Namaz Vakitleri

20 Cemâziye'l-Evvel 1446
22 Kasım 2024
İmsak
06:22
Güneş
07:52
Öğle
12:55
İkindi
15:25
Akşam
17:48
Yatsı
19:12
Detaylı Arama

Selamı Önce Vermek

Mehmed Zahid KOTKU


İskenderpaşa Camii/ İstanbul

Açıklama

Gönül dostu, âlim Mehmed Zahid Kotku Hocamız İskenderpaşa Camii’nde 1958’den 1977 yılına kadar Ramûzü’l-Ehâdîs isimli hadis kitabından dersler yapmıştır. Ahmed Ziyâeddin Gümüşhanevî'nin derlediği Râmûzü’l-Ehâdis, alfabetik olarak sıralanmış hadislerden oluşmaktadır.

İlk zamanlar düzenli olarak Pazar günleri ikindiden sonra bir saat, Cuma günleri öğleden önce 45 dakika hadis dersleri yaparlarken, son yıllarında hadis derslerini Prof. Dr. Mahmud Es’ad Coşan Hocamız’a bırakmışlar, kendileri Cuma namazından sonra 10-15 dakikalık kısa konuşmalar yapmaya başlamışlardır. Bu konuşmalar irticalen yapılmış, bazen bir sahabeden bahsetmişler, bazen güncel bir olayı konu edinmişlerdir. Bu konuşmalar 1978 yılında başlamış, vefatına kadar devam etmiştir. Son konuşmaları vefatından bir hafta önce, 6 Kasım 1980’de Medine’de kaydedilmiştir.
Selâmı Önce Veren, İman ve İslâm, Hac ve Kul Hakları, Lâ ilâhe illa’llah Benim Kalemdir, Asıl Keramet, Deniz | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Selamı Önce Vermek

Mehmed Zahid KOTKU


İskenderpaşa Camii/ İstanbul

Açıklama

Gönül dostu, âlim Mehmed Zahid Kotku Hocamız İskenderpaşa Camii’nde 1958’den 1977 yılına kadar Ramûzü’l-Ehâdîs isimli hadis kitabından dersler yapmıştır. Ahmed Ziyâeddin Gümüşhanevî'nin derlediği Râmûzü’l-Ehâdis, alfabetik olarak sıralanmış hadislerden oluşmaktadır.

İlk zamanlar düzenli olarak Pazar günleri ikindiden sonra bir saat, Cuma günleri öğleden önce 45 dakika hadis dersleri yaparlarken, son yıllarında hadis derslerini Prof. Dr. Mahmud Es’ad Coşan Hocamız’a bırakmışlar, kendileri Cuma namazından sonra 10-15 dakikalık kısa konuşmalar yapmaya başlamışlardır. Bu konuşmalar irticalen yapılmış, bazen bir sahabeden bahsetmişler, bazen güncel bir olayı konu edinmişlerdir. Bu konuşmalar 1978 yılında başlamış, vefatına kadar devam etmiştir. Son konuşmaları vefatından bir hafta önce, 6 Kasım 1980’de Medine’de kaydedilmiştir.
Selâmı Önce Veren, İman ve İslâm, Hac ve Kul Hakları, Lâ ilâhe illa’llah Benim Kalemdir, Asıl Keramet, Deniz | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Konuşma Metni

Eùzü bi’llâhi mine’ş-şeytàni’r-racîm.Eùzü bi’llâhi mine’ş-şeytàni’r-racîm. Bi’smi’llâhi’r-rahmâni’r-rahîm.Bi’smi’llâhi’r-rahmâni’r-rahîm. El-hamdü li’llâhi rabbi’l-àlemîn...

El-hamdü li’llâhi rabbi’l-àlemîn...
Ve’l-àkıbetüli’l-müttakîn...Ve’l-àkıbetüli’l-müttakîn... Ve’s-salâtü ve’s-selâmü alâ seyyidinâ muhammedin ve âlihî ve sahbihî ecmaîn...Ve’s-salâtü ve’s-selâmü alâ seyyidinâ muhammedin ve âlihî ve sahbihî ecmaîn... El-hamdü li’llâhi rabbi’l-àlemîn...

El-hamdü li’llâhi rabbi’l-àlemîn...
“—Mefhar-i mevcûdât Muhammed Mustafâ râ salevât!”
“—Mefhar-i mevcûdât Muhammed Mustafâ râ salevât!”
“—Seyyidü’s-sâdât Muhammed Mustafâ râ salevât!”
“—Seyyidü’s-sâdât Muhammed Mustafâ râ salevât!”
“—Habîb-i Hüdâ Muhammed Mustafâ râ salevât!
“—Habîb-i Hüdâ Muhammed Mustafâ râ salevât!
RE. 194/2 El-bâdîü bi’s-selâmi, berîün mine’lkibri.

RE. 194/2 El-bâdîü bi’s-selâmi, berîün mine’lkibri.
Sadaka rasûlü’llàh, fî mâ kàl, ev kemâ kàl.

Sadaka rasûlü’llàh, fî mâ kàl, ev kemâ kàl.
Hz. İbn-i Mes'ud'dan Elbâdi’, başlayan.

Hz. İbn-i Mes'ud'dan Elbâdi’, başlayan.
İki kardeş birbiriyle karşılaştığı vakitte evvelâ selâm veren.İki kardeş birbiriyle karşılaştığı vakitte evvelâ selâm veren. O selâm versin diye beklemiyor, kendisi selâmı veriveriyor.O selâm versin diye beklemiyor, kendisi selâmı veriveriyor. Meselâ, kendisi belki yüksek bir adam olabilir ama karşısındaki daha zayıf bir insandır…Meselâ, kendisi belki yüksek bir adam olabilir ama karşısındaki daha zayıf bir insandır… O selâm verirse o da aleyküm selâm diyecek!O selâm verirse o da aleyküm selâm diyecek! Bu kibir alametidir.Bu kibir alametidir. “—O selam verirse ben de aleyküm selâm derim.”
“—O selam verirse ben de aleyküm selâm derim.”
Bu kibir alametdir.

Bu kibir alametdir.
Halbuki kendisi tenezzülen, “Es-selâmu aleyküm ve rahmetu’llah!” derse,Halbuki kendisi tenezzülen, “Es-selâmu aleyküm ve rahmetu’llah!” derse, bu da kendisinde kibir olmadığına bir alametmiş.bu da kendisinde kibir olmadığına bir alametmiş. Yani selamı önden başlayın.Yani selamı önden başlayın. Şimdi selamı vermek sünnet.

Şimdi selamı vermek sünnet.
“Es-selâmu aleyküm ve rahmetu’llah!” demek sünnet.“Es-selâmu aleyküm ve rahmetu’llah!” demek sünnet. Sünnetin sevabı tabii sünnet nisbetindedir.Sünnetin sevabı tabii sünnet nisbetindedir. “Ve aleyküm selâm” diye karşılığını vermek farzdır.“Ve aleyküm selâm” diye karşılığını vermek farzdır. Farzdır ama sünnetin sevabı burada farzdan üstündür.Farzdır ama sünnetin sevabı burada farzdan üstündür. Çünkü onun da “Ve aleyküm selâm!” demesine vesile oluyor.Çünkü onun da “Ve aleyküm selâm!” demesine vesile oluyor. Sonra bidâyet-i İslâm’da bu selâma çok ehemmiyet verilirdi.

Sonra bidâyet-i İslâm’da bu selâma çok ehemmiyet verilirdi.
Müslümanlar daima birbirlerine taltif maksadıyla “Es-selâmu aleyküm ve rahmetu’llah!” (derlerdi).Müslümanlar daima birbirlerine taltif maksadıyla “Es-selâmu aleyküm ve rahmetu’llah!” (derlerdi). Tanınmanın başlıca alameti buydu.Tanınmanın başlıca alameti buydu. Birbirlerine selâmlar verirlerBirbirlerine selâmlar verirler ve selâmlarla ayrılırlar.ve selâmlarla ayrılırlar. Girerken mesela bir odayaGirerken mesela bir odaya “Es-selâmu aleyküm ve rahmetu’llah!” diye girilir,“Es-selâmu aleyküm ve rahmetu’llah!” diye girilir, odadan çıkarken de “Es-selâmu aleyküm ve rahmetu’llah!” diye çıkılır,odadan çıkarken de “Es-selâmu aleyküm ve rahmetu’llah!” diye çıkılır, cemiyetlerde ve sairelerde…cemiyetlerde ve sairelerde… Bu “Es-selâmu aleyküm ve rahmetu’llah!”ın yerini hiçbir şey doldurmaz.

Bu “Es-selâmu aleyküm ve rahmetu’llah!”ın yerini hiçbir şey doldurmaz.
Şimdi çeşitli zamanlara göre merhabalar var. Çeşitli merhabalar.Şimdi çeşitli zamanlara göre merhabalar var. Çeşitli merhabalar. Her kavmin, her milletin kendisine göre. Biz de meselâ “Günaydın!” merhabanın yerine.Her kavmin, her milletin kendisine göre. Biz de meselâ “Günaydın!” merhabanın yerine. Yahut öteki Hristiyanlarda da mesela;Yahut öteki Hristiyanlarda da mesela; “Sabah-ı şerifleriniz hayrolsun! Akşam- ı şerifleriniz hayrolsun!” gibi tabirler vardır.“Sabah-ı şerifleriniz hayrolsun! Akşam- ı şerifleriniz hayrolsun!” gibi tabirler vardır. Bunlar ne kadar lafız itibariyle, kelâm itibariyle güzel olursa olsun,Bunlar ne kadar lafız itibariyle, kelâm itibariyle güzel olursa olsun, “Es-selâmu aleyküm ve rahmetu’llah!”ın yerini hiç birisi tutmaz.“Es-selâmu aleyküm ve rahmetu’llah!”ın yerini hiç birisi tutmaz. Birisi; “Es-selâmu aleyküm ve rahmetu’llah!” baştan aşağı zikirdir.

Birisi; “Es-selâmu aleyküm ve rahmetu’llah!” baştan aşağı zikirdir.
Selâm, Allah-u Teàlâ’nın zikridir.Selâm, Allah-u Teàlâ’nın zikridir. Onun ismini anıyor. Yani nasıl Allah ismini anarsa zikroluyor,Onun ismini anıyor. Yani nasıl Allah ismini anarsa zikroluyor, “Es-selâmu aleyküm!” de böyle zikirdir.“Es-selâmu aleyküm!” de böyle zikirdir. Sonra Allah’ın rahmetini senin üzerine istiyor, o da ayrı bir ikramdır.Sonra Allah’ın rahmetini senin üzerine istiyor, o da ayrı bir ikramdır. Bereketini de istiyor o da ayrı… Sen de ona öyle mukabele ediyorsun.Bereketini de istiyor o da ayrı… Sen de ona öyle mukabele ediyorsun. Şimdi “Es-selâmu aleyküm!”ün on sevabı var,

Şimdi “Es-selâmu aleyküm!”ün on sevabı var,
“Ve rahmetu’llahi”nin on sevabı var, “Ve berekâtühû”nün on sevabı var.“Ve rahmetu’llahi”nin on sevabı var, “Ve berekâtühû”nün on sevabı var. “Es selâmu aleyküm ve rahmetu’llàhi ve berekâtühû!” dedin mi, otuz sevap kazanıyor.“Es selâmu aleyküm ve rahmetu’llàhi ve berekâtühû!” dedin mi, otuz sevap kazanıyor. O da mukabele ediyor, otuz sevap da o kazanıyor.O da mukabele ediyor, otuz sevap da o kazanıyor. Ama “Günaydın”da, “Akşam-ı şerifleriniz hayrolsun!”da, “Merhaba!”da böyle bir şey yok.Ama “Günaydın”da, “Akşam-ı şerifleriniz hayrolsun!”da, “Merhaba!”da böyle bir şey yok. İnsanların arasında tanışmak için söylenen sözlerdir ki, bir sevap verilmez onlara.İnsanların arasında tanışmak için söylenen sözlerdir ki, bir sevap verilmez onlara. Sevaplar ancak bu selâmlar üzerinedir.Sevaplar ancak bu selâmlar üzerinedir. Cenâb-ı Hak da bunu Kur’an-ı azimu’ş-şan’ında tavsiye ediyor.

Cenâb-ı Hak da bunu Kur’an-ı azimu’ş-şan’ında tavsiye ediyor.
Peygamber SAS Efendimizin böyle tavsiyeleri var.Peygamber SAS Efendimizin böyle tavsiyeleri var. Onun için müslümanlar daima birbirlerine karşı,Onun için müslümanlar daima birbirlerine karşı, “Es-selâmu aleyküm ve rahmetu’llàh” diyerek taltif etmelidirler.“Es-selâmu aleyküm ve rahmetu’llàh” diyerek taltif etmelidirler. Asıl dersimiz iman idi de...

Asıl dersimiz iman idi de...
İslâm’ın bilinmesi kolay.İslâm’ın bilinmesi kolay. Bu adam müslüman mıdır, gâvur mudur kolay bilinir.Bu adam müslüman mıdır, gâvur mudur kolay bilinir. Camiye giriyorsa, abdestini alıyorsa,Camiye giriyorsa, abdestini alıyorsa, müslümanların arasına karışıyorsa müslümandır deriz buna.müslümanların arasına karışıyorsa müslümandır deriz buna. Müslümanlığı tanımak, bilmek kolay.Müslümanlığı tanımak, bilmek kolay. Fakat imanı tanımak biraz güçtür.Fakat imanı tanımak biraz güçtür. Mesela namaz kılar ama imanı yoktur.Mesela namaz kılar ama imanı yoktur. Aldatmak için gider camiye.Aldatmak için gider camiye. Seninle beraber yatar, kalkar. Fakat imanı yoktur adamın.Seninle beraber yatar, kalkar. Fakat imanı yoktur adamın. İmanı olmadığını nasıl biliriz acaba?

İmanı olmadığını nasıl biliriz acaba?
Bu gerek bizim için gerek insanın kendisi,Bu gerek bizim için gerek insanın kendisi, “Acaba ben mü’min miyim, değil miyim?” kendi kendine sormalı!“Acaba ben mü’min miyim, değil miyim?” kendi kendine sormalı! Çünkü iman denildiği vakitte, kâmil iman lazım.

Çünkü iman denildiği vakitte, kâmil iman lazım.
Her şeyin kemali makbul.Her şeyin kemali makbul. Öyle ham olan, çürük olan şeyler, iman olsa bile makbul değildir.Öyle ham olan, çürük olan şeyler, iman olsa bile makbul değildir. Şimdi benim imanım Allah-u Teàlâ’nın istediği gibi bir iman mı, kalbimi yoklamak isterim.

Şimdi benim imanım Allah-u Teàlâ’nın istediği gibi bir iman mı, kalbimi yoklamak isterim.
Nasıl bileceğim ben iman sahibi miyim?Nasıl bileceğim ben iman sahibi miyim? İşte amentü dedik, “Lâ ilâhe illa’llah, muhammedun rasûlü’llah” da dedik.İşte amentü dedik, “Lâ ilâhe illa’llah, muhammedun rasûlü’llah” da dedik. Namaz da kılıyorum, orucumu da tutuyorum. Vesaire ibadetleri de yapıyorum.Namaz da kılıyorum, orucumu da tutuyorum. Vesaire ibadetleri de yapıyorum. Ama acaba imanım nedir benim, ne derecededir?Ama acaba imanım nedir benim, ne derecededir? Bunun ölçüsünü bilmek istersen kendini insan daha iyi bilir.Bunun ölçüsünü bilmek istersen kendini insan daha iyi bilir. “—Ben günahlara karşı ne derecedeyim?
“—Ben günahlara karşı ne derecedeyim?
Günahları işlemede veyahut günahlardan kaçmada takatim ne kadar benim?”Günahları işlemede veyahut günahlardan kaçmada takatim ne kadar benim?” Ölçü var ya...

Ölçü var ya...
Şimdi günahlar deyince, iki kısım tabii günahlar. Allah esirgesin.Şimdi günahlar deyince, iki kısım tabii günahlar. Allah esirgesin. Bir müslüman zina etmez, kumar oynamaz, hırsızlık hiç yapmaz.Bir müslüman zina etmez, kumar oynamaz, hırsızlık hiç yapmaz. Buna mümâsil büyük günah denilen şeyleri işlemez.Buna mümâsil büyük günah denilen şeyleri işlemez. Fakat faiz de büyük günahtır.

Fakat faiz de büyük günahtır.
Faiz de büyük günahların arasında iken, faizi bugün yapmayan esnaf çok azdır.Faiz de büyük günahların arasında iken, faizi bugün yapmayan esnaf çok azdır. Ekseriyetle bu günah-ı kebair olduğu haldeEkseriyetle bu günah-ı kebair olduğu halde o tarafa doğru sürükleyen şey nedir acaba?o tarafa doğru sürükleyen şey nedir acaba? Ne bilelim? Herkesin kendisine göre bir sebebi var.Ne bilelim? Herkesin kendisine göre bir sebebi var. Adam günah olduğunu da biliyor.Adam günah olduğunu da biliyor. Bildiği halde bundan vaz geçmiyor, bu günah-ı kebair olduğu halde.Bildiği halde bundan vaz geçmiyor, bu günah-ı kebair olduğu halde. Mesela zinayı yapmaz insan ama faizi alır, verir. O da günahı kebair.

Mesela zinayı yapmaz insan ama faizi alır, verir. O da günahı kebair.
Bunu nasıl yapıyorsun?Bunu nasıl yapıyorsun? Ona mağlup o. Ona da cihetten mağlup denir.Ona mağlup o. Ona da cihetten mağlup denir. Nefisten korunmanın çeşitli yolları var.Nefisten korunmanın çeşitli yolları var. Biz cihette galip gelsen, diğer cihetten de mağlup oluyoruz.Biz cihette galip gelsen, diğer cihetten de mağlup oluyoruz. Mesela nefse hakim, zinaya gitmiyor, kumar oynamıyor, içki de içmiyor.Mesela nefse hakim, zinaya gitmiyor, kumar oynamıyor, içki de içmiyor. Fakat paraya karşı zayıf.Fakat paraya karşı zayıf. “Faizli para da alayım, işimi ilerleteyim.“Faizli para da alayım, işimi ilerleteyim. İleride tevbe ederim!” diyor. Ama bakıyoruz ki, birçok insanlarİleride tevbe ederim!” diyor. Ama bakıyoruz ki, birçok insanlar çok ileri yaşlarına geldikleri halde ticaretlerinin iktizasıçok ileri yaşlarına geldikleri halde ticaretlerinin iktizası -daha o biniyor üzerine- faizler birbirini takip ediyor.-daha o biniyor üzerine- faizler birbirini takip ediyor. Kredi açmak, daha büyük işlere atılmak suretiyle o günahlara insan dalıp gidiyor.Kredi açmak, daha büyük işlere atılmak suretiyle o günahlara insan dalıp gidiyor. Bu neden ileri geliyor?

Bu neden ileri geliyor?
Bu imandaki zaafiyetin alâmeti.Bu imandaki zaafiyetin alâmeti. İman kavi oldu mu, nasıl ki seni zinaya götürttürmüyor, nasıl ki sana içki içirtmiyor,İman kavi oldu mu, nasıl ki seni zinaya götürttürmüyor, nasıl ki sana içki içirtmiyor, nasıl ki kumar oynattırmıyor, nasıl ki hırsızlık yaptırtmıyor.nasıl ki kumar oynattırmıyor, nasıl ki hırsızlık yaptırtmıyor. Bu sefer sana hiçbir günahı işletmez. Acip. Sanki, hem eli bağlı, hem ayağı bağlı.Bu sefer sana hiçbir günahı işletmez. Acip. Sanki, hem eli bağlı, hem ayağı bağlı. Kat’iyyen günaha giremez. Onu günaha götürtmeyen şey imanıdır.Kat’iyyen günaha giremez. Onu günaha götürtmeyen şey imanıdır. İman o hale gelecektir ki seni hiçbir fena yere sevk etmeyecektir.İman o hale gelecektir ki seni hiçbir fena yere sevk etmeyecektir. Şimdi biz hacca gideceğiz.

Şimdi biz hacca gideceğiz.
Her sene hacılarımız gidiyor. Hacca gitmek bir sevaptır.Her sene hacılarımız gidiyor. Hacca gitmek bir sevaptır. Hem bulunmaz bir sevap ki, çok büyük sevaptır.Hem bulunmaz bir sevap ki, çok büyük sevaptır. Fakat insanların şimdi bir günahları var.Fakat insanların şimdi bir günahları var. Bu günahlarını döktürmek için hac en büyük yer.Bu günahlarını döktürmek için hac en büyük yer. Oraya gittik mi oradan gelirken anadan doğmuş gibi geliyoruz, günah kalmıyor üzerimizde.Oraya gittik mi oradan gelirken anadan doğmuş gibi geliyoruz, günah kalmıyor üzerimizde. Ama hukuk un-nâs (kul hakları) bakidir ha!

Ama hukuk un-nâs (kul hakları) bakidir ha!
Hukuk un-nâs (kul hakları) bakidir.Hukuk un-nâs (kul hakları) bakidir. Hukuk un-nâsı (kul haklarını) hiçbir şey affettirmez.Hukuk un-nâsı (kul haklarını) hiçbir şey affettirmez. Yüz defa haccetsen, helâllaşmadıkça kul haklarını Allah affetmez.Yüz defa haccetsen, helâllaşmadıkça kul haklarını Allah affetmez. Bu faiz de Hukuk un-nâsdandır bir cihetten.Bu faiz de Hukuk un-nâsdandır bir cihetten. Faizlerin nas üzerinde, cemiyet üzerine çok büyük tesiri vardır.Faizlerin nas üzerinde, cemiyet üzerine çok büyük tesiri vardır. Faiz almak suretiyle insan belki para kazanabilir,Faiz almak suretiyle insan belki para kazanabilir, sermayesini arttırabilir, işini yürütebilir.sermayesini arttırabilir, işini yürütebilir. Fakat memleketteki bütün insanların zararınadır.Fakat memleketteki bütün insanların zararınadır. Onlarda pahalılıklara sebep olur, sıkıntılar doğurur.Onlarda pahalılıklara sebep olur, sıkıntılar doğurur. Herkes de zengin insan değil ki

Herkes de zengin insan değil ki
daima bol paralar versin de, her şeyi bol bol alsın.daima bol paralar versin de, her şeyi bol bol alsın. Pahalılıkları doğrudan olduğu için nasın sıkıntıya düşmesine vesile oluyor.Pahalılıkları doğrudan olduğu için nasın sıkıntıya düşmesine vesile oluyor. Senin için iyi, güzel yolunda ama nas, insanlar bu sefer sıkıntıya düşüyor.Senin için iyi, güzel yolunda ama nas, insanlar bu sefer sıkıntıya düşüyor. Allah o cihetten, halkı korumak için bunu haram kılmıştır.Allah o cihetten, halkı korumak için bunu haram kılmıştır. Binâen aleyh hacca gittik miydi günahlarımız döküldü deyince,

Binâen aleyh hacca gittik miydi günahlarımız döküldü deyince,
bu faizlerden dolayı teraküm eden günahların affını korkarım Allah affetmez.bu faizlerden dolayı teraküm eden günahların affını korkarım Allah affetmez. Çünkü bir kişiye borcun olursa, parasını alırsan, hırsızlık yaparak…Çünkü bir kişiye borcun olursa, parasını alırsan, hırsızlık yaparak… Gidersin adama, dersin ki yâhu ben bir kusur ettim, senin de biraz paranı aldım.Gidersin adama, dersin ki yâhu ben bir kusur ettim, senin de biraz paranı aldım. Üstüne bugün para kazandım, al şu paranı dersin.Üstüne bugün para kazandım, al şu paranı dersin. Yahut verecek halim de yok hakkını helal et bana dersin,Yahut verecek halim de yok hakkını helal et bana dersin, işin kolayı belki kurtulursun.işin kolayı belki kurtulursun. Ama âmmede olunca zordur.Ama âmmede olunca zordur. Onun için şimdi bir günah var.

Onun için şimdi bir günah var.
Abdest alıyoruz. Abdest alırken günahlarımız dökülüyor.Abdest alıyoruz. Abdest alırken günahlarımız dökülüyor. Camiye giriyoruz, girerken dökülüyor.Camiye giriyoruz, girerken dökülüyor. Camiden çıkıyoruz, çıkarken günahlar dökülüyor.Camiden çıkıyoruz, çıkarken günahlar dökülüyor. Oruç tutuyoruz, günahlarımız dökülüyor.Oruç tutuyoruz, günahlarımız dökülüyor. Sadakalar veriyoruz, günahlarımız dökülüyor.Sadakalar veriyoruz, günahlarımız dökülüyor. Camiye giderken attığımız adımlarla gene günahlarımız dökülüyor.Camiye giderken attığımız adımlarla gene günahlarımız dökülüyor. Yani cihetlerimiz nisbetinde, her cihetten günahlarımız dökülüyor.Yani cihetlerimiz nisbetinde, her cihetten günahlarımız dökülüyor. Şimdi günah dökülmesi başka mesele.

Şimdi günah dökülmesi başka mesele.
Olur ya günahsız da olabilir insan.Olur ya günahsız da olabilir insan. Fenalık yapmıyorsun, günah da işlemiyorsun.Fenalık yapmıyorsun, günah da işlemiyorsun. Sofu, derviş, zahid bir adam.Sofu, derviş, zahid bir adam. İnsanlarla da iyi geçiniyor, günahsız. Günahsız olmak başka bir şey.İnsanlarla da iyi geçiniyor, günahsız. Günahsız olmak başka bir şey. Bir de Allah-u Teàlâ’nın bize verdiği bir gönül var.Bir de Allah-u Teàlâ’nın bize verdiği bir gönül var. Bu gönlün temizliği makbuldür.Bu gönlün temizliği makbuldür. Makbûl olan, bu temiz gönlün temizliği lazım.Makbûl olan, bu temiz gönlün temizliği lazım. Bu gönlün temizliği günahsızlıkla beraber oraya günahları sokmamak.Bu gönlün temizliği günahsızlıkla beraber oraya günahları sokmamak. Şimdi günahlar affolur, affolmasıyla beraber gönülde pislikleri kalır onun.Şimdi günahlar affolur, affolmasıyla beraber gönülde pislikleri kalır onun. O gönülde pisliklerini akıtmamak.O gönülde pisliklerini akıtmamak. Mesela birisine bakarsın.

Mesela birisine bakarsın.
Bakmak suretiyle gözünüz vasıtasıyla kalbinize bir pislik iner.Bakmak suretiyle gözünüz vasıtasıyla kalbinize bir pislik iner. Pislik demek, fena şeydir... Bir pislik iner.Pislik demek, fena şeydir... Bir pislik iner. Kalp bir havuza ve kuyuya benzetilmiştir.

Kalp bir havuza ve kuyuya benzetilmiştir.
Gerek havuz, gerek kuyu. Oraya bir pislik düşüyor.Gerek havuz, gerek kuyu. Oraya bir pislik düşüyor. Ne vasıtasıyla? Gözünüz vasıtasıyla. Yol gönüle gidiyor çünkü.Ne vasıtasıyla? Gözünüz vasıtasıyla. Yol gönüle gidiyor çünkü. Gönüle giden yol vasıtasıyla gönlünüzde bir pislik oluşur.Gönüle giden yol vasıtasıyla gönlünüzde bir pislik oluşur. Tekrar bir daha bakıyorsunuz bir pislik daha.Tekrar bir daha bakıyorsunuz bir pislik daha. Bakıyorsunuz akşama kadar kaç tane böyle günah olarak baktıysanız,Bakıyorsunuz akşama kadar kaç tane böyle günah olarak baktıysanız, o günahların hepsi gözleriniz vasıtasıyla gönlünüze dökülen birer pisliktir.o günahların hepsi gözleriniz vasıtasıyla gönlünüze dökülen birer pisliktir. Kulaklarınız vasıtasıyla da…Kulaklarınız vasıtasıyla da… Gıybet ediyorsunuz, başkalarından dinliyorsunuz, kötü sözler dinliyorsunuz, yaramaz sözleri dinliyorsunuz.Gıybet ediyorsunuz, başkalarından dinliyorsunuz, kötü sözler dinliyorsunuz, yaramaz sözleri dinliyorsunuz. Bunlar dolayısıyla da gönlünüze yine pislikler iniyor.Bunlar dolayısıyla da gönlünüze yine pislikler iniyor. Dilinizle yalan söylüyorsunuz, boş laf söylüyorsunuz, fuzuli laf söylüyorsunuz,Dilinizle yalan söylüyorsunuz, boş laf söylüyorsunuz, fuzuli laf söylüyorsunuz, başkalarını gıybet ediyorsunuz; bunlardan dolayı da yine kalbinize pislikler dökülüyor.başkalarını gıybet ediyorsunuz; bunlardan dolayı da yine kalbinize pislikler dökülüyor. Şimdi o kalp, hadd-i zatında temiz su fışkıran bir kuyu gibi.Şimdi o kalp, hadd-i zatında temiz su fışkıran bir kuyu gibi. Kovalarımızı tutuyor, oradan sular alıyor, içiyoruz.Kovalarımızı tutuyor, oradan sular alıyor, içiyoruz. Fakat bu pislikler dolayısıyla o kuyu pislendi. Pis su içerisine doldu çünkü.Fakat bu pislikler dolayısıyla o kuyu pislendi. Pis su içerisine doldu çünkü. Artık içilmez hale geldi. … birikiyor şimdi. Birike birike koku peydah ediyor.Artık içilmez hale geldi. … birikiyor şimdi. Birike birike koku peydah ediyor. Şimdi gönülde olan o pislikler dolayısıyla gönlün güzel suyu kayboluyor.Şimdi gönülde olan o pislikler dolayısıyla gönlün güzel suyu kayboluyor. Şimdi hacca gideriz, günahlarımız affolur ama, o biriken pislikler gönülde duruyor.

Şimdi hacca gideriz, günahlarımız affolur ama, o biriken pislikler gönülde duruyor.
O gönüldeki pislikleri gidermek için en büyük çare ve vasıta…O gönüldeki pislikleri gidermek için en büyük çare ve vasıta… Tulumba var ya, tulumbaları basıyoruz, kuyudaki suyu dışarıya atıyor.Tulumba var ya, tulumbaları basıyoruz, kuyudaki suyu dışarıya atıyor. O tulumba gibi kuyudaki suyu dışarıya atan zikrullah lazım.O tulumba gibi kuyudaki suyu dışarıya atan zikrullah lazım. Öyle bir zikir yapacaksın ki, o zikir senin gönlündeki o pislikleri dışarıya atacak.Öyle bir zikir yapacaksın ki, o zikir senin gönlündeki o pislikleri dışarıya atacak. Atabilirsen. Bunun için...Atabilirsen. Bunun için... Ama gene günahlar kazanırsın dışarıya çıkınca.

Ama gene günahlar kazanırsın dışarıya çıkınca.
Bakacaksın, göreceksin, karşında açık bir insan…Bakacaksın, göreceksin, karşında açık bir insan… Göreceksin, göz oraya gidecek.Göreceksin, göz oraya gidecek. Her ne kadar büyük günah işlemesen de, küçük günahlar birike birike büyük olur.Her ne kadar büyük günah işlemesen de, küçük günahlar birike birike büyük olur. Küçük günahlar birike birike onlar da büyür.Küçük günahlar birike birike onlar da büyür. Onun için demişler ki, evvelâ (pisliklerin) geliş yollarını kapamak lazım.

Onun için demişler ki, evvelâ (pisliklerin) geliş yollarını kapamak lazım.
Çirkef sular, pis sular geliyor.Çirkef sular, pis sular geliyor. O kuyuyu temizleyeceksiniz ama, o pis sular kuyuya aktıkça, o kuyunun suyunu temizlemeye imkân yok.O kuyuyu temizleyeceksiniz ama, o pis sular kuyuya aktıkça, o kuyunun suyunu temizlemeye imkân yok. Öyleyse evvela gelen pis suların yolunu kapamak lazım ki,Öyleyse evvela gelen pis suların yolunu kapamak lazım ki, içimizden pisliği atalım, temiz su meydana çıksın. Ma’kuldür.içimizden pisliği atalım, temiz su meydana çıksın. Ma’kuldür. E bu gözü kapayamazsınız,

E bu gözü kapayamazsınız,
kulağı da tıkayamazsınız, ağzı da kapayamazsınız. Eli ayağı hiç tutamazsınız.kulağı da tıkayamazsınız, ağzı da kapayamazsınız. Eli ayağı hiç tutamazsınız. Öyleyse mutlaka ve mutlaka bir insanın,Öyleyse mutlaka ve mutlaka bir insanın, hiç olmazsa Peygamber SAS’in yaptığı gibi (inzivaya çekilmesi lâzım)!hiç olmazsa Peygamber SAS’in yaptığı gibi (inzivaya çekilmesi lâzım)! Hacca giderseniz görürsünüz. Orada Hıra denilen bir dağ var.

Hacca giderseniz görürsünüz. Orada Hıra denilen bir dağ var.
O dağın içerisinde bir mağara var. Üç veya beş metre genişliğinde bir yer.O dağın içerisinde bir mağara var. Üç veya beş metre genişliğinde bir yer. Mekke’ye de üç mil mesafede bir yer.Mekke’ye de üç mil mesafede bir yer. O tepeye çıkıyor Rasûl-i Ekrem SAS; o mağaranın içerisinde ses yok, seda yok, kuş yok, hayvan yok, in cin yok yani.O tepeye çıkıyor Rasûl-i Ekrem SAS; o mağaranın içerisinde ses yok, seda yok, kuş yok, hayvan yok, in cin yok yani. Orada Allah demek kadar tatlı bir şey olur mu? Orada Rasûl-i Ekrem Allah diyordu.Orada Allah demek kadar tatlı bir şey olur mu? Orada Rasûl-i Ekrem Allah diyordu. Niçin Rasûl-i Ekrem öyle bir mağaraya çekiliyordu?

Niçin Rasûl-i Ekrem öyle bir mağaraya çekiliyordu?
İhtiyacı mı var Rasûl-i Ekrem’in? Hiçbir ihtiyacı yoktuİhtiyacı mı var Rasûl-i Ekrem’in? Hiçbir ihtiyacı yoktu Niçin çekiliyordu da orada Allah diyordu? Evinde deseydi ya!.. Demiyor, gidiyor araya…Niçin çekiliyordu da orada Allah diyordu? Evinde deseydi ya!.. Demiyor, gidiyor araya… Çünkü kapamak lazım gelir günah yollarını… Gönle gelen pislik yolları kapanmadıkça, insan ne kadar Allah dese deÇünkü kapamak lazım gelir günah yollarını… Gönle gelen pislik yolları kapanmadıkça, insan ne kadar Allah dese de gene arkadan akar içeriye pislikler, temizlenemez.gene arkadan akar içeriye pislikler, temizlenemez. Temizlemek için mutlaka böyle bir inziva haline çekilip,Temizlemek için mutlaka böyle bir inziva haline çekilip, orada Allah’a kendini tam mânâsıyla verebilmek gerekir.orada Allah’a kendini tam mânâsıyla verebilmek gerekir. Gece, gündüz senin yanında kimse yok, yalnız Allah var.

Gece, gündüz senin yanında kimse yok, yalnız Allah var.
O kimsesiz halinde, ışığın da yok. Bir mezara benzer.O kimsesiz halinde, ışığın da yok. Bir mezara benzer. Yarınki mezarın bugünkü temsili.Yarınki mezarın bugünkü temsili. Orada boyuna namaz kıl, oruç tut, Allah de... Allah diyeceksin.Orada boyuna namaz kıl, oruç tut, Allah de... Allah diyeceksin. Bir de tefekküre dalacaksın. Bu varlığın sahibinin kudret ve kuvvetini (tefekkür edeceksin).Bir de tefekküre dalacaksın. Bu varlığın sahibinin kudret ve kuvvetini (tefekkür edeceksin). İşte böyle hem temaşa ediyorsun, görüyorsun bakıyorsun ki; kocaman Ay, kocaman Güneş, kocaman yıldızlar…

İşte böyle hem temaşa ediyorsun, görüyorsun bakıyorsun ki; kocaman Ay, kocaman Güneş, kocaman yıldızlar…
Bugünkü bilgilere göre daha buraya ışığı kaç yüz senede gelebilen ne büyük yıldızlar varmış…Bugünkü bilgilere göre daha buraya ışığı kaç yüz senede gelebilen ne büyük yıldızlar varmış… Bugün bunların hepsini yaratanın Hàlik-ı Zü’l- celâl, Allah-u Tebâreke ve Teàlâ Hazretleri olduğunu,Bugün bunların hepsini yaratanın Hàlik-ı Zü’l- celâl, Allah-u Tebâreke ve Teàlâ Hazretleri olduğunu, o azamet-i ilahiyeyi düşünürken, müşahede ederken, o Allah o sessiz yerdeo azamet-i ilahiyeyi düşünürken, müşahede ederken, o Allah o sessiz yerde o insana şuur verir, heybet verir, neler verir…o insana şuur verir, heybet verir, neler verir… İmanın kuvveti o kadar artar, öyle yerde artar.İmanın kuvveti o kadar artar, öyle yerde artar. O iman kuvvetlenip de böyle çıktığı vakitte, temelli değil orada…O iman kuvvetlenip de böyle çıktığı vakitte, temelli değil orada… Orada böyle bu hale kesbettikten sonra, çıktıktan sonraOrada böyle bu hale kesbettikten sonra, çıktıktan sonra günahlara karşı gözünü de kaparsın, kulağını da tıkarsın, elini-ayağını da tutarsın.günahlara karşı gözünü de kaparsın, kulağını da tıkarsın, elini-ayağını da tutarsın. Ağzından bir lokmacığı da boş çıkarmazsın.Ağzından bir lokmacığı da boş çıkarmazsın. Şimdi Râsûl-i Ekrem SAS’in evlatlarından, torunlarından bahsedeceğim.

Şimdi Râsûl-i Ekrem SAS’in evlatlarından, torunlarından bahsedeceğim.
Başta Hz. Fatıma RA,Başta Hz. Fatıma RA, ondan sonra Hz. Hüseyin, ondan sonra Hz. Zeyne’l-àbidîn,ondan sonra Hz. Hüseyin, ondan sonra Hz. Zeyne’l-àbidîn, ondan sonra Cafer-i Sadık, ondan sonra Muhammed Bâkır Hazretleri geliyor. Onun oğlu da Mûsâ Kâzım Hazretleri…ondan sonra Cafer-i Sadık, ondan sonra Muhammed Bâkır Hazretleri geliyor. Onun oğlu da Mûsâ Kâzım Hazretleri… Böyle on iki imam dedikleri imamlardan Muhammed Bâkır Hazretleri’ni okudum ki bugün

Böyle on iki imam dedikleri imamlardan Muhammed Bâkır Hazretleri’ni okudum ki bugün
diyorki, ehl-i beyte çok eza cefa etmişler.diyorki, ehl-i beyte çok eza cefa etmişler. Çıkartmışlar Medine-i Münevvere’den, Acemistan’da olan bir memlekete sürmüşler.Çıkartmışlar Medine-i Münevvere’den, Acemistan’da olan bir memlekete sürmüşler. Tabii halk, Rasûlüllahın evlatları geliyor diyerek onları karşılamış.Tabii halk, Rasûlüllahın evlatları geliyor diyerek onları karşılamış. O mübarek de böyle tanınmamak için yüzünü peçe ile örtmüş.O mübarek de böyle tanınmamak için yüzünü peçe ile örtmüş. Hem güneşten kendini muhafaza etmek için hem de kendini göstermemek için…Hem güneşten kendini muhafaza etmek için hem de kendini göstermemek için… Halk diyor ki:Halk diyor ki: “—Ne olur mübarek yüzünüzü açın da bir görelim!” diyorlar.
“—Ne olur mübarek yüzünüzü açın da bir görelim!” diyorlar.
Açıyor. Yanında adamları varmış onu tutan, getiren. Açmışlar.

Açıyor. Yanında adamları varmış onu tutan, getiren. Açmışlar.
Yüzünde nur-u nübüvvetten gelen öyle bir nur varmış ki herkes hayran olmuş.Yüzünde nur-u nübüvvetten gelen öyle bir nur varmış ki herkes hayran olmuş. Ağlayan, sızlayan, feryad-ü figan eden. Hep şaşkınlık alemi.Ağlayan, sızlayan, feryad-ü figan eden. Hep şaşkınlık alemi. Kimisi yeri öpüyor, onun atının geçtiği yerleri öpüyor. Kimisi atının tırnağını öpüyor.Kimisi yeri öpüyor, onun atının geçtiği yerleri öpüyor. Kimisi atının tırnağını öpüyor. Kimisi eteğinden bir yer yakalarsa onu öpüyor falan...Kimisi eteğinden bir yer yakalarsa onu öpüyor falan... Rica ediyorlar;Rica ediyorlar; “—Ne olur, sen evlâd-ı Rasûlüllah’sın, bize bir hadis nakletmez misin? diyorlar.
“—Ne olur, sen evlâd-ı Rasûlüllah’sın, bize bir hadis nakletmez misin? diyorlar.
O da buyuruyor ki: (Söyledi, okudum, buraya yazmıştım onu..)

O da buyuruyor ki: (Söyledi, okudum, buraya yazmıştım onu..)
Babam Ca’fer-i Sàdık Rh.A’ten işittim,

Babam Ca’fer-i Sàdık Rh.A’ten işittim,
o da Muhammed Bâkır Rh.A’ten, o da Zeyne’l-Âbidîn Rh.A’ten,o da Muhammed Bâkır Rh.A’ten, o da Zeyne’l-Âbidîn Rh.A’ten, o da şehîd-i Kerbelâ Hz. Hüseyin RA’dan, o da babası Hz. Ali Efendimiz’den rivayet ediyor.o da şehîd-i Kerbelâ Hz. Hüseyin RA’dan, o da babası Hz. Ali Efendimiz’den rivayet ediyor. Kàle:

Kàle:
Hazreti Ali Kerremallâh diyor ki,Hazreti Ali Kerremallâh diyor ki, Habibim, Rasûlüllâh Sallâllâhü Aleyhi ve Sellem söyledi.Habibim, Rasûlüllâh Sallâllâhü Aleyhi ve Sellem söyledi. Peygamber Efendimiz'de diyor ki, bana da Cebrâil Aleyhisselâm söyledi.Peygamber Efendimiz'de diyor ki, bana da Cebrâil Aleyhisselâm söyledi. Cebrâil Aleyhisselâm da, bana Rabbul âlemin söylemeni söyledi.Cebrâil Aleyhisselâm da, bana Rabbul âlemin söylemeni söyledi. Nedir?Nedir? Kelimetü lâ ilâhe illa’llahu hısnî ...

Kelimetü lâ ilâhe illa’llahu hısnî ...
Lâ ilâhe illa’llah kelimesi benim kalemdir.Lâ ilâhe illa’llah kelimesi benim kalemdir. ... Femen kàlehâ ...

... Femen kàlehâ ...
Kim bu kelime-i tayyibeyi ihlas ile, can u yürekten söylerse,Kim bu kelime-i tayyibeyi ihlas ile, can u yürekten söylerse, ... Dehale hısnî ...

... Dehale hısnî ...
benim kaleme girer.benim kaleme girer. ... Emine min azâbî ...

... Emine min azâbî ...
Benim azabımdan artık emin olur o, kaleme girdikten sonra.Benim azabımdan artık emin olur o, kaleme girdikten sonra. Diyor ki ardından:Diyor ki ardından: “—Şu hadisi şu ravileriyle beraber bir deliye okusanız, deli ifakat bulur.
“—Şu hadisi şu ravileriyle beraber bir deliye okusanız, deli ifakat bulur.
Yani bunların yüzü suyu hürmetine deli akıllanır.” diyor.Yani bunların yüzü suyu hürmetine deli akıllanır.” diyor. Bunların yüzü suyu hürmetine, bu hadisi bu rivayetlerle deliye okusanız akıllanır.Bunların yüzü suyu hürmetine, bu hadisi bu rivayetlerle deliye okusanız akıllanır. Bu zat'ın kerametleri...

Bu zat'ın kerametleri...
Bizim en büyük şaşkınlıklarımızdan birisi de hep keramet ummak, keramet beklemektir.Bizim en büyük şaşkınlıklarımızdan birisi de hep keramet ummak, keramet beklemektir. İnsanın kendisi keramettir zaten.İnsanın kendisi keramettir zaten. Allah-u Teàlâ (buyuruyor ki): Velekad kerremnâ benî âdeme, ... (İsrâ, 17/70)

Allah-u Teàlâ (buyuruyor ki): Velekad kerremnâ benî âdeme, ... (İsrâ, 17/70)
Benî A’demi yaratırken Allah kerametle yarattı, her tarafı keramet.

Benî A’demi yaratırken Allah kerametle yarattı, her tarafı keramet.
Bak bizim insanoğlunun yaptığı hünere.Bak bizim insanoğlunun yaptığı hünere. Gökte ordu uçuruyor, kerametle uçuruyor.Gökte ordu uçuruyor, kerametle uçuruyor. Burada Ademoğlu, kim olursa… Gâvuru da hepsi de Allah’ın kulu.Burada Ademoğlu, kim olursa… Gâvuru da hepsi de Allah’ın kulu. O Allah’ın kulları kerametle yaratılmış.O Allah’ın kulları kerametle yaratılmış. Yaradıldığı zaman ki bak gökte tayyareler, denizlerde gemiler, otomobiller envai çeşit...Yaradıldığı zaman ki bak gökte tayyareler, denizlerde gemiler, otomobiller envai çeşit... Hep benî Adem’in kerametiyle meydana geliyor.Hep benî Adem’in kerametiyle meydana geliyor. O senin görmek istediğin kerametler, bugün zahiren herkesin yapabildiği şeyler.O senin görmek istediğin kerametler, bugün zahiren herkesin yapabildiği şeyler. Diyor ki bu zat: Asıl keramet;

Diyor ki bu zat: Asıl keramet;
Ve inneke le-alâ hulukın azîm ... (Kalem, 68/4)

Ve inneke le-alâ hulukın azîm ... (Kalem, 68/4)
sırrına mazhar olmaktır.sırrına mazhar olmaktır. En büyük ahlâk-ı İslâmiyyeye nail olabilmektir.

En büyük ahlâk-ı İslâmiyyeye nail olabilmektir.
Ahlâk-ı İslâmiyyeye nail olabildin mi, en büyük keramet sendedir.Ahlâk-ı İslâmiyyeye nail olabildin mi, en büyük keramet sendedir. O ahlâk-ı İslâmiyye olmadıktan sonra, gökte de uçsan ne kıymeti var. Gâvur da uçuyor gökte.O ahlâk-ı İslâmiyye olmadıktan sonra, gökte de uçsan ne kıymeti var. Gâvur da uçuyor gökte. Gökte uçmak hüner değil.Gökte uçmak hüner değil. Süratlen gitmek; işte bir anda şuraya gidiyormuş, bir anda buraya gidiyormuş. Bunlar da hüner değil.Süratlen gitmek; işte bir anda şuraya gidiyormuş, bir anda buraya gidiyormuş. Bunlar da hüner değil. Onu şeytan da yapıyor bugün, insan da yapıyor bak.

Onu şeytan da yapıyor bugün, insan da yapıyor bak.
Asıl hüner ahlâk-ı hamîdenin, ahlâk-ı hasenenin sahibi olup daAsıl hüner ahlâk-ı hamîdenin, ahlâk-ı hasenenin sahibi olup da Ve inneke le-alâ hulukın azîm ... (Kalem, 68/4) sırrına mazhar olabilmektir.Ve inneke le-alâ hulukın azîm ... (Kalem, 68/4) sırrına mazhar olabilmektir. Bu da ne ile olur? İmandaki kemâl ile olur…Bu da ne ile olur? İmandaki kemâl ile olur… İmanın ne zaman kemale ererse, o zaman sen ahlâk-ı hasenenin sahibi olursun.İmanın ne zaman kemale ererse, o zaman sen ahlâk-ı hasenenin sahibi olursun. Mal, mülk, çoluk, çocuk hiçbiri senin gözünde olmaz.Mal, mülk, çoluk, çocuk hiçbiri senin gözünde olmaz. Bütün maksadın Allah’ın rızası olur.Bütün maksadın Allah’ın rızası olur. Ahlâk-ı kâmile demek, Allah-u Teàlâ’nın razı olacağı amelleri işlemek demektir.

Ahlâk-ı kâmile demek, Allah-u Teàlâ’nın razı olacağı amelleri işlemek demektir.
Kemâl ahlâk, Allah-u Teàlâ’nın razı olduğu amelleri işleyebilmekKemâl ahlâk, Allah-u Teàlâ’nın razı olduğu amelleri işleyebilmek ve onun razı olmadığı amellerden uzak kalabilmek.ve onun razı olmadığı amellerden uzak kalabilmek. İmandaki kemal, ahlaktaki kemalin sebebidir.İmandaki kemal, ahlaktaki kemalin sebebidir. Allah cümlemizi affetsin…

Allah cümlemizi affetsin…
Tevfikàt-ı samedâniyyesine mazhar eylesin...Tevfikàt-ı samedâniyyesine mazhar eylesin... Ahlâken böyle güzel, yüksek olan insanların arasına bizleri de kabul buyursun…Ahlâken böyle güzel, yüksek olan insanların arasına bizleri de kabul buyursun… Onun için,Onun için, RE. 194/4 El-bahru zekiyyün küllühû, ve mâühû tahûrun.

RE. 194/4 El-bahru zekiyyün küllühû, ve mâühû tahûrun.
Deniz, içindeki suyu da temizdir;

Deniz, içindeki suyu da temizdir;
içinden çıkan balıkların hepsi de temizdir, yenir yani.içinden çıkan balıkların hepsi de temizdir, yenir yani. Balıkların hepsi yenir.Balıkların hepsi yenir. Bugün mezheplere göre yenmeyen bazı balıklar varsa da, genel itibariyle hepsi helaldir.Bugün mezheplere göre yenmeyen bazı balıklar varsa da, genel itibariyle hepsi helaldir. İmam-ı Şafiî’nin indinde hepsi helâldir.İmam-ı Şafiî’nin indinde hepsi helâldir. Burada geçen hafta da arz etmiş olduğum (hadis-i şerif).

Burada geçen hafta da arz etmiş olduğum (hadis-i şerif).
RE. 194/8 El-bezâzetü mine’l-îmân, elbezâzetü mine’l-îmâni, el-bezâzetü mine’lîmâni.

RE. 194/8 El-bezâzetü mine’l-îmân, elbezâzetü mine’l-îmâni, el-bezâzetü mine’lîmâni.
Râvileri: Ahmed ibn-i Hanbel, İbn-i Mâce, Taberânî,Râvileri: Ahmed ibn-i Hanbel, İbn-i Mâce, Taberânî, Hâkim, Beyhakî, Ziyâü’l-Makdisî, Abdullah ibn-i Ebû Ümâme Rh.A’ten rivayet etmişler.Hâkim, Beyhakî, Ziyâü’l-Makdisî, Abdullah ibn-i Ebû Ümâme Rh.A’ten rivayet etmişler. Bu kadar râvileri.Bu kadar râvileri. Burada imanı anlatırken bize,

Burada imanı anlatırken bize,
“İman zînetin terkidir.” diyor.“İman zînetin terkidir.” diyor. Zîneti terk etmek imanın iktizası ve imanın icabıdır.Zîneti terk etmek imanın iktizası ve imanın icabıdır. Burada kendimizi yine bir yoklama yaparsak,

Burada kendimizi yine bir yoklama yaparsak,
zînete olan itibarımız ne derecedir?zînete olan itibarımız ne derecedir? Herkes kendini bilir. Zînet, süs, saltanat yani.Herkes kendini bilir. Zînet, süs, saltanat yani. Süs, saltanat, zînet. Bunlara olan arzumuz ne nisbettedir;Süs, saltanat, zînet. Bunlara olan arzumuz ne nisbettedir; kendimizin, evimizin, çoluğumuzun, çocuğumuzun… Tabii hepimizin de halimiz malum.kendimizin, evimizin, çoluğumuzun, çocuğumuzun… Tabii hepimizin de halimiz malum. Şimdi gene evlad-ı Rasûlüllah’tan olan Ebu'l-Kasım (Muhammed Bâkır) Hazretleri’nin

Şimdi gene evlad-ı Rasûlüllah’tan olan Ebu'l-Kasım (Muhammed Bâkır) Hazretleri’nin
- bu üçüncü evlat, on birinci evlat -- bu üçüncü evlat, on birinci evlat - Mev'izalarında hepsinin çocuklarına ayrı ayrı nasıhatleri var.Mev'izalarında hepsinin çocuklarına ayrı ayrı nasıhatleri var. Ehl-i Beyt'in çocuklarına nasihatler diye bir kitaptan alıyorum ben.Ehl-i Beyt'in çocuklarına nasihatler diye bir kitaptan alıyorum ben. Orada Ehl-i Beyt'ten olan Ebu'l-Kasım Muhammed (Bâkır) r.a HazretleriOrada Ehl-i Beyt'ten olan Ebu'l-Kasım Muhammed (Bâkır) r.a Hazretleri mev'izalarında, nasihatlarında çocuklarına diyor ki:mev'izalarında, nasihatlarında çocuklarına diyor ki: “—Yavrularım, size Allah’a inkıyad
“—Yavrularım, size Allah’a inkıyad
ve kendisinden ittikà ile vasiyet ederim.ve kendisinden ittikà ile vasiyet ederim. Allah’tan korkmak, günahları işlememek, emirlerine inkiyad ve günahlara karşı kendisinden ittikà ile vasiyet ederim.Allah’tan korkmak, günahları işlememek, emirlerine inkiyad ve günahlara karşı kendisinden ittikà ile vasiyet ederim. Ahlâkınızı güzelleştirmek hususundaki ihtimamınızı, dikkatinizi, tecemmül ve tezyinatınıza tercih edin!”Ahlâkınızı güzelleştirmek hususundaki ihtimamınızı, dikkatinizi, tecemmül ve tezyinatınıza tercih edin!” Tabii insan sabahleyin işine gidecek, vazifesine gidecek.

Tabii insan sabahleyin işine gidecek, vazifesine gidecek.
Temizlenir, süslenir, esvabını siler, fırçalar.Temizlenir, süslenir, esvabını siler, fırçalar. Ayakkabısının boyasına dikkat eder, başındaki takkesine dikkat eder, yakasını paçasını toplar. Bunlar bir zînettir kendisinde…Ayakkabısının boyasına dikkat eder, başındaki takkesine dikkat eder, yakasını paçasını toplar. Bunlar bir zînettir kendisinde… “—Dışarıya, halkın karşısına çıkıyorum. Ayıplanmayayım!” diyerek kendisine dikkat eder. Şimdi bu zât diyor ki:
“—Dışarıya, halkın karşısına çıkıyorum. Ayıplanmayayım!” diyerek kendisine dikkat eder. Şimdi bu zât diyor ki:
“—Tecemmül ve tezyinatınıza,
“—Tecemmül ve tezyinatınıza,
bu süslemenize tercih ediniz, ahlâkınızın süslenmesi için.bu süslemenize tercih ediniz, ahlâkınızın süslenmesi için. Ahlâkınızı süslemeyi kendi süsünüze tercih edin!Ahlâkınızı süslemeyi kendi süsünüze tercih edin! Demek ki, kendinizi ne kadar süslemek mecburiyetinde hissediyorsanız, ahlâkınızı onun üstünde yapın.Demek ki, kendinizi ne kadar süslemek mecburiyetinde hissediyorsanız, ahlâkınızı onun üstünde yapın. Tecemmülden, süslenip, güzelleşmekten kaçının!”Tecemmülden, süslenip, güzelleşmekten kaçının!” Şimdi belki ayıp olur ama kusuruma bakmayın:

Şimdi belki ayıp olur ama kusuruma bakmayın:
Bizim bir hacı arkadaşımız var, mütekàiddir.

Bizim bir hacı arkadaşımız var, mütekàiddir.
Yani altmışı, yetmişi geçmiş, teka'ud olmuş, hacca da gitmiş.Yani altmışı, yetmişi geçmiş, teka'ud olmuş, hacca da gitmiş. Bakıyorum ki ne sakalı var, ne bıyığı var. Bıyığını da kazıyor, sakalını da kazıyor.Bakıyorum ki ne sakalı var, ne bıyığı var. Bıyığını da kazıyor, sakalını da kazıyor. Tecemmül, yani süslenme... Bu tecemmül, bu süs... Bu nedir yani?Tecemmül, yani süslenme... Bu tecemmül, bu süs... Bu nedir yani? Bir insan planlı olurda, hadi gençlerde belki hoşgörülür.Bir insan planlı olurda, hadi gençlerde belki hoşgörülür. Fakat altmışını geçmiş bir insan...Fakat altmışını geçmiş bir insan... Sonra vazifeli bir insanda belki şey görürüz:Sonra vazifeli bir insanda belki şey görürüz: “—Ne yapalım, vazifesi var filan deriz.”
“—Ne yapalım, vazifesi var filan deriz.”
Bir kaçamak yolu, olamaz ya neyse.

Bir kaçamak yolu, olamaz ya neyse.
Ama bu adam tekaüt olmuş, işinden ayrılmış, hac vazifesine de gitmiş,Ama bu adam tekaüt olmuş, işinden ayrılmış, hac vazifesine de gitmiş, müslümanlıkta da sağlam. Fakat ne bıyık var, ne sakal var.müslümanlıkta da sağlam. Fakat ne bıyık var, ne sakal var. Tecemmül, yâni süse rağbeti var adamın. Süsleniyor.Tecemmül, yâni süse rağbeti var adamın. Süsleniyor. Onun için diyor ki bu zat:

Onun için diyor ki bu zat:
“—Tecemmülden sakınınız, böyle süslenerek kendinize kıymet vermeyin! Bu kadar süse düşkün olmayın!”
“—Tecemmülden sakınınız, böyle süslenerek kendinize kıymet vermeyin! Bu kadar süse düşkün olmayın!”
Süse düşkün olmayın. Çünkü insan süse düşkün oldu muydu, o süs için zamanını harcar.

Süse düşkün olmayın. Çünkü insan süse düşkün oldu muydu, o süs için zamanını harcar.
Ne kadar? Süse olan rağbeti nisbetinde zamanı öldürür;Ne kadar? Süse olan rağbeti nisbetinde zamanı öldürür; yarım saat, on dakika, beş dakika... Yıkanacak, taranacak, taraklanacak; tabii bunlar zaman alır.yarım saat, on dakika, beş dakika... Yıkanacak, taranacak, taraklanacak; tabii bunlar zaman alır. Halbuki zaman çok kıymetli bir şeydir.Halbuki zaman çok kıymetli bir şeydir. O zamanı parayla alamazsınız, pulla alamazsınız.O zamanı parayla alamazsınız, pulla alamazsınız. Bu zamanı öldürmek yani zamanını öldürmek oluyor. Onun için diyor ki:Bu zamanı öldürmek yani zamanını öldürmek oluyor. Onun için diyor ki: “—Çünkü tezyinata olan sarfiyat var…”
“—Çünkü tezyinata olan sarfiyat var…”
Tabii bu da bir para. Para da gidiyor, bu tezyinata bir para harcanıyor.

Tabii bu da bir para. Para da gidiyor, bu tezyinata bir para harcanıyor.
Bu tezyinata olan sarfiyatlar, insanları ihtiyacı için para bulmaya sevk eder.Bu tezyinata olan sarfiyatlar, insanları ihtiyacı için para bulmaya sevk eder. Çok ihtiyaç var o zaman, o da bu da şu da derken, paraya ihtiyaçtır, insanları bunları bulmaya sevk eder.Çok ihtiyaç var o zaman, o da bu da şu da derken, paraya ihtiyaçtır, insanları bunları bulmaya sevk eder. Binâen aleyh zillete giriftar olurlar. Çünkü temin edemezsin.

Binâen aleyh zillete giriftar olurlar. Çünkü temin edemezsin.
Temin edemeyince, başlar ona buna boyun bükmeye, ödünç para istemeye, yardım istemeye filan filan.Temin edemeyince, başlar ona buna boyun bükmeye, ödünç para istemeye, yardım istemeye filan filan. Binaen aleyh, “Zillete giriftar eder.” diyor Ebu- Kasım Muhammed Hazretleri.Binaen aleyh, “Zillete giriftar eder.” diyor Ebu- Kasım Muhammed Hazretleri. Diyor ki:Diyor ki: “—Ahlâk-ı fadıla itibariyle insanların en mükemmelleri,
“—Ahlâk-ı fadıla itibariyle insanların en mükemmelleri,
rızık cihetiyle en kanaatkârlarıdır.rızık cihetiyle en kanaatkârlarıdır. Rızık cihetiyle en kanaatkâr insan, ahlâkı nisbetiyle en mükemmel insandır.”Rızık cihetiyle en kanaatkâr insan, ahlâkı nisbetiyle en mükemmel insandır.” Ne bulursa, Peygamber SAS ne bulursa onu yiyordu kanaatkarlığı dolayısıyla.

Ne bulursa, Peygamber SAS ne bulursa onu yiyordu kanaatkarlığı dolayısıyla.
Kanaatkâr insanlarda ahlâk demekki tekemmül ediyor. Diyor ki:Kanaatkâr insanlarda ahlâk demekki tekemmül ediyor. Diyor ki: “—Çocuklarım şimdi ikinci bir nasihatı, buna da dikkat edin:”
“—Çocuklarım şimdi ikinci bir nasihatı, buna da dikkat edin:”
“—Çocuklarım, cümlenize zevceleriniz tarafından neseblerinize çok ziyade dikkat edin.
“—Çocuklarım, cümlenize zevceleriniz tarafından neseblerinize çok ziyade dikkat edin.
Zevceleriniz tarafından neseblerinize pek ziyade dikkat edin!Zevceleriniz tarafından neseblerinize pek ziyade dikkat edin! Ve ma’rûfu’n-neseb olmayanları, daire-i izdivacınıza kabul etmeyin!Ve ma’rûfu’n-neseb olmayanları, daire-i izdivacınıza kabul etmeyin! Ve bize neseben en yakın olanların amcalarınızın kerimeleri olduğunu unutmayın!”Ve bize neseben en yakın olanların amcalarınızın kerimeleri olduğunu unutmayın!” Bak akraba u taallukatından bunlar varken, bunlar dururken kim olduğu belli olmayan kimselere (itibar etmeyin)!

Bak akraba u taallukatından bunlar varken, bunlar dururken kim olduğu belli olmayan kimselere (itibar etmeyin)!
Ama parası çok, fabrikası da var, apartmanları da var oldu muydu onun talibi çok olur. Ama sen ona aldanma!Ama parası çok, fabrikası da var, apartmanları da var oldu muydu onun talibi çok olur. Ama sen ona aldanma! Ma’rufu’n-neseb, yani soyu, nesebi belli olmasına burada güzel bir misal var.

Ma’rufu’n-neseb, yani soyu, nesebi belli olmasına burada güzel bir misal var.
Atların bir adları var, Arap atı diyorlar, Türk atı diyorlar, İngiliz kanı diyorlar, yarım kan diyorlar filan.Atların bir adları var, Arap atı diyorlar, Türk atı diyorlar, İngiliz kanı diyorlar, yarım kan diyorlar filan. Bu hayvanların soyuna göre kıymetleri de ona göre satılıyor.Bu hayvanların soyuna göre kıymetleri de ona göre satılıyor. Alelade bizim bir atımız, mesela yüz lira ediyorsa, o ediyor bin lira, yahut daha fazla…Alelade bizim bir atımız, mesela yüz lira ediyorsa, o ediyor bin lira, yahut daha fazla… Neden? Ma’ruf, nesebi belli o atın, o cinsten bir at.Neden? Ma’ruf, nesebi belli o atın, o cinsten bir at. Senin alacağın bir kızın nesebini aramazsan, onun bir at kadar kıymeti olmadıktan sonra onun ne kıymeti olacak?

Senin alacağın bir kızın nesebini aramazsan, onun bir at kadar kıymeti olmadıktan sonra onun ne kıymeti olacak?
Onun için nesebine bak. Bu hangi nesebden geliyor.Onun için nesebine bak. Bu hangi nesebden geliyor. Anası babası bunun nereden gelme? Bunlara dikkat edilmesi çok önemli…Anası babası bunun nereden gelme? Bunlara dikkat edilmesi çok önemli… Şimdi mesela bizim fıkhımıza göre ehl-i kitâbın kızları alınır.

Şimdi mesela bizim fıkhımıza göre ehl-i kitâbın kızları alınır.
Ermeni kızını da alırız biz, Yahudi kızını da alırız,Ermeni kızını da alırız biz, Yahudi kızını da alırız, Rum kızını da alırız, İngiliz kızını da alırız; kitapları oldukları halde.Rum kızını da alırız, İngiliz kızını da alırız; kitapları oldukları halde. Ya Tevrat’a, ya İncil’e imanları var.Ya Tevrat’a, ya İncil’e imanları var. O imanları dolayısıyla onların kızlarını nikahlamak hakkımız ise de, bu kaideye göre onlara tenezzül etmemek lazım!O imanları dolayısıyla onların kızlarını nikahlamak hakkımız ise de, bu kaideye göre onlara tenezzül etmemek lazım! O kim bilir gâvurun hangi nesebinden gelmiştir,

O kim bilir gâvurun hangi nesebinden gelmiştir,
nesebi ne kadar sağlamdır, onu da bilmeyiz. Ondan gelecek neslin ne olacağını da bilemeyiz.nesebi ne kadar sağlamdır, onu da bilmeyiz. Ondan gelecek neslin ne olacağını da bilemeyiz. Onun için onlara itibar etmektense, böyle memleketinde akraba u taallukatından bildiğin,Onun için onlara itibar etmektense, böyle memleketinde akraba u taallukatından bildiğin, namı güzel, anası babası çok muhterem, kıymetli insanların evlatlarınanamı güzel, anası babası çok muhterem, kıymetli insanların evlatlarına itibar etmeyi oğullarına, çocuklarına vasiyet ediyor.itibar etmeyi oğullarına, çocuklarına vasiyet ediyor. Dolayısıyla hepimize de vasiyet.Dolayısıyla hepimize de vasiyet. Muhammed Bâkır Hazretleri, hicretin dördüncü (imamın oğludur, 57.) senesinde dünyaya gelmiş.

Muhammed Bâkır Hazretleri, hicretin dördüncü (imamın oğludur, 57.) senesinde dünyaya gelmiş.
Elli sekiz veyahut altmış üç yaşında (vefat etti).Elli sekiz veyahut altmış üç yaşında (vefat etti). Bunlar (imamlar) hepsi (ya harpte) vurulmak suretiyle şehid edilmiş veyahut da zehirlemek suretiyle şehit edilmiş.Bunlar (imamlar) hepsi (ya harpte) vurulmak suretiyle şehid edilmiş veyahut da zehirlemek suretiyle şehit edilmiş. İmam Bâkır Hazretleri de zehirletilerek öldürülenlerin arasındadır.İmam Bâkır Hazretleri de zehirletilerek öldürülenlerin arasındadır. İnsanoğlunun böyle tüyleri ürperiyor, bu evlad-ı Rasûlüllaha bu kadar hıyanet nasıl tasavvur olunur yani.İnsanoğlunun böyle tüyleri ürperiyor, bu evlad-ı Rasûlüllaha bu kadar hıyanet nasıl tasavvur olunur yani. Bunu ancak gâvur yapar. Ama İslamlık davasını yapan insanların bunlara karşı bu muameleleri yapması, insanın hafsalası almıyor.Bunu ancak gâvur yapar. Ama İslamlık davasını yapan insanların bunlara karşı bu muameleleri yapması, insanın hafsalası almıyor. Şimdi bu zat artık ahirete göçüyor. (Oğlu) diyor ki:

Şimdi bu zat artık ahirete göçüyor. (Oğlu) diyor ki:
“—İrtihali gününde yanındaydım babamın.
“—İrtihali gününde yanındaydım babamın.
Bana teçhiz ü tekfini hakkında vasiyetlerde bulundu.Bana teçhiz ü tekfini hakkında vasiyetlerde bulundu. ‘Şöyle yıkayın, şöyle kefenleyin, şuraya defnedin!’ gibi bir şeyler söylüyor.‘Şöyle yıkayın, şöyle kefenleyin, şuraya defnedin!’ gibi bir şeyler söylüyor. Dedim ki: ‘Baba sende böyle bir şeyler yok ki. Neden bu sözleri söylüyorsun böyle?Dedim ki: ‘Baba sende böyle bir şeyler yok ki. Neden bu sözleri söylüyorsun böyle? Bak dinçsin, güzelsin, bir ölüm alâmeti falan da yok.Bak dinçsin, güzelsin, bir ölüm alâmeti falan da yok. Neden bunu böyle tekrarlıyorsun?’ dedim.”Neden bunu böyle tekrarlıyorsun?’ dedim.” Dedi ki: “—Oğlum, şu duvarın arkasından İmam-ı Hüseyn’in
Dedi ki: “—Oğlum, şu duvarın arkasından İmam-ı Hüseyn’in
‘Yâ Muhammed, acele edin!’ dediğini işitmiyor musun?”‘Yâ Muhammed, acele edin!’ dediğini işitmiyor musun?” Şimdi bir göz var, bir kulak var ki bu gözün, bu kulağın dışındadır o…

Şimdi bir göz var, bir kulak var ki bu gözün, bu kulağın dışındadır o…
O göz ki, Hz. Ömer Medine-i Münevvere’de durduğu halde,O göz ki, Hz. Ömer Medine-i Münevvere’de durduğu halde, ta Acemistan’daki ordusunun vaziyetini gördü. Bu göz göremez tabiatı gereği.ta Acemistan’daki ordusunun vaziyetini gördü. Bu göz göremez tabiatı gereği. Bu göz görmüyor ama basiret denilen göze mani yok.Bu göz görmüyor ama basiret denilen göze mani yok. O bir anda şark ile garp arasını görüyor.O bir anda şark ile garp arasını görüyor. İşte o göz sahibi olan Hz. Ömer’in, Medine-i Münevvere’den ordusunun vaziyetini görüp de bir de ona hitaben;İşte o göz sahibi olan Hz. Ömer’in, Medine-i Münevvere’den ordusunun vaziyetini görüp de bir de ona hitaben; “—Ya sâriye ile’l-cebel... (Yâ Sâriye, dağa dikkat et!)” deyişi…
“—Ya sâriye ile’l-cebel... (Yâ Sâriye, dağa dikkat et!)” deyişi…
Medine’den Acemistan’a ses gider mi yâhu? Gider mi hiç?

Medine’den Acemistan’a ses gider mi yâhu? Gider mi hiç?
Sizin sesiniz gitse gitse şuradan elli metre, yüz metre ileriye gider o kadar.Sizin sesiniz gitse gitse şuradan elli metre, yüz metre ileriye gider o kadar. Ama Hz. Ömer deli mi ki, ta Acemistan’daki ordusuna bağırıyor Medine-i Münevvere’den.Ama Hz. Ömer deli mi ki, ta Acemistan’daki ordusuna bağırıyor Medine-i Münevvere’den. Ama Sâriye denilen o kumandan da onu işitiyor, lafa bakma, o söylüyor, o da işitiyor.Ama Sâriye denilen o kumandan da onu işitiyor, lafa bakma, o söylüyor, o da işitiyor. Ne telsiz var, ne radar var… O aletlerin hiçbirisi yokken insanlara Allah-u Teàlâ’nın verdiği cevhere bak sen.Ne telsiz var, ne radar var… O aletlerin hiçbirisi yokken insanlara Allah-u Teàlâ’nın verdiği cevhere bak sen. İşte o kalp temiz olunca, o gözler böyle şarkı da görür, garbı da görür.

İşte o kalp temiz olunca, o gözler böyle şarkı da görür, garbı da görür.
O kalp temiz olunca, kulaklar şarktakini de duyar, garptakini de duyar.O kalp temiz olunca, kulaklar şarktakini de duyar, garptakini de duyar. Allah onun için bize o şeyi ihsan buyursun ki, o kalplerimizi temizleyelim, o kalplerimizi parlatalım,Allah onun için bize o şeyi ihsan buyursun ki, o kalplerimizi temizleyelim, o kalplerimizi parlatalım, o kalplerimizi cilâlandıralım da, Allah dediğimiz vakitte o kalbin aynası, kainata ayna olsun.o kalplerimizi cilâlandıralım da, Allah dediğimiz vakitte o kalbin aynası, kainata ayna olsun. Şimdi Allah-u Teàlâ bu kâinatı yarattı. Bu kainat Allah’a aynadır.

Şimdi Allah-u Teàlâ bu kâinatı yarattı. Bu kainat Allah’a aynadır.
Bu aynadan Allah görünür. Peygamber SAS’i yaratmış, ondan da Allah görünür.Bu aynadan Allah görünür. Peygamber SAS’i yaratmış, ondan da Allah görünür. Bu evlâd-ı Rasûlüllah, onlar da birer aynadır hep bize delildirler bunlar. Bunu bizim gönlümüze de koymuştur Allah-u Teàlâ.Bu evlâd-ı Rasûlüllah, onlar da birer aynadır hep bize delildirler bunlar. Bunu bizim gönlümüze de koymuştur Allah-u Teàlâ. Ta ezelde, yaratılışta bizim gönlümüze Allah-u Celle ve Ala’nın o büyük nimeti vardır.Ta ezelde, yaratılışta bizim gönlümüze Allah-u Celle ve Ala’nın o büyük nimeti vardır. Fakat biz bu dünyaya geldikten sonra günahlarla o kuyuyu doldurmuş, kapatmışız.Fakat biz bu dünyaya geldikten sonra günahlarla o kuyuyu doldurmuş, kapatmışız. Günahlarla o kuyuyu doldurmuş ve kapatmışız.Günahlarla o kuyuyu doldurmuş ve kapatmışız. Nasıl şimdi bizim burada bir kuyumuz var, kapattık. Suyu yok artık. Var idi fakat kapadık, bitti.

Nasıl şimdi bizim burada bir kuyumuz var, kapattık. Suyu yok artık. Var idi fakat kapadık, bitti.
Şimdi o bizim gönüllerimiz günahlarla dolunca, o içinin cevherleri söndü gitti ama duruyor altında.Şimdi o bizim gönüllerimiz günahlarla dolunca, o içinin cevherleri söndü gitti ama duruyor altında. Altında yine duruyor. Küllenmiştir, kapanmıştır.Altında yine duruyor. Küllenmiştir, kapanmıştır. O cevher aşağıdadır ama ziyasını artık yukarıya verecek hali kalmamıştır.O cevher aşağıdadır ama ziyasını artık yukarıya verecek hali kalmamıştır. İşte bu tasavvuf denilen, bu hadislerle amel ederek ve bu büyüklerin sözleriyle

İşte bu tasavvuf denilen, bu hadislerle amel ederek ve bu büyüklerin sözleriyle
insan kendisini intibaha davet eder de Allah’a verirse,insan kendisini intibaha davet eder de Allah’a verirse, bakarsın o gönlün üzerindeki pislikler atılır,bakarsın o gönlün üzerindeki pislikler atılır, içeriden de Allah Allah Allah demeye başladı mı insanlar,içeriden de Allah Allah Allah demeye başladı mı insanlar, üf üf diye ateşin kıvılcımına üfürüp de ateş nasıl alevlenmeye başlarsa, o gönül de alevlenmeye başlar.üf üf diye ateşin kıvılcımına üfürüp de ateş nasıl alevlenmeye başlarsa, o gönül de alevlenmeye başlar. O zaman sen de: “—Günah mı nerede o günah nerede o günah!” Melekler gibi artık...

O zaman sen de: “—Günah mı nerede o günah nerede o günah!” Melekler gibi artık...
... Lâ ya’sûnallâhe mâ emerahum ve yef’alûne mâ yu’merûne... (Tahrîm, 66/6)

... Lâ ya’sûnallâhe mâ emerahum ve yef’alûne mâ yu’merûne... (Tahrîm, 66/6)
Allah bu devleti cümlemize nasib ü müyesser eylesin… Onun için diyor ki:Allah bu devleti cümlemize nasib ü müyesser eylesin… Onun için diyor ki: RE. 194/9 El-birru ...

RE. 194/9 El-birru ...
İyilikler...İyilikler... RE. 194/9 ... mâ sekenet ileyhi’n-nefsü, va’tmeinne ileyhi’l-kalbü; ...

RE. 194/9 ... mâ sekenet ileyhi’n-nefsü, va’tmeinne ileyhi’l-kalbü; ...
Yaptığımız işleri bir kontrol edelim, yoklarsak:Yaptığımız işleri bir kontrol edelim, yoklarsak: Bu işlerden kalbimiz ne kadar rahat. Yaptığımız şu işten gönlümüz ne dereceBu işlerden kalbimiz ne kadar rahat. Yaptığımız şu işten gönlümüz ne derece “Oh el- hamdü lillah ne güzel bir iş yaptım!” diye bir sürur duyuyor,“Oh el- hamdü lillah ne güzel bir iş yaptım!” diye bir sürur duyuyor, sevinç duyuyor, el- hamdü lillah, memnun halinden.sevinç duyuyor, el- hamdü lillah, memnun halinden. İşte o yapılan hal sevaplı bir hal. Gönül ondan razı.İşte o yapılan hal sevaplı bir hal. Gönül ondan razı. Ama o gönül herkeste yoktur ha.

Ama o gönül herkeste yoktur ha.
Şimdi bizi hacca yollamayanların da gönülleri var…Şimdi bizi hacca yollamayanların da gönülleri var… Onlar da bizi hacca yollamadıklarından dolayı memnun:Onlar da bizi hacca yollamadıklarından dolayı memnun: “—Oh diyor, yollamadık ya!”
“—Oh diyor, yollamadık ya!”
O da memnun. Bu gönül, gönül değil ha…

O da memnun. Bu gönül, gönül değil ha…
Bunu gönülden sayıp da gönlü buna razı oldu diye aldanma!Bunu gönülden sayıp da gönlü buna razı oldu diye aldanma! O gönül razı olacak ki, o gönül Allah iledir.O gönül razı olacak ki, o gönül Allah iledir. Yoksa herkes yaptığı hareketten her gönül razı olursa, yandık o zaman.Yoksa herkes yaptığı hareketten her gönül razı olursa, yandık o zaman. Allah ile meşgul olan kimselerin, Allah rızasına talip olan insanın gönlü,Allah ile meşgul olan kimselerin, Allah rızasına talip olan insanın gönlü, yaptığı işten memnun oluyorsa, ona da içinden sesleniyorsa rahat ediyorsa;yaptığı işten memnun oluyorsa, ona da içinden sesleniyorsa rahat ediyorsa; Elâ bi-zikri’llâhi tatmainnü’l-kulûbü ... (Ra’d, 13/28)

Elâ bi-zikri’llâhi tatmainnü’l-kulûbü ... (Ra’d, 13/28)
Niçin Allah deyince kalplerde sükünet hasıl oluyor?

Niçin Allah deyince kalplerde sükünet hasıl oluyor?
Çünkü merciimiz orası, ona gideceğiz.Çünkü merciimiz orası, ona gideceğiz. Ona gidecek bir insan, onu andıkça rahatlanıyor.Ona gidecek bir insan, onu andıkça rahatlanıyor. El-hamdü lillah, başka anacak şey bulamıyor. Bu memnuniyet...El-hamdü lillah, başka anacak şey bulamıyor. Bu memnuniyet... RE. 194/9 ... ve’l-ismü ...

RE. 194/9 ... ve’l-ismü ...
Günah...Günah... RE. 194/9 ... mâ lem teskünü ileyhi’n-nefsü, ...

RE. 194/9 ... mâ lem teskünü ileyhi’n-nefsü, ...
Günah, içeride bir sükûnet vermez, heyecan vardır içerde daima rahatsız olur.Günah, içeride bir sükûnet vermez, heyecan vardır içerde daima rahatsız olur. Rahatsız eder seni, “Niçin yaptım bunu?” diyerekten gönül içerden.Rahatsız eder seni, “Niçin yaptım bunu?” diyerekten gönül içerden. Dışarıdan belli etmese de insanın, içerisi bu yaptığı çirkin hareketten dolayı muzdaribdir.Dışarıdan belli etmese de insanın, içerisi bu yaptığı çirkin hareketten dolayı muzdaribdir. RE. 194/9 ... ve lem yatmeinne ileyhi’l-kalbü, ...

RE. 194/9 ... ve lem yatmeinne ileyhi’l-kalbü, ...
Kalp kat’iyyen de ondan memnun olmaz. Kalbi de memnun değildir, mutmain olmaz, içerisi de rahat etmez.Kalp kat’iyyen de ondan memnun olmaz. Kalbi de memnun değildir, mutmain olmaz, içerisi de rahat etmez. RE. 194/9 ... ve in eftâke’l-müftûne.

RE. 194/9 ... ve in eftâke’l-müftûne.
Burası dikkate şayan.Burası dikkate şayan. Gidiyor bu müftü efendiye:Gidiyor bu müftü efendiye: “—Müftü efendi, ben böyle bir iş yaptım.”
“—Müftü efendi, ben böyle bir iş yaptım.”
“—Eh zararı yok yavrum, olur.”
“—Eh zararı yok yavrum, olur.”
Fetva'yı verdi zararı yok dedi.

Fetva'yı verdi zararı yok dedi.
Ötekine gitti, o da dedi ki:Ötekine gitti, o da dedi ki: “—Zararı yok canım, olur.”
“—Zararı yok canım, olur.”
Ötekine gitti, birçok müftülere gitti, hepsi fetva verdiler, “Zararı yok!” dediler.

Ötekine gitti, birçok müftülere gitti, hepsi fetva verdiler, “Zararı yok!” dediler.
“Korkma, tevbe edersin, olur.” (dediler) ama içi rahat etmiyor adamın.“Korkma, tevbe edersin, olur.” (dediler) ama içi rahat etmiyor adamın. Kim verirse versin için rahat etmiyor.Kim verirse versin için rahat etmiyor. İç rahat etmeyince müftülerin fetvasıtyla sakin olmuyor yani.İç rahat etmeyince müftülerin fetvasıtyla sakin olmuyor yani. İşte bunların hepsi de günahtan ibaret.

İşte bunların hepsi de günahtan ibaret.
Günah demek içinin razı olmadığı ameldir.Günah demek içinin razı olmadığı ameldir. Ama o yine az önce dediğim gibi içinin razı olmayışı,Ama o yine az önce dediğim gibi içinin razı olmayışı, Allah’ın rızasını talep eden insanlardadır ha.Allah’ın rızasını talep eden insanlardadır ha. Allah'ın rızasını talep eden insanların içi razı olmaz.Allah'ın rızasını talep eden insanların içi razı olmaz. Yoksa öteki günahkârın içi yine memnun yaptığı günahtan da…Yoksa öteki günahkârın içi yine memnun yaptığı günahtan da… Yaptığı günahtan hem memnun, hem de iftihar eder.Yaptığı günahtan hem memnun, hem de iftihar eder. Bu gönül değil bu, ölü bir insandır o, onun gönlüne bakılmaz.Bu gönül değil bu, ölü bir insandır o, onun gönlüne bakılmaz. RE. 194/10 El-birrü ...

RE. 194/10 El-birrü ...
Yine o 'Birr' kelimesini tarif ediyor ki,Yine o 'Birr' kelimesini tarif ediyor ki, RE. 194/10 ... hüsnü’l-huluki, ...

RE. 194/10 ... hüsnü’l-huluki, ...
Birr; ihsan, iyilik, ahlâk-ı hasenedir diyor. Ahlâk-ı hasene: Güzel ahlâk.Birr; ihsan, iyilik, ahlâk-ı hasenedir diyor. Ahlâk-ı hasene: Güzel ahlâk. RE. 194/10 ... ve’l-ismü ...

RE. 194/10 ... ve’l-ismü ...
Günahlar nedir?Günahlar nedir? RE. 194/10 ... mâ hâke fî nefsike, ve kerihte en yattalia aleyhi’n-nâsü.

RE. 194/10 ... mâ hâke fî nefsike, ve kerihte en yattalia aleyhi’n-nâsü.
İçin razı olmuyor ve istemiyorsun ki bunu insanlar bilsin.İçin razı olmuyor ve istemiyorsun ki bunu insanlar bilsin. Başkalarının bilmesini hoş görmüyorsun.Başkalarının bilmesini hoş görmüyorsun. “Başkaları muttali olmasın benim bu iç işime, esrarıma!” diyorsun.“Başkaları muttali olmasın benim bu iç işime, esrarıma!” diyorsun. Eğer duyacak olurlarsa, üzüleceksin. Ondan sonra çıkamayacaksın insanların arasına da…Eğer duyacak olurlarsa, üzüleceksin. Ondan sonra çıkamayacaksın insanların arasına da… Böyle bir hale düştün müydü, işte o günahtır.Böyle bir hale düştün müydü, işte o günahtır. Madem ki başkalarının görmesini istemiyorsun, ama Allah görüyor ve biliyor.

Madem ki başkalarının görmesini istemiyorsun, ama Allah görüyor ve biliyor.
Başkaları ister bilsin, isterse bilmesin.Başkaları ister bilsin, isterse bilmesin. Ondan dolayı o günahlardan kurtulamazsın.Ondan dolayı o günahlardan kurtulamazsın. Buhàrî, Ahmed ibn-i Hanbel, Müslim, Tirmizî, Nevvâs ibn-i Sem’an el-Ensàrî RA’dan rivayet etmişler.Buhàrî, Ahmed ibn-i Hanbel, Müslim, Tirmizî, Nevvâs ibn-i Sem’an el-Ensàrî RA’dan rivayet etmişler. Bir taneciği daha okuyuvereyim:

Bir taneciği daha okuyuvereyim:
RE. 194/11 El-birru lâ yeblâ, ...

RE. 194/11 El-birru lâ yeblâ, ...
Buna iyi dikkat edin:Buna iyi dikkat edin: İyilik hiçbir zaman mahvolmaz.İyilik hiçbir zaman mahvolmaz. RE. 194/11 ... ve’z-zenbü lâ yünsâ, ...RE. 194/11 ... ve’z-zenbü lâ yünsâ, ... Günah kat’iyyen unutulmaz. Onu da iyi bil.Günah kat’iyyen unutulmaz. Onu da iyi bil. İyilikler nasıl ki eskimiyor, çürümüyor, baki kalıyor.İyilikler nasıl ki eskimiyor, çürümüyor, baki kalıyor. Günahlar da kat’iyyen unutulmuyor.Günahlar da kat’iyyen unutulmuyor. RE. 194/11 ...ve’d- deyyânü ...

RE. 194/11 ...ve’d- deyyânü ...
Deyyân: Hazreti Allah.Deyyân: Hazreti Allah. RE. 194/11 ... ve’d- deyyânü lâ yemûtü; ...RE. 194/11 ... ve’d- deyyânü lâ yemûtü; ... O Allah'a da ölüm yoktur.O Allah'a da ölüm yoktur. RE. 194/11 ... i’mel mâ şi’te, ...

RE. 194/11 ... i’mel mâ şi’te, ...
Şimdi sen nasıl istersen öyle hareket et;Şimdi sen nasıl istersen öyle hareket et; RE. 194/11 ... kemâ tedînü tüdânü.

RE. 194/11 ... kemâ tedînü tüdânü.
nasıl hareket edersen öyle cezalanacak, nasıl hareket edersen öylecene...nasıl hareket edersen öyle cezalanacak, nasıl hareket edersen öylecene... Ne ekersen, onu biçeceksin.Ne ekersen, onu biçeceksin. Allah kusurlarımızı affetsin…

Allah kusurlarımızı affetsin…
Tevfikàt-ı samedâniyyesine mazhar etsin…Tevfikàt-ı samedâniyyesine mazhar etsin… Dünyada iken daimâ kendisini zikredip, rıza-ı ilâhiyyesini kazanmaya çalışan bahtiyar kullarının arasına,Dünyada iken daimâ kendisini zikredip, rıza-ı ilâhiyyesini kazanmaya çalışan bahtiyar kullarının arasına, biz günahkâr kullarını da kabul buyursun...biz günahkâr kullarını da kabul buyursun... Haç yollarımıza da açıklıklar versin inşallah.Haç yollarımıza da açıklıklar versin inşallah. Oraya gidip bütün ziyaretlerimizi yapmaya, Cenab-ı Hak (müyesser eylesin.)Oraya gidip bütün ziyaretlerimizi yapmaya, Cenab-ı Hak (müyesser eylesin.)
Konuşma Hakkında
Tema 1
Tema 2