakk'a kavlen ve fiilen, itikad ve icraat olarak,Ondan sonra da Cenâb-ı Hakk'a kavlen ve fiilen, itikad ve icraat olarak, düşünce ve söz olarak Cenâb-ı Hakk'ı ululamak, tekbir eylemek tavsiye ediliyor. düşünce ve söz olarak Cenâb-ı Hakk'ı ululamak, tekbir eylemek tavsiye ediliyor. Müslümanlar bunları uygulamada aynen Ramazan'ın sonunda bayram ederekMüslümanlar bunları uygulamada aynen Ramazan'ın sonunda bayram ederek ve bayramda tekbirler getirerek, namaz kılarak îfâ etmişlerdir. ve bayramda tekbirler getirerek, namaz kılarak îfâ etmişlerdir.

Ve le'alleküm teşkürûn. "Ve tâ ki, ola ki şükredesiniz." diyor. Ve le'alleküm teşkürûn. "Ve tâ ki, ola ki şükredesiniz." diyor.

Çok şükür Cenâb-ı Hakk'a ki bize en güzel ibadetleri emretmiş ve zorluk göstermemiş.Çok şükür Cenâb-ı Hakk'a ki bize en güzel ibadetleri emretmiş ve zorluk göstermemiş. Zorluk olduğu, meşakkat çıktığı, işin yapılmasında bir sıkışma olduğu zaman müsaade tarafını ihsân eylemiş. Zorluk olduğu, meşakkat çıktığı, işin yapılmasında bir sıkışma olduğu zaman müsaade tarafını ihsân eylemiş.

Hamd ü senâlar olsun... Elhamdülillah alâ ni'meti'l-islâm ve tevfîkı'l-îmân ve hidâyeti'r-rahmân... Hamd ü senâlar olsun... Elhamdülillah alâ ni'meti'l-islâm ve tevfîkı'l-îmân ve hidâyeti'r-rahmân...

İslâm'ın her ibadeti güzel! İslâm'ın her ibadeti güzel!

Bugün camide de Râmûzü'l-ehâdis'ten bir hadîs-i şerîf okuduk;Bugün camide de Râmûzü'l-ehâdis'ten bir hadîs-i şerîf okuduk; "Bir kul oruçlu olarak sabahlarsa, ne sevaplara nâil oluyor!"Bir kul oruçlu olarak sabahlarsa, ne sevaplara nâil oluyor! Göğün kapıları açılıyor, ondan sonra kaç rekât namaz kılarsa ne büyük sevaplara nâil oluyor.Göğün kapıları açılıyor, ondan sonra kaç rekât namaz kılarsa ne büyük sevaplara nâil oluyor. Tekbir ve tehlil getirirse, 70 bin melek akşama kadar onun sevabını yazıyor." Tekbir ve tehlil getirirse, 70 bin melek akşama kadar onun sevabını yazıyor."

Oruç çok muazzam bir ibadettir, sevabı çok yüksektir.Oruç çok muazzam bir ibadettir, sevabı çok yüksektir. Ramazan'da farzdır, Ramazan'ın farz orucunu tutacağız. Ramazan'da farzdır, Ramazan'ın farz orucunu tutacağız. Bu güzel ibadeti, Ramazan'ın dışındaki bazı zamanlarda da tutmayı, Bu güzel ibadeti, Ramazan'ın dışındaki bazı zamanlarda da tutmayı, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem kendisi tavsiye buyurmuştur. O zamanlarda da tutalım. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem kendisi tavsiye buyurmuştur. O zamanlarda da tutalım. Çünkü Ramazan'ın dışında da tutulduğu zaman, aynı fayda yine elde ediliyor ve sevaplar kazanılıyor;Çünkü Ramazan'ın dışında da tutulduğu zaman, aynı fayda yine elde ediliyor ve sevaplar kazanılıyor; sağlık, âfiyet de kazanılıyor. Peygamber Efendimiz Ramazan'ın dışında ne zamanlar oruç tutardı? sağlık, âfiyet de kazanılıyor.

Peygamber Efendimiz Ramazan'ın dışında ne zamanlar oruç tutardı?

Haftada; pazartesi, perşembe günleri oruç tutardı.Haftada; pazartesi, perşembe günleri oruç tutardı. Ayda; her ayın başında, ortasında, sonunda tutardı.Ayda; her ayın başında, ortasında, sonunda tutardı. Ayın ortasındaki 13, 14, 15. günleri eyyâm ı bîyz orucunu tutardı. Ayın ortasındaki 13, 14, 15. günleri eyyâm ı bîyz orucunu tutardı. Şevval'in altı gün orucunu tavsiye ederdi. Zilhicce'nin on gününde orucu tavsiye ederdi. Şevval'in altı gün orucunu tavsiye ederdi. Zilhicce'nin on gününde orucu tavsiye ederdi. Arefe gününde, Kurban bayramı arefesinde oruç tutmanın geçmiş seneninArefe gününde, Kurban bayramı arefesinde oruç tutmanın geçmiş senenin ve gelecek senenin günahlarına kefâret olduğunu, kaç defa vaazlarda geçti, söyledim. ve gelecek senenin günahlarına kefâret olduğunu, kaç defa vaazlarda geçti, söyledim. Onları tutardı, tavsiye buyururdu. Muharrem'in orucunu tavsiye buyururdu, kendisi tutardı.Onları tutardı, tavsiye buyururdu. Muharrem'in orucunu tavsiye buyururdu, kendisi tutardı. Receb'de, Şâban'da çok oruç tutardı. Receb'de, Şâban'da çok oruç tutardı.

Demek ki Ramazan orucu farz ama öteki oruçlar da sevap kazanmak için birer fırsat.Demek ki Ramazan orucu farz ama öteki oruçlar da sevap kazanmak için birer fırsat. Sık sık onları hatırlayın ve tutun. Sık sık onları hatırlayın ve tutun. Çünkü bizim bu zamanda az yemekten halsiz, bîtab düşüp de hasta olmak gibi bir durum yok.Çünkü bizim bu zamanda az yemekten halsiz, bîtab düşüp de hasta olmak gibi bir durum yok. Aksine çok yemekten çeşitli hastalıklara uğramak durumu var.Aksine çok yemekten çeşitli hastalıklara uğramak durumu var. Oruç bizler için çok çok daha önemli bir ibadet. Oruç bizler için çok çok daha önemli bir ibadet. Oruç tutanın ruhu incelir, kalbi nurlanır, sevabı çok olur.Oruç tutanın ruhu incelir, kalbi nurlanır, sevabı çok olur. Bu [nafile] oruçları da söylediğim vech ile tutun. Bu [nafile] oruçları da söylediğim vech ile tutun.

Ramazanlara da Cenâb-ı Hak sağlık ve âfiyetle eriştirsin.Ramazanlara da Cenâb-ı Hak sağlık ve âfiyetle eriştirsin. Nice nice Ramazanlara eriştirsin, nice nice bayramlara eriştirsin.Nice nice Ramazanlara eriştirsin, nice nice bayramlara eriştirsin. Güzel güzel ibadetleri yapmayı, sizlere bizlere nasip eylesin... Güzel güzel ibadetleri yapmayı, sizlere bizlere nasip eylesin...

es-Selâmu aleyküm ve rahmetullahi ve berekâtüh. es-Selâmu aleyküm ve rahmetullahi ve berekâtüh.

Konuşma Hakkında
Tema 1
Tema 2