Namaz Vakitleri

11 Zilka'de 1446
09 May 2025
İmsak
04:03
Güneş
05:46
Öğle
13:06
İkindi
17:00
Akşam
20:16
Yatsı
21:53
Detaylı Arama

Sakınılacak Şeyler (2)

Mehmed Zahid KOTKU


İskenderpaşa Camii/ İstanbul

Açıklama

Gönül dostu, âlim Mehmed Zahid KOTKU Hocamızın sohbetleri, kendi seslerinden konulara yaklaşımı, açıklamaları, değerlendirmeleri ve tavsiyeleri, sizlerin istifadesine sunulmuştur.
Mehmed Zâhid KOTKU, geçtiğimiz asırda yaşamış (1897-1980) bir mürşid-i kâmil, bir sâlih insan, bir Allah dostudur. Ömrü boyunca tebliğ ve irşad çalışmaları içinde bulunmuş, milletimize ve ülkemize hizmet eden nice kıymetli kadrolar, devlet adamları yetiştirmiştir.

Gümüşhaneli Hazretleri tarafından başlatılan Ramûzü’l-Ehâdîs dersleri, takipçileri tarafından devam ettirilmiştir. İskenderpaşa Camii’nde Mehmed Zâhid KOTKU (Rh.A) Hocamız bu dersleri 1958’den 1977 yılına kadar sürdürmüş; 1977’den sonra ise, Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN hocamız devam ettirmiştir.

İlk zamanlar düzenli olarak pazar günleri ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika hadis dersleri yaparlarken, son yıllarında hadis derslerini Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN hocamıza bırakmışlar, kendileri cuma namazından sonra 10-15 dakikalık kısa konuşmalar yapmaya başlamışlardır.

Bu konuşmalar irticalen yapılmış, bazen bir sahabeden bahsetmişler, bazen güncel bir olayı konu edinmişlerdir. Bu konuşmalar 1978 yılında başlamış, vefatına kadar devam etmiştir. Son konuşmaları vefatından bir hafta önce, 6 Kasım 1980’de Medine’de kaydedilmiştir.

Sakınılacak Şeyler (2)

Mehmed Zahid KOTKU


İskenderpaşa Camii/ İstanbul

Açıklama

Gönül dostu, âlim Mehmed Zahid KOTKU Hocamızın sohbetleri, kendi seslerinden konulara yaklaşımı, açıklamaları, değerlendirmeleri ve tavsiyeleri, sizlerin istifadesine sunulmuştur.
Mehmed Zâhid KOTKU, geçtiğimiz asırda yaşamış (1897-1980) bir mürşid-i kâmil, bir sâlih insan, bir Allah dostudur. Ömrü boyunca tebliğ ve irşad çalışmaları içinde bulunmuş, milletimize ve ülkemize hizmet eden nice kıymetli kadrolar, devlet adamları yetiştirmiştir.

Gümüşhaneli Hazretleri tarafından başlatılan Ramûzü’l-Ehâdîs dersleri, takipçileri tarafından devam ettirilmiştir. İskenderpaşa Camii’nde Mehmed Zâhid KOTKU (Rh.A) Hocamız bu dersleri 1958’den 1977 yılına kadar sürdürmüş; 1977’den sonra ise, Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN hocamız devam ettirmiştir.

İlk zamanlar düzenli olarak pazar günleri ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika hadis dersleri yaparlarken, son yıllarında hadis derslerini Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN hocamıza bırakmışlar, kendileri cuma namazından sonra 10-15 dakikalık kısa konuşmalar yapmaya başlamışlardır.

Bu konuşmalar irticalen yapılmış, bazen bir sahabeden bahsetmişler, bazen güncel bir olayı konu edinmişlerdir. Bu konuşmalar 1978 yılında başlamış, vefatına kadar devam etmiştir. Son konuşmaları vefatından bir hafta önce, 6 Kasım 1980’de Medine’de kaydedilmiştir.

Konuşma Metni

Eûzübillâhimineşşeytânirracîm.Eûzübillâhimineşşeytânirracîm. Bismillâhirrahmânirrahîm.Bismillâhirrahmânirrahîm. Öyle bir taç giydiriyorlar ki, kıyamet gününde

Öyle bir taç giydiriyorlar ki, kıyamet gününde
o tacın nuru herkesi hayrete düşürüyor.o tacın nuru herkesi hayrete düşürüyor. Neden? Oğlunu okutmuş, kendi de okumamış yani.Neden? Oğlunu okutmuş, kendi de okumamış yani. Bunun bir misali hatırıma geldi:

Bunun bir misali hatırıma geldi:
Haccâc-ı Zalim diye adam var ya.

Haccâc-ı Zalim diye adam var ya.
Herkesi bir imtihan edermiş.Herkesi bir imtihan edermiş. Bir çocuk rast gelmiş karşısına.Bir çocuk rast gelmiş karşısına. Çocuğu imtihan etmek için:Çocuğu imtihan etmek için: “—Dersin neresi?” demiş.
“—Dersin neresi?” demiş.
“—Şurası…” demiş.
“—Şurası…” demiş.
Eskiden mum yapıştırırlardı defterlerine,

Eskiden mum yapıştırırlardı defterlerine,
mum başka yerde.mum başka yerde. “—Neden burasını söylemedin?” demiş.
“—Neden burasını söylemedin?” demiş.
“—Sana karşı taaccüb ettim de onun için böyle dedim.” demiş.
“—Sana karşı taaccüb ettim de onun için böyle dedim.” demiş.
Hoşuna gitmiş konuşması çocuğun.

Hoşuna gitmiş konuşması çocuğun.
Babasına gitmiş, babası değirmenciymiş.Babasına gitmiş, babası değirmenciymiş. “—Susamdan ne kadar yağ çıkar?” diye sormuş.
“—Susamdan ne kadar yağ çıkar?” diye sormuş.
Adam güzelce cevabını vermiş.Adam güzelce cevabını vermiş. “—İmanın şartları kaç?” deyince,
“—İmanın şartları kaç?” deyince,
adam bilememiş.adam bilememiş. “—Atın bunu hapse!” demiş.“—Atın bunu hapse!” demiş. Çocuğa da para vermiş mükâfat olaraktan.

Çocuğa da para vermiş mükâfat olaraktan.
Çocuk duymuş babasının hapse gittiğini,Çocuk duymuş babasının hapse gittiğini, Haccac’a gitmiş, demiş ki:Haccac’a gitmiş, demiş ki: “—Benim babamı hapse atmışsın,
“—Benim babamı hapse atmışsın,
ben senin verdiğin paraları istemem, al paralarını!ben senin verdiğin paraları istemem, al paralarını! Benim babam hapisteyken ne yapayım ben bunu?”Benim babam hapisteyken ne yapayım ben bunu?” “—Neden?” demiş
“—Neden?” demiş
“—Sen bana sordun, bak ben sana ne güzel cevap verdim!
“—Sen bana sordun, bak ben sana ne güzel cevap verdim!
Babama sordun,Babama sordun, babamı da babası okutsaydı o da sana cevap verirdi.babamı da babası okutsaydı o da sana cevap verirdi. Git babasına sor. Babası da mezarda…” demiş.Git babasına sor. Babası da mezarda…” demiş. Onda kabahat yok ki.Onda kabahat yok ki. Onun için evlatlarımıza Kur’an-ı Kerim’i okutmak,

Onun için evlatlarımıza Kur’an-ı Kerim’i okutmak,
bizim vazifelerimizin başında gelen en mühim bir vazifedir.bizim vazifelerimizin başında gelen en mühim bir vazifedir. RE. 188/7 El-ervâhu cünüdün mücennedetün,

RE. 188/7 El-ervâhu cünüdün mücennedetün,
femâ teàrafe minhâ fi’llâhi’telefe,femâ teàrafe minhâ fi’llâhi’telefe, ve mâ tenâkere minhâ fi’llâhi’htelefe;ve mâ tenâkere minhâ fi’llâhi’htelefe; izâ zahere’l-kavlü,izâ zahere’l-kavlü, ve huzine’l-amelü, ve’ste’lefeti’l-elsünü,ve huzine’l-amelü, ve’ste’lefeti’l-elsünü, ve tebâğadatü’l-kulûbü,ve tebâğadatü’l-kulûbü, ve kataa küllü zî rahimin rahimehû,ve kataa küllü zî rahimin rahimehû, feinde zâlike leanehümü’llàhu feesammehüm,feinde zâlike leanehümü’llàhu feesammehüm, ve a’mâ ebsàrahüm.ve a’mâ ebsàrahüm. Allah hepimizi affetsin…

Allah hepimizi affetsin…
Nasıl ki bu dünyada bir tanışmamız var birbirimizle,

Nasıl ki bu dünyada bir tanışmamız var birbirimizle,
muarefemiz var; ruhların da birbirleriyle böylemuarefemiz var; ruhların da birbirleriyle böyle tanışma ve muarefeleri vardır.tanışma ve muarefeleri vardır. Bu alemden öteki aleme geçtiğimiz vakitteBu alemden öteki aleme geçtiğimiz vakitte orada birtakım kimselerle buluşacağız ki,orada birtakım kimselerle buluşacağız ki, bu dar-ı dünyada onlarla buluşmamıştık hiç.bu dar-ı dünyada onlarla buluşmamıştık hiç. Buluşmadığımız halde orada onlarla buluşmamızBuluşmadığımız halde orada onlarla buluşmamız ve onlarla sevişip böyle kardeşâne muamelemiz olacak.ve onlarla sevişip böyle kardeşâne muamelemiz olacak. Bunun sebebi, ruhlar alemindeyken,Bunun sebebi, ruhlar alemindeyken, ruhların birbirleriyle ülfetleri vardı.ruhların birbirleriyle ülfetleri vardı. Ama birisi şarkta birisi garpta idi.Ama birisi şarkta birisi garpta idi. Şimdi ahirete göçünce,Şimdi ahirete göçünce, o bilgi dolasıyla orada buluşacaklar birbirleriyle.o bilgi dolasıyla orada buluşacaklar birbirleriyle. Ama bu dar-ı dünyada görüşmek nasib olmamıştır, başka.Ama bu dar-ı dünyada görüşmek nasib olmamıştır, başka. Biz bu dar-ı dünyada dip dibeyiz.Biz bu dar-ı dünyada dip dibeyiz. RE. 188/7 ... femâ teàrafe minhâ fi’llâhi’telefe ...

RE. 188/7 ... femâ teàrafe minhâ fi’llâhi’telefe ...
Eğer dar-ı dünyada iken Allah için

Eğer dar-ı dünyada iken Allah için
bunlar birbirleriyle ülfet, ünsiyet edip geçiniyorlarsa, ne mutlu…bunlar birbirleriyle ülfet, ünsiyet edip geçiniyorlarsa, ne mutlu… RE. 188/7 ... ve mâ tenâkere minhâ fi’llâh ...

RE. 188/7 ... ve mâ tenâkere minhâ fi’llâh ...
Eğer burada birbirleriyle ülfet ve ünsiyet edemiyorlar,

Eğer burada birbirleriyle ülfet ve ünsiyet edemiyorlar,
kavga gürültü içinde iseler,kavga gürültü içinde iseler, bunlar da ruhlarının birbirleriylebunlar da ruhlarının birbirleriyle ünsiyet edemeyişlerinden ileri geliyor.ünsiyet edemeyişlerinden ileri geliyor. Bak şimdi söyleyecek.

Bak şimdi söyleyecek.
RE. 188/7 ... izâ zahere’l-kavlü ...

RE. 188/7 ... izâ zahere’l-kavlü ...
Birbirimizle konuşuyoruz tatlı tatlı, güzel güzel.

Birbirimizle konuşuyoruz tatlı tatlı, güzel güzel.
“—Ben seni çok seviyorum, sen çok iyi bir adamsın,
“—Ben seni çok seviyorum, sen çok iyi bir adamsın,
şöyle büyüksün, böyle güzelsin, alimsin, fazılsın…” diyoruz.şöyle büyüksün, böyle güzelsin, alimsin, fazılsın…” diyoruz. RE. 188/7 ... ve huzine’l-amelü ...

RE. 188/7 ... ve huzine’l-amelü ...
Fakat ameller saklanıyor.

Fakat ameller saklanıyor.
RE. 188/7 ... ve’ste’lefeti’l-elsünü ...

RE. 188/7 ... ve’ste’lefeti’l-elsünü ...
Diller birbiriyle münasebet peyda edebiliyorlar,

Diller birbiriyle münasebet peyda edebiliyorlar,
dilleri vasıtasıyla ama;dilleri vasıtasıyla ama; RE. 188/7 ... ve tebâğadatü’l-kulûbü ...

RE. 188/7 ... ve tebâğadatü’l-kulûbü ...
İçleri birbirlerine uymuyor.

İçleri birbirlerine uymuyor.
Şimdi bugünün hadiseleri bunun çok açık bir nümunesidir.

Şimdi bugünün hadiseleri bunun çok açık bir nümunesidir.
Konuşuyoruz, anlaşıyoruz, şöyle yapalım diyoruz.Konuşuyoruz, anlaşıyoruz, şöyle yapalım diyoruz. Bakıyorsun ki o istenilen şey meydana gelmiyor.Bakıyorsun ki o istenilen şey meydana gelmiyor. Niçin? Dillerimizle mutabık kalmıştık ya…Niçin? Dillerimizle mutabık kalmıştık ya… Dillerimiz mutabık kalmıştı ama

Dillerimiz mutabık kalmıştı ama
kalplerimiz mutabık değildi.kalplerimiz mutabık değildi. Onu da orada izhar edemedik.Onu da orada izhar edemedik. Ben pekiyi diyorum ama, içim onu istemiyor benim.Ben pekiyi diyorum ama, içim onu istemiyor benim. O öyle değildir diyemedim.O öyle değildir diyemedim. Büyüklüğünden korktuk yahut şundan çekindik.Büyüklüğünden korktuk yahut şundan çekindik. Onu öyle diyemedik;Onu öyle diyemedik; “Pekiyi efendim, çok güzel, münasiptir.” dedik ama“Pekiyi efendim, çok güzel, münasiptir.” dedik ama tatbikatını yapamadık.tatbikatını yapamadık. Yapılmasını da istemiyoruz.Yapılmasını da istemiyoruz. RE. 188/7 ... ve tebâğadatü’l-kulûbü ...

RE. 188/7 ... ve tebâğadatü’l-kulûbü ...
Kalpler birbirleriyle ünsiyet edemiyor, istemiyor birbirini.

Kalpler birbirleriyle ünsiyet edemiyor, istemiyor birbirini.
Kalpler istemeyince.Kalpler istemeyince. RE. 188/7 ... ve kataa küllü zî rahimin rahimehû ...

RE. 188/7 ... ve kataa küllü zî rahimin rahimehû ...
Her akraba u taallukat birbirlerinden uzaklaşıyor.

Her akraba u taallukat birbirlerinden uzaklaşıyor.
Amca tanımıyor, dede tanımıyor, dayı tanımıyor,Amca tanımıyor, dede tanımıyor, dayı tanımıyor, hala, teyze tanımıyor.hala, teyze tanımıyor. Bu böyle olursa kalpler buğz içerisinde,

Bu böyle olursa kalpler buğz içerisinde,
akraba u taallukat ile de ilişki kesilirse,akraba u taallukat ile de ilişki kesilirse, RE. 188/7 ... feinde zâlike leanehümü’llàhu ...

RE. 188/7 ... feinde zâlike leanehümü’llàhu ...
O zaman Allah-u Teàlâ’nın lânetine

O zaman Allah-u Teàlâ’nın lânetine
o insanlar müstehak olurlar.o insanlar müstehak olurlar. Bu lânete müstehak olunca.Bu lânete müstehak olunca. RE. 188/7 ... feesammehüm.

RE. 188/7 ... feesammehüm.
Kulakları sağır olur.

Kulakları sağır olur.
Şimdi ben birkaç ay gezindik etrafta…

Şimdi ben birkaç ay gezindik etrafta…
Çok va’z u nasihat dinledik,Çok va’z u nasihat dinledik, çok güzel konuşmalar dinledik,çok güzel konuşmalar dinledik, hepsine de bayıldım.hepsine de bayıldım. Çok güzel konuşuyorlar.Çok güzel konuşuyorlar. Çok güzel hatipler, çok güzel vaizler,Çok güzel hatipler, çok güzel vaizler, bayıldım hepsine yani.bayıldım hepsine yani. “—Allah feyizlerini müzdâd etsin, ömürlerinizi müzdâd etsin…
“—Allah feyizlerini müzdâd etsin, ömürlerinizi müzdâd etsin…
Siz var olunuz, sağ olunuz.” diyeSiz var olunuz, sağ olunuz.” diye içimden böyle çok dualar ettim.içimden böyle çok dualar ettim. Fakat o güzel sözler,

Fakat o güzel sözler,
o güzel hutbeler, o güzel vaz u nasihatlaro güzel hutbeler, o güzel vaz u nasihatlar orada tesir ediyor;orada tesir ediyor; oradan çıktıktan sonra hiçbir şey kalmıyor.oradan çıktıktan sonra hiçbir şey kalmıyor. Şair Akif’in Ankara’da bir camisi varmış,

Şair Akif’in Ankara’da bir camisi varmış,
cuma namazına oraya götürdüler.cuma namazına oraya götürdüler. Oradaki hatib efendi gelmemiş, bana dediler:Oradaki hatib efendi gelmemiş, bana dediler: “—Hutbeyi sen oku!”
“—Hutbeyi sen oku!”
“—Yoo, ben misafirim yapamam!” dedim.
“—Yoo, ben misafirim yapamam!” dedim.
Neyse vakit de geldi.

Neyse vakit de geldi.
Ne kadar güzel bir hutbe okudu tesettür hakkında…Ne kadar güzel bir hutbe okudu tesettür hakkında… Ben de bayıldım, herkes de bayıldı.Ben de bayıldım, herkes de bayıldı. Çok güzel buluşlar bulmuş.Çok güzel buluşlar bulmuş. İşte meyvalardan örnek verdi:İşte meyvalardan örnek verdi: “—Bakın, meyvaların üzerine Cenâb-ı Hak bir kabuk yaratmış.
“—Bakın, meyvaların üzerine Cenâb-ı Hak bir kabuk yaratmış.
O kabuk o meyvanın muhafazasıdır diyor.O kabuk o meyvanın muhafazasıdır diyor. O kabuğu soydun muydu, o meyvanın tadı gider,O kabuğu soydun muydu, o meyvanın tadı gider, çürür, bir işe yaramaz.çürür, bir işe yaramaz. O kabuk onu muhafaza ediyor.O kabuk onu muhafaza ediyor. Allah-u Teàlâ sana örtü vermiş.Allah-u Teàlâ sana örtü vermiş. Seni de o örtü muhafaza eder.Seni de o örtü muhafaza eder. Sen o örtüyü attın mıydıSen o örtüyü attın mıydı kabuğundan soyulmuş mevya gibi bozulur gidersin!” diyor.kabuğundan soyulmuş mevya gibi bozulur gidersin!” diyor. Hep buna benzer şeyler görüp,Hep buna benzer şeyler görüp, birbirini takiben sonuçta bu aklında kalmış senin.birbirini takiben sonuçta bu aklında kalmış senin. Ama herkes yolundan zerre kadar ayrılmıyor.Ama herkes yolundan zerre kadar ayrılmıyor. Neyse gene istikamet, aynı istikamet.Neyse gene istikamet, aynı istikamet. Allah kusurlarımızı affetsin…

Allah kusurlarımızı affetsin…
İnsanlar hep bir derecede değildir.

İnsanlar hep bir derecede değildir.
Binaen aleyh hep bir derecede olmadığı için,Binaen aleyh hep bir derecede olmadığı için, mezheplerin ihtilafı da bundan ileri gelmiştir.mezheplerin ihtilafı da bundan ileri gelmiştir. Herkesin kudretine göreHerkesin kudretine göre Peygamber SAS’in yolundan gidiyor.Peygamber SAS’in yolundan gidiyor. Yol hep Peygamber SAS’in yoludur, başkasının yolu değildir.Yol hep Peygamber SAS’in yoludur, başkasının yolu değildir. Hep yol Peygamber SAS’in yoludur.Hep yol Peygamber SAS’in yoludur. Fakat seçicilerden bazısı şiddetlisini seçmiş,Fakat seçicilerden bazısı şiddetlisini seçmiş, bazısı da daha ruhsatlısını seçmiş.bazısı da daha ruhsatlısını seçmiş. Onun için böyle geceleri uyumamak suretiyle ibadet eden,

Onun için böyle geceleri uyumamak suretiyle ibadet eden,
ömründe çok oruç tutmak suretiyle vakitlerini geçirenler vardır.ömründe çok oruç tutmak suretiyle vakitlerini geçirenler vardır. Efendimiz SAS de bunları yapıyordu.Efendimiz SAS de bunları yapıyordu. Mesela bir gün oruç, ertesi gün bozmadan bir oruç,Mesela bir gün oruç, ertesi gün bozmadan bir oruç, bozmadan bir oruç, bozmadan bir oruç…bozmadan bir oruç, bozmadan bir oruç… Böyle tutardı.Böyle tutardı. Ashab-ı kiram derlerdi ki:Ashab-ı kiram derlerdi ki: “—Biz de yapalım!”
“—Biz de yapalım!”
“—Yok! Size yok!
“—Yok! Size yok!
Niçin? Ben Allah-u Teàlâ’dan doyuruluyorum.Niçin? Ben Allah-u Teàlâ’dan doyuruluyorum. O beni yediriyor ve içiriyor ve doyuruyor.O beni yediriyor ve içiriyor ve doyuruyor. Siz buna tahammül edemezsiniz.Siz buna tahammül edemezsiniz. Siz yapmayın bunu.” derdi.Siz yapmayın bunu.” derdi. Demek ki tahammül edebilmek imkânı olanlara ruhsat var,

Demek ki tahammül edebilmek imkânı olanlara ruhsat var,
edemeyenlere ruhsat yok demek.edemeyenlere ruhsat yok demek. Onun için ifrat ile tefritin ortasında olmakOnun için ifrat ile tefritin ortasında olmak en güzel bir şeydir.en güzel bir şeydir. RE. 176/7 İyyâküm ve’n-na’ye,

RE. 176/7 İyyâküm ve’n-na’ye,
feinne’na’ye min ameli’l- câhiliyyeti.feinne’na’ye min ameli’l- câhiliyyeti. Bu da Tirmizî hazretlerinin İbn-i Mes’ud RA’dan rivayet etmiştir.

Bu da Tirmizî hazretlerinin İbn-i Mes’ud RA’dan rivayet etmiştir.
Bu belki bugün de olagelmektedir.

Bu belki bugün de olagelmektedir.
Ölülerin arkasından methiyeler yaparlar.Ölülerin arkasından methiyeler yaparlar. Bazı cahiller yapar ama bunu Efendimiz SAS yasak ediyor,Bazı cahiller yapar ama bunu Efendimiz SAS yasak ediyor, “Ölülerin arkasından böyle şeyler yapmayın!” diyerek.“Ölülerin arkasından böyle şeyler yapmayın!” diyerek. Onun için geçenki derste de geçmişti,Onun için geçenki derste de geçmişti, ölmezden evvel babaların vazifelerinden birisi,ölmezden evvel babaların vazifelerinden birisi, vasiyet edecek;vasiyet edecek; “—Sakın ha, ben öldükten sonra,
“—Sakın ha, ben öldükten sonra,
bu gibi şeyler yapmayacaksınız!” diyecek.bu gibi şeyler yapmayacaksınız!” diyecek. Yaparlarsa, mesul yapanlar olur.

Yaparlarsa, mesul yapanlar olur.
Ölüye bir şey olmaz.Ölüye bir şey olmaz. Ama vasiyet etmeden, geride kalanlar böyleAma vasiyet etmeden, geride kalanlar böyle methiyelerle, gayr-i meşru şeyleri yaparlarsamethiyelerle, gayr-i meşru şeyleri yaparlarsa kendisi de mesul olur.kendisi de mesul olur. Yalnız burada vasiyet bunun için değil deYalnız burada vasiyet bunun için değil de her şeyde baba evladına hàkim olmak durumundadır.her şeyde baba evladına hàkim olmak durumundadır. Onu yalnız yedirip, içirip;Onu yalnız yedirip, içirip; vücudunu büyütüp, besletip, okutmak kâfi değil.vücudunu büyütüp, besletip, okutmak kâfi değil. Onu aynı zamanda onun dininin de hafızı olmalıdır.

Onu aynı zamanda onun dininin de hafızı olmalıdır.
“Bakayım çocuğum hangi yol üzerinde gidiyor?”“Bakayım çocuğum hangi yol üzerinde gidiyor?” Ona nezaretçi olacak ve ona hàkim olacak.Ona nezaretçi olacak ve ona hàkim olacak. İslam yolunun üzerinde yürümeye onu teşvik edecek,İslam yolunun üzerinde yürümeye onu teşvik edecek, gayret edecek elden geldiği kadar.gayret edecek elden geldiği kadar. Kendi haline bıkarsa, tabii.Kendi haline bıkarsa, tabii. RE. 176/8 İyyâküm ve sûe zâti’l-beyni,

RE. 176/8 İyyâküm ve sûe zâti’l-beyni,
feinnehe’l-hàlikatün.feinnehe’l-hàlikatün. İki kimse arasında çekişme, muhasama…

İki kimse arasında çekişme, muhasama…
İsterse kabileler arasında olsun,İsterse kabileler arasında olsun, isterse cemiyetteki çeşitli parçalar, hizibler,isterse cemiyetteki çeşitli parçalar, hizibler, onlar arasında olsun;onlar arasında olsun; böyle bunlara sebep olacak şeylerden çok sakının!böyle bunlara sebep olacak şeylerden çok sakının! Ayrılık ve bölücülük kat’iyyen yapmayın!Ayrılık ve bölücülük kat’iyyen yapmayın! Mesela söylemek doğru değilse de bile.Mesela söylemek doğru değilse de bile. Filan partinin filan idarecileri, onun mensupları başkasınaFilan partinin filan idarecileri, onun mensupları başkasına “O şöyledir, bu böyledir.”“O şöyledir, bu böyledir.” Yok, herkes su-i zannı mucib olacak.Yok, herkes su-i zannı mucib olacak. Muhakemeleri, fitne meydana getirmekMuhakemeleri, fitne meydana getirmek nihayette helâki mucibtir.nihayette helâki mucibtir. Nihayette netice itibariyle helâki mucibtir.Nihayette netice itibariyle helâki mucibtir. Ona göre hareket edecek.Ona göre hareket edecek. Müslümanlık çünkü;Müslümanlık çünkü; RE. 466/5 Ve kûnû ibâda’llàhi ihvânen.

RE. 466/5 Ve kûnû ibâda’llàhi ihvânen.
Kardeş olmalı.

Kardeş olmalı.
Kardeşler bölünür mü birbirinden? Hiç bölünmezler.Kardeşler bölünür mü birbirinden? Hiç bölünmezler. Kardeşler birbirinden hiç bölünmezler.Kardeşler birbirinden hiç bölünmezler. Öyleyse siz de böyle şeylere sebep olmayınız.Öyleyse siz de böyle şeylere sebep olmayınız. Bak şimdi;Bak şimdi; RE. 176/9 İyyâküm ve’t-tearrâ, feinne meaküm

RE. 176/9 İyyâküm ve’t-tearrâ, feinne meaküm
men lâ yüfârikuküm, illâ inde’l-gàiti,men lâ yüfârikuküm, illâ inde’l-gàiti, ve hîne yakdı’r-racülü ilâ ehlihî,ve hîne yakdı’r-racülü ilâ ehlihî, fe’stahyûhüm ve ekremûhüm.fe’stahyûhüm ve ekremûhüm. İmamı Tirmizî'nin Hz. İbn-i Ömer RA’dan rivayetidir.

İmamı Tirmizî'nin Hz. İbn-i Ömer RA’dan rivayetidir.
Tearri; soyunmak, çıplak olmak.

Tearri; soyunmak, çıplak olmak.
Soyunmayın, çıplak olmayın,

Soyunmayın, çıplak olmayın,
avret yerlerinizi açmayın!avret yerlerinizi açmayın! Çünkü evinizde de olsanız;Çünkü evinizde de olsanız; RE. 176/9 ... feinne meaküm men lâ yüfârikuküm ...

RE. 176/9 ... feinne meaküm men lâ yüfârikuküm ...
Sizden ayrılmayan Allah’ın melekleri var sizin üzerinizde.

Sizden ayrılmayan Allah’ın melekleri var sizin üzerinizde.
Evinizde de olsanız, başınızı örtünün,Evinizde de olsanız, başınızı örtünün, edebinize riayetle geziniz yine.edebinize riayetle geziniz yine. Örtülü olun, tesettürlü olun.Örtülü olun, tesettürlü olun. Böyle olmazsanız sizinle beraber olan meleklereBöyle olmazsanız sizinle beraber olan meleklere eziyetlendirmiş olursunuz.eziyetlendirmiş olursunuz. Çünkü o melekler sizin yanınızdan hiç ayrılmazlar.Çünkü o melekler sizin yanınızdan hiç ayrılmazlar. Daima sizin harekâtınızı tesbit ile memurlar.Daima sizin harekâtınızı tesbit ile memurlar. Yazarlar daima, iyinizi ve kötünüzü…Yazarlar daima, iyinizi ve kötünüzü… Onun için sizden kat’iyyen ayrılmazlar.Onun için sizden kat’iyyen ayrılmazlar. Yalnız iki yerde ayrılırlar:

Yalnız iki yerde ayrılırlar:
Birisi yüz numaraya gittiğiniz vakitte,Birisi yüz numaraya gittiğiniz vakitte, helaya gittiğiniz vakitte,helaya gittiğiniz vakitte, onlar böyle kirli yerlere girmezler.onlar böyle kirli yerlere girmezler. Birisi de zevciyet muamelesi yapıldığı vakitteBirisi de zevciyet muamelesi yapıldığı vakitte o zaman da çekilirler.o zaman da çekilirler. Binâen aleyh onun haricinde olan diğer vakitlerde,

Binâen aleyh onun haricinde olan diğer vakitlerde,
eğer böyle çıplak duracak olursanızeğer böyle çıplak duracak olursanız o meleklerinizi müteezzi edersiniz, rahatsız edersiniz.o meleklerinizi müteezzi edersiniz, rahatsız edersiniz. Bu da sizin için elbette hayır olmaz.Bu da sizin için elbette hayır olmaz. Öyleyse;Öyleyse; RE. 176/9 ... fe’stahyûhüm ...

RE. 176/9 ... fe’stahyûhüm ...
Onlardan, o sizden ayrılmayan, daima sizin üzerinizde

Onlardan, o sizden ayrılmayan, daima sizin üzerinizde
murakıb ve gözcü olan meleklerden hayâ edin,murakıb ve gözcü olan meleklerden hayâ edin, sakınınız, utanınız!sakınınız, utanınız! Daha?Daha? RE. 176/9 ... ve ekremûhüm.

RE. 176/9 ... ve ekremûhüm.
Yalnız utanmakla kalmayınız, onlara ikram da ediniz.

Yalnız utanmakla kalmayınız, onlara ikram da ediniz.
Ne vereceğiz? Yemek çıkaracak değiliz onlara.Ne vereceğiz? Yemek çıkaracak değiliz onlara. Para da veremeyiz.Para da veremeyiz. Onlara ikram, edeb dahilinde hayat ile olur.Onlara ikram, edeb dahilinde hayat ile olur. Edebinize riayet ederek oturun, kalkın!Edebinize riayet ederek oturun, kalkın! RE. 176/10 İyyâküm ve’l-hevâ, feinne’l-hevâ yusımmu ve yu’mî.

RE. 176/10 İyyâküm ve’l-hevâ, feinne’l-hevâ yusımmu ve yu’mî.
Ne kadar güzeldir Peygamber SAS Efendimiz’in sözleri;

Ne kadar güzeldir Peygamber SAS Efendimiz’in sözleri;
Şu nefis ve hevâ diyoruz ya, nefsi hevâsına uyma.Şu nefis ve hevâ diyoruz ya, nefsi hevâsına uyma. Onun için diyor ki.Onun için diyor ki. “—Bu nefs ü hevânıza uymayın!” diyor.
“—Bu nefs ü hevânıza uymayın!” diyor.
Nefsü heva ne ister?

Nefsü heva ne ister?
Yesin, içsin, yaşasın… Bunu ister.Yesin, içsin, yaşasın… Bunu ister. Yesin, içsin, yaşasın…Yesin, içsin, yaşasın… Teklifat-ı ilahiyenin altına girmek istemez.Teklifat-ı ilahiyenin altına girmek istemez. Sünnet-i seniyyeye ittibanın altına girmek istemez.Sünnet-i seniyyeye ittibanın altına girmek istemez. O demin söylediğimiz büyüklerin halleri;

O demin söylediğimiz büyüklerin halleri;
en çok mütâlea ettikleri şey siyer,en çok mütâlea ettikleri şey siyer, şemâil, fıkıh, hadis ve tefsir kitaplarıdır.şemâil, fıkıh, hadis ve tefsir kitaplarıdır. Bunları mütâlea ederlerBunları mütâlea ederler ve kendilerini de bu okuduklarına uydurmaya çalışırlar.ve kendilerini de bu okuduklarına uydurmaya çalışırlar. Maksat yalnız dinlemek ve bilmek değil,Maksat yalnız dinlemek ve bilmek değil, bildiğini tatbik edebilmektir.bildiğini tatbik edebilmektir. Bu bildiğini tatbik edebilmek için,

Bu bildiğini tatbik edebilmek için,
o zat nasılsa bir gün helâyao zat nasılsa bir gün helâya sağ ayağını önce atmış.sağ ayağını önce atmış. Helâya girerken mâlûm ya, sol ayakla girilecek.Helâya girerken mâlûm ya, sol ayakla girilecek. Camiye girerken sağ ayak atılacak,Camiye girerken sağ ayak atılacak, camiden çıkarken sol ayak atılır.camiden çıkarken sol ayak atılır. Bunlar adab-ı İslâmiyeden olmakla beraberBunlar adab-ı İslâmiyeden olmakla beraber bu adam nasılsa bir aceleye mi geldi, nasıl olduysa,bu adam nasılsa bir aceleye mi geldi, nasıl olduysa, sağ ayağını atmış.sağ ayağını atmış. Atar atmaz aklı başına gelmiş amaAtar atmaz aklı başına gelmiş ama iş işten de geçmiş.iş işten de geçmiş. Bunun için ne kadar ağlamış adamcağız;Bunun için ne kadar ağlamış adamcağız; “—Ben nasıl oldu da bu sünnet-i seniyyeye
“—Ben nasıl oldu da bu sünnet-i seniyyeye
riayet edemedim de bu gaflete düştüm?” diyerekten.riayet edemedim de bu gaflete düştüm?” diyerekten. Bir inkıbaz da gelmiş kendisinin buBir inkıbaz da gelmiş kendisinin bu sünnet-i seniyyeyi tatbik edemediği için.sünnet-i seniyyeyi tatbik edemediği için. Biz bugün halimize ağlamak mı lazım,Biz bugün halimize ağlamak mı lazım, ne yapmak lazım bilmem gayrı.ne yapmak lazım bilmem gayrı. Nefs ü hevaya ittibâ,

Nefs ü hevaya ittibâ,
netice itibariyle gönülleri öldürür.netice itibariyle gönülleri öldürür. Gönüller öldükten sonra,Gönüller öldükten sonra, vücudun yaşamasının kıymeti yoktur.vücudun yaşamasının kıymeti yoktur. Hayvan sürüsü gibi insan.Hayvan sürüsü gibi insan. Hayvan yaşayışı gibi bir hayat…Hayvan yaşayışı gibi bir hayat… Yine hayvan, tabii olarak Allah’ı zikreder..Yine hayvan, tabii olarak Allah’ı zikreder.. Hayvandır, mükellef de değildir.Hayvandır, mükellef de değildir. Fakat Allah-u Teàlâ’nın zikrini de bırakamaz o.Fakat Allah-u Teàlâ’nın zikrini de bırakamaz o. Nasıl vücut nefes almak mecburiyetindedir.Nasıl vücut nefes almak mecburiyetindedir. O nefes aldıkça hiç şuuru olmadanO nefes aldıkça hiç şuuru olmadan Allah Allah Allah der o.Allah Allah Allah der o. Bilmeyerek.Bilmeyerek. Fakat insan ki şuur sahibidir,Fakat insan ki şuur sahibidir, şuur sahibi olduğu haldeşuur sahibi olduğu halde Allah’ın rızasına aykırı olaraktan yaşadığı hayat, hayat değildir.Allah’ın rızasına aykırı olaraktan yaşadığı hayat, hayat değildir. O ölü bir hayat.O ölü bir hayat. Ölü insanların, böyle insanlar arasındaÖlü insanların, böyle insanlar arasında yürüdüğünü görmek isterseniz, bu gafillere bakın demişler.yürüdüğünü görmek isterseniz, bu gafillere bakın demişler. Onun için nefs-i hevasına uyan insanlarOnun için nefs-i hevasına uyan insanlar hadd-i zatında daha dünyadayken ölmüşler yani.hadd-i zatında daha dünyadayken ölmüşler yani. Hayatta ölmüşler.Hayatta ölmüşler. Canları var, başka.Canları var, başka. İnsanı hem kör yapar, hem de sağır yapar

İnsanı hem kör yapar, hem de sağır yapar
nefs ü hevaya uymanın felaketi.nefs ü hevaya uymanın felaketi. Batıllara uymak yani.Batıllara uymak yani. Batıl olan, dinin müsaade etmediği şeylere uymakBatıl olan, dinin müsaade etmediği şeylere uymak insanın gözlerini kör eder,insanın gözlerini kör eder, kulaklarını da sağır eder.kulaklarını da sağır eder. E biz bunu yapıp duruyoruz hocaefendi,E biz bunu yapıp duruyoruz hocaefendi, ne gözümüzün kör olduğu varne gözümüzün kör olduğu var ne de kulağımızın sağır olduğu var.ne de kulağımızın sağır olduğu var. Daha bundan beter körlük mü olur?Daha bundan beter körlük mü olur? Hakkı bugün dinletmenin imkanı yok, dinlemiyor herif.Hakkı bugün dinletmenin imkanı yok, dinlemiyor herif. Batıla dönmüş bir kere, oradan kesseniz de ayıramazsınız batıl yoldan.Batıla dönmüş bir kere, oradan kesseniz de ayıramazsınız batıl yoldan. E bundan daha nasıl bulursunuz?E bundan daha nasıl bulursunuz? Allah affetsin kusurlarımızı…

Allah affetsin kusurlarımızı…
Onun için nefs ü hevâya uymamanınOnun için nefs ü hevâya uymamanın yegane çaresini arayıp bulmak lazım.yegane çaresini arayıp bulmak lazım. Yoksa dünyada yaşasan ne olacak.Yoksa dünyada yaşasan ne olacak. Herkes yaşıyor işte, her mahluk yaşıyor.Herkes yaşıyor işte, her mahluk yaşıyor. Muayyen bir zaman yaşayacak, ondan sonra gidecek.Muayyen bir zaman yaşayacak, ondan sonra gidecek. Mesuliyet ondan sonrası...Mesuliyet ondan sonrası... RE. 176/11 İyyâküm en tahlitù tàata’llàhi teàlâ

RE. 176/11 İyyâküm en tahlitù tàata’llàhi teàlâ
bi-hubbi senâi’l-ibâdi, fetahbeta a’mâlüküm.bi-hubbi senâi’l-ibâdi, fetahbeta a’mâlüküm. “—Sakın ey ümmetim, nasın,

“—Sakın ey ümmetim, nasın,
ibadullahın seni medh u senâ etmeleri içinibadullahın seni medh u senâ etmeleri için Allah’ın tàatını vesile etme!” buyuruyor.Allah’ın tàatını vesile etme!” buyuruyor. Taat ediyor, kendisi güzel güzel namaz kılarken,

Taat ediyor, kendisi güzel güzel namaz kılarken,
“İnsanlar beni sena etsin, sevsin!”“İnsanlar beni sena etsin, sevsin!” Ki bu netice itibariyleKi bu netice itibariyle senin yaptığın amellerinin mahvolmasına sebep olur.senin yaptığın amellerinin mahvolmasına sebep olur. Biz buna gösteriş, riyakârlık diyoruz.Biz buna gösteriş, riyakârlık diyoruz. RE. 177/1 İyyâküm ve’l-bevle fi’l-mekabiri ...

RE. 177/1 İyyâküm ve’l-bevle fi’l-mekabiri ...
Sakın ha mezarlıklarda işemeyin!

Sakın ha mezarlıklarda işemeyin!
Yolunuz geçer, oradan geçmeniz lazım gelir,Yolunuz geçer, oradan geçmeniz lazım gelir, sıkışmış olabilirsiniz.sıkışmış olabilirsiniz. Fakat bunu oralara sakın yapmayın.Fakat bunu oralara sakın yapmayın. Sabredin, başka tarafta yapın.Sabredin, başka tarafta yapın. Çünkü;Çünkü; RE. 177/1 ... feinnehû yûrisü’l-berasa.

RE. 177/1 ... feinnehû yûrisü’l-berasa.
Beras denilen bir illet var.

Beras denilen bir illet var.
O illetin insanlarda meydana gelmesine,O illetin insanlarda meydana gelmesine, o mezarlıklardaki işemesi sebep olur.o mezarlıklardaki işemesi sebep olur. Onun için buna dikkat edin!Onun için buna dikkat edin! RE. 177/2 İyyâküm ve’l-bitnete mine’t-taàmi,

RE. 177/2 İyyâküm ve’l-bitnete mine’t-taàmi,
feinne’l-abde len yehlike hattâfeinne’l-abde len yehlike hattâ yü’sere şehvetehû alâ ahiretihî.yü’sere şehvetehû alâ ahiretihî. Karınlarınızı çok doyurmaya hevesli olmayın!

Karınlarınızı çok doyurmaya hevesli olmayın!
Sakının, karınlarını çok doyuruculardan olmamak için sakının!Sakının, karınlarını çok doyuruculardan olmamak için sakının! Sakın onu yapmayın ''mine’t-taàmi''.Sakın onu yapmayın ''mine’t-taàmi''. Ne olur? Yersin, şehvetin artar.Ne olur? Yersin, şehvetin artar. Her şeyine göre artar.Her şeyine göre artar. Neticesini Allah bilir, çok zararlar olur.Neticesini Allah bilir, çok zararlar olur. RE. 177/2 ... feinne’l-abde len yehlike

RE. 177/2 ... feinne’l-abde len yehlike
hattâ yü’sere şehvetehû alâ ahiretihî.hattâ yü’sere şehvetehû alâ ahiretihî. Şehvetini ahiretine tercih ediyor.

Şehvetini ahiretine tercih ediyor.
“Yaşamak bu dünyada bütün gayesi.“Yaşamak bu dünyada bütün gayesi. Burada yaşayayım diyor,Burada yaşayayım diyor, yiyeyim içeyim, zevkime bakayım!” diyor.yiyeyim içeyim, zevkime bakayım!” diyor. Ahiret onu pek ilgilendirmiyor.Ahiret onu pek ilgilendirmiyor. Bu da onların helâkine mucib olur.Bu da onların helâkine mucib olur. Bu yemeye içmeye düşkünlük.Bu yemeye içmeye düşkünlük. Onun için o okuduğumuz zat, otuz seneden beri, hiç bir gün,

Onun için o okuduğumuz zat, otuz seneden beri, hiç bir gün,
“Ben de şunu isterim!” dememiş.“Ben de şunu isterim!” dememiş. Ne bulduysa bugün.Ne bulduysa bugün. Ekmeğini de kendisi yaparmış.Ekmeğini de kendisi yaparmış. Başkasının hakkı geçmesin diyerekten.Başkasının hakkı geçmesin diyerekten. Pek bayılırsa bir parça bir şey alır.Pek bayılırsa bir parça bir şey alır. Onunla kifaf-ı nefs ederekten seksen küsür yaşına kadar yaşamış.Onunla kifaf-ı nefs ederekten seksen küsür yaşına kadar yaşamış. Artık ahiret alametleri gözükmeye başlamış kendisinde.Artık ahiret alametleri gözükmeye başlamış kendisinde. “—Ah, bütün geçen büyüklerimiz hep şehid olarak gittiler.
“—Ah, bütün geçen büyüklerimiz hep şehid olarak gittiler.
Ben bu dünya şehidliğinden mahrum gideceğim diyerektenBen bu dünya şehidliğinden mahrum gideceğim diyerekten içine ateş düşmüş.içine ateş düşmüş. Şehid olamıyorum, çünkü artık bu yaştan sonra harbe gidip deŞehid olamıyorum, çünkü artık bu yaştan sonra harbe gidip de hizmet edemem ki, yaşım olduğu vakit.hizmet edemem ki, yaşım olduğu vakit. bundan mahrumum!” diyerek üzülürken,bundan mahrumum!” diyerek üzülürken, son günlerinde üç tane şaki baskın yapmışlar içeriye.son günlerinde üç tane şaki baskın yapmışlar içeriye. Adamcağızı şehid etmişler.Adamcağızı şehid etmişler. O son gününde şehadet mertebesini de oradan almış.O son gününde şehadet mertebesini de oradan almış. Ama hemen ölmemiş.Ama hemen ölmemiş. Hakimler gelmiş, doktorlar gelmiş.Hakimler gelmiş, doktorlar gelmiş. Tedavi ediyorlar;Tedavi ediyorlar; “—Bir şeyin var mı?” diye soruyorlar ya.
“—Bir şeyin var mı?” diye soruyorlar ya.
Davan var mı, işte mühim bir davan diyerekten.Davan var mı, işte mühim bir davan diyerekten. “—Aman, ben iyi olursam, ben onları affettim.
“—Aman, ben iyi olursam, ben onları affettim.
Ben iyi olursam ne ala.Ben iyi olursam ne ala. Olmazsam da ahirete göçersem, yine onları affettim.Olmazsam da ahirete göçersem, yine onları affettim. Sakın onlar hakkında bir şey yapmayın,Sakın onlar hakkında bir şey yapmayın, ceza tertib etmeyin!” diyor.ceza tertib etmeyin!” diyor. Bu çok mühim bir şey.

Bu çok mühim bir şey.
Neydi o bir büyük adı aklıma gelmedi, onu dövmüş birisi.

Neydi o bir büyük adı aklıma gelmedi, onu dövmüş birisi.
İbrahim Ethem Hazretleri’ni dövmüş.İbrahim Ethem Hazretleri’ni dövmüş. Dövünce işte memlekete de gitmiş övünmüş.Dövünce işte memlekete de gitmiş övünmüş. Ben o adamı şöyle dövdüm, böyle dövdüm diyerekten.Ben o adamı şöyle dövdüm, böyle dövdüm diyerekten. Çünkü garib, derviş kıyafetli bir adam.Çünkü garib, derviş kıyafetli bir adam. Kim olsa döver onları.Kim olsa döver onları. Ona demişler ki:

Ona demişler ki:
“—Çok fena yaptın.
“—Çok fena yaptın.
Harap olursun, berbat olursun.Harap olursun, berbat olursun. Dünya da ahiret de ikiside haram sana.Dünya da ahiret de ikiside haram sana. Çabuk koş, o adamın eline, ayağına kapan,Çabuk koş, o adamın eline, ayağına kapan, özür dile, af dile!”özür dile, af dile!” Pişman olmuş adam, onun büyük bir adam olduğunu anlayınca.

Pişman olmuş adam, onun büyük bir adam olduğunu anlayınca.
Gitmiş, bulmuş, eline ayağına kapamış:

Gitmiş, bulmuş, eline ayağına kapamış:
“—Aman efendim, ben yanlış yaptım. Affet beni.” demiş.
“—Aman efendim, ben yanlış yaptım. Affet beni.” demiş.
“—Evladım, sen bana o eziyetleri yaparken,
“—Evladım, sen bana o eziyetleri yaparken,
ben ona sabrediyordum daben ona sabrediyordum da Allah-u Teàlâ bana yüksek yüksek makamlar,Allah-u Teàlâ bana yüksek yüksek makamlar, dereceler veriyordu demiş.dereceler veriyordu demiş. Şimdi ben o derecelere nail olmama sen sebep oldun.Şimdi ben o derecelere nail olmama sen sebep oldun. Ben o derecelere nail olurken,Ben o derecelere nail olurken, senin aşağı düşmeni hiç ister miyim?senin aşağı düşmeni hiç ister miyim? Ben de, ‘Aman yâ Rabbi, bunu da affet!’ diyordum.” demiş.Ben de, ‘Aman yâ Rabbi, bunu da affet!’ diyordum.” demiş. Adamcağız o zaman tevbe etmiş, istiğfar etmiş,

Adamcağız o zaman tevbe etmiş, istiğfar etmiş,
güzel adamlardan birisi olmuş.güzel adamlardan birisi olmuş. Af, Cenâb-ı Hakk’ın bize tembihi ya,

Af, Cenâb-ı Hakk’ın bize tembihi ya,
af sahibi olunuz! Derdi.af sahibi olunuz! Derdi. Huzil af.Huzil af. Onun için o büyükler böyle

Onun için o büyükler böyle
ibadete, taate çok önem vermişler.ibadete, taate çok önem vermişler. Onlar ahireti tercih etmiş insanlardır.Onlar ahireti tercih etmiş insanlardır. Dünyayı değil de ahireti tercih etmişler.Dünyayı değil de ahireti tercih etmişler. Onun için Dünya, ona zenginler,Onun için Dünya, ona zenginler, çok büyük servetler vermişler;çok büyük servetler vermişler; “—Bir ev yapıp verelim sana efendi,
“—Bir ev yapıp verelim sana efendi,
üst baş yapıverelim, çeşit çeşit yemekler ikram edelim!”üst baş yapıverelim, çeşit çeşit yemekler ikram edelim!” Hiç birisine tenezzül etmemiş.

Hiç birisine tenezzül etmemiş.
Dünyada hiçbir evi de olmadan,Dünyada hiçbir evi de olmadan, hiç onlara tenezzül etmeden de ahirete göçmüş.hiç onlara tenezzül etmeden de ahirete göçmüş. “—Bana Allah-u Teàlâ ahirette bunları ihsan etsin!” diyerekten

“—Bana Allah-u Teàlâ ahirette bunları ihsan etsin!” diyerekten
zenginlerin yemeğini de yemezmiş.zenginlerin yemeğini de yemezmiş. Gitmezmiş onların davetine de…Gitmezmiş onların davetine de… “Onların yemeği kasvet verir.” dermiş.“Onların yemeği kasvet verir.” dermiş. Onların yemekleri diyerekten.Onların yemekleri diyerekten. Ama biz bugün zengin olalım diyerek çabalıyoruz yani.

Ama biz bugün zengin olalım diyerek çabalıyoruz yani.
RE. 177/3 İyyâküm ve’l-bağdàü,

RE. 177/3 İyyâküm ve’l-bağdàü,
feinnehe’l-hàlikatü.feinnehe’l-hàlikatü. Bağdà’; buğz.

Bağdà’; buğz.
İşte o demin geçen

İşte o demin geçen
Hizipçilik, parçacılıkHizipçilik, parçacılık biri diğerine muhakkak düşman olur.biri diğerine muhakkak düşman olur. “Bizimkiler daha iyi, sen bize gel!” derken,“Bizimkiler daha iyi, sen bize gel!” derken, öteki “Bizim taraf daha iyi, sen bize gel!” der.öteki “Bizim taraf daha iyi, sen bize gel!” der. Bu suretle iki taraf birbirinin düşmanı olur.Bu suretle iki taraf birbirinin düşmanı olur. Geçenlerde iki müslüman cemaat de birbiriyle güzelce bir dövüşmüşler.

Geçenlerde iki müslüman cemaat de birbiriyle güzelce bir dövüşmüşler.
İkisi de müslüman, ikisi de namaz kılıyor.İkisi de müslüman, ikisi de namaz kılıyor. İkisi de camide.İkisi de camide. Fakat fikirlerinin ayrılıklarından dolayıFakat fikirlerinin ayrılıklarından dolayı hem bizim fikrimize iştirak etmiyorsun diye güzelce bir dövüşmüşler.hem bizim fikrimize iştirak etmiyorsun diye güzelce bir dövüşmüşler. E bu olur mu müslümanlıkta? Yok.E bu olur mu müslümanlıkta? Yok. Ama bunları yapan hep şeytan.Ama bunları yapan hep şeytan. Düşmanın da parmağı var bu işte.Düşmanın da parmağı var bu işte. Fakat genç, körpe fikirler.Fakat genç, körpe fikirler. Bu düşmanın parmağını sezemiyor.Bu düşmanın parmağını sezemiyor. Düşman bizi parçalamak için çeşit çeşit düzenbazlıklar.

Düşman bizi parçalamak için çeşit çeşit düzenbazlıklar.
Hepsine başvuruyor.Hepsine başvuruyor. İşte bunları nasıl yaparım ben?İşte bunları nasıl yaparım ben? Muhiddin-i Arabi Hazretleri’ni beğenmiyorsun.

Muhiddin-i Arabi Hazretleri’ni beğenmiyorsun.
Neden beğenmiyorsun?Neden beğenmiyorsun? İşte ondan.İşte ondan. İmam-ı Gazali’yi beğenmiyorsun?İmam-ı Gazali’yi beğenmiyorsun? Neden beğenmiyorsun? İşte bundan…Neden beğenmiyorsun? İşte bundan… E olur mu canım?E olur mu canım? Senin ecdadın bin beş yüz seneden beriSenin ecdadın bin beş yüz seneden beri bu yolda yürümüş de sen misin en akıllı insan?bu yolda yürümüş de sen misin en akıllı insan? Bugün geldin onları tenkit ediyorsun.Bugün geldin onları tenkit ediyorsun. Şimdi bakın ilim olur, edep olur;

Şimdi bakın ilim olur, edep olur;
takvâ olmazsa ilmin de kıymeti yok,takvâ olmazsa ilmin de kıymeti yok, edebin de kıymeti yok.edebin de kıymeti yok. İlim, edep takvâ ile yürür.İlim, edep takvâ ile yürür. Şimdi o eski müctehidlerin takvâsına bak.Şimdi o eski müctehidlerin takvâsına bak. Gece uyumuyor adam, bütün günü tahsil-i ilim,Gece uyumuyor adam, bütün günü tahsil-i ilim, irfan ile geçiriyor.irfan ile geçiriyor. Gecesini de ibadetle geçiriyor.Gecesini de ibadetle geçiriyor. Bütün gün oruçlu.Bütün gün oruçlu. “—Ya imam!
“—Ya imam!
Kadımız öldü, seni kadı yapacağız!” diyorlar.Kadımız öldü, seni kadı yapacağız!” diyorlar. İmam-ı A’zam’ın kadı yapacaklar.

İmam-ı A’zam’ın kadı yapacaklar.
Biz bugün rüşvet veriyoruz aman beni kadı yapsınlar bir yere diyerekten.Biz bugün rüşvet veriyoruz aman beni kadı yapsınlar bir yere diyerekten. İmam-ı A’zam hapiste ölüyor,İmam-ı A’zam hapiste ölüyor, istemem senin kadılığını diyerekten.istemem senin kadılığını diyerekten. Takvaya bak sen.Takvaya bak sen. İkincisi, İmam-ı A’zam’ın zamanında bir koyun çalınmış.

İkincisi, İmam-ı A’zam’ın zamanında bir koyun çalınmış.
Sormuş İmam-ı A’zam, bir koyun kaç sene yaşar?Sormuş İmam-ı A’zam, bir koyun kaç sene yaşar? Bir rivayette yedi demişler, bir rivayette on sene yaşar demişler.Bir rivayette yedi demişler, bir rivayette on sene yaşar demişler. İmam-ı A’zam Hazretleri, on seneİmam-ı A’zam Hazretleri, on sene kasaptan koyun eti almamış.kasaptan koyun eti almamış. Sen bul böyle takva sahibini, elini ayağını öperim senin.Sen bul böyle takva sahibini, elini ayağını öperim senin. Sen ve ben hepimiz.

Sen ve ben hepimiz.
Bütün günahları işliyoruz.Bütün günahları işliyoruz. Bilgi çok, kitaplar dolu işte önümüzde.Bilgi çok, kitaplar dolu işte önümüzde. Kaç para? İçimizde bir şey yok.Kaç para? İçimizde bir şey yok. Sonra kalkıyoruz, hepsi önünde.Sonra kalkıyoruz, hepsi önünde. Bu mezhepleri birleştirelim.Bu mezhepleri birleştirelim. Neyi birleştiriyorsun?Neyi birleştiriyorsun? Senin aklınla, benim aklımla olsaydı kıyamet çoktan kopardı.Senin aklınla, benim aklımla olsaydı kıyamet çoktan kopardı. Bunlar hep gavur düzeni,Bunlar hep gavur düzeni, maksat Ümmet-i Muhammed’i parçalamak, birbirine düşman etmek.maksat Ümmet-i Muhammed’i parçalamak, birbirine düşman etmek. Boğuşturup, arada kendilerini doyurmak.Boğuşturup, arada kendilerini doyurmak. RE. 177/4 İyyâküm ve’l-bidai,

RE. 177/4 İyyâküm ve’l-bidai,
feinne külle bid’atin dalâleh,feinne külle bid’atin dalâleh, ve külle dalâletin tasîru ile’n-nâri.ve külle dalâletin tasîru ile’n-nâri. Ravâhü İbn Asâkîr an racülin mine's-sahâbe.

Ravâhü İbn Asâkîr an racülin mine's-sahâbe.
Bid’at, çok fena bir şeydir hadd-i zatında.

Bid’at, çok fena bir şeydir hadd-i zatında.
Yani İslâmiyet’e ekleme, din tamah olmuştur.Yani İslâmiyet’e ekleme, din tamah olmuştur. El-yevme ekmeltü leküm dîneküm,

El-yevme ekmeltü leküm dîneküm,
ve etmemtü aleyküm ni’metî. (Mâide, 5/3)ve etmemtü aleyküm ni’metî. (Mâide, 5/3) Ayet-i celilesiyle dinin bütün ahkamı tebliğ olmuştur.

Ayet-i celilesiyle dinin bütün ahkamı tebliğ olmuştur.
Namaz: Sabahleyin iki rekattır, öğlen dört rekattır,Namaz: Sabahleyin iki rekattır, öğlen dört rekattır, ikindi de dört rekattır,ikindi de dört rekattır, akşam üç rekattır, yatsı da dört rekattır, bir de üç vitri vardır.akşam üç rekattır, yatsı da dört rekattır, bir de üç vitri vardır. E bunu biz dördü beş yapalım, altı yapalım;E bunu biz dördü beş yapalım, altı yapalım; olmaz öyle şey.olmaz öyle şey. Oruç: Ramazan’a ait bir ibadettir.

Oruç: Ramazan’a ait bir ibadettir.
Her gün nafile olur o, farz olmaz.Her gün nafile olur o, farz olmaz. Farza ekleyemezsin.Farza ekleyemezsin. Abdest: bir kere yıkamak, iki kere yıkamak, üç kere yıkamak.

Abdest: bir kere yıkamak, iki kere yıkamak, üç kere yıkamak.
Dört yıkasak?Dört yıkasak? Olmaz!Olmaz! Ne olur canım, akıyor işte çeşmelerde su.Ne olur canım, akıyor işte çeşmelerde su. Dört de yıkasak, beş de yıkasak.Dört de yıkasak, beş de yıkasak. Yaz mevsimi şimdi, serinleriz ama olmaz öyle şey.

Yaz mevsimi şimdi, serinleriz ama olmaz öyle şey.
Peygamber’in gösterdiğinin dışına çıkmamak lâzım!Peygamber’in gösterdiğinin dışına çıkmamak lâzım! Bid’at, Peygamber’in yolunun dışına çıkmaktır işte.

Bid’at, Peygamber’in yolunun dışına çıkmaktır işte.
Onun yolunun dışına çıktın mıydı bid’atlara gömülürsün.Onun yolunun dışına çıktın mıydı bid’atlara gömülürsün. O bid’atlara gömülünce de işin içinden çıkamazsın.O bid’atlara gömülünce de işin içinden çıkamazsın. RE. 177/5 İyyâküm ve’l-medha, feinnehü’z-zebhu.

RE. 177/5 İyyâküm ve’l-medha, feinnehü’z-zebhu.
İnsanlar tabii hep bir seviyede olmuyor.

İnsanlar tabii hep bir seviyede olmuyor.
Bazısı daha bilgin oluyor, daha becerikli oluyor.Bazısı daha bilgin oluyor, daha becerikli oluyor. Şimdi daha bilgin daha becerikliyi,Şimdi daha bilgin daha becerikliyi, bilgisi az becerisi az olan insanbilgisi az becerisi az olan insan başlıyor medh ü sena etmeye.başlıyor medh ü sena etmeye. O medh ü sena olunan insan,

O medh ü sena olunan insan,
o medh ü senaları duydukça kabarıyor da kabarıyor.o medh ü senaları duydukça kabarıyor da kabarıyor. Ne kadar insan olgunlaşmaya çalışsa da,Ne kadar insan olgunlaşmaya çalışsa da, tam olgun olamadıkça,tam olgun olamadıkça, bu medh ü senalar onu kabartır,bu medh ü senalar onu kabartır, mağrur eder, ucublendirir, kibirlendirir.mağrur eder, ucublendirir, kibirlendirir. Netice itibariyle bu da bir medhdir.Netice itibariyle bu da bir medhdir. Yani adamı kesmiş olursun bunu yapmaklaYani adamı kesmiş olursun bunu yapmakla o adamın ölümüne sebep olursunuz.o adamın ölümüne sebep olursunuz. Kalp ölür kalp.Kalp ölür kalp. Adamın kendisi ölmez ama kalbi ölür.

Adamın kendisi ölmez ama kalbi ölür.
Neden? Ahlâk-ı zemîmelerin sahibi olur.Neden? Ahlâk-ı zemîmelerin sahibi olur. Ucub, kibir gibi hal gelir kendisine,Ucub, kibir gibi hal gelir kendisine, kalbini öldürür.kalbini öldürür. Kalbin ölüşü, bedenin ölüşünden çok fenadır.Kalbin ölüşü, bedenin ölüşünden çok fenadır. Beden ölürse, gidersin işte ahirete...Beden ölürse, gidersin işte ahirete... Ama kalp ölürse, günahlara dalarsın, haberin olmaz.Ama kalp ölürse, günahlara dalarsın, haberin olmaz. Her çeşit fenalıkları yaparsın, umurlamak.Her çeşit fenalıkları yaparsın, umurlamak. RE. 177/6 İyyâküm ve’l-buhle, feinne’l-buhle

RE. 177/6 İyyâküm ve’l-buhle, feinne’l-buhle
deà kavmen femeneù zekâtehüm,deà kavmen femeneù zekâtehüm, ve deàhüm fekataù erhàmehüm,ve deàhüm fekataù erhàmehüm, ve deàhüm fesefekû dimâehüm.ve deàhüm fesefekû dimâehüm. Taberî, Ebû Hüreyre RA’dan rivayet etmiş.

Taberî, Ebû Hüreyre RA’dan rivayet etmiş.
Buhul hakkında çok sözler dinlemişsinizdir.

Buhul hakkında çok sözler dinlemişsinizdir.
Buhul; sıkılık yani.Buhul; sıkılık yani. Sıkılığın sınırı iki şeydir.Sıkılığın sınırı iki şeydir. Birisi, feraiz-i ilahiyeyi yani zekâtı tamamiyle vermek.Birisi, feraiz-i ilahiyeyi yani zekâtı tamamiyle vermek. Haa şimdi bak bu kitaplarda da zekatı zikrediyor.Haa şimdi bak bu kitaplarda da zekatı zikrediyor. Zekatı verdik bitti, ne diyeceğiz ona?Zekatı verdik bitti, ne diyeceğiz ona? İslam ulemasının bugüne kadar verdiğiİslam ulemasının bugüne kadar verdiği bütün fetvaları yok ediyor.bütün fetvaları yok ediyor. Devlete verdiğin vergiler zekattır diyor.Devlete verdiğin vergiler zekattır diyor. Bu yeni asrın ulemasının icadı.Bu yeni asrın ulemasının icadı. Kimdi bunlar?Kimdi bunlar? Müctehid, bugünün müctehidleri.Müctehid, bugünün müctehidleri. İyyâküm ve’l-buhle.İyyâküm ve’l-buhle. Bu sıkılık, bu sıkılığın haddi.Bu sıkılık, bu sıkılığın haddi. Zekâtını veriyorsa bir insan,

Zekâtını veriyorsa bir insan,
zekatını vermekle vazifesi tam bitmiş değildir,zekatını vermekle vazifesi tam bitmiş değildir, buhullukten kurtulmuş olmaz.buhullukten kurtulmuş olmaz. Zekât Allah emridir, fukaranın hakkıdır.Zekât Allah emridir, fukaranın hakkıdır. Onu vereceksin bu başka…Onu vereceksin bu başka… Yani borcundur senin, borcunu ödedin.Yani borcundur senin, borcunu ödedin. Bir de hamiyyet denilen bir ikinci sıfat daha vardır ki,

Bir de hamiyyet denilen bir ikinci sıfat daha vardır ki,
memleketin muhtaçlarına elden geldiği kadarmemleketin muhtaçlarına elden geldiği kadar yardım edebilmek kabiliyetinde olmak.yardım edebilmek kabiliyetinde olmak. Ben zekatımı verdim canım.Ben zekatımı verdim canım. Verdin ama bugün oraya yardım lazım işte.

Verdin ama bugün oraya yardım lazım işte.
Mahallede de olur, komşuda da olur.Mahallede de olur, komşuda da olur. Böyle bir yardıma muhtaç insanlar.Böyle bir yardıma muhtaç insanlar. E ben zekatımı verdim, banane.E ben zekatımı verdim, banane. Gidin başka tarafa.Gidin başka tarafa. Bu hamiyetsizlik ve bahilliğin iktizasıdır.Bu hamiyetsizlik ve bahilliğin iktizasıdır. Bahillikten doğar bu yani.Bahillikten doğar bu yani. Onun için bu .. etmek suretiyle insanları birbiriyleOnun için bu .. etmek suretiyle insanları birbiriyle dövüşmeye, boğuşmaya, birbirlerini öldürmeye kadar neticelenmiş bu iş.dövüşmeye, boğuşmaya, birbirlerini öldürmeye kadar neticelenmiş bu iş. RE. 177/7 İyyâkünne ve küfre’l-müna’amîn!

RE. 177/7 İyyâkünne ve küfre’l-müna’amîn!
Kîle: Vemâ küfrü’l-müna’amîne?Kîle: Vemâ küfrü’l-müna’amîne? Kàle: Lealle ihdâkünne en tatûle eymetühâ,Kàle: Lealle ihdâkünne en tatûle eymetühâ, ev ta’nüse inde ebvâbihâ,ev ta’nüse inde ebvâbihâ, sümme yerzükahe’llàhu zevcâ,sümme yerzükahe’llàhu zevcâ, sümme yerzükuha’llàhu minhü veleden,sümme yerzükuha’llàhu minhü veleden, sümme yağdabe’l-gadbete fetekfüruhû, fetekùlü: sümme yağdabe’l-gadbete fetekfüruhû, fetekùlü: Va’llàhu mâ raeytü hayran minke kattu.Va’llàhu mâ raeytü hayran minke kattu. Ahmed ibn-i Hanbel, Dâra Kutnî ve Taberanî,

Ahmed ibn-i Hanbel, Dâra Kutnî ve Taberanî,
Esmâ bint-i Yezîd RA’dan rivayet etmişler.Esmâ bint-i Yezîd RA’dan rivayet etmişler. Bu nimeti ilahiyye küfrân-ı nimet,

Bu nimeti ilahiyye küfrân-ı nimet,
burada bir tanesi kadınlar için diyor ki:burada bir tanesi kadınlar için diyor ki: “—Bir hanım epey bir vakit kocaya varamadı.
“—Bir hanım epey bir vakit kocaya varamadı.
Epey bir zaman babasının evinde kaldı, dulluğu uzadı.Epey bir zaman babasının evinde kaldı, dulluğu uzadı. Sonra bir gün Allah ona bir koca nasib etti, evlendi.Sonra bir gün Allah ona bir koca nasib etti, evlendi. Derken, Allah-u Teàlâ ona bir de çocuk verdi.Derken, Allah-u Teàlâ ona bir de çocuk verdi. Sonra bir gün efendisine kızdı;Sonra bir gün efendisine kızdı; Ona diyor;Ona diyor; Vallâhü mâ raeytü minke hayran

Vallâhü mâ raeytü minke hayran
”—Yav seninle şu kadar senedir yaşıyoruz
”—Yav seninle şu kadar senedir yaşıyoruz
ama vallàhi bir hayrını görmedim!’ dedi.”ama vallàhi bir hayrını görmedim!’ dedi.” Kızınca, böyle söyleyiverdi.

Kızınca, böyle söyleyiverdi.
Onun için nimetlere küfran edici olmayın!Onun için nimetlere küfran edici olmayın! Babanın evinde kalsaydın dul olaraktan, ne olacaktı halin senin?

Babanın evinde kalsaydın dul olaraktan, ne olacaktı halin senin?
Şimdi Allah sana hem koca verdi, hem çoluk çocuk verdi.Şimdi Allah sana hem koca verdi, hem çoluk çocuk verdi. E ama bazen zaruretler de olur.E ama bazen zaruretler de olur. O zaruretlere de boyun eğmek lazım.O zaruretlere de boyun eğmek lazım. Boyun eğmezsen, küfran-ı nimet edersen, o da caiz değil.Boyun eğmezsen, küfran-ı nimet edersen, o da caiz değil. Bir tanecik daha şurda okuyalım.Bir tanecik daha şurda okuyalım. RE. 177/8 Eyyüküm vecede elemen ...

RE. 177/8 Eyyüküm vecede elemen ...
“Herhangi biriniz bir yerinde bir rahatsızlık olursa…”

“Herhangi biriniz bir yerinde bir rahatsızlık olursa…”
Baş ağrısı, karın ağrısı, kol ağrısı, diz ağrısı…Baş ağrısı, karın ağrısı, kol ağrısı, diz ağrısı… Şimdi bakın, kendimize güzel bir ölçüdür bu şimdi.

Şimdi bakın, kendimize güzel bir ölçüdür bu şimdi.
İnd-i ilâhiyedeki kıymetimizinİnd-i ilâhiyedeki kıymetimizin ne olduğunu ölçen bir ölçü.ne olduğunu ölçen bir ölçü. Felyeda, koysun.

Felyeda, koysun.
Yedehü’l-yümnâ, sağ elini.Yedehü’l-yümnâ, sağ elini. Aleyhi, o ağrıyan, elem duyduğu yere.Aleyhi, o ağrıyan, elem duyduğu yere. Velyezküri’sma’llàhi aleyh,Velyezküri’sma’llàhi aleyh, Allah-u Teàlâ’nın ismini ansın,Allah-u Teàlâ’nın ismini ansın, Bi’smi’llâhi’r-rahmâni’r-rahîm desin.Bi’smi’llâhi’r-rahmâni’r-rahîm desin. Selâse merrât, üç kere.Selâse merrât, üç kere. Onun arkasından;Onun arkasından; Velyekul Eùzü bi-izzeti’llâhi ve kudretihî,Velyekul Eùzü bi-izzeti’llâhi ve kudretihî, min şerri mâ ecidü, ve ühàziru.min şerri mâ ecidü, ve ühàziru. Bunu da yedi kere söylesin.

Bunu da yedi kere söylesin.
Yetmiş kere söylüyor, para etmiyor, niçin?Yetmiş kere söylüyor, para etmiyor, niçin? Ne ağzımız ağız, ne elimiz el…Ne ağzımız ağız, ne elimiz el… Haram yiyen bir ağız, haram tutan bir elde ne hayır olacak?Haram yiyen bir ağız, haram tutan bir elde ne hayır olacak? Bunlar tesir ediyordu o gün,Bunlar tesir ediyordu o gün, çünkü okuyan insanların ağzı da temiz,çünkü okuyan insanların ağzı da temiz, eli de temiz.eli de temiz. Bir kere okuyunca ne ağrı kalıyordu, ne sızı kalıyordu.Bir kere okuyunca ne ağrı kalıyordu, ne sızı kalıyordu. Bugün biz okuyoruz, hiç fayda etmiyor, sebebi?Bugün biz okuyoruz, hiç fayda etmiyor, sebebi? Günah dolu her tarafımız.Günah dolu her tarafımız. Şunu da okuyayım, bu yukarıdaki derslere güzel bir bağdır.

Şunu da okuyayım, bu yukarıdaki derslere güzel bir bağdır.
RE. 177/9 Eyyüküm ...

RE. 177/9 Eyyüküm ...
Yukarıda geçti ya buhullukten sakının diyerekten.

Yukarıda geçti ya buhullukten sakının diyerekten.
RE. 177/9 Eyyüküm mâlü vârisihî ehabbü ileyhi min mâlihî?

RE. 177/9 Eyyüküm mâlü vârisihî ehabbü ileyhi min mâlihî?
Soruyor Efendimiz (sas).

Soruyor Efendimiz (sas).
“Hanginiz, vârisinin malını kendi malından daha çok sever?“Hanginiz, vârisinin malını kendi malından daha çok sever? Siz kendi malınızı mı seversiniz, vârisinin malını mı seversiniz?Siz kendi malınızı mı seversiniz, vârisinin malını mı seversiniz? Doğru ve dediki;Doğru ve dediki; RE. 177/9 ... İ’lemû ennehû leyse minküm ehaden,

RE. 177/9 ... İ’lemû ennehû leyse minküm ehaden,
illâ mâlü vârisihî,illâ mâlü vârisihî, ehabbü ileyhi min mâlihî ...ehabbü ileyhi min mâlihî ... Hiç biriniz yoktur ki miras gününün malını

Hiç biriniz yoktur ki miras gününün malını
daha çok seviyorsunuz kendi malınızdan.daha çok seviyorsunuz kendi malınızdan. Kendi malınızda sevginiz yok, mirasçının malına bayılıyorsunuz.Kendi malınızda sevginiz yok, mirasçının malına bayılıyorsunuz. Sevginiz hep mirasçının malınadır.Sevginiz hep mirasçının malınadır. Şimdi tabi çeşitli itirazlar olur, diyor ki;Şimdi tabi çeşitli itirazlar olur, diyor ki; RE. 177/9 ... mâ leke min mâlike ...

RE. 177/9 ... mâ leke min mâlike ...
Senin malın o elindeki olan mal değildir.

Senin malın o elindeki olan mal değildir.
Senin malın;Senin malın; RE. 177/9 ... illâ mâ kaddemte ...

RE. 177/9 ... illâ mâ kaddemte ...
Ahiretine gönderdiğindir senin malın.

Ahiretine gönderdiğindir senin malın.
Yoksa elindekiler senin değildir.Yoksa elindekiler senin değildir. Elindekiler, gözünü yumunca mirasçıya kalır.Elindekiler, gözünü yumunca mirasçıya kalır. Senin malın ahiretine takdim ettiğin gönderdiğindir.Senin malın ahiretine takdim ettiğin gönderdiğindir. Fakat ahirete ne kadar gönderebiliyorsun?Fakat ahirete ne kadar gönderebiliyorsun? Devede kulak, gönderiyorsak da.Devede kulak, gönderiyorsak da. RE. 177/9 ... mâ leke min mâlike illâ mâ kaddemte.

RE. 177/9 ... mâ leke min mâlike illâ mâ kaddemte.
“—Ne takdim ettin?”

“—Ne takdim ettin?”
“—Zekât verdim.”
“—Zekât verdim.”
“—Eh, borcunu ödedin.”
“—Eh, borcunu ödedin.”
“—Hayrât u hasenat?”
“—Hayrât u hasenat?”
Ne kadar yaptınsa…

Ne kadar yaptınsa…
RE. 177/9 ... ve mâlü vârisike ...

RE. 177/9 ... ve mâlü vârisike ...
Mirasçının malı;

Mirasçının malı;
RE. 177/9 ... illâ mâ ehharte.

RE. 177/9 ... illâ mâ ehharte.
Geriye bıraktığın senin değildir.

Geriye bıraktığın senin değildir.
Gözünü yumduğundan itibaren hepsi mirasçınındır.Gözünü yumduğundan itibaren hepsi mirasçınındır. Dünya kadar bağırsan, çağırsan; ölüyorsun sen.Dünya kadar bağırsan, çağırsan; ölüyorsun sen. “—Ben bunları şuraya bağışladım,
“—Ben bunları şuraya bağışladım,
benim için şu camiyi yapın!benim için şu camiyi yapın! Benim için şu mektebi yapın!Benim için şu mektebi yapın! Benim için şu fakirleri giydirin!Benim için şu fakirleri giydirin! Bakın nasihat ediyorum, vasiyet ediyorum size…”Bakın nasihat ediyorum, vasiyet ediyorum size…” kıymeti yok, bitti.kıymeti yok, bitti. Vasiyetin devri geçti, şimdi artık kanuni ilahi neyse onun hükmü geldi.Vasiyetin devri geçti, şimdi artık kanuni ilahi neyse onun hükmü geldi. E ben bağışladım ya.E ben bağışladım ya. Senin sözünün devri geçti.Senin sözünün devri geçti. O zaman senin sözün kat’iyyen tatbik olunmaz.O zaman senin sözün kat’iyyen tatbik olunmaz. Onun için, vakti zamanında, hayattayken,Onun için, vakti zamanında, hayattayken, kendine hakimken, malına hakimkenkendine hakimken, malına hakimken ahirete yollayabiliyor musun?ahirete yollayabiliyor musun? Bak şu adamcağız [İskender Paşa], Allah rahmet eylesin,

Bak şu adamcağız [İskender Paşa], Allah rahmet eylesin,
her gün ne kadar dua alıyor şimdi.her gün ne kadar dua alıyor şimdi. Niçin? Vaktiyle yapmış, koymuş buraya bunu.Niçin? Vaktiyle yapmış, koymuş buraya bunu. Beş yüz sene olmuş aşağı yukarı.Beş yüz sene olmuş aşağı yukarı. Beş yüz seneden beri içerisinde yapılan ibadetlerin sevabıBeş yüz seneden beri içerisinde yapılan ibadetlerin sevabı o adamın defterine güzelce geçiyor.o adamın defterine güzelce geçiyor. Ne büyük saadettir, ne büyük nimettir bu!Ne büyük saadettir, ne büyük nimettir bu! Ama bu adam tek başına yapmış bunu,

Ama bu adam tek başına yapmış bunu,
İskender Paşa’nın camisi.İskender Paşa’nın camisi. Öteki filan paşanın, öteki filan beyin.Öteki filan paşanın, öteki filan beyin. Bugün bu camiyi tamir için kalkıyoruz, penceresi kırılıyor, camı kırılıyor.Bugün bu camiyi tamir için kalkıyoruz, penceresi kırılıyor, camı kırılıyor. Ortalığı taciz ediyoruz; yardım edin, yardım edin, camimizi tamir edin…Ortalığı taciz ediyoruz; yardım edin, yardım edin, camimizi tamir edin… Yüzlerce kişi, binlerce kişi bir tamiri beceremiyor.Yüzlerce kişi, binlerce kişi bir tamiri beceremiyor. Her yerde böyle ya…Her yerde böyle ya… Allah kusurlarımızı affetsin.

Allah kusurlarımızı affetsin.
Demek ki mirasçımızın malını seviyoruz.Demek ki mirasçımızın malını seviyoruz. Kendi malımızı sevsek hemen veririz, elimizde varken…Kendi malımızı sevsek hemen veririz, elimizde varken… “—Sonra ölürken vasiyet ederim!”
“—Sonra ölürken vasiyet ederim!”
Kıymeti yok o vasiyetin.

Kıymeti yok o vasiyetin.
O dinlenmez, meşru değildir.O dinlenmez, meşru değildir. Allah kusurlarımızı affetsin

Allah kusurlarımızı affetsin
ve sevdiği kullar arasına cümlemizi kabul buyursun.ve sevdiği kullar arasına cümlemizi kabul buyursun. El-fâtiha!

El-fâtiha!
Konuşma Hakkında
Tema 1
Tema 2