Namaz Vakitleri

21 Cemâziye'l-Evvel 1446
23 Kasım 2024
İmsak
06:23
Güneş
07:53
Öğle
12:55
İkindi
15:25
Akşam
17:48
Yatsı
19:12
Detaylı Arama

Sabır ve Sebat Mücadelelerde Allah'ın Yardımı

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

12 Cemâziye'l-Âhir 1420 / 22.09.1999
İsveç

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Hacc İçin Sarf Edilen Masraflara bire 700 misli sevap vardır, Hicret İki Çeşittir, | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Sabır ve Sebat Mücadelelerde Allah'ın Yardımı

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

12 Cemâziye'l-Âhir 1420 / 22.09.1999
İsveç

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Hacc İçin Sarf Edilen Masraflara bire 700 misli sevap vardır, Hicret İki Çeşittir, | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Konuşma Metni

Bismillâhirrahmânirrahîm. Bismillâhirrahmânirrahîm.

el-Hamdü lillahi Rabbi'l-âlemîn. es-Salâtü ve's-selâmu alâ seyyidinâ Muhammedin ve âlihî ve sahbihî ecmaîn.el-Hamdü lillahi Rabbi'l-âlemîn. es-Salâtü ve's-selâmu alâ seyyidinâ Muhammedin ve âlihî ve sahbihî ecmaîn. Ve men tebi'ahû bi-ihsânin ilâ yevmi'd-dîn. Emmâ ba'dü fe-kâle'n-Nebiyyü sallallahu aleyhi ve sellem: Ve men tebi'ahû bi-ihsânin ilâ yevmi'd-dîn. Emmâ ba'dü fe-kâle'n-Nebiyyü sallallahu aleyhi ve sellem:

en-Nasru mea's-sabri ve'l-ferecü mea'l-kerbi ve inne mea'l-usri yüsran inne mea'l-usri yüsran. en-Nasru mea's-sabri ve'l-ferecü mea'l-kerbi ve inne mea'l-usri yüsran inne mea'l-usri yüsran.

Sadaka Resûlullah fî mâ kâl ev kemâ kâl. Sadaka Resûlullah fî mâ kâl ev kemâ kâl.

Enes radıyallahu anh'ten İbn Neccâr'ın, Hatîb-i Bağdâdî'ninEnes radıyallahu anh'ten İbn Neccâr'ın, Hatîb-i Bağdâdî'nin ve Ebû Nuaym-ı Isfahânî'nin rivayet ettiği bir hadîs-i şerîf. ve Ebû Nuaym-ı Isfahânî'nin rivayet ettiği bir hadîs-i şerîf.

en-Nasru mea's-sabri. "Mücadelelerde, savaşlarda, cihatlarda Allah'ın yardımı sabırladır, sabırla gelir." en-Nasru mea's-sabri. "Mücadelelerde, savaşlarda, cihatlarda Allah'ın yardımı sabırladır, sabırla gelir."

Yani sabredene gelir, sabrederse gelir. Sabretmek lazım, sabırsızlıkla olmaz.Yani sabredene gelir, sabrederse gelir. Sabretmek lazım, sabırsızlıkla olmaz. Sabr u sebât etmek lazım ki yardım gelsin. Yardım sabırladır. Sabr u sebât etmek lazım ki yardım gelsin. Yardım sabırladır.

Ve'l-ferecü mea'l-kerbi.Ve'l-ferecü mea'l-kerbi. "Bela, üzüntü, gam, kederin de aşılması, ferahlığın, neşenin gelmesi onlarla beraberdir." "Bela, üzüntü, gam, kederin de aşılması, ferahlığın, neşenin gelmesi onlarla beraberdir."

Yani insan sıkıntıya düşebilir, sıkıntıya uğrayabilir, dertli olabilirYani insan sıkıntıya düşebilir, sıkıntıya uğrayabilir, dertli olabilir ama o da biraz beklerse Allah sevinçli bir hale getirecektir, getirir. Yani bu da onunla beraberdir.ama o da biraz beklerse Allah sevinçli bir hale getirecektir, getirir. Yani bu da onunla beraberdir. Üzüntü vesaire devam edip durmaz, bir zaman gelir düzelir. Üzüntü vesaire devam edip durmaz, bir zaman gelir düzelir.

Ve inne mea'l-usri yüsran inne mea'l-usri yüsran. "Her zorluğun yanında kolaylık vardır." Ve inne mea'l-usri yüsran inne mea'l-usri yüsran. "Her zorluğun yanında kolaylık vardır."

Bu âyet-i kerîmede de geçiyor biliyorsunuz. Bu âyet-i kerîmede de geçiyor biliyorsunuz.

Yani bunlar hep olumsuz tarafları var. İşte mücadelede ne yapmak lazım? Yani bunlar hep olumsuz tarafları var.

İşte mücadelede ne yapmak lazım?

Sabretmek lazım, o zaman zafer gelir. Gevşememek lazım, bırakmamak lazım, olmadı dememek lazım.Sabretmek lazım, o zaman zafer gelir. Gevşememek lazım, bırakmamak lazım, olmadı dememek lazım. Hemen bir kederde kendini kapıp koyuvermemek lazım.Hemen bir kederde kendini kapıp koyuvermemek lazım. Bu üzüntünün ardından Allah bir sevinci getirebilir, sevinç ve üzüntü beraberdir, bir aradadır.Bu üzüntünün ardından Allah bir sevinci getirebilir, sevinç ve üzüntü beraberdir, bir aradadır. Ona sabrederse insan, gelir. Hemen ümitsizliğe, karamsarlığa düşmemelidir.Ona sabrederse insan, gelir. Hemen ümitsizliğe, karamsarlığa düşmemelidir. Zorluğun da yanında, arkasında, beraberinde kolaylık vardır. Zorluğu görünce caymamalıdır.Zorluğun da yanında, arkasında, beraberinde kolaylık vardır. Zorluğu görünce caymamalıdır. Zorluğun arkasından bir kolaylığı Cenâb-ı Hak ihsan eder. Zorluğun arkasından bir kolaylığı Cenâb-ı Hak ihsan eder.

veyahut Japon Denizi'nin kuzeyinde Ruslarla İngilizler bir deniz savaşına tutuşmuşlar.veyahut Japon Denizi'nin kuzeyinde Ruslarla İngilizler bir deniz savaşına tutuşmuşlar. Bu meşhur bir savaşmış. İki taraf da birbirlerinin ikişer gemisini batırmış.Bu meşhur bir savaşmış. İki taraf da birbirlerinin ikişer gemisini batırmış. Koca donanma iki taraf da erimiş. Koca donanma iki taraf da erimiş. İngilizlerde bir kural varmış, gemiler mevcudun yüzde 15'ine düşünceye kadar sabredilebilirmiş,İngilizlerde bir kural varmış, gemiler mevcudun yüzde 15'ine düşünceye kadar sabredilebilirmiş, zafer kazanılır diye şey yaparlarmış.zafer kazanılır diye şey yaparlarmış. Artık yüzde 15'e düştü mü sınırı, ondan sonra olmaz, bitti filan diye düşünürlermiş. Artık yüzde 15'e düştü mü sınırı, ondan sonra olmaz, bitti filan diye düşünürlermiş.

Hakikaten gemiler telefe uğramış uğramış uğramış, yüzde 15'i de bulmuş.Hakikaten gemiler telefe uğramış uğramış uğramış, yüzde 15'i de bulmuş. Yüzde 15'i de geçince İngilizler, çünkü sınırı geçti diye teslim bayrağı çekmiş.Yüzde 15'i de geçince İngilizler, çünkü sınırı geçti diye teslim bayrağı çekmiş. Halbuki karşı tarafta da aynı şekilde telefat varmış. Halbuki karşı tarafta da aynı şekilde telefat varmış. Onlarda hatta yüzde 15'ten de fazlaymış telefat. Onlarda hatta yüzde 15'ten de fazlaymış telefat. Bunlar teslim bayrağını çekince onlar biraz daha dayattıkları için kazanmışlar. Bunlar teslim bayrağını çekince onlar biraz daha dayattıkları için kazanmışlar.

Yani demek ki sonuna kadar dayanacak. Yani bir yüzde 15 kuralı İngilizleri zarara uğratmış. Yani demek ki sonuna kadar dayanacak. Yani bir yüzde 15 kuralı İngilizleri zarara uğratmış.

İslâm'da da savaşta düşmandan kaçmak yoktur. Büyük günahtır.İslâm'da da savaşta düşmandan kaçmak yoktur. Büyük günahtır. Düşmandan kaçmak, arkasını dönmek büyük günahtır.Düşmandan kaçmak, arkasını dönmek büyük günahtır. Ancak askeri bir manevra sebebiyle, bir askeri oyun, Ancak askeri bir manevra sebebiyle, bir askeri oyun, düşmana bir çevirme veyahut öne doğru çekip arkasını kuşatma gibi bir sebeple olursa düşmana bir çevirme veyahut öne doğru çekip arkasını kuşatma gibi bir sebeple olursa ya da arkadaki bir birliğe katılıp orada daha iyi bir mukavemet yapmak düşünülürse o zaman olabilir.ya da arkadaki bir birliğe katılıp orada daha iyi bir mukavemet yapmak düşünülürse o zaman olabilir. Aksi takdirde düşmana arkasını dönüp yani kaçar vaziyet almak, düşmandan kaçmak İslâm'da yoktur.Aksi takdirde düşmana arkasını dönüp yani kaçar vaziyet almak, düşmandan kaçmak İslâm'da yoktur. Şehit oluncaya kadar çarpışacak. Şehit oluncaya kadar çarpışacak. Hatta Peygamber Efendimiz bir ordusunu Bizanslılara karşı gönderdi,Hatta Peygamber Efendimiz bir ordusunu Bizanslılara karşı gönderdi, onların hepsi büyük ölçüde [şehit oldular.] Sayıları çok azdı, Bizans ordusunun çok fazlaydı.onların hepsi büyük ölçüde [şehit oldular.] Sayıları çok azdı, Bizans ordusunun çok fazlaydı. Bizans ordusu ile karşılaşacakları zaman işte bazıları demişler ki: Bizans ordusu ile karşılaşacakları zaman işte bazıları demişler ki:

"Bu kadar az sayıda bir kuvvetle bu kadar büyük bir kuvvete karşı çıkılmaz,"Bu kadar az sayıda bir kuvvetle bu kadar büyük bir kuvvete karşı çıkılmaz, yani bu böyle olmaz, yenemeyiz onları. Biz çarpışmayalım." demişler. yani bu böyle olmaz, yenemeyiz onları. Biz çarpışmayalım." demişler.

Bazıları da demişler ki: Bazıları da demişler ki:

"Biz buraya zaten kazanmaya gelmedik, Resûlullah Efendimiz illa zafer kazanın da demedi bize."Biz buraya zaten kazanmaya gelmedik, Resûlullah Efendimiz illa zafer kazanın da demedi bize. Biz buraya çarpışmaya geldik. Bizim vazifemiz çarpışmaktır. Biz buraya çarpışmaya geldik. Bizim vazifemiz çarpışmaktır. Resûlullah daha iyi bilir, yani biz zafer kazanıyoruz kazanmıyoruz diye Resûlullah daha iyi bilir, yani biz zafer kazanıyoruz kazanmıyoruz diye geri dönmemiz doğru olmaz." demişler ve orada var güçleriyle çarpışmışlar çoğu şehit olmuş. geri dönmemiz doğru olmaz." demişler ve orada var güçleriyle çarpışmışlar çoğu şehit olmuş.

Allah şefaatlerine erdirsin. Allah şefaatlerine erdirsin.

Hatta ilginç bir şey daha duydum.Hatta ilginç bir şey daha duydum. Geriye kalanlar yaralı yorgun argın Medine'ye döndükleri zaman Medineliler karşılamamışlar, Geriye kalanlar yaralı yorgun argın Medine'ye döndükleri zaman Medineliler karşılamamışlar, "Siz niye döndünüz?" diye yüzlerine de bakmamışlar."Siz niye döndünüz?" diye yüzlerine de bakmamışlar. "Ötekiler şehit oldu da siz niye döndünüz?" diye yüzlerine bile bakmamışlar."Ötekiler şehit oldu da siz niye döndünüz?" diye yüzlerine bile bakmamışlar. Tâ Peygamber Efendimiz onlara iltifat edinceye kadar.Tâ Peygamber Efendimiz onlara iltifat edinceye kadar. Bunların bir kusuru yoktur, onlar ellerinden geleni yaptılar filan gibi bir davranışı görünceye kadar. Bunların bir kusuru yoktur, onlar ellerinden geleni yaptılar filan gibi bir davranışı görünceye kadar.

Yani sabr u sebât müslümanın en önemli, asli görevlerinden, ahlakından biridir. Çok sabırlı olmalıyız.Yani sabr u sebât müslümanın en önemli, asli görevlerinden, ahlakından biridir. Çok sabırlı olmalıyız. Çok sabırlı olmalıyız, "Dinin yarısı sabırdır, yarısı şükürdür" diyor Peygamber Efendimiz.Çok sabırlı olmalıyız, "Dinin yarısı sabırdır, yarısı şükürdür" diyor Peygamber Efendimiz. Yani iyi bir dindarın büyük ölçüde birçok şeye sabretmesi lazım.Yani iyi bir dindarın büyük ölçüde birçok şeye sabretmesi lazım. Namazları kılmaya devam etmesi lazım, orucu tutup sabretmesi lazım,Namazları kılmaya devam etmesi lazım, orucu tutup sabretmesi lazım, cihat olduğu zaman meşakkate sabretmesi lazım, helal kazanmak için çalışmaya sabretmesi lazım,cihat olduğu zaman meşakkate sabretmesi lazım, helal kazanmak için çalışmaya sabretmesi lazım, başına bir hastalık geldiği zaman sabretmesi lazım, üzücü bir olay geldiği zaman sabretmesi lazım,başına bir hastalık geldiği zaman sabretmesi lazım, üzücü bir olay geldiği zaman sabretmesi lazım, sabretmesi lazım, sabretmesi lazım… Yani dinimizin yapısı sabırdır. sabretmesi lazım, sabretmesi lazım… Yani dinimizin yapısı sabırdır.

Önemli bir kısmı sabırdır, bir kısmı da şükürdür.Önemli bir kısmı sabırdır, bir kısmı da şükürdür. Yani Cenâb-ı Hak elhamdülillah sağlık vermiş, afiyet vermiş, evlat vermiş, çoluk çocuk vermiş,Yani Cenâb-ı Hak elhamdülillah sağlık vermiş, afiyet vermiş, evlat vermiş, çoluk çocuk vermiş, nimet vermiş, akıl vermiş, fikir vermiş, huzur vermiş, rahatlık vermiş...nimet vermiş, akıl vermiş, fikir vermiş, huzur vermiş, rahatlık vermiş... Çok şükür çok şükür çok şükür... Yarısı da şükür. Çok şükür çok şükür çok şükür... Yarısı da şükür.

Düşünecek olursak çok şükür edilecek şeylerimiz var.Düşünecek olursak çok şükür edilecek şeylerimiz var. Hepsi, yani bir soğuk su bile şükürdür çünkü Afrika'da pek çok kimse şu suyu bulamıyor. Hepsi, yani bir soğuk su bile şükürdür çünkü Afrika'da pek çok kimse şu suyu bulamıyor. Hayvanlar ve insanlar bir arada, bir deri bir kemik ölüyorlar. Şu suyu bulamıyorlar, yok.Hayvanlar ve insanlar bir arada, bir deri bir kemik ölüyorlar. Şu suyu bulamıyorlar, yok. Burada hava kapalı, yağmur yağıyor. Her taraf göl dolu, Finlandiya göller ülkesi.Burada hava kapalı, yağmur yağıyor. Her taraf göl dolu, Finlandiya göller ülkesi. Ama Büyük Sahra da kumlar ülkesi, orada hiçbir şey yok.Ama Büyük Sahra da kumlar ülkesi, orada hiçbir şey yok. Su yok, Afrika'daki insancıklar susuzluktan ölüyor, hayvanlar susuzluktan ölüyor. Su yok, Afrika'daki insancıklar susuzluktan ölüyor, hayvanlar susuzluktan ölüyor.

Suya çok şükür, havaya çok şükür, sıhhate çok şükür. İmana, İslâm'a çok çok şükür.Suya çok şükür, havaya çok şükür, sıhhate çok şükür. İmana, İslâm'a çok çok şükür. Şu anda hasta olmadığımıza, ağrımızın sızımızın olmadığına çok şükür. Şu anda hasta olmadığımıza, ağrımızın sızımızın olmadığına çok şükür. Bir küçük dişimiz ağrısa, bir küçük diş vücudun ne kadarda biridir, şu kadarcık bir şey. Bir küçük dişimiz ağrısa, bir küçük diş vücudun ne kadarda biridir, şu kadarcık bir şey. Bir küçük diş ağrısı dünyayı insanın başına dar getirir. Bir küçük diş ağrısı dünyayı insanın başına dar getirir. Bir başı ağrır insanın, kaşları kırışır, yüzü çatılır, asılır, bilmem keyfi kaçar filan. Bir başı ağrır insanın, kaşları kırışır, yüzü çatılır, asılır, bilmem keyfi kaçar filan. Ufacık bir şey olur, üzülür. Ne oldu yahu ağzını bıçak açmıyor, çok böyle yüzün perişan? Ufacık bir şey olur, üzülür.

Ne oldu yahu ağzını bıçak açmıyor, çok böyle yüzün perişan?

Bir şeye üzüldüm. Küçücük bir şey. Bir şeye üzüldüm.

Küçücük bir şey.

Allah peş peşe daima üzüntü verebilir bir insana.Allah peş peşe daima üzüntü verebilir bir insana. Çok şükür, elhamdülillah şu anda üzülmüyorsak, şu anda ağrımız yoksa,Çok şükür, elhamdülillah şu anda üzülmüyorsak, şu anda ağrımız yoksa, şu anda kardeşlerimiz arkadaşlarımız yanımızdaysa, şu anda harp darb tehlikesi yoksa, Sırp saldıracak,şu anda kardeşlerimiz arkadaşlarımız yanımızdaysa, şu anda harp darb tehlikesi yoksa, Sırp saldıracak, Rus bombalayacak böyle bir durumumuz yoksa çok şükür, elhamdülillah.Rus bombalayacak böyle bir durumumuz yoksa çok şükür, elhamdülillah. Bu durumda olan insanlar var. Yani rahat oturamayan, ısınamayan, yiyemeyen, çoluk çocuğunu koruyamayan… Bu durumda olan insanlar var. Yani rahat oturamayan, ısınamayan, yiyemeyen, çoluk çocuğunu koruyamayan…

Bizim arkadaşlar Konya'dan filan Kosova'ya gitti. Onlardan birisi gelmiş veyahut konuşmuşlar.Bizim arkadaşlar Konya'dan filan Kosova'ya gitti. Onlardan birisi gelmiş veyahut konuşmuşlar. 250-260 bin kişiyi iz kalmasın diye termik santralde öyle yakmışlar.250-260 bin kişiyi iz kalmasın diye termik santralde öyle yakmışlar. Çünkü toplu mezar açılıyor, görülüyor, bulunuyor filan. Çünkü toplu mezar açılıyor, görülüyor, bulunuyor filan. Sırplar [iz kalmasın diye] 250 bin kişi kadar termik santralde yakmışlar.Sırplar [iz kalmasın diye] 250 bin kişi kadar termik santralde yakmışlar. Elektrik üretmek için yakıt yakıyorlar ya, kömür atıyorlar bilmem ne yapıyorlar. Elektrik üretmek için yakıt yakıyorlar ya, kömür atıyorlar bilmem ne yapıyorlar.

İşte onlar da rahat yaşıyorlardı ülkelerinde, bağlarında bahçelerinde, evlerinde çalışıyorlardı.İşte onlar da rahat yaşıyorlardı ülkelerinde, bağlarında bahçelerinde, evlerinde çalışıyorlardı. Ama o felaket geliverdi. Ama o felaket geliverdi.

Allah verdiği nimetlere hamd ü senalar olsun, nimetleri üzerimizde daima etsin, eksik kılmasın. Allah verdiği nimetlere hamd ü senalar olsun, nimetleri üzerimizde daima etsin, eksik kılmasın.

Ama imtihan, dâr-ı dünyâ imtihan dünyasıdır. Üzücü olaylar gelirse de mü'minin sabretmesi lazım, sabırlı olması lazım.Ama imtihan, dâr-ı dünyâ imtihan dünyasıdır. Üzücü olaylar gelirse de mü'minin sabretmesi lazım, sabırlı olması lazım. Çok önemli! Çok önemli!

Sabredince zafer kazanılır, sabredince değişik günler gelir,Sabredince zafer kazanılır, sabredince değişik günler gelir, sabredince zorluklar çözülür, kolaylıklar gelir, her şey düzgün bir hale gelir. sabredince zorluklar çözülür, kolaylıklar gelir, her şey düzgün bir hale gelir.

Bu sayfadaki diğer bir hadîs-i şerîf: Bu sayfadaki diğer bir hadîs-i şerîf:

en-Nafakatü fi'l-hacci ke'n-nafakatü fî sebîlillâh bi-eb'i mieti dı'fin. en-Nafakatü fi'l-hacci ke'n-nafakatü fî sebîlillâh bi-eb'i mieti dı'fin.

Ahmed b. Hanbel'in rivayet ettiği bir hadîs-i şerîf. Ahmed b. Hanbel'in rivayet ettiği bir hadîs-i şerîf.

"Hacca sarf edilen masraflar Allah yolunda cihada sarf edilenler gibidir, bire 700 misli sevap vardır." "Hacca sarf edilen masraflar Allah yolunda cihada sarf edilenler gibidir, bire 700 misli sevap vardır."

700 misli. Allah yolunda masraf yaptın mı; at aldın, eyer aldın, kurşun aldın, silah aldın,700 misli. Allah yolunda masraf yaptın mı; at aldın, eyer aldın, kurşun aldın, silah aldın, ok aldın, kılıç aldın, kalkan aldın, zırh aldın, yolda masraf ettin, ok aldın, kılıç aldın, kalkan aldın, zırh aldın, yolda masraf ettin, ot yedirdin, bilmem durduğun yerde para verdin vesaire…ot yedirdin, bilmem durduğun yerde para verdin vesaire… Bire 700, bire 700 sevabı gelir, cihadın sevabı öyledir. Hacca yapılan masrafın sevabı da o kadardır. Bire 700, bire 700 sevabı gelir, cihadın sevabı öyledir. Hacca yapılan masrafın sevabı da o kadardır. Hac da fî sebilillahtır. Onun masrafı da bire 700'dür. Hac da fî sebilillahtır. Onun masrafı da bire 700'dür. Ne kadar harcadıysan 700'le çarpacaksın, o kadar misli büyük sevabı vardır. Ne kadar harcadıysan 700'le çarpacaksın, o kadar misli büyük sevabı vardır.

Hac İslâm'ın önemli rükünlerinden, direklerinden, temellerinden biridir.Hac İslâm'ın önemli rükünlerinden, direklerinden, temellerinden biridir. Borcu olanın bunu yapması gerekiyor. Borcu olanın bunu yapması gerekiyor.

Sayfadaki diğer bir hadîs-i şerîf: en-Nikâhu sünnetî.Sayfadaki diğer bir hadîs-i şerîf:

en-Nikâhu sünnetî.
Fe-men lem ya'mel bi-sünnetî fe-leyse minnî ve tezevvecû fe-innî mükâsirun bikümü'l-ümeme Fe-men lem ya'mel bi-sünnetî fe-leyse minnî ve tezevvecû fe-innî mükâsirun bikümü'l-ümeme ve men kâne zâ tavlin fe'l-yenkih ve men lem yecid fe-aleyhi bi's-sıyâmi fe-inne's-sıyâme lehû vicâün. ve men kâne zâ tavlin fe'l-yenkih ve men lem yecid fe-aleyhi bi's-sıyâmi fe-inne's-sıyâme lehû vicâün.

Ayşe anamız radıyallahu anhâ rivayet etmiş. Ayşe anamız radıyallahu anhâ rivayet etmiş.

Buyuruyor ki Peygamber Efendimiz: Buyuruyor ki Peygamber Efendimiz:

en-Nikâhu sünnetî. "Evlenmek benim sünnetimdir, benim yolumdur,en-Nikâhu sünnetî. "Evlenmek benim sünnetimdir, benim yolumdur, benim âdetimdir, benim tasvip ettiğim kâmil bir hayat tarzıdır." benim âdetimdir, benim tasvip ettiğim kâmil bir hayat tarzıdır."

Çünkü eski milletlerden evlenmeyip Allah'a ibadet etmeye yönelenler var.Çünkü eski milletlerden evlenmeyip Allah'a ibadet etmeye yönelenler var. Peygamber Efendimiz böylesini uygun görmemiş, kendi zamanında da böyle yapmak isteyenler olmuş. Peygamber Efendimiz böylesini uygun görmemiş, kendi zamanında da böyle yapmak isteyenler olmuş. Yani rahibeler gibi, papazların bazıları gibi evlenmeyenler, öyle evlenmeyipYani rahibeler gibi, papazların bazıları gibi evlenmeyenler, öyle evlenmeyip Allah'a ibadet edeceğim diyenler olmuş.Allah'a ibadet edeceğim diyenler olmuş. Onlara karşı Efendimizin tercih ettiği şekil mü'minlerin evlenmesidir.Onlara karşı Efendimizin tercih ettiği şekil mü'minlerin evlenmesidir. Evlenmek sevaptır, sünnettir, Peygamber Efendimizin sünnetidir. Evlenmek sevaptır, sünnettir, Peygamber Efendimizin sünnetidir.

Fe-men lem ya'mel bi-sünnetî fe-leyse minnî. "Benim sünnetimi işlemeyen benden değildir." Fe-men lem ya'mel bi-sünnetî fe-leyse minnî. "Benim sünnetimi işlemeyen benden değildir."

Peygamber Efendimiz öyle onu yapmayanı sevmiyor. Peygamber Efendimiz öyle onu yapmayanı sevmiyor.

Ve tezevvecû. "Evlenin." Fe-innî mükâsirun bikümü'l-ümeme.Ve tezevvecû. "Evlenin." Fe-innî mükâsirun bikümü'l-ümeme. "Çünkü ben diğer milletlere, diğer dinlerin ahalisine âhirette sizinle iftihar edeceğim." "Çünkü ben diğer milletlere, diğer dinlerin ahalisine âhirette sizinle iftihar edeceğim."

Sizin çokluğunuzla iftihar edeceğim.Sizin çokluğunuzla iftihar edeceğim. Onu istiyorum, onlardan daha çok olmanızı istiyorum, evleniniz buyurmuş. Onu istiyorum, onlardan daha çok olmanızı istiyorum, evleniniz buyurmuş.

Ve men kâne zâ tavlin fe'l-yenkih. Tavl bolluk, ferahlık demek. Ve men kâne zâ tavlin fe'l-yenkih.

Tavl bolluk, ferahlık demek.

"Kimin bolluğu, ferahlığı, zenginliği varsa evlensin." Ve men lem yecid fe-aleyhi bi's-sıyâmi."Kimin bolluğu, ferahlığı, zenginliği varsa evlensin." Ve men lem yecid fe-aleyhi bi's-sıyâmi. "Düğün yapacak, kadınla evlenecek parası pulu, maaşı evi olmayan da, o da oruç tutsun.""Düğün yapacak, kadınla evlenecek parası pulu, maaşı evi olmayan da, o da oruç tutsun." Fe-inne's-sıyâmü lehû vicâün. "Çünkü oruç tutmak onun için, o kişi için sanki bir vica'dır." Fe-inne's-sıyâmü lehû vicâün. "Çünkü oruç tutmak onun için, o kişi için sanki bir vica'dır."

Yani eskiden bazı hayvanları sağa sola saldırmasın, uysal olsun diye iğdiş ederlerdi.Yani eskiden bazı hayvanları sağa sola saldırmasın, uysal olsun diye iğdiş ederlerdi. Boğayı iğdiş ederler, öküz olur.Boğayı iğdiş ederler, öküz olur. Koyunu keçiyi burarlar, burma derler, o zaman o sağa sola saldırmaz, tos atmaz filan. Koyunu keçiyi burarlar, burma derler, o zaman o sağa sola saldırmaz, tos atmaz filan. İşte böyle uysallaşır yani oruç tutarsa iğdiş edilmiş gibi uysallaşır.İşte böyle uysallaşır yani oruç tutarsa iğdiş edilmiş gibi uysallaşır. Oruç tutsun buyuruyor Peygamber Efendimiz. Oruç tutsun buyuruyor Peygamber Efendimiz.

Tabii bir anne baba kendisi çoluk çocuğunu evlendirmeye gayret edecektir.Tabii bir anne baba kendisi çoluk çocuğunu evlendirmeye gayret edecektir. Evlenmenin gecikmesi de anne babanın sorumluluğunu arttırır. Evlenmenin gecikmesi de anne babanın sorumluluğunu arttırır. Anne baba çoluk çocuğunu evlendirmezse,Anne baba çoluk çocuğunu evlendirmezse, "Dur bakalım, hele bir askere gitsin, dur bakalım hele biraz sermaye biriktirsin."Dur bakalım, hele bir askere gitsin, dur bakalım hele biraz sermaye biriktirsin. Dur bakalım…" diye çocuğun evlenmesi gecikirse sorumluluk anne babaya biner.Dur bakalım…" diye çocuğun evlenmesi gecikirse sorumluluk anne babaya biner. Çocuk bir aksi iş yaparsa, evlenmediği sırada günaha dalarsa o zaman anne babası sorumlu olur,Çocuk bir aksi iş yaparsa, evlenmediği sırada günaha dalarsa o zaman anne babası sorumlu olur, anne babasına günah yüklenir. anne babasına günah yüklenir. Ve in kâne racüle sûin. Kâle: Ne'am alâ rağmi enfike. Ve in kâne racüle sûin. Kâle: Ne'am alâ rağmi enfike.

Deylemî Câbir radıyallahu anh'ten rivayet etmiş ki Peygamber Efendimiz müjdelemiş şöyle: Deylemî Câbir radıyallahu anh'ten rivayet etmiş ki Peygamber Efendimiz müjdelemiş şöyle:

en-Niyyetü'l-hasenetü. "Güzel bir niyet, iyi bir niyet…"en-Niyyetü'l-hasenetü. "Güzel bir niyet, iyi bir niyet…" Tüdhilü sâhibehe'l-cennete. "O niyeti besleyen kimseyi cennete sokar." Tüdhilü sâhibehe'l-cennete. "O niyeti besleyen kimseyi cennete sokar."

Adamın güzel bir niyeti var. Bu sene hacca gideyim diyor mesela.Adamın güzel bir niyeti var. Bu sene hacca gideyim diyor mesela. Ondan sonra ömrü vefa etmedi, öldü hacca gidemedi. İyi bir niyet onu yapmış gibi sahibini cennete sokar.Ondan sonra ömrü vefa etmedi, öldü hacca gidemedi. İyi bir niyet onu yapmış gibi sahibini cennete sokar. Yani bir misal böyle aklıma geldi. Yani bir misal böyle aklıma geldi. Mesela başka birisi diyor ki ben zengin olsam bir özel kendi adıma cami yaptıracağım.Mesela başka birisi diyor ki ben zengin olsam bir özel kendi adıma cami yaptıracağım. Ama zengin olamıyor, camiyi yaptıramıyor. Allah onu cennetine sokar. Ama zengin olamıyor, camiyi yaptıramıyor. Allah onu cennetine sokar. Yani ben bir zengin olsam, param olsa beş tane fakir çocuğu okuturum.Yani ben bir zengin olsam, param olsa beş tane fakir çocuğu okuturum. Şu zelzelede anası babası ölmüş çocuklardan on tanesine bakarım.Şu zelzelede anası babası ölmüş çocuklardan on tanesine bakarım. Bakamıyor, parası yok ama niyeti güzel, Allah cennete sokar. İyi niyet sahibini cennete sokar. Bakamıyor, parası yok ama niyeti güzel, Allah cennete sokar. İyi niyet sahibini cennete sokar.

Başka ne sokar sahibini cennete? Başka ne sokar sahibini cennete?

Ve'l-huluku'l-hasenü yüdhilü sâhibehu'l-cennete. "İyi huy da sahibini cennete sokar." Ve'l-huluku'l-hasenü yüdhilü sâhibehu'l-cennete. "İyi huy da sahibini cennete sokar."

Adamın huyu çok güzel, geçimli.Adamın huyu çok güzel, geçimli. Vefalı, doğru sözlü, iyiliksever, adaletli, dürüst, bir kuruş kimsenin malında gözü yok vesaire, iyi huylu.Vefalı, doğru sözlü, iyiliksever, adaletli, dürüst, bir kuruş kimsenin malında gözü yok vesaire, iyi huylu. Bu iyi huyundan dolayı, çok ameli icraatı olmasa bile cennete girer. Bu iyi huyundan dolayı, çok ameli icraatı olmasa bile cennete girer. Gece gündüz namazlı niyazlı nice Allah'ın âbid zahid kulları var, bu o kadar bir şey yapmıyor,Gece gündüz namazlı niyazlı nice Allah'ın âbid zahid kulları var, bu o kadar bir şey yapmıyor, işte sadece huyu güzel. Tamam, o iyi huy o güzel huy onu cennete sokar.işte sadece huyu güzel. Tamam, o iyi huy o güzel huy onu cennete sokar. Allah'ın çok, hakikaten çok gayretli kulları var. Siz burada hiç tahmin bile edemezsiniz. Allah'ın çok, hakikaten çok gayretli kulları var. Siz burada hiç tahmin bile edemezsiniz. Belki hacca gidenleriniz görmüştür, geceleri teheccüd namazı kılanlar, sabahlara kadar ibadet edenler,Belki hacca gidenleriniz görmüştür, geceleri teheccüd namazı kılanlar, sabahlara kadar ibadet edenler, gündüzleri oruç tutanlar, tomar tomar paraları Allah yolunda sadaka verenler... gündüzleri oruç tutanlar, tomar tomar paraları Allah yolunda sadaka verenler... Bunlar bizim hiç yanına yanaşamayacağımız çok güzel ibadetleri hayırları yapan gayretli kulları var.Bunlar bizim hiç yanına yanaşamayacağımız çok güzel ibadetleri hayırları yapan gayretli kulları var. Diyar diyar gezen İslâm'ı yaymak için, tebliğ yapan vesaire, nice gayretli insanlar var. Diyar diyar gezen İslâm'ı yaymak için, tebliğ yapan vesaire, nice gayretli insanlar var.

Güzel huy da sahibini cennete sokar. O halde iyi huylu olmaya çalışmalıyız. Güzel huy da sahibini cennete sokar. O halde iyi huylu olmaya çalışmalıyız.

Güzel huy sahibini cennete sokar da kötü huy ne yapar? Güzel huy sahibini cennete sokar da kötü huy ne yapar?

Kötü huy da sahibini cehenneme sokabilir. O hususta da hadîs-i şerîfler var.Kötü huy da sahibini cehenneme sokabilir. O hususta da hadîs-i şerîfler var. Hatta çok duyulan, hepinizin belki de duyduğunuzu tahmin ettiğim bir hadîs-i şerîf: Hatta çok duyulan, hepinizin belki de duyduğunuzu tahmin ettiğim bir hadîs-i şerîf:

Birisi kediyi kızdığı için tıkmış bir yere, salıvermemiş. Kendisi de gıda vermemiş, su vermemiş.Birisi kediyi kızdığı için tıkmış bir yere, salıvermemiş. Kendisi de gıda vermemiş, su vermemiş. Salıvermemiş ki hayvan kendisi avlansın, avını bulsun yesin. Kedi orada ölmüş.Salıvermemiş ki hayvan kendisi avlansın, avını bulsun yesin. Kedi orada ölmüş. O kediyi tıkıp da ona öyle merhametsizlik yaptığı için, öldürdüğü içinO kediyi tıkıp da ona öyle merhametsizlik yaptığı için, öldürdüğü için onun cehennemlik olduğunu Peygamber Efendimiz bildiriyor. Kötü huy yani merhametsizliği.onun cehennemlik olduğunu Peygamber Efendimiz bildiriyor. Kötü huy yani merhametsizliği. Yoksa bir kedinin çok kıymeti yoktur, insan daha kıymetlidir ama merhametsizliğindenYoksa bir kedinin çok kıymeti yoktur, insan daha kıymetlidir ama merhametsizliğinden yani kötü huyundan dolayı Allah onu cehenneme sokmuş.yani kötü huyundan dolayı Allah onu cehenneme sokmuş. İyi huy cennete sokar, kötü huy cehenneme atar.İyi huy cennete sokar, kötü huy cehenneme atar. Yani bir müslüman namazlı niyazlı filan bile olsa kötü huylu oldu muYani bir müslüman namazlı niyazlı filan bile olsa kötü huylu oldu mu o kötü huyundan zarar görüp cehenneme düşebilir. o kötü huyundan zarar görüp cehenneme düşebilir. Bazı böyle insanlar var, anası babası namazı öğretmiş, ibadetini yapıyor, Bazı böyle insanlar var, anası babası namazı öğretmiş, ibadetini yapıyor, camiye gidiyor geliyor ama huyu kötü, ailesi ile geçimi hiç yok, çoluk çocuğuna kan kusturuyor, camiye gidiyor geliyor ama huyu kötü, ailesi ile geçimi hiç yok, çoluk çocuğuna kan kusturuyor, komşusu illallah diyor, ortağı yaka silkiyor vesaire. Kötü huy cehenneme gönderir. komşusu illallah diyor, ortağı yaka silkiyor vesaire. Kötü huy cehenneme gönderir. İyi huy sahibini cennete sokar. İyi niyet sahibini cennete sokar. İyi huy sahibini cennete sokar. İyi niyet sahibini cennete sokar.

Ve'l-civâru'l-hasenü yüdhilü sâhibehu'l-cennete. Ve'l-civâru'l-hasenü yüdhilü sâhibehu'l-cennete.

Civar komşuluk demek, mücâveret demek. "İyi komşuluk da sahibini cennete sokar." Civar komşuluk demek, mücâveret demek.

"İyi komşuluk da sahibini cennete sokar."

Komşular çok önemli. İyi komşuluk da sahibini cennete sokar. Komşular çok önemli. İyi komşuluk da sahibini cennete sokar.

Kâle racülün: Yâ Resûlallah ve in kâne racüle sûin. "Birisi dedi ki: Yâ Rasûlallah!Kâle racülün: Yâ Resûlallah ve in kâne racüle sûin. "Birisi dedi ki: Yâ Rasûlallah! Ya adam kötü bir adamsa da mı sokar iyi komşuluk?" Ya adam kötü bir adamsa da mı sokar iyi komşuluk?"

Kötü adamsa da mı adam cennete girer iyi komşuluk yapınca? Kötü adamsa da mı adam cennete girer iyi komşuluk yapınca?

Kâle: Ne'am alâ rağmi enfike. "Buyurdu ki Peygamber Efendimiz: Evet.Kâle: Ne'am alâ rağmi enfike. "Buyurdu ki Peygamber Efendimiz: Evet. Senin düşüncenin aksine de olsa, burnun yerde sürtse bile yine sokar." Senin düşüncenin aksine de olsa, burnun yerde sürtse bile yine sokar."

Bu Arapça'da bir tabirdir.Bu Arapça'da bir tabirdir. Der ki bu tabir nereden geliyor, yani sen istemesen de tahmin etmesen de Allah sokar.Der ki bu tabir nereden geliyor, yani sen istemesen de tahmin etmesen de Allah sokar. Ama rağime enfuhu demek burnu yerde sürtmek demek.Ama rağime enfuhu demek burnu yerde sürtmek demek. Belki şöyle bir şey oluyor, mesela keçiyi yanına gelsin diye çekiyorsun, Belki şöyle bir şey oluyor, mesela keçiyi yanına gelsin diye çekiyorsun, keçi kafasını kısıyor böyle, başını da aşağıya eğiyor, sen çekiyorsun o da inat ediyor. keçi kafasını kısıyor böyle, başını da aşağıya eğiyor, sen çekiyorsun o da inat ediyor. O da dayatıyor sen de çekiyorsun burnu yerde sürtüyor. O da dayatıyor sen de çekiyorsun burnu yerde sürtüyor. Yani istemediği halde burnu yerde sürte sürte geliyor. Belki bu tabir oradan geliyor. Yani istemediği halde burnu yerde sürte sürte geliyor. Belki bu tabir oradan geliyor.

"Evet, burnun yerde sürtse bile, yani sen istemesen, sen tahmin etmesen bile,"Evet, burnun yerde sürtse bile, yani sen istemesen, sen tahmin etmesen bile, böyle olmaz diye düşünsen bile iyi komşuluk yapmak adamı cennete sokar." diyor. böyle olmaz diye düşünsen bile iyi komşuluk yapmak adamı cennete sokar." diyor.

Demek ki güzel huylu olacağız, demek ki iyi niyet besleyeceğiz kalbimizde,Demek ki güzel huylu olacağız, demek ki iyi niyet besleyeceğiz kalbimizde, iyi şeyleri yapmaya niyetleneceğiz. iyi şeyleri yapmaya niyetleneceğiz.

Bana soruyor veya sana soruyor, bu sene hacca gidecek misin? Bana soruyor veya sana soruyor, bu sene hacca gidecek misin?

Niyetim var inşallah giderim. Yani niyet parayla değil, niyet yasak değil, niyet ettiğin zaman cezası yok.Niyetim var inşallah giderim.

Yani niyet parayla değil, niyet yasak değil, niyet ettiğin zaman cezası yok.
Niyet et. Allah imkân verirse inşallah giderim. Ne olacak yani. Niyet et. Allah imkân verirse inşallah giderim. Ne olacak yani.

boşlukboşluk Ebû Hüreyre radıyallahu anh'ten rivayet edildiğine göre Efendimiz buyurmuş kiEbû Hüreyre radıyallahu anh'ten rivayet edildiğine göre Efendimiz buyurmuş ki Hatîb-i Bağdâdî'nin rivayet ettiğine göre: Hatîb-i Bağdâdî'nin rivayet ettiğine göre:

"Nil Nehri, Fırat Nehri, Dicle Nehri, Seyhan Nehri, Ceyhan Nehri cennet nehirlerindendir." "Nil Nehri, Fırat Nehri, Dicle Nehri, Seyhan Nehri, Ceyhan Nehri cennet nehirlerindendir."

Bunlar biraz mübarek şeyler. Burada Seyhan Ceyhan yazmış, burada Seyhun Ceyhun diyor.Bunlar biraz mübarek şeyler. Burada Seyhan Ceyhan yazmış, burada Seyhun Ceyhun diyor. Biliyorsunuz Seyhun Ceyhun nehirleri Orta Asya'da Aral Gölü'ne dökülüyor.Biliyorsunuz Seyhun Ceyhun nehirleri Orta Asya'da Aral Gölü'ne dökülüyor. Seyhan Ceyhan Anadolu'da Akdeniz'e dökülüyor. Arapçasında Seyhan Ceyhan yazmış.Seyhan Ceyhan Anadolu'da Akdeniz'e dökülüyor. Arapçasında Seyhan Ceyhan yazmış. Artık araştırmak lazım, ana kaynağına bir daha bakmak lazım Seyhun Ceyhun mu, Seyhan Ceyhan mı. Artık araştırmak lazım, ana kaynağına bir daha bakmak lazım Seyhun Ceyhun mu, Seyhan Ceyhan mı.

Onuncu hadîs-i şerîf: Onuncu hadîs-i şerîf:

el-Hicretü hicretân:el-Hicretü hicretân: Biliyorsunuz Peygamber Efendimiz Mekke-i Mükerreme'den Medîne-i Münevvere'ye hicret etti.Biliyorsunuz Peygamber Efendimiz Mekke-i Mükerreme'den Medîne-i Münevvere'ye hicret etti. Ondan önce de pek çok kimseye hicreti emretti, gönderdi, kendisi geç gitti.Ondan önce de pek çok kimseye hicreti emretti, gönderdi, kendisi geç gitti. Hatta birileri söyledikçe, mesela Ebû Bekr-i Sıddîk Efendimiz; Hatta birileri söyledikçe, mesela Ebû Bekr-i Sıddîk Efendimiz;

"Yâ Resûlallah, eğer sen de hicret edeceksen develeri atları hazırlatayım." filan dedikçe,"Yâ Resûlallah, eğer sen de hicret edeceksen develeri atları hazırlatayım." filan dedikçe, "Ben Allah'ın emrini bekliyorum." dedi Peygamber Efendimiz."Ben Allah'ın emrini bekliyorum." dedi Peygamber Efendimiz. Nihayet bir zaman sonra Allah emretti, "Yâ Ebû Bekir, hadi gidiyoruz." dedi. Nihayet bir zaman sonra Allah emretti, "Yâ Ebû Bekir, hadi gidiyoruz." dedi. Ama emir gelinceye kadar da gitmedi yani bekledi.Ama emir gelinceye kadar da gitmedi yani bekledi. Kendisi Medine'ye hicret edince sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz,Kendisi Medine'ye hicret edince sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz, müslümanlara da oraya gelmelerini emretti. Medine'ye hicreti emretti. müslümanlara da oraya gelmelerini emretti. Medine'ye hicreti emretti.

Şimdi tabii hicret etmenin çok büyük mükâfatı, sevabı var.Şimdi tabii hicret etmenin çok büyük mükâfatı, sevabı var. Hicret eden sevap kazanıyordu, hicret etmeyen de Resûlullah'ın sözünü dinlememiş oluyordu. Hicret eden sevap kazanıyordu, hicret etmeyen de Resûlullah'ın sözünü dinlememiş oluyordu. Yalnız Peygamber Efendimiz gelip Mekke'yi fethettikten sonra bu hicret kalktı.Yalnız Peygamber Efendimiz gelip Mekke'yi fethettikten sonra bu hicret kalktı. Yani Medine'ye hicretin artık bir şeyi [kıymetiönemi] kalmadı Yani Medine'ye hicretin artık bir şeyi [kıymetiönemi] kalmadı çünkü Mekke de fethedildi, düşmanın artık orada hükmü kalmadı. çünkü Mekke de fethedildi, düşmanın artık orada hükmü kalmadı.

Bu hadîs-i şerîf'te buyuruyor ki: el-Hicretü hicretân. "Hicret iki çeşittir. Bir;"Bu hadîs-i şerîf'te buyuruyor ki:

el-Hicretü hicretân. "Hicret iki çeşittir. Bir;"
İhdâhümâ en tehcüra's-seyyiât.İhdâhümâ en tehcüra's-seyyiât. "Birincisi senin günahları bırakıp günahlardan ayrılmandır, günahlardan hicret etmendir." "Birincisi senin günahları bırakıp günahlardan ayrılmandır, günahlardan hicret etmendir."

Yani kötü huyları, kötü alışkanlıkları, günahları bırakmak bir hicrettir, manevi bir hicrettir.Yani kötü huyları, kötü alışkanlıkları, günahları bırakmak bir hicrettir, manevi bir hicrettir. Hicretin birisi budur. Ve'l-uhrâ en tühâcira ilallahi ve resûlih.Hicretin birisi budur.

Ve'l-uhrâ en tühâcira ilallahi ve resûlih.
"İkincisi de Allah'a ve Resulüne hicret etmendir." "İkincisi de Allah'a ve Resulüne hicret etmendir."

O da İslâm'ı yaşayamadığın bir yerden İslâm'ı yaşayıp namazını kılacağın,O da İslâm'ı yaşayamadığın bir yerden İslâm'ı yaşayıp namazını kılacağın, ibadetini yapabileceğin bir yere gitmek gerekiyorsa, sıkışıklık başladıysaibadetini yapabileceğin bir yere gitmek gerekiyorsa, sıkışıklık başladıysa işte Allah ve Resulüne hicret o demek. Terk-i diyâr edip insanın İslâm'ı rahat yaşayabileceği yere gitmesi. işte Allah ve Resulüne hicret o demek. Terk-i diyâr edip insanın İslâm'ı rahat yaşayabileceği yere gitmesi. Bir, günahlardan vazgeçmek, kötü huyları bırakmak, kötü alışkanlıkları,Bir, günahlardan vazgeçmek, kötü huyları bırakmak, kötü alışkanlıkları, günahları bırakıp iyi huylara gelmek; bu da bir manevi hicret. günahları bırakıp iyi huylara gelmek; bu da bir manevi hicret. Bir de bulunduğu şehri, memleketi bırakıp ibadeti güzel yapabileceği yere gelmek. Bir de bulunduğu şehri, memleketi bırakıp ibadeti güzel yapabileceği yere gelmek.

Ve lâ tenkati'u'l-hicretü mâ tükubbileti't-tevbetü.Ve lâ tenkati'u'l-hicretü mâ tükubbileti't-tevbetü. "Hicret tevbe kabul olunduğu zaman boyunca olabilen bir hadisedir." "Hicret tevbe kabul olunduğu zaman boyunca olabilen bir hadisedir."

Tevbelerin kabul olunduğu zaman boyunca hicret her zaman dünyada olabilir.Tevbelerin kabul olunduğu zaman boyunca hicret her zaman dünyada olabilir. Bugün Balkanlar'da Müslümanlığı yaşamak mümkün değil, kalkarsın Türkiye'ye gelirsin.Bugün Balkanlar'da Müslümanlığı yaşamak mümkün değil, kalkarsın Türkiye'ye gelirsin. Kafkasya'da yaşamak mümkün değil, kalkarsın bilmem nereye gidersin filan. Kafkasya'da yaşamak mümkün değil, kalkarsın bilmem nereye gidersin filan.

Ve lâ tezâlü't-tevbetü makbûleten hattâ tatlua'ş-şemsü mine'l-mağrib.Ve lâ tezâlü't-tevbetü makbûleten hattâ tatlua'ş-şemsü mine'l-mağrib. Tevbe de ne zamana kadar makbuldür, kabul olur? Tevbe imkânı ne zamana kadar vardır? Tevbe de ne zamana kadar makbuldür, kabul olur? Tevbe imkânı ne zamana kadar vardır?

"Güneş batıdan doğuncaya kadar tevbe makbuldür." "Güneş batıdan doğuncaya kadar tevbe makbuldür."

Kıyamet alametidir güneşin batıdan doğması.Kıyamet alametidir güneşin batıdan doğması. Güneşin batıdan doğması zamanına kadar tevbe makbuldür, tevbe kabul olabilir,Güneşin batıdan doğması zamanına kadar tevbe makbuldür, tevbe kabul olabilir, tevbe ederse bir insan Allah tevbeyi kabul eder. O zaman zarfında da hicret her zaman vardır.tevbe ederse bir insan Allah tevbeyi kabul eder. O zaman zarfında da hicret her zaman vardır. Yani güneş batıdan doğuncaya kadar hicret her zaman olur. Yani güneş batıdan doğuncaya kadar hicret her zaman olur. Bir yerde baktın ki Müslümanlığı yaşamak zorlaşıyor,Bir yerde baktın ki Müslümanlığı yaşamak zorlaşıyor, çoluk çocuğunu İslâmca yaşatamıyorsun, kendin ibadetleri yapamıyorsun,çoluk çocuğunu İslâmca yaşatamıyorsun, kendin ibadetleri yapamıyorsun, o zaman yapabileceğin yere göçersin, hicret edersin. o zaman yapabileceğin yere göçersin, hicret edersin.

Fe-izâ taleat tubi'a alâ külli kalbin bimâ fîhi.Fe-izâ taleat tubi'a alâ külli kalbin bimâ fîhi. "Güneş artık batıdan doğdu mu herkes içinde bulunduğu hal üzere sabitleştirilir, mühürlenir." "Güneş artık batıdan doğdu mu herkes içinde bulunduğu hal üzere sabitleştirilir, mühürlenir."

Yani o anda nasılsa; iyiyse iyi, temizse temiz, kötüyse kötü; mühürlenir artık, bu hal üzere dondurulur. Yani o anda nasılsa; iyiyse iyi, temizse temiz, kötüyse kötü; mühürlenir artık, bu hal üzere dondurulur.

Ve kefe'n-nâse'l-amelü. "O zaman insanlara icraat kâfi gelir." O kıyamet alameti oluyor. Ve kefe'n-nâse'l-amelü. "O zaman insanlara icraat kâfi gelir."

O kıyamet alameti oluyor.

Tabii güneş nasıl olur da batıdan doğar? Doğudan doğuyor, nasıl olur da batıdan doğar? Tabii güneş nasıl olur da batıdan doğar? Doğudan doğuyor, nasıl olur da batıdan doğar?

Peygamber Efendimiz bu olayı anlatırken buyuruyor ki:Peygamber Efendimiz bu olayı anlatırken buyuruyor ki: Güneş batıdan batar, millet bekliyor ki ertesi gün doğudan doğacak diye, üç gün doğmaz.Güneş batıdan batar, millet bekliyor ki ertesi gün doğudan doğacak diye, üç gün doğmaz. Üç gün doğmaz, sonra yine batıdan doğar bu sefer, doğudan değil de ters istikametten.Üç gün doğmaz, sonra yine batıdan doğar bu sefer, doğudan değil de ters istikametten. Üç gün doğmaz, ondan sonra batıdan doğar. Ondan sonra kıyamet kopar.Üç gün doğmaz, ondan sonra batıdan doğar. Ondan sonra kıyamet kopar. Artık o öyle oldu mu tevbe bitti.Artık o öyle oldu mu tevbe bitti. Ondan önceki hali nasılsa insanların kalpleri o halde dondurulur, iyiyse iyi kötü ise kötü.Ondan önceki hali nasılsa insanların kalpleri o halde dondurulur, iyiyse iyi kötü ise kötü. Artık tevbe etse de tevbe kapısı kapandı, tevbe imkânı yok. Artık tevbe etse de tevbe kapısı kapandı, tevbe imkânı yok.

Benim aklıma bunun izahı şöyle gelir:Benim aklıma bunun izahı şöyle gelir: Güneş batıdan batıyor ne demek, dünya şöyle batıdan doğuya doğru döndüğü için biz buradayken, Güneş batıdan batıyor ne demek, dünya şöyle batıdan doğuya doğru döndüğü için biz buradayken, karanlıktayken böyle güneşi görmeye başlıyoruz. karanlıktayken böyle güneşi görmeye başlıyoruz. Böyle yapınca güneş sanki buradan bizim üstümüze doğmuş gibi oluyor.Böyle yapınca güneş sanki buradan bizim üstümüze doğmuş gibi oluyor. Böyle olunca da batmış gibi oluyor, yani dünya batıdan doğuya doğru dönüyor değil mi?Böyle olunca da batmış gibi oluyor, yani dünya batıdan doğuya doğru dönüyor değil mi? Ondan biz öyle görüyoruz, ayı güneşi böyle doğup batıyor gibi görüyoruz her gün.Ondan biz öyle görüyoruz, ayı güneşi böyle doğup batıyor gibi görüyoruz her gün. Çünkü dünya her günde bir devrini tamamlıyor. Çünkü dünya her günde bir devrini tamamlıyor.

Şimdi üç gün bu hadise olmayacak, dünyanın bu dönüşü aksayacak, belki ekseni tamamen ters dönecek.Şimdi üç gün bu hadise olmayacak, dünyanın bu dönüşü aksayacak, belki ekseni tamamen ters dönecek. Kuzey güneye gelecek, güney kuzeye gelecek, bu sefer yine öyle döndüğü zaman, Kuzey güneye gelecek, güney kuzeye gelecek, bu sefer yine öyle döndüğü zaman, bu sefer batıdan dönmüş gibi göreceğiz. Yani dünyanın ekseni mekseni dönüşü mönüşü her şey altüst olacak.bu sefer batıdan dönmüş gibi göreceğiz. Yani dünyanın ekseni mekseni dönüşü mönüşü her şey altüst olacak. Artık bu kıyametin kopması.Artık bu kıyametin kopması. Yani bu olağan bildiğimiz gün gece ve mevsimler vesaire ondan sonra sırasıylaYani bu olağan bildiğimiz gün gece ve mevsimler vesaire ondan sonra sırasıyla kıyametin alametleri halleri devam edecek ve dünya bozulacak. kıyametin alametleri halleri devam edecek ve dünya bozulacak.

Allahu Teâlâ hazretleri bizi korkulu, kötü günlere uğratmasın. Mutlu ve bahtiyar olarak yaşatsın.Allahu Teâlâ hazretleri bizi korkulu, kötü günlere uğratmasın. Mutlu ve bahtiyar olarak yaşatsın. Sevdiği kul olarak, güzel işler yaparak ömür sürmeyi nasip eylesin. Sevdiği kul olarak, güzel işler yaparak ömür sürmeyi nasip eylesin. İmân-ı kâmil ile âhirete göçmeyi nasip etsin. Cennetiyle cemaliyle müşerref eylesin. İmân-ı kâmil ile âhirete göçmeyi nasip etsin. Cennetiyle cemaliyle müşerref eylesin.

Kıyamet çünkü en şerli insanların başına kopacakmış.Kıyamet çünkü en şerli insanların başına kopacakmış. Ondan evvel iyi insanlar ölecekmiş, iyi insanlar kıyametin dehşetini görmeyeceklermiş. Ondan evvel iyi insanlar ölecekmiş, iyi insanlar kıyametin dehşetini görmeyeceklermiş. Ama bu kıyamet bahis konusu olduğu zaman benim eklediğim bir söz daha var. Ama bu kıyamet bahis konusu olduğu zaman benim eklediğim bir söz daha var. Bir insan öldü mü onun kıyameti kopmuştur.Bir insan öldü mü onun kıyameti kopmuştur. Bitti, yani onun artık öteki kıyameti filan beklemesine lüzum yok.Bitti, yani onun artık öteki kıyameti filan beklemesine lüzum yok. Adam 1927'de öldü, 1952'de öldü, onun kıyameti koptu artık, onun kıyametle şeyi kalmadı.Adam 1927'de öldü, 1952'de öldü, onun kıyameti koptu artık, onun kıyametle şeyi kalmadı. Şu anda yaşayan bir kimse de ölürse onun da kıyameti kopmuş demektir.Şu anda yaşayan bir kimse de ölürse onun da kıyameti kopmuş demektir. Artık dünyanın kıyametinin kopması onu pek ilgilendirmez. Artık dünyanın kıyametinin kopması onu pek ilgilendirmez. İnsanın kendi kıyameti kendisinin ölümüdür, asıl ona hazırlamak lazım, o ölüme hazırlanmak lazım. İnsanın kendi kıyameti kendisinin ölümüdür, asıl ona hazırlamak lazım, o ölüme hazırlanmak lazım. İman ile göçmek için çalışmak lazım, iyi kul olmak lazım. İman ile göçmek için çalışmak lazım, iyi kul olmak lazım. Ölmeden evvel güzel işler yapmak lazım, Allah'ın sevgisini rızasını kazanmak lazım. Ölmeden evvel güzel işler yapmak lazım, Allah'ın sevgisini rızasını kazanmak lazım. Şöyle mü'min-i kâmil olarak, kelime-i şehâdet getirerek âhirete göçmek lazım.Şöyle mü'min-i kâmil olarak, kelime-i şehâdet getirerek âhirete göçmek lazım. Onun için de idman yapmak lazım.Onun için de idman yapmak lazım. Sporcu düşmanını yenmek için, rakibini yenmek, kazanmak için ne yapıyor;Sporcu düşmanını yenmek için, rakibini yenmek, kazanmak için ne yapıyor; sabah akşam idman yapıyor, koşturuyor. E son nefeste la ilahe illallah demek için ne lazım? sabah akşam idman yapıyor, koşturuyor.

E son nefeste la ilahe illallah demek için ne lazım?

La ilahe illallah'ın idmanını yapmak lazım.La ilahe illallah'ın idmanını yapmak lazım. O idmanı yapmayan insan, en son anda la ilahe illallah diyemez o sıkışıklık arasında.O idmanı yapmayan insan, en son anda la ilahe illallah diyemez o sıkışıklık arasında. Her şeyin idmanı var, son nefeste la ilahe illallah demek için hayatta iken dervişdir. Her şeyin idmanı var, son nefeste la ilahe illallah demek için hayatta iken dervişdir. Elinde tesbih olacak, la ilahe illallah diyecek ki son nefeste diyebilsin. Nasıl yaşarsa insana öyle ölüm nasip olur. Elinde tesbih olacak, la ilahe illallah diyecek ki son nefeste diyebilsin. Nasıl yaşarsa insana öyle ölüm nasip olur.

Bize de zikri ile ibadeti ile yaşamayı Allah nasip etsin.Bize de zikri ile ibadeti ile yaşamayı Allah nasip etsin. Zikrede ede ruh kesilip huzuruna sevdiği kul olarak varmayı nasip etsin. Zikrede ede ruh kesilip huzuruna sevdiği kul olarak varmayı nasip etsin.

Sübhâneke lâ ilme lenâ illâ mâ allemtenâ inneke Alîmü'l-Hakîm.Sübhâneke lâ ilme lenâ illâ mâ allemtenâ inneke Alîmü'l-Hakîm. Sübhâne Rabbinâ Rabbi'l-izzeti ammâ yesifûn. Ve selamün ale'l-mürselîn.Sübhâne Rabbinâ Rabbi'l-izzeti ammâ yesifûn. Ve selamün ale'l-mürselîn. Ve'l-hamdü lillahi Rabbi'l-âlemîn. el-Fâtiha. Ve'l-hamdü lillahi Rabbi'l-âlemîn. el-Fâtiha.

Konuşma Hakkında
Tema 1
Tema 2