Namaz Vakitleri

22 Cemâziye'l-Âhir 1446
23 Aralık 2024
İmsak
06:47
Güneş
08:20
Öğle
13:08
İkindi
15:26
Akşam
17:47
Yatsı
19:14
Detaylı Arama

Sadakanın En Üstünü Dil ile Yapılanıdır

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

9 Rebîü'l-Evvel 1421 / 12.06.2000
Avustralya

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Konuşmanın Dindeki Önemi, Allah’ın Sevgisini Kazanmak İçin Peygamberimize (sav) Tâbi Olmalıyız, | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Sadakanın En Üstünü Dil ile Yapılanıdır

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

9 Rebîü'l-Evvel 1421 / 12.06.2000
Avustralya

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Konuşmanın Dindeki Önemi, Allah’ın Sevgisini Kazanmak İçin Peygamberimize (sav) Tâbi Olmalıyız, | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Konuşma Metni

Euzubillahimineşşeytanirracîm. Bismillahirrahmânirrahîm. Euzubillahimineşşeytanirracîm. Bismillahirrahmânirrahîm.

el-Hamdü lillâhi rabbi'l-âlemin.el-Hamdü lillâhi rabbi'l-âlemin. Hamden kesiran tayyiben mubareken fihi âlâ külli hâlin ve fi-külli hîn.Hamden kesiran tayyiben mubareken fihi âlâ külli hâlin ve fi-külli hîn. Vessalâtü vesselâmü âlâ seyyidi'l evvelîne ve'l âhirîn.Vessalâtü vesselâmü âlâ seyyidi'l evvelîne ve'l âhirîn. Muhammedini'l Mustafâ ve alâ âlihi ve sahbihî ve men tebi'ahû bi-ihsanin ecmaîn et-tayyibîn et-tâhirîn.Muhammedini'l Mustafâ ve alâ âlihi ve sahbihî ve men tebi'ahû bi-ihsanin ecmaîn et-tayyibîn et-tâhirîn. Emmâ ba'dü fe-kâle rasûlulllahi sallallahu aleyhi ve sellem; Emmâ ba'dü fe-kâle rasûlulllahi sallallahu aleyhi ve sellem;

Efdalu's-sadakati el-lisânü eş-şefâ'atü tefükkü bi-he'l-esîra ve tahkinü bi-he'd-demeEfdalu's-sadakati el-lisânü eş-şefâ'atü tefükkü bi-he'l-esîra ve tahkinü bi-he'd-deme ve tecirru bi-he'l-mârûfe ve'l-ihsâne ilâ ahîke ve tedfe'u anhü'l-kerîhete. ve tecirru bi-he'l-mârûfe ve'l-ihsâne ilâ ahîke ve tedfe'u anhü'l-kerîhete.

Sadaka Resûlullah fîmâ kâl ev kemâ kâl. Sadaka Resûlullah fîmâ kâl ev kemâ kâl.

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz Taberânî'nin, Harâitî'ninPeygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz Taberânî'nin, Harâitî'nin ve İbnü'n-Neccâr'ın Semure radıyallahu anh'ten rivayet eylediği bu hadîs-i şerîfte buyurmuş ki; ve İbnü'n-Neccâr'ın Semure radıyallahu anh'ten rivayet eylediği bu hadîs-i şerîfte buyurmuş ki;

Efdalu's-sadakati el-lisânü. "Sadakanın en üstünü, en faziletlisi, en kıymetlisi dille yapılanıdır." Efdalu's-sadakati el-lisânü. "Sadakanın en üstünü, en faziletlisi, en kıymetlisi dille yapılanıdır."

Sadaka deyince bizim hemen aklımıza kese, para pul gelir.Sadaka deyince bizim hemen aklımıza kese, para pul gelir. Keseni açıyorsun, fakire para veriyorsun veya evine, kapına gelmiş olan dilenciye Keseni açıyorsun, fakire para veriyorsun veya evine, kapına gelmiş olan dilenciye evden bir şey veriyorsun, buyur al, bu senin olsun diyorsun; evden bir şey veriyorsun, buyur al, bu senin olsun diyorsun; o da Allah razı olsun diyor, tekabbelallah diyor filan. o da Allah razı olsun diyor, tekabbelallah diyor filan. Bunu sanırız biz hemen sadaka deyince aklımıza ilk önce bu gelir.Bunu sanırız biz hemen sadaka deyince aklımıza ilk önce bu gelir. Fakat Peygamber Efendimiz bu hadîs-i şerîfinde buyuruyor ki; Fakat Peygamber Efendimiz bu hadîs-i şerîfinde buyuruyor ki;

"Sadakanın en hayırlısı, en kıymetlisi, en faziletlisi dille yapılan iyiliktir.""Sadakanın en hayırlısı, en kıymetlisi, en faziletlisi dille yapılan iyiliktir." Arkasından da eş-şefâ'atü diyor, bunun dille nasıl sadaka olduğunu, nasıl sadaka olabilir dille,Arkasından da eş-şefâ'atü diyor, bunun dille nasıl sadaka olduğunu, nasıl sadaka olabilir dille, onu anlatmak için buyuruyor ki; eş-Şefâ'atü. "Şefaat etmektir." Şefaat ne demek? onu anlatmak için buyuruyor ki;

eş-Şefâ'atü. "Şefaat etmektir."

Şefaat ne demek?

Bir kimse hakkında birisine ricada bulunup onun işini görüvermesini, müşkülünü halledivermesini,Bir kimse hakkında birisine ricada bulunup onun işini görüvermesini, müşkülünü halledivermesini, hâcetini revâ etmesini istemek demek veya onun affet filan demek. hâcetini revâ etmesini istemek demek veya onun affet filan demek.

Böyle şefaat suretiyle insan neler yapabilir? Böyle şefaat suretiyle insan neler yapabilir?

Tefükkü bi-he'l-esîre. "Böyle dilinle şefaat ederek sen esiri esaret bağından kurtarırsın." Tefükkü bi-he'l-esîre. "Böyle dilinle şefaat ederek sen esiri esaret bağından kurtarırsın."

Gidersin rica edersin esirin efendisine; ya bu çok iyi insandır, müslümandır, mütedeyyindir,Gidersin rica edersin esirin efendisine; ya bu çok iyi insandır, müslümandır, mütedeyyindir, ya bunu âzat ediver de azadlık sevabını kazan. N'olur işte o da sana duacı olsun ömrü boyunca.ya bunu âzat ediver de azadlık sevabını kazan. N'olur işte o da sana duacı olsun ömrü boyunca. Esir, köle âzat etmek çok sevap, haydi yapıver bunu dersin esiri kurtarırsın. Dille, rica ile. Başka? Esir, köle âzat etmek çok sevap, haydi yapıver bunu dersin esiri kurtarırsın. Dille, rica ile.

Başka?

Ve tahkinü bi-he'd-deme. "Kan dökülmesine mâni olursun, kanı kesersin, kan dökülmesini kesersin." Ve tahkinü bi-he'd-deme. "Kan dökülmesine mâni olursun, kanı kesersin, kan dökülmesini kesersin."

Mesela kan davası oluyor veyahut birisi birisini öldürdü kısas olucak, rica edersin, araya girersin,Mesela kan davası oluyor veyahut birisi birisini öldürdü kısas olucak, rica edersin, araya girersin, yapmayın etmeyin dersin, bağışlayın, affedeni Allah sever dersin vesaire filan...yapmayın etmeyin dersin, bağışlayın, affedeni Allah sever dersin vesaire filan... böylece kanın heder olması, dökülmesi de engellenmiş olabilir. Köle âzat edilmiş olabilir. Başka? böylece kanın heder olması, dökülmesi de engellenmiş olabilir. Köle âzat edilmiş olabilir.

Başka?

Ve tecirru bi-he'l-mârûfe ve'l-ihsâne ilâ ahîke.Ve tecirru bi-he'l-mârûfe ve'l-ihsâne ilâ ahîke. "Böyle dil ile iyi bir şeyi, iyi bir işin yapılmasını"Böyle dil ile iyi bir şeyi, iyi bir işin yapılmasını veya müslüman kardeşine iyi bir bağışın verilmesini sağlarsın." veya müslüman kardeşine iyi bir bağışın verilmesini sağlarsın."

Ya bizim mahallede çok iyi bir insan var. Sen de ağasın, zenginsin.Ya bizim mahallede çok iyi bir insan var. Sen de ağasın, zenginsin. Şunun şöyle bir şeye ihtiyacı var, yapıverirsen çok sevap kazanırsın, çok dua alırsın filan.. Şunun şöyle bir şeye ihtiyacı var, yapıverirsen çok sevap kazanırsın, çok dua alırsın filan..

Peki, vay.. öyle mi, ben de zaten böyle bir hayır yeri arıyordum, tamam, ona hayrı yapayım filan der. Peki, vay.. öyle mi, ben de zaten böyle bir hayır yeri arıyordum, tamam, ona hayrı yapayım filan der.

Demek ki konuşmanın çok önemi var. Lisanın, dilin çok önemi var.Demek ki konuşmanın çok önemi var. Lisanın, dilin çok önemi var. Dille yapılan iyilikler sonuç itibariyle insanı çok sevaplara erdirir sadaka vermiş gibi.Dille yapılan iyilikler sonuç itibariyle insanı çok sevaplara erdirir sadaka vermiş gibi. Sadaka veriyorsun adamın avucuna, bir para veriyorsun, Sadaka veriyorsun adamın avucuna, bir para veriyorsun, o parayı götürüyor bir ihtiyacına harcıyor.o parayı götürüyor bir ihtiyacına harcıyor. Sen zaten bu ihtiyacı dille sağlıyorsun, görüveriyorsun. Sen zaten bu ihtiyacı dille sağlıyorsun, görüveriyorsun. Binâenaleyh, dilimizi böyle hayırlı şeylerin oluşmasında kullanalım, yardımcı olalım. Binâenaleyh, dilimizi böyle hayırlı şeylerin oluşmasında kullanalım, yardımcı olalım. Dilimizi bu gibi konularda, bu hadîs-i şerîfte gösterilen misallere uygun yerlerde;Dilimizi bu gibi konularda, bu hadîs-i şerîfte gösterilen misallere uygun yerlerde; rica etmekte, aracı olmakta, hatırlatmakta, teşvik etmekte, tavsiye etmekte kullanalım. rica etmekte, aracı olmakta, hatırlatmakta, teşvik etmekte, tavsiye etmekte kullanalım. Yapılan iyilikten dolayı sevap alırız. Bu da bir çeşit sadakadır, dille yapılan şey de bir sadakadır.Yapılan iyilikten dolayı sevap alırız. Bu da bir çeşit sadakadır, dille yapılan şey de bir sadakadır. O da insana çok sevap kazandırır.O da insana çok sevap kazandırır. İslâm'da ille insanın para harcamak yoluyla sadaka yapması diyeİslâm'da ille insanın para harcamak yoluyla sadaka yapması diye tek bir şekil yoktur ve bu en faziletlisidir.tek bir şekil yoktur ve bu en faziletlisidir. Dille yapılan bu iyiliği oluşturmakta, dili kullanmak suretiyle yapılan sadaka en faziletlisidir. Dille yapılan bu iyiliği oluşturmakta, dili kullanmak suretiyle yapılan sadaka en faziletlisidir.

İkinci hadîs-i şerîf; Efdalu'ş-şühedâi'llezîne yukâtilûne fi's-saffi'l-evveli fe-lâ yelfitûneİkinci hadîs-i şerîf;

Efdalu'ş-şühedâi'llezîne yukâtilûne fi's-saffi'l-evveli fe-lâ yelfitûne
vücûhehüm hattâ yuktelû ulâike yetelabbatûne fi'l-ğurafi'l-ulâ mine'l-cennetivücûhehüm hattâ yuktelû ulâike yetelabbatûne fi'l-ğurafi'l-ulâ mine'l-cenneti yedhaku ileyhim rabbüke fe-izâ dahike rabbüke ilâ abdin fî mevtınin fe-lâ hisâbe aleyhi. yedhaku ileyhim rabbüke fe-izâ dahike rabbüke ilâ abdin fî mevtınin fe-lâ hisâbe aleyhi.

Ahmed b. Hanbel ve Taberânî Naim'denAhmed b. Hanbel ve Taberânî Naim'den veya Nuaym isimli sahabîden rivayet etmişler, radıyallahu anh. Peygamber Efendimiz buyuruyor ki; veya Nuaym isimli sahabîden rivayet etmişler, radıyallahu anh. Peygamber Efendimiz buyuruyor ki;

Efdalu'ş-şühedâi. "Şehitlerin en faziletlisi, en kıymetlisi, derecesi en yüksek olanı."Efdalu'ş-şühedâi. "Şehitlerin en faziletlisi, en kıymetlisi, derecesi en yüksek olanı." Ellezîne yukâtilûne fi's-saffi'l-evveli. "En öndeki ilk safta çarpışanlarıdır." Ellezîne yukâtilûne fi's-saffi'l-evveli. "En öndeki ilk safta çarpışanlarıdır."

En kıymetlisi onlardır. Çünkü onlar tehlikeye en çok maruzdur, öldürülme ihtimali en yüksektir,En kıymetlisi onlardır. Çünkü onlar tehlikeye en çok maruzdur, öldürülme ihtimali en yüksektir, düşmanla ilk karşılaşacak olan onlardır, arkadakiler belki düşmana bile şey yapamayabilirdüşmanla ilk karşılaşacak olan onlardır, arkadakiler belki düşmana bile şey yapamayabilir ama onlar hemen düşmanla karşı karşıya gelecekler. ama onlar hemen düşmanla karşı karşıya gelecekler. İlk safta çarpışan ve o zaman şehit olanlar en üstün şehitlerdir.İlk safta çarpışan ve o zaman şehit olanlar en üstün şehitlerdir. Şehitliğin en yüksek mertebesine erenlerdir. Şehitliğin en yüksek mertebesine erenlerdir.

Fe-lâ yelfitûne vücûhehüm hattâ yuktelû.Fe-lâ yelfitûne vücûhehüm hattâ yuktelû. "Ön safta çarpışırlar da şehit düşünceye kadar da yüzlerini düşmandan çevirmezler, döndürmezler." "Ön safta çarpışırlar da şehit düşünceye kadar da yüzlerini düşmandan çevirmezler, döndürmezler."

Yani geri dönmezler, kaçmazlar, sebat ederler, düşmanla çarpışırlar, çarpışırlar...Yani geri dönmezler, kaçmazlar, sebat ederler, düşmanla çarpışırlar, çarpışırlar... seni kâfir seni, seni Allah'ın düşmanı seni diye çarpışırlar,seni kâfir seni, seni Allah'ın düşmanı seni diye çarpışırlar, şehit oluncaya kadar yüzlerini döndürmezler, adımlarını geriye atmazlar, gerilemezler. şehit oluncaya kadar yüzlerini döndürmezler, adımlarını geriye atmazlar, gerilemezler.

Ülâike. "Bunlar." Yetelabbatûne fi'l-ğurafi'l-ulâ mine'l-cenneti.Ülâike. "Bunlar." Yetelabbatûne fi'l-ğurafi'l-ulâ mine'l-cenneti. "Bunlar cennette en yüksek köşklerde, köşklerin en yüksek salonlarında,"Bunlar cennette en yüksek köşklerde, köşklerin en yüksek salonlarında, odalarında keyiften yatıp yaslanıp yuvarlanırlar." Keyiften yan gelip yatarlar, keyfine bakarlar. odalarında keyiften yatıp yaslanıp yuvarlanırlar." Keyiften yan gelip yatarlar, keyfine bakarlar.

Yedhaku ileyhim rabbüke. "Ey Resûlüm! Rabbin onlara güler." Yedhaku ileyhim rabbüke. "Ey Resûlüm! Rabbin onlara güler."

O cennette veya şehit olurken, savaşırken Cenâb-ı Hak onlara güler. Yani insan niçin gülüyor? O cennette veya şehit olurken, savaşırken Cenâb-ı Hak onlara güler.

Yani insan niçin gülüyor?

Memnun olduğu zaman, bir şeyden hoşlandığı zaman gülüyor.Memnun olduğu zaman, bir şeyden hoşlandığı zaman gülüyor. Rabbin ey resûlüm veya ey dinleyen kişi, senin rabbin onlara güler diyor Peygamber Efendimiz. Rabbin ey resûlüm veya ey dinleyen kişi, senin rabbin onlara güler diyor Peygamber Efendimiz.

Fe-izâ dahike rabbüke ilâ abdin fî mevtınin. "Ve şunu bil ki senin rabbin ey dinleyen kişi,Fe-izâ dahike rabbüke ilâ abdin fî mevtınin. "Ve şunu bil ki senin rabbin ey dinleyen kişi, bir yerde bir kula bir konudan dolayı gülüyorsa, gülmüşse."bir yerde bir kula bir konudan dolayı gülüyorsa, gülmüşse." Fe-lâ hisâbe aleyhi. "O kula hesap filan olmaz, sorgu sual olmaz." Fe-lâ hisâbe aleyhi. "O kula hesap filan olmaz, sorgu sual olmaz."

Çünkü rabbin sevdiği, tebessüm ettiği, güldüğü bir kuldur; ona hesap mesap olmaz.Çünkü rabbin sevdiği, tebessüm ettiği, güldüğü bir kuldur; ona hesap mesap olmaz. Onu doğrudan doğruya cennete sevk ederler. Onu doğrudan doğruya cennete sevk ederler.

Üçüncü hadîs-i şerîf; Efdalu'n-nâsi indellâh imâmün âdilün ye'huzu li'n-nâsi minellâhiÜçüncü hadîs-i şerîf;

Efdalu'n-nâsi indellâh imâmün âdilün ye'huzu li'n-nâsi minellâhi
ve ye'huzu li'n-nâsi ba'dahüm min ba'dın. ve ye'huzu li'n-nâsi ba'dahüm min ba'dın.

Bu da Ebû Hüreyre radıyallahu anh'ten rivayet olunmuş bir hadîs-i şerîf. Efendimiz buyurmuş ki; Bu da Ebû Hüreyre radıyallahu anh'ten rivayet olunmuş bir hadîs-i şerîf. Efendimiz buyurmuş ki;

İnsanların en faziletlisi, en kıymetlisi, en üstünü kimdir? İnsanların en faziletlisi, en kıymetlisi, en üstünü kimdir?

İmâmün âdilün. "Allah indinde insanların en faziletlisi adaletli imamdır." İmâmün âdilün. "Allah indinde insanların en faziletlisi adaletli imamdır."

Adaletli imam ne demek? Camideki imam mı? Hayır, devletin başındaki başkan demek.Adaletli imam ne demek? Camideki imam mı?

Hayır, devletin başındaki başkan demek.
İmam başkan demek, önde olan demek.İmam başkan demek, önde olan demek. Devletin başında olan önder, yönetici kimse mü'min ve adaletli ise,Devletin başında olan önder, yönetici kimse mü'min ve adaletli ise, adaletli önderin faziletinin üstüne çıkıcak daha faziletli kimse yoktur. N'apar bu adam? adaletli önderin faziletinin üstüne çıkıcak daha faziletli kimse yoktur.

N'apar bu adam?

Ye'huzu li'n-nâsi minellâhi. Yani, ye'huzu. "Alır." Li'n-nâsi. "İnsanlar için." Minellâhi. "Allah'tan." Ye'huzu li'n-nâsi minellâhi. Yani, ye'huzu. "Alır." Li'n-nâsi. "İnsanlar için." Minellâhi. "Allah'tan."

Yani insanlara Allah ne emretmişse, neler yapmalarını emretmişse Allahu Teâlâ hazretlerinin emirleriniYani insanlara Allah ne emretmişse, neler yapmalarını emretmişse Allahu Teâlâ hazretlerinin emirlerini Kur'ân-ı Kerîm'den, dinden, imandan alır öğrenir, insanlara öyle muamele eder, hükmünü öyle yürütür.Kur'ân-ı Kerîm'den, dinden, imandan alır öğrenir, insanlara öyle muamele eder, hükmünü öyle yürütür. Allah'ın emirlerine göre insanları yürütür ve böylece Allah'tan insanlara rahmet ermesiniAllah'ın emirlerine göre insanları yürütür ve böylece Allah'tan insanlara rahmet ermesini ve o topluma bereket gelmesini ve o toplumun hayırlı, başarılı olmasını sağlar,ve o topluma bereket gelmesini ve o toplumun hayırlı, başarılı olmasını sağlar, toplumun saadetini sağlar. Yani Cenâb-ı Hakk'ın rahmetini topluma kazandırır. toplumun saadetini sağlar. Yani Cenâb-ı Hakk'ın rahmetini topluma kazandırır. Allahuâlem, bu sözün ucu buraya gelir.Allahuâlem, bu sözün ucu buraya gelir. Hayırlı bir önder oldu mu toplumu Kur'an'a göre, imana göre, İslâm'a göre yönetir,Hayırlı bir önder oldu mu toplumu Kur'an'a göre, imana göre, İslâm'a göre yönetir, Allah da sever,Allah da sever, maddeten ve manen zengin olur. maddeten ve manen zengin olur.

Yâ Rabbi! Sen bu kulları sev! Nasıl yapıyor bu işi? Yâ Rabbi! Sen bu kulları sev!

Nasıl yapıyor bu işi?

Ha, bunun açıklamasında diyor ki mübarek şeyhimiz Eşrefoğlu Rûmî hazretleri; Ha, bunun açıklamasında diyor ki mübarek şeyhimiz Eşrefoğlu Rûmî hazretleri;

Ey Allahım! Beni senden ayırma. Beni senin cemalinden ayırma. Ey Allahım! Beni senden ayırma.

Beni senin cemalinden ayırma.

sözlerini söyleyen, o ilahiyi yazan mübarek diyor ki; "Kulları Resûlullah'ın yolunda yürütür,sözlerini söyleyen, o ilahiyi yazan mübarek diyor ki; "Kulları Resûlullah'ın yolunda yürütür, sünnet-i seniye, Peygamber Efendimiz'in izinden, yolundan yürütür, Allah o zaman kulları sever,sünnet-i seniye, Peygamber Efendimiz'in izinden, yolundan yürütür, Allah o zaman kulları sever, Allah'a kullarını öyle sevdirtir. Çünkü Kur'ân-ı Kerîm'de de geçiyor zaten; Allah'a kullarını öyle sevdirtir. Çünkü Kur'ân-ı Kerîm'de de geçiyor zaten;

Kul in küntüm tuhibbûnellâhe fe't-tebiûnî yuhbibkümullûhu.Kul in küntüm tuhibbûnellâhe fe't-tebiûnî yuhbibkümullûhu. "De ki ey Resûlüm o iddiacı heriflere! Siz Allah'ı seviyorsanız bana tâbi olun da Allah da sizi sevsin." "De ki ey Resûlüm o iddiacı heriflere! Siz Allah'ı seviyorsanız bana tâbi olun da Allah da sizi sevsin."

Demek ki Resûlullah'a iyi tâbi olmak, ittiba etmek, tam uymak neymiş? Demek ki Resûlullah'a iyi tâbi olmak, ittiba etmek, tam uymak neymiş?

Allah'ın sevgisini kazanmanın vesilesiymiş. Şeyh efendi ne yapıyor? Allah'ın sevgisini kazanmanın vesilesiymiş.

Şeyh efendi ne yapıyor?

Resûlullah'a insanları iyi ittiba ettiriyor, aman haa sünnete uyun, bidata kaymayın,Resûlullah'a insanları iyi ittiba ettiriyor, aman haa sünnete uyun, bidata kaymayın, Resûlullah Efendimiz şöyle buyurmuş, şöyle yapın, böyle yapın...Resûlullah Efendimiz şöyle buyurmuş, şöyle yapın, böyle yapın... sevaplı şeyleri öğretiyor, sünnet yolunu gösteriyor, alıştırıyor, o zaman Cenâb-ı Hak da sünnete uygun,sevaplı şeyleri öğretiyor, sünnet yolunu gösteriyor, alıştırıyor, o zaman Cenâb-ı Hak da sünnete uygun, habîb-i edîbine ittiba etmiş olan insanları seviyor. habîb-i edîbine ittiba etmiş olan insanları seviyor.

E imâm-ı âdil de ne yapıyor, adaletli hükümdar da ne yapıyor? E imâm-ı âdil de ne yapıyor, adaletli hükümdar da ne yapıyor?

İnsanlar için Allah'tan şey sağlıyor, ye'huzu li'n-nâsi minellâhi.İnsanlar için Allah'tan şey sağlıyor, ye'huzu li'n-nâsi minellâhi. "İnsanlar için Allah'tan alır." diyor. Neyi alır? "İnsanlar için Allah'tan alır." diyor.

Neyi alır?

Yani böyle bir şekillerle rahmeti alır, rızayı alır, lütfu alır, ikramı alır.Yani böyle bir şekillerle rahmeti alır, rızayı alır, lütfu alır, ikramı alır. Çünkü onları iyi idare eder, iyi şeyler yaptırtır; oh ahâli Cenâb-ı Hakk'ın rahmetine ererler.Çünkü onları iyi idare eder, iyi şeyler yaptırtır; oh ahâli Cenâb-ı Hakk'ın rahmetine ererler. Ama zalim, dinsiz, edepsiz, hain, kendi zevkine düşkün bir herif bir milletin başına geçerseAma zalim, dinsiz, edepsiz, hain, kendi zevkine düşkün bir herif bir milletin başına geçerse müslümanlar eza cefa çeker, beddua ederler, hapislerde çürürler,müslümanlar eza cefa çeker, beddua ederler, hapislerde çürürler, haneler virân olur, beldeler yıkılır yakılır... artık her türlü kötülük olur çünkü yönetim kötü. haneler virân olur, beldeler yıkılır yakılır... artık her türlü kötülük olur çünkü yönetim kötü.

Allah bütün İslâm ülkelerine en iyi yöneticileri, en merhametli, işi en iyi bilen,Allah bütün İslâm ülkelerine en iyi yöneticileri, en merhametli, işi en iyi bilen, müslümanlara en güzel şekilde yöneticilik yapan kimseleri getirtsin;müslümanlara en güzel şekilde yöneticilik yapan kimseleri getirtsin; kötüleri tasfiye eylesin, iyileri başa getirsin. kötüleri tasfiye eylesin, iyileri başa getirsin. Ümmet-i Muhammed'e de böylece dünyada da âhirette de izzet, saadet, selamet nasip olsun. Ümmet-i Muhammed'e de böylece dünyada da âhirette de izzet, saadet, selamet nasip olsun.

Tabii bir nokta var, hükümdarları düzeltmenin de yolu acayiptirTabii bir nokta var, hükümdarları düzeltmenin de yolu acayiptir ama yine halkın İslâm'a sarılmasından geçer çünkü; ama yine halkın İslâm'a sarılmasından geçer çünkü;

Kemâ tekûnû yüvellâ aleyküm. "Nasıl olursanız size laik idareciler geçer başınıza." buyurulmuştur. Kemâ tekûnû yüvellâ aleyküm. "Nasıl olursanız size laik idareciler geçer başınıza." buyurulmuştur.

O tarafı da var. Bozulursanız, dökülürseniz, ayağınız kayarsa,O tarafı da var. Bozulursanız, dökülürseniz, ayağınız kayarsa, günahlara dalarsanız o zaman başınızdaki adamlar da ciğeri beş para etmez adamlar olur. Neden? günahlara dalarsanız o zaman başınızdaki adamlar da ciğeri beş para etmez adamlar olur.

Neden?

Siz bozuksunuz da ondan. İyi olursanız iyiliğinizin nispetinde Allah nasılsanızSiz bozuksunuz da ondan. İyi olursanız iyiliğinizin nispetinde Allah nasılsanız size uygun olarak idarecilerinizin de iyilerini ihsan eyler. size uygun olarak idarecilerinizin de iyilerini ihsan eyler.

Demek ki bizim kişisel olarak yapacağımız şey İslâm'a sımsıkı sarılmaktır.Demek ki bizim kişisel olarak yapacağımız şey İslâm'a sımsıkı sarılmaktır. Biz sımsıkı İslâm'a sarıldık mı yöneticileri bile düzeltiriz, duamızla bile düzeltiriz.Biz sımsıkı İslâm'a sarıldık mı yöneticileri bile düzeltiriz, duamızla bile düzeltiriz. Biz bozulduk mu yöneticiler de bozulur. Eğer bir yerde yöneticiler bozulmuşsa, halka bakın,Biz bozulduk mu yöneticiler de bozulur. Eğer bir yerde yöneticiler bozulmuşsa, halka bakın, halkta kusur vardır, eksiklik vardır, gevşeklik vardır,halkta kusur vardır, eksiklik vardır, gevşeklik vardır, İslâm'ı uygulamakta tam titiz davranmıyorlardır da Allah cezayı vermiştir. İslâm'ı uygulamakta tam titiz davranmıyorlardır da Allah cezayı vermiştir.

Nasreddin Hoca'ya atfederler, bir fıkra var ama benim çok hoşuma gider, her zaman da söylerim. Nasreddin Hoca'ya atfederler, bir fıkra var ama benim çok hoşuma gider, her zaman da söylerim.

Hükümdar önüne geleni yakalıyormuş, söyleyin bakalım lan, ben zalim miyim mazlum muyum? Hükümdar önüne geleni yakalıyormuş, söyleyin bakalım lan, ben zalim miyim mazlum muyum?

Adam dürüstse, yürekliyse, cesaretliyse zalimsin be diyormuş, hoop hapse. Adam dürüstse, yürekliyse, cesaretliyse zalimsin be diyormuş, hoop hapse.

Vay küstah, edepsiz bilmem ne... Sen sordun, ben de doğruyu söyledim. Vay küstah, edepsiz bilmem ne...

Sen sordun, ben de doğruyu söyledim.

Yallah hapse... işkence, ceza, dayak, bilmem ne filan. Yallah hapse... işkence, ceza, dayak, bilmem ne filan.

E bunu görenler; efendim sen adilsin, şöyle tatlısın, böyle iyisin bilmem ne... E bunu görenler; efendim sen adilsin, şöyle tatlısın, böyle iyisin bilmem ne...

Sus, dalkavuk, yalancı; bak şunu ağlattım, bunu sızlattım, bunu inlettim, nerem [adil?]Sus, dalkavuk, yalancı; bak şunu ağlattım, bunu sızlattım, bunu inlettim, nerem [adil?] Sen dalga mı geçiyorsun, seni dalkavuk seni... yine cezalandırırmış. Sen dalga mı geçiyorsun, seni dalkavuk seni... yine cezalandırırmış.

Nasreddin Hoca'ya getirmişler konuyu, demişler ki; Nasreddin Hoca'ya getirmişler konuyu, demişler ki;

"Hocam bu adamdan kurtaramıyoruz yakamızı, sokaktan geçeni çeviriyor,"Hocam bu adamdan kurtaramıyoruz yakamızı, sokaktan geçeni çeviriyor, soruyor ben zalim miyim mazlum muyum diye, öyle desek ceza, böyle desek ceza, ne yapsak kurtulamıyoruz." soruyor ben zalim miyim mazlum muyum diye, öyle desek ceza, böyle desek ceza, ne yapsak kurtulamıyoruz."

"Siz beni onun oradan geçirtin." demiş. "Siz beni onun oradan geçirtin." demiş.

Nasreddin Hoca'yı oradan geçirtirken hocayı da yakalamış;Nasreddin Hoca'yı oradan geçirtirken hocayı da yakalamış; "Gel buraya bakalım demiş, söyle bakalım ben zalim miyim mazlum muyum? "Gel buraya bakalım demiş, söyle bakalım ben zalim miyim mazlum muyum?

Demiş ki; "Sen ne zalimsin ne mazlum demiş, sen Allah'ın gönderdiği bir insansın;Demiş ki; "Sen ne zalimsin ne mazlum demiş, sen Allah'ın gönderdiği bir insansın; zalim biziz ki Allah seni bize gönderdi." demiş. Çok doğru! Çok doğru bir söz. zalim biziz ki Allah seni bize gönderdi." demiş.

Çok doğru! Çok doğru bir söz.
Yani şaka, fıkra, tamam, işin olmuş mu olmamış mıYani şaka, fıkra, tamam, işin olmuş mu olmamış mı ayrı ama insanlar zalim olunca başına zalim idareciler gelir ve başı belaya girer.ayrı ama insanlar zalim olunca başına zalim idareciler gelir ve başı belaya girer. Zalim milletleri, gevşek milletleri, İslâm'a uygun hareket etmeyen milletleri cezalandırmak içinZalim milletleri, gevşek milletleri, İslâm'a uygun hareket etmeyen milletleri cezalandırmak için Allah başlarına zalimleri musallat eder. Onun için kendimizi düzelteceğiz. Allah başlarına zalimleri musallat eder. Onun için kendimizi düzelteceğiz.

Allah bizi lütfuyla keremiyle ıslah eylesin, şimdiye kadar işlediğimiz günahları da affeylesin. Allah bizi lütfuyla keremiyle ıslah eylesin, şimdiye kadar işlediğimiz günahları da affeylesin.

Nasıl olsa yarın kraliçenin doğumuymuş, iş güç yokmuş.. Sen gidecen mi işe? Nasıl olsa yarın kraliçenin doğumuymuş, iş güç yokmuş..

Sen gidecen mi işe?

Kimse gitmiyor. Onun için gelin beraberce bir aşk ile şevk ile tevbe ve istiğfar eyleyelim,Kimse gitmiyor.

Onun için gelin beraberce bir aşk ile şevk ile tevbe ve istiğfar eyleyelim,
günahlarımız afv ü mağfiret olsun da Cenâb-ı Hak bizi bundan sonra umduklarımıza nâil,günahlarımız afv ü mağfiret olsun da Cenâb-ı Hak bizi bundan sonra umduklarımıza nâil, korktuklarımızdan emin, iyi hallere sahip güzel bir yaşamla yaşamaya muvaffak eylesin. korktuklarımızdan emin, iyi hallere sahip güzel bir yaşamla yaşamaya muvaffak eylesin.

Bi hürmeti esrâr-ı sûreti'l Fâtiha. Bi hürmeti esrâr-ı sûreti'l Fâtiha.

Konuşma Hakkında
Tema 1
Tema 2