Namaz Vakitleri

20 Cemâziye'l-Evvel 1446
22 Kasım 2024
İmsak
06:22
Güneş
07:52
Öğle
12:55
İkindi
15:25
Akşam
17:48
Yatsı
19:12
Detaylı Arama

Soru Sorma ve İtaat Etme Arasındaki Denge

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

4 Recep 1421 / 02.10.2000

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Önceki Ümmetler Çok Soru Sordukları İçin Helak Oldular, | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Soru Sorma ve İtaat Etme Arasındaki Denge

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

4 Recep 1421 / 02.10.2000

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Önceki Ümmetler Çok Soru Sordukları İçin Helak Oldular, | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Konuşma Metni

"İslâm'ın tepesinin zirvesi, en yüksek noktası cihattır!" "İslâm'ın tepesinin zirvesi, en yüksek noktası cihattır!"

Allah yolunda cihat etmek! En kıymetlisi odur. Allah yolunda cihat etmek! En kıymetlisi odur.

Lâ yenâlühe illâ efdalühüm. "Cihada da ancak en faziletli olanlar kalkışabilir." Lâ yenâlühe illâ efdalühüm. "Cihada da ancak en faziletli olanlar kalkışabilir."

Herkese nasip olmaz, herkes yapamıyor. O yüksek dereceyi onlar alabilir. Herkese nasip olmaz, herkes yapamıyor. O yüksek dereceyi onlar alabilir.

Efendimiz buyuruyor ki; Efendimiz buyuruyor ki;

Ebû Hüreyre radıyallahu anh'ten Ahmed b. Hanbel, İmam Müslim, Neseî, İbn Mâce ve Şâfiî rivayet etmişler. Ebû Hüreyre radıyallahu anh'ten Ahmed b. Hanbel, İmam Müslim, Neseî, İbn Mâce ve Şâfiî rivayet etmişler.

Zerûnî mâ terektüküm fe-innemâ heleke men kâne kableküm bi-kesreti suâlihim va'htilâfihim alâ enbiyâihim.Zerûnî mâ terektüküm fe-innemâ heleke men kâne kableküm bi-kesreti suâlihim va'htilâfihim alâ enbiyâihim. Fe-izâ emertüküm bi-şey'in fe'tû minhü mesteta'tüm ve izâ neheytüküm an şey'in fedeûhu. Fe-izâ emertüküm bi-şey'in fe'tû minhü mesteta'tüm ve izâ neheytüküm an şey'in fedeûhu.

Peygamber Efendimiz hadîs-i şerîfte buyuruyor ki; Zerûnî mâ terektüküm.Peygamber Efendimiz hadîs-i şerîfte buyuruyor ki;

Zerûnî mâ terektüküm.
"Ben size bir şey söylemediğim zaman siz de beni kendi hâlime bırakın, işleri kurcalamayın." "Ben size bir şey söylemediğim zaman siz de beni kendi hâlime bırakın, işleri kurcalamayın."

"Size söylemediğim noktada siz işi kurcalamayın. Beni kendi hâlime bırakın." "Size söylemediğim noktada siz işi kurcalamayın. Beni kendi hâlime bırakın."

"Çünkü sizden önceki peygamberlerin ümmetleri helâk oldular, helâk edildiler." Neden? "Çünkü sizden önceki peygamberlerin ümmetleri helâk oldular, helâk edildiler."

Neden?

Bi-kesreti suâlihim. "Çok soru sordukları için helâk edildiler, helâke uğradılar." Bi-kesreti suâlihim. "Çok soru sordukları için helâk edildiler, helâke uğradılar."

Va'htilâfihim alâ enbiyâihim.Va'htilâfihim alâ enbiyâihim. "Ve peygamberlerine muhalefetlerinden, söylediği söze aykırı davranıştan dolayı helâk oldular." "Ve peygamberlerine muhalefetlerinden, söylediği söze aykırı davranıştan dolayı helâk oldular."

"Ben sizi bıraktım mı, bir şey söylemedim mi kurcalamayın, sormayın."Ben sizi bıraktım mı, bir şey söylemedim mi kurcalamayın, sormayın. Eski ümmetler çok soru sorup da sorunun cevabı açıklandıktan sonraEski ümmetler çok soru sorup da sorunun cevabı açıklandıktan sonra onu da yapmayıp peygamberlerine aykırı düştüklerinden dolayı helâk oldular. Siz bu duruma düşmeyin!" onu da yapmayıp peygamberlerine aykırı düştüklerinden dolayı helâk oldular. Siz bu duruma düşmeyin!"

Fe-izâ emertüküm bi-şey'in fe'tû minhü. "Ben size bir şeyi 'yapın' diye emredersemFe-izâ emertüküm bi-şey'in fe'tû minhü. "Ben size bir şeyi 'yapın' diye emredersem yapabildiğiniz kadar, gücünüz yettiğince o konuda gayretinizi ortaya koyun, emrettiğim şeyi yapın!" yapabildiğiniz kadar, gücünüz yettiğince o konuda gayretinizi ortaya koyun, emrettiğim şeyi yapın!"

Mesteta'tüm. "Gücünüz yettiğince!" Mesteta'tüm. "Gücünüz yettiğince!"

Peygamber Efendimiz ashâbına seyyidü'l-istiğfâr duasını öğretti: Peygamber Efendimiz ashâbına seyyidü'l-istiğfâr duasını öğretti:

Allâhümme ente rabbî lâ ilâhe illâ ente halaktenî ve ene abdüke ve ene alâ ahdike ve va'dike. Allâhümme ente rabbî lâ ilâhe illâ ente halaktenî ve ene abdüke ve ene alâ ahdike ve va'dike.

"Yâ Rabbi! Vaat ediyorum ki sana verdiğim kulluk sözünü yerine getireceğim."Yâ Rabbi! Vaat ediyorum ki sana verdiğim kulluk sözünü yerine getireceğim. Haramlara, günahlara bulaşmayacağım." Haramlara, günahlara bulaşmayacağım."

"İyi kulluk yapacağım." noktasında Peygamber Efendimiz dedi ki; mesteta'tü "Gücüm yettiğince." de!"İyi kulluk yapacağım." noktasında Peygamber Efendimiz dedi ki; mesteta'tü "Gücüm yettiğince." de! Çünkü insan takat getiremeyebilir. Âciz, zayıf, gücüm yettiğince. Çünkü insan takat getiremeyebilir. Âciz, zayıf, gücüm yettiğince. Burada da öyle diyor: Burada da öyle diyor:

"Ben size bir şeyi emrettim mi o emrettiğim konuda yapabileceğiniz şeyden ne kadarını yapabiliyorsanız"Ben size bir şeyi emrettim mi o emrettiğim konuda yapabileceğiniz şeyden ne kadarını yapabiliyorsanız o kadarını gücünüz yettiğince yapmaya koşuşun!" o kadarını gücünüz yettiğince yapmaya koşuşun!"

Fe'tû minhü mesteta'tüm ve izâ neheytüküm an şey'in fedeûhu.Fe'tû minhü mesteta'tüm ve izâ neheytüküm an şey'in fedeûhu. "Size bir şeyi de 'Yapmayın!' diye söyledim mi onu bırakın." "Bu kadar. Söz dinleyin!" "Size bir şeyi de 'Yapmayın!' diye söyledim mi onu bırakın."

"Bu kadar. Söz dinleyin!"

Bu tavsiyede açıklama olabilecek en tanınmış misal, olay nedir? Bu tavsiyede açıklama olabilecek en tanınmış misal, olay nedir?

Peygamber Efendimiz müslümanlara hac farz olunca buyurdu ki; Peygamber Efendimiz müslümanlara hac farz olunca buyurdu ki;

"Ey müslümanlar! Bu Beytullah'a haccetmek size farz oldu, vazife oldu. Binâenaleyh haccediniz." "Ey müslümanlar! Bu Beytullah'a haccetmek size farz oldu, vazife oldu. Binâenaleyh haccediniz."

Peygamber Efendimiz haccı emretti. Dinleyenlerden bir tanesi dedi ki; "Yâ Resûlallah, her yıl mı?" Peygamber Efendimiz haccı emretti. Dinleyenlerden bir tanesi dedi ki;

"Yâ Resûlallah, her yıl mı?"

O her yıl haccedebilir. Çünkü Mekke'de, o civarda oturuyor. Stockholm'de oturmuyor ki!O her yıl haccedebilir. Çünkü Mekke'de, o civarda oturuyor. Stockholm'de oturmuyor ki! O orada yaşadıkça belki her sene haccedebilir. "Her yıl mı yâ Resûlallah?" dedi. O orada yaşadıkça belki her sene haccedebilir.

"Her yıl mı yâ Resûlallah?" dedi.

Efendimiz duyduğu halde cevap vermedi. "Yâ Resûlallah, her sene mi?" Efendimiz duyduğu halde cevap vermedi.

"Yâ Resûlallah, her sene mi?"

Bir daha soruyor, duymadığını sanıyor. Bir daha sordu. Peygamber Efendimiz yine cevap vermedi. Bir daha soruyor, duymadığını sanıyor. Bir daha sordu. Peygamber Efendimiz yine cevap vermedi.

"Yâ Resûlallah, hac her sene mi?" Bir daha sordu. Merak ediyor, öğrenmek istiyor."Yâ Resûlallah, hac her sene mi?"

Bir daha sordu. Merak ediyor, öğrenmek istiyor.
Efendimiz cevap vermedi ve evine girdi. Demek ki Allahu âlem sinirlendi.Efendimiz cevap vermedi ve evine girdi. Demek ki Allahu âlem sinirlendi. Çünkü duyuyor ama cevap vermiyor; anlasana... İçeri girdi. Biraz sonra çıktı, dedi ki; Çünkü duyuyor ama cevap vermiyor; anlasana... İçeri girdi. Biraz sonra çıktı, dedi ki;

"Demin bana 'Her sene mi?' diye soran nerede?"Demin bana 'Her sene mi?' diye soran nerede? Eğer o sorduğu zaman ben de Allah'ın peygamberi olarakEğer o sorduğu zaman ben de Allah'ın peygamberi olarak 'Evet.' deyiverseydim [her sene haccetmek farz oluyordu]!" Hapı yutmuştunuz!'Evet.' deyiverseydim [her sene haccetmek farz oluyordu]!"

Hapı yutmuştunuz!
İsveç'te de olsa, Kanada'da da olsa, kutupta da olsa,İsveç'te de olsa, Kanada'da da olsa, kutupta da olsa, deryaların ötesinde de olsa her müslümana her sene haccetmek farz oluyordu. Neden? deryaların ötesinde de olsa her müslümana her sene haccetmek farz oluyordu.

Neden?

Resûlü buyurdu mu, Resûlü'nün ağzından çıkanı Allah uygulattırır! Ama demedi.Resûlü buyurdu mu, Resûlü'nün ağzından çıkanı Allah uygulattırır!

Ama demedi.
Peygamber Efendimiz şefkatinden, sevgisinden, bize olan acımasından, bizi korumasından dolayı demedi. Peygamber Efendimiz şefkatinden, sevgisinden, bize olan acımasından, bizi korumasından dolayı demedi.

"Beni sıkıştırmayın. Ben size bir şey söylemediğim zaman sormayın." dedi. "Beni sıkıştırmayın. Ben size bir şey söylemediğim zaman sormayın." dedi.

Eski ümmetlerin çok soru sorup da helâk olmasının misâli Bakara sûresinde,Eski ümmetlerin çok soru sorup da helâk olmasının misâli Bakara sûresinde, meşhur Bakara sûresine ismini veren olay: İnna'llâhe ye'mürüküm entezbehû bakaraten. meşhur Bakara sûresine ismini veren olay:

İnna'llâhe ye'mürüküm entezbehû bakaraten.

Musa aleyhisselam dedi ki; "Allah size bir sığır kesmeyi emrediyor. Sığır keseceksiniz, emrediyor." Musa aleyhisselam dedi ki;

"Allah size bir sığır kesmeyi emrediyor. Sığır keseceksiniz, emrediyor."

Bunlar sorular sormaya başladılar: Bunlar sorular sormaya başladılar:

"Biz bu işi anlamadık. Nasıl bir sığır? Rengi nasıl olacak? İtibarlı mı?"Biz bu işi anlamadık. Nasıl bir sığır? Rengi nasıl olacak? İtibarlı mı? Düşkün bir hayvan mı olacak, yüksek kaliteli mi olacak? Şöyle mi olacak, böyle mi olacak?.." Düşkün bir hayvan mı olacak, yüksek kaliteli mi olacak? Şöyle mi olacak, böyle mi olacak?.."

Bir sürü soru sordular. Her sorduklarında da bir vasfını söyledi.Bir sürü soru sordular. Her sorduklarında da bir vasfını söyledi. "Şu renkte olacak, şu şekilde olacak..." diye her soruda soru sordukları için iş zorlaştı. "Şu renkte olacak, şu şekilde olacak..." diye her soruda soru sordukları için iş zorlaştı. "Allah size bir sığır kesmeyi emrediyor." deyince çarşıya gitselerdi, önlerine gelen ilk sığırı yakalasalar,"Allah size bir sığır kesmeyi emrediyor." deyince çarşıya gitselerdi, önlerine gelen ilk sığırı yakalasalar, çekip getirip kesselerdi bitecekti. "Sığır kes!" dedi; kesti, bitecekti. çekip getirip kesselerdi bitecekti. "Sığır kes!" dedi; kesti, bitecekti.

Ama "Şöyle mi olacak, böyle mi olacak?.." deyince ortaya öyle bir tarif çıktı ki yok öyle bir hayvan!Ama "Şöyle mi olacak, böyle mi olacak?.." deyince ortaya öyle bir tarif çıktı ki yok öyle bir hayvan! Araya araya nihayet birisinde buldular. Ama onu da alıncaya kadar...Araya araya nihayet birisinde buldular. Ama onu da alıncaya kadar... Çok da pahalı, çok da masraflı oldu. Kestiler ama; Çok da pahalı, çok da masraflı oldu. Kestiler ama;

Fe-zebehûhâ ve mâ kâdû yef'alûn. "Nerede ise kesemeyecek bir duruma da geliyorlardı." Fe-zebehûhâ ve mâ kâdû yef'alûn. "Nerede ise kesemeyecek bir duruma da geliyorlardı."

Böyle sorular sorup da ondan sonra tutamadıkları da oldu, soru sorup da açıklaması yapıldıktan sonraBöyle sorular sorup da ondan sonra tutamadıkları da oldu, soru sorup da açıklaması yapıldıktan sonra tutmayınca da o zaman Cenâb-ı Hak cezayı yapıştırıyor. tutmayınca da o zaman Cenâb-ı Hak cezayı yapıştırıyor.

Mesela Cenâb-ı Hak Davud aleyhisselâm'a tâbi olan orduya; "Nehirden su içmeyin!" diye emretti. İçtiler.Mesela Cenâb-ı Hak Davud aleyhisselâm'a tâbi olan orduya; "Nehirden su içmeyin!" diye emretti. İçtiler. İçince de başlarına çok sıkıntılar geldi. İçince de başlarına çok sıkıntılar geldi.

Demek ki Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem bir şey sorulmadığı zaman çok kurcalanmamasını,Demek ki Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem bir şey sorulmadığı zaman çok kurcalanmamasını, söyleneni tutmalarını, anlattıkları kadar uygulanmasını emrediyor. söyleneni tutmalarını, anlattıkları kadar uygulanmasını emrediyor.

Arapçası ince, ne diyor? Arapçası ince, ne diyor?

Fe'tû minhü. "O emredilen şeyi, bir şey emrettiğim zaman ondan…" diyor.Fe'tû minhü. "O emredilen şeyi, bir şey emrettiğim zaman ondan…" diyor. Fe'tû bihî demiyor. Fe'tû minhü mesteta'tü.Fe'tû bihî demiyor. Fe'tû minhü mesteta'tü. "O konuda yapabileceğiniz şeylerden ne kadarını yapabilirseniz gücünüz yetecek kadarını yapın!" diyor."O konuda yapabileceğiniz şeylerden ne kadarını yapabilirseniz gücünüz yetecek kadarını yapın!" diyor. "Tam onu yapın!" da demiyor, "Kalkışın!" [diyor]. "Git çarşıdan ekmek al." "Tam onu yapın!" da demiyor, "Kalkışın!" [diyor].

"Git çarşıdan ekmek al."

Tamam, kolay. Kalkarsın, gidersin çarşıdan bir ekmek alırsın. Gitmiyor da duruyor. Soruyor: Tamam, kolay. Kalkarsın, gidersin çarşıdan bir ekmek alırsın. Gitmiyor da duruyor. Soruyor:

"Nasıl ekmek alayım?" "Kepekli ekmek al." Dükkâna gidiyor: "Bana kepekli ekmek ver." "Nasıl ekmek alayım?"

"Kepekli ekmek al."

Dükkâna gidiyor:

"Bana kepekli ekmek ver."

"Kepekli ekmek yok." Bu sefer kepekli ekmek aramak için dolaşmak zorunda kalıyor. Geliyor: "Kepekli ekmek yok."

Bu sefer kepekli ekmek aramak için dolaşmak zorunda kalıyor. Geliyor:

"Kepekli ekmek varmış da nasılını alayım?.." "Cevizlisini al." Hadi, gidiyor: "Kepekli ekmek varmış da nasılını alayım?.."

"Cevizlisini al."

Hadi, gidiyor:

"Kepekli ekmeğin cevizlisi var mı?" "Yok." "Nerede bulunur?.." "Kepekli ekmeğin cevizlisi var mı?"

"Yok."

"Nerede bulunur?.."

Böyle sorup da ondan sonra tutamadıkları da oldu.Böyle sorup da ondan sonra tutamadıkları da oldu. Soru sorup da açıklaması yapıldıktan sonra tutmayınca da o zaman Cenâb- Hak cezayı yapıştırıyor.Soru sorup da açıklaması yapıldıktan sonra tutmayınca da o zaman Cenâb- Hak cezayı yapıştırıyor. Mesela Davud aleyhisselam'a tâbi olan orduya "Nehirden su içmeyin." diye emretti Cenâb-ı Hak. Mesela Davud aleyhisselam'a tâbi olan orduya "Nehirden su içmeyin." diye emretti Cenâb-ı Hak. İçtiler, içince de başlarına çok sıkıntılar geldi. İçtiler, içince de başlarına çok sıkıntılar geldi.

Demek ki iş sorunun cevabı verildikçe zorlaşıyor.Demek ki iş sorunun cevabı verildikçe zorlaşıyor. Anladığın gibi yaparsan söz yerine gelmiş olur, sen de vebalden kurtulursun.Anladığın gibi yaparsan söz yerine gelmiş olur, sen de vebalden kurtulursun. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz hazretleri onu tarif ediyor, onu tavsiye buyuruyor. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz hazretleri onu tarif ediyor, onu tavsiye buyuruyor.

Çok ince ince sorular sordukları zaman ince sorulardan dolayı işler zorlaşır, bir de kafalar karışır.Çok ince ince sorular sordukları zaman ince sorulardan dolayı işler zorlaşır, bir de kafalar karışır. Sonra verilen cevaptan da tatmin olmazlar.Sonra verilen cevaptan da tatmin olmazlar. Tatmin olmayınca da ayakları bir kayar ki cehennemin kuyusuna, çukuruna yuvarlanır giderler! Tatmin olmayınca da ayakları bir kayar ki cehennemin kuyusuna, çukuruna yuvarlanır giderler!

Allahu Teâlâ hazretleri bizi samimi müslüman eylesinAllahu Teâlâ hazretleri bizi samimi müslüman eylesin ve Kur'ân-ı Kerîm'in âyetlerini, Resûlullah'ın hadîs-i şerîflerini okuyup anladığı kadarı ile güzelce hâlisâne,ve Kur'ân-ı Kerîm'in âyetlerini, Resûlullah'ın hadîs-i şerîflerini okuyup anladığı kadarı ile güzelce hâlisâne, muhlisâne yapmayı nasip eylesin. Kurcaladıkça Cenâb-ı Hak imtihan eder. muhlisâne yapmayı nasip eylesin. Kurcaladıkça Cenâb-ı Hak imtihan eder.

Hatta Peygamber Efendimiz'in bir tavsiyesi daha var, bir gerçeği daha bildiriyor.Hatta Peygamber Efendimiz'in bir tavsiyesi daha var, bir gerçeği daha bildiriyor. "Din ile kimse baş edemez." Baş edemez ne demek? Dindarlığı eksiksiz, kusursuz, "Din ile kimse baş edemez." Baş edemez ne demek? Dindarlığı eksiksiz, kusursuz, hiç noksansız, tam yapmak isteyen kimseye Allah bir zorluk daha çıkartır.hiç noksansız, tam yapmak isteyen kimseye Allah bir zorluk daha çıkartır. Onu bitirince arkasından biraz zorluk daha çıkartır. Bir zorluk daha... Kimse tamamıyla dinin üstesinden gelemez. Onu bitirince arkasından biraz zorluk daha çıkartır. Bir zorluk daha... Kimse tamamıyla dinin üstesinden gelemez. O halde insan yapabildiği kadarını yapacak. Haddini bilecek, boynunu bükecek, O halde insan yapabildiği kadarını yapacak. Haddini bilecek, boynunu bükecek, Cenâb-ı Hak'tan affu mağfiret dileyecek. Öyle iddialı olmaya kalktıkça;Cenâb-ı Hak'tan affu mağfiret dileyecek. Öyle iddialı olmaya kalktıkça; "Velen yüşâdet dine ehadün illa galebehu." din hepsinin üstünden gelir."Velen yüşâdet dine ehadün illa galebehu." din hepsinin üstünden gelir. Dindarlığı iyi yapacağım dedikçe, zorlandıkça, gayretlendikçe o zaman daha ince imtihanlar gelir.Dindarlığı iyi yapacağım dedikçe, zorlandıkça, gayretlendikçe o zaman daha ince imtihanlar gelir. Cenâb-ı Hak kulların takati nispetinde yaptığını seviyor. Takatinden fazlasını da yük olarak yüklemiyor.Cenâb-ı Hak kulların takati nispetinde yaptığını seviyor. Takatinden fazlasını da yük olarak yüklemiyor. Büyük bir lütuftur. Öyle de dua etmemizi bize emrediyor. "Mala tâgata lenâ bihi."Büyük bir lütuftur. Öyle de dua etmemizi bize emrediyor. "Mala tâgata lenâ bihi." Kendisine takat getiremeyeceğimiz şeyi bize yükleme diye duayı da öğretiyor.Kendisine takat getiremeyeceğimiz şeyi bize yükleme diye duayı da öğretiyor. Allahu teala hazretleri hem bizim azımızı çoğa saysın. Hem ibadetleri güzel yapmaya bize gayret, kuvvet versin. Allahu teala hazretleri hem bizim azımızı çoğa saysın. Hem ibadetleri güzel yapmaya bize gayret, kuvvet versin. Hayırlı şekli yapmayı ilham eylesin. Hem de tevazu sahibi eylesin. Hayırlı şekli yapmayı ilham eylesin. Hem de tevazu sahibi eylesin. Öyle ortada yalancı pehlivan gibi "Var mı bana yan bakan!" diye el çırpıp,Öyle ortada yalancı pehlivan gibi "Var mı bana yan bakan!" diye el çırpıp, peşrev yapıp öyle dolaşanlardan etmesin. Şöyle güzel güzel kulluk yapıppeşrev yapıp öyle dolaşanlardan etmesin. Şöyle güzel güzel kulluk yapıp rızasını kazanıp huzuruna sevdiği razı olduğu kul olarak varıprızasını kazanıp huzuruna sevdiği razı olduğu kul olarak varıp cennetiyle cemaliyle müşerref olmayı cümlenize, cümlemize nasip eylesin. cennetiyle cemaliyle müşerref olmayı cümlenize, cümlemize nasip eylesin.

el-Fâtiha. el-Fâtiha.

Konuşma Hakkında
Tema 1
Tema 2