Namaz Vakitleri

27 Zilhicce 1445
03 Temmuz 2024
İmsak
03:30
Güneş
05:29
Öğle
13:13
İkindi
17:13
Akşam
20:47
Yatsı
22:37
Detaylı Arama

Selmân-ı Fârisî R.a

Mehmed Zahid KOTKU

20 Şevvâl 1398 / 22.09.1978
İskenderpaşa Camii/ İstanbul

Açıklama

Gönül dostu, âlim Mehmed Zahid Kotku Hocamız İskenderpaşa Camii’nde 1958’den 1977 yılına kadar Ramûzü’l-Ehâdîs isimli hadis kitabından dersler yapmıştır. Ahmed Ziyâeddin Gümüşhanevî'nin derlediği Râmûzü’l-Ehâdis, alfabetik olarak sıralanmış hadislerden oluşmaktadır.

İlk zamanlar düzenli olarak Pazar günleri ikindiden sonra bir saat, Cuma günleri öğleden önce 45 dakika hadis dersleri yaparlarken, son yıllarında hadis derslerini Prof. Dr. Mahmud Es’ad Coşan Hocamız’a bırakmışlar, kendileri Cuma namazından sonra 10-15 dakikalık kısa konuşmalar yapmaya başlamışlardır. Bu konuşmalar irticalen yapılmış, bazen bir sahabeden bahsetmişler, bazen güncel bir olayı konu edinmişlerdir. Bu konuşmalar 1978 yılında başlamış, vefatına kadar devam etmiştir. Son konuşmaları vefatından bir hafta önce, 6 Kasım 1980’de Medine’de kaydedilmiştir.

Konuşma Metni

Es-selâmü aleyküm ve rahmetu’llàh!Es-selâmü aleyküm ve rahmetu’llàh! Bugün siz kardeşlerime beş dakika da olsa bir büyüğümüzü anlatacağım...

Bugün siz kardeşlerime beş dakika da olsa bir büyüğümüzü anlatacağım...
Her gün ruhuna Fâtihalar ithaf ettiğimiz,Her gün ruhuna Fâtihalar ithaf ettiğimiz, Selmân-ı Fârisî diye ad takılan zâtı anlatmaya çalışacağım.Selmân-ı Fârisî diye ad takılan zâtı anlatmaya çalışacağım. Bunda bizim için ibretler var da, onun için.Bunda bizim için ibretler var da, onun için. Bu zât, Acemistan'ın İsfahan şehrinin Ciy köyünden, bir beyefendinin oğlu...

Bu zât, Acemistan'ın İsfahan şehrinin Ciy köyünden, bir beyefendinin oğlu...
Babasının çok kıymetli bir evlâdı olduğu için,Babasının çok kıymetli bir evlâdı olduğu için, babası bunu evinden dışarıya çıkarmamış.babası bunu evinden dışarıya çıkarmamış. Kemâle gelinceye kadar kendisine hoca tutmuş,Kemâle gelinceye kadar kendisine hoca tutmuş, lâzım gelen bilgileri evinde öğretmiş.lâzım gelen bilgileri evinde öğretmiş. Dışarıya çıkarmamış, başkalarıyla temas etmesin diyerekten...Dışarıya çıkarmamış, başkalarıyla temas etmesin diyerekten... Fakat, çocuk büyüdükten sonra diğer taraflarda bulunan

Fakat, çocuk büyüdükten sonra diğer taraflarda bulunan
emlâkinin takibi için bunu memur etmiş;emlâkinin takibi için bunu memur etmiş; "Sen de onların başında bulun!" diyerekten..."Sen de onların başında bulun!" diyerekten... Bu fırsattan istifade, çocuk evinden çıkmış,Bu fırsattan istifade, çocuk evinden çıkmış, oraya giderken yol üzerindeki bir kiliseye uğramış.oraya giderken yol üzerindeki bir kiliseye uğramış. Bakmış, papazın söyledikleri hoşuna gitmiş.Bakmış, papazın söyledikleri hoşuna gitmiş. Dinlemiş. Dinledikten sonra vakit de geçmiş biraz.Dinlemiş. Dinledikten sonra vakit de geçmiş biraz. Evine döndüğü zaman, babası darılmış:Evine döndüğü zaman, babası darılmış: “—Neden geç kaldın oğlum?” diyerekten...
“—Neden geç kaldın oğlum?” diyerekten...
“—Baba, bir kiliseye uğradım, papazı dinledim.
“—Baba, bir kiliseye uğradım, papazı dinledim.
Papazın söyledikleri hoşuma gitti.Papazın söyledikleri hoşuma gitti. Herhalde bizim ateşperestlikten iyi gördüm ben.” demiş.Herhalde bizim ateşperestlikten iyi gördüm ben.” demiş. Kendisi (babası) ateşperest, ateşe tapanlardan yâni, mecûsi takımından. Buna çok kızmış:

Kendisi (babası) ateşperest, ateşe tapanlardan yâni, mecûsi takımından. Buna çok kızmış:
“—Seni ben bugüne kadar muhafaza ettim, korudum.
“—Seni ben bugüne kadar muhafaza ettim, korudum.
Sen bizim bulunduğumuz dini terk ediyorsun, papazın dinini (tercih ediyorsun)...” demiş.Sen bizim bulunduğumuz dini terk ediyorsun, papazın dinini (tercih ediyorsun)...” demiş. O zaman daha Peygamber Efendimiz yok, İslâmiyet yok ortada. Yalnız hristiyanlık var...

O zaman daha Peygamber Efendimiz yok, İslâmiyet yok ortada. Yalnız hristiyanlık var...
Tutmuş, bunu bir odaya hapsetmiş.Tutmuş, bunu bir odaya hapsetmiş. Ayaklarına da zincir vurmuş, kaçmasın diyerekten...Ayaklarına da zincir vurmuş, kaçmasın diyerekten... Fakat çocuk papaza haber yollamış:Fakat çocuk papaza haber yollamış: “Ben senin dinini kabul ettim.“Ben senin dinini kabul ettim. Beni buradan kurtarmanın çaresine bak!” diyerekten.Beni buradan kurtarmanın çaresine bak!” diyerekten. Onlar da çareyi bulmuşlar.Onlar da çareyi bulmuşlar. Şam kafilesine kataraktan, çocuğu Şam’a kaçırmışlar.Şam kafilesine kataraktan, çocuğu Şam’a kaçırmışlar. Şam’da o günün meşhur papazlarından

Şam’da o günün meşhur papazlarından
Eskaf isminde bir papaza hizmetkâr olmuş,Eskaf isminde bir papaza hizmetkâr olmuş, uzun müddet hizmetinde bulunmuş.uzun müddet hizmetinde bulunmuş. Nihayet papazın ölümü gelmiş. Ona demiş ki:Nihayet papazın ölümü gelmiş. Ona demiş ki: “—Ben ne yapayım şimdi?”
“—Ben ne yapayım şimdi?”
“—Sen Musul’daki falanca papaza gideceksin. Ona teslim ol!
“—Sen Musul’daki falanca papaza gideceksin. Ona teslim ol!
Geri kalan bilgileri ondan alırsın.” demiş.Geri kalan bilgileri ondan alırsın.” demiş. Adam ölmüş. Selmân-ı Farisî Hazretleri Şam’dan Musul’a doğru gitmiş.

Adam ölmüş. Selmân-ı Farisî Hazretleri Şam’dan Musul’a doğru gitmiş.
Biliyorsunuz, Şam’dan Musul çok uzak bir yer.Biliyorsunuz, Şam’dan Musul çok uzak bir yer. Araba yok, at yok. Hep bunlar, yayan-yapıldak yapılacak şeyler.Araba yok, at yok. Hep bunlar, yayan-yapıldak yapılacak şeyler. Musul’daki papaza da uzun müddet hizmetler etmiş,

Musul’daki papaza da uzun müddet hizmetler etmiş,
ne kadar şeyler öğrendiyse öğrenmiş.ne kadar şeyler öğrendiyse öğrenmiş. Bu papazın da eceli gelmiş, o da ölüyor... Derken ondan vasiyet istemiş:Bu papazın da eceli gelmiş, o da ölüyor... Derken ondan vasiyet istemiş: “—Ne yapayım ben şimdi? Ben daha olgunlaşamadım.”
“—Ne yapayım ben şimdi? Ben daha olgunlaşamadım.”
“—Karahisar’da bir büyük papaz var, ona git!” demiş.
“—Karahisar’da bir büyük papaz var, ona git!” demiş.
Eh çocuk nasihat üzerine, Karahisar’a gelmiş.

Eh çocuk nasihat üzerine, Karahisar’a gelmiş.
Karahisar’daki papaza da ne kadar hizmet ettiyse etmiş.Karahisar’daki papaza da ne kadar hizmet ettiyse etmiş. En nihayet o papazın da eceli gelmiş. Demiş:En nihayet o papazın da eceli gelmiş. Demiş: “—Ben ne yapayım şimdi, daha olgunlaşmadım?”
“—Ben ne yapayım şimdi, daha olgunlaşmadım?”
(Papaz) demiş ki: “—Şimdi ahir zaman peygamberi dünyaya geldi.
(Papaz) demiş ki: “—Şimdi ahir zaman peygamberi dünyaya geldi.
Yakında Medîne-i Münevvere’ye gelecek.Yakında Medîne-i Münevvere’ye gelecek. Sen imkân bulursan, buradan Medîne-i Münevvere’ye git.Sen imkân bulursan, buradan Medîne-i Münevvere’ye git. O peygambere teslim ol!O peygambere teslim ol! Peygamberin alâmetlerinden sana üç tane söyleyeyim:

Peygamberin alâmetlerinden sana üç tane söyleyeyim:
Birincisi, peygamber sadaka yemez.
Birincisi, peygamber sadaka yemez.
İkincisi, hediyeyi kabul eder.
İkincisi, hediyeyi kabul eder.
Üçüncüsü de, arkasında mühr-ü nübüvvet vardır; ona da dikkat et!” demiş.
Üçüncüsü de, arkasında mühr-ü nübüvvet vardır; ona da dikkat et!” demiş.
Bir Medine kafilesine müracaat etmiş.

Bir Medine kafilesine müracaat etmiş.
Onlarla beraber Medîne-i Münevvere’ye doğru yollanmışlar.Onlarla beraber Medîne-i Münevvere’ye doğru yollanmışlar. Fakat gaddar adamlar bunu, köledir diyerekten başka bir yahudiye satmışlar.Fakat gaddar adamlar bunu, köledir diyerekten başka bir yahudiye satmışlar. Eh garip adam kendini müdafaa edememiş.Eh garip adam kendini müdafaa edememiş. O yahudiye uzun zaman hizmet eylemiş.

O yahudiye uzun zaman hizmet eylemiş.
Bir gün yahudinin hurmalarını toplarken,Bir gün yahudinin hurmalarını toplarken, bakmış ki Efendimiz SAS’in Kuba’ya geldiğini konuşuyorlar.bakmış ki Efendimiz SAS’in Kuba’ya geldiğini konuşuyorlar. Sevinmiş. Birkaç gün sonra da Medîne-i Münevvere’ye teşrif buyurmuşlar.Sevinmiş. Birkaç gün sonra da Medîne-i Münevvere’ye teşrif buyurmuşlar. Bundan bi’l-istifade biraz hurma toplamış,Bundan bi’l-istifade biraz hurma toplamış, o papazın dediğini anlamak için, götürmüş Rasûlüllah Efendimiz’e demiş ki:o papazın dediğini anlamak için, götürmüş Rasûlüllah Efendimiz’e demiş ki: “—Yâ Rasûlallah! Bu benim sadakamdır, buyurun!” demiş.
“—Yâ Rasûlallah! Bu benim sadakamdır, buyurun!” demiş.
(Rasûlüllah Efendimiz) demiş ki: “—Biz sadaka yemeyiz.” Etrafındaki fukaraya dağıtmışlar.
(Rasûlüllah Efendimiz) demiş ki: “—Biz sadaka yemeyiz.” Etrafındaki fukaraya dağıtmışlar.
Ertesi gün hususi bir yemekle beraber gitmiş:

Ertesi gün hususi bir yemekle beraber gitmiş:
“—Yâ Rasûlallah, bu da beni sana hediyemdir.” demiş.
“—Yâ Rasûlallah, bu da beni sana hediyemdir.” demiş.
“—Teşekkür ederiz.” demişler.
“—Teşekkür ederiz.” demişler.
Onu hem yemişler hem, de etrafındakilere yedirmişler. Kalmış Mühr-ü Nübüvvet...

Onu hem yemişler hem, de etrafındakilere yedirmişler. Kalmış Mühr-ü Nübüvvet...
Bir gün Rasûl-ü Ekrem SAS,

Bir gün Rasûl-ü Ekrem SAS,
Medîne-i Münevvere’nin mezarlığı olanMedîne-i Münevvere’nin mezarlığı olan Bakı’ ismindeki mezarlığa bir cenaze götürmüşler.Bakı’ ismindeki mezarlığa bir cenaze götürmüşler. Cenazeyi fırsat bilen Selman, hemen Peygamberimiz’in arkasına takılmış;Cenazeyi fırsat bilen Selman, hemen Peygamberimiz’in arkasına takılmış; o Mühr-ü Nübüvvet’i görmek için çalışıyor...o Mühr-ü Nübüvvet’i görmek için çalışıyor... Mâlum, onların giydikleri geniş bir ridâ var.Mâlum, onların giydikleri geniş bir ridâ var. Cenâb-ı Peygamber de onu sıyırmış arkasından,Cenâb-ı Peygamber de onu sıyırmış arkasından, Mühr-ü Nübüvvet meydana çıkmış.Mühr-ü Nübüvvet meydana çıkmış. Selman derhal yapışaraktan, iman ü İslâmiyet’le müşerref olmuş.Selman derhal yapışaraktan, iman ü İslâmiyet’le müşerref olmuş. Şimdi, bizim bu ders, ana-baba hakkına riayetin bir kısmındandır.

Şimdi, bizim bu ders, ana-baba hakkına riayetin bir kısmındandır.
Anaya babanın emirlerine ne zaman itaat olunur?Anaya babanın emirlerine ne zaman itaat olunur? Ancak, Allah-u Teàlâ’nın emrine uygun olduğu takdirde...Ancak, Allah-u Teàlâ’nın emrine uygun olduğu takdirde... Allah-u Teàlâ’nın emrine uygun olmayan emirlere, hiç bir yerde itaat edilmez. Onun kıssasıdır bu...Allah-u Teàlâ’nın emrine uygun olmayan emirlere, hiç bir yerde itaat edilmez. Onun kıssasıdır bu... Bak, Selman anasını da bıraktı, babasını da bıraktı, bütün emlâkini de bıraktı...

Bak, Selman anasını da bıraktı, babasını da bıraktı, bütün emlâkini de bıraktı...
Sırf dinini kurtarabilmek için, tà Medîne-i Münevvere’ye kadar geldi.Sırf dinini kurtarabilmek için, tà Medîne-i Münevvere’ye kadar geldi. Ne kadar meşakketler var bu arada, bilmem hesap edebilir misiniz?Ne kadar meşakketler var bu arada, bilmem hesap edebilir misiniz? Kıssası uzun. Sonra Hendek Muharebesi oldu.Kıssası uzun. Sonra Hendek Muharebesi oldu. Hendek Muharebesi’nde, düşman yirmi beş bin kişilik bir kuvvetle geliyor.Hendek Muharebesi’nde, düşman yirmi beş bin kişilik bir kuvvetle geliyor. İslâm çok az, müdafaadan acizler.İslâm çok az, müdafaadan acizler. Müşavere ettiler, ne yapalım diyerekten.Müşavere ettiler, ne yapalım diyerekten. Selman’ın reyi uygun geldi. Selman dedi ki:Selman’ın reyi uygun geldi. Selman dedi ki: “—Bizim memlekette, düşman böyle galebe çalarsa, hendek kazarız
“—Bizim memlekette, düşman böyle galebe çalarsa, hendek kazarız
ve hendek dışından müdafaa ederiz.”ve hendek dışından müdafaa ederiz.” Uygun gördüler, hendeği kazdılar.

Uygun gördüler, hendeği kazdılar.
Düşman geldi ve bir şey alamadan geri döndü, gitti.Düşman geldi ve bir şey alamadan geri döndü, gitti. Fakat Selman netice itibariyle deFakat Selman netice itibariyle de Irak denilen Bağdat’ın bulunduğu diyara vali olarak gönderildi.Irak denilen Bağdat’ın bulunduğu diyara vali olarak gönderildi. Efendimiz’in vefatından sonra...Efendimiz’in vefatından sonra... O aradaki kıssalar uzun.O aradaki kıssalar uzun. Vali gönderildiği vakitte, otuz bin kişiye hutbe okuyor.Vali gönderildiği vakitte, otuz bin kişiye hutbe okuyor. Kitaptaki yazılı tabir; otuz bin kişiye hutbe okuyor.Kitaptaki yazılı tabir; otuz bin kişiye hutbe okuyor. Hutbe okurken giydiği entari, çokHutbe okurken giydiği entari, çok - yani bir söz bulamayacağım söylemeye- ayıplanacak bir şekilde...- yani bir söz bulamayacağım söylemeye- ayıplanacak bir şekilde... Bir valiye yakışacak bir elbise değil.Bir valiye yakışacak bir elbise değil. Fakat orada o, hiç sıkılmadan hutbesini okudu.Fakat orada o, hiç sıkılmadan hutbesini okudu. Kendisinin üzerine giydiği (elbisenin) —ridâ diyorlar ya ona—

Kendisinin üzerine giydiği (elbisenin) —ridâ diyorlar ya ona—
yarısını altına yayar, yatak yapar;yarısını altına yayar, yatak yapar; yarısını da üstüne yayar yorgan yapar, öyle yatarmış.yarısını da üstüne yayar yorgan yapar, öyle yatarmış. Kendisine tahsis edilen vali konağına kat’iyyen girmemiş.Kendisine tahsis edilen vali konağına kat’iyyen girmemiş. Kendisine yetecek ufacık bir oda yaptırmış;Kendisine yetecek ufacık bir oda yaptırmış; milletin işini, devletin işini oradan idare edermiş.milletin işini, devletin işini oradan idare edermiş. Bir gün —bakınız, çok acaib bir şey— Şam’dan bir efendi geliyor.

Bir gün —bakınız, çok acaib bir şey— Şam’dan bir efendi geliyor.
Bir şeyler de getirmiş, yanında eşyası da var.Bir şeyler de getirmiş, yanında eşyası da var. Eşyasını evine götürecek bir adam arıyor.Eşyasını evine götürecek bir adam arıyor. Bakıyor, bakıyor sağına soluna; kimseyi hamala benzetemiyor.Bakıyor, bakıyor sağına soluna; kimseyi hamala benzetemiyor. Selmân-ı Fârisî’ye bakıyor: Garip bir adam.Selmân-ı Fârisî’ye bakıyor: Garip bir adam. Tam hammala da benzer bir vaziyeti var.Tam hammala da benzer bir vaziyeti var. “—Gel, gel!” diyor.
“—Gel, gel!” diyor.
O da çekinmeden gidiyor.O da çekinmeden gidiyor. “—Şu benim eşyalarımı evime kadar götürür müsün?” diyor.
“—Şu benim eşyalarımı evime kadar götürür müsün?” diyor.
“—Hay hay!” diyor, hemen yüklendiğiyle götürüyor.
“—Hay hay!” diyor, hemen yüklendiğiyle götürüyor.
Yolda rast geldikleri tanıyanlar:Yolda rast geldikleri tanıyanlar: “—Es-selâmü aleyke yâ emîre’l-mü’minîn!” diyorlar.
“—Es-selâmü aleyke yâ emîre’l-mü’minîn!” diyorlar.
Adam taaccüb ediyor; “Yahu, n’aptım ben?.. Emîrü’l-mü’mînîn’miş bu... Allah Allaaah...” diyor.

Adam taaccüb ediyor; “Yahu, n’aptım ben?.. Emîrü’l-mü’mînîn’miş bu... Allah Allaaah...” diyor.
“—Efendi, affedersin ben bilemedim, kusuruma bakma!
“—Efendi, affedersin ben bilemedim, kusuruma bakma!
Bırakın burada eşyaları, ben bir başkasıyla yollarım.” diyor.Bırakın burada eşyaları, ben bir başkasıyla yollarım.” diyor. “—Yok, ben söz verdim. Evine kadar götüreceğim!” diyor.
“—Yok, ben söz verdim. Evine kadar götüreceğim!” diyor.
O Selmân-ı Fârisî, memleketin vâli-yi umûmîsi,

O Selmân-ı Fârisî, memleketin vâli-yi umûmîsi,
adamın eşyasını evine kadar götürüyor. Kıssaları çok uzun.adamın eşyasını evine kadar götürüyor. Kıssaları çok uzun. Mübarek devlet parasından on para almamış.

Mübarek devlet parasından on para almamış.
Devlet maaşından on para almamış.Devlet maaşından on para almamış. Bununla beraber geçimini aldığı hurma dallarınıBununla beraber geçimini aldığı hurma dallarını yelpaze, süpürge veya seccade gibi şeyler yaparak satar,yelpaze, süpürge veya seccade gibi şeyler yaparak satar, onunla maişetini temin eder;onunla maişetini temin eder; geri kalanını da tasadduk edermiş. Tasadduku da beş bingeri kalanını da tasadduk edermiş. Tasadduku da beş bin —yani bugünkü (1978) para ile beş yüz bin lira— imiş.—yani bugünkü (1978) para ile beş yüz bin lira— imiş. En nihayet eceli geliyor. Ölüm halinde,

En nihayet eceli geliyor. Ölüm halinde,
Sa’d ibn-i Ebî Vakkas ziyaretine gidiyor. Bakıyor ki, Selman RA ağlıyor.Sa’d ibn-i Ebî Vakkas ziyaretine gidiyor. Bakıyor ki, Selman RA ağlıyor. “—Ne ağlıyorsun?” diyor.
“—Ne ağlıyorsun?” diyor.
“—Ölümden korktuğum yok.” diyor.
“—Ölümden korktuğum yok.” diyor.
“—Ölümden mi korkuyorsun da ağlıyorsun?”
“—Ölümden mi korkuyorsun da ağlıyorsun?”
“—Hayır, ölümden korktuğum yok!”
“—Hayır, ölümden korktuğum yok!”
“—E Dünyaya?”
“—E Dünyaya?”
“—Dünyaya hırsım da yok!”
“—Dünyaya hırsım da yok!”
“—E niye ağlıyorsun?”
“—E niye ağlıyorsun?”
“—Ben Peygamber SAS’e söz verdim;
“—Ben Peygamber SAS’e söz verdim;
o sözü yerine getiremediğim için ağlıyorum.”o sözü yerine getiremediğim için ağlıyorum.” “—Ne idi o söz?”
“—Ne idi o söz?”
“—O söz (Rasûlüllah Efendimiz), ‘Dünyada ancak bir yolcu kadar yük alın kendinize!
“—O söz (Rasûlüllah Efendimiz), ‘Dünyada ancak bir yolcu kadar yük alın kendinize!
Fazla yük almayın sırtınıza!Fazla yük almayın sırtınıza! Çünkü yol yokuş, çıkamazsınız sonra, kalırsınız yolda...Çünkü yol yokuş, çıkamazsınız sonra, kalırsınız yolda... Dünyaya kıymet verip de, mal edinmeye çalışmayın!’ (buyurmuştu).Dünyaya kıymet verip de, mal edinmeye çalışmayın!’ (buyurmuştu). Ama şu etrafımdakilere bakın,Ama şu etrafımdakilere bakın, ben ne kadar çok şeyler edinmişim.ben ne kadar çok şeyler edinmişim. Şimdi bunlarla huzur-u Rasûlüllah’a nasıl varacağım diye ağlıyorum.” demiş.Şimdi bunlarla huzur-u Rasûlüllah’a nasıl varacağım diye ağlıyorum.” demiş. Sa’d diyor ki:

Sa’d diyor ki:
“—Baktım acaba ne var diyerekten.
“—Baktım acaba ne var diyerekten.
Bir tencere, bir sahan, bir testi, bir bardak, bir de sofradan ibaret...”Bir tencere, bir sahan, bir testi, bir bardak, bir de sofradan ibaret...” Bunu çok görmüş Selman, ağlıyor.

Bunu çok görmüş Selman, ağlıyor.
Allah cümlemizi gaflet uykusundan uyandırsın...Allah cümlemizi gaflet uykusundan uyandırsın... Dünya ahiretin geçididir.Dünya ahiretin geçididir. Ahiretin geçicidir.Ahiretin geçicidir. Şimdi burada meselâ hac vakti...Şimdi burada meselâ hac vakti... Hacca gidecek arkadaşlar.Hacca gidecek arkadaşlar. Meselâ (yolda) Halep var, Şam var, daha başka güzel güzel memleketler var.Meselâ (yolda) Halep var, Şam var, daha başka güzel güzel memleketler var. Buralarda eğlenirler mi? Hayır.Buralarda eğlenirler mi? Hayır. Dinlenirler, geçerler.Dinlenirler, geçerler. Bizim de yerimiz ahiret...Bizim de yerimiz ahiret... Dünya fâni, ahiret bâki!Dünya fâni, ahiret bâki! Bu zâtâ demişler ki:

Bu zâtâ demişler ki:
“—Sen emirliği sevmiyorsun, neden?”
“—Sen emirliği sevmiyorsun, neden?”
“—Çünkü emirliğin evveli tatlı, ahiri de acıdır. Onun için sevmem.” demiş.
“—Çünkü emirliğin evveli tatlı, ahiri de acıdır. Onun için sevmem.” demiş.
Allah-u Teâlâ’nın lütfuna mazhar olan bu zat,

Allah-u Teâlâ’nın lütfuna mazhar olan bu zat,
—e insana misafir de gelir icabında——e insana misafir de gelir icabında— misafir geldiği vakitte, evde bir şey bulunmuyorsa, şöyle tepeye çıkar;misafir geldiği vakitte, evde bir şey bulunmuyorsa, şöyle tepeye çıkar; “—Ey geyikler gelin!” diye seslenirmiş.
“—Ey geyikler gelin!” diye seslenirmiş.
Geyikler koşa koşa Hazret-i Selman’ın önüne toplanırlar;

Geyikler koşa koşa Hazret-i Selman’ın önüne toplanırlar;
beğendiğini alır, diğerlerini salıverirmiş.beğendiğini alır, diğerlerini salıverirmiş. “—Selman, bu ne?” (diye sorulunca):
“—Selman, bu ne?” (diye sorulunca):
“—Allah’ın sözünü dinleyenin, sözünü her şey dinler.
“—Allah’ın sözünü dinleyenin, sözünü her şey dinler.
Allah’ın emrine itaat edene, her şey itaat eder.” dermiş.Allah’ın emrine itaat edene, her şey itaat eder.” dermiş. Allah hepimizi affetsin...

Allah hepimizi affetsin...
Emrine itaat eden, sevgili, bahtiyar kullarının arasına cümlemizi kabul eylesin...Emrine itaat eden, sevgili, bahtiyar kullarının arasına cümlemizi kabul eylesin... Mus’ab isimli bir zâtı da, gelecek cuma anlatırım inşâallah...

Mus’ab isimli bir zâtı da, gelecek cuma anlatırım inşâallah...
Es-selâmü aleyküm ve rahmetu’llàh!

Es-selâmü aleyküm ve rahmetu’llàh!
Konuşma Hakkında
Tema 1
Tema 2