Namaz Vakitleri

22 Cemâziye'l-Âhir 1446
23 Aralık 2024
İmsak
06:47
Güneş
08:20
Öğle
13:08
İkindi
15:26
Akşam
17:47
Yatsı
19:14
Detaylı Arama

Sabah Namazının Ehemmiyeti ve Fazileti

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

8 Cemâziye'l-Âhir 1420 / 18.09.1999
Avustralya

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Müslümanın Yaşamını Tasarlaması Ve Planlaması Gerekir, Güzel Müslüman Olun ki Başkaları da Sizin Vesilenizle Müslümanlığa Heves | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Sabah Namazının Ehemmiyeti ve Fazileti

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

8 Cemâziye'l-Âhir 1420 / 18.09.1999
Avustralya

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Müslümanın Yaşamını Tasarlaması Ve Planlaması Gerekir, Güzel Müslüman Olun ki Başkaları da Sizin Vesilenizle Müslümanlığa Heves | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Konuşma Metni

el-Hamdülillâhirabbi'l-âlemîn

el-Hamdülillâhirabbi'l-âlemîn

Hamden kesîran tayyiben mübâreken fîhi kemâ yenbeğî li-celâli vechihî ve li-azîmu sultânih.

Hamden kesîran tayyiben mübâreken fîhi kemâ yenbeğî li-celâli vechihî ve li-azîmu sultânih.

es-Salâtu ve's-selâmu alâ seyyidinâ ve senedinâ ve tac-i ruûsinâ ve tabîb-i kulûbinâ es-Salâtu ve's-selâmu alâ seyyidinâ ve senedinâ ve tac-i ruûsinâ ve tabîb-i kulûbinâ Muhammedini'l-Mustafâ ve alâ âlihî ve sahbihî ve men tebi'ahû bi-ihsânin ecmaîne't-tayyibîne'tâhirîn.

Muhammedini'l-Mustafâ ve alâ âlihî ve sahbihî ve men tebi'ahû bi-ihsânin ecmaîne't-tayyibîne'tâhirîn.

Emmâ ba'd:

Aziz ve muhterem kardeşlerim!

Emmâ ba'd:

Aziz ve muhterem kardeşlerim!

Sabah namazı önemli bir namazdır. Yatsı ve sabah namazı daha büyük bir fedakârlık göstererek Sabah namazı önemli bir namazdır. Yatsı ve sabah namazı daha büyük bir fedakârlık göstererek kılınan namaz olduğu için cemaate giderek bu namazlara riayet edenlere,kılınan namaz olduğu için cemaate giderek bu namazlara riayet edenlere, camilere giderek eda edenlere çok büyük sevap verilir.camilere giderek eda edenlere çok büyük sevap verilir. Peygamber Efendimiz münafıkların bu iki namaza takat getiremediğini beyan ediyor. Peygamber Efendimiz münafıkların bu iki namaza takat getiremediğini beyan ediyor. Çünkü uykusundan fedakârlık yapamaz, zahmete giremez.Çünkü uykusundan fedakârlık yapamaz, zahmete giremez. Bir münafığın göz boyamak için camiye gelivermesi gündüz kolaydır amaBir münafığın göz boyamak için camiye gelivermesi gündüz kolaydır ama sabahleyin yatağını yorganını bırakıp namaza gelmek onlara zor oluyormuş.

sabahleyin yatağını yorganını bırakıp namaza gelmek onlara zor oluyormuş.

Bu namazların sevabı büyüktür. Allah kabul eylesin.

Bu namazların sevabı büyüktür. Allah kabul eylesin.

Bizim için gurbet olan bir diyarda Cenâb-ı Allah bu namazları topluca kılmayı nasip etti.Bizim için gurbet olan bir diyarda Cenâb-ı Allah bu namazları topluca kılmayı nasip etti. Belki içerideki camilerde bile bu sabah vakti bu kadar cemaat toplanmamıştır. Elhamdülillah.

Belki içerideki camilerde bile bu sabah vakti bu kadar cemaat toplanmamıştır. Elhamdülillah.

Sevabın çokluğu cemaatin çokluğuyla orantılıdır! Sevabın çokluğu cemaatin çokluğuyla orantılıdır! Cemaat ne kadar çok olursa sevap da o kadar çok olur.

Cemaat ne kadar çok olursa sevap da o kadar çok olur.

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz bizim rehberimizdir, önderimizdir,Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz bizim rehberimizdir, önderimizdir, serverimiz, muallimiz, mürebbimizdir, örneğimizdir.serverimiz, muallimiz, mürebbimizdir, örneğimizdir. İslâm dini Allahu Teâlâ hazretlerinin bize gönderdiği talimattır. İslâm dini Allahu Teâlâ hazretlerinin bize gönderdiği talimattır. Hayat-ı dünyayı yaşamanın reçetesidir, talimatıdır. Bu hayat-ı dünya böyle yaşanmalı, demektir.Hayat-ı dünyayı yaşamanın reçetesidir, talimatıdır. Bu hayat-ı dünya böyle yaşanmalı, demektir. Bir talimnamedir, yönergedir. Bir talimnamedir, yönergedir. Onun için müslüman dünya yaşantısını, hayatını kendine özgü, kendine has, mahsus bir şekilde sürdürür.

Onun için müslüman dünya yaşantısını, hayatını kendine özgü, kendine has, mahsus bir şekilde sürdürür.

Müslümanın kendine özgü, kendine has bir yaşam tarzı vardır. Müslümanın kendine özgü, kendine has bir yaşam tarzı vardır. Yaşamını tasarlama, planlama özelliği vardır. Kendisinin özel düşünme âlemi, zihniyeti vardır.Yaşamını tasarlama, planlama özelliği vardır. Kendisinin özel düşünme âlemi, zihniyeti vardır. Müslüman; müslümanca düşünür, müslüamnca yaşar, müslümanca davranır. Müslüman; müslümanca düşünür, müslüamnca yaşar, müslümanca davranır. Müslüman, müslümanca davranış üretir. Müslüman, müslüman olmayanı taklit etmez.Müslüman, müslümanca davranış üretir. Müslüman, müslüman olmayanı taklit etmez. Müslüman, insan onları Cenâb-ı Hakk'ın yoluna sevk eder. Müslüman, insan onları Cenâb-ı Hakk'ın yoluna sevk eder. Sevk edicidir, yol göstericidir, yönlendiricidir. Başkasının yönüne, sözüne uymaz.Sevk edicidir, yol göstericidir, yönlendiricidir. Başkasının yönüne, sözüne uymaz. Çünkü kendisinin özel değer âlemi, değerler dünyası vardır. Kendisinin özel değerlendirmeleri vardır.

Çünkü kendisinin özel değer âlemi, değerler dünyası vardır. Kendisinin özel değerlendirmeleri vardır.

Bizim için hayat; zevkimizin, nefsimizin, keyfimizin istediği şeyleri yapabilmek değildir.Bizim için hayat; zevkimizin, nefsimizin, keyfimizin istediği şeyleri yapabilmek değildir. Hayatta amacımız bu değildir!

Hayatta amacımız bu değildir!

Bizim hayattaki amacımız Cenâb-ı Hakk'ın rızasını kazanmaktır.Bizim hayattaki amacımız Cenâb-ı Hakk'ın rızasını kazanmaktır. Cenâb-ı Hakk'ın rızasını kazanmak için de zahmete girmektir, masrafa girmektir, fedekarlık yapmaktır. Cenâb-ı Hakk'ın rızasını kazanmak için de zahmete girmektir, masrafa girmektir, fedekarlık yapmaktır. Almak değil vermektir, menfaat kazanmak değil menfaatlerinden feragat etmektir.Almak değil vermektir, menfaat kazanmak değil menfaatlerinden feragat etmektir. Bu maddeci dünyacıların düşünce tarzına tamamen aykırıdır. Biz buradan ayrılıyoruz.Bu maddeci dünyacıların düşünce tarzına tamamen aykırıdır. Biz buradan ayrılıyoruz. Onlar için hayat tamamen bizim düşündüğümüzün karşısında başka türlü sürdürülmelidir.Onlar için hayat tamamen bizim düşündüğümüzün karşısında başka türlü sürdürülmelidir. Onların amaçları başkadır. Onlar gününü gün etmek ister, zevkini yaşamak isterler.Onların amaçları başkadır. Onlar gününü gün etmek ister, zevkini yaşamak isterler. Çalışırken de zevkini yaşayacağı parayı kazanmak için çalışır. Çalışırken de zevkini yaşayacağı parayı kazanmak için çalışır. Onun için çılgınca eğlenir, her yoldan kazanmaya kendi kendine ruhsat verir.Onun için çılgınca eğlenir, her yoldan kazanmaya kendi kendine ruhsat verir. Nasıl kazanırsan kazan, başkalarının gözyaşı pahasına, başkalarının feryâd u figânı üzerine bileNasıl kazanırsan kazan, başkalarının gözyaşı pahasına, başkalarının feryâd u figânı üzerine bile bina edilse başkalarının sömürülmesi, öldürülmesi pahasına bile olsa kazanmayı düşünür.bina edilse başkalarının sömürülmesi, öldürülmesi pahasına bile olsa kazanmayı düşünür. Fabrikasının ürünleri satılsın diye iki milleti harbe sokar.Fabrikasının ürünleri satılsın diye iki milleti harbe sokar. İlaçları satılsın bir ülkede diye hastalık mikrobu yayar. Çünkü amacı kazançtır.İlaçları satılsın bir ülkede diye hastalık mikrobu yayar. Çünkü amacı kazançtır. Sorumluluk duygusu yoktur.Sorumluluk duygusu yoktur. Bir gün bu yaptıklarımın suçlu olarak ellerim kelepçeli esir gibi bağlı olarak hesabını vereceğim,Bir gün bu yaptıklarımın suçlu olarak ellerim kelepçeli esir gibi bağlı olarak hesabını vereceğim, diye düşünmez!diye düşünmez! Biz de daima o hesabı düşünürüz.

Biz de daima o hesabı düşünürüz.

İslâm'ın ana düşüncesinde, temelinde âhiretteki hesap vardır, din günü vardır. İslâm'ın ana düşüncesinde, temelinde âhiretteki hesap vardır, din günü vardır. Biz Cenâb-ı Mevlâ'nın huzuruna varacağımızı ve herkesinBiz Cenâb-ı Mevlâ'nın huzuruna varacağımızı ve herkesin dünyadaki icraatına göre karşılık bulacağını [biliriz].

Din: Karşılık

dünyadaki icraatına göre karşılık bulacağını [biliriz].

Din: Karşılık

Yevmü'd-dîn, "karşılığın verildiği gün" demektir. Yevmü'd-dîn, "karşılığın verildiği gün" demektir. The day of religion, "Dinin günü" mânasına değildir. Din, "karşılık" demektir.The day of religion, "Dinin günü" mânasına değildir. Din, "karşılık" demektir. Onun için Arapça'da;

Kemâ tedînû tüdân.
Onun için Arapça'da;

Kemâ tedînû tüdân.
"Ne yaparsan onun karşılığını bulursun, ne ekersen onu biçersin!" denilir.

"Ne yaparsan onun karşılığını bulursun, ne ekersen onu biçersin!" denilir.

Din, kelimesinden dâne-yedînü fiili.

Din, kelimesinden dâne-yedînü fiili.

Biz daima ettiğimizin karşılığını bulacağımızı bildiğimiz için iyi işler yapmaya çalışıyoruz.Biz daima ettiğimizin karşılığını bulacağımızı bildiğimiz için iyi işler yapmaya çalışıyoruz. Bizim için başkalarının bizim iyiliğimizi bilmesi, anlaması, takdir etmesi önemli değildir.Bizim için başkalarının bizim iyiliğimizi bilmesi, anlaması, takdir etmesi önemli değildir. Allah bilsin yeter, deriz. Dedelerimiz; "İyilik yapıp da denize at,Allah bilsin yeter, deriz. Dedelerimiz; "İyilik yapıp da denize at, balık bilmese de Hâlık bilir." diye söylemiştir. Denize at kimse bilmesin.balık bilmese de Hâlık bilir." diye söylemiştir. Denize at kimse bilmesin. İyiliği yap, denize at; gark olsun gitsin. Ama "Cenâb-ı Hak bilir! diye düşünürüz.

İyiliği yap, denize at; gark olsun gitsin. Ama "Cenâb-ı Hak bilir! diye düşünürüz.

Bir şeye şahit, bir delil getirmek gerektiği zaman; "Cenâb-ı Allah biliyor ki…Bir şeye şahit, bir delil getirmek gerektiği zaman; "Cenâb-ı Allah biliyor ki… Vallahi, Allah şahidimiz olsun, Allah biliyor ki…"deriz.Vallahi, Allah şahidimiz olsun, Allah biliyor ki…"deriz. Allah'ın bizim her yaptığımızı bildiğini, bizi her an gördüğünü, her zaman bizimle olduğunu düşünürüz.Allah'ın bizim her yaptığımızı bildiğini, bizi her an gördüğünü, her zaman bizimle olduğunu düşünürüz. Sorumluluk duygusuyla hareket ederiz.

İyiliğimizi saklarız.
Sorumluluk duygusuyla hareket ederiz.

İyiliğimizi saklarız.
Çünkü gösterişin dünyevî, maddeci bir davranış, ahlâk olduğunu biliriz. Çünkü gösterişin dünyevî, maddeci bir davranış, ahlâk olduğunu biliriz. Sömürü aracı olduğunu biliriz. Gösterişin sonucunda insanlarda alkış ve menfaat toplanacağı içinSömürü aracı olduğunu biliriz. Gösterişin sonucunda insanlarda alkış ve menfaat toplanacağı için gösterişin aksine hareket ederiz. Hatta gösterişsizliği düstur ediniriz.gösterişin aksine hareket ederiz. Hatta gösterişsizliği düstur ediniriz. Hatta gösteriş [olur] diye yaptığımız icraatı söylememeyi, saklamayı esas alırız.

Hatta gösteriş [olur] diye yaptığımız icraatı söylememeyi, saklamayı esas alırız.

"Kaç defa haca gittin hacı efendi?" dersin. "Kaç defa haca gittin hacı efendi?" dersin. Boynunu büker; "Bilmiyorum ki Cenâb-ı Hak kabul etti mi?.." der. Sayısını söylemez.

Boynunu büker; "Bilmiyorum ki Cenâb-ı Hak kabul etti mi?.." der. Sayısını söylemez.

"Bu gün oruçlu musun?" dersin; hık mık der, Allah kabul etsin der. "Oruç tuttum." dememeye çalışır.

"Bu gün oruçlu musun?" dersin; hık mık der, Allah kabul etsin der. "Oruç tuttum." dememeye çalışır.

İyiliklerini saklar.

İyi bir müslüman, hakiki bir müslüman cevherdir.
İyiliklerini saklar.

İyi bir müslüman, hakiki bir müslüman cevherdir.
Emsali bulunmaz bir mücevherdir. İyi bir müslüman, İslâm'ı hazmetmiş olan,Emsali bulunmaz bir mücevherdir. İyi bir müslüman, İslâm'ı hazmetmiş olan, Allah'a inanmış bir müslüman iksirdir, iksir-i âzamdır. Allah'a inanmış bir müslüman iksirdir, iksir-i âzamdır. Hangi maddeyi içine soksan altın yapan maddeye iksir derlermiş. Müslüman öyledir.Hangi maddeyi içine soksan altın yapan maddeye iksir derlermiş. Müslüman öyledir. Neyi tutsa altın eder, altın yapar. Hakiki müslüman; müslüman olabilmiş insan,Neyi tutsa altın eder, altın yapar. Hakiki müslüman; müslüman olabilmiş insan, mü'min-i kâmil olmuş insan, her davranışı Cenâb-ı Hakk'ın rızasına uygun olarakmü'min-i kâmil olmuş insan, her davranışı Cenâb-ı Hakk'ın rızasına uygun olarak müslümanca yapabilmiş insan ahlâkını müslümanlaştırılmış, müslümanca yapabilmiş insan ahlâkını müslümanlaştırılmış, nefs-i emmâresini müslüman edebilmiş insan [iksir gibidir]. nefs-i emmâresini müslüman edebilmiş insan [iksir gibidir]. Yoksa nefis içerde aynı nefsanî, şehevanî zihniyetle çalışmaya devam ediyorsa o zaman Yoksa nefis içerde aynı nefsanî, şehevanî zihniyetle çalışmaya devam ediyorsa o zaman ürünler sakat çıkar.

ürünler sakat çıkar.

Kötü insanların faaliyetlerinden kötü ürünler çıkar.Kötü insanların faaliyetlerinden kötü ürünler çıkar. Mikropların üremesinden, bakterilerin faaliyetlerin tahammür olur, fermantasyon olur.Mikropların üremesinden, bakterilerin faaliyetlerin tahammür olur, fermantasyon olur. Kötülerin icadından kötü şeyler olur. Kötü demirden iyi kılıç yapılmaz.Kötülerin icadından kötü şeyler olur. Kötü demirden iyi kılıç yapılmaz. Cevherin güzel olması lazım, has olması, safîleşmesi lazım.Cevherin güzel olması lazım, has olması, safîleşmesi lazım. Onun için biz her şeyimizi Allah rızası için yapmak azmindeyiz, kararındayız ve yolundayız.Onun için biz her şeyimizi Allah rızası için yapmak azmindeyiz, kararındayız ve yolundayız. Onun için her işte; "Cenâb-ı Hak bu konuda ne buyurmuş?" diyeOnun için her işte; "Cenâb-ı Hak bu konuda ne buyurmuş?" diye düşünmek, aramak, bulmak, bilmek zorundayız.düşünmek, aramak, bulmak, bilmek zorundayız. Cenâb-ı Hakk'ın isteğini, hükmünü bilmek zorundayız.Cenâb-ı Hakk'ın isteğini, hükmünü bilmek zorundayız. Hükmünü bilince de onu uygulamak zorundayız.Hükmünü bilince de onu uygulamak zorundayız. Peygamber Efendimiz ne tavsiye etmiş, nasıl yapmış; onu öğrenmek, onu uygulamak durumundayız.Peygamber Efendimiz ne tavsiye etmiş, nasıl yapmış; onu öğrenmek, onu uygulamak durumundayız. Onun için İslâm ilimle yaşar. İlim, İslâm'ın hayatıdır.

Onun için İslâm ilimle yaşar. İlim, İslâm'ın hayatıdır.

el-İlmü hayâtü'l-islâm. "İlim; İslâm'ın hayatıdır, canıdır."

Hayat ne demek?

Can.

el-İlmü hayâtü'l-islâm. "İlim; İslâm'ın hayatıdır, canıdır."

Hayat ne demek?

Can.

Can gittiği zaman ne olur? Canlı bir varlığın canı gittiği zaman ne olur?..

Ölür.

Can gittiği zaman ne olur? Canlı bir varlığın canı gittiği zaman ne olur?..

Ölür.

İlim gittiği zaman İslâm ne olur?

Ölür. Ruhsuz bir ceset gibi olur!

İlim gittiği zaman İslâm ne olur?

Ölür. Ruhsuz bir ceset gibi olur!

Ermeni'nin birisi, yakını öldüğü zaman ağlamış:

"Niye ağlıyorsun?" demişler.

Ermeni'nin birisi, yakını öldüğü zaman ağlamış:

"Niye ağlıyorsun?" demişler.

"Hayretteyim, az önce konuştum. Bu adama ne oldu?"Hayretteyim, az önce konuştum. Bu adama ne oldu? Aynı kalp damar, aynı kol bacak, aynı kas kemik… Az önce aramızdaydı. Şimdi yok!Aynı kalp damar, aynı kol bacak, aynı kas kemik… Az önce aramızdaydı. Şimdi yok! Bu ne müthiş bir olay!.." demiş.

Hayat müthiş bir olaydır.
Bu ne müthiş bir olay!.." demiş.

Hayat müthiş bir olaydır.
Hayatın bitmesi de müthiş bir hadisedir, insanı heyecanlandıran bir hadisedir.

Hayatın bitmesi de müthiş bir hadisedir, insanı heyecanlandıran bir hadisedir.

İslâm'ın hayatı cahillikle, ilimsizlikle gider. İslâm'ın hayatı cahillikle, ilimsizlikle gider. İslâm, İslâm'ı bilmeyen müntesipleri yüzünden çok şaibe altında kalır. İslâm, İslâm'ı bilmeyen müntesipleri yüzünden çok şaibe altında kalır. İslâm bilmeyen müslümanlar yüzünden İslâm'a çok sözler söylenir.İslâm bilmeyen müslümanlar yüzünden İslâm'a çok sözler söylenir. İslâm çok töhmet altında kalır. Hâlbuki İslâm ayıplardan müberradır.İslâm çok töhmet altında kalır. Hâlbuki İslâm ayıplardan müberradır. Her ne kadar ayıp varsa sakat müslümanlardadır.Her ne kadar ayıp varsa sakat müslümanlardadır. Müslümanlığı anlayamamış insanlarda, anlayamadığı hâldeMüslümanlığı anlayamamış insanlarda, anlayamadığı hâlde "Ben müslümanım." diye ortaya çıkmış insanlardadır.

"Ben müslümanım." diye ortaya çıkmış insanlardadır.

Onun için bu zaman müslümanları, Müslümanlığını biraz saklamalıdır ki İslâm'a töhmet olmasın.Onun için bu zaman müslümanları, Müslümanlığını biraz saklamalıdır ki İslâm'a töhmet olmasın. Aman "Ben müslümanım." falan diye söylemeyin.Aman "Ben müslümanım." falan diye söylemeyin. Çünkü; "Müslümanlar hep böyle kusurlu mudur, derbeder midir, cahil midir, perişan mıdır,Çünkü; "Müslümanlar hep böyle kusurlu mudur, derbeder midir, cahil midir, perişan mıdır, hep böyle şaşkın mıdır, acayip midir?!.." demesinler.

hep böyle şaşkın mıdır, acayip midir?!.." demesinler.

Güzel müslüman ol ki "ben müslümanım." dediğin zaman başkaları da; Güzel müslüman ol ki "ben müslümanım." dediğin zaman başkaları da; "Ben de müslüman olmalıyım. Yahu İslâm ne kadar güzelmiş! Ben de müslüman olayım…" desin.

"Ben de müslüman olmalıyım. Yahu İslâm ne kadar güzelmiş! Ben de müslüman olayım…" desin.

Benim bir doktor tanıdığım vardı, Ankara'da Hacettepe'de profesör.Benim bir doktor tanıdığım vardı, Ankara'da Hacettepe'de profesör. Amerika'da tahsil görmüş.

Amerika'da tahsil görmüş.

"Benim Amerikalı hocam beni sevdiğinden neredeyse beni görüp müslüman olacaktı!" demişti.

"Benim Amerikalı hocam beni sevdiğinden neredeyse beni görüp müslüman olacaktı!" demişti.

Belki de bu çalışkan olduğundan dürüst, temiz, saygılı olduğundan öyle demiş idi.Belki de bu çalışkan olduğundan dürüst, temiz, saygılı olduğundan öyle demiş idi. Belki de müslüman olmuştur. "Sizin yolunuz hak yol, ben de müslüman oluyorum." demiştir.

Belki de müslüman olmuştur. "Sizin yolunuz hak yol, ben de müslüman oluyorum." demiştir.

Allah bize İslâm'ı tam anlamayı, tam uygulamayı nasip etsin.

Allah bize İslâm'ı tam anlamayı, tam uygulamayı nasip etsin.

Cenâb-ı Hakk'ın rızasına uygun hareket etmek içinCenâb-ı Hakk'ın rızasına uygun hareket etmek için Cenâb-ı Hakk'ı daima düşünmek lazımdır. Cenâb-ı Hakk'ı hatırdan çıkarmamak lazımdır.

Cenâb-ı Hakk'ı daima düşünmek lazımdır. Cenâb-ı Hakk'ı hatırdan çıkarmamak lazımdır.

Unutmanın Arapça'daki karşılığı nedir?

Nisyan.

Nisyan; unutma.

Unutmanın Arapça'daki karşılığı nedir?

Nisyan.

Nisyan; unutma.

Nesiye-yensâ, nâsi, mensî…

Nâsî, unutan. Mensî, unutulmuş.

Nesiye-yensâ, nâsi, mensî…

Nâsî, unutan. Mensî, unutulmuş.

Nisyan: Unutma. Nesiye: Unuttu. Yensâ: Unutur.

Unutmanın karşıtı nedir?

Nisyan: Unutma. Nesiye: Unuttu. Yensâ: Unutur.

Unutmanın karşıtı nedir?

Zekere.

Zekere-yezkürü-zikren, zâkiren, mezkûren…

Zekere.

Zekere-yezkürü-zikren, zâkiren, mezkûren…

Zâkir; zikreden, mezkûr; zikredilen.

Cenâb-ı Hakk'ı zikretmek demek ne demek?

Zâkir; zikreden, mezkûr; zikredilen.

Cenâb-ı Hakk'ı zikretmek demek ne demek?

Unutmanın karşılığı, Cenâb-ı Hakk'ı hatırında tutmak demek. Unutmanın karşılığı, Cenâb-ı Hakk'ı hatırında tutmak demek. Çünkü Allahu Teâlâ hazretleri bir âyet-i kerîmesinde iyice anlayalım diye açıkça buyuruyor ki;

Çünkü Allahu Teâlâ hazretleri bir âyet-i kerîmesinde iyice anlayalım diye açıkça buyuruyor ki;

Yâ eyyühellezîne âmenû lâ tekûnû kellezine nesullâhe.



Yâ eyyühellezîne âmenû lâ tekûnû kellezine nesullâhe.



"Ey iman edenler! Sakın Allah'ı unutanlar gibi olmayın!"

"Ey iman edenler! Sakın Allah'ı unutanlar gibi olmayın!"

Çünkü Allah'ı unutan Allah'ın karşısına varacağını Allah'ın kendisini hesaba çekeceğini Çünkü Allah'ı unutan Allah'ın karşısına varacağını Allah'ın kendisini hesaba çekeceğini düşünmeyen insan, kâinatın canavarıdır hem de en korkunç canavardır.düşünmeyen insan, kâinatın canavarıdır hem de en korkunç canavardır. Âhirete inanmayan, Allah'a inanmayan, mesuliyet uygusu taşımayan kişiler canavardır. Âhirete inanmayan, Allah'a inanmayan, mesuliyet uygusu taşımayan kişiler canavardır. Hem de en korkunç canavardır.

Hindistan'da üç metre boyunda bengal kaplanları olur.
Hem de en korkunç canavardır.

Hindistan'da üç metre boyunda bengal kaplanları olur.
Bir fıkrada anne bengal kaplan yavru kaplana çevreyi öğretirken demiş ki;

Bir fıkrada anne bengal kaplan yavru kaplana çevreyi öğretirken demiş ki;

"Bu geyiktir. Bunun kokusunu al. Bunu sen yakalarsın, tutarsın, yersin; bu senin gıdandır."

"Bu geyiktir. Bunun kokusunu al. Bunu sen yakalarsın, tutarsın, yersin; bu senin gıdandır."

Bir de tarlada çalışan insanı göstermiş:

Bir de tarlada çalışan insanı göstermiş:

"Bu da en tehlikeli canavardır, en tehlikeli canlıdır."Bu da en tehlikeli canavardır, en tehlikeli canlıdır. Bu bizi kafese sokar!.." demiş.

Bu bizi kafese sokar!.." demiş.

Bir insan müslüman değilse en tehlikeli mahlûktur. Kâinatta da doğada da tehlikelidir. Bir insan müslüman değilse en tehlikeli mahlûktur. Kâinatta da doğada da tehlikelidir. Doğayı da onlar mahveder.

Doğayı da onlar mahveder.

Medenî bir milletin mensubu,Medenî bir milletin mensubu, çevreyi sade yaşayan bir milletin mensubundan kırk üç defa daha fazla kirletirler.çevreyi sade yaşayan bir milletin mensubundan kırk üç defa daha fazla kirletirler. Zavallı masum bir sade milletin mensubunun çevreye verdiği zararın kırk üç misli kadar kirletiyor. Zavallı masum bir sade milletin mensubunun çevreye verdiği zararın kırk üç misli kadar kirletiyor. Havayı, suyu, toprağı, istikbali; her şeyi mahvediyor. Havayı, suyu, toprağı, istikbali; her şeyi mahvediyor. İnanmamış insan çok tehlikelidir. İnsanlık için dünya için doğa için sulh içinİnanmamış insan çok tehlikelidir. İnsanlık için dünya için doğa için sulh için selamet için her şey için tehlikelidir.

Emperyalizmin, sömürücülüğün, yayılmacılığın,
selamet için her şey için tehlikelidir.

Emperyalizmin, sömürücülüğün, yayılmacılığın,
başka insanları zorla kullanmanın, zenginlikleri sömürmenin tarihini okursanızbaşka insanları zorla kullanmanın, zenginlikleri sömürmenin tarihini okursanız korkunç rakamlarla korkunç katliamları görürsünüz! Türkiye'de zelzele faciası olmuştur.korkunç rakamlarla korkunç katliamları görürsünüz! Türkiye'de zelzele faciası olmuştur. 17 bin kişi - daha fazla veya daha az- ölmüştür.

17 bin kişi ne demek?!..

17 bin kişi - daha fazla veya daha az- ölmüştür.

17 bin kişi ne demek?!..

Çanakkale Harbi'nde 500 bin yetişmiş Osmanlı efendisi şehit olmuştur!

Çanakkale Harbi'nde 500 bin yetişmiş Osmanlı efendisi şehit olmuştur!

Avusturalya'da bir İngiliz bana "Nerelisiniz?" diye sordu. "Çanakkaleli'yim." dedim.

Avusturalya'da bir İngiliz bana "Nerelisiniz?" diye sordu. "Çanakkaleli'yim." dedim.

Hani sizin Gallipoli, Gelibolu; oralıyım.

Bana; "Siz dedi benim dedemi öldürdünüz!" dedi.
Hani sizin Gallipoli, Gelibolu; oralıyım.

Bana; "Siz dedi benim dedemi öldürdünüz!" dedi.
Gülerek söylüyor. Ben de ona;

"Dedenin Gelibolu'da işi ne idi?!..
Gülerek söylüyor. Ben de ona;

"Dedenin Gelibolu'da işi ne idi?!..
Burası Avusturalya, dedenin Gelibolu'da işi ne idi?!.." dedim.

Burası Avusturalya, dedenin Gelibolu'da işi ne idi?!.." dedim.

"Siz haklısınız. Bizi İngilizler kandırdı!" dedi.

"Siz haklısınız. Bizi İngilizler kandırdı!" dedi.

Ben o zaman Avusturalyalılar'ın kendilerini İngilizler'den de biraz farklı hissettiklerini görünce şaşırdım. Ben o zaman Avusturalyalılar'ın kendilerini İngilizler'den de biraz farklı hissettiklerini görünce şaşırdım. "Bizi İngilizler kandırdı!" diyor.

"Bizi İngilizler kandırdı!" diyor.

Mehmet Akif'in;

Eski dünyâ, yeni dünyâ, bütün akvâm-ı beşer

Kimi Hindû kimi yamyam kimi bilmem ne belâ

dediği gibi
Mehmet Akif'in;

Eski dünyâ, yeni dünyâ, bütün akvâm-ı beşer

Kimi Hindû kimi yamyam kimi bilmem ne belâ

dediği gibi
hepsini toparladılar getirdiler.

Bunların içinde müslümanlar da varmış.
hepsini toparladılar getirdiler.

Bunların içinde müslümanlar da varmış.
Nihayet bizimkiler anlamış. Karşılarındakinin bir kısmı siperlerinde ezan okuyormuş.Nihayet bizimkiler anlamış. Karşılarındakinin bir kısmı siperlerinde ezan okuyormuş. Yöneticilerine;

"Bizi müslümanlarla mı çarpıştırıyorsunuz?!" demişler.

Yöneticilerine;

"Bizi müslümanlarla mı çarpıştırıyorsunuz?!" demişler.

Bakın cahilliğe! Cahillik olduğu zaman müslüman müslümanı kullanarak öldürebiliyor. Bakın cahilliğe! Cahillik olduğu zaman müslüman müslümanı kullanarak öldürebiliyor. Kandırılarak öldürülebiliyor. 500 bin şehit!

Kandırılarak öldürülebiliyor. 500 bin şehit!

Çanakkale Harbi'ne katılmış bir gazi Balıkesir'de anlattı:

Çanakkale Harbi'ne katılmış bir gazi Balıkesir'de anlattı:

"Biz Çanakkale'de harpteyiz. "Biz Çanakkale'de harpteyiz. Galatasaray Lisesi'nin son sınıf öğrencileri biz de savaşa katılalım diyeGalatasaray Lisesi'nin son sınıf öğrencileri biz de savaşa katılalım diye neşeli bir heyet hâlinde güle oynaya, cıvıl cıvıl geldiler." dedi.

neşeli bir heyet hâlinde güle oynaya, cıvıl cıvıl geldiler." dedi.

Savaşa gelmişler ama gülerek oynayarak geziye gider gibi neşeli.

Savaşa gelmişler ama gülerek oynayarak geziye gider gibi neşeli.

"Sonra savaş bir başladı, çocuklar ağlamaya başladı. Savaş korkunç zor bir durum. "Sonra savaş bir başladı, çocuklar ağlamaya başladı. Savaş korkunç zor bir durum. Çocuklar işin vahametini o zamana kadar anlayamamışlar.Çocuklar işin vahametini o zamana kadar anlayamamışlar. Bombalar patlamaya, yaralananlar yere düşmeye başladığı zaman ağlamaya başladılar!" dedi.

Bombalar patlamaya, yaralananlar yere düşmeye başladığı zaman ağlamaya başladılar!" dedi.

O sınıftan kimse geri dönmemiş. O sınıftan kimse geri dönmemiş. Galatasaray Lisesi'nin albümünde o sınıf hepsi şehit diye yazılmıştır!

Galatasaray Lisesi'nin albümünde o sınıf hepsi şehit diye yazılmıştır!

500 bin şehit! İstiklal Harbi'ndeki şehitlerimizi, Balkanlar'daki şehitlerimizi nasıl anlayabiliriz?!.. 500 bin şehit! İstiklal Harbi'ndeki şehitlerimizi, Balkanlar'daki şehitlerimizi nasıl anlayabiliriz?!.. Kosova'ya bakın, Bosna Savaşı'na, toplu mezarlara bakın! Kosova'ya bakın, Bosna Savaşı'na, toplu mezarlara bakın! Bulgaristan'ın Jivkov zamanında yaptıkları katliamı düşünün!Bulgaristan'ın Jivkov zamanında yaptıkları katliamı düşünün! Kafkasya'da, Çeçenistan'da yakın zamanda olanları düşünün.Kafkasya'da, Çeçenistan'da yakın zamanda olanları düşünün. Allah'tan korkmayan insanlar dünyanın en tehlikeli mahlûkatlarıdır! Bunun sorumluluğu bize aittir.Allah'tan korkmayan insanlar dünyanın en tehlikeli mahlûkatlarıdır! Bunun sorumluluğu bize aittir. Sorumlusu biziz, cezayı ondan çekiyoruz.

Yedi asır Balkanlar'da hüküm sürdüğümüz hâlde
Sorumlusu biziz, cezayı ondan çekiyoruz.

Yedi asır Balkanlar'da hüküm sürdüğümüz hâlde
orada böyle canavarları mevcut bırakmamız, bizim oralara imanı öğretmememiz ilahî bir suçtur,orada böyle canavarları mevcut bırakmamız, bizim oralara imanı öğretmememiz ilahî bir suçtur, bir kabahattir; onun cezasını çekiyoruz. Onun cezasını çekmişizdir.

bir kabahattir; onun cezasını çekiyoruz. Onun cezasını çekmişizdir.

İslâm, Müslümanlık için çalışmayı emreder. Müslümanın ana mesleği İslâm'ı yaymaktır. İslâm, Müslümanlık için çalışmayı emreder. Müslümanın ana mesleği İslâm'ı yaymaktır. Nitekim Sırp da;Nitekim Sırp da; "Yahu bu Müslümanlık nasıl, ne kadar engellemeye çalışsan yayılıyor,"Yahu bu Müslümanlık nasıl, ne kadar engellemeye çalışsan yayılıyor, sınır tanımıyor, yayılıyor diye?.." diye ayağa kalkmıştı. O zamanki gazetelerden hatırlıyorum.

sınır tanımıyor, yayılıyor diye?.." diye ayağa kalkmıştı. O zamanki gazetelerden hatırlıyorum.

Avusturalya'ya bir şeyi anlattılar:

Avusturalya'ya bir şeyi anlattılar:

Sırp, müslüman olmuş. Ailesi ilk önce muhalefet etmiş, bağırmış çağırmış…Sırp, müslüman olmuş. Ailesi ilk önce muhalefet etmiş, bağırmış çağırmış… Bizim kardeşler çalışmışlar, müslüman etmişler. Allah da nasip etmiş, müslüman olmuş.Bizim kardeşler çalışmışlar, müslüman etmişler. Allah da nasip etmiş, müslüman olmuş. Babası anası Sırp'a çok kızmış. Şimdi babası da müslüman olmuş; kızmış kızmış, müslüman olmuş.Babası anası Sırp'a çok kızmış. Şimdi babası da müslüman olmuş; kızmış kızmış, müslüman olmuş. Şimdi anası da yumuşamış, müslüman olma yolundaymış…

Şimdi anası da yumuşamış, müslüman olma yolundaymış…

İslâm sınır tanımıyor. İslâm için çalışmak lazım.

İslâm sınır tanımıyor. İslâm için çalışmak lazım.

Osmanlı şaraba, aşka gazel yazdığı için yıkılmıştır! Osmanlı'nın işi şarap değil idi.Osmanlı şaraba, aşka gazel yazdığı için yıkılmıştır! Osmanlı'nın işi şarap değil idi. Osmanlı'nın işi Fatih'in bıraktığı yerden devam edilmeliydi.

Osmanlı'nın işi Fatih'in bıraktığı yerden devam edilmeliydi.

Fatih bizim için çok önemli bir kişidir. Fatih bizim için çok önemli bir kişidir. İcraatı, çalışması, zihniyeti, hayatı, faaliyetleri, başarıları bakımından çok önemli bir kişidir.İcraatı, çalışması, zihniyeti, hayatı, faaliyetleri, başarıları bakımından çok önemli bir kişidir. Fatih; kendisine çok yabancı olan diyarlarda faaliyette bulunmuş,Fatih; kendisine çok yabancı olan diyarlarda faaliyette bulunmuş, bu diyarlarda bilmem kaç tane ülkeyi, beyliği, devleti yıkmış, kendi ülkesine katmış bir insandır.bu diyarlarda bilmem kaç tane ülkeyi, beyliği, devleti yıkmış, kendi ülkesine katmış bir insandır. Teslim aldığı zamandan ruhunu teslim ettiğiTeslim aldığı zamandan ruhunu teslim ettiği zamana kadar ülkesini bilmem kaç misli büyütmüş insandır. zamana kadar ülkesini bilmem kaç misli büyütmüş insandır. Rakamları unuttum ama muhteşem rakamlardı.

Rakamları unuttum ama muhteşem rakamlardı.

Fatih Trabzon Pontus hükümetine sefer yaptığı zaman Trabzon'da dağa tırmanırken Fatih Trabzon Pontus hükümetine sefer yaptığı zaman Trabzon'da dağa tırmanırken akrabası bir yaşlı kadın;

"Sultanım! Küçük bir kale için bu zahmeti çekmek niye?" demiş.

akrabası bir yaşlı kadın;

"Sultanım! Küçük bir kale için bu zahmeti çekmek niye?" demiş.

Çünkü atın çıkamayacağı kadar dik bir yokuşa gelince Fatih inmiş.Çünkü atın çıkamayacağı kadar dik bir yokuşa gelince Fatih inmiş. Yürüyüşünü engellemeyecek şekilde kaftanı da beline dolamış.Yürüyüşünü engellemeyecek şekilde kaftanı da beline dolamış. O şahin burnundan terler damlamaya başlamış. Sultan ama terliyor, yokuş çıkıyor.

O şahin burnundan terler damlamaya başlamış. Sultan ama terliyor, yokuş çıkıyor.

"A sultanım, bir küçük kale için bu zahmeti çekmek niye?" deyince diyor ki;

"A sultanım, bir küçük kale için bu zahmeti çekmek niye?" deyince diyor ki;

"Cenâb-ı Hak İslâm'ın cihat kılıcını bu asırda bize emanet etmiştir. "Cenâb-ı Hak İslâm'ın cihat kılıcını bu asırda bize emanet etmiştir. Biz bu vazifeyi yapmazsak Cenâb-ı Hak bize bunu sorar!"

Biz bu vazifeyi yapmazsak Cenâb-ı Hak bize bunu sorar!"

Önce Amasra Kalesi'ni aldı, sonra Trabzon'a doğru gitti.Önce Amasra Kalesi'ni aldı, sonra Trabzon'a doğru gitti. Amasra, Karadeniz'in çok güzel bir kasabasıdır. Tabiatı çok güzeldir.Amasra, Karadeniz'in çok güzel bir kasabasıdır. Tabiatı çok güzeldir. Kartpostal manzarası olacak kadar çok güzel güzel bir yerdir. Orada bir durup dinlenmemiştir.Kartpostal manzarası olacak kadar çok güzel güzel bir yerdir. Orada bir durup dinlenmemiştir. Bir zevk ü sefâ yapmamıştır. Bir kuzu çevirip kır sefası yapmamıştır. Bir zevk ü sefâ yapmamıştır. Bir kuzu çevirip kır sefası yapmamıştır. Sorumluluk duygusuyla hareket etmiştir.Sorumluluk duygusuyla hareket etmiştir. Onun başarılarının hayatının içine nasıl sığdığını anlamak mümkün değildir.Onun başarılarının hayatının içine nasıl sığdığını anlamak mümkün değildir. Onun başarıları akla sığmaz!

Onun başarıları akla sığmaz!

Çünkü hakiki müslüman bir cevherdir. Hakiki müslüman sorumluluk duygusu taşır.Çünkü hakiki müslüman bir cevherdir. Hakiki müslüman sorumluluk duygusu taşır. Hakiki müslüman, İslâm için öyle çalışır. Cenâb-ı Hak insan günah işlediği zaman ceza verilir.Hakiki müslüman, İslâm için öyle çalışır. Cenâb-ı Hak insan günah işlediği zaman ceza verilir. Günah işlediği zaman bir kötü icraat yaptı diye günah yazılır.Günah işlediği zaman bir kötü icraat yaptı diye günah yazılır. Bazen ceza iyi bir icraat yapılmadığı, bir görevin ödevin yapılmadığı zaman da verilir.Bazen ceza iyi bir icraat yapılmadığı, bir görevin ödevin yapılmadığı zaman da verilir. Osmanlı ödevini yapmadığı için torunları ceza çekiyor.

Osmanlı ödevini yapmadığı için torunları ceza çekiyor.

Bizim Balkanlar'dan çekilmemiz çok feci bir şekilde çekilmedir. Çok korkunç, çok büyük bir faciadır. Bizim Balkanlar'dan çekilmemiz çok feci bir şekilde çekilmedir. Çok korkunç, çok büyük bir faciadır. Hâlâ devam etmektedir. Gözümüzün önünde devam etmektedir. Hâlâ devam etmektedir. Gözümüzün önünde devam etmektedir. Orası bizim Konya'mız gibidir. Yozgat'ımız, Kütahya'mız gibidir.Orası bizim Konya'mız gibidir. Yozgat'ımız, Kütahya'mız gibidir. Kütahya'dan Konya'dan, Bursa'dan daha fazla oralara hizmet etmişizdir, eser bırakmışızdır. Kütahya'dan Konya'dan, Bursa'dan daha fazla oralara hizmet etmişizdir, eser bırakmışızdır. Bosna; Bursa gibidir, o kadar müslümandır.Bosna; Bursa gibidir, o kadar müslümandır. Bizim oralardan çekilmemiz, Ankara'yı Konya'yı bırakmamız gibidir. Bunu idrak etmemişizdir.Bizim oralardan çekilmemiz, Ankara'yı Konya'yı bırakmamız gibidir. Bunu idrak etmemişizdir. "Trakya'dan, Edirne'den ötesi bizim değildir." diye yetişmişizdir. Yanlıştır!"Trakya'dan, Edirne'den ötesi bizim değildir." diye yetişmişizdir. Yanlıştır! Estergon'u yitirilmiş kara bahtlılarız biz! Onu bilmek, o şuurda olmak lazım.

Estergon'u yitirilmiş kara bahtlılarız biz! Onu bilmek, o şuurda olmak lazım.

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'i numune-i imtisal, örnek almamız lazım. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'i numune-i imtisal, örnek almamız lazım. Peygamber Efendimiz de rahat bir döşekte yatmamıştır.Peygamber Efendimiz de rahat bir döşekte yatmamıştır. Rahat döşeği bulamadığı için değil!

Bir hanımefendi Peygamber Efendimiz'e
Rahat döşeği bulamadığı için değil!

Bir hanımefendi Peygamber Efendimiz'e
"Yâ Resûlallah yattığın yer çok haşin, sert, çok katı…" diye rahat bir döşek getirmiştir.

"Yâ Resûlallah yattığın yer çok haşin, sert, çok katı…" diye rahat bir döşek getirmiştir.

Peygamber Efendimiz o gece rahat döşekte yatmıştı. Peygamber Efendimiz o gece rahat döşekte yatmıştı. Sabahleyin;

"Alın bu döşeği. O kadar rahat ki gece teheccüde kalkamadım, uyumuşum kalmışım.
Sabahleyin;

"Alın bu döşeği. O kadar rahat ki gece teheccüde kalkamadım, uyumuşum kalmışım.
Bunu götürün…" dedi.

Doyunca yemek yememiştir.
Bunu götürün…" dedi.

Doyunca yemek yememiştir.
Peygamber Efendimiz'in icraatı binlerce, milyonlarca Fatihler'e değer.Peygamber Efendimiz'in icraatı binlerce, milyonlarca Fatihler'e değer. Onun hayatı, insanlık tarihinin en büyük başarılarının örneğidir, tarihidir. Onun hayatı, insanlık tarihinin en büyük başarılarının örneğidir, tarihidir. Onun icraatı, peygamberliği, sorumluluğu, onun çalışması dünyayı değiştirmiştir, milletleri değiştirmiştir.

Onun icraatı, peygamberliği, sorumluluğu, onun çalışması dünyayı değiştirmiştir, milletleri değiştirmiştir.

Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem teheccüde kalkardı.Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem teheccüde kalkardı. Gece, uykusunu bölerdi. Sabah namazını camide kılardı. Gece, uykusunu bölerdi. Sabah namazını camide kılardı. Uyku fedakârlıkla bırakılır, sabah namazını camide kılardı.Uyku fedakârlıkla bırakılır, sabah namazını camide kılardı. Sabah namazını kıldıktan sonra oturup zikirle meşgul olmayı severdi. Sabah namazını kıldıktan sonra oturup zikirle meşgul olmayı severdi. Çünkü Allah'ı unutmamak kolay bir iş değildir. İnsan unutuverir.Çünkü Allah'ı unutmamak kolay bir iş değildir. İnsan unutuverir. Çünkü aldatıcı, unutturucu olaylar ve aldatıcı güzellikler çoktur.Çünkü aldatıcı, unutturucu olaylar ve aldatıcı güzellikler çoktur. Fâni dünyanın meşguliyetleri, aldatıcıları çoktur. İnsanı sarıverir, çekiverir, oyalayıverir. Fâni dünyanın meşguliyetleri, aldatıcıları çoktur. İnsanı sarıverir, çekiverir, oyalayıverir. İnsanı aldatıverir, Allah'ı unutan insan durumuna getirir. İnsanı aldatıverir, Allah'ı unutan insan durumuna getirir. Allah'ı hep hatırlayan insan durumuna gelmek için özel gayret göstermek lazım.Allah'ı hep hatırlayan insan durumuna gelmek için özel gayret göstermek lazım. Eğitim lazımdır, zikir lazımdır!

Peygamber Efendimiz buyuruyor ki;
Eğitim lazımdır, zikir lazımdır!

Peygamber Efendimiz buyuruyor ki;
"Bir kimse sabah namazından sonra camide oturur, zikirle meşgul olur, sonra kalkar, "Bir kimse sabah namazından sonra camide oturur, zikirle meşgul olur, sonra kalkar, iki rekât namaz kılarsa o gün hac ve umre yapmış gibi sevap alır!"

iki rekât namaz kılarsa o gün hac ve umre yapmış gibi sevap alır!"

"Hocam, madem bunu biliyordun, niye bize zikir yaptırmadın?"Hocam, madem bunu biliyordun, niye bize zikir yaptırmadın? Sabah namazından sonra niye bize bunu yaptırmadın da koltuğa oturup konuşma yapıyorsun…"Sabah namazından sonra niye bize bunu yaptırmadın da koltuğa oturup konuşma yapıyorsun…" derseniz ben de;

"Din ilimlerinin hatırlatılması da zikirdir de ondan!" derim.
derseniz ben de;

"Din ilimlerinin hatırlatılması da zikirdir de ondan!" derim.
O da zikirdir, bizim bu sözlerimiz de zikirdir.

O da zikirdir, bizim bu sözlerimiz de zikirdir.

Bakayım güneşin doğması, yediyi dört beş falan geçiyor olsa güneş doğmuştur şimdi, yükselmiştir.

Bakayım güneşin doğması, yediyi dört beş falan geçiyor olsa güneş doğmuştur şimdi, yükselmiştir.

Güneşin doğduğu yere şark derler, maşrık derler. Güneşin doğmasına da işrak derler.Güneşin doğduğu yere şark derler, maşrık derler. Güneşin doğmasına da işrak derler. Ama k harfiyle değil q harfiyledir. Şark kelimesinden geliyor. İşrak vakti. Ama k harfiyle değil q harfiyledir. Şark kelimesinden geliyor. İşrak vakti. Güneşin doğup ışıklarını şarktan etrafa yaydığı zamandır. Kırmızılığı gitmiştir.Güneşin doğup ışıklarını şarktan etrafa yaydığı zamandır. Kırmızılığı gitmiştir. Parlamaya başlamıştır. Doğarken güneşi görebilirsiniz. Hoşunuza da gider.Parlamaya başlamıştır. Doğarken güneşi görebilirsiniz. Hoşunuza da gider. Güneş bir portakal gibi ufuktan doğuyor, bakabilirsiniz. Güneş bir portakal gibi ufuktan doğuyor, bakabilirsiniz. Biraz yükselir, daha büyük aydınlanır. Nihayet bakamayacağımız hâle gelir. Biraz yükselir, daha büyük aydınlanır. Nihayet bakamayacağımız hâle gelir. Işınları çok olur. Şimdi o artık yavaş yavaş bakamayacağınız duruma gelmiştir.

Işınları çok olur. Şimdi o artık yavaş yavaş bakamayacağınız duruma gelmiştir.

Güneşin doğma zamanı kerahat vaktidir. Ufuktan güneşin doğma zamanında namaz kılınmaz. Güneşin doğma zamanı kerahat vaktidir. Ufuktan güneşin doğma zamanında namaz kılınmaz. Bu kerahat vakti geçtikten sonra namaz kılınır.

Bu kerahat vakti geçtikten sonra namaz kılınır.

Peygamber Efendimiz buyuruyor ki;Peygamber Efendimiz buyuruyor ki; "Bir kimse sabah namazından sonra camide ibadet eder, sonra oturur, zikirle meşgul olur,"Bir kimse sabah namazından sonra camide ibadet eder, sonra oturur, zikirle meşgul olur, kerahat vakti çıktıktan sonra kalkar iki rekât namaz kılarsa kerahat vakti çıktıktan sonra kalkar iki rekât namaz kılarsa o gün bir hac ve umre sevabı kazanmış olur!"

o gün bir hac ve umre sevabı kazanmış olur!"

"Hz. İsmail aleyhisselam'ın soylu evladından bilmem kaç tane esiri "Hz. İsmail aleyhisselam'ın soylu evladından bilmem kaç tane esiri fidye-yi necât verip kadar sevap kazanır! Rızkı bol olur.fidye-yi necât verip kadar sevap kazanır! Rızkı bol olur. Güne böyle güzel ibadetle başlaması ölecekse o gün imanla göçmesine sebep olur…"Güne böyle güzel ibadetle başlaması ölecekse o gün imanla göçmesine sebep olur…" Müjdeler vardır.

Müjdeler vardır.

Peygamber Efendimiz bir kabileye bir küçük müfreze göndermişti. Peygamber Efendimiz bir kabileye bir küçük müfreze göndermişti. Düşmanları yendiler, ganimet aldılar, geldiler ama çok da kolay oldu.Düşmanları yendiler, ganimet aldılar, geldiler ama çok da kolay oldu. Bu sefer kısa zamanda çabucak döndüler. Ve çok ganimetle geldiler.Bu sefer kısa zamanda çabucak döndüler. Ve çok ganimetle geldiler. Peygamber Efendimiz o mücahitleri karşılamaya çıktı, ashâb-ı kirâm da rıdvânullahi aleyhim ecmaîn yanında. Peygamber Efendimiz o mücahitleri karşılamaya çıktı, ashâb-ı kirâm da rıdvânullahi aleyhim ecmaîn yanında. Ashab-ı kirâmdan -belki Ebû Bekir es-Sıddûk radıyallahu anh Efendimiz- birisi gelenleri görünce;

Ashab-ı kirâmdan -belki Ebû Bekir es-Sıddûk radıyallahu anh Efendimiz- birisi gelenleri görünce;

"Oh, ne kadar kısa zamanda ne kadar büyük ganimet!.." dedi.

"Oh, ne kadar kısa zamanda ne kadar büyük ganimet!.." dedi.

Çünkü üzerlerini örtecek, avretlerini setredecek kumaşları yoktu; yiyecekleri yoktu.Çünkü üzerlerini örtecek, avretlerini setredecek kumaşları yoktu; yiyecekleri yoktu. Bir hurmayı birisi emip ötekisinin ağzına veriyordu. O kadar sıkıntı çekiyorlardı. Bir hurmayı birisi emip ötekisinin ağzına veriyordu. O kadar sıkıntı çekiyorlardı. Her şeylerini bırakıp Resûlullah'ın yanına hicret edip gittikleri için Her şeylerini bırakıp Resûlullah'ın yanına hicret edip gittikleri için sahâbe-i kirâm'ın büyük kısmı çok zor durumdaydı.

sahâbe-i kirâm'ın büyük kısmı çok zor durumdaydı.

"Oh oh! Ne kadar kısa zamanda ne kadar büyük bir ganimet!.." dedi. "Oh oh! Ne kadar kısa zamanda ne kadar büyük bir ganimet!.." dedi. Peygamber Efendimiz dedi ki;

"Ben size bundan daha büyük bir ganimeti haber vereyim mi?"

Peygamber Efendimiz dedi ki;

"Ben size bundan daha büyük bir ganimeti haber vereyim mi?"

"Buyur, söyle! Bizi bilgilendir, öğret yâ Resûlallah!" dediler.

"Buyur, söyle! Bizi bilgilendir, öğret yâ Resûlallah!" dediler.

"Bir insan sabah namazından sonra oturur zikirle meşgul olur,"Bir insan sabah namazından sonra oturur zikirle meşgul olur, sonra işrak vaktinde iki rekât namaz kılarsa bundan daha çok ganimet alır!" dedi.

sonra işrak vaktinde iki rekât namaz kılarsa bundan daha çok ganimet alır!" dedi.

Bu sahne de gözünüzün önünde olsun. İki rekât işrak namazı kılalım.

Bu sahne de gözünüzün önünde olsun. İki rekât işrak namazı kılalım.

Allah hepinizden razı olsun.

es-Selâmu aleyküm ve rahmetullâhi ve berekâtü.

Allah hepinizden razı olsun.

es-Selâmu aleyküm ve rahmetullâhi ve berekâtü.

Konuşma Hakkında
Tema 1
Tema 2