Namaz Vakitleri

11 Zilka'de 1446
09 May 2025
İmsak
04:03
Güneş
05:46
Öğle
13:06
İkindi
17:00
Akşam
20:16
Yatsı
21:53
Detaylı Arama

Sünnet ve Bid'at

Mehmed Zahid KOTKU

15 Recep 1391 / 05.09.1971
İskenderpaşa Camii/ İstanbul

Açıklama

Gönül dostu, âlim Mehmed Zahid KOTKU Hocamızın sohbetleri, kendi seslerinden konulara yaklaşımı, açıklamaları, değerlendirmeleri ve tavsiyeleri, sizlerin istifadesine sunulmuştur.
Mehmed Zâhid KOTKU, geçtiğimiz asırda yaşamış (1897-1980) bir mürşid-i kâmil, bir sâlih insan, bir Allah dostudur. Ömrü boyunca tebliğ ve irşad çalışmaları içinde bulunmuş, milletimize ve ülkemize hizmet eden nice kıymetli kadrolar, devlet adamları yetiştirmiştir.

Gümüşhaneli Hazretleri tarafından başlatılan Ramûzü’l-Ehâdîs dersleri, takipçileri tarafından devam ettirilmiştir. İskenderpaşa Camii’nde Mehmed Zâhid KOTKU (Rh.A) Hocamız bu dersleri 1958’den 1977 yılına kadar sürdürmüş; 1977’den sonra ise, Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN hocamız devam ettirmiştir.

İlk zamanlar düzenli olarak pazar günleri ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika hadis dersleri yaparlarken, son yıllarında hadis derslerini Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN hocamıza bırakmışlar, kendileri cuma namazından sonra 10-15 dakikalık kısa konuşmalar yapmaya başlamışlardır.

Bu konuşmalar irticalen yapılmış, bazen bir sahabeden bahsetmişler, bazen güncel bir olayı konu edinmişlerdir. Bu konuşmalar 1978 yılında başlamış, vefatına kadar devam etmiştir. Son konuşmaları vefatından bir hafta önce, 6 Kasım 1980’de Medine’de kaydedilmiştir.

Sünnet ve Bid'at

Mehmed Zahid KOTKU

15 Recep 1391 / 05.09.1971
İskenderpaşa Camii/ İstanbul

Açıklama

Gönül dostu, âlim Mehmed Zahid KOTKU Hocamızın sohbetleri, kendi seslerinden konulara yaklaşımı, açıklamaları, değerlendirmeleri ve tavsiyeleri, sizlerin istifadesine sunulmuştur.
Mehmed Zâhid KOTKU, geçtiğimiz asırda yaşamış (1897-1980) bir mürşid-i kâmil, bir sâlih insan, bir Allah dostudur. Ömrü boyunca tebliğ ve irşad çalışmaları içinde bulunmuş, milletimize ve ülkemize hizmet eden nice kıymetli kadrolar, devlet adamları yetiştirmiştir.

Gümüşhaneli Hazretleri tarafından başlatılan Ramûzü’l-Ehâdîs dersleri, takipçileri tarafından devam ettirilmiştir. İskenderpaşa Camii’nde Mehmed Zâhid KOTKU (Rh.A) Hocamız bu dersleri 1958’den 1977 yılına kadar sürdürmüş; 1977’den sonra ise, Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN hocamız devam ettirmiştir.

İlk zamanlar düzenli olarak pazar günleri ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika hadis dersleri yaparlarken, son yıllarında hadis derslerini Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN hocamıza bırakmışlar, kendileri cuma namazından sonra 10-15 dakikalık kısa konuşmalar yapmaya başlamışlardır.

Bu konuşmalar irticalen yapılmış, bazen bir sahabeden bahsetmişler, bazen güncel bir olayı konu edinmişlerdir. Bu konuşmalar 1978 yılında başlamış, vefatına kadar devam etmiştir. Son konuşmaları vefatından bir hafta önce, 6 Kasım 1980’de Medine’de kaydedilmiştir.

Konuşma Metni

Bi’smi’llâhi’r-rahmâni’r-rahîm.Bi’smi’llâhi’r-rahmâni’r-rahîm.

El-hamdü li’llâhi rabbi’l-àlemîn...


El-hamdü li’llâhi rabbi’l-àlemîn...
Ve’l-àkıbetü li’l-müttakîn...Ve’l-àkıbetü li’l-müttakîn... Ve’s-salâtü ve’s-selâmü alâ seyyidinâVe’s-salâtü ve’s-selâmü alâ seyyidinâ muhammedin ve âlihî ve sahbihî ecmaîn...muhammedin ve âlihî ve sahbihî ecmaîn...

İ’lemû eyyühe’l-ihvân...


İ’lemû eyyühe’l-ihvân...
İnne efdale’l-kitâbi kitâbu’llàh...İnne efdale’l-kitâbi kitâbu’llàh... Ve enne efdale’l-hedyi hedyü muhammedin salla’llàhu aleyhi ve sellem...Ve enne efdale’l-hedyi hedyü muhammedin salla’llàhu aleyhi ve sellem... Ve şerre’l-umûri muhdesâtühâ...Ve şerre’l-umûri muhdesâtühâ... Ve külle muhdesin bid’ah...Ve külle muhdesin bid’ah... Ve külle bid’atin dalâleh...Ve külle bid’atin dalâleh... Ve külle dalâletin fi’n-nâr...Ve külle dalâletin fi’n-nâr... Ve bi’s-senedi’lmuttasıli ile’n-nebiyyiVe bi’s-senedi’lmuttasıli ile’n-nebiyyi salla’llàhu aleyhi ve selleme ennehû kàl:salla’llàhu aleyhi ve selleme ennehû kàl:

RE. 213/12 Es-sultànü zillu’llàhi fi’l-ardı;


RE. 213/12 Es-sultànü zillu’llàhi fi’l-ardı;
femen ekremehû, ekremehu’llàhu;femen ekremehû, ekremehu’llàhu; ve men ehânehû, ehânehu’llàhu.ve men ehânehû, ehânehu’llàhu.

RE. 213/13 Es-sultànı zıllu’llàhi, ve rümhuhû fi’l-ardı;


RE. 213/13 Es-sultànı zıllu’llàhi, ve rümhuhû fi’l-ardı;
femen nesahahû ve deà lehû, ihtedâ;femen nesahahû ve deà lehû, ihtedâ; ve men deà aleyhi, ve lem yensahhu, dalle.ve men deà aleyhi, ve lem yensahhu, dalle.

RE. 213/14 Es-sultànü zillu’llàhi fi’l-ardı;


RE. 213/14 Es-sultànü zillu’llàhi fi’l-ardı;
feizâ dehale ehadüküm beleden,feizâ dehale ehadüküm beleden, leyse fîhâ sultànin, felâ yükîmenne bihî.leyse fîhâ sultànin, felâ yükîmenne bihî.

RE. 213/15 Es-sultànü’l-àdilü’l-mütevâdıu,


RE. 213/15 Es-sultànü’l-àdilü’l-mütevâdıu,
zıllu’llàhi ve rumhuhû fi’l-ardı;zıllu’llàhi ve rumhuhû fi’l-ardı; ve yurfeu li’l-vâli’l-àdili’l-mütevâdıive yurfeu li’l-vâli’l-àdili’l-mütevâdıi fî külli yevmin ve leyletin,fî külli yevmin ve leyletin, amelü sittîne sıddîkan, küllühüm àbidün ve müctehidün.amelü sittîne sıddîkan, küllühüm àbidün ve müctehidün.

RE. 213/16 Es-sultàni zillu’llàhi fi’l-ardı,


RE. 213/16 Es-sultàni zillu’llàhi fi’l-ardı,
ye’vî ileyhi küllü mazlûmin min ibâdihî;ye’vî ileyhi küllü mazlûmin min ibâdihî; feizâ adele, kâne lehü’l-ecru, ve ale’r- raiyyeti’ş-şükrü;feizâ adele, kâne lehü’l-ecru, ve ale’r- raiyyeti’ş-şükrü; ve izâ câre, kâne aleyhi’l-ısru,ve izâ câre, kâne aleyhi’l-ısru, ve ale’r-raiyyeti’s- sabru; ve izâ cârei’l-vülâtü,ve ale’r-raiyyeti’s- sabru; ve izâ cârei’l-vülâtü, kuhitatü’s-semâü; ve izâ müniatü’z- zekâtü, heleketi’l-mevâşî;kuhitatü’s-semâü; ve izâ müniatü’z- zekâtü, heleketi’l-mevâşî; ve izâ zahere’z-zinâ,ve izâ zahere’z-zinâ, zahere’l-fakru ve’l- meskenetü:zahere’l-fakru ve’l- meskenetü: ve izâ uhkıret ehlü’z-zimmeti, üdîle’l-küffâru.ve izâ uhkıret ehlü’z-zimmeti, üdîle’l-küffâru.

Sadaka rasûlü’llàh, fî mâ kàl.


Sadaka rasûlü’llàh, fî mâ kàl.


Bu beş hadis ki sultan lafzıyla geçiyor.


Bu beş hadis ki sultan lafzıyla geçiyor.
Sultan demek, hükümet ve kuvvet sahibi;Sultan demek, hükümet ve kuvvet sahibi; satvet ve kudret sahibi ve her şeyin yavuzluğunasatvet ve kudret sahibi ve her şeyin yavuzluğuna ve şiddet-i satvetine denir.ve şiddet-i satvetine denir.

Cenâb-ı Hak Bunları yeryüzünde böyle ikàme etmiştir ki,


Cenâb-ı Hak Bunları yeryüzünde böyle ikàme etmiştir ki,
insanlar kendi haline kalsa,insanlar kendi haline kalsa, yani biz vahşi hayvanları ayıplarız,yani biz vahşi hayvanları ayıplarız, birbirlerini yerler.birbirlerini yerler. İnsanlar da böyle kendileri birbirlerini yerler.İnsanlar da böyle kendileri birbirlerini yerler. Ancak bu hükümetlerin kuvvet ve saltanatıAncak bu hükümetlerin kuvvet ve saltanatı sayesinde insanlar bir derece rahat ederler.sayesinde insanlar bir derece rahat ederler. Kuvvet ne kadar varsa, o derecede, o nisbetteKuvvet ne kadar varsa, o derecede, o nisbette rahat ederler.rahat ederler. Eğer olmazsa, insanlar emin ol birbirlerini yerler.Eğer olmazsa, insanlar emin ol birbirlerini yerler.

Birbirlerini yemek ne olacak?


Birbirlerini yemek ne olacak?
Kuvvetli olan, kuvvetsiz olanı ezer, malını alır,Kuvvetli olan, kuvvetsiz olanı ezer, malını alır, icabında canını alır,icabında canını alır, elinden karısını kızını alır, her şey olur.elinden karısını kızını alır, her şey olur. Yalnız bunlar kanunun kuvvetleri altındaYalnız bunlar kanunun kuvvetleri altında bir derece bir korku ilebir derece bir korku ile işte bu rahatlığı bugün bulabiliyoruz.işte bu rahatlığı bugün bulabiliyoruz.

Bu rahatlık ancak onun için diyor ki:


Bu rahatlık ancak onun için diyor ki:

“—Bir memlekette ki sultan yoktur:

“—Bir memlekette ki sultan yoktur:


RE. 213/14 ... leyse fîhâ sultànin, felâ yükîmenne bihî.


RE. 213/14 ... leyse fîhâ sultànin, felâ yükîmenne bihî.


Orada oturma!” diyor.


Orada oturma!” diyor.


Madem ki senin hakkını alabilecek bir kuvvet yoktur.


Madem ki senin hakkını alabilecek bir kuvvet yoktur.
Öyleyse oturma o memlekette.Öyleyse oturma o memlekette.

Bunlar adil olurlarsa,


Bunlar adil olurlarsa,
çünkü hepside adil olmaz insanların ya,çünkü hepside adil olmaz insanların ya, adil olurlarsa raiyyeye düşen,adil olurlarsa raiyyeye düşen, teb’a olan insana düşen, “Oh, el-hamdü lillah!” deyip şükretmektir.teb’a olan insana düşen, “Oh, el-hamdü lillah!” deyip şükretmektir. Baktı zulmediyor, o zaman:Baktı zulmediyor, o zaman:

RE. 213/16 ... ve ale’r-raiyyeti’s- sabru ...


RE. 213/16 ... ve ale’r-raiyyeti’s- sabru ...


O zaman insanlara düşen vazife de sabırdır.


O zaman insanlara düşen vazife de sabırdır.
Sabırla Allah iyi eder işleri...Sabırla Allah iyi eder işleri...

Eğer bunlar zulümde devam ederlerse, yağmurlar kesilir.


Eğer bunlar zulümde devam ederlerse, yağmurlar kesilir.
İnsanlar zekâtlarını vermezlerse hayvanlar helâk olur.İnsanlar zekâtlarını vermezlerse hayvanlar helâk olur. Zina zâhir olursa, fakr u meskenet o kavmin üzerine çöker.Zina zâhir olursa, fakr u meskenet o kavmin üzerine çöker. Ehl-i zimmet dediği teb’amız olan insanlaraEhl-i zimmet dediği teb’amız olan insanlara hakaret edilirse, Allah küffarı başımıza musallat eder.hakaret edilirse, Allah küffarı başımıza musallat eder.

RE. 214/1 Es-semtü’l-hasenü, ve’t-tüedetü, ve’l-iktisàdü,


RE. 214/1 Es-semtü’l-hasenü, ve’t-tüedetü, ve’l-iktisàdü,
cüz’ün min erbaatin ve işrîne cüz’en mine’n-nübüvveti.cüz’ün min erbaatin ve işrîne cüz’en mine’n-nübüvveti.

Semt dediği, vakar, güzel bir vakar,


Semt dediği, vakar, güzel bir vakar,
güzel bir hareket, teenni ile hareket:güzel bir hareket, teenni ile hareket:

RE. 214/1 ... ve’l-iktisàdü ...


RE. 214/1 ... ve’l-iktisàdü ...


Her işinde iktisada riayet.


Her işinde iktisada riayet.
Yemesinde, içmesinde, giyinmesinde, konuşmasındaYemesinde, içmesinde, giyinmesinde, konuşmasında teenni ile hareket, iktisada, adalete riayet,teenni ile hareket, iktisada, adalete riayet, bu nübüvvetin yirmi dört cüzünden bir parçadır.bu nübüvvetin yirmi dört cüzünden bir parçadır. Yirmi dört parçadan bir parça o adama verilmiş demektir.Yirmi dört parçadan bir parça o adama verilmiş demektir.

Her kim iktisada riayet edebiliyorsa,


Her kim iktisada riayet edebiliyorsa,
teenni ile hareket edebiliyorsa,teenni ile hareket edebiliyorsa, kendisinde de bir güzel vakar, hareket varsa,kendisinde de bir güzel vakar, hareket varsa, işte o adam siret-i hasene üzerindedir.işte o adam siret-i hasene üzerindedir.

Allah’ın razı olduğu bir yol üzerindedir.


Allah’ın razı olduğu bir yol üzerindedir.
Peygamberlikten kendisinePeygamberlikten kendisine yirmi dört cüzünden bir cüzü verilmiş olur.yirmi dört cüzünden bir cüzü verilmiş olur.

RE. 214/2 Es-sem’u ve’t-tàatü hakkun ale’l-mu'mer'il müslimi ...


RE. 214/2 Es-sem’u ve’t-tàatü hakkun ale’l-mu'mer'il müslimi ...


RE. 214/2 Es-sem’u ve’t-tàatü ...


RE. 214/2 Es-sem’u ve’t-tàatü ...


Söz dinleyip, itaat etmek,


Söz dinleyip, itaat etmek,
sözü dinleyip, itaat etmek:sözü dinleyip, itaat etmek:

RE. 214/2 ... mer’i’lmüslimi ...


RE. 214/2 ... mer’i’lmüslimi ...


Her müslim kişiye haktır, vacibtir.


Her müslim kişiye haktır, vacibtir.
Sözü dinlemek yani amirinin sözünü dinlemek;Sözü dinlemek yani amirinin sözünü dinlemek; valiyse vali, kaymakamsa kaymakam, hükümetse hükümet…valiyse vali, kaymakamsa kaymakam, hükümetse hükümet… Bunların sözünü dinleyip, onlara itaat etmek,Bunların sözünü dinleyip, onlara itaat etmek, ulü’l-emr dedikleriulü’l-emr dedikleri bu her müslüman üzerine borçtur:bu her müslüman üzerine borçtur:

RE. 214/2 ... fîmâ ehabbe ev ekrehe ...


RE. 214/2 ... fîmâ ehabbe ev ekrehe ...


Yalnız burada ister hoşuna gitsin, ister hoşuna gitmesin…


Yalnız burada ister hoşuna gitsin, ister hoşuna gitmesin…


Bazı şeyler vardır ki insanın hoşuna gider, ona itaat eder.


Bazı şeyler vardır ki insanın hoşuna gider, ona itaat eder.
Hoşuna gitmediği yerde, “Ooo, bu olmaz!” der.Hoşuna gitmediği yerde, “Ooo, bu olmaz!” der. Bu öyle değil, ister hoşuna gitsin, onu beğensin, tabiatına muvafık,Bu öyle değil, ister hoşuna gitsin, onu beğensin, tabiatına muvafık, ister beğenmesin; bize düşen itaattir.ister beğenmesin; bize düşen itaattir. Ma’siyeti emretmediği müddetçe,Ma’siyeti emretmediği müddetçe, isyan ile, günah ile emretmediği müddetçe itaat vaciptir.isyan ile, günah ile emretmediği müddetçe itaat vaciptir.

RE. 214/2 ... feizâ ümire bi-ma’sıyetin ...


RE. 214/2 ... feizâ ümire bi-ma’sıyetin ...


Ne zaman ki bir ma’siyetle emrederlerse,


Ne zaman ki bir ma’siyetle emrederlerse,


RE. 214/2 ... felâ sem’a, ve lâ tàate.


RE. 214/2 ... felâ sem’a, ve lâ tàate.


O zaman emre itaat kalkar.


O zaman emre itaat kalkar.


RE. 214/3 Es-senâ ve’s-sennûtü ...


RE. 214/3 Es-senâ ve’s-sennûtü ...


Senâ, sinameki dediğimiz ot.


Senâ, sinameki dediğimiz ot.
Sennut da kimyon dediğimiz ot.Sennut da kimyon dediğimiz ot. Bu iki otta:Bu iki otta:

RE. 214/3 ... fîhimâ devâün min külli dâin.


RE. 214/3 ... fîhimâ devâün min külli dâin.


Her derde şifa vardır buyurmuşlar.


Her derde şifa vardır buyurmuşlar.


Bu sinameki malum içi temizlemek için faydalı bir ottur.


Bu sinameki malum içi temizlemek için faydalı bir ottur.
Yani eskiden tabii ilaçlar yokmuş amel yapmak için falan.Yani eskiden tabii ilaçlar yokmuş amel yapmak için falan. Kabız haline tutulan insanlar çok sıkıntı çekerler.Kabız haline tutulan insanlar çok sıkıntı çekerler. Bu sinameki biraz karın ağrısı yapar amaBu sinameki biraz karın ağrısı yapar ama o şeyden de insanı kurtarır.o şeyden de insanı kurtarır. İnsanın içerisi temizlendi miydi,İnsanın içerisi temizlendi miydi, vücudu da tabiatıyla rahat eder.vücudu da tabiatıyla rahat eder.

RE. 214/4 Es-sünneti sünnetân:


RE. 214/4 Es-sünneti sünnetân:
Sünnetün min nebiyyin mürselin,Sünnetün min nebiyyin mürselin, ve sünnetün min imâmin àdilin.ve sünnetün min imâmin àdilin.

Bak burada gafletimiz oluyor.


Bak burada gafletimiz oluyor.
Sünnet ikidir diyor.Sünnet ikidir diyor. Birisi bir peygamberden, bir nebîden bizeBirisi bir peygamberden, bir nebîden bize miras olarak gelmiştir.miras olarak gelmiştir. Bir de imam-ı adilin bıraktığı bir sünnettir.Bir de imam-ı adilin bıraktığı bir sünnettir. Buna meşayıhin sünneti de derler.Buna meşayıhin sünneti de derler. Meşayihten kalma sünnet vardır,Meşayihten kalma sünnet vardır, büyük imamlardan kalma böyle sünnetler vardır.büyük imamlardan kalma böyle sünnetler vardır. Bu sünnetlere de ittibâ, insanlar için iyi olur.Bu sünnetlere de ittibâ, insanlar için iyi olur. Sünnete ittibâ.Sünnete ittibâ.

İkincisi gene buyuruyor ki:


İkincisi gene buyuruyor ki:


RE. 214/5 Es-sünneti sünnetân ...


RE. 214/5 Es-sünneti sünnetân ...


Sünnet gene ikidir:


Sünnet gene ikidir:


RE. 214/5 ... Sünnetün fî farîdatin ...


RE. 214/5 ... Sünnetün fî farîdatin ...


Birisi farzlarda sünnettir:


Birisi farzlarda sünnettir:


RE. 214/5 ... ve sünnetün fî gayri farîdatin ...


RE. 214/5 ... ve sünnetün fî gayri farîdatin ...


Birisi de farzın gayrısında bir sünnettir.


Birisi de farzın gayrısında bir sünnettir.
Ki imam-ı adillerden gelen, meşayıhlardan gelenKi imam-ı adillerden gelen, meşayıhlardan gelen sünnetler gibi.sünnetler gibi.

RE. 214/5 ... essünnetü’lletî fi’l-farîdati ...


RE. 214/5 ... essünnetü’lletî fi’l-farîdati ...


Faraizde olan sünnetler nelerdir?


Faraizde olan sünnetler nelerdir?


RE. 214/5 ... aslühâ fî kitâbi’llâhi ...


RE. 214/5 ... aslühâ fî kitâbi’llâhi ...


Onların asılları, kitab-ı ilahiyede mevcuttur.


Onların asılları, kitab-ı ilahiyede mevcuttur.
O kitab-ı ilahiyede mevcut olan asıllarına binaenO kitab-ı ilahiyede mevcut olan asıllarına binaen o sünnetler farz içerisinde,o sünnetler farz içerisinde, onlara ittiba sünnettir.onlara ittiba sünnettir.

RE. 214/5 ... ahzühâ hüden ...


RE. 214/5 ... ahzühâ hüden ...


Bu kitab-ı ilahiyede yeri olan,


Bu kitab-ı ilahiyede yeri olan,
Peygamber Efendimiz’den menkul olarakPeygamber Efendimiz’den menkul olarak gelen sünnete ittibâ hidayeti icab ettirir, hidayeti muciptir.gelen sünnete ittibâ hidayeti icab ettirir, hidayeti muciptir. İnsanların hidayetine vesile olur o sünnetler.İnsanların hidayetine vesile olur o sünnetler. Mesela gece kalkıp teheccüd namazı kılmak,Mesela gece kalkıp teheccüd namazı kılmak, işrak namazı kılmak, duha namazı kılmak,işrak namazı kılmak, duha namazı kılmak, evvabin namazı kılmak…evvabin namazı kılmak… Pazartesi, Perşembe orucunu tutmak.Pazartesi, Perşembe orucunu tutmak. Ayın on üç, on dört, on beşindeki oruçları tutmak.Ayın on üç, on dört, on beşindeki oruçları tutmak. Bunlar insanların hidayetine vesile olan sünnetlerdir.Bunlar insanların hidayetine vesile olan sünnetlerdir.

Bunlardan gayrı olan diğer sünnetler vardır ki


Bunlardan gayrı olan diğer sünnetler vardır ki
onların aslı kitab-ı ilahiyede yoktur,onların aslı kitab-ı ilahiyede yoktur,

RE. 214/5 ... el-ahzü bihâ fadîletün ...


RE. 214/5 ... el-ahzü bihâ fadîletün ...


Fakat onları yapmakta fazilet vardır.


Fakat onları yapmakta fazilet vardır.
Sevap vardır, fazilet vardır.Sevap vardır, fazilet vardır.

RE. 214/5 ... terkühâ leyse bi-hatîetin.


RE. 214/5 ... terkühâ leyse bi-hatîetin.


Fakat terk edersen günahkâr da olmazsın.


Fakat terk edersen günahkâr da olmazsın.
Çünkü bu sünnetler böyle demiş:Çünkü bu sünnetler böyle demiş:

Aleyküm bi-sünnetî, ve sünneti'l-hulefâ-i râşidîn.


Aleyküm bi-sünnetî, ve sünneti'l-hulefâ-i râşidîn.


“—Siz benim sünnetime ve benim halifelerim olan


“—Siz benim sünnetime ve benim halifelerim olan
hulefa-i raşidin;hulefa-i raşidin; Hz. Ebû Bekir, Hz. Osman ve Hz. Ali Radıyallàhu anhüm,Hz. Ebû Bekir, Hz. Osman ve Hz. Ali Radıyallàhu anhüm, gelen sünnetlere ki, imam-ı àdil olan kimselerdir bunlar.gelen sünnetlere ki, imam-ı àdil olan kimselerdir bunlar. Bunların sünnetlerine de uyun!Bunların sünnetlerine de uyun! Bunların sünnetlerini de terk etmeyin!”Bunların sünnetlerini de terk etmeyin!”

Onun için bu sünnetlerden bazılarını şöyle yazmışlar.


Onun için bu sünnetlerden bazılarını şöyle yazmışlar.
Diyor ki:Diyor ki:

Rasul-i Ekrem SAS yatarken gözlerine sürme çekerlermiş, yatarken.


Rasul-i Ekrem SAS yatarken gözlerine sürme çekerlermiş, yatarken.
Bu bir sünnettir.Bu bir sünnettir. Bu sürme bir taştır Arabistan’da.Bu sürme bir taştır Arabistan’da. O taş dövülüyor,O taş dövülüyor, işte gözlere cila verir.işte gözlere cila verir. Parlar, gözler kuvvetten çabuk düşmez,Parlar, gözler kuvvetten çabuk düşmez, zaaf-ı basar gelip de görememezlik olmaz.zaaf-ı basar gelip de görememezlik olmaz. Daima gözleri nurlu ve görücü olur.Daima gözleri nurlu ve görücü olur. Onun için, Efendimiz SAS bunuOnun için, Efendimiz SAS bunu her gün her gece yatarken üç defa sürerlermiş gözlerine…her gün her gece yatarken üç defa sürerlermiş gözlerine…

İkincisi, muhakkak ellerinde bir asâ bulundururlarmış.


İkincisi, muhakkak ellerinde bir asâ bulundururlarmış.
Asâ, boydan, omuzdan daha yüksek yahut omuz boyunda.Asâ, boydan, omuzdan daha yüksek yahut omuz boyunda. Bir şey ucunda parmağını koyacak çatlağı var.Bir şey ucunda parmağını koyacak çatlağı var. Onu da ellerinde daima taşırlarmış.Onu da ellerinde daima taşırlarmış. Onu taşımak da sünnettir.Onu taşımak da sünnettir. Ama şimdi bugün memleketimizde o cari olmadığından,Ama şimdi bugün memleketimizde o cari olmadığından, bu gibi şeyleri yapmak doğru olmuyor.bu gibi şeyleri yapmak doğru olmuyor. Ama çöl gibi bir yerde olursan,Ama çöl gibi bir yerde olursan, kasaba gibi bir yerde olursan oralarda yapabilirsin.kasaba gibi bir yerde olursan oralarda yapabilirsin.

Sonra Efendimiz SAS’in bir de bir arşından


Sonra Efendimiz SAS’in bir de bir arşından
daha fazla bir çomağı varmış.daha fazla bir çomağı varmış. Ucu topuzludur diyor.Ucu topuzludur diyor. Onu da mutlaka yanlarında taşırlarmış.Onu da mutlaka yanlarında taşırlarmış. Devesine binerken, merkebine binerken deDevesine binerken, merkebine binerken de devesinin, merkebinin önünde bulundururlarmış.devesinin, merkebinin önünde bulundururlarmış. İcabında onu vurdun muydu, kılıç yerine geçer,İcabında onu vurdun muydu, kılıç yerine geçer, silah yerine geçer.silah yerine geçer. Öyle bir düşman karşısında kaldığı vakitte insan,Öyle bir düşman karşısında kaldığı vakitte insan, onunla kendini müdafaa ve muhafaza eder.onunla kendini müdafaa ve muhafaza eder. Yani bu usule de riayet, sünnet-i seniyye imiş.Yani bu usule de riayet, sünnet-i seniyye imiş. Ama bizim baston onun yerine kàim olmaz.Ama bizim baston onun yerine kàim olmaz. Baston kullanmak bid’attır.Baston kullanmak bid’attır.

Sonra Rasûl-i Ekrem SAS daima kokulanırlar,


Sonra Rasûl-i Ekrem SAS daima kokulanırlar,
kokuyu severler.kokuyu severler. Kokuyu sevdikleri için daima kokulanırlarKokuyu sevdikleri için daima kokulanırlar ve sakallarını ve kaşlarını tararlar idi.ve sakallarını ve kaşlarını tararlar idi. Bu da sünnet-i seniyyedir.Bu da sünnet-i seniyyedir.

Bir de Peygamber Efendimiz’in mübarek aynaları varmış.


Bir de Peygamber Efendimiz’in mübarek aynaları varmış.
Daima böyle bir cemaat içerisine çıkacağı vakitteDaima böyle bir cemaat içerisine çıkacağı vakitte aynaya bakar, kendisini, kılığını düzeltir ve dermiş ki:aynaya bakar, kendisini, kılığını düzeltir ve dermiş ki:

Allàhümme hassin hukukî,


Allàhümme hassin hukukî,
Kemâ hassente halkî ve harrim vechî ale'n-nâri.Kemâ hassente halkî ve harrim vechî ale'n-nâri.

“—Ya Rabbi, boyumu posumu güzel ettiğin gibi ahlâkımı da güzel et!”


“—Ya Rabbi, boyumu posumu güzel ettiğin gibi ahlâkımı da güzel et!”
Peygamber Efendimiz diyor bunu.Peygamber Efendimiz diyor bunu.
“—Benim boyum posum güzel, endamım yerinde,

“—Benim boyum posum güzel, endamım yerinde,
hiç kusurum yok el-hamdü lillâh…hiç kusurum yok el-hamdü lillâh… Bunu sen lütfettin.Bunu sen lütfettin. Her yerim tam manasında...Her yerim tam manasında... Ama ahlâkımı da sen güzel et ya Rabbi!Ama ahlâkımı da sen güzel et ya Rabbi! Güzel huylu olayım!” diyor.Güzel huylu olayım!” diyor. Yâni siz de deyin ki:Yâni siz de deyin ki:
“—Yâ Rabbi, bizim ahlâkımızı da düzelt!”

“—Yâ Rabbi, bizim ahlâkımızı da düzelt!”
Boyun, posun güzel olması para etmez.Boyun, posun güzel olması para etmez.

Şimdi bir hanım kardeş geldi.


Şimdi bir hanım kardeş geldi.
Kırk yaşlarında, bir fabrikada çalışıyormuş.Kırk yaşlarında, bir fabrikada çalışıyormuş. Bir şoför efendi buna talip çıkmış.Bir şoför efendi buna talip çıkmış. Ben seninle evleneceğim demiş.Ben seninle evleneceğim demiş. Anası babası da çok müslüman…Anası babası da çok müslüman… Eh peki verelim demişler.Eh peki verelim demişler.

Zavallı, fabrikada çalışırken beş bin beş yüz lira bir para biriktirebilmiş.


Zavallı, fabrikada çalışırken beş bin beş yüz lira bir para biriktirebilmiş.
Şoför efendi nasıl olsa bununla evlenecek ya,Şoför efendi nasıl olsa bununla evlenecek ya, “Ver hanım şu paraları bana!” demiş.“Ver hanım şu paraları bana!” demiş. Kadın da bu benim kocam olacak diye paraları vermiş.Kadın da bu benim kocam olacak diye paraları vermiş. Paraları aldıktan sonra, ara bakalım şoförü.Paraları aldıktan sonra, ara bakalım şoförü.

Şoförün boyu güzel, posu güzel, yüzü güzel; kadın aldandı.


Şoförün boyu güzel, posu güzel, yüzü güzel; kadın aldandı.
Aldandı ama ahlâkı güzel değil.Aldandı ama ahlâkı güzel değil. Paraları aldı gitti şimdi.Paraları aldı gitti şimdi. Bir daha uğramıyor. Şimdi kadın,Bir daha uğramıyor. Şimdi kadın, Acaba bir dua hocaefendi bana öğretir de,Acaba bir dua hocaefendi bana öğretir de, ondan bir dua öğreneyim de okuyayım da bizim paralar gelsin diye gelmiş.ondan bir dua öğreneyim de okuyayım da bizim paralar gelsin diye gelmiş.

Allah için gelmemiş ya, paralar için gelmiş yani.


Allah için gelmemiş ya, paralar için gelmiş yani.
Allah yardımcıları olsun.Allah yardımcıları olsun.

Yani onun için bu dua, güzel bir dua:


Yani onun için bu dua, güzel bir dua:
“—Ya Rabbi benim boyumu posumu güzel ettiğin gibi,“—Ya Rabbi benim boyumu posumu güzel ettiğin gibi, ahlâkımı da güzel et ve yüzümü cehenneme haram et!”ahlâkımı da güzel et ve yüzümü cehenneme haram et!”

Yani yüz cehenneme haram olunca, bütün vücut haram olur demektir.


Yani yüz cehenneme haram olunca, bütün vücut haram olur demektir.
Yüzden murat bütün vücut demektir.Yüzden murat bütün vücut demektir. Yüzümü ateşe haram kıl benim, yakmasın beni,Yüzümü ateşe haram kıl benim, yakmasın beni, bütün vücudumu yakmasın demektir.bütün vücudumu yakmasın demektir. Yani yüz kurtulsun, başka yeri yansın demek değil.Yani yüz kurtulsun, başka yeri yansın demek değil. Yüz kurtulunca, bütün vücut kurtulur.Yüz kurtulunca, bütün vücut kurtulur.

Aynaya bakınca derhal hatıra bu gelmeli ve bu duayı yapmalıdır.


Aynaya bakınca derhal hatıra bu gelmeli ve bu duayı yapmalıdır.


Sonra Efendimiz SAS’in bir kılıcı var.


Sonra Efendimiz SAS’in bir kılıcı var.
Kılıcının kabzası, tuttuğu yer de gümüşten imiş.Kılıcının kabzası, tuttuğu yer de gümüşten imiş. Bu kılıcını da mübarek Rasûl-i Ekrem yanlarında taşırlarmış.Bu kılıcını da mübarek Rasûl-i Ekrem yanlarında taşırlarmış. Ben böyle bir adamın diyor işte.Ben böyle bir adamın diyor işte. Kılıcı da yanında.Kılıcı da yanında. Bahadırlığını, cesaretini gösteriyor.Bahadırlığını, cesaretini gösteriyor. Adına Zülfikar derlermiş bu kılıcın da…Adına Zülfikar derlermiş bu kılıcın da…

Aynı zamanda Peygamber SAS güreşmiş de…


Aynı zamanda Peygamber SAS güreşmiş de…
Ama her güreştiğini de yenmiştir.Ama her güreştiğini de yenmiştir.

Sonra bu Peygamber, Allah-u Teàlâ’nın en güzel bir habîbi,


Sonra bu Peygamber, Allah-u Teàlâ’nın en güzel bir habîbi,
halîli olduğu halde ayakkabısı yırtıldığı vakitte kendisi dikermiş.halîli olduğu halde ayakkabısı yırtıldığı vakitte kendisi dikermiş. Ayakkabıcıya götürüp vermez, .Ayakkabıcıya götürüp vermez, . iğneyi ipliği alır kendi dikermiş.iğneyi ipliği alır kendi dikermiş. Esvabında yırtıklık olursa onu da kendi dikermişEsvabında yırtıklık olursa onu da kendi dikermiş

Hanımlara bir hizmet olursa,


Hanımlara bir hizmet olursa,
o hizmette hanımlarına da yardımcı olurmuş.o hizmette hanımlarına da yardımcı olurmuş. Bu Efendimiz SAS’in sünnetidir bunlar.Bu Efendimiz SAS’in sünnetidir bunlar. Bunlara kılbıyık derler ama ayıptır bunu demek.Bunlara kılbıyık derler ama ayıptır bunu demek. İnsanın evinde ehl ü iyaline yardım etmesiİnsanın evinde ehl ü iyaline yardım etmesi kılıbıklıktan değil, sünnetin iktizasından ileri gelir.kılıbıklıktan değil, sünnetin iktizasından ileri gelir.

Dün bir efendi geldi, dedi ki:


Dün bir efendi geldi, dedi ki:

“—Es-selâmu aleyküm dediğimiz vakitte biz musafaha yapıyoruz.

“—Es-selâmu aleyküm dediğimiz vakitte biz musafaha yapıyoruz.
Bunu nasıl yapacağız dedi?Bunu nasıl yapacağız dedi? Herkes bir çeşit yapıyor.” dedi. Dedim:Herkes bir çeşit yapıyor.” dedi. Dedim:
“—Görmedin mi yâhu? Biz böyle yapıyoruz işte...” dedim.

“—Görmedin mi yâhu? Biz böyle yapıyoruz işte...” dedim.

“—Yok ben Tahtavi’de gördüm,

“—Yok ben Tahtavi’de gördüm,
eller şöyle avuç içine verilecek,eller şöyle avuç içine verilecek, bu parmaklar da birbirine karşı gelecek.” dedi.bu parmaklar da birbirine karşı gelecek.” dedi.

Ben de lügatlere baktım nasıl olacak diyerekten.


Ben de lügatlere baktım nasıl olacak diyerekten.
Lügatlerde de bizim bildiğimiz gibi, “El avuçlarınınLügatlerde de bizim bildiğimiz gibi, “El avuçlarının birbiri içerisine gelip, buradan sıkıca tutup birbirlerine dua etmeleridir.” diyor.birbiri içerisine gelip, buradan sıkıca tutup birbirlerine dua etmeleridir.” diyor. Musafaha denilen şey.Musafaha denilen şey. Bu da sünnet-i seniyyedendir.Bu da sünnet-i seniyyedendir. O lügat kitabında diyor ki:O lügat kitabında diyor ki:
“—Bu musafaha gâvurlardan bize gelme değil,

“—Bu musafaha gâvurlardan bize gelme değil,
bu Peygamber SAS’in sünnetidir.”bu Peygamber SAS’in sünnetidir.”

Biz bunu avrupaya mal etmişiz.


Biz bunu avrupaya mal etmişiz.
Sanki Avrupalılar böyle yapıyormuş daSanki Avrupalılar böyle yapıyormuş da biz öyle yapmayacakmışız, yalnız o elini sallar, biz sallamayız.biz öyle yapmayacakmışız, yalnız o elini sallar, biz sallamayız. Tuttuk muydu birbirine sıkı sıkı yapışır,Tuttuk muydu birbirine sıkı sıkı yapışır, birbirimize dualar ederiz.birbirimize dualar ederiz.

Selâm duası zaten kâfi.


Selâm duası zaten kâfi.
Esmâ-i Hüsnâ’dan en büyük isimdir.Esmâ-i Hüsnâ’dan en büyük isimdir. Onun için o selâmı verdin miydi,Onun için o selâmı verdin miydi, eğer kabul olduysa yetti.eğer kabul olduysa yetti. Başka dua istemez. (Es-selâmu aleyküm) yerineBaşka dua istemez. (Es-selâmu aleyküm) yerine hiçbir kelime kàim olmaz.hiçbir kelime kàim olmaz. (Es-selâmu aleyküm) “Allah’ın selâmı, selâmeti, rahatlığı,(Es-selâmu aleyküm) “Allah’ın selâmı, selâmeti, rahatlığı, dünyada da ahirette de senin üzerine olsun!”dünyada da ahirette de senin üzerine olsun!” Diyerekten Allah-u Teàlâ’nınDiyerekten Allah-u Teàlâ’nın talim buyurduğu, bunu Allah talim buyurur.talim buyurduğu, bunu Allah talim buyurur. Tahiyyeten bi-iznillah.Tahiyyeten bi-iznillah. Allah'ın talim buyurduğu bir tahiyyedir bu.Allah'ın talim buyurduğu bir tahiyyedir bu. Başkasının değil.Başkasının değil. Onun için o da sünnettir.Onun için o da sünnettir.

Ve hademe ennehû ve rabeta batnehû hacera.


Ve hademe ennehû ve rabeta batnehû hacera.


Karınları o kadar acıkırdı ki, dayanamazlardı.


Karınları o kadar acıkırdı ki, dayanamazlardı.
Bir gün, iki gün, üç gün aç kalmış.Bir gün, iki gün, üç gün aç kalmış. En nihayet mübarek karnına taş bağlardı.En nihayet mübarek karnına taş bağlardı. Var mı ümmetinden bir tane böyle karnına taş bağlayıp da duran?Var mı ümmetinden bir tane böyle karnına taş bağlayıp da duran? Biz bir öğünümüz eksik olursa kıyamet koparıyoruz.Biz bir öğünümüz eksik olursa kıyamet koparıyoruz. Bugün üç öğün ekmek yiyoruz, hem de balıyla, baklavasıyla beraber.Bugün üç öğün ekmek yiyoruz, hem de balıyla, baklavasıyla beraber. Hala kalkıyoruz, ümmetlik davasında biz neden böyle oluyoruz diyoruz.Hala kalkıyoruz, ümmetlik davasında biz neden böyle oluyoruz diyoruz.
Konuşma Hakkında
Tema 1
Tema 2