Namaz Vakitleri

27 Zilhicce 1445
03 Temmuz 2024
İmsak
03:30
Güneş
05:29
Öğle
13:13
İkindi
17:13
Akşam
20:47
Yatsı
22:37
Detaylı Arama

Ru'yetullah, Salih Kul ve Affetmenin Fazileti

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

9 Şa'bân 1417 / 20.12.1996
Avustralya

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın yurtdışında bulunduğu zamanlarda, özellikle 7 Mayıs 1997 günü Türkiye’den ayrıldıktan sonra gurbet ellerde; Avustralya, Almanya, İsveç, İngiltere, Hollanda, ABD ve farklı ülkelerde yapmış oldukları sohbetlerdir.

Avustralya’da sabah ve yatsı namazından sonra, çeşitli camilerde yaptıkları hadis ve tefsir sohbetleri, İsveç’te son Ramazan ayı boyunca yaptıkları konuşmalar, aile eğitim toplantılarında yaptıkları konuşmalar ve konferanslardan oluşmaktadır.

Bu konuşmalar, Ak-Radyo’da “Gurbet Sohbetleri” adı altında yayımlanmıştır.

Konuşma Metni

Şeş cihetten ol münezzeh zü'l-Celâl Bî kem ü keyf ana gösterdi cemal. Şeş cihetten ol münezzeh zü'l-Celâl

Bî kem ü keyf ana gösterdi cemal.

O altı cihette. Altı cihet nedir? Ön, arka, sağ, sol, yukarı, aşağı.O altı cihette. Altı cihet nedir? Ön, arka, sağ, sol, yukarı, aşağı. İnsanın altı ciheti var ya, önü, arkası, sağı, solu, yukarısı, aşağısı.İnsanın altı ciheti var ya, önü, arkası, sağı, solu, yukarısı, aşağısı. Şeş cihetten, altı cihetten münezzeh olan Cenâb-ı Rabbilâlemin bikemikeyf ana gösterdiŞeş cihetten, altı cihetten münezzeh olan Cenâb-ı Rabbilâlemin bikemikeyf ana gösterdi cemal emniyetsiz, keyfiyetsiz nasıl olduğunu, nice olduğunu tarif edilemeyecek bir şekilde,cemal emniyetsiz, keyfiyetsiz nasıl olduğunu, nice olduğunu tarif edilemeyecek bir şekilde, âşikâre gördü Rabbın güzelliğini.âşikâre gördü Rabbın güzelliğini. Allahu Teâlâ hazretlerini aşikâr gördü Peygamber EfendimizAllahu Teâlâ hazretlerini aşikâr gördü Peygamber Efendimiz Âhirette öyle görür ümmeti.Âhirette öyle görür ümmeti. Âhirette de inşaallah bizler de Allah nasip ederse cennete girersek biz de göreceğiz. Nasıl göreceğiz? Âhirette de inşaallah bizler de Allah nasip ederse cennete girersek biz de göreceğiz. Nasıl göreceğiz?

Ayın on dördünü seyreder gibi göreceğiz. Ama artık tarif edilmez dünyada nasıl olduğu.Ayın on dördünü seyreder gibi göreceğiz. Ama artık tarif edilmez dünyada nasıl olduğu. İşte böyle Miraç etti Peygamber Efendimiz. Ümmetin Miraç'ı da namaz.İşte böyle Miraç etti Peygamber Efendimiz. Ümmetin Miraç'ı da namaz. Allahu Ekber dedi mi bir insan hadîs-i şerîfte bildiriliyor ki;Allahu Ekber dedi mi bir insan hadîs-i şerîfte bildiriliyor ki; göğün kapıları açılıyor, cennetin kapıları açılıyor. göğün kapıları açılıyor, cennetin kapıları açılıyor. Huri kızları bir tarafa diziliyor. Hadîs-i şerîfte böyle bildiriyor.Huri kızları bir tarafa diziliyor. Hadîs-i şerîfte böyle bildiriyor. Miraç'a çıkıyoruz diye, namaz kılıyoruz diye hepsi dizi dizi diziliyorlar. Miraç'a çıkıyoruz diye, namaz kılıyoruz diye hepsi dizi dizi diziliyorlar. Zaten kulun Cenâb-ı Hakk'a en yakın mertebesi secde hali.Zaten kulun Cenâb-ı Hakk'a en yakın mertebesi secde hali. Secde ediyoruz. Secde ediyoruz.

Ondan sonra hamd ediyoruz, sübhaneke okuyoruz, tesbih ediyoruz, sübhane rabbiyel azim,Ondan sonra hamd ediyoruz, sübhaneke okuyoruz, tesbih ediyoruz, sübhane rabbiyel azim, sübhane rabbiye'l-a'lâ, tesbihler yapıyoruz.sübhane rabbiye'l-a'lâ, tesbihler yapıyoruz. Ondan sonra ettehiyyatü lillâhi vessalevâtü vettayyibât diyoruz.Ondan sonra ettehiyyatü lillâhi vessalevâtü vettayyibât diyoruz. Bu da Miraç'ta Peygamber Efendimiz'in sözü.Bu da Miraç'ta Peygamber Efendimiz'in sözü. Miraç'ta Peygamber Efendimiz Allahu Teâlâ Hazretlerinin huzuruna vâsıl oluncaMiraç'ta Peygamber Efendimiz Allahu Teâlâ Hazretlerinin huzuruna vâsıl olunca ne diyeceğini bilemedi, yani hayran kaldı. Huzura girdi, ne diyecek şimdi? Ne denir?ne diyeceğini bilemedi, yani hayran kaldı. Huzura girdi, ne diyecek şimdi? Ne denir? Öyle bir yerde insanın ne demesi lazım? Tutuldu dili. Hayranlıktan tutuldu kaldı. Öyle bir yerde insanın ne demesi lazım? Tutuldu dili. Hayranlıktan tutuldu kaldı.

Kitaplar yazıyor ki o zaman arş-ı âlâdan bal damlası gibi bir şey damladı ağzına.Kitaplar yazıyor ki o zaman arş-ı âlâdan bal damlası gibi bir şey damladı ağzına. Onu da okuyunca hoşuma gitti. Böyle bir şey ağzına damlamış.Onu da okuyunca hoşuma gitti. Böyle bir şey ağzına damlamış. Onu yuttuktan sonra neler söyleyeceği, nasıl hitap edeceği Rabbı'na, kendisine ilham olunmaya başlamış.Onu yuttuktan sonra neler söyleyeceği, nasıl hitap edeceği Rabbı'na, kendisine ilham olunmaya başlamış. O zaman "Ettehiyyatü lillahi vessalavatü vettayyibat." dedi.O zaman "Ettehiyyatü lillahi vessalavatü vettayyibat." dedi. Sözle yapılan ibadetler, bedenle yapılan ibadetler, malla yapılan ibadetler, salât ü selâmlar,Sözle yapılan ibadetler, bedenle yapılan ibadetler, malla yapılan ibadetler, salât ü selâmlar, tahiyyatlar, dualar, niyazlar, hepsi Allah'adır, dedi. Edebinden hitap olarak Allah'adır diyor.tahiyyatlar, dualar, niyazlar, hepsi Allah'adır, dedi. Edebinden hitap olarak Allah'adır diyor. Sanadır, diye doğrudan doğruya hitap etmiyor. Edeple ilk sözü bu oldu.Sanadır, diye doğrudan doğruya hitap etmiyor. Edeple ilk sözü bu oldu. Ettehiyyatü lillâhi vessalevâtü vettayyibât. Ettehiyyatü lillâhi vessalevâtü vettayyibât.

Bunu dedikten sonra ondan sonra Cenâb-ı Rabbü'l-İzzet'ten nidâ geldiBunu dedikten sonra ondan sonra Cenâb-ı Rabbü'l-İzzet'ten nidâ geldi es-selamu aleyke eyyühen nebiyyü ve rahmetullahi ve berekatühü. es-selamu aleyke eyyühen nebiyyü ve rahmetullahi ve berekatühü. Selam sana ey Allah'ın Resûlü ve rahmeti sana nâil olsun.Selam sana ey Allah'ın Resûlü ve rahmeti sana nâil olsun. Ve berekâtı sana olsun, diye Allah'tan böyle hitap geldi celle celalühü.Ve berekâtı sana olsun, diye Allah'tan böyle hitap geldi celle celalühü. O mükâfatların kendisine verildiği böylece ifade edilince yani selamete erecek, O mükâfatların kendisine verildiği böylece ifade edilince yani selamete erecek, rahmete erecek, bereketlere nâil olacak, sayısız lütuflara nâil olacağı mâlum olunca;rahmete erecek, bereketlere nâil olacak, sayısız lütuflara nâil olacağı mâlum olunca; hitâb-ı izzet böyle vâki olunca Peygamber-i zişânımız sallallahu aleyhi ve sellem yine orada bizi kayırdı.hitâb-ı izzet böyle vâki olunca Peygamber-i zişânımız sallallahu aleyhi ve sellem yine orada bizi kayırdı. Bize bir hisse ayırdı. Ne dedi? es-Selamu aleyna. Evet yâ Rabbi!Bize bir hisse ayırdı. Ne dedi?

es-Selamu aleyna. Evet yâ Rabbi!
İkramların bana ve ala ibadillahissalihin ve senin salih kullarına, Allah'ın salih kullarına olsun dedi. İkramların bana ve ala ibadillahissalihin ve senin salih kullarına, Allah'ın salih kullarına olsun dedi. Onlara da hisse çıkardı. Ne mutlu salih kul olanlara!Onlara da hisse çıkardı. Ne mutlu salih kul olanlara! Salih kul oldu mu bir insan, o hisseleri alacak.Salih kul oldu mu bir insan, o hisseleri alacak. O tahiyatta her zaman zikri geçen o hisseler belli, salih kul olmak lazım.O tahiyatta her zaman zikri geçen o hisseler belli, salih kul olmak lazım. Hepimizin salihler zümresine dahil olmamız lazım.Hepimizin salihler zümresine dahil olmamız lazım. Salih kul zümresine dahil oldu mu Allah'ın Resûle vereceği o ikramlardanSalih kul zümresine dahil oldu mu Allah'ın Resûle vereceği o ikramlardan Resûlullah'ın taksimi ile bize de gelecek. Salih kul ne demek? İyi kul demek. Resûlullah'ın taksimi ile bize de gelecek.

Salih kul ne demek? İyi kul demek.
Sulh-u salah sahibi demek.Sulh-u salah sahibi demek. Yani fesatlık, uygunsuzluk, kötülük, aykırılık olmayan uygun münasip kul demek.Yani fesatlık, uygunsuzluk, kötülük, aykırılık olmayan uygun münasip kul demek. Bir insanın kalbinde fesatlık varsa olmadı, ahlâkında kötülük varsa olamaz,Bir insanın kalbinde fesatlık varsa olmadı, ahlâkında kötülük varsa olamaz, amelinde eksiklik varsa olamaz.amelinde eksiklik varsa olamaz. Salih kul olmak için Allah'a uygun, layık kul olmak için;Salih kul olmak için Allah'a uygun, layık kul olmak için; Allah'ın ehlullah, ricalullah, evliyâullah denilen kullarından olmak için insanın sözünde,Allah'ın ehlullah, ricalullah, evliyâullah denilen kullarından olmak için insanın sözünde, işinde, ahlâkında, içinde, dışında aykırılık olmaması lazım ki salih olsun, uygun kul olsun. işinde, ahlâkında, içinde, dışında aykırılık olmaması lazım ki salih olsun, uygun kul olsun.

Allah bizi uygunsuzluklar varsa özümüzde, aklımızda, fikrimizde, kalbimizde, amelimizde,Allah bizi uygunsuzluklar varsa özümüzde, aklımızda, fikrimizde, kalbimizde, amelimizde, niyetimizde onlardan temizlesin, salih kulu eylesin. Salih kul, iyi kul demek; peygamberler salih kullardır.niyetimizde onlardan temizlesin, salih kulu eylesin. Salih kul, iyi kul demek; peygamberler salih kullardır. Peygamberlere iyi ittiba eden kullar salih kullardır. Allah bizi de salih kullardan eylesin. Peygamberlere iyi ittiba eden kullar salih kullardır. Allah bizi de salih kullardan eylesin. Ben salih olmakla da durmak istemiyorum diyorum ki;Ben salih olmakla da durmak istemiyorum diyorum ki; "Yâ Rabbi beni hem salih kul eyle hem de muslih kul eyle." "Yâ Rabbi beni hem salih kul eyle hem de muslih kul eyle."

Muslih ne demek? Başkalarını da salih yapan demek, ıslah edici demek.Muslih ne demek? Başkalarını da salih yapan demek, ıslah edici demek. Kendisi salih başkalarını da ıslah ediyor, başkalarını da salih yapıyor, o daha iyi.Kendisi salih başkalarını da ıslah ediyor, başkalarını da salih yapıyor, o daha iyi. Yani bir müslüman kendisi salih müslüman olduktan sonra hanımına, çocuğuna,Yani bir müslüman kendisi salih müslüman olduktan sonra hanımına, çocuğuna, arkadaşına, ahbabına, nazı geçen, sözünü dinlettirdiği herkese anlatacak İslâm'ı.arkadaşına, ahbabına, nazı geçen, sözünü dinlettirdiği herkese anlatacak İslâm'ı. Onları da salih insan yapmaya çalışacak. Islah edici olacak, yani muslih olacak. Onları da salih insan yapmaya çalışacak. Islah edici olacak, yani muslih olacak. Allah hepimizi hem salih eylesin hem muslih eylesin. Allah hepimizi hem salih eylesin hem muslih eylesin. Diyoruz ki: "Yâ Rabbi! Bize de bunları nasip eyle. Diyoruz ki: "Yâ Rabbi! Bize de bunları nasip eyle. Selamına mazhar eyle, Rıdvân'ı Ekber'ine vâsıl eyle.Selamına mazhar eyle, Rıdvân'ı Ekber'ine vâsıl eyle. Yâ Rabbi, salihler zümresinden bizi haşreyle, cennetine dahil eyle,Yâ Rabbi, salihler zümresinden bizi haşreyle, cennetine dahil eyle, selamına mahzar eyle, rıdvân-ı ekberine vâsıl eyle." selamına mahzar eyle, rıdvân-ı ekberine vâsıl eyle."

Zaten Ebû Bekir Sıddîk Efendimiz bizim silsilemizin başı, başkanı.Zaten Ebû Bekir Sıddîk Efendimiz bizim silsilemizin başı, başkanı. Ben Medine-i Münevvere'ye gidince diyorum ki esselamü aleyke ya emir-el müminin.Ben Medine-i Münevvere'ye gidince diyorum ki esselamü aleyke ya emir-el müminin. Ey müminlerin emiri, ey reis-i silsile, ey silsilemizin başkanı, başı, evveli diyorum. Ey müminlerin emiri, ey reis-i silsile, ey silsilemizin başkanı, başı, evveli diyorum. Öyle selam veriyorum, karşıda kendisi var, Peygamber Efendimiz'in Ravza-i Mutahhara'sında.Öyle selam veriyorum, karşıda kendisi var, Peygamber Efendimiz'in Ravza-i Mutahhara'sında. Allah ona Rıdvân'ı Ekber'ini verince biz de eteğine sarılırız, arkasına saklanırız.Allah ona Rıdvân'ı Ekber'ini verince biz de eteğine sarılırız, arkasına saklanırız. Yanında dururuz, dileriz ki Cenâb-ı Mevla bize de verir. Hususî olarak ithamları olacak, neden?Yanında dururuz, dileriz ki Cenâb-ı Mevla bize de verir. Hususî olarak ithamları olacak, neden? Ebû Bekir Sıddîk'ın imanı gibi, o kadar Resûlullah'a tam bağlanmış, o mertebeye çıkan hiç yok. Ebû Bekir Sıddîk'ın imanı gibi, o kadar Resûlullah'a tam bağlanmış, o mertebeye çıkan hiç yok.

Malını verdi, bütün zenginliğini tahsis etti.Malını verdi, bütün zenginliğini tahsis etti. İnsanların birbirleriyle arkadaşlıkları olur ,dünyada da zaman zaman bozulabilir arkadaşlıkları.İnsanların birbirleriyle arkadaşlıkları olur ,dünyada da zaman zaman bozulabilir arkadaşlıkları. Tereddüt olur, kırgınlık olur, kızgınlık olur. Hoşnutsuzluk olur, vefasızlık olur vesaire.Tereddüt olur, kırgınlık olur, kızgınlık olur. Hoşnutsuzluk olur, vefasızlık olur vesaire. Arkadaşlar ama darıldılar, arkadaştı ama küstüler. Arkadaştı ama soğudular. Arkadaşlar ama darıldılar, arkadaştı ama küstüler. Arkadaştı ama soğudular.

Bazen böyle oluyor. Vefa da önemli, güzel huyların bir tanesi.Bazen böyle oluyor. Vefa da önemli, güzel huyların bir tanesi. İşinde vefalı olacak, ibadetinde vefalı olacak. Bir yapıp bir bırakmayacak.İşinde vefalı olacak, ibadetinde vefalı olacak. Bir yapıp bir bırakmayacak. Bir "müslüman oldum" deyip, bir bozmayacak ahdini. Lâ ilâhe illallah bağlılığı samimi olacak.Bir "müslüman oldum" deyip, bir bozmayacak ahdini. Lâ ilâhe illallah bağlılığı samimi olacak. Herkesin bağlılığı böyle olmadı. Herkesin bağlılığı böyle olmadı.

Mesela sıkışıklık zamanında kimisi Resûlullah Efendimiz'in çevresinden ayrılmadı.Mesela sıkışıklık zamanında kimisi Resûlullah Efendimiz'in çevresinden ayrılmadı. Ölesiye çarpıştılar, vücutlarını siper ettiler. Kimisi canının telaşına düştü, düşmandan kaçtı.Ölesiye çarpıştılar, vücutlarını siper ettiler. Kimisi canının telaşına düştü, düşmandan kaçtı. Ebû Bekir Sıddîk yanında olanlardan, canı pahasına yanından ayrılmayanlardan. Ebû Bekir Sıddîk yanında olanlardan, canı pahasına yanından ayrılmayanlardan.

İsim söylemeyelim, bazıları canının telaşına düştü. Sesler geldi, bağırtılar oldu.İsim söylemeyelim, bazıları canının telaşına düştü. Sesler geldi, bağırtılar oldu. "Muhammed öldü, Muhammed öldü" diye laflar çıktı."Muhammed öldü, Muhammed öldü" diye laflar çıktı. Dağıldı ordu Uhud Dağı'na doğru şöyle geriye, darmadağın perişan şekilde çekildiler.Dağıldı ordu Uhud Dağı'na doğru şöyle geriye, darmadağın perişan şekilde çekildiler. O sırada bazıları Resullah Efendimiz'in yanında kaldı.O sırada bazıları Resullah Efendimiz'in yanında kaldı. Kılıçlarını çektiler, vücutlarını siper ettiler, çeşitli yaralar aldılar.Kılıçlarını çektiler, vücutlarını siper ettiler, çeşitli yaralar aldılar. Bazıları da Peygamber Efendimiz oku veriyordu. O oku alıyordu,Bazıları da Peygamber Efendimiz oku veriyordu. O oku alıyordu, şiddetli savaş oldu. şiddetli savaş oldu.

Miraç, biliyorsunuz Peygamber Efendimiz'e, Hicret'ten bir yıl önceMiraç, biliyorsunuz Peygamber Efendimiz'e, Hicret'ten bir yıl önce Şaban ayını 26'sını 27'sinde bağlayan gecede oldu. Müşrikler çok sıkıştırmışlardı.Şaban ayını 26'sını 27'sinde bağlayan gecede oldu. Müşrikler çok sıkıştırmışlardı. Allah Miraç'ı nasip etti. Müşrikler bunu duyunca "Tamam artık, bu ne diyor bak.Allah Miraç'ı nasip etti. Müşrikler bunu duyunca "Tamam artık, bu ne diyor bak. Mekke'den kalkmış Kudüs'e gitmiş. Bir de Kudüs'ten kalkmış göklere gitmiş.Mekke'den kalkmış Kudüs'e gitmiş. Bir de Kudüs'ten kalkmış göklere gitmiş. Olmaz böyle şey." diye başladılar velveleye. Şamataya, gürültüye başladılar.Olmaz böyle şey." diye başladılar velveleye. Şamataya, gürültüye başladılar. Bir tanesi koştu geldi Ebû Bekir Sıddîk Efendimiz'in yanına. Bir tanesi koştu geldi Ebû Bekir Sıddîk Efendimiz'in yanına.

"Ya Ebâ Bekir, bak senin inandığın arkadaşın Ebu'l Kasım neler söylemeye başladı bak."Ya Ebâ Bekir, bak senin inandığın arkadaşın Ebu'l Kasım neler söylemeye başladı bak. Dinle bak dinle neler söylüyor.Dinle bak dinle neler söylüyor. Güya bir gecede Mekke'den uçmuş, güya Kudüs'e gitmiş bir gecede, Güya bir gecede Mekke'den uçmuş, güya Kudüs'e gitmiş bir gecede, ondan sonra da göklere çıkmış bir gecede.ondan sonra da göklere çıkmış bir gecede. Böyle şey olur mu ya!" falan deyince,Böyle şey olur mu ya!" falan deyince, "Bana bak bunları siz kendiniz mi uyduruyorsunuz iftira olarak, "Bana bak bunları siz kendiniz mi uyduruyorsunuz iftira olarak, yoksa kendisi hakikaten söyledi mi?" demiş. Yok söyledi söyledi, şahitler var söyledi. Kesin olarak söyledi. yoksa kendisi hakikaten söyledi mi?" demiş. Yok söyledi söyledi, şahitler var söyledi. Kesin olarak söyledi.

"Eğer sen uydurmuyor da o gerçekten söylediyse, o söylemişse doğrudur." dedi."Eğer sen uydurmuyor da o gerçekten söylediyse, o söylemişse doğrudur." dedi. O başka daha nelere sahip oldu, dedi. "O Allahu Teâlâ Hazretlerinden ne haberler alıyor.O başka daha nelere sahip oldu, dedi. "O Allahu Teâlâ Hazretlerinden ne haberler alıyor. Çıkmıştır, doğrudur. Gitmiştir Kudüs'e." dedi, hiç tereddüt göstermedi.Çıkmıştır, doğrudur. Gitmiştir Kudüs'e." dedi, hiç tereddüt göstermedi. Onun için Ebû Bekir Sıddîk radıyallahu anh, Allah şefaatine erdirsin.Onun için Ebû Bekir Sıddîk radıyallahu anh, Allah şefaatine erdirsin. "Ümmetin imanı terazinin bir kefesine konulsa, Ebû Bekir Sıddîk'ın imanı bir kefesine konulsa"Ümmetin imanı terazinin bir kefesine konulsa, Ebû Bekir Sıddîk'ın imanı bir kefesine konulsa Ebû Bekir'in imanı ağır gelirdi." diyor Peygamber Efendimiz. Ebû Bekir'in imanı ağır gelirdi." diyor Peygamber Efendimiz. İmanı çok kuvvetlidir, Resûlullah'a bağlılığı hiç sarsılmadı. Hiç itirazı, şekki, tereddütü olmadı. İmanı çok kuvvetlidir, Resûlullah'a bağlılığı hiç sarsılmadı. Hiç itirazı, şekki, tereddütü olmadı.

Bazı tereddütlü olanlar oldu, imtihanlar oldu. Sarsılan sarsıldı, âyet-i kerîmelerde bildiriliyor.Bazı tereddütlü olanlar oldu, imtihanlar oldu. Sarsılan sarsıldı, âyet-i kerîmelerde bildiriliyor. Kalpler kayar gibi oldu.Kalpler kayar gibi oldu. Çeşitli olaylar oldu mesela bazıları Hudeybiye muhasarasını yapınca Peygamber Efendimiz'e itiraz ettiler, Çeşitli olaylar oldu mesela bazıları Hudeybiye muhasarasını yapınca Peygamber Efendimiz'e itiraz ettiler, ya olur mu falan gibilerinden. Anlaşmanın şartlarını beğenmediler falan. Böyle şeyler oldu. ya olur mu falan gibilerinden. Anlaşmanın şartlarını beğenmediler falan. Böyle şeyler oldu.

Mekke'nin fethinden sonra Huneyn Savaşı oldu.Mekke'nin fethinden sonra Huneyn Savaşı oldu. Huneyn Savaşı'nda çok büyük gelirler, ganimetler, zümreler elde edildi.Huneyn Savaşı'nda çok büyük gelirler, ganimetler, zümreler elde edildi. Peygamber Efendimiz bu ganimetleri eşit dağıtmadı yeni müslüman olanlara çok verdi.Peygamber Efendimiz bu ganimetleri eşit dağıtmadı yeni müslüman olanlara çok verdi. Mekke'nin eskiden azılı düşmanı olan taze müslümanlarına çok verdi,Mekke'nin eskiden azılı düşmanı olan taze müslümanlarına çok verdi, yüz deve falan çok verdi, ötekilere o kadar vermedi.yüz deve falan çok verdi, ötekilere o kadar vermedi. Bazıları bu taksimden dolayı üzüldüler ve ileri geri konuştular malesef.Bazıları bu taksimden dolayı üzüldüler ve ileri geri konuştular malesef. Resûlullah Efendimiz niye böyle yaptı?Resûlullah Efendimiz niye böyle yaptı? Resûlullah Efendimiz, yeni müslüman oldular, bir de mağlup oldular, Mekke fethedildi,Resûlullah Efendimiz, yeni müslüman oldular, bir de mağlup oldular, Mekke fethedildi, müslümanların ordusuna yenik düştüler, ondan dolayı "Bari yüz deve sahibi olduk bugün.müslümanların ordusuna yenik düştüler, ondan dolayı "Bari yüz deve sahibi olduk bugün. Muhammed ne kadar çok veriyor." diye kalplerini kazanmak için verdi. Muhammed ne kadar çok veriyor." diye kalplerini kazanmak için verdi.

Biliyorsunuz, müslüman olmadığı halde müslümanlığa ısındırılsın diye bazılarına zekâttan pay verilir.Biliyorsunuz, müslüman olmadığı halde müslümanlığa ısındırılsın diye bazılarına zekâttan pay verilir. Bunlara müellefe-il kulubihim ecmü ecrefetü kulubuhum zümresindendir.Bunlara müellefe-il kulubihim ecmü ecrefetü kulubuhum zümresindendir. Adam henüz daha müslüman değil, Peygamber Efendimiz hediye gönderiyor. Adam henüz daha müslüman değil, Peygamber Efendimiz hediye gönderiyor. Deve gönderiyor, para gönderiyor falan. Neden?Deve gönderiyor, para gönderiyor falan. Neden? Kalbi yumuşasın, sevgisi artsın, tereddütü kalksın, meyili olsun, İslâm'a gelsin diye.Kalbi yumuşasın, sevgisi artsın, tereddütü kalksın, meyili olsun, İslâm'a gelsin diye. Çok verirdi, öyle verirdi ki sayıyla vermezdi Peygamber Efendimiz. Onun yanında malın kıymeti olmadığından. Çok verirdi, öyle verirdi ki sayıyla vermezdi Peygamber Efendimiz. Onun yanında malın kıymeti olmadığından.

Bir kişiye bir vadi dolusu koyun verdiği vâkidir, vadi dolusu.Bir kişiye bir vadi dolusu koyun verdiği vâkidir, vadi dolusu. Bu sahih kitaplarda Riyâzü's-sâlihîn' de falan yazıyor. Vadinin içini dolduran bir sürü vermiş.Bu sahih kitaplarda Riyâzü's-sâlihîn' de falan yazıyor. Vadinin içini dolduran bir sürü vermiş. Ne kadar büyük! Ben olanları düşünüyorum da kendimi şöyle tartıyorum.Ne kadar büyük! Ben olanları düşünüyorum da kendimi şöyle tartıyorum. Taksim ederim, üç tane ona veririm üç tane ona, üçer üçer taksim ederim.Taksim ederim, üç tane ona veririm üç tane ona, üçer üçer taksim ederim. Resûlullah üç tane koyun vermiş, sevinirim.Resûlullah üç tane koyun vermiş, sevinirim. Bu koyun sürüsü şurada dursun, üçer üçer gelenlere veririm derim ben.Bu koyun sürüsü şurada dursun, üçer üçer gelenlere veririm derim ben. Resûlullah halbuki öyle yapmıyor, kendisi bilir. Resûlullah halbuki öyle yapmıyor, kendisi bilir. Anamız, babamız, canımız, ruhumuz, bedenimiz kurban olsun, feda olsun.Anamız, babamız, canımız, ruhumuz, bedenimiz kurban olsun, feda olsun. Al bu sürüyü senin olsun. Hepsini mi ya Resûlallah. Hepsini al. Sürüyü böyle hepsini feda etti.Al bu sürüyü senin olsun. Hepsini mi ya Resûlallah. Hepsini al. Sürüyü böyle hepsini feda etti. Elde olunca veriyor 100 tane ona vermiş, 100 tane ötekisine.Elde olunca veriyor 100 tane ona vermiş, 100 tane ötekisine. Deve kamyonet o devirde, az değil. 100 tane kamyonet. Deve kamyonet o devirde, az değil. 100 tane kamyonet. Bir tane verse bir deveye binerek gider insan kabilesine.Bir tane verse bir deveye binerek gider insan kabilesine. 100 tane birden veriyor, o adam artık Resûlullah'ı sevmez mi? bağlanmaz mı? 100 tane birden veriyor, o adam artık Resûlullah'ı sevmez mi? bağlanmaz mı?

Peygamber Efendimiz ashaptan birisi vefat ettiğinde cenaze namazını kılacaksaPeygamber Efendimiz ashaptan birisi vefat ettiğinde cenaze namazını kılacaksa cenazenin yanına vardığı zaman o Bedir Savaşı'na katılmışsa ona dokuz tekbir alırmışcenazenin yanına vardığı zaman o Bedir Savaşı'na katılmışsa ona dokuz tekbir alırmış Allahu Ekber diye cenaze namazına dururken.Allahu Ekber diye cenaze namazına dururken. Bedir Savaşı'na katılmamış da öteki savaşlara katılmışsa yedi tekbir alırmış.Bedir Savaşı'na katılmamış da öteki savaşlara katılmışsa yedi tekbir alırmış. Öteki savaşlara da Bedir Savaşı'na da katılmamışsa dört tekbirle, bildiğimiz cenaze namazını kıldırırmış.Öteki savaşlara da Bedir Savaşı'na da katılmamışsa dört tekbirle, bildiğimiz cenaze namazını kıldırırmış. Ayrım var tabii, İslâm'a ilk girenle sonradan giren, Bedir Savaşı'na katılanlarla katılmayanlar bir değil. Ayrım var tabii, İslâm'a ilk girenle sonradan giren, Bedir Savaşı'na katılanlarla katılmayanlar bir değil.

Kimisi çok vefalı oluyor, kimisinin arkadaşlığı sevgisi canlı oluyor.Kimisi çok vefalı oluyor, kimisinin arkadaşlığı sevgisi canlı oluyor. Tasavvufta da böyledir, tasavvufta da bir müridin tarikatta ilerlemekteTasavvufta da böyledir, tasavvufta da bir müridin tarikatta ilerlemekte Marifetullaha ermesi şeyhine muhabbetine bağlıdır.Marifetullaha ermesi şeyhine muhabbetine bağlıdır. Muhabbeti çok olursa, iyi olursa candan olursa erer, evliyâ olur. Muhabbeti çok olursa, iyi olursa candan olursa erer, evliyâ olur. Tereddütü varsa bu adam da falan o zaman olmaz Allah'ın imtihanı.Tereddütü varsa bu adam da falan o zaman olmaz Allah'ın imtihanı. Hz Ali Efendimiz'den rivayet edilmiş, İbnül Cevri Seyyid Ali Hasekül Bağdadi'nin eserlerinde var. Hz Ali Efendimiz'den rivayet edilmiş, İbnül Cevri Seyyid Ali Hasekül Bağdadi'nin eserlerinde var.

"Ey Ebû Bekir Allah bana Hz Âdem'in yaratıldığı zamandan benim peygamber olduğum zamana kadar"Ey Ebû Bekir Allah bana Hz Âdem'in yaratıldığı zamandan benim peygamber olduğum zamana kadar bana bütün iman edenlerin sevabını lütfetti, verdi. bana bütün iman edenlerin sevabını lütfetti, verdi. Sana da Ey Ebû Bekir benim peygamber olduğumdan kıyamete kadar bana inananların sevabını verdi."Sana da Ey Ebû Bekir benim peygamber olduğumdan kıyamete kadar bana inananların sevabını verdi." Yani birisi cihan yaratıldığı, Hz. Âdem'in yaratıldığı zamandan bu zamana kadar tabii çok uzun bir zaman,Yani birisi cihan yaratıldığı, Hz. Âdem'in yaratıldığı zamandan bu zamana kadar tabii çok uzun bir zaman, ötekisi de Peygamber Efendimiz'in peygamberliğinden sonra gelen. ötekisi de Peygamber Efendimiz'in peygamberliğinden sonra gelen.

Ümmü Hani rivayet etmiş bunu.Ümmü Hani rivayet etmiş bunu. Ey Ebû Bekir Allah seni sıddîk lakabıyla, sıfatıyla, izzeti ile isimlendirdi dedi Peygamber Efendimiz.Ey Ebû Bekir Allah seni sıddîk lakabıyla, sıfatıyla, izzeti ile isimlendirdi dedi Peygamber Efendimiz. Ümmü Hani kimdir? Hz. Ali Efendimiz'in ablası. Ebû Talip isimli amcasının kızı.Ümmü Hani kimdir? Hz. Ali Efendimiz'in ablası. Ebû Talip isimli amcasının kızı. Baba tarafından amcanın kızı olunca hala deriz biz Türkçe'de, hala durumunda Ümmü Hani hazretleri. Baba tarafından amcanın kızı olunca hala deriz biz Türkçe'de, hala durumunda Ümmü Hani hazretleri. O Miraç zamanında halası olan Ümmü Hani hazretlerinin, Hz. Ali'nin ablası olan zâtın evine geldi.O Miraç zamanında halası olan Ümmü Hani hazretlerinin, Hz. Ali'nin ablası olan zâtın evine geldi. O ev Ebû Talib'in, amcasının eviydi.O ev Ebû Talib'in, amcasının eviydi. Onun vefatından sonra Ümmü Hani orada oturuyordu radıyallahu anha, çok dirayetli bir kadındı. Onun vefatından sonra Ümmü Hani orada oturuyordu radıyallahu anha, çok dirayetli bir kadındı. Peygamber Efendimiz'e muamelesi, hizmeti güzeldi. Peygamber Efendimiz'e muamelesi, hizmeti güzeldi.

Peygamber Efendimiz zaman zaman o halasının evine giderdi.Peygamber Efendimiz zaman zaman o halasının evine giderdi. O gün müşrikler o kadar üzdüler ki; çok üzüldüğü için dinlemek üzere onun evine gitti.O gün müşrikler o kadar üzdüler ki; çok üzüldüğü için dinlemek üzere onun evine gitti. Uzandı, Cebrail geldi dedi ki: "Allah seni Miraç'a davet ediyor." Uzandı, Cebrail geldi dedi ki: "Allah seni Miraç'a davet ediyor." Oradan, Ümmü Hani Hazretlerinin evinden Harem-i Şerîf'e geldi Miraç öyle başladı. Oradan, Ümmü Hani Hazretlerinin evinden Harem-i Şerîf'e geldi Miraç öyle başladı. Ümmü Hani radıyallahu teâlâ anha rivayet etmiş ki; Ebû Bekir Allah seni sıddîk lakabıyla,Ümmü Hani radıyallahu teâlâ anha rivayet etmiş ki; Ebû Bekir Allah seni sıddîk lakabıyla, sıfatıyla sıfatlandırdı; bu ismi sana verdi diye. sıfatıyla sıfatlandırdı; bu ismi sana verdi diye. Demek ki Sıddîk kelimesinin Ebû Bekir Efendimiz'e verilmesi ilahî bir lütfu olarak, onun imanının kuvvetinden. Demek ki Sıddîk kelimesinin Ebû Bekir Efendimiz'e verilmesi ilahî bir lütfu olarak, onun imanının kuvvetinden.

Sıddîk ne demek? Arapça'da Sıddîk çok çok fazla miktarda sadakati olan demek.Sıddîk ne demek? Arapça'da Sıddîk çok çok fazla miktarda sadakati olan demek. Bu mübalağa sîgası oluyor. Sadakat kökünden geliyor, doğruluk kökünden geliyor.Bu mübalağa sîgası oluyor. Sadakat kökünden geliyor, doğruluk kökünden geliyor. Çok fazla sadakati olan, bağlılığı çok kuvvetli olan mânâsına geliyor.Çok fazla sadakati olan, bağlılığı çok kuvvetli olan mânâsına geliyor. Peygamberlerden bazılarını da sıddıkan nebiyya diye bu sıfatla Kur'ân-ı Kerîm'de Allah sıfatlandırmıştır. Peygamberlerden bazılarını da sıddıkan nebiyya diye bu sıfatla Kur'ân-ı Kerîm'de Allah sıfatlandırmıştır. O sıfatı Ebû Bekir Efendimiz'e de vermiş oluyor. Ebû Bekir efendimizle ilgili hadîs-i şerîfler bunlar. O sıfatı Ebû Bekir Efendimiz'e de vermiş oluyor. Ebû Bekir efendimizle ilgili hadîs-i şerîfler bunlar.

Bundan sonra Eba Eyyüp ile ilgili bir rivayet geldi: Bundan sonra Eba Eyyüp ile ilgili bir rivayet geldi:

Tabii Ebû Eyyub'lar çok olabilir.Tabii Ebû Eyyub'lar çok olabilir. Yani aynı isimden pek çok insan olabilir.Yani aynı isimden pek çok insan olabilir. Bu hangi Ebû Eyyub'dur diye aslında rivayetlere bakıp iyice anlamak lazım.Bu hangi Ebû Eyyub'dur diye aslında rivayetlere bakıp iyice anlamak lazım. Çok ince teferruatlı kitaplar vardır.Çok ince teferruatlı kitaplar vardır. Oraya bakmak lazımdır ama bir Ebu Eyyüb biliyorsunuz İstanbul'da Türbesi var.Oraya bakmak lazımdır ama bir Ebu Eyyüb biliyorsunuz İstanbul'da Türbesi var. İstanbul'un fethine gelmiş İslâm ordusu ile. Ebû Eyyüb el-Ensârî ismi Halid b. Zeyd, o olabilir. İstanbul'un fethine gelmiş İslâm ordusu ile. Ebû Eyyüb el-Ensârî ismi Halid b. Zeyd, o olabilir.

Bu zâtın özelliği neydi? Peygamber Efendimiz Medine-i Münevvere'ye geldiği zaman,Bu zâtın özelliği neydi? Peygamber Efendimiz Medine-i Münevvere'ye geldiği zaman, evi yokken daha, kendi evinde misafir etti Peygamber Efendimiz'i.evi yokken daha, kendi evinde misafir etti Peygamber Efendimiz'i. Herkes misafir etmek istiyordu Peygamber Efendimiz'i. Herkes devesinin yularına yapışıyordu.Herkes misafir etmek istiyordu Peygamber Efendimiz'i. Herkes devesinin yularına yapışıyordu. Ya Resûlallah bizim eve gidelim diye çekmek istiyordu devesini kendi evi tarafına. Ya Resûlallah bizim eve gidelim diye çekmek istiyordu devesini kendi evi tarafına. Peygamber Efendimiz de diyordu ki: "Deveyi serbest bırakın çünkü o memurdur.Peygamber Efendimiz de diyordu ki: "Deveyi serbest bırakın çünkü o memurdur. Ona Allah nereye gideceğini emretmiştir, yeri bellidir.Ona Allah nereye gideceğini emretmiştir, yeri bellidir. Serbest bırakın, o sizin çektiğiniz yere gelmez, gideceği yere gidecek." Dokunmayın yularına diye söylüyordu. Serbest bırakın, o sizin çektiğiniz yere gelmez, gideceği yere gidecek." Dokunmayın yularına diye söylüyordu.

Deve bakına bakına, düşüne düşüne geldi. Bir yerde çöktü ve sağa sola bağırdı.Deve bakına bakına, düşüne düşüne geldi. Bir yerde çöktü ve sağa sola bağırdı. Devenin böyle bir bağırması, böğürmesi vardır. Devenin böyle bir bağırması, böğürmesi vardır. O tarafa, bu tarafa bağırdı Peygamber Efendimiz üstünde daha inmedi yani. O tarafa, bu tarafa bağırdı Peygamber Efendimiz üstünde daha inmedi yani. Oradan kalktı, sonra biraz daha ileri gitti, orada durdu.Oradan kalktı, sonra biraz daha ileri gitti, orada durdu. Orası işte Ebû Eyyüb el-Ensârî Hazretlerinin evinin önüydü.Orası işte Ebû Eyyüb el-Ensârî Hazretlerinin evinin önüydü. O zaman Ebû Eyyüb el-Ensârî hazretleri çok sevindi tabii. O zaman Ebû Eyyüb el-Ensârî hazretleri çok sevindi tabii. Herkes istiyor da Ebû Eyyub el-Ensârî Hazretlerinin evinin önünde durdu deve diye,Herkes istiyor da Ebû Eyyub el-Ensârî Hazretlerinin evinin önünde durdu deve diye, kendisine isabet etti misafir etmek şerefi diye çok sevindi, kendi evinde misafir etti. kendisine isabet etti misafir etmek şerefi diye çok sevindi, kendi evinde misafir etti.

İlk durduğu yere de Peygamber Efendimiz'in mescidi yapıldı. Mescid-i Nebevî'yi bilenler için söylüyorum.İlk durduğu yere de Peygamber Efendimiz'in mescidi yapıldı. Mescid-i Nebevî'yi bilenler için söylüyorum. Mihrabın yanında durduğunuz zamanMihrabın yanında durduğunuz zaman Peygamber Efendimiz'in türbesi var. Mihrabın önünden gidiliyor sola doğru.Peygamber Efendimiz'in türbesi var. Mihrabın önünden gidiliyor sola doğru. Resûlullah Efendimiz'e karşı duruluyor, salât ü selâm getiriliyor. Resûlullah Efendimiz'e karşı duruluyor, salât ü selâm getiriliyor. Sonra kapıdan çıkılıyor, o çıkılan kapıya babı cibril diyorlar. Sonra kapıdan çıkılıyor, o çıkılan kapıya babı cibril diyorlar. Babul baki diyorlar, Bâki kabristanına doğru giden kapı manasına.Babul baki diyorlar, Bâki kabristanına doğru giden kapı manasına. O kapıdan ziyareti yapıp çıktınız mı, 20 adım kadar yürüyüp kıbleye doğru döndüğünüz zamanO kapıdan ziyareti yapıp çıktınız mı, 20 adım kadar yürüyüp kıbleye doğru döndüğünüz zaman o önünüze denk gelecek bu Ebû Eyyüb el-Ensârî Hazretlerinin Peygamber Efendimiz'in misafir ettiği,o önünüze denk gelecek bu Ebû Eyyüb el-Ensârî Hazretlerinin Peygamber Efendimiz'in misafir ettiği, Efendimiz'in oturduğu ev oradaydı. Maalesef şimdi oralarda mermer var.Efendimiz'in oturduğu ev oradaydı.

Maalesef şimdi oralarda mermer var.
Sonradan ön tarafına bir duvar daha yaptılar.Sonradan ön tarafına bir duvar daha yaptılar. Yakında görmediysen şimdi kıble duvarının mihrabının önünde böyle bir kapalı mekân daha var.Yakında görmediysen şimdi kıble duvarının mihrabının önünde böyle bir kapalı mekân daha var. Eğimli bir çatı. Cenazeleri getiriyorlar şimdi, oraya koyuyorlar. Bir de kapı açtılar binanın sağ tarafından.Eğimli bir çatı. Cenazeleri getiriyorlar şimdi, oraya koyuyorlar. Bir de kapı açtılar binanın sağ tarafından. Oradan cenazeleri getirip namaz kıldıktan sonra götürüyorlar. Yani eskiden yoktu, duvar buradaydı.Oradan cenazeleri getirip namaz kıldıktan sonra götürüyorlar. Yani eskiden yoktu, duvar buradaydı. Sonra kıble tarafına doğru bir duvar daha çektiler. Sonra kıble tarafına doğru bir duvar daha çektiler. Bu arayı ölüleri falan koydukları yer yaptılar ama mescidin genişliği kadar yani. Bu arayı ölüleri falan koydukları yer yaptılar ama mescidin genişliği kadar yani. O Babusselamın yanında Babil bakiye kadar bütün o türbenin olduğuO Babusselamın yanında Babil bakiye kadar bütün o türbenin olduğu duvarın önü bu kadar geniş bir ilave kısım oldu. Öne ilave oldu. duvarın önü bu kadar geniş bir ilave kısım oldu. Öne ilave oldu.

Bu Ebû Eyyüb el-Ensârî olabilir, bu Halid b. Zeyd çok mühim bir zât idi.Bu Ebû Eyyüb el-Ensârî olabilir, bu Halid b. Zeyd çok mühim bir zât idi. Yani sahabe-i kiramın içinde şerefi, hürmeti yüksek olan; hususî meziyetleri olan bir kimse idi.Yani sahabe-i kiramın içinde şerefi, hürmeti yüksek olan; hususî meziyetleri olan bir kimse idi. Bir kere kurra hafız idi.Bir kere kurra hafız idi. İstanbul'da türbesi olanİstanbul'da türbesi olan Kur'an'ı gayet güzel bilirdi. Peygamber Efendimiz'e vahiy geldiği zaman vahiy yazan katiplerden biriydi,Kur'an'ı gayet güzel bilirdi. Peygamber Efendimiz'e vahiy geldiği zaman vahiy yazan katiplerden biriydi, o şeref de vardı kendisinde, iki. Sonra Peygamber Efendimiz den sonra Mescid-i Nebevî'de imamlık yaptı.o şeref de vardı kendisinde, iki. Sonra Peygamber Efendimiz den sonra Mescid-i Nebevî'de imamlık yaptı. Peygamber Efendimiz'in mescidinin imamlığı şerefi var, üç.Peygamber Efendimiz'in mescidinin imamlığı şerefi var, üç. Sonra Hz. Osman zamanında Medine-i Münevvere valiliği yaptı, dört. Sonra Hz. Osman zamanında Medine-i Münevvere valiliği yaptı, dört.

Ondan sonra çeşitli yerlerde valilikler yaptı, seyahatleri oldu.Ondan sonra çeşitli yerlerde valilikler yaptı, seyahatleri oldu. Sonra cihat için hudutlara geldi, cihat etti. Hatta bu gezintileri sırasında bir kere Basra'ya geldi. Sonra cihat için hudutlara geldi, cihat etti. Hatta bu gezintileri sırasında bir kere Basra'ya geldi. Basra'da Abdullah b. Abbas Radıyallahu anhümâ vali idi o zaman.Basra'da Abdullah b. Abbas Radıyallahu anhümâ vali idi o zaman. Ebû Eyyüb el-Ensârî Hazretlerine çok izzet itibar etmiş. Ebû Eyyüb el-Ensârî Hazretlerine çok izzet itibar etmiş. "Sen Resûlullah'ı evinde misafir ettin, ben de seni konağımda misafir edeceğim." demiş. "Sen Resûlullah'ı evinde misafir ettin, ben de seni konağımda misafir edeceğim." demiş. Basra'da vali konağında, Abdullah b. Abbas'ın kendi konağında misafir etti Ebû Eyyüb el-Ensârî Hazretlerini. Basra'da vali konağında, Abdullah b. Abbas'ın kendi konağında misafir etti Ebû Eyyüb el-Ensârî Hazretlerini. Ondan sonra "Bu konak da içindeki eşyalar da hizmetçiler de köleler de hepsi sana hediye." dedi.Ondan sonra "Bu konak da içindeki eşyalar da hizmetçiler de köleler de hepsi sana hediye." dedi. Hepsini Ebû Eyyüb el- Ensârî Hazretlerine hediye etti Abdullah b. Abbas radıyallahu anhümâ.Hepsini Ebû Eyyüb el- Ensârî Hazretlerine hediye etti Abdullah b. Abbas radıyallahu anhümâ. O da hepsine teşekkür etti. Köleleri azad etti, binayı tasadduk etti.O da hepsine teşekkür etti. Köleleri azad etti, binayı tasadduk etti. Allaha ısmarladık dedi, sonra da İstanbul'a geldi ordu ile savaşmak için. Allaha ısmarladık dedi, sonra da İstanbul'a geldi ordu ile savaşmak için.

Hastaydı zaten, çok yaşlıydı. Orada savaş esnasında hastalığı ağırlaştı.Hastaydı zaten, çok yaşlıydı. Orada savaş esnasında hastalığı ağırlaştı. Vefat edeceği anlaşıldı. Bir isteğin var mı, dediler. "Evet var.Vefat edeceği anlaşıldı. Bir isteğin var mı, dediler. "Evet var. Ben vefat ettiğim zaman benim tabutumu alın, düşmana hücum edin. Ben vefat ettiğim zaman benim tabutumu alın, düşmana hücum edin. Yaklaşın yaklaşın ne kadar yaklaşabilirsiniz yaklaşın. Yaklaşın yaklaşın ne kadar yaklaşabilirsiniz yaklaşın. Oraya gömün, böyle rahat bir yere değil de sura yakın yere gömün." dedi.Oraya gömün, böyle rahat bir yere değil de sura yakın yere gömün." dedi. Vefat etti o zaman bunun tabutunu hazırladılar, tabii kefenlediler, sardılar.Vefat etti o zaman bunun tabutunu hazırladılar, tabii kefenlediler, sardılar. Bir hücum ettiler düşmana doğru. Yaklaştılar yaklaştılar İstanbul'un surlarına.Bir hücum ettiler düşmana doğru. Yaklaştılar yaklaştılar İstanbul'un surlarına. Orada kazıp kabrini gömme işlemini yaptılar. Orada kazıp kabrini gömme işlemini yaptılar.

Surlardan onu takip eden Bizanslılar dediler, "ya hey orada ne yapıyorsunuz."Surlardan onu takip eden Bizanslılar dediler, "ya hey orada ne yapıyorsunuz." Arapça bilenler bunları sordu surların tepelerinden. Nedir o, yaptığınız falan, dediler.Arapça bilenler bunları sordu surların tepelerinden. Nedir o, yaptığınız falan, dediler. Onlar da dediler ki: "Burada Peygamber Efendimiz'i evinde misafir etmiş çok büyük bir zât vardı aramızda.Onlar da dediler ki: "Burada Peygamber Efendimiz'i evinde misafir etmiş çok büyük bir zât vardı aramızda. O vefat etti. Onu gömüyoruz." "Yahu sizin hiç mi aklınız yok.O vefat etti. Onu gömüyoruz." "Yahu sizin hiç mi aklınız yok. Siz şimdi siz buradan kalkıp gidince o mezarı açarız.Siz şimdi siz buradan kalkıp gidince o mezarı açarız. Parça parça ederiz, onu şöyle yaparız böyle yaparız." filan dediler surlardan. Parça parça ederiz, onu şöyle yaparız böyle yaparız." filan dediler surlardan.

O zaman İslâm ordusunun komutanı dedi ki: "Bu mezarın kılına dokunursanız,O zaman İslâm ordusunun komutanı dedi ki: "Bu mezarın kılına dokunursanız, taşına dokunursanız, bir yerine dokunursanız bütün müslümanların altındakitaşına dokunursanız, bir yerine dokunursanız bütün müslümanların altındaki Emevî İmparatorluğu'nun içindeki bütün kiliseleri yıkarım. Kilise bırakmam." dedi.Emevî İmparatorluğu'nun içindeki bütün kiliseleri yıkarım. Kilise bırakmam." dedi. Bunun bakımını size bırakıyorum, dedi giderken. Bunun bakımını size bırakıyorum, dedi giderken. Hele bunun bir taşı eksilsin, ona bir zarar gelsin müslümanların idaresi altındaki bütün kiliseleri yıkarım, dedi.Hele bunun bir taşı eksilsin, ona bir zarar gelsin müslümanların idaresi altındaki bütün kiliseleri yıkarım, dedi. Onun için orayı özel olarak korudular, korkularından başlarına bir hal gelecek diye orayı çok korurlardı.Onun için orayı özel olarak korudular, korkularından başlarına bir hal gelecek diye orayı çok korurlardı. Şimdi Bizanslılar'dan bile onu ziyarete gelenler oluyor.Şimdi Bizanslılar'dan bile onu ziyarete gelenler oluyor. Gidiyorlar hastalarını götürüyorlar, Allah'ın izniyle şifa buluyor vesaire falan.Gidiyorlar hastalarını götürüyorlar, Allah'ın izniyle şifa buluyor vesaire falan. Kıymetini anladıkları için onu ziyaret ederler. O Ebû Eyyüb olabilir. Ona demiş ki Peygamber Efendimiz. Kıymetini anladıkları için onu ziyaret ederler.

O Ebû Eyyüb olabilir. Ona demiş ki Peygamber Efendimiz.

Yâ Ebâ Eyyûbe elâ edüllüke alâ sadekatin yerdallâhu ve rasûluhu mevdıahâ?Yâ Ebâ Eyyûbe elâ edüllüke alâ sadekatin yerdallâhu ve rasûluhu mevdıahâ? Allah'ın ve Resûlünün verildiğinden razı olacağı bir çeşit hayırlı işi sadakayı sana söyleyeyim mi?Allah'ın ve Resûlünün verildiğinden razı olacağı bir çeşit hayırlı işi sadakayı sana söyleyeyim mi? Öyle bir şey söyleyeceğim ki, kim yaparsa Allah da sever Resûlü de sever.Öyle bir şey söyleyeceğim ki, kim yaparsa Allah da sever Resûlü de sever. Böyle bir sadaka, böyle bir hayırlı iş söyleyeyim mi?Böyle bir sadaka, böyle bir hayırlı iş söyleyeyim mi? Sadaka deyince biz hep cebimizden para çıkartıp fakirin avucuna bir şey vermek sanıyoruz. Sadaka deyince biz hep cebimizden para çıkartıp fakirin avucuna bir şey vermek sanıyoruz. Sadaka insanın sıdk-ı sadakatini gösteren, dinine bağlılığını, ihlasını gösteren bir davranış demektir.Sadaka insanın sıdk-ı sadakatini gösteren, dinine bağlılığını, ihlasını gösteren bir davranış demektir. Sadece para vermekle olmaz bu. Mesela bir arkadaşa bir yardım yapmak da sadakadır.Sadece para vermekle olmaz bu.

Mesela bir arkadaşa bir yardım yapmak da sadakadır.
Arkadaşının yüzüne gülerek tebessümle bakmak sadakadır. Arkadaşının yüzüne gülerek tebessümle bakmak sadakadır. Kendi kovasındaki suyu arkadaşının kovasına boşaltmak sadakadır. Kendi kovasındaki suyu arkadaşının kovasına boşaltmak sadakadır. Yoldaki taşı alıp kenara koymak sadakadır, diyor Peygamber Efendimiz.Yoldaki taşı alıp kenara koymak sadakadır, diyor Peygamber Efendimiz. Yani sadaka deyince illa para anlaşılmamalı. İyi davranışların hepsi sadaka mânasına geliyor.Yani sadaka deyince illa para anlaşılmamalı. İyi davranışların hepsi sadaka mânasına geliyor. Allah'ın ve Resûlünün de sevip hoşnut ve razı olacağı bir davranışı sana anlatayım mı,Allah'ın ve Resûlünün de sevip hoşnut ve razı olacağı bir davranışı sana anlatayım mı, öğreteyim mi, bildireyim mi dedi Peygamber Efendimiz.öğreteyim mi, bildireyim mi dedi Peygamber Efendimiz. Buyur deyince, Tuslihu beyne'n-nâs insanların arasını ıslah edersin. Buyur deyince, Tuslihu beyne'n-nâs insanların arasını ıslah edersin.

İki kimse dargın ise, araları bozuk, vaziyet fena; onların ikisinin arasını ıslah edersin.İki kimse dargın ise, araları bozuk, vaziyet fena; onların ikisinin arasını ıslah edersin. İzâ tefâsedû. Araya fesat girip de birbirleriyle araları bozuştuğu zaman aralarını ıslah edersin.İzâ tefâsedû. Araya fesat girip de birbirleriyle araları bozuştuğu zaman aralarını ıslah edersin. Ve tükarribü beynehüm izâ tebâadû. Birbirlerinden uzaklaştıkları zaman birbirlerine yaklaştırırsın.Ve tükarribü beynehüm izâ tebâadû. Birbirlerinden uzaklaştıkları zaman birbirlerine yaklaştırırsın. Arkadaşlıklarını tekrar yapmalarını sağlarsın.Arkadaşlıklarını tekrar yapmalarını sağlarsın. İşte bunu yaptığın zaman; kim yaparsa sen yaparsan, başkası yaparsa İşte bunu yaptığın zaman; kim yaparsa sen yaparsan, başkası yaparsa Allah'ın ve Resûlünün de razı olacağı bir iştir, diye bunu tavsiye etti Allah'ın ve Resûlünün de razı olacağı bir iştir, diye bunu tavsiye etti Ebû Eyyüb Hazretlerine Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz. Ebû Eyyüb Hazretlerine Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz.

Başka bu hususta çok hadîs-i şerîfler var.Başka bu hususta çok hadîs-i şerîfler var. Müslümanın öteki müslümanlar arasında birbirleriyle dargın olanları varsaMüslümanın öteki müslümanlar arasında birbirleriyle dargın olanları varsa onların arasını ıslah etmeye çalışması çok mühim bir vazifedir. Çok sevaplı bir vazifedir.onların arasını ıslah etmeye çalışması çok mühim bir vazifedir. Çok sevaplı bir vazifedir. Islahu zatil beyt adı bu bu işin. Kişilerin arasını düzeltmek, ıslah etmek. Islahu zatil beyt adı bu bu işin. Kişilerin arasını düzeltmek, ıslah etmek. Yani dargınlar, konuşmuyorlar, birbirlerinden uzaklaşmışlar. Yani dargınlar, konuşmuyorlar, birbirlerinden uzaklaşmışlar. Bunların arasını buluvermek, arasını iyileştirmek dargınlığı, kırgınlığı kaldırmak, barıştırmak,Bunların arasını buluvermek, arasını iyileştirmek dargınlığı, kırgınlığı kaldırmak, barıştırmak, tekrar iyi arkadaş olmalarını sağlamak. Bunu sağlamaya çalışacak insan.tekrar iyi arkadaş olmalarını sağlamak. Bunu sağlamaya çalışacak insan. Bunu yaptığı zaman Allah da Resûlü de razı olur. Bunu yaptığı zaman Allah da Resûlü de razı olur.

Biliyorsunuz bize camide konuşma izni vermemişlerdi.Biliyorsunuz bize camide konuşma izni vermemişlerdi. Grand Medous Camii'nde konuşturmadılar. Melbourne 'de büyük bir camileri var.Grand Medous Camii'nde konuşturmadılar. Melbourne 'de büyük bir camileri var. Bizim arkadaşlar müracaat etmişler, hocamız gelecek sizin camide de konuşsun filan diye.Bizim arkadaşlar müracaat etmişler, hocamız gelecek sizin camide de konuşsun filan diye. Bizim arkadaşlar da bizi konuşturmak istiyor, böyle öne çıkartmak konuşturmak istiyor filan.Bizim arkadaşlar da bizi konuşturmak istiyor, böyle öne çıkartmak konuşturmak istiyor filan. Müracaat etmişler Melbourne'de olmaz, demiş.Müracaat etmişler Melbourne'de olmaz, demiş. Olmaz falan yasaklandı bizim orada konuşmamız. Burada da oldu tabii,Olmaz falan yasaklandı bizim orada konuşmamız. Burada da oldu tabii, Melbourne'de konuşmamız için arkadaşlar bir biz gelmeden buraya daha Türkiye'deykenMelbourne'de konuşmamız için arkadaşlar bir biz gelmeden buraya daha Türkiye'deyken program yapmak istemişler müracaat etmişler. Kanuna aykırı diye reddetmiş buradaki din görevlisi. program yapmak istemişler müracaat etmişler. Kanuna aykırı diye reddetmiş buradaki din görevlisi.

Elçilik mensubu hem de demiş ki: "633 sayılı Diyanet kanununElçilik mensubu hem de demiş ki: "633 sayılı Diyanet kanunun 30. maddesine göre konuşması mümkün değil yasaktır." demiş.30. maddesine göre konuşması mümkün değil yasaktır." demiş. Halbuki benim elimde gezdirdiğimHalbuki benim elimde gezdirdiğim Anadolu'da her zaman yanında gezdirdiğim bir müsaade kağıdı var. Senelerce önce almıştım.Anadolu'da her zaman yanında gezdirdiğim bir müsaade kağıdı var. Senelerce önce almıştım. O kağıtta bana Diyanet ilgilileri daktiloyla yazılmış, imzalı bir müsaade kağıdı vermişlerdi.O kağıtta bana Diyanet ilgilileri daktiloyla yazılmış, imzalı bir müsaade kağıdı vermişlerdi. Diyanet İşleri Kanunu'nun 633 sayılı Diyanet İşleri kanunun 30 küsur hüküm maddesine göreDiyanet İşleri Kanunu'nun 633 sayılı Diyanet İşleri kanunun 30 küsur hüküm maddesine göre bana konuşma müsaadesi vermişlerdi Türkiye'de yani. bana konuşma müsaadesi vermişlerdi Türkiye'de yani. O da gidip bu maddeyi yazıyor bundan dolayı konuşamaz, diyor. O da gidip bu maddeyi yazıyor bundan dolayı konuşamaz, diyor.

Maddeyi bilmiyoruz mu sandı, kendisi mi bilmiyor. Oyun mu etmek istedi, cahillik mi etti? Maddeyi bilmiyoruz mu sandı, kendisi mi bilmiyor. Oyun mu etmek istedi, cahillik mi etti? Ne oldu bilmiyoruz ama bize konuşturmak istemezlerdi Diyanet'in camilerinde. Ne oldu bilmiyoruz ama bize konuşturmak istemezlerdi Diyanet'in camilerinde. Türkiye'de de öyle. İşin aslına bakacak olursanız biz Türkiye'de de öyle. İşin aslına bakacak olursanız biz tasavvuf erbabı olduğumuz için her yerde bize düşmanlıklar yapılıyor.tasavvuf erbabı olduğumuz için her yerde bize düşmanlıklar yapılıyor. Her yerde çelmeleme yapılıyor, engelleniyor. İş yok bunlarda diye mâni oluyorlar.Her yerde çelmeleme yapılıyor, engelleniyor. İş yok bunlarda diye mâni oluyorlar. Hatta bizim buradaki kardeşlerimiz de bunlar Nakşibendî bilmem ne filan diye burada da sıkıntılar olmuş. Hatta bizim buradaki kardeşlerimiz de bunlar Nakşibendî bilmem ne filan diye burada da sıkıntılar olmuş.

Birisi anlatıyorlardı. Bunlar da demişler ki; siz Nakşibendilerden ne zarar gördünüz, anlatın bakalım.Birisi anlatıyorlardı. Bunlar da demişler ki; siz Nakşibendilerden ne zarar gördünüz, anlatın bakalım. Ne oldu, Nakşibendiler size ne yaptı? Siz bizi burada 15-20 senedir tanıyorsunuz. Ne oldu, Nakşibendiler size ne yaptı? Siz bizi burada 15-20 senedir tanıyorsunuz. Bilmediğiniz bir insan değiliz ki. Öcü değiliz ki.Bilmediğiniz bir insan değiliz ki. Öcü değiliz ki. Bir gecede böyle uçan daireler ile Merih'ten gelmedik ki!Bir gecede böyle uçan daireler ile Merih'ten gelmedik ki! Kolları, bacakları ayrı, başka bir mahluk değiliz ki.Kolları, bacakları ayrı, başka bir mahluk değiliz ki. Nedir sizin alıp veremediğiniz, falan diye söylemişler.Nedir sizin alıp veremediğiniz, falan diye söylemişler. Bıraktık, ondan sonra konuşturulmayınca orada bir spor salonu tuttuk, konuşma yaptık.Bıraktık, ondan sonra konuşturulmayınca orada bir spor salonu tuttuk, konuşma yaptık. Cemaati de çağırdık yani oradaki Türkleri, de ilanlar falan oldu, doldu salon.Cemaati de çağırdık yani oradaki Türkleri, de ilanlar falan oldu, doldu salon. Biz de konuşmamızı yaptık. Ondan sonra tabii herhalde cemaatten baskı oldu yöneticilere.Biz de konuşmamızı yaptık. Ondan sonra tabii herhalde cemaatten baskı oldu yöneticilere. Namazları da camide kıldık, kendimiz gittik.Namazları da camide kıldık, kendimiz gittik. Bak siz çağırmadınız, konuşmamızı öbür tarafta yaptık ama namazı burada kılacağız filan diye kıldık. Bak siz çağırmadınız, konuşmamızı öbür tarafta yaptık ama namazı burada kılacağız filan diye kıldık.

Orada ben bu müslümanların arasını düzeltmek ile ilgili bir hadîsi şerîf okudum. Onu size anlatayım.Orada ben bu müslümanların arasını düzeltmek ile ilgili bir hadîsi şerîf okudum. Onu size anlatayım. Mahkeme-i kübra kurulduğu zaman, kullar hesaba çekildiği zaman bir kuluMahkeme-i kübra kurulduğu zaman, kullar hesaba çekildiği zaman bir kulu Cenâb-ı Hakk'ın divanında diz çökmüş vaziyette, başı yerde hesabı görülüyorken sevapları günahları tartılıyor.Cenâb-ı Hakk'ın divanında diz çökmüş vaziyette, başı yerde hesabı görülüyorken sevapları günahları tartılıyor. Çok az bir farkla sevabı biraz ağır basmış. Çok az bir farkla sevabı biraz ağır basmış. Çok az bir fark, azıcık bir şey sevabı biraz fazla olunca ,galiba cennete gidecek derken en son bir hasmı geliyor.Çok az bir fark, azıcık bir şey sevabı biraz fazla olunca ,galiba cennete gidecek derken en son bir hasmı geliyor. Diyor ki: "Yâ Rabbi! Bu hesabı görülen kulunun bana bir zulmü, haksızlığı var. Diyor ki: "Yâ Rabbi! Bu hesabı görülen kulunun bana bir zulmü, haksızlığı var. Borcu var, benim onun üzerinde hakkım var. Hakkımı isterim." Borcu var, benim onun üzerinde hakkım var. Hakkımı isterim."

Allahu Teâlâ hazretleri buyuruyor ki, o hak isteyen kuluna:Allahu Teâlâ hazretleri buyuruyor ki, o hak isteyen kuluna: "Ucu ucuna, birazcık ağır geldi sevapları ama yani senin istediğin hak çok,"Ucu ucuna, birazcık ağır geldi sevapları ama yani senin istediğin hak çok, sen o hakkı istersen hak verecek sevabı yok yani sana." O zaman benim günahlarımı yüklensin, diyor. sen o hakkı istersen hak verecek sevabı yok yani sana." O zaman benim günahlarımı yüklensin, diyor. Madem veremiyor bir şey, ben hafifleyeyim. Benim de ihtiyacım var, benim de terazim böyle ucu ucuna falan.Madem veremiyor bir şey, ben hafifleyeyim. Benim de ihtiyacım var, benim de terazim böyle ucu ucuna falan. Tabii böyle olunca bu adam hassas denge bozulduğu için günahları daha ağır geliyor.Tabii böyle olunca bu adam hassas denge bozulduğu için günahları daha ağır geliyor. Bu sefer cehenneme gidecek. O arada Peygamber Efendimiz bunu anlatırken ağlıyor.Bu sefer cehenneme gidecek. O arada Peygamber Efendimiz bunu anlatırken ağlıyor. Bunu anlatmaktayken ağlamaya başlıyor. Bunu anlatmaktayken ağlamaya başlıyor.

O gün öyle bir gündür ki herkes böyle hakkını ucu ucuna ister, diye. Yani kimsenin kimseye merhameti yok.O gün öyle bir gündür ki herkes böyle hakkını ucu ucuna ister, diye. Yani kimsenin kimseye merhameti yok. Ne yapalım hakkımı veremiyorsa benim günahımı alsın, diyor.Ne yapalım hakkımı veremiyorsa benim günahımı alsın, diyor. Herkes nefsi nefsi diye kendisinin hesabını, terazisini düşünüyor yani.Herkes nefsi nefsi diye kendisinin hesabını, terazisini düşünüyor yani. O sırada diyecekmiş ki Cenâb-ı Hak "Ey kulum başını kaldır."O sırada diyecekmiş ki Cenâb-ı Hak "Ey kulum başını kaldır." Hak isteyen kul da başı aşağıda, öteki kul da başı aşağıda.Hak isteyen kul da başı aşağıda, öteki kul da başı aşağıda. Herkes Cenâb-ı Hakk'ın huzurunda diz çökmüş vaziyette.Herkes Cenâb-ı Hakk'ın huzurunda diz çökmüş vaziyette. Oturmuş vaziyette başı yerde. Oturmuş vaziyette başı yerde. Bakamıyor bir tarafa, başı aşağıda. Bakamıyor bir tarafa, başı aşağıda.

O zaman Allahu Teâlâ hazretleri buyuracakmış ki, ortaya gelip de hak isteyen kula; "Ey kulum kaldır başını."O zaman Allahu Teâlâ hazretleri buyuracakmış ki, ortaya gelip de hak isteyen kula; "Ey kulum kaldır başını." O başını kaldırdığı zaman bir bakacakmış ki karşıda harika güzellikte köşkler duruyor.O başını kaldırdığı zaman bir bakacakmış ki karşıda harika güzellikte köşkler duruyor. Çok güzel, mücevheratla süslenmiş köşkler görecekmiş.Çok güzel, mücevheratla süslenmiş köşkler görecekmiş. Bayılacakmış o köşklerin güzelliğine, süsüne, ihtişamına, mücevheratına. "Yâ Rabbi! Bu köşkler kimin böyle?Bayılacakmış o köşklerin güzelliğine, süsüne, ihtişamına, mücevheratına. "Yâ Rabbi! Bu köşkler kimin böyle? Bunlar hangi peygamberin, hangi şehidin köşkü acaba?" diyecekmiş, çok güzel çünkü.Bunlar hangi peygamberin, hangi şehidin köşkü acaba?" diyecekmiş, çok güzel çünkü. Cennet sarayı. 70.000 odası oluyor filan, böyle dünyadakiler gibi de değil. Muhteşem, geniş bir şey.Cennet sarayı. 70.000 odası oluyor filan, böyle dünyadakiler gibi de değil. Muhteşem, geniş bir şey. Dünyada üç odalı, beş odalı, iki katlı, üç katlı bir şey olur.Dünyada üç odalı, beş odalı, iki katlı, üç katlı bir şey olur. Ama bu 70.000 odalı köşk olunca düşünün artık nasıl büyük olduğunu. Ama bu 70.000 odalı köşk olunca düşünün artık nasıl büyük olduğunu.

Dolmabahçe Sarayı'nı düşünün, sahildeki yerleri falan. Oradan tasavvur etmeye çalışın.Dolmabahçe Sarayı'nı düşünün, sahildeki yerleri falan. Oradan tasavvur etmeye çalışın. "Ya Rabbi! Allah'ım ne güzel saraylar köşkler."Ya Rabbi! Allah'ım ne güzel saraylar köşkler. Bunlar hangi peygamberin acaba, hangi şehidin acaba?" diye soracakmış.Bunlar hangi peygamberin acaba, hangi şehidin acaba?" diye soracakmış. Allahu Teâlâ hazretleri de buyuracakmış ki; "Bunlar sahipli değil.Allahu Teâlâ hazretleri de buyuracakmış ki; "Bunlar sahipli değil. Parasını kim verirse onun bu köşkler.Parasını kim verirse onun bu köşkler. Yâ Rabbi! Bunun parasını kim verebilir yani kim bunun karşılığını ödeyebilir. Kimin gücü yeter." Yâ Rabbi! Bunun parasını kim verebilir yani kim bunun karşılığını ödeyebilir. Kimin gücü yeter." Bir mücevherini alamaz insan, cennetten şu kadarcık bir yakut zümrüt elimize geçse burada satsak,Bir mücevherini alamaz insan, cennetten şu kadarcık bir yakut zümrüt elimize geçse burada satsak, insan neler olur yani. Bir taşının hakkından gelemez. Nasıl verebilir. insan neler olur yani. Bir taşının hakkından gelemez. Nasıl verebilir.

"Sen verebilirsin ey kulum." diyecekmiş. Nasıl veririm Yâ Rabbi?"Sen verebilirsin ey kulum." diyecekmiş. Nasıl veririm Yâ Rabbi? "Bunların bedeli, kendisine haksızlık etmiş olan kardeşini affetmektir.""Bunların bedeli, kendisine haksızlık etmiş olan kardeşini affetmektir." Affetmekle elde ediliyor bu köşkler. Affedenlere veriliyor vel afine alinnas.Affetmekle elde ediliyor bu köşkler. Affedenlere veriliyor vel afine alinnas. Kendilerine zulmetmiş insanları affeden kimselere veriliyor bu köşkler.Kendilerine zulmetmiş insanları affeden kimselere veriliyor bu köşkler. Sen de bu kardeşini affedersen sana da verilebilir, diye ihtar gelecekmiş.Sen de bu kardeşini affedersen sana da verilebilir, diye ihtar gelecekmiş. O da "Affettim yâ Rabbi!" diyecekmiş. O da "Affettim yâ Rabbi!" diyecekmiş.

İstanbul'da bir yerde bir konuşuyorduk da böyle bir affetmek meselesi geldi.İstanbul'da bir yerde bir konuşuyorduk da böyle bir affetmek meselesi geldi. Ben de "Affet köşklerin aşkından." çok kızgınlığım vardı ama Allah affetsin kusurlarımızı, Ben de "Affet köşklerin aşkından." çok kızgınlığım vardı ama Allah affetsin kusurlarımızı, ben de affettim ya Rabbi. Affettiysen bu köşk senin, deyince o köşküne doğru koşmaya başlayacakmış. ben de affettim ya Rabbi. Affettiysen bu köşk senin, deyince o köşküne doğru koşmaya başlayacakmış. Allahu Teâlâ hazretleri buyuracakmış ki: "Ne koşuyorsun ey kulum."Allahu Teâlâ hazretleri buyuracakmış ki: "Ne koşuyorsun ey kulum." "Yâ Rabbi! Köşkü vermedin mi, işte köşküme doğru koşuyorum." "Dur."Yâ Rabbi! Köşkü vermedin mi, işte köşküme doğru koşuyorum." "Dur. Sen bu kardeşini affettiğin için bu kardeşin de cehenneme düşmekten şimdi kurtuldu.Sen bu kardeşini affettiğin için bu kardeşin de cehenneme düşmekten şimdi kurtuldu. Sen affettin ya hakkını istemiyorsun, bu da kurtuldu. Tut onun elinden, beraber koşun cennete."Sen affettin ya hakkını istemiyorsun, bu da kurtuldu. Tut onun elinden, beraber koşun cennete." O da girecek, elinden tut. Barıştınız ya artık, affettin, kızgınlık kalmadı içinde.O da girecek, elinden tut. Barıştınız ya artık, affettin, kızgınlık kalmadı içinde. Onun elinden tutup cennete girecekmiş. Onun elinden tutup cennete girecekmiş.

Efendimiz bunu anlattıktan sonra Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurmuş ki:Efendimiz bunu anlattıktan sonra Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurmuş ki: "Ey Müslümanlar! Allah'tan korkun araları islah edin."Ey Müslümanlar! Allah'tan korkun araları islah edin. Dargınları barıştırın, bakın Allah da mahkeme-i kübrâdaDargınları barıştırın, bakın Allah da mahkeme-i kübrâda iki müslümanı birbiriyle barıştırmak için bu hadiste neler yaptı."iki müslümanı birbiriyle barıştırmak için bu hadiste neler yaptı." Köşkü gösterdi, kaldır başını dedi, kaldırmasa göremeyecek.Köşkü gösterdi, kaldır başını dedi, kaldırmasa göremeyecek. Etrafı görmüyor, hesap görülüyor, soru soruluyor, cevap veriliyor, diz üstü başı aşağıda.Etrafı görmüyor, hesap görülüyor, soru soruluyor, cevap veriliyor, diz üstü başı aşağıda. İnsanı ürpertiyor şimdi anlatılanlar, manzaralar. Ondan sonra başını kaldır, deyince görüyor.İnsanı ürpertiyor şimdi anlatılanlar, manzaralar. Ondan sonra başını kaldır, deyince görüyor. Görüyor, bayılıyor, âşık oluyor, hayran oluyor. İstiyor canı, affediyor. "Tamam canım, affettim.Görüyor, bayılıyor, âşık oluyor, hayran oluyor. İstiyor canı, affediyor. "Tamam canım, affettim. O köşkler benim olduktan sonra, aman ne olursa olsun." Affediyor ama elinden tut da öyle gir, diyor Allah. O köşkler benim olduktan sonra, aman ne olursa olsun." Affediyor ama elinden tut da öyle gir, diyor Allah.

Bak Allah böyle iki kulun arasındaki kırgınlığı, dargınlığı düzeltip barıştırıyorBak Allah böyle iki kulun arasındaki kırgınlığı, dargınlığı düzeltip barıştırıyor siz de arayı düzeltin diye bu hadisleri anlatmıştım.siz de arayı düzeltin diye bu hadisleri anlatmıştım. Burada da bir kilisenin salonunu tuttuk.Burada da bir kilisenin salonunu tuttuk. La ilahe illallah dedik duvara yapıştırdık.La ilahe illallah dedik duvara yapıştırdık. Mânevî bakımdan kilisenin salonu lâ ilâhe illallahla, İslâmî kelimelerle dolmuş oldu.Mânevî bakımdan kilisenin salonu lâ ilâhe illallahla, İslâmî kelimelerle dolmuş oldu. Sonra radyodan konuştuk sonra burada da "ya bu hocanın ne kusuru vardı da konuşturmadınız" demişler.Sonra radyodan konuştuk sonra burada da "ya bu hocanın ne kusuru vardı da konuşturmadınız" demişler. Cemaat biraz baskı yapmış yöneticilere. Sonra pişman olmuş yöneticiler diye duyduk.Cemaat biraz baskı yapmış yöneticilere. Sonra pişman olmuş yöneticiler diye duyduk. Evet ara düzeltmek çok iyi bir şey. Evet ara düzeltmek çok iyi bir şey.

Bu da Buhârî'de, Müslim'de filan olan bir hadîs-i şerîf. Tirmizî'nin rivayetiymiş.Bu da Buhârî'de, Müslim'de filan olan bir hadîs-i şerîf. Tirmizî'nin rivayetiymiş. Ey Ebû Eyyüb etesmeu mâ esmeu diyor Peygamber Efendimiz. Benim duyduğumu sen de duyuyor musun?Ey Ebû Eyyüb etesmeu mâ esmeu diyor Peygamber Efendimiz. Benim duyduğumu sen de duyuyor musun? Asvâte'l-yehûdi yahudilerin sesleri, yüazzebûne fî kubûrihüm kabirlerinde azap görüyorlar bak.Asvâte'l-yehûdi yahudilerin sesleri, yüazzebûne fî kubûrihüm kabirlerinde azap görüyorlar bak. Biliyorsunuz, Medine'de yahudiler vardı Peygamber Efendimiz gittiği zaman.Biliyorsunuz, Medine'de yahudiler vardı Peygamber Efendimiz gittiği zaman. Bir kısmı yahudiydi ahalinin. Onların kabirlerindeki sesleri sen de duyuyor musun, diyor. Bir kısmı yahudiydi ahalinin. Onların kabirlerindeki sesleri sen de duyuyor musun, diyor.

Resûlullah Efendimiz kabirden geçtiği zaman kabrin yanından içindekilerin halini görürdü.Resûlullah Efendimiz kabirden geçtiği zaman kabrin yanından içindekilerin halini görürdü. Seslerini duyardı. Bedir'de savaş bittikten sonra kâfirlerin ölülerinin atıldığı kuyunun başına geldi.Seslerini duyardı. Bedir'de savaş bittikten sonra kâfirlerin ölülerinin atıldığı kuyunun başına geldi. Dedi ki; "Ey müşrikler biz Rabbimizin bize vaat ettiği nimetlere mazhar olduk.Dedi ki; "Ey müşrikler biz Rabbimizin bize vaat ettiği nimetlere mazhar olduk. Siz de Rabbimizin size söylediği azaplara kavuştunuz mu?"Siz de Rabbimizin size söylediği azaplara kavuştunuz mu?" Herhalde bostan kuyusu gibi büyük bir şeydi cesetleri attıkları yer.Herhalde bostan kuyusu gibi büyük bir şeydi cesetleri attıkları yer. Orada böyle seslendi aşağıya doğru. Sahâbe-i kirâm merak ettiler, sordular.Orada böyle seslendi aşağıya doğru. Sahâbe-i kirâm merak ettiler, sordular. "Ya Resûlallah bunlar ölmüş, senin sesini duyar mı?" Sizden iyi duyar ama siz onu anlayamazsınız, dedi. "Ya Resûlallah bunlar ölmüş, senin sesini duyar mı?" Sizden iyi duyar ama siz onu anlayamazsınız, dedi.

Ey Ebû Eyyüb lâ tüayyirhü diyor Peygamber Efendimiz. Ayıplama onu.Ey Ebû Eyyüb lâ tüayyirhü diyor Peygamber Efendimiz. Ayıplama onu. Bi'l-fârisiyyeti. Farsça konuşuyor diye. Bu Farsça konuşan Selmân-i Fârisî Efendimiz.Bi'l-fârisiyyeti. Farsça konuşuyor diye. Bu Farsça konuşan Selmân-i Fârisî Efendimiz. Biliyorsunuz, o Fars diyarından gelmiştir. Farsça konuşuyordu. Biliyorsunuz, o Fars diyarından gelmiştir. Farsça konuşuyordu. Peygamber Efendimiz bazı Farsça kelimeleri kullanmıştır.Peygamber Efendimiz bazı Farsça kelimeleri kullanmıştır. Yemen'de falan bir ara İran valileri hakim oldu. İran'a bağlıydı bir ara oralar.Yemen'de falan bir ara İran valileri hakim oldu. İran'a bağlıydı bir ara oralar. Peygamber Efendimiz'in zamanında da Barzan isminde bir valisi vardı Yemen'in. Peygamber Efendimiz'in zamanında da Barzan isminde bir valisi vardı Yemen'in.

Hatta iki tane kavim gelmişti İran'dan, Medine'de bir müddet kaldılar.Hatta iki tane kavim gelmişti İran'dan, Medine'de bir müddet kaldılar. Hasta olursa tedavi ederiz falan diye muayenehane açtılar ama hiç para kazanamadılar.Hasta olursa tedavi ederiz falan diye muayenehane açtılar ama hiç para kazanamadılar. Ashaptan hiç kimse onlara gitmedi. Ayrıldılar oradan yani biraz İran'la ilişkiler var.Ashaptan hiç kimse onlara gitmedi. Ayrıldılar oradan yani biraz İran'la ilişkiler var. Onu Farsça'sından dolayı ayıplama, diyor. Selmân-ı Fârisî demek ki tam Arapçayı da iyi bilmiyordu.Onu Farsça'sından dolayı ayıplama, diyor. Selmân-ı Fârisî demek ki tam Arapçayı da iyi bilmiyordu. Belki arada Farsça konuşuyordu falan. Onu ayıplama.Belki arada Farsça konuşuyordu falan. Onu ayıplama. Fe lev enne'd-dîne muallakun bi's-sürayyâ eğer din Ülker yıldızına asılmış olsaydı,Fe lev enne'd-dîne muallakun bi's-sürayyâ eğer din Ülker yıldızına asılmış olsaydı, orada takılı olsaydı lenâlethu ebnâü fârise o Fars diyarındaki insanların evlatları ona erişirlerdi.orada takılı olsaydı lenâlethu ebnâü fârise o Fars diyarındaki insanların evlatları ona erişirlerdi. Öyle iyi insanlar gelecek o diyarlardan, dedi Peygamber Efendimiz.Öyle iyi insanlar gelecek o diyarlardan, dedi Peygamber Efendimiz. Yani Selmân-ı Fârisî'yi ayıplama o Fars diyarından ne kadar uzak da olsa insanlar gelecek, dedi.Yani Selmân-ı Fârisî'yi ayıplama o Fars diyarından ne kadar uzak da olsa insanlar gelecek, dedi. Bu ve buna benzer hadîs-i şerîflerden kastedilen kimseler arasında Ebû Hanife hazretlerinin olduğu da rivayet edilir.Bu ve buna benzer hadîs-i şerîflerden kastedilen kimseler arasında Ebû Hanife hazretlerinin olduğu da rivayet edilir. O da oralardan gelmiştir. Geldi, büyük alim oldu. O da oralardan gelmiştir. Geldi, büyük alim oldu.

Taif şehri biliyorsunuz, Karabağ'dan biraz ilerde. Çok kısa mesafe, Cidde'den bile daha yakın. Taif şehri biliyorsunuz, Karabağ'dan biraz ilerde. Çok kısa mesafe, Cidde'den bile daha yakın. Taifliler çok eza cefa etmişlerdi, o zaman Cebrail aleyhisselam geldi dedi ki;Taifliler çok eza cefa etmişlerdi, o zaman Cebrail aleyhisselam geldi dedi ki; "Yâ Resûlallah Allah beni sana gönderdi. "Yâ Resûlallah Allah beni sana gönderdi. Eğer kızdıysan, eğer emrediyorsan kanadımla bu şehrin altını üstüne getireceğim. Eğer kızdıysan, eğer emrediyorsan kanadımla bu şehrin altını üstüne getireceğim. Taif şehrini mahvedeceğim." Efendimiz beddua etmedi. Onlar bilmiyorlar, dedi. Taif şehrini mahvedeceğim." Efendimiz beddua etmedi. Onlar bilmiyorlar, dedi.

Sonra o Taifliler'den, bu Peygamber Efendimiz'i yaralayan,Sonra o Taifliler'den, bu Peygamber Efendimiz'i yaralayan, eza cefa eden müşriklerin evlatlarından nice iyi müslüman, alim fazıl insan yetişti.eza cefa eden müşriklerin evlatlarından nice iyi müslüman, alim fazıl insan yetişti. Sabretmek, affetmek çok iyi oluyor. Yani hakkını sonuna kadar aramayıp da hoş görüp sabretmek çok iyi oluyor.Sabretmek, affetmek çok iyi oluyor. Yani hakkını sonuna kadar aramayıp da hoş görüp sabretmek çok iyi oluyor. Sonunda faydası oluyor. Efendimiz de çok affedici idi. Raûf ve Rahîm idi.Sonunda faydası oluyor. Efendimiz de çok affedici idi. Raûf ve Rahîm idi. Raûf ve Rahîm aslında Esmâ-i Hüsnâ'dandır Allah'ın sıfatlarındandır.Raûf ve Rahîm aslında Esmâ-i Hüsnâ'dandır Allah'ın sıfatlarındandır. Ama o sıfatları Kur'ân-ı Kerîm'de Allah Peygamber Efendimiz'e Kullanıyor. Ama o sıfatları Kur'ân-ı Kerîm'de Allah Peygamber Efendimiz'e Kullanıyor.

Misalen: Mü'minlere çok raûftu Peygamber Efendimiz. Ne demek Raûf?Misalen:

Mü'minlere çok raûftu Peygamber Efendimiz. Ne demek Raûf?
Kalbi çok yumuşak, çok yumuşak yürekli. Çok müşfik. Rahîm, çok merhametli.Kalbi çok yumuşak, çok yumuşak yürekli. Çok müşfik. Rahîm, çok merhametli. Mü'minlere çok merhametliydi Peygamber Efendimiz.Mü'minlere çok merhametliydi Peygamber Efendimiz. Her zaman 'ümmetim ümmetim' der dururdu, ağlardı.Her zaman 'ümmetim ümmetim' der dururdu, ağlardı. Yani ümmeti için telaşı, gözyaşı dökmesi çok Peygamber Efendimiz'in. Yani ümmeti için telaşı, gözyaşı dökmesi çok Peygamber Efendimiz'in. Raûf ve Rahîm, çok merhametliydi ve çok affetti.Raûf ve Rahîm, çok merhametliydi ve çok affetti. İslâm ordusu Mekke'ye kuşatmaya geldiği zaman bazı mübarek ileri gelen sahabedenİslâm ordusu Mekke'ye kuşatmaya geldiği zaman bazı mübarek ileri gelen sahabeden "Şimdi müşrikler elimize geçiyor bizim. Bak, ben onlara bize yaptığı işkencelerin hesabını nasıl soracağım."Şimdi müşrikler elimize geçiyor bizim. Bak, ben onlara bize yaptığı işkencelerin hesabını nasıl soracağım. Falanca adamın benden çekeceği var, filanca adama ben gösteririm." diye söylediler. Falanca adamın benden çekeceği var, filanca adama ben gösteririm." diye söylediler.

Hani çok azılı müşrikleri ele geçirdiği zaman neler yapacağını söyledi.Hani çok azılı müşrikleri ele geçirdiği zaman neler yapacağını söyledi. Peygamber Efendimiz onu görevinden aldı. O komutanın başka yerlere sevk etti. Ve dedi ki:Peygamber Efendimiz onu görevinden aldı. O komutanın başka yerlere sevk etti. Ve dedi ki: "Kim Kâbe'ye sığınırsa canı bağışlanacak. Kim Ebû Süfyan'ın evine sığınırsa canı bağışlanacak."Kim Kâbe'ye sığınırsa canı bağışlanacak. Kim Ebû Süfyan'ın evine sığınırsa canı bağışlanacak. Kim silah çekip de müslümanlarla düşmanlık yapmazsa, çarpışmazsa affedilecek." Kim silah çekip de müslümanlarla düşmanlık yapmazsa, çarpışmazsa affedilecek." Böylece Mekke çok az kan dökülerek fethedildi.Böylece Mekke çok az kan dökülerek fethedildi. Üç beş kişi artık çok inatçı böyle mütemerritler, çarpışmak isteyenler bertaraf edildi.Üç beş kişi artık çok inatçı böyle mütemerritler, çarpışmak isteyenler bertaraf edildi. Sonra hepsi karşısına toplandı Peygamber Efendimiz'in. Sonra hepsi karşısına toplandı Peygamber Efendimiz'in.

Size ne muamele yapacağım tahmin ediyorsunuz, dedi. Medine'ye ordu göndermişler.Size ne muamele yapacağım tahmin ediyorsunuz, dedi. Medine'ye ordu göndermişler. Mekke'de iken Peygamber Efendimiz'i öldürmeye kalkmışlar.Mekke'de iken Peygamber Efendimiz'i öldürmeye kalkmışlar. Eza cefa etmişler, müslümanları şehit etmişler falan. Bu adamlar var karşısında. Eza cefa etmişler, müslümanları şehit etmişler falan. Bu adamlar var karşısında. Ne yapacağımı umarsınız size, dedi. Dediler ki: "Biz senin iyi huylarını biliyoruz, hep iyiliğini gördük."Ne yapacağımı umarsınız size, dedi. Dediler ki: "Biz senin iyi huylarını biliyoruz, hep iyiliğini gördük." Hepinizi affettim, dedi. Tabii her şey onun. Makam-ı Mahmud da onun affetmesinden dolayı, köşkler de onun. Hepinizi affettim, dedi. Tabii her şey onun. Makam-ı Mahmud da onun affetmesinden dolayı, köşkler de onun.

İnsan affederse iyi. Affetmek lazım darılmamak lazım.İnsan affederse iyi. Affetmek lazım darılmamak lazım. Darılmışsa barışmak lazım, sert olmamak lazım.Darılmışsa barışmak lazım, sert olmamak lazım. elini çekiyorsun başını çeviriyor ayak dayatıyor. Ya naz etme işte, barış.elini çekiyorsun başını çeviriyor ayak dayatıyor. Ya naz etme işte, barış. "Yok affedemem hocam onun bana neler yaptığını bir bilsen." Yahu biliyoruz işte, bilmesek de tamam."Yok affedemem hocam onun bana neler yaptığını bir bilsen." Yahu biliyoruz işte, bilmesek de tamam. Çok fena bile olsa affet işte mükâfatı var. Kimisi barışmıyor. Oğlu evlenmiş, istemediği bir kızı almış.Çok fena bile olsa affet işte mükâfatı var. Kimisi barışmıyor. Oğlu evlenmiş, istemediği bir kızı almış. Barışmıyor, kız müslüman nesi var yani. Kötü kadın değil, kötü kız değil.Barışmıyor, kız müslüman nesi var yani. Kötü kadın değil, kötü kız değil. İyi niyetli, "yok efendim şuymuş da buymuş da…"İyi niyetli, "yok efendim şuymuş da buymuş da…" Bazısı müslüman diye sevmiyorlar, gelini ne diye aldın diyor. Müslüman diye sevmiyor. Bazısı müslüman diye sevmiyorlar, gelini ne diye aldın diyor. Müslüman diye sevmiyor.

Anam babam bizim memlekette bir açık kız var, diyor. Onunla evlendirmeye çalışıyorlar beni.Anam babam bizim memlekette bir açık kız var, diyor. Onunla evlendirmeye çalışıyorlar beni. Namazsız niyazsız insanla evlendirmeye çalışıyor, diyor.Namazsız niyazsız insanla evlendirmeye çalışıyor, diyor. Onu dinlemeyince müslüman bir kız alınca ne yapayım küsüyor, bayramda evine gidince kabul etmiyor.Onu dinlemeyince müslüman bir kız alınca ne yapayım küsüyor, bayramda evine gidince kabul etmiyor. El öpmek istiyorum, kabul etmiyor falan. Olmaz. Haklı bile olsa affetmek lazım. El öpmek istiyorum, kabul etmiyor falan. Olmaz. Haklı bile olsa affetmek lazım. Haksızken hayli hayli inadı bırakmak lazım. Şeytana güldürmemek lazım.Haksızken hayli hayli inadı bırakmak lazım. Şeytana güldürmemek lazım. Allah cümlemize kötü huylardan kurtarsın, iyi huylara sahip eylesin.Allah cümlemize kötü huylardan kurtarsın, iyi huylara sahip eylesin. Cennetiyle cemaliyle müşerref eylesin muhterem kardeşlerim. el-Fâtiha. Cennetiyle cemaliyle müşerref eylesin muhterem kardeşlerim.

el-Fâtiha.

Konuşma Hakkında
Tema 1
Tema 2