Namaz Vakitleri

22 Cemâziye'l-Evvel 1446
24 Kasım 2024
İmsak
06:24
Güneş
07:54
Öğle
12:55
İkindi
15:24
Akşam
17:47
Yatsı
19:11
Detaylı Arama

Sadakanın Faydaları

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

12 Rebîü'l-Evvel 1417 / 28.07.1996
İskenderpaşa Camii/ İstanbul

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Üç Kişiye Şeytan Saldıramaz, Cehennemin Büyüklüğü, Sabır Felâket Geldiği Andadır, Doğruluk İnsanı | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Sadakanın Faydaları

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

12 Rebîü'l-Evvel 1417 / 28.07.1996
İskenderpaşa Camii/ İstanbul

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Üç Kişiye Şeytan Saldıramaz, Cehennemin Büyüklüğü, Sabır Felâket Geldiği Andadır, Doğruluk İnsanı | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Konuşma Metni

Eûzübillahimineşşeytânirracîm. Bismillâhirrahmânirrahîm Eûzübillahimineşşeytânirracîm. Bismillâhirrahmânirrahîm

el-Hamdülillahi rabbi'l-'âlemîne hamden kesîran tayyiben mübâreken fihi 'alâ külli hâlin ve fi-külli hîn.el-Hamdülillahi rabbi'l-'âlemîne hamden kesîran tayyiben mübâreken fihi 'alâ külli hâlin ve fi-külli hîn. Ve's-salâtu ve's-selâmu 'alâ seyyidi'l-evvelîne ve'l-âhirîn,Ve's-salâtu ve's-selâmu 'alâ seyyidi'l-evvelîne ve'l-âhirîn, Muhammedin ve âlihi ve sahbihî ve men-tebi'ahu bi-ihsânin ecma'îne't-tayyibîne't-tâhirîn. Muhammedin ve âlihi ve sahbihî ve men-tebi'ahu bi-ihsânin ecma'îne't-tayyibîne't-tâhirîn.

Emmâ ba'du; Emmâ ba'du;

Fa'lemû eyyühe'l-ihvân ve inne efdale'l-hadîsi kitâbullahFa'lemû eyyühe'l-ihvân ve inne efdale'l-hadîsi kitâbullah ve efdale'l-hedyi hedyü seyyidinâ Muhammedin sallalahu aleyhi ve âlihi ve sellem.ve efdale'l-hedyi hedyü seyyidinâ Muhammedin sallalahu aleyhi ve âlihi ve sellem. Ve şerra'l-umûru muhtesâtuha ve külle muhtesetin bid'ah ve külle bid'atin dalâlehVe şerra'l-umûru muhtesâtuha ve külle muhtesetin bid'ah ve külle bid'atin dalâleh ve külle'd-dalâletin ve sâhibehâ fi'n-nârve külle'd-dalâletin ve sâhibehâ fi'n-nâr ve bi's-senedi'l-muttasılı ile'n-nebiyyü sallallahu aleyhi ve selleme ennehû kâl: ve bi's-senedi'l-muttasılı ile'n-nebiyyü sallallahu aleyhi ve selleme ennehû kâl:

İnne'ş-şeytâne yühimmu bi'l-vâhid ve yühimmu bi'l-isneyn fe-izâ kânû selâseten lem yehim bi-him.İnne'ş-şeytâne yühimmu bi'l-vâhid ve yühimmu bi'l-isneyn fe-izâ kânû selâseten lem yehim bi-him. Sadaka Rasulullâh fî-mâ-kâl ev kemâ kâl. Sadaka Rasulullâh fî-mâ-kâl ev kemâ kâl.

Aziz ve mübarek ve muhterem kardeşlerim; Aziz ve mübarek ve muhterem kardeşlerim;

Allahu Teâlâ hazretleri cümlenizden razı olsun.Allahu Teâlâ hazretleri cümlenizden razı olsun. Dünya ve âhiretin her türlü hayırlarına, muradlarınıza, dileklerinize nâil eylesin.Dünya ve âhiretin her türlü hayırlarına, muradlarınıza, dileklerinize nâil eylesin. Cennetiyle, cemaliyle müşerref eylesin. Cennetiyle, cemaliyle müşerref eylesin. Ümmet-i Muhammed kardeşlerimize de, umumî olarak, rahmeylesin.Ümmet-i Muhammed kardeşlerimize de, umumî olarak, rahmeylesin. Hastalarımıza şifa, dertlilerimize deva, borçlularımıza eda nasip eylesin. Hastalarımıza şifa, dertlilerimize deva, borçlularımıza eda nasip eylesin. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz hazretlerinin mübarek hadîs-i şerîflerini okuyacağız.Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz hazretlerinin mübarek hadîs-i şerîflerini okuyacağız. Allah nasip ettiği kadar, izah edeceğiz.Allah nasip ettiği kadar, izah edeceğiz. Bu hadîs-i şerîflerin okunmasına ve izahına geçmeden önce Peygamber Efendimiz'e sevgimizin,Bu hadîs-i şerîflerin okunmasına ve izahına geçmeden önce Peygamber Efendimiz'e sevgimizin, bağlılığımızın, ümmetliğimizin bir nişanesi olmak üzere,bağlılığımızın, ümmetliğimizin bir nişanesi olmak üzere, rûh-i pâkine bizden hediyye-i Kur'âniyye olsun diye ve onun âline, ashâbına, etbâına, ahbâbına,rûh-i pâkine bizden hediyye-i Kur'âniyye olsun diye ve onun âline, ashâbına, etbâına, ahbâbına, sâdât ve meşâyıh-ı turuk-u aliyyemizin ruhlarına, cümle evliyâullah büyüklerimizin, fatihlerin,sâdât ve meşâyıh-ı turuk-u aliyyemizin ruhlarına, cümle evliyâullah büyüklerimizin, fatihlerin, şehitlerin, gazilerin, mücahitlerin ruhlarına, hâsseten beldemizin medâr-ı iftiharı Yûşa aleyhisselam'ın,şehitlerin, gazilerin, mücahitlerin ruhlarına, hâsseten beldemizin medâr-ı iftiharı Yûşa aleyhisselam'ın, Ebû Eyyûb el-Ensârî hazretlerinin ruhlarına;Ebû Eyyûb el-Ensârî hazretlerinin ruhlarına; bu beldeyi fetheden Fatih Sultan Muhammed Han cennetmekânın ruhuna,bu beldeyi fetheden Fatih Sultan Muhammed Han cennetmekânın ruhuna, ve ordusu mensubu mübareklerin ruhlarına; cümle İslâm diyarlarını fetheden fatihlerin,ve ordusu mensubu mübareklerin ruhlarına; cümle İslâm diyarlarını fetheden fatihlerin, şehitlerin, gazilerin, mücahitlerin ruhlarına; uzaktan, yakından bu dersi dinlemeye gelmiş olan,şehitlerin, gazilerin, mücahitlerin ruhlarına; uzaktan, yakından bu dersi dinlemeye gelmiş olan, burada toplanmış bulunan siz kardeşlerimin ahirete göçmüşburada toplanmış bulunan siz kardeşlerimin ahirete göçmüş bütün Müslüman geçmişlerinin ruhlarına hediye olsun, ruhları şad olsun, makamları yüksek olsun.bütün Müslüman geçmişlerinin ruhlarına hediye olsun, ruhları şad olsun, makamları yüksek olsun. Allahu Teâlâ hazretleri onlardan da, bizlerden de hoşnut ve razı olsun diyeAllahu Teâlâ hazretleri onlardan da, bizlerden de hoşnut ve razı olsun diye bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerîf okuyup, ruhlarına hediye edip öyle başlayalım. bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerîf okuyup, ruhlarına hediye edip öyle başlayalım.

Bismillâhirrahmânirahîm... Bismillâhirrahmânirahîm...

Elif, be sırasıyla hadisler yazılmış olduğundan, birkaç haftadır İnne'ş-şeytâne.Elif, be sırasıyla hadisler yazılmış olduğundan, birkaç haftadır İnne'ş-şeytâne. diye başlayan hadîs-i şerîfler peşpeşe gelmişti. Hep şeytanla ilgili mevzular konuşulmuştu.diye başlayan hadîs-i şerîfler peşpeşe gelmişti. Hep şeytanla ilgili mevzular konuşulmuştu. Bu gün Râmûzü'l-Ehâdîs kitabımızın 103. Sayfasının birinci hadîs-i şerîfiBu gün Râmûzü'l-Ehâdîs kitabımızın 103. Sayfasının birinci hadîs-i şerîfi yine o sıranın devamı olarak şeytanla ilgili ama ondan sonraki hadîs-i şerîfyine o sıranın devamı olarak şeytanla ilgili ama ondan sonraki hadîs-i şerîf artık başka bir sıraya geçiyor, başka bir konuya geçiyor.artık başka bir sıraya geçiyor, başka bir konuya geçiyor. Ondan sonra da biraz daha aşağıda hep sadakayla ilgili hadisler; inne's-sadakate diye onlar devam edecek. Ondan sonra da biraz daha aşağıda hep sadakayla ilgili hadisler; inne's-sadakate diye onlar devam edecek.

Râvîler birinci hadîs-i şerîfi Ebû Hüreyre radıyallahu anh'ten rivayet etmiş.Râvîler birinci hadîs-i şerîfi Ebû Hüreyre radıyallahu anh'ten rivayet etmiş. Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem buyurmuşlar ki; Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem buyurmuşlar ki;

İnne'ş-şeytâne yühimmu bi'l-vâhid.İnne'ş-şeytâne yühimmu bi'l-vâhid. "Şeytan bir kişiyi gördü mü karşısında tek bir insan, ona kasteder." Ona bir gözü keser. "Şeytan bir kişiyi gördü mü karşısında tek bir insan, ona kasteder." Ona bir gözü keser. Ona bir saldırmak ister. Bir kişi çünkü. Tek kişi gördü mü ona bir heveslenir, kasteder.Ona bir saldırmak ister. Bir kişi çünkü. Tek kişi gördü mü ona bir heveslenir, kasteder. Saldıracak, zarar verecek. Gözü keser. ve yehimmu bi'l-isneyn. "İki kişiye de gözü keser.Saldıracak, zarar verecek. Gözü keser. ve yehimmu bi'l-isneyn. "İki kişiye de gözü keser. O iki kişiye de kastetmek ister. "Bu iki kişi, bunlar çok değil.O iki kişiye de kastetmek ister. "Bu iki kişi, bunlar çok değil. Ben bunların hakkından gelirim, bunları aldatırım, kandırırım, zarara sokarım." diye iki kişiye de kasteder. Ben bunların hakkından gelirim, bunları aldatırım, kandırırım, zarara sokarım." diye iki kişiye de kasteder. Fe-izâ kânû selâseten. "Ama topluluk ikiden fazla olursa, üç kişi oldu mu" Lem yühim bi-him. Fe-izâ kânû selâseten. "Ama topluluk ikiden fazla olursa, üç kişi oldu mu" Lem yühim bi-him. Artık o üç kişiye gözü kesmez, onlara saldırmaz, onlara kastedemez. Bu neyi gösteriyor? Artık o üç kişiye gözü kesmez, onlara saldırmaz, onlara kastedemez.

Bu neyi gösteriyor?

Müslümanların cemaat halinde olmasının faidesini gösteriyor.Müslümanların cemaat halinde olmasının faidesini gösteriyor. Yalnız oldu mu şeytanın hücumuna mâruz, tehlike altında, topun ucunda. Yalnız oldu mu şeytanın hücumuna mâruz, tehlike altında, topun ucunda. Ama üç kişi olabildiler mi bir araya geldiler mi bu tehlike kalkıyor, şeytan o zaman korkuyor.Ama üç kişi olabildiler mi bir araya geldiler mi bu tehlike kalkıyor, şeytan o zaman korkuyor. Üç müslüman bir araya geldi mi o cemaate saldırmaya cesaret edemiyor.Üç müslüman bir araya geldi mi o cemaate saldırmaya cesaret edemiyor. Demek ki en aşağı grup olarak üç kişi olmak lazım. Mümkün olduğu kadar kalabalık olmak iyidir.Demek ki en aşağı grup olarak üç kişi olmak lazım. Mümkün olduğu kadar kalabalık olmak iyidir. Tek durmamaya çalışmak lazım. İki kişi durmamaya çalışmak lazım.Tek durmamaya çalışmak lazım. İki kişi durmamaya çalışmak lazım. Mümkünse en aşağı üç kişilik bir grup olması lazım. Mümkünse en aşağı üç kişilik bir grup olması lazım.

Şimdi kadıncağızın birisi bana -dersi de dinliyordur kadınlar kısmında- dert yandı.Şimdi kadıncağızın birisi bana -dersi de dinliyordur kadınlar kısmında- dert yandı. Kocası vefat etmiş kadıncağız. Yayla Mahallesi'nde oturuyormuş.Kocası vefat etmiş kadıncağız. Yayla Mahallesi'nde oturuyormuş. Bir oğlu varmış ama "Bir dahaki hafta gelsin, göreyim, tanışalım." dedim oğluyla.Bir oğlu varmış ama "Bir dahaki hafta gelsin, göreyim, tanışalım." dedim oğluyla. Komşuları tazyik ediyorlarmış. Komşuları tazyik ediyorlarmış. "Sen müslümansın, başını örtüyorsun, mütedeyyin hanımefendisin, seni bu mahallede yaşatmayacağız,"Sen müslümansın, başını örtüyorsun, mütedeyyin hanımefendisin, seni bu mahallede yaşatmayacağız, çıkıp gideceksin, burayı mutlaka terkedeceksin." diyorlarmış.çıkıp gideceksin, burayı mutlaka terkedeceksin." diyorlarmış. Hani demokrasi, hani hürriyet filan? Hepsi hikâye! Kuvvetli oldular mı, azıtıyorlar.Hani demokrasi, hani hürriyet filan? Hepsi hikâye! Kuvvetli oldular mı, azıtıyorlar. Kuvvetli gördüler mi, o zaman kaçıyorlar. O halde ne lazım? Müslümanların kuvvetli olması lazım. Kuvvetli gördüler mi, o zaman kaçıyorlar.

O halde ne lazım?

Müslümanların kuvvetli olması lazım.

Yayla Mahallesinde başka müslüman mı yoktur? O tanımıyordur. Müslümanların tanışma yeri neresidir?Yayla Mahallesinde başka müslüman mı yoktur? O tanımıyordur. Müslümanların tanışma yeri neresidir? En kolayı nedir? Ben bir mahalleye gittim, orada Müslüman arıyorum. Ne yapacağım?En kolayı nedir? Ben bir mahalleye gittim, orada Müslüman arıyorum. Ne yapacağım? Camiye gidersin.Camiye gidersin. Bir vakit namazını camide kılarsın, etrafına bakınırsın, "Esselâmü 'aleyküm ve rahmetullah" dersin. Bir vakit namazını camide kılarsın, etrafına bakınırsın, "Esselâmü 'aleyküm ve rahmetullah" dersin. İmam efendiyle tanışırsın. İmam efendiyle tanışırsın. "Hocam, benim şöyle arzum var, niyetim var, bu mahalleye yerleşmek istiyorum." dersin;"Hocam, benim şöyle arzum var, niyetim var, bu mahalleye yerleşmek istiyorum." dersin; imam efendi sana yardımcı olur, müezzin efendi yardımcı olur, cemaatten birileri yardımcı olur. imam efendi sana yardımcı olur, müezzin efendi yardımcı olur, cemaatten birileri yardımcı olur.

Seyahat ettiğimiz sırada bir namaz vakit gelince diyoruz ki; "Şurada bir minare görülüyor.Seyahat ettiğimiz sırada bir namaz vakit gelince diyoruz ki; "Şurada bir minare görülüyor. Hadi gidelim." Gidiyoruz, namaz kılmaya. Orada bize "Hoşgeldiniz.Hadi gidelim." Gidiyoruz, namaz kılmaya. Orada bize "Hoşgeldiniz. Buyrun çay içelim, yemek yiyelim. Bizim eve buyrun" diyorlar. Sen beni tanımıyorsun ki! Olsun.Buyrun çay içelim, yemek yiyelim. Bizim eve buyrun" diyorlar. Sen beni tanımıyorsun ki! Olsun. Camiye gelmiş ya, seviyor. Ben ona itimat ediyorum, o bana itimat ediyor.Camiye gelmiş ya, seviyor. Ben ona itimat ediyorum, o bana itimat ediyor. "Acaba bu hırsız mı, arsız mı, yüzsüz mü, anarşist mi, bana zararı dokunur mu" demiyor."Acaba bu hırsız mı, arsız mı, yüzsüz mü, anarşist mi, bana zararı dokunur mu" demiyor. Camide bir görünce; bakıyor sakallı, bakıyor namaza gelmiş. Diyor ki; "Buyrun bizim eve gidelim."Camide bir görünce; bakıyor sakallı, bakıyor namaza gelmiş. Diyor ki; "Buyrun bizim eve gidelim." "Ben seni tanımıyorum." "Olsun, tanışırız. Muhabbet olur. Böyle başlar bu tanışma." diyor."Ben seni tanımıyorum." "Olsun, tanışırız. Muhabbet olur. Böyle başlar bu tanışma." diyor. Hiçbir şey olmazsa insanlar camide buluşurlar. Yeni bir semte gittiniz, taşındınız. Ne yapacaksınız? Hiçbir şey olmazsa insanlar camide buluşurlar. Yeni bir semte gittiniz, taşındınız.

Ne yapacaksınız?

Camisine gidersiniz. "Selamün aleyküm.Camisine gidersiniz. "Selamün aleyküm. Ben bu semte yeni taşındım, filanca sokaktayım, filanca apartmanın üçüncü katındayım." Tamam. Ben bu semte yeni taşındım, filanca sokaktayım, filanca apartmanın üçüncü katındayım." Tamam. "Başka kimler var burada? Bize buyrun. Biz size gelelim. Siz bize gelin." Bir muhabbet olur, tanışıklık olur. "Başka kimler var burada? Bize buyrun. Biz size gelelim. Siz bize gelin." Bir muhabbet olur, tanışıklık olur.

Bu Yayla Mahallesi'nde bu dul hanımefendiye destek olacak başka arkadaş yok mudur? Vardır.Bu Yayla Mahallesi'nde bu dul hanımefendiye destek olacak başka arkadaş yok mudur? Vardır. Yayla Mahallesi neresi, ben de onu bilmiyorum. "Yayla'dayız." dedi.Yayla Mahallesi neresi, ben de onu bilmiyorum. "Yayla'dayız." dedi. İstanbul'un birçok semtlerini ben elden kaçırdım. Eskiden İstanbul'un her yerini bilirdim, sokak sokak.İstanbul'un birçok semtlerini ben elden kaçırdım. Eskiden İstanbul'un her yerini bilirdim, sokak sokak. Benden sonra köprünün altından çok sular geçti.Benden sonra köprünün altından çok sular geçti. Ben 27 sene Ankara'da kalınca, şimdi İstanbul'un semtlerini bile -hepsini - bilemiyorum.Ben 27 sene Ankara'da kalınca, şimdi İstanbul'un semtlerini bile -hepsini - bilemiyorum. Orası neresi diyorum. "İşte falanca yer." diyorlar.Orası neresi diyorum. "İşte falanca yer." diyorlar. O söylediği yeri de bilmediğim için yine anlayamıyorum.O söylediği yeri de bilmediğim için yine anlayamıyorum. "Canım filanca yerin arkasında." diyorlar. Orayı da bilmiyorum ki. Sizin mahalle... Tamam."Canım filanca yerin arkasında." diyorlar. Orayı da bilmiyorum ki.

Sizin mahalle... Tamam.
O zaman bir dahaki hafta veya şimdi o hanım tanışsın.O zaman bir dahaki hafta veya şimdi o hanım tanışsın. Hanım camiye gelemez de adresi bilinirse, tanışılır filan.Hanım camiye gelemez de adresi bilinirse, tanışılır filan. Sizin hanımlar giderler; "Biz buradayız, korkmayın, destek oluruz." derler.Sizin hanımlar giderler; "Biz buradayız, korkmayın, destek oluruz." derler. Ötekiler sokmayacaklar, tutmayacaklar. Ev kendilerinin, "burada duramazsın, git!" Ötekiler sokmayacaklar, tutmayacaklar. Ev kendilerinin, "burada duramazsın, git!" Ne mahalleyse, kimlerse! Zorbalık oluyor.Ne mahalleyse, kimlerse! Zorbalık oluyor. O zorbalık ister olsun ister olmasın müslümanlar cemaat halinde yaşayacak.O zorbalık ister olsun ister olmasın müslümanlar cemaat halinde yaşayacak. Cemaat rahmettir, sevaptır, bereketlidir, faydalıdır; ayrılık gayrılık fenadır, zararlıdır. Cemaat rahmettir, sevaptır, bereketlidir, faydalıdır; ayrılık gayrılık fenadır, zararlıdır. Bu çok kesin. Çok kesin bir hakikat bu. Onun için her yerde topluluk olmaya çalışacağız. Bu çok kesin. Çok kesin bir hakikat bu. Onun için her yerde topluluk olmaya çalışacağız.

Namazı insan yalnız kıldığı zaman bir sevap kazanıyor.Namazı insan yalnız kıldığı zaman bir sevap kazanıyor. Cemaatle kıldığı zaman, mahalle caminde kılarsa 27 kat sevap kazanıyor;Cemaatle kıldığı zaman, mahalle caminde kılarsa 27 kat sevap kazanıyor; Cuma namazı kılınan camide namaz kılarsa 50 kat sevap kazanıyor.Cuma namazı kılınan camide namaz kılarsa 50 kat sevap kazanıyor. Dağın başında namaz kılacağı zaman kendi başına namaz kılarsa bir sevap kazanıyor,Dağın başında namaz kılacağı zaman kendi başına namaz kılarsa bir sevap kazanıyor, ezan okuyup kamet getirir de namaz kılarsa – artık melekler mi geliyor, görünmeyen varlıklar,ezan okuyup kamet getirir de namaz kılarsa – artık melekler mi geliyor, görünmeyen varlıklar, neler varsa, kurtlar, kuşlar, ağaçlar, taşlar, topraklar – o zaman sevabı 50 misli oluyor.neler varsa, kurtlar, kuşlar, ağaçlar, taşlar, topraklar – o zaman sevabı 50 misli oluyor. Ne yapacak? Çıkacak bir kayanın üstüne, ezan okuyacak. Belki kimse yoktur ama olsun, okuyacak.Ne yapacak? Çıkacak bir kayanın üstüne, ezan okuyacak. Belki kimse yoktur ama olsun, okuyacak. Allah'ın görünmeyen varlıkları da vardır. Allah'ın görünmeyen varlıkları da vardır. Evliyâsı vardır, ricâlü'l-gayb vardır, melekler vardır, daha nice nice şeyler vardır. Ezanı okuyacak.Evliyâsı vardır, ricâlü'l-gayb vardır, melekler vardır, daha nice nice şeyler vardır. Ezanı okuyacak. Allahu ekber diyecek. Eşhedü enlâ ilâhe illallah diyecek.Allahu ekber diyecek. Eşhedü enlâ ilâhe illallah diyecek. Eşhedü enne Muhammeden Resûlullah diyecek. Onun bereketi oluyor. Ve yalnız durmayacak. Eşhedü enne Muhammeden Resûlullah diyecek. Onun bereketi oluyor. Ve yalnız durmayacak.

"Burada üç kişiye şeytan saldıramaz." dedi."Burada üç kişiye şeytan saldıramaz." dedi. Başka hadîs-i şerîfte Peygamber Efendimiz; "Beş aile bir yerde toplandı mıBaşka hadîs-i şerîfte Peygamber Efendimiz; "Beş aile bir yerde toplandı mı onların topluca namaz kılması, ezan okuması lazım, kamet getirmesi, cemaatle namaz kılması lazım. onların topluca namaz kılması, ezan okuması lazım, kamet getirmesi, cemaatle namaz kılması lazım. Aksi takdirde şeytan oraya hakim olur, orayı hükmü altına alır, istila eder." diye bildiriyor.Aksi takdirde şeytan oraya hakim olur, orayı hükmü altına alır, istila eder." diye bildiriyor. Demek ki beş kişi oldu mu namazı beraber kılacaklar, üç kişiden de aşağı düşmeyecekler. Demek ki beş kişi oldu mu namazı beraber kılacaklar, üç kişiden de aşağı düşmeyecekler.

"Seyahate gidiyoruz." "Eh, hadi bakalım. Beraber gidelim." Bizim eski, yaşlı ihvandan kimseler vardı."Seyahate gidiyoruz." "Eh, hadi bakalım. Beraber gidelim." Bizim eski, yaşlı ihvandan kimseler vardı. Hoşuma gider. Bir yere gidecek. Kendisine bir iki arkadaş bulur. "Ben Edirne'ye gidiyorum gelir misin?Hoşuma gider. Bir yere gidecek. Kendisine bir iki arkadaş bulur. "Ben Edirne'ye gidiyorum gelir misin? Hadi sen de gel. Şöyle bir beraber seyahat edelim." Yalnız gitmez, arabasına binerler, beraber giderler. Hadi sen de gel. Şöyle bir beraber seyahat edelim." Yalnız gitmez, arabasına binerler, beraber giderler.

Neden? Üç kişi oldu mu bereket oluyor. Şeytan gayret edemiyor, saldıramıyor.Neden?

Üç kişi oldu mu bereket oluyor. Şeytan gayret edemiyor, saldıramıyor.
Buna dikkat edin. Siz de topluluk halinde olmaya, cemaat olmaya, cemaat teşkil etmeye, Buna dikkat edin. Siz de topluluk halinde olmaya, cemaat olmaya, cemaat teşkil etmeye, cemaate katılmaya, cemaatten ayrı düşmemeye gayret edin. cemaate katılmaya, cemaatten ayrı düşmemeye gayret edin.

O hanımın efendisi ne zaman vefat etmiş, bilmiyorum.O hanımın efendisi ne zaman vefat etmiş, bilmiyorum. O mahalleye geldiği zaman o mahallenin camisine gidecekti, tanışacaktı, etraftan dostlar edinecekti.O mahalleye geldiği zaman o mahallenin camisine gidecekti, tanışacaktı, etraftan dostlar edinecekti. Kendisi vefat ettiği zaman kadın arkada, tek başına kalmayacaktı. Hepinizin omzunda bir sorumluluk var.Kendisi vefat ettiği zaman kadın arkada, tek başına kalmayacaktı. Hepinizin omzunda bir sorumluluk var. Bulunduğunuz semtin camisine gideceksiniz, cemaatle tanışacaksınız,Bulunduğunuz semtin camisine gideceksiniz, cemaatle tanışacaksınız, hanımlar da tanışsın diye teşvik edeceksiniz. Hanımlar da birbirleriyle tanışacaklar.hanımlar da tanışsın diye teşvik edeceksiniz. Hanımlar da birbirleriyle tanışacaklar. O mahallede bir cemaat olacaksınız.O mahallede bir cemaat olacaksınız. Bu olmazsa şeytanın saldırmayı gözlediği, gözüne kestirdiği, kastetmek istediği hedefler oluyorsunuz. Bu olmazsa şeytanın saldırmayı gözlediği, gözüne kestirdiği, kastetmek istediği hedefler oluyorsunuz. Onun için Peygamber Efendimiz topluluğu tavsiye ediyor. Dinimiz böyle emrediyor. Onun için Peygamber Efendimiz topluluğu tavsiye ediyor. Dinimiz böyle emrediyor.

Topluluğa gayret edin. Toplu olmaya gayret edin. Ne kadar çok toplu olursanız o kadar iyi olur.Topluluğa gayret edin. Toplu olmaya gayret edin. Ne kadar çok toplu olursanız o kadar iyi olur. Ne kadar kalabalıkla namazı kılarsanız namazınızın sevabı o kadar çok olur. Ne kadar kalabalıkla namazı kılarsanız namazınızın sevabı o kadar çok olur. "Hocam ben bir camide namaz kıldım, yedi kişiyle kıldık." Tamam. "Hocam ben bir camide namaz kıldım, yedi kişiyle kıldık." Tamam. Cemaat namazı kıldınız, sevabınız var. Cemaat namazı kıldınız, sevabınız var. Ama öteki arkadaş da diyor ki; "Yok ben de İstasyon Camii'ndeydim, en aşağı 250 kişiydik,Ama öteki arkadaş da diyor ki; "Yok ben de İstasyon Camii'ndeydim, en aşağı 250 kişiydik, namazı 250 kişiyle kıldım. Tamam. 250 kişiyle kılınan namaz, 7 kişiyle kılınan namazdan daha sevaplıdır.namazı 250 kişiyle kıldım. Tamam. 250 kişiyle kılınan namaz, 7 kişiyle kılınan namazdan daha sevaplıdır. Kalabalık... Kalabalığın faydası var. Çoğaldıkça daha iyi. Kalabalık... Kalabalığın faydası var. Çoğaldıkça daha iyi.

Ama tabii kimler bir araya gelecek? Kimlerle bir araya geleceksiniz? Ama tabii kimler bir araya gelecek? Kimlerle bir araya geleceksiniz?

Takva ehli kimselerle bir araya geleceksiniz. Dindar kimselerle bir araya geleceksiniz.Takva ehli kimselerle bir araya geleceksiniz. Dindar kimselerle bir araya geleceksiniz. Mütedeyyin, ihlaslı, Allah'ın yolunda yürümeye çalışan, oturduğun, kalktığın, konuştuğun zamanMütedeyyin, ihlaslı, Allah'ın yolunda yürümeye çalışan, oturduğun, kalktığın, konuştuğun zaman sana faydası olacak, sana dinini hatırlatacak, ibadeti hatırlatacak,sana faydası olacak, sana dinini hatırlatacak, ibadeti hatırlatacak, ibadeti yapmaya yardımcı olacak kimselerle ahbap olmak lazım. Öteki insanlar... ibadeti yapmaya yardımcı olacak kimselerle ahbap olmak lazım. Öteki insanlar...

Mesela kötü bir insanla ahbap olsa insan onun zararı da olur.Mesela kötü bir insanla ahbap olsa insan onun zararı da olur. Kötü insan der ki; "Gel bu akşam felekten bir gece çalalım var mısın?" "Param yok." Kötü insan der ki; "Gel bu akşam felekten bir gece çalalım var mısın?" "Param yok." "Ziyanı yok ben sana ısmarlarım. Gel, gidelim beraber kafayı çekelim." "Param yok." "Ziyanı yok ben sana ısmarlarım. Gel, gidelim beraber kafayı çekelim." "Param yok." "Ben ısmarlarım ya arkadaşlık öldü mü?" Ölmedi ama senin bu yaptığın arkadaşlık değil. "Ben ısmarlarım ya arkadaşlık öldü mü?" Ölmedi ama senin bu yaptığın arkadaşlık değil. Senin bu yaptığın şeytanlık. Sen kandırıyorsun onu, günah işlettiriyorsun. Kötü arkadaş...Senin bu yaptığın şeytanlık. Sen kandırıyorsun onu, günah işlettiriyorsun. Kötü arkadaş... "Yak bir sigara." "Teşekkür ederim, almam." "Yak ya! "Yak bir sigara." "Teşekkür ederim, almam." "Yak ya! Bedava bak Marlboro veya Parlement, bilmem ne vesaire. Al, yak, çok pahalı. Bedava bak Marlboro veya Parlement, bilmem ne vesaire. Al, yak, çok pahalı. Naneli, maydonozlu, kokulu. Filtreli. Uzun boylu king size." bilmem ne... Naneli, maydonozlu, kokulu. Filtreli. Uzun boylu king size." bilmem ne...

Ne oluyor? Baya bir para bir tanesi. Bir kutuda şu kadar var.Ne oluyor? Baya bir para bir tanesi. Bir kutuda şu kadar var. Verilen paraya bölersen bir tanesi bayağı bir para. Bayağı bir fedakarlık yapıyor sana.Verilen paraya bölersen bir tanesi bayağı bir para. Bayağı bir fedakarlık yapıyor sana. "Bunu verme de bunun yerine bana şuradan başka bir şey al." desen zoruna gider o para. "Bunu verme de bunun yerine bana şuradan başka bir şey al." desen zoruna gider o para. Ama orada veriyor bedava. "Yak bir sigara, benden." Ne yapıyor?Ama orada veriyor bedava. "Yak bir sigara, benden." Ne yapıyor? Onun sıhhatine kastediyor. Para da dışarı gidiyor. İsterse içeri gitsin. Ama bir de dışarı gidiyor. Onun sıhhatine kastediyor. Para da dışarı gidiyor. İsterse içeri gitsin. Ama bir de dışarı gidiyor. Ayrıca bir de para Amerikalı'ya gidiyor, kement atan kovboya gidiyorAyrıca bir de para Amerikalı'ya gidiyor, kement atan kovboya gidiyor veyahut onu reklam eden insana gitmiş oluyor. Yani o arkadaş değil. veyahut onu reklam eden insana gitmiş oluyor. Yani o arkadaş değil.

İnsan arkadaşlık ederken, arkadaşını seçerken iyi insan seçmezseİnsan arkadaşlık ederken, arkadaşını seçerken iyi insan seçmezse sonra kendisi çok zarara uğrayabilir, çok pişman olur.sonra kendisi çok zarara uğrayabilir, çok pişman olur. Dünyada da, âhirette de çok zararını görebilir. Dünyada da, âhirette de çok zararını görebilir. Zaten öyle kötü huylu arkadaşlar sonunda insana vefa da göstermezler. Zaten öyle kötü huylu arkadaşlar sonunda insana vefa da göstermezler.

El-ehillahu yevme izin ba'duhum li-ba'din adüvvün ile'l-müttakîn. El-ehillahu yevme izin ba'duhum li-ba'din adüvvün ile'l-müttakîn.

"Ancak müttakiler birbirleriyle arkadaşlıklarını sağlam devam ettirirler."Ancak müttakiler birbirleriyle arkadaşlıklarını sağlam devam ettirirler. Âhirette de birbirlerini ararlar." "Benim bir kardeşim vardı hâli ne oldu?" diye orada da sorarlar.Âhirette de birbirlerini ararlar." "Benim bir kardeşim vardı hâli ne oldu?" diye orada da sorarlar. Âhiretteki ahbaplıklar hepsi yok olur gider de ancak müttakilerin ahbaplıkları devam eder.Âhiretteki ahbaplıklar hepsi yok olur gider de ancak müttakilerin ahbaplıkları devam eder. Onun için müttaki insanlardan, takvâ ehli insanlardan, mübarek insanlardan tanıdıklar edinipOnun için müttaki insanlardan, takvâ ehli insanlardan, mübarek insanlardan tanıdıklar edinip onlarla birlik ve beraberlik kurmak lazım.onlarla birlik ve beraberlik kurmak lazım. Mahalle kurmak lazım, kooperatif kurun, inşaatları beraber yapın... Mahalle kurmak lazım, kooperatif kurun, inşaatları beraber yapın...

Mesela ben geçen gün birisine nerede oturduğunu sordum. Falanca semtte.Mesela ben geçen gün birisine nerede oturduğunu sordum. Falanca semtte. "Orada biraz anarşi filan yok mu? "Orada biraz anarşi filan yok mu? Biraz böyle haydut, çete mete insanlar, mafya insanlar yok mu?" dedim. "Yok.Biraz böyle haydut, çete mete insanlar, mafya insanlar yok mu?" dedim. "Yok. Karşımızda filanca vakıf var. Filanca hocanın. Etrafında da hep onun hemşerileri varmış." dedi.Karşımızda filanca vakıf var. Filanca hocanın. Etrafında da hep onun hemşerileri varmış." dedi. "Oh!" dedim, tamam. Rahatladım. Neden? "Oh!" dedim, tamam. Rahatladım.

Neden?

İyi insanlar kümelenmiş orada da ondan rahatladım.İyi insanlar kümelenmiş orada da ondan rahatladım. Kötü insanlar olsaydı başka türlü olabilirdi. Korkardık, endişe edebilirdik. Kötü insanlar olsaydı başka türlü olabilirdi. Korkardık, endişe edebilirdik. Aman iyi insanlarla arkadaş olun. İyi insanlarla cemaat teşkil edin. Şeytan size kastedemesin.Aman iyi insanlarla arkadaş olun. İyi insanlarla cemaat teşkil edin. Şeytan size kastedemesin. Dünyanız, âhiretiniz iyi geçsin. Başınız dinç olsun. Gönlünüz rahat olsun. Dünyanız, âhiretiniz iyi geçsin. Başınız dinç olsun. Gönlünüz rahat olsun.

Bizim Ankara'da bir mahallemiz var. Beş tane 72 dairelik blok yaptık.Bizim Ankara'da bir mahallemiz var. Beş tane 72 dairelik blok yaptık. Bir numaralı üyesinin, bendim o, ilk aidatını hocamız rahmetullahi aleyh çıkarttı 1000 lira, o verdi. Bir numaralı üyesinin, bendim o, ilk aidatını hocamız rahmetullahi aleyh çıkarttı 1000 lira, o verdi. Öyle bir şey kurduk. Özelif Sitesi diye bir site kurduk.Öyle bir şey kurduk. Özelif Sitesi diye bir site kurduk. 72x5=360 haneli, etrafı duvarla çevrili, camisi, çocuk bahçesi, yeşilliği, park yeri olan güzel bir yer oldu.72x5=360 haneli, etrafı duvarla çevrili, camisi, çocuk bahçesi, yeşilliği, park yeri olan güzel bir yer oldu. Çok faydasını görüyoruz. Adam iş icâbı Amerika'da altı ay kalması gerekiyor. Çok faydasını görüyoruz.

Adam iş icâbı Amerika'da altı ay kalması gerekiyor.
Kalkıyor Amerika'ya gidiyor. Çoluk çocuğu orada rahat. Neden?Kalkıyor Amerika'ya gidiyor. Çoluk çocuğu orada rahat. Neden? Çünkü 360 tane müslümanın arasında. Rahat oluyor.Çünkü 360 tane müslümanın arasında. Rahat oluyor. Gönlü arkada kalmıyor, aklı arkada kalmıyor,Gönlü arkada kalmıyor, aklı arkada kalmıyor, "Eyvah! Benim çoluk çocuk geceleyin bir zarar görür mü, hırsız gelir mi,"Eyvah! Benim çoluk çocuk geceleyin bir zarar görür mü, hırsız gelir mi, arsız yüzsüz birileri saldırır mı?" filan demiyor. Neden? Mütedeyyin ailelerden bir mahalle. arsız yüzsüz birileri saldırır mı?" filan demiyor. Neden? Mütedeyyin ailelerden bir mahalle. Etrafı çevrili bir mahalle kurulmuş olduğu için.Etrafı çevrili bir mahalle kurulmuş olduğu için. Konya'da da var buna benzer yerler, başka yerlerde de var, böyle de olması lazım. Rahat olur.Konya'da da var buna benzer yerler, başka yerlerde de var, böyle de olması lazım. Rahat olur. İnsan hem şeytandan uzak olur hem de kötü insanların tehlikesinden korunmuş olur. İnsan hem şeytandan uzak olur hem de kötü insanların tehlikesinden korunmuş olur.

İkinci hadîs-i şerîf. İkinci hadîs-i şerîf.

İnne's-sahrate'l-'azîmete le-tulkâ min-şefiri cehenneme fe-tehvî fîha seb'îne 'âmen vema tüfdî ilâ karâriha. İnne's-sahrate'l-'azîmete le-tulkâ min-şefiri cehenneme fe-tehvî fîha seb'îne 'âmen vema tüfdî ilâ karâriha.

Bu ikinci hadîs-i şerîfi Tirmizî rivayet etmiş. Peygamber Efendimiz; "Büyük muazzam taş, kaya.Bu ikinci hadîs-i şerîfi Tirmizî rivayet etmiş. Peygamber Efendimiz; "Büyük muazzam taş, kaya. Muazzam bir kaya. Cehennemin uçurumunun kenarından atılır. 70 yıl aşağı doğru gider, kaya.Muazzam bir kaya. Cehennemin uçurumunun kenarından atılır. 70 yıl aşağı doğru gider, kaya. Aşağı doğru gidiyor.Aşağı doğru gidiyor. Bir saniye, iki saniye geçti, bir dakika, bir saat, bir gün geçti, bir ay geçti, bir yıl geçti, gidiyor.Bir saniye, iki saniye geçti, bir dakika, bir saat, bir gün geçti, bir ay geçti, bir yıl geçti, gidiyor. Kaya hala aşağı gidiyor. Kaya 70 yıl aşağı doğru gider, daha dibini bulamaz." buyurmuş. Kaya hala aşağı gidiyor. Kaya 70 yıl aşağı doğru gider, daha dibini bulamaz." buyurmuş.

Bu neyi gösteriyor? Cehennemin korkunçluğunu gösteriyor.Bu neyi gösteriyor?

Cehennemin korkunçluğunu gösteriyor.
Uçurumunlarının derinliğini gösteriyor. İnsana azabının ne kadar çok olacağını hissettiriyor.Uçurumunlarının derinliğini gösteriyor. İnsana azabının ne kadar çok olacağını hissettiriyor. "Vay" dedirtiyor, "Eyvah" dedirtiyor, "Aman" dedirtiyor, "Ben bu cehenneme düşmeyeyim." dedirtiyor. "Vay" dedirtiyor, "Eyvah" dedirtiyor, "Aman" dedirtiyor, "Ben bu cehenneme düşmeyeyim." dedirtiyor.

Mahşer günü kullar Allah'ın divanında haşrolacaklar, toplanacaklar.Mahşer günü kullar Allah'ın divanında haşrolacaklar, toplanacaklar. Mahkeme-i kübrâ kurulacak. Kullar hesaba çağrılacak şahitler konuşacak.Mahkeme-i kübrâ kurulacak. Kullar hesaba çağrılacak şahitler konuşacak. Şahitlerin kimler olduğunu geçtiğimiz haftalar söylemiştim. Kimler kimler, ne şahitlik ediyor? Şahitlerin kimler olduğunu geçtiğimiz haftalar söylemiştim. Kimler kimler, ne şahitlik ediyor? İnsanın âzâları, gözü, kulağı, etrafındaki eşyalar, ağaçlar, taşlar, duvarlar, yer gök,İnsanın âzâları, gözü, kulağı, etrafındaki eşyalar, ağaçlar, taşlar, duvarlar, yer gök, melekler nasıl şahitlik ediyor diye söylemiştim. Mahkeme-i kübrâ olacak.melekler nasıl şahitlik ediyor diye söylemiştim. Mahkeme-i kübrâ olacak. Cehennemlikler cehenneme sürüklenip atılacak; cennetlikler sıratı geçip cennete varacaklar. Tamam.Cehennemlikler cehenneme sürüklenip atılacak; cennetlikler sıratı geçip cennete varacaklar. Tamam. Öyle bir şey ki zerre kadar hayır işleyen bu işlediği hayrın âhirette hesaba girdiğini görecek. Öyle bir şey ki zerre kadar hayır işleyen bu işlediği hayrın âhirette hesaba girdiğini görecek. Zerre kadar şer işleyen bu işlediği şerrin âhirette cezasını çekecek. Zerre kadar şer işleyen bu işlediği şerrin âhirette cezasını çekecek.

İnsanın bunların hepsini böyle düşünerek, aklını başına toplayıp cehenneme düşmemek içinİnsanın bunların hepsini böyle düşünerek, aklını başına toplayıp cehenneme düşmemek için ne yapması gerektiğini hesaba katması lazım. ne yapması gerektiğini hesaba katması lazım. Cenneti elden kaçırmamak için her türlü tedbiri burada alması lazım. Cennet var, elden kaçırılmaz.Cenneti elden kaçırmamak için her türlü tedbiri burada alması lazım. Cennet var, elden kaçırılmaz. Kaçırılır mı? O fırsatlar, o nimetler, o devletler, o saadetler, o güzellikler kaçırılır mı? Kaçırılmaz. Kaçırılır mı? O fırsatlar, o nimetler, o devletler, o saadetler, o güzellikler kaçırılır mı? Kaçırılmaz.

Bir de cehennem var.Bir de cehennem var. İşte o mahşer gününde Allahu Teâlâ hazretleri cehennemlikleri cehenneme "atılsın" diyecek, atılacak; İşte o mahşer gününde Allahu Teâlâ hazretleri cehennemlikleri cehenneme "atılsın" diyecek, atılacak; "atılsın" diyecek, atılacak; "atılsın" diyecek, atılacak… atılacak"atılsın" diyecek, atılacak; "atılsın" diyecek, atılacak… atılacak Cihan yaratıldığı zamandan sonuna kadar nice nice insanlar geçti. Cehennemlikler atılacak.Cihan yaratıldığı zamandan sonuna kadar nice nice insanlar geçti. Cehennemlikler atılacak. Kur'ân-ı Kerîm'de "Allahu Teâlâ hazretleri buyuracak ki" diyor. Kur'ân-ı Kerîm'de "Allahu Teâlâ hazretleri buyuracak ki" diyor.

Yevme nekûlu li-cehenneme hel 'imtele'ti? "Doldun mu ya cehennem, doldun mu?Yevme nekûlu li-cehenneme hel 'imtele'ti?

"Doldun mu ya cehennem, doldun mu?
Tamam mı içerisi, izdiham var mı? Doldun mu?" diye soracak. hel 'imtele'ti? Doldun mu, için tamam mı? Tamam mı içerisi, izdiham var mı? Doldun mu?" diye soracak. hel 'imtele'ti? Doldun mu, için tamam mı?

Ve tekûlu hel min-mezîd? Cehennem de diyecek ki; "Daha var mı Yâ Rabbi? Varsa gönder."Ve tekûlu hel min-mezîd?

Cehennem de diyecek ki; "Daha var mı Yâ Rabbi? Varsa gönder."
Hepsini alacağı anlaşılıyor. Bir taş yuvarlanıyor da, 70 yıl aşağı doğru gidiyor da, Hepsini alacağı anlaşılıyor. Bir taş yuvarlanıyor da, 70 yıl aşağı doğru gidiyor da, hala dibini bulmuyor bir uçurumda. Hepsini alacağı anlaşılıyor. hala dibini bulmuyor bir uçurumda. Hepsini alacağı anlaşılıyor.

Onun için Allahu Teâlâ hazretlerine sığınırız. Allahu Teâlâ hazretleri cümlemizi cehennemden korusun,Onun için Allahu Teâlâ hazretlerine sığınırız. Allahu Teâlâ hazretleri cümlemizi cehennemden korusun, cehenneme düşmekten korusun, cehennemden âzat etsin, cehenneme atmasın, ateşlere yakmasın. cehenneme düşmekten korusun, cehennemden âzat etsin, cehenneme atmasın, ateşlere yakmasın. Cennetine dahil eylesin, rahmetine erdirsin, rızasına uygun yaşamayı nasip eylesin,Cennetine dahil eylesin, rahmetine erdirsin, rızasına uygun yaşamayı nasip eylesin, âhiretin o tehlikelerinden uzak eylesin, dünyanın, âhiretin her türlü tehlikelerinden uzak eylesin. âhiretin o tehlikelerinden uzak eylesin, dünyanın, âhiretin her türlü tehlikelerinden uzak eylesin.

Aziz ve muhterem kardeşlerim! Aziz ve muhterem kardeşlerim!

Bizi şu dünya hayatının olayları, insanları, görüntüleri, keyifleri, zevkleri aldatıyor, oyalıyor.Bizi şu dünya hayatının olayları, insanları, görüntüleri, keyifleri, zevkleri aldatıyor, oyalıyor. Hadiseler oyalıyor. Küçük gayeler oyalıyor.Hadiseler oyalıyor. Küçük gayeler oyalıyor. "Dur çocuğumu evlendireceğim de, bilmem o bitsin de, ondan sonra da bilmem ne de." vesaire..."Dur çocuğumu evlendireceğim de, bilmem o bitsin de, ondan sonra da bilmem ne de." vesaire... İş oyalıyor, eş oyalıyor. Hanımdı, şunuydu, bunuydu... İş oyalıyor, eş oyalıyor. Hanımdı, şunuydu, bunuydu... Asıl gerçekleri göremiyoruz, asıl almamız gereken tedbirleri alamıyoruz,Asıl gerçekleri göremiyoruz, asıl almamız gereken tedbirleri alamıyoruz, asıl yapmamız gereken işleri yapamıyoruz. İşin gerçeği bu.asıl yapmamız gereken işleri yapamıyoruz. İşin gerçeği bu. Onun için denilmiş ki E'n-nâsu niyâmun. "İnsanlar uyuyorlar, uykudalar." Onun için denilmiş ki E'n-nâsu niyâmun. "İnsanlar uyuyorlar, uykudalar."

Yok hocam, konuşuyorlar, gözleri açık, geziyorlar. Olsun. Gerçekleri göremiyorsa uyuyor derler ona.Yok hocam, konuşuyorlar, gözleri açık, geziyorlar. Olsun. Gerçekleri göremiyorsa uyuyor derler ona. Dersin ki sen birisine.Dersin ki sen birisine. Sen uyuyorsun senin haberin yok, senin tezgahtarın senin mallarını çalıyor, senin kasiyerin,Sen uyuyorsun senin haberin yok, senin tezgahtarın senin mallarını çalıyor, senin kasiyerin, kasadarın paraları aşırıyor, uyuyorsun sen. Uyumuyor adam ama farkında değilsin demek. Farkında olmuyoruz. kasadarın paraları aşırıyor, uyuyorsun sen. Uyumuyor adam ama farkında değilsin demek. Farkında olmuyoruz.

Cennetin kıymetini bilemiyoruz. Cennetin kıymetine uygun şekilde, onu kazanmak için aşk ile çalışmıyoruz.Cennetin kıymetini bilemiyoruz. Cennetin kıymetine uygun şekilde, onu kazanmak için aşk ile çalışmıyoruz. İnsanların genel yapısı böyle. Cehennemin tehlikesini anlayamıyor.İnsanların genel yapısı böyle. Cehennemin tehlikesini anlayamıyor. Cehennemden de bütün imkanlarıyla, çok böyle titiz bir şekilde kaçınmıyor. Cehennemden de bütün imkanlarıyla, çok böyle titiz bir şekilde kaçınmıyor.

Neden? Baksana! Gel. Dışarıya gidelim. Gel, buyur.Neden?

Baksana! Gel. Dışarıya gidelim. Gel, buyur.
Şöyle bir Tekirdağ'a doğru sahilleri şöyle bir görelim.Şöyle bir Tekirdağ'a doğru sahilleri şöyle bir görelim. Boğaziçi'nden şöyle bugün pazar ya hava da güzel ya, azgınlar azar ya... Tamam. Boğaziçi'nden şöyle bugün pazar ya hava da güzel ya, azgınlar azar ya... Tamam. Şimdi gidelim, bakalım. Deniz kenarında... Ben geçen de dedim ki; "Çoktandır şu sahili görmedim."Şimdi gidelim, bakalım. Deniz kenarında... Ben geçen de dedim ki; "Çoktandır şu sahili görmedim." Geceleyin ama. Sarıyer'deyiz yatsı namazını kıldık. Arkadaşımızın evinde ziyaretimizi bitirdik.Geceleyin ama. Sarıyer'deyiz yatsı namazını kıldık. Arkadaşımızın evinde ziyaretimizi bitirdik. Gece geliyoruz, 12'den sonra. Yukarıdan çıkıp da, dağların, tepelerin oradan ikinci köprüye de geçebiliriz.Gece geliyoruz, 12'den sonra. Yukarıdan çıkıp da, dağların, tepelerin oradan ikinci köprüye de geçebiliriz. Ben dedim ki; "Şu sahili çoktandır görmedim. Şimdi, gecenin bu yarısından sonra, tenhadır da. Ben dedim ki; "Şu sahili çoktandır görmedim. Şimdi, gecenin bu yarısından sonra, tenhadır da. Aşağıdan bir gidelim de çocukluğumda gördüğüm yerler bakalım şimdi nasıl olmuş bir göreyim." dedim.Aşağıdan bir gidelim de çocukluğumda gördüğüm yerler bakalım şimdi nasıl olmuş bir göreyim." dedim. Sahilden gitmeye başladık. Ben uyuyormuşum!Sahilden gitmeye başladık.

Ben uyuyormuşum!
Ben size uyuyorsunuz diyorum, ben uyuyormuşum! Bir şeyden haberim yok benim.Ben size uyuyorsunuz diyorum, ben uyuyormuşum! Bir şeyden haberim yok benim. Meğer bazı yerlerde hayat gece 12'den sonra başlarmış. Meğer oraları böyle... Allah Allah!Meğer bazı yerlerde hayat gece 12'den sonra başlarmış. Meğer oraları böyle... Allah Allah! Bu adamlar, bu kadınlar, ne kıyafet bunlar böyle! Nereden geldi bunlar? Paris'ten mi geldi bu modalar?Bu adamlar, bu kadınlar, ne kıyafet bunlar böyle! Nereden geldi bunlar? Paris'ten mi geldi bu modalar? Nice'den mi geldi? Nereden geldi? Nasıl insanlar bunlar?Nice'den mi geldi? Nereden geldi? Nasıl insanlar bunlar? Giyimleri giyimlerimize benzemez, halleri hallerimize benzemez, Giyimleri giyimlerimize benzemez, halleri hallerimize benzemez, dilleri dillerimize benzemez diyeceğim ama onu diyemiyorum konuşmadık çünkü. dilleri dillerimize benzemez diyeceğim ama onu diyemiyorum konuşmadık çünkü. Hiçbir şeyi bize benzemiyor. Böyle bir korktum. Çünkü besbelli hep günah. Hiçbir şeyi bize benzemiyor. Böyle bir korktum. Çünkü besbelli hep günah. Bar, pavyon, gazino, ışıklar, renkler, açık saçık insanlar.... Bar, pavyon, gazino, ışıklar, renkler, açık saçık insanlar.... Etek metek nerede, sırtlar arkaya doğru açık vesaire.Etek metek nerede, sırtlar arkaya doğru açık vesaire. Erkekler bir türlü, kadınlar bir türlü. Çok ayrı bir âlem. Erkekler bir türlü, kadınlar bir türlü. Çok ayrı bir âlem.

İşte bak! Cehennemi hiç düşünmüyorlar.İşte bak! Cehennemi hiç düşünmüyorlar. Hiç Allah korkusu, âhirette cehenneme düşebilme ihtimali yok.Hiç Allah korkusu, âhirette cehenneme düşebilme ihtimali yok. Günahtan korkmuyor, içki de içiyor, kadın, kız, dansöz vesaire her şey de var.Günahtan korkmuyor, içki de içiyor, kadın, kız, dansöz vesaire her şey de var. Gazinoların önü böyle izdihamlı, geçemedik. Arabalar kalabalık. Gazinoların önü böyle izdihamlı, geçemedik. Arabalar kalabalık. Artık orada iş olduğu için taksiler oraya gelmiş, lüks otomobiller oraya gelmiş vesaire. Artık orada iş olduğu için taksiler oraya gelmiş, lüks otomobiller oraya gelmiş vesaire. Bak, cehennemden korkmayan insanlar bunlar, cehennemi düşünmeyen insanlar. Bak, cehennemden korkmayan insanlar bunlar, cehennemi düşünmeyen insanlar.

Cehennemden korkan örtünüyor, namazında, niyazında, günah olan yerlere gitmiyor.Cehennemden korkan örtünüyor, namazında, niyazında, günah olan yerlere gitmiyor. Sevaplı yerlere, sevaplı işlere geldi mi orada tembel; Sevaplı yerlere, sevaplı işlere geldi mi orada tembel; eğlenceli, keyifli, zevkli işlere geldi mi orada paranın haddi hesabı yok. Bizim maaşlarımız ne?eğlenceli, keyifli, zevkli işlere geldi mi orada paranın haddi hesabı yok. Bizim maaşlarımız ne? Sizin maaşlarınız ne? Kazancınız... Bir gecede harcıyor, bir saatte harcıyor adam.Sizin maaşlarınız ne? Kazancınız... Bir gecede harcıyor, bir saatte harcıyor adam. Oraları kimbilir, o oteller, o barlar, o pavyonlar, o kızartmalar, kebaplar, bilmem neler...Oraları kimbilir, o oteller, o barlar, o pavyonlar, o kızartmalar, kebaplar, bilmem neler... Kim bilir giren 100 milyonla mı çıkar, 40 milyonla mı bilmem ki! Ben rayici de unuttum.Kim bilir giren 100 milyonla mı çıkar, 40 milyonla mı bilmem ki! Ben rayici de unuttum. Ben eski zaman adamı, rayiçleri bilmiyorum. Ben eski zaman adamı, rayiçleri bilmiyorum.

Bizim zamanımızda ortası delik bir kuruşluklar çıkmıştı, onları ipe dizerdik biz,Bizim zamanımızda ortası delik bir kuruşluklar çıkmıştı, onları ipe dizerdik biz, oynardık, ortaokul ikinci sınıftayken. Tırtıllı bir kuruş vardı. 10 para vardı bizim zamanımızda.oynardık, ortaokul ikinci sınıftayken. Tırtıllı bir kuruş vardı. 10 para vardı bizim zamanımızda. 90 kuruşa et alırdık biz, bir kilo et alırdık. Ben şimdi bunların kaç milyon harcadığını nereden bileyim! 90 kuruşa et alırdık biz, bir kilo et alırdık. Ben şimdi bunların kaç milyon harcadığını nereden bileyim! Haberim yok. Ama şundan haberim oldu ki; cehennemden korkmayan günahkârlar var,Haberim yok. Ama şundan haberim oldu ki; cehennemden korkmayan günahkârlar var, cenneti düşünmeyen günahkarlar var, gafiller, cahiller, kâfirler,cenneti düşünmeyen günahkarlar var, gafiller, cahiller, kâfirler, müşrikler, küstahlar, ayyaşlar, sarhoşlar var... Bunlar bizim Hz. Âdem'den kardeşlerimiz.müşrikler, küstahlar, ayyaşlar, sarhoşlar var...

Bunlar bizim Hz. Âdem'den kardeşlerimiz.
Bunlar insanoğlu, insan cinsi. Bunlar insanoğlu, insan cinsi. Amma yazık ki âhiretlerini tehlikeye atıyorlar, cennetin nimetlerini ellerinden kaçırıyorlar,Amma yazık ki âhiretlerini tehlikeye atıyorlar, cennetin nimetlerini ellerinden kaçırıyorlar, kaçırmak yolunda gidiyorlar; cehenneme balıklama dalıyorlar, öyle gidiyorlar. Onlar öyle yapıyor...kaçırmak yolunda gidiyorlar; cehenneme balıklama dalıyorlar, öyle gidiyorlar. Onlar öyle yapıyor... Çok insan böyle yapıyor. Çok insan böyle yapabilir. O ayrı mesele. Çok insan böyle yapıyor. Çok insan böyle yapabilir. O ayrı mesele.

Peygamber Efendimiz'in de Mekke-i Mükerreme'de yetiştiği zaman Cahiliye devriydi,Peygamber Efendimiz'in de Mekke-i Mükerreme'de yetiştiği zaman Cahiliye devriydi, çok insanlar kötü şeyler yapıyorlardı.çok insanlar kötü şeyler yapıyorlardı. Müslüman, başkası şu kötülüğü yapıyor diye ben de yapayım diyemez, yapamaz.Müslüman, başkası şu kötülüğü yapıyor diye ben de yapayım diyemez, yapamaz. Müslüman, Allah'ın emri neyse onu yapar, yasağı neyse ondan uzak durur. Müslüman, Allah'ın emri neyse onu yapar, yasağı neyse ondan uzak durur. Başkası o yasağı yapsa bile herkes yapıyor ben de yapayım demez.Başkası o yasağı yapsa bile herkes yapıyor ben de yapayım demez. Sevaplı bir işi hiç kimse yapmıyorsa bile, yok bu benim vazifem der, yapar. Sevaplı bir işi hiç kimse yapmıyorsa bile, yok bu benim vazifem der, yapar.

Koca bir topluluk oturmuş eğleniyor, keyif. Her şey yerli yerinde.Koca bir topluluk oturmuş eğleniyor, keyif. Her şey yerli yerinde. Çalgılar, türküler, eğlenceler vesaireler, hepsi yerli yerinde. Peki namaz kaçıyor ne olacak?Çalgılar, türküler, eğlenceler vesaireler, hepsi yerli yerinde. Peki namaz kaçıyor ne olacak? Hiç kimsenin aldırdığı yok. Her şey tıkırında. Adam ne yapacak? Namazını kılacak. Hiç kimsenin aldırdığı yok. Her şey tıkırında. Adam ne yapacak? Namazını kılacak. O kalabalığın arasında bulunmuş. Mesela tren, mesela meydan, toplantı, konferans neyse.O kalabalığın arasında bulunmuş. Mesela tren, mesela meydan, toplantı, konferans neyse. Bir gün, bir sebeple... Ne yapacak? "Benim namazım kaçıyor, ben namazı kılacağım." diyecek.Bir gün, bir sebeple... Ne yapacak? "Benim namazım kaçıyor, ben namazı kılacağım." diyecek. Namazı kılacak. Hiçbirisi kılmıyor. Kılmazsa kılmasın.Namazı kılacak. Hiçbirisi kılmıyor. Kılmazsa kılmasın. Namaz, mü'minin günün belli saatlerinde yapması gereken bir vazifedir, yapacak. Bunun gibi olacağız. Namaz, mü'minin günün belli saatlerinde yapması gereken bir vazifedir, yapacak. Bunun gibi olacağız.

"Burada namaz kılacak yer yok, yapılmamış.'' Veyahut göstermelik yapıyorlar da."Burada namaz kılacak yer yok, yapılmamış.'' Veyahut göstermelik yapıyorlar da. "Sen namaz kılmak mı istiyorsun?" "Evet, namaz kılmak istiyorum." "Buradan sokağa çık. "Sen namaz kılmak mı istiyorsun?" "Evet, namaz kılmak istiyorum." "Buradan sokağa çık. Buradan yürü." "Eee?" Yürü de, yürü de, yürü... Ondan sonra sağa sap.Buradan yürü." "Eee?" Yürü de, yürü de, yürü... Ondan sonra sağa sap. Orada, bodrumda, merdivenin altında bir namazgâh var. Seccadeni yay, orada kıl." Orada, bodrumda, merdivenin altında bir namazgâh var. Seccadeni yay, orada kıl." Öyle zor ki! İnsan oraya gidecek de namaz kılacak. Ama günah öyle kolay ki! Hemen bir telefon kâfi.Öyle zor ki! İnsan oraya gidecek de namaz kılacak. Ama günah öyle kolay ki! Hemen bir telefon kâfi. Günah böyle, elinin altında, hazır. Hani burada cami?Günah böyle, elinin altında, hazır.

Hani burada cami?
Hani burada namaz kılacak yer? Lüks otele geldin. Misafir ettiler seni, çağırdılar mesela. Hani burada namaz kılacak yer? Lüks otele geldin. Misafir ettiler seni, çağırdılar mesela. Hani buranın mescidi? Burada mescit yok. Bir de bakıyor böyle. "Vah zavallı vah!Hani buranın mescidi? Burada mescit yok. Bir de bakıyor böyle. "Vah zavallı vah! Hangi çağdan kalmış." falan diye, "Ya bu lüks otelde mescit sorulur mu?" diye.Hangi çağdan kalmış." falan diye, "Ya bu lüks otelde mescit sorulur mu?" diye. "Buradan çıkarsın, oradan ilerde var." diyor. Böyle bir de aşağılayarak?. "Buradan çıkarsın, oradan ilerde var." diyor. Böyle bir de aşağılayarak?. "Bu namazdan bahsetti. Herhalde bu aşağı takımdan bir insan." "Bu namazdan bahsetti. Herhalde bu aşağı takımdan bir insan." Öyle diyor, "aşağı tabaka" diyor.Öyle diyor, "aşağı tabaka" diyor. Eğer namazdan bahsetmeseydi, açık saçık olsaydı, dekolte olsaydı;Eğer namazdan bahsetmeseydi, açık saçık olsaydı, dekolte olsaydı; "Bu yüksek takım, bu Avrupai, bu çağdaş" diyecekti. "Bu yüksek takım, bu Avrupai, bu çağdaş" diyecekti.

Bir kere beni sakallı görünce. "Hafız! Gel buraya." Sanki hafızlık hakaret gibi! "Hafız! Buraya gel!"Bir kere beni sakallı görünce. "Hafız! Gel buraya." Sanki hafızlık hakaret gibi! "Hafız! Buraya gel!" Ne oldu ya! Hafız Allah'ın kulu değil mi? Hafız Kur'ân-ı Kerîm'i ezberlemiş.Ne oldu ya! Hafız Allah'ın kulu değil mi? Hafız Kur'ân-ı Kerîm'i ezberlemiş. Ne sanıyorsun sen hafızı? Beğenemedin mi? Sen onun ayağının tırnağı olamazsın, tozu olamazsın.Ne sanıyorsun sen hafızı? Beğenemedin mi? Sen onun ayağının tırnağı olamazsın, tozu olamazsın. Önemsemiyor. Ama şöyle biraz böyle bir emare, alâmet görse; sakal yok, bıyık yok vesaire filan.Önemsemiyor. Ama şöyle biraz böyle bir emare, alâmet görse; sakal yok, bıyık yok vesaire filan. Kravat pahalı cinsinden, kravatın iğnesi pırıl pırıl parlıyor, altından,Kravat pahalı cinsinden, kravatın iğnesi pırıl pırıl parlıyor, altından, şurasında da elması var, ışık saçıyor etrafa. "Tamam, bu büyük adam." diyor.şurasında da elması var, ışık saçıyor etrafa. "Tamam, bu büyük adam." diyor. Kıravat iğnesine göre büyük adam; sakalı varsa saymıyor, ilgilenmiyor. Yok, namaz kılacak yer yok.Kıravat iğnesine göre büyük adam; sakalı varsa saymıyor, ilgilenmiyor. Yok, namaz kılacak yer yok. Namaz kılma imkânı yok. Program? Programda ibadete vakit ayrılmamış... Namaz kılma imkânı yok. Program? Programda ibadete vakit ayrılmamış...

Öyle şey olmaz. Bu iş burada biter.Öyle şey olmaz. Bu iş burada biter. "Ben bu namazımı kılacağım, ben Allah'ın divanına çağrılıyorum. Allah'ın huzuruna çıkmam lazım!""Ben bu namazımı kılacağım, ben Allah'ın divanına çağrılıyorum. Allah'ın huzuruna çıkmam lazım!" Yürüyecek, gidecek. Müdürse de böyle yapacak, üyeyse de böyle yapacak, bir kongredeyse de...Yürüyecek, gidecek. Müdürse de böyle yapacak, üyeyse de böyle yapacak, bir kongredeyse de... Bilimsel toplantılar oluyordu ben profesör olarak çağrılıyorum. İngiltere'ye gitmişim.Bilimsel toplantılar oluyordu ben profesör olarak çağrılıyorum. İngiltere'ye gitmişim. ''Nerede buranın mescidi? "Yok."''Nerede buranın mescidi? "Yok." Sizi mendeburlar sizi! Yayarım seccademi, ezanımı okurum, Allahu ekber namazımı kılarım. Neden? Sizi mendeburlar sizi! Yayarım seccademi, ezanımı okurum, Allahu ekber namazımı kılarım.

Neden?

Allah'ın emri. Ben o işi yapacağım. Tedbirini alsaydı. "Şu toplantı bitsin."Allah'ın emri. Ben o işi yapacağım. Tedbirini alsaydı. "Şu toplantı bitsin." Toplantı gecenin bilmem ne vaktine kadar beklesin. Önce benim namazım kılınacak.Toplantı gecenin bilmem ne vaktine kadar beklesin. Önce benim namazım kılınacak. "Beyefendi, bilmem ne..." Sus! Beyefendi filan yok. "Beyefendi, bilmem ne..." Sus! Beyefendi filan yok. Allah'ın emri bahis konusu olduğu zaman önce o yapılacak. Programı ona göre ayarlasaydın. Allah'ın emri bahis konusu olduğu zaman önce o yapılacak. Programı ona göre ayarlasaydın. Namaz vaktinin yok edilmesiyle, namazın, ezanın kulak arkası edilmesiyle yapılan işten hayır gelir mi?Namaz vaktinin yok edilmesiyle, namazın, ezanın kulak arkası edilmesiyle yapılan işten hayır gelir mi? Gelmez. Onun için her şeyimizi ona göre ayarlayacağız ve yapacağız. Gelmez. Onun için her şeyimizi ona göre ayarlayacağız ve yapacağız.

Cehennemden kaçacağız, cenneti kazanmaya çalışacağız.Cehennemden kaçacağız, cenneti kazanmaya çalışacağız. Cenneti kazanmak için fedakârlıktan geri durmayacağız. Cenneti kazanmak için fedakârlıktan geri durmayacağız. Cehenneme düşmemek için de keyifli de, zevkli de olsa ayağımızı denk alacağız.Cehenneme düşmemek için de keyifli de, zevkli de olsa ayağımızı denk alacağız. Kendimizi tutmasını, frenlemesini bileceğiz muhterem kardeşlerim. Kendimizi tutmasını, frenlemesini bileceğiz muhterem kardeşlerim. Çünkü cehennemin yolu itiraf ediyorum çok zevkli, tatlı. Çok tatlı.Çünkü cehennemin yolu itiraf ediyorum çok zevkli, tatlı. Çok tatlı. Çünkü ışıklar, reklamlar yukarıdan görünüyor böyle.Çünkü ışıklar, reklamlar yukarıdan görünüyor böyle. Köprüden geçiyoruz biz aşağıda çok ışıklı bir yer var, yukarıya da bir balon koymuşlar. Köprüden geçiyoruz biz aşağıda çok ışıklı bir yer var, yukarıya da bir balon koymuşlar. Ben "Bu ne?" dedim. "Balon galiba." dediler. Hakikaten balon. Baktık zeplin, uzun bir balon.Ben "Bu ne?" dedim. "Balon galiba." dediler. Hakikaten balon. Baktık zeplin, uzun bir balon. Kim bu balonu oraya takmış? Kocaman bir şey! Aşağıya baktık casino, yani gazino. Kim bu balonu oraya takmış? Kocaman bir şey! Aşağıya baktık casino, yani gazino. Gazino da yazmıyor artık. İşi tam nereden çıktıysa oraya götürdüler, dayadılar. Casino...Gazino da yazmıyor artık. İşi tam nereden çıktıysa oraya götürdüler, dayadılar. Casino... Işıklar böyle albenisi ışıl, ışıl, ışıl yoldan döndürecek insanı. Işıklar böyle albenisi ışıl, ışıl, ışıl yoldan döndürecek insanı. Şoföre diyeceksin ki; "U dönüşü yap, şuraya git. Burada bir şeyler var, eğlence var."Şoföre diyeceksin ki; "U dönüşü yap, şuraya git. Burada bir şeyler var, eğlence var." Zevkli, eğlenceli, pahalı... Parayı haramdan kazanabilirsin.Zevkli, eğlenceli, pahalı...

Parayı haramdan kazanabilirsin.
Yeter ki cebinde para olsun, deste deste. Yeter ki cebinde para olsun, deste deste. Parayı kazandın, oraya gittin mi, ona bir bahşiş buna bir bahşiş verdin mi;Parayı kazandın, oraya gittin mi, ona bir bahşiş buna bir bahşiş verdin mi; o oteller, garsonlar, şef garson önünüzde iki kat eğilir o zaman "Emriniz nedir efendim" der.o oteller, garsonlar, şef garson önünüzde iki kat eğilir o zaman "Emriniz nedir efendim" der. Sen de hava atarsın böyle "şunu getir, bunu getir" dersin filan. Sen de hava atarsın böyle "şunu getir, bunu getir" dersin filan. Zevkli, keyifli, nefse hoş geliyor ama günah. Zevkli de olsa günahlardan uzak durmayı öğreneceksiniz. Zevkli, keyifli, nefse hoş geliyor ama günah. Zevkli de olsa günahlardan uzak durmayı öğreneceksiniz.

Dervişlik ne? Zevkli de, keyifli de, tatlı da olsa haramdan, günahtan kendini tutabilme yolu. Dervişlik ne?

Zevkli de, keyifli de, tatlı da olsa haramdan, günahtan kendini tutabilme yolu.

Dervişlik ne? Zahmetli, sıkıntılı, üzüntülü, hor görülmek pahasına da olsa,Dervişlik ne?

Zahmetli, sıkıntılı, üzüntülü, hor görülmek pahasına da olsa,
horlanmak pahasına da olsa Allah'ın emrini tutma yolu. horlanmak pahasına da olsa Allah'ın emrini tutma yolu.

"Öyle yaparsam utanırım. Herkes beni ayıplar." Ne yaparsan? "Örtünürsem.""Öyle yaparsam utanırım. Herkes beni ayıplar." Ne yaparsan? "Örtünürsem." Kız, örtünürse arkadaşları ayıplayacak diye başını örtmüyor.Kız, örtünürse arkadaşları ayıplayacak diye başını örtmüyor. Örtecek ama arkadaşları ayıplayacak, arkadaşları hor görecek diye örtünmüyor. Dervişlik bu değil.Örtecek ama arkadaşları ayıplayacak, arkadaşları hor görecek diye örtünmüyor. Dervişlik bu değil. Has Müslümanlık bu değil. Has Müslümanlık nasıl?Has Müslümanlık bu değil. Has Müslümanlık nasıl? Nefsine de hoş gelmese, başkaları tarafına da hoş gelmese, ayıplansa da sevaplı işi yapacak;Nefsine de hoş gelmese, başkaları tarafına da hoş gelmese, ayıplansa da sevaplı işi yapacak; nefsine tatlı gelse de günahlı işi yapmayacak. Var mısın? nefsine tatlı gelse de günahlı işi yapmayacak. Var mısın?

Yunus Emre'nin şiirlerini hatırlayalım. Öteki şairlerin yazdıkları şiirleri hatırlayalım. Yunus Emre'nin şiirlerini hatırlayalım. Öteki şairlerin yazdıkları şiirleri hatırlayalım.

Bu bir rıza lokmasıdır. Yiyemezsin demedim mi? Demedim mi, demedim mi? Gönül sana söylemedim mi? Bu bir rıza lokmasıdır.

Yiyemezsin demedim mi?

Demedim mi, demedim mi?

Gönül sana söylemedim mi?

Hatırlamıyor musunuz böyle ilahiyi. "Yapamazsın bu işi!" Neden yapamaz?Hatırlamıyor musunuz böyle ilahiyi. "Yapamazsın bu işi!" Neden yapamaz? "Keyfinden fedakârlık edeceksin, yapamazsın. Yapamazsın bu işi." Neden?"Keyfinden fedakârlık edeceksin, yapamazsın. Yapamazsın bu işi." Neden? Zahmetli, meşakkatli işleri yapmaya kendin kalkacaksın. Zahmetli, meşakkatli işleri yapmaya kendin kalkacaksın.

"Ben bu sabah çok zor kalktım." Neden? Gece kandildi. "Ben bu sabah çok zor kalktım."

Neden?

Gece kandildi.
Geç vakte kadar program vardı. Sabah namazına kalkılmadı.Geç vakte kadar program vardı. Sabah namazına kalkılmadı. Bir insan sabah namazına kalkamamışsa...Kalktık da biraz zorlandık. Çok zor.Bir insan sabah namazına kalkamamışsa...Kalktık da biraz zorlandık. Çok zor. Uykusu varken insanın kalkması zor. Uykusu varken insanın kalkması zor. Bir insan sabah namazına kalkamayacağına keşke gece yatsıyı kılıp yatsaydı daha iyiydi.Bir insan sabah namazına kalkamayacağına keşke gece yatsıyı kılıp yatsaydı daha iyiydi. Uzun programa katılmasaydı keşke. Uykusunu alsaydı ama sabah namazını kaçırmasaydı.Uzun programa katılmasaydı keşke. Uykusunu alsaydı ama sabah namazını kaçırmasaydı. Zor oluyor. Uykuyu terk etmek zor oluyor.Zor oluyor. Uykuyu terk etmek zor oluyor. Az uyumuşken, geç yatmışken, iki buçukta, üçte yatmışken kalkmak zor oluyor. Yapacak ne yapalım... Az uyumuşken, geç yatmışken, iki buçukta, üçte yatmışken kalkmak zor oluyor. Yapacak ne yapalım...

Şeyh efendiye birisi gelip de; "Efendim beni de mürid olarak kabul eder misiniz?Şeyh efendiye birisi gelip de; "Efendim beni de mürid olarak kabul eder misiniz? Ben de tarikatınıza girmek istiyorum" deyince; "Evladım bizim yolumuz biraz zorcadır.Ben de tarikatınıza girmek istiyorum" deyince; "Evladım bizim yolumuz biraz zorcadır. Demirden leblebi çiğnemek gibidir. Sen namazını kıl, ibadetlerini yap. Demirden leblebi çiğnemek gibidir. Sen namazını kıl, ibadetlerini yap. Bizim yolumuzu yapamazsın." derlermiş. İhtar ederlermiş önünden. Neden? Bizim yolumuzu yapamazsın." derlermiş. İhtar ederlermiş önünden.

Neden?

Zor şey buyuracak. Hadi bakalım halka hizmet et. Hadi bakalım şunu yap, bunu yap.Zor şey buyuracak. Hadi bakalım halka hizmet et. Hadi bakalım şunu yap, bunu yap. Hadi bakalım sırığa ciğerleri tak, ciğer sat bakalım.Hadi bakalım sırığa ciğerleri tak, ciğer sat bakalım. Bursa'nın baş kadısı Aziz Mahmud-u Hüdâyî şeyhine, Üftâde hazretlerine gidiyor;Bursa'nın baş kadısı Aziz Mahmud-u Hüdâyî şeyhine, Üftâde hazretlerine gidiyor; "Ben tarikate girmek isityorum." diyor. Ama kerâmetini duydu da ondan."Ben tarikate girmek isityorum." diyor. Ama kerâmetini duydu da ondan. Onun büyük insan olduğunu anladı. "Tarikatınıza girmek istiyorum."Onun büyük insan olduğunu anladı. "Tarikatınıza girmek istiyorum." "Evladım zordur, yapamazsın. Sen kadılığa devam et."Evladım zordur, yapamazsın. Sen kadılığa devam et. Bak konağın var, maaşın var, adamların var, itibarin var, ilmin var. Bak konağın var, maaşın var, adamların var, itibarin var, ilmin var. Herkes sana Bursa şehrinin baş kadısı diye el pençe divan duruyor. Yapamazsın bu işi."Herkes sana Bursa şehrinin baş kadısı diye el pençe divan duruyor. Yapamazsın bu işi." "Yapacağım Efendim." "Tamam. O hâlde yapacaksan biraz Bursa sokaklarında ciğer sat bakalım." Ciğer sat. "Yapacağım Efendim." "Tamam. O hâlde yapacaksan biraz Bursa sokaklarında ciğer sat bakalım." Ciğer sat.

O zaman ciğer nasıl satılıyor? Mahalle arasında satılıyor.O zaman ciğer nasıl satılıyor? Mahalle arasında satılıyor. Eskiden yoğurtçular, her şey, sebzeciler filan dolaşırdı.Eskiden yoğurtçular, her şey, sebzeciler filan dolaşırdı. Şimdi belediyeler mi yasakladı ne oldu duymuyoruz. Her şey... Şimdi belediyeler mi yasakladı ne oldu duymuyoruz. Her şey... Seyyar satıcı derdik onlara. "Yoğurt!" diye bağırırdı; çağırırdın, yarım kilo yoğurt alırdın. Seyyar satıcı derdik onlara. "Yoğurt!" diye bağırırdı; çağırırdın, yarım kilo yoğurt alırdın. "Süt!" diye bağırırdı, süt alırdın."Süt!" diye bağırırdı, süt alırdın. Ciğerci geçerdi bağırırdı, sebzeci geçerdi bağırırdı, tatlıcı geçerdi bağırırdı. Ciğerci geçerdi bağırırdı, sebzeci geçerdi bağırırdı, tatlıcı geçerdi bağırırdı.

Ciğer satacak. Ciğerleri çivilere takacak. Sırığı sırtına alacak.Ciğer satacak. Ciğerleri çivilere takacak. Sırığı sırtına alacak. Bu tarafta beş tane ciğer sallanıyor, ucundan kan damlıyor; Bu tarafta beş tane ciğer sallanıyor, ucundan kan damlıyor; arka tarafta beş tane ciğer sallanıyor, ucundan kan damlıyor. Gözümün önüne öyle geliyor.arka tarafta beş tane ciğer sallanıyor, ucundan kan damlıyor. Gözümün önüne öyle geliyor. Kediler, bize de bir şey düşer mi diye, miyav diye arkasından geliyorlar.Kediler, bize de bir şey düşer mi diye, miyav diye arkasından geliyorlar. Kadın çıkacak veya çocuk çıkacak: "Ciğerci amca bize yarım okka ciğer ver." diyecek. "Peki" diyecek.Kadın çıkacak veya çocuk çıkacak: "Ciğerci amca bize yarım okka ciğer ver." diyecek. "Peki" diyecek. "Ama zarını ayıklayıver." diyecek. "Peki." diyecek. Eline alacak. Vıcık vıcık elleri kan olacak. "Ama zarını ayıklayıver." diyecek. "Peki." diyecek. Eline alacak. Vıcık vıcık elleri kan olacak. Ciğerin zarını soyacak, verecek filan. Yarım akçe, beş akçe, üç akçe para alacak. Ciğerin zarını soyacak, verecek filan. Yarım akçe, beş akçe, üç akçe para alacak.

Bundan çok daha fazla para alıyordu bu. Bursa kadısıydı. Niye yapsın bu işi? Zor! Utanır insan.Bundan çok daha fazla para alıyordu bu. Bursa kadısıydı. Niye yapsın bu işi? Zor! Utanır insan. Ben size söylesem şimdi: Hadi bakalım, falanca yerde seyyar satıcılık yapın. Zorlanır insan.Ben size söylesem şimdi: Hadi bakalım, falanca yerde seyyar satıcılık yapın. Zorlanır insan. Veya daha başka, böyle zorlanacak şey söyleyebilir. "Hadi yüz numaraları temizle!" Onu da demiş.Veya daha başka, böyle zorlanacak şey söyleyebilir. "Hadi yüz numaraları temizle!" Onu da demiş. O işi başarınca "Yüz numaraları temizle." de demiş. Bak şu şeyhin işine! Onu da yapmış. O işi başarınca "Yüz numaraları temizle." de demiş. Bak şu şeyhin işine! Onu da yapmış.

Bunları neden yaptırtıyor? İnsan nefsini yenmeyi öğrenecek.Bunları neden yaptırtıyor?

İnsan nefsini yenmeyi öğrenecek.
Aklın, mantığın, dinin, imanın, irfanın emrettiği şey neyse onu da yapabilecek.Aklın, mantığın, dinin, imanın, irfanın emrettiği şey neyse onu da yapabilecek. İradesi de kuvvetli olacak. Nefsini yenebilecek. O zaman sağlam insan oluyor. İradesi de kuvvetli olacak. Nefsini yenebilecek. O zaman sağlam insan oluyor. O zaman namazında, niyazında, hakkı gözeten, hayırlı işi yapan insan oluyor. Dervişlik bu.O zaman namazında, niyazında, hakkı gözeten, hayırlı işi yapan insan oluyor. Dervişlik bu. Bunun için de uyanık olmamız lazım, dikkat etmemiz lazım.Bunun için de uyanık olmamız lazım, dikkat etmemiz lazım. Tatlı da gelse bir şeyin tatlılığına takılmamak lazım, günahsa yapmayacağız.Tatlı da gelse bir şeyin tatlılığına takılmamak lazım, günahsa yapmayacağız. Acı da gelse bir şeyin acılığından yılmamamız lazım, sevapsa yapacağız. Bunu iyice yerleştirmemiz gerekiyor. Acı da gelse bir şeyin acılığından yılmamamız lazım, sevapsa yapacağız. Bunu iyice yerleştirmemiz gerekiyor.

Üçüncü hadîs-i şerîf. İnne's-sabra 'inde's-sadmeti'l-'ûlâ. Kısa. Enes radıyallahu anh'ten.Üçüncü hadîs-i şerîf.

İnne's-sabra 'inde's-sadmeti'l-'ûlâ.

Kısa. Enes radıyallahu anh'ten.
Bir çok râvîleri. Buhârî'de var, Müslim'de, Ebû Dâvut'ta, Tirmîzî'de, İbn Mâce'de.Bir çok râvîleri. Buhârî'de var, Müslim'de, Ebû Dâvut'ta, Tirmîzî'de, İbn Mâce'de. Altı sahih hadis kitabının beşinde var. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz ne buyuruyor? Altı sahih hadis kitabının beşinde var.

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz ne buyuruyor?

"Sabır, sabretmek sabredecek üzücü olayın gelip ilk çarptığı zamandır. İlk darbededir sabır.""Sabır, sabretmek sabredecek üzücü olayın gelip ilk çarptığı zamandır. İlk darbededir sabır." Buyurmuş Peygamber Efendimiz. Sabır, tamam. Sabredeceğiz ama ne zaman?Buyurmuş Peygamber Efendimiz. Sabır, tamam. Sabredeceğiz ama ne zaman? Sabredilecek olay ilk geldiği zaman. Sabredilecek olay ilk geldiği zaman. Olay gelip sana pat diye çarptığı zaman, ilk karşılaştığın zaman sabredersen sevabı var. Misaliyle anlatalım. Olay gelip sana pat diye çarptığı zaman, ilk karşılaştığın zaman sabredersen sevabı var. Misaliyle anlatalım.

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz ashâbı ile yürüyordu.Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz ashâbı ile yürüyordu. Bir yerden bir yere gidiyorlar.Bir yerden bir yere gidiyorlar. Kadının birisi de yolda, kenarda, saçını başını yolarak, ağıtlar okuyarak taşkınlıklar yapıyordu.Kadının birisi de yolda, kenarda, saçını başını yolarak, ağıtlar okuyarak taşkınlıklar yapıyordu. Üzücü bir şey olmuş. Üzülüyor. Belki bir vefat yakını vefat etti. Olabilir.Üzücü bir şey olmuş. Üzülüyor. Belki bir vefat yakını vefat etti. Olabilir. Vefat olayı, belki başka bir şey. Saçını başını yoluyor. Vefat olayı, belki başka bir şey. Saçını başını yoluyor. Bazı yerlerde adettir; ölüm olayında ağıtlar söylenir, mersiyeler söylenir. Mersiye ağıt demek. Bazı yerlerde adettir; ölüm olayında ağıtlar söylenir, mersiyeler söylenir. Mersiye ağıt demek. Yakma yakılır. Halk arasında da böyle denilir, yakma yakmak.Yakma yakılır. Halk arasında da böyle denilir, yakma yakmak. Yanık yanık, iç yakıcı şiirler yakılır, söylenir.Yanık yanık, iç yakıcı şiirler yakılır, söylenir. Kadın feryâd ü figân eder, saçını başını yolar, göğsünü açar, saçlarını açar. Bunun misallerini gördük. Kadın feryâd ü figân eder, saçını başını yolar, göğsünü açar, saçlarını açar. Bunun misallerini gördük.

Çarşaflı kadın. Örtünmüş maşaallah. Çok güzel. Aferin. Çok güzel örtünmüş.Çarşaflı kadın. Örtünmüş maşaallah. Çok güzel. Aferin. Çok güzel örtünmüş. Şöyle ağzına alıyor çarşafı. Üçgen, şuradan birazcık bir şey görünüyor. Her tarafı kapalı. Şöyle ağzına alıyor çarşafı. Üçgen, şuradan birazcık bir şey görünüyor. Her tarafı kapalı. Hastaneye geliyor. Tamam. Çarşaflı kadın hastasını ziyarete geldi. Soruyor.Hastaneye geliyor. Tamam. Çarşaflı kadın hastasını ziyarete geldi. Soruyor. "Benim hastam nerede ya? Üç numaralı koğuştaydı!" Hık, mık, filan..."Benim hastam nerede ya? Üç numaralı koğuştaydı!" Hık, mık, filan... Anlaşılıyor, hastası ölmüş. "Öldü mü?" Öldü. Şimdi sen bu çarşaflı kadını gel, dışarda seyret.Anlaşılıyor, hastası ölmüş. "Öldü mü?" Öldü. Şimdi sen bu çarşaflı kadını gel, dışarda seyret. Şimdi gel, dışarıda, hastane bahçesinde bu kadını seyret. Şimdi gel, dışarıda, hastane bahçesinde bu kadını seyret.

Bu kadın yerden yere kendini atıyor, saçı başı açılıyor, göğsü bağrı açılıyor, göğsünü bağrını dövüyor.Bu kadın yerden yere kendini atıyor, saçı başı açılıyor, göğsü bağrı açılıyor, göğsünü bağrını dövüyor. "Vah! Benim başıma gelen!" Yüzünü yırtıyor. "Vay! Benim karşılaştığım felaket!""Vah! Benim başıma gelen!" Yüzünü yırtıyor. "Vay! Benim karşılaştığım felaket!" Hanım, yapma etme ayıptır, günahtır. Bir kere açıldı, avret yerlerin görünüyor... Hanım, yapma etme ayıptır, günahtır. Bir kere açıldı, avret yerlerin görünüyor... "Yok! Sen benim başıma gelen felaketi biliyor musun?" Biliyorum, tamam işte bir yakının öldü."Yok! Sen benim başıma gelen felaketi biliyor musun?" Biliyorum, tamam işte bir yakının öldü. Ne oluyor, ne yapalım? Herkes ölmeyecek mi? Sen de öleceksin, ben de öleceğim.Ne oluyor, ne yapalım? Herkes ölmeyecek mi? Sen de öleceksin, ben de öleceğim. Dünyada kalan var mı? Herkes göçüyor. Öldüyse öldü. Ne yapalım? Ölünce böyle mi yapmak lazım? Dünyada kalan var mı? Herkes göçüyor. Öldüyse öldü. Ne yapalım? Ölünce böyle mi yapmak lazım? Ölene böyle yapmak dinin emri mi? Yok, örf. Ölene böyle yapmak dinin emri mi? Yok, örf.

"Şuna nasihat edelim" dedim."Şuna nasihat edelim" dedim. Birisi koluma girdi "Hocam, boşuna nasihat etme. Bu bölgenin örfüdür, bu insanların âdetidir.Birisi koluma girdi "Hocam, boşuna nasihat etme. Bu bölgenin örfüdür, bu insanların âdetidir. Ölene böyle yaparlar, yapmazsa bunu ayıplarlar." dedi. Yapmazsa ayıplarlar.Ölene böyle yaparlar, yapmazsa bunu ayıplarlar." dedi. Yapmazsa ayıplarlar. Bu kadına "Vay be! Ölüsü öldüğü halde üzülmüyor." derler.Bu kadına "Vay be! Ölüsü öldüğü halde üzülmüyor." derler. Onun için bu üzüldüğünü böyle gösterecek, saçılacak, açılacak,Onun için bu üzüldüğünü böyle gösterecek, saçılacak, açılacak, perişan olacak, kan revan içinde kalacak... "Tamam. Bu ölüyü seviyormuş, üzülmüş, imtihanı kazandı.perişan olacak, kan revan içinde kalacak... "Tamam. Bu ölüyü seviyormuş, üzülmüş, imtihanı kazandı. Al sana yıldızlı pekiyi. Tamam. Bu işi, şovu, gösteriyi güzel yaptın." denilecek.Al sana yıldızlı pekiyi. Tamam. Bu işi, şovu, gösteriyi güzel yaptın." denilecek. "Âdettir hocam, değiştiremezsin bunu. Bunu boşuna söyleme." dediler. Ama benim aklıma takıldı. "Âdettir hocam, değiştiremezsin bunu. Bunu boşuna söyleme." dediler. Ama benim aklıma takıldı.

Bir taraftan çarşaflı kadın, burnunun ucunu göstermiyor;Bir taraftan çarşaflı kadın, burnunun ucunu göstermiyor; bir taraftan da böyle ölü oldu diye her tarafı açılıp saçılacak şekilde yerlere yatıyor, göğüs bağır yırtıyor.bir taraftan da böyle ölü oldu diye her tarafı açılıp saçılacak şekilde yerlere yatıyor, göğüs bağır yırtıyor. Yırtıyor örtüsünü, şuraya bir takıyor, bu tarafa bir takıyor, hadi açılıyor ortalık. Neden?Yırtıyor örtüsünü, şuraya bir takıyor, bu tarafa bir takıyor, hadi açılıyor ortalık. Neden? Çünkü ölüsü var, üzülmüş kadın, yapacak. Çünkü ölüsü var, üzülmüş kadın, yapacak.

Peygamber Efendimiz'in yürüdüğü yolda birisi böyle taşkın bir şeyler yapıyordu.Peygamber Efendimiz'in yürüdüğü yolda birisi böyle taşkın bir şeyler yapıyordu. Peygamber Efendimiz gitti yanına, "Böyle yapma ey hanım!Peygamber Efendimiz gitti yanına, "Böyle yapma ey hanım! Böyle yapman doğru değildir." diye, nasihat etti.Böyle yapman doğru değildir." diye, nasihat etti. Ne söylediğini bilmiyoruz, kitap onu söylemiyor ama nasihat ettiğini söylüyor.Ne söylediğini bilmiyoruz, kitap onu söylemiyor ama nasihat ettiğini söylüyor. Peygamber Efendimiz "Allah böyle yapanı sevmez. Üzüldüysen üzül, ne yapalım? Dua et.Peygamber Efendimiz "Allah böyle yapanı sevmez. Üzüldüysen üzül, ne yapalım? Dua et. Ama böyle olmaz", demiştir muhakkak. Ama böyle olmaz", demiştir muhakkak. O da: "Sen demiş benim başıma gelen felaketin ne kadar büyük olduğunu biliyor musun, O da: "Sen demiş benim başıma gelen felaketin ne kadar büyük olduğunu biliyor musun, böyle teselli ediyorsun ama!" filan... böyle teselli ediyorsun ama!" filan... Böyle yine taşkın cevaplar vermiş. Peygamber Efendimiz yürümüş, gitmiş. Neden? Böyle yine taşkın cevaplar vermiş. Peygamber Efendimiz yürümüş, gitmiş.

Neden?

Çünkü söyledi, vazifesini yaptı. Ötekisi anlayacak kafada değil. Yürümüş gitmiş.Çünkü söyledi, vazifesini yaptı. Ötekisi anlayacak kafada değil. Yürümüş gitmiş. Arkadan birisi yanaşmış demiş ki; "Kadın, sen ne yaptığının farkında mısın, konuştuğun kim?"Arkadan birisi yanaşmış demiş ki; "Kadın, sen ne yaptığının farkında mısın, konuştuğun kim?" "Bilmiyorum." "Bu Muhammed-i Mustâfâ. Peygamberimiz bu." "Hi! Öyle mi?""Bilmiyorum." "Bu Muhammed-i Mustâfâ. Peygamberimiz bu." "Hi! Öyle mi?" Hemen koştu Peygamber Efendimiz'in arkasından. Toparladı kendisini, koştu, özür diledi.Hemen koştu Peygamber Efendimiz'in arkasından. Toparladı kendisini, koştu, özür diledi. Dedi ki; "Yâ Resûlallah! Kusura bakma. Ben senin Resûlullah olduğunu tanıyamadım, bilemedim. Dedi ki; "Yâ Resûlallah! Kusura bakma. Ben senin Resûlullah olduğunu tanıyamadım, bilemedim. Onun için sana biraz sert cevap vermiş olabilirim, beni bağışla, affet." dedi.Onun için sana biraz sert cevap vermiş olabilirim, beni bağışla, affet." dedi. Peygamber Efendimiz buyurdu ki; "Sabır darbe ilk geldiği zamandır." Peygamber Efendimiz buyurdu ki; "Sabır darbe ilk geldiği zamandır." Şimdi hizaya geldin, hatanı anladın, derlenip toparlandın. Şimdi sevap var mı? Yok. Şimdi hizaya geldin, hatanı anladın, derlenip toparlandın. Şimdi sevap var mı? Yok. İlk başta yapacaktın. İlk başta yapmayınca, sabrı göstermeyince kıymeti kalmıyor. İlk başta yapacaktın. İlk başta yapmayınca, sabrı göstermeyince kıymeti kalmıyor. Demek ki Allah'ın takdiridir. Metin olacak insan.Demek ki Allah'ın takdiridir. Metin olacak insan. Başına böyle sabredilecek bir olay geldiği zaman sakin olacak. İlk başta imtihanı kaybetmeyecek.Başına böyle sabredilecek bir olay geldiği zaman sakin olacak. İlk başta imtihanı kaybetmeyecek. Kaybetti mi kıymeti olmuyor. Evet sabredenlerin mükafatı çok. Nereden belli? Kaybetti mi kıymeti olmuyor. Evet sabredenlerin mükafatı çok.

Nereden belli?

İnnemâ yüveffe's-sâbirûne ecrahum bi-gayri hisâb. İnnemâ yüveffe's-sâbirûne ecrahum bi-gayri hisâb.

"Ancak sabredenlere Allah mükafatlarını hesapsız verecek." Çok fazla verecek. Ancak sabredenlere."Ancak sabredenlere Allah mükafatlarını hesapsız verecek." Çok fazla verecek. Ancak sabredenlere. Sabredenlere çok verilecek, hesapsız verilecek. İnnallahe ma'assâbirîn. Sabredenlere çok verilecek, hesapsız verilecek.

İnnallahe ma'assâbirîn.

"Allah sabredenlerle beraberdir." Oh bu da güzel! Ötekisi de güzel, bu da güzel."Allah sabredenlerle beraberdir." Oh bu da güzel! Ötekisi de güzel, bu da güzel. Hocam, Allah senden razı olsun. İki ayetten de müjde aldım, sevindim.Hocam, Allah senden razı olsun. İki ayetten de müjde aldım, sevindim. Demek ki sabredersem çok büyük ecir alacakmışım. Ne güzel! Ecrim, sevabım hesapsız olacakmış.Demek ki sabredersem çok büyük ecir alacakmışım. Ne güzel! Ecrim, sevabım hesapsız olacakmış. Bu müjdeye sevindim. "Bir de Allah sabredenlerle beraberdir." buyurdun hocam. Evet, o da ayettir.Bu müjdeye sevindim. "Bir de Allah sabredenlerle beraberdir." buyurdun hocam. Evet, o da ayettir. Ona da çok sevindim. İyi ama bir de bu hadîs-i şerîfi koy bakalım şimdi aklına. Bunu da yerleştir.Ona da çok sevindim. İyi ama bir de bu hadîs-i şerîfi koy bakalım şimdi aklına. Bunu da yerleştir. İnne's-sabra 'inde's-sadmeti'l-'ûlâ. Sabır, darbenin ilk geldiği zamanda gösterilecek; o zamandır sabır.İnne's-sabra 'inde's-sadmeti'l-'ûlâ. Sabır, darbenin ilk geldiği zamanda gösterilecek; o zamandır sabır. Onu yapamadın mı ondan sonra imtihanı kaybedersin.Onu yapamadın mı ondan sonra imtihanı kaybedersin. Üç gün ağıt, bağırtı, gürültü, yerden yere atma, ondan sonra sabrediyor.Üç gün ağıt, bağırtı, gürültü, yerden yere atma, ondan sonra sabrediyor. "Çok sabırlı bir kadındır, ölüsü öldü sabrediyor." filan. Geçti, geçmiş ola."Çok sabırlı bir kadındır, ölüsü öldü sabrediyor." filan. Geçti, geçmiş ola. Üç gün geçti, üç gün yapacağı taşkınlığı yaptı, ondan sonraki sabrın kıymeti kalmadı. Üç gün geçti, üç gün yapacağı taşkınlığı yaptı, ondan sonraki sabrın kıymeti kalmadı.

Dördüncü hadîs-i şerîf. İnne's-sıdka yehdî ile'l-birr. Ve inne'l-birra yehdî ile'l-cenneh.Dördüncü hadîs-i şerîf.

İnne's-sıdka yehdî ile'l-birr. Ve inne'l-birra yehdî ile'l-cenneh.
Ve inne'r-racüle le-yesduku hatta yüktebe 'indallahi sıddîka ve inne'l-kezibe yehdî ile'l-fücûr.Ve inne'r-racüle le-yesduku hatta yüktebe 'indallahi sıddîka ve inne'l-kezibe yehdî ile'l-fücûr. Ve inne'l- fücûra yehdî ile'n-nâr. Ve inne'r- racüle le-yekzibü hatta yüktebe 'indallahi kezzâbâ. Ve inne'l- fücûra yehdî ile'n-nâr. Ve inne'r- racüle le-yekzibü hatta yüktebe 'indallahi kezzâbâ.

Buhârî, Müslim'de, İbn Mes'ûd radıyallahu anh'ten rivayet. Buhârî, Müslim'de, İbn Mes'ûd radıyallahu anh'ten rivayet.

Peygamber Efendimiz buyuruyor ki; İnne's-sıdka. "Doğru söylemek, doğru sözlülük doğruluk."Peygamber Efendimiz buyuruyor ki; İnne's-sıdka. "Doğru söylemek, doğru sözlülük doğruluk." Yehdî ile'l-birr. "İnsanı iyiliğe sevkeder."Yehdî ile'l-birr. "İnsanı iyiliğe sevkeder." Doğru sözlü olmak insanı iyiliğe götürür, iyilik yapmaya sevk eder.Doğru sözlü olmak insanı iyiliğe götürür, iyilik yapmaya sevk eder. Ve inne'l-birra yehdî ile'l-cenneh.Ve inne'l-birra yehdî ile'l-cenneh. "İyilik de birr-ü takvâ, iyilik yapma da insanı cennete götürür, cennete sevk eder." "İyilik de birr-ü takvâ, iyilik yapma da insanı cennete götürür, cennete sevk eder."

Demek ki doğru sözlülük insanı iyilik yapmaya, iyilik yapmak da cennete götürür.Demek ki doğru sözlülük insanı iyilik yapmaya, iyilik yapmak da cennete götürür. Ve insan - "bir adam" diyor - bir adam doğru sözlü olur, doğru sözlü olur, Ve insan - "bir adam" diyor - bir adam doğru sözlü olur, doğru sözlü olur, nihayet Allah'ın indinde bu adam sıddîk sıfatıyla yad olunur, sıddîk diye yazılır. Sıddık ne demek? nihayet Allah'ın indinde bu adam sıddîk sıfatıyla yad olunur, sıddîk diye yazılır. Sıddık ne demek? Çok doğru demek. Ebû Bekr-i Sıddîk. Çok doğru, çok sadakatli, tasdiki çok kuvvetli demek. Çok doğru demek. Ebû Bekr-i Sıddîk. Çok doğru, çok sadakatli, tasdiki çok kuvvetli demek.

Buna mukabil yalan da, -birincisi doğru sözlülüktü, buna mukabil yalan söylemek de yehdî ile'l-fücûr.Buna mukabil yalan da, -birincisi doğru sözlülüktü, buna mukabil yalan söylemek de yehdî ile'l-fücûr. İnsanı günaha, kötülüğe, fısk u fücura götürür. Fısk u fücur da insanı cehenneme sevk eder.İnsanı günaha, kötülüğe, fısk u fücura götürür. Fısk u fücur da insanı cehenneme sevk eder. Ve insan yalan söyler, yalan söyler, nihayet Allah'ın divanında, huzurunda, Ve insan yalan söyler, yalan söyler, nihayet Allah'ın divanında, huzurunda, Allah indinde yalancı kezzab diye anılır. Kezzab ne demek? Çok yalan söyleyen demek. Allah indinde yalancı kezzab diye anılır. Kezzab ne demek? Çok yalan söyleyen demek. Kâzib yalancı demek. Kezzab; yalancılığı meslek edinmiş, tepeden tırnağa yalancı demek. Kâzib yalancı demek. Kezzab; yalancılığı meslek edinmiş, tepeden tırnağa yalancı demek. Kezzab bu. (Bir de kezzap var, su. Dökülüyor da mermere deliyor, o ayrı.)Kezzab bu. (Bir de kezzap var, su. Dökülüyor da mermere deliyor, o ayrı.) Kezzab, peltek z ile, Arapça'da "çok yalan söyleyen" demek. Kezzab, peltek z ile, Arapça'da "çok yalan söyleyen" demek.

Demek ki siz doğru sözlü olmaya karar verin. Söz veriyor musunuz? Doğru sözlü olacağız.Demek ki siz doğru sözlü olmaya karar verin. Söz veriyor musunuz? Doğru sözlü olacağız. Bir daha hiç yalan söylemeyeceğiz. Bu doğru sözlülük sizi iyiliğe, iyilik de cennete götürecek.Bir daha hiç yalan söylemeyeceğiz. Bu doğru sözlülük sizi iyiliğe, iyilik de cennete götürecek. Yalan söyleyenler ne olacak?Yalan söyleyenler ne olacak? Yalan söylemek; yalan söyleyeni kötülüğe, kötülük de cehenneme götürecek.Yalan söylemek; yalan söyleyeni kötülüğe, kötülük de cehenneme götürecek. O halde müslümanın doğru sözlü olması lazım, doğruyu konuşması lazım, O halde müslümanın doğru sözlü olması lazım, doğruyu konuşması lazım, yanlış konuşmaması lazım, yalan konuşmaması lazım, ağzından doğru söz çıkması lazım.yanlış konuşmaması lazım, yalan konuşmaması lazım, ağzından doğru söz çıkması lazım. Yanlış söz, hileli söz, aldatmaca olmaması lazım; doğru sözlü, doğru özlü olması lazım. Yanlış söz, hileli söz, aldatmaca olmaması lazım; doğru sözlü, doğru özlü olması lazım.

Bazen kıvırttırıveriyoruz yalanı, söylüyoruz. Söylemeyeceksin. Telefonda yalan söylüyoruz.Bazen kıvırttırıveriyoruz yalanı, söylüyoruz. Söylemeyeceksin. Telefonda yalan söylüyoruz. Bir davete gitmeyeceğimiz zaman mazeret uydurmak için yalan söylüyoruz. Bir davete gitmeyeceğimiz zaman mazeret uydurmak için yalan söylüyoruz. Uyduruyor, aslında öyle bir şey yok. Alacaklıyı aldatmak için yalan söylüyoruz, toplum olarak.Uyduruyor, aslında öyle bir şey yok. Alacaklıyı aldatmak için yalan söylüyoruz, toplum olarak. Alacaklı geliyor: "Ver benim alacağımı, alacağım parayı ver bana."Alacaklı geliyor: "Ver benim alacağımı, alacağım parayı ver bana." "Vallah da, billah da para yok da, şu işi yaptım da, buraya yatırdım da..." Yalancı."Vallah da, billah da para yok da, şu işi yaptım da, buraya yatırdım da..." Yalancı. Kasada duruyor paralar. Vermek istemiyor. Yalan söylüyor. Atlatmak için yalan söylüyor. Kasada duruyor paralar. Vermek istemiyor. Yalan söylüyor. Atlatmak için yalan söylüyor. Böyle telefonda yalan, işyerinde yalan, arkadaşlar arasında yalan, bilmem nerede yalan... Böyle telefonda yalan, işyerinde yalan, arkadaşlar arasında yalan, bilmem nerede yalan... Bu, insanı günahlara götürür, günahlar da cehenneme götürür. Yalan yok.Bu, insanı günahlara götürür, günahlar da cehenneme götürür. Yalan yok. Her şeyin doğrusunu söyleyecek insan. Her şeyin doğrusunu söyleyecek insan.

Peygamber Efendimiz bir hadîs-i şerîfte "Yalan üç yerde olur." diyor.Peygamber Efendimiz bir hadîs-i şerîfte "Yalan üç yerde olur." diyor. Duymuşsunuzdur, bildiğiniz bir hadîs-i şerîftir. Harpte. Harpte yalan söylenir.Duymuşsunuzdur, bildiğiniz bir hadîs-i şerîftir. Harpte. Harpte yalan söylenir. Düşmana gerçek bilgi verilmemesi için. Pehlivan çıkmış, iri.Düşmana gerçek bilgi verilmemesi için. Pehlivan çıkmış, iri. "Var mı karşımda benimle çarpışacak bir babayiğit, erkek yiğit?" filan diye. Herkes korkmuş."Var mı karşımda benimle çarpışacak bir babayiğit, erkek yiğit?" filan diye. Herkes korkmuş. Hz. Ali Efendimiz çıkmış. O da eline kılıcı almış. O düşmanın karşısına gidiyor. Onunla çarpışacak. Hz. Ali Efendimiz çıkmış. O da eline kılıcı almış. O düşmanın karşısına gidiyor. Onunla çarpışacak. Hz. Ali Efendimiz yaklaşmış, demiş ki; Hz. Ali Efendimiz yaklaşmış, demiş ki; "İyi ama, sen kahramanlıktan bahsediyorsun ama teke tek çarpışmayacak mıydık? Ne bu böyle!"İyi ama, sen kahramanlıktan bahsediyorsun ama teke tek çarpışmayacak mıydık? Ne bu böyle! Ben birkaç kişiyle mi çarpışacağım, ne bu arkandakiler?" demiş. Ben birkaç kişiyle mi çarpışacağım, ne bu arkandakiler?" demiş. Arkasına dönünce bir saldırmış, hop haklamış. Arkasına dönünce bir saldırmış, hop haklamış.

Yalan mı söyledi Hz. Ali Efendimiz? Hayır. Harp hiledir. Başka? Yalan mı söyledi Hz. Ali Efendimiz?

Hayır. Harp hiledir.

Başka?

İki kişinin arasını düzeltmek için yalan söylenir. "Ya o seni seviyor, sen ona niye darıldın?İki kişinin arasını düzeltmek için yalan söylenir. "Ya o seni seviyor, sen ona niye darıldın? Geçen gün o seni methedip duruyordu. Boş verin bu dargınlığı, gelin barışın."Geçen gün o seni methedip duruyordu. Boş verin bu dargınlığı, gelin barışın." Demedi öyle ama ikisini barıştırmak için, arayı bulmak için, düzeltmek için yalan söylenir. Demedi öyle ama ikisini barıştırmak için, arayı bulmak için, düzeltmek için yalan söylenir. Maksat aranın düzeltilmesi. Bu olur. Maksat aranın düzeltilmesi. Bu olur.

Üçüncüsü karı koca arasında yine aile muhabbeti için hakikat olmayan söz söylenir diyor.Üçüncüsü karı koca arasında yine aile muhabbeti için hakikat olmayan söz söylenir diyor. Bu, kadının kocasını, kocanın karısını yalan söyleyip aldatması demek değil. Bu, kadının kocasını, kocanın karısını yalan söyleyip aldatması demek değil. Bu tahmin ediyorum, ki kısa Bu tahmin ediyorum, ki kısa izahını ben okumadım, kitaplarda izahı vardır. izahını ben okumadım, kitaplarda izahı vardır.

Mesela adam karısına diyor ki; "Sen dünyanın en güzel karısısın." Yalan. Olabilir.Mesela adam karısına diyor ki; "Sen dünyanın en güzel karısısın." Yalan. Olabilir. "Benim gözümde en güzelsin, gözüm senden başkasını görmüyor." demek filan. "Benim gözümde en güzelsin, gözüm senden başkasını görmüyor." demek filan. Bu, muhabbet olsun diye, arada geçim olsun diye, öyle tam doğru doğru söyleyeceğim derken Bu, muhabbet olsun diye, arada geçim olsun diye, öyle tam doğru doğru söyleyeceğim derken karşı tarafı kırma olmasın diye, böyle iltifat olur diye anlıyorum ben. karşı tarafı kırma olmasın diye, böyle iltifat olur diye anlıyorum ben. Yoksa aldatmaca değil, kandırmak değil. Bu üç yerde olur diye var.Yoksa aldatmaca değil, kandırmak değil.

Bu üç yerde olur diye var.
Başka zaman Müslümanlar hep doğruyu yapacak. Demek ki karı koca birbirine iltifat edebilir. Başka zaman Müslümanlar hep doğruyu yapacak. Demek ki karı koca birbirine iltifat edebilir. Harpte insan düşmanı yenmek için hilâf-ı hakîkat sözler söyleyebilir demek. Harpte insan düşmanı yenmek için hilâf-ı hakîkat sözler söyleyebilir demek. Toplumda da dargınları barıştırmak için bazı sözler söylenebilir demek. Toplumda da dargınları barıştırmak için bazı sözler söylenebilir demek.

Beşinci hadîs-i şerîf. İnne's-sadakate le-tudfi'ü gadabe'r-rabbi ve tedfe'u mîtete's-sû'i. Beşinci hadîs-i şerîf.

İnne's-sadakate le-tudfi'ü gadabe'r-rabbi ve tedfe'u mîtete's-sû'i.

Tirmizî'den, Enes radıyallahu anh'ten rivayet olunmuş.Tirmizî'den, Enes radıyallahu anh'ten rivayet olunmuş. "Sadaka Rabbin gazabının söndürür ve kötü ölümü insanın başından defeder." Manası bu. Açıklayalım. "Sadaka Rabbin gazabının söndürür ve kötü ölümü insanın başından defeder." Manası bu. Açıklayalım.

Sadaka nedir? Sadaka nedir?

İnsanın iyilik yapmak istediğini, iyilik yapma hususundaki niyetininİnsanın iyilik yapmak istediğini, iyilik yapma hususundaki niyetinin doğruluğunu gösteren bir fedakarlık, bir kimseye bir şey vermek. Bu sadakadır.doğruluğunu gösteren bir fedakarlık, bir kimseye bir şey vermek. Bu sadakadır. Sadaka doğru söylemek mastarından geldiği için böyle izah ediyorum. Sadaka doğru söylemek mastarından geldiği için böyle izah ediyorum. Sadaka birisine bir şey vermek, para vermektir,Sadaka birisine bir şey vermek, para vermektir, bir fakire para vermektir de niye sadaka kökünden gelmiş, doğru olmak,bir fakire para vermektir de niye sadaka kökünden gelmiş, doğru olmak, doğru söz söylemek kökünden gelmiş? doğru söz söylemek kökünden gelmiş?

Kişinin birilerine iyilik yapmak niyetinin doğru olduğunu gösterdiğindenKişinin birilerine iyilik yapmak niyetinin doğru olduğunu gösterdiğinden veya Allah'ın rızasını kazanmak istediğinin, bu isteğinin gerçek olduğunu gösterdiğindenveya Allah'ın rızasını kazanmak istediğinin, bu isteğinin gerçek olduğunu gösterdiğinden bu isim verilmiş olabilir. Araplar her şeye bir isim verirler. Mesela Arapça'da ölümün bir ismi yakîn. bu isim verilmiş olabilir. Araplar her şeye bir isim verirler. Mesela Arapça'da ölümün bir ismi yakîn.

Yakîn ne demek? Şeksiz şüphesiz iman demek yakîn.Yakîn ne demek?

Şeksiz şüphesiz iman demek yakîn.
Yakîn aslında bu. Ama ölüme yakin adını vermişler.Yakîn aslında bu. Ama ölüme yakin adını vermişler. Şimdi ölüme bula bula yakîn kelimesi niye verilmiş diye düşünebilir insan. Ne anlamı var.Şimdi ölüme bula bula yakîn kelimesi niye verilmiş diye düşünebilir insan. Ne anlamı var. Ne münasebeti var. Niçin bu şekilde isimlendirilmiş? Ne münasebeti var. Niçin bu şekilde isimlendirilmiş? Çünkü ölümde şek şüphe yok, herkes ölecek. Bunda bir tereddüt yok.Çünkü ölümde şek şüphe yok, herkes ölecek. Bunda bir tereddüt yok. Yani ölmeyeceğim diyebilen var mı? Ölür müyüm acaba yoksa ölmez miyim, kalır mıyım? Yani ölmeyeceğim diyebilen var mı? Ölür müyüm acaba yoksa ölmez miyim, kalır mıyım? Öleceksin şek şüphe yok ki bu işte. Onun için yakîn ölüm mânasına kullanılmış. Öleceksin şek şüphe yok ki bu işte. Onun için yakîn ölüm mânasına kullanılmış.

Hattâ etâne'l-yakîn. Âhirette mücrimlere soruyorlar:Hattâ etâne'l-yakîn.

Âhirette mücrimlere soruyorlar:
"Ya siz ne biçim insansınız? Hiç aklınız yok muydu? Dünyada Peygamberleri duymadınız mı?"Ya siz ne biçim insansınız? Hiç aklınız yok muydu? Dünyada Peygamberleri duymadınız mı? Size Allah'ın kitaplarını okumadılar mı? Niye böyle cehennemlik oldunuz? Size Allah'ın kitaplarını okumadılar mı? Niye böyle cehennemlik oldunuz? Niye o zaman aklınızı başınıza toplamadınız?" Niye o zaman aklınızı başınıza toplamadınız?" "İşte biz o zaman bu işi ciddiye almadık, dalga geçtik, bize söylenenleri yalanladık." filan."İşte biz o zaman bu işi ciddiye almadık, dalga geçtik, bize söylenenleri yalanladık." filan. Hattâ etâne'l-yakîn. "Nihayet bize ölüm geldi."Hattâ etâne'l-yakîn. "Nihayet bize ölüm geldi." Ölüm gelinceye kadar biz böyle dalga geçerek, gafletle, itirazla, inkarla, ömür geçirdik.Ölüm gelinceye kadar biz böyle dalga geçerek, gafletle, itirazla, inkarla, ömür geçirdik. Nihayet ölüm geldi diyor. Âyet-i kerîmede de geçiyor. Hattâ etâne'l-yakîn. Nihayet ölüm geldi diyor. Âyet-i kerîmede de geçiyor. Hattâ etâne'l-yakîn.

Yakîn ne demek? Ölüm. Hattâ etâne'l-mevt demek.Yakîn ne demek?

Ölüm. Hattâ etâne'l-mevt demek.
Ölüm gelinceye kadar vaktimizi böyle geçirdik demek. Bu ismi neden verdi?Ölüm gelinceye kadar vaktimizi böyle geçirdik demek. Bu ismi neden verdi? Ölüm şeksiz şüphesiz herkesin başına geleceğinden bu isimle isimlendirildi. Ölüm şeksiz şüphesiz herkesin başına geleceğinden bu isimle isimlendirildi.

Mesela adam, ne diyelim, kayığına "fırtına" adını veriyor. Fırtına bu mu?Mesela adam, ne diyelim, kayığına "fırtına" adını veriyor. Fırtına bu mu? Lugatı açayım bakayım; fırtına ne? "Şiddetli rüzgar" yazıyor. Şimdi bu kayık ya! Buna fırtına yazmış.Lugatı açayım bakayım; fırtına ne? "Şiddetli rüzgar" yazıyor. Şimdi bu kayık ya! Buna fırtına yazmış. Veya bora. Bora daha şiddetli demek. Niye yazdı bunu?Veya bora. Bora daha şiddetli demek. Niye yazdı bunu? Güya bunun kayığı, yelkenlisi şöyle fırtına gibi çok hızlı gidiyormuş da ondan o ismi koymuş. Güya bunun kayığı, yelkenlisi şöyle fırtına gibi çok hızlı gidiyormuş da ondan o ismi koymuş. Veyahut mesela diyorlar ki bir adam çok böyle iri yarı filan. "Boğa bilmem kim" Ya bu boğa değil!Veyahut mesela diyorlar ki bir adam çok böyle iri yarı filan. "Boğa bilmem kim" Ya bu boğa değil! Bunun boynuzları yok! Dört ayağı yok. İşte insan bu ama onun gibi kuvvetli demek istiyor, onun gibi. Öyle. Bunun boynuzları yok! Dört ayağı yok. İşte insan bu ama onun gibi kuvvetli demek istiyor, onun gibi. Öyle.

Bu ismi de veriyorlar. Arslan ismini vermiyorlar mı? Alparslan. Alparslan yok mu? Kılıçarslan yok mu?Bu ismi de veriyorlar. Arslan ismini vermiyorlar mı? Alparslan. Alparslan yok mu? Kılıçarslan yok mu? Tarihimizde arslan ismi yok mu, soyadı yok mu? Var. Kuş ismi yok mu? Kartal. Var. Ertuğrul mesela.Tarihimizde arslan ismi yok mu, soyadı yok mu? Var. Kuş ismi yok mu? Kartal. Var. Ertuğrul mesela. Bir arkadaşımızın ismi. Ertuğrul ne demek? Erkek tuğrul kuşu demek. Bir arkadaşımızın ismi. Ertuğrul ne demek? Erkek tuğrul kuşu demek. Tuğrul kuşu büyük bir kuş, böyle koca kanatlı bir kuş. Erdoğan. Erdoğan ne demek?Tuğrul kuşu büyük bir kuş, böyle koca kanatlı bir kuş. Erdoğan. Erdoğan ne demek? Doğan kuşunun erkek olanı demek. Doğan kuşu. Doğan ismi de var. O doğmaktan gelmiyor. O uçan o. Doğan kuşunun erkek olanı demek. Doğan kuşu. Doğan ismi de var. O doğmaktan gelmiyor. O uçan o. Erşahin. Şahin. Yani hayvan ismini veriyor. Neden?Erşahin. Şahin. Yani hayvan ismini veriyor. Neden? İşte onun gibi kuvvetli onun gibi böyle uçan filan mânasına.İşte onun gibi kuvvetli onun gibi böyle uçan filan mânasına. Burada da sadaka verilen paraya sadaka denmiş. Tamam. Neden denmiş? Burada da sadaka verilen paraya sadaka denmiş. Tamam. Neden denmiş? Kişinin niyetinin gerçekliğini gösterdiğinden bu isim verilmiş. Sadaka vermek çok iyi.Kişinin niyetinin gerçekliğini gösterdiğinden bu isim verilmiş.

Sadaka vermek çok iyi.
Keseni açıyorsun, paranın bir kısmını muhtaç birisine veriyorsun. O da "hay Allah senden razı olsun. Keseni açıyorsun, paranın bir kısmını muhtaç birisine veriyorsun. O da "hay Allah senden razı olsun. Tam paraya ihtiyacım vardı. Sen de verdin." diyor. Tam paraya ihtiyacım vardı. Sen de verdin." diyor. Seviniyor adamcağız veya kadıncağız veya çocuk veya filanca. Sadakayı Allah sever.Seviniyor adamcağız veya kadıncağız veya çocuk veya filanca. Sadakayı Allah sever. Sever ve sen sadaka verdin mi, sadaka Rabbin gazabını söndürür. Sever ve sen sadaka verdin mi, sadaka Rabbin gazabını söndürür. İtfaiyecinin suya yapışıp, yangının üstüne suyu sıkıp yangını söndürdüğü gibi letudfi'u gadabe'r-rab.İtfaiyecinin suya yapışıp, yangının üstüne suyu sıkıp yangını söndürdüğü gibi letudfi'u gadabe'r-rab. Rabbin gazabını söndürür. Rabbin gazabını söndürür.

Ne demek? Allah o sadaka veren adama gazap ediyordu, yakacaktı onu,Ne demek?

Allah o sadaka veren adama gazap ediyordu, yakacaktı onu,
fena yapacaktı, başına bir şey getirecekti. Ama adam sadaka verdi, Allah affetti. fena yapacaktı, başına bir şey getirecekti. Ama adam sadaka verdi, Allah affetti. Allah'ın gazabı kalktı. Sadaka Allah'ın gazabını söndürür.Allah'ın gazabı kalktı. Sadaka Allah'ın gazabını söndürür. Onun için bilmiyoruz ki söylediğimiz sözden, yaptığımız işten,Onun için bilmiyoruz ki söylediğimiz sözden, yaptığımız işten, yapmadığımız vazifelerden Allah hiçbirimize gazap etmesin. yapmadığımız vazifelerden Allah hiçbirimize gazap etmesin. Eğer öyle bir hatamız olmuşsa, bilmiyorsak veya biliyorsak ne yapacağız? Biraz sadaka vereceğiz. Eğer öyle bir hatamız olmuşsa, bilmiyorsak veya biliyorsak ne yapacağız? Biraz sadaka vereceğiz.

Neden? Sadaka vermek Rabbin gazabını söndürüyor da ondan.Neden?

Sadaka vermek Rabbin gazabını söndürüyor da ondan.
Affedecek, Allah'ın gazabı geçecek, bize gazabıyla muamele etmeyecek diyeAffedecek, Allah'ın gazabı geçecek, bize gazabıyla muamele etmeyecek diye sadaka vermesi lazım böyle bir durumu olan insanın. "Ben böyle bir durumu bilmiyorum hocam.sadaka vermesi lazım böyle bir durumu olan insanın. "Ben böyle bir durumu bilmiyorum hocam. Allah'ın emirlerini tutmaya çalışıyorum." Tamam. İhtiyaten sen de ver. Belli olmaz.Allah'ın emirlerini tutmaya çalışıyorum." Tamam. İhtiyaten sen de ver. Belli olmaz. Sen bir şey yok sanırsın ama belli de olmaz. Belki vardır, farkında değilsindir. Sen bir şey yok sanırsın ama belli de olmaz. Belki vardır, farkında değilsindir.

Bazı insanlar ne söylediğini, ne yaptığını anlayamıyor, çamları deviriyor,Bazı insanlar ne söylediğini, ne yaptığını anlayamıyor, çamları deviriyor, devirdiğinin farkında olmuyor. Kalp kırıyor, kalp kırdığının farkında olmuyor. devirdiğinin farkında olmuyor. Kalp kırıyor, kalp kırdığının farkında olmuyor. "Ya bu arkadaş bana selam vermiyor, ben buna ne yaptım?" Daha ne yapacaksın?"Ya bu arkadaş bana selam vermiyor, ben buna ne yaptım?" Daha ne yapacaksın? Geçen akşam bir konuştun, üzdün işte. Farkında değil o.Geçen akşam bir konuştun, üzdün işte. Farkında değil o. Dün akşam yaptığı şeyin, üzdüğünün farkında değil. Ben bir şey yapmadım sanıyor. Öyle olabilir.Dün akşam yaptığı şeyin, üzdüğünün farkında değil. Ben bir şey yapmadım sanıyor. Öyle olabilir. Onun için ihtiyaten insan hele hele böyle bir münasip yer gördü mü,Onun için ihtiyaten insan hele hele böyle bir münasip yer gördü mü, gerçek olduğuna inandığı bir münasip yer gördü mü, bir fakir, bir çocuk,gerçek olduğuna inandığı bir münasip yer gördü mü, bir fakir, bir çocuk, bir yoksul kesesinin ağzını açıp -ganimet bilmeli, fırsat bilmeli- sadaka vermeli. bir yoksul kesesinin ağzını açıp -ganimet bilmeli, fırsat bilmeli- sadaka vermeli.

Peygamber Efendimiz'in bir hadîs-i şerîfini çok severek anlatıyorum bazı kereler. Peygamber Efendimiz'in bir hadîs-i şerîfini çok severek anlatıyorum bazı kereler. Kapındaki dilenci... Kapına gelmiş dilenci. Kapındaki dilenci... Kapına gelmiş dilenci. "Kapındaki dilenci Allah'ın sana hediyesidir." diyor Peygamber Efendimiz. Ne biçim hediye?"Kapındaki dilenci Allah'ın sana hediyesidir." diyor Peygamber Efendimiz. Ne biçim hediye? Bu biçim hediye işte. Allah onu senin kapına kadar gönderiyor,Bu biçim hediye işte. Allah onu senin kapına kadar gönderiyor, sen de ona para veriyorsun, sevap kazanıyorsun. Sevabı senin ayağına kadar getiriyor. sen de ona para veriyorsun, sevap kazanıyorsun. Sevabı senin ayağına kadar getiriyor. Sen ona iyilik yaptığın zaman sevap kazanıyorsun. Kapıdaki dilenci Allah'ın sana hediyesi. Sen ona iyilik yaptığın zaman sevap kazanıyorsun. Kapıdaki dilenci Allah'ın sana hediyesi.

Nasıl alışmışız biz? Biz kapıya gelen dilenciye: Kim o?Nasıl alışmışız biz?

Biz kapıya gelen dilenciye: Kim o?
"Allah rızası için bana bir şey versene." "Allah versin" Yani "defol" demek. Allah versin! "Allah rızası için bana bir şey versene." "Allah versin" Yani "defol" demek. Allah versin! Allah sana mı soracak? Verirse verecek. İşte o gelmiş istiyor.Allah sana mı soracak? Verirse verecek. İşte o gelmiş istiyor. Boş döndürmemeyi tavsiye etmiş Peygamber Efendimiz. Az çok bir şey vermeli.Boş döndürmemeyi tavsiye etmiş Peygamber Efendimiz. Az çok bir şey vermeli. Ama en iyisi hakiki fakirleri arayıp bulmak. Araştırmak. Ama en iyisi hakiki fakirleri arayıp bulmak. Araştırmak. Tanıdıklara sormak, fakir mahallelere gitmek, fakir mahallelerin camisine gitmek, Tanıdıklara sormak, fakir mahallelere gitmek, fakir mahallelerin camisine gitmek, hocasına sormak, cemaatine sormak. "Sizin bu mahallede tanıdığınız çok muhtaç birileri var mı?"hocasına sormak, cemaatine sormak. "Sizin bu mahallede tanıdığınız çok muhtaç birileri var mı?" Böyle filan demek. "Var. Biliyorum ben, işte köşedeki teyze,Böyle filan demek. "Var. Biliyorum ben, işte köşedeki teyze, çocuğu hasta, kocası öldü, yoksul." Tamam. Hemen git ona vereceğini ver.çocuğu hasta, kocası öldü, yoksul." Tamam. Hemen git ona vereceğini ver. Böyle fakiri aramak iyidir. Evet sadaka Rabbin gazabını söndürür, geçirir.Böyle fakiri aramak iyidir. Evet sadaka Rabbin gazabını söndürür, geçirir. Allah artık gazap etmez. Sadaka veren kimse kurtulur demek olur. Allah artık gazap etmez. Sadaka veren kimse kurtulur demek olur.

Ve tedfe'u mîtete's-sû'. "Kötü ölümü defeder." Kötü ölüm nedir? Ve tedfe'u mîtete's-sû'. "Kötü ölümü defeder."

Kötü ölüm nedir?

Biliyorsunuz - önce onu söyleyeyim - insanların hayatının en son noktası, en son anı çok önemlidir.Biliyorsunuz - önce onu söyleyeyim - insanların hayatının en son noktası, en son anı çok önemlidir. Müslüman yaşasa, yaşasa, daMüslüman yaşasa, yaşasa, da en son anda bir günah işlerken şeytana uysa, o sırada ölse... Hep iyiydi bu adam. en son anda bir günah işlerken şeytana uysa, o sırada ölse... Hep iyiydi bu adam. Yüzde 99 iyi geçirdi zamanını da arkadaşları bu gece onu kandırdılar, Emirgân'a götürdüler,Yüzde 99 iyi geçirdi zamanını da arkadaşları bu gece onu kandırdılar, Emirgân'a götürdüler, içki içirdiler, günah işlettiler. içki içirdiler, günah işlettiler. Gelirken boğaza araba -sarhoşlar ya bunlar sulara yuvarlandı, öldü. En son nokta çok önemlidir.Gelirken boğaza araba -sarhoşlar ya bunlar sulara yuvarlandı, öldü. En son nokta çok önemlidir. En son an. Son nefesi verme zamanı çok önemlidir. En son an. Son nefesi verme zamanı çok önemlidir. O zaman mü'minse, mü'min olarak göçmüştür âhirete. O zaman kötü durumdaysa, vaziyet fena. O zaman mü'minse, mü'min olarak göçmüştür âhirete. O zaman kötü durumdaysa, vaziyet fena.

Bazı insanlar iyi durumda ölür; ne mutlu! Allah hepimize öyle iyi durumda ölmeyi nasip eylesin.Bazı insanlar iyi durumda ölür; ne mutlu! Allah hepimize öyle iyi durumda ölmeyi nasip eylesin. Bazıları da sonunda sapıtır, fena bir durumda olur, fena bir yolda,Bazıları da sonunda sapıtır, fena bir durumda olur, fena bir yolda, fena bir yerde ölür, yanlış bir iş yaparken ölür. O çok fena bir durum. Buna kötü ölüm diyoruz.fena bir yerde ölür, yanlış bir iş yaparken ölür. O çok fena bir durum. Buna kötü ölüm diyoruz. Kötü ölüm, en sonda kötü bir şekilde ölmek diyoruz.Kötü ölüm, en sonda kötü bir şekilde ölmek diyoruz. Allahu Teâlâ hazretleri bizi iyi bir yaşamla yaşatsın. Allahu Teâlâ hazretleri bizi iyi bir yaşamla yaşatsın. Hayırlı, iyi bir ölümle ahirete göçenlerden eylesin.Hayırlı, iyi bir ölümle ahirete göçenlerden eylesin. İmanımızı son nefeste kaptırttırmasın, elden kaçırttırmasın. İmanımızı son nefeste kaptırttırmasın, elden kaçırttırmasın.

Mevlid'in sahibi Süleyman Çelebi rahmetullahi aleyh ne diyor? Mevlid'in sahibi Süleyman Çelebi rahmetullahi aleyh ne diyor?

Yâ ilâhi saklagıl imanımız Virelim iman ile tâ cânımız Yâ ilâhi saklagıl imanımız

Virelim iman ile tâ cânımız

"Yâ Rabbi! Sen bizim imanımızı koru da canımızı imanla verelim. Âhirete mü'min olarak göçelim."Yâ Rabbi! Sen bizim imanımızı koru da canımızı imanla verelim. Âhirete mü'min olarak göçelim. İmansız göçmeyelim." diyor. Biliyor. İşin en sonunun çok önemli olduğunu bildiği için öyle dua ediyor.İmansız göçmeyelim." diyor. Biliyor. İşin en sonunun çok önemli olduğunu bildiği için öyle dua ediyor. Güzel duası var. Mevlid'in sonundaki duası güzel muhterem kardeşlerim. Güzel duası var. Mevlid'in sonundaki duası güzel muhterem kardeşlerim.

Sadaka verdiği zaman insan... İki faydası burada zikredildi.Sadaka verdiği zaman insan... İki faydası burada zikredildi. Bir; Allah kızmışsa Allah'ın kızgınlığı kalkıyor. Allah'ın gazabı sönüyor.Bir; Allah kızmışsa Allah'ın kızgınlığı kalkıyor. Allah'ın gazabı sönüyor. İki; hüsn-i hâtime nasip oluyor. İnsan kötü bir ölümle ölmüyor. İki; hüsn-i hâtime nasip oluyor. İnsan kötü bir ölümle ölmüyor.

Onun için ne yapacağız, ne yapmalıyız, ne yapmaya koşturmalıyız, gayret etmeliyiz? Onun için ne yapacağız, ne yapmalıyız, ne yapmaya koşturmalıyız, gayret etmeliyiz?

Hayır yapmaya, sadaka vermeye gayret etmeliyiz.Hayır yapmaya, sadaka vermeye gayret etmeliyiz. Cebimizde paramızı ayıralım, hazır paramız olsun. Medine'den bir arkadaşımız öyle diyordu.Cebimizde paramızı ayıralım, hazır paramız olsun. Medine'den bir arkadaşımız öyle diyordu. "Ben yapacağım hayır parasını belli bir cebim var, hep o cebimde tutarım. "Ben yapacağım hayır parasını belli bir cebim var, hep o cebimde tutarım. Zekâtımı ayırırım, hayrımı ayırırım. Bir fırsat oldu mu oraya sokar elimi veririm." diyor.Zekâtımı ayırırım, hayrımı ayırırım. Bir fırsat oldu mu oraya sokar elimi veririm." diyor. Nispetler de bellidir. Bu güzel. Bu iyi bir usuldür. İnsanın bir cebi sadaka, zekât cebi olursa iyi olur.Nispetler de bellidir. Bu güzel. Bu iyi bir usuldür. İnsanın bir cebi sadaka, zekât cebi olursa iyi olur. Orada vereceği paralar bulunursa fırsatı denk geldi mi,Orada vereceği paralar bulunursa fırsatı denk geldi mi, gönlünün mutmain olduğu bir yerde sadakasını vermeli.gönlünün mutmain olduğu bir yerde sadakasını vermeli. Sadakayı bol bol verdiği zaman onun kat kat böyle faydaları olacaktır. Dünyada, âhirette faydası var.Sadakayı bol bol verdiği zaman onun kat kat böyle faydaları olacaktır. Dünyada, âhirette faydası var. Hem Allahu Teâlâ hazretleri dünyada gazap etmez, âhirette gazap etmez,Hem Allahu Teâlâ hazretleri dünyada gazap etmez, âhirette gazap etmez, hem de hüsn-i hâtimeyle ahirete göçer. "Benim param yok hocam." hem de hüsn-i hâtimeyle ahirete göçer.

"Benim param yok hocam."

Bu devirde herkesin parası var da. Mesela Peygamber Efendimiz'in zamanında parası olmayanlar çokmuş,Bu devirde herkesin parası var da. Mesela Peygamber Efendimiz'in zamanında parası olmayanlar çokmuş, sahâbe-i kirâmdan parasız kimseler çokmuş. Hz. Ali Efendimiz'in menakıbını okurken... sahâbe-i kirâmdan parasız kimseler çokmuş. Hz. Ali Efendimiz'in menakıbını okurken... Çok önemli şeyler, sizin de bilmenizi istiyorum. Medine-i Münevvere'de yiyecek yok.Çok önemli şeyler, sizin de bilmenizi istiyorum. Medine-i Münevvere'de yiyecek yok. Çok kısıtlı imkanlar var. Çok kısıtlı imkanlar var.

Hz. Ali Efendimiz bir kadının kuyudan su çekerken zorlandığını görmüş. Su çekiyor kuyudan.Hz. Ali Efendimiz bir kadının kuyudan su çekerken zorlandığını görmüş. Su çekiyor kuyudan. Demiş ki; "Kuyudan sana su çekmemi ister misin? Çekeyim mi?" "Olur." demiş kadın. Anlaşmışlar. Demiş ki; "Kuyudan sana su çekmemi ister misin? Çekeyim mi?" "Olur." demiş kadın. Anlaşmışlar. Her çekilen kova için bir hurma verecek mesela.Her çekilen kova için bir hurma verecek mesela. Hz. Ali Efendimiz kaç kova çektiyse o kadar hurmayı avucuna almış, kazanmış.Hz. Ali Efendimiz kaç kova çektiyse o kadar hurmayı avucuna almış, kazanmış. Alnının teriyle hurma kazanmış, ne yapsın... Hz. Ali Efendimiz nedir? Muhacir.Alnının teriyle hurma kazanmış, ne yapsın...

Hz. Ali Efendimiz nedir? Muhacir.
Mekke'nin yerlisiydi, Medine'ye gitti, Medine'de oldu muhacir.Mekke'nin yerlisiydi, Medine'ye gitti, Medine'de oldu muhacir. Hz. Ali Efendimiz'in Medine'de hurma tarlası var mı? Yok. Evi var mı? Yok. Bir şeyi yok. Geldiler oraya.Hz. Ali Efendimiz'in Medine'de hurma tarlası var mı? Yok. Evi var mı? Yok. Bir şeyi yok. Geldiler oraya. Peygamber Efendimiz'in yeğeni ve damadı ama yok işte.Peygamber Efendimiz'in yeğeni ve damadı ama yok işte. Çalıştı, suyu çekti, her kovası için bir hurma aldı. Hurmaları almış, eve getirmiş.Çalıştı, suyu çekti, her kovası için bir hurma aldı. Hurmaları almış, eve getirmiş. Peygamber Efendimiz'e de ikram etmiş, kendileri de yemişler. Peygamber Efendimiz'e de ikram etmiş, kendileri de yemişler.

Biz şimdi burada ekmek elden su gölden yaşıyoruz, ağalar gibi paşalar gibi.Biz şimdi burada ekmek elden su gölden yaşıyoruz, ağalar gibi paşalar gibi. Bol memleketi bulmuşuz. Her türlü imkân var. Karpuzlar, meyveler... Bol memleketi bulmuşuz. Her türlü imkân var. Karpuzlar, meyveler... Böyle insan geçerken hayran kalıyor. Her türlü bolluk var. Böyle insan geçerken hayran kalıyor. Her türlü bolluk var. Ama bir de olmayan insanı düşünün, hiç olmayanı.Ama bir de olmayan insanı düşünün, hiç olmayanı. Hani "Olmazsa olmasın ya, cebimde param var ya istediğim zaman alırım." demek ayrı.Hani "Olmazsa olmasın ya, cebimde param var ya istediğim zaman alırım." demek ayrı. Ama bir de parası da olmayanı düşünün. Ne yapacak şimdi bu? Öylelerini düşünmek lazım. Ama bir de parası da olmayanı düşünün. Ne yapacak şimdi bu? Öylelerini düşünmek lazım. O çok oluyordu. Oranın durumu mahrumiyetli olduğundan hurması olanın hurması oluyordu da, o daO çok oluyordu. Oranın durumu mahrumiyetli olduğundan hurması olanın hurması oluyordu da, o da "Ya ben bunu bütün sene yiyeceğim." diye sakınıyordu."Ya ben bunu bütün sene yiyeceğim." diye sakınıyordu. Saklıyordu, öyle kıtı kıtına veriyordu, tam vermiyordu. Kolay değil. Saklıyordu, öyle kıtı kıtına veriyordu, tam vermiyordu. Kolay değil.

Ben bizim köyü hatırlarım; zeytin yetiştirir, zeytinyağı çıkartır, küplere koyar.Ben bizim köyü hatırlarım; zeytin yetiştirir, zeytinyağı çıkartır, küplere koyar. Başka köylerden oraya eşya getirenler olur, bir şey getirenler olur. Satın alacak.Başka köylerden oraya eşya getirenler olur, bir şey getirenler olur. Satın alacak. Neye satın alacak? İşte bir kepçe zeytinyağına veya şu kadar zeytine filan.Neye satın alacak? İşte bir kepçe zeytinyağına veya şu kadar zeytine filan. Eskiden alışverişler böyleydi. Böyle alınır, böyle verilirdi.Eskiden alışverişler böyleydi. Böyle alınır, böyle verilirdi. Onlar da buralarda bir şeyler satınca, zeytinyağını alırlar, kendi köylerinde, zeytin olmayan köylerde, Onlar da buralarda bir şeyler satınca, zeytinyağını alırlar, kendi köylerinde, zeytin olmayan köylerde, yağ olmayan köylerde, vaziyetlerini idare ederlerdi. Ne yapsın?yağ olmayan köylerde, vaziyetlerini idare ederlerdi. Ne yapsın? Şimdiki gibi bolluk yeni başladı, eskiden yoktu.Şimdiki gibi bolluk yeni başladı, eskiden yoktu. Eskiden buradaki insan portakalı bilmezdi, öbür taraftaki insan bilmem neyi bilmezdi.Eskiden buradaki insan portakalı bilmezdi, öbür taraftaki insan bilmem neyi bilmezdi. Şimdi her şey geliyor. Çikita muzu Güney Amerika'dan geliyor. Her şey var şimdi.Şimdi her şey geliyor. Çikita muzu Güney Amerika'dan geliyor. Her şey var şimdi. Elhamdülillah, nimetlere şükretmek lazım. Evet, sadaka vereceğiz.Elhamdülillah, nimetlere şükretmek lazım. Evet, sadaka vereceğiz. Olmayanı arayıp bulacağız, vereceğiz. Allahu Teâlâ hazretlerinin rızasını kazanacağız. Olmayanı arayıp bulacağız, vereceğiz. Allahu Teâlâ hazretlerinin rızasını kazanacağız.

Bir sözle bitirmek istiyordum. Parası yok. Oraya getirdim ya sözü. Parası yok.Bir sözle bitirmek istiyordum. Parası yok. Oraya getirdim ya sözü. Parası yok. O zaman parası olmayan çoktu. Şimdi de vardır.O zaman parası olmayan çoktu. Şimdi de vardır. Az çok paramız var, diye düşünüyorum ben herhalde.Az çok paramız var, diye düşünüyorum ben herhalde. Elhamdülillah Türkiye'nin Müslümanları yine iyi durumda.Elhamdülillah Türkiye'nin Müslümanları yine iyi durumda. Türkiye'nin dışında mesela Afrika'yı düşünün, açlıktan ölüyor insanlar. Parasız yerler çok.Türkiye'nin dışında mesela Afrika'yı düşünün, açlıktan ölüyor insanlar. Parasız yerler çok. Parasız yerlerde ne yapacak, sadaka veremiyor. Sadakanın çeşitleri çok.Parasız yerlerde ne yapacak, sadaka veremiyor.

Sadakanın çeşitleri çok.
Arkadaşının yüzüne tebessüm edersen sadakadır. Tebessümüke fi-vechi ehîke le-ke sadakatün.Arkadaşının yüzüne tebessüm edersen sadakadır. Tebessümüke fi-vechi ehîke le-ke sadakatün. Arkadaşının kovasına kendi kovandaki suyu boşaltıverirsen sadakadır.Arkadaşının kovasına kendi kovandaki suyu boşaltıverirsen sadakadır. Yoldan taşı alıp kenara koyarsan sadakadır. Dikeni alıp şu tarafa kaldırırsan sadakadır.Yoldan taşı alıp kenara koyarsan sadakadır. Dikeni alıp şu tarafa kaldırırsan sadakadır. Emr-i mâruf yapmak sadakadır. "Kardeşim, ben şöyle bir hadis duydum. Emr-i mâruf yapmak sadakadır. "Kardeşim, ben şöyle bir hadis duydum. Şunu yaparsan sevaptır, onu yap; şunu yaparsan günahtır, onu yapma." demek nedir? Sadakadır. Şunu yaparsan sevaptır, onu yap; şunu yaparsan günahtır, onu yapma." demek nedir? Sadakadır.

Emr-i mâruf sadakadır, nehy-i münker sadakadır, tebessüm sadakadır.Emr-i mâruf sadakadır, nehy-i münker sadakadır, tebessüm sadakadır. Parasız insan da sadaka sahibi olabilir. Parasız insan da sadaka sahibi olabilir. Evet, beş parası yok mübareğin ama olsun, ilmi var, anlatıyor sağa sola, sevap kazanır. Evet, beş parası yok mübareğin ama olsun, ilmi var, anlatıyor sağa sola, sevap kazanır. Yolu temizliyor, yoldan çeri çöpü kaldırıyor. Şu dal geçenin gözüne batar, kırıyor, bu tarafa atıyor.Yolu temizliyor, yoldan çeri çöpü kaldırıyor. Şu dal geçenin gözüne batar, kırıyor, bu tarafa atıyor. Tamam. Böyle iyiliklerin de sadaka olduğunu bilin aziz ve muhterem kardeşlerim. Tamam. Böyle iyiliklerin de sadaka olduğunu bilin aziz ve muhterem kardeşlerim.

Allah hepinizden razı olsun. Fâtiha-i şerîfe ma'al mesmele. Allah hepinizden razı olsun.

Fâtiha-i şerîfe ma'al mesmele.

Konuşma Hakkında
Tema 1
Tema 2