Namaz Vakitleri

28 Zilhicce 1445
04 Temmuz 2024
İmsak
03:31
Güneş
05:30
Öğle
13:13
İkindi
17:13
Akşam
20:47
Yatsı
22:37
Detaylı Arama

Rasûlüllah’a Benzemek

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

10 Zilka'de 1410 / 03.06.1990
İskenderpaşa Camii/ İstanbul

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Konuşma Metni

Eûzü billâhi mineşşeytânirracîm. Bismillâhirrahmânirrahîm Eûzü billâhi mineşşeytânirracîm. Bismillâhirrahmânirrahîm

Elhamdü li'l-lâhi Rabbi'l-âlemîn alâ külli hâlin ve fî külli hîn.Elhamdü li'l-lâhi Rabbi'l-âlemîn alâ külli hâlin ve fî külli hîn. Nahmedühû bi-cemîi mahâmidih.Nahmedühû bi-cemîi mahâmidih. Lehü'l-hamdü kemâ yenbeğî li-celâli vechihî ve li-azîmi sultânih.Lehü'l-hamdü kemâ yenbeğî li-celâli vechihî ve li-azîmi sultânih. Ve's-salâtü ve's-selâmü alâ hayra halkıhî seyyidinâ MuhammedinVe's-salâtü ve's-selâmü alâ hayra halkıhî seyyidinâ Muhammedin ve âlihî ve sahbihî ve men tebiahû bi-ihsânin ilâ yevmi'd-din. ve âlihî ve sahbihî ve men tebiahû bi-ihsânin ilâ yevmi'd-din.

Emmâ ba'd. Fe'lemû eyyühe'l-ihvân. Fe-inne efdale'l-hadîsi kitâbullâhEmmâ ba'd. Fe'lemû eyyühe'l-ihvân. Fe-inne efdale'l-hadîsi kitâbullâh ve efdale'l-hedyi hedyü seyyidinâ Muhammedin sallallahu aleyhi ve sellemve efdale'l-hedyi hedyü seyyidinâ Muhammedin sallallahu aleyhi ve sellem ve şerre'l-umûri muhdesâtühâ ve külle muhdesetin bid'atün ve şerre'l-umûri muhdesâtühâ ve külle muhdesetin bid'atün ve külle bid'atin dalâletün ve külle dalâletin ve sâhibehâ fi'n-nâr.ve külle bid'atin dalâletün ve külle dalâletin ve sâhibehâ fi'n-nâr. Ve bi's-senedi'l-muttasıli ile'n-nebiyyi sallallahu aleyhi ve selleme ennehû kâle. Ve bi's-senedi'l-muttasıli ile'n-nebiyyi sallallahu aleyhi ve selleme ennehû kâle.

Kâne yelbesü kalensüveten beydâ'e lâti'eten Kâne yelbesü kalensüveten beydâ'e lâti'eten

Sadaka Resûlullâh fîmâ kâl ev kemâ kâl.. Sadaka Resûlullâh fîmâ kâl ev kemâ kâl..

Çok aziz ve muhterem kardeşlerim! Çok aziz ve muhterem kardeşlerim!

Allahu Teâlâ hazretlerinin selamı, rahmeti, bereketi üzerinize olsun.Allahu Teâlâ hazretlerinin selamı, rahmeti, bereketi üzerinize olsun. Rabbimiz iki cihan saadetine cümlenizi sevdiklerinizle nail eylesin. Rabbimiz iki cihan saadetine cümlenizi sevdiklerinizle nail eylesin.

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem hazretlerinin mübarek hadîsi şerîfleriniPeygamber sallallahu aleyhi ve sellem hazretlerinin mübarek hadîsi şerîflerini âdet ve şemâil ve hasais ve evsâf-ı seniyyeleriniâdet ve şemâil ve hasais ve evsâf-ı seniyyelerini Râmuzü'l-ehâdîs isimli hadis kitabından okuduk, okuduk, okuduk;Râmuzü'l-ehâdîs isimli hadis kitabından okuduk, okuduk, okuduk; sonuncu sayfaya geldik Elhamdülillâhi alâ külli hâl.sonuncu sayfaya geldik Elhamdülillâhi alâ külli hâl. Şimdi bu son sayfadaki rivâyetleri okumaya bugün başlıyoruz. Şimdi bu son sayfadaki rivâyetleri okumaya bugün başlıyoruz. Nasip olur biterse, bitireceğiz ve tekrar kitabın başına geleceğiz inşallah. Nasip olur biterse, bitireceğiz ve tekrar kitabın başına geleceğiz inşallah.

Bu rivâyetlerin okunmasına başlamadan önce Bu rivâyetlerin okunmasına başlamadan önce

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in ruh-i pâkinePeygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in ruh-i pâkine bizlerden birer hediye-i Kur'aniyye olsun diye ve O'nun mübarek âl'inin,bizlerden birer hediye-i Kur'aniyye olsun diye ve O'nun mübarek âl'inin, ashâbının, etbâının, ahbâbının ruhlarına ayrı ayrı hediye olsun diye,ashâbının, etbâının, ahbâbının ruhlarına ayrı ayrı hediye olsun diye, Hazreti Âdem atamızdan Peygamber Efendimiz'e kadar gelmiş geçmiş olanHazreti Âdem atamızdan Peygamber Efendimiz'e kadar gelmiş geçmiş olan cümle cümle enbiyâ ve mürselînin ruhlarınacümle cümle enbiyâ ve mürselînin ruhlarına Peygamber Efendimiz'in vârisleri ulemâ-i muhakkıkîn,Peygamber Efendimiz'in vârisleri ulemâ-i muhakkıkîn, meşâyih-i vâsılîn Ümmet-i Muhammed'in mürşitleri olan sâdâtmeşâyih-i vâsılîn Ümmet-i Muhammed'in mürşitleri olan sâdât ve meşâyih-i turuk-u aliyyemizin Ebû Bekir es-Sıddîk ve Aliyyü'l-Murtazâ'danve meşâyih-i turuk-u aliyyemizin Ebû Bekir es-Sıddîk ve Aliyyü'l-Murtazâ'dan şeyhimiz Muhammed Zâhid-i Bursevî'ye kadar silsilelerimizden güzerân eylemiş olanşeyhimiz Muhammed Zâhid-i Bursevî'ye kadar silsilelerimizden güzerân eylemiş olan cümle mensuplarının ve halifelerinin, muhiblerinin, müridlerinin ruhlarına hediye olsun diye,cümle mensuplarının ve halifelerinin, muhiblerinin, müridlerinin ruhlarına hediye olsun diye, bu beldeleri Allah Allah diye diye mallarını, canlarını,bu beldeleri Allah Allah diye diye mallarını, canlarını, her türlü varlıklarını ortaya koyup fethetmiş olan Fatih Sultan Mehmed Han'ınher türlü varlıklarını ortaya koyup fethetmiş olan Fatih Sultan Mehmed Han'ın ve mübarek ordusu mensuplarının ve sâir fatihlerin, şehitlerin, gazilerin,ve mübarek ordusu mensuplarının ve sâir fatihlerin, şehitlerin, gazilerin, mücahitlerin ruhlarına ayrı ayrı hediye olsun diye,mücahitlerin ruhlarına ayrı ayrı hediye olsun diye, uzaktan yakından bu rivayetleri dinlemek üzere şu mübarek yere, mescide gelmiş olan uzaktan yakından bu rivayetleri dinlemek üzere şu mübarek yere, mescide gelmiş olan siz kardeşlerimizin ahirete geçmiş olan bütün sevdiklerinin ve yakınlarınınsiz kardeşlerimizin ahirete geçmiş olan bütün sevdiklerinin ve yakınlarının ruhlarına hediye olsun diye,ruhlarına hediye olsun diye, biz yaşayan mü'minler, Müslümanlar da Rabbimiz'in rızasına uygun yaşayalım,biz yaşayan mü'minler, Müslümanlar da Rabbimiz'in rızasına uygun yaşayalım, şu okuduğumuz hadîs-i şerîflerden istifade edelim, sünnet-i seniyyeyi ihya eyleyelim,şu okuduğumuz hadîs-i şerîflerden istifade edelim, sünnet-i seniyyeyi ihya eyleyelim, böylece şehit sevaplarına nail olarak ahirete göçelim,böylece şehit sevaplarına nail olarak ahirete göçelim, Rabbimizin huzuruna sevdiği razı olduğu kullar olarak varalım diyeRabbimizin huzuruna sevdiği razı olduğu kullar olarak varalım diye bir Fâtiha, 3 İhlâs-ı Şerîf okuyalım öyle başlayalım. bir Fâtiha, 3 İhlâs-ı Şerîf okuyalım öyle başlayalım.

562. sayfanın birinci rivayetini okuyoruz. 562. sayfanın birinci rivayetini okuyoruz.

Kâne yelbesü kalensüveten beydâ'e lâti'eten.Kâne yelbesü kalensüveten beydâ'e lâti'eten. İbn Asâkir, Hz. Âişe-i Sıddîka radıyallahu anhâ'dan rivayet eylemiş. İbn Asâkir, Hz. Âişe-i Sıddîka radıyallahu anhâ'dan rivayet eylemiş.

"Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem hazretleri başına beyaz, alçak, başına temas eden, "Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem hazretleri başına beyaz, alçak, başına temas eden, çok sivri, yukarıya doğru, yüksek olmayan takke giyerdi." çok sivri, yukarıya doğru, yüksek olmayan takke giyerdi."

Aşağıdaki ikinci rivayette meseleyi biraz açıkladığı için onu da okuyalım.Aşağıdaki ikinci rivayette meseleyi biraz açıkladığı için onu da okuyalım. Bu ikinci rivayet İbn Abbas radıyallahu anh'ten rivayet edilmiş. Bu ikinci rivayet İbn Abbas radıyallahu anh'ten rivayet edilmiş.

Kâne yelbesü'l-kalânise tahte'l-âmâimi ve bi-ğayri'l-âmâimiKâne yelbesü'l-kalânise tahte'l-âmâimi ve bi-ğayri'l-âmâimi ve yelbesu'l-âmâime bi-ğayri'l--kalânise ve kâne yelbesü'l-kalânise'l-yemâniyyeteve yelbesu'l-âmâime bi-ğayri'l--kalânise ve kâne yelbesü'l-kalânise'l-yemâniyyete ve hünne'l-bîdu'l-mudarrabetü ve yelbesu zevâti'l-âzâni fî'l-harbive hünne'l-bîdu'l-mudarrabetü ve yelbesu zevâti'l-âzâni fî'l-harbi ve kâne rubbe mâ nezea kalensuvetehû fe-cealehâ sutreten beyne yedeyhi ve hüve yusallîve kâne rubbe mâ nezea kalensuvetehû fe-cealehâ sutreten beyne yedeyhi ve hüve yusallî ve kâne min hulukihî en yüsemmiye silâhahû ve devâbbehû ve metâahû. ve kâne min hulukihî en yüsemmiye silâhahû ve devâbbehû ve metâahû.

İkinci rivayeti de cümle cümle size takdim ediyorum: İkinci rivayeti de cümle cümle size takdim ediyorum:

Kâne yelbesü'l-kalânise tahte'l-âmâimi.Kâne yelbesü'l-kalânise tahte'l-âmâimi. "Resûlullah Efendimiz mübarek başına, sarığının altına kullanılmak üzere takke giyerdi." "Resûlullah Efendimiz mübarek başına, sarığının altına kullanılmak üzere takke giyerdi."

Takke giyip üstüne sarık sarmak üzere, sarığın altına takkeler giyerdi. Takke giyip üstüne sarık sarmak üzere, sarığın altına takkeler giyerdi.

Bi-ğayri'l-âmâimi. "Bazen takkeyi sarıksız da giyerdi." Bi-ğayri'l-âmâimi. "Bazen takkeyi sarıksız da giyerdi."

Üstüne sarık sardığı da olurdu; sarık sarmadan sadece takkeleri giydiği de olurdu. Üstüne sarık sardığı da olurdu; sarık sarmadan sadece takkeleri giydiği de olurdu.

Ve yelbesü'l-âmâime bi-ğayri kalânise. "Bazen de hiç takke kullanmadan başına sarık sardığı olurdu." Ve yelbesü'l-âmâime bi-ğayri kalânise. "Bazen de hiç takke kullanmadan başına sarık sardığı olurdu."

Çünkü sarık –usulüyle- uzun oldu mu başı tamamen örter.Çünkü sarık –usulüyle- uzun oldu mu başı tamamen örter. Takkeye lüzum kalmayacak şekilde mübarek başını böyle örttüğü de olurdu. Takkeye lüzum kalmayacak şekilde mübarek başını böyle örttüğü de olurdu.

Ve kâne yelbesü'l-kalânise'l-yemâniyyete.Ve kâne yelbesü'l-kalânise'l-yemâniyyete. "Yemen işi takkeler kullanırdı." Ve hünne. "Bu Yemen işi takkeler." el-Bîdu'l-mudarrabetü. "Yemen işi takkeler kullanırdı." Ve hünne. "Bu Yemen işi takkeler." el-Bîdu'l-mudarrabetü. "Beyaz renkli olarak yapılmış olurdu." "Beyaz renkli olarak yapılmış olurdu." Ve yelbesu zevâti'l-âzâni fî'l-harb.Ve yelbesu zevâti'l-âzâni fî'l-harb. "Harpte uzun kenarlı -başını da, kulaklarını da koruyacak şekilde- kulaklarına kadar inen, takke başlık giyerdi." "Harpte uzun kenarlı -başını da, kulaklarını da koruyacak şekilde- kulaklarına kadar inen, takke başlık giyerdi." Ve kâne rubbe mâ neze'a kalensüvetehû fe-cealehâ sutreten beyne yedeyhi ve hüve yusallî.Ve kâne rubbe mâ neze'a kalensüvetehû fe-cealehâ sutreten beyne yedeyhi ve hüve yusallî. "Bazen de namaz kılarken takkesini çıkarıp sütre olarak önüne koyduğu olurdu." "Bazen de namaz kılarken takkesini çıkarıp sütre olarak önüne koyduğu olurdu."

Sütre ne demek? Sütre ne demek?

Bir insanın, önünden kimsenin geçmemesi, geçse bile zarar vermemesi için bir şey olması lazım.Bir insanın, önünden kimsenin geçmemesi, geçse bile zarar vermemesi için bir şey olması lazım. Ya asâsını kuma saplayacak, ya önüne bir eşya koyacak.Ya asâsını kuma saplayacak, ya önüne bir eşya koyacak. Mesela bir kimse elinde çantası varsa çantasını koyacak.Mesela bir kimse elinde çantası varsa çantasını koyacak. Yani belli olacak, önü açık olmayacak.Yani belli olacak, önü açık olmayacak. Peygamber Efendimiz bazen duvar gibi "Önüne sütre olsun, namaz kıldığı yer belli olsun." diye;Peygamber Efendimiz bazen duvar gibi "Önüne sütre olsun, namaz kıldığı yer belli olsun." diye; "Benim namaz kılacağım yer burası ha, geçmeyin.""Benim namaz kılacağım yer burası ha, geçmeyin." mânasına, takkeyi önüne koyar, namaza öyle dururdu. mânasına, takkeyi önüne koyar, namaza öyle dururdu.

Ve kâne min hulukihî en yusemmiye silâhahû ve devâbbehû ve metâ'ah.Ve kâne min hulukihî en yusemmiye silâhahû ve devâbbehû ve metâ'ah. "Onun güzel âdetlerinden -neşeli hallerinden- birisi de şuydu ki"Onun güzel âdetlerinden -neşeli hallerinden- birisi de şuydu ki sanki canlı insanmış gibi silahlarını, hayvanlarını ve eşyalarını isimlendirirdi." sanki canlı insanmış gibi silahlarını, hayvanlarını ve eşyalarını isimlendirirdi."

Düldül diye zülfikar diye devesine isim verdiğini daha önceki haftalardaki rivayetlerde okumuştuk. Düldül diye zülfikar diye devesine isim verdiğini daha önceki haftalardaki rivayetlerde okumuştuk.

Aziz ve muhterem kardeşlerim! Aziz ve muhterem kardeşlerim!

Bu iki rivayet bize Peygamber Efendimiz'in sarık ve takke taktığına dairBu iki rivayet bize Peygamber Efendimiz'in sarık ve takke taktığına dair rivayetleri gösteriyor; işaretleri ve bilgileri veriyor.rivayetleri gösteriyor; işaretleri ve bilgileri veriyor. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz her çeşit şart altında,Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz her çeşit şart altında, bu şartlara göre, değişik şekillerde başını örtmüş.bu şartlara göre, değişik şekillerde başını örtmüş. Bazen sarıkla örtmüş, bazen takkeyle örtmüş, bazen takkesiz sarığı sarmış,Bazen sarıkla örtmüş, bazen takkeyle örtmüş, bazen takkesiz sarığı sarmış, bazen de çıkarmış sütre niyetine önüne koymuş; önüne koyacak başka bir şey yoksa onu koymuş.bazen de çıkarmış sütre niyetine önüne koymuş; önüne koyacak başka bir şey yoksa onu koymuş. Takkesi olmadığı zaman da "sarığın sevabından mahrum kalmayayım." diye demek ki yine sarık sarmış. Takkesi olmadığı zaman da "sarığın sevabından mahrum kalmayayım." diye demek ki yine sarık sarmış. "Sarıkla kılınan namazın sarıksız kılanan namazdan yetmiş kat sevaplı""Sarıkla kılınan namazın sarıksız kılanan namazdan yetmiş kat sevaplı" olduğuna dair rivayetler var. Meleklerin kıyafetidir. olduğuna dair rivayetler var. Meleklerin kıyafetidir.

"Müslümanlara yardım etsin, kâfirlerin parmaklarını kollarını kırsın, dermansız bıraksın.""Müslümanlara yardım etsin, kâfirlerin parmaklarını kollarını kırsın, dermansız bıraksın." diye harplerde Allah tarafından gönderilen o melekler, sarıklarıyla, sarıkların uçları sarkarak,diye harplerde Allah tarafından gönderilen o melekler, sarıklarıyla, sarıkların uçları sarkarak, salına salına giyindiklerinden sarık; meleklerin alameti, meleklerin siması. salına salına giyindiklerinden sarık; meleklerin alameti, meleklerin siması.

Ve hakikaten sarığın bir haşmeti, bir heybeti vardır.Ve hakikaten sarığın bir haşmeti, bir heybeti vardır. Sarık Ümmet-i Muhammed'in, ehl-i takvânın tâcı gibidir.Sarık Ümmet-i Muhammed'in, ehl-i takvânın tâcı gibidir. Bazı rivayetlerde deniliyor ki; Bazı rivayetlerde deniliyor ki;

"Sarıklar Arapların taçlarıdır."Sarıklar Arapların taçlarıdır. Bu sarığı bıraktıkları zaman onlarda hiç bir hayır kalmamış demektir." Bu sarığı bıraktıkları zaman onlarda hiç bir hayır kalmamış demektir."

Bıraktılar şimdi; sarık olarak bir kadın örtüsü gibi, Bıraktılar şimdi; sarık olarak bir kadın örtüsü gibi, bir başörtüyü üçgen olarak ikiye kıvırıyor, öyle örtüyorlar.bir başörtüyü üçgen olarak ikiye kıvırıyor, öyle örtüyorlar. Bir de kadın gibi topuklarına kadar entari giyiyorlar.Bir de kadın gibi topuklarına kadar entari giyiyorlar. Namaza durdukları zaman arkadan bakıyorsun.Namaza durdukları zaman arkadan bakıyorsun. Erkeklerin önünde bu kadın niye namaza durmuş filan gibi bir şaşırıyorsun. Erkeklerin önünde bu kadın niye namaza durmuş filan gibi bir şaşırıyorsun. Sonradan kenardan görünüyor, sakalı filan var bereket versin.Sonradan kenardan görünüyor, sakalı filan var bereket versin. Bir de sakalı tıraş etseler, insanın "Hacı hanım! Kenara çekil." diyeceği geliyor.Bir de sakalı tıraş etseler, insanın "Hacı hanım! Kenara çekil." diyeceği geliyor. Bu entari nereden çıkmış? Malezya'dan geliyor. Entari giyiyorlar; dar, beyaz, altı da görünüyor.Bu entari nereden çıkmış? Malezya'dan geliyor. Entari giyiyorlar; dar, beyaz, altı da görünüyor. Peygamber Efendimiz'in şalvar giymeye dair övgüleri, teşvikleri var.Peygamber Efendimiz'in şalvar giymeye dair övgüleri, teşvikleri var. "Şalvar giyenleri Allah rahmetine erdirsin." diye methediyor."Şalvar giyenleri Allah rahmetine erdirsin." diye methediyor. Çünkü şalvar bol ve tesettüre uygun bir kıyafettir, onu giydiği zaman insanın tesettürü tamam olur. Çünkü şalvar bol ve tesettüre uygun bir kıyafettir, onu giydiği zaman insanın tesettürü tamam olur.

Şimdi zamane Arap'cıkları, Suudlar var; slip giyiyorlar,Şimdi zamane Arap'cıkları, Suudlar var; slip giyiyorlar, üçgen don giyiyorlar, üstüne bir de entari giyiyorlar.üçgen don giyiyorlar, üstüne bir de entari giyiyorlar. Her tarafı olduğu gibi meydana çıkıyor.Her tarafı olduğu gibi meydana çıkıyor. Çünkü beyaz kumaş yetmiyor; secde ediyor, secdeden kalkıyor; bir kepazelik, bir rezalet gidiyor.Çünkü beyaz kumaş yetmiyor; secde ediyor, secdeden kalkıyor; bir kepazelik, bir rezalet gidiyor. Sarığı da bırakmışlar; hatta sarık sardığın zaman sana yan yan bakıyorlar, kızıyorlar.Sarığı da bırakmışlar; hatta sarık sardığın zaman sana yan yan bakıyorlar, kızıyorlar. İlla o başörtüyü müdafaa eder gibi halleri var.İlla o başörtüyü müdafaa eder gibi halleri var. Peygamber Efendimiz takke giymiş, sarık sarmış ama başörtü diye bir rivayet yok.Peygamber Efendimiz takke giymiş, sarık sarmış ama başörtü diye bir rivayet yok. Eline tesbihi alırsın kıyameti koparırlar;Eline tesbihi alırsın kıyameti koparırlar; "Niye bu tesbihi kullanıyorsun, bid'at" diye çatarlar."Niye bu tesbihi kullanıyorsun, bid'at" diye çatarlar. Bak sen de Peygamber Efendimiz in yaptığı gibi yapsana; onu tamamen bırakmışsın. Bak sen de Peygamber Efendimiz in yaptığı gibi yapsana; onu tamamen bırakmışsın.

Yolda kenarı kazmışlar, hendek açmışlar. Arkadaşın birisi, hendeğin bir ucundan karşı tarafa atlayacak.Yolda kenarı kazmışlar, hendek açmışlar. Arkadaşın birisi, hendeğin bir ucundan karşı tarafa atlayacak. Kendisini Türkiye'de sanmış atlamış, üzerindeki entarinin eteği belli açıklıkta,Kendisini Türkiye'de sanmış atlamış, üzerindeki entarinin eteği belli açıklıkta, ayağı fazla açılamayınca öbür tarafa ulaşamamış, hendeğin öbür tarafına çatmış.ayağı fazla açılamayınca öbür tarafa ulaşamamış, hendeğin öbür tarafına çatmış. Şalvar olduğu zaman insan daha ferah hareket eder; ata daha kolay biner, Şalvar olduğu zaman insan daha ferah hareket eder; ata daha kolay biner, kılıcı da istediği tarafa istediği gibi savurur.kılıcı da istediği tarafa istediği gibi savurur. Ayakkabı da giymiyorlar, terliklerle ayaklarını sürüye sürüye gidiyorlar; her şeyi değiştirmişler. Ayakkabı da giymiyorlar, terliklerle ayaklarını sürüye sürüye gidiyorlar; her şeyi değiştirmişler.

Halbuki biz ne yapacağız? Halbuki biz ne yapacağız?

Her şeyimizle tamamen Peygamber Efendimiz'in emrettiği, yaptığı tarzda yapmaya gayret edeceğiz. Her şeyimizle tamamen Peygamber Efendimiz'in emrettiği, yaptığı tarzda yapmaya gayret edeceğiz.

Demek ki sarık güzel bir şey. Sarığın kimisi incecik; iki üç defa dolayıveriyor. Demek ki sarık güzel bir şey. Sarığın kimisi incecik; iki üç defa dolayıveriyor.

Sarık mı? Sarık. Yemin et! Sarık işte.Sarık mı?

Sarık.

Yemin et!

Sarık işte.
Ama aslında sarığın hatırlı olması lazım. Dolaması ne kadar çok olursa sevabı o kadar çok olduğundan heybetli olması bakımından biraz uzunca, büyük olması lazım.Ama aslında sarığın hatırlı olması lazım. Dolaması ne kadar çok olursa sevabı o kadar çok olduğundan heybetli olması bakımından biraz uzunca, büyük olması lazım. Kalın olmasından, ince uzun olup da çok dolanmasının sevabı daha fazla. Kalın olmasından, ince uzun olup da çok dolanmasının sevabı daha fazla.

Efendimiz sarığın ucunu, iki omuzunun arasına bir kol boyu sarkıtırdı.Efendimiz sarığın ucunu, iki omuzunun arasına bir kol boyu sarkıtırdı. Aşağıya doğru siyah sarık sarmak da Efendimiz'in sünnetiydi.Aşağıya doğru siyah sarık sarmak da Efendimiz'in sünnetiydi. Sarığın siyah renkli sarılması da sünnettir.Sarığın siyah renkli sarılması da sünnettir. Abbasîler'in öyle sardıklarını biliyorsunuz.Abbasîler'in öyle sardıklarını biliyorsunuz. İran'da siyah sarığı Efendimiz'in soyundan olduğunu söyleyen Hz. Hasan, Hz. Hüseyin efendilerimizinİran'da siyah sarığı Efendimiz'in soyundan olduğunu söyleyen Hz. Hasan, Hz. Hüseyin efendilerimizin soyundan geldiğini söyleyen kimseler sarıyorlar.soyundan geldiğini söyleyen kimseler sarıyorlar. Siyah da sarabilirsiniz beyaz da sarabilirsiniz; ne kadar uzun olursa sevabı o kadar çok olur,Siyah da sarabilirsiniz beyaz da sarabilirsiniz; ne kadar uzun olursa sevabı o kadar çok olur, heybetlidir, İslâmî bir kıyafettir. heybetlidir, İslâmî bir kıyafettir.

Namazı kılarken de bizim bu çatal pantolonlar erkeğin tesettürünü tam sağlamıyor.Namazı kılarken de bizim bu çatal pantolonlar erkeğin tesettürünü tam sağlamıyor. Secdeye vardığı zaman arkada namaz kılan insanın önünde, her tarafı meydanda oluyor.Secdeye vardığı zaman arkada namaz kılan insanın önünde, her tarafı meydanda oluyor. Dinde utanmak olmadığından, ben hoca olarak meseleyi açıkça söylüyorum;Dinde utanmak olmadığından, ben hoca olarak meseleyi açıkça söylüyorum; butları, her şeyi meydanda oluyor, günah oluyor.butları, her şeyi meydanda oluyor, günah oluyor. Arkadakine de günah oluyor, onu günaha sokan öndekine de günah oluyor. Arkadakine de günah oluyor, onu günaha sokan öndekine de günah oluyor.

Onun için camiye gelirken pardesü giyin, cübbe giyin, uzun bir şey giyin.Onun için camiye gelirken pardesü giyin, cübbe giyin, uzun bir şey giyin. Hep öyle gezin.Hep öyle gezin. Ceket uzun olsun, pardesü tarzında olsun. Secdeye vardığınız zaman arka tarafınızı örtsün.Ceket uzun olsun, pardesü tarzında olsun. Secdeye vardığınız zaman arka tarafınızı örtsün. Dar yapılmış olduğu için sökülmüş, yırtılmış olabiliyor. O daha büyük rezalet oluyor.Dar yapılmış olduğu için sökülmüş, yırtılmış olabiliyor. O daha büyük rezalet oluyor. Sökülmüş olma tehlikesi daima kafanızda bir korku olarak bulunsun;Sökülmüş olma tehlikesi daima kafanızda bir korku olarak bulunsun; orası hiç görülmeyecek kadar uzun kıyafet giyin.orası hiç görülmeyecek kadar uzun kıyafet giyin. Tavsiyem; secdeye vardığınız zaman, arkanızı güzelce örtecek bir kıyafet giymeniz,Tavsiyem; secdeye vardığınız zaman, arkanızı güzelce örtecek bir kıyafet giymeniz, pantolonunuzun da bol olması.pantolonunuzun da bol olması. Şimdi bol moda pantolonlar çıktı, kıvrımları çok oluyor. Şimdi bol moda pantolonlar çıktı, kıvrımları çok oluyor. "Şalvar modası" diyorlar, gençler giyiyor. Tabi hareket kolay, rahat; o da işlerine geliyor."Şalvar modası" diyorlar, gençler giyiyor. Tabi hareket kolay, rahat; o da işlerine geliyor. Hiç olmazsa öyle şeyler giyin.Hiç olmazsa öyle şeyler giyin. Böyle daracık giyip de her türlü hattını meydana çıkacak tarzda durmak tesettür değildir. Böyle daracık giyip de her türlü hattını meydana çıkacak tarzda durmak tesettür değildir.

Tesettürün şartlardan birisi altını göstermeyecek, birisi de şeklini belli etmeyecek.Tesettürün şartlardan birisi altını göstermeyecek, birisi de şeklini belli etmeyecek. Kadın giyinmiş, sımsıkı vücuduna yapıştırmış. İşte göğsü, kalçası.Kadın giyinmiş, sımsıkı vücuduna yapıştırmış. İşte göğsü, kalçası. Göbeği şişmanlıktan iki kat; belli oluyor. Kadın kendisini örttüğünü sanıyor. Göbeği şişmanlıktan iki kat; belli oluyor. Kadın kendisini örttüğünü sanıyor.

Her şeyi belli olduktan sonra örtülü olur mu? Her şeyi belli olduktan sonra örtülü olur mu?

Altı görünmüyor hocam.Altı görünmüyor hocam. Altı görünmüyor ama şekli aynen belli oluyor; olmaz.Altı görünmüyor ama şekli aynen belli oluyor; olmaz. Erkek için de öyle; bol olacak, rahat olacak, içi görünmeyecek,Erkek için de öyle; bol olacak, rahat olacak, içi görünmeyecek, insanın aklına başka şey getirmeyecek, arkadakinin aklına başka şey getirmeyecek.insanın aklına başka şey getirmeyecek, arkadakinin aklına başka şey getirmeyecek. Namazlar fesada gitmesin. Aklına başka bir şey gelirse namazları bozulur. Namazlar fesada gitmesin. Aklına başka bir şey gelirse namazları bozulur.

Kadınların tesettürü var da erkeklerin tesettürü yok mu? Kadınların tesettürü var da erkeklerin tesettürü yok mu?

Var. Gözümüzü yumalım; hoca olarak, dobra dobra, utana utana gerçekleri söyleyelim.Var. Gözümüzü yumalım; hoca olarak, dobra dobra, utana utana gerçekleri söyleyelim. Bunlar gerçekler. Bu zamane pantolonları tesettür değil. Bir arkadaş vardı; Bunlar gerçekler. Bu zamane pantolonları tesettür değil. Bir arkadaş vardı;

"Hocam! Pantolon ve ceket giydiğimden müezzin mahfilinden başka yerde namaz kılamıyordum." diyordu."Hocam! Pantolon ve ceket giydiğimden müezzin mahfilinden başka yerde namaz kılamıyordum." diyordu. En arka orası olduğu için daha başka kimse olmadığından hemen gidiyor, namazı orada kılıyor. En arka orası olduğu için daha başka kimse olmadığından hemen gidiyor, namazı orada kılıyor.

Neden? "Arkamdan durumum görünmesin." diye. Neden?

"Arkamdan durumum görünmesin." diye.

Ya öyle arkalara kaçın ya da kaçmaya lüzum kalmayacak tarzda giyinmeye alışın. Ya öyle arkalara kaçın ya da kaçmaya lüzum kalmayacak tarzda giyinmeye alışın.

Avrupa'yı niye taklit ediyoruz? Ne mecburiyetimiz var? Avrupa'yı niye taklit ediyoruz? Ne mecburiyetimiz var?

Görüyorsunuz bizim sistemimize, bizim ahlâk anlayışımıza uymuyor.Görüyorsunuz bizim sistemimize, bizim ahlâk anlayışımıza uymuyor. Adamlar sakınmazlar. Askerlikte duşlarının perdeleri yokmuş.Adamlar sakınmazlar. Askerlikte duşlarının perdeleri yokmuş. Camızlar suya girip de yıkanıyor gibi, perdesiz yıkanıyorlar.Camızlar suya girip de yıkanıyor gibi, perdesiz yıkanıyorlar. Terbiyesiz herifler! Bir tanesi çıkmış; "Ben böyle yıkanamam." demiş, müslüman olmuş.Terbiyesiz herifler! Bir tanesi çıkmış; "Ben böyle yıkanamam." demiş, müslüman olmuş. "Ben böyle şeye razı gelemem" demiş."Ben böyle şeye razı gelemem" demiş. Onlar aldırmazlar, onlar utanmazlar, onlar arlanmazlar.Onlar aldırmazlar, onlar utanmazlar, onlar arlanmazlar. Biz neyiz? Biz müslümanız, utanırız. Biz neyiz? Biz müslümanız, utanırız.

el-Hayâü mine'l-îman. "Haya, utanma duygusu imandandır." el-Hayâü mine'l-îman. "Haya, utanma duygusu imandandır."

Biz utanırız. Bizim erkeklerimiz, kadınlarından daha utangaçtır.Biz utanırız. Bizim erkeklerimiz, kadınlarından daha utangaçtır. Güya kadındır ama onlar hiç utanmaz. Güya kadındır ama onlar hiç utanmaz.

O âdetler bize radyodan, televizyondan, müstehcen yayınlardan girmiş; millet şimdi tabii karşılıyor. O âdetler bize radyodan, televizyondan, müstehcen yayınlardan girmiş; millet şimdi tabii karşılıyor.

Muhterem kardeşlerim! Günahın tabii karşılanması da büyük âfettir.Muhterem kardeşlerim!

Günahın tabii karşılanması da büyük âfettir.
İnsan günahın karşısında reaksiyon kabiliyetini hiçbir zaman kaybetmemeli; İnsan günahın karşısında reaksiyon kabiliyetini hiçbir zaman kaybetmemeli; taptaze, yepyeni ilk defa karşılaşıyormuş gibi günaha karşı reaksiyonu her zaman sapasağlam olmalı.taptaze, yepyeni ilk defa karşılaşıyormuş gibi günaha karşı reaksiyonu her zaman sapasağlam olmalı. Reaksiyonu söndü, azaldı, reaksiyon kabiliyeti kalmadı mıReaksiyonu söndü, azaldı, reaksiyon kabiliyeti kalmadı mı "O müslümanın içi geçmiş." demektir. Hiçbir zaman razı olmayacak."O müslümanın içi geçmiş." demektir. Hiçbir zaman razı olmayacak. Bir kızın elinden tutmuş, boynuna sarılmış, beline öteki elini dolamış, caminin avlusundan geçiyor,Bir kızın elinden tutmuş, boynuna sarılmış, beline öteki elini dolamış, caminin avlusundan geçiyor, tepenin tası atacak, adamın yakasına yapışacaksın, yapamaz duruma getireceksin; başka çaresi yok. tepenin tası atacak, adamın yakasına yapışacaksın, yapamaz duruma getireceksin; başka çaresi yok.

Sokakta gördün; "Ne bu ya?" diyeceksin, "Burası İslâm diyarı, utanmıyor musun?Sokakta gördün; "Ne bu ya?" diyeceksin, "Burası İslâm diyarı, utanmıyor musun? Doğru düzgün yürü." diyeceksin. "E bu benim nişanlım." Doğru düzgün yürü." diyeceksin.

"E bu benim nişanlım."

"Nişanlınsa edebinle yürü de; nişanlılığını o da bilsin, sen de bil." "Nişanlınsa edebinle yürü de; nişanlılığını o da bilsin, sen de bil."

Üç kişiden beş kişiden bu lafı duyunca adam vazgeçecek. Üç kişiden beş kişiden bu lafı duyunca adam vazgeçecek.

Sabahleyin bir kardeşim; "Boya malzemesinin içine kazı kazan kâğıdını koymuş,Sabahleyin bir kardeşim;

"Boya malzemesinin içine kazı kazan kâğıdını koymuş,
bize gönderdi, bizi kumara alet edecek.bize gönderdi, bizi kumara alet edecek. Bütün eşyalarını geri gönderdim, bir de yazı yazdım;Bütün eşyalarını geri gönderdim, bir de yazı yazdım; 'Sen kumarı teşvik ediyorsun bundan sonra senin malını almıyorum.' diye'Sen kumarı teşvik ediyorsun bundan sonra senin malını almıyorum.' diye ve mallarını iade ettim." diyor. ve mallarını iade ettim." diyor.

Adam sonunda vazgeçmek zorunda kalmış.Adam sonunda vazgeçmek zorunda kalmış. Emr-i mâruf nehy-i münker; iyiyi yaptırmak, kötüyü yaptırmamak. Emr-i mâruf nehy-i münker; iyiyi yaptırmak, kötüyü yaptırmamak. Yaptırım gücü, yaptırmama gücü müslümanın önemli vazifelerinden biridir. Yaptırım gücü, yaptırmama gücü müslümanın önemli vazifelerinden biridir.

Farzdır; müslümanın boynuna borç olan namaz gibi, oruç gibi, hac gibiFarzdır; müslümanın boynuna borç olan namaz gibi, oruç gibi, hac gibi farzlardan birisi de emr-i mâruf nehy-i münker vazifesidir.farzlardan birisi de emr-i mâruf nehy-i münker vazifesidir. Türkiye'nin hudutları içinde, İslâm diyarı içinde müslümanlar var;Türkiye'nin hudutları içinde, İslâm diyarı içinde müslümanlar var; emr-i mâruf nehy-i münker yapacaksın. emr-i mâruf nehy-i münker yapacaksın. Türkiye'nin dışında cihat edeceksin, uğraşacaksın,Türkiye'nin dışında cihat edeceksin, uğraşacaksın, İslâm'ı sımsıkı tutacaksın; tutmayanlara da yumuşaklıkla,İslâm'ı sımsıkı tutacaksın; tutmayanlara da yumuşaklıkla, ikna olacak tarzda söyleyeceksin. Önce nasihat, anlamazsa tekdir. ikna olacak tarzda söyleyeceksin. Önce nasihat, anlamazsa tekdir.

Nush ile uslanmayanı etmeli tekdir. Önce nasihat onan sonra tekdir. Nush ile uslanmayanı etmeli tekdir.

Önce nasihat onan sonra tekdir.

Tekdir ile uslanmayanın hakkı kötektir. Tekdir ile uslanmayanın hakkı kötektir.

Tekdirle de uslanmazsa, yaptırım gücünü kullanacaksın. Yaptırım gücü ne? Tekdirle de uslanmazsa, yaptırım gücünü kullanacaksın.

Yaptırım gücü ne?

Yumruğunun, pazunun kuvveti. Sen bunu böyle yapmıyor musun arkadaş?Yumruğunun, pazunun kuvveti.

Sen bunu böyle yapmıyor musun arkadaş?
İsterse yapmasın, korkacak. İslâm diyarında küfür işini yapamayacak,İsterse yapmasın, korkacak. İslâm diyarında küfür işini yapamayacak, alçaklığı yapamayacak, terbiyesizliği yapamayacak, namussuzluğu yapamayacak,alçaklığı yapamayacak, terbiyesizliği yapamayacak, namussuzluğu yapamayacak, hırsızlığı yapamayacak, arsızlığı yapamayacak. hırsızlığı yapamayacak, arsızlığı yapamayacak.

Rüşvet almış yürümüş. Rüşvet almış yürümüş.

On kişi işi gücü bıraksın, Belediye'nin kapısına dayansın,On kişi işi gücü bıraksın, Belediye'nin kapısına dayansın, rüşvet yiyenleri rüşvet yiyemez hale getirsin.rüşvet yiyenleri rüşvet yiyemez hale getirsin. Düzeni hazırlasın, parayı hazırlasın avukatıyla, işaretlesinler.Düzeni hazırlasın, parayı hazırlasın avukatıyla, işaretlesinler. Maktu fiyatlar hâsıl olmuş. Maktu fiyatlar hâsıl olmuş.

"Belediyeden şu işin çıkmasına şu kadar rüşvet, bu işin çıkmasına bu kadar rüşvet." "Belediyeden şu işin çıkmasına şu kadar rüşvet, bu işin çıkmasına bu kadar rüşvet."

Nerede yüzde doksan dokuz müslüman, neredesiniz mübarekler? "Buradayım." Nerede yüzde doksan dokuz müslüman, neredesiniz mübarekler?

"Buradayım."

Buradaysan burada olduğunu bir göster, bu rüşveti yaptırma,Buradaysan burada olduğunu bir göster, bu rüşveti yaptırma, bu haksızlığı işlettirme, bir iş yürümediği zaman karşısına çık;bu haksızlığı işlettirme, bir iş yürümediği zaman karşısına çık; "Bu müslümanlar varken İslâm diyarında, bu memlekette rüşvet yenilmiyor ki illallah!" diye hizaya gelsin." "Bu müslümanlar varken İslâm diyarında, bu memlekette rüşvet yenilmiyor ki illallah!" diye hizaya gelsin."

Şimdi yukarıdan aşağıya herkes şebeke, çuval çuval rüşvet doldurmaya bakıyorlar.Şimdi yukarıdan aşağıya herkes şebeke, çuval çuval rüşvet doldurmaya bakıyorlar. Muhtelif kaynaklardan öyle duyuyoruz. Muhtelif kaynaklardan öyle duyuyoruz. Onun için müslümanın yaptırım gücü olmalı; hakkı söylemesi, uygulaması olmalı.Onun için müslümanın yaptırım gücü olmalı; hakkı söylemesi, uygulaması olmalı. Önce kendisi yapacak, sonra da başkasına anlatacak.Önce kendisi yapacak, sonra da başkasına anlatacak. Çok kimse güzellikle söylenince anlıyor, çok kimse de cahil.Çok kimse güzellikle söylenince anlıyor, çok kimse de cahil. Söylenmeye söylenmeye unutuluyor.Söylenmeye söylenmeye unutuluyor. Adam radyodan, gazeteden, televizyondan başka bir şey görmediği için bilmiyor, mâsum.Adam radyodan, gazeteden, televizyondan başka bir şey görmediği için bilmiyor, mâsum. Zavallı bilmediğinden yapıyor. Söylersen, anlarsa düzeltebiliyor.Zavallı bilmediğinden yapıyor. Söylersen, anlarsa düzeltebiliyor. Hatta sosyetik bir anne ve babanın kendi evladı müslüman mütediyyin oluyor daHatta sosyetik bir anne ve babanın kendi evladı müslüman mütediyyin oluyor da annesine, babasına nasihat ediyor; gazetelerde mecmualarda bunları okuyoruz. annesine, babasına nasihat ediyor; gazetelerde mecmualarda bunları okuyoruz.

Efendimiz takke mi giymiş? Takke giyeceğiz.Efendimiz takke mi giymiş?

Takke giyeceğiz.
Bir hoca efendinin menâkıbını size anlatayım.Bir hoca efendinin menâkıbını size anlatayım. Samatya'da oturuyormuş; şu Aksaray'dan daha ilerideki yer. Samatya'da oturuyormuş; şu Aksaray'dan daha ilerideki yer. Şimdi adını da değiştirdiler, başka bir şey yaptılar; Kocamustafapaşa mı dediler?Şimdi adını da değiştirdiler, başka bir şey yaptılar; Kocamustafapaşa mı dediler? Orada oturuyormuş. Oradan talebesiyle beraber Beyazıt camiine kadar yürümüşler.Orada oturuyormuş. Oradan talebesiyle beraber Beyazıt camiine kadar yürümüşler. Talebesi de şimdi meşhur bir hoca efendi; o zaman talebe.Talebesi de şimdi meşhur bir hoca efendi; o zaman talebe. Hocasının çantasını almış, tıkır tıkır yürümüşler, Beyazıt camiine gelmişler.Hocasının çantasını almış, tıkır tıkır yürümüşler, Beyazıt camiine gelmişler. Tam girecekler; hoca efendi elini arka cebine bir sokmuş, çıkarmış; Tam girecekler; hoca efendi elini arka cebine bir sokmuş, çıkarmış;

"Eyvah! Takke yok." Takkeyi unutmuş. "Eyvah! Takke yok."

Takkeyi unutmuş.

"Evlat! Takkeyi unutmuşuz, hadi gidip takkeyi alalım." demiş. "Evlat! Takkeyi unutmuşuz, hadi gidip takkeyi alalım." demiş.

Hadi! Beyazıt'tan tekrar yürüyürek Samatya'ya kadar,Hadi! Beyazıt'tan tekrar yürüyürek Samatya'ya kadar, tekrar Samatya'dan Beyazıt'a kadar gelmişler. O hoca kardeşimiz; tekrar Samatya'dan Beyazıt'a kadar gelmişler. O hoca kardeşimiz;

"Hoca'nın parası vardı. Beyazıt camiinin yanında takke satan adamlar da vardı,"Hoca'nın parası vardı. Beyazıt camiinin yanında takke satan adamlar da vardı, oradan "Ver şuradan bir takke." deyip de ucuz fiyata bir takke alabilirdi hocaefendi, ama öyle yapmadı.oradan "Ver şuradan bir takke." deyip de ucuz fiyata bir takke alabilirdi hocaefendi, ama öyle yapmadı. Ta Samatya'ya, oraya kadar yürümekten tekrar geri dönmekten benim iflahım kesildi.Ta Samatya'ya, oraya kadar yürümekten tekrar geri dönmekten benim iflahım kesildi. Bir takke için ta Samatya'ya kadar yürüdü. 'Neden yürüdü?' diye düşündüm.Bir takke için ta Samatya'ya kadar yürüdü. 'Neden yürüdü?' diye düşündüm. Bana takkenin önemini anlatmak için yürüdü. 'Bana takkenin önemini anlatmak için yürüdü. ' Bak dinimizin âdâbına, ahkâmına, devrine uymakta işte böyle davranmak lazım' diyeBak dinimizin âdâbına, ahkâmına, devrine uymakta işte böyle davranmak lazım' diye hayat boyu unutmamak için, bir ders vermek için yaptı. Allahuâlem maksadı buydu." diyor. hayat boyu unutmamak için, bir ders vermek için yaptı. Allahuâlem maksadı buydu." diyor.

Onun için takkeyle namaz kılacağız, cübbeyle kılacağız.Onun için takkeyle namaz kılacağız, cübbeyle kılacağız. Kıyafetlerimiz İslâmî olacak, pantolonumuz tesettürümüzü sağlayacak tarzda olacak,Kıyafetlerimiz İslâmî olacak, pantolonumuz tesettürümüzü sağlayacak tarzda olacak, gömleğimiz ona göre olacak. Her şeyimiz İslâmî esaslara uygun olacak.gömleğimiz ona göre olacak. Her şeyimiz İslâmî esaslara uygun olacak. "Beğenmeyen olur."Beğenmeyen olur. Beğenmeyen küçük kızını vermesin. Kendisi bilir. Beğenmezse beğenmesin.Beğenmeyen küçük kızını vermesin. Kendisi bilir. Beğenmezse beğenmesin. Biz kimin beğenmesini istiyoruzBiz kimin beğenmesini istiyoruz Allah celle celalüh hazretlerinin bizi beğenmesini, razı olmasını istiyoruz.Allah celle celalüh hazretlerinin bizi beğenmesini, razı olmasını istiyoruz. Başkası bize vız gelir, hiç aldırmayız. Başkası bize vız gelir, hiç aldırmayız.

Ve lâ yehâfûne levmete lâim. "Müslüman, kınayanın kınamasından korkmaz." Ve lâ yehâfûne levmete lâim. "Müslüman, kınayanın kınamasından korkmaz."

"Kınarsa kınasın, ne yaparsa yapsın." der. "Kınarsa kınasın, ne yaparsa yapsın." der.

Müslümanın o güce gelmesi lazım, içindeki imanın kendisine o gücü vermesi lazım. Müslümanın o güce gelmesi lazım, içindeki imanın kendisine o gücü vermesi lazım.

Yapamıyor, korkuyor, utanıyor, sakal bırakamıyor, şalvar giyemiyor,Yapamıyor, korkuyor, utanıyor, sakal bırakamıyor, şalvar giyemiyor, namaz kılamıyor, bu emri yapamıyor, bu işi yapamıyor; zayıf müslümanlar. namaz kılamıyor, bu emri yapamıyor, bu işi yapamıyor; zayıf müslümanlar.

Gördüğü bir kötülüğü ikaz edip söyleyemiyor,Gördüğü bir kötülüğü ikaz edip söyleyemiyor, kendisi bir kötülüğün içinden sıyrılıp çıkamıyor,kendisi bir kötülüğün içinden sıyrılıp çıkamıyor, ailesine muhalefet edip hakkı söyleyemiyor.ailesine muhalefet edip hakkı söyleyemiyor. Böyle çeşitli zayıflıklar birikiyor birikiyor;Böyle çeşitli zayıflıklar birikiyor birikiyor; İslâm devleti, İslâm milleti, asırlar boyu İslâm âleminin liderliğini yapmış bir ülkeİslâm devleti, İslâm milleti, asırlar boyu İslâm âleminin liderliğini yapmış bir ülke bakıyorsun gavuristandan farkı kalmamış.bakıyorsun gavuristandan farkı kalmamış. Ahlâk bakımından, âdâb bakımından her tarafı perişan oluyor.Ahlâk bakımından, âdâb bakımından her tarafı perişan oluyor. Her şeyimize dikkat edeceğiz, katiyen hiç taviz vermeyeceğiz. Her şeyimize dikkat edeceğiz, katiyen hiç taviz vermeyeceğiz.

Örfümüze, âdetimize, dinimize, imanımıza son derece sadık olarak yaşayacağız Örfümüze, âdetimize, dinimize, imanımıza son derece sadık olarak yaşayacağız

Aziz ve muhterem kardeşlerimiz! Aziz ve muhterem kardeşlerimiz!

Üçüncü hadîs-i şerîf: Üçüncü hadîs-i şerîf:

Kâne yelbesü'n-ni'âle's-sibtiyyete ve yusaffiru lihyetehû bi'l-versi ve'z-za'ferâni. Kâne yelbesü'n-ni'âle's-sibtiyyete ve yusaffiru lihyetehû bi'l-versi ve'z-za'ferâni.

İbn Ömer radıyallahu anhümâ'dan rivayet edilmiş.İbn Ömer radıyallahu anhümâ'dan rivayet edilmiş. Hz. Ömer radıyallahu anh'ın mübarek alim oğluHz. Ömer radıyallahu anh'ın mübarek alim oğlu Abdullah b. Ömer ki İstanbul'un fethi niyetiyle buralara kadar yürümüş gelmişler.Abdullah b. Ömer ki İstanbul'un fethi niyetiyle buralara kadar yürümüş gelmişler. Ta oralardan sefere iştirak etmişler, buralara kadar gelmişler bu mübarekler. Allah şefaatlerine erdirsin.Ta oralardan sefere iştirak etmişler, buralara kadar gelmişler bu mübarekler. Allah şefaatlerine erdirsin. Rivayette şöyle diyor: Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem kazınmış,Rivayette şöyle diyor:

Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem kazınmış,
tüyleri çıkarılmış, yumuşacık, güzel, deriden yapılma ayakkabılar giyerditüyleri çıkarılmış, yumuşacık, güzel, deriden yapılma ayakkabılar giyerdi ve sakalını vers ve zağferan ile sarıya boyardı.ve sakalını vers ve zağferan ile sarıya boyardı. Hem güzel kokması hem de cemaline cemal katılması, güzelliğine güzellik eklenmesi için böyle boyardı. Hem güzel kokması hem de cemaline cemal katılması, güzelliğine güzellik eklenmesi için böyle boyardı.

Asil bir aileden, sülale-i mübarekeden bir kimse, Hırka-ı Şerîf camiine bir emanet getirmiş.Asil bir aileden, sülale-i mübarekeden bir kimse, Hırka-ı Şerîf camiine bir emanet getirmiş. "Vakfedebilir miyim, verebilir miyim?" diye"Vakfedebilir miyim, verebilir miyim?" diye Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem hazretlerinin bir pabucunu getirmiş. Söylemiştim.Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem hazretlerinin bir pabucunu getirmiş. Söylemiştim. Bize de nasip oldu; örtüleri açtık, mübarek pabuçlarını öptük, başımıza alnımıza koyduk.Bize de nasip oldu; örtüleri açtık, mübarek pabuçlarını öptük, başımıza alnımıza koyduk. Allah sizlere de nasip etsin; hakikaten ince kumaş deriden yapılmıştı. Allah sizlere de nasip etsin; hakikaten ince kumaş deriden yapılmıştı.

Bize de nasip oldu, elhamdülillah!Bize de nasip oldu, elhamdülillah! Ramazan'da, burada sakal-ı şerîfi öptürürken şöyle dikkatlice baktım, sarı renkliydi. Ramazan'da, burada sakal-ı şerîfi öptürürken şöyle dikkatlice baktım, sarı renkliydi.

"Peygamber Efendimiz'in sallallahu aleyhi ve selem sakalı umumiyetle siyahtı;"Peygamber Efendimiz'in sallallahu aleyhi ve selem sakalı umumiyetle siyahtı; 13-15 tane, 20'den az beyaz tüyü vardı." diye rivayetlerde geçiyordu. 13-15 tane, 20'den az beyaz tüyü vardı." diye rivayetlerde geçiyordu.

"Bu sarılık nereden?" diye düşündüm. "Bu sarılık nereden?" diye düşündüm.

Cevabı burada karşıma çıktı. Peygamber Efendimiz zağferanla, safranla sarı renge boyarmış.Cevabı burada karşıma çıktı. Peygamber Efendimiz zağferanla, safranla sarı renge boyarmış. Kırmızı kırmızı, sarı sarı gözüme ilişmişti, Kırmızı kırmızı, sarı sarı gözüme ilişmişti, Efendimiz'in boyaması dolayısıyla böyle sarı bir renk aldığı da anlaşılıyor. Efendimiz'in boyaması dolayısıyla böyle sarı bir renk aldığı da anlaşılıyor.

Zağferan bir çeşit bitkidir; tatlının içine de konulur.Zağferan bir çeşit bitkidir; tatlının içine de konulur. Hem güzel bir koku hem de sarı renk verir. Safranbolu civarında çok yetişirmiş. Hem güzel bir koku hem de sarı renk verir. Safranbolu civarında çok yetişirmiş. Safranbolu, Zağferanboli; "zağferan şehri" demek.Safranbolu, Zağferanboli; "zağferan şehri" demek. Bizim o taraflarda zerde dediğimiz tatlıya katıyorlar ya;Bizim o taraflarda zerde dediğimiz tatlıya katıyorlar ya; zerdenin içine hakikisi katılırsa o katıldığı için zerde sarı renkli oluyor. zerdenin içine hakikisi katılırsa o katıldığı için zerde sarı renkli oluyor.

Zerda, Farsça "zerd" kelimesinden geliyor. Zerd, sarı demek.Zerda, Farsça "zerd" kelimesinden geliyor. Zerd, sarı demek. Zerde de "sarı renkli tatlı demek.Zerde de "sarı renkli tatlı demek. İçine zağferan katıldığı için hem güzel, nefis bir kokuya sahip olmuş oluyorİçine zağferan katıldığı için hem güzel, nefis bir kokuya sahip olmuş oluyor hem de güzel, sarı bir renk almış oluyor. hem de güzel, sarı bir renk almış oluyor.

İşte Efendimiz o zağferanla ve versle mübarek sakallarını boyarmış.İşte Efendimiz o zağferanla ve versle mübarek sakallarını boyarmış. Ve güzel terbiye edilmiş, deriden yapılmış, yumuşak Yemen işi terlik, ayakkabı giyermiş. Ve güzel terbiye edilmiş, deriden yapılmış, yumuşak Yemen işi terlik, ayakkabı giyermiş.

Kâne yelhazu fî salâtihî yemînen ve şimâlen ve lâ yelvî unukahû halfe zahrihî. Kâne yelhazu fî salâtihî yemînen ve şimâlen ve lâ yelvî unukahû halfe zahrihî.

İbn Abbas radıyallahü anhümâ'dan; Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem hazretlerinin;İbn Abbas radıyallahü anhümâ'dan; Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem hazretlerinin; namazda sağa sola baktığını, fakat başını arkaya çevirmediğini, döndürmediğini bu rivayet söylüyor.namazda sağa sola baktığını, fakat başını arkaya çevirmediğini, döndürmediğini bu rivayet söylüyor. Lahza, bir ancık sağa ve sola baktığı olurdu.Lahza, bir ancık sağa ve sola baktığı olurdu. Kim bilir gördüğü hangi müşahededen dolayı sağa ve sola baktığı görülmüştü. Kim bilir gördüğü hangi müşahededen dolayı sağa ve sola baktığı görülmüştü.

Ve lâ yelvî unukahû halfe zahrihî. YalnızVe lâ yelvî unukahû halfe zahrihî. Yalnız "başını boynunun arkasına doğru çevirmediği" özellikle belirtiliyor. "başını boynunun arkasına doğru çevirmediği" özellikle belirtiliyor.

Peygamber Efendimiz'in bir başka âdeti daha var:Peygamber Efendimiz'in bir başka âdeti daha var: Efendimiz namazda arkasına dönmezdi.Efendimiz namazda arkasına dönmezdi. Öyle bir huyu vardı, hiç arkasına dönmezdi. Öyle bir huyu vardı, hiç arkasına dönmezdi.

Hicret zamanında Ebû Bekir es-Sıddık ile yolda giderken arkadan düşman atlısı kovalarkenHicret zamanında Ebû Bekir es-Sıddık ile yolda giderken arkadan düşman atlısı kovalarken Ebû Bekir es-Sıddık Efendimiz korkudan arkasına dönüp bakıpEbû Bekir es-Sıddık Efendimiz korkudan arkasına dönüp bakıp "Bu mel'un yetişirse, Peygamber Efendimiz'e bir zarar verirse." diye endişe ediyordu,"Bu mel'un yetişirse, Peygamber Efendimiz'e bir zarar verirse." diye endişe ediyordu, Peygamber Efendimiz hiç arkasına bakmadan yürüyordu, âdeti değildi.Peygamber Efendimiz hiç arkasına bakmadan yürüyordu, âdeti değildi. Arkaya bakmak âdeti değil. Arkaya bakmak âdeti değil.

Ve izâ'ltefete iltefete me'an.Ve izâ'ltefete iltefete me'an. "Efendimiz bir tarafa döndü mü bütün vücuduyla dönerdi,"Efendimiz bir tarafa döndü mü bütün vücuduyla dönerdi, -şöyle baş döndürerek değil de, bütün vücuduyla döner teveccüh buyururdu--şöyle baş döndürerek değil de, bütün vücuduyla döner teveccüh buyururdu- birisiyle konuşacaksa öyle konuşurdu; arkasına bakmazdı." birisiyle konuşacaksa öyle konuşurdu; arkasına bakmazdı."

"Peki, hocam! Merak ettik."Peki, hocam! Merak ettik. Eline mızrağı almış, kılıcı çekmiş, öldürmeye kastetmiş o atlı, acaba Peygamber Efendimiz'e yetişti mi?" Eline mızrağı almış, kılıcı çekmiş, öldürmeye kastetmiş o atlı, acaba Peygamber Efendimiz'e yetişti mi?"

Hayır! Atının iki ayağı kuma bir battı, tökezledi, takla attı, aşağıya.Hayır! Atının iki ayağı kuma bir battı, tökezledi, takla attı, aşağıya. Ondan sonra toparlandı, atını kumdan çıkardı, akıllanmadı.Ondan sonra toparlandı, atını kumdan çıkardı, akıllanmadı. Tekrar atına bindi,Tekrar atına bindi, tekrar Resûlullah'a kastedecek. Be cahil adam!tekrar Resûlullah'a kastedecek. Be cahil adam! Tekrar Resûlullah'ı elde edecek de mükâfata nâil olacak. Tekrar atına bindi,Tekrar Resûlullah'ı elde edecek de mükâfata nâil olacak. Tekrar atına bindi, tekrar kovalarken, bir daha battı, bir daha yuvarlandı.tekrar kovalarken, bir daha battı, bir daha yuvarlandı. O zaman aklı başına geldi, o zaman anladı bir başka mânevî sebep olduğunu.O zaman aklı başına geldi, o zaman anladı bir başka mânevî sebep olduğunu. Ama Efendimiz arkasına bakmazdı. Namazda o tarafa bu tarafa baktığı oluyordu.Ama Efendimiz arkasına bakmazdı. Namazda o tarafa bu tarafa baktığı oluyordu. Bizim namazda bakmamız gereken yer, kıyamda iken secde yeridir. Bizim namazda bakmamız gereken yer, kıyamda iken secde yeridir.

Ayakta iken secde edeceğimiz yere bakarız. Başka yere bakmak doğru değildir.Ayakta iken secde edeceğimiz yere bakarız. Başka yere bakmak doğru değildir. Vücudun tümüyle kıble tarafından başka tarafa dönmesi namazı bile bozar.Vücudun tümüyle kıble tarafından başka tarafa dönmesi namazı bile bozar. Başka tarafa herhangi bir şekilde gözü kayıp bakmışsa derhal kendisini toparlaması lazım.Başka tarafa herhangi bir şekilde gözü kayıp bakmışsa derhal kendisini toparlaması lazım. Fakat Efendimiz'in bakması sanıyorum bazı manevi müşahedeler içindi;Fakat Efendimiz'in bakması sanıyorum bazı manevi müşahedeler içindi; biz [Mehmed Zahid] Hocamız'ın da öyle hâlini görürdük.biz [Mehmed Zahid] Hocamız'ın da öyle hâlini görürdük. Hocamız rahmetullahi aleyh evde namaza dururdu.Hocamız rahmetullahi aleyh evde namaza dururdu. Biz korkardık; gözleri bir oraya bir buraya dönerdi.Biz korkardık; gözleri bir oraya bir buraya dönerdi. Sanki kendisi vücudun içinde değil gibi olurdu. Sanki kendisi vücudun içinde değil gibi olurdu. Sanki gözleri serbest kalmış, boşta gibi olurdu. Kalkıp Kâbe'de mi kılardı!?Sanki gözleri serbest kalmış, boşta gibi olurdu. Kalkıp Kâbe'de mi kılardı!? Ne yapardı, bilemiyoruz ama bir gariplik olduğunu sezerdik, tavrından ürkerdik.Ne yapardı, bilemiyoruz ama bir gariplik olduğunu sezerdik, tavrından ürkerdik. Bakardı ama görmüyor gibi bakardı, gözünü bir başka türlü döndürürdü.Bakardı ama görmüyor gibi bakardı, gözünü bir başka türlü döndürürdü. Onların ruhları neleri müşahede ediyor, nerelere gidiyor!? Onların ruhları neleri müşahede ediyor, nerelere gidiyor!? Başka şeyler olduğu için bu gibi haller olabiliyor. Başka şeyler olduğu için bu gibi haller olabiliyor.

Kâne yelîhi fî's-salâti'r-ricâlü sümme's-sibyânü sümme'n-nisâü. Kâne yelîhi fî's-salâti'r-ricâlü sümme's-sibyânü sümme'n-nisâü.

Malik el-Eş'ârî radıyallahu anh'ten rivayet edilmiş: Malik el-Eş'ârî radıyallahu anh'ten rivayet edilmiş:

"Peygamber Efendimiz mescidinde namaza durduğu zaman, hemen arkasında erkekler dururdu,"Peygamber Efendimiz mescidinde namaza durduğu zaman, hemen arkasında erkekler dururdu, onun arkasında çocuklar, en geride de kadınlar dururdu.onun arkasında çocuklar, en geride de kadınlar dururdu. Arada çocuklar, arkada kadınlar dururdu. Arada çocuklar, arkada kadınlar dururdu.

Şimdi biz; nasip oldu, [Mehmed Zahid] Hocamız emretti, hizmet etmeye başladık.Şimdi biz; nasip oldu, [Mehmed Zahid] Hocamız emretti, hizmet etmeye başladık. Benim burada ilk garibime giden şey, kadınların abdest alması, namaz kılması için bir yer olmaması oldu.Benim burada ilk garibime giden şey, kadınların abdest alması, namaz kılması için bir yer olmaması oldu. Kadın ta Adapazarı'ndan kalkmış, Hocamız'ı ziyarete gelmiş. Namaz kılacak yer yok.Kadın ta Adapazarı'ndan kalkmış, Hocamız'ı ziyarete gelmiş. Namaz kılacak yer yok. Kapıdan içeri girmesi lazım, buradan yukarı çıkması lazım.Kapıdan içeri girmesi lazım, buradan yukarı çıkması lazım. Biz ilk iş olarak yan taraftaki evleri satın aldık, kadınlar yeri yapmaya çalıştık.Biz ilk iş olarak yan taraftaki evleri satın aldık, kadınlar yeri yapmaya çalıştık. Tabi siz aldınız, ben size naklettim.Tabi siz aldınız, ben size naklettim. Sizin sayenizde alındı. Yardım edenler etti, Allah ecirlerini çok etsin.Sizin sayenizde alındı. Yardım edenler etti, Allah ecirlerini çok etsin. Bizim bu camimiz sizin sayenizde sekiz misli belki daha fazla büyüdü.Bizim bu camimiz sizin sayenizde sekiz misli belki daha fazla büyüdü. Yan tarafı aldık. "Bayramlarda, cumalarda kapıları açtığımız zamanYan tarafı aldık. "Bayramlarda, cumalarda kapıları açtığımız zaman kadınlar kısmında erkekler de kılabilsinler." diyekadınlar kısmında erkekler de kılabilsinler." diye yan tarafın direklerinin arasını raylı kapılarla kapatacağız.yan tarafın direklerinin arasını raylı kapılarla kapatacağız. Sair zamanlar kadınlar orada namaza durabilecekler.Sair zamanlar kadınlar orada namaza durabilecekler. Alt katı da kadınlara tahsis ettik; kocaman mekân, dolsunlar, Alt katı da kadınlara tahsis ettik; kocaman mekân, dolsunlar, Allah'ın emirlerini, âyetlerini dinlesinler, namazlarını kılsınlar. Allah'ın emirlerini, âyetlerini dinlesinler, namazlarını kılsınlar.

Cemaatten; "Hocamız zamanında böyle şey yoktu." diyenleri duydum. Cemaatten; "Hocamız zamanında böyle şey yoktu." diyenleri duydum.

Hocamız zamanında yoktu ama hocamız'ın gönlü nasıldı? Hocamız zamanında yoktu ama hocamız'ın gönlü nasıldı?

Hocamız rahmetullahi aleyh yandaki evlerin alınmasını söylemiş de alamamışlar; Hocamız rahmetullahi aleyh yandaki evlerin alınmasını söylemiş de alamamışlar;

"Bu evleri alın, camiye katın." demiş. "Bu evleri alın, camiye katın." demiş.

Şu köşedeki arsa için kaç defa söylendiğini hatırlıyorum; Şu köşedeki arsa için kaç defa söylendiğini hatırlıyorum;

"Şu arsayı alın." dediler, belediyeden alamadılar."Şu arsayı alın." dediler, belediyeden alamadılar. O arsa şimdi dört katlı apartman oldu. Hadi bakalım, "O apartmanı alacağız." diye uğraş.O arsa şimdi dört katlı apartman oldu. Hadi bakalım, "O apartmanı alacağız." diye uğraş. Zorluk çekiyoruz, parasını ödeyemiyoruz, alamıyoruz.Zorluk çekiyoruz, parasını ödeyemiyoruz, alamıyoruz. Hocamız'ın "al" dediği şeyi, cemaat yapamamış, Hocamız istemediğinden değil.Hocamız'ın "al" dediği şeyi, cemaat yapamamış, Hocamız istemediğinden değil. Kadınların abdest alma yeri var, erkeklerin abdest alma yerleri genişlemiş.Kadınların abdest alma yeri var, erkeklerin abdest alma yerleri genişlemiş. Avlu girintili çıkıntılıydı, ayak takılıyordu. Avlu girintili çıkıntılıydı, ayak takılıyordu.

Mahmut Bayram Hocamız, -Allah selamet versin- bir kış gününde,Mahmut Bayram Hocamız, -Allah selamet versin- bir kış gününde, alttaki merdivenler buz tutmuş, kaydı, ayağını kırdı, kaç gün hasta yattı.alttaki merdivenler buz tutmuş, kaydı, ayağını kırdı, kaç gün hasta yattı. Allah uzun ömür versin, âfiyet versin. Merdivenler at sırtı gibi, balık sırtı gibi, hepsi kamburdu. Allah uzun ömür versin, âfiyet versin. Merdivenler at sırtı gibi, balık sırtı gibi, hepsi kamburdu. Sayenizde, yardımlarınızla intizama girdi. Allah hepinizden razı olsun! Sayenizde, yardımlarınızla intizama girdi.

Allah hepinizden razı olsun!

"Kadınların camiye gelmesi bid'at değil mi?" Nereden çıktı? Bidat değil. "Kadınların camiye gelmesi bid'at değil mi?"

Nereden çıktı? Bidat değil.
Kadınlar camiye gelecek, İslâm'ı öğrenecek, hadisleri âyetleri öğrenecek. Kadınlar camiye gelecek, İslâm'ı öğrenecek, hadisleri âyetleri öğrenecek. Hadîs-i şerîf, Peygamber Efendimiz'in mescidinde sırayı anlatıyor ama biz buradan ne anlıyoruz?Hadîs-i şerîf, Peygamber Efendimiz'in mescidinde sırayı anlatıyor ama biz buradan ne anlıyoruz? Mescid-i Nebevî'ye kadınların geldiğini anlıyoruz. Mescid-i Nebevî'ye kadınların geldiğini anlıyoruz.

Geçen gün Fatih Camii'nde bir cenaze namazı kıldım.Geçen gün Fatih Camii'nde bir cenaze namazı kıldım. Bir kardeşimizin biraderi rahmet-i Rahmân'a kavuşmuş, Allah geçmişlerimizle beraber cennetlik etsin.Bir kardeşimizin biraderi rahmet-i Rahmân'a kavuşmuş, Allah geçmişlerimizle beraber cennetlik etsin. Namazı kıldık, arka kapıdan dışarı çıkıyoruz.Namazı kıldık, arka kapıdan dışarı çıkıyoruz. Kadınlar orada durmuşlar, çeşit çeşit başörtüler örtmüşler;Kadınlar orada durmuşlar, çeşit çeşit başörtüler örtmüşler; erkekler onlara bakıyor, onlar erkeklere bakıyorlar.erkekler onlara bakıyor, onlar erkeklere bakıyorlar. Koca Fatih Camii'nde kadınların namaz kılacağı ayrı bir yer yok, Koca Fatih Camii'nde kadınların namaz kılacağı ayrı bir yer yok, şöyle bir bölmesi, kafesi olması lazım, görünmemesi lazım, abdest alacak yeri olması lazım.şöyle bir bölmesi, kafesi olması lazım, görünmemesi lazım, abdest alacak yeri olması lazım. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'in mescidine kadınlar gelirdi,Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'in mescidine kadınlar gelirdi, en arkada onlar dururlardı, en önde erkekler dururlardı, erkeklerin arkasında çocuklar dururlardı.en arkada onlar dururlardı, en önde erkekler dururlardı, erkeklerin arkasında çocuklar dururlardı. Sıra ne kadar güzel, ne kadar hikmetli! Sıra ne kadar güzel, ne kadar hikmetli!

Elhamdülillah bizim camimizde de bu eksiklikler tamamlandı, ama hâlâ eksikleri var.Elhamdülillah bizim camimizde de bu eksiklikler tamamlandı, ama hâlâ eksikleri var. Benim niyetim; caminin sağ tarafını, üst tarafını Kur'an kursu yapmak.Benim niyetim; caminin sağ tarafını, üst tarafını Kur'an kursu yapmak. "Kız kursu mu yapalım? Erkek kursu mu yapalım?" diye düşünüyoruz."Kız kursu mu yapalım? Erkek kursu mu yapalım?" diye düşünüyoruz. "Erkek kursu olursa caminin içi Kur'an bülbülleri dolar, hepsi cıvıl cıvıl Kur'ân-ı Kerîm okurlar. "Erkek kursu olursa caminin içi Kur'an bülbülleri dolar, hepsi cıvıl cıvıl Kur'ân-ı Kerîm okurlar. Kız Kur'an kursu olursa oradan yetişen kızlar da alim, fazılKız Kur'an kursu olursa oradan yetişen kızlar da alim, fazıl olarak buradan söylenilen şeyleri duya duya yetişmiş olurlar.olarak buradan söylenilen şeyleri duya duya yetişmiş olurlar. Gittikleri yerlerde kadınlara İslâm'ı anlatırlar. Allah'ın dini her yere iletilmiş olur. Gittikleri yerlerde kadınlara İslâm'ı anlatırlar. Allah'ın dini her yere iletilmiş olur. İnsanlar İslâm'ı öğrenmiş olur." diye düşünüyoruz, seviniyoruz.İnsanlar İslâm'ı öğrenmiş olur." diye düşünüyoruz, seviniyoruz. Tabi yine bütün gücünüzle yardım etmenizi diliyoruz. Tabi yine bütün gücünüzle yardım etmenizi diliyoruz.

Bu izahtan sonra diğer rivayete geçiverelim. Bu izahtan sonra diğer rivayete geçiverelim.

Allah yardım edenlerin hepsinden razı olsun. Allah yardım edenlerin hepsinden razı olsun.

Eski sadrazamlardan birisi; Eski sadrazamlardan birisi;

"Bu millet dilerse donanmasının gemilerinin yelkenlerini atlastan,"Bu millet dilerse donanmasının gemilerinin yelkenlerini atlastan, halatlarını ibrişimden yapabilir." diyor. halatlarını ibrişimden yapabilir." diyor.

Yapar, elhamdülillah! Milletin hayır duygusu kuvvetli.Yapar, elhamdülillah! Milletin hayır duygusu kuvvetli. Ondan donanmasını yakmışlar, hareket halinde değilken bir yerde kıstırmışlar, cayır cayır yakmışlar.Ondan donanmasını yakmışlar, hareket halinde değilken bir yerde kıstırmışlar, cayır cayır yakmışlar. Osmanlılar da gitmiş, Kıbrıs adasını almışlar. O zaman Kıbrıs'ı fethetmişler. Osmanlılar da gitmiş, Kıbrıs adasını almışlar. O zaman Kıbrıs'ı fethetmişler.

Sadrazam elçiye şöyle diyor: Sadrazam elçiye şöyle diyor:

"Siz bizim donanmamızı yaktınız ama bu sakal tıraşı gibidir. Kökü bizde."Siz bizim donanmamızı yaktınız ama bu sakal tıraşı gibidir. Kökü bizde. Sakalı tıraş edersiniz yine çıkar. Siz bizim sakalımızı tıraş etmiş oldunuz, daha güçlü çıkar.Sakalı tıraş edersiniz yine çıkar. Siz bizim sakalımızı tıraş etmiş oldunuz, daha güçlü çıkar. Bu millet öyle donanmalar yapar ki yelkenleri atlastan olur, halatları ibrişimden olur." Bu millet öyle donanmalar yapar ki yelkenleri atlastan olur, halatları ibrişimden olur."

Fatih Sultan Mehmed, mübarek zamanının en büyük donanmasını yapmış.Fatih Sultan Mehmed, mübarek zamanının en büyük donanmasını yapmış. 29 Mayıs'ta kutlamasını yaptık. O münasebetle ben biraz tarih kitaplarını karıştırdım konuşma yapayım diye.29 Mayıs'ta kutlamasını yaptık. O münasebetle ben biraz tarih kitaplarını karıştırdım konuşma yapayım diye. O zamanın en büyük deniz kuvvetlerine sahip olanlar Venediklilermiş, İtalyanlarmış.O zamanın en büyük deniz kuvvetlerine sahip olanlar Venediklilermiş, İtalyanlarmış. Fatih Sultan Mehmed; İtalyanları da geçmiş, dünyanın en büyük deniz filosunu yapmış. Fatih Sultan Mehmed; İtalyanları da geçmiş, dünyanın en büyük deniz filosunu yapmış.

Biz niye yapmayalım? Biz de yaparız.Biz niye yapmayalım? Biz de yaparız. Misafir odamızda koltuk olmaz, büfemizin içinde işe yaramaz antika çanak çömlek olmaz.Misafir odamızda koltuk olmaz, büfemizin içinde işe yaramaz antika çanak çömlek olmaz. Sade giyiniriz, bir kat giyiniriz. Kalanını Allah'ın yoluna, Allah'ın hizmetine veririz.Sade giyiniriz, bir kat giyiniriz. Kalanını Allah'ın yoluna, Allah'ın hizmetine veririz. Her şeyin âlâsını yaparız; hava filolarının, deniz filolarının en büyüğünü, en kuvvetlisini yaparız. Her şeyin âlâsını yaparız; hava filolarının, deniz filolarının en büyüğünü, en kuvvetlisini yaparız.

Biz tepeden tırnağa ordu milletiyiz. 55 milyonluk bir orduyuz; kadınımız da savaşır,Biz tepeden tırnağa ordu milletiyiz. 55 milyonluk bir orduyuz; kadınımız da savaşır, çocuğumuz da savaşır, ihtiyarımız da savaşır.çocuğumuz da savaşır, ihtiyarımız da savaşır. Aksakallımız gencimizden daha güzel savaşır.Aksakallımız gencimizden daha güzel savaşır. Biz müslüman olursak bizim önümüzde kimse duramaz da onun için herifler bizi var güçleriyle İslâm'dan soğutmaya çalışıyorlar. Biz müslüman olursak bizim önümüzde kimse duramaz da onun için herifler bizi var güçleriyle İslâm'dan soğutmaya çalışıyorlar. Gazino, zevk, sefa, kumar, içki, fuhşiyat, kokain, eroin, bilmem ne, bilmem ne…Gazino, zevk, sefa, kumar, içki, fuhşiyat, kokain, eroin, bilmem ne, bilmem ne… Gazete güya haber veriyormuş gibi yazıyor: Gazete güya haber veriyormuş gibi yazıyor:

"İşte şu malzemeyi toplamak suretiyle gençler kafalarını buluyorlarmış." "İşte şu malzemeyi toplamak suretiyle gençler kafalarını buluyorlarmış."

Maksat, gençlere onu öğretmek. Maksat, gençlere onu öğretmek.

"Bak bunu koklarsanız, kafayı bulursunuz" diye fitne yapıyor alçak! Fesadından yapıyor. "Bak bunu koklarsanız, kafayı bulursunuz" diye fitne yapıyor alçak! Fesadından yapıyor.

Biz de ne yapacağız? Biz de ne yapacağız?

Namuslu olacağız. "Çocuğumu 15 yaşında, genç yaşında evlendireceğim,Namuslu olacağız. "Çocuğumu 15 yaşında, genç yaşında evlendireceğim, harama kaydırtmayacağım, günah işlettirmeyeceğim. harama kaydırtmayacağım, günah işlettirmeyeceğim. Takvâ ehli olacak, pırıl pırıl müslüman olacak." Takvâ ehli olacak, pırıl pırıl müslüman olacak."

İşte böyle 55 milyon, 60 milyon mücahit bir millet olacağız. İşte böyle 55 milyon, 60 milyon mücahit bir millet olacağız.

Allah bizi dünyaya meylettirmesin, şehitlik duygusunu gönlümüzden çıkarmasın,Allah bizi dünyaya meylettirmesin, şehitlik duygusunu gönlümüzden çıkarmasın, şehit olma arzusunu bizden eksik etmesin, çünkü; şehit olma arzusunu bizden eksik etmesin, çünkü;

"Şehit olma duygusu olmadan ölen insan münafıklık üzere ölmüş olur." "Şehit olma duygusu olmadan ölen insan münafıklık üzere ölmüş olur."

İnsan Allah yolunda ölmek isteyecek, canını feda edecek yer arayacak, hakiki müslümanın vasfı o.İnsan Allah yolunda ölmek isteyecek, canını feda edecek yer arayacak, hakiki müslümanın vasfı o. Gelelim diğer hadîs-i şerîfe: Gelelim diğer hadîs-i şerîfe:

Kâne yemsahu alâ vechihî bi-tarafi sevbihî fî'l-vudu'. Kâne yemsahu alâ vechihî bi-tarafi sevbihî fî'l-vudu'.

Muaz radıyallahu anh'ten rivayet edilmiş: Muaz radıyallahu anh'ten rivayet edilmiş:

"Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz, bazen elbisesinin bir tarafıyla yüzlerini şöyle silerdi."Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz, bazen elbisesinin bir tarafıyla yüzlerini şöyle silerdi. Abdest aldıktan sonra yüzünü elbisesinin ucuyla silerdi." diye bildiriyor. Abdest aldıktan sonra yüzünü elbisesinin ucuyla silerdi." diye bildiriyor.

Peygamber Efendimiz bazen güzel havalarda abdest aldıktan sonra "serinlik olsun" diye hiç silinmezdi,Peygamber Efendimiz bazen güzel havalarda abdest aldıktan sonra "serinlik olsun" diye hiç silinmezdi, bazen havlu gibi herhangi bir şeyle silinirdi, bazen de baktı ki havlu yok, o zaman dabazen havlu gibi herhangi bir şeyle silinirdi, bazen de baktı ki havlu yok, o zaman da elbisesinin bir ucuyla kurulanıverirmiş.elbisesinin bir ucuyla kurulanıverirmiş. Abdest suyu temizdir, o suyu almış oluyor. Abdest suyu temizdir, o suyu almış oluyor.

Kâne yemşî meşyen yu'rafu fîhi ennehû leyse bi-âcizin ve lâ keslâne. Kâne yemşî meşyen yu'rafu fîhi ennehû leyse bi-âcizin ve lâ keslâne.

Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem hazretleri nasıl bir yürüyüşle yürürdü? Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem hazretleri nasıl bir yürüyüşle yürürdü?

Öyle bir yürüyüşle yürürdü ki; bu yürüyüşe bakan insan,Öyle bir yürüyüşle yürürdü ki; bu yürüyüşe bakan insan, bu zâtın âciz ve tembel bir insan olmadığını anlardı, canlı bir yürüyüşle yürürdü. bu zâtın âciz ve tembel bir insan olmadığını anlardı, canlı bir yürüyüşle yürürdü.


Efendimiz'i yürürken nasıl tahmin ederdiniz? Efendimiz'i yürürken nasıl tahmin ederdiniz?

Bu rivayeti duymadan önce, gözünüzü kapattınız. Bu rivayeti duymadan önce, gözünüzü kapattınız.

"Acaba Resûlullah Efendimiz nasıl yürürdü?" diye düşününce, belki "Ağır yürürdü." diye düşündünüz."Acaba Resûlullah Efendimiz nasıl yürürdü?" diye düşününce, belki "Ağır yürürdü." diye düşündünüz. Efendimiz Peygamber olduğuna göre, "Şöyle vakur, ağır ağır yürür." diye düşündünüz, ama öyle değil! Efendimiz Peygamber olduğuna göre, "Şöyle vakur, ağır ağır yürür." diye düşündünüz, ama öyle değil!

Efendimiz canlı yürürdü, "Hatta yokuş aşağıya giden bir insanınEfendimiz canlı yürürdü, "Hatta yokuş aşağıya giden bir insanın hızlı seğirtmesi gibi" bir rivayet var, yanındakiler kendisine yetişemezlerdi.hızlı seğirtmesi gibi" bir rivayet var, yanındakiler kendisine yetişemezlerdi. Aciz, tembel bir insanın yürüyüşü gibi yürümezdi.Aciz, tembel bir insanın yürüyüşü gibi yürümezdi. Salınmazdı, seğirterek yürürdü; azmi ve enerjisi yürüyüşünden belli olurdu.Salınmazdı, seğirterek yürürdü; azmi ve enerjisi yürüyüşünden belli olurdu. Yürüdüğü zaman, yürüdüğü insanların arasında herkesten uzun boylu görünürdü.Yürüdüğü zaman, yürüdüğü insanların arasında herkesten uzun boylu görünürdü. O da onun bir mübarek özelliğiydi, tüm insanların arasında tek bir tane,O da onun bir mübarek özelliğiydi, tüm insanların arasında tek bir tane, en uzun boylu, selvi gibi görünürdü. en uzun boylu, selvi gibi görünürdü.

Kâne yenâmü hattâ yenfüha sümme yekûmü fe-yusallî ve lâ yetevadda'. Kâne yenâmü hattâ yenfüha sümme yekûmü fe-yusallî ve lâ yetevadda'.

Âişe anamız radıyallahu anhâ'dan rivayet edilmiş: Âişe anamız radıyallahu anhâ'dan rivayet edilmiş:

"Efendimiz uyurdu ve nefesleri duyulurdu, sonra kalkardı abdest almadan namazı kılardı." "Efendimiz uyurdu ve nefesleri duyulurdu, sonra kalkardı abdest almadan namazı kılardı."

Rivayet böyle. Aşağıdaki izahat da şöyle: Rivayet böyle. Aşağıdaki izahat da şöyle:

Kâne yenfühu ve hüve sâcid.Kâne yenfühu ve hüve sâcid. İzahatta, şerhte "Secdeye yatardı, uzun secde ederdi." İzahatta, şerhte "Secdeye yatardı, uzun secde ederdi."

Bazen bir gecenin yarısında bir secde, öteki yarısında bir secde ettiği vâkidir.Bazen bir gecenin yarısında bir secde, öteki yarısında bir secde ettiği vâkidir. Secde hali kulun Allah'a en yakın olduğu zaman olduğu içinSecde hali kulun Allah'a en yakın olduğu zaman olduğu için Efendimiz'in bazen böyle uzun secdeleri olurdu. Efendimiz'in bazen böyle uzun secdeleri olurdu.

Ve hüve sâcidin demesini Müslim şöyle izah etmiş:Ve hüve sâcidin demesini Müslim şöyle izah etmiş: "Namazda rükûya indiği zaman, rükû secdesinde nefesleri, dinleyen bakan insana uyuyor gibi bir his verirdi."Namazda rükûya indiği zaman, rükû secdesinde nefesleri, dinleyen bakan insana uyuyor gibi bir his verirdi. Peygamber sallallahu aleyhi ve selem sonra yine namazdan kalkardı, namazını tamamlardı." Peygamber sallallahu aleyhi ve selem sonra yine namazdan kalkardı, namazını tamamlardı."

Bu neyi gösteriyor? Uyumadığını gösteriyor.Bu neyi gösteriyor?

Uyumadığını gösteriyor.
"Zaten Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem hazretleri, sair zamanda yatağa yattığında da,"Zaten Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem hazretleri, sair zamanda yatağa yattığında da, gözleri uyur, kalbi uyumazdı; Efendimiz'in özelliği oydu.gözleri uyur, kalbi uyumazdı; Efendimiz'in özelliği oydu. Gözleri kapansa, uyusa da kalbi uyumazdı.Gözleri kapansa, uyusa da kalbi uyumazdı. Namazın uzunluğundan dolayı derin nefes alma hâli duyulurdu. Namazın uzunluğundan dolayı derin nefes alma hâli duyulurdu. Ama secdeden kalkar, namazı tamamlardı, namazın içinde olurdu." Ama secdeden kalkar, namazı tamamlardı, namazın içinde olurdu."

İzahat, aşağıdaki açıklamalar, kenara yazılmış şeyler bu tarzda. İzahat, aşağıdaki açıklamalar, kenara yazılmış şeyler bu tarzda.

Abdest almadan devam ederdi, çünkü abdesti bozulmuyordu. Abdest almadan devam ederdi, çünkü abdesti bozulmuyordu. Zaten insan bir yere dayanmadan oturmuş, hiçbir yere dayanmıyorkenZaten insan bir yere dayanmadan oturmuş, hiçbir yere dayanmıyorken kendinden geçse uyansa abdesti bozulmaz.kendinden geçse uyansa abdesti bozulmaz. Bir yere dayandığı zaman uyursa abdesti bozulur, dayanmadığı zaman bozulmaz. Bir yere dayandığı zaman uyursa abdesti bozulur, dayanmadığı zaman bozulmaz.

"Secdeye vardığı zaman sesinden, nefes almasından biraz uyuklama hâli olur,"Secdeye vardığı zaman sesinden, nefes almasından biraz uyuklama hâli olur, böyle bir hal duyulur, fakat kalkar namazını tamamlar." dediğine göreböyle bir hal duyulur, fakat kalkar namazını tamamlar." dediğine göre demek ki uyumuyordu, kim bilir o halde neleri müşahede ediyordu.demek ki uyumuyordu, kim bilir o halde neleri müşahede ediyordu. Secde hâli, kulun Allah'a en yakın olduğu zamandır. Secde hâli, kulun Allah'a en yakın olduğu zamandır.

Bir de hoşuma giden bir rivayet var: Bir de hoşuma giden bir rivayet var:

"Secde, Rahman'ın ayaklarına kapanmak gibidir." "Secde, Rahman'ın ayaklarına kapanmak gibidir."

Ne güzel şeydir! Namazda Allahu Ekber diyorsun.Ne güzel şeydir! Namazda Allahu Ekber diyorsun. Rahman olan Allahu Teâlâ hazretlerine secde hâli ne güzel haldir. Rahman olan Allahu Teâlâ hazretlerine secde hâli ne güzel haldir.

Allahu Teâlâ hazretleri bizi ve evlatlarımızı namazdan, niyazdan, secdeden uzak etmesin. Allahu Teâlâ hazretleri bizi ve evlatlarımızı namazdan, niyazdan, secdeden uzak etmesin.

Kâne yenzilü mine'l-minberi yevme'l-cumu'ati fe-yukellimühü'r-racülüKâne yenzilü mine'l-minberi yevme'l-cumu'ati fe-yukellimühü'r-racülü fî'l-hâceti fe-yukellimühû sümme yetekaddemü ilâ musallâhü fe-yusallî. fî'l-hâceti fe-yukellimühû sümme yetekaddemü ilâ musallâhü fe-yusallî.

Bu birçok sahih hadis kitaplarında rivayet edilmiştir: Bu birçok sahih hadis kitaplarında rivayet edilmiştir:

"Peygamber sallallahu aleyhi ve selem; Cuma günü hutbesini bitirir, minberden inerdi."Peygamber sallallahu aleyhi ve selem; Cuma günü hutbesini bitirir, minberden inerdi. Bir adam ihtiyacını söylemek için Efendimiz'e gelirdi, konuşurdu.Bir adam ihtiyacını söylemek için Efendimiz'e gelirdi, konuşurdu. Efendimiz de ona cevabını verirdi. Sonra gider, namazını kılardı.Efendimiz de ona cevabını verirdi. Sonra gider, namazını kılardı. Minber ile namaz arasında böyle bir konuşma olurdu, bir mahzuru yoktu.Minber ile namaz arasında böyle bir konuşma olurdu, bir mahzuru yoktu. Mahzur olmadığından, o konuşmanın arkasından namaza dururdu." denmiş oluyor. Mahzur olmadığından, o konuşmanın arkasından namaza dururdu." denmiş oluyor.

Allahu Teâlâ hazretleri cümlenizden razı olsun,Allahu Teâlâ hazretleri cümlenizden razı olsun, cümlemizi sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in sünnetine ittibâ edenlerden eylesin.cümlemizi sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in sünnetine ittibâ edenlerden eylesin. Böylece Resûlullah Efendimiz'in şefaatine cümlemizi nâil eylesin.Böylece Resûlullah Efendimiz'in şefaatine cümlemizi nâil eylesin. Dünyada kendisinden uzun seneler, uzun asırlar sonra yaşadık. Dünyada kendisinden uzun seneler, uzun asırlar sonra yaşadık. Kendisine âhirette komşu olmayı, meclislerine ermeyi, cemalini görmeyi, kelamını duymayı nasip eylesin.Kendisine âhirette komşu olmayı, meclislerine ermeyi, cemalini görmeyi, kelamını duymayı nasip eylesin. Firdevs-i âlâda Efendimiz'e cümlemizi komşu eylesin. Firdevs-i âlâda Efendimiz'e cümlemizi komşu eylesin.

Fâtiha-ı şerîfe mea'l-besmele. Fâtiha-ı şerîfe mea'l-besmele.

Konuşma Hakkında
Tema 1
Tema 2