Namaz Vakitleri

19 Cemâziye'l-Evvel 1446
21 Kasım 2024
İmsak
06:22
Güneş
07:51
Öğle
12:55
İkindi
15:26
Akşam
17:49
Yatsı
19:13
Detaylı Arama

Sabır, Rıza ve Dua

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

20 Cemâziye'l-Evvel 1420 / 01.09.1999
Newcastle/ İngiltere

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Belanın Gerçek Anlamı ve Mükafatı, Müslümanın Hoşuna Gitmeyen Bir Şeyle İmtihan Olunması ve Tavrı, Tasavvufun En Yüksek Mertebelerinden | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Sabır, Rıza ve Dua

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

20 Cemâziye'l-Evvel 1420 / 01.09.1999
Newcastle/ İngiltere

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Belanın Gerçek Anlamı ve Mükafatı, Müslümanın Hoşuna Gitmeyen Bir Şeyle İmtihan Olunması ve Tavrı, Tasavvufun En Yüksek Mertebelerinden | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Konuşma Metni

Ve's-salâtü ve's-selâmu alâ seyyidi'l-evvelîne ve'l-âhirîn Muhammedini'l-MustafâVe's-salâtü ve's-selâmu alâ seyyidi'l-evvelîne ve'l-âhirîn Muhammedini'l-Mustafâ ve alâ âlihî ve sahbihî ve men tebiahû bi-ihsânin ilâ yevmi'd-dîn. ve alâ âlihî ve sahbihî ve men tebiahû bi-ihsânin ilâ yevmi'd-dîn.

Muhterem kardeşlerim! Muhterem kardeşlerim!

Çok iyi biliyorsunuz ki Allahu Teâlâ hazretleri bize ve âlemlere rahmet olarak Muhammed-i Mustafa,Çok iyi biliyorsunuz ki Allahu Teâlâ hazretleri bize ve âlemlere rahmet olarak Muhammed-i Mustafa, Peygamberimiz Ebu'l-Kâsım, Habîbullah Efendimiz'i gönderdi. Ona Kur'ân-ı Kerîm'i indirdi.Peygamberimiz Ebu'l-Kâsım, Habîbullah Efendimiz'i gönderdi. Ona Kur'ân-ı Kerîm'i indirdi. Bize ona tâbi olmayı emretti.Bize ona tâbi olmayı emretti. Bizim Allah'ın rızasını kazanmamız, dünya imtihanını başarmamız, iyi kul olmamız içinBizim Allah'ın rızasını kazanmamız, dünya imtihanını başarmamız, iyi kul olmamız için Resûlullah Efendimiz'e bağlanmamız, Kur'ân-ı Kerîm'i anlamamız, okumamız,Resûlullah Efendimiz'e bağlanmamız, Kur'ân-ı Kerîm'i anlamamız, okumamız, dinlememiz [ve] uygulamamız gerekiyor. dinlememiz [ve] uygulamamız gerekiyor.

Kur'ân-ı Kerîm'in uygulamasını, en güzel şekilde kendi hayatında Peygamber Efendimiz uygulamıştır.Kur'ân-ı Kerîm'in uygulamasını, en güzel şekilde kendi hayatında Peygamber Efendimiz uygulamıştır. Ve nasıl uygulanacağı hakkındaki incelikleri en güzel tarzda Peygamber Efendimiz anlatmıştır.Ve nasıl uygulanacağı hakkındaki incelikleri en güzel tarzda Peygamber Efendimiz anlatmıştır. Onun için ben şahsen yanımda Peygamber Efendimiz'in hadîs-i şerîflerini gezdirmeyi tercih ediyorum.Onun için ben şahsen yanımda Peygamber Efendimiz'in hadîs-i şerîflerini gezdirmeyi tercih ediyorum. Genellikle Peygamber Efendimiz'in hadîs-i şerîflerinden konuşuyoruz.Genellikle Peygamber Efendimiz'in hadîs-i şerîflerinden konuşuyoruz. Böylece daha bereketli, daha sıhhatli [ve] daha kıymetli bir konuşma olmuş oluyor. Böylece daha bereketli, daha sıhhatli [ve] daha kıymetli bir konuşma olmuş oluyor. Özel ve güncel konularla ilgili konuştuğumuz zaman belki hata ederiz, belki doğru olur, belki yanlış olur. Özel ve güncel konularla ilgili konuştuğumuz zaman belki hata ederiz, belki doğru olur, belki yanlış olur. Ama Peygamber Efendimiz'in sözleri üzerinde konuşunca iyi bir şey yapmış oluruz diyeAma Peygamber Efendimiz'in sözleri üzerinde konuşunca iyi bir şey yapmış oluruz diye böylece sağlam bir yol tutturmuş oluyoruz. böylece sağlam bir yol tutturmuş oluyoruz.

Peygamber Efendimiz'in hadîs-i şerîfleri, onun mübarek sözleridir.Peygamber Efendimiz'in hadîs-i şerîfleri, onun mübarek sözleridir. [Bizim için] onun hakkındaki bazı bilgilerdir. [Bizim için] onun hakkındaki bazı bilgilerdir. "Şöyle hareket etti, böyle yaptı." diye onu anlatan bazı haberlerdir. "Şöyle hareket etti, böyle yaptı." diye onu anlatan bazı haberlerdir.

Şimdi burada açılan sayfada gelen hadîs-i şerîfleri okuyacağım. Şimdi burada açılan sayfada gelen hadîs-i şerîfleri okuyacağım.

Birinci hadîs-i şerîf: Selâsün yüdrikü bihinne'l-abdu regâibe'd-dünyâ ve'l-âhireti:Birinci hadîs-i şerîf:

Selâsün yüdrikü bihinne'l-abdu regâibe'd-dünyâ ve'l-âhireti:
es-sabru inde'l-belâi ve'r-rıdâ bi'l-kadâi ve'd-duâü fi'r-rahâi. Sadaka Resûlullah. es-sabru inde'l-belâi ve'r-rıdâ bi'l-kadâi ve'd-duâü fi'r-rahâi.

Sadaka Resûlullah.

Bu hadîs-i şerîfi İmran b. Husayn radıyallahu anh isimli bir sahabî rivayet etmiş. Bu hadîs-i şerîfi İmran b. Husayn radıyallahu anh isimli bir sahabî rivayet etmiş.

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz bu hadîs-i şerîfinde bize bildiriyor ki; Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz bu hadîs-i şerîfinde bize bildiriyor ki;

"Üç şey kul tarafından yapıldığı takdirde o kul dünyanın ve âhiretin her türlü mükâfâtına nâil olur."Üç şey kul tarafından yapıldığı takdirde o kul dünyanın ve âhiretin her türlü mükâfâtına nâil olur. Dünyada da âhirette de büyük mükâfâtlara erer." Maddî mânevî çok büyük kazançlar sağlar. Dünyada da âhirette de büyük mükâfâtlara erer."

Maddî mânevî çok büyük kazançlar sağlar.

Bunlar nelerdir? Bir; es-sabru inde'l-belâi. "Belaya sabretmek." Bunlar nelerdir?

Bir; es-sabru inde'l-belâi. "Belaya sabretmek."

İkincisi nedir? Ve'r-rıdâ bi'l-kadâi. "Allah'ın mukadderâtı olarak alnına yazmış olduğu yazıya,İkincisi nedir?

Ve'r-rıdâ bi'l-kadâi. "Allah'ın mukadderâtı olarak alnına yazmış olduğu yazıya,
başına gelmiş olaylara rıza göstermek." İsyan etmemek, Allah'a karşı gelmemek, itiraz etmemek. başına gelmiş olaylara rıza göstermek."

İsyan etmemek, Allah'a karşı gelmemek, itiraz etmemek.

Üçüncüsü; ve'd-duâü fi'r-rahâi.Üçüncüsü; ve'd-duâü fi'r-rahâi. "İhtiyacı olmadığı, sıhhatli olduğu, keyfi yerinde olduğu genişlik zamanında da Allah'ı unutmayıp dua etmek." "İhtiyacı olmadığı, sıhhatli olduğu, keyfi yerinde olduğu genişlik zamanında da Allah'ı unutmayıp dua etmek."

Bu üç şeyde insan dünyanın ve âhiretin büyük mükâfâtlarına erer. Bu üç şeyde insan dünyanın ve âhiretin büyük mükâfâtlarına erer.

"Büyük mükâfât" diye tercüme ettiğimiz kelime regâib'tir."Büyük mükâfât" diye tercüme ettiğimiz kelime regâib'tir. Receb'in ilk cuma gecesine de Regaip Gecesi deniliyor.Receb'in ilk cuma gecesine de Regaip Gecesi deniliyor. Regaip Gecesi denmesinin sebebi, o gecede Allah'ın kullarına çok mükâfâtlar vereceği,Regaip Gecesi denmesinin sebebi, o gecede Allah'ın kullarına çok mükâfâtlar vereceği, [onları] çok büyük lütuflara erdi[rece]ği için[dir].[onları] çok büyük lütuflara erdi[rece]ği için[dir]. Receb'in o ilk cuma gecesine -yani perşembeyi cumaya bağlayan gece- o ismi melekler vermişler.Receb'in o ilk cuma gecesine -yani perşembeyi cumaya bağlayan gece- o ismi melekler vermişler. O gece, Allah'ın çok mükâfât dağıttığı gece.O gece, Allah'ın çok mükâfât dağıttığı gece. Özleyerek bekledikleri [bir gece…] Regaip bu; büyük mükâfât, mânevî mükâfât. Özleyerek bekledikleri [bir gece…] Regaip bu; büyük mükâfât, mânevî mükâfât.

Bize bu hadîs-i şerîfle Peygamber Efendimiz'in bildirdiği, önemli, güzel,Bize bu hadîs-i şerîfle Peygamber Efendimiz'in bildirdiği, önemli, güzel, mükâfât kazanmaya sebep olacak şeylerden birincisi; belaya sabretmek. mükâfât kazanmaya sebep olacak şeylerden birincisi; belaya sabretmek.

Bela Arapça'da özel, hakiki, lugattaki mânasıyla "imtihan" demektir. İbtila da derler.Bela Arapça'da özel, hakiki, lugattaki mânasıyla "imtihan" demektir. İbtila da derler. O kelime de aynı kökten gelir. Bela da derler. O kelime de aynı kökten gelir. Bela da derler. Bizim anladığımız mânada "insanın başına gelip çatmış tatsız olay" demek değildir, "imtihan" demektir.Bizim anladığımız mânada "insanın başına gelip çatmış tatsız olay" demek değildir, "imtihan" demektir. Mesela bela, rivayetlerde belâen hasenâ "iyi bir imtihanla imtihan olmak" diye de geçiyor. Mesela bela, rivayetlerde belâen hasenâ "iyi bir imtihanla imtihan olmak" diye de geçiyor.

Hayatta başımıza gelen olayları aslında bize Allah nasip ediyor. Kaderde varmış, İngiltere'ye gelmişiz.Hayatta başımıza gelen olayları aslında bize Allah nasip ediyor. Kaderde varmış, İngiltere'ye gelmişiz. Kaderde varmış, şu dükkânları açmışız. Kaderde varmış, meğerse diyâr-ı gurbette çalışacakmışız.Kaderde varmış, şu dükkânları açmışız. Kaderde varmış, meğerse diyâr-ı gurbette çalışacakmışız. Kaderde varmış da şu olacakmış, bu olacakmış… Bunlar bizim alnımızın yazısı. Böyle oluyor.Kaderde varmış da şu olacakmış, bu olacakmış… Bunlar bizim alnımızın yazısı. Böyle oluyor. Bunlar hayatın birer cilvesi… Bazen üzücü olay, bazen [de] başkalarının imrendiği, Bunlar hayatın birer cilvesi… Bazen üzücü olay, bazen [de] başkalarının imrendiği, "Ah benim de olsa!" diye özendiği olaylar. "Ah benim de olsa!" diye özendiği olaylar. Mesela bazısı zengin oluyor, güzel arabası oluyor, evi oluyor ve başkaları da imreniyor;Mesela bazısı zengin oluyor, güzel arabası oluyor, evi oluyor ve başkaları da imreniyor; "Benim de arabam olsa şöyle. Benim de bu kadar güzel evim olsa…" diyor. Bunlar da imtihan."Benim de arabam olsa şöyle. Benim de bu kadar güzel evim olsa…" diyor. Bunlar da imtihan. Allah o zaman zenginlikle imtihan ediyor. Allah o zaman zenginlikle imtihan ediyor.

"Bakalım ben buna güzel şeyler verdim, bu imtihanı başaracak mı?"Bakalım ben buna güzel şeyler verdim, bu imtihanı başaracak mı? Bunun karşısında şımarmadan iyi bir kul olarak kulluğunu yapacak mı?" Bunun karşısında şımarmadan iyi bir kul olarak kulluğunu yapacak mı?"

O da bir imtihan. Bazen ihtiyaç ve fakirlik hâli oluyor. O da bir imtihan. Bazen hastalık oluyor.O da bir imtihan. Bazen ihtiyaç ve fakirlik hâli oluyor. O da bir imtihan. Bazen hastalık oluyor. Hastalık da bir imtihandır. Hastalık da bir imtihandır.

Bakalım sabredecek mi yoksa "Bana bu hastalığı niye verdin yâ Rabbi!" diye ağzını açıpBakalım sabredecek mi yoksa "Bana bu hastalığı niye verdin yâ Rabbi!" diye ağzını açıp gözünü yumup ileri geri konuşacak mı? Bu da bir imtihandır. gözünü yumup ileri geri konuşacak mı?

Bu da bir imtihandır.

Hayatta karşılaştığınız sevindirici veya üzücü olaylar sizin imtihanınız. Size öyle geliyor.Hayatta karşılaştığınız sevindirici veya üzücü olaylar sizin imtihanınız. Size öyle geliyor. Allah sizin o olayın karşısındaki davranışınızı değerlendirecek. Allah sizin o olayın karşısındaki davranışınızı değerlendirecek. İyi karşılıkta bulunursanız iyi, sevap alacaksınız; İyi karşılıkta bulunursanız iyi, sevap alacaksınız; ya da feveran [edip] isyan ederseniz, ağzınızı, kafanızı [ve] davranışınızı bozarsanız ya da feveran [edip] isyan ederseniz, ağzınızı, kafanızı [ve] davranışınızı bozarsanız o zaman da günaha gireceksiniz. Mesela benim bir talebem vardı.o zaman da günaha gireceksiniz.

Mesela benim bir talebem vardı.
Kız talebelerimden… İlâhiyat fakültesi mezunlarından. Onun yıllarca çocuğu olmuyordu.Kız talebelerimden… İlâhiyat fakültesi mezunlarından. Onun yıllarca çocuğu olmuyordu. Sonra Allah bir çocuk verdi. Ama dünya güzeli bir bebek. Gerçekten gül gibi yanakları var, çok güzel.Sonra Allah bir çocuk verdi. Ama dünya güzeli bir bebek. Gerçekten gül gibi yanakları var, çok güzel. Böyle bakmaya kıyılmayacak kadar bir bebekti. Bir hafta kadar yaşadı. Zaten zor doğmuştu.Böyle bakmaya kıyılmayacak kadar bir bebekti. Bir hafta kadar yaşadı. Zaten zor doğmuştu. Birkaç yıl böyle beklediler. Bebek olmadı. Ondan sonra maalesef vefat etti. Bebek yaşamadı.Birkaç yıl böyle beklediler. Bebek olmadı. Ondan sonra maalesef vefat etti. Bebek yaşamadı. Tabii o bir acı. Acı bir imtihan. Zorlu bir imtihan. Çok zor bir sorun.Tabii o bir acı. Acı bir imtihan. Zorlu bir imtihan. Çok zor bir sorun. Öyle bir sorun karşısında insanın nasıl davranacağı, kendisini tutması bir hayli zor. Öyle bir sorun karşısında insanın nasıl davranacağı, kendisini tutması bir hayli zor. Bizim bu kız talebemiz kendini tutamadı. Allah'a karşı imanını bile zedeleyecek isyankâr sözler söyledi.Bizim bu kız talebemiz kendini tutamadı. Allah'a karşı imanını bile zedeleyecek isyankâr sözler söyledi. Bebeğin acısına dayanamadı, üzüntüsünden çok kötü sözler söyledi. Bebeğin acısına dayanamadı, üzüntüsünden çok kötü sözler söyledi. Çok kötü duruma düştü. İmtihanı kaybetti. Bazen de başka türlü olur. Allah bağ bahçe verir, üzüm verir.Çok kötü duruma düştü. İmtihanı kaybetti.

Bazen de başka türlü olur. Allah bağ bahçe verir, üzüm verir.
Adam yoldan geçen yolcuya bir salkım vermez.Adam yoldan geçen yolcuya bir salkım vermez. Ondan sonra ertesi gün bakar, bir kırağ gelmiş, bütün bağ gitmiş.Ondan sonra ertesi gün bakar, bir kırağ gelmiş, bütün bağ gitmiş. Kur'ân-ı Kerîm'de böyle anlatılan olaylar var. "Aman aranıza bir fakir sokulmasın. Kur'ân-ı Kerîm'de böyle anlatılan olaylar var. "Aman aranıza bir fakir sokulmasın. Yarın üzümleri toplayacağız. Dikkat edin, meyveleri vermek yok." diye akşamdan kararlaştırıyorlar. Yarın üzümleri toplayacağız. Dikkat edin, meyveleri vermek yok." diye akşamdan kararlaştırıyorlar. Gece bir felaket oluyor. Bütün mahsul helâk oluyor. Sabah gidiyorlar, bakıyorlar ki hepsi mahvolmuş.Gece bir felaket oluyor. Bütün mahsul helâk oluyor. Sabah gidiyorlar, bakıyorlar ki hepsi mahvolmuş. Kırağ çalmış, bozulmuş. O da bir imtihandır. Kırağ çalmış, bozulmuş. O da bir imtihandır.

Biz kadere, Allah'a, âhirete inanmış, dünyanın bir imtihan yeri olduğunu bilen,Biz kadere, Allah'a, âhirete inanmış, dünyanın bir imtihan yeri olduğunu bilen, her hareketimizin bizim sorumluluğumuza ait olduğunu, her hareketimizin bizim sorumluluğumuza ait olduğunu, omuzlarımızdaki meleklerin iyilikleri kötülükleri yazdığını bilen insanlar [olarak] nasıl davranmamız lazım? omuzlarımızdaki meleklerin iyilikleri kötülükleri yazdığını bilen insanlar [olarak] nasıl davranmamız lazım?

Üzücü olayların karşısında da mâneviyâtımızı bozmadan sağlam durmamız lazım.Üzücü olayların karşısında da mâneviyâtımızı bozmadan sağlam durmamız lazım. İnsanların başına çeşitli olaylar geliyor. Kraliçe Diana ile nişanlısı küt gittiler, bitti. İnsanların başına çeşitli olaylar geliyor. Kraliçe Diana ile nişanlısı küt gittiler, bitti. Onların sayfası kapandı. Şimdi o adamın zengin babası, oğlunu kaybetti. Acı bir olay.Onların sayfası kapandı. Şimdi o adamın zengin babası, oğlunu kaybetti. Acı bir olay. Ne yapalım, kader, Allah'ın imtihanı. Dünya hayatı böyle. Ne yapalım, kader, Allah'ın imtihanı. Dünya hayatı böyle.

[İmtihan] çeşitli şekillerde olabilir. Bazen ne bu kadar aşırı acı, ne bu kadar aşırı tatlı olur.[İmtihan] çeşitli şekillerde olabilir. Bazen ne bu kadar aşırı acı, ne bu kadar aşırı tatlı olur. Orta olur. Günlük olay olur. Ama günlük olayda da insan bazen kaybeder bazen kazanır. Orta olur. Günlük olay olur. Ama günlük olayda da insan bazen kaybeder bazen kazanır.

Benim bir yakınım var. Aksaray pazarına gitmiş. Ev için yiyecek içecek, meyve almış.Benim bir yakınım var. Aksaray pazarına gitmiş. Ev için yiyecek içecek, meyve almış. Taze taze, turfanda yeni çıkmış salatalıklar, çıtır çıtır… Onlar[a] da çok büyük para vermiş, almış. Taze taze, turfanda yeni çıkmış salatalıklar, çıtır çıtır… Onlar[a] da çok büyük para vermiş, almış. Turfanda, yeni olunca pahalı oluyor. Almış. Getirmiş, arabasının bagajını açmış.Turfanda, yeni olunca pahalı oluyor. Almış. Getirmiş, arabasının bagajını açmış. Arabasının arkasına bunları koyarken adamın birisi arkasından gelmiş.Arabasının arkasına bunları koyarken adamın birisi arkasından gelmiş. Kendisi anlatıyor: "[Baktım] güçlü, kuvvetli, iri yarı, dinç, sağlam bir insan." Kendisi anlatıyor: "[Baktım] güçlü, kuvvetli, iri yarı, dinç, sağlam bir insan."

Demiş ki; "Ağabey, şu salatalıklardan bana bir tane versene." Hırpânî kılıklı birisi… Demiş ki; "Ağabey, şu salatalıklardan bana bir tane versene." Hırpânî kılıklı birisi…

O da demiş ki; "Sen o salatalığın bir tanesinin kaç para olduğunu biliyor musun?"O da demiş ki; "Sen o salatalığın bir tanesinin kaç para olduğunu biliyor musun?" Çok pahalı, turfanda. "Kaça olduğunu biliyor musun?" Çok pahalı, turfanda. "Kaça olduğunu biliyor musun?"

Gidip de onu istiyor. Yani imtihan ya, onu istiyor. "Sen bunun kaç para olduğunu biliyor musun?" demiş. Gidip de onu istiyor. Yani imtihan ya, onu istiyor. "Sen bunun kaç para olduğunu biliyor musun?" demiş.

Eğilmiş, yine [de] alıp verecek. Ama dayanamamış, bu lafı söylemiş.Eğilmiş, yine [de] alıp verecek. Ama dayanamamış, bu lafı söylemiş. Biraz içine zor gelmiş. Bir kilo domates istese verecek. Üç tane ekmek istese verecek fakire.Biraz içine zor gelmiş. Bir kilo domates istese verecek. Üç tane ekmek istese verecek fakire. Ama turfanda salatalık, zaten sayılı almış. Bir tanesi şu kadar para. Zor almış.Ama turfanda salatalık, zaten sayılı almış. Bir tanesi şu kadar para. Zor almış. "Hadi babam yesin, annem tatsın." diye almış mesela. Dilenci gidiyor, onu istiyor."Hadi babam yesin, annem tatsın." diye almış mesela. Dilenci gidiyor, onu istiyor. "Şu salatalıktan ver bana." "Sen kaça olduğunu biliyor musun?" demiş. "Şu salatalıktan ver bana."

"Sen kaça olduğunu biliyor musun?" demiş.

"Eğildim, vermeye niyetim var. Salatalığı aldım, döndüm; adam yok." diyor. "Halbuki alandayım…" diyor. "Eğildim, vermeye niyetim var. Salatalığı aldım, döndüm; adam yok." diyor.

"Halbuki alandayım…" diyor.

Aksaray'a giderken, Vatan caddesinin Aksaray'a yakın yerinde, sol tarafta.Aksaray'a giderken, Vatan caddesinin Aksaray'a yakın yerinde, sol tarafta. Oradaki barakaları, çarşıyı geçtikten sonraki meydanlık yer. [Orada] bir evliyâ kabri var.Oradaki barakaları, çarşıyı geçtikten sonraki meydanlık yer. [Orada] bir evliyâ kabri var. Onun ötesi boş. Boş alan. "O istedi, ben eğildim, vereceğim.Onun ötesi boş. Boş alan.

"O istedi, ben eğildim, vereceğim.
Döndüm baktım, adam yok. Kayboldu. Şöyle baktım yok, böyle baktım yok. Döndüm baktım, adam yok. Kayboldu. Şöyle baktım yok, böyle baktım yok. Arkama baktım yok. Adam yok oldu." diyor. Arkama baktım yok. Adam yok oldu." diyor.

İmtihan! Gitti. İmtihan bitti. Onun zorlandığı, çok para verdiği için zorlandığı bir olay. İmtihan! Gitti. İmtihan bitti. Onun zorlandığı, çok para verdiği için zorlandığı bir olay.

Cömert bir insan. Milyarlar hayır yapan bir insan. Ben şahidim, biliyorum.Cömert bir insan. Milyarlar hayır yapan bir insan. Ben şahidim, biliyorum. Milyarlarla hayır yapan bir insan. Ama demiş ki; "Sen onun kaça olduğunu biliyor musun?"Milyarlarla hayır yapan bir insan. Ama demiş ki; "Sen onun kaça olduğunu biliyor musun?" Yine de vermeye niyetlenmiş. Belki de kaybetmedi imtihanı. O sözü söylemeseydi daha iyi olacaktı.Yine de vermeye niyetlenmiş. Belki de kaybetmedi imtihanı. O sözü söylemeseydi daha iyi olacaktı. Söylemeden verseydi. Yani orada imtihan oluyor. Dönmüş bakmış, yok. Söylemeden verseydi. Yani orada imtihan oluyor. Dönmüş bakmış, yok.

"Hızır aleyhisselam'dı muhakkak." diyor kendisi anlatırken. "Çünkü bir yere gitmesi mümkün değil."Hızır aleyhisselam'dı muhakkak." diyor kendisi anlatırken. "Çünkü bir yere gitmesi mümkün değil. Etraf tenha. Baktım yok. Yok oldu, kayboldu." diyor. Böyle de olmuş.Etraf tenha. Baktım yok. Yok oldu, kayboldu." diyor.

Böyle de olmuş.
Bu düz bir imtihan, yani çok aşırı bir imtihan değil. Bazen çok aşırı olur.Bu düz bir imtihan, yani çok aşırı bir imtihan değil. Bazen çok aşırı olur. İnsanın en çok sevdiği yavrusunun ölümü çok acı bir şey mesela… İnsanın en çok sevdiği yavrusunun ölümü çok acı bir şey mesela…

Hâsılı, biz Allah'a inanmış insanlar dünyada imtihan edildiğimizi biliyoruz. Hayat bir imtihandır.Hâsılı, biz Allah'a inanmış insanlar dünyada imtihan edildiğimizi biliyoruz. Hayat bir imtihandır. Karşılaştığımız her olay bir imtihandır.Karşılaştığımız her olay bir imtihandır. Biz bu imtihanda eğer hoşumuza gitmeyen şeylerle karşılaşmışsak Allah'la aramızı bozmamalıyız.Biz bu imtihanda eğer hoşumuza gitmeyen şeylerle karşılaşmışsak Allah'la aramızı bozmamalıyız. Öyleleri var ki belki arabesk musikide filan da duyuyorsunuz.Öyleleri var ki belki arabesk musikide filan da duyuyorsunuz. Ben bazen bindiğim minibüsten inmek istiyorum. Çünkü adam açıyor sonuna kadar arabesk musikiyi…Ben bazen bindiğim minibüsten inmek istiyorum. Çünkü adam açıyor sonuna kadar arabesk musikiyi… Ondan sonra güya orada şarkı musiki parçası var, Allah'a çatıyor.Ondan sonra güya orada şarkı musiki parçası var, Allah'a çatıyor. "Benim başıma bu belayı niye verdin Allah'ım!" "Şimdi başımıza taş yağacak."Benim başıma bu belayı niye verdin Allah'ım!" "Şimdi başımıza taş yağacak. Durdur şu minibüsü, ben ineyim aşağı. Ya bunu kapa ya ineyim." diyorum.Durdur şu minibüsü, ben ineyim aşağı. Ya bunu kapa ya ineyim." diyorum. Bu kadar böyle tipsiz tatsız adamlar var. Yanlış işler yapıyor. İmtihan. İnsan kaybeder.Bu kadar böyle tipsiz tatsız adamlar var.

Yanlış işler yapıyor. İmtihan. İnsan kaybeder.
Allah insanları imtihan ediyor. Kaybeden insandır. Sabrederse sabrın mükâfatı olur.Allah insanları imtihan ediyor. Kaybeden insandır. Sabrederse sabrın mükâfatı olur. Şükrederse şükrün mükâfâtı olur. Şükretmezse şükr[etmemenin] cezası olur.Şükrederse şükrün mükâfâtı olur. Şükretmezse şükr[etmemenin] cezası olur. Sabretmezse sabırsızlığın cezası olur. Kesin. Sabretmezse sabırsızlığın cezası olur. Kesin. Peygamberleri dahi böyle hayatlarından biliyoruz, başlarına zorlu imtihanlar gelmiştir. Peygamberleri dahi böyle hayatlarından biliyoruz, başlarına zorlu imtihanlar gelmiştir.

Mesela Peygamber Efendimiz'in hayatının [rahat] bir hayat olmadığını,Mesela Peygamber Efendimiz'in hayatının [rahat] bir hayat olmadığını, ne kadar sıkıntılı bir hayat olduğunu hepimiz biliyoruz. Ne kadar sıkıntı çektiğini biliyoruz. ne kadar sıkıntılı bir hayat olduğunu hepimiz biliyoruz. Ne kadar sıkıntı çektiğini biliyoruz. Nuh aleyhisselam'ın sıkıntılarını biliyoruz. Nuh aleyhisselam'ın sıkıntılarını biliyoruz. Musa aleyhisselam'ın Firavun'dan ve kavminden çektiklerini biliyoruz. Her peygamberi biliyoruz.Musa aleyhisselam'ın Firavun'dan ve kavminden çektiklerini biliyoruz. Her peygamberi biliyoruz. İbrahim aleyhisselam'ın Nemrut'tan, kavminden neler çektiğini biliyoruz. İbrahim aleyhisselam'ın Nemrut'tan, kavminden neler çektiğini biliyoruz.

Bu akşam buradaki sohbet konusu olarak kurayla çıkan [hadis-i şerifte]Bu akşam buradaki sohbet konusu olarak kurayla çıkan [hadis-i şerifte] Peygamber Efendimiz'in birinci nasihati; sabırlı olun.Peygamber Efendimiz'in birinci nasihati; sabırlı olun. Başınıza bir hal gelirse ciyak ciyak bağırmayın, viyak viyak feryat etmeyin. Metin olun. Başınıza bir hal gelirse ciyak ciyak bağırmayın, viyak viyak feryat etmeyin. Metin olun. Adı Metin olanlardan gayrısı da metin olsun. Sağlam durun. Bilin ki Allah sizi imtihan ediyor.Adı Metin olanlardan gayrısı da metin olsun. Sağlam durun. Bilin ki Allah sizi imtihan ediyor. "Bu da geçer. Bu da bir imtihan. Sabredeyim." deyin."Bu da geçer. Bu da bir imtihan. Sabredeyim." deyin. İnsan böyle sabır edecek bir olayla karşılaştığı zaman diyecek ki; İnsan böyle sabır edecek bir olayla karşılaştığı zaman diyecek ki;

İnnâ li'llâhi ve innâ ileyhi râciûn. İnnâ li'llâhi ve innâ ileyhi râciûn.

"Biz Allah'ın kullarıyız. Allah'ın huzuruna döneceğiz. Allah'tandır." diyecek, sabredeceğiz. "Biz Allah'ın kullarıyız. Allah'ın huzuruna döneceğiz. Allah'tandır." diyecek, sabredeceğiz.

İnna'llâhe mea's-sâbirîn. "Hiç şüphe yok ki Allah sabredenlerle beraberdir." İnna'llâhe mea's-sâbirîn.

"Hiç şüphe yok ki Allah sabredenlerle beraberdir."

"Sevdiği için yanındadır. Onların cephesindedir. Onların yanındadır, onları tutar." demek. "Sevdiği için yanındadır. Onların cephesindedir. Onların yanındadır, onları tutar." demek.

İnnemâ yüveffe's-sâbirûne ecrehüm bi-gayri hisâb. İnnemâ yüveffe's-sâbirûne ecrehüm bi-gayri hisâb.

Herkese mükâfâtları sayıyla, ölçüyle verilirken sabredenlere mükâfâtlar ölçüye sığmayacak kadar,Herkese mükâfâtları sayıyla, ölçüyle verilirken sabredenlere mükâfâtlar ölçüye sığmayacak kadar, tarif edilmeyecek kadar çok verilir. İnnemâ yüveffe's-sabirûne echarum bi-gayri hisab. tarif edilmeyecek kadar çok verilir.

İnnemâ yüveffe's-sabirûne echarum bi-gayri hisab.

İslâm'da bir müslümanın çok sevap kazanması yollarının, geniş imkânlarının bir tanesi [de] sabırdır.İslâm'da bir müslümanın çok sevap kazanması yollarının, geniş imkânlarının bir tanesi [de] sabırdır. Sabır tarafından insanın sevap haznesine güldür güldür billur gibi sevap gelir.Sabır tarafından insanın sevap haznesine güldür güldür billur gibi sevap gelir. Güldür güldür akar gelir. Sabredecek. Çünkü hayat karmaşık, karışık bir olaydır.Güldür güldür akar gelir. Sabredecek. Çünkü hayat karmaşık, karışık bir olaydır. Bu karışık olayların bazısı tatlıdır bazısı tatsızdır, ne yapalım. Tatlılarını ayırıp da tatsızlarını itemeyiz.Bu karışık olayların bazısı tatlıdır bazısı tatsızdır, ne yapalım. Tatlılarını ayırıp da tatsızlarını itemeyiz. Hepsi beraber gelir.Hepsi beraber gelir. Allah bize tatlı şeyler verirken O'nunla dost olup da acı şeylerle karşılaştırdığı zamanAllah bize tatlı şeyler verirken O'nunla dost olup da acı şeylerle karşılaştırdığı zaman O'na isyan etmek kulluğa yakışmaz. Onun için sabırlı olacağız. O'na isyan etmek kulluğa yakışmaz. Onun için sabırlı olacağız.

Bilmiyorum, içinizde sabretme durumunda olan insanlar var galiba… Böyle bir nasihat geldi.Bilmiyorum, içinizde sabretme durumunda olan insanlar var galiba… Böyle bir nasihat geldi. Sabredin. Sabrederseniz mükâfât alırsınız. Allah sabredenlerle beraberdir.Sabredin. Sabrederseniz mükâfât alırsınız. Allah sabredenlerle beraberdir. Sabredenlere sevaplar çok gelir. Sabredin. Bu bir. Sabredenlere sevaplar çok gelir. Sabredin. Bu bir.

Ve'r-rıdâ bi'l-kadâi. İkincisi, Allah'ın takdîrâtına, mukadderâtına rıza göstermek.Ve'r-rıdâ bi'l-kadâi. İkincisi, Allah'ın takdîrâtına, mukadderâtına rıza göstermek. Biliyoruz ki olayları Allah Levh-i Mahfûz'a yazıyor. Mukadderât oluyor. Yani insanın ömrü belli.Biliyoruz ki olayları Allah Levh-i Mahfûz'a yazıyor. Mukadderât oluyor. Yani insanın ömrü belli. Ne kadar yaşayacağı ezelden mâlum. Rızkının ne miktar olduğu bellidir.Ne kadar yaşayacağı ezelden mâlum. Rızkının ne miktar olduğu bellidir. Kaç tane pizza yiyeceği sayılı. Her şey mâlum. Allah bunu en ince [detayına] kadar biliyor. Kaç tane pizza yiyeceği sayılı. Her şey mâlum. Allah bunu en ince [detayına] kadar biliyor.

İnsanoğlunun kazaya, "Kaza" dediğimiz, böyle iki arabanın çarpışması demek değil.İnsanoğlunun kazaya, "Kaza" dediğimiz, böyle iki arabanın çarpışması demek değil. Kazâ-i İlâhî, "Allah'ın hükmü" demek. Kazâ-i İlâhî, "Allah'ın hükmü" demek. Allah'ın hükmüne rıza göstermesi; "Tamam yâ Rabbi! Neylersen hoştur, kabulümdür." demesi lazım.Allah'ın hükmüne rıza göstermesi; "Tamam yâ Rabbi! Neylersen hoştur, kabulümdür." demesi lazım. Bunu biliyorsunuz. "Neylerse güzel eyler" diye bir ilahi, bir şiir var.Bunu biliyorsunuz. "Neylerse güzel eyler" diye bir ilahi, bir şiir var. İbrahim Hakk-ı Erzurûmî hazretlerinin. "Mevlâ görelim neyler, neylerse güzel eyler…" diye. İbrahim Hakk-ı Erzurûmî hazretlerinin. "Mevlâ görelim neyler, neylerse güzel eyler…" diye.

Hakk'ın olacak işler Boşdur gam u teşvişler Hak hikmetini işler Hakk'ın olacak işler

Boşdur gam u teşvişler

Hak hikmetini işler

Mevlâ görelim neyler Neylerse güzel eyler… Mevlâ görelim neyler

Neylerse güzel eyler…

Başka bir şair de diyor ki; Hoştur bana senden gelen, Başka bir şair de diyor ki;

Hoştur bana senden gelen,

Ya gonca gül, yahut diken. Ya hayattır, yahut kefen, Lütfun da hoş, kahrın da hoş. Ya gonca gül, yahut diken.

Ya hayattır, yahut kefen,

Lütfun da hoş, kahrın da hoş.

İyi bir derviş, iyi bir sûfî, iyi bir mü'min Allah'tan olan şeyleri hoş karşılar.İyi bir derviş, iyi bir sûfî, iyi bir mü'min Allah'tan olan şeyleri hoş karşılar. Tahammülle karşılar, sabırla karşılar. Bozulmaz. Allah'ın hükmüne, kazasına, kaderine razı olur. Tahammülle karşılar, sabırla karşılar. Bozulmaz. Allah'ın hükmüne, kazasına, kaderine razı olur.

Bu hususta benim sevdiğim bir hikâye var. Kitaplarda okumuştum, çok beğenirim.Bu hususta benim sevdiğim bir hikâye var. Kitaplarda okumuştum, çok beğenirim. Eski zamanda böyle iyi bir derviş, olgun bir kimse,Eski zamanda böyle iyi bir derviş, olgun bir kimse, evliyâ yolunun yolcusu bir iyi insan bir şehirden bir şehre gitmiş.evliyâ yolunun yolcusu bir iyi insan bir şehirden bir şehre gitmiş. Şehrin kale kapısından içeri girince bunu yakalamışlar. Şehrin kale kapısından içeri girince bunu yakalamışlar.

Eskiden kale kapıları vardı. Surlar vardı. Burada da öyledir. Almanya'da da öyle. Türkiye'de de öyleydi.Eskiden kale kapıları vardı. Surlar vardı. Burada da öyledir. Almanya'da da öyle. Türkiye'de de öyleydi. Sonunda burg sözü olan bütün yerleşme yerleri aslında bir kale. Burg, "kale" demektir.Sonunda burg sözü olan bütün yerleşme yerleri aslında bir kale. Burg, "kale" demektir. Edinburg vesaire. Hepsinin kalesi vardır. Bir şehre girmiş kapıdan.Edinburg vesaire. Hepsinin kalesi vardır.

Bir şehre girmiş kapıdan.
Oradaki muhafızlar bakmışlar, gözleri tutmamış. Tipsiz bulmuşlar. Zaten derviş adam, yani fukarâ.Oradaki muhafızlar bakmışlar, gözleri tutmamış. Tipsiz bulmuşlar. Zaten derviş adam, yani fukarâ. Övünmüyor, giyinmiyor, fiyaka yapmıyor, saltanatı yok. Zaten yoldan gelmiş, tozlu topraklı…Övünmüyor, giyinmiyor, fiyaka yapmıyor, saltanatı yok. Zaten yoldan gelmiş, tozlu topraklı… Zaten dünyaya metelik vermiyor. Parası pulu yok.Zaten dünyaya metelik vermiyor. Parası pulu yok. Ama âlim, ârif, kalbi zengin, duyguları güzel, evliyâ… Ama dış görünüş itibariyle hırpânî bir insan.Ama âlim, ârif, kalbi zengin, duyguları güzel, evliyâ… Ama dış görünüş itibariyle hırpânî bir insan. "Gel buraya!" demişler, yakalamışlar. Sorgulamışlar. Şüphelenmişler."Gel buraya!" demişler, yakalamışlar. Sorgulamışlar. Şüphelenmişler. "Sen galiba bizim düşmanımız falancanın casususun!" demişler. "Sen galiba bizim düşmanımız falancanın casususun!" demişler. Adam da kendisini savunamamış veya karşı tarafı ikna edememiş.Adam da kendisini savunamamış veya karşı tarafı ikna edememiş. Komutan demiş ki; "Kesin bunun kafasını! Olsun bitsin. Madem casus, kesin bunu!" Komutan demiş ki; "Kesin bunun kafasını! Olsun bitsin. Madem casus, kesin bunu!"

Adamı kesmeye cellâda götürürken adam diyor ki kendi kendine… Kendisiyle konuşuyor.Adamı kesmeye cellâda götürürken adam diyor ki kendi kendine… Kendisiyle konuşuyor. Egosuyla, içiyle konuşuyor. Egosuyla, içiyle konuşuyor. Demiş ki; "Sen kitaplarda böyle okunduğu zaman kaza ve hükm-ü ilâhîye razı olmayı söylüyordun. Demiş ki; "Sen kitaplarda böyle okunduğu zaman kaza ve hükm-ü ilâhîye razı olmayı söylüyordun. Konuşuyordun. Kabul ediyordun.Konuşuyordun. Kabul ediyordun. Şimdi bak Allah sana böyle bir olay hükmetmiş, başına böyle bir olay geldi. Haksız yere yakalandın.Şimdi bak Allah sana böyle bir olay hükmetmiş, başına böyle bir olay geldi. Haksız yere yakalandın. Şimdi biraz sonra da cellât bir balta vuracak, kafan gövdenden ayrılacak. Şimdi biraz sonra da cellât bir balta vuracak, kafan gövdenden ayrılacak.

Şimdi buna da mı razısın? Bak olanlara şimdi. Buna da mı razısın?" Şimdi buna da mı razısın?

Bak olanlara şimdi.

Buna da mı razısın?"

Şeytan içinden körüklüyor. İsyan etsin de kâfir olarak ölsün diye… Şeytan içinden körüklüyor. İsyan etsin de kâfir olarak ölsün diye…

O da demiş ki içinden, yine bu sese karşı; "Ne yapalım, herkesin bir ömrü var.O da demiş ki içinden, yine bu sese karşı; "Ne yapalım, herkesin bir ömrü var. Demek benim ömrüm de bu kadarmış. Allah böyle hükmetmiş. Demek benim ömrüm de bu kadarmış. Allah böyle hükmetmiş. Mazlum olarak ölmek de fena bir şey değil. Zalim olarak ölseydim daha fena olacaktı.Mazlum olarak ölmek de fena bir şey değil. Zalim olarak ölseydim daha fena olacaktı. Hiç olmazsa haksız yere mazlum olarak ölüyorum." Hiç olmazsa haksız yere mazlum olarak ölüyorum."

Kazaya rıza gösteriyor. Ve hükm-ü ilâhîye teslim. "Ne yapalım, kader böyleymiş…" Kazaya rıza gösteriyor. Ve hükm-ü ilâhîye teslim. "Ne yapalım, kader böyleymiş…"

Bu gibi olayları ben birkaç sefer yaşadım. Yani insanın en son anlarını tattım. Bu gibi olayları ben birkaç sefer yaşadım. Yani insanın en son anlarını tattım.

Singapur'dan uçağa bindik. Bizim uçak bir kaza geçirdi. Başladı aşağı gitmeye…Singapur'dan uçağa bindik. Bizim uçak bir kaza geçirdi. Başladı aşağı gitmeye… Yere vurdu mu hayatınız bitecek, tamam. Yere vurdu mu hayatınız bitecek, tamam.

Uçak yere çakıldıktan sonra yolcusunun yaşama imkânı ne kadardır? Uçak yere çakıldıktan sonra yolcusunun yaşama imkânı ne kadardır?

Böyle gidiyorduk doğrudan doğruya… Düz gidiyorduk. Yatay gidiyorduk.Böyle gidiyorduk doğrudan doğruya… Düz gidiyorduk. Yatay gidiyorduk. Uçağımız bir duvara çarpmış gibi bir gümbürtü oldu, "güm" diye. Herkes koltuklarından öne fırladı.Uçağımız bir duvara çarpmış gibi bir gümbürtü oldu, "güm" diye. Herkes koltuklarından öne fırladı. Benim önümde bir koltuk vardı, ondan sonra busines classın duvarı vardı.Benim önümde bir koltuk vardı, ondan sonra busines classın duvarı vardı. Biz garibanlar [kısmında idik,] arka tarafta. Ben önümdeki koltuktan da havaya uçup duvara çarptım.Biz garibanlar [kısmında idik,] arka tarafta. Ben önümdeki koltuktan da havaya uçup duvara çarptım. O duvarın önündeki sıradaki adamın ensesine düştüm.O duvarın önündeki sıradaki adamın ensesine düştüm. Benim önümdeki adam daha ön tarafa uçacak bir yeri olmadığından üst tarafa çarptı. Benim önümdeki adam daha ön tarafa uçacak bir yeri olmadığından üst tarafa çarptı. Uçağın üst tarafında ışıklar vardır. Hava ayar yerleri vardır. Hostesi çağırma düğmeleri vardır.Uçağın üst tarafında ışıklar vardır. Hava ayar yerleri vardır. Hostesi çağırma düğmeleri vardır. Vallahi orayı deldi kafası. "Güm" diye orayı kafasıyla deldi ve kafası kanlar içinde yere [düştü].Vallahi orayı deldi kafası. "Güm" diye orayı kafasıyla deldi ve kafası kanlar içinde yere [düştü]. Arkadan ölenler oldu. Bizim uçak aşağı iniyor, böyle gidiyoruz aşağı… Hayat bu kadarmış, ne yapalım… Arkadan ölenler oldu. Bizim uçak aşağı iniyor, böyle gidiyoruz aşağı… Hayat bu kadarmış, ne yapalım…

Benim aklıma bizim hatun geldi. "Bu hatun benim hocamın bana emaneti.Benim aklıma bizim hatun geldi. "Bu hatun benim hocamın bana emaneti. Gideyim şunun yanına, kelime-i tevhid telkin edeyim." dedim. Sürünerek yanına kadar gittim.Gideyim şunun yanına, kelime-i tevhid telkin edeyim." dedim. Sürünerek yanına kadar gittim. Hanıma diyorum ki; "eşhedü en lâ ilâhe illallah…" O da benim dediğimi demiyor.Hanıma diyorum ki; "eşhedü en lâ ilâhe illallah…" O da benim dediğimi demiyor. "Allâhümme salli alâ seyyidinâ Muhammed" tutturmuş onu öyle söylüyor. O da fena değil. "Allâhümme salli alâ seyyidinâ Muhammed" tutturmuş onu öyle söylüyor. O da fena değil. O da Peygamber Efendimiz'e salât ü selam getiriyor.O da Peygamber Efendimiz'e salât ü selam getiriyor. Ben; "eşhedü en lâ ilâhe illallah" diyorum, o da; "Allâhümme salli alâ seyyidinâ Muhammed" diyor. Ben; "eşhedü en lâ ilâhe illallah" diyorum, o da; "Allâhümme salli alâ seyyidinâ Muhammed" diyor.

Bir gümbürtü daha koptu. Bir yere daha toslamış gibi olduk.Bir gümbürtü daha koptu. Bir yere daha toslamış gibi olduk. Çok büyük bir ses de çıkıyor, sarsılıyoruz. Bir kamyon veya bir otobüs duvara çarparsa o kadar.Çok büyük bir ses de çıkıyor, sarsılıyoruz. Bir kamyon veya bir otobüs duvara çarparsa o kadar. Düşünün ki bir insan yerinden kalkıyor, uçuyor. Arkadan boynu kırılanlardan ölenler oldu.Düşünün ki bir insan yerinden kalkıyor, uçuyor. Arkadan boynu kırılanlardan ölenler oldu. Sedyelerle götürdüler. Bir daha çarptık. Düzeldi.Sedyelerle götürdüler. Bir daha çarptık. Düzeldi. Ben şöyle camdan baktım, yine yatay gitmeye başladık. Denize veya dağa çakılmadık.Ben şöyle camdan baktım, yine yatay gitmeye başladık. Denize veya dağa çakılmadık. Kanatlara baktım, kanatlar sağlam. Bu taraftaki kanada baktım, uçağın kanatları sağlam.Kanatlara baktım, kanatlar sağlam. Bu taraftaki kanada baktım, uçağın kanatları sağlam. Ne olduğunu anlayamadık. Kimse de izahatta bulunmadı. Aşağı indik.Ne olduğunu anlayamadık. Kimse de izahatta bulunmadı. Aşağı indik. Kimisi hastaneye, kimisi mezara, kimisi bizim gibi otele gitti. Ben hâlâ yaşıyorum.Kimisi hastaneye, kimisi mezara, kimisi bizim gibi otele gitti. Ben hâlâ yaşıyorum. Karşınızdayım, görüyorsunuz. Ama o zaman ölebilirdik.Karşınızdayım, görüyorsunuz.

Ama o zaman ölebilirdik.
O zaman innâ lillâh ve innâ ileyhi râciûn, hayatın son anını yaşadığımı hissettim. En son dakikası.O zaman innâ lillâh ve innâ ileyhi râciûn, hayatın son anını yaşadığımı hissettim. En son dakikası. Aşağı çarptığın zaman iş bitecek. Ölmeden üç beş saniye önceki duyguları kabul olabilir, her şey olabilir. Aşağı çarptığın zaman iş bitecek. Ölmeden üç beş saniye önceki duyguları kabul olabilir, her şey olabilir.

Fakat adam başı kesilmeye giderken diyor ki kendi kendine;Fakat adam başı kesilmeye giderken diyor ki kendi kendine; "Söyle bakalım, sen eskiden 'Allah'ın hükmüne razıyım.' diyordun. 'Allah'a bağlıyım.' diyordun."Söyle bakalım, sen eskiden 'Allah'ın hükmüne razıyım.' diyordun. 'Allah'a bağlıyım.' diyordun. 'Allah'ı seviyorum.' diyordun. Bak Allah sana böyle bir haksız yere ölmeyi nasip etmiş. 'Allah'ı seviyorum.' diyordun. Bak Allah sana böyle bir haksız yere ölmeyi nasip etmiş.

Nasılsın, ne haber?" Şeytan söylüyor içinden tabii.Nasılsın, ne haber?"

Şeytan söylüyor içinden tabii.
O da diyor ki; "Ne yapalım Allah'ın takdiri, hayat bu kadarmış. Olursa olsun." O da diyor ki; "Ne yapalım Allah'ın takdiri, hayat bu kadarmış. Olursa olsun."

Tam cellâdın yanına kadar gidiyorlar. Birisi bağırıyor, diyor ki; "Hey! Durun, yanlışlık oldu.Tam cellâdın yanına kadar gidiyorlar. Birisi bağırıyor, diyor ki; "Hey! Durun, yanlışlık oldu. O adam suçsuz!" Kurtuluyor. Kafası kesilmiyor. Oraya kadar gidiyor, oradan kurtuluyor. O adam suçsuz!" Kurtuluyor. Kafası kesilmiyor. Oraya kadar gidiyor, oradan kurtuluyor.

Adamın bir sözü çok güzel, hoşuma gitti. Ben onu defterime not aldım. Diyor ki; Adamın bir sözü çok güzel, hoşuma gitti. Ben onu defterime not aldım. Diyor ki;

"Vallâhi ölümden halâsıma değil, ölüme giderkenki ihlâsıma seviniyorum." "Vallâhi ölümden halâsıma değil, ölüme giderkenki ihlâsıma seviniyorum."

"Vallahi ölümden kurtulduğuma sevinmiyorum. Ölüme giderken imtihan oldum ya…"Vallahi ölümden kurtulduğuma sevinmiyorum. Ölüme giderken imtihan oldum ya… 'Bak öleceksin!' dedi şeytan. Ama 'Ölürsem öleyim!' dedim ya…'Bak öleceksin!' dedi şeytan. Ama 'Ölürsem öleyim!' dedim ya… Vallâhi o ihlâsıma seviniyorum, ölümden kurtulduğuma sevinmiyorum." Vallâhi o ihlâsıma seviniyorum, ölümden kurtulduğuma sevinmiyorum."

İşte kadere rıza budur. Tasavvufun en yüksek mertebelerinden birisidir.İşte kadere rıza budur. Tasavvufun en yüksek mertebelerinden birisidir. "Tasavvuf" dediğimiz güzel yolun en yüksek seviyelerinden birisidir. "Tasavvuf" dediğimiz güzel yolun en yüksek seviyelerinden birisidir. Allah'ın hükmüne rıza gösterir. Gonca gül de gelse "eyvallah" der. Ya gonca gül yahut diken.Allah'ın hükmüne rıza gösterir. Gonca gül de gelse "eyvallah" der. Ya gonca gül yahut diken. Diken de gelse eline batsa "Ne yapalım, Allah'ın kaderi." der.Diken de gelse eline batsa "Ne yapalım, Allah'ın kaderi." der. Hil'at da gelse padişahtan, sırmalı kaftan ya da kefen gelse hepsi hoş… Hil'at da gelse padişahtan, sırmalı kaftan ya da kefen gelse hepsi hoş…

Bir zaman gelecek, hepimiz öleceğiz. Çırpınmanın faydası yok. Bu dünyada kalan yok.Bir zaman gelecek, hepimiz öleceğiz. Çırpınmanın faydası yok. Bu dünyada kalan yok. Herkes konup göçüyor. Demek ki kadere rıza önemlidir. Tasavvufta en yüksek makam hangisidir? Herkes konup göçüyor. Demek ki kadere rıza önemlidir.

Tasavvufta en yüksek makam hangisidir?

Bazı âlimlerimize göre en yüksek makam, Allah aşkıdır, muhabbetullahtır.Bazı âlimlerimize göre en yüksek makam, Allah aşkıdır, muhabbetullahtır. Yunus Emre gibi, Mevlânâ gibi Allah'a âşık olmaktır. Allah aşkıyla yanıp tutuşmaktır. Allah'ı sevmektir.Yunus Emre gibi, Mevlânâ gibi Allah'a âşık olmaktır. Allah aşkıyla yanıp tutuşmaktır. Allah'ı sevmektir. Zaten rıza ve teslimiyet de biraz sevgiden oluyor. İnsan sevdiğinin her şeyine [rıza gösterir].Zaten rıza ve teslimiyet de biraz sevgiden oluyor. İnsan sevdiğinin her şeyine [rıza gösterir]. İster as ister kes, teslim oluyor. İster as ister kes, teslim oluyor.

Peygamber Efendimiz bize böylece -hadisin bu kısmıyla- bunu da tavsiye etti. Peygamber Efendimiz bize böylece -hadisin bu kısmıyla- bunu da tavsiye etti.

Muhterem Newcastle'li kardeşlerim! Sabırlı olun.Muhterem Newcastle'li kardeşlerim!

Sabırlı olun.
Bir de kadere, kaderin cilvelerine, imtihanlarına, Allah'ın hükmüne rıza gösterin. İtiraz etmeyin.Bir de kadere, kaderin cilvelerine, imtihanlarına, Allah'ın hükmüne rıza gösterin. İtiraz etmeyin. Öyle kafayı bozmayın. Müslümanlıktan dışarı çıkmayın. Allah'a âsî gelmeyin. Öyle kafayı bozmayın. Müslümanlıktan dışarı çıkmayın. Allah'a âsî gelmeyin.

Üçüncüsü; ve'd-duâü fi'r-rahâi. "Geniş zamanda, rahatlık, serbestlik, iyilik zamanında dua etmek." Üçüncüsü; ve'd-duâü fi'r-rahâi. "Geniş zamanda, rahatlık, serbestlik, iyilik zamanında dua etmek."

İnsanoğlu başı sıkışınca dua eder.İnsanoğlu başı sıkışınca dua eder. Talebe imtihan olacağı zaman, ertesi gün bir imtihana girecekseTalebe imtihan olacağı zaman, ertesi gün bir imtihana girecekse bir gün önceden abdest alır, namazlarını kılar. bir gün önceden abdest alır, namazlarını kılar. Gusül abdesti alır, tesbih çeker, imtihana Âyete'l-kürsî okuyarak girer. Gusül abdesti alır, tesbih çeker, imtihana Âyete'l-kürsî okuyarak girer.

Daha önce aklın neredeydi? Daha önce aklın neredeydi?

"Sorma hocam, biraz futbol oynadık, biraz şöyle yaptık, biraz böyle yaptık…" "Sorma hocam, biraz futbol oynadık, biraz şöyle yaptık, biraz böyle yaptık…"

Sıkışmayınca duaya yanaşmıyor. Kur'ân-ı Kerîm'de bildiriliyor. Gemiye biner.Sıkışmayınca duaya yanaşmıyor.

Kur'ân-ı Kerîm'de bildiriliyor. Gemiye biner.
Dalgalar gemiyi sarsmaya, sallamaya başlayınca; "Aman yâ Rabbi! Gemimizi batırma yâ Rabbi!Dalgalar gemiyi sarsmaya, sallamaya başlayınca; "Aman yâ Rabbi! Gemimizi batırma yâ Rabbi! Allah'ım sen benim canımı dalgaya kaptırma! Karaya sâlimen çıkarsam on tane koyun kurban edeceğim!" [der.]Allah'ım sen benim canımı dalgaya kaptırma! Karaya sâlimen çıkarsam on tane koyun kurban edeceğim!" [der.] Böyle çeşit çeşit [dualar…] Karaya çıktığı zaman unutur. Böyle çeşit çeşit [dualar…] Karaya çıktığı zaman unutur.

Biz İstanbul'da Karaköy rıhtımından gemiye binerdik. Şiddetli lodos, dalgaların çok olduğu zaman…Biz İstanbul'da Karaköy rıhtımından gemiye binerdik. Şiddetli lodos, dalgaların çok olduğu zaman… Sarayburnu'ndan açıldın mı lodos Kadıköy vapurlarına başlar çarpmaya.Sarayburnu'ndan açıldın mı lodos Kadıköy vapurlarına başlar çarpmaya. Vapurun bir önü dalar suyun içine, bir arkası dalar. Bir önü, bir arkası…Vapurun bir önü dalar suyun içine, bir arkası dalar. Bir önü, bir arkası… O zaman Kadıköy vapurundaki açıklar saçıklar herkes dua eder. Neden? O zaman Kadıköy vapurundaki açıklar saçıklar herkes dua eder.

Neden?

Gemi sallanıyor da ondan. Sıkıştı da ondan. Ama güzel havalarda…Gemi sallanıyor da ondan. Sıkıştı da ondan.

Ama güzel havalarda…
Pabucu ayağını sıkmazsa Allah'ın adını anmazdı Süleyman Efendi. Yazık oldu Süleyman Efendi'ye… Pabucu ayağını sıkmazsa Allah'ın adını anmazdı Süleyman Efendi. Yazık oldu Süleyman Efendi'ye…

Biliyorsunuz, değil mi? Ayakkabısı vurmadığı zamanlarda Anmazdı ama Allah'ın adını Biliyorsunuz, değil mi?

Ayakkabısı vurmadığı zamanlarda

Anmazdı ama Allah'ın adını

Günahkâr da sayılmazdı Yazık oldu Süleyman Efendi'ye... Orhan Veli'nin şiiri. Günahkâr da sayılmazdı

Yazık oldu Süleyman Efendi'ye...

Orhan Veli'nin şiiri.

Ayakkabısı vurunca "Allah" diyor.Gemi sallanınca "Allah" diyor. İmtihan vaktinde "Allah" diyor. Ayakkabısı vurunca "Allah" diyor.Gemi sallanınca "Allah" diyor. İmtihan vaktinde "Allah" diyor. Borcu ödeyeceği zaman dükkân sahibi; "Yâ Rabbi! Yardım et. Hiç beş kuruş param yok. Kasa bomboş.Borcu ödeyeceği zaman dükkân sahibi; "Yâ Rabbi! Yardım et. Hiç beş kuruş param yok. Kasa bomboş. Ne olur, beni alacaklara karşı mahcup etme!" O zaman, başı sıkışınca dua ediyor.Ne olur, beni alacaklara karşı mahcup etme!" O zaman, başı sıkışınca dua ediyor. Bu makbul değildir. Geniş zamanında dua makbuldür. Bu makbul değildir. Geniş zamanında dua makbuldür. Bir ihtiyaç görünmediği zamanda dua makbuldür. O sevgiden oluyor. Ötekisi sıkışmaktan oluyor. Bir ihtiyaç görünmediği zamanda dua makbuldür. O sevgiden oluyor. Ötekisi sıkışmaktan oluyor. Sıkıştı mı herkes duayı yapar.Sıkıştı mı herkes duayı yapar. En dinden imandan uzaklar bile o zaman sofulaşır, sofulardan sofu olur, daha ileri olur. Ama sâir zaman yok. En dinden imandan uzaklar bile o zaman sofulaşır, sofulardan sofu olur, daha ileri olur. Ama sâir zaman yok.

Demek ki Allah'ı bolluk ve geniş zamanımızda unutmayalım. Unutmayacağız. Nasihat bu.Demek ki Allah'ı bolluk ve geniş zamanımızda unutmayalım. Unutmayacağız. Nasihat bu. Zenginsiniz, rahatsınız, sıhhatlisiniz, ağrınız sızınız yok, başınız dinç,Zenginsiniz, rahatsınız, sıhhatlisiniz, ağrınız sızınız yok, başınız dinç, herhangi bir sorumluluğunuz yok, iyisiniz, hoşsunuz, güzelsiniz… Allah daha iyi etsin, maşâallah.herhangi bir sorumluluğunuz yok, iyisiniz, hoşsunuz, güzelsiniz… Allah daha iyi etsin, maşâallah. Gözümüz yok. Şimdi dua edeceksiniz. Duanın kıymeti şimdi var. Sıkıştığı zaman zaten herkes dua ediyor.Gözümüz yok. Şimdi dua edeceksiniz. Duanın kıymeti şimdi var. Sıkıştığı zaman zaten herkes dua ediyor. O zaman kıymeti olmaz. O zaman kıymeti olmaz.

Sübhâne rabbike rabbi'l-izzeti ammâ yasifûn ve selâmun ale'l-mürselîn ve'l-hamdü li'llâhi rabbi'l-âlemîn. Sübhâne rabbike rabbi'l-izzeti ammâ yasifûn ve selâmun ale'l-mürselîn ve'l-hamdü li'llâhi rabbi'l-âlemîn.

el-Fâtiha! el-Fâtiha!

Konuşma Hakkında
Tema 1
Tema 2