Namaz Vakitleri

22 Cemâziye'l-Evvel 1446
24 Kasım 2024
İmsak
06:24
Güneş
07:54
Öğle
12:55
İkindi
15:24
Akşam
17:47
Yatsı
19:11
Detaylı Arama

Selâmlaşmanın Önemi

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

1 Ramazan 1403 / 12.06.1983
İskenderpaşa Camii/ İstanbul

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Kim Kime Selâm Verecek?, Namazı Dinç İken Kılın!, İleride İslâm Güçlenecek, Ben Alimim Diyen Kimse, | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Selâmlaşmanın Önemi

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

1 Ramazan 1403 / 12.06.1983
İskenderpaşa Camii/ İstanbul

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Kim Kime Selâm Verecek?, Namazı Dinç İken Kılın!, İleride İslâm Güçlenecek, Ben Alimim Diyen Kimse, | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Konuşma Metni

Ve's-salâtü ve's-selâmü alâ seyyidi'l-evvelîne ve'l-âhirîn.Ve's-salâtü ve's-selâmü alâ seyyidi'l-evvelîne ve'l-âhirîn. Seyyidina ve senedina Muhammedin ve âlihî ve sahbihî ve men tebiahû bi-ihsânin ecmaîn. Seyyidina ve senedina Muhammedin ve âlihî ve sahbihî ve men tebiahû bi-ihsânin ecmaîn.

Emmâ ba'du: Fa'lamû eyyuhe'l-ihvân fe-inne efdale'l-kitâbi kitâbullahiEmmâ ba'du:


Fa'lamû eyyuhe'l-ihvân fe-inne efdale'l-kitâbi kitâbullahi
ve efdali'l-hedyi hedyu seyyidinâ Muhammedin sallallahu aleyhi ve sellem.ve efdali'l-hedyi hedyu seyyidinâ Muhammedin sallallahu aleyhi ve sellem. Ve şerre'l-umûri muhdesâtühâ ve küllü muhtesetin bid'atün ve külle bid'atin delâletünVe şerre'l-umûri muhdesâtühâ ve küllü muhtesetin bid'atün ve külle bid'atin delâletün ve külle delâletin ve sâhibihâ fi'n-nâr.ve külle delâletin ve sâhibihâ fi'n-nâr. Ve bi's-senedi'l-muttasılı ile'n-nebiyyi sallallahu aleyhi ve selleme ennehu kâl: Ve bi's-senedi'l-muttasılı ile'n-nebiyyi sallallahu aleyhi ve selleme ennehu kâl:

Li-yüsellimi'r-râkibu âle'r-rahili ve'r-rahilu ale'l-câlisi ve'l-akallu ale'l-ekseriLi-yüsellimi'r-râkibu âle'r-rahili ve'r-rahilu ale'l-câlisi ve'l-akallu ale'l-ekseri fe-men ecâbe's-sselâme kâne lehu ve men lem yücib fe-lâ şey'e lehu. fe-men ecâbe's-sselâme kâne lehu ve men lem yücib fe-lâ şey'e lehu.

Sadaka Rasûlullah fîmâ kâl ev kemâ kâl. Sadaka Rasûlullah fîmâ kâl ev kemâ kâl.

Çok aziz ve muhterem müslüman kardeşlerim! Çok aziz ve muhterem müslüman kardeşlerim!

Allahu Teâlâ hazretlerinin selamı, rahmeti, bereketi cümlenizin üzerine olsun.Allahu Teâlâ hazretlerinin selamı, rahmeti, bereketi cümlenizin üzerine olsun. Allahu Teâlâ hazretleri cümlemizi hulûliyle müşerref olduğumuz Ramazan-ı Şerîf'in feyzinden, bereketindenAllahu Teâlâ hazretleri cümlemizi hulûliyle müşerref olduğumuz Ramazan-ı Şerîf'in feyzinden, bereketinden faydalananlardan eylesin.faydalananlardan eylesin. Bu mübarek ayda kendisine tevbe edip, günahlardan arınıpBu mübarek ayda kendisine tevbe edip, günahlardan arınıp rızasına vâsıl olmayı cümlemize nasip eylesin.rızasına vâsıl olmayı cümlemize nasip eylesin. Ümmet-i Muhammed'e hayırlar fetheylesin, ihsan eylesin.Ümmet-i Muhammed'e hayırlar fetheylesin, ihsan eylesin. Her türlü şerlerden hıfz u himaye ve vikâye eylesin, berî eylesin. Her türlü şerlerden hıfz u himaye ve vikâye eylesin, berî eylesin.

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem hazretlerinin mübarek hadîs-i şerîflerindenPeygamber sallallahu aleyhi ve sellem hazretlerinin mübarek hadîs-i şerîflerinden bir demet burada okuyup izah edilecek. bir demet burada okuyup izah edilecek.

Bu hadîs-i şerîflerin okunmasına ve izahına geçmeden önce;Bu hadîs-i şerîflerin okunmasına ve izahına geçmeden önce; evvelen ve hâsseten Efendimiz Muhammed-i Mustafâ hazretlerinin ruh-i pâki için;evvelen ve hâsseten Efendimiz Muhammed-i Mustafâ hazretlerinin ruh-i pâki için; sonra onun âl'inin, ashabının, etbâının ruhları için; ve sâir enbiyâ ve mürselînin,sonra onun âl'inin, ashabının, etbâının ruhları için; ve sâir enbiyâ ve mürselînin, din büyüklerimizin, cümle sâdât ve meşayih-i turuk-u aliyyemizin ervahı için;din büyüklerimizin, cümle sâdât ve meşayih-i turuk-u aliyyemizin ervahı için; bu eseri yazan Gümüşhaneli Hocamız'ın, onun hocaları, talebelerinin ruhları için;bu eseri yazan Gümüşhaneli Hocamız'ın, onun hocaları, talebelerinin ruhları için; Hocamız Mehmed Zahid-i Bursevî hazretlerinin ruhu için;Hocamız Mehmed Zahid-i Bursevî hazretlerinin ruhu için; bu eserin içindeki bilgilerin bize kadar gelmesine emek sarf etmiş olanbu eserin içindeki bilgilerin bize kadar gelmesine emek sarf etmiş olan alimlerin ve râvilerin ruhları için; uzaktan yakından bu hadîs-i şerîfleri dinlemek üzerealimlerin ve râvilerin ruhları için; uzaktan yakından bu hadîs-i şerîfleri dinlemek üzere şu mescide cem olmuş olan siz kardeşlerimizin deşu mescide cem olmuş olan siz kardeşlerimizin de âhirete intikal eylemiş olan bütün sevdiklerinin ve yakınlarının ruhları için;âhirete intikal eylemiş olan bütün sevdiklerinin ve yakınlarının ruhları için; ruhları şâd olsun, kabirleri pürnur olsun, memnun ve mesrur olsunlar diye;ruhları şâd olsun, kabirleri pürnur olsun, memnun ve mesrur olsunlar diye; biz yaşayan müslümanların da rıza-yı ilâhiye uygun ömür sürüpbiz yaşayan müslümanların da rıza-yı ilâhiye uygun ömür sürüp O'nun huzuruna sevdiği razı olduğu kullar olarak varmamıza sebep ve vesile olsun diye;O'nun huzuruna sevdiği razı olduğu kullar olarak varmamıza sebep ve vesile olsun diye; buyurun bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerîf okuyalım öyle başlayalım: buyurun bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerîf okuyalım öyle başlayalım:

Okuduğum hadîs-i şerîf Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'inOkuduğum hadîs-i şerîf Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in bize selam vermekle ilgili tavsiyelerini bildiriyor. ,bize selam vermekle ilgili tavsiyelerini bildiriyor.

,
Müslümanların müslümanlar üzerindeki haklarından,Müslümanların müslümanlar üzerindeki haklarından, müslümanın müslümana karşı vazifelerinden birisi de ona karşı iyi niyet besleyip,müslümanın müslümana karşı vazifelerinden birisi de ona karşı iyi niyet besleyip, gördüğü zaman bunu da dili ile ifade etmek üzere selam vermesidir.gördüğü zaman bunu da dili ile ifade etmek üzere selam vermesidir. Bu selamın çok sevabı vardır. Bu selamın çok sevabı vardır.

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem hazretlerinin huzuruna bir keresinde birisi gelmişti,Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem hazretlerinin huzuruna bir keresinde birisi gelmişti, herhalde böyle kalabalık cemaat vardı, es-selâmu aleyküm dedi.herhalde böyle kalabalık cemaat vardı, es-selâmu aleyküm dedi. Peygamber Efendimiz aleyküm selam dedikten sonra yavaşça aşrun dedi, "on."Peygamber Efendimiz aleyküm selam dedikten sonra yavaşça aşrun dedi, "on." Yani "Bir selam verdi on misli ecir aldı." dedi.Yani "Bir selam verdi on misli ecir aldı." dedi. Sonra bir zaman geçti, bir başka şahıs geldi, o da selam verdi.Sonra bir zaman geçti, bir başka şahıs geldi, o da selam verdi. Peygamber Efendimiz onun da selamını aldı. Ona işrûne dedi. İşrûne Arapça "yirmi" demek.Peygamber Efendimiz onun da selamını aldı. Ona işrûne dedi. İşrûne Arapça "yirmi" demek. Demek ki sadece es-selâmu aleyküm diyendenDemek ki sadece es-selâmu aleyküm diyenden es-selâmu aleyküm ve rahmetullah dedi diye bu ikinci, ecri iki misli alıyor.es-selâmu aleyküm ve rahmetullah dedi diye bu ikinci, ecri iki misli alıyor. Birisi on, birisi yirmi. Sonra bir zaman geçti aradan, bir üçüncü şahıs geldi.Birisi on, birisi yirmi. Sonra bir zaman geçti aradan, bir üçüncü şahıs geldi. O da es-selâmu aleyküm ve rahmetullâhi ve berakâtuhu dedi.O da es-selâmu aleyküm ve rahmetullâhi ve berakâtuhu dedi. "Allah'ın selamı üzerinize olsun, Allah'ın rahmeti de üzerinize olsun, bereketi de üzerinize olsun.""Allah'ın selamı üzerinize olsun, Allah'ın rahmeti de üzerinize olsun, bereketi de üzerinize olsun." diye temennisini çok söyleyince, ona da Peygamber Efendimiz selasûne buyurdu.diye temennisini çok söyleyince, ona da Peygamber Efendimiz selasûne buyurdu. "Bu da otuz ecir aldı." diye işaret buyurdu selamdan sonra. "Bu da otuz ecir aldı." diye işaret buyurdu selamdan sonra.

Selamın sevabı çok.Selamın sevabı çok. Hatta bir vesile ile söylemiştik ki; Abdullah b. Ömer radıyallâhu anh, ashâb-ı kirâmın ilmiyle amil,Hatta bir vesile ile söylemiştik ki; Abdullah b. Ömer radıyallâhu anh, ashâb-ı kirâmın ilmiyle amil, fıkhı meşhur, bilgisi kavî olan bir muhterem siması. O dedi ki bir gün bir kimseye: fıkhı meşhur, bilgisi kavî olan bir muhterem siması. O dedi ki bir gün bir kimseye:

"Gel çarşıya pazara gidelim seninle." "Gel çarşıya pazara gidelim seninle."

Dedi ki; "Ey Abdullah, ben senin huyunu bilirim, sen çarşı pazarı pek sevmezsin.Dedi ki;

"Ey Abdullah, ben senin huyunu bilirim, sen çarşı pazarı pek sevmezsin.
Orada aldatmacalar olur, yalan yere yeminler edilebilir, daha başka sıkıntılar olabilir.Orada aldatmacalar olur, yalan yere yeminler edilebilir, daha başka sıkıntılar olabilir. Sen onun için pek çarşı pazardan hoşlanmazsın ama niye şimdi gitmek için kendin teklif ediyorsun?Sen onun için pek çarşı pazardan hoşlanmazsın ama niye şimdi gitmek için kendin teklif ediyorsun? Niye beni alıp da oraya götürmek istiyorsun?" deyince, o da yavaşça; Niye beni alıp da oraya götürmek istiyorsun?" deyince, o da yavaşça;

"Orada insan çoktur, selam veririz selam alırız." dedi. "Orada insan çoktur, selam veririz selam alırız." dedi.

Yani çarşı pazar kalabalık diye, orada çok insan göreceğiz diye gidiyor.Yani çarşı pazar kalabalık diye, orada çok insan göreceğiz diye gidiyor. Gidecek, es-selâmu aleyküm ve rahmetullah diyecek, ecir kazanacak;Gidecek, es-selâmu aleyküm ve rahmetullah diyecek, ecir kazanacak; es-selamu aleyküm ve rahmetullah diyecek ecir kazanacak.es-selamu aleyküm ve rahmetullah diyecek ecir kazanacak. Yani pazara gidiyor ama içinde bir başka pazarlık var.Yani pazara gidiyor ama içinde bir başka pazarlık var. Başka niyet var. Demek ki sevap kazanmak için gidiyor. Başka niyet var. Demek ki sevap kazanmak için gidiyor.

Selam sevaplı bir şeydir. Bir es-selâmu aleyküm ve rahmetullah dersiniz, sevabı vardır.Selam sevaplı bir şeydir. Bir es-selâmu aleyküm ve rahmetullah dersiniz, sevabı vardır. Daha fazla artırırsanız daha başka. Bizim selamımız böyledir: Es-selâmu aleyküm.Daha fazla artırırsanız daha başka. Bizim selamımız böyledir: Es-selâmu aleyküm. Yani kimseye "sizin selamınız bizim selamımız" demek istemiyorum, müslümanlar demek istiyorum.Yani kimseye "sizin selamınız bizim selamımız" demek istemiyorum, müslümanlar demek istiyorum. Biz müslümana selamet diliyoruz. Ama nasıl bir selamet bu? Es-selâmu aleyküm; Allah'ın selamı.Biz müslümana selamet diliyoruz. Ama nasıl bir selamet bu? Es-selâmu aleyküm; Allah'ın selamı. Yani Allahu Teâlâ hazretleri seni dünyada âhiretteYani Allahu Teâlâ hazretleri seni dünyada âhirette her türlü sıkıntıdan, üzüntüden, gamdan kederden uzak eylesin, berî eylesin demek. her türlü sıkıntıdan, üzüntüden, gamdan kederden uzak eylesin, berî eylesin demek.

Selamın bir dua mânası var. Dünyaya da ait, âhirete de ait.Selamın bir dua mânası var. Dünyaya da ait, âhirete de ait. Onun için "günaydın" demeye benzemez. "Günaydın" diyorsun.Onun için "günaydın" demeye benzemez. "Günaydın" diyorsun. Tamam, gün aydın; güneş çıkmış, ortalık aydınlanmış mânasına geliyor.Tamam, gün aydın; güneş çıkmış, ortalık aydınlanmış mânasına geliyor. Veyahut "senin de işte günün aydınlık olsun, başına dünya kararmasın,Veyahut "senin de işte günün aydınlık olsun, başına dünya kararmasın, başına çökmesin" mânasını kastetmiş oluyoruz. Ama selamda âhiret de var.başına çökmesin" mânasını kastetmiş oluyoruz. Ama selamda âhiret de var. Yani insan dünya ve âhiretin hayırlarını dilemiş oluyor. Sonra Allah'ın rahmetini diliyor. Yani insan dünya ve âhiretin hayırlarını dilemiş oluyor. Sonra Allah'ın rahmetini diliyor.

Allah'ın rahmeti değil mi hep peşinde koştuğumuz? Allah'ın rahmeti değil mi hep peşinde koştuğumuz?

Bu Ramazan ayı da rahmet ayı değil mi? Ümmet-i Muhammed'in rahmete gark olduğu ay.Bu Ramazan ayı da rahmet ayı değil mi? Ümmet-i Muhammed'in rahmete gark olduğu ay. Peygamber Efendimiz "Cehennemin kapıları kapanıyor, cennetin kapıları açılıyor." buyuruyor.Peygamber Efendimiz "Cehennemin kapıları kapanıyor, cennetin kapıları açılıyor." buyuruyor. Şeytanların muannidleri, reisleri, ilerileri zincirlerle bağlanıyor." buyuruyor.Şeytanların muannidleri, reisleri, ilerileri zincirlerle bağlanıyor." buyuruyor. Demek ki insanlar şerri yapmayacak, şeytana aldanmayacak. Hayrı çok yapabilecek.Demek ki insanlar şerri yapmayacak, şeytana aldanmayacak. Hayrı çok yapabilecek. Yedi kat sema bezeniyor. Çok hayırlara nâil oluyor insan. Rahmet.Yedi kat sema bezeniyor. Çok hayırlara nâil oluyor insan. Rahmet. Nereye rahmet inerse orasına ne mutlu. İnsan Allah'ın rahmetine mazhar olursa ne mutlu. Nereye rahmet inerse orasına ne mutlu. İnsan Allah'ın rahmetine mazhar olursa ne mutlu.

Onun için es-selâmu aleyküm ve rahmetullâh diyorsun, Allah'ın rahmetini istiyorsun.Onun için es-selâmu aleyküm ve rahmetullâh diyorsun, Allah'ın rahmetini istiyorsun. Allah'ın rahmeti geldi mi bitti.Allah'ın rahmeti geldi mi bitti. Ölümüze rahmet istiyoruz, dirimize rahmet istiyoruz. Daha ne isteriz? Ölümüze rahmet istiyoruz, dirimize rahmet istiyoruz. Daha ne isteriz?

Birisi öldü mü ne deriz? "Allah rahmet eylesin." deriz. Birisi öldü mü ne deriz?

"Allah rahmet eylesin." deriz.

Onun için çok kıymetli. Yani bizim selamımızın mânası derin.Onun için çok kıymetli. Yani bizim selamımızın mânası derin. Bizim sözlerimiz bizim inancımızdan çıktığı için mânalarında derinlikler vardır.Bizim sözlerimiz bizim inancımızdan çıktığı için mânalarında derinlikler vardır. Onu terceme ettiğiniz zaman sığlaştırırsınız, derinliği kalmaz. Onu terceme ettiğiniz zaman sığlaştırırsınız, derinliği kalmaz.

Mesela başarı ve muvaffakiyet kelimesi. "Allah muvaffak etsin." veya "Başarılar dilerim."Mesela başarı ve muvaffakiyet kelimesi. "Allah muvaffak etsin." veya "Başarılar dilerim." Başarı muvaffakiyet demek mi? Hayır.Başarı muvaffakiyet demek mi?

Hayır.
Muvaffakiyetin dinimizde çok derin bir mânası var.Muvaffakiyetin dinimizde çok derin bir mânası var. Muvaffakiyet demek, Allah'ın sana tevfîkini refîk etmesi demek. Allah'ın tevfîki sana refîk olacak.Muvaffakiyet demek, Allah'ın sana tevfîkini refîk etmesi demek. Allah'ın tevfîki sana refîk olacak. Yani sen Allahu Teâlâ hazretlerinin teyidine mazhar olacaksın.Yani sen Allahu Teâlâ hazretlerinin teyidine mazhar olacaksın. Allahu Teâlâ hazretleri sana lütfeyleyecek, kerem eyleyecek, hayırları sana ihsan eyleyecek;Allahu Teâlâ hazretleri sana lütfeyleyecek, kerem eyleyecek, hayırları sana ihsan eyleyecek; sen o teyide, takviyeye, kuvvetlendirmeye, desteklemeye mazhar olacaksın.sen o teyide, takviyeye, kuvvetlendirmeye, desteklemeye mazhar olacaksın. Ondan sonra her şeyi yaparsın. Muvaffakiyet bu. Allah'ın tevfîki sana refîk olacak demek.Ondan sonra her şeyi yaparsın. Muvaffakiyet bu. Allah'ın tevfîki sana refîk olacak demek. Başarı; işte 'baş'tan mı geliyor, başarmaktan mı geliyor.Başarı; işte 'baş'tan mı geliyor, başarmaktan mı geliyor. Başarmak da 'baş'tan geliyor zaten.Başarmak da 'baş'tan geliyor zaten. Başarmak bir işi alıp başına götürmek, öteki ucuna kadar götürmek, tamamlamak mânasına geliyor.Başarmak bir işi alıp başına götürmek, öteki ucuna kadar götürmek, tamamlamak mânasına geliyor. Öteki ucuna götürürsün ama sonu kötü gelebilir. Mühim olan muvaffakiyettir.Öteki ucuna götürürsün ama sonu kötü gelebilir. Mühim olan muvaffakiyettir. Yani başarmak bir şey ifade etmiyor, yetmiyor. Yani başarmak bir şey ifade etmiyor, yetmiyor.

O bakımdan bizim sözlerimizin dinî bir derinliği, mânası var.O bakımdan bizim sözlerimizin dinî bir derinliği, mânası var. Sonunda her sözümüz imanımıza gelip dayanıyor.Sonunda her sözümüz imanımıza gelip dayanıyor. Selamımız imanımıza dayanıyor. Temennimiz imanımıza dayanıyor. Selamımız imanımıza dayanıyor. Temennimiz imanımıza dayanıyor.

Ne deriz bir insandan ayrılırken? "Allah'a ısmarladık." Ne deriz bir insandan ayrılırken?

"Allah'a ısmarladık."

Ne demek? Ne demek?

"Goodbye" desen veya "bay bay" desen veya "hoşça kal" desen, yetmez. "Goodbye" desen veya "bay bay" desen veya "hoşça kal" desen, yetmez. "Allah'a emanet ediyorum seni." diyorsun. "Ismarlamak" ne demek? "Allah'a emanet ediyorum seni." diyorsun.


"Ismarlamak" ne demek?

Havale etmek.Havale etmek. Yani "seni Allah'ın hıfz u himayesine bırakıyorum, Allah seni hıfz u himaye eylesin, korusun." diyoruz.Yani "seni Allah'ın hıfz u himayesine bırakıyorum, Allah seni hıfz u himaye eylesin, korusun." diyoruz. Bak ayrılırken "Allah'a ısmarladık" deyişimizde bile bir mâna var.Bak ayrılırken "Allah'a ısmarladık" deyişimizde bile bir mâna var. Bu mâna "hadi hoçça kal" demekte yok, "bay bay"da yok.Bu mâna "hadi hoçça kal" demekte yok, "bay bay"da yok. "Bay bay" diyorlar, bu sadece İngilizce bilenlere mahsus bir şey değil."Bay bay" diyorlar, bu sadece İngilizce bilenlere mahsus bir şey değil. "Hadi bay bay" diyor gidiyor. O sözlerin mânası yok, bu sözlerde çok derinlik var. "Hadi bay bay" diyor gidiyor. O sözlerin mânası yok, bu sözlerde çok derinlik var.

Bizim her şeyimizde bir derinlik vardır. Yani imanımız her şeyin içine, iliğine işlemiştir.Bizim her şeyimizde bir derinlik vardır. Yani imanımız her şeyin içine, iliğine işlemiştir. Bizim her hareketimizde o vardır. Ecdadımız. Ecdadımızdan biz takliden yapıyoruz.Bizim her hareketimizde o vardır. Ecdadımız. Ecdadımızdan biz takliden yapıyoruz. Bizde ilim kalmamış. Biz İslâm'ı bilmiyoruz.Bizde ilim kalmamış. Biz İslâm'ı bilmiyoruz. Takliden yapıyoruz ama adam gayri ihtiyarî "Allah" sözünü söylüyor,Takliden yapıyoruz ama adam gayri ihtiyarî "Allah" sözünü söylüyor, gayri ihtiyari Allah'tan bahsediyor.gayri ihtiyari Allah'tan bahsediyor. "İnşaallah" diyor, "mâşaallah" diyor fakat işin şuurunda değil. "İnşaallah" diyor, "mâşaallah" diyor fakat işin şuurunda değil.

"İnşaallah" ne demek? "İnşaallah"ın çok büyük mânası var."İnşaallah" ne demek? "İnşaallah"ın çok büyük mânası var. "Allahu Teâlâ hazretleri izin verir de dilerse ben o işi yapacağım" demek, "dilemezse yapamam" demek."Allahu Teâlâ hazretleri izin verir de dilerse ben o işi yapacağım" demek, "dilemezse yapamam" demek. Bak imanla ilgili. Bak imanla ilgili.

"Yarın bize gelir misin?" "İnşaallah." "Yarın bize gelir misin?"

"İnşaallah."

Ben şimdi "inşaallah" dedim mi bu sefer adam sanıyor ki ben kendisine gitmek istemiyorum. Ben şimdi "inşaallah" dedim mi bu sefer adam sanıyor ki ben kendisine gitmek istemiyorum.

"Yahu" diyor, "katî söz ver.""Yahu" diyor, "katî söz ver." Allah'ın âciz nâçiz kuluyum; ben nasıl katî söz verebilirim?Allah'ın âciz nâçiz kuluyum; ben nasıl katî söz verebilirim? Ben sana "gelirim" desem gelebilecek miyim?Ben sana "gelirim" desem gelebilecek miyim? Ayağıma bir felç gelse, arabama bir arıza gelse, başka bir bilmediğim mâni olsa.Ayağıma bir felç gelse, arabama bir arıza gelse, başka bir bilmediğim mâni olsa. Ben her şeye mâlik değilim ki. Ben Allah'ın âciz bir kuluyum. İnşaallah gelirim.Ben her şeye mâlik değilim ki. Ben Allah'ın âciz bir kuluyum. İnşaallah gelirim. Allah dilerse gelirim, dilemezse gelemem. Allah dilerse gelirim, dilemezse gelemem.

Nasreddin Hoca'nın meşhur hikâyesi var. Sabahleyin hanıma demiş ki; Nasreddin Hoca'nın meşhur hikâyesi var. Sabahleyin hanıma demiş ki;

"Hatun, ben karşıdaki koruya gideceğim."Hatun, ben karşıdaki koruya gideceğim. Bir eşek yükü odun keseceğim oradan, yükleyeceğim, öğleden önce eve geleceğim." demiş. Bir eşek yükü odun keseceğim oradan, yükleyeceğim, öğleden önce eve geleceğim." demiş.

"Efendi, 'inşaallah' de." demiş hanım. "Canım 'inşaallah'ı filan mı var?" demiş. "Efendi, 'inşaallah' de." demiş hanım.

"Canım 'inşaallah'ı filan mı var?" demiş.

Fıkra tabi. Hatırda kalsın diye söylenen bir şey. Fıkra tabi. Hatırda kalsın diye söylenen bir şey.

"İnşaallah'ı maşaallah'ı mı var, işte karşıdaki koru." demiş. "İnşaallah'ı maşaallah'ı mı var, işte karşıdaki koru." demiş.

Yakındaki bir yer, biliyor, görünen bir yer. Yakındaki bir yer, biliyor, görünen bir yer.

"Bilmem. Sen hani vaazlarında söylerdin ya 'inşaallah' demek iyidir diye;"Bilmem. Sen hani vaazlarında söylerdin ya 'inşaallah' demek iyidir diye; ben ondan onu hatırlatıyorum. Sen bilirsin." demiş kadın, kenara çekilmiş. Hoca da; ben ondan onu hatırlatıyorum. Sen bilirsin." demiş kadın, kenara çekilmiş. Hoca da;

"Fesubhanallah, sabah sabah insanı kızdırırlar." diye söylene söylene bineği almış gitmiş koruya. "Fesubhanallah, sabah sabah insanı kızdırırlar." diye söylene söylene bineği almış gitmiş koruya.

Hakikaten çarşafı kesmiş, odunları iki tarafa iple sarmış, dehlemiş hayvanını, eve doğru geliyor.Hakikaten çarşafı kesmiş, odunları iki tarafa iple sarmış, dehlemiş hayvanını, eve doğru geliyor. Bir taraftan da düşünüyormuş, diyormuş ki; Bir taraftan da düşünüyormuş, diyormuş ki;

"Ya işte sabahleyin kadın benim damarıma bastı. Sanki bana hocalık taslayacak."Ya işte sabahleyin kadın benim damarıma bastı. Sanki bana hocalık taslayacak. Ben onun kadar bilmez miyim sanki.Ben onun kadar bilmez miyim sanki. Bak bitti, öğleye de bir saat, iki saat önce geleceğim işte, varacağım evime." derken,Bak bitti, öğleye de bir saat, iki saat önce geleceğim işte, varacağım evime." derken, dönemeçte üç tane atlı Moğol askeri karşısına belirivermiş, çıkmış. dönemeçte üç tane atlı Moğol askeri karşısına belirivermiş, çıkmış.

"Dur" demişler. "Buyurun." demiş, durmuş. "Bir şey mi istiyorsunuz ağalar?" demiş. "Dur" demişler.

"Buyurun." demiş, durmuş.

"Bir şey mi istiyorsunuz ağalar?" demiş.

"Evet" demişler, "bize Konya'nın yolunu tarif et" demişler. "Evet" demişler, "bize Konya'nın yolunu tarif et" demişler.

Akşehirli ya hoca. O da demiş ki; Akşehirli ya hoca. O da demiş ki;

"Ağalar işte şu yolu tutturursunuz."Ağalar işte şu yolu tutturursunuz. Yol çatallaşınca sağa saparsınız, oradan şöyle olur, oradan şuraya gidersiniz.Yol çatallaşınca sağa saparsınız, oradan şöyle olur, oradan şuraya gidersiniz. Önünüze çeşme gelir, atlarsınız." deyince askerlerin aklı karışmış, demişler ki; Önünüze çeşme gelir, atlarsınız." deyince askerlerin aklı karışmış, demişler ki;

"Düş önümüze." "Etmeyin." demiş, "Etmeyin eylemeyin, işim var gücüm var, hayvan yüklü." "Düş önümüze."

"Etmeyin." demiş, "Etmeyin eylemeyin, işim var gücüm var, hayvan yüklü."

"Geç! Önümüze düş!" demişler. Sözü dinletememiş, Konya'ya kadar götürttürmüşler. "Geç! Önümüze düş!" demişler. Sözü dinletememiş, Konya'ya kadar götürttürmüşler.

Tabi kaç günde gitmiş, kaç günde gelmiş… Tabi kaç günde gitmiş, kaç günde gelmiş…

Artık hanım da beklemiş evde. Gece olmuş, hoca gelmedi; kapının arka tarafını dayaklamış.Artık hanım da beklemiş evde. Gece olmuş, hoca gelmedi; kapının arka tarafını dayaklamış. Neden sonra hoca gelmiş kapıyı çalmış. Yukarıdan seslenmiş hanım; Neden sonra hoca gelmiş kapıyı çalmış. Yukarıdan seslenmiş hanım;

"Kim o?" Aşağıdan hoca; "Aç" demiş, "inşaallah ben geldim." demiş. "Kim o?"

Aşağıdan hoca;

"Aç" demiş, "inşaallah ben geldim." demiş.

Aklı başına gelince. Aklı başına gelince.

Bizim "inşaallah"ımız bu yani. İmanımızdan doğuyor.Bizim "inşaallah"ımız bu yani. İmanımızdan doğuyor. Yoksa biz "gelmeyeceğiz" diyemiyoruz da, "inşaallah gelirim" diyoruz.Yoksa biz "gelmeyeceğiz" diyemiyoruz da, "inşaallah gelirim" diyoruz. O mânaya değil. Birisinde bir şey görüyoruz; maşaallah diyoruz, tebarekallah diyoruz.O mânaya değil. Birisinde bir şey görüyoruz; maşaallah diyoruz, tebarekallah diyoruz. Bir şeye şaşırırız, hatta kızarız; subhanallah deriz. Bir şeye şaşırırız, hatta kızarız; subhanallah deriz.

Subhanallah ne demek? Subhanallah ne demek?

Allah her türlü noksandan münezzeh demek.Allah her türlü noksandan münezzeh demek. Ne güzel bak; kızdığımız zaman, sevindiğimiz zaman, temenni ettiğimiz zaman,Ne güzel bak; kızdığımız zaman, sevindiğimiz zaman, temenni ettiğimiz zaman, buluşurken, ayrılırken hep Allah, celle celâlühû ve amme nevâlehû velâ ilâhe gayruhû. buluşurken, ayrılırken hep Allah, celle celâlühû ve amme nevâlehû velâ ilâhe gayruhû.

Neden? Bunu biz yapamazdık. Şimdi kurmaya kalksaydık bu işi, mahvederdik.Neden?

Bunu biz yapamazdık. Şimdi kurmaya kalksaydık bu işi, mahvederdik.
Dedelerimiz inançlı oldukları için, hayatıyla böyle yaşadıkları içinDedelerimiz inançlı oldukları için, hayatıyla böyle yaşadıkları için başından sonuna kadar, sözleri bile böyle olmuş. başından sonuna kadar, sözleri bile böyle olmuş.

Kızar, lâ ilâhe illallah der. Bak nasıl kendi kızgınlığını söndürecek söz söylüyor. Ne güzel.Kızar, lâ ilâhe illallah der. Bak nasıl kendi kızgınlığını söndürecek söz söylüyor. Ne güzel. Lâ havle velâ kuvvete illa billah der.Lâ havle velâ kuvvete illa billah der. Hani çaresiz kaldığı zaman, Allah'tan başka güç ve kuvvet yoktur mânasına. Hani çaresiz kaldığı zaman, Allah'tan başka güç ve kuvvet yoktur mânasına.

İşte onun için selam da böyle. Bizim selamımız lalettayin bir selam değil, derin bir mânası var.İşte onun için selam da böyle. Bizim selamımız lalettayin bir selam değil, derin bir mânası var. Bizim sözlerimiz imanımızın tercümanıdır.Bizim sözlerimiz imanımızın tercümanıdır. Bizim seçtiğimiz kelimelerde, bizim giyimimizde, kuşamımızda, davranışımızda,Bizim seçtiğimiz kelimelerde, bizim giyimimizde, kuşamımızda, davranışımızda, her şeyimizde bir edep vardır. her şeyimizde bir edep vardır.

Enes b. Malik Peygamber Efendimiz'in huzuruna gelmiş, kapıyı çalmış.Enes b. Malik Peygamber Efendimiz'in huzuruna gelmiş, kapıyı çalmış. Peygamber Efendimiz de çıkmış karşısına, yüz yüze kapıya dönüyor. Demiş ki; Peygamber Efendimiz de çıkmış karşısına, yüz yüze kapıya dönüyor. Demiş ki;

"Bir daha böyle kapıya yüzünü dönme; ya sağını dön, ya solunu dön." "Bir daha böyle kapıya yüzünü dönme; ya sağını dön, ya solunu dön."

Kapıya direk bakma.Kapıya direk bakma. Çünkü belki kadın çıkar "Kimmiş o?" diye; kapıya bakarsın belki nâmahrem birisi çıkar diye. Çünkü belki kadın çıkar "Kimmiş o?" diye; kapıya bakarsın belki nâmahrem birisi çıkar diye.

Onun için ben büyüklerimizden görürdüm;Onun için ben büyüklerimizden görürdüm; bir apartman dairesine, eve gittikleri zaman kapıyı çaldıklarındabir apartman dairesine, eve gittikleri zaman kapıyı çaldıklarında bir tarafa dönüp de öyle dururlardı. bir tarafa dönüp de öyle dururlardı.

Nereye dayanıyormuş? Hadîs-i şerîfe dayanıyormuş. Nereye dayanıyormuş?

Hadîs-i şerîfe dayanıyormuş.

Hangi maksada dayanıyormuş? Hangi maksada dayanıyormuş?

Evin kapısını açacak insan belki benim olduğumun farkında değildir,Evin kapısını açacak insan belki benim olduğumun farkında değildir, belki biraz önce sokağa çıkmış olan çocuğu geri döndü sanmıştır, kapıyı o çaldı sanmıştır.belki biraz önce sokağa çıkmış olan çocuğu geri döndü sanmıştır, kapıyı o çaldı sanmıştır. Bazen öyle dokuz defa çalar çalar, "Eh!.." diye belki insan azarlamaya kalkar.Bazen öyle dokuz defa çalar çalar, "Eh!.." diye belki insan azarlamaya kalkar. Hani böyle şeyler oluyor. Belki yanlışlıkla açık kıyafetle çıkar diye, yan dönecek.Hani böyle şeyler oluyor. Belki yanlışlıkla açık kıyafetle çıkar diye, yan dönecek. Her şeyimizde bir âdab var. Her kelimemiz de böyle. Bizim değil, dedelerimizin. Her şeyimizde bir âdab var. Her kelimemiz de böyle. Bizim değil, dedelerimizin.

Bize Allah şu mübarek Ramazan hürmetine hayırlarını ihsan eylesin. Bize Allah şu mübarek Ramazan hürmetine hayırlarını ihsan eylesin.

Bizim çok acınacak halimiz var. Neden acınacak halimiz var? Bizim çok acınacak halimiz var.

Neden acınacak halimiz var?

Biz varlıktan sonra darlığa düşmüşüz.Biz varlıktan sonra darlığa düşmüşüz. Eğer biz dağdan inme olsaydık, çölden çıkma olsaydık, yabanî olsaydık daEğer biz dağdan inme olsaydık, çölden çıkma olsaydık, yabanî olsaydık da sonra bu hâle gelseydik medenîlik olurdu.sonra bu hâle gelseydik medenîlik olurdu. Ama medenîliğin, insanlığın en yüksek seviyesinden bu hâle düşmüşüz.Ama medenîliğin, insanlığın en yüksek seviyesinden bu hâle düşmüşüz. Biz düşkün insanlarız. Yukarılardan paldır küldür yuvarlanmış buralara düşmüşüz.Biz düşkün insanlarız. Yukarılardan paldır küldür yuvarlanmış buralara düşmüşüz. Başka yere bakarsan burası bir seviye ama biz yukarıdan buraya düştük; kolumuz kanadımız kırıldı.Başka yere bakarsan burası bir seviye ama biz yukarıdan buraya düştük; kolumuz kanadımız kırıldı. Dedelerimizin her yaptığı şey güzeldi. Dedelerimizin her yaptığı şey güzeldi.

"Nereden biliyorsun? Onların zamanında yaşadın mı? Sen de biraz fazla methediyorsun dedeleri." "Nereden biliyorsun? Onların zamanında yaşadın mı? Sen de biraz fazla methediyorsun dedeleri."

Hayır, kitaplardan okuyoruz. Onların zamanında buralara gelmiş gezmiş seyyahlar var.Hayır, kitaplardan okuyoruz. Onların zamanında buralara gelmiş gezmiş seyyahlar var. Onların kitaplarından okuyorum. Hep bu fikrimi teyit edici müşahedelerle karşılaşıyorum.Onların kitaplarından okuyorum. Hep bu fikrimi teyit edici müşahedelerle karşılaşıyorum. Adam babamın dostu değil; hasım, düşman. Dindaşım değil; hıristiyan.Adam babamın dostu değil; hasım, düşman. Dindaşım değil; hıristiyan. Avrupa'dan gelmiş, kendisi kitabına yazmış. Ben de zorlamadım.Avrupa'dan gelmiş, kendisi kitabına yazmış. Ben de zorlamadım. Kânûnî devrinde gelmiş, burayı gezmiş gitmiş. Gördüğü şeyleri methediyor.Kânûnî devrinde gelmiş, burayı gezmiş gitmiş. Gördüğü şeyleri methediyor. Temiz diyor, sakin diyor, dürüst diyor, aldatmaz diyor. Methediyor. Benim de hoşuma gidiyor. Temiz diyor, sakin diyor, dürüst diyor, aldatmaz diyor. Methediyor. Benim de hoşuma gidiyor.

Gitmesin mi? Dedem. Osmanlı deyince yabancı değil ki; dedem, dedemin babası, dedemin dedesi. Gitmesin mi?

Dedem. Osmanlı deyince yabancı değil ki; dedem, dedemin babası, dedemin dedesi.

Eski zamanlardan beri biz böyle bir sel gibi akıp geliyoruz.Eski zamanlardan beri biz böyle bir sel gibi akıp geliyoruz. Bir zaman "Selçukî" demişler. Bir zaman "Gazneli" demişler. Bir zaman "Osmanlı" demişler.Bir zaman "Selçukî" demişler. Bir zaman "Gazneli" demişler. Bir zaman "Osmanlı" demişler. Şimdi de "Türkiye" deniliyor. Ama aynı milletiz. Yani onlar dedelerimiz.Şimdi de "Türkiye" deniliyor. Ama aynı milletiz. Yani onlar dedelerimiz. Ellerimizde şecerelerimiz var. Kimisinin şeceresi kaç bin seneye kadar gidiyor.Ellerimizde şecerelerimiz var. Kimisinin şeceresi kaç bin seneye kadar gidiyor. İşte onlar elhamdülillah güzel yapmışlardı. Allah bize de o güzel edepleri nasip etsin. İşte onlar elhamdülillah güzel yapmışlardı. Allah bize de o güzel edepleri nasip etsin.

Onun için, Peygamber Efendimiz bize selam vermeyi öğretiyor.Onun için, Peygamber Efendimiz bize selam vermeyi öğretiyor. Peygamber Efendimiz mürebbî; hem muallim hem mürebbî; hem öğretiyor hem eğitiyor.Peygamber Efendimiz mürebbî; hem muallim hem mürebbî; hem öğretiyor hem eğitiyor. Terbiye ediyor. Her şeyimizi gösteriyor. Diyor ki; "Selam vermek güzel, sevap." Terbiye ediyor. Her şeyimizi gösteriyor. Diyor ki; "Selam vermek güzel, sevap."

Ama kim kime selam verecek? Ama kim kime selam verecek?

Li-yüsellim. "Selam versin." er-râkibu âlel râhil. "Yukarıda olan, atlı olan yayaya selam versin." Li-yüsellim. "Selam versin." er-râkibu âlel râhil. "Yukarıda olan, atlı olan yayaya selam versin."

Kendisi daha şerefli mevkide, yukarıda; o aşağıya selam versin. Kendisi daha şerefli mevkide, yukarıda; o aşağıya selam versin.

Ve'r-râhilu ale'l-câlisi. "Geçen oturana selam versin." Ve'r-râhilu ale'l-câlisi. "Geçen oturana selam versin."

Hani bazen yolun kenarında, tarlada, şurada burada oturmuş insanlar olur.Hani bazen yolun kenarında, tarlada, şurada burada oturmuş insanlar olur. Sen geçiyorsun, sen selam vereceksin. Usûl öyle. Orada duran sana selam vermeyecek.Sen geçiyorsun, sen selam vereceksin. Usûl öyle. Orada duran sana selam vermeyecek. Yani sıra bahis konusu olduğu zaman sen vereceksin. Yani sıra bahis konusu olduğu zaman sen vereceksin.

Ve'l-akallu ale'l-ekseri. "Az olan çok olan gruba selam verecek." Ve'l-akallu ale'l-ekseri. "Az olan çok olan gruba selam verecek."

Üç kişi buradan gidiyor, karşıda 30 kişi toplaşmışlar.Üç kişi buradan gidiyor, karşıda 30 kişi toplaşmışlar. Onlar selam verecek. 30 kişi bu üç kişiye selam vermeyecek. Onlar selam verecek. 30 kişi bu üç kişiye selam vermeyecek.

Ne olacak? Fe-men ecebel müsellime kâne lehû. "Kim selam veren kimseye mukabele ederse." Ne olacak?

Fe-men ecebel müsellime kâne lehû. "Kim selam veren kimseye mukabele ederse."

Birisi selam verdi, ötekisi mukabele ederse ne olur? Birisi selam verdi, ötekisi mukabele ederse ne olur?

Kâne lehû. "Allah tarafından ecri, mükâfatı kazanır." Kâne lehû. "Allah tarafından ecri, mükâfatı kazanır."

Kendi lehine olur. O selama karşılık verdiği zaman kendisi kâr eder, o selamdan bir ecir kazanır.Kendi lehine olur. O selama karşılık verdiği zaman kendisi kâr eder, o selamdan bir ecir kazanır. Ama selam veren selam alandan daha çok kazanır, o ayrı.Ama selam veren selam alandan daha çok kazanır, o ayrı. Yani onun için selamda da biraz acele etmekte de fayda vardır. Selama mukabele eden ecrini alır. Yani onun için selamda da biraz acele etmekte de fayda vardır. Selama mukabele eden ecrini alır.

Ve men lem yücib. Ötekisi selam vermiş, berikisi selamı almamış, aldırmamış. O zaman; Ve men lem yücib.

Ötekisi selam vermiş, berikisi selamı almamış, aldırmamış. O zaman;

Fe-lâ şey'e lehû. "Onun eline hiçbir kâr geçmez." Fe-lâ şey'e lehû. "Onun eline hiçbir kâr geçmez."

Selam veren kazanır da öteki selama cevap vermeyen kimsenin eli boş kalır. Selam veren kazanır da öteki selama cevap vermeyen kimsenin eli boş kalır.

Onun için selama mukabele etmek lazım.Onun için selama mukabele etmek lazım. Hatta selam vermek sünnet; ama selamı karşılamak mutlaka gerekiyor.Hatta selam vermek sünnet; ama selamı karşılamak mutlaka gerekiyor. Çünkü Allahu Teâlâ hazretleri âyet-i kerîmede buyuruyor ki; Çünkü Allahu Teâlâ hazretleri âyet-i kerîmede buyuruyor ki;

Ve izâ huyyîtum bi-tahiyyetin fe-hayyû bi-ahsene minhâ ev ruddûhâ.Ve izâ huyyîtum bi-tahiyyetin fe-hayyû bi-ahsene minhâ ev ruddûhâ. "Siz bir selam ile selamlandığınız zaman"Siz bir selam ile selamlandığınız zaman ondan daha iyisiyle selama mukabele edin yahut misliyle, dengiyle mukabele edin." ondan daha iyisiyle selama mukabele edin yahut misliyle, dengiyle mukabele edin."

Mehmed Âkif'in de bir hikâyesi vardır. Mübarek Ankara'dayken Meclis'te çalışırmış ya;Mehmed Âkif'in de bir hikâyesi vardır. Mübarek Ankara'dayken Meclis'te çalışırmış ya; Meclis'ten gelirken Taceddin gergâhına bir yoldan geçermiş.Meclis'ten gelirken Taceddin gergâhına bir yoldan geçermiş. O yolda da bir bakkal dükkânı varmış.O yolda da bir bakkal dükkânı varmış. Dükkân bakkal dükkânı ama bakkalın kendisi Medresetü'l-Kuzât'ta okumuş burada.Dükkân bakkal dükkânı ama bakkalın kendisi Medresetü'l-Kuzât'ta okumuş burada. Yani bilgili bir kimseymiş. Kadı olacak kadar dinî tahsili olan bir kimseymiş.Yani bilgili bir kimseymiş. Kadı olacak kadar dinî tahsili olan bir kimseymiş. Demek ki o zaman öyle oldu, şartlar öyle gerektirdi; bakkallık yapmaya dönmüş adam.Demek ki o zaman öyle oldu, şartlar öyle gerektirdi; bakkallık yapmaya dönmüş adam. Yüksek tahsili var, dinî bilgisi var, Arabiyatı var.Yüksek tahsili var, dinî bilgisi var, Arabiyatı var. Mehmed Âkif onun yanından geçerken es-selâmu aleyküm demiş. Mehmed Âkif onun yanından geçerken es-selâmu aleyküm demiş.

Ne yapacaktı? Geçen durana, oturana selam verecekti.Ne yapacaktı?

Geçen durana, oturana selam verecekti.
O da çuval mı düzeltiyormuş, eğilmiş böyle, hiç arkasını dönüp kim selam verdi diye bakmadanO da çuval mı düzeltiyormuş, eğilmiş böyle, hiç arkasını dönüp kim selam verdi diye bakmadan aleyküm selam demiş. Böyle bir baştan savma selam vermiş. aleyküm selam demiş. Böyle bir baştan savma selam vermiş.

Mehmed Âkif beş-on adım yürümüş.Mehmed Âkif beş-on adım yürümüş. Böyle bir acayip selam olunca merhum geriye dönmüş.Böyle bir acayip selam olunca merhum geriye dönmüş. Kadı efendinin yanına kadar gelmiş, omzundan tutmuş.Kadı efendinin yanına kadar gelmiş, omzundan tutmuş. O çuvalla meşgul ya, dükkânının önünde çuvalını düzeltmekle meşgul.O çuvalla meşgul ya, dükkânının önünde çuvalını düzeltmekle meşgul. Şöyle omuzundan tutmuş, kendisine çevirmiş; Şöyle omuzundan tutmuş, kendisine çevirmiş;

"Hey efendi!" demiş,"Hey efendi!" demiş, ve izâ huyyîtum bi-tahiyyetin fe-hayyû bi-ahsene minhâ ev mislihâ ve izâ huyyîtum bi-tahiyyetin fe-hayyû bi-ahsene minhâ ev mislihâ âyet-i kerîmesini bilmez misin?" demiş, okumuş yüzüne, yürümüş gitmiş. âyet-i kerîmesini bilmez misin?" demiş, okumuş yüzüne, yürümüş gitmiş.

Çünkü kadı o, onun bilmesi lazım.Çünkü kadı o, onun bilmesi lazım. Ya onun kadar güzel selam verecek, ya ondan daha güzel selam verecek.Ya onun kadar güzel selam verecek, ya ondan daha güzel selam verecek. Ben geçerken sana dönmüşüm, es-selâmu aleyküm demişim.Ben geçerken sana dönmüşüm, es-selâmu aleyküm demişim. Sen de bir dön, doğrul, bir güzel tebessüm eyle, ve aleyküm selam de,Sen de bir dön, doğrul, bir güzel tebessüm eyle, ve aleyküm selam de, ya bir "ve" ekle, ya bir güleç yüzle mukabele et.ya bir "ve" ekle, ya bir güleç yüzle mukabele et. Yani biraz daha bir muhabbete vesile olacak bir şey yap.Yani biraz daha bir muhabbete vesile olacak bir şey yap. Baştan savma, yani selam verdiğine pişman eder gibiBaştan savma, yani selam verdiğine pişman eder gibi yapma mânasına onu terbiye etmek için onu söylemiş mübarek. yapma mânasına onu terbiye etmek için onu söylemiş mübarek.

Diğer hadîs-i şerîf de selam vermekle ilgili. Diğer hadîs-i şerîf de selam vermekle ilgili.

Li-yüsellimu's-sagîru ale'l-kebîri vel-maarru ale'l-kâidi ve'l-galîlu ale'l-kesîr. Li-yüsellimu's-sagîru ale'l-kebîri vel-maarru ale'l-kâidi ve'l-galîlu ale'l-kesîr.

Burada yukarıdakinden farklı bir sınıf sayıyor. Burada yukarıdakinden farklı bir sınıf sayıyor.

"Küçük olan büyüğe selam versin." "Küçük olan büyüğe selam versin."

Yaşça küçük olan büyüğe selam versin.Yaşça küçük olan büyüğe selam versin. Mevki bakımından küçük olan mevki bakımından büyüğe selam versin. Mevki bakımından küçük olan mevki bakımından büyüğe selam versin.

Vel-maarru. "Murur eden, geçen, yürüyen, ale'l-kâidi oturana selam versin."Vel-maarru. "Murur eden, geçen, yürüyen, ale'l-kâidi oturana selam versin." Vel-galîlu ale'l-kesîri. "Az olan da çok olanlara selam versin." diye bunu böyle bildirmiş. Vel-galîlu ale'l-kesîri. "Az olan da çok olanlara selam versin." diye bunu böyle bildirmiş.

Selamla ilgili iki hadîs-i şerîf böylece geçti. Siz de bildiğinize bilmediğinize selam verin.Selamla ilgili iki hadîs-i şerîf böylece geçti. Siz de bildiğinize bilmediğinize selam verin. Zarar etmezsiniz. Şöyle tavrına, haline bakarsınız. Selam verdiniz mi buzlar çözülüyor.Zarar etmezsiniz. Şöyle tavrına, haline bakarsınız. Selam verdiniz mi buzlar çözülüyor. Bazen insana sakallı diye gittiği yerde böyle, sakalı da kara olursa, kaşları çatık bakıyorlar.Bazen insana sakallı diye gittiği yerde böyle, sakalı da kara olursa, kaşları çatık bakıyorlar. Selamun aleyküm diyorsun, buzlar çözülüyor. Aleyküm selam diyor. İyi oluyor.Selamun aleyküm diyorsun, buzlar çözülüyor. Aleyküm selam diyor. İyi oluyor. Bildiğinize bilmediğinize selam verin, sevabı çok. Muhabbete vesile olur.Bildiğinize bilmediğinize selam verin, sevabı çok. Muhabbete vesile olur. İslâm'da muhabbete vesile olan her şeye sevap verilmiştir.İslâm'da muhabbete vesile olan her şeye sevap verilmiştir. Kırgınlığa, dargınlığa vesile olan her şey de yasaklanmıştır. Muhabbet olsun.Kırgınlığa, dargınlığa vesile olan her şey de yasaklanmıştır. Muhabbet olsun. İnsanlar birbirlerini sevsin.İnsanlar birbirlerini sevsin. Birbirlerine kızmasını çok güzel öğrendiler, sevmesini de öğrensinler inşaallah. Birbirlerine kızmasını çok güzel öğrendiler, sevmesini de öğrensinler inşaallah.

Li-yusalli ehadikum neşatahu fe-izâ kesile ev fetere fe'l yak'ud. Li-yusalli ehadikum neşatahu fe-izâ kesile ev fetere fe'l yak'ud.

Bu da namaz kılmakla ilgili bir hadîs-i şerîf.Bu da namaz kılmakla ilgili bir hadîs-i şerîf. Peygamber Efendimiz buyurmuş ki; Peygamber Efendimiz buyurmuş ki;

"Sizden biriniz namazını keyfi yerindeyken kılsın, keyifliyken kılsın."Sizden biriniz namazını keyfi yerindeyken kılsın, keyifliyken kılsın. Neşeliyken, şen şatır iken, dinç iken kılsın.Neşeliyken, şen şatır iken, dinç iken kılsın. Tembellik, fütur, bezginlik, bıkkınlık, yorgunluk geldiği zaman otursun." demiş. Tembellik, fütur, bezginlik, bıkkınlık, yorgunluk geldiği zaman otursun." demiş.

Allah Allah, Peygamber Efendimiz bunu niye dedi? Allah Allah, Peygamber Efendimiz bunu niye dedi?

Sebeb-i vürud-u hadiste zikrediliyor ki; Sebeb-i vürud-u hadiste zikrediliyor ki;

Enes b. Malik rivayet etmiş. Enes b. Malik rivayet etmiş.

Kâle: Dehale Resûlullah salllallahu aleyhi ve sellem el-mescide.Kâle: Dehale Resûlullah salllallahu aleyhi ve sellem el-mescide. Peygamber Efendimiz mescide girmiş bir gün.Peygamber Efendimiz mescide girmiş bir gün. Ve hablun memdûdun beyne sariteyni. Bir de bakmış ki iki direk arasında bir uzun ip bağlanmış.Ve hablun memdûdun beyne sariteyni. Bir de bakmış ki iki direk arasında bir uzun ip bağlanmış. İki direğin arasında bir ip var. Fe-kâle mâ hâzâ? "Bu ip ne oluyor?" demiş, sormuş.İki direğin arasında bir ip var. Fe-kâle mâ hâzâ? "Bu ip ne oluyor?" demiş, sormuş. Fe-kâlu li-zeyneb tusalli fe-izâ kesilet ve feteret mekeset bihî.Fe-kâlu li-zeyneb tusalli fe-izâ kesilet ve feteret mekeset bihî. "Bu Zeyneb radıyallâhu anhâ'nın." demişler. "Bu ipi buraya o bağladı."Bu Zeyneb radıyallâhu anhâ'nın." demişler. "Bu ipi buraya o bağladı. Namaz kılarken yorgunluktan, bitkinlikten fütur gelirse, dayanamaz hâle gelirse,Namaz kılarken yorgunluktan, bitkinlikten fütur gelirse, dayanamaz hâle gelirse, o zaman bu ipe yapışıyor da öyle ayakta duruyor." demişler. o zaman bu ipe yapışıyor da öyle ayakta duruyor." demişler.

Demek ki mübarekler ne kadar namazlar kılıyorlar da ayakta kalmaya halleri kalmıyor.Demek ki mübarekler ne kadar namazlar kılıyorlar da ayakta kalmaya halleri kalmıyor. Onun için o ipi oraya bağlamış ki tutsun da ibadetine öyle devam edebilsin diye.Onun için o ipi oraya bağlamış ki tutsun da ibadetine öyle devam edebilsin diye. Onu beğenmemiş Efendimiz, buyurmuş ki;Onu beğenmemiş Efendimiz, buyurmuş ki; "Hallûhu" demiş, "Bunu çözün buradan." demiş, çözdürtmüş."Hallûhu" demiş, "Bunu çözün buradan." demiş, çözdürtmüş. Ondan sonra da bu hadîs-i şerîfi söylemiş. Demiş ki; Ondan sonra da bu hadîs-i şerîfi söylemiş. Demiş ki;

"Sizden biriniz namazı şen şatır, güçlü kuvvetli, dinç vaziyetteyken kılsın."Sizden biriniz namazı şen şatır, güçlü kuvvetli, dinç vaziyetteyken kılsın. Eğer ayakta duramayacak kadar yorgunsa, o zaman otursun." Eğer ayakta duramayacak kadar yorgunsa, o zaman otursun."

Onun için ibadetin sevilerek yapılması lazım. Mü'minin miracı namaz çok kıymetli bir ibadet.Onun için ibadetin sevilerek yapılması lazım. Mü'minin miracı namaz çok kıymetli bir ibadet. Namazda Allahu Teâlâ hazretlerinin huzuruna çıkıyorsun, O'nunla konuşuyorsun.Namazda Allahu Teâlâ hazretlerinin huzuruna çıkıyorsun, O'nunla konuşuyorsun. O'nun huzurundasın. Sen O'nu görmüyorsun, O seni görüyor.O'nun huzurundasın. Sen O'nu görmüyorsun, O seni görüyor. Çok kıymetli bir ibadet. Yorgun argın, bezgin olursan olmaz.Çok kıymetli bir ibadet. Yorgun argın, bezgin olursan olmaz. O huzura çıkmanın kadr ü kıymetini bilen bir insan olarak,O huzura çıkmanın kadr ü kıymetini bilen bir insan olarak, dinç ve kuvvetli olarak O'nun huzuruna çıkacaksın. Değilsen, dinlen öyle namazı kıl. dinç ve kuvvetli olarak O'nun huzuruna çıkacaksın. Değilsen, dinlen öyle namazı kıl.

Bize güzel bir misal. Bize güzel bir misal.

Bizim bu vücudumuzun bizim üzerimizde hakkı vardır.Bizim bu vücudumuzun bizim üzerimizde hakkı vardır. Vücudumuz bizim kendi mülkümüz değildir; bu bize emanettir. Vücudumuz bizim kendi mülkümüz değildir; bu bize emanettir.

"Bu benim malımdır, istersem kırarım, istersem dökerim,"Bu benim malımdır, istersem kırarım, istersem dökerim, istersem zayıflatırım, istersem şişmanlatırım." diyemezsiniz. istersem zayıflatırım, istersem şişmanlatırım." diyemezsiniz.

Bu vücut emanettir. Bu vücudun insan üzerinde hakkı vardır.Bu vücut emanettir. Bu vücudun insan üzerinde hakkı vardır. Bu vücudun hakkı neyse onu vermek lazım. Allahu Teâlâ hazretleri buyurmuş ki; Bu vücudun hakkı neyse onu vermek lazım. Allahu Teâlâ hazretleri buyurmuş ki;

Neden? Üç gece uyumamış. Şöyle ibadet edeceğim, böyle yapacağım. Neden?

Üç gece uyumamış. Şöyle ibadet edeceğim, böyle yapacağım.

Hiçbir kimse yoktur ki ibadet ile böyle dinin hakkından gelsin. Mümkün değil. Hiçbir kimse yoktur ki ibadet ile böyle dinin hakkından gelsin. Mümkün değil.

Allahu Teâlâ hazretlerine ne yapsak, nasıl ödeyebiliriz Allah'ın hakkını? Allahu Teâlâ hazretlerine ne yapsak, nasıl ödeyebiliriz Allah'ın hakkını?

Ödeyemeyiz. Hiçbir şekil ile ödememiz mümkün değil.Ödeyemeyiz. Hiçbir şekil ile ödememiz mümkün değil. O halde yapabileceğimiz; ölçülü şekilde ibadet edeceğiz.O halde yapabileceğimiz; ölçülü şekilde ibadet edeceğiz. Kıymet işin çokluğunda değil, kalitesinde. Bir ikindi namazı kılarsın, elhamdülillah, oturursun.Kıymet işin çokluğunda değil, kalitesinde. Bir ikindi namazı kılarsın, elhamdülillah, oturursun. Güzel kılarsın ama şuurlu kılarsın.Güzel kılarsın ama şuurlu kılarsın. Akşamı kılarsın ondan sonra, ikindiyle akşam arasındaki günahlara kefaret olur.Akşamı kılarsın ondan sonra, ikindiyle akşam arasındaki günahlara kefaret olur. Yatsıyı kılarsın, cemaatle kılarsın. Ne güzel, tamam, biter.Yatsıyı kılarsın, cemaatle kılarsın. Ne güzel, tamam, biter. Evine gittiğin zaman bir gece namazı kılıp yatıverirsin.Evine gittiğin zaman bir gece namazı kılıp yatıverirsin. Ölçülü müslüman olmak ve vücudun da hakkını vermek çok önemli.Ölçülü müslüman olmak ve vücudun da hakkını vermek çok önemli. Ölçüyü kaçırırsan, zayıflarsan, elin ayağın titremeye başlarsa,Ölçüyü kaçırırsan, zayıflarsan, elin ayağın titremeye başlarsa, iki kişi senin koltuğuna girip de seni gezdirmeye başlarsa; o zaman sen iki kişiye daha yük oldun.iki kişi senin koltuğuna girip de seni gezdirmeye başlarsa; o zaman sen iki kişiye daha yük oldun. Hem kendini kurtaramadın, bu sefer iki kişiyi de senin yanına bağladılar.Hem kendini kurtaramadın, bu sefer iki kişiyi de senin yanına bağladılar. Sen onları bağladın ister istemez. Bu durum iyi değil. Sen onları bağladın ister istemez. Bu durum iyi değil.

"Kuvvetli müslüman zayıf müslümandan hayırlıdır." "Kuvvetli müslüman zayıf müslümandan hayırlıdır."

Onun için hepimiz nasıl olacağız?Onun için hepimiz nasıl olacağız? Güçlü kuvvetli müslüman olacağız.Güçlü kuvvetli müslüman olacağız. Yani hem pazusu yerinde, hem vücudu sağlam, hem aklı dinç, hem zihni dinç,Yani hem pazusu yerinde, hem vücudu sağlam, hem aklı dinç, hem zihni dinç, hem hafızası yerinde, gözleri ışıl ışıl, pırıl pırıl dikkatli, uyanık müslüman olacağız.hem hafızası yerinde, gözleri ışıl ışıl, pırıl pırıl dikkatli, uyanık müslüman olacağız. Böyle bitkin, halsiz, kıpırdamaya mecali yok. Böyle bitkin, halsiz, kıpırdamaya mecali yok.

"Müslümanlar mı? Ya 50 tanesi bir araya gelse bir kişi onu devirir." denmeyecek. "Müslümanlar mı? Ya 50 tanesi bir araya gelse bir kişi onu devirir." denmeyecek.

Müslüman her bakımdan güçlü kuvvetli olacak. Sıhhatli olacağız. Müslüman her bakımdan güçlü kuvvetli olacak. Sıhhatli olacağız.

Güzel manzaralı, temiz havalı bir yere gittik. İki saat, üç saat yattık.Güzel manzaralı, temiz havalı bir yere gittik. İki saat, üç saat yattık. Baktım dinç kalktık. Temiz havalı, çok güzel bir yer. Baktım dinç kalktık. Temiz havalı, çok güzel bir yer.

Sabahleyin geliyoruz, bugün Ramazan değil mi? Sabahleyin geliyoruz, bugün Ramazan değil mi?

Adam ağzına kocaman, bir karış boyunda tütünü sarmış.Adam ağzına kocaman, bir karış boyunda tütünü sarmış. Ramazan ya bugün, hiç Ramazan ona gelmemiş.Ramazan ya bugün, hiç Ramazan ona gelmemiş. Ağzına tütünü sokmuş, fosur fosur fosurdatıyor bir taraftan;Ağzına tütünü sokmuş, fosur fosur fosurdatıyor bir taraftan; bir taraftan da elinde elektrikli testere var, önünde bir kütük var, onu kesmeye uğraşıyor.bir taraftan da elinde elektrikli testere var, önünde bir kütük var, onu kesmeye uğraşıyor. Ayağında da sadece bir şort var, üstü çıplak. Giyinmeye ihtiyacı yok.Ayağında da sadece bir şort var, üstü çıplak. Giyinmeye ihtiyacı yok. Orası çok güzel havalı bir yer diye ben hayran kamıştım; Allah ona temiz hava orada nasip etmiyor.Orası çok güzel havalı bir yer diye ben hayran kamıştım; Allah ona temiz hava orada nasip etmiyor. O güzel havalı yerde o adam ağzına sokmuş sigaranın bütün dumanını, böyle içine çekip duruyor.O güzel havalı yerde o adam ağzına sokmuş sigaranın bütün dumanını, böyle içine çekip duruyor. Güzel havadan onun nasibi yok. Ramazan'dan da nasibi yok.Güzel havadan onun nasibi yok. Ramazan'dan da nasibi yok. Rahmetten de nasibi olmayacak. Ne kadar yazık!Rahmetten de nasibi olmayacak. Ne kadar yazık! Allah hidayet etsin, ne diyelim. Allah akıl fikir versin. Allah hidayet etsin, ne diyelim. Allah akıl fikir versin.

Hani bu adamlar bize diyorlar ya; "İlericilik, efendim yirminci yüzyıl, efendim ilim, fen…"Hani bu adamlar bize diyorlar ya; "İlericilik, efendim yirminci yüzyıl, efendim ilim, fen…" Bunların ilimle fenle ilgisi yok; ben katî karar verdim artık.Bunların ilimle fenle ilgisi yok; ben katî karar verdim artık. İlimse, işte bizim dediğimiz ilim. Bak biz ilimden yanayız.İlimse, işte bizim dediğimiz ilim. Bak biz ilimden yanayız. Biz diyoruz ki; "Sigara zararlıdır.Biz diyoruz ki; "Sigara zararlıdır. Bunun dumanını çekersen şöyle olur, böyle olur." diyoruz, söylüyoruz. Adam tutmuyor. Bunun dumanını çekersen şöyle olur, böyle olur." diyoruz, söylüyoruz. Adam tutmuyor.

Adam doktor, sigara tiryakisi. Adam doktor, sigara tiryakisi.

Tabîbün yüdavi'n-nâse ve hüve marîdun.Tabîbün yüdavi'n-nâse ve hüve marîdun. "Tabip, doktor ki halkı tedavi ediyor, kendisi hasta." "Tabip, doktor ki halkı tedavi ediyor, kendisi hasta."

Hak bizim tarafımızda ama hakkı filan tutan yok. Onların hepsi laf. Hak bizim tarafımızda ama hakkı filan tutan yok. Onların hepsi laf. Yani hakkı tutmak, hakkın peşinden gitmek; bunların hepsi hikâye.Yani hakkı tutmak, hakkın peşinden gitmek; bunların hepsi hikâye. Bizi tenkit bahis konusu olduğu zaman diyorlardı, şimdi iş değişti.Bizi tenkit bahis konusu olduğu zaman diyorlardı, şimdi iş değişti. Onlar için ilim mühim değil. Gene de onlar makbul, gene de biz hor hakir, kenardayız.Onlar için ilim mühim değil. Gene de onlar makbul, gene de biz hor hakir, kenardayız. Ne yapalım, Allah yanında aziz eylesin. Allah o kardeşlerimize de akıl fikir versin, kurtarsın. Ne yapalım, Allah yanında aziz eylesin. Allah o kardeşlerimize de akıl fikir versin, kurtarsın.

İnsan bir sigara içer, on sigara içer. Şu anda bir şey olmaz.İnsan bir sigara içer, on sigara içer. Şu anda bir şey olmaz. Ama 55 yaşından sonra merdiven çıkamaz. 60 yaşına geldiğin zaman öksürükten uyku uyuyamazsın.Ama 55 yaşından sonra merdiven çıkamaz. 60 yaşına geldiğin zaman öksürükten uyku uyuyamazsın. Sabahleyin kalktığın zaman bir hal olursun.Sabahleyin kalktığın zaman bir hal olursun. 60 yaşında pişman olursun artık bu sigarayı içtiğine ama;60 yaşında pişman olursun artık bu sigarayı içtiğine ama; ba'de harâbi'l-Basra Basra şehri harap olduktan sonra pişman olursun.ba'de harâbi'l-Basra Basra şehri harap olduktan sonra pişman olursun. İş işten geçtikten sonra. Artık o doktora gidersin, bu doktora gidersin.İş işten geçtikten sonra. Artık o doktora gidersin, bu doktora gidersin. Var benim böyle tanıdıklarımdan. Yanımda namaz kılıyor.Var benim böyle tanıdıklarımdan. Yanımda namaz kılıyor. O öksürürken üzüntüden benim de ciğerim parçalanıyor.O öksürürken üzüntüden benim de ciğerim parçalanıyor. Nefes alamıyor, nefesi daralıyor; öksürüyor, aksırıyor.Nefes alamıyor, nefesi daralıyor; öksürüyor, aksırıyor. Zamanında içmiş, ciğerlerine zifti doldurmuş. Şimdi o zift çıkmıyor, orayı bırakmıyor.Zamanında içmiş, ciğerlerine zifti doldurmuş. Şimdi o zift çıkmıyor, orayı bırakmıyor. Orada müteharrik, insanın akciğerindeki tozu toprağı dışarı atan deri parçaları var böyleOrada müteharrik, insanın akciğerindeki tozu toprağı dışarı atan deri parçaları var böyle dışarıya doğru devamlı hareket edip de içeridekini dışarı atan, onları öldürmüş.dışarıya doğru devamlı hareket edip de içeridekini dışarı atan, onları öldürmüş. Ziftler yapışmış, ciğer çalışmıyor şimdi. Ziftler yapışmış, ciğer çalışmıyor şimdi.

İşte böyle olmayacağız. Ciğerimiz sağlam olacak. Kalbimiz sağlam olacak.İşte böyle olmayacağız. Ciğerimiz sağlam olacak. Kalbimiz sağlam olacak. Pazumuz sağlam olacak. Gözümüz sağlam olacak. Kaşımız sağlam olacak.Pazumuz sağlam olacak. Gözümüz sağlam olacak. Kaşımız sağlam olacak. Sağlam insan olacağız. Her bakımdan sağlam olacağız. Sağlam insan olacağız. Her bakımdan sağlam olacağız.

"Efendim ben istediğimi yaparım, sen bana karışma." "Efendim ben istediğimi yaparım, sen bana karışma."

Ben sana karışmayayım ama yanlış yola gidiyorsun.Ben sana karışmayayım ama yanlış yola gidiyorsun. Sonra bu vücut da sana verilmiş bir emanettir. Gel de sen bu emaneti harap etme.Sonra bu vücut da sana verilmiş bir emanettir. Gel de sen bu emaneti harap etme. Sonra bu emanetin sahibi sana bunu sorar.Sonra bu emanetin sahibi sana bunu sorar. "Sen benim verdiğim emaneti ne yaptın, nerede harcadın?" diye sorar. "Sen benim verdiğim emaneti ne yaptın, nerede harcadın?" diye sorar.

Sıhhatten sorulmayacak mı? Demedi mi Peygamber Efendimiz,Sıhhatten sorulmayacak mı? Demedi mi Peygamber Efendimiz, "İnsanın sıhhatini nerede kaybettiği sorulacak" diye?"İnsanın sıhhatini nerede kaybettiği sorulacak" diye? Kumarhanede, meyhanede, orada burada kaybederse olur mu? Kumarhanede, meyhanede, orada burada kaybederse olur mu?

Onu da söyleyeceğiz. Onu da söylüyoruz biz ama bir Beyoğlu'na git bakalım, bir deniz kenarına git.Onu da söyleyeceğiz. Onu da söylüyoruz biz ama bir Beyoğlu'na git bakalım, bir deniz kenarına git. Hiç ilim erbabını dinleyen insan var mı?Hiç ilim erbabını dinleyen insan var mı? Millet doludizgin sıhhatini, ruhunu, kalbini bozmaya, tahribe gidiyor.Millet doludizgin sıhhatini, ruhunu, kalbini bozmaya, tahribe gidiyor. Hiç dinleyen yok. Dinleyen yok mesabesinde az. Hiç dinleyen yok. Dinleyen yok mesabesinde az.

Kaç milyonuz? "Elhamdülillah 50 milyon." Kaç milyonuz?

"Elhamdülillah 50 milyon."

Kaç tanesi şöyle şuurlu, aklı başında, vücuduna dikkat eden,Kaç tanesi şöyle şuurlu, aklı başında, vücuduna dikkat eden, cemiyetine faydalı olmaya çalışan aklı başında insan? Sen ondan haber ver.cemiyetine faydalı olmaya çalışan aklı başında insan? Sen ondan haber ver. Kaç tanesi doğru düzgün insan? Kaç tanesi doğru düzgün insan?

Hepsi hasta. Hepsini tedavi etmek zorundasın. Hepsinin peşinde 10 tane adam lazım.Hepsi hasta. Hepsini tedavi etmek zorundasın. Hepsinin peşinde 10 tane adam lazım. Öyle. O durumda olunca kıymeti olmuyor. Öyle. O durumda olunca kıymeti olmuyor.

İbadetleri ölçülü yapın da kendinizi tahrip etmeyin. Hanımlar bunu çokça yapar.İbadetleri ölçülü yapın da kendinizi tahrip etmeyin. Hanımlar bunu çokça yapar. Rahmetli yakınlarımızdan da böyle zaman zaman yapanlar olmuştu.Rahmetli yakınlarımızdan da böyle zaman zaman yapanlar olmuştu. İnsan ibadeti sevince, ibadete çok düşer; aşırılıktan sıhhatini kaybeder.İnsan ibadeti sevince, ibadete çok düşer; aşırılıktan sıhhatini kaybeder. Öyle olmayacak. Ölçülü olacak. Peygamber Efendimiz'in sünnet-i seniyesi bize ölçüyü getirmiştir.Öyle olmayacak. Ölçülü olacak. Peygamber Efendimiz'in sünnet-i seniyesi bize ölçüyü getirmiştir. Peygamber Efendimiz'in yaptığı kadar yaparız, dur dediği yerde dururuz. O zaman çok sıhhat buluruz. Peygamber Efendimiz'in yaptığı kadar yaparız, dur dediği yerde dururuz. O zaman çok sıhhat buluruz.

Kur'ân-ı Kerîm de Peygamber Efendimiz de buyurmuş: Ramazan'da oruç tutulacak, değil mi? Kur'ân-ı Kerîm de Peygamber Efendimiz de buyurmuş: Ramazan'da oruç tutulacak, değil mi?

"İşte hoca şimdi seni yakaladım; bak Ramazan'da oruç tutulacak, yemek yemeyeceksin,"İşte hoca şimdi seni yakaladım; bak Ramazan'da oruç tutulacak, yemek yemeyeceksin, su içmeyeceksin, meşrubat içmeyeceksin, aç duracaksın. Bak vücudun zayıflıyor." su içmeyeceksin, meşrubat içmeyeceksin, aç duracaksın. Bak vücudun zayıflıyor."

Yok, o senin dediğin gibi değil. Gene yanıldın. Burada da yanıldın.Yok, o senin dediğin gibi değil. Gene yanıldın. Burada da yanıldın. Şimdi sen 11 ay yiyorsun yiyorsun; senin vücudunda yağ birikiyor, fazla maddeler birikiyor,Şimdi sen 11 ay yiyorsun yiyorsun; senin vücudunda yağ birikiyor, fazla maddeler birikiyor, miden yoruluyor, damarlarına kanlar birikiyor, kollestrol miktarı artıyor.miden yoruluyor, damarlarına kanlar birikiyor, kollestrol miktarı artıyor. Sen bir ay perhize çekildiğin zaman depodaki tapon malları tasfiye etmiş oluyorsun.Sen bir ay perhize çekildiğin zaman depodaki tapon malları tasfiye etmiş oluyorsun. Yağını pasını atmış oluyorsun. Bir ay sonra böyle dinç, sapasağlam, çakı gibi müslüman olacaksın. Yağını pasını atmış oluyorsun. Bir ay sonra böyle dinç, sapasağlam, çakı gibi müslüman olacaksın.

Hiç doktorlar perhiz vermez mi? Kimi kandırıyorsun sen? Hiç doktorlar perhiz vermez mi? Kimi kandırıyorsun sen?

Doktorlar hastaları ilk önce yakaladılar mı ilk işi perhizdir; "Şunu yeme, bunu yeme." Doktorlar hastaları ilk önce yakaladılar mı ilk işi perhizdir; "Şunu yeme, bunu yeme."

"Doktor bey midem ağrıyor." dersin, hemen "Şunu yeme, bunu yeme." "Doktor bey midem ağrıyor." dersin, hemen "Şunu yeme, bunu yeme."

"Başımda şu var." "Şunu yapma, bunu etme." "Şuram ağrıyor." "Başımda şu var." "Şunu yapma, bunu etme." "Şuram ağrıyor."

"Aman şunlara bunlara dikkat et, bırak." "Aman şunlara bunlara dikkat et, bırak."

"Filanca yerim kaşınıyor." "Aman ekşi turşu yeme." demez mi? "Filanca yerim kaşınıyor."

"Aman ekşi turşu yeme." demez mi?

Peygamber Efendimiz öyle taklitle gitmiyor; Allah'tan aldığı için bilgiyi, güzel söylüyor. Peygamber Efendimiz öyle taklitle gitmiyor; Allah'tan aldığı için bilgiyi, güzel söylüyor.

"Her şeyin bir temizlenmesi vardır, vücudun temizliği de oruçtur." diyor. "Her şeyin bir temizlenmesi vardır, vücudun temizliği de oruçtur." diyor.

Vücudun da oruçla temizlenecek. Fazlalıklar gidecek, dinçleşeceksin. Daha ne faydaları var… Vücudun da oruçla temizlenecek. Fazlalıklar gidecek, dinçleşeceksin. Daha ne faydaları var…

Sûmû tasihhu. "Oruç tutun, sıhhat bulursunuz." buyuruyor. Sûmû tasihhu. "Oruç tutun, sıhhat bulursunuz." buyuruyor.

Orucu biz neden tutuyoruz? Allah'ın sevabını kazanmak için, rızasını kazanmak için.Orucu biz neden tutuyoruz?

Allah'ın sevabını kazanmak için, rızasını kazanmak için.
Ama arkasında sıhhat de var. Ama arkasında sıhhat de var.

O halde ölçülü olacağız. Şer-i şerîfe uyacağız, sünnet-i seniyeye uyacağız.O halde ölçülü olacağız. Şer-i şerîfe uyacağız, sünnet-i seniyeye uyacağız. Ne mutlu; Peygamber Efendimiz'in hadislerini okuyorsunuz, İslâm'ın âdâbını öğreniyorsunuz,Ne mutlu; Peygamber Efendimiz'in hadislerini okuyorsunuz, İslâm'ın âdâbını öğreniyorsunuz, İslâm kültürüyle kültürleniyorsunuz, başka kültürlerden zihninizi yıkıyorsunuz. Ne güzel.İslâm kültürüyle kültürleniyorsunuz, başka kültürlerden zihninizi yıkıyorsunuz. Ne güzel. Ölçü bu işte. Bak her şeyi bildirmiş. Daha bir-iki hadis sonra neler gelecek…Ölçü bu işte. Bak her şeyi bildirmiş. Daha bir-iki hadis sonra neler gelecek… Sanacaksınız ki günlük bir gazeteden bir haber. O kadar canlı hadisler.Sanacaksınız ki günlük bir gazeteden bir haber. O kadar canlı hadisler. O kadar insanla ilgili, o kadar yakından ilgili. Çünkü Allah'tan geliyor. O kadar insanla ilgili, o kadar yakından ilgili. Çünkü Allah'tan geliyor.

Resûlullah'a bilgi nereden geliyor? Kim öğretiyor? Resûlullah'a bilgi nereden geliyor? Kim öğretiyor?

Anası yok, babası yok, yetim olarak büyümüş, küçük yaşta amcası, dedesi bakmış.Anası yok, babası yok, yetim olarak büyümüş, küçük yaşta amcası, dedesi bakmış. Mektep medrese görmemiş. Orada üniversite yokmuş, okuma yazma bilenler azmış. Kim öğretti? Mektep medrese görmemiş. Orada üniversite yokmuş, okuma yazma bilenler azmış.

Kim öğretti?

Allah celle celâlüh. Kim? Allah celle celâlüh.

Kim?

Kâinâtın sahibi, her şeyi bilen, bilgililer bilgilisi, mühendisler mühendisi,Kâinâtın sahibi, her şeyi bilen, bilgililer bilgilisi, mühendisler mühendisi, sanatkârlar sanatkârı, ustalar ustası Allahu Teâlâ hazretleri. sanatkârlar sanatkârı, ustalar ustası Allahu Teâlâ hazretleri.

Bir yerde Fatih Sultan Mehmed tebdîl-i kıyafet eylemiş.Bir yerde Fatih Sultan Mehmed tebdîl-i kıyafet eylemiş. Orada aksakallı bir ihtiyar adam varmış.Orada aksakallı bir ihtiyar adam varmış. Onu biraz pejmurde kıyafetli görmüş, fakir fukarâ durumunda görmüş.Onu biraz pejmurde kıyafetli görmüş, fakir fukarâ durumunda görmüş. Yardım etmek istemiş; gitmiş suyu döküvermiş, abdest aldırıvermiş. Demiş ki; Yardım etmek istemiş; gitmiş suyu döküvermiş, abdest aldırıvermiş. Demiş ki;

"Ertesi gün padişahın huzuruna gitsen de, senin ihtiyaçlarını görüverse nasıl olur?" "Ertesi gün padişahın huzuruna gitsen de, senin ihtiyaçlarını görüverse nasıl olur?"

Kendisi tebdîl-i kıyafet gezdiği içinKendisi tebdîl-i kıyafet gezdiği için sanki padişahı bir başka şahıs gibi söylemek istiyor o yaşlı kimseye.sanki padişahı bir başka şahıs gibi söylemek istiyor o yaşlı kimseye. Adam zeki zeki gözünün içine bakmış, demiş ki; Adam zeki zeki gözünün içine bakmış, demiş ki;

"Zamanın padişahını bana şu anda hizmet ettiren padişahım varken gider ihtiyacımı arz eder miyim?" "Zamanın padişahını bana şu anda hizmet ettiren padişahım varken gider ihtiyacımı arz eder miyim?"

Le-yazharenne'l-imânu hattâ yerüdde'l-küfre ilâ mevâtinihî.Le-yazharenne'l-imânu hattâ yerüdde'l-küfre ilâ mevâtinihî. Ve le-yehâdanna'l-bihâru fil-İslâmi.Ve le-yehâdanna'l-bihâru fil-İslâmi. Ve le-ye'tiyenne ale'n-nâsi zemânun yeteallemûne fîhi'l-Kur'âneVe le-ye'tiyenne ale'n-nâsi zemânun yeteallemûne fîhi'l-Kur'âne fe-yuallimûnehû ve yekraûnehû sümme yekûlûne kad fara'nâfe-yuallimûnehû ve yekraûnehû sümme yekûlûne kad fara'nâ ve alimnâ ev allemnâ fe-men zellezî hayrun hüve minnâ.ve alimnâ ev allemnâ fe-men zellezî hayrun hüve minnâ. Fe-hel ulâike min hayr. Kâlû yâ Resûlallah! Ve men ulâike?Fe-hel ulâike min hayr. Kâlû yâ Resûlallah! Ve men ulâike? Kâle ulâike minküm ve ulâike vakûdu'n-nâr. Kâle ulâike minküm ve ulâike vakûdu'n-nâr.

Bu hadîs-i şerîfte Peygamber Efendimiz buyuruyor ki; Bu hadîs-i şerîfte Peygamber Efendimiz buyuruyor ki;

Le-yazharenne'l-imânu hattâ yerüdde'l-küfre ilâ mevâtinihî.Le-yazharenne'l-imânu hattâ yerüdde'l-küfre ilâ mevâtinihî. "Korkmayın ashabım, şu anda azız, zayıfız." demiş oluyor. "Korkmayın ashabım, şu anda azız, zayıfız." demiş oluyor.

Yani bu sözler yok ama;Yani bu sözler yok ama; "Bu iman mutlaka galip gelecek, zahir olacak, üste çıkacak, galebe çalacak, yerleşecek." "Bu iman mutlaka galip gelecek, zahir olacak, üste çıkacak, galebe çalacak, yerleşecek."

Müslümanlar az, Mekke'den kovulmuşlar, Medine'ye sığınmışlar, zulüm, tazyik, işkence görüyorlar. Müslümanlar az, Mekke'den kovulmuşlar, Medine'ye sığınmışlar, zulüm, tazyik, işkence görüyorlar.

"Korkmayın, bu iman muhakkak ve muhakkak galip gelecek,"Korkmayın, bu iman muhakkak ve muhakkak galip gelecek, zahir olacak, pırıl pırıl görünecek, yerleşecek." zahir olacak, pırıl pırıl görünecek, yerleşecek."

hattâ yerüdde'l-küfre ilâ mevâtinihî. "Küfrü de çıktığı deliğe kadar sürecek, itecek." hattâ yerüdde'l-küfre ilâ mevâtinihî. "Küfrü de çıktığı deliğe kadar sürecek, itecek."

Kendi yurduna tıkacak. Doğduğu, çıktığı yere gerisin geriye itecek. Kendi yurduna tıkacak. Doğduğu, çıktığı yere gerisin geriye itecek.

Ve le-yehâdanna'l-bihâru fil-İslâmi. "Denizler İslâm'da dalgalanacak." Ve le-yehâdanna'l-bihâru fil-İslâmi. "Denizler İslâm'da dalgalanacak."

Peygamber Efendimiz "Denizler İslâm'da dalgalanacak." diyor. Peygamber Efendimiz "Denizler İslâm'da dalgalanacak." diyor.

Ne zaman diyor? Ne zaman diyor?

Sen Osmanlı'yı, Abbasî'yi, Emevîler'i, koca İslâm imparatorluklarını görmüşsün;Sen Osmanlı'yı, Abbasî'yi, Emevîler'i, koca İslâm imparatorluklarını görmüşsün; sana tabii bir söz gibi gelebilir.sana tabii bir söz gibi gelebilir. Düşün; Peygamber Efendimiz küçücük bir grup ile, mü'minlerle konuşurken bu sözü söylemiş.Düşün; Peygamber Efendimiz küçücük bir grup ile, mü'minlerle konuşurken bu sözü söylemiş. Daha ortada bir şey yokken. Bak nasıl dediği çıkmış. Nasıl mucize-i peygamberî. Ne diyor; Daha ortada bir şey yokken. Bak nasıl dediği çıkmış. Nasıl mucize-i peygamberî. Ne diyor;

"Bu iman mutlaka galip gelecek, korkmayın! İşkence yaparlar, baskı yaparlar." "Bu iman mutlaka galip gelecek, korkmayın! İşkence yaparlar, baskı yaparlar."

Mekke'den sürdüler, Medine'ye asker çektiler, orada yok etmeye çalıştılar.Mekke'den sürdüler, Medine'ye asker çektiler, orada yok etmeye çalıştılar. "Korkmayın, bu iman yerleşecek." diyor. Yerleşmedi mi? Yerleşti. "Korkmayın, bu iman yerleşecek." diyor.

Yerleşmedi mi?

Yerleşti.

Sonra ne diyor? Ve le-yehâdanna'l-bihâru fil-İslâm. "Denizler İslâm'da çalkalanacak."Sonra ne diyor?

Ve le-yehâdanna'l-bihâru fil-İslâm. "Denizler İslâm'da çalkalanacak."
Dalgalanmadı mı? Akdeniz Türk gölü, müslüman gölü olmadı mı?Dalgalanmadı mı? Akdeniz Türk gölü, müslüman gölü olmadı mı? Karadeniz müslüman gölü olmadı mı? Kızıl Deniz müslüman gölü olmadı mı?Karadeniz müslüman gölü olmadı mı? Kızıl Deniz müslüman gölü olmadı mı? Okyanuslar, denizler dalgalanmadı mı? Okyanuslar, denizler dalgalanmadı mı?

Ukbetü'bnü Nâfi, Fas'a, Mağrib'e kadar gidip de devesini Atlas Okyanusu'na sürmedi mi? Ukbetü'bnü Nâfi, Fas'a, Mağrib'e kadar gidip de devesini Atlas Okyanusu'na sürmedi mi?

İslâm ordularının o komutanı atını denize kadar sürmüş, ondan sonra da ellerini kaldırmış; İslâm ordularının o komutanı atını denize kadar sürmüş, ondan sonra da ellerini kaldırmış;

"Yâ Rabbi, şu önüme uçsuz bucaksız denizi çıkardın."Yâ Rabbi, şu önüme uçsuz bucaksız denizi çıkardın. Eğer imkân olsaydı İslâm'ı oraya da götürürdüm.Eğer imkân olsaydı İslâm'ı oraya da götürürdüm. Adını buraya kadar getirebildim yâ Rabbi." demiş. Adını buraya kadar getirebildim yâ Rabbi." demiş.

Atlas Okyanusu'na dayanmadı mı? Cebel-i Tarık'tan geçmediler mi?Atlas Okyanusu'na dayanmadı mı? Cebel-i Tarık'tan geçmediler mi? Fransa'nın Prene dağlarını aşıp Fransa'ya kadar gelmediler mi? İslâm'ı Avrupa'dan duymayan kaldı mı?Fransa'nın Prene dağlarını aşıp Fransa'ya kadar gelmediler mi? İslâm'ı Avrupa'dan duymayan kaldı mı? Akdeniz bir ara bir bizim gemilerimizin dolaştığı bir yer olmadı mı?Akdeniz bir ara bir bizim gemilerimizin dolaştığı bir yer olmadı mı? Karadeniz'in her tarafı bir ara bizim olmadı mı? Oldu. Karadeniz'in her tarafı bir ara bizim olmadı mı?

Oldu.

O halde Resûlullah'ın o dediği de çıktı. "Denizler İslâm'da dalgalanacak." dedi, dalgalandı. O halde Resûlullah'ın o dediği de çıktı. "Denizler İslâm'da dalgalanacak." dedi, dalgalandı.

Bundan sonra inşaallah gene dalgalanır. Allah Ekremü'l-ekremîn'dir.Bundan sonra inşaallah gene dalgalanır. Allah Ekremü'l-ekremîn'dir. İnsanlar birer ikişer müslüman olurken, topluca müslüman olmaya başlarlar.İnsanlar birer ikişer müslüman olurken, topluca müslüman olmaya başlarlar. Şimdi çok akıllıları müslüman oluyor.Şimdi çok akıllıları müslüman oluyor. Bakıyorsun büyük mütefekkir, bakıyorsun büyük alim, bakıyorsun büyük müdekkik;Bakıyorsun büyük mütefekkir, bakıyorsun büyük alim, bakıyorsun büyük müdekkik; inceliyor, inceliyor, inceliyor, müslüman oluyor. Bakarsın toptan müslüman olurlar. inceliyor, inceliyor, inceliyor, müslüman oluyor. Bakarsın toptan müslüman olurlar.

Türkler de öyle olmadılar mı? Türkler de öyle olmadılar mı?

Arap orduları geldiler, ilk önce onlarla biraz çarpıştılar;Arap orduları geldiler, ilk önce onlarla biraz çarpıştılar; sonra 30 bin, elli bin, 100 bin kişilik çadır ahâlisi müslüman oluverdi.sonra 30 bin, elli bin, 100 bin kişilik çadır ahâlisi müslüman oluverdi. Allah kerim. Biz güzel müslüman olalım. Biz İslâm'a çalışalım. Biz güzel numune olalım.Allah kerim. Biz güzel müslüman olalım. Biz İslâm'a çalışalım. Biz güzel numune olalım. Biz İslâm'a yüzkarası olmayalım. "Bunlar mı müslüman?" demesinler. Gene belki olur. Biz İslâm'a yüzkarası olmayalım. "Bunlar mı müslüman?" demesinler. Gene belki olur.

Ve le-ye'tiyenne ale'n-nâsi zemânun. "İnsanların üzerine bunlardan sonra bir zaman gelecek." Ve le-ye'tiyenne ale'n-nâsi zemânun. "İnsanların üzerine bunlardan sonra bir zaman gelecek."

İslâm galip gelecek. İman yayılacak. Denizler İslâm'da çalkalanacak.İslâm galip gelecek. İman yayılacak. Denizler İslâm'da çalkalanacak. Ondan sonra insanlara bir zaman gelecek; Ondan sonra insanlara bir zaman gelecek;

Yeteallemûne fîhi'l-Kur'ân. "İnsanlar Kur'ân-ı Kerîm'i öğrenecekler, okuyacaklar." Yeteallemûne fîhi'l-Kur'ân. "İnsanlar Kur'ân-ı Kerîm'i öğrenecekler, okuyacaklar."

el-Hamd'den başlayacaklar, meliki'n-nâs'ten çıkacaklar. Öğrenecekler. el-Hamd'den başlayacaklar, meliki'n-nâs'ten çıkacaklar. Öğrenecekler.

Fe-yuallimûnehû. "Başkalarına da öğretecekler." Fe-yuallimûnehû. "Başkalarına da öğretecekler."

Kendileri öğrenecekler, öğretecekler. Kendileri öğrenecekler, öğretecekler.

Ve yekraûnehû. "O Kur'ân-ı Kerîm'i okuyacaklar." Ve yekraûnehû. "O Kur'ân-ı Kerîm'i okuyacaklar."


Açıp cüzler, hatimler vesaireler okuyacaklar. Açıp cüzler, hatimler vesaireler okuyacaklar.

Hepsi güzel değil mi? Dikkat edin arkasına şimdi. Hepsi güzel değil mi?

Dikkat edin arkasına şimdi.

Sümme yekûlûne. "Sonra diyecekler ki." Kad fara'nâ ve alimnâ.Sümme yekûlûne. "Sonra diyecekler ki." Kad fara'nâ ve alimnâ. "Kur'ân-ı Kerîm'i okuduk, öğrendik, öğrettik." Fe-men zellezî hayrun hüve minnâ."Kur'ân-ı Kerîm'i okuduk, öğrendik, öğrettik." Fe-men zellezî hayrun hüve minnâ. "Bizden daha hayırlı kim olabilir?" diyecekler. "Bizden daha hayırlı kim olabilir?" diyecekler.

"Bizden daha hayırlı kim olabilir? İşte her türlü hayrı, güzelliği yapıyoruz." gibi"Bizden daha hayırlı kim olabilir? İşte her türlü hayrı, güzelliği yapıyoruz." gibi bir söz söylüyorlar. bir söz söylüyorlar.

Sonra, fe-hel fî ulâike min hayrin? "Bunlarda hiç hayır var mı?" diyor Resûlullah Efendimiz. Sonra, fe-hel fî ulâike min hayrin? "Bunlarda hiç hayır var mı?" diyor Resûlullah Efendimiz.

Böyle diyen, "Kur'ân-ı Kerîm'i okuduk, öğrettik." diyenlerde bir hayır olacak mı ki? Böyle diyen, "Kur'ân-ı Kerîm'i okuduk, öğrettik." diyenlerde bir hayır olacak mı ki?

Hiçbir hayır yok! Bak hayır olmadığı nasıl anlaşılıyor: Hiçbir hayır yok! Bak hayır olmadığı nasıl anlaşılıyor:

Kâlû yâ Resûlallah! Ve men ulâike? "Bunlar kim ya Resûlallah?" Kâlû yâ Resûlallah! Ve men ulâike? "Bunlar kim ya Resûlallah?"

"Bunlarda hiçbir hayır var mı?" deyince meraklanmışlar."Bunlarda hiçbir hayır var mı?" deyince meraklanmışlar. Hem Kur'an okuyorlar, hem öğreniyorlar, hem öğretiyorlar, ondan sonra da Hem Kur'an okuyorlar, hem öğreniyorlar, hem öğretiyorlar, ondan sonra da "Bizden daha hayırlı kim olabilir?" diye de böbürleniyorlar. Ama onlarda hiçbir hayır yok. "Bizden daha hayırlı kim olabilir?" diye de böbürleniyorlar. Ama onlarda hiçbir hayır yok. Olmadığını Peygamber Efendimiz soru siygasıyla belirtiyor. Olmadığını Peygamber Efendimiz soru siygasıyla belirtiyor.

Fe-hel fî ulâike min hayr? "Hiç bunlarda bir hayır var mı?" Fe-hel fî ulâike min hayr? "Hiç bunlarda bir hayır var mı?"

Yok demek istiyor. Onun üzerine soruyorlar; "Kim bunlar ya Resûlallah?" Yok demek istiyor. Onun üzerine soruyorlar; "Kim bunlar ya Resûlallah?"

Kâle ulâike minküm. "Onlar sizden." Yabancı değil, dışarıdan ithal malı gelmiş değil, sizden. Kâle ulâike minküm. "Onlar sizden."

Yabancı değil, dışarıdan ithal malı gelmiş değil, sizden.

Ve ulâike vakûdu'n-nâr. "Onlar cehennemin odunları." diyor. Ve ulâike vakûdu'n-nâr. "Onlar cehennemin odunları." diyor.

"Sizden ama cehennemin odunları." "Sizden ama cehennemin odunları."

Hiç kimsenin garantisi yoktur. Aklımızı başımıza toplayalım. Şu mübarek aydan istifade edelim.Hiç kimsenin garantisi yoktur. Aklımızı başımıza toplayalım. Şu mübarek aydan istifade edelim. Hiç garantimiz yoktur. Allahu Teâlâ hazretlerinin dergâhı çok ulu, çok azametli bir dergâhtır. Hiç garantimiz yoktur. Allahu Teâlâ hazretlerinin dergâhı çok ulu, çok azametli bir dergâhtır. Burada övünmeye gelmez. Burada insan boynunu bükecek, edebini takınacak. Burada övünmeye gelmez. Burada insan boynunu bükecek, edebini takınacak. Terbiyesizliğe gelmez. Sû-i edepte bulunmaya gelmez. Aklını başına topla.Terbiyesizliğe gelmez. Sû-i edepte bulunmaya gelmez. Aklını başına topla. Hiçbir şeyimizle övünecek halimiz yoktur. Hiçbir şeyimizle övünemeyiz. Hiçbir şeyimizle övünecek halimiz yoktur. Hiçbir şeyimizle övünemeyiz.

İlmimiz? Bizden daha nice bilgililer vardır. Amelimiz? İlmimiz?

Bizden daha nice bilgililer vardır.

Amelimiz?

Onu biz biliriz nasıl amel olduğunu; ne eksikleri vardır, ne kusurları vardır… Onu biz biliriz nasıl amel olduğunu; ne eksikleri vardır, ne kusurları vardır…

Oruç tutuyoruz şimdi. Oruç tuttuk, akşama "oruç tuttuk" diyeceğiz. Oruç tutuyoruz şimdi. Oruç tuttuk, akşama "oruç tuttuk" diyeceğiz.

Orucun esrârı, hikmetleri, incelikleri var. Peygamber Efendimiz buyuruyor ki; Orucun esrârı, hikmetleri, incelikleri var. Peygamber Efendimiz buyuruyor ki;

"Bir kimse yalan söylemeyi, yalancı şahitlik etmeyi bırakmadıktan sonra"Bir kimse yalan söylemeyi, yalancı şahitlik etmeyi bırakmadıktan sonra Allah'ın onun aç susuz kalmasına ihtiyacı yoktur." Allah'ın onun aç susuz kalmasına ihtiyacı yoktur."

Yalan söylemeyeceksin. Gözünü haramdan sakınacaksın. Kötülüklerden sakınacaksın.Yalan söylemeyeceksin. Gözünü haramdan sakınacaksın. Kötülüklerden sakınacaksın. Dilinle kimseyi incitmeyeceksin. Oruç güzel huylarla beraber olacak. Yoksa insanın kârı olmuyor.Dilinle kimseyi incitmeyeceksin. Oruç güzel huylarla beraber olacak. Yoksa insanın kârı olmuyor. Demek ki sen "oruç tuttum" diyeceksin ama hiçbir şey yok. Demek ki sen "oruç tuttum" diyeceksin ama hiçbir şey yok. Bunlar da nitekim "Kur'ân-ı Kerîm'i okuduk, öğrendik, öğrettik." diyorlar da,Bunlar da nitekim "Kur'ân-ı Kerîm'i okuduk, öğrendik, öğrettik." diyorlar da, bak "cehennemin odunu" diyor. Onun için ne yapacağız? Allah'a sığınacağız. bak "cehennemin odunu" diyor.

Onun için ne yapacağız?

Allah'a sığınacağız.

"Yâ Rabbi, senin azabından, ikabından, gazabından sana sığınırız."Yâ Rabbi, senin azabından, ikabından, gazabından sana sığınırız. Başka kimden ne medet gelir? Gelmez. Senden sana sığınırız yâ Rabbi.Başka kimden ne medet gelir? Gelmez. Senden sana sığınırız yâ Rabbi. Senin affın, merhametin çoktur. Kusurlu olduğumuzu itiraf ediyoruz, hatamız kusurumuz çoktur. Senin affın, merhametin çoktur. Kusurlu olduğumuzu itiraf ediyoruz, hatamız kusurumuz çoktur. Sen lütfunla bize hidayet eyle. Kusurları düzeltmek nasip eyle. Sen lütfunla bize hidayet eyle. Kusurları düzeltmek nasip eyle. Sana güzel kulluk etmeyi bize nasip eyle.Sana güzel kulluk etmeyi bize nasip eyle. Zikrinde, şükründe, hüsnü ibadetinde bize tevfîkini refîk eyle. Zikrinde, şükründe, hüsnü ibadetinde bize tevfîkini refîk eyle. Muvaffakiyet ver, hidayet ver bize; senin istediğin gibi kulluk etmeye muvaffak olalım." Muvaffakiyet ver, hidayet ver bize; senin istediğin gibi kulluk etmeye muvaffak olalım."

Yalvaracağız. Bunun için gözyaşı dökeceğiz. Medet ederse, inayet ederse öyle olabilir. Yalvaracağız. Bunun için gözyaşı dökeceğiz. Medet ederse, inayet ederse öyle olabilir.

Aksi takdirde, insanın kendisini doğru yolda sanıp daAksi takdirde, insanın kendisini doğru yolda sanıp da böyle yanlış yolda olması kadar büyük zarar yoktur.böyle yanlış yolda olması kadar büyük zarar yoktur. Nitekim Kehf sûresinin sonunda Allahu Teâlâ hazretleri buyuruyor ki; Nitekim Kehf sûresinin sonunda Allahu Teâlâ hazretleri buyuruyor ki;

Kul hel nünebbiüküm bil-ahserîne a'mâlâ.Kul hel nünebbiüküm bil-ahserîne a'mâlâ. "Resûlüm, o insanlara de ki; 'Ben amelce en çok ziyanda olanları sizlere bildireyim mi?'" "Resûlüm, o insanlara de ki; 'Ben amelce en çok ziyanda olanları sizlere bildireyim mi?'"

Nedir, kimlerdir onlar? Nedir, kimlerdir onlar?

Ellezîne dalle sa'yuhum fil-hayâti'd-dünyâ.Ellezîne dalle sa'yuhum fil-hayâti'd-dünyâ. "O kimselerdir ki o en çok zarara uğrayan kişiler; yaptıkları çalışmalar, faaliyetler, "O kimselerdir ki o en çok zarara uğrayan kişiler; yaptıkları çalışmalar, faaliyetler, say u gayretler sapıktır." say u gayretler sapıktır."

Ters istikamete, yanlış, Allah'ın rızası istikametinde değil, ters istikamettedir. Ters istikamete, yanlış, Allah'ın rızası istikametinde değil, ters istikamettedir.

Ve hüm yahsebûne ennehüm yuhsinûne sun'a.Ve hüm yahsebûne ennehüm yuhsinûne sun'a. "Hâlâ onlar sanırlar ki iyi bir şey yapıyoruz." "Hâlâ onlar sanırlar ki iyi bir şey yapıyoruz."

Yanlış, sapık. Sabahtan akşama uğraşman boşuna. Ters.Yanlış, sapık. Sabahtan akşama uğraşman boşuna. Ters. Allah'ın rızasını düşünmedin, kendi aklına gittin. Yanlış yola gidiyorsun.Allah'ın rızasını düşünmedin, kendi aklına gittin. Yanlış yola gidiyorsun. Güya "İnsanlara hizmet edeceğim. İşin doğrusu bu." diyorsun. Yanlış. Güya "İnsanlara hizmet edeceğim. İşin doğrusu bu." diyorsun. Yanlış.

Bize akıl öğretmeye kalkıyor. "Gel biraz dünyadan kâm almaya bak." diyor.Bize akıl öğretmeye kalkıyor. "Gel biraz dünyadan kâm almaya bak." diyor. "İnsan dünyaya bir defa geliyor." diyor. "İnsan dünyaya bir defa geliyor." diyor. Biz de biliyoruz insanın dünyaya bir defa geldiğini. Ondan zaten korkuyoruz ya.Biz de biliyoruz insanın dünyaya bir defa geldiğini. Ondan zaten korkuyoruz ya. Bir kere daha gelmek olsa o zaman hani telâfi imkânı olur. Bir kere daha gelmek olsa o zaman hani telâfi imkânı olur. Bir gitti mi insan, yandı! Bir gafil gitti mi öbür tarafa, mahvoldu!Bir gitti mi insan, yandı! Bir gafil gitti mi öbür tarafa, mahvoldu! Biz de biliyoruz. Senden âlâ biliyoruz. Biz de biliyoruz. Senden âlâ biliyoruz.

İnsanın kendisini doğru yolda sanıp da yanlış yolda olması çok büyük zarara uğratır insanı. İnsanın kendisini doğru yolda sanıp da yanlış yolda olması çok büyük zarara uğratır insanı.

Peki yanlış yolda olup da yanlış yolda olduğunu bilmesi? Peki yanlış yolda olup da yanlış yolda olduğunu bilmesi?

O bir derece iyidir. Adam içki içiyor ama içkinin kötü olduğunu biliyor.O bir derece iyidir. Adam içki içiyor ama içkinin kötü olduğunu biliyor. Bir zaman gelir, ıslah olur. Kumar oynuyor ama kumarın kötü olduğunu biliyor. Bir zaman gelir, ıslah olur. Kumar oynuyor ama kumarın kötü olduğunu biliyor. Bir zaman gelir, ıslah olur. Rüşvet alıyor. Bir zaman gelir, ıslah olur.Bir zaman gelir, ıslah olur. Rüşvet alıyor. Bir zaman gelir, ıslah olur. Yanlış olduğunu bilirse. Ama; Yanlış olduğunu bilirse. Ama;

"Bunu ben yapacağım, bu benim hakkım, şimdiye kadar başkaları yemiş, biraz da ben yiyeceğim."Bunu ben yapacağım, bu benim hakkım, şimdiye kadar başkaları yemiş, biraz da ben yiyeceğim. İnsan bu kadar maaşla geçinemez." İnsan bu kadar maaşla geçinemez."

Geçinemezsen başka memuriyete git. Bu memuriyette o maaşla rüşvet almadan yapacak insanlar var.Geçinemezsen başka memuriyete git. Bu memuriyette o maaşla rüşvet almadan yapacak insanlar var. Çok kazançlı başka işe gir. Fabrikada çalış. Ne yaparsan yap. Çok kazançlı başka işe gir. Fabrikada çalış. Ne yaparsan yap. Kendi muhakemen ile kendini rüşvet almaya haklı görüyorsun. Ama hakkın yok. Kendi muhakemen ile kendini rüşvet almaya haklı görüyorsun. Ama hakkın yok.

Onun için kendimizi böyle Allah'a sığınıp korumaya gayret edelim. Çok edepli olalım.Onun için kendimizi böyle Allah'a sığınıp korumaya gayret edelim. Çok edepli olalım. Her an kendimizi kontrol edelim, acaba doğru yolda mıyız yanlış yolda mıyız diye. Her an kendimizi kontrol edelim, acaba doğru yolda mıyız yanlış yolda mıyız diye. Pek öyle aklına güvendi mi insan, bir edepsizlik yaptı mı,Pek öyle aklına güvendi mi insan, bir edepsizlik yaptı mı, Allah tevfîkini çekerse, hidayetini kaldırırsa insanın üzerinden, Allah tevfîkini çekerse, hidayetini kaldırırsa insanın üzerinden, önüne ışık tutmayıverirse sapıtır insanlar. önüne ışık tutmayıverirse sapıtır insanlar.

Şuradan anlayın ki; dünya üzerinde pekçok insan var, hepsi doğru yapıyorum sanıyor. Şuradan anlayın ki; dünya üzerinde pekçok insan var, hepsi doğru yapıyorum sanıyor.

Amerikalılar'a sen eğri yapıyorsun der misin? Kabul ettirebilir misin?Amerikalılar'a sen eğri yapıyorsun der misin? Kabul ettirebilir misin? Ruslar'a kabul ettirebilir misin? Niye Afganistan'a girdin desen ikna edebilir misin? Ruslar'a kabul ettirebilir misin?

Niye Afganistan'a girdin desen ikna edebilir misin?

Herkes "benim ayranım tatlı" diyor, "ekşi" diyen yok. Herkes kendisini haklı görüyor.Herkes "benim ayranım tatlı" diyor, "ekşi" diyen yok. Herkes kendisini haklı görüyor. Ama birbiriyle çatıştığı zaman birisi haklı, birisi haksız. Yahut ikisi de haksız.Ama birbiriyle çatıştığı zaman birisi haklı, birisi haksız. Yahut ikisi de haksız. Çok dikkat etmek lazım. Çok dikkat etmek lazım.

Gümüşhaneli [Ahmed Ziyaüddin] Hocamız rahmetullâhi aleyh bu hadîs-i şerîfin izahında çok güzel şeyler nakletmiş.Gümüşhaneli [Ahmed Ziyaüddin] Hocamız rahmetullâhi aleyh bu hadîs-i şerîfin izahında çok güzel şeyler nakletmiş. İbn Ömer radıyallâhu anh'ten naklen şöyle demiş: İbn Ömer radıyallâhu anh'ten naklen şöyle demiş:

"Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem'den duydum, buyurdu ki;"Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem'den duydum, buyurdu ki; Men kâle innî âlimun fe hüve câhilun. 'Kim ki 'ben alimim' der, cahildir!'" Men kâle innî âlimun fe hüve câhilun. 'Kim ki 'ben alimim' der, cahildir!'"

Kim diyor bu sözü? Resûlullah söylüyor. Kim diyor bu sözü? Resûlullah söylüyor.

"Ben alimim. Bu işi ben bilirim. Ben bu işin bir numaralı adamıyım, mütehassısıyım."Ben alimim. Bu işi ben bilirim. Ben bu işin bir numaralı adamıyım, mütehassısıyım. Benden üstünü yoktur, bu benim sahamdır." Cahilsin sen. Benden üstünü yoktur, bu benim sahamdır."

Cahilsin sen.

Nereden bildin? Resûlullah söyledi. Neden? Nereden bildin?

Resûlullah söyledi.

Neden?

İlmin hudutsuzluğunu anlayamamış, "biliyorum" diyor. Bildiğin ne? İlmin hudutsuzluğunu anlayamamış, "biliyorum" diyor.

Bildiğin ne?

Biz şimdi ondokuzuncu yüzyıldaki alimlerin bilgisine gülüyoruz.Biz şimdi ondokuzuncu yüzyıldaki alimlerin bilgisine gülüyoruz. Yirminci yüzyılın ortalarında yapılmış otomobilleri yolda gördüğümüz zaman gülüyoruz,Yirminci yüzyılın ortalarında yapılmış otomobilleri yolda gördüğümüz zaman gülüyoruz, "Şu arabalara bak." diyoruz. "Şu arabalara bak." diyoruz.

Tabi şimdi son model otomobilleri görünce 30'ların, 40'ların arabalarına gülmüyor muyuz? Tabi şimdi son model otomobilleri görünce 30'ların, 40'ların arabalarına gülmüyor muyuz?

"Şu komik vasıtaya bak." diyoruz. "Şu komik vasıtaya bak." diyoruz.

Ansiklopedilerde eski bisikletleri gördüğümüz zaman gülmüyor muyuz? Ansiklopedilerde eski bisikletleri gördüğümüz zaman gülmüyor muyuz?

İlmin hududu yok. İlmin hududu yok.

Bak Japonlar nasıl saat yaptılar; görmüyor musunuz rakamla söylüyor.Bak Japonlar nasıl saat yaptılar; görmüyor musunuz rakamla söylüyor. Biz eskiden akrebi öğreneceğiz, yelkovanı öğreneceğiz; Biz eskiden akrebi öğreneceğiz, yelkovanı öğreneceğiz;

"Akrep şurayı gösteriyor, yelkovanı şöyle yapıyor,"Akrep şurayı gösteriyor, yelkovanı şöyle yapıyor, bunu buna eklersen işte saat beşi çeyrek geçiyor." derdik. bunu buna eklersen işte saat beşi çeyrek geçiyor." derdik.

Şimdi adam "5.25" diyor, "5.15" diyor, saniyesini söylüyor.Şimdi adam "5.25" diyor, "5.15" diyor, saniyesini söylüyor. Bir saatin içine ne hünerler koymuş. İlim ilerliyor. Bir saatin içine ne hünerler koymuş. İlim ilerliyor. Adam küçücük bir toplu iğne başı kadar bir şeyin içine bir elektronik beyin yerleştiriyor. Adam küçücük bir toplu iğne başı kadar bir şeyin içine bir elektronik beyin yerleştiriyor. Kalemin içine saat koymuş, alarmları var.Kalemin içine saat koymuş, alarmları var. Sen yazarken çalıyor, "zamanım gelmiş" diyorsun kalkıyorsun. Sen yazarken çalıyor, "zamanım gelmiş" diyorsun kalkıyorsun. Bunlar küçük şeyler daha, nice incelikler var… Bunlar küçük şeyler daha, nice incelikler var…

Demek ki "ben biliyorum" diyen insan ilmin hudutlarını anlayamamış,Demek ki "ben biliyorum" diyen insan ilmin hudutlarını anlayamamış, hakikaten cahil. Mütevazı olacak. hakikaten cahil. Mütevazı olacak.

"Benim bildiğim bir nebze bilgi var ama..." "Benim bildiğim bir nebze bilgi var ama..."

İnsan haddini bilecek. İnsan haddini bilecek.

An ba'dı'l-hükemâ. "İslâm alimlerinden birisinden, hikmet sahibi bir şahıstan nakledilmiş ki."An ba'dı'l-hükemâ. "İslâm alimlerinden birisinden, hikmet sahibi bir şahıstan nakledilmiş ki." Men re'eytehû müciben an külli mâ suile Men re'eytehû müciben an külli mâ suile ve muabbiren li-külli mâ şehide ve zâkiren li-külli mâ alimeve muabbiren li-külli mâ şehide ve zâkiren li-külli mâ alime fe'stedil bi-zâlike alâ cehlihî ve da'vâ ademi'l-ilmi mine'l-âlimi delilun alâ kuvveti ilmihî. fe'stedil bi-zâlike alâ cehlihî ve da'vâ ademi'l-ilmi mine'l-âlimi delilun alâ kuvveti ilmihî.

Müslümanların da filozofları, hakimleri var. Diyor ki bu hakim; Müslümanların da filozofları, hakimleri var. Diyor ki bu hakim;

"Bir kimsenin her sorulana cevap verdiğini görürsen,"Bir kimsenin her sorulana cevap verdiğini görürsen, her gördüğünü tabir ettiğini, izah ettiğini, açıkladığını görürsen her gördüğünü tabir ettiğini, izah ettiğini, açıkladığını görürsen ve her bildiği şeyi diline döküp de söylediğini görürsen, bundan anla ki; o cahildir." ve her bildiği şeyi diline döküp de söylediğini görürsen, bundan anla ki; o cahildir."

Demek ki hakiki alim icabında "ben burasını bilmiyorum" diyecek, mert olacak.Demek ki hakiki alim icabında "ben burasını bilmiyorum" diyecek, mert olacak. Bilmediğini söyleyecek. Çünkü insan her şeyi bilemez. Her bildiğini söylemek de gerekmez. Bilmediğini söyleyecek. Çünkü insan her şeyi bilemez. Her bildiğini söylemek de gerekmez. İnsanın dilinden dolayı başına neler gelir. İnsanın dilinden dolayı başına neler gelir. Ondan sonra her gördüğünü de ille izah etmesi gerekmez. Biraz aklını başına toplaması lazım. Ondan sonra her gördüğünü de ille izah etmesi gerekmez. Biraz aklını başına toplaması lazım.

İnsan haddini bilirse daha iyi olacak.İnsan haddini bilirse daha iyi olacak. Allahu Teâlâ hazretleri bizi bu hadîs-i şerîfte anlatılan durumdaki insanlardan etmesin.Allahu Teâlâ hazretleri bizi bu hadîs-i şerîfte anlatılan durumdaki insanlardan etmesin. Bu, âhir zaman alametidir. Kur'ân-ı Kerîm'i biliyor, öğreniyor, öğretiyor, okuyor, Bu, âhir zaman alametidir. Kur'ân-ı Kerîm'i biliyor, öğreniyor, öğretiyor, okuyor, "Bizden daha hayırlı kim var?" diyor; ama cehennemin odunu oluyor. "Bizden daha hayırlı kim var?" diyor; ama cehennemin odunu oluyor.

Kendimizi o duruma düşürmeyelim. Kendimizi o duruma düşürmeyelim.

İhlâslı mü'min olalım. Kâmil, takvâ ehli müslüman olalım. Edepli, terbiyeli müslüman olalım.İhlâslı mü'min olalım. Kâmil, takvâ ehli müslüman olalım. Edepli, terbiyeli müslüman olalım. Allahu Teâlâ hazretlerinin sevdiği, razı olduğu kul olmanın çaresine bakalım.Allahu Teâlâ hazretlerinin sevdiği, razı olduğu kul olmanın çaresine bakalım. "Gel benim sevgili kulum" dediği kullardan olmaya çalışalım. "Gel benim sevgili kulum" dediği kullardan olmaya çalışalım.

Yâ eyyetühe'n-nefsü'l-mutmainne, irciî ilâ rabbike râziyeten merziyyeh diye,Yâ eyyetühe'n-nefsü'l-mutmainne, irciî ilâ rabbike râziyeten merziyyeh diye, o hitaba mazhar olanlardan olmaya çalışalım.o hitaba mazhar olanlardan olmaya çalışalım. Bu edeple, terbiye ile, Allah'ı çok zikretmekle,Bu edeple, terbiye ile, Allah'ı çok zikretmekle, Allahu Teâlâ hazretlerine çok iltica etmekle, tevekkül eylemekle olur. Allahu Teâlâ hazretlerine çok iltica etmekle, tevekkül eylemekle olur.

Bu güzel hasletleri, Allah şu mübarek Ramazan hürmetine cümlemize ihsan eylesin. Bu güzel hasletleri, Allah şu mübarek Ramazan hürmetine cümlemize ihsan eylesin.

Fatiha-ı şerîfe mea'l-Besmele. Fatiha-ı şerîfe mea'l-Besmele.

Konuşma Hakkında
Tema 1
Tema 2