Namaz Vakitleri

28 Cemâziye'l-Âhir 1446
29 Aralık 2024
İmsak
06:49
Güneş
08:22
Öğle
13:11
İkindi
15:30
Akşam
17:51
Yatsı
19:17
Detaylı Arama

Rasûlüllah’ın Halifeleri

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

23 Cemâziye'l-Evvel 1401 / 29.03.1981
İskenderpaşa Camii/ İstanbul

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Kazvinli Müslümanlar İçin Dua, Sünneti İhyâ Edenlere Dua, Dilenciyi Boş Çevirmeyin!, Peygamber SAS’in | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Rasûlüllah’ın Halifeleri

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

23 Cemâziye'l-Evvel 1401 / 29.03.1981
İskenderpaşa Camii/ İstanbul

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Kazvinli Müslümanlar İçin Dua, Sünneti İhyâ Edenlere Dua, Dilenciyi Boş Çevirmeyin!, Peygamber SAS’in | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Konuşma Metni

Rahime'llâhu ihvânî bi-Kazvîn selâsen.Rahime'llâhu ihvânî bi-Kazvîn selâsen. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz İbn Abbas ve Ebû Hüreyre radıyallahu anh'in Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz İbn Abbas ve Ebû Hüreyre radıyallahu anh'in ayrı ayrı rivayet ettiklerine göre, bir keresinde Kazvîn adlı bir şehirden bahsederek şöyle buyurmuş: ayrı ayrı rivayet ettiklerine göre, bir keresinde Kazvîn adlı bir şehirden bahsederek şöyle buyurmuş:

Rahime'llâhu ihvânî bi-Kazvîn. "Kazvîn'de bulunan kardeşlerime Allah rahmet eylesin.Rahime'llâhu ihvânî bi-Kazvîn. "Kazvîn'de bulunan kardeşlerime Allah rahmet eylesin. Rahmetini ihsan eylesin.Rahmetini ihsan eylesin. Onlara lütfunu, ihsanını, fazlını, keremini nasip eylesin." diye üç defa buyurmuş. Onlara lütfunu, ihsanını, fazlını, keremini nasip eylesin." diye üç defa buyurmuş.

Bunun üzerine ashâb-ı kirâm; Bunun üzerine ashâb-ı kirâm;

Kâlû yâ Resûlallâh! Ve mâ kazvîn? "Kazvîn nedir yâ Resûlullah?" diye sormuşlar. Kâlû yâ Resûlallâh! Ve mâ kazvîn? "Kazvîn nedir yâ Resûlullah?" diye sormuşlar.

Tabi Arap diyarı, Suudi Arabistan'ın bugünkü topraklarının olduğu yer;Tabi Arap diyarı, Suudi Arabistan'ın bugünkü topraklarının olduğu yer; "Kazvîn" denilen yer de İran'ın şimalinde, o zamanki ölçülere göre bir hayli uzak bir mesafe. "Kazvîn" denilen yer de İran'ın şimalinde, o zamanki ölçülere göre bir hayli uzak bir mesafe. Bilmedikleri için; "Nedir bu Kazvîn?" diye sormuşlar.Bilmedikleri için; "Nedir bu Kazvîn?" diye sormuşlar. "Neresi?" bile demiyorlar da, "Nedir bu Kazvîn?" diye soruyorlar. "Neresi?" bile demiyorlar da, "Nedir bu Kazvîn?" diye soruyorlar. Yani o kadar bilmiyorlar, demek ki duymamışlar. Buyurmuş ki; Yani o kadar bilmiyorlar, demek ki duymamışlar.

Buyurmuş ki;

Kâle Kazvîn ardun min ardi'd-Deylem. "Kazvîn, Deylem mıntıkasından bir arazidir."Kâle Kazvîn ardun min ardi'd-Deylem. "Kazvîn, Deylem mıntıkasından bir arazidir." Hiye'l-yevme fî yedi'd-Deylem. "Bugün o mıntıka Deylem kabilesinin elindedir." Hiye'l-yevme fî yedi'd-Deylem. "Bugün o mıntıka Deylem kabilesinin elindedir." Ve setüftehu alâ ümmetî. "Bir zaman gelecek, benim ümmetimin olacak.Ve setüftehu alâ ümmetî. "Bir zaman gelecek, benim ümmetimin olacak. Ümmetime açılacak; ümmetim tarafından fetholunacak." Tekûnû ribâten li-tavâife min ümmetî.Ümmetime açılacak; ümmetim tarafından fetholunacak." Tekûnû ribâten li-tavâife min ümmetî. "Benim ümmetimden bir taife için orası rıbat olacak." Fe-men edreke zâlike. "Benim ümmetimden bir taife için orası rıbat olacak." Fe-men edreke zâlike. "Bu duruma erişen, bu hâle yetişen kimse." Fe'lye'huz bi-nasîbihî min fadli'r-ribâti Kazvîn."Bu duruma erişen, bu hâle yetişen kimse." Fe'lye'huz bi-nasîbihî min fadli'r-ribâti Kazvîn. "Kazvîn'deki rıbatta elde edilecek olan fazl u keremden nasibini alsın." "Kazvîn'deki rıbatta elde edilecek olan fazl u keremden nasibini alsın." Fe-innehû yesteşhidü bihâ kavmin ya'dilûne şühedâe'l-Bedr.Fe-innehû yesteşhidü bihâ kavmin ya'dilûne şühedâe'l-Bedr. "Çünkü orada bir kısım kavimler, insanlar şehit olacaklar ki Bedir şehitlerine muadil olacaklar." "Çünkü orada bir kısım kavimler, insanlar şehit olacaklar ki Bedir şehitlerine muadil olacaklar."

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in ileride olacak hadiselere dair önceden ihbarları var.Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in ileride olacak hadiselere dair önceden ihbarları var. Kur'ân-ı Kerîm'de de var. Kur'ân-ı Kerîm'de de var.

Kur'ân-ı Kerîm'de Rum suresinde; "Her ne kadar şimdi Bizanslılar İranlıların karşısında yenildilerse de,Kur'ân-ı Kerîm'de Rum suresinde; "Her ne kadar şimdi Bizanslılar İranlıların karşısında yenildilerse de, yakın bir gelecekte Bizanslılar İranlıları yenecekler." diye haber veriliyor. Sebebi şu: yakın bir gelecekte Bizanslılar İranlıları yenecekler." diye haber veriliyor.

Sebebi şu:

Arapların puta tapanları, müşrikler o zaman İranlıları tutuyorlarmış.Arapların puta tapanları, müşrikler o zaman İranlıları tutuyorlarmış. Bizanslılar da ehl-i kitap, hıristiyan. Bizanslılar da ehl-i kitap, hıristiyan.

Peygamber Efendimiz'in zamanında; "Siz de kitap ehlisiniz;Peygamber Efendimiz'in zamanında;

"Siz de kitap ehlisiniz;
siz de Allah'tan kendinize kitap indirildiğini söylüyorsunuz.siz de Allah'tan kendinize kitap indirildiğini söylüyorsunuz. Nasıl İranlılar Bizanslıları yendilerse biz de sizi yeneceğiz." diye söylüyorlarmış. Nasıl İranlılar Bizanslıları yendilerse biz de sizi yeneceğiz." diye söylüyorlarmış.

Âyet-i kerîme nâzil oluyor ki Allahu Teâlâ hazretleri, "Evet, bugün böyle bir yenilme durumu varÂyet-i kerîme nâzil oluyor ki Allahu Teâlâ hazretleri, "Evet, bugün böyle bir yenilme durumu var ama Bizans nihayet onu yenecek." diye haber olarak vahiy buyurmuş. ama Bizans nihayet onu yenecek." diye haber olarak vahiy buyurmuş.

Onun üzerine Hz. Ebû Bekr-i Sıddîk imanının kuvvetinden gidiyor, müşriklerle;Onun üzerine Hz. Ebû Bekr-i Sıddîk imanının kuvvetinden gidiyor, müşriklerle; "Siz böyle diyorsunuz ama Bizans İran'ı yenecek, var mısınız iddiaya?" diye"Siz böyle diyorsunuz ama Bizans İran'ı yenecek, var mısınız iddiaya?" diye on deve üzerine onlarla iddiaya girişmiş.on deve üzerine onlarla iddiaya girişmiş. Gelmiş, "Yâ Resûlallah! Ben böyle bir şey yaptım." diye de söylemiş. Gelmiş, "Yâ Resûlallah! Ben böyle bir şey yaptım." diye de söylemiş. Müddeti kısa tutmuş. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz diyor ki; "Müddeti çoğalt,Müddeti kısa tutmuş.

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz diyor ki; "Müddeti çoğalt,
develerin sayısını da yüze çıkart." diyor.develerin sayısını da yüze çıkart." diyor. Sonunda da tabi dediği oluyor. Sonunda da tabi dediği oluyor.

Başka bir misal; İstanbul'un fethine dair Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in ihbarı var. Başka bir misal; İstanbul'un fethine dair Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in ihbarı var.

"İstanbul, - o zamanki adı Konstantiniyye, Konstantinopolis- muhakkak fetholunacaktır."İstanbul, - o zamanki adı Konstantiniyye, Konstantinopolis- muhakkak fetholunacaktır. Onu fetheden komutan ne iyi komutandır.Onu fetheden komutan ne iyi komutandır. Onu fethetme şerefine eren ordu ne mübarek, ne iyi bir ordudur!" diye önceden buyurmuş. Onu fethetme şerefine eren ordu ne mübarek, ne iyi bir ordudur!" diye önceden buyurmuş.

Bir şahıs bu hadîs-i şerîfi tahkik etmiş ve Diyanet İşleri Dergisi'nde bu tahkikatını,Bir şahıs bu hadîs-i şerîfi tahkik etmiş ve Diyanet İşleri Dergisi'nde bu tahkikatını, tetkikatını neşretmiş. tetkikatını neşretmiş. Hadîs-i şerîfin sıhhatli olduğuna, eski kaynaklarda bulunduğuna dair sonuca varmış. Hadîs-i şerîfin sıhhatli olduğuna, eski kaynaklarda bulunduğuna dair sonuca varmış.

Demek ki Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in böyle ihbarları var.Demek ki Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in böyle ihbarları var. Burada da bu Kazvîn denilen şehirden bahsediyor. Burada da bu Kazvîn denilen şehirden bahsediyor.

"Kazvîn denilen yer, İran'ın şimalinde bir mıntıka ve ona bazen de 'Geylan' denilir." diyor şerhte."Kazvîn denilen yer, İran'ın şimalinde bir mıntıka ve ona bazen de 'Geylan' denilir." diyor şerhte. Geylan denildiğine göre Abdulkâdir Geylânî hazretleri deGeylan denildiğine göre Abdulkâdir Geylânî hazretleri de oradan neşet etmiş, Bağdat'a gelmiş, yerleşmiş oluyor. oradan neşet etmiş, Bağdat'a gelmiş, yerleşmiş oluyor.

Burada Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in; "Rıbat olacak." demesiBurada Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in; "Rıbat olacak." demesi "Müslümanlar cihat için orada kale inşa edecekler, orası merkez olacak,"Müslümanlar cihat için orada kale inşa edecekler, orası merkez olacak, oradan daha ilerilere cihat edecekler." demek. Ribat, "hudut kalesi" mânasına geliyor.oradan daha ilerilere cihat edecekler." demek.

Ribat, "hudut kalesi" mânasına geliyor.
Bir kimsenin böyle bir hudut kalesinde Allah rızası için mücahit olarak bulunması, Bir kimsenin böyle bir hudut kalesinde Allah rızası için mücahit olarak bulunması, en faziletli amellerden birisidir. en faziletli amellerden birisidir. Bir gün bile o hudut karakolunda beklemek insanı çok büyük sevaplara erdiriyor. Bir gün bile o hudut karakolunda beklemek insanı çok büyük sevaplara erdiriyor.

"Bu Kazvîn'de bir ribat olacak, oraya gidin."Bu Kazvîn'de bir ribat olacak, oraya gidin. O zamana yetişenler oradaki rıbatın fazl u kereminden istifade etsin." buyurmuş O zamana yetişenler oradaki rıbatın fazl u kereminden istifade etsin." buyurmuş

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz; Bundan çıkan ders nedir? Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz;

Bundan çıkan ders nedir?

Bir kere o mıntıkanın o zamanlar için öyle bir ehemmiyeti olduğunu anlıyoruz.Bir kere o mıntıkanın o zamanlar için öyle bir ehemmiyeti olduğunu anlıyoruz. Hadisi şerifin içinden,Hadisi şerifin içinden, Allah yolunda müslümanların hudutlarında beklemenin sevabı çıkıyor. Allah yolunda müslümanların hudutlarında beklemenin sevabı çıkıyor.

Demek ki askerlik ne kadar şerefli bir meslek! Ben öyle bir şahıs biliyorum ki;Demek ki askerlik ne kadar şerefli bir meslek! Ben öyle bir şahıs biliyorum ki; "Bir an evvel kışlaya gideyim de sevabım daha çok olsun." diye, yemek yemeden evden çıkmış."Bir an evvel kışlaya gideyim de sevabım daha çok olsun." diye, yemek yemeden evden çıkmış. Yemek yiyip çıkacak ama; "Dur yarım saat erken gideyim de sevabım daha çok olsun." diye düşünüyor. Yemek yiyip çıkacak ama; "Dur yarım saat erken gideyim de sevabım daha çok olsun." diye düşünüyor.

Öyle kimseler duyuyorum, biliyorum ki arkadaşına; "Ver şu nöbetini, ben tutuvereyim." diyor. Öyle kimseler duyuyorum, biliyorum ki arkadaşına; "Ver şu nöbetini, ben tutuvereyim." diyor.

Neden? "Sevabı daha çok alayım." diye, sevap olduğu için. Neden?

"Sevabı daha çok alayım." diye, sevap olduğu için.

Allah yolunda düşmanlara karşı hudutta İslâm âlemini beklemek çok önemli.Allah yolunda düşmanlara karşı hudutta İslâm âlemini beklemek çok önemli. Bir de [Mehmed Zahid Kotku] Hocamız söylemişti. Neden İslâm âleminin hududunda bekliyoruz? Bir de [Mehmed Zahid Kotku] Hocamız söylemişti.

Neden İslâm âleminin hududunda bekliyoruz?

"Düşman gelip de bizim haysiyetimizi, şerefimizi ayaklar altına almasın."Düşman gelip de bizim haysiyetimizi, şerefimizi ayaklar altına almasın. Ne dini icra etmek mümkün olur, ne imanımızın gereğini yapmak mümkün olur.Ne dini icra etmek mümkün olur, ne imanımızın gereğini yapmak mümkün olur. Binâenaleyh orada ölürüz ama memleketimize düşmanı sokmayız." diyoruz. Binâenaleyh orada ölürüz ama memleketimize düşmanı sokmayız." diyoruz.

Peki ya düşman içerideyken çeşitli fitnelerden, fesatlardan dolayı insanın imanı tehlikeye girerse! Peki ya düşman içerideyken çeşitli fitnelerden, fesatlardan dolayı insanın imanı tehlikeye girerse!

Gazeteler, daha başka yayınlar oluyor.Gazeteler, daha başka yayınlar oluyor. Küfür, çeşitli sapık fikirler, ideolojiler Avrupa'dan, kuzeyden, doğudan, çeşitli yerlerden geliyor.Küfür, çeşitli sapık fikirler, ideolojiler Avrupa'dan, kuzeyden, doğudan, çeşitli yerlerden geliyor. Onlar müslümanın imanını sarsıyor. Onlar müslümanın imanını sarsıyor.

Peki bu sarsılan imanın sarsılmaması, korunması için bir insan çalışırsa; hayatını,Peki bu sarsılan imanın sarsılmaması, korunması için bir insan çalışırsa; hayatını, faaliyetlerini, parasını, ilmini, aklını, irfanını bu yola sarf ederse;faaliyetlerini, parasını, ilmini, aklını, irfanını bu yola sarf ederse; Allahu Teâlâ hazretlerinden umulur ki aynı sevabı alır. Allahu Teâlâ hazretlerinden umulur ki aynı sevabı alır.

Ben hudut karakoluna gidemem; o askerin işi. Askerden terhis oldum.Ben hudut karakoluna gidemem; o askerin işi. Askerden terhis oldum. Gitmek istesen yasak bölge diye sokmazlar. Ama müslümanların imanını korumak, kollamak;Gitmek istesen yasak bölge diye sokmazlar. Ama müslümanların imanını korumak, kollamak; şaşıran, İslâmiyet'in inceliklerini unutan kimselere İslâmiyet'i öğretmek,şaşıran, İslâmiyet'in inceliklerini unutan kimselere İslâmiyet'i öğretmek, cahil kalmış kimseleri yetiştirmek, İslâm'ın emirlerini, yasaklarını, hikmetlerinicahil kalmış kimseleri yetiştirmek, İslâm'ın emirlerini, yasaklarını, hikmetlerini başkalarına anlatmak suretiyle İslâm'ı müdafaa etmek durumunda olursa bir insan;başkalarına anlatmak suretiyle İslâm'ı müdafaa etmek durumunda olursa bir insan; o da inşaallah Allah yolunda rıbatta bulunma sevabına erişir. O halde buradan bize çıkan ders nedir? o da inşaallah Allah yolunda rıbatta bulunma sevabına erişir.

O halde buradan bize çıkan ders nedir?

İslâm'ın müdafaası için, Müslümanlığın tanıtılması, zayi olmaması, çiğnenmemesi içinİslâm'ın müdafaası için, Müslümanlığın tanıtılması, zayi olmaması, çiğnenmemesi için gayret sarf etmemiz lazım. Evimizde, komşumuz arasında, mahallemizde, işyerimizde, gayret sarf etmemiz lazım. Evimizde, komşumuz arasında, mahallemizde, işyerimizde, her yerde, her fırsatta, her vesile ile İslâmiyet'in bizim malımız olduğunu,her yerde, her fırsatta, her vesile ile İslâmiyet'in bizim malımız olduğunu, bizim müdafaa etmemizle yayılacağınıyükseleceğini düşünmemiz lazım. bizim müdafaa etmemizle yayılacağınıyükseleceğini düşünmemiz lazım.

Çoluk çocuğumuzdan, hanımımızdan başlayarak komşumuza yayılarak derece dereceÇoluk çocuğumuzdan, hanımımızdan başlayarak komşumuza yayılarak derece derece Müslümanlığın ne kadar hoş bir din olduğunu; müslümanların ne kadar nezih, temiz,Müslümanlığın ne kadar hoş bir din olduğunu; müslümanların ne kadar nezih, temiz, pak bir itikada sahip olduğunu; İslâm'ın dünya âhiret saadetini temine medar olacakpak bir itikada sahip olduğunu; İslâm'ın dünya âhiret saadetini temine medar olacak ne kadar güzel hükümleri ihtiva ettiğini bilmeyenlere anlatmak lazım. ne kadar güzel hükümleri ihtiva ettiğini bilmeyenlere anlatmak lazım. Çünkü cehalet çok yaygınlaşmış. İslâmiyet'in inceliklerini kimse bilmiyor. Elhamdülillah sizler biliyorsunuz. Çünkü cehalet çok yaygınlaşmış. İslâmiyet'in inceliklerini kimse bilmiyor.

Elhamdülillah sizler biliyorsunuz.
Muhakkak müslüman bir aileden geldiniz; anneden, babadan gördünüz. Muhakkak müslüman bir aileden geldiniz; anneden, babadan gördünüz. Bu vakte kadar okudunuz. Ama ailesinde böyle bir saik olmayan,Bu vakte kadar okudunuz. Ama ailesinde böyle bir saik olmayan, böyle imkân, fırsat olmayan kimseler fevkalâde uzak kalıyorlar İslâm'ın inceliklerinden. Onlara da; böyle imkân, fırsat olmayan kimseler fevkalâde uzak kalıyorlar İslâm'ın inceliklerinden.

Onlara da;

Üd'u ilâ sebîli Rabbike bi'l-hikmeti ve'l-mev'ızati'l-haseneti ve câdilhüm billetî hiye ahsen.Üd'u ilâ sebîli Rabbike bi'l-hikmeti ve'l-mev'ızati'l-haseneti ve câdilhüm billetî hiye ahsen. âyet-i kerîmesinde de ifade edildiği gibi, tatlı sözle, güler yüzle, hoşlukla, lutf ile, âyet-i kerîmesinde de ifade edildiği gibi, tatlı sözle, güler yüzle, hoşlukla, lutf ile, kerem ile İslâmiyet'i anlatmak, aynı sevaba eriştirir. kerem ile İslâmiyet'i anlatmak, aynı sevaba eriştirir.

Bu ikinci hadîs-i şerîf de bizi bu hususta ne kadar şevklendirecek bir hadîs-i şerîf!Bu ikinci hadîs-i şerîf de bizi bu hususta ne kadar şevklendirecek bir hadîs-i şerîf! Siz kardeşlerimize ne kadar büyük bir mükâfât! Siz kardeşlerimize ne kadar büyük bir mükâfât!

Rahmetu'llâhi alâ hulefâî.Rahmetu'llâhi alâ hulefâî. "Allah'ın rahmeti benim halifelerime olsun.""Allah'ın rahmeti benim halifelerime olsun." Kîle ve mâ hulefâüke yâ Resûlallâh? "Senin halifelerin kimler yâ Resûlallah?" diye ashâb-ı kirâm sordular.Kîle ve mâ hulefâüke yâ Resûlallâh? "Senin halifelerin kimler yâ Resûlallah?" diye ashâb-ı kirâm sordular. Kâle. "Buyurdu ki." Ellezîne yuhyûne sünnetî. Kâle. "Buyurdu ki." Ellezîne yuhyûne sünnetî. "Benim halifelerim o kimselerdir ki onlar benim sünnetimi ihyâ ederler; "Benim halifelerim o kimselerdir ki onlar benim sünnetimi ihyâ ederler; diri, ayakta, canlı tutarlar, canlandırırlar." Ve yu'allimûnehâ en-nâse.diri, ayakta, canlı tutarlar, canlandırırlar." Ve yu'allimûnehâ en-nâse. "Ve bu sünnetime müteallik bilgileri, malûmatı insanlara, halka öğretirler." "Ve bu sünnetime müteallik bilgileri, malûmatı insanlara, halka öğretirler."

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in halifeleri malum Hz. Ebû Bekr-i Sıddîk'tan başlıyor.Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in halifeleri malum Hz. Ebû Bekr-i Sıddîk'tan başlıyor. Ondan sonra Ömer, Osman, Ali, Hasan, Hüseyin, öyle devam etmiş. Rıdvanullâhi aleyhim ecmaîn. Ondan sonra Ömer, Osman, Ali, Hasan, Hüseyin, öyle devam etmiş. Rıdvanullâhi aleyhim ecmaîn.

Resûlullah'ın halifesi olmak; ne kadar büyük bir sıfat, ne kadar büyük bir şeref!Resûlullah'ın halifesi olmak; ne kadar büyük bir sıfat, ne kadar büyük bir şeref! Bu nasıl elde ediliyor? Bu nasıl elde ediliyor?

Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in sünnetine sımsıkı sarılacağız. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in sünnetine sımsıkı sarılacağız.

Adımız ehl-i sünnet ve'l-cemaat.Adımız ehl-i sünnet ve'l-cemaat. Müslümanların umumunun gittiği sırat-ı müstakîmdeyizMüslümanların umumunun gittiği sırat-ı müstakîmdeyiz ve sünnet-i seniyyeyi kendimize şiar edinmişiz, ona sımsıkı sarılmışız, öyle gidiyoruz. Hani? ve sünnet-i seniyyeyi kendimize şiar edinmişiz, ona sımsıkı sarılmışız, öyle gidiyoruz.

Hani?

Hâlimiz sünnet-i seniyyeye uygun mu? Hâlimiz sünnet-i seniyyeye uygun mu?

Allah'ın Resûlü'nün sünneti nedir? Sünnete uymanın ahkâmı nedir?Allah'ın Resûlü'nün sünneti nedir? Sünnete uymanın ahkâmı nedir? Nasıl yaparsa, nasıl olursa insan sünnet-i Resûlullah'a tâbi olmuş olur? Bunları bize ilim öğretecek. Nasıl yaparsa, nasıl olursa insan sünnet-i Resûlullah'a tâbi olmuş olur?

Bunları bize ilim öğretecek.
Kitap okuyacağız. Resûlullah'ın hadîs-i şerîflerini okuyacağız. O zaman göreceğiz. Kitap okuyacağız. Resûlullah'ın hadîs-i şerîflerini okuyacağız. O zaman göreceğiz.

Mesela büyük sünnetlerinden hatırıma gelenleri söyleyelim.Mesela büyük sünnetlerinden hatırıma gelenleri söyleyelim. Tabi namazlarda kıldığımız sünnetler var, elhamdülillah. Cemaate devam, en büyük sünnetlerinden birisi.Tabi namazlarda kıldığımız sünnetler var, elhamdülillah. Cemaate devam, en büyük sünnetlerinden birisi. Müslümanlar camilere, cemaate devam edecekler; Müslümanlar camilere, cemaate devam edecekler; bir köşeye çekilip asıl cemaatten kopmayacaklar, cemaatin derdi ile dertlenecekler. bir köşeye çekilip asıl cemaatten kopmayacaklar, cemaatin derdi ile dertlenecekler. Müslümanların derdi ile dertlenmeyen bizden değildir. Müslümanların derdi ile dertlenmeyen bizden değildir.

"Komşusu aç iken tok yatan bizden değildir." diyor. Kim dertli bileceğiz; hepimiz dert babası olacağız."Komşusu aç iken tok yatan bizden değildir." diyor.

Kim dertli bileceğiz; hepimiz dert babası olacağız.
O derdi tedavi etmeye koşacağız. O derdi tedavi etmeye koşacağız. Kim yetim kalmış, yetiştireceğiz; kim dul kalmış, bakacağız; kimin ne sıkıntısı var, onu gidereceğiz. Kim yetim kalmış, yetiştireceğiz; kim dul kalmış, bakacağız; kimin ne sıkıntısı var, onu gidereceğiz.

Hasta ziyaret edeceğiz, araları, dargınlıkları barıştıracağız; müslümanları birbirlerine yaklaştıracağız.Hasta ziyaret edeceğiz, araları, dargınlıkları barıştıracağız; müslümanları birbirlerine yaklaştıracağız. Malımızla, canımızla, fikrimizle, sözümüzle, her hâlimizle Ümmet-i Muhammed'e hizmet etmeye çalışacağız. Malımızla, canımızla, fikrimizle, sözümüzle, her hâlimizle Ümmet-i Muhammed'e hizmet etmeye çalışacağız.

"İnsanların en hayırlısı insanlara en faydalı olandır." diyor"İnsanların en hayırlısı insanlara en faydalı olandır." diyor Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz.

Öğrendiğimiz bir şeyi tatbik edeceğiz; o zaman Allah'ınÖğrendiğimiz bir şeyi tatbik edeceğiz; o zaman Allah'ın Resûlü'nün sünnetini ihyâ edenlerin arasında oluruz.Resûlü'nün sünnetini ihyâ edenlerin arasında oluruz. Kendi hayatımızda tatbik edeceğiz, başkalarının da tatbik etmesi için gayret göstereceğiz. Kendi hayatımızda tatbik edeceğiz, başkalarının da tatbik etmesi için gayret göstereceğiz.

Buradan hadîs-i şerîfleri öğrendik; öğrendiklerimizi doğru zapt edeceğiz.Buradan hadîs-i şerîfleri öğrendik; öğrendiklerimizi doğru zapt edeceğiz. Ashâb-ı kirâm kulak kesilip sadece dinlerlermiş.Ashâb-ı kirâm kulak kesilip sadece dinlerlermiş. Bir kelimeyi bile yanlış bellememek için gayet dikkatli bir şekilde dinlerlermiş.Bir kelimeyi bile yanlış bellememek için gayet dikkatli bir şekilde dinlerlermiş. Ondan sonra da başkalarına naklederlermiş. Ondan sonra da başkalarına naklederlermiş.

İki ortak ise birisi işinin başındayken ötekisi Resûlullah'ın mescidine nöbetçi gidermiş.İki ortak ise birisi işinin başındayken ötekisi Resûlullah'ın mescidine nöbetçi gidermiş. Akşama kadar neler söylendi, gayet dikkatli bir şekilde dinlermiş, gelir arkadaşına anlatırmış. Akşama kadar neler söylendi, gayet dikkatli bir şekilde dinlermiş, gelir arkadaşına anlatırmış. Ertesi gün nöbetteki öteki şahıs buraya gelirmiş, o dinlermiş, arkadaşına götürürmüş. Ertesi gün nöbetteki öteki şahıs buraya gelirmiş, o dinlermiş, arkadaşına götürürmüş.

Böylece Resûlullah'ın sözlerinden hiçbir şey kaçırmamaya,Böylece Resûlullah'ın sözlerinden hiçbir şey kaçırmamaya, hepsini öğrenmeye ve tatbik etmeye çalışırlarmış. hepsini öğrenmeye ve tatbik etmeye çalışırlarmış.

İçki âyeti indi, "İçki yasak, haram." diye buyurmuş; sokaklardan seller gibi içkiler akmış. İçki âyeti indi, "İçki yasak, haram." diye buyurmuş; sokaklardan seller gibi içkiler akmış.

Herkes küpünü getirmiş, "Aksın gitsin." diye, kapının önünden devirivermiş.Herkes küpünü getirmiş, "Aksın gitsin." diye, kapının önünden devirivermiş. Resûlullah'tan bir şey duyunca, hemen o anda, derhal ona göre hareket etmişler. Resûlullah'tan bir şey duyunca, hemen o anda, derhal ona göre hareket etmişler.

"Tamam, güzel söyledi. Bakalım, elbette bir zaman gelir, yaparım. Elli, altmış yaşına geleyim""Tamam, güzel söyledi. Bakalım, elbette bir zaman gelir, yaparım. Elli, altmış yaşına geleyim" diyor şimdi insanlar bir şey duyduğu zaman "hele bir emekli olayım da..." diyor. diyor şimdi insanlar bir şey duyduğu zaman "hele bir emekli olayım da..." diyor.



Olmaz. Hayrı tacil edeceksin, bakalım o vakte çıkar mısın çıkmaz mısın bilmiyoruz.Olmaz. Hayrı tacil edeceksin, bakalım o vakte çıkar mısın çıkmaz mısın bilmiyoruz. Duyduğu zaman insanın hayrı yapması lazım. Duyduğu zaman insanın hayrı yapması lazım.

Hz. Ömer radıyallahu anh'in Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'e hitabı hiç hatırımdan çıkmıyor: Hz. Ömer radıyallahu anh'in Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'e hitabı hiç hatırımdan çıkmıyor:

"Yâ Resûlallah! Şu iki yanım arasında olan canım var ya,"Yâ Resûlallah! Şu iki yanım arasında olan canım var ya, o müstesna seni her şeyden daha çok seviyorum." diyor. Bir canını düşünüyor. o müstesna seni her şeyden daha çok seviyorum." diyor.

Bir canını düşünüyor.
"Can kıymetli" derler ya. Demek canı daha tatlı gelmiş."Can kıymetli" derler ya. Demek canı daha tatlı gelmiş. Demek ki mal, evlat, hanım, çoluk çocuk, ticaret, mevki, makam,Demek ki mal, evlat, hanım, çoluk çocuk, ticaret, mevki, makam, şeref, nesi varsa hepsinden daha sevimli. Diyor ki; şeref, nesi varsa hepsinden daha sevimli.

Diyor ki;

"Yâ Ömer! Canından da daha sevgili olmadıkça imanın tamam olmaz ki!"Yâ Ömer! Canından da daha sevgili olmadıkça imanın tamam olmaz ki! Canından da çok sevmen lazım. Ancak o zaman kâmil iman sahibi olabilirsin." diyeCanından da çok sevmen lazım. Ancak o zaman kâmil iman sahibi olabilirsin." diye ihtar edince, Hz. Ömer radıyallahu anh; ihtar edince, Hz. Ömer radıyallahu anh;

"Şu can dediğim şey nedir ki? O da feda olsun." diye düşünüyor. "Şu can dediğim şey nedir ki? O da feda olsun." diye düşünüyor.

Diyor ki; "Yâ Resûlallah! Seni canımdan da çok sevdim. Canımdan da çok seviyorum!" Diyor ki;

"Yâ Resûlallah! Seni canımdan da çok sevdim. Canımdan da çok seviyorum!"

El-ân yâ Umer. "İşte şimdi tamam oldu, yâ Ömer!" diyor. El-ân yâ Umer. "İşte şimdi tamam oldu, yâ Ömer!" diyor.

Söyler söylemez kendisini derhal tashih etmek; derhal içindeki duygusunu bile değiştirmek...Söyler söylemez kendisini derhal tashih etmek; derhal içindeki duygusunu bile değiştirmek... İhlâs ve samimiyet, Resûlullah'a ittibâ böyle olur. İhlâs ve samimiyet, Resûlullah'a ittibâ böyle olur.

Bir kimse bildiği ile amel edince, Allah ona bilmediği ilimlerin kapısını açar.Bir kimse bildiği ile amel edince, Allah ona bilmediği ilimlerin kapısını açar. Bildiğini tatbik etmezse; "Duydum, tamam." der, kulak arkasına atarsa, Bildiğini tatbik etmezse; "Duydum, tamam." der, kulak arkasına atarsa, o zaman kendisine yeni ilimler açılmaz. o zaman kendisine yeni ilimler açılmaz. Hem de; "Sen bunu öğrendin de niye tatbik etmedin?" diye, o öğrendiği kendisine vebal olur. Hem de; "Sen bunu öğrendin de niye tatbik etmedin?" diye, o öğrendiği kendisine vebal olur.

Allahu Teâlâ hazretleri bize Resûlullah'ın yolunu iyi öğrenmeyi nasip eylesin.Allahu Teâlâ hazretleri bize Resûlullah'ın yolunu iyi öğrenmeyi nasip eylesin. Sünnet-i seniyyesini sımsıkı tutup kendimize minhac, yol edinip, onun şefaat-i uzmâsınaSünnet-i seniyyesini sımsıkı tutup kendimize minhac, yol edinip, onun şefaat-i uzmâsına nâil olan bahtiyarlar arasına bizleri de katsın. Livâü'l-Hamd'i altında haşr u cem eylesin. nâil olan bahtiyarlar arasına bizleri de katsın. Livâü'l-Hamd'i altında haşr u cem eylesin.

Ruddü's-sâile velev bi-zılfin muhrak.Ruddü's-sâile velev bi-zılfin muhrak. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz buyurmuş ki; Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz buyurmuş ki;

"Dilenciyi yanık bir paçayla da olsa karşılayınız." "Dilenciyi yanık bir paçayla da olsa karşılayınız."

Sizden bir şey isteyen kimseyi boş çevirmeyin. İsterse bu değersiz olan bir paça olsun.Sizden bir şey isteyen kimseyi boş çevirmeyin. İsterse bu değersiz olan bir paça olsun. Hani et değerlidir de, bacak vesairedir; kurbanda umumiyetle bacakları, kafayı ayırırlar, gelene verirler.Hani et değerlidir de, bacak vesairedir; kurbanda umumiyetle bacakları, kafayı ayırırlar, gelene verirler. Yanık, pişmiş şey bile olsa hemen onu ver. Ne olursa olsun hiç vermeden gönderme. Yanık, pişmiş şey bile olsa hemen onu ver. Ne olursa olsun hiç vermeden gönderme. "Bir parça bir şey ver." mânasında. "Bir parça bir şey ver." mânasında.

Umumiyetle bazı kimselerde duyuyoruz, nasıl öğrenilmiş bilmiyorum; "Allah versin!" diyorlar. Umumiyetle bazı kimselerde duyuyoruz, nasıl öğrenilmiş bilmiyorum;

"Allah versin!" diyorlar.

Allahu Teâlâ hazretleri verir. O sana ait bir şey değil ki.Allahu Teâlâ hazretleri verir. O sana ait bir şey değil ki. O madem istemiş; sen yine gelen kimseye ver. Allah da verir. Islah etsin. O madem istemiş; sen yine gelen kimseye ver. Allah da verir. Islah etsin.

"Efendim topluyor da şöyle yapıyor, böyle yapıyor." "Efendim topluyor da şöyle yapıyor, böyle yapıyor."

Ancak topladığı parayı şerre harcayağı belliyse o zaman verilmez. Öyleleri de var.Ancak topladığı parayı şerre harcayağı belliyse o zaman verilmez. Öyleleri de var. Afyonkeş, esrarkeş, ayyaş oluyor; geliyor cami önünde dileniyor.Afyonkeş, esrarkeş, ayyaş oluyor; geliyor cami önünde dileniyor. Parayı aldı mı gidiyor, şerre yatırıyor. Öyle olursa olmaz. Parayı aldı mı gidiyor, şerre yatırıyor. Öyle olursa olmaz.

Ama umumiyetle gerçek ihtiyaçlı insan kolay kolay istemez. İstemek kolay bir şey değil.Ama umumiyetle gerçek ihtiyaçlı insan kolay kolay istemez. İstemek kolay bir şey değil. İstediğine göre demek ki belki ihtiyacı vardır, belki yoktur. İstediğine göre demek ki belki ihtiyacı vardır, belki yoktur. Yine sen ver de ihtiyacı var ise ve sen de vermemişsen o zaman büyük vebal olur; Yine sen ver de ihtiyacı var ise ve sen de vermemişsen o zaman büyük vebal olur; o vebalden kurtulmuş olursun. İhtiyat olmuş oluyor. o vebalden kurtulmuş olursun. İhtiyat olmuş oluyor.

Ruddîhi yâ Âişetü;Ruddîhi yâ Âişetü; fe-vallâhi lev şi'tü le-ecre'llâhu teâlâ maiye cibâle'z-zehebi ve'l-fıddati. fe-vallâhi lev şi'tü le-ecre'llâhu teâlâ maiye cibâle'z-zehebi ve'l-fıddati. Bu hadîs-i şerîfin ilk önce sebeb-i vürûdunu nakledelim. Bu hadîs-i şerîfin ilk önce sebeb-i vürûdunu nakledelim.

Hz. Âişe validemiz Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in zevcât-ı tâhiresinden;Hz. Âişe validemiz Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in zevcât-ı tâhiresinden; ümmü'l-mü'minîn, müslümanların anası.ümmü'l-mü'minîn, müslümanların anası. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in zevceleri bizim anamız, ümmü'l-mü'minîndir. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in zevceleri bizim anamız, ümmü'l-mü'minîndir. Odasına bir zengin müslüman misafir olarak hanım gelmiş. Bakmış ki oda perişan.Odasına bir zengin müslüman misafir olarak hanım gelmiş. Bakmış ki oda perişan. Yüreği dayanamamış; evine gittiği zaman bir yatak göndermiş.Yüreği dayanamamış; evine gittiği zaman bir yatak göndermiş. Resûlullah'ın yatmasına, rahat etmesine yarayacak." diye düşünerek bir yatak göndermiş. Resûlullah'ın yatmasına, rahat etmesine yarayacak." diye düşünerek bir yatak göndermiş.

Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz geliyor.Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz geliyor. Bakıyor ki yerde bir rahat güzel yatak. Onun üzerine bu hadîs-i şerîfi buyurmuş. Mânası: Bakıyor ki yerde bir rahat güzel yatak. Onun üzerine bu hadîs-i şerîfi buyurmuş.

Mânası:

Ruddîhi yâ Âişetü. "Ey Âişe, bu yatağı iade et."Ruddîhi yâ Âişetü. "Ey Âişe, bu yatağı iade et." Fe-vallâh lev şi'tü. "Allah'a yemin ederim ki eğer ben istemiş olaydım."Fe-vallâh lev şi'tü. "Allah'a yemin ederim ki eğer ben istemiş olaydım." Le-ecre'llâhu teâlâ maiye cibâle'z-zehebi ve'l-fıddati. Le-ecre'llâhu teâlâ maiye cibâle'z-zehebi ve'l-fıddati. "Yanımda altın ve gümüş dağlarını beraber götürtürdü,"Yanımda altın ve gümüş dağlarını beraber götürtürdü, cereyan ettirirdi;yanımdan, sağımdan, solumdan akıtırdı." cereyan ettirirdi;yanımdan, sağımdan, solumdan akıtırdı."

Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz rahat bir döşeği, bir dünya metaını istememiş. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz rahat bir döşeği, bir dünya metaını istememiş.

Bir hadîs-i şerîfte de, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz,Bir hadîs-i şerîfte de, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz, Tirmizî'nin rivayet ettiğine göre buyurmuş ki; Tirmizî'nin rivayet ettiğine göre buyurmuş ki;

Arada aleyye Rabbî li-yec'ale Bathâ'e Mekkete zeheben.Arada aleyye Rabbî li-yec'ale Bathâ'e Mekkete zeheben. "Mekke'nin Batha kısmını altın yapmak üzere Allahu Teâlâ hazretleri bana teklif eyledi."Mekke'nin Batha kısmını altın yapmak üzere Allahu Teâlâ hazretleri bana teklif eyledi. 'Ey Habibim! İstersen sana şurasını altın yapayım.' diye teklif eyledi." Fe-kultü. 'Ey Habibim! İstersen sana şurasını altın yapayım.' diye teklif eyledi." Fe-kultü. "Ben de cevaben dedim ki." Lâ yâ Rabbî. "Hayır, istemiyorum yâ Rabbi!""Ben de cevaben dedim ki." Lâ yâ Rabbî. "Hayır, istemiyorum yâ Rabbi!" Velâkin eşbeu yevmen ecûu yevmen. "Bir gün tok olayım, bir gün aç olayım, onu istiyorum."Velâkin eşbeu yevmen ecûu yevmen. "Bir gün tok olayım, bir gün aç olayım, onu istiyorum." Fe-izâ cu'tü. "Acıktığım zaman." Tedarra'tu ileyke. "Sana yalvarayım, yakarayım,Fe-izâ cu'tü. "Acıktığım zaman." Tedarra'tu ileyke. "Sana yalvarayım, yakarayım, 'Aman yâ Rabbi, ihsan eyle!' diye."'Aman yâ Rabbi, ihsan eyle!' diye." Ve zekertüke. "Ve seni zikredeyim, zikr ü tesbihte bulunayım." Ve izâ şebi'tu.Ve zekertüke. "Ve seni zikredeyim, zikr ü tesbihte bulunayım." Ve izâ şebi'tu. "Doyduğum zaman da." Hamidtüke ve şekertüke."Doyduğum zaman da." Hamidtüke ve şekertüke. "O zaman da sana hamd ü sena edeyim, sana verdiğin nimet üzerine şükredeyim." "O zaman da sana hamd ü sena edeyim, sana verdiğin nimet üzerine şükredeyim."

Ben bu hali daha çok istiyorum, ben öyle zenginlik istemiyorum.Ben bu hali daha çok istiyorum, ben öyle zenginlik istemiyorum. Altınlar, gümüşler dünya ehline kalsın." diye o zaman da istememiş. Altınlar, gümüşler dünya ehline kalsın." diye o zaman da istememiş.

Bûsirî rahmetullahi aleyh'in Evrâd'ın arkasında güzel bir Kasîde-i Bür'e'si vardır.Bûsirî rahmetullahi aleyh'in Evrâd'ın arkasında güzel bir Kasîde-i Bür'e'si vardır. Orada bir beyitte geçiyor. Orada bir beyitte geçiyor.

Râvedethüm cibâli'ş-şummu min zehebin. "Altından dağlar ona kendisini arz ettiler."Râvedethüm cibâli'ş-şummu min zehebin. "Altından dağlar ona kendisini arz ettiler." An nefsihî fe-erâha eyye mâ şeveve. An nefsihî fe-erâha eyye mâ şeveve. "O kabul etmedi de asıl büyüklük neymiş onu gösterdi." mânasına"O kabul etmedi de asıl büyüklük neymiş onu gösterdi." mânasına bu hâleti bu şiirde de böyle nakletmiş Bûsirî rahmetullahi aleyh. bu hâleti bu şiirde de böyle nakletmiş Bûsirî rahmetullahi aleyh.

ed-Dünyâ dârü men lâ dâre lehû. "Dünya evsizlerin evidir." ed-Dünyâ dârü men lâ dâre lehû. "Dünya evsizlerin evidir."

Müslümanlar olarak Resûlullah'ın izinde gideceğimize göre,Müslümanlar olarak Resûlullah'ın izinde gideceğimize göre, bizim yerimiz, yurdumuz âhirette inşaallah cennet. Onun için biz onu elde etmek için çalışırız. bizim yerimiz, yurdumuz âhirette inşaallah cennet. Onun için biz onu elde etmek için çalışırız.

Çünkü insan bu dünyayı sevdi mi, "Bu dünyada altını, gümüşü toplayayım,Çünkü insan bu dünyayı sevdi mi, "Bu dünyada altını, gümüşü toplayayım, zengin olayım." dedi mi; bütün kavgalar, gürültüler, hatalar oradan çıkıyor. zengin olayım." dedi mi; bütün kavgalar, gürültüler, hatalar oradan çıkıyor.

"Peki ashâb-ı kirâm içinden zengin olanlar vardı; bu nasıl oluyor?" "Peki ashâb-ı kirâm içinden zengin olanlar vardı; bu nasıl oluyor?"

Onlar gönüllerine sokmamışlar. Resûlullah da öyle. Resûlullah'a ganimet gelirdi.Onlar gönüllerine sokmamışlar. Resûlullah da öyle. Resûlullah'a ganimet gelirdi. Biriktirse Resûlullah'ın yine hükümdarlar kadar hazinesi olurdu. Biriktirse Resûlullah'ın yine hükümdarlar kadar hazinesi olurdu.

Bedevinin birisi bir gün ganimet gelen sürüye bakmış.Bedevinin birisi bir gün ganimet gelen sürüye bakmış. Bir vadinin içinde gayet güzel, çok hoş bir koyun sürüsü. "Aman ne kadar güzel sürü!" demiş. Bir vadinin içinde gayet güzel, çok hoş bir koyun sürüsü.

"Aman ne kadar güzel sürü!" demiş.

"Çok mu beğendin?" demiş Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz. "Çok mu beğendin?" demiş Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz.

"Çok güzel yâ Resûlallah!" "Al, sana verdim." "Hepsini mi yâ Resûlallah?" "Hepsini sana verdim!" "Çok güzel yâ Resûlallah!"

"Al, sana verdim."

"Hepsini mi yâ Resûlallah?"

"Hepsini sana verdim!"

Bir vadi dolusu koyunu katmış önüne, kabilesine sürüsüyle götürmüş. Diyorlar ki; Bir vadi dolusu koyunu katmış önüne, kabilesine sürüsüyle götürmüş.

Diyorlar ki;

"Bu ne biçim şey? Bu koyunları, bu sürüyü nereden buldun?" Diyor ki; "Bu ne biçim şey? Bu koyunları, bu sürüyü nereden buldun?"

Diyor ki;

"Hz. Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem yokluktan, fakirlikten korkmayan insanın verişiyle veriyor." "Hz. Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem yokluktan, fakirlikten korkmayan insanın verişiyle veriyor."

Resûlullah'ın cömertliği bu. Koca bir sürüyü öyle vermiş. Her şeyi o şekilde bahşetmiş.Resûlullah'ın cömertliği bu. Koca bir sürüyü öyle vermiş. Her şeyi o şekilde bahşetmiş. Yanında akşama bir şey kalırsa sabah uyanır onu verdirtirmiş. Yanında akşama bir şey kalırsa sabah uyanır onu verdirtirmiş. Akşama, ertesi güne bir şey bıraktırmak istemezmiş. Hemen fakirlere dağıtırmış. Akşama, ertesi güne bir şey bıraktırmak istemezmiş. Hemen fakirlere dağıtırmış.

Bu dünyaya gönül bağlamaya değmez. Ama Allahu Teâlâ hazretleri salih bir insana mal vermişse; Bu dünyaya gönül bağlamaya değmez. Ama Allahu Teâlâ hazretleri salih bir insana mal vermişse;

Ni'me'l-mâlü's-sâlihu li'r-racüli's-sâlih.Ni'me'l-mâlü's-sâlihu li'r-racüli's-sâlih. "Hâlis, muhlis, salih, iyi bir kula iyi, helal bir mal yakışır." "Hâlis, muhlis, salih, iyi bir kula iyi, helal bir mal yakışır."

O çünkü onu depo etmez, üstüne yatmaz, hayırlardan imsak etmez, elini sımsıkı tutmaz, elinde tutmaz;O çünkü onu depo etmez, üstüne yatmaz, hayırlardan imsak etmez, elini sımsıkı tutmaz, elinde tutmaz; onu İslâm'ın faydasına işletir, müslümanların lehine hayra sarf eder. O iyidir. onu İslâm'ın faydasına işletir, müslümanların lehine hayra sarf eder. O iyidir.

Ama bunu gaye edinir de insan âhiretini unutursa "Onlarla uğraşacağım." derkenAma bunu gaye edinir de insan âhiretini unutursa "Onlarla uğraşacağım." derken ibadetlerinden geri kalırsa, "Onları kazanacağım, muhafaza edeceğim." derkenibadetlerinden geri kalırsa, "Onları kazanacağım, muhafaza edeceğim." derken günahlı yollara saparsa, Allah'ın haram, yasak kıldığını yaparsa, o zaman büyük felaketlere uğrar. günahlı yollara saparsa, Allah'ın haram, yasak kıldığını yaparsa, o zaman büyük felaketlere uğrar.

Onun için Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'den nakledilmiş ki; Onun için Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'den nakledilmiş ki;

"Dünya sevgisi bütün hataların başıdır." "Dünya sevgisi bütün hataların başıdır."

İnsan bu dünyayı sevdi mi, bütün hatalar, kavgalar, gürültüler o sevginin arkasından geliyor. İnsan bu dünyayı sevdi mi, bütün hatalar, kavgalar, gürültüler o sevginin arkasından geliyor.

İşte Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in hayatı ve düşündüğü şey!İşte Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in hayatı ve düşündüğü şey! Evine yatak gelmişken, iade ediyor. Evine yatak gelmişken, iade ediyor.

"Götür onu yâ Âişe! Yemin ederim ki eğer ben isteseydim Allah benim iki tarafımdan"Götür onu yâ Âişe! Yemin ederim ki eğer ben isteseydim Allah benim iki tarafımdan altın gümüş dağlarını beraber götürürdü. Kendim istemedim." diyor. altın gümüş dağlarını beraber götürürdü. Kendim istemedim." diyor.

Demek ki biz de bu dünyaya böyle bakacağız. Eskiler ne demiş? "Dünyaya metelik vermiyor." Demek ki biz de bu dünyaya böyle bakacağız.

Eskiler ne demiş?

"Dünyaya metelik vermiyor."

Ne demek? "Al sana şu kadar dünya; hadi satayım sana." dese;Ne demek?

"Al sana şu kadar dünya; hadi satayım sana." dese;
insan bir metelik -çok küçük bir para- verip dahi onu almaz durumda olursa, insan bir metelik -çok küçük bir para- verip dahi onu almaz durumda olursa, "Dünyaya metelik vermiyor." derler. Bu dünya böyle. "Dünyaya metelik vermiyor." derler.

Bu dünya böyle.
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz bu dünyaya bu gözle bakmış,Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz bu dünyaya bu gözle bakmış, bu dünyada daima Allah'ın rızasını kazanmak, âhireti imar etmek için uğraşmış.bu dünyada daima Allah'ın rızasını kazanmak, âhireti imar etmek için uğraşmış. İşte bu hâlete "zühd" derler. Dünyadan zühd üzere olmak. İşte bu hâlete "zühd" derler. Dünyadan zühd üzere olmak.

Zühd kelimesi üç harften müteşekkil; 'ze' harfi, 'he' harfi, 'dal' harfi. Zühd kelimesi üç harften müteşekkil; 'ze' harfi, 'he' harfi, 'dal' harfi.

Radîtü mâ radiya'llâhu lî ve li-ümmetî ve'bnü ümmü abdin ve kerihtü mâ kerîha'llâhu lî ve li-ümmetî ve'bnü ümmü abdin. Radîtü mâ radiya'llâhu lî ve li-ümmetî ve'bnü ümmü abdin ve kerihtü mâ kerîha'llâhu lî ve li-ümmetî ve'bnü ümmü abdin.

Bu hadîs-i şerîfte Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem EfendimizBu hadîs-i şerîfte Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz müfessirlerin pîri İbn Mes'ûd radıyallahu anh'i methediyor. müfessirlerin pîri İbn Mes'ûd radıyallahu anh'i methediyor. İbni Mes'ûd radıyallahu anh için buyurmuş ki; İbni Mes'ûd radıyallahu anh için buyurmuş ki;

Radîtu. "Razı oldum." Mâ radiye'llâhu lî ve li-ümmetî.Radîtu. "Razı oldum." Mâ radiye'llâhu lî ve li-ümmetî. "Allahu Teâlâ hazretlerinin benim hakkımda ve benim ümmetim hakkında "Allahu Teâlâ hazretlerinin benim hakkımda ve benim ümmetim hakkında razı olduğu şeylere ben de razı oldum." "O ne takdir ederse, ne hükmederse hoşnutum.razı olduğu şeylere ben de razı oldum."

"O ne takdir ederse, ne hükmederse hoşnutum.
Allahu Teâlâ hazretleri benim Mevlâm, benim hakkımda böyle takdir buyurmuş,Allahu Teâlâ hazretleri benim Mevlâm, benim hakkımda böyle takdir buyurmuş, benim ümmetim hakkımda böyle takdir buyurmuş, razı oldum." derim. benim ümmetim hakkımda böyle takdir buyurmuş, razı oldum." derim.

Allah'ın hükmüne razı olmak elbette her müslümanın şiârı. Bir de arkasından ekliyor: Allah'ın hükmüne razı olmak elbette her müslümanın şiârı. Bir de arkasından ekliyor:

Ve'bnü ümmü abdin. "Şu Abd'in anasının oğlunun da razı olduğu şeye ben de razı oldum.Ve'bnü ümmü abdin. "Şu Abd'in anasının oğlunun da razı olduğu şeye ben de razı oldum. O ne kanaatte ise ben de razı oldum." Ve kerihtü mâ kerîha'llâhu lî ve li-ümmetî.O ne kanaatte ise ben de razı oldum." Ve kerihtü mâ kerîha'llâhu lî ve li-ümmetî. "Allahu Teâlâ hazretleri benim hakkımda ve ümmetim hakkında neden hoşlanmadıysa, "Allahu Teâlâ hazretleri benim hakkımda ve ümmetim hakkında neden hoşlanmadıysa, neyi benim için reva, layık görmediyse ve bu Ümmü Abd'in oğlu da layık görmediyse, neyi benim için reva, layık görmediyse ve bu Ümmü Abd'in oğlu da layık görmediyse, ona da ben razı olmam. ona da ben razı olmam. Allahu Teâlâ ve bu şahıs, benim ve ümmetim hakkında ne düşünürse ben ondan hoşnutum." diyor. Allahu Teâlâ ve bu şahıs, benim ve ümmetim hakkında ne düşünürse ben ondan hoşnutum." diyor.

Neden? İbni Mes'ûd radıyallahu anh mübarek, çok saf, çok temiz, çok güzel bir tarzda düşünürmüş.Neden?

İbni Mes'ûd radıyallahu anh mübarek, çok saf, çok temiz, çok güzel bir tarzda düşünürmüş.
Onun için böyle methediyor. Onun için böyle methediyor.

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in bu mübarek sahabesinin künyesi Ebû Abdurrahmân.Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in bu mübarek sahabesinin künyesi Ebû Abdurrahmân. Adı Abdullah. Babasının adı Mes'ûd olduğu için İbn Mes'ûd diye tanınıyor.Adı Abdullah. Babasının adı Mes'ûd olduğu için İbn Mes'ûd diye tanınıyor. Annesinin adı da Ümmü Abd imiş. İbn Ümmü Abd demek, "Ümmü Abd'in oğlu" mânasına geliyor. Annesinin adı da Ümmü Abd imiş. İbn Ümmü Abd demek, "Ümmü Abd'in oğlu" mânasına geliyor. İbni Mes'ûd diye de tanınıyor, "İbn Ümmü Abd" diye de tanınıyor. Allah şefaatine nâil etsin. İbni Mes'ûd diye de tanınıyor, "İbn Ümmü Abd" diye de tanınıyor. Allah şefaatine nâil etsin.

Huzeyl kabilesindenmiş. Çok eskiden, ilk zamanlarda müslüman olmuş.Huzeyl kabilesindenmiş. Çok eskiden, ilk zamanlarda müslüman olmuş. Müslümanların bütün savaşlarına, cihatlarına katılmış mübarek. Müslümanların bütün savaşlarına, cihatlarına katılmış mübarek. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in misvakını, nalınlarını, temizlik malzemelerini taşırmış.Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in misvakını, nalınlarını, temizlik malzemelerini taşırmış. Bunu kendisine vazife edinmiş.Bunu kendisine vazife edinmiş. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'e öyle bir yakınlığı da var. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'e öyle bir yakınlığı da var.

Her iki hicrette Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz ile beraber bulunmuş,Her iki hicrette Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz ile beraber bulunmuş, her iki kıbleye doğru namaz kılmış. Çünkü eskiden müslümanlar namazı Kudüs'e doğru kılarlardı. her iki kıbleye doğru namaz kılmış. Çünkü eskiden müslümanlar namazı Kudüs'e doğru kılarlardı. Resûlullah Efendimiz isterdi ki bu tarafa kılınsın. Sonra kıble tahvil olundu. Resûlullah Efendimiz isterdi ki bu tarafa kılınsın. Sonra kıble tahvil olundu.

Fevelli vecheke şatra'l-mescidi'l-harâm diye âyet-i kerîme nâzil olunca,Fevelli vecheke şatra'l-mescidi'l-harâm diye âyet-i kerîme nâzil olunca, "iki tarafa doğru da namaz kılan, ilklerden" demek istiyor. "iki tarafa doğru da namaz kılan, ilklerden" demek istiyor.

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz bu zât-ı muhteremi;Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz bu zât-ı muhteremi; "Sen cennetliksin yâ İbn Mes'ûd!" diye cennetle de müjdelemiş. "Sen cennetliksin yâ İbn Mes'ûd!" diye cennetle de müjdelemiş.

Vefatı da hicrî 32 yılında Medine-i Münevvere'de Hz. Ömer'in hilafeti zamanında olmuş. Vefatı da hicrî 32 yılında Medine-i Münevvere'de Hz. Ömer'in hilafeti zamanında olmuş.

Onun Kur'ân-ı Kerîm hakkındaki naklettiği şeyler, bilgisi çok fazla. Onun Kur'ân-ı Kerîm hakkındaki naklettiği şeyler, bilgisi çok fazla.

Onun için "İbn Mes'ûd hazretlerinin tefsiri" diye, "onun tefsirdeki yeri" diyeOnun için "İbn Mes'ûd hazretlerinin tefsiri" diye, "onun tefsirdeki yeri" diye araştırmalar, çalışmalar yapılmış. Kur'an'a da derinden vakıf bir zât-ı muhterem.araştırmalar, çalışmalar yapılmış. Kur'an'a da derinden vakıf bir zât-ı muhterem. Allah şefaatine nâil etsin. Allah şefaatine nâil etsin.

Ebû Hüreyre radıyallahu anh'ten rivayet edildiğine göreEbû Hüreyre radıyallahu anh'ten rivayet edildiğine göre Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz buyuruyor ki; Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz buyuruyor ki;

Rağime enfü racülin zükirtü indehû felem yusalli aleyye.Rağime enfü racülin zükirtü indehû felem yusalli aleyye. "Şu adamın burnu yere sürtsün ki." Burnu yere sürtmek, ne demek? "Zelil olsun, hor olsun." "Şu adamın burnu yere sürtsün ki."

Burnu yere sürtmek, ne demek?

"Zelil olsun, hor olsun."

Başı yere eğilecek; ondan sonra burnu yerlerde sürtecek. O adam hor, zelil olsun ki. Başı yere eğilecek; ondan sonra burnu yerlerde sürtecek. O adam hor, zelil olsun ki.

Zükirtü indehû felem yusalli aleyy.Zükirtü indehû felem yusalli aleyy. "Ben onun yanında zikrediliyorum, o da bana salât u selâm getirmiyor."Ben onun yanında zikrediliyorum, o da bana salât u selâm getirmiyor. Yanında ben zikredildiğim halde, bana salât u selam getirmeyen adamın burnu yere sürtsün!Yanında ben zikredildiğim halde, bana salât u selam getirmeyen adamın burnu yere sürtsün! Hor, zelil bir kimse olsun o.Hor, zelil bir kimse olsun o. Benim kadr ü kıymetimi bilmiyor, beni layıkıyla sevememiş,Benim kadr ü kıymetimi bilmiyor, beni layıkıyla sevememiş, bana salât u selam Allahu Teâlâ hazretlerinin; bana salât u selam Allahu Teâlâ hazretlerinin;

İnna'llâhe ve melâiketehû yusallûne ale'n-nebiyyi yâ eyyühe'llezîneİnna'llâhe ve melâiketehû yusallûne ale'n-nebiyyi yâ eyyühe'llezîne âmenû sallû aleyhi ve sellimû teslîmâ âyet-i kerimesiyle âmenû sallû aleyhi ve sellimû teslîmâ

âyet-i kerimesiyle
farz, emir olduğu halde bunu yapmıyor. O zaman onun burnu yere sürtsün!" farz, emir olduğu halde bunu yapmıyor. O zaman onun burnu yere sürtsün!"

O kişi bu yaptığından pişman olacak. Biz bir kimseye kızdık mı ne diyoruz? O kişi bu yaptığından pişman olacak.

Biz bir kimseye kızdık mı ne diyoruz?

"Ben ona giderim, yakalarım yakasından, burnunu yere sürterim." "Ben ona giderim, yakalarım yakasından, burnunu yere sürterim."

Yani "Geri döndürtürüm, yaptığı işin tersini yaptırtırım." mânasına. Yani "Geri döndürtürüm, yaptığı işin tersini yaptırtırım." mânasına.

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz böyle diyor. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz böyle diyor.

O halde bize düşen Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz anıldığı zaman sevgiyle,O halde bize düşen Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz anıldığı zaman sevgiyle, cân u gönülden ona salât u selâm etmektir. cân u gönülden ona salât u selâm etmektir.

Çünkü hiçbir şahıs yoktur ki Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'eÇünkü hiçbir şahıs yoktur ki Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'e salât u selâm getirsin de, onun salât u selâmı anındasalât u selâm getirsin de, onun salât u selâmı anında Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'e iletilmesin. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'e iletilmesin.

Şu anda biz "Resûlullah" diyoruz, arkasından sallallahu aleyhi ve sellem diyoruz. Şu anda biz "Resûlullah" diyoruz, arkasından sallallahu aleyhi ve sellem diyoruz.

Derhal Medine-i Münevvere'de Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'e naklolunuyor ki,Derhal Medine-i Münevvere'de Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'e naklolunuyor ki, "Yâ Resûlallah İskenderpaşa'da, senin ümmetinden filanca şahıs böyle diyor da sana salât u selam getiriyor." diye."Yâ Resûlallah İskenderpaşa'da, senin ümmetinden filanca şahıs böyle diyor da sana salât u selam getiriyor." diye. O da mukabele ediyor. Herkes için böyle. Sadece benim için değil. Onun için ganimet bilmek lazım. O da mukabele ediyor. Herkes için böyle. Sadece benim için değil. Onun için ganimet bilmek lazım.

Hatta her gün insan yapabildiği kadarHatta her gün insan yapabildiği kadar Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'e salât u selâm getirsin. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'e salât u selâm getirsin.

Yolda giderken ayakların yürüyor, dilin? Yolda giderken ayakların yürüyor, dilin?

Dil de Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'e salât u selâm etsin. Dil de Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'e salât u selâm etsin.

Ne diye boş geçiriyorsun? Ömür bir sermaye değil mi? Nasıl olsa yürüyeceksin, başka bir iş de yok. Ne diye boş geçiriyorsun? Ömür bir sermaye değil mi? Nasıl olsa yürüyeceksin, başka bir iş de yok.

Birincisi bu. Demek ki Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz anılınca;Birincisi bu. Demek ki Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz anılınca; sallallahu aleyhi ve sellem diyeceğiz, aleyhi's-salâtü ve's-selâm diyeceğiz, sallallahu aleyhi ve sellem diyeceğiz, aleyhi's-salâtü ve's-selâm diyeceğiz, ona salât u selâm getireceğiz. ona salât u selâm getireceğiz.

Ve rağime enfü racülin dehale aleyhi Ramadânü sümme'nsehan kalbe en yûğfere lehû.Ve rağime enfü racülin dehale aleyhi Ramadânü sümme'nsehan kalbe en yûğfere lehû. "Şu adamın burnu yere sürtsün ki ona Ramazan ayı gelmiş; sonra çıkmış gitmiş de "Şu adamın burnu yere sürtsün ki ona Ramazan ayı gelmiş; sonra çıkmış gitmiş de hâlâ mağfirete mazhar olamamış, mağfiret olunmamış." hâlâ mağfirete mazhar olamamış, mağfiret olunmamış."

"Burnu yere sürtsün." demek, bir bedduadan ziyade; "Tüh! Yazıklar olsun!"Burnu yere sürtsün." demek, bir bedduadan ziyade; "Tüh! Yazıklar olsun! Boşuna geçirmiş, fırsatı kaçırmış." demek. Ötekisi de öyle. Boşuna geçirmiş, fırsatı kaçırmış." demek.

Ötekisi de öyle.
Resûlullah anılıyor da, salât u selâm getirmiyorsun; büyük fırsat kaçırdın sen.Resûlullah anılıyor da, salât u selâm getirmiyorsun; büyük fırsat kaçırdın sen. Neden?Neden? Çünkü salât u selâm getirince Resûlullah da sana mukabele edecek.Çünkü salât u selâm getirince Resûlullah da sana mukabele edecek. Resûlullah'ın duası makbul, senin için ettiği dua makbul olacak;Resûlullah'ın duası makbul, senin için ettiği dua makbul olacak; sen mânevî bakımdan terakki edeceksin. "O fırsatı kaçırdın. Onu söylemedin. Yazıklar olsun!" demek. sen mânevî bakımdan terakki edeceksin. "O fırsatı kaçırdın. Onu söylemedin. Yazıklar olsun!" demek.

Burada da öyle. Bir kimsenin üzerine Ramazan geliyor, o şahıs ölmeden Ramazan'a erişiyor,Burada da öyle. Bir kimsenin üzerine Ramazan geliyor, o şahıs ölmeden Ramazan'a erişiyor, Ramazan'ı yaşıyor, Ramazan çıkıp gidiyor da 'mağfûrîn' zümresine dahil olamamış. Ramazan'ı yaşıyor, Ramazan çıkıp gidiyor da 'mağfûrîn' zümresine dahil olamamış. Vah, yazıklar olsun, tüh! Vah, yazıklar olsun, tüh!

Bu kadar büyük bir ganimet, büyük bir ay, mağfiret ayı gelmiş,Bu kadar büyük bir ganimet, büyük bir ay, mağfiret ayı gelmiş, Allahu Teâlâ hazretleri göğün kapılarını açmış, cehennemin kapılarını kapatmış,Allahu Teâlâ hazretleri göğün kapılarını açmış, cehennemin kapılarını kapatmış, cennetin her türlü imkânı, vesâiti hazırlanmış, meleklere emrolunmuş, cennetin her türlü imkânı, vesâiti hazırlanmış, meleklere emrolunmuş, şeytanlar bukağılanmış, bağlanmış, tevbe etmek kolay, yapılan amellerin sevabı çok; şeytanlar bukağılanmış, bağlanmış, tevbe etmek kolay, yapılan amellerin sevabı çok; sen o ayda boş boş kafa gezdirdin, boş boş uğraştın da mağfiret olamadın, sen o ayda boş boş kafa gezdirdin, boş boş uğraştın da mağfiret olamadın, mağfirete mazhar olamadın. Netice itibariyle Allah'ın afv u mağfiret eylediği bir kimse olamadın.mağfirete mazhar olamadın.

Netice itibariyle Allah'ın afv u mağfiret eylediği bir kimse olamadın.
Yazıklar olsun! Yazıklar olsun!

Allahu Teâlâ hazretleri cümlemizi Recep'e, Şaban'a, Ramazan'a sıhhatle, afiyetle ulaştırsın Allahu Teâlâ hazretleri cümlemizi Recep'e, Şaban'a, Ramazan'a sıhhatle, afiyetle ulaştırsın ve Ramazan'ın âhirinde mağfûrîn zümresinden eylesin.ve Ramazan'ın âhirinde mağfûrîn zümresinden eylesin. Allahu Teâlâ hazretlerinin rahmetine, mağfiretine mazhar, tertemiz kullar hâline Allahu Teâlâ hazretlerinin rahmetine, mağfiretine mazhar, tertemiz kullar hâline erişmeyi, gelmeyi cümlemize nasip eylesin. erişmeyi, gelmeyi cümlemize nasip eylesin.

Üçüncüsü, bu da ne kadar mühim: Üçüncüsü, bu da ne kadar mühim:

Ve rağime enfü racülin edreke indehû ebevâhü'l-kibera felem yüdhilâhü'l-cennete.Ve rağime enfü racülin edreke indehû ebevâhü'l-kibera felem yüdhilâhü'l-cennete. "O adamın burnu yere sürtsün ki..." "O adamın burnu yere sürtsün ki..."

Pişman olacak, yazık, yazıklar olsun o adama ki büyük bir fırsat kaçırıyor... Pişman olacak, yazık, yazıklar olsun o adama ki büyük bir fırsat kaçırıyor...

Tabi buradaki "adam" sözü, söz gelişinden adamdır.Tabi buradaki "adam" sözü, söz gelişinden adamdır. İlle bıyıklı, sakallı, erkek cinsi, er cinsi olmasının şartı yok. Kadın için de durum aynı. İlle bıyıklı, sakallı, erkek cinsi, er cinsi olmasının şartı yok. Kadın için de durum aynı. Kadın da Resûlullah anıldığı zaman salât u selâm getirecek;Kadın da Resûlullah anıldığı zaman salât u selâm getirecek; Ramazan girdiği zaman ne yapıp yapıp mağfiret-i ilâhiyeye mazhar olacak şekilde ibadet ü taat edecek. Ramazan girdiği zaman ne yapıp yapıp mağfiret-i ilâhiyeye mazhar olacak şekilde ibadet ü taat edecek.

Kadın erkek müdrik olan, büluğa ermiş olan herkes için bu böyle. Ama lisanın gelişi böyle deniliyor. Kadın erkek müdrik olan, büluğa ermiş olan herkes için bu böyle. Ama lisanın gelişi böyle deniliyor.

"Şu adamın burnu yere sürtsün ki o adam çok pişman olacak, hor zelil olacak,"Şu adamın burnu yere sürtsün ki o adam çok pişman olacak, hor zelil olacak, çok diz dövecek ki ana-babası onun yanında ihtiyarladılar, ihtiyarlığa ulaştılar daçok diz dövecek ki ana-babası onun yanında ihtiyarladılar, ihtiyarlığa ulaştılar da yine o çocuklarını cennete sokamadılar." Ne demek bu? yine o çocuklarını cennete sokamadılar."

Ne demek bu?

Demek ki bir insanın annesi, babası sağ olur da yaşlılığında o insana,Demek ki bir insanın annesi, babası sağ olur da yaşlılığında o insana, o anne-babaya hizmet, hürmet etmek fırsatı çıkarsa; o hizmeti güzel yapıp dao anne-babaya hizmet, hürmet etmek fırsatı çıkarsa; o hizmeti güzel yapıp da sonunda cennete girememişse yazıklar olsun. sonunda cennete girememişse yazıklar olsun.

Ne demek? Ne demek?

Demek ki insan yaşlı anne-babasına hürmet ederse cennete girer.Demek ki insan yaşlı anne-babasına hürmet ederse cennete girer. Ona ne kadar güzel hizmet edebilirse o kadar güzel hizmet etsin, ne yapıp yapıp onun gönlünü alsın.Ona ne kadar güzel hizmet edebilirse o kadar güzel hizmet etsin, ne yapıp yapıp onun gönlünü alsın. Onun duasını aldı mı cennete girecek. Bunu sağlamaya çalışacak. Onun duasını aldı mı cennete girecek. Bunu sağlamaya çalışacak. Bunu yapamayan cennete giremediğine göre büyük bir fırsat kaçırır. Bunu yapamayan cennete giremediğine göre büyük bir fırsat kaçırır.

Mesela bir insan şöyle diyebilir: Mesela bir insan şöyle diyebilir:

"Annem babam küçükken vefat etmiş. Hiç görmedim, yanımda olmadılar ki onlara hizmet edeyim." "Annem babam küçükken vefat etmiş. Hiç görmedim, yanımda olmadılar ki onlara hizmet edeyim."

Bu öyle değil. Bunun annesi, babası yaşadı, yanında yaşlandı.Bu öyle değil. Bunun annesi, babası yaşadı, yanında yaşlandı. Bu onlardan faydalanarak cenneti kazanamadı. Tüh, yazıklar olsun! Bu onlardan faydalanarak cenneti kazanamadı. Tüh, yazıklar olsun!

Tabi bunun içine kayınpeder, kayınvalide de dahildir. Çünkü kızını alıyorsun.Tabi bunun içine kayınpeder, kayınvalide de dahildir. Çünkü kızını alıyorsun. Kızını alırken alıyorsun da, onu hariç mi göreceksin? O da senin baban, o da senin annen.Kızını alırken alıyorsun da, onu hariç mi göreceksin? O da senin baban, o da senin annen. Onlar sağ olduğu halde cenneti kazanamazsak yazıklar olsun bize.Onlar sağ olduğu halde cenneti kazanamazsak yazıklar olsun bize. Pervane gibi döneceğiz, uğraşacağız, didineceğiz.Pervane gibi döneceğiz, uğraşacağız, didineceğiz. İnşaallah onların hayır dualarını alıp cennetine girelim. İnşaallah onların hayır dualarını alıp cennetine girelim.

Rufia'l-kalemü an selâseti ani'n-nâimi hattâ yesteykızaRufia'l-kalemü an selâseti ani'n-nâimi hattâ yesteykıza ve ani'l-mübtelâ hatta yebree ve ani's-sabiyyi hattâ yekbüre.ve ani'l-mübtelâ hatta yebree ve ani's-sabiyyi hattâ yekbüre. Bu hadîs-i şerîfte Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz buyuruyor ki; Bu hadîs-i şerîfte Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz buyuruyor ki;

"Üç kimseden kalem kaldırıldı." Kalem hangi kalem? İnsanın amellerinin yazıldığı kalem. "Üç kimseden kalem kaldırıldı."

Kalem hangi kalem?

İnsanın amellerinin yazıldığı kalem.

Bir insan hayır işlese de şer işlese de, zail oluyor mu olmuyor mu? Bir insan hayır işlese de şer işlese de, zail oluyor mu olmuyor mu?

"Zerre miktarı hayır işlese de, zerre miktarı şer işlese de, karşılığı verilsin." diye tespit ediliyor. "Zerre miktarı hayır işlese de, zerre miktarı şer işlese de, karşılığı verilsin." diye tespit ediliyor.

İnnâ künnâ nestensihu mâ küntüm ta'melûn. İnnâ künnâ nestensihu mâ küntüm ta'melûn.

Kirâmen kâtibîne ya'lemûne mâ tef'alûn.Kirâmen kâtibîne ya'lemûne mâ tef'alûn. "Allah'ın vazifeli melekleri, bizim gözümüzle görünmeyen varlıkları var ki"Allah'ın vazifeli melekleri, bizim gözümüzle görünmeyen varlıkları var ki bizim yaptığımız bütün amelleri yazıyorlar." Hayırlar da yazılıyor, şerler de yazılıyor. bizim yaptığımız bütün amelleri yazıyorlar."

Hayırlar da yazılıyor, şerler de yazılıyor.

Üç kimsenin şerri yazılmıyor. O kalem duruyor, kalem kalkıyor, yapılanlar kağıdın üstüne işlemiyor. Üç kimsenin şerri yazılmıyor. O kalem duruyor, kalem kalkıyor, yapılanlar kağıdın üstüne işlemiyor.

Bu üç kimse kimler? Birisi, en-nâimü hattâ yesteykıza. "Uyuyan kimse." Bu üç kimse kimler?

Birisi, en-nâimü hattâ yesteykıza. "Uyuyan kimse."

Tabi uyuyor, şuuru yerinde değil. Onun için mesuliyet yok. Gülistan'da bir hikâye geçer.Tabi uyuyor, şuuru yerinde değil. Onun için mesuliyet yok.

Gülistan'da bir hikâye geçer.
Genç bir çocuk, babası ârif, başka kimselerle beraber mescitte ibadet ediyorlarmış.Genç bir çocuk, babası ârif, başka kimselerle beraber mescitte ibadet ediyorlarmış. Baba oğul geceleyin kalkmışlar, teheccüd namazı kılıyorlar, tesbih çekiyorlar, sevaplı işler yapıyorlar.Baba oğul geceleyin kalkmışlar, teheccüd namazı kılıyorlar, tesbih çekiyorlar, sevaplı işler yapıyorlar. Evlat toy daha, tecrübesiz. Demiş ki; Evlat toy daha, tecrübesiz. Demiş ki;

"Baba, ne olurdu şu adamlar da kalksaydı da bu güzel vakitten istifade etselerdi." "Baba, ne olurdu şu adamlar da kalksaydı da bu güzel vakitten istifade etselerdi."

Ötekiler de orada uyuyorlar. Babası diyor ki; Ötekiler de orada uyuyorlar. Babası diyor ki;

"Ah evladım, keşke sen de uyusaydın da bu sözü söylemeseydin." "Ah evladım, keşke sen de uyusaydın da bu sözü söylemeseydin."

Çünkü insan kalkıp da ibadet edince sevap kazanıyor ama gıybet edince günaha giriyor.Çünkü insan kalkıp da ibadet edince sevap kazanıyor ama gıybet edince günaha giriyor. Uyuyan hiç olmazsa günaha girmiyor. Uyurken bir şey yok. Demek ki uyuyanın mesuliyeti yok. Uyuyan hiç olmazsa günaha girmiyor. Uyurken bir şey yok.

Demek ki uyuyanın mesuliyeti yok.

İnsan uyurken kazara, -mesela ayağını atarken- bir şeyi zedelese, bir zarar verse,İnsan uyurken kazara, -mesela ayağını atarken- bir şeyi zedelese, bir zarar verse, oradan da demek bir şey olmayacak. oradan da demek bir şey olmayacak. Hani bir şeyi devirdi, o devrilen şey de filancanın üstüne gitti, onu sakat bıraktı. Hani bir şeyi devirdi, o devrilen şey de filancanın üstüne gitti, onu sakat bıraktı. Böyle şeyler olabilir. Uyuduğu için ondan bir günah bahis konusu değil. Böyle şeyler olabilir. Uyuduğu için ondan bir günah bahis konusu değil.

Ve ani'l-mübtelâ hattâ yebre'e.Ve ani'l-mübtelâ hattâ yebre'e. "Mübtela olan kimse, bu mübtelalığından kurtuluncaya kadar ona mesuliyet yok." "Mübtela olan kimse, bu mübtelalığından kurtuluncaya kadar ona mesuliyet yok."

Buradaki ibtila, "mübtelalık, mecnunluk." Aklı gidiyor. Şuuru yerinde değil.Buradaki ibtila, "mübtelalık, mecnunluk."

Aklı gidiyor. Şuuru yerinde değil.
O hastalığı esnasında onun yaptığına, sıhhate kavuşuncaya kadar günah olarak yazılmaz.O hastalığı esnasında onun yaptığına, sıhhate kavuşuncaya kadar günah olarak yazılmaz. Ondan da kalem kalkıyor. Ve ani's-sabiyyi hattâ yekbere.Ondan da kalem kalkıyor.

Ve ani's-sabiyyi hattâ yekbere.
"Küçük çocuğa da büyüyünceye, büluğa erinceye kadar yaptığından dolayı günah yazılmıyor." "Küçük çocuğa da büyüyünceye, büluğa erinceye kadar yaptığından dolayı günah yazılmıyor."

Rufia'l-kalemü fî'l-haddi ani's-sağîre hattâ yekbere ve ani'n-nâimi hattâ yesteykızaRufia'l-kalemü fî'l-haddi ani's-sağîre hattâ yekbere ve ani'n-nâimi hattâ yesteykıza ve ani'l-mecnûne hattâ yüfîka ve ani'l-ma'tûfi'l-hâlik.ve ani'l-mecnûne hattâ yüfîka ve ani'l-ma'tûfi'l-hâlik. "Ceza konusunda kalem şu kimselerden kalktı." Hadd, "hadd-i şer'î" demek. "Ceza konusunda kalem şu kimselerden kalktı."

Hadd, "hadd-i şer'î" demek.

Bu şahıslarda yaptığı şeyden dolayı ikab ve ceza olarak bir şey verilmiyor. Kimler? Bu şahıslarda yaptığı şeyden dolayı ikab ve ceza olarak bir şey verilmiyor.

Kimler?

Sağîr; "Büyüyünceye, büluğ çağına erinceye, mükelleflik çağına gelinceye kadar çocuk." Sağîr; "Büyüyünceye, büluğ çağına erinceye, mükelleflik çağına gelinceye kadar çocuk."

"Uyuyan uyanıncaya kadar. Deli, mecnunluğu kendisinden zâil oluncaya kadar." "Uyuyan uyanıncaya kadar. Deli, mecnunluğu kendisinden zâil oluncaya kadar."

Çünkü bazı mecnunluklar muvakkattir. Doğuştan öyle gelip öyle gitmez.Çünkü bazı mecnunluklar muvakkattir. Doğuştan öyle gelip öyle gitmez. Muvakkaten insan hastalanır, sıhhatine iyi bakmaz, rahatsızlanır. Muvakkaten insan hastalanır, sıhhatine iyi bakmaz, rahatsızlanır. Ondan sonra biraz bakınca yine düzelebilir. İnsanın vücudunun da insan üzerinde hakkı vardır. Ondan sonra biraz bakınca yine düzelebilir. İnsanın vücudunun da insan üzerinde hakkı vardır.

"Ben bu vücudu hırpalarım, yerden yere vururum."Ben bu vücudu hırpalarım, yerden yere vururum. Mühim olan, çok sevaplar kazanacak ibadetler yapmak suretiyle cenneti kazanmaktır. Mühim olan, çok sevaplar kazanacak ibadetler yapmak suretiyle cenneti kazanmaktır. Mahvolursa olsun, nasıl olsa mühim olan âhiret." Mahvolursa olsun, nasıl olsa mühim olan âhiret."

Yok, bu hesap yanlış, böyle değil.Yok, bu hesap yanlış, böyle değil. Çünkü "Bu vücut da senin bineğindir." diyor Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz. Çünkü "Bu vücut da senin bineğindir." diyor Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz.

İnsan bineğine iyi bakmazsa, gideceği yere gidebilir mi? İnsan bineğine iyi bakmazsa, gideceği yere gidebilir mi?

Otomobiline bakmamışsın, benzini yok, yağı yok, tekeri patlak. Gidemezsin.Otomobiline bakmamışsın, benzini yok, yağı yok, tekeri patlak. Gidemezsin. İnsanın da vücudu bineğidir. İnsanın da vücudu bineğidir. Ona iyi bakacaksın ki sonuna kadar yolculuk sıhhatle, selametle devam etsin. Ona iyi bakacaksın ki sonuna kadar yolculuk sıhhatle, selametle devam etsin.

Onun için uykuyu normal uyuyacaksın.Onun için uykuyu normal uyuyacaksın. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz bazen uyurdu, gecenin bir bölümünde uyurdu, kalkardı.Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz bazen uyurdu, gecenin bir bölümünde uyurdu, kalkardı. Gündüzün de uyuduğu var.Gündüzün de uyuduğu var. Öğleden önce uyumak mesela sünnet i seniyyeye uygundur ve insanı geceye takviye eder. Öğleden önce uyumak mesela sünnet i seniyyeye uygundur ve insanı geceye takviye eder.

Vücudunu besleyecek kadar da yiyecek. Öyle açlık, açlık, açlık; perhiz, perhiz, perhiz;Vücudunu besleyecek kadar da yiyecek. Öyle açlık, açlık, açlık; perhiz, perhiz, perhiz; ondan sonra güçten kuvvetten düşer, zihin başlar çeşit çeşit hayaller kurmaya. ondan sonra güçten kuvvetten düşer, zihin başlar çeşit çeşit hayaller kurmaya.

Ve rubbe mahmasatin şerrü mine'd-duhemi.Ve rubbe mahmasatin şerrü mine'd-duhemi. "Bir takım açlıklar vardır ki tokluktan büyük zararlar verir." diyor "Bir takım açlıklar vardır ki tokluktan büyük zararlar verir." diyor İmam Bûsirî, o meşhur Kasîde-i Bür'e'sinde. İmam Bûsirî, o meşhur Kasîde-i Bür'e'sinde.

Bazı kimseler; "Açlık riyazettir, sevaptır." diye düşünür, çok aç kalır.Bazı kimseler; "Açlık riyazettir, sevaptır." diye düşünür, çok aç kalır. Ama bu sefer de başka rahatsızlıklar çıkar. İslâm ölçü dini; elinde terazi olacak. Ama bu sefer de başka rahatsızlıklar çıkar.

İslâm ölçü dini; elinde terazi olacak.
Şuur dini; daima şuurlu olacaksın. Akıl dini; daima aklın emrinde olacaksın. Şuur dini; daima şuurlu olacaksın. Akıl dini; daima aklın emrinde olacaksın. İçeriden şeytan baktı, insanı biraz dindar gördü mü,İçeriden şeytan baktı, insanı biraz dindar gördü mü, bu sefer dindarlık yönünden sokulur, öyle aldatır.bu sefer dindarlık yönünden sokulur, öyle aldatır. Melunun sanatı, mesleği aldatmak olduğu için bu sefer insana o damarından girer. Melunun sanatı, mesleği aldatmak olduğu için bu sefer insana o damarından girer.

"İyi, aferin, sen âbidsin dindarsın; binâenaleyh hiç yeme de çok daha fazla sevaba gir."İyi, aferin, sen âbidsin dindarsın; binâenaleyh hiç yeme de çok daha fazla sevaba gir. Hiç uyuma da daha çok sevap kazan." der, böyle aldatır. Hiç uyuma da daha çok sevap kazan." der, böyle aldatır.

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz bize ölçüyü tavsiye ediyor.Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz bize ölçüyü tavsiye ediyor. Uyuyacaksın, dinleneceksin. Acıktığın zaman yiyeceksin. Uyuyacaksın, dinleneceksin. Acıktığın zaman yiyeceksin.

Hâsılı, sevap; Resûlullah Efendimiz'in emirlerine tam uymaktadır.Hâsılı, sevap; Resûlullah Efendimiz'in emirlerine tam uymaktadır. Her hadis dersimizin başında yine bir hadîs-i şerîften alınmış olan bir ibare okuyoruz: Her hadis dersimizin başında yine bir hadîs-i şerîften alınmış olan bir ibare okuyoruz:

İ'lemû eyyuhe'l-ihvân! "Ey kardeşler, biliniz ki." Efdâle'l-kitâbi kitâbullâh. İ'lemû eyyuhe'l-ihvân! "Ey kardeşler, biliniz ki."

Efdâle'l-kitâbi kitâbullâh.

"En faziletli kitap nedir?" Allahu Teâlâ hazretlerinin Kur'ân-ı Hakîm'idir. "En faziletli kitap nedir?"

Allahu Teâlâ hazretlerinin Kur'ân-ı Hakîm'idir.

Ve efdâle'l-hedyi hedyü seyyidinâ Muhammedin sallallahu aleyhi ve sellem.Ve efdâle'l-hedyi hedyü seyyidinâ Muhammedin sallallahu aleyhi ve sellem. "Gidilecek, takip edilecek, sürülecek yolların en hayırlısı Resûlullah'ın izidir, yoludur." "Gidilecek, takip edilecek, sürülecek yolların en hayırlısı Resûlullah'ın izidir, yoludur."

Oradan gitmek, onun peşi sıra gitmek lazım. Oradan gitmek, onun peşi sıra gitmek lazım.

Şerre'l-umûri muhdesâtühâ. "İşlerin en kötüleri sonradan uydurulanlardır." Şerre'l-umûri muhdesâtühâ. "İşlerin en kötüleri sonradan uydurulanlardır."

Dinde aslı yok, Resûlullah tavsiye etmemiş; insan kendi aklından uyduruyor.Dinde aslı yok, Resûlullah tavsiye etmemiş; insan kendi aklından uyduruyor. İlle günah mânasında değil. Dinde de sonradan uydurulan şeyler olmaz. İlle günah mânasında değil. Dinde de sonradan uydurulan şeyler olmaz.

Bazı kimseler kendilerini hadım etmek istediler. Bazı kimseler kendilerini hadım etmek istediler.

"Başımıza ne gelirse hep bu nefisten geliyor; hadım edelim de bunun şerrinden kurtulalım." dediler. "Başımıza ne gelirse hep bu nefisten geliyor; hadım edelim de bunun şerrinden kurtulalım." dediler.

Resûlullah Efendimiz razı olmadı ve kızdı.Resûlullah Efendimiz razı olmadı ve kızdı. Çok nadir kızdığı zamanlar olurmuş, alnındaki damarı şişinceye kadar; o kadar kızmış. Çok nadir kızdığı zamanlar olurmuş, alnındaki damarı şişinceye kadar; o kadar kızmış.

Öyle şey yok! Öyle şey yok!

"Ben sizin Allah'tan en çok korkanınızım ama evleniyorum." "Ben sizin Allah'tan en çok korkanınızım ama evleniyorum."

Evlenmek illa "kötü insan olmak" mânasında değil ki.Evlenmek illa "kötü insan olmak" mânasında değil ki. Evlenmeyen insan illa hep kendisini ibadete vermiş olan, iyi olacak olan mânasında değil ki.Evlenmeyen insan illa hep kendisini ibadete vermiş olan, iyi olacak olan mânasında değil ki. İyi insan kendi tabiatının icabını, hepsini normal, Şer'i Şerîf'in tarif etmiş olduğu İyi insan kendi tabiatının icabını, hepsini normal, Şer'i Şerîf'in tarif etmiş olduğu ölçüler içinde tabiî olarak yapan insandır. Bizde Hıristiyanlık'taki gibi sapık, aşırı şeyler yok.ölçüler içinde tabiî olarak yapan insandır.

Bizde Hıristiyanlık'taki gibi sapık, aşırı şeyler yok.
Orada papazlar evlenmezler. Bizde öyle şeyler yok. Bizim her şeyimiz tabiîdir, her şey yerli yerincedir. Orada papazlar evlenmezler. Bizde öyle şeyler yok. Bizim her şeyimiz tabiîdir, her şey yerli yerincedir.

Ani'l-ma'tûhu'l-hâlik. Ma'tûh, "kendisine ateh gelmiş, bunama gelmiş kimse" demek. Ani'l-ma'tûhu'l-hâlik.

Ma'tûh, "kendisine ateh gelmiş, bunama gelmiş kimse" demek.

Yaşamış, yaşamış; vücudu yıpranmış, aklına, şuuruna da zarar gelmiş. O da mazurdur.Yaşamış, yaşamış; vücudu yıpranmış, aklına, şuuruna da zarar gelmiş. O da mazurdur. Çünkü şuur gitti. Beyin damarları kireçlenmeye başladı;Çünkü şuur gitti. Beyin damarları kireçlenmeye başladı; normal düşünemez, abuk sabuk konuşur, ters şeyler söyler. normal düşünemez, abuk sabuk konuşur, ters şeyler söyler. Namazı bir kere kılmıştır, yine kılar, yine kılar. Bir söylediği soruyu üç beş defa yine sorar.Namazı bir kere kılmıştır, yine kılar, yine kılar. Bir söylediği soruyu üç beş defa yine sorar. Mazurdur. Ondan da kalem kalkıyor, onun da mesuliyeti yok. Mazurdur. Ondan da kalem kalkıyor, onun da mesuliyeti yok.

Hadîs-i şerîflerin hepsi güzel de,Hadîs-i şerîflerin hepsi güzel de, çok dikkatle dinleyeceğimiz, bir hadîs-i şerîfe geldik. çok dikkatle dinleyeceğimiz, bir hadîs-i şerîfe geldik.

Rek'atâni min racülin veri'in efdalü min elfü rek'ati min muhallitın.Rek'atâni min racülin veri'in efdalü min elfü rek'ati min muhallitın. Namaz kılmakla ilgili bir hadisi şerif. Peygamber Efendimiz buyuruyor ki; Namaz kılmakla ilgili bir hadisi şerif. Peygamber Efendimiz buyuruyor ki;

"Vera sahibi bir kişinin kıldığı iki rekât namaz, karışık işler yapan bir insanın "Vera sahibi bir kişinin kıldığı iki rekât namaz, karışık işler yapan bir insanın bin rekât namazından daha faziletlidir." bin rekât namazından daha faziletlidir."

Rakamlara dikkat edelim; birisi iki rekât, ötekisi elfü rek'atin "bin rekât" kılıyor.Rakamlara dikkat edelim; birisi iki rekât, ötekisi elfü rek'atin "bin rekât" kılıyor. Ötekisinin iki rekâtı bunun bin rekatından daha hayırlı. Verâ sahibi ne demek?Ötekisinin iki rekâtı bunun bin rekatından daha hayırlı.

Verâ sahibi ne demek?
Muhallit ne demek? İzah edelim. Racülin veri'in, "şüpheliden kaçan insan" demek. Muhallit ne demek? İzah edelim.

Racülin veri'in, "şüpheliden kaçan insan" demek.

Haramlardan sakınacak, şüphelerden de kaçınacak. Şarap haram, şu haram, bu haram.Haramlardan sakınacak, şüphelerden de kaçınacak. Şarap haram, şu haram, bu haram. Ama bir de acaba şu da haram mı değil mi, belli olmayan şeyler var. Şüpheli mi, ondan da kaçıyor. Ama bir de acaba şu da haram mı değil mi, belli olmayan şeyler var. Şüpheli mi, ondan da kaçıyor.

İşte ashâb-ı kirâmın çoğunun hareket tarzı böyleymiş.İşte ashâb-ı kirâmın çoğunun hareket tarzı böyleymiş. Harama düşmek korkusundan bazı helallerden bile uzak dururlarmış. Harama düşmek korkusundan bazı helallerden bile uzak dururlarmış. "Ya haram oluverirse, ya bir tehlikesi varsa" diye tehlikenin yanına yanaşmıyor."Ya haram oluverirse, ya bir tehlikesi varsa" diye tehlikenin yanına yanaşmıyor. Böyle çok dikkatli hareket eden, şüphelilerin, münakaşalıların yanına yanaşmayan kimseyeBöyle çok dikkatli hareket eden, şüphelilerin, münakaşalıların yanına yanaşmayan kimseye "Verâ sahibi insan" derler. Arapça'da böyle kimselere veri' deniliyor. "Verâ sahibi insan" derler. Arapça'da böyle kimselere veri' deniliyor.

Biz bunu kendi hayatımızda tatbik ederiz.Biz bunu kendi hayatımızda tatbik ederiz. Mesela şu köpek kuduz, kenarda sakin sakin dursa, onun yanından geçer miyiz? Mesela şu köpek kuduz, kenarda sakin sakin dursa, onun yanından geçer miyiz?

Neme lazım! "Belki gelir ısırıverir, başım derde girer." diye düşünürüz. Neme lazım! "Belki gelir ısırıverir, başım derde girer." diye düşünürüz.

Dinî konularda böyle yapmıyoruz.Dinî konularda böyle yapmıyoruz. Dünyevî konularda yapıyoruz da, filanca yoldan gidersen, muhtemeldir ki eşkiyâ o yolu kesebilir Dünyevî konularda yapıyoruz da, filanca yoldan gidersen, muhtemeldir ki eşkiyâ o yolu kesebilir veya şöyle olur veyahut şiddetli bir yağmur var, sel gelebilir.veya şöyle olur veyahut şiddetli bir yağmur var, sel gelebilir. Dünya işlerinde; "Neme lazım, ben oraya gitmiyorum." diyoruz. Dünya işlerinde; "Neme lazım, ben oraya gitmiyorum." diyoruz.

Asıl hüner, asıl zeka, asıl akıllılık âhiret işlerinde de böyle düşünebilmek. Asıl hüner, asıl zeka, asıl akıllılık âhiret işlerinde de böyle düşünebilmek.

"'Bu şüpheli. Binâenaleyh, neme lazım, ben buna yanaşmayayım."'Bu şüpheli. Binâenaleyh, neme lazım, ben buna yanaşmayayım. Ya Allah'ın sevmediği bir şeyse, oradan Allah'ın rızasına aykırı bir duruma düşeceksem,Ya Allah'ın sevmediği bir şeyse, oradan Allah'ın rızasına aykırı bir duruma düşeceksem, Allah'ın gazabına uğrayacaksam.' diye kaçınan, böyle düşünen, bu zihniyette olan bir insanın Allah'ın gazabına uğrayacaksam.' diye kaçınan, böyle düşünen, bu zihniyette olan bir insanın kıldığı iki rekât namaz, karışık insanın kıldığı bin rekât namazdan daha iyi." kıldığı iki rekât namaz, karışık insanın kıldığı bin rekât namazdan daha iyi."

O karışıklık nedir, şerhte onu izah ediyor: O karışıklık nedir, şerhte onu izah ediyor:

Bu adam karışıklığı nasıl yapıyor? Salih amelle kötü ameli karmakarışık yapıyor.Bu adam karışıklığı nasıl yapıyor?

Salih amelle kötü ameli karmakarışık yapıyor.
Bir bakıyorsun namaz kılıyor, bir bakıyorsun içki içiyor; bir bakıyorsun Kur'an okuyor,Bir bakıyorsun namaz kılıyor, bir bakıyorsun içki içiyor; bir bakıyorsun Kur'an okuyor, bir bakıyorsun küfrediyor; bir bakıyorsun halim selim güzel, bir bakıyorsun küfrediyor; bir bakıyorsun halim selim güzel, bir bakıyorsun öteki adama beriki adam zarar, eza verecek bir iş yapıyor. bir bakıyorsun öteki adama beriki adam zarar, eza verecek bir iş yapıyor.

Muhallit, karışık. Ölçülü değil. Muhallit, karışık. Ölçülü değil.

Veyahut; yuhallitu bi-ameli'd-dünyâ amele'l-âhire, "Dünya ameli ile âhiret amelini karıştırıyor." Veyahut; yuhallitu bi-ameli'd-dünyâ amele'l-âhire, "Dünya ameli ile âhiret amelini karıştırıyor."

İnsan namazı niçin kılar? Âhiret için kılar. Bir de dünyevî bir maksatla kılıyorsa olmadı, karıştı. İnsan namazı niçin kılar?

Âhiret için kılar.

Bir de dünyevî bir maksatla kılıyorsa olmadı, karıştı.

Yaptığı işi halis muhlis yapmayan, şüpheli şeylere karışıp haramı helali birbirine karıştıran,Yaptığı işi halis muhlis yapmayan, şüpheli şeylere karışıp haramı helali birbirine karıştıran, hayrı şerri karışık olan insanın bin rekâtından, titiz, dikkatli, ölçülü,hayrı şerri karışık olan insanın bin rekâtından, titiz, dikkatli, ölçülü, şüphelilerden bile elini eteğini çekmiş, Allah'tan korkan, takvâsı verâ derecesineşüphelilerden bile elini eteğini çekmiş, Allah'tan korkan, takvâsı verâ derecesine gelmiş bir insanın iki rekâtı daha hayırlı. Müslümanlar! Bu, hepimiz için ibret olacak. gelmiş bir insanın iki rekâtı daha hayırlı.

Müslümanlar! Bu, hepimiz için ibret olacak.

Demek ki iş amelin çokluğunda değil, amelin keyfiyetinde! Demek ki iş amelin çokluğunda değil, amelin keyfiyetinde!

İnsan bin rekât namaz kılıyor; ötekisinin iki rekatına denk oluyor. İnsan bin rekât namaz kılıyor; ötekisinin iki rekatına denk oluyor.

Madem bu iki rekât bin rekata muadilmiş, o halde şu iki rekâtı öğrenmek bizim için daha önemli değil mi? Madem bu iki rekât bin rekata muadilmiş, o halde şu iki rekâtı öğrenmek bizim için daha önemli değil mi?

Bunu nereden öğreneceğiz? Bu, tasavvufun mevzuu. Neden tasavvuf denilen ilim çıkmış?Bunu nereden öğreneceğiz?

Bu, tasavvufun mevzuu.

Neden tasavvuf denilen ilim çıkmış?
İnsan hangi ameli hangi bâtınî şartlarına riayet ederek yaparsa çok sevap kazanır,İnsan hangi ameli hangi bâtınî şartlarına riayet ederek yaparsa çok sevap kazanır, tasavvuf insana bunu öğretir. tasavvuf insana bunu öğretir.

Açarsın Büyük İslâm İlmihal'ini veyahut daha başka bir kitabı; namaz nasıl kılınacak,Açarsın Büyük İslâm İlmihal'ini veyahut daha başka bir kitabı; namaz nasıl kılınacak, namaz nasıl farz oldu bunları anlatır.namaz nasıl farz oldu bunları anlatır. Ama tasavvuf insana bunları anlatır. Onun için tasavvuf, en şerefli ilimlerden birisidir.Ama tasavvuf insana bunları anlatır.

Onun için tasavvuf, en şerefli ilimlerden birisidir.
Çünkü,Çünkü, öteki namaz kılıyor, bin rekât; berikisi iki rekât kılıyor; ondan daha sevap alıyor.öteki namaz kılıyor, bin rekât; berikisi iki rekât kılıyor; ondan daha sevap alıyor. Zikir de, oruç da böyledir. Zikir de, oruç da böyledir.

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in sahih bir hadîs-i şerîfinde buyuruluyor ki; Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in sahih bir hadîs-i şerîfinde buyuruluyor ki;

"Nice oruç tutan insanlar vardır ki akşama kârı, aç ve susuz kalmaktan ibarettir." "Nice oruç tutan insanlar vardır ki akşama kârı, aç ve susuz kalmaktan ibarettir."

Oruç tuttu, akşama da iftar etti, arada bir şey yemedi ama hiçbir kârı yok.Oruç tuttu, akşama da iftar etti, arada bir şey yemedi ama hiçbir kârı yok. Sevap da kazanmamış. Sadece aç susuz kaldı. Aç kaldığına yansın, o kadar. Nesi eksik? Sevap da kazanmamış. Sadece aç susuz kaldı. Aç kaldığına yansın, o kadar.

Nesi eksik?

İşin tasavvufî yönü eksik. Amelinin bâtınî ahkâmına riayet etmemiş.İşin tasavvufî yönü eksik. Amelinin bâtınî ahkâmına riayet etmemiş. Çünkü amellerin bir dış şekli var, icrasının dış zarfı, kalıbı var;Çünkü amellerin bir dış şekli var, icrasının dış zarfı, kalıbı var; bir de o amelleri icrâ ederken şu gönül var, gönlün düşünülmesi, gönle ait işler var. bir de o amelleri icrâ ederken şu gönül var, gönlün düşünülmesi, gönle ait işler var.

İşte bu gönle ait işleri insana hangi ilim anlatıyor? İşte bu gönle ait işleri insana hangi ilim anlatıyor?

Tefsir ilmi, âyetleri anlatır; hadis ilmi, hadisleri anlatır; fıkıh ilmi, zahirî ahkâmı inceler;Tefsir ilmi, âyetleri anlatır; hadis ilmi, hadisleri anlatır; fıkıh ilmi, zahirî ahkâmı inceler; kelâm ilmi, itikadî meseleleri inceler. kelâm ilmi, itikadî meseleleri inceler.

Taksimat yapılmış; ilimleri kendi aralarında mıntıkalara ayırmışlar. Taksimat yapılmış; ilimleri kendi aralarında mıntıkalara ayırmışlar.

Fatih mıntıkası ile Eyüp mıntıkasının kaymakamlığının hudutları ayrı olduğu gibi,Fatih mıntıkası ile Eyüp mıntıkasının kaymakamlığının hudutları ayrı olduğu gibi, hepsi İstanbul'un ilçeleri olduğu halde kendi sahasını ayırmış.hepsi İstanbul'un ilçeleri olduğu halde kendi sahasını ayırmış. Peki amellerin Allah'a makbul olması için gerekli mânevî, görünmeyen şartlarını inceleyen ilim hangisi? Peki amellerin Allah'a makbul olması için gerekli mânevî, görünmeyen şartlarını inceleyen ilim hangisi?

Tasavvuf. Onun için tasavvuf keyfî, zevkî bir ilim değildir.Tasavvuf.

Onun için tasavvuf keyfî, zevkî bir ilim değildir.
Ben canım isterse tasavvuftan biraz öğrenirim, istemezse öğrenmem. Yok, hiçbir şey olmaz!Ben canım isterse tasavvuftan biraz öğrenirim, istemezse öğrenmem. Yok, hiçbir şey olmaz! Amelin bâtınî ahkâmına riayet etmezsen hiçbir şey öğrenemezsin. Amelin bâtınî ahkâmına riayet etmezsen hiçbir şey öğrenemezsin.

Hatta daha korkunç bir şey söyleyeyim, biraz bu hadîs-i şerîf ile ilgili: Hatta daha korkunç bir şey söyleyeyim, biraz bu hadîs-i şerîf ile ilgili:

"Nice namaz kılan insan vardır ki kıldığı namaz onu Allah'tan uzaklaştırmaktan başka bir işe yaramaz."Nice namaz kılan insan vardır ki kıldığı namaz onu Allah'tan uzaklaştırmaktan başka bir işe yaramaz. Diyor hadîs-i şerifte Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz. Diyor hadîs-i şerifte Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz.

Kim bilir insan o namazı, nasıl kılıyorsa nasıl kusurlu kılıyorsa... Kim bilir insan o namazı, nasıl kılıyorsa nasıl kusurlu kılıyorsa...

Demek ki içi karmakarışık, kalbi fitne fesat. O zaman namaz fayda vermiyor. Demek ki içi karmakarışık, kalbi fitne fesat. O zaman namaz fayda vermiyor.

"Nice Kur'an okuyan insan vardır ki Kur'ân-ı Kerîm ona lanet eder." "Nice Kur'an okuyan insan vardır ki Kur'ân-ı Kerîm ona lanet eder."

Rubbe tâli'l-Kur'âni yel'anühû'l-Kur'ân. Hadîs-i şerîf ve metni de böyle ezberimde kaldı. Rubbe tâli'l-Kur'âni yel'anühû'l-Kur'ân.

Hadîs-i şerîf ve metni de böyle ezberimde kaldı.

Konuşma Hakkında
Tema 1
Tema 2