Namaz Vakitleri

20 Cemâziye'l-Evvel 1446
22 Kasım 2024
İmsak
06:22
Güneş
07:52
Öğle
12:55
İkindi
15:25
Akşam
17:48
Yatsı
19:12
Detaylı Arama

Şehitlere Verilen Altı Özel Lütuf

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

1 Cemâziye'l-Evvel 1421 / 01.08.2000

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Şehide Altı Özel Lütuf Verilir, Allah Yolunda Şehid Olmayı İstemek, Şeytanın Düğümleri, Gusül Alınacak Dört | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Şehitlere Verilen Altı Özel Lütuf

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

1 Cemâziye'l-Evvel 1421 / 01.08.2000

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Şehide Altı Özel Lütuf Verilir, Allah Yolunda Şehid Olmayı İstemek, Şeytanın Düğümleri, Gusül Alınacak Dört | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Konuşma Metni

Bismillâhirrahmânirrahîm Bismillâhirrahmânirrahîm

el-Hamdülillahirabbi'l-âlemîn. Hamden kesîran tayyiben mübâreken fîhi alâ külli hâlin el-Hamdülillahirabbi'l-âlemîn. Hamden kesîran tayyiben mübâreken fîhi alâ külli hâlin ve fî külli hîn.ve fî külli hîn. es-Salâtü ve's-Selâmü alâ seyyidinâ Muhammedin ve alâ âlihî ve sahbihîes-Salâtü ve's-Selâmü alâ seyyidinâ Muhammedin ve alâ âlihî ve sahbihî ve men tebiahû bi-ihsânin ilâ yevmi'd-dîn.ve men tebiahû bi-ihsânin ilâ yevmi'd-dîn. Emmâ ba'd: Fe kâle Resûlullâh sallallahu aleyhi ve sellem: Emmâ ba'd:

Fe kâle Resûlullâh sallallahu aleyhi ve sellem:

Yu'ta'ş-şehîdü sittü hisâlin inde evveli katratin min demihî yükefferü anhü küllü hatîetinYu'ta'ş-şehîdü sittü hisâlin inde evveli katratin min demihî yükefferü anhü küllü hatîetin ve yürâ mak'adühû mine'l-cenneti ve yüzevvecü mine'l-hûrî'l-înnive yürâ mak'adühû mine'l-cenneti ve yüzevvecü mine'l-hûrî'l-înni ve yü'menü mine'l-fezei'l-ekberi ve min azâbi'l-kabri ve yühallâ hülletü'l-îmâni. ve yü'menü mine'l-fezei'l-ekberi ve min azâbi'l-kabri ve yühallâ hülletü'l-îmâni.

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz Ahmed b. Hanbel rahmetullahi aleyh'inPeygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz Ahmed b. Hanbel rahmetullahi aleyh'in rivayet ettiğine göre buyuruyor ki; rivayet ettiğine göre buyuruyor ki;

Yu'ta'ş-şehîdü sittü hisâlin. "Şehide altı özel lütuf verilir." Yu'ta'ş-şehîdü sittü hisâlin. "Şehide altı özel lütuf verilir."

Altı özellik verilir, özel muamele verilir. İnde evveli katratin min demihî. Altı özellik verilir, özel muamele verilir.

İnde evveli katratin min demihî.
"Şehit; kanının ilk damlası yere damladığı zaman, kanın ilk damlasıyla beraber altı tane özel lütfa,"Şehit; kanının ilk damlası yere damladığı zaman, kanın ilk damlasıyla beraber altı tane özel lütfa, muameleye mazhar olur."muameleye mazhar olur." Yükefferü anhü küllü hatîetin. "Bütün hataları, günahları af olur, silinip af olur."Yükefferü anhü küllü hatîetin. "Bütün hataları, günahları af olur, silinip af olur." Ve yürâ mak'adühû mine'l-cenneti. "Cennetteki oturacağı yeri görür." Ve yürâ mak'adühû mine'l-cenneti. "Cennetteki oturacağı yeri görür."

Köşkünü vs. daha hemen kanın ilk damlasında görür. Köşkünü vs. daha hemen kanın ilk damlasında görür.

Ve yüzevvecü mine'l-hûrî'l-înni. "O güzel gözlü, tatlı bakışlı hûrî kızlarıyla evlendirilir." Ve yüzevvecü mine'l-hûrî'l-înni. "O güzel gözlü, tatlı bakışlı hûrî kızlarıyla evlendirilir." Ve yü'menü mine'l-fezei'l-ekberi. "En büyük korku, heyecandan emin kılınır." Ve yü'menü mine'l-fezei'l-ekberi. "En büyük korku, heyecandan emin kılınır."

En büyük heyecan: Kıyamet günündeki heyecan! Ve yü'menü mine'l-fezei'l-ekberi. En büyük heyecan: Kıyamet günündeki heyecan!

Ve yü'menü mine'l-fezei'l-ekberi.
"En büyük heyecan, korkuların yaşanacağı, en büyük üzüntülerin çekileceği,"En büyük heyecan, korkuların yaşanacağı, en büyük üzüntülerin çekileceği, en büyük telaşın olduğu gün o, onların hiçbirisine uğramaz."en büyük telaşın olduğu gün o, onların hiçbirisine uğramaz." Ve min azâbi'l-kabri. "Kabir azabından da emin olur, kabir azabı görmez."Ve min azâbi'l-kabri. "Kabir azabından da emin olur, kabir azabı görmez." Ve yühallâ hülletü'l-îmâni. "Ve kendisine iman kaftanı, iman elbisesi giydirilir; süslenir.Ve yühallâ hülletü'l-îmâni. "Ve kendisine iman kaftanı, iman elbisesi giydirilir; süslenir. İman elbisesiyle süslenir." Yühallâ, "süslenir, ziynetlendirilir" demek. İman elbisesiyle süslenir."

Yühallâ, "süslenir, ziynetlendirilir" demek.

Hülletü'l-îmâni. "İman elbisesi -ne kadar güzel bir elbise şerefli bir elbise- ile ziynetlendirilir." Hülletü'l-îmâni. "İman elbisesi -ne kadar güzel bir elbise şerefli bir elbise- ile ziynetlendirilir."

Peygamber Efendimiz; "Kalbinde şehitlik arzusu olmayan bir müslüman, Peygamber Efendimiz;

"Kalbinde şehitlik arzusu olmayan bir müslüman,
münafıklıktan bir çeşit üzeredir!" diye buyuruyor. münafıklıktan bir çeşit üzeredir!" diye buyuruyor. Bir müslüman, şehit olmayı isteyecek! "Allah yolunda canım feda olsun!.." diye isteyecek. Bir müslüman, şehit olmayı isteyecek! "Allah yolunda canım feda olsun!.." diye isteyecek.

"Kim Allah rızası için şehit olmayı isterse -halis niyetle, samimi; sahte değil- "Kim Allah rızası için şehit olmayı isterse -halis niyetle, samimi; sahte değil- Allah onu şehitler makamına eriştirir; evinde yatağında ölse bile!" Allah onu şehitler makamına eriştirir; evinde yatağında ölse bile!"

Bu da niyetine göre Allah'ın mükâfatlandırmasıdır. Bu da niyetine göre Allah'ın mükâfatlandırmasıdır. Şehit olmayı istedi, cân u gönülden istedi; olmadı, nasip! Şehit olmayı istedi, cân u gönülden istedi; olmadı, nasip!

Ama cân u gönülden istedi! İsteyince, yatağında ölse bile Ama cân u gönülden istedi!

İsteyince, yatağında ölse bile
Allah onu şehitlerin derecesine ulaştırır!Allah onu şehitlerin derecesine ulaştırır! Çünkü ameller niyetlere göredir. Çünkü yarın sen hayırlı bir iş yapmaya niyet ettiğin zaman,Çünkü ameller niyetlere göredir. Çünkü yarın sen hayırlı bir iş yapmaya niyet ettiğin zaman, ertesi gün sen o işi yapamazsan bile bugünden niyet ettin diye Allah o sevabı veriyor.ertesi gün sen o işi yapamazsan bile bugünden niyet ettin diye Allah o sevabı veriyor. Yapamadığı hâlde niyet ettiği için Allah sevap veriyor. Yapamadığı hâlde niyet ettiği için Allah sevap veriyor.

İslâm'ın güzelliği bu; niyetinden dolayı insan sevap kazanıyor, icraatı olamadığı hâlde! İslâm'ın güzelliği bu; niyetinden dolayı insan sevap kazanıyor, icraatı olamadığı hâlde!

Bir mâni çıktı, olmadı. "Ben yarın falanca kardeşimi Allah rızası için Bir mâni çıktı, olmadı.

"Ben yarın falanca kardeşimi Allah rızası için
hastanede ziyaret edeyim, cuma günü hasta ziyaret etmek sevaptır…" hastanede ziyaret edeyim, cuma günü hasta ziyaret etmek sevaptır…"

Bir misafir bastırdı gidemedi; o ziyareti yapmış gibi sevap kazanır! Bir misafir bastırdı gidemedi; o ziyareti yapmış gibi sevap kazanır! Çünkü ameller niyetlere göredir. Bu böyle!Çünkü ameller niyetlere göredir. Bu böyle! Onun için güzel şeyleri niyetlenmeli, planlamalı, tasarlamalı, istemeli. "Ama olmaz!" Onun için güzel şeyleri niyetlenmeli, planlamalı, tasarlamalı, istemeli.

"Ama olmaz!"

Olmasa Mevlâ kendisi bilir. Her şeyi takdir eden O; veren O alan O. Yaptıran O, engelleyen O! Olmasa Mevlâ kendisi bilir. Her şeyi takdir eden O; veren O alan O. Yaptıran O, engelleyen O!

Lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâh. Vardır bir sebebi! Lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâh.

Vardır bir sebebi!

Câfer-i Sâdık Efendimiz radıyallahu anh ve rahmetullahi aleyh şöyle dua edermiş: Câfer-i Sâdık Efendimiz radıyallahu anh ve rahmetullahi aleyh şöyle dua edermiş:

Allahümme ahyinî saîden ve emitnî şehîdâ. Allahümme ahyinî saîden ve emitnî şehîdâ. "Yâ Rabbi! Beni senin yolunda yürüyen ehl-i saadet kullarından biri olarak yaşat,"Yâ Rabbi! Beni senin yolunda yürüyen ehl-i saadet kullarından biri olarak yaşat, şehit olarak öldür!" şehit olarak öldür!"

Ehl-i saadet demek; "düğünlü bayramlı, davullu zurnalı, mutlu" mânasına değil. Ehl-i saadet demek; "düğünlü bayramlı, davullu zurnalı, mutlu" mânasına değil.

Saadet Arapça'da; şakâvetin karşıtıdır. Daha doğrusu şakâvet, saadetin karşıtıdır. Saadet Arapça'da; şakâvetin karşıtıdır. Daha doğrusu şakâvet, saadetin karşıtıdır.

İnsanlar ya saiddir ya şakîdir. İnsanlar ya saiddir ya şakîdir.

Ve min hüm şakiyyün ve saîd. Kur'ân-ı Kerîm'de böyle bildiriyor: Ve min hüm şakiyyün ve saîd. Kur'ân-ı Kerîm'de böyle bildiriyor:

"İnsanların bir kısmı saiddir bir kısmı şakîdir." "İnsanların bir kısmı saiddir bir kısmı şakîdir."

Fe emmellezîne şakû fe fi'n-nâri hâlidîne fîhâ. Fe emmellezîne şakû fe fi'n-nâri hâlidîne fîhâ. "Şakâvet ehli olan, şakî olanlar cehennemde ebedî kalacaklardır." "Şakâvet ehli olan, şakî olanlar cehennemde ebedî kalacaklardır."

Said olanlar da cennetlik, cennete gireceklerdir. Said olanlar da cennetlik, cennete gireceklerdir.

Demek ki said ve saadet demek, "cennetlik olmak" demek. Demek ki said ve saadet demek, "cennetlik olmak" demek.

"Koluna gelini taktı, geline de hristiyan usulü beyaz duvakları, elbiseleri giydirdi. "Koluna gelini taktı, geline de hristiyan usulü beyaz duvakları, elbiseleri giydirdi. Cazlı tangolu piyangolu bir düğün yaptılar, içkiler içildi.Cazlı tangolu piyangolu bir düğün yaptılar, içkiler içildi. Gelinin duvağını kaldırdı, herkesin gözü önünde sarıldı öptü; alkışlar koptu…" Gelinin duvağını kaldırdı, herkesin gözü önünde sarıldı öptü; alkışlar koptu…"

Bu saadet mi? Bu saadet mi?

Değil, vallahi billahi ki değil! Bu şakâvet! Çünkü İslâm'a göre saadet demek, Değil, vallahi billahi ki değil! Bu şakâvet! Çünkü İslâm'a göre saadet demek, "cennetlik olmak" demek. "cennetlik olmak" demek. Şakavet demek de "cehennemlik olmak" demek. Şakâvet, "şakî olmak" demek. Şakavet demek de "cehennemlik olmak" demek. Şakâvet, "şakî olmak" demek.

Dağdaki elinde tabanca [olan] adam şakîdir, çoğulu "eşkiyâ" geliyor. Dağdaki elinde tabanca [olan] adam şakîdir, çoğulu "eşkiyâ" geliyor.

Asıl saadet, cennet ehli olmak olduğundan; asıl şakâvet de cehennem ehli olmak olduğundan Asıl saadet, cennet ehli olmak olduğundan; asıl şakâvet de cehennem ehli olmak olduğundan said ve şakî denildiği zaman o anlama geliyor.said ve şakî denildiği zaman o anlama geliyor. Yoksa koluna gelin takmak mânasına, kadınsa güvey takmak mânasına gelmiyor. Yoksa koluna gelin takmak mânasına, kadınsa güvey takmak mânasına gelmiyor.

"Beni said olarak yaşat yâ Rabbi!" demek;"Beni said olarak yaşat yâ Rabbi!" demek; "Cennetliklerin yolunda giden, cennet ehli bir insan olarak"Cennetliklerin yolunda giden, cennet ehli bir insan olarak senin rızana uygun bir insan olarak yaşat!" demek. senin rızana uygun bir insan olarak yaşat!" demek.

Emitnî şehîdâ. "Şehit olarak da öldür." demek. Emitnî şehîdâ. "Şehit olarak da öldür." demek. Câfer-i Sâdık Efendimiz öyle dua edermiş. Câfer-i Sâdık Efendimiz öyle dua edermiş.

Ya'kidü'ş-şeytânü alâ kâfiyeti re'si ahadiküm izâ hüve nâme selâseYa'kidü'ş-şeytânü alâ kâfiyeti re'si ahadiküm izâ hüve nâme selâse ükadin yüdribü mekâne külli ukdetin aleyke leylün tavîlün ferkud. ükadin yüdribü mekâne külli ukdetin aleyke leylün tavîlün ferkud. Fe inistaykaza fe zekerallâhe in hallet ükadetün fe in tevazzaa in hallet ukdetün Fe inistaykaza fe zekerallâhe in hallet ükadetün fe in tevazzaa in hallet ukdetün fe in salle in hallet ükdedühû küllehâ fe esbaha neşîten tayyibe'n-nefsife in salle in hallet ükdedühû küllehâ fe esbaha neşîten tayyibe'n-nefsi ve illâ asbaha habîse'n-nefsi keslâne. ve illâ asbaha habîse'n-nefsi keslâne.

İmam Mâlik; Mâlikî mezhebinin imamı, aynı zamanda hadis alimi, mübarek insan, İmam Mâlik; Mâlikî mezhebinin imamı, aynı zamanda hadis alimi, mübarek insan, Allah şefaatlerine erdirsin. Allah şefaatlerine erdirsin. İmam Ahmed b. Hanbel, Hanbelî mezhebinin imamı, aynı zamanda hadis alimi. İmam Ahmed b. Hanbel, Hanbelî mezhebinin imamı, aynı zamanda hadis alimi. İmam Müslim, İmam Ebû Davud, İmam Neseî, İmam İbn Mâce, İmam Müslim, İmam Ebû Davud, İmam Neseî, İmam İbn Mâce, İbn Hibban rivayet etmişler; rahmetullahi aleyhim ecmaîn. İbn Hibban rivayet etmişler; rahmetullahi aleyhim ecmaîn.

Ebû hüreyre radıyallahu anh'ten: Demek ki kaynaklar çok kuvvetli, sahih, Ebû hüreyre radıyallahu anh'ten:

Demek ki kaynaklar çok kuvvetli, sahih,
güzel rivayetli bir hadîs-i şerîftir.güzel rivayetli bir hadîs-i şerîftir. Peygamber Efendimiz buyuruyor ki; Peygamber Efendimiz buyuruyor ki;

Ukde; "düğümlemek" demek.Ukde; "düğümlemek" demek. Bir insan da bir işte akit yaptı mı o işi düğümlemiş gibi olduğundan [bu kullanım var]. Bir insan da bir işte akit yaptı mı o işi düğümlemiş gibi olduğundan [bu kullanım var].

"İçimde bir ukde var." İçimde bir düğüm var, tam mânası değil. "İçimde bir ukde var." İçimde bir düğüm var, tam mânası değil. Arapça kelimeler böyle böyle çeşitli anlamlara kayıyor. Arapça kelimeler böyle böyle çeşitli anlamlara kayıyor.

Ya'kidü'ş-şeytânü alâ kâfiyeti re'si ahadiküm izâ hüve nâme selâse ükadin. ŞeytanYa'kidü'ş-şeytânü alâ kâfiyeti re'si ahadiküm izâ hüve nâme selâse ükadin. Şeytan sizden birisinin kafasının arkasına üç tane düğüm düğümler." sizden birisinin kafasının arkasına üç tane düğüm düğümler."

Kâfiye; "arkası" demek. Şiirin de en arkasındaki ses benzerliğine kâfiye deniliyor. Kâfiye; "arkası" demek. Şiirin de en arkasındaki ses benzerliğine kâfiye deniliyor. Çünkü kelimenin en sonunda bir hece var, aynı ses benzerliğinden bir sanat oluyor. Çünkü kelimenin en sonunda bir hece var, aynı ses benzerliğinden bir sanat oluyor. Ona kâfiye deniliyor, şiirin kafiyesi deniliyor. Ona kâfiye deniliyor, şiirin kafiyesi deniliyor.

Mesela; A benim bahtiyârim Gönülde tahtı yârim Yüzünde göz izi var Sana kim baktı yârim Mesela;

A benim bahtiyârim

Gönülde tahtı yârim

Yüzünde göz izi var

Sana kim baktı yârim

Bahtiyârim, tahtı yârim, baktı yârim; bu kelimeler kâfiye, sesleri birbirine benziyor. Bahtiyârim, tahtı yârim, baktı yârim; bu kelimeler kâfiye, sesleri birbirine benziyor. Sonlardaki ses benzerliğinden dolayı onlara da kâfiye demişler. Sonlardaki ses benzerliğinden dolayı onlara da kâfiye demişler.

Kâfiyeti re'si ahadiküm. "Sizden birinizin kafasının arkası" demek, Kâfiyeti re'si ahadiküm. "Sizden birinizin kafasının arkası" demek, "ense, ense kökü" demek, tam tokat vuracak yer. "ense, ense kökü" demek, tam tokat vuracak yer.

"Şeytan oraya üç tane düğüm düğümler!" "Şeytan oraya üç tane düğüm düğümler!"

Şeytan bu düğümleri oraya ne zaman düğümler? İzâ hüve nâme. "Uyuduğu zaman!" Şeytan bu düğümleri oraya ne zaman düğümler?

İzâ hüve nâme. "Uyuduğu zaman!"

Uyuduğu zaman şeytan geliyor, kafasının arkasına üç tane düğüm düğümlüyor. Uyuduğu zaman şeytan geliyor, kafasının arkasına üç tane düğüm düğümlüyor. Ensesini bağlıyor, ensesinden omuriliği filan geçiyor, her tarafa sinirler gidiyor geliyor,Ensesini bağlıyor, ensesinden omuriliği filan geçiyor, her tarafa sinirler gidiyor geliyor, tam önemli yer orası.tam önemli yer orası. Orada üç tane düğüm bağlıyor, bağladı. Ne dermiş? Orada üç tane düğüm bağlıyor, bağladı.

Ne dermiş?

Yadribu, yudribu diye harekelenmiş. Ama doğrusu bu olsa gerek.Yadribu, yudribu diye harekelenmiş. Ama doğrusu bu olsa gerek. Hareke yok da okuyuşa göre değişiyor. Yadribu mekâne külli ukdetin.Hareke yok da okuyuşa göre değişiyor.

Yadribu mekâne külli ukdetin.
"Her düğümün üzerine yazar." Mühür gibi yazı yazıyor. "Her düğümün üzerine yazar."

Mühür gibi yazı yazıyor.

Aleyke leylün tavîlün. "Senin gecen uzun bir gece olsun."Aleyke leylün tavîlün. "Senin gecen uzun bir gece olsun." Ferkud. "Uyu kal, uyu dur. Gecen uzun olsun, uyu dur!" Ferkud. "Uyu kal, uyu dur. Gecen uzun olsun, uyu dur!"

Şeytan her şeyin üstüne böyle bir yazı yazıyor: Uyu! Şeytan her şeyin üstüne böyle bir yazı yazıyor: Uyu!

Fe inistaykaza. "Eğer geceleyin uyanırsa…" Neden uyanır? Fe inistaykaza. "Eğer geceleyin uyanırsa…"

Neden uyanır?

Çatıya çam ağacından koca bir kozalak pat diye düşer, hop diye uyanır. Çatıya çam ağacından koca bir kozalak pat diye düşer, hop diye uyanır. Bizim evde öyle oluyor. Garajın üstüne kocaman çam ağacından bir şey düştü müBizim evde öyle oluyor. Garajın üstüne kocaman çam ağacından bir şey düştü mü yüreğimiz ağzımıza geliyor, yerine iniyor. yüreğimiz ağzımıza geliyor, yerine iniyor.

"Ne oldu dışarda bir şey mi var?.." Tabancayı tüfeği al, bak; hiç de bir şey yok. "Ne oldu dışarda bir şey mi var?.."

Tabancayı tüfeği al, bak; hiç de bir şey yok.
Bir kozalak düştü. Uyanır. Ya da benim gibi şeker hastasıdır, şeker hastalığı sıkıştırır.Bir kozalak düştü. Uyanır.

Ya da benim gibi şeker hastasıdır, şeker hastalığı sıkıştırır.
Kalkması icap eder, kalkar gider gelir. Şeker hastası; mecburen, gitmezse olmuyor. Kalkması icap eder, kalkar gider gelir. Şeker hastası; mecburen, gitmezse olmuyor. Ya da dönerken vs. bir şeyden üşüdü, beli açıldı filan; o zaman uyanır.Ya da dönerken vs. bir şeyden üşüdü, beli açıldı filan; o zaman uyanır. Bir sebeple uyandı. Fe zekerallâhe. "Uyanır da bir de Allah'ı zikrederse…" Bir sebeple uyandı.

Fe zekerallâhe. "Uyanır da bir de Allah'ı zikrederse…"

Allah, lâ ilâhe illallah, eşhedü en lâ ilâhe illallah, lâ ilâhe illallah Allah, lâ ilâhe illallah, eşhedü en lâ ilâhe illallah, lâ ilâhe illallah Muhammedü'r-resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, bismillah, allahüekber, Muhammedü'r-resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, bismillah, allahüekber, lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâh... lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâh... Bunların hepsi zikir! "Allah Allah, belim acımış hanım." Bunların hepsi zikir!

"Allah Allah, belim acımış hanım."

"Allah Allah." dedi ya, Allah'ı zikretti ya; "Allah Allah." dedi ya, Allah'ı zikretti ya;

İn hallet ükadetün. "Eğer uyanır da Allah'ı zikrederse ukdelerden bir tanesi çözülür." İn hallet ükadetün. "Eğer uyanır da Allah'ı zikrederse ukdelerden bir tanesi çözülür."

Bağlardan, düğümlerden bir tanesi çözülür. Zikretti mi düğümlerden bir tanesi çözülür. Bağlardan, düğümlerden bir tanesi çözülür. Zikretti mi düğümlerden bir tanesi çözülür.

Zaten Peygamber Efendimiz; "Uykudan uyandığınız zamanZaten Peygamber Efendimiz;

"Uykudan uyandığınız zaman
kelime-i şehâdet getirin, zikredin!" diye tavsiye ediyor. kelime-i şehâdet getirin, zikredin!" diye tavsiye ediyor.

Bir de onları bilen, uyanık bir müslümansa bilgili müslümansa işte onu söyleyince bir düğüm çözülür.Bir de onları bilen, uyanık bir müslümansa bilgili müslümansa işte onu söyleyince bir düğüm çözülür. Kaldı iki düğüm! Fe in tevazzaa in hallet ukdetün. "Kalkar bir de abdest alırsa Kaldı iki düğüm!

Fe in tevazzaa in hallet ukdetün. "Kalkar bir de abdest alırsa
bir düğüm daha çözülür." bir düğüm daha çözülür."

Abdest de düğümü çözer.Abdest de düğümü çözer. Aldığı abdestle bir de namaz kılarsa -ki buna teheccüt namazı derler- çok sevaptır: Aldığı abdestle bir de namaz kılarsa -ki buna teheccüt namazı derler- çok sevaptır:

"Geceleyin kılınan iki rekât namaz dünyadan ve dünyanın içindeki her şeyden daha hayırlıdır!" "Geceleyin kılınan iki rekât namaz dünyadan ve dünyanın içindeki her şeyden daha hayırlıdır!"

Hayrün mine'd-dünyâ ve mâ fî hâ. Hayrün mine'd-dünyâ ve mâ fî hâ.

Dünyadaki her şeyden, Leb-i Derya villadan bile daha hayırlıdır. Dünyadaki her şeyden, Leb-i Derya villadan bile daha hayırlıdır.

Dünyadaki her şeyden, Topkapı Sarayı'ndan bile hayırlı, hazineden bile hayırlı, Dünyadaki her şeyden, Topkapı Sarayı'ndan bile hayırlı, hazineden bile hayırlı, Washington Müzesi'nden bile hayırlı, British Museum'dan bile hayırlı!.. Washington Müzesi'nden bile hayırlı, British Museum'dan bile hayırlı!..

"Allah Allah! Vay be!.. Hindistan'daki, bilmem neredeki mücevherattan bilmem neden…" "Allah Allah! Vay be!.. Hindistan'daki, bilmem neredeki mücevherattan bilmem neden…"

İki rekât namaz! İki rekât namaz!

Çok mu zor? Değil, zalim nefse ağır geliyor ama hiçbir şey değil! Çok mu zor?

Değil, zalim nefse ağır geliyor ama hiçbir şey değil!

Üçüncü bağ da çözülür! İki rekât namaz kıldı mı üçüncü bağ da çözülür! Üçüncü bağ da çözülür! İki rekât namaz kıldı mı üçüncü bağ da çözülür!

Fe in salle in hallet ükdedühû küllehâ fe esbaha neşîten. Fe in salle in hallet ükdedühû küllehâ fe esbaha neşîten. "Sabahleyin çakı gibi kalkar, neşeli olarak kalkar." "Sabahleyin çakı gibi kalkar, neşeli olarak kalkar."

Şen şakrak, dipdiri kalkar. Esnemek vs. yok, öyle rahat kalkar. Şen şakrak, dipdiri kalkar. Esnemek vs. yok, öyle rahat kalkar.

Tayyibe'n-nefsi. "Hoş hâlli, huzurlu gönlü hoş bir şekilde kalkar." Tayyibe'n-nefsi. "Hoş hâlli, huzurlu gönlü hoş bir şekilde kalkar."

Ve illâ. "Böyle yapmazsa!" Ensesinde o bağlar bağlı duruyor ya; üç tane düğüm, Ve illâ. "Böyle yapmazsa!"

Ensesinde o bağlar bağlı duruyor ya; üç tane düğüm,
düğüm üstüne düğüm üstüne düğüm… düğüm üstüne düğüm üstüne düğüm…

Şeytan üstüne; "Gecen upuzun olsun, uyu dur!" diye yazdı. Şeytan üstüne;

"Gecen upuzun olsun, uyu dur!" diye yazdı.

Asbaha habîse'n-nefsi keslâne. "O vaziyette sabahlarsa pis bir nefisle kalkar,Asbaha habîse'n-nefsi keslâne. "O vaziyette sabahlarsa pis bir nefisle kalkar, berbat bir nefisle, perişan bir şekilde kalkar." berbat bir nefisle, perişan bir şekilde kalkar."

Keslân. "Tembel olarak kalkar." Keslân. "Tembel olarak kalkar."

Uyuşuk, tembel, pis bir iç hâliyle berbat bir nefisle tembel olarak kalkar. Uyuşuk, tembel, pis bir iç hâliyle berbat bir nefisle tembel olarak kalkar.

Onun için ne yapmak lazım? Gece yatarken abdestli yatması lazım. Onun için ne yapmak lazım?

Gece yatarken abdestli yatması lazım.
Çünkü gece abdestli yatmak, yatarken abdestli yatmak;Çünkü gece abdestli yatmak, yatarken abdestli yatmak; gece namazına kalkmanın ilacıdır, çaresidir.gece namazına kalkmanın ilacıdır, çaresidir. Gece abdestli yattın mı kalkabilirsin, abdestli yatmadın mı uyansan bile kalkamazsın! Gece abdestli yattın mı kalkabilirsin, abdestli yatmadın mı uyansan bile kalkamazsın!

Evde kalorifer vs. yoksa yakmıyorsa sobası yoksa yakmıyorsa insanın anlına soğuk yapışır. Evde kalorifer vs. yoksa yakmıyorsa sobası yoksa yakmıyorsa insanın anlına soğuk yapışır. Yorganı örter, alnı uyuşur! Başından aşağı çekerse o zaman terler filan ama dışarısı soğuk… Yorganı örter, alnı uyuşur!

Başından aşağı çekerse o zaman terler filan ama dışarısı soğuk…

Bir uyanır. Kalkacak ama dışarısı soğuk. Bir uyanır. Kalkacak ama dışarısı soğuk. Şeytan der ki; "Ne kalkacaksın yahu?! Yat aşağı! Nasıl olsa farz değil!" Şeytan der ki;

"Ne kalkacaksın yahu?! Yat aşağı! Nasıl olsa farz değil!"

Kepaze, her şeyi biliyor. Gece kalkmak farz değil, onu da biliyor. Aldatmak için der ki; Kepaze, her şeyi biliyor. Gece kalkmak farz değil, onu da biliyor. Aldatmak için der ki;

"Zaten farz değil ki! Ne olacak, zaten sen farzları yapsan bile yeter."Zaten farz değil ki! Ne olacak, zaten sen farzları yapsan bile yeter. Sen ne yapacaksın, boş ver, ne kalkacaksın! Hem de soğuk.Sen ne yapacaksın, boş ver, ne kalkacaksın! Hem de soğuk. Bir de terlisin, bir de kalkarsan üşütürsün; al başına belayı! Yat aşağı!.." Bir de terlisin, bir de kalkarsan üşütürsün; al başına belayı! Yat aşağı!.."

Yatak da bir tatlı gelir, uyku da insana bir güzel gelir ki kaldırmaz. Yatak da bir tatlı gelir, uyku da insana bir güzel gelir ki kaldırmaz. Uyutturur veyahut insan biraz daha kabadayı ise o zaman ona der ki; Uyutturur veyahut insan biraz daha kabadayı ise o zaman ona der ki;

"Tamam aslanım, sen aslansın, kaplansın, biliyorum."Tamam aslanım, sen aslansın, kaplansın, biliyorum. Hava iyileşsin, birazcık daha uyu da zaten imsakın kesilmesine dört saat daha var. Hava iyileşsin, birazcık daha uyu da zaten imsakın kesilmesine dört saat daha var. İki saat sonra kalkarsın, o zaman kılarsın…" İki saat sonra kalkarsın, o zaman kılarsın…"

Bir uyanır ki sabah namazının vakti bile geçmiş!Bir uyanır ki sabah namazının vakti bile geçmiş! Bazısını da öyle kandırır! İlerde yaparsın, diye kandırır. Bazısını da öyle kandırır! İlerde yaparsın, diye kandırır.

Şeytanın kandırmacalarından bir tanesi nedir? Şeytanın kandırmacalarından bir tanesi nedir?

"İlerde yaparsın; şimdi yapma da sonra yaparsın…" diye hayrı tehir ettirmektir! "İlerde yaparsın; şimdi yapma da sonra yaparsın…" diye hayrı tehir ettirmektir!

Tehirlerden bir tanesi tesvîf, ileriye atmaktır. Arapça'da tesvîf derler. Tehirlerden bir tanesi tesvîf, ileriye atmaktır. Arapça'da tesvîf derler. Tesbih değil tesvîf. Sevfe yef'alü. "İlerde yapacağım." Tesbih değil tesvîf.

Sevfe yef'alü. "İlerde yapacağım."

"Hava yaparsın, senin alnını karışlarım! Yapamazsın!" Neden? "Hava yaparsın, senin alnını karışlarım! Yapamazsın!"

Neden?

Şeytan aldatıyor. Bir uyuttu mu sabah namazına bile kaldırmaz. Şeytan aldatıyor. Bir uyuttu mu sabah namazına bile kaldırmaz. Bir bakarsın; güneşin ışınları perdenin arasından yüzüne vuruyor daBir bakarsın; güneşin ışınları perdenin arasından yüzüne vuruyor da yakmaya başlamış da ondan uyanmışsın! yakmaya başlamış da ondan uyanmışsın!

"Tüh be, hay Allah! Camiye de gidemedik, hocaefendi de bize çentik attı, ceza yazacak…" filan "Tüh be, hay Allah! Camiye de gidemedik, hocaefendi de bize çentik attı, ceza yazacak…" filan ama iş işten geçti. ama iş işten geçti.

Allah celle celâlüh bizlere yardım eylesin. Allah celle celâlüh bizlere yardım eylesin. Kendisine güzel kulluk yapmaya muvaffak eylesin.Kendisine güzel kulluk yapmaya muvaffak eylesin. Yoksa düşmanlarımız çok amansızdır, çok zalimdir, çok büyüktür!Yoksa düşmanlarımız çok amansızdır, çok zalimdir, çok büyüktür! Çok zayıf noktalardan bizi yakalar. Yakayı onlardan kurtarmak çok zordur! Çok zayıf noktalardan bizi yakalar. Yakayı onlardan kurtarmak çok zordur! Şeytan, insanı çok zayıf noktasından yakalar. Nefis de çok inatçıdır. Şeytan, insanı çok zayıf noktasından yakalar.

Nefis de çok inatçıdır.
Nefis; inatçı, köprü üstünde karşı karşıya gelmiş iki inatçı keçiden daha inatçıdır. Nefis; inatçı, köprü üstünde karşı karşıya gelmiş iki inatçı keçiden daha inatçıdır. Çok inatçıdır, keyfe zevke çok düşkündür. Yaptırmamakta çok diretir.Çok inatçıdır, keyfe zevke çok düşkündür. Yaptırmamakta çok diretir. Şeytanı yenmek, o pis kokulu tekeyi, iri tekeyi yenmek kadar zordur! Şeytanı yenmek, o pis kokulu tekeyi, iri tekeyi yenmek kadar zordur! İnce köprünün üstünde tos atmağa kalkıyor. Al başına belayı, aşağısı uçurum! İnce köprünün üstünde tos atmağa kalkıyor. Al başına belayı, aşağısı uçurum!

Nefis çok zordur. Allah nefsi yenmeyi nasip etsin. Çok zorludur, zorbadır. Nefis çok zordur. Allah nefsi yenmeyi nasip etsin. Çok zorludur, zorbadır. Tostlar, boynuzlar, ısırır. Zalim nefis her şeyi yapar! Tostlar, boynuzlar, ısırır. Zalim nefis her şeyi yapar! Nefis, müslüman olmazsa ıslah olmazsa mutmainne nefis olmazsa [her şeyi yapar]. Nefis, müslüman olmazsa ıslah olmazsa mutmainne nefis olmazsa [her şeyi yapar].

Mutmainne nefis ne demek? "Yumuşak yumuşak esmiş, durulmuş, berraklaşmış." demektir. Mutmainne nefis ne demek?

"Yumuşak yumuşak esmiş, durulmuş, berraklaşmış." demektir.

O hâle gelmezse yapamaz: O hâle gelmezse yapamaz:

"Tüh, vah!.. Bir dahaki sefer yapacağım!.." der, yine yapamaz. "Tüh, vah!.. Bir dahaki sefer yapacağım!.." der, yine yapamaz.

"Bu sabah kalkamadım yine, yapacağım. Dur bu sefer olmadı ama yarın olacak…" "Bu sabah kalkamadım yine, yapacağım. Dur bu sefer olmadı ama yarın olacak…"

Düşe kalka gidiyor, daha mutmainne olmamış. Düşe kalka gidiyor, daha mutmainne olmamış.

Yuğteselü min erbain mine'l-cenâbeti ve yevme'l-cumuati ve men ğasli'l-meyyiti ve'l-hicâmeti. Yuğteselü min erbain mine'l-cenâbeti ve yevme'l-cumuati ve men ğasli'l-meyyiti ve'l-hicâmeti.

Ahmed b. Hanbel, Hakîm ve İbn Cerîr; Ahmed b. Hanbel, Hakîm ve İbn Cerîr; Ayşe validemizden ve Zübeyir radıyallahu anhümâ'dan rivayet etmişler. Ayşe validemizden ve Zübeyir radıyallahu anhümâ'dan rivayet etmişler. Peygamber Efendimiz buyuruyor ki; Peygamber Efendimiz buyuruyor ki;

"Dört şeyden dolayı yıkanılır; boy abdesti, gusül abdesti alınır: Cünüplükten yıkanılır."Dört şeyden dolayı yıkanılır; boy abdesti, gusül abdesti alınır: Cünüplükten yıkanılır. Cuma günü yıkanılır. Cuma günü yıkanılır.

Peki [cuma günü] yıkanmanın faydası ne? Peki [cuma günü] yıkanmanın faydası ne?

"Kim inanarak sevabını Allah'tan bekleyerek cuma günü yıkanırsa "Kim inanarak sevabını Allah'tan bekleyerek cuma günü yıkanırsa geçmiş haftalık günahları üç gün ziyadesiyle affolur!" geçmiş haftalık günahları üç gün ziyadesiyle affolur!"

Bir hafta, üç gün daha; on günlük günahı affolunur! Bir hafta, üç gün daha; on günlük günahı affolunur!

Yıkanılır. Bu işi yapmak lazım yahu! Tepeden tırnağa gusül abdesti almak lazım. Yıkanılır. Bu işi yapmak lazım yahu! Tepeden tırnağa gusül abdesti almak lazım. Demek ki cuma günü yıkanılır. Demek ki cuma günü yıkanılır.

Ve men ğasli'l-meyyiti.Ve men ğasli'l-meyyiti. "Cenazeyi yıkayan da gusül abdesti alır." Bir kardeşi ölmüş, arkadaşı; müslüman ölmüş de o da onun cenazesini yıkıvermiş. "Cenazeyi yıkayan da gusül abdesti alır."

Bir kardeşi ölmüş, arkadaşı; müslüman ölmüş de o da onun cenazesini yıkıvermiş.
O da Efendimiz'in tavsiye ettiği bir şey. O da Efendimiz'in tavsiye ettiği bir şey.

Yıkadıktan, bittikten sonra bir de kendisi gusül abdesti alıverecek. Yıkadıktan, bittikten sonra bir de kendisi gusül abdesti alıverecek.

Ve'l-hicâmeti. "Bir de kan aldırmışsa hacamat olmuşsa [yıkanır]." Ve'l-hicâmeti. "Bir de kan aldırmışsa hacamat olmuşsa [yıkanır]."

Kan aldırtıyorlar ya hacamat olma var ya, kan aldırmak diye bir şey var. Kan aldırtıyorlar ya hacamat olma var ya, kan aldırmak diye bir şey var.

Kan aldırmak, buna "hacamat" derler. Kan aldırmak diye bir şey vardır. Kan aldırmak, buna "hacamat" derler.

Kan aldırmak diye bir şey vardır.
Müslüman, kan aldırır. Zaman zaman bu da çok faydalı bir şeydir.Müslüman, kan aldırır. Zaman zaman bu da çok faydalı bir şeydir. Kanın fazlası gitmiş oluyor, tazelenmiş oluyor filan. Hacamat yapmak, derler. Kanın fazlası gitmiş oluyor, tazelenmiş oluyor filan. Hacamat yapmak, derler.

Peygamber Efendimiz; "Hacamat olan kimse de gusül abdesti alır." diye buyurmuş. Peygamber Efendimiz;

"Hacamat olan kimse de gusül abdesti alır." diye buyurmuş.

Eskiden şırınga filan yoktu. Çizikle şişe tutarak çizikten kan çıkartarak alırlardı. Eskiden şırınga filan yoktu. Çizikle şişe tutarak çizikten kan çıkartarak alırlardı. Arabistan gibi ülkelerde kan tazyiki için, tansiyon için filan çok güzel bir çare.Arabistan gibi ülkelerde kan tazyiki için, tansiyon için filan çok güzel bir çare. Efendimiz'in tavsiye ettiği bir şey, kan aldırmak; her taraf için de güzel olmalı! Şimdi iğne ile alıyorlar.Efendimiz'in tavsiye ettiği bir şey, kan aldırmak; her taraf için de güzel olmalı!

Şimdi iğne ile alıyorlar.
Hastalık bulaşmasın vs. diye tedbirler daha kuvvetli. Eskiden bir iğneyi kaynatıp kaynatıp sokarlardı.Hastalık bulaşmasın vs. diye tedbirler daha kuvvetli. Eskiden bir iğneyi kaynatıp kaynatıp sokarlardı. Şimdi o da kalktı. Her iğne yapıldıktan sonra atılıyor. Yenisi… Şimdi o da kalktı. Her iğne yapıldıktan sonra atılıyor. Yenisi…

İşler ilerledi, öteki şeyin zararları da görüldü. İşler ilerledi, öteki şeyin zararları da görüldü.

Kan aldırdığı zaman güzel sonuçlar olduğu doktorlar tarafından söyleniyor. Kan aldırdığı zaman güzel sonuçlar olduğu doktorlar tarafından söyleniyor.

Allahu Teâlâ hazretleri bize sağlıklı, âfiyetli, sıhhatli, saadetli, selametli, kuvvetli, izzetli, Allahu Teâlâ hazretleri bize sağlıklı, âfiyetli, sıhhatli, saadetli, selametli, kuvvetli, izzetli, devletli, şevketli müslüman eylesin.devletli, şevketli müslüman eylesin. Hem devletimiz olsun hem de bayrağımız olsun hem de şevketimiz, Hem devletimiz olsun hem de bayrağımız olsun hem de şevketimiz, izzetimiz, ordumuz olsun, kuvvetimiz olsun. izzetimiz, ordumuz olsun, kuvvetimiz olsun. Hem de Allah mansur ve müeyyed ve muzaffer ve her zaman galip eylesin! Hem de Allah mansur ve müeyyed ve muzaffer ve her zaman galip eylesin!

el-Fâtiha! el-Fâtiha!

Konuşma Hakkında
Tema 1
Tema 2