Namaz Vakitleri

21 Cemâziye'l-Evvel 1446
23 Kasım 2024
İmsak
06:23
Güneş
07:53
Öğle
12:55
İkindi
15:25
Akşam
17:48
Yatsı
19:12
Detaylı Arama

Salât ü Selâm: Sevgi, Bağlılık ve Bereket

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

4 Zilka'de 1408 / 18.06.1988
Sapanca/ Sakarya

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Peygamberimize Salat u Selam Getirmenin Fazileti, Orucun Kıyamet Günü Şefaat Etmesi, | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Salât ü Selâm: Sevgi, Bağlılık ve Bereket

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

4 Zilka'de 1408 / 18.06.1988
Sapanca/ Sakarya

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Peygamberimize Salat u Selam Getirmenin Fazileti, Orucun Kıyamet Günü Şefaat Etmesi, | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Konuşma Metni

Aziz ve Muhterem Kardeşlerim! Aziz ve Muhterem Kardeşlerim!

Allah'ın selamı, rahmeti ve bereketi üzerinize olsun.Allah'ın selamı, rahmeti ve bereketi üzerinize olsun. Rabbimiz dünya ve âhiretin hayırlarına sizleri ve bizleri nail eyleyipRabbimiz dünya ve âhiretin hayırlarına sizleri ve bizleri nail eyleyip iki cihanda mesut ve bahtiyar olmamızı nasip eylesin! iki cihanda mesut ve bahtiyar olmamızı nasip eylesin!

Peygamberimiz Muhammed-i Mustafâ sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in mübarek hadîs-i şerîflerinden bir demet okuyupPeygamberimiz Muhammed-i Mustafâ sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in mübarek hadîs-i şerîflerinden bir demet okuyup taallüm eylemek, izah etmek ve tefeyyüz eylemek üzere oturmuş bulunuyoruz. taallüm eylemek, izah etmek ve tefeyyüz eylemek üzere oturmuş bulunuyoruz.

Bu hadîs-i şerîflerin okunmasına ve izahına başlamazdan evvelBu hadîs-i şerîflerin okunmasına ve izahına başlamazdan evvel Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'e sevgimizin, saygımızın, bağlılığımızınPeygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'e sevgimizin, saygımızın, bağlılığımızın ve ümmetliğimizin bir nişânesi olmak üzere rûh-ı pâkine hediye edelim diye ve ümmetliğimizin bir nişânesi olmak üzere rûh-ı pâkine hediye edelim diye ve onun cümle âlinin, ashabının, etbâının, ahbabının ruhlarına ve sair enbiyâ ve mürselînin,ve onun cümle âlinin, ashabının, etbâının, ahbabının ruhlarına ve sair enbiyâ ve mürselînin, cümle evliyâullâh-ı mukarrabîn ve müttekînin ruhlarına âcizâne bizlerden hediyye-i Kur'âniyye olsun diye,cümle evliyâullâh-ı mukarrabîn ve müttekînin ruhlarına âcizâne bizlerden hediyye-i Kur'âniyye olsun diye, ve sair mü'minîn ü mü'minât ve müslimîn ü müslimât ve hâssaten sâdât ve meşâyih-i turuk-ı aliyyemize hediye olsun diye,ve sair mü'minîn ü mü'minât ve müslimîn ü müslimât ve hâssaten sâdât ve meşâyih-i turuk-ı aliyyemize hediye olsun diye, uzaktan ve yakından bu hadîs-i şerîfleri dinlemeye gelmiş olan siz kardeşlerimizin deuzaktan ve yakından bu hadîs-i şerîfleri dinlemeye gelmiş olan siz kardeşlerimizin de âhirete göçmüş cümle yakınlarının ve sevdiklerinin ve bizim de dostlarımızın ve sevdiklerimizin,âhirete göçmüş cümle yakınlarının ve sevdiklerinin ve bizim de dostlarımızın ve sevdiklerimizin, bize dua vasiyet etmiş olanların, bizden, boynu bükük dua bekleyenbize dua vasiyet etmiş olanların, bizden, boynu bükük dua bekleyen o mevtâların ruhlarına hediye olsun diye,o mevtâların ruhlarına hediye olsun diye, şu beldelerde medfun bulunan zevâtın ruhlarına hediye olsun diye,şu beldelerde medfun bulunan zevâtın ruhlarına hediye olsun diye, bu camiyi yaptıran, yaşatan, tamir ettiren, genişleten, içinde namaz kılıp canlı tutup bu camiyi yaptıran, yaşatan, tamir ettiren, genişleten, içinde namaz kılıp canlı tutup maddeten ve mânen ihya ve imar edenlere ve onların geçmişlerine hediye olsun diye,maddeten ve mânen ihya ve imar edenlere ve onların geçmişlerine hediye olsun diye, bu beldelerimizi ''Allah Allah'' diye diye O'nun yolunda canlarını mallarını her türlü varlıklarını feda ederek, bu beldelerimizi ''Allah Allah'' diye diye O'nun yolunda canlarını mallarını her türlü varlıklarını feda ederek, çalışarak fethetmiş ve bize miras ve emanet bırakmış olançalışarak fethetmiş ve bize miras ve emanet bırakmış olan şehitlerin, fatihlerin, mücahitlerin ruhlarına hediye olsun diye, şehitlerin, fatihlerin, mücahitlerin ruhlarına hediye olsun diye, bu okuduğumuz hadîs-i şerîfleri Peygamber Efendimiz'den dinleyen mübarek sahabesininbu okuduğumuz hadîs-i şerîfleri Peygamber Efendimiz'den dinleyen mübarek sahabesinin ve onlardan rivayet eden râvîlerin ve alimlerin ve eseri telif eylemiş zevât-ı muhteremeninve onlardan rivayet eden râvîlerin ve alimlerin ve eseri telif eylemiş zevât-ı muhteremenin ve kendisinden feyz aldığımız mürşidlerimizin, hocalarımızın ruhlarına hediye olsun diyeve kendisinden feyz aldığımız mürşidlerimizin, hocalarımızın ruhlarına hediye olsun diye buyurun bir Fâtiha üç İhlâs-ı Şerîf okuyalım, ruhlarına hediye edelim.buyurun bir Fâtiha üç İhlâs-ı Şerîf okuyalım, ruhlarına hediye edelim. Rabbimiz bizi ve onları da dünya ve âhiretin hayırlarına, yüksek makamlarına nail eylesin! Rabbimiz bizi ve onları da dünya ve âhiretin hayırlarına, yüksek makamlarına nail eylesin!

Bismillâhirrahmânirrahîm. Bismillâhirrahmânirrahîm.

Az önce metnini okumuş olduğumuz bu haftanın ilk hadîs-i şerîfi,Az önce metnini okumuş olduğumuz bu haftanın ilk hadîs-i şerîfi, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'e salât u selâm getirmeyi teşvik edici bir hadîs-i şerîf. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'e salât u selâm getirmeyi teşvik edici bir hadîs-i şerîf. Ebû Hureyre radıyallahu anh'den Dârekutnî rivayetle yazmış. Ebû Hureyre radıyallahu anh'den Dârekutnî rivayetle yazmış. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'in bu hadîs-i şerîfinde ifadesi şöyle: Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'in bu hadîs-i şerîfinde ifadesi şöyle:

es-Salâtü aleyye nûrun ale's-sırâti.es-Salâtü aleyye nûrun ale's-sırâti. ''Bana salât u selâm getirmek yarın rûz-ı mahşerde sırat üzerinde''Bana salât u selâm getirmek yarın rûz-ı mahşerde sırat üzerinde o salât ü selâmı getiren kimse için yolunu aydınlatacak, sıratı aydınlatacak bir nur olur.''o salât ü selâmı getiren kimse için yolunu aydınlatacak, sıratı aydınlatacak bir nur olur.'' Fe-men sallâ aleyye yevme'l-cumuati semânîne merreten. Fe-men sallâ aleyye yevme'l-cumuati semânîne merreten. ''Kim Cuma günü bana seksen defa salât u selam getirirse''''Kim Cuma günü bana seksen defa salât u selam getirirse'' ğufiret lehû zünûbü semânîne âmmen ''onun seksen yıllık günahı bağışlanır.'' ğufiret lehû zünûbü semânîne âmmen ''onun seksen yıllık günahı bağışlanır.''

Peygamber Efendimiz'e çok çeşitli ifadelerle salât u selâm getirilebilir.Peygamber Efendimiz'e çok çeşitli ifadelerle salât u selâm getirilebilir. Mübarek alimlerimizin tespit etmiş olduğu çeşitli salât u selâmlar vardır. Mübarek alimlerimizin tespit etmiş olduğu çeşitli salât u selâmlar vardır. Peygamber Efendimiz'in, kendisinin bize tavsiye etmiş olduğu salât u selâmlar vardır.Peygamber Efendimiz'in, kendisinin bize tavsiye etmiş olduğu salât u selâmlar vardır. Bazıları salât u selâmları müstakil kitap halinde toplamışlardır.Bazıları salât u selâmları müstakil kitap halinde toplamışlardır. Ne kadar güzel ifadeler, ne kadar derin mânalar, ne kadar ince duygular ileNe kadar güzel ifadeler, ne kadar derin mânalar, ne kadar ince duygular ile yazarının Resûlullah'a duyduğu muhabbeti gösteren şaheser eserler vardır. yazarının Resûlullah'a duyduğu muhabbeti gösteren şaheser eserler vardır.

Mesela Delâilü'l-hayrât isimli mübarek eser içinde çok salât u selâmlar vardır.Mesela Delâilü'l-hayrât isimli mübarek eser içinde çok salât u selâmlar vardır. Mânalarını bilen kimseler okurken ne kadar şevk duyarlar, zevk duyarlar, beğenirler.Mânalarını bilen kimseler okurken ne kadar şevk duyarlar, zevk duyarlar, beğenirler. Allahu Teâlâ hazretleri Kur'ân-ı Kerîm'inde salât u selâm getirmeyi bize emrediyor.Allahu Teâlâ hazretleri Kur'ân-ı Kerîm'inde salât u selâm getirmeyi bize emrediyor. Buyuruyor ki; Buyuruyor ki;

İnna'l-lâhe ve melâiketehû yüsallûne ale'n-nebiyyi.İnna'l-lâhe ve melâiketehû yüsallûne ale'n-nebiyyi. ''Hiç şüphe yok ki Allahu Teâlâ bizzat kendisi ve melekleri, peygamber için salât u selâm ederler.''''Hiç şüphe yok ki Allahu Teâlâ bizzat kendisi ve melekleri, peygamber için salât u selâm ederler.'' Yâ eyyühe'l-lezîne âmenû sallû aleyhi ve sellimû teslîmâ. Yâ eyyühe'l-lezîne âmenû sallû aleyhi ve sellimû teslîmâ. ''Ey iman edenler! Siz de o Resûl-i Edîb'e salât u selâm eyleyin, ona salât ve selam getirin.'' ''Ey iman edenler! Siz de o Resûl-i Edîb'e salât u selâm eyleyin, ona salât ve selam getirin.''

Salât, Arapça'da lügat mânası itibariyle dua etmek, teveccüh etmek mânasına gelen bir kelimedir.Salât, Arapça'da lügat mânası itibariyle dua etmek, teveccüh etmek mânasına gelen bir kelimedir. Böylece Peygamber Efendimiz'e dua etmek bize emredilmiş oluyor. Böylece Peygamber Efendimiz'e dua etmek bize emredilmiş oluyor.

Allahu Teâlâ hazretlerinin Peygamber Efendimiz'e salât u selâmı ne mânaya gelir? Allahu Teâlâ hazretlerinin Peygamber Efendimiz'e salât u selâmı ne mânaya gelir?

''Rahmetini bahşetmesi'' mânasına gelir.''Rahmetini bahşetmesi'' mânasına gelir. Meleklerden salât u selâm ''ona dua etmeleri'' mânasına gelir. Meleklerden salât u selâm ''ona dua etmeleri'' mânasına gelir. Biz de Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in adı her anıldıkça ona salât u selâm getiririz.Biz de Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in adı her anıldıkça ona salât u selâm getiririz. En kısası aleyhisselam demektir.En kısası aleyhisselam demektir. Muhammed aleyhisselam, Nuh aleyhisselam, Âdem aleyhisselam diyoruz.Muhammed aleyhisselam, Nuh aleyhisselam, Âdem aleyhisselam diyoruz. İşte o aleyhisselam sözü ''Ona selam olsun.'' demektir.İşte o aleyhisselam sözü ''Ona selam olsun.'' demektir. O vazifeyi kısaca îfâ ediyoruz.O vazifeyi kısaca îfâ ediyoruz. Allah ecdadımızdan razı olsun, bize güzel şeyler öğretmişler, Allah ecdadımızdan razı olsun, bize güzel şeyler öğretmişler, dilimize edep olarak yerleşmiş; dilimize edep olarak yerleşmiş; bir peygamber adı anıldı mı, hemen arkasından aleyhisselam deriz. bir peygamber adı anıldı mı, hemen arkasından aleyhisselam deriz. Yeni kitaplarda (as.) veya (sas.) diye yazılmıştır.Yeni kitaplarda (as.) veya (sas.) diye yazılmıştır. Kimisi âşikâre olarak da sallallahu aleyhi ve sellem diye yazar. Kimisi âşikâre olarak da sallallahu aleyhi ve sellem diye yazar.

Salât, ''dua'' demek oluyor.Salât, ''dua'' demek oluyor. Biz Peygamber Efendimiz'e dua ediyoruz.Biz Peygamber Efendimiz'e dua ediyoruz. Niçin? Onun ümmeti olduğumuz için, onu saydığımız için, Niçin? Onun ümmeti olduğumuz için, onu saydığımız için, ona sonsuz sevgi duyduğumuz, ona bağlı olduğumuz için. ona sonsuz sevgi duyduğumuz, ona bağlı olduğumuz için. O Allah'ın sevgili kulu olduğundan, hâtemü'n-nebiyyîn olduğundan,O Allah'ın sevgili kulu olduğundan, hâtemü'n-nebiyyîn olduğundan, resûlü's-sakaleyn olduğundan, seyyidü'l-evvelîne ve'l-âhırîn olduğundan, resûlü's-sakaleyn olduğundan, seyyidü'l-evvelîne ve'l-âhırîn olduğundan, nice nice yüksek vasıflara sahip olduğundan. nice nice yüksek vasıflara sahip olduğundan. Allahu Teâlâ hazretleri, Kur'ân-ı Kerîm'inde onu nice âyet-i kerîmelerde medh eylemiş olduğundan… Allahu Teâlâ hazretleri, Kur'ân-ı Kerîm'inde onu nice âyet-i kerîmelerde medh eylemiş olduğundan…

Le-kad câeküm resûlün min enfüsiküm azîzün aleyhi mâ anittüm harîsun aleykümLe-kad câeküm resûlün min enfüsiküm azîzün aleyhi mâ anittüm harîsun aleyküm bi'l-mü'minîne raûfün rahîm. bi'l-mü'minîne raûfün rahîm.

Kul in küntüm tuhibbûna'l-lâhe fe'ttebiûnî yuhbibkümü'l-lâh ve-yağfir leküm zünûbeküm. Kul in küntüm tuhibbûna'l-lâhe fe'ttebiûnî yuhbibkümü'l-lâh ve-yağfir leküm zünûbeküm.

İnnâ fetehnâ leke fethan mübînâ.İnnâ fetehnâ leke fethan mübînâ. Li-yağfire leka'l-lâhu mâ tekaddeme min zenbike ve mâ teahhara Li-yağfire leka'l-lâhu mâ tekaddeme min zenbike ve mâ teahhara ve yütimme ni'metehû aleyke ve yehdiyeke sırâtan müstekîmâ. ve yütimme ni'metehû aleyke ve yehdiyeke sırâtan müstekîmâ.

Yâ eyyühe'n-nebiyyü innâ erselnâke şâhiden ve mübeşşiren ve nezîrâ... Yâ eyyühe'n-nebiyyü innâ erselnâke şâhiden ve mübeşşiren ve nezîrâ...

Nice nice âyet-i kerîmeler var; hepsini anlatmaya zamanımız yetmez.Nice nice âyet-i kerîmeler var; hepsini anlatmaya zamanımız yetmez. Çok methetmiş.Çok methetmiş. Çok sevgili kulu, raûf ve rahîm, en güzel ahlâka sahip olan o Resûl-i Edîb;Çok sevgili kulu, raûf ve rahîm, en güzel ahlâka sahip olan o Resûl-i Edîb; biz ona salât u selâm edersek Allah bize yüz misli lütuflar ihsan eder. biz ona salât u selâm edersek Allah bize yüz misli lütuflar ihsan eder. Bunun otuzu dünyaya ait ise yetmişi âhirete aittir veya yetmişi dünyaya ait ise otuzu âhirete aittir. Bunun otuzu dünyaya ait ise yetmişi âhirete aittir veya yetmişi dünyaya ait ise otuzu âhirete aittir. Nice nice feyizler bulur.Nice nice feyizler bulur. Bir insan Peygamber Efendimiz'e salât u selâm ettiği zaman,Bir insan Peygamber Efendimiz'e salât u selâm ettiği zaman, bu salât u selâm Peygamber Efendimiz'in ruh-i pâkine ulaştırılır. bu salât u selâm Peygamber Efendimiz'in ruh-i pâkine ulaştırılır.

Muhterem kardeşlerim! Hadîs-i şerîfte bu hususta sarahat vardır, aleniyet vardır, gerçektir.Muhterem kardeşlerim! Hadîs-i şerîfte bu hususta sarahat vardır, aleniyet vardır, gerçektir. Biz buradan es-Salâtü ve's-selâmü aleyke yâ Resûlallâh dediğimiz zamanBiz buradan es-Salâtü ve's-selâmü aleyke yâ Resûlallâh dediğimiz zaman veya Sallallahu aleyhi ve sellem dediğimiz zaman veya Aleyhi's-salâtü ve's-selam dediğimiz zaman veya Sallallahu aleyhi ve sellem dediğimiz zaman veya Aleyhi's-salâtü ve's-selam dediğimiz zaman veya daha uzun salât u selâmlardan birisini söylediğimiz zaman veya daha uzun salât u selâmlardan birisini söylediğimiz zaman bu salât u selâm Peygamber Efendimiz'e ulaştırılır.bu salât u selâm Peygamber Efendimiz'e ulaştırılır. Peygamber Efendimiz, kendisine kimin, ne zaman, nasıl salât u selâm ettiğinden haberdar edilir.Peygamber Efendimiz, kendisine kimin, ne zaman, nasıl salât u selâm ettiğinden haberdar edilir. Melekler kendisine bildirirler, o da mukabele eder. Melekler kendisine bildirirler, o da mukabele eder.

Size birisi Selâmün aleyküm dese karşılıksız koyar mısınız? Koymazsınız.Size birisi Selâmün aleyküm dese karşılıksız koyar mısınız? Koymazsınız. Resûlullah Efendimiz kendisine salât u selâm edene en aşağısından Ve aleyke's-selam dese;Resûlullah Efendimiz kendisine salât u selâm edene en aşağısından Ve aleyke's-selam dese; ''Ey benim ümmetimin, yüzü kara ümmetimin bîçârelerinden bir bîçâre! ''Ey benim ümmetimin, yüzü kara ümmetimin bîçârelerinden bir bîçâre! Madem bana salât u selâm ettin ve aleyke's-selam, sana da salât u selâm olsun.'' deseMadem bana salât u selâm ettin ve aleyke's-selam, sana da salât u selâm olsun.'' dese saadet-i dâreyne nail olursun. saadet-i dâreyne nail olursun. Resûlullah dua edecek, o mübarek resul dua edecek, o insanın sırtı yere gelir mi? Resûlullah dua edecek, o mübarek resul dua edecek, o insanın sırtı yere gelir mi?

Onun için Resûlullah Efendimiz'e çokça salât u selâm etmeliyiz.Onun için Resûlullah Efendimiz'e çokça salât u selâm etmeliyiz. Bu bizim hem sevgimizin bağlılığımızın ifadesiBu bizim hem sevgimizin bağlılığımızın ifadesi hem de çeşitli büyük kazançlar kazanmamızın sebebi ve vesilesidir. hem de çeşitli büyük kazançlar kazanmamızın sebebi ve vesilesidir. Her fırsatta salât u selâm etmeliyiz. Etmiyor adam! Her fırsatta salât u selâm etmeliyiz. Etmiyor adam! Bizim üniversitelerde âdettir. Bizim üniversitelerde âdettir. Doktora tezleri olur, doçentlik tezleri olur, jürilere gireriz.Doktora tezleri olur, doçentlik tezleri olur, jürilere gireriz. Talebe olarak da girdik; asistan, doçent, profesör olarak da girdik.Talebe olarak da girdik; asistan, doçent, profesör olarak da girdik. Öyle insanlar vardır ki ben hatırlarım.Öyle insanlar vardır ki ben hatırlarım. O jüride bulunmadım ama duydum.O jüride bulunmadım ama duydum. ''Geç bakalım şuraya!'' diyor, karşısındaki adam oturuyor.''Geç bakalım şuraya!'' diyor, karşısındaki adam oturuyor. ''Şimdi şu meseleyi hazretsiz, salâtsız, selamsız bir anlat bakalım.'' diyor. ''Şimdi şu meseleyi hazretsiz, salâtsız, selamsız bir anlat bakalım.'' diyor. Rahatsız olmuş zavallıcık.Rahatsız olmuş zavallıcık. Hz. Ömer demeyecek, Ömer diyecek. Ömer senin askerlik arkadaşın mı?Hz. Ömer demeyecek, Ömer diyecek. Ömer senin askerlik arkadaşın mı? Aşere-i Mübeşşereden, Resûlullah Efendimiz'in has sahabisi. Aşere-i Mübeşşereden, Resûlullah Efendimiz'in has sahabisi. Ebû Bekir diyecek, Ömer diyecek. Öyle şey olur mu? Ebû Bekir diyecek, Ömer diyecek. Öyle şey olur mu?

İnsan babasına Necati, Ahmet, Mehmet der mi?İnsan babasına Necati, Ahmet, Mehmet der mi? Bu mübarek zâtlar babasından daha mı aşağı?Bu mübarek zâtlar babasından daha mı aşağı? ''Hadi bakalım hazretsiz bir konuşma yap, hadi bakalım salât u selâmsız bir konuşma yap.'' olur mu? ''Hadi bakalım hazretsiz bir konuşma yap, hadi bakalım salât u selâmsız bir konuşma yap.'' olur mu? Resûlullah Efendimiz'in adı geçecek, ben salât u selâm getirmeyeceğim. Resûlullah Efendimiz'in adı geçecek, ben salât u selâm getirmeyeceğim. Peygamber Efendimiz; ''Benim adım anıldığı halde bana salât u selâm getirmeyen kimse cimridir.'' diyor. Peygamber Efendimiz; ''Benim adım anıldığı halde bana salât u selâm getirmeyen kimse cimridir.'' diyor. Ağzına kira mı istiyorsun? Ağzına kira mı istiyorsun? O kadar sevaba gireceksin, bir ''Resûlullah aleyhisselam'' diyemiyor musun? O kadar sevaba gireceksin, bir ''Resûlullah aleyhisselam'' diyemiyor musun?

Üniversite hocası olmuş;Üniversite hocası olmuş; ''Hadi bakalım bir salât u selâm demeden, bir hazret demeden cevap ver.'' diyor.''Hadi bakalım bir salât u selâm demeden, bir hazret demeden cevap ver.'' diyor. Başka hiç iş kalmadı. Başka hiç iş kalmadı. Sanki memleket onunla ileri gidecek.Sanki memleket onunla ileri gidecek. Resûlullah'ın adı her anıldığında salât u selâm getireceğiz. Resûlullah'ın adı her anıldığında salât u selâm getireceğiz. İran'a gittim, elçilikten çağırdılar. İran'a gittim, elçilikten çağırdılar. Devlet de bizi görevlendirdi. Üniversiteden görevli olarak kalktık, İran'a gittik.Devlet de bizi görevlendirdi. Üniversiteden görevli olarak kalktık, İran'a gittik. İran devriminin üçüncü kutlama yıldönümlerinde Türkiye'den bir heyet; İran devriminin üçüncü kutlama yıldönümlerinde Türkiye'den bir heyet; TRT'den, üniversiteden, muhtelif fakültelerden, bize de nasip oldu.TRT'den, üniversiteden, muhtelif fakültelerden, bize de nasip oldu. ''Farsça biliyoruz.'' diye bizi de seçmişler, kalktık gittik.''Farsça biliyoruz.'' diye bizi de seçmişler, kalktık gittik. Ben hayretler içerisinde kaldım; Ben hayretler içerisinde kaldım; söz arasında, konferansta, toplantıda bir ''Humeyni'' adı geçiyorsöz arasında, konferansta, toplantıda bir ''Humeyni'' adı geçiyor –Mâlum Humeyni onların meşhur liderleri- –Mâlum Humeyni onların meşhur liderleri- bütün salon hepsi birden oturduğu yerden ayağa kalkıyor. bütün salon hepsi birden oturduğu yerden ayağa kalkıyor. Bizim İstiklal Marşı'nda kalktıkları gibi. Bizim İstiklal Marşı'nda kalktıkları gibi. Allahümme salli alâ seyyidinâ Muhammed diyor, oturuyor.Allahümme salli alâ seyyidinâ Muhammed diyor, oturuyor. Konuşmacı yine bir söz arasında bir kere daha o ismi ansa hop tekrar ayağa kalkıyorlar.Konuşmacı yine bir söz arasında bir kere daha o ismi ansa hop tekrar ayağa kalkıyorlar. Yine bir salât u selâm okunuyor, oturuyorlar.Yine bir salât u selâm okunuyor, oturuyorlar. İnsan anlıyor ki bu adamların töresi, âdeti bu.İnsan anlıyor ki bu adamların töresi, âdeti bu. Onlar ondan bıkmıyorlar da biz Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem'in adı anıldığı zaman mı aleyhisselam demeyeceğiz.Onlar ondan bıkmıyorlar da biz Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem'in adı anıldığı zaman mı aleyhisselam demeyeceğiz. Askerlik arkadaşımız mı? Askerlik arkadaşımız mı? Mahalle arkadaşımız mı? Nasıl olur?Mahalle arkadaşımız mı? Nasıl olur? Nasıl salât u selâm getirmeyiz? Nasıl salât u selâm getirmeyiz?

Bizim töremizde bir zamanlar bir hanımın efendisine bile adı ile hitap etmesi saygısızlık sayılırdı.Bizim töremizde bir zamanlar bir hanımın efendisine bile adı ile hitap etmesi saygısızlık sayılırdı. Öyle idi bir zamanlar! Öyle idi bir zamanlar! Şimdi herkes ''Ahmet, Mehmet gel, git.'' diyor.Şimdi herkes ''Ahmet, Mehmet gel, git.'' diyor. Eskiden ''Efendi'' denirdi. Eskiden ''Efendi'' denirdi. Adam da karısının ismini seslenmeyi, nezakete ve edebe aykırı sayardı.Adam da karısının ismini seslenmeyi, nezakete ve edebe aykırı sayardı. Aşağıdan kapıyı çalardı, ''bana bak'' diye seslenirdi.Aşağıdan kapıyı çalardı, ''bana bak'' diye seslenirdi. Hanımının adı yok mu?Hanımının adı yok mu? Var ama söylemezdi çünkü söylese öbür taraftan duyulacak; ''Ayşe, Zübeyde, Fatma.'' diye adı öğrenilecek. Var ama söylemezdi çünkü söylese öbür taraftan duyulacak; ''Ayşe, Zübeyde, Fatma.'' diye adı öğrenilecek. Eskiden; ''Senin hanımının adı nedir?'' denmezdi. Eskiden; ''Senin hanımının adı nedir?'' denmezdi. Böyle bir takım incelikler vardı. Böyle bir takım incelikler vardı. Şimdi her şey unutuldu. Şimdi her şey unutuldu. Ama biz hocayız, kitaplar dinimizin kitapları, siz de Allah'ın yolunda yürümek isteyen bir cemaatsiniz.Ama biz hocayız, kitaplar dinimizin kitapları, siz de Allah'ın yolunda yürümek isteyen bir cemaatsiniz. Salât u selâm getireceğiz. Bu işte kâr var. Salât u selâm getireceğiz. Bu işte kâr var.

İbn Ömer radıyallahu anh demiş ki; ''İbn Ömer radıyallahu anh demiş ki; '' Kalk çarşıya gidelim.''Kalk çarşıya gidelim.'' Arkadaşı da demiş ki;Arkadaşı da demiş ki; ''Ey Ömer'in oğlu Abdullah!''Ey Ömer'in oğlu Abdullah! Ben senin huyunu bilirim, çarşıyı pazarı sevmeyen bir insansın. Ben senin huyunu bilirim, çarşıyı pazarı sevmeyen bir insansın. ‘Orada yalan yere yemin ediliyor, eksik tartı oluyor, ‘Orada yalan yere yemin ediliyor, eksik tartı oluyor, mallar hileli satılabiliyor, şeytanın dolaştığı yer.' gitmek istemezsin.mallar hileli satılabiliyor, şeytanın dolaştığı yer.' gitmek istemezsin. Söyle bakalım ne maksatla çarşıya pazara gidelim diye teklif ediyorsun? Söyle bakalım ne maksatla çarşıya pazara gidelim diye teklif ediyorsun? Kalbindeki asıl niyetini söyle.''Kalbindeki asıl niyetini söyle.'' Mübarek mütebessim, demiş ki:Mübarek mütebessim, demiş ki: ''Yahu orada çok insan vardır; görürüz, selam veririz, sevap kazanırız.''''Yahu orada çok insan vardır; görürüz, selam veririz, sevap kazanırız.'' Sokakta gitse bir kişiye, iki kişiye rastlayacak; çok değil. Sokakta gitse bir kişiye, iki kişiye rastlayacak; çok değil. Çarşıya gitse insan kaynıyor.Çarşıya gitse insan kaynıyor. es-Selâmü aleyküm ve rahmetullah, es-selâmü aleyküm ve rahmetullah,es-Selâmü aleyküm ve rahmetullah, es-selâmü aleyküm ve rahmetullah, es-selâmu aleyküm ve rahmetullah, es-selâmü aleyküm ve rahmetullah… es-selâmu aleyküm ve rahmetullah, es-selâmü aleyküm ve rahmetullah… Sevap kazanacak, onu düşünüyor. Sevap kazanacak, onu düşünüyor.

Talebeleri anlatıyorlar.Talebeleri anlatıyorlar. Konya'da Veyiszâde merhum varmış; evliyâullahtan mübarek bir kimse.Konya'da Veyiszâde merhum varmış; evliyâullahtan mübarek bir kimse. Sınıfta bir tanesi tereddüt etmiş de ''Evliyâullahtan mı, değil mi?'' diye kalbinden bir şeyler geçirmiş. Sınıfta bir tanesi tereddüt etmiş de ''Evliyâullahtan mı, değil mi?'' diye kalbinden bir şeyler geçirmiş. Ne geçirdiyse hemen ona doğrudan doğruya hitap ederek bir şeyler söylemiş. Ne geçirdiyse hemen ona doğrudan doğruya hitap ederek bir şeyler söylemiş. Gönlünden geçeni Allah kendisine bildirdiği için ''öyle düşünme'' diye direk uyarmış.Gönlünden geçeni Allah kendisine bildirdiği için ''öyle düşünme'' diye direk uyarmış. O mübarek çarşıya girermiş; ona selam verir, buna selam verir öyle yürürmüş.O mübarek çarşıya girermiş; ona selam verir, buna selam verir öyle yürürmüş. Sevap olduğu için yapıyor.Sevap olduğu için yapıyor. Selam muhabbeti getirir; tanışmayı, konuşmayı, arkadaşlığı getirir.Selam muhabbeti getirir; tanışmayı, konuşmayı, arkadaşlığı getirir. O muhabbetten de birlik beraberlik ve nice nice güzel sonuçlar hâsıl olur. O muhabbetten de birlik beraberlik ve nice nice güzel sonuçlar hâsıl olur.

Onun için, Peygamber Efendimiz'in adı anıldığı zaman salât u selâm edeceğiz. Onun için, Peygamber Efendimiz'in adı anıldığı zaman salât u selâm edeceğiz. Sokakta karşılaştığımız zaman bile biz birbirimize selam veriyoruz.Sokakta karşılaştığımız zaman bile biz birbirimize selam veriyoruz. O bizim başımızın tâcıdır. Canımız feda olsun. O bizim başımızın tâcıdır. Canımız feda olsun. Fidâke ebî ve ümmî yâ Resûlallah!Fidâke ebî ve ümmî yâ Resûlallah! ''Anam, babam ve canım sana feda olsun ey Allah'ın Resûlü!'' diye konuşurlarmış. ''Anam, babam ve canım sana feda olsun ey Allah'ın Resûlü!'' diye konuşurlarmış. Peygamber Efendimiz'e hitap eden, onunla konuşan muasırları; sahabe-i kirâm; Bizim için de öyle.Peygamber Efendimiz'e hitap eden, onunla konuşan muasırları; sahabe-i kirâm; Bizim için de öyle. Canımız feda olsun! Canımız feda olsun!

Canım fedâ olsun senin yoluna, Canım fedâ olsun senin yoluna,

Adı güzel, kendi güzel Muhammed. Adı güzel, kendi güzel Muhammed.

Şefaat eyle bu kemter kuluna, Şefaat eyle bu kemter kuluna,

Adı güzel, kendi güzel Muhammed. Adı güzel, kendi güzel Muhammed.

Mü'min olanların çoktur cefâsı, Mü'min olanların çoktur cefâsı,

Âhirette olur zevk ü sefâsı, Âhirette olur zevk ü sefâsı,

Onsekizbin âlemin Mustafâ'sı, Onsekizbin âlemin Mustafâ'sı,

Adı güzel, kendi güzel Muhammed. Adı güzel, kendi güzel Muhammed.

Allahümme salli alâ seyyidinâ Muhammed. Ne güzel!Allahümme salli alâ seyyidinâ Muhammed. Ne güzel! Allah bize Resûlullah Efendimiz'e saygıyı, sevgiyi bahşeylesin, Allah bize Resûlullah Efendimiz'e saygıyı, sevgiyi bahşeylesin, ona salât u selâmda kusur ettirmesin, şefaatine nail eylesin. ona salât u selâmda kusur ettirmesin, şefaatine nail eylesin. Peygamber Efendimiz; ''Bana salât u selâm getirmek sıratta kişiye nur olur. Peygamber Efendimiz; ''Bana salât u selâm getirmek sıratta kişiye nur olur. Kim Cuma günü bana seksen kere salât u selâm ederse onun seksen yıllık günahı bağışlanır.'' buyuruyorKim Cuma günü bana seksen kere salât u selâm ederse onun seksen yıllık günahı bağışlanır.'' buyuruyor O halde defterimizin bir kenarına yazalım, aklımıza iyice yerleştirelim.O halde defterimizin bir kenarına yazalım, aklımıza iyice yerleştirelim. Cuma günü demek Resûlullah'a salât u selâm günü demektir.Cuma günü demek Resûlullah'a salât u selâm günü demektir. Cuma günü oldu mu Efendimiz'e salât u selâmı ziyade eyleyelim, arttıralım.Cuma günü oldu mu Efendimiz'e salât u selâmı ziyade eyleyelim, arttıralım. Madem bu hadîs-i şerîfte seksen rakamını söylemiş, Madem bu hadîs-i şerîfte seksen rakamını söylemiş, o zaman doksan dokuzluk tesbihimizden fazlalıklarını ayıralım,o zaman doksan dokuzluk tesbihimizden fazlalıklarını ayıralım, oradan seksen defa salât u selâm çekelim de, bu hadîs-i şerîfi uygulamış olalım.oradan seksen defa salât u selâm çekelim de, bu hadîs-i şerîfi uygulamış olalım. Çünkü insan duyduğunu yapacak, bildiğini uygulayacak, ilmi ile amel edecek ki sevaplara nail olsun.Çünkü insan duyduğunu yapacak, bildiğini uygulayacak, ilmi ile amel edecek ki sevaplara nail olsun. Rabbimiz Teâlâ bizi Peygamber Efendimiz'i sevenRabbimiz Teâlâ bizi Peygamber Efendimiz'i seven ve Peygamber Efendimiz tarafından sevilen bir ümmet olmaya muvaffak eylesin. ve Peygamber Efendimiz tarafından sevilen bir ümmet olmaya muvaffak eylesin.

Bir insan Peygamber Efendimiz'i seviyor. Ne yapacak?Bir insan Peygamber Efendimiz'i seviyor. Ne yapacak? Sünnetine uyacak, sünnetini tatbik edecek, emirlerini tutacak, buyruğuna riayet edecek. Sünnetine uyacak, sünnetini tatbik edecek, emirlerini tutacak, buyruğuna riayet edecek. Efendimiz'in zamanında, sağlığında; Efendimiz'in zamanında, sağlığında;

Lâ terfeû asvâteküm fevka savti'n-nebiyyi.Lâ terfeû asvâteküm fevka savti'n-nebiyyi. ''Sesinizi Resûlullah'tan fazla dikleştirip yükseltmeyin.'' diye âyet-i kerîmede emir olunduğu için''Sesinizi Resûlullah'tan fazla dikleştirip yükseltmeyin.'' diye âyet-i kerîmede emir olunduğu için bu günün bile ârif ve edepli insanları Medine-i Münevvere'de fıs fıs konuşurlar, bu günün bile ârif ve edepli insanları Medine-i Münevvere'de fıs fıs konuşurlar, yavaş yavaş konuşurlar.yavaş yavaş konuşurlar. Çünkü orası Resûlullah'ın şehri. Çünkü orası Resûlullah'ın şehri. Sakın terki edebden kûy-i mahbûb-ı Hudâ'dır bu. Sakın terki edebden kûy-i mahbûb-ı Hudâ'dır bu.

Burası, Allah'ın sevgilisinin yeri.Burası, Allah'ın sevgilisinin yeri. Burada edebe riayet edilmeden olur mu?Burada edebe riayet edilmeden olur mu? Şair; ''Edebe riayet etmemekten sakın.'' diyor. Şair; ''Edebe riayet etmemekten sakın.'' diyor. Orada öyle sessiz sedasız, boynu bükük, edebe riayet ederek dururlar.Orada öyle sessiz sedasız, boynu bükük, edebe riayet ederek dururlar. Rabbimiz, Resûlullah Efendimiz'e öyle candan sevgi ve saygı duymayı cümlemize nasip eylesin!Rabbimiz, Resûlullah Efendimiz'e öyle candan sevgi ve saygı duymayı cümlemize nasip eylesin! Sünnetine uyacağız, sözünü tutacağız, Sünnetine uyacağız, sözünü tutacağız, tavsiyesine riayet edeceğiz, hatırını sayacağız, saygımızı yüksek derecede tutacağız. tavsiyesine riayet edeceğiz, hatırını sayacağız, saygımızı yüksek derecede tutacağız. Resûlullah Efendimiz'e saygı olmazsa, sevgi olmazsa, insan bir adım ileri gidemez, tepetaklak aşağı gider.Resûlullah Efendimiz'e saygı olmazsa, sevgi olmazsa, insan bir adım ileri gidemez, tepetaklak aşağı gider. Baş aşağı, beyni üstü taşlara, kayalara düşmüş gibi olur. '' Baş aşağı, beyni üstü taşlara, kayalara düşmüş gibi olur. '' Ben Allah'a inanıyorum.'' Eğer Allah'a inanıyorsan Resûlü'ne tabi ol!Ben Allah'a inanıyorum.'' Eğer Allah'a inanıyorsan Resûlü'ne tabi ol! O, Allah'ın elçisi.O, Allah'ın elçisi. Allah'a inanmanı bizim başımıza mı kakıyorsun? Allah'a inanmanı bizim başımıza mı kakıyorsun?

İnanıyorsun iyi, inanıyorsun peki.İnanıyorsun iyi, inanıyorsun peki. Allah sana doğrudan doğruya vahiy mi gönderdi? Hayır! Allah sana doğrudan doğruya vahiy mi gönderdi? Hayır! Sen vahye layık mısın? Değilsin!Sen vahye layık mısın? Değilsin! Vahiy gelse tahammül edebilir misin? Edemezsin, deve bile çöker!Vahiy gelse tahammül edebilir misin? Edemezsin, deve bile çöker! Resûlullah Efendimiz devenin üstüne binmişken vahiy geldiği zamanResûlullah Efendimiz devenin üstüne binmişken vahiy geldiği zaman devenin ayakları bükülür, yere çökerdi. devenin ayakları bükülür, yere çökerdi. Vahye tahammül edemezdi.Vahye tahammül edemezdi. Sen nerede, doğrudan doğruya Allahu Teâlâ hazretlerinden emir almak nerede?Sen nerede, doğrudan doğruya Allahu Teâlâ hazretlerinden emir almak nerede? İşte elçisi, sana göndermiş. İşte elçisi, sana göndermiş. Allah'ın emirlerini, yasaklarını sana getiren peygamberi. Niye dinlemiyorsun! Allah'ın emirlerini, yasaklarını sana getiren peygamberi. Niye dinlemiyorsun!

''Ben Allah'ı severim.'' Yalan! ''Ben Allah'ı severim.'' Yalan!

Lev kâne hubbüke sâdıkan le eta'tehû.Lev kâne hubbüke sâdıkan le eta'tehû. ''Sevgin gerçek olsaydı ona itaat ederdin.'' ''Sevgin gerçek olsaydı ona itaat ederdin.''

İnne'l-muhibbe li-men yuhibbu mutîu.İnne'l-muhibbe li-men yuhibbu mutîu. ''Kişi sevdiğini eğer gerçekten seviyorsa ona uyar.'' ''Kişi sevdiğini eğer gerçekten seviyorsa ona uyar.''

''Kalk gidelim!'' ''Baş üstüne!'' der. ''Kalk gidelim!'' ''Baş üstüne!'' der.

''Gel ölelim!'' ''Baş üstüne!'' der. ''Gel ölelim!'' ''Baş üstüne!'' der.

Bizim Mustafa Feyzi Efendi -hocamızın hocası- hocamızın feyz aldığı kimsenin erkek kardeşi müftü imiş.Bizim Mustafa Feyzi Efendi -hocamızın hocası- hocamızın feyz aldığı kimsenin erkek kardeşi müftü imiş. Tekirdağ'da bizim bir hacı amcamız vardı, caminin alt sokağında otururdu.Tekirdağ'da bizim bir hacı amcamız vardı, caminin alt sokağında otururdu. Sabahları cemaati yakalayıp yakalayıp, toplayıp toplayıp kahvaltıya götürürdü. Sabahları cemaati yakalayıp yakalayıp, toplayıp toplayıp kahvaltıya götürürdü. Hayırsever kimseydi. Nur içinde yatsın, cümle geçmişlerimizle beraber.Hayırsever kimseydi. Nur içinde yatsın, cümle geçmişlerimizle beraber. İki kişi onu ziyarete gitmiş;İki kişi onu ziyarete gitmiş; bu bizim mübarek Müftü Efendi dürüst -eski zaman müftüsü- Osmanlı müftüsü, muttakî. bu bizim mübarek Müftü Efendi dürüst -eski zaman müftüsü- Osmanlı müftüsü, muttakî.

Bu hikâyeyi anlatan Fazıl amca;Bu hikâyeyi anlatan Fazıl amca; ''Ben, peynir yapmak için onların köyünden süt alırım.''Ben, peynir yapmak için onların köyünden süt alırım. Onların köyünün sütü farklıdır.Onların köyünün sütü farklıdır. Ne yağı alınır, ne kaymağı alınır.'' diyor. Çünkü dürüst.Ne yağı alınır, ne kaymağı alınır.'' diyor. Çünkü dürüst. Dürüst insan çevresine de tesir ediyor, etrafı da dürüst ediyor.Dürüst insan çevresine de tesir ediyor, etrafı da dürüst ediyor. O Müftü Efendi'ye gitmişler. O Müftü Efendi'ye gitmişler. ''Baktım, misafir odasının iki kapısı var. Bir kapısı içe açılıyor, bir kapısı dışa açılıyor. ''Baktım, misafir odasının iki kapısı var. Bir kapısı içe açılıyor, bir kapısı dışa açılıyor. ‘Bu nedir?' dedim.'' diyor. ‘Bu nedir?' dedim.'' diyor. Müftü Efendi misafirsiz yemek yemezmiş.Müftü Efendi misafirsiz yemek yemezmiş. Evine misafir gelmezse kendisi misafir aramaya çıkarmış.Evine misafir gelmezse kendisi misafir aramaya çıkarmış. Han odalarını, bekâr odalarını dolaşırmış; ''Kalkın bizim eve gidelim, yemeği beraber yiyelim.'' dermiş. Han odalarını, bekâr odalarını dolaşırmış; ''Kalkın bizim eve gidelim, yemeği beraber yiyelim.'' dermiş. Orada yemek arkadaşı bulur, eve getirir, öyle ikram edermiş. Orada yemek arkadaşı bulur, eve getirir, öyle ikram edermiş.

Cömert; Allah'ın emrettiği ahlâkı içine sindirmiş, Cömert; Allah'ın emrettiği ahlâkı içine sindirmiş, has müslüman, halis müslüman, gerçek müftü, has müslüman, halis müslüman, gerçek müftü, hakiki din adamı olmuş mübarek bir insan.hakiki din adamı olmuş mübarek bir insan. Konuşmuşlar, sohbet etmişler.Konuşmuşlar, sohbet etmişler. Kapıdan dışarı çıkarken o iki ziyaretçiden bir tanesine; ''Sen biraz gelsene buraya.'' demiş. Kapıdan dışarı çıkarken o iki ziyaretçiden bir tanesine; ''Sen biraz gelsene buraya.'' demiş. Birisini çağırmış, ötekisi orada duruyor. Birisini çağırmış, ötekisi orada duruyor. Orada duran Fazıl amcanın babası, giden başkası.Orada duran Fazıl amcanın babası, giden başkası. Müftü Efendi ile fısır fısır bir şeyler konuşmuşlar, o şahıs ''baş üstüne, hay hay'' demiş.Müftü Efendi ile fısır fısır bir şeyler konuşmuşlar, o şahıs ''baş üstüne, hay hay'' demiş. Ondan sonra vedalaşmışlar, ayrılmışlar. Ondan sonra vedalaşmışlar, ayrılmışlar. Bizim Fazıl amcanın babası; Bizim Fazıl amcanın babası;

''Müftü Efendi ne söyledi?'' diye sormuş. ''Müftü Efendi ne söyledi?'' diye sormuş.

''Bir şeyler söyledi ama aramızda, ikimizle ilgili.''Bir şeyler söyledi ama aramızda, ikimizle ilgili. Seni ilgilendiren bir şey değil. İlgilendirseydi, seni de çağırırdı.'' demiş. Seni ilgilendiren bir şey değil. İlgilendirseydi, seni de çağırırdı.'' demiş.

''Canım olur mu, merak ettim söyle.'' ''Canım olur mu, merak ettim söyle.''

''Söylenecek bir şey değil. Söylenecek bir şey olsaydı söylerdim.'' ''Söylenecek bir şey değil. Söylenecek bir şey olsaydı söylerdim.''

''Yok, söyleyeceksin!'' ''Yok, söyleyeceksin!''

''Söyleyemem.'' ''Söyleyemem.''

''Allah aşkına söyle.'' demiş, zorlamış.''Allah aşkına söyle.'' demiş, zorlamış. Ne demiş Müftü Efendi?Ne demiş Müftü Efendi? Müftü Efendi ötekisini çağırıp berikisini bırakmaz ama iş çağırdığı kimse ile ilgili. Müftü Efendi ötekisini çağırıp berikisini bırakmaz ama iş çağırdığı kimse ile ilgili. Ne demiş? Hiç tahmin edemezsiniz. Demiş ki; Ne demiş? Hiç tahmin edemezsiniz. Demiş ki;

''Biz seninle çok eskiden beri ahbâbız, candan arkadaşız.''Biz seninle çok eskiden beri ahbâbız, candan arkadaşız. Nice günlerimizi beraber geçirdik, hiç birbirimizi kırmadık; Nice günlerimizi beraber geçirdik, hiç birbirimizi kırmadık; ben senden memnunum, sen benden memnunsun.ben senden memnunum, sen benden memnunsun. Bize şimdi Allah'ın emri vâki olacak, Perşembe günü âhirete göçeceğiz.Bize şimdi Allah'ın emri vâki olacak, Perşembe günü âhirete göçeceğiz. Hadi gel, oraya da beraber gidelim.'' Hadi gel, oraya da beraber gidelim.''

Bunu mesela Pazartesi günü konuşuyorlarsa veya Salı günü, iki üç gün sonrası içinBunu mesela Pazartesi günü konuşuyorlarsa veya Salı günü, iki üç gün sonrası için ''Perşembe günü biz inşaallah âhirete gideceğiz.'' diyor. ''Perşembe günü biz inşaallah âhirete gideceğiz.'' diyor.

E mübarek insan, Sapanca'dan İstanbul'a, Adapazarı'na mı gidiyorsun? E mübarek insan, Sapanca'dan İstanbul'a, Adapazarı'na mı gidiyorsun?

''Emir geldi, Perşembe günü âhirete gideceğiz.''Emir geldi, Perşembe günü âhirete gideceğiz. Seninle de ahbabız gel beraber gidelim.'' demiş Seninle de ahbabız gel beraber gidelim.'' demiş

Fazıl amca diyor ki; Fazıl amca diyor ki;

''Vallahi ikisi aynı günde öldü.'' ''Vallahi ikisi aynı günde öldü.''

Şu hale bak yahu! İnsan; ''Benim işim var; çocuğumu evlendireceğim,Şu hale bak yahu! İnsan; ''Benim işim var; çocuğumu evlendireceğim, tarlamda mahsulüm var, onu satayım da borcumu ödeyeyim.'' vesaire bir şeyler söyler.tarlamda mahsulüm var, onu satayım da borcumu ödeyeyim.'' vesaire bir şeyler söyler. Arkadaşlığa bak! Arkadaşının ricasını kırmıyor.Arkadaşlığa bak! Arkadaşının ricasını kırmıyor. Hangi konuda? Âhirete göçüyorlar. Ne var yani? Hangi konuda? Âhirete göçüyorlar. Ne var yani?

Dünyada ne bulduk ki, ölümden kaçılsın.Böyle demiş şair.Dünyada ne bulduk ki, ölümden kaçılsın.Böyle demiş şair. Dünyada Allah bize çok nimetler verdi ama âhiret daha güzel olduktan sonra insan dönüp dünyaya bakar mı? Dünyada Allah bize çok nimetler verdi ama âhiret daha güzel olduktan sonra insan dönüp dünyaya bakar mı?

Cennetin ucunu gösterseler, kokusunu koklatsalar insanın bu dünyada kararı kalır mı?Cennetin ucunu gösterseler, kokusunu koklatsalar insanın bu dünyada kararı kalır mı? ''Eğer cennet hurilerinden bir huri, küçük parmağının ucunu dünya ehline gösterse,''Eğer cennet hurilerinden bir huri, küçük parmağının ucunu dünya ehline gösterse, bütün yerler gökler nur içinde kalırdı.'' diyor hadîs-i şerîfte. bütün yerler gökler nur içinde kalırdı.'' diyor hadîs-i şerîfte.

Bir tanesi hurisini rüyada görmüş;Bir tanesi hurisini rüyada görmüş; ''Ne zaman geleceksin? Özledim seni.'' demiş. ''Ne zaman geleceksin? Özledim seni.'' demiş. Adamın kararı gitmiş, bu dünyada ağzının tadı kalmamış.Adamın kararı gitmiş, bu dünyada ağzının tadı kalmamış. Allah iman selametliği nasip etsin.Allah iman selametliği nasip etsin. İman güzel şeydir; mü'min-i kâmil olmak, Allah'ın sevgili kulu olmak güzel şeydir.İman güzel şeydir; mü'min-i kâmil olmak, Allah'ın sevgili kulu olmak güzel şeydir. Ölüm hiçbir şeydir. Ölüm hiçbir şeydir. Mü'min için ölüm, dostun dosta kavuşmasıdır, düğün gecesidir.Mü'min için ölüm, dostun dosta kavuşmasıdır, düğün gecesidir. Şeb-i arustur. Ölüm nedir? Şeb-i arustur. Şeb-i arustur. Ölüm nedir? Şeb-i arustur. Onun için dedelerimiz, bir gül bahçesine girercesine şu kara toprağa girmiş. Onun için dedelerimiz, bir gül bahçesine girercesine şu kara toprağa girmiş.

Neden? Neden?

Arkasında şehitlik var, cennet var.Arkasında şehitlik var, cennet var. Cenneti hisseden, cennete şevk duyan insan bu dünyaya bakar mı? Cenneti hisseden, cennete şevk duyan insan bu dünyaya bakar mı?

Bu dünyaya aldanır mı? Bu dünyaya aldanır mı?

İşte onlar mü'min.İşte onlar mü'min. Onlar mü'min de, bizler neyiz bilmem. Onlar mü'min de, bizler neyiz bilmem. Allah bizleri de mü'min-i kâmil eylesin. Allah bizleri de mü'min-i kâmil eylesin. Resûlullah'ı seven salât u selâm getirir.Resûlullah'ı seven salât u selâm getirir. Salât u selâmı yapan sünnetine uyar, ümmetine de hizmet eder;Salât u selâmı yapan sünnetine uyar, ümmetine de hizmet eder; ''Bunlar da benim Peygamberimin ümmeti.'' der.''Bunlar da benim Peygamberimin ümmeti.'' der. Ümmetine de şefkat gösterir. Ümmetine de şefkat gösterir.

Şimdi ben geçen haftalarda burada şu kürsüden; ''Bizim kiracı, kirayı vermiyor.Şimdi ben geçen haftalarda burada şu kürsüden; ''Bizim kiracı, kirayı vermiyor. Seksen bin liralık yerde dört bin liraya oturuyor.'' diye yakındım, söyledim.Seksen bin liralık yerde dört bin liraya oturuyor.'' diye yakındım, söyledim. Akşam abim bana; ''Sana yakışmaz sen hocasın. Akşam abim bana; ''Sana yakışmaz sen hocasın. Allah her şeyi bilmiyor mu?'' diyor. ''Biliyor.''Allah her şeyi bilmiyor mu?'' diyor. ''Biliyor.'' ''Sen onu söylemeyeceksin, sen onu affedeceksin.'' diyor. ''Sen onu söylemeyeceksin, sen onu affedeceksin.'' diyor. E yani öbür tarafta yetmiş altı bin lira varken insan kolay da affedemiyor.E yani öbür tarafta yetmiş altı bin lira varken insan kolay da affedemiyor. Sabahleyin de açtım hadîs-i şerîfte Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz, Sabahleyin de açtım hadîs-i şerîfte Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz, bir kavme çok üzüldüğü için, yaptıkları kusurlardan dolayıbir kavme çok üzüldüğü için, yaptıkları kusurlardan dolayı fevkalade üzüntüsünden dolayı, onlara aleyhte dua etmiş, kunut etmiş. fevkalade üzüntüsünden dolayı, onlara aleyhte dua etmiş, kunut etmiş. Namazın içinde duada bulunmuş. Namazın içinde duada bulunmuş. Cebrail aleyhisselam gelmiş, devam etmemesini söylemiş.Cebrail aleyhisselam gelmiş, devam etmemesini söylemiş. ''Yâ Resûlallah! Sen lânet edici bir Peygamber olarak gönderilmedin, rahmet olarak gönderildin.'' demiş.''Yâ Resûlallah! Sen lânet edici bir Peygamber olarak gönderilmedin, rahmet olarak gönderildin.'' demiş. İşte biz onun ümmetiyiz. İşte biz onun ümmetiyiz. Affedebilirsek ne mutlu! Allah kusurlarımızı affetsin, cümlemize güzel huylar nasip eylesin! Affedebilirsek ne mutlu! Allah kusurlarımızı affetsin, cümlemize güzel huylar nasip eylesin!

es-Sıyâmu ve'l-Kur'ânu yeşfeâni li'l-abdi yevme'l-kıyâmeti yekûlü's-sıyâmü:es-Sıyâmu ve'l-Kur'ânu yeşfeâni li'l-abdi yevme'l-kıyâmeti yekûlü's-sıyâmü: Yâ rabbî innî mena'tühü't-taâme ve'ş-şehevâti bi'n-nehâri fe-şeffi'nî fîhi.Yâ rabbî innî mena'tühü't-taâme ve'ş-şehevâti bi'n-nehâri fe-şeffi'nî fîhi. Ve yekûlü'l-Kur'ânü: Rabbi mena'tühü'n-nevme bil-leyli fe-şeffi'nî fîhi fe-yüşeffe'âni. Ve yekûlü'l-Kur'ânü: Rabbi mena'tühü'n-nevme bil-leyli fe-şeffi'nî fîhi fe-yüşeffe'âni.

Revâhu'l-Beyhâkiyyu an İbni Amr radıyallahu anhümâ.Revâhu'l-Beyhâkiyyu an İbni Amr radıyallahu anhümâ. ''Bu hadîs-i şerîfi İbn Amr radıyallahu anhümâ rivayet etmiş, Beyhakî kitabında yazmış.''Bu hadîs-i şerîfi İbn Amr radıyallahu anhümâ rivayet etmiş, Beyhakî kitabında yazmış. Peygamber sallallâhu aleyhi ve sellem hazretleri buyuruyor ki; Peygamber sallallâhu aleyhi ve sellem hazretleri buyuruyor ki;

''Oruç ve Kur'an kıyamet gününde kula şefaat edecek.'' ''Oruç ve Kur'an kıyamet gününde kula şefaat edecek.'' es-Sıyâmü ve'l-Kur'ânü yeşfeanî li'l-abdi yevme'l-kıyâmeti.es-Sıyâmü ve'l-Kur'ânü yeşfeanî li'l-abdi yevme'l-kıyâmeti. Kime? Orucu tutan, Kur'an'ı okuyan kimseye şefaat edecekler. Kime? Orucu tutan, Kur'an'ı okuyan kimseye şefaat edecekler. Yekûlü's-sıyâm. ''Oruç diyecek ki;''Yekûlü's-sıyâm. ''Oruç diyecek ki;'' Yâ Rabbi! ''Ey Rabbim!'' Yâ Rabbi! ''Ey Rabbim!'' İnnî mena'tühü't-taâme ve'ş-şehevâti bi'n-nehâri.İnnî mena'tühü't-taâme ve'ş-şehevâti bi'n-nehâri. ''Ben oruç olarak onu gündüz yemek yemekten ve şehvetlerini icra etmesinden alıkoymuştum.'' ''Ben oruç olarak onu gündüz yemek yemekten ve şehvetlerini icra etmesinden alıkoymuştum.'' Fe-şeffi'nî fîhi. Fe-şeffi'nî fîhi. ''Ben şimdi ona şefaat ediyorum, benim şefaatimi kabul et.''Ben şimdi ona şefaat ediyorum, benim şefaatimi kabul et. Beni ona şefaatçi olarak lütuf buyur; müsaade et, ona şefaat edeyim.'' Beni ona şefaatçi olarak lütuf buyur; müsaade et, ona şefaat edeyim.''

Ve yekûlü'l-Kur'ân.Ve yekûlü'l-Kur'ân. ''Kur'ân-ı Kerîm diyecek ki; Rabbi! ''Yâ Rabbi!'' Mena'tühü'n-nevme bi'l-leyli. ''Kur'ân-ı Kerîm diyecek ki; Rabbi! ''Yâ Rabbi!'' Mena'tühü'n-nevme bi'l-leyli. ''Geceleyin ben onu uyku uyumasından alıkoydum, men ettim.''Geceleyin ben onu uyku uyumasından alıkoydum, men ettim. Kur'an okuyacak diye uyku uyumadı.'' Kur'an okuyacak diye uyku uyumadı.'' Fe şeffi'nî fîhi. Fe şeffi'nî fîhi. ''Müsaade et de ona şefaatçi olayım, benim ona şefaatçi olmama izin ver.''''Müsaade et de ona şefaatçi olayım, benim ona şefaatçi olmama izin ver.'' Fe-yüşeffe'âni.Fe-yüşeffe'âni. ''Allahu Teâlâ hazretleri oruca ve Kur'an'a o kişi hakkında şefaat salâhiyeti verecek,''Allahu Teâlâ hazretleri oruca ve Kur'an'a o kişi hakkında şefaat salâhiyeti verecek, şefaatlerini muteber sayacak ve o kulu affedecek.'' şefaatlerini muteber sayacak ve o kulu affedecek.''

Muhterem kardeşlerim! Muhterem kardeşlerim!

Sıyam, savm gibi oruç tutmak mânasına mastardır;Sıyam, savm gibi oruç tutmak mânasına mastardır; Kur'an da ğufran kelimesi gibi fu'lan vezninde mastar olur, kıraat mânasına da gelir. Kur'an da ğufran kelimesi gibi fu'lan vezninde mastar olur, kıraat mânasına da gelir. Kur'ân, bir mushaf mânasına gelir;Kur'ân, bir mushaf mânasına gelir; 114 sûreyi ihtiva eden, altı yüz küsur sayfalık, otuz cüzlük mukaddes kitap mânasına gelir.114 sûreyi ihtiva eden, altı yüz küsur sayfalık, otuz cüzlük mukaddes kitap mânasına gelir. Bir de kıraat mânasına gelir. Bir de kıraat mânasına gelir. Arapça'da, fu'lan vezninde mastar olur.Arapça'da, fu'lan vezninde mastar olur. Onun için Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem bir hadîs-i şerîfinde buyurmuştur ki;Onun için Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem bir hadîs-i şerîfinde buyurmuştur ki; -delil olarak söylüyorum--delil olarak söylüyorum- Zeyyinü'l-Kur'âne bi asvâtiküm. Zeyyinü'l-Kur'âne bi asvâtiküm. ''Kur'an'ı sesleriniz ile ziynetlendiriniz.'' ''Kur'an'ı sesleriniz ile ziynetlendiriniz.'' Birkaç kitapta okudum, ulemâ; ''Bu ne demek?'' diye düşünmüş, bocalamış, terlemişler. Birkaç kitapta okudum, ulemâ; ''Bu ne demek?'' diye düşünmüş, bocalamış, terlemişler. Tabii sezgi ve akıl. Akıl akıldan farklı oluyor. Tabii sezgi ve akıl. Akıl akıldan farklı oluyor. İzah etmeye gayret etmişler. İzah etmeye gayret etmişler. İnsan Kur'ân-ı Kerîm'i sesiyle nasıl ziynetlendirir? İnsan Kur'ân-ı Kerîm'i sesiyle nasıl ziynetlendirir?

Olur mu? ''Kur'an tepeden tırnağa kendisi süs, ziynet ve nur.Olur mu? ''Kur'an tepeden tırnağa kendisi süs, ziynet ve nur. Onu sesiyle nasıl ziynetlendirecek?'' diye izahta biraz zorlanmışlar.Onu sesiyle nasıl ziynetlendirecek?'' diye izahta biraz zorlanmışlar. Aslında izahı çok kolay. Kur'an, okumak mânasına mastardır. Aslında izahı çok kolay. Kur'an, okumak mânasına mastardır. Zeyyinû kırâateküm bi-asvâtiküm demek, Zeyyinû kırâateküm bi-asvâtiküm demek, ''Okumanızı, Kur'ân-ı Kerîm kıraatinizi; sesinizi nağmeli yapmak suretiyle süsleyin; düz okumayın.''Okumanızı, Kur'ân-ı Kerîm kıraatinizi; sesinizi nağmeli yapmak suretiyle süsleyin; düz okumayın. Kur'ân-ı Kerîm'in okunması hitabet gibi, kaş çatarak ve düz, nesir tarzında değil. Kur'ân-ı Kerîm'in okunması hitabet gibi, kaş çatarak ve düz, nesir tarzında değil.

Artık sesinin kabiliyetine göre insan onu nağme ile makam ile okuyacak.Artık sesinin kabiliyetine göre insan onu nağme ile makam ile okuyacak. Ama tabii tegannî nağmesiyle değil, Ama tabii tegannî nağmesiyle değil, yani şarkı, türkü, eğlence nağmesiyle değil de, asil bir nağme ile okuyacak.yani şarkı, türkü, eğlence nağmesiyle değil de, asil bir nağme ile okuyacak. Elhân ile okuyacak. Elhân ile okuyacak. O zaman daha mübarek oluyor, insanın tüyleri diken diken oluyor.O zaman daha mübarek oluyor, insanın tüyleri diken diken oluyor. Kur'ân-ı Kerîm tesir ediyor, gözler yaşarıyor, kalpler yumuşuyor, insanın aşkı şevki artıyor. Kur'ân-ı Kerîm tesir ediyor, gözler yaşarıyor, kalpler yumuşuyor, insanın aşkı şevki artıyor. Âyet-i kerîmeleri okuduğu zaman mü'minin hali budur. Âyet-i kerîmeleri okuduğu zaman mü'minin hali budur. İnsanın gözlerinden inci gibi yaşlar dökülüyor.İnsanın gözlerinden inci gibi yaşlar dökülüyor. İşte bu Kur'an ekseriya gece okunuyor. Niçin gece? İşte bu Kur'an ekseriya gece okunuyor. Niçin gece?

Gündüz olduğu zaman gürültü olur, insan olur, ses olur, gösteriş olur; şöhret olabilir.Gündüz olduğu zaman gürültü olur, insan olur, ses olur, gösteriş olur; şöhret olabilir. Kur'ân-ı Kerîm'i gece okurlardı. Kur'ân-ı Kerîm'i gece okurlardı.

Ekımi's-salâte li-dülûki'ş-şemsi ilâ ğasaki'l-leyli ve Kur'âne'l-fecri.Ekımi's-salâte li-dülûki'ş-şemsi ilâ ğasaki'l-leyli ve Kur'âne'l-fecri. İnne Kur'âne'l-fecri kâne meşhûdâ. İnne Kur'âne'l-fecri kâne meşhûdâ.

Geceleyin Kur'ân-ı Kerîm okurlardı. Geceleyin Kur'ân-ı Kerîm okurlardı.

Nasıl okurlardı? Mum mu vardı, elektrik mi vardı? Nasıl okurlardı? Mum mu vardı, elektrik mi vardı?

Ezberlerlerdi! Allah'ın kelamı kendilerine nâzil olmuş, dururlar mı? Ezberlerlerdi.Ezberlerlerdi! Allah'ın kelamı kendilerine nâzil olmuş, dururlar mı? Ezberlerlerdi. Ezberlerinden okuyabildikleri kadar okurlardı.Ezberlerinden okuyabildikleri kadar okurlardı. Elhamdülillah bizim memlekette o aşk ve şevk vardır.Elhamdülillah bizim memlekette o aşk ve şevk vardır. Kur'ân-ı Kerîm'i okuyan, ezberleyen çok. Kur'ân-ı Kerîm'i okuyan, ezberleyen çok. Allah celle celâlüh bizlere de o aşkı şevki versin, inşaallah biz de Kur'ân-ı Kerîm bilgimizi, ezberimizi, hıfzımızı ziyadeleştirelim. Allah celle celâlüh bizlere de o aşkı şevki versin, inşaallah biz de Kur'ân-ı Kerîm bilgimizi, ezberimizi, hıfzımızı ziyadeleştirelim. Gündüz oruç tutuyor, gece Kur'an okuyor. Gündüz oruç tutuyor, gece Kur'an okuyor. Kur'an okuyor, mânasını anlıyor. Kur'an okuyor, mânasını anlıyor. Âyet-i kerîmelere göre tedbirini alıyor, halini değiştiriyor. Âyet-i kerîmelere göre tedbirini alıyor, halini değiştiriyor.

Ebû Eyyûb el-Ensârî hazretleri Kur'ân-ı Kerîm okuyormuş, orada cihad âyet-i kerîmesi gelince; Ebû Eyyûb el-Ensârî hazretleri Kur'ân-ı Kerîm okuyormuş, orada cihad âyet-i kerîmesi gelince;

''Getirin benim zırhımı, okumu, mızrağımı, kılıcımı.'' demiş. ''Getirin benim zırhımı, okumu, mızrağımı, kılıcımı.'' demiş.

''Dede, sen yaşlandın, Resûlullah Efendimiz'e mihmandarlık eylemiş bir kimsesin.''Dede, sen yaşlandın, Resûlullah Efendimiz'e mihmandarlık eylemiş bir kimsesin. Onun akrabasından, dayızâdelerindensin, sahabedensin.Onun akrabasından, dayızâdelerindensin, sahabedensin. Peygamber Efendimiz'in sağlığında ona hizmet eyledin.Peygamber Efendimiz'in sağlığında ona hizmet eyledin. Artık yaşlandın, cihad zor bir iştir, senin yerine biz yaparız.'' demişler. Artık yaşlandın, cihad zor bir iştir, senin yerine biz yaparız.'' demişler.

''Bu âyet-i kerîmede ihtiyarlar müstesna diyor mu? Demiyor!''Bu âyet-i kerîmede ihtiyarlar müstesna diyor mu? Demiyor! Verin öyleyse kılıcımı zırhımı.'' demiş.Verin öyleyse kılıcımı zırhımı.'' demiş. İstanbul'un fethi için yola çıkan orduya katılmış.İstanbul'un fethi için yola çıkan orduya katılmış. İstanbul nerede, Medine-i Münevvere nerede? İstanbul nerede, Medine-i Münevvere nerede? O mesafeler uçak yokken, otomobil yokken, develerle, tabanlarla nasıl aşılır?O mesafeler uçak yokken, otomobil yokken, develerle, tabanlarla nasıl aşılır? Ordular ağırlıklarıyla ta Medine-i Münevvere'den veya Şâm-ı Şerîf'ten, Ordular ağırlıklarıyla ta Medine-i Münevvere'den veya Şâm-ı Şerîf'ten, Dımaşk'tan, Halep'ten nasıl olur da, oraya kadar gelirler. Dımaşk'tan, Halep'ten nasıl olur da, oraya kadar gelirler. Düşman topraklarından geçecek, düşman denizlerinden geçecek. Düşman topraklarından geçecek, düşman denizlerinden geçecek. Oralar henüz İslâm beldesi değil. Oralar henüz İslâm beldesi değil. Niye kendilerine yakın beldeleri fethetmeye çalışmamışlar da gitmişler İstanbul'u fethetmek için uğraşmışlar? Niye kendilerine yakın beldeleri fethetmeye çalışmamışlar da gitmişler İstanbul'u fethetmek için uğraşmışlar?

Aklımızın erdiği nispette birkaç sebep düşünebiliriz. Aklımızın erdiği nispette birkaç sebep düşünebiliriz.

Bir; Allahu Teâlâ hazretleri Kur'ân-ı Kerîm'inde buyuruyor ki; Fe-kâtilû eimmete'l-küfr.Bir; Allahu Teâlâ hazretleri Kur'ân-ı Kerîm'inde buyuruyor ki; Fe-kâtilû eimmete'l-küfr. ''Küfrün imamlarıyla, önderleriyle mukâtele edin; işe tepesinden başlayın.''''Küfrün imamlarıyla, önderleriyle mukâtele edin; işe tepesinden başlayın.'' Sivrisineğin bataklığını kurutun.Sivrisineğin bataklığını kurutun. Bataklığı kurutmadıktan sonra tek tek sivrisinekleri yakala;Bataklığı kurutmadıktan sonra tek tek sivrisinekleri yakala; kanadını kuyruğunu yol, öldürür. Yeterli mi?kanadını kuyruğunu yol, öldürür. Yeterli mi? Sivrisinek tek tek yakalanmakla baş edilir mi?Sivrisinek tek tek yakalanmakla baş edilir mi? Bataklığını kurutacaksın ki sivrisinek zarar vermesin. Bataklığını kurutacaksın ki sivrisinek zarar vermesin. Küfrün başlarını yok edeceksin ki kuyruğu olmasın.Küfrün başlarını yok edeceksin ki kuyruğu olmasın. Merkezini alacaksın ki kenarı ona tâbi olsun.Merkezini alacaksın ki kenarı ona tâbi olsun. Büyük bir metot. Büyük bir metot. Hiç bu metottan bahseden yok!Hiç bu metottan bahseden yok! İnsan Kur'ân-ı Kerîm'i okudu mu nice nice ibretler alır. İnsan Kur'ân-ı Kerîm'i okudu mu nice nice ibretler alır.

İmam Şâfiî hazretleri yatsı namazından sonra başını bir eğmiş, gözünü kapamış;İmam Şâfiî hazretleri yatsı namazından sonra başını bir eğmiş, gözünü kapamış; saatler geçtikten sonra kalkmış, sabah namazına gitmiş. Abdesti var.saatler geçtikten sonra kalkmış, sabah namazına gitmiş. Abdesti var. Uyumadı ki gözünü kapattı. ''Şu âyet-i kerîme'den elli tane hüküm çıkarttım.'' demiş. Uyumadı ki gözünü kapattı. ''Şu âyet-i kerîme'den elli tane hüküm çıkarttım.'' demiş. Bütün gece tefekkür, tefekkür, tefekkür… Lâ ibâdete ke't-tefekkür.Bütün gece tefekkür, tefekkür, tefekkür… Lâ ibâdete ke't-tefekkür. ''Tefekkür gibi ibadet olmaz!'' İnsan her şeyi tefekkür ile buluyor. ''Tefekkür gibi ibadet olmaz!'' İnsan her şeyi tefekkür ile buluyor.

Bizim tarafların bir halk tabiri vardır:Bizim tarafların bir halk tabiri vardır: ''Pınarı başından avlamak'' derler, yani işi başından tutmak.''Pınarı başından avlamak'' derler, yani işi başından tutmak. Pınarı başından tutarsan orası temiz olur, aşağıları belli olmaz. Pınarı başından tutarsan orası temiz olur, aşağıları belli olmaz. Çamaşır yıkanır, sular bu tarafa doğru kirlenir.Çamaşır yıkanır, sular bu tarafa doğru kirlenir. Kaynağından, işi ta tepeden halletmek gerekiyor. Kaynağından, işi ta tepeden halletmek gerekiyor. Bu esasa göre de bizim İslâm için Avrupa'ya, Amerika'ya gitmemiz gerekiyor. Bu esasa göre de bizim İslâm için Avrupa'ya, Amerika'ya gitmemiz gerekiyor. Onlara İslâm'ı öğretmemiz gerekiyor.Onlara İslâm'ı öğretmemiz gerekiyor. Rusya'ya, Moskova'ya, Çin'e gitmemiz gerekiyor.Rusya'ya, Moskova'ya, Çin'e gitmemiz gerekiyor. Adamlar Coca Cola, Pepsi Cola satmak için gidiyorlar. Adamlar Coca Cola, Pepsi Cola satmak için gidiyorlar. Bizim de İslâm için çaresini bulup gitmemiz gerekiyor.Bizim de İslâm için çaresini bulup gitmemiz gerekiyor. Çünkü merkez orası. Nasıl Medine-i Münevvere'den kalkmışlar;Çünkü merkez orası. Nasıl Medine-i Münevvere'den kalkmışlar; İstanbul'u fethetmeye yeltenmişler, teşebbüs etmişler, ecir kazanmışlar. İstanbul'u fethetmeye yeltenmişler, teşebbüs etmişler, ecir kazanmışlar. Başaramamışlar, başaramamışlar, başaramamışlar. Başaramamışlar, başaramamışlar, başaramamışlar.

Allah Fatih Sultan Mehmed Han aleyyihi'r-rahmetü ve'l-ğufrân,Allah Fatih Sultan Mehmed Han aleyyihi'r-rahmetü ve'l-ğufrân, cennet mekân'a nasip etmiş, o fethetmiş.cennet mekân'a nasip etmiş, o fethetmiş. Orayı fethetmiş ondan sonra Roma'yı fethetmek için ordu hazırlamış.Orayı fethetmiş ondan sonra Roma'yı fethetmek için ordu hazırlamış. Roma'ya Konstantiniyye-i Kübrâ derler; İstanbul'a Konstantiniyye-i Suğrâ derler.Roma'ya Konstantiniyye-i Kübrâ derler; İstanbul'a Konstantiniyye-i Suğrâ derler. Padişah; ''Ordu hazırlansın.'' diye emreylemiş, ferman eylemiş.Padişah; ''Ordu hazırlansın.'' diye emreylemiş, ferman eylemiş. Bir takım kimseler merak ediyorlar. Bir takım kimseler merak ediyorlar. Padişah nereye gidecek? Bir tanesi yaklaşmış; Padişah nereye gidecek? Bir tanesi yaklaşmış;

''Devletlüm, şevketlüm acep sefer ne yanadır?''''Devletlüm, şevketlüm acep sefer ne yanadır?'' Bir iki sefer daha sorulunca; Bir iki sefer daha sorulunca;

''Bak!'' demiş Fatih Sultan Mehmed cennet mekân Allah rahmet eylesin.''Bak!'' demiş Fatih Sultan Mehmed cennet mekân Allah rahmet eylesin. ''Nereye gittiğimi şu sakalımdaki kıllardan bir tanesinin bildiğini hissetsem o kılı koparır, şamdanda yakarım.'' ''Nereye gittiğimi şu sakalımdaki kıllardan bir tanesinin bildiğini hissetsem o kılı koparır, şamdanda yakarım.''

Ne ibretler! Başarının şartı, yapacağın şeyi sessiz, gizli yapacaksın; belli etmeyeceksin. Ne ibretler! Başarının şartı, yapacağın şeyi sessiz, gizli yapacaksın; belli etmeyeceksin.

Peygamber Efendimiz, Medine-i Münevvere'den bir müfreze çıkarıyor.Peygamber Efendimiz, Medine-i Münevvere'den bir müfreze çıkarıyor. Müfrezenin başkanına bir mektup veriyor. Müfrezenin başkanına bir mektup veriyor.

''Bu mektubu üç gün gittikten sonra filanca hurmalıkta açacaksın.'' ''Bu mektubu üç gün gittikten sonra filanca hurmalıkta açacaksın.''

Neden? Neden?

Mektubu orada açarsa karısına, kızına söyler, birisi görür, yandan bakar, omuzunun arkasından bakar.Mektubu orada açarsa karısına, kızına söyler, birisi görür, yandan bakar, omuzunun arkasından bakar. ''Benim mektubuma sen niye bakıyorsun?'' Bakar işte, arkadaştır. Böyle olmasın. ''Benim mektubuma sen niye bakıyorsun?'' Bakar işte, arkadaştır. Böyle olmasın.

''Bu mektubu al, koynuna koy, üç gün yürü filanca istikametteki hurmalıkta aç, talimatımı orada gör.'' ''Bu mektubu al, koynuna koy, üç gün yürü filanca istikametteki hurmalıkta aç, talimatımı orada gör.''

Nerede bu edepler, nerede biz? Nerede bu edepler, nerede biz?

Ebû Eyyûb el-Ensârî kalkmış oraya gitmiş. Neden?Ebû Eyyûb el-Ensârî kalkmış oraya gitmiş. Neden? Allah'ın âyetlerini okudu, Allah'ın emrini aldı; ''O'nu dinlemek, duyduğu şeyi tatbik etmek için'' gidiyor. Allah'ın âyetlerini okudu, Allah'ın emrini aldı; ''O'nu dinlemek, duyduğu şeyi tatbik etmek için'' gidiyor.

Allahu Teâlâ hazretleri bize de Kur'ân-ı Kerîm'i böyle okumak,Allahu Teâlâ hazretleri bize de Kur'ân-ı Kerîm'i böyle okumak, okuduğunu anlamak, anladığını dinlemek ve uygulamak nasip eylesin! okuduğunu anlamak, anladığını dinlemek ve uygulamak nasip eylesin!

''Bir hafıza ömründe göremeyeceği kadar külliyetli para verdim,''Bir hafıza ömründe göremeyeceği kadar külliyetli para verdim, ömründe yemediği yemekleri yedirdim; okuttum.'' diyor birisi. ömründe yemediği yemekleri yedirdim; okuttum.'' diyor birisi. İyi yapmışsın, Allah kabul etsin ama kendin oku.İyi yapmışsın, Allah kabul etsin ama kendin oku. Kur'ân-ı Kerîm ''Bizzat kendin uygulayasın.'' diye indi.Kur'ân-ı Kerîm ''Bizzat kendin uygulayasın.'' diye indi. Senin için indi. Sen anlamazsan, sen okumazsan olur mu?Senin için indi. Sen anlamazsan, sen okumazsan olur mu? Kur'ân-ı Kerîm'in yüzüne baksan bile sevap ama asıl murat,Kur'ân-ı Kerîm'in yüzüne baksan bile sevap ama asıl murat, asıl maksat mânasını anlayıp anladığını da tatbik etmendir. asıl maksat mânasını anlayıp anladığını da tatbik etmendir. Hayatında onun sana önder olmasıdır. Hayatında onun sana önder olmasıdır. Kur'ân-ı Kerîm'in emrine uymandır. Kur'ân-ı Kerîm'in emrine uymandır. Adam hacı olmuş, sakalı var, boynunda kravat, başında fötr, ''Ben şeriati istemem.'' diyor. Adam hacı olmuş, sakalı var, boynunda kravat, başında fötr, ''Ben şeriati istemem.'' diyor.

Ne istersin beyzadem? Ne istersin beyzadem?

Fırında hazırlatalım, fabrikaya sipariş edelim.Fırında hazırlatalım, fabrikaya sipariş edelim. Ebadını, rengini söyle istediğin şekilde boyayalım. Ebadını, rengini söyle istediğin şekilde boyayalım.

Böyle Müslümanlık mı olur? Böyle Müslümanlık mı olur?

''Kur'ân-ı Kerîm ve oruç kıyamet gününde insana şefaat ederler.''Kur'ân-ı Kerîm ve oruç kıyamet gününde insana şefaat ederler. Oruç der ki; ‘Yâ Rabbi! Ben bunu gündüz yemek yemekten ve şehvetlerinden alıkoydum, men ettim, tuttum. Oruç der ki; ‘Yâ Rabbi! Ben bunu gündüz yemek yemekten ve şehvetlerinden alıkoydum, men ettim, tuttum. Şimdi bana müsaade eyle, ona şefaat edeceğim!'Şimdi bana müsaade eyle, ona şefaat edeceğim!' Kur'ân-ı Kerîm de; ‘Ben onu geceleyin uykusundan alıkoydum, Kur'ân-ı Kerîm de; ‘Ben onu geceleyin uykusundan alıkoydum, müsaade et ona şefaat edeyim, yâ Rabbi!' der; müsaade et ona şefaat edeyim, yâ Rabbi!' der; ikisine de şefaat hakkı verilir, onlar da şefaat ederler.''ikisine de şefaat hakkı verilir, onlar da şefaat ederler.'' Gündüz oruç tutan, gece Kur'an okuyan kişi, Kur'an'ın ve orucun şefaatiyle cennete girer.Gündüz oruç tutan, gece Kur'an okuyan kişi, Kur'an'ın ve orucun şefaatiyle cennete girer. Demek ki geceleri yanık yanık Kur'ân-ı Kerîm okurlarmış. Demek ki geceleri yanık yanık Kur'ân-ı Kerîm okurlarmış. Demek ki düşüne düşüne sabahı ederlermiş, seher vakitlerinde tevbe ve istiğfar ederlermiş. Demek ki düşüne düşüne sabahı ederlermiş, seher vakitlerinde tevbe ve istiğfar ederlermiş.

Ya bizler ne yaparız? Ya bizler ne yaparız?

Yirminci yüzyılın çok akıllı müslümanları.Yirminci yüzyılın çok akıllı müslümanları. Çünkü onlar çöl adamıydı! Bizler medeni adamlarız, çok bilgiliyiz. Çünkü onlar çöl adamıydı! Bizler medeni adamlarız, çok bilgiliyiz.

Bizler ne yaparız?Bizler ne yaparız? Bizler medeniyetin en son harikası olan televizyonun başında Bizler medeniyetin en son harikası olan televizyonun başında on iki'ye, bir'e kadar; bayrak göndere çekilinceye, İstiklal Marşı çalınıncaya kadar bekleriz. on iki'ye, bir'e kadar; bayrak göndere çekilinceye, İstiklal Marşı çalınıncaya kadar bekleriz. Sonra yatarız.Sonra yatarız. Yattığımız zaman ne sahur vakti ne seher vakti;Yattığımız zaman ne sahur vakti ne seher vakti; ne tevbe ne istiğfar; ne sabah ezanı, ne güneşin doğması; hiçbirinden haberimiz olmaz.ne tevbe ne istiğfar; ne sabah ezanı, ne güneşin doğması; hiçbirinden haberimiz olmaz. İstanbul'da birisi benden randevu istedi.İstanbul'da birisi benden randevu istedi. ''Saat 11'de gelsin.'' dedim. ''Saat 11'de gelsin.'' dedim. ''Hocam onun mesleği şu; ikiden önce uyanamaz, gelemez.'' dedi. ''Hocam onun mesleği şu; ikiden önce uyanamaz, gelemez.'' dedi.

Evimizde, bahçemizde beslediğimiz iki tane mahlûk var çevremizde; birisi horoz, diğeri tavuk.Evimizde, bahçemizde beslediğimiz iki tane mahlûk var çevremizde; birisi horoz, diğeri tavuk. Onlar hava karardı mı hop tüneye çıkarlar, kümese girerler. Onlar hava karardı mı hop tüneye çıkarlar, kümese girerler. Ondan sonra seher vaktinde -mübarek ayarı nereden yapılıyorsa- horozlar ötmeye başlar.Ondan sonra seher vaktinde -mübarek ayarı nereden yapılıyorsa- horozlar ötmeye başlar. Ne yatarsınız! Kalksanıza mübarekler! Ne yatarsınız! Kalksanıza mübarekler! Efendi seslenir seslenir, kalkan kalkar, ibadet eder, tesbih çeker, Kur'an okur. Efendi seslenir seslenir, kalkan kalkar, ibadet eder, tesbih çeker, Kur'an okur. Bir de hırsız gelmesin diye köpek besleriz. Bir de hırsız gelmesin diye köpek besleriz. O da seher vaktine kadar, sabaha kadar havlar, havlar, havlar ondan sonra yorulur, biter, yatar.O da seher vaktine kadar, sabaha kadar havlar, havlar, havlar ondan sonra yorulur, biter, yatar. Sabah vaktinde hangi vakitte kalkacaksa kalkar.Sabah vaktinde hangi vakitte kalkacaksa kalkar. Şimdi insanlar bir acayip oldu.Şimdi insanlar bir acayip oldu. Geç vakte kadar yatıyorlar. Geç vakte kadar yatıyorlar.

Bir arkadaşımız vardı, rahmetli oldu. Bir fabrikada kimya yüksek mühendisiydi.Bir arkadaşımız vardı, rahmetli oldu. Bir fabrikada kimya yüksek mühendisiydi. Biz konferans verdik; gece on iki, bir oldu.Biz konferans verdik; gece on iki, bir oldu. Bizi evinde misafir edecek, apartmanına gidiyoruz. Baktım orada ışıklar yanıyor. Bizi evinde misafir edecek, apartmanına gidiyoruz. Baktım orada ışıklar yanıyor.

''Komşularınız hâlâ uyumamış.'' dedim. ''Komşularınız hâlâ uyumamış.'' dedim.

''Bunlar sabah namazına kadar poker oynarlar, ondan sonra yatarlar.'' dedi. ''Bunlar sabah namazına kadar poker oynarlar, ondan sonra yatarlar.'' dedi.

''Bunların devlet hizmeti yok mu?'' dedim. ''Bunların devlet hizmeti yok mu?'' dedim.

''Var.'' dedi. Sabaha kadar poker oynayan müdür mesaiye riayet edebilir mi? Kim bilir kaçta gidecek?''Var.'' dedi. Sabaha kadar poker oynayan müdür mesaiye riayet edebilir mi? Kim bilir kaçta gidecek? Ama hesap sorulmaz.Ama hesap sorulmaz. Müslüman namaza gideceği zaman; vazife kutsaldır, mukaddestir! Hepsi müftü! Müslüman namaza gideceği zaman; vazife kutsaldır, mukaddestir! Hepsi müftü!

es-Sadakatü alâ vechihâ es-Sadakatü alâ vechihâ ve'stınâu'l-ma'rûfi ve birrü'l-vâlideyni ve sılâtu'r-rahimive'stınâu'l-ma'rûfi ve birrü'l-vâlideyni ve sılâtu'r-rahimi tuhavvilü'ş-şakâe saâdeten ve tezîdu fi'l-umuri ve taki masârie's-sûi. tuhavvilü'ş-şakâe saâdeten ve tezîdu fi'l-umuri ve taki masârie's-sûi.

Bugün gelen değerli kardeşlerimizden bir tanesi anlatıyor. Bugün gelen değerli kardeşlerimizden bir tanesi anlatıyor. Bir takım arkadaşları arazisinde misafir etmiş. Onlar da tabii yatmışlar, kalkmışlar. Bir takım arkadaşları arazisinde misafir etmiş. Onlar da tabii yatmışlar, kalkmışlar. Ezan vakitlerinde ezan okumuşlar; saf bağlamışlar, namaz kılmışlar. Ezan vakitlerinde ezan okumuşlar; saf bağlamışlar, namaz kılmışlar. Galiba geçen hafta okumuştuk; ''İnsan bir arazide ezan okur da namaz kılarsa sevabı elli kat oluyor.'' Galiba geçen hafta okumuştuk; ''İnsan bir arazide ezan okur da namaz kılarsa sevabı elli kat oluyor.'' Kurtlar, kuşlar, insanlar, cinler duyuyor. Kurtlar, kuşlar, insanlar, cinler duyuyor. Melekler bile iştirak ediyor, namaz kat kat sevap oluyor. Melekler bile iştirak ediyor, namaz kat kat sevap oluyor. Birisi gelmiş buna şikâyet ediyor. Birisi gelmiş buna şikâyet ediyor.

''Yahu senin misafirler ezan okuyorlar.'' ''Yahu senin misafirler ezan okuyorlar.''

''Okurlar. Yasak mı?''Okurlar. Yasak mı? Ezan okumakta bir mahzur mu var?Ezan okumakta bir mahzur mu var? Sen Merih'ten mi geldin? Türkiye'de ezanların okunduğunu bilmez misin?'' demiş. Sen Merih'ten mi geldin? Türkiye'de ezanların okunduğunu bilmez misin?'' demiş.

Bu ezanlar ki şehadetleri dinin temeli, Bu ezanlar ki şehadetleri dinin temeli,

Ebedî yurdumun üstünde benim inlemeli. Böyle demiş şair. Ebedî yurdumun üstünde benim inlemeli. Böyle demiş şair.

Onu da meclis İstiklâl Marşı olarak kabul eylemiş, çıkaralım mı şimdi? Onu da meclis İstiklâl Marşı olarak kabul eylemiş, çıkaralım mı şimdi? ''Lütfen şu satır İstiklal Marşı'ndan çıkarılsın.''''Lütfen şu satır İstiklal Marşı'ndan çıkarılsın.'' Öyle mi diyeceğiz? Ezan okumuş! ''Bir de saf bağlıyorlar namaz kılıyorlar!'' Öyle mi diyeceğiz? Ezan okumuş! ''Bir de saf bağlıyorlar namaz kılıyorlar!''

Ne yapsınlar, darmadağın mı kılsınlar veya kılmasınlar mı? Ne yapsınlar, darmadağın mı kılsınlar veya kılmasınlar mı?

Ne var bunda? Ne var bunda?

Bizim dedelerimiz, babalarımız, ecdadımız namaz kılardı, bu memlekette herkes namaz kılardı.Bizim dedelerimiz, babalarımız, ecdadımız namaz kılardı, bu memlekette herkes namaz kılardı. Ramazan oldu mu Ermeniler, yahudiler bile bize hürmet ederlerdi de karşımızda alenen yemek yemezlerdi.Ramazan oldu mu Ermeniler, yahudiler bile bize hürmet ederlerdi de karşımızda alenen yemek yemezlerdi. ''Müslümanların oruç zamanıdır, sen niye dışarıda ekmek yedin?'' diye çocuklarının kulaklarını çekerlerdi.''Müslümanların oruç zamanıdır, sen niye dışarıda ekmek yedin?'' diye çocuklarının kulaklarını çekerlerdi. Eskilerin gayrimüslimleri bile bir edepliydi. Eskilerin gayrimüslimleri bile bir edepliydi. Şimdi müslüman gelmiş, bizim arkadaşa dert yanıyor. Şimdi müslüman gelmiş, bizim arkadaşa dert yanıyor. ''Arazinde misafir ettiğin kardeşler ezan okuyorlar, namaz kılıyorlar.'' ''Arazinde misafir ettiğin kardeşler ezan okuyorlar, namaz kılıyorlar.'' Suç mu? Suç mu?

''Git haber ver. Jandarma var, polis var; şikâyet et!'' demiş. ''Git haber ver. Jandarma var, polis var; şikâyet et!'' demiş.

Biz seni kime şikâyet edelim? Biz seni kime şikâyet edelim?

Senin halin ne olacak? Senin halin ne olacak?

es-Sadakatü alâ vechihâ.es-Sadakatü alâ vechihâ. ''Usulüne uygun bir tarzda verilmiş olan sadaka.''''Usulüne uygun bir tarzda verilmiş olan sadaka.'' Va'stınâu'l-ma'rûf, Va'stınâu'l-ma'rûf, ''Aklın ve şeriatin hoş gördüğü işi yapmak; hayırlı amel, hayrât hasenât yapmak.'' ''Aklın ve şeriatin hoş gördüğü işi yapmak; hayırlı amel, hayrât hasenât yapmak.'' Ve birrü'l-vâlideyn. Ve birrü'l-vâlideyn. ''Anne babaya iyi evlatlık yapmak, hizmet etmek, hürmet etmek, iyilik yapmak.''''Anne babaya iyi evlatlık yapmak, hizmet etmek, hürmet etmek, iyilik yapmak.'' Ve sılatü'r-rahim, Ve sılatü'r-rahim, ''Akrabaya göz kulak olmak, ziyaret etmek, ihtiyaçlarını gidermek.'' ''Akrabaya göz kulak olmak, ziyaret etmek, ihtiyaçlarını gidermek.'' tuhavvilü'ş-şakâe saâdeten. tuhavvilü'ş-şakâe saâdeten. ''İnsanın şakîliğini saidliğe döndürür.''''İnsanın şakîliğini saidliğe döndürür.'' Eğer o kişi eşkiyâ, şakîler zümresine yazılmışsa onu döndürür.Eğer o kişi eşkiyâ, şakîler zümresine yazılmışsa onu döndürür. Allah, böyle yapanı saîdler, mutlular zümresine yazdırır. Allah, böyle yapanı saîdler, mutlular zümresine yazdırır. Ve tezîdü fi'l-umr.Ve tezîdü fi'l-umr. ''Ve ömrü ziyadeleştirir, arttırır.'' ''Ve ömrü ziyadeleştirir, arttırır.'' ve taki masârie's-sûi. ve taki masârie's-sûi. ''Ve kişinin bir takım kötü şeylere maruz kalıp da devrilmesini engeller, o kişiyi korur.'' ''Ve kişinin bir takım kötü şeylere maruz kalıp da devrilmesini engeller, o kişiyi korur.'' Bu koruyan şeyler neymiş, bir daha söyleyelim.Bu koruyan şeyler neymiş, bir daha söyleyelim. es-Sadakatü alâ vechihâ. es-Sadakatü alâ vechihâ. ''Usulüne uygun verilmiş olan sadaka.''''Usulüne uygun verilmiş olan sadaka.'' Va'stınâu'l-ma'rûf. ''İyilik yapmak.''Va'stınâu'l-ma'rûf. ''İyilik yapmak.'' Ve birrü'l-vâlideyn. ''Ana babaya hürmet, izzet ve ikram.'' Ve birrü'l-vâlideyn. ''Ana babaya hürmet, izzet ve ikram.'' Ve sılatü'r-rahim. ''Akrabayı koruyup gözetmek.''Ve sılatü'r-rahim. ''Akrabayı koruyup gözetmek.'' Bunlar; insanın şakîliğini sildirir, şakîliğini saidliğe döndürür,Bunlar; insanın şakîliğini sildirir, şakîliğini saidliğe döndürür, ömrünü arttırır ve kötü durumlara yuvarlanmaktan kurtarır. ömrünü arttırır ve kötü durumlara yuvarlanmaktan kurtarır.

es-Sadakatü alâ vechihâ. ''Usulüne uygun sadaka.''es-Sadakatü alâ vechihâ. ''Usulüne uygun sadaka.'' İnsan bazen sadaka verir, günaha girer.Neden? İnsan bazen sadaka verir, günaha girer.Neden?

Lâ tübtılû sadakâtiküm bi'l-menni ve'l-ezâ.Lâ tübtılû sadakâtiküm bi'l-menni ve'l-ezâ. Minnet eder, başa kakar, ezâ verir, sadaka verdiği insana, ''illallah'' dedirtir.Minnet eder, başa kakar, ezâ verir, sadaka verdiği insana, ''illallah'' dedirtir. Sadakası boşa gider, berbat olur, hatta günaha girer.Sadakası boşa gider, berbat olur, hatta günaha girer. Sadakayı usulüne uygun verecek, sessiz verecek, kalbini gözetecek;Sadakayı usulüne uygun verecek, sessiz verecek, kalbini gözetecek; karşı tarafın haysiyetini, onurunu rencide etmeyecek, bekletmeyecek. karşı tarafın haysiyetini, onurunu rencide etmeyecek, bekletmeyecek.

Matlu'l-ganiyyi zulmün.Matlu'l-ganiyyi zulmün. ''Zenginin vereceği hayrı vermekte gecikmesi, kapısında dilenciyi bekletmesi, iyiliği geç yapması zulümdür.'' ''Zenginin vereceği hayrı vermekte gecikmesi, kapısında dilenciyi bekletmesi, iyiliği geç yapması zulümdür.''

Çarçabuk yapsana be adam! Yapmıyor.Çarçabuk yapsana be adam! Yapmıyor. Ondan sonra herkesin içinde; Ondan sonra herkesin içinde;

''Gel buraya Hasan Efendi!'' ''Buyur ağam! Ne var?''''Gel buraya Hasan Efendi!'' ''Buyur ağam! Ne var?'' ''Al şu parayı; benden sana sadaka olsun, hediye olsun.'' ''Al şu parayı; benden sana sadaka olsun, hediye olsun.'' Adam kıpkırmızı kesiliyor; almasa karşısındaki ağa,Adam kıpkırmızı kesiliyor; almasa karşısındaki ağa, alsa mahvoluyor, ''Etraftan herkes duydu.'' diye utanıyor; ezâ. alsa mahvoluyor, ''Etraftan herkes duydu.'' diye utanıyor; ezâ. Veyahut; ''İşte bak gör, ben ağayım, bunu sana veriyorum.Veyahut; ''İşte bak gör, ben ağayım, bunu sana veriyorum. Bundan sonra bir emrim olursa ona göre yap.'' demeye getiriyor. Bundan sonra bir emrim olursa ona göre yap.'' demeye getiriyor. Sadakayı usulüne uygun verecek, gelişigüzel değil, edebine uygun olacak.Sadakayı usulüne uygun verecek, gelişigüzel değil, edebine uygun olacak. ''Şöhret olsun'' diye vermeyecek. ''Şöhret olsun'' diye vermeyecek. ''Ben bir cami yaptırırım, caminin şadırvanını, minaresini yaptırırım ama köşesine adımı yazdıracaksın. ''Ben bir cami yaptırırım, caminin şadırvanını, minaresini yaptırırım ama köşesine adımı yazdıracaksın. Cami yaptırırım ama camiye benim adımı vereceksin.'' Cami yaptırırım ama camiye benim adımı vereceksin.''

Ankara'da mahallemizde cami yapacağız, paramız yok.Ankara'da mahallemizde cami yapacağız, paramız yok. Herkes birazcık koyuyor, yetmiyor. Bir zengin hanım duyduk. Herkes birazcık koyuyor, yetmiyor. Bir zengin hanım duyduk. Ankara'nın tanınmış müftüleri, vaizleri ile bir heyet kalktık, ona gittik.Ankara'nın tanınmış müftüleri, vaizleri ile bir heyet kalktık, ona gittik. Vaiz Efendi kadına dedi ki; Vaiz Efendi kadına dedi ki;

''Hacı teyze, bak cami yapmak çok sevaplıdır.''Hacı teyze, bak cami yapmak çok sevaplıdır. Bu camiyi sen yap, biz camiye senin adını verelim.'' Kadın dedi ki; Bu camiyi sen yap, biz camiye senin adını verelim.'' Kadın dedi ki;

''Aman evladım! Benim isimle, şöhretle ilgim yoktur.''Aman evladım! Benim isimle, şöhretle ilgim yoktur. Parayı vereceğim ama ismim hiç ziyade olmasın, Allah bilsin kâfi.'' Parayı vereceğim ama ismim hiç ziyade olmasın, Allah bilsin kâfi.''

''İyilik yap, denize at balık bilmese de Hâlık bilir.'' Yaradan bilir. ''İyilik yap, denize at balık bilmese de Hâlık bilir.'' Yaradan bilir. Sen hiç kimse görmeden bir iyilik yapsan Allah görmüyor mu? Bilmiyor mu? Sen hiç kimse görmeden bir iyilik yapsan Allah görmüyor mu? Bilmiyor mu?

Karanlıkta versen sevabı yazılmayacak mı? Yazılır!Karanlıkta versen sevabı yazılmayacak mı? Yazılır! Usulüne uygun, gösterişsiz, riyâsız, zarif, iyi bir tarzda vermek gerekiyor. Usulüne uygun, gösterişsiz, riyâsız, zarif, iyi bir tarzda vermek gerekiyor.

Neyzen Tevfik'e birisi koşmuş; Neyzen Tevfik'e birisi koşmuş;

''Efendim, siz düşürdünüz galiba, buyurun.'' demiş, bir altın lira vermiş.''Efendim, siz düşürdünüz galiba, buyurun.'' demiş, bir altın lira vermiş. Altın, epeyce bir para.Altın, epeyce bir para. Neyzen Tevfik altını almış eline; bir altına bakmış, bir onu veren kimseye; Neyzen Tevfik altını almış eline; bir altına bakmış, bir onu veren kimseye;

''Yere düşen para değil, sizin kalbiniz bu.'' ''Altın gibi kalbiniz var.'' demek istiyor.''Yere düşen para değil, sizin kalbiniz bu.'' ''Altın gibi kalbiniz var.'' demek istiyor. Usulüne uygun vermek, usulüne uygun yapmak gerekiyor.Usulüne uygun vermek, usulüne uygun yapmak gerekiyor. İhtiyarın birisi abdesti yanlış alıyormuş. İhtiyarın birisi abdesti yanlış alıyormuş. Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin efendilerimiz bakmışlar ki abdesti yanlış alıyor, beceremiyor. Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin efendilerimiz bakmışlar ki abdesti yanlış alıyor, beceremiyor. O abdestle namaz olmaz. Gitmişler; O abdestle namaz olmaz. Gitmişler;

''Amca biz iki kardeşiz, hangimizin abdest alması doğru, bir bakıver, incele.'' demişler.''Amca biz iki kardeşiz, hangimizin abdest alması doğru, bir bakıver, incele.'' demişler. Birisi bir güzel abdest almış, sünnet-i seniyyeye uygun her şeyiyle, gayet güzel; adam dikkatle gözlüyor.Birisi bir güzel abdest almış, sünnet-i seniyyeye uygun her şeyiyle, gayet güzel; adam dikkatle gözlüyor. Ondan sonra ötekisi gayet güzel abdest almış. Ondan sonra ötekisi gayet güzel abdest almış.

''Söyle bakalım, hangimizinki daha doğru?'' Gülmüş; ''Söyle bakalım, hangimizinki daha doğru?'' Gülmüş;

''İkinizinki de doğru, benimki yanlış.'' İşte bu zariflik, çok güzel. ''İkinizinki de doğru, benimki yanlış.'' İşte bu zariflik, çok güzel.

Sahabeden bir zâta soruyorlar; Sahabeden bir zâta soruyorlar;

''Galiba siz yaşıtmışsınız; yaşlarınız, doğumlarınız yakınmış.''Galiba siz yaşıtmışsınız; yaşlarınız, doğumlarınız yakınmış. Resûlullah mı büyük, sen mi büyüksün?'' Diyor ki; Resûlullah mı büyük, sen mi büyüksün?'' Diyor ki;

''Resûlullah benden büyük ama ben ondan biraz yaşlıyım.'' ''Resûlullah benden büyük ama ben ondan biraz yaşlıyım.''

İnsan ârif oldu mu, kibar oldu mu, zarif oldu mu sözü de güzel söylüyor.İnsan ârif oldu mu, kibar oldu mu, zarif oldu mu sözü de güzel söylüyor. Allah bize o kibarlıktan, o zarafetten ihsan eylesin! Allah bize o kibarlıktan, o zarafetten ihsan eylesin!

Sadaka da usulüne uygun verilecek, kibarca verilecek.Sadaka da usulüne uygun verilecek, kibarca verilecek. Usulüne uygun, lâyık-ı veçhile verilmiş olan bir sadaka çok makbuldür. Usulüne uygun, lâyık-ı veçhile verilmiş olan bir sadaka çok makbuldür. İyilik yapmak, va'stınâu'l-ma'rûf.İyilik yapmak, va'stınâu'l-ma'rûf. Ma'ruf; aklın ve şeriatin beğendiği, tahsin ettiği, hoş gördüğü işler demek. Ma'ruf; aklın ve şeriatin beğendiği, tahsin ettiği, hoş gördüğü işler demek. Cami yapmak iyidir; yap. Köprü yapmak iyidir; yap. Cami yapmak iyidir; yap. Köprü yapmak iyidir; yap. Çeşme yapmak iyidir; yap. Dula, yetime bakmak iyidir, yap. Değil mi? Çeşme yapmak iyidir; yap. Dula, yetime bakmak iyidir, yap. Değil mi?

Akıl ve şeriat bu gibi şeylere ''güzel'' demiş.Akıl ve şeriat bu gibi şeylere ''güzel'' demiş. Sorulursa ''Tamam, iyidir; yap.'' diyoruz.Sorulursa ''Tamam, iyidir; yap.'' diyoruz. İşte Arapça'da bu çeşit şeylere ma'ruf derler.İşte Arapça'da bu çeşit şeylere ma'ruf derler. Emr-i ma'ruf nehy-i münker iyi şeyleri yaptırmaya çalışmak,Emr-i ma'ruf nehy-i münker iyi şeyleri yaptırmaya çalışmak, kötü şeyleri yaptırmamaya çalışmak da farzdır, hepimizin boynuna borçtur.kötü şeyleri yaptırmamaya çalışmak da farzdır, hepimizin boynuna borçtur. Müslümanların vazifesidir.Müslümanların vazifesidir. Va'stınâu'l-ma'rûf, iyi olan şeyleri yapmak, sadaka ve hayır yapmak. Va'stınâu'l-ma'rûf, iyi olan şeyleri yapmak, sadaka ve hayır yapmak. Tabi sadaka parayla, malla oluyor. Hayr da çok çeşitli şekillerde oluyor. Tabi sadaka parayla, malla oluyor. Hayr da çok çeşitli şekillerde oluyor. Bin bir türü çeşidi vardır. Bin bir türü çeşidi vardır. Karşındakine bir iyilik yapacaksın.Karşındakine bir iyilik yapacaksın. Çarşıdan-pazardan filelerini doldurmuş gelen yaşlı bir insanın yükünü taşımak da bir iyiliktir. Çarşıdan-pazardan filelerini doldurmuş gelen yaşlı bir insanın yükünü taşımak da bir iyiliktir. Bir âmâ caddenin bir ucundan öbür tarafına gidemiyor; gitmesini sağlamak iyiliktir. Bir âmâ caddenin bir ucundan öbür tarafına gidemiyor; gitmesini sağlamak iyiliktir.

Medine-i Münevvere'de âmânın birisi geldi, bir şeyler söyledi.Medine-i Münevvere'de âmânın birisi geldi, bir şeyler söyledi. Kime söylediyse anlamadı, olmadı. Kime söylediyse anlamadı, olmadı. Benim yanımdaki kardeşime söyledi, o anladı. ''Peki'' dedi. Koluna taktı, götürdü.Benim yanımdaki kardeşime söyledi, o anladı. ''Peki'' dedi. Koluna taktı, götürdü. On beş, yirmi dakika epeyce bir zaman uğraştıktan sonra geldi. On beş, yirmi dakika epeyce bir zaman uğraştıktan sonra geldi. ''Derdi neymiş?'' dedim. Dili de anlaşılmıyordu. ''Derdi neymiş?'' dedim. Dili de anlaşılmıyordu. ''Abdest alma ihtiyacı varmış, götürdüm. ''Abdest alma ihtiyacı varmış, götürdüm. Ondan sonra ‘Beni yine öteki yere götür. Ben orayı bilmiyorum ancak sen götürürsün' dedi, götürdüm.'' dedi.Ondan sonra ‘Beni yine öteki yere götür. Ben orayı bilmiyorum ancak sen götürürsün' dedi, götürdüm.'' dedi. Bu da bir iyiliktir. Bu da bir iyiliktir. Çok çeşitleri vardır; bir toplantıda arkadaşının aleyhinde konuşuluyor, Çok çeşitleri vardır; bir toplantıda arkadaşının aleyhinde konuşuluyor, sen de kalkıyorsun onu müdafaa ediyorsun.sen de kalkıyorsun onu müdafaa ediyorsun. ''Yok öyle demeyin, bir kere bu gıybettir, sonra o kardeşimiz iyi bir insandır, ''Yok öyle demeyin, bir kere bu gıybettir, sonra o kardeşimiz iyi bir insandır, sizin söylediğiniz gibi değildir.'' diyorsun, bu da bir iyiliktir. sizin söylediğiniz gibi değildir.'' diyorsun, bu da bir iyiliktir. Demek ki iyiliklerin çeşitleri çok. Usulüne uygun verilmiş sadaka ve yapılmış olan bir iyilik. Demek ki iyiliklerin çeşitleri çok. Usulüne uygun verilmiş sadaka ve yapılmış olan bir iyilik.

Ve birrü'l-vâlideyn.Ve birrü'l-vâlideyn. ''Anne ve babaya itaatkâr, hizmet ve izzet eyleyen bir evlat olmak.'' ''Anne ve babaya itaatkâr, hizmet ve izzet eyleyen bir evlat olmak.'' Anne ve babasının etrafında pervane gibi dönüyor.Anne ve babasının etrafında pervane gibi dönüyor. Annesi babası kendisinden memnundur.Annesi babası kendisinden memnundur. ''Evladım! Allah razı olsun.'' diyor; baktıkça gözlerinin içi gülüyor. ''Evladım! Allah razı olsun.'' diyor; baktıkça gözlerinin içi gülüyor.

Ve sılatü'r-rahim. ''Akrabaya ziyarette bulunmak.''Ve sılatü'r-rahim. ''Akrabaya ziyarette bulunmak.'' tuhavvilü'ş-şakâe saâdeten. ''İnsanın şakîliğini, saîdliğe döndürür.'' tuhavvilü'ş-şakâe saâdeten. ''İnsanın şakîliğini, saîdliğe döndürür.''

İnsanlar iki gruptur; bir kısmı şakîdir bir kısmı da saîddir.İnsanlar iki gruptur; bir kısmı şakîdir bir kısmı da saîddir. Şakî; ''Âsi, günahkâr, Allah'ın sevmediği, cehennem yolcusu kimse.'' demektir.Şakî; ''Âsi, günahkâr, Allah'ın sevmediği, cehennem yolcusu kimse.'' demektir. Saîd; ''Allah'a mutî, Allah yolunda gidip cennete girecek kimse.'' demektir. Saîd; ''Allah'a mutî, Allah yolunda gidip cennete girecek kimse.'' demektir. Birisi ehl-i saadet, birisi ehl-i şakâvet. Hatta Beraat gecesinde şöyle dua ediliyor: Birisi ehl-i saadet, birisi ehl-i şakâvet. Hatta Beraat gecesinde şöyle dua ediliyor:

''Yâ Rabbi! Benim adımı şakîler divanına yazdıysan, şu Beraat gecesinde benim adımı bu divandan sil,''Yâ Rabbi! Benim adımı şakîler divanına yazdıysan, şu Beraat gecesinde benim adımı bu divandan sil, bu defterden sil; beni saîdler defterine yaz. bu defterden sil; beni saîdler defterine yaz. Bundan sonraki ömrüm senin mutlu kulların, saîd kulların zümresinden olarak yaşamakla geçsin.'' Bundan sonraki ömrüm senin mutlu kulların, saîd kulların zümresinden olarak yaşamakla geçsin.''

Bu dört şeyi yapanın hali şakîlik ise saîdliğe dönüyor.Bu dört şeyi yapanın hali şakîlik ise saîdliğe dönüyor. Bilmiyoruz ki Rabbimiz bizi hangi divana yazmıştır. Bilmiyoruz ki Rabbimiz bizi hangi divana yazmıştır. Evet şu anda namazdayız, camideyiz ama korku da var ümit de var; beyne'l-havfi ve'r-recâ. Evet şu anda namazdayız, camideyiz ama korku da var ümit de var; beyne'l-havfi ve'r-recâ. Kimse âkıbetinden emin değil. Kimse Allah'tan ümit kesmeye de mezun değil, izin yok.Kimse âkıbetinden emin değil. Kimse Allah'tan ümit kesmeye de mezun değil, izin yok. Ümit kesemeyiz ama güvenemiyoruz da.Ümit kesemeyiz ama güvenemiyoruz da. ''Ben cennete giderim canım. Allah beni cennete sokmayacak da kimi sokacak?'' Böyle diyen edepsizler var. ''Ben cennete giderim canım. Allah beni cennete sokmayacak da kimi sokacak?'' Böyle diyen edepsizler var.

Edepsiz. Edepten, hayâdan mahrum.Edepsiz. Edepten, hayâdan mahrum. Seni cehenneme atar, senin hiç beğenmediğin bir insanı cennete sokar, bilemezsin ki. Seni cehenneme atar, senin hiç beğenmediğin bir insanı cennete sokar, bilemezsin ki. Ne biçim laf bu. Edepsizliğinden darbeyi yersin. Ne biçim laf bu. Edepsizliğinden darbeyi yersin.

''Ben bunca ibadet ettim.'' ''Ben bunca ibadet ettim.''

Kim bilir nasıl ettin? Bakalım makbul mü, beş para eder mi, işe yarar mı? Kim bilir nasıl ettin? Bakalım makbul mü, beş para eder mi, işe yarar mı?

Allah'ın istemediği durumda olabiliriz.Allah'ın istemediği durumda olabiliriz. Burada bize bir anahtar veriliyor. Burada bize bir anahtar veriliyor. Eğer biz şakîler divanında kayıtlı kullar isekEğer biz şakîler divanında kayıtlı kullar isek -Allah etmesin, inşaallah saîdler divanına yazılı kimselerizdir- kurtuluşun reçetesi veriliyor. -Allah etmesin, inşaallah saîdler divanına yazılı kimselerizdir- kurtuluşun reçetesi veriliyor.

Ne yapacağız? Ne yapacağız?

Sadaka vereceğiz, malımızın fazlasından hayır hasenât yapacağız.Sadaka vereceğiz, malımızın fazlasından hayır hasenât yapacağız. Ondan sonra iyilik yapacağız, her tür iyiliği yapmaya koşturacağız. Ondan sonra iyilik yapacağız, her tür iyiliği yapmaya koşturacağız. Sonra ana babamıza izzet-ikram edip hürmet edip Sonra ana babamıza izzet-ikram edip hürmet edip onların hayır duasını alıp ana babasına iyilik yapan hayırlı evlat zümresine girmeye bakacağız. onların hayır duasını alıp ana babasına iyilik yapan hayırlı evlat zümresine girmeye bakacağız. Sonra akrabayla alakayı devam ettireceğiz, küsmeyeceğiz, darılmayacağız.Sonra akrabayla alakayı devam ettireceğiz, küsmeyeceğiz, darılmayacağız. O gelmezse de biz gideceğiz. Zor da olsa yapacağız, yapmaya çalışacağız. O gelmezse de biz gideceğiz. Zor da olsa yapacağız, yapmaya çalışacağız.

Rabbimiz, bu güzel hayırları yapmayı bizlere nasip eylesin!Rabbimiz, bu güzel hayırları yapmayı bizlere nasip eylesin! Eğer adımız -Allah etmesin, muhafaza buyursun- şakîlerden yazılmış ise oradan silsin.Eğer adımız -Allah etmesin, muhafaza buyursun- şakîlerden yazılmış ise oradan silsin. Rabbimiz cümlemizi saîdler zümresine dâhil eylesin. Rabbimiz cümlemizi saîdler zümresine dâhil eylesin.

Bi-hürmeti esmâihi'l-hüsnâ ve bi-hürmeti habîbihi'l-müctebâ ve bi-hürmeti esrâr-ı sûreti'l-Fâtihâ. Bi-hürmeti esmâihi'l-hüsnâ ve bi-hürmeti habîbihi'l-müctebâ ve bi-hürmeti esrâr-ı sûreti'l-Fâtihâ.

Konuşma Hakkında
Tema 1
Tema 2