Namaz Vakitleri

20 Cemâziye'l-Evvel 1446
22 Kasım 2024
İmsak
06:22
Güneş
07:52
Öğle
12:55
İkindi
15:25
Akşam
17:48
Yatsı
19:12
Detaylı Arama

Semanın Kapılarının Açık Olduğu Vakitler

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

24 Cemâziye'l-Âhir 1421 / 22.09.2000

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Mürâînin Namazı Yukarı Çıkmıyor, | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Semanın Kapılarının Açık Olduğu Vakitler

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

24 Cemâziye'l-Âhir 1421 / 22.09.2000

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Mürâînin Namazı Yukarı Çıkmıyor, | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Konuşma Metni

Aziz ve değerli, mü'min kardeşlerim; her ülkenin kendine göre bir kapı şekli var,Aziz ve değerli, mü'min kardeşlerim; her ülkenin kendine göre bir kapı şekli var, menteşe şekli var, çivi şekli var.menteşe şekli var, çivi şekli var. Dışarıda bir çiviye baktık bunların çivisi nasıl diye, ben eğildim iki çivi aldım,Dışarıda bir çiviye baktık bunların çivisi nasıl diye, ben eğildim iki çivi aldım, başka türlü, bizim çiveler gibi değil. Şekli başka türlü, orada rafa koydum. başka türlü, bizim çiveler gibi değil. Şekli başka türlü, orada rafa koydum.

Her yiğidin bir yoğurt yiyişi var, farklı yani. Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem bildiriyor ki;Her yiğidin bir yoğurt yiyişi var, farklı yani. Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem bildiriyor ki; "Mirac'a çıktığım zaman Cebrail aleyhisselam yanımda…" Neyle gidiyor? Neye binmiş gidiyor?"Mirac'a çıktığım zaman Cebrail aleyhisselam yanımda…" Neyle gidiyor? Neye binmiş gidiyor? Burak'a binmiş olarak Kudüs-ü şerife kadar gitti. Orada Miraç denilen asansör gibi bir şeyle semaya gitti.Burak'a binmiş olarak Kudüs-ü şerife kadar gitti. Orada Miraç denilen asansör gibi bir şeyle semaya gitti. Cebrail yanında. Nasıl bir şey, Allah bilir. Cebrail yanında. Nasıl bir şey, Allah bilir. Cebrail aleyhisselam ile gittiler gittiler gittiler sidre-i müntehanın yanına kadar vardılar,Cebrail aleyhisselam ile gittiler gittiler gittiler sidre-i müntehanın yanına kadar vardılar, sidretü'l müntehâda Cebrail aleyhisselam durdu. Niye durdun, diye sordu Efendimiz. sidretü'l müntehâda Cebrail aleyhisselam durdu. Niye durdun, diye sordu Efendimiz.

Dedi ki: "Ya Resûlallah ben buradan ötesine tahammül edemem, bir adım daha öteye gitsem yanarım."Dedi ki: "Ya Resûlallah ben buradan ötesine tahammül edemem, bir adım daha öteye gitsem yanarım." Oradan da refrefe bindi, gitti Peygamber Efendimiz. Allahu âlem.Oradan da refrefe bindi, gitti Peygamber Efendimiz. Allahu âlem. Hâsılı bizim idrakimizin alamayacağı şeyler.Hâsılı bizim idrakimizin alamayacağı şeyler. Ama Burak'a bindiği zaman Burak öyle hızlıydı ki gözünün gördüğü yere adımını atıyordu.Ama Burak'a bindiği zaman Burak öyle hızlıydı ki gözünün gördüğü yere adımını atıyordu. Yani o kadar mesafeye öyle hızlı gidiyordu. Peygamber Efendimiz Kudüs'e öyle vardı.Yani o kadar mesafeye öyle hızlı gidiyordu. Peygamber Efendimiz Kudüs'e öyle vardı. Çok hızlı bir sırat değildi, çünkü aşağıyı filan görebiliyordu. Çok hızlı gittiği zaman hiçbir şey görünmez. Çok hızlı bir sırat değildi, çünkü aşağıyı filan görebiliyordu. Çok hızlı gittiği zaman hiçbir şey görünmez.

Ben Fransa'da Lyon'dan Paris'e gitmek için hızlı trene bindim.Ben Fransa'da Lyon'dan Paris'e gitmek için hızlı trene bindim. Camdan hiçbir şey göremedim, tren çok hızlı. Camdan hiçbir şey göremedim, tren çok hızlı. Ne ev gördüm ne ağaç gördüm ne dağ gördüm,Ne ev gördüm ne ağaç gördüm ne dağ gördüm, diye geçiveriyor.diye geçiveriyor. Peygamber Efendimiz gördü kervanları gördü, her şeyi görerek gitti; demek ki hafifletilmiş bir sırattır. Peygamber Efendimiz gördü kervanları gördü, her şeyi görerek gitti; demek ki hafifletilmiş bir sırattır.

Cebrail aleyhisselam da birinci semanın kapısına geliyor daCebrail aleyhisselam da birinci semanın kapısına geliyor da semadaki bekçi melek "Men ente?" diye soruyor. Allahu ekber.semadaki bekçi melek "Men ente?" diye soruyor. Allahu ekber. Kimsin sen diye Cebrail'e soruyor melek. Cebrail meleklerin en büyüğü, hüviyet soruyor.Kimsin sen diye Cebrail'e soruyor melek. Cebrail meleklerin en büyüğü, hüviyet soruyor. Pasaport soruyor, kimsin sen? Diyor ki: "Ene Cibril". Ben demiyor. Pasaport soruyor, kimsin sen? Diyor ki: "Ene Cibril". Ben demiyor. Kapıyı tak tak çalıyorsun, içerden kadın "kim o" diyor, dışarıdaki cevap veriyor "ben".Kapıyı tak tak çalıyorsun, içerden kadın "kim o" diyor, dışarıdaki cevap veriyor "ben". Fesuphanallah. Herkes ben der, adını söylesene. Bak hadisten âdâp öğrensene. Fesuphanallah. Herkes ben der, adını söylesene. Bak hadisten âdâp öğrensene.

"Men ente", "sen kimsin" diyor bekçi olan melek, Cebrail aleyhisselam da ben demiyor."Men ente", "sen kimsin" diyor bekçi olan melek, Cebrail aleyhisselam da ben demiyor. Cibril diyor, adını veriyor. Hüviyetini göster, öyle şey olmaz. "Ben!" Sen kimsin?Cibril diyor, adını veriyor. Hüviyetini göster, öyle şey olmaz. "Ben!" Sen kimsin? Ben zili çalıyorum "kim o" diyor bizim hacı hanım diyorum ki:Ben zili çalıyorum "kim o" diyor bizim hacı hanım diyorum ki: "Es'ad Coşan derler, bir emekli öğretmen." diyorum, gülüyor kapıyı açıyor. "Es'ad Coşan derler, bir emekli öğretmen." diyorum, gülüyor kapıyı açıyor. "Men ente" diyor. Ben Cebrail. "Ve men meake?" "Peki, yanındaki kim?" diyor."Men ente" diyor. Ben Cebrail. "Ve men meake?" "Peki, yanındaki kim?" diyor. Peygamber Efendimiz'i soruyor. Cebrail aleyhisselam'a kapıdaki bekçi soruyor:Peygamber Efendimiz'i soruyor. Cebrail aleyhisselam'a kapıdaki bekçi soruyor: "Yanındaki kim?" Geçirmiyor, sorgu var. "Yanındaki kim?" Geçirmiyor, sorgu var.

Soru soruyor Cebrail aleyhisselam'a. Allah'ın en büyük, en mükerrem meleği.Soru soruyor Cebrail aleyhisselam'a. Allah'ın en büyük, en mükerrem meleği. "Sen Cebrail'sin tamam da yanındaki kim?""Sen Cebrail'sin tamam da yanındaki kim?" "Muhammed! Allah'ın habibullahı, seyyid-i veled-i Âdem, eşrefü'l mürselîn, sâhibu'l makamu'l mahmud ve"Muhammed! Allah'ın habibullahı, seyyid-i veled-i Âdem, eşrefü'l mürselîn, sâhibu'l makamu'l mahmud ve Muhammedîni'l-Mustafâ. Muhammed." diyor. Kapıyı açıyor mu? Hayır. Muhammedîni'l-Mustafâ. Muhammed." diyor. Kapıyı açıyor mu? Hayır.

"Hel üzine lehu?" diyor. Buradan öteye beşer geçemez, bunun bu tarafa geçmeye müsaadesi var mı?"Hel üzine lehu?" diyor. Buradan öteye beşer geçemez, bunun bu tarafa geçmeye müsaadesi var mı? Allah müsaade verdi mi? Miraç hadisinde böyle. Evet, peki! Merhaben bin nebiyyis-salih diyor. Allah müsaade verdi mi? Miraç hadisinde böyle. Evet, peki! Merhaben bin nebiyyis-salih diyor. Ey salih peygamber! Hoş geldin, sefa geldin, diyor.Ey salih peygamber! Hoş geldin, sefa geldin, diyor. Saygı tamam da önce vazifeyi yapıyor, müsaade de olmuş deyince itiraz etmiyor Cebrail'e. Saygı tamam da önce vazifeyi yapıyor, müsaade de olmuş deyince itiraz etmiyor Cebrail'e. Müsaade olundu mu, olundu.Müsaade olundu mu, olundu. Canlıyken bir beşere hali hayatında buralardan geçmeye pek müsaade olunmaz.Canlıyken bir beşere hali hayatında buralardan geçmeye pek müsaade olunmaz. Buna müsaade olundu mu? Olundu. O zaman geçiyor.Buna müsaade olundu mu? Olundu. O zaman geçiyor. Demek ki, oraları gören Peygamber Efendimiz'den biliyoruz ki; semanın kapıları var. Demek ki, oraları gören Peygamber Efendimiz'den biliyoruz ki; semanın kapıları var. Tamam, kabul mü? İtiraz yok. Semanın kapıları açılır, diyor Peygamber Efendimiz.Tamam, kabul mü? İtiraz yok. Semanın kapıları açılır, diyor Peygamber Efendimiz. Her zaman açılmıyor, her zaman geçilmiyor. Peki, insanlar geçemez de başka şeyler geçer mi?Her zaman açılmıyor, her zaman geçilmiyor. Peki, insanlar geçemez de başka şeyler geçer mi? Başka şeyleri de geçirmiyor. Başka hadîs-i şerîflerden biliyoruz, meleklerBaşka şeyleri de geçirmiyor.

Başka hadîs-i şerîflerden biliyoruz, melekler
arı vızıltısı şeklinde geçerken durduruyor. Dur, nereye gidiyorsun? Ne götürüyorsun?arı vızıltısı şeklinde geçerken durduruyor. Dur, nereye gidiyorsun? Ne götürüyorsun? Diyorlar ki; falanca kimse namaz kıldı, onun namazını alıp götürüyoruz. Diyorlar ki; falanca kimse namaz kıldı, onun namazını alıp götürüyoruz.

"Geri çevirin, o adamın namazını o herifin yüzüne çalın! Çarpın onun yüzüne. O adam mürâîdir."Geri çevirin, o adamın namazını o herifin yüzüne çalın! Çarpın onun yüzüne. O adam mürâîdir. Allah bana mürâîlerin amellerini buradan öteye geçirme diye emir verdi, ben onları belki geçirmem." diyor. Allah bana mürâîlerin amellerini buradan öteye geçirme diye emir verdi, ben onları belki geçirmem." diyor. Mürâînin namazı yukarıya çıkmıyor. Mürâînin namazı yukarıya çıkmıyor. Yani namazı niyazı da tesbihi, orucu, haccı vesaireyi de geçirmiyor melek lâyık değilse. Yani namazı niyazı da tesbihi, orucu, haccı vesaireyi de geçirmiyor melek lâyık değilse. Allah'ın emrine göre geçirmiyor, süzüyor, bırakmıyor. Allah'ın emrine göre geçirmiyor, süzüyor, bırakmıyor.

O bakımdan çok önemli bu hâdis-i şerîf. Semanın kapıları iki vakitte açılır.O bakımdan çok önemli bu hâdis-i şerîf. Semanın kapıları iki vakitte açılır. Şimdi önemi anlaşıldı mı bu vakitlerin. Anlaşıldı mı? Tamam mı? Şimdi önemi anlaşıldı mı bu vakitlerin. Anlaşıldı mı? Tamam mı?

Bir de ve kalle mâ çok nadir, çok az olarak türeddü alâ dâin da'vetühu.Bir de ve kalle mâ çok nadir, çok az olarak türeddü alâ dâin da'vetühu. Bu vakitlerde dua edenin duası çok nadir olarak, çok az olarak reddolunur.Bu vakitlerde dua edenin duası çok nadir olarak, çok az olarak reddolunur. Hep kusurundandır yine onun da. Yani dualar kabul olunur, geçer bu saatte.Hep kusurundandır yine onun da. Yani dualar kabul olunur, geçer bu saatte. Kıymeti anlaşıldı mı? İyice anlaşıldı,Kıymeti anlaşıldı mı? İyice anlaşıldı, İnde hudûri's-salâh. Namazın başladığı zaman. Namaza durdu. Hani safları düzeltin vesaire. İnde hudûri's-salâh. Namazın başladığı zaman. Namaza durdu. Hani safları düzeltin vesaire.

Namaza kalkıldığı sıra. İnde hudûri's-salâh. Namazın hâzır olduğu sıra dualar kabul olur.Namaza kalkıldığı sıra. İnde hudûri's-salâh. Namazın hâzır olduğu sıra dualar kabul olur. Namaza ant ediyor, daha namaza durulmadan and ediyor.Namaza ant ediyor, daha namaza durulmadan and ediyor. İşte o zaman semanın kapıları açıktır, dualar kabuldür,İşte o zaman semanın kapıları açıktır, dualar kabuldür, sünnetle farzın arasındaki o vakti değerlendirmeli, bu hadîs-i şerîften de anladınız.sünnetle farzın arasındaki o vakti değerlendirmeli, bu hadîs-i şerîften de anladınız. Dualarınızı etmelisiniz. Duanın kabul olduğu vakit. Kamete kalkılırken, o sıralarda.Dualarınızı etmelisiniz. Duanın kabul olduğu vakit. Kamete kalkılırken, o sıralarda. Zaten ezanla kamet arasında dualar makbuldür, diye başka hadîs-i şerîfler de var.Zaten ezanla kamet arasında dualar makbuldür, diye başka hadîs-i şerîfler de var. Onun için ezan okunduktan sonra farza duruluncaya kadarki zamanıOnun için ezan okunduktan sonra farza duruluncaya kadarki zamanı dualar için çok kıymetli bir vakit olarak hatırınızda tutun. dualar için çok kıymetli bir vakit olarak hatırınızda tutun.

Bu her zaman karşılaştığımız bir zamandır. Ama çok olağanüstü bir ikram bu.Bu her zaman karşılaştığımız bir zamandır. Ama çok olağanüstü bir ikram bu. Her zaman namaz kılıyoruz ama bu vaktin kıymetini bilmiyoruz. Bu hadîs-i şerîften öğrenmiş olduk. Her zaman namaz kılıyoruz ama bu vaktin kıymetini bilmiyoruz. Bu hadîs-i şerîften öğrenmiş olduk. Namaza başlanmadan önceki, az önceki namazın başladığı zaman, bir.Namaza başlanmadan önceki, az önceki namazın başladığı zaman, bir. İkincisi, her zaman karşılaştığımız bir şey değil. Belki biç karşılaşmayacağımız bir durum.İkincisi, her zaman karşılaştığımız bir şey değil. Belki biç karşılaşmayacağımız bir durum. Ve inde's-saffi fî sebîlillâh.Ve inde's-saffi fî sebîlillâh. Allah yolunda savaş için ordular dizildiği zaman, "Hücum!" denilince hücum olacak.Allah yolunda savaş için ordular dizildiği zaman, "Hücum!" denilince hücum olacak. Hücumdan önceki zaman. Hücumdan önceki zaman.

Saf olup o Çanakkale'dekiler, o İstiklal Harbi'ndekiler, o mübarekler kazandılar bunları.Saf olup o Çanakkale'dekiler, o İstiklal Harbi'ndekiler, o mübarekler kazandılar bunları. Bunları biliyorlardı onlar. Bu bizim tekkede her zaman okunan hadis kitabı.Bunları biliyorlardı onlar. Bu bizim tekkede her zaman okunan hadis kitabı. Bizim Gümüşhanevî dergahının hepsi bilir bunu. Dervişlerin hepsi biliyordu. Bunların çoğu şehit oldu.Bizim Gümüşhanevî dergahının hepsi bilir bunu. Dervişlerin hepsi biliyordu. Bunların çoğu şehit oldu. Balkan Harbi'nde, Trablusgarp Harbi'nde, Kafkasya'da.Balkan Harbi'nde, Trablusgarp Harbi'nde, Kafkasya'da. Gümüşhanevi hazretleri Kafkasya' da cihat etti Ruslarla. Gümüşhanevi hazretleri Kafkasya' da cihat etti Ruslarla.

Şeyh şamil, o mübarek, bunlar da bizim şehidimiz. Bizim Nakşî tarikatının mübarek şehitleri onlar.Şeyh şamil, o mübarek, bunlar da bizim şehidimiz. Bizim Nakşî tarikatının mübarek şehitleri onlar. Kafkasya'da Ruslarla çarpışanlar, hâlâ çarpışanlar.Kafkasya'da Ruslarla çarpışanlar, hâlâ çarpışanlar. Bunun için bu Avrupalılar'ın bizim tarikatlerimizle ne ilişkisi var? İşte bundan dolayı.Bunun için bu Avrupalılar'ın bizim tarikatlerimizle ne ilişkisi var? İşte bundan dolayı. Tarikatlerin aleyhindeki hava nereden? Avrupa'dan, bizimkilerin bir şey bildiğinden değil.Tarikatlerin aleyhindeki hava nereden? Avrupa'dan, bizimkilerin bir şey bildiğinden değil. Avrupalı beğeniyorsa beğeniyor, beğenmezse beğenmiyor. Avrupalı "Mevlevî tarikati iyi." diyorAvrupalı beğeniyorsa beğeniyor, beğenmezse beğenmiyor. Avrupalı "Mevlevî tarikati iyi." diyor "Bektaşi tarikati de iyi." diyor. Niye iyi? Kadın erkek, kaç-göç yok,"Bektaşi tarikati de iyi." diyor.

Niye iyi? Kadın erkek, kaç-göç yok,
bilmem ne filan, oradan beğeniyordu. "Nakşi tarikati kötü." diyor.bilmem ne filan, oradan beğeniyordu. "Nakşi tarikati kötü." diyor. Hürriyet gazetesi Ramazan ilavesi olarak hediye dağıtmış, tarikatlerle ilgili. Hürriyet gazetesi Ramazan ilavesi olarak hediye dağıtmış, tarikatlerle ilgili. Ama ben de aldım, durmadım. Nakşiliği beğenmiyor. Ama ben de aldım, durmadım. Nakşiliği beğenmiyor. Nakşi tarikatı fena, umumiyetle gerici kitapları bunlar çıkartmıştır, filan diyor.Nakşi tarikatı fena, umumiyetle gerici kitapları bunlar çıkartmıştır, filan diyor. Bunlar güya biraz şeriate bağlıdır, şöyle şöyle kusurları var, diyor ama kusur değil. Bunlar güya biraz şeriate bağlıdır, şöyle şöyle kusurları var, diyor ama kusur değil. Kusuru İslâm'a bağlıyor. Kusuru İslâm'a bağlıyor.

Ötekilerin meziyeti gevşektir,Ötekilerin meziyeti gevşektir, kendisinin işine geleni, işine gelmeyeni de sağlamlığından dolayı tenkit ediyor.kendisinin işine geleni, işine gelmeyeni de sağlamlığından dolayı tenkit ediyor. Ben şehit torunuyum mesela. Babam şehit yetimi. Bizim dedelerimiz, amcalarımız Çanakkale'de çok şehit verdi.Ben şehit torunuyum mesela. Babam şehit yetimi. Bizim dedelerimiz, amcalarımız Çanakkale'de çok şehit verdi. Bizim köyden, yakın da olduğundan, alıp alıp rastgele sürmüşler, onlar da bile bile gitmişler.Bizim köyden, yakın da olduğundan, alıp alıp rastgele sürmüşler, onlar da bile bile gitmişler. Allaha ısmarladık derken "Şu musafaha yaptığınız eller yarın al kanlara bulanacak,Allaha ısmarladık derken "Şu musafaha yaptığınız eller yarın al kanlara bulanacak, hadi hakkınızı helal edin." diyerek öyle gitmişler dualarla. Gelmeyeceklerini bile bile.hadi hakkınızı helal edin." diyerek öyle gitmişler dualarla. Gelmeyeceklerini bile bile. Yani bir şehidin kıymeti az bir şey değil. İşte o savaşa kalkıldığı, başlanacağı zaman.Yani bir şehidin kıymeti az bir şey değil. İşte o savaşa kalkıldığı, başlanacağı zaman. Neden bizim dedelerimiz Allah Allah diye saldırıyor?Neden bizim dedelerimiz Allah Allah diye saldırıyor? En kıymetli zaman onun için, duaların kabul olduğu zaman olduğundan. En kıymetli zaman onun için, duaların kabul olduğu zaman olduğundan.

Allahu Teala hazretleri bizi sulh u sükûn ve huzur ve rahat içinde İslâm'aAllahu Teala hazretleri bizi sulh u sükûn ve huzur ve rahat içinde İslâm'a yine en güzel şekilde hizmetler ederek yaşamaya muvaffak eylesin. yine en güzel şekilde hizmetler ederek yaşamaya muvaffak eylesin. Dedelerimiz çok sıkıntılar çektiler ama bize sıkıntı çekmeden Dedelerimiz çok sıkıntılar çektiler ama bize sıkıntı çekmeden İslâm'a güzel hizmetler ederek cenneti kazanmayı nasip etsin.İslâm'a güzel hizmetler ederek cenneti kazanmayı nasip etsin. Aslında cenneti kazanmak öyle kolay bir şey değil.Aslında cenneti kazanmak öyle kolay bir şey değil. Yiyoruz, içiyoruz, bir sofraya oturduğumuz zaman sayamayacağımız kadar nimetlerle Yiyoruz, içiyoruz, bir sofraya oturduğumuz zaman sayamayacağımız kadar nimetlerle gecemiz gündüzümüz rahat ve izzet ve ikram ve itibar içinde geçiyor. gecemiz gündüzümüz rahat ve izzet ve ikram ve itibar içinde geçiyor. Bari Allah'tan utanalım, Allah'ın verdiği nimetlere karşı nankörlük etmeyelim,Bari Allah'tan utanalım, Allah'ın verdiği nimetlere karşı nankörlük etmeyelim, kulluğumuzda kusur işlememeye çalışalım, İslâm'a güzel hizmet etmeye gayret edelim. kulluğumuzda kusur işlememeye çalışalım, İslâm'a güzel hizmet etmeye gayret edelim. Allah bizi muvaffak eylesin. El-Fatiha. Allah bizi muvaffak eylesin.

El-Fatiha.

Konuşma Hakkında
Tema 1
Tema 2