Namaz Vakitleri

20 Cemâziye'l-Evvel 1446
22 Kasım 2024
İmsak
06:22
Güneş
07:52
Öğle
12:55
İkindi
15:25
Akşam
17:48
Yatsı
19:12
Detaylı Arama

Süt Annelik Kaideleri

Mehmed Zahid KOTKU

22 Şevvâl 1389 / 01.01.1970

Açıklama

Gönül dostu, âlim Mehmed Zahid Kotku Hocamız İskenderpaşa Camii’nde 1958’den 1977 yılına kadar Ramûzü’l-Ehâdîs isimli hadis kitabından dersler yapmıştır. Ahmed Ziyâeddin Gümüşhanevî'nin derlediği Râmûzü’l-Ehâdis, alfabetik olarak sıralanmış hadislerden oluşmaktadır.

İlk zamanlar düzenli olarak Pazar günleri ikindiden sonra bir saat, Cuma günleri öğleden önce 45 dakika hadis dersleri yaparlarken, son yıllarında hadis derslerini Prof. Dr. Mahmud Es’ad Coşan Hocamız’a bırakmışlar, kendileri Cuma namazından sonra 10-15 dakikalık kısa konuşmalar yapmaya başlamışlardır. Bu konuşmalar irticalen yapılmış, bazen bir sahabeden bahsetmişler, bazen güncel bir olayı konu edinmişlerdir. Bu konuşmalar 1978 yılında başlamış, vefatına kadar devam etmiştir. Son konuşmaları vefatından bir hafta önce, 6 Kasım 1980’de Medine’de kaydedilmiştir.
Sütkardeşiyle Evlenmenin Haramlığı, Göz, El Ve Ayakların Zinası, İyilikleri Söylemek, Kötülükleri Susturmak, | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Süt Annelik Kaideleri

Mehmed Zahid KOTKU

22 Şevvâl 1389 / 01.01.1970

Açıklama

Gönül dostu, âlim Mehmed Zahid Kotku Hocamız İskenderpaşa Camii’nde 1958’den 1977 yılına kadar Ramûzü’l-Ehâdîs isimli hadis kitabından dersler yapmıştır. Ahmed Ziyâeddin Gümüşhanevî'nin derlediği Râmûzü’l-Ehâdis, alfabetik olarak sıralanmış hadislerden oluşmaktadır.

İlk zamanlar düzenli olarak Pazar günleri ikindiden sonra bir saat, Cuma günleri öğleden önce 45 dakika hadis dersleri yaparlarken, son yıllarında hadis derslerini Prof. Dr. Mahmud Es’ad Coşan Hocamız’a bırakmışlar, kendileri Cuma namazından sonra 10-15 dakikalık kısa konuşmalar yapmaya başlamışlardır. Bu konuşmalar irticalen yapılmış, bazen bir sahabeden bahsetmişler, bazen güncel bir olayı konu edinmişlerdir. Bu konuşmalar 1978 yılında başlamış, vefatına kadar devam etmiştir. Son konuşmaları vefatından bir hafta önce, 6 Kasım 1980’de Medine’de kaydedilmiştir.
Sütkardeşiyle Evlenmenin Haramlığı, Göz, El Ve Ayakların Zinası, İyilikleri Söylemek, Kötülükleri Susturmak, | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Konuşma Metni

Elhamdülillahi rabbi'l-âlemin ve'l-âkibetü li'l-müttakîn.Elhamdülillahi rabbi'l-âlemin ve'l-âkibetü li'l-müttakîn. Vesselâtu vesselâmu alâ seyyidinâ Muhammedin ve âlihî ve sahbihî ecmaîn.Vesselâtu vesselâmu alâ seyyidinâ Muhammedin ve âlihî ve sahbihî ecmaîn. İ'lemû eyyühe'l-ihvân enne efdale'l-kitabi kitabullahiİ'lemû eyyühe'l-ihvân enne efdale'l-kitabi kitabullahi ve enne efdale'l-hedyi hedyü muhammedin sallallahu aleyhi vesellem.ve enne efdale'l-hedyi hedyü muhammedin sallallahu aleyhi vesellem. Ve şerra'l-umûri muhdesâtuhâ ve külle muhdesin bid'ah.Ve şerra'l-umûri muhdesâtuhâ ve külle muhdesin bid'ah. Ve küllü bid'atin dâlaleh ve küllü dâlaletin fi'n-nar.Ve küllü bid'atin dâlaleh ve küllü dâlaletin fi'n-nar. Ve bi's-senedi'l-muttasili ile'n-nebiyyi sallallahu aleyhi ve selleme ennehû kâl. Ve bi's-senedi'l-muttasili ile'n-nebiyyi sallallahu aleyhi ve selleme ennehû kâl.

Lâ tuharrimu'l-massatü ve le'l-massatâni. Sadaka rasûlullah fîmâ kâl. Lâ tuharrimu'l-massatü ve le'l-massatâni.

Sadaka rasûlullah fîmâ kâl.

Bizde bir sütannelik vardır, sütanne deriz.Bizde bir sütannelik vardır, sütanne deriz. Çocuğun annesi ölür veyahut hasta olur da anası çocuğu emziremez;Çocuğun annesi ölür veyahut hasta olur da anası çocuğu emziremez; o zaman çocuğa bir sütanne tutarlar, o sütanne çocuğu besler. o zaman çocuğa bir sütanne tutarlar, o sütanne çocuğu besler. Fakat bazen kadınlar arasında ağlayan bir çocuğu susturmak için;Fakat bazen kadınlar arasında ağlayan bir çocuğu susturmak için; "Gel yavrum sana meme vereyim." der, ona da memesinden biraz veriverir."Gel yavrum sana meme vereyim." der, ona da memesinden biraz veriverir. O da bir iki yudum emer. Şimdi burada Cenâb-ı Peygamber diyor ki: O da bir iki yudum emer. Şimdi burada Cenâb-ı Peygamber diyor ki:

"Öyle bir iki yudum emme sütanneliği icap ettirmez." "Öyle bir iki yudum emme sütanneliği icap ettirmez."

Ama bu hadîs-i şerifle İmam Şâfiî amel etmiş.Ama bu hadîs-i şerifle İmam Şâfiî amel etmiş. Diğer üç imam buna muhalefet ederekten bir iki yudum da olsa, süt geçmiştir artık.Diğer üç imam buna muhalefet ederekten bir iki yudum da olsa, süt geçmiştir artık. Sütannelik hükmüne gelmiştir demişler. Sütannelik bugün çok zor bir meseledir.Sütannelik hükmüne gelmiştir demişler.

Sütannelik bugün çok zor bir meseledir.
Çocuk bilmez sütannesi olan kadını, kızlarıyla da evlenir.Çocuk bilmez sütannesi olan kadını, kızlarıyla da evlenir. Evlenince hani öz kardeşi ile evlenince nasıl oluyor,Evlenince hani öz kardeşi ile evlenince nasıl oluyor, sütannenin evlatları ile evlenince de aynı olur yani kardeşi ile evlenmiş olur. sütannenin evlatları ile evlenince de aynı olur yani kardeşi ile evlenmiş olur.

Bunun bir eşine rast geldim. Buraya muhacir olaraktan Bulgarya'dan gelmişler.Bunun bir eşine rast geldim. Buraya muhacir olaraktan Bulgarya'dan gelmişler. Bu gelen muhacir kardeşler birbirleri ile mutabık kalmışlar, evlenmişler. Bu gelen muhacir kardeşler birbirleri ile mutabık kalmışlar, evlenmişler. Ama kendileri birbirlerinin sütkardeşi olduklarını bilmiyorlar. Aradan sene geçmiş, diğer muhacirler gelmiş; Ama kendileri birbirlerinin sütkardeşi olduklarını bilmiyorlar. Aradan sene geçmiş, diğer muhacirler gelmiş;

"Aa! Siz nasıl evlendiniz? Siz sütkardeşsiniz. Senin annen bunu emzirdiydi." filan. "Aa! Siz nasıl evlendiniz? Siz sütkardeşsiniz. Senin annen bunu emzirdiydi." filan.

Şimdi adam, tabii çoluk çocuk olmuş ortada, gelmiş bana soruyor. Ben dedim; Şimdi adam, tabii çoluk çocuk olmuş ortada, gelmiş bana soruyor. Ben dedim;

"Ben bilmem, onu götür müftüye." Ne yaptılar bilmem. "Ben bilmem, onu götür müftüye."

Ne yaptılar bilmem.

Yani o zaman haram olan bir işi işlemiş oluyor.Yani o zaman haram olan bir işi işlemiş oluyor. Kardeşiyle evlenmek nasıl haram ise sütkardeşiyle de evlenmek öyle haram olur. Kardeşiyle evlenmek nasıl haram ise sütkardeşiyle de evlenmek öyle haram olur.

Sütkardeşi olunca, bir insan kimin memesini emdi ise o ona haramdır, o onun annesi oldu.Sütkardeşi olunca, bir insan kimin memesini emdi ise o ona haramdır, o onun annesi oldu. Annesi olunca, onun beş tane kızı var farz edelim, o beş kız da bu oğlanla kardeş oldular.Annesi olunca, onun beş tane kızı var farz edelim, o beş kız da bu oğlanla kardeş oldular. Anası [olunca] anasının yavrularıyla da kardeş oluyor. Binâenaleyh evlenemezler.Anası [olunca] anasının yavrularıyla da kardeş oluyor. Binâenaleyh evlenemezler. Bunu mesele-i diniyyede bilemezse tehlikeye girer. Allah muhafaza etsin. Bunu mesele-i diniyyede bilemezse tehlikeye girer.

Allah muhafaza etsin.

Onun için eskiden çok olurmuş ama belki şimdiki çocukları mamalarla besliyorlar,Onun için eskiden çok olurmuş ama belki şimdiki çocukları mamalarla besliyorlar, sütanneye ihtiyaç kalmadı artık. O mamalar da ne kadar doğru oluyor bilmem.sütanneye ihtiyaç kalmadı artık. O mamalar da ne kadar doğru oluyor bilmem. Doktorlar da; "Anne sütünden daha iyi çocuğu besleyen şey olmaz" diyorlar da,Doktorlar da; "Anne sütünden daha iyi çocuğu besleyen şey olmaz" diyorlar da, onun için mamaların besleyişi bazen zararlı da olabilir belki. onun için mamaların besleyişi bazen zararlı da olabilir belki.

İkinci hadis: Lâ tuhaddisne mine'r-ricâli illâ mahramen. Ev; Lâ tuhaddisenne mine'r-ricâli illâ mahramen. İkinci hadis:

Lâ tuhaddisne mine'r-ricâli illâ mahramen. Ev; Lâ tuhaddisenne mine'r-ricâli illâ mahramen.

Birisi tekitli birisi tekitsiz. Yani lâ tekellemenne yâ tâifete'n-nisâ bi'r-ricâli.Birisi tekitli birisi tekitsiz.

Yani lâ tekellemenne yâ tâifete'n-nisâ bi'r-ricâli.
"Ey taife-i nisâ! Siz erkeklerle tekellüm etmeyin, konuşmayın." "Ey taife-i nisâ! Siz erkeklerle tekellüm etmeyin, konuşmayın."

Cenâb-ı Peygamber'in kadınlara emri.Cenâb-ı Peygamber'in kadınlara emri. Zaruret olmadıkça bir kadının yabancı bir erkekle görüşmesi caiz olmadığına ait bir hadîs-i şerif. Zaruret olmadıkça bir kadının yabancı bir erkekle görüşmesi caiz olmadığına ait bir hadîs-i şerif.

Bu hadîs-i şerifi şöyle izah etmişler: Bu hadîs-i şerifi şöyle izah etmişler:

Li-kavlihî aleyhisselam, ve'l-lisânü zinâhü el-kelâmü. "Lisanın da zinası vardır, lisanın zinası sözlerdir." Li-kavlihî aleyhisselam, ve'l-lisânü zinâhü el-kelâmü. "Lisanın da zinası vardır, lisanın zinası sözlerdir."

Bu sözler zinaya çeker. Sözle zina olmaz ama sözler insanı zinaya çeker götürür, o çekicidir.Bu sözler zinaya çeker. Sözle zina olmaz ama sözler insanı zinaya çeker götürür, o çekicidir. Tatlı bir söz, güler bir yüz, insanı baştan çıkarır. Onun için kavlihî aleyhisselam; Tatlı bir söz, güler bir yüz, insanı baştan çıkarır. Onun için kavlihî aleyhisselam;

el-Lisânü zinâhü el-kelâmü ey yüktebü bihî ismün ke-ismi'z-zinâ. "Ona zina günahı yazılır."el-Lisânü zinâhü el-kelâmü ey yüktebü bihî ismün ke-ismi'z-zinâ. "Ona zina günahı yazılır." Kemâ fi'l- hadîs; el-Aynâni tezniyâni. Bir hadîs-i şerifte, "Gözler de zina yapar." buyurulmuş. Kemâ fi'l- hadîs;

el-Aynâni tezniyâni. Bir hadîs-i şerifte, "Gözler de zina yapar." buyurulmuş.

Bakınız zina yalnız şeyle olmuyor. Lisanın zinası, gözlerin de demek ki zinası oluyor: Tezniyâni. Bakınız zina yalnız şeyle olmuyor. Lisanın zinası, gözlerin de demek ki zinası oluyor: Tezniyâni.

Niçin? Onlar insanı zinaya çeker.Niçin?

Onlar insanı zinaya çeker.
Kalbini vesveseye kaptırır, kalbine nâhoş şeyler getirir. Daha açık tabirle kalbini ifsad eder. Kalbini vesveseye kaptırır, kalbine nâhoş şeyler getirir. Daha açık tabirle kalbini ifsad eder.

Onun için gözün kıymeti büyük olduğundan Cenâb-ı Vâcibu'l-vücûdOnun için gözün kıymeti büyük olduğundan Cenâb-ı Vâcibu'l-vücûd ve Tekaddes hazretleri Kur'ân-ı Azimüşşan'da mahrem kadınlara bakmamak için erkeklere; ve Tekaddes hazretleri Kur'ân-ı Azimüşşan'da mahrem kadınlara bakmamak için erkeklere; yeğuddû "Gözünüzü yumun." diyor. Bakarsanız gönlünüz bozulur.yeğuddû "Gözünüzü yumun." diyor. Bakarsanız gönlünüz bozulur. Orası benim evim, orasının bozukluğunu ben istemem.Orası benim evim, orasının bozukluğunu ben istemem. Onun için siz nâmahrem olan kadınların yüzlerine bakmayın.Onun için siz nâmahrem olan kadınların yüzlerine bakmayın. Kadınlara da diyor; Yağdudne min ebsârihinne. "Siz de gözlerinizi yumun, siz de erkeklere bakmayın." Kadınlara da diyor; Yağdudne min ebsârihinne. "Siz de gözlerinizi yumun, siz de erkeklere bakmayın."

Onlara diyor, erkeklere bakmayın; bize de diyor, kadınlara bakmayın. Emr-i ilahî bu.Onlara diyor, erkeklere bakmayın; bize de diyor, kadınlara bakmayın. Emr-i ilahî bu. Bu emr-i ilahîye göre Cenâb-ı Peygamberimiz diyor ki: "Göz de zina eder." Niçin? Göz aracı oluyor. Bu emr-i ilahîye göre Cenâb-ı Peygamberimiz diyor ki:

"Göz de zina eder."

Niçin?

Göz aracı oluyor.

Bakıyorsun göz aracı oluyor; halinden, harekâtından, şusundan busundan hoşuna gider,Bakıyorsun göz aracı oluyor; halinden, harekâtından, şusundan busundan hoşuna gider, zinaya vesile olur. Onun için bakmayın. Ve'l-yedâni tezniyâni. "Eller de zina eder." zinaya vesile olur. Onun için bakmayın.

Ve'l-yedâni tezniyâni. "Eller de zina eder."

Tutuşursun, hararetler birine intikal eder. Gözden karşıdan karşıya iken bu sefer elden ele geçiş olur.Tutuşursun, hararetler birine intikal eder. Gözden karşıdan karşıya iken bu sefer elden ele geçiş olur. O da insanları kötü yerlere günahlara götürebilir. O da insanları kötü yerlere günahlara götürebilir.

Ve'r-riclâni tezniyâni. "Ayaklar da zina eder." Niçin? Ve'r-riclâni tezniyâni. "Ayaklar da zina eder."

Niçin?

O meşru olmayan yerlere gitmek suretiyle onlar da o işi işlemiş sayılır. Ondan dolayı ayaklar da var. O meşru olmayan yerlere gitmek suretiyle onlar da o işi işlemiş sayılır. Ondan dolayı ayaklar da var.

Fercin zinası malumdur. Fercin zinası malumdur.

İbn Nuceym'in tertip ettiği el-Gunye denilen bir fıkıh kitabı var. O kitapta diyor ki: İbn Nuceym'in tertip ettiği el-Gunye denilen bir fıkıh kitabı var. O kitapta diyor ki:

Yecûzü'l-kelâmu me'a'l-mer'eti'l-ecnebiyye. "Ecnebi bir kadınla konuşmak caizdir."Yecûzü'l-kelâmu me'a'l-mer'eti'l-ecnebiyye. "Ecnebi bir kadınla konuşmak caizdir." Ale'z-zarûrati. "Ama zaruret esnasında." demiş. Ale'z-zarûrati. "Ama zaruret esnasında." demiş.

Mahkemede hakimin karşısında, avukata derdini anlatmak içinMahkemede hakimin karşısında, avukata derdini anlatmak için yahut bir hocaya derdini anlatmak için bir şeyler söylemesinde zaruret miktarı cevaz vardır. yahut bir hocaya derdini anlatmak için bir şeyler söylemesinde zaruret miktarı cevaz vardır.

İzâ emine'ş-şehvete. "Ama şehvetinden de emin olduğu takdirde." İzâ emine'ş-şehvete. "Ama şehvetinden de emin olduğu takdirde."

Mesela yaşlı bir hanım, yaşlı bir erkek ve ikisinden de erkeklik şeyleri kalkmıştır. Onlar için olur demiş. Mesela yaşlı bir hanım, yaşlı bir erkek ve ikisinden de erkeklik şeyleri kalkmıştır. Onlar için olur demiş.

Hatta lâ tüşmitü'l-ecnebiyye ale'l ecnebî.Hatta lâ tüşmitü'l-ecnebiyye ale'l ecnebî. Bir ecnebi kadın, yabancı bir kadın, senin mahremin değil, o kadın esselamu aleyküm dese; Bir ecnebi kadın, yabancı bir kadın, senin mahremin değil, o kadın esselamu aleyküm dese; erkek ona ve aleyküm selam demeyecek. İçinden diyecek.erkek ona ve aleyküm selam demeyecek. İçinden diyecek. Çünkü bu söz insanları muhabbete sevkeder, iş uzar. Çünkü bu söz insanları muhabbete sevkeder, iş uzar.

Ve lâ tuşmit. "[Kadın] hapşu!" dedi. [Erkek de;] Rahimekillah.Ve lâ tuşmit. "[Kadın] hapşu!" dedi. [Erkek de;] Rahimekillah. "Allah sana rahmet etsin." [dedi,] onu da demeyecek. "Allah sana rahmet etsin." [dedi,] onu da demeyecek. Onu demek, birisi aksırdı mıydı, "Allah rahmet eylesin." demek borç ya, vazifemiz.Onu demek, birisi aksırdı mıydı, "Allah rahmet eylesin." demek borç ya, vazifemiz. O da elhamdülillah diyecek. Çünkü aksırmak bir rahatlık veriyor insana. O da elhamdülillah diyecek. Çünkü aksırmak bir rahatlık veriyor insana. O rahatlığa şükren elhamdülillah diyecek, öteki de; "Allah sana rahmet eylesin." diye dua edecek.O rahatlığa şükren elhamdülillah diyecek, öteki de; "Allah sana rahmet eylesin." diye dua edecek. Binâenaleyh böyle aksırdığı vakitte bile ona rahimekillah diyemeyecek. Dikkat eder misiniz bilmem!.. Binâenaleyh böyle aksırdığı vakitte bile ona rahimekillah diyemeyecek.

Dikkat eder misiniz bilmem!..

"Ama hocaefendi, bu devirde mi bu?" Ben bu devire karışmam. Devir ile işim yok."Ama hocaefendi, bu devirde mi bu?"

Ben bu devire karışmam. Devir ile işim yok.
Peygamber'in sözünü söylüyorum ben. Devir hangi devir olursa olsun. Peygamber'in sözü bu.Peygamber'in sözünü söylüyorum ben. Devir hangi devir olursa olsun. Peygamber'in sözü bu. Olur, olmaz oraya karışmam. Olur, olmaz oraya karışmam.

Ve emmâ tekellümü'l-ecnebiyy me'a'ş-şâbbeti'l-ecnebiyye.Ve emmâ tekellümü'l-ecnebiyy me'a'ş-şâbbeti'l-ecnebiyye. "Genç bir erkek genç bir kadınla tekellüm etmesin." Tekellüm ne demek? Konuşmak. "Genç bir erkek genç bir kadınla tekellüm etmesin."

Tekellüm ne demek?

Konuşmak.

Fe-innehû lâ yecûzu bilâ hâcetin. "Hacetsiz, ihtiyaç olmadan [konuşmak caiz değildir]." Fe-innehû lâ yecûzu bilâ hâcetin. "Hacetsiz, ihtiyaç olmadan [konuşmak caiz değildir]."

Nişanlar nikah değildir. Nişanlar nikah olmadığı için bu [konuşmaların hükmü] nişanlısıyla da aynıdır. Nişanlar nikah değildir. Nişanlar nikah olmadığı için bu [konuşmaların hükmü] nişanlısıyla da aynıdır.

"Ama biz gezeceğiz, konuşacağız da birbirimizi anlayacağız." Orasına karışmam yine ben. "Ama biz gezeceğiz, konuşacağız da birbirimizi anlayacağız."

Orasına karışmam yine ben.

Li- ennehû mazannetü'l-fitneti. "Çünkü bu fitneyi mucip olur."Li- ennehû mazannetü'l-fitneti. "Çünkü bu fitneyi mucip olur." Fe-in kâne bi-hâcetin ke-şehâdeti ve't-tebliği vet-tebâyü'i fe-yecûzü. Fe-in kâne bi-hâcetin ke-şehâdeti ve't-tebliği vet-tebâyü'i fe-yecûzü. "Ama bir şey satmak mecburiyetinde, almak mecburiyetinde, şehadetlik mecburiyetinde, "Ama bir şey satmak mecburiyetinde, almak mecburiyetinde, şehadetlik mecburiyetinde, o zamanlar da cevaz verilmiş." Hattâ ve lâ yüsellimü aleyhâ ve lâ yerüddü selâmehâ cehran.o zamanlar da cevaz verilmiş." Hattâ ve lâ yüsellimü aleyhâ ve lâ yerüddü selâmehâ cehran. "Ona selam da vermez selamını da reddetmez, aleykümselam da demez." Bel fî nefsihî. "İçinden verir." "Ona selam da vermez selamını da reddetmez, aleykümselam da demez." Bel fî nefsihî. "İçinden verir."

Bunun şeysi uzun, Allah kusurlarımızı affetsin. Bunun şeysi uzun, Allah kusurlarımızı affetsin.

Şimdi ben anladığım bir şey var. Kaç defadır elhamdülillah hacca gidiyoruz. Şimdi ben anladığım bir şey var. Kaç defadır elhamdülillah hacca gidiyoruz.

Daha inşallah çok seneler gitmek de Cenâbı Hak cümlemize de nasip etsin. Daha inşallah çok seneler gitmek de Cenâbı Hak cümlemize de nasip etsin.

Fakat hacı olmakla iş bitmiyor. Hoca olmak, o da işi bitirmiyor. Derviş olmak, o da işi bitirmiyor.Fakat hacı olmakla iş bitmiyor. Hoca olmak, o da işi bitirmiyor. Derviş olmak, o da işi bitirmiyor. Şeyh olsan, o da kafi değil. Ne olursan ol Allah'ın razı olduğu kul olabilmek. Şeyh olsan, o da kafi değil. Ne olursan ol Allah'ın razı olduğu kul olabilmek. Allah'ın razı olduğu kul Peygamber'in ve Allahu celle ve alâ'nın kitabına uymak demektir. Allah'ın razı olduğu kul Peygamber'in ve Allahu celle ve alâ'nın kitabına uymak demektir. O'nun kitabına uyan ve O'nun emirlerine itaat eden kul olabildiğin takdirde ne mutlu sana!O'nun kitabına uyan ve O'nun emirlerine itaat eden kul olabildiğin takdirde ne mutlu sana! Yoksa emirlere itaat edemiyorsan, kendini beğenir durursun o kadar! Yoksa emirlere itaat edemiyorsan, kendini beğenir durursun o kadar!

Lâ tehiddu'n-nazara ile'l-meczûmîne. Lâ tehiddu'n-nazara ile'l-meczûmîne.

Allah muhafaza etsin, cüzzam denilen bir hastalık, kötü bir illet var ya. Allah muhafaza etsin, cüzzam denilen bir hastalık, kötü bir illet var ya.

"Bunları gördüğünüz vakitte öyle dikkatle bunlara bakmayın." "Bunları gördüğünüz vakitte öyle dikkatle bunlara bakmayın."

Dikkatle bakmayın çünkü dikkatle bakarsan nefret edersin.Dikkatle bakmayın çünkü dikkatle bakarsan nefret edersin. Nefret edişinden dolayı tiksinirsin içine herhangi bir şeyler gelebilir, o adamı da hakir görürsün.Nefret edişinden dolayı tiksinirsin içine herhangi bir şeyler gelebilir, o adamı da hakir görürsün. Onun için bundan Cenâb-ı Peygamber bizim men ederekten; Onun için bundan Cenâb-ı Peygamber bizim men ederekten;

"Siz bu gibi insanların yüzlerine böyle dikkatle bakmayın" buyurmuş. "Siz bu gibi insanların yüzlerine böyle dikkatle bakmayın" buyurmuş.

Aşağıda bunun da bir izahı gelecek. Bunun birçok sebepleri var.Aşağıda bunun da bir izahı gelecek. Bunun birçok sebepleri var. Fakat Hz. Rufaî'nin cüzzamlı bir hayvanı bile alıp tedavi ettiğini görünce şaşırıyor insan.Fakat Hz. Rufaî'nin cüzzamlı bir hayvanı bile alıp tedavi ettiğini görünce şaşırıyor insan. Kemal bunlara derler.Adın şeyh olmuş para etmez. İnsan kemal sahibi olmak lazım.Kemal bunlara derler.Adın şeyh olmuş para etmez. İnsan kemal sahibi olmak lazım. İnsanların hepsi Allah'ın kuludur. Hepsi Allah'ın kuludur, ne kadar mahluk var, bunlar hep Allah'ın icadıdır.İnsanların hepsi Allah'ın kuludur. Hepsi Allah'ın kuludur, ne kadar mahluk var, bunlar hep Allah'ın icadıdır. Binâenaleyh beğenmemek Allah'ın işini beğenmemektir. Binâenaleyh beğenmemek Allah'ın işini beğenmemektir.

Onu yaradan seni de öyle yapsaydı ne yapardın? Fakiri beğenmez insan. E sen de fakir olabilirsin. Onu yaradan seni de öyle yapsaydı ne yapardın?

Fakiri beğenmez insan. E sen de fakir olabilirsin.

O fakir kendiliğinden mi fakir oldu? Onu fakir eden, ona o iktidarı vermeyen Allah var. O fakir kendiliğinden mi fakir oldu?

Onu fakir eden, ona o iktidarı vermeyen Allah var.

Ona iktidarı vermemiş, zeka vermemiş, çalışma kabiliyeti vermemiş, şunu vermemiş, bunu vermemiş.Ona iktidarı vermemiş, zeka vermemiş, çalışma kabiliyeti vermemiş, şunu vermemiş, bunu vermemiş. Sana da vermiş elhamdülillah. Sana da vermiş elhamdülillah. Sen bundan dolayı Cenâb-ı Hakk'a hamd edecek, şükredeceksin, onu da hakir görmeyeceksin. Sen bundan dolayı Cenâb-ı Hakk'a hamd edecek, şükredeceksin, onu da hakir görmeyeceksin.

Elinden gelen yardımı yapabilirsen ne mutlu sana! Elinden gelen yardımı yapabilirsen ne mutlu sana!

Lâ teharrav bi-salâtiküm tulu'a'ş-şemsi ve lâ ğurûbehâ fe-innehâ tatlu'u bi-karneyi'ş-şeytâni. Lâ teharrav bi-salâtiküm tulu'a'ş-şemsi ve lâ ğurûbehâ fe-innehâ tatlu'u bi-karneyi'ş-şeytâni.

Siz nafile namazlar kılarken; [mesela] tahiyyatül mescid kılarken…Siz nafile namazlar kılarken; [mesela] tahiyyatül mescid kılarken… Camiye girdiğiniz vakitte erken girdiğiniz zaman iki rekat caminin hakkı vardır; ona tahiyyatü'l-mescid derler.Camiye girdiğiniz vakitte erken girdiğiniz zaman iki rekat caminin hakkı vardır; ona tahiyyatü'l-mescid derler. Selam yerine caminin iki rekat hakkı vardır. Bu iki rekatı kıl öyle otur. Ama dersin ki; Selam yerine caminin iki rekat hakkı vardır. Bu iki rekatı kıl öyle otur. Ama dersin ki;

"Be adam güneş zevalde yahut güneş doğuyor yahut şimdi güneş batıyor."Be adam güneş zevalde yahut güneş doğuyor yahut şimdi güneş batıyor. Kerahat vakitleridir. Bu vakitlerde kılınmaz demeyin." Kerahat vakitleridir. Bu vakitlerde kılınmaz demeyin."

Hz İmam Şâfiî de bununla amel etmiş.Hz İmam Şâfiî de bununla amel etmiş. Onun için o, daima camiye girdiği vakitte erkenmiş, geçmiş, öğlenmiş hemen o iki rekatı kılar.Onun için o, daima camiye girdiği vakitte erkenmiş, geçmiş, öğlenmiş hemen o iki rekatı kılar. Bize de diyorlar ki; "Hocaefendi, böyle namaz olur mu?" Bize de diyorlar ki;

"Hocaefendi, böyle namaz olur mu?"

Onun mezhebine göre oluyor işte. Bu hadisle amel etmiş o da.Onun mezhebine göre oluyor işte. Bu hadisle amel etmiş o da. Bizim imamımız, "Kerahat vakitlerinde olmaz." [diyor.] Bizim imamımız, "Kerahat vakitlerinde olmaz." [diyor.] Sonra bizim imamımız da diyor ki: İçeriye girdiniz, nasıl olsa biz namazdan evvel sünnet kılıyoruz. Sonra bizim imamımız da diyor ki: İçeriye girdiniz, nasıl olsa biz namazdan evvel sünnet kılıyoruz. O sünnet o tahiyyatü'l-mescidin yerine kafidir. O kafî olduktan sonra zorlanmaya lüzum kalmıyor. O sünnet o tahiyyatü'l-mescidin yerine kafidir. O kafî olduktan sonra zorlanmaya lüzum kalmıyor.

Lâ tahkiranne mine'l-ma'rûfi şey'en ve lev en tesubbe min delvike fî inâi'l-müsteskîLâ tahkiranne mine'l-ma'rûfi şey'en ve lev en tesubbe min delvike fî inâi'l-müsteskî "İyiliklerin hiçbirisini ufak görmeyin." "İyiliklerin hiçbirisini ufak görmeyin."

İyiliklerin hiçbirisini benimsememezlik yapmayın. İyiliğin en ufağı da ufaktır.İyiliklerin hiçbirisini benimsememezlik yapmayın. İyiliğin en ufağı da ufaktır. Yoldan bir taşı kaldırırsın bir tarafa koyarsın; bu da bir iyiliktir. Bundan ne çıkar deme. Yoldan bir taşı kaldırırsın bir tarafa koyarsın; bu da bir iyiliktir. Bundan ne çıkar deme. Onun da bir fevâidi var. Onun da bir fevâidi var.

Binâenaleyh eskiden tabii çeşmeler böyle yokmuş da kuyulardan su çekilirmiş.Binâenaleyh eskiden tabii çeşmeler böyle yokmuş da kuyulardan su çekilirmiş. Vaktiyle gitmiş bir adam suyunu çekmiş kovasına doldurmuş. Öteden bir zayıf adam gelmiş, o da bir ahbap. Vaktiyle gitmiş bir adam suyunu çekmiş kovasına doldurmuş. Öteden bir zayıf adam gelmiş, o da bir ahbap.

"Kendi suyunu onun kovasına döküvermek, bu da bir iyiliktir." Hazırlanmış suyunu ona veriyor."Kendi suyunu onun kovasına döküvermek, bu da bir iyiliktir."

Hazırlanmış suyunu ona veriyor.
Ben bir daha alırım, diyor. Bu da bir iyiliktir yani bunu da ufak görmeyin. Ben bir daha alırım, diyor. Bu da bir iyiliktir yani bunu da ufak görmeyin.

Ve en telgâ ehâke bi-bişrin hasenin.Ve en telgâ ehâke bi-bişrin hasenin. "Daima kardeşinle karşılaştığın vakitte tatlı dil ve güler yüzle karşılaş." "Daima kardeşinle karşılaştığın vakitte tatlı dil ve güler yüzle karşılaş."

Suratını asıp da böyle selam versen olmaz vermesen olmaz. Böyle asık surat!Suratını asıp da böyle selam versen olmaz vermesen olmaz. Böyle asık surat! Asık surat sevmiyor Peygamber Efendimiz. Onun için diyor ki: Asık surat sevmiyor Peygamber Efendimiz. Onun için diyor ki:

Ve en telgâ ehâke bi-bişrin hasenin. "Güzel beşaret yüzü ile karşıla kardeşini." Ve en telgâ ehâke bi-bişrin hasenin. "Güzel beşaret yüzü ile karşıla kardeşini."

Karşılaştın, güzel konuştun, gitti. Fe-izâ edbera. "O gittikten, ayrıldıktan sonra sizden."Karşılaştın, güzel konuştun, gitti.

Fe-izâ edbera. "O gittikten, ayrıldıktan sonra sizden."
Fe-lâ tağtâbuhû. "Onun arkasından onun gıybetini de yapmayın." Fe-lâ tağtâbuhû. "Onun arkasından onun gıybetini de yapmayın."

"Ha bu adam şöyleydi böyleydi." diyerekten de onun gıybeti aleyhinde konuşmayın."Ha bu adam şöyleydi böyleydi." diyerekten de onun gıybeti aleyhinde konuşmayın. Bu gıybet büyük bir günah arkadaşlar. Bunun henüz daha biz günah olduğunu öğrenemedik.Bu gıybet büyük bir günah arkadaşlar. Bunun henüz daha biz günah olduğunu öğrenemedik. Arkadaşlarımızın, kardeşlerimizin arkasından istediğimiz gibi paçavraya çeviririz onları; Arkadaşlarımızın, kardeşlerimizin arkasından istediğimiz gibi paçavraya çeviririz onları;

"Bu yaptığım da gıybet değil ki canım! İşte olan biten şeyleri söylüyorum." deriz. "Bu yaptığım da gıybet değil ki canım! İşte olan biten şeyleri söylüyorum." deriz.

Zaten gıybet olan şeyi söylemek. Olmadığını söylersen yalancısın.Zaten gıybet olan şeyi söylemek. Olmadığını söylersen yalancısın. O zaman kezzap derler, müfteri derler. Olanı söylediğin için gıybet oluyor. O zaman kezzap derler, müfteri derler. Olanı söylediğin için gıybet oluyor.

Gıybet amelleri mahveder, sevapları götürür, en büyük bir günahtır.Gıybet amelleri mahveder, sevapları götürür, en büyük bir günahtır. Yani hırsızlık nasıl günahtansa bu da aynen manevî bir günahtır. O maddi günah bu da manevî günah.Yani hırsızlık nasıl günahtansa bu da aynen manevî bir günahtır. O maddi günah bu da manevî günah. Ona mahkeme ceza verir, bunun cezasını Allah verir.Ona mahkeme ceza verir, bunun cezasını Allah verir. Onun için gıybet denilen, kardeşlerimizin arkasından hoşlanmayacağı şeyleriOnun için gıybet denilen, kardeşlerimizin arkasından hoşlanmayacağı şeyleri katiyen dilimize almamak ve konuşmamak. katiyen dilimize almamak ve konuşmamak. Elimizden geliyorsa iyiliklerini söyleriz, kötülüklerini de arkaya atarız. Elimizden geliyorsa iyiliklerini söyleriz, kötülüklerini de arkaya atarız.

Allah'tan da isteriz ki Allah da onun kötü halleri varsa onu da Allahu Teâla affetsin,Allah'tan da isteriz ki Allah da onun kötü halleri varsa onu da Allahu Teâla affetsin, ona da öyle iyi haller versin. Bu da vazifemiz! ona da öyle iyi haller versin.

Bu da vazifemiz!

Lâ tahlifu bi-âbâiküm.Lâ tahlifu bi-âbâiküm. Yemin ediyor. Yemin ederken yalnız Allah'a yapılır. Allah'tan gayrıya yemin edilmez.Yemin ediyor. Yemin ederken yalnız Allah'a yapılır. Allah'tan gayrıya yemin edilmez. Binâenaleyh, "Anamın başı için, babamın başı için." [demeyiniz,] böyle yemin olmaz. Sakın etmeyin. Binâenaleyh, "Anamın başı için, babamın başı için." [demeyiniz,] böyle yemin olmaz. Sakın etmeyin.

Men halefe billâhi fe'l-yasduk. "Allah hakkı için dedi mi ona inan." Men halefe billâhi fe'l-yasduk. "Allah hakkı için dedi mi ona inan."

Onu önüne koydu, onunla yemin ettiyse ona inan. Onu önüne koydu, onunla yemin ettiyse ona inan.

Ve men hulife lehû billâhi fe'l-yerda. "Ona razı ol sen de." Ve men lem yarda billahi fe-leyse minellahi.Ve men hulife lehû billâhi fe'l-yerda. "Ona razı ol sen de." Ve men lem yarda billahi fe-leyse minellahi. "Onun yeminine razı olmuyor, [o kişinin Allah ile alakası kalmaz]." "Onun yeminine razı olmuyor, [o kişinin Allah ile alakası kalmaz]."

Lâ tehillü's-sadakatü. "Sadaka helal olmaz." Li-zî ğaniyyin. "Bir gani insana sadaka helal olmaz." Lâ tehillü's-sadakatü. "Sadaka helal olmaz." Li-zî ğaniyyin. "Bir gani insana sadaka helal olmaz."

O zengine sadaka verilmez. Zengin olmuş, gani, zengin demek. O zengine sadaka vermek caiz değildir. O zengine sadaka verilmez. Zengin olmuş, gani, zengin demek. O zengine sadaka vermek caiz değildir.

Ve lâ li-zî mirratin. "Kuvvet sahibi, çalışmaya iktidarı olan güç sahibine de."Ve lâ li-zî mirratin. "Kuvvet sahibi, çalışmaya iktidarı olan güç sahibine de." Seviyyin. "Sahihü'l-beden, sağlam, gücü kuvveti yerinde; o da sadaka istiyor, ona da verilmez." Seviyyin. "Sahihü'l-beden, sağlam, gücü kuvveti yerinde; o da sadaka istiyor, ona da verilmez."

Fakat bugün çok acı bir şey karşısında kalıyor insan. Bizim memleket büyük tabi.Fakat bugün çok acı bir şey karşısında kalıyor insan. Bizim memleket büyük tabi. Memleketin insanlarını tanımak da mümkün değildir. Geliyor birisi; Memleketin insanlarını tanımak da mümkün değildir. Geliyor birisi;

"Hocaefendi, çok zaruretteyim, bana biraz yardım edilsin." diyor. "Hocaefendi, çok zaruretteyim, bana biraz yardım edilsin." diyor.

Kimsin birader, cemaatten değilsin görmedim, tanımıyorum, bilmiyorum.Kimsin birader, cemaatten değilsin görmedim, tanımıyorum, bilmiyorum. Hayra mıdır alacağın, para şerre midir? Çok zaruretim var. Hayra mıdır alacağın, para şerre midir?

Çok zaruretim var.

Ama ben bilmem ki senin zaruretin olup olmadığını. Ama ben bilmem ki senin zaruretin olup olmadığını.

İnsanların da bugün herkesi bilmesi o da mümkün değil. Allah kusurlarımızı affetsin. İnsanların da bugün herkesi bilmesi o da mümkün değil.

Allah kusurlarımızı affetsin.

Kardeş kardeşe yardım edecek fakat kardeşlerin birbirlerini bilmesi lazım. Kardeş kardeşe yardım edecek fakat kardeşlerin birbirlerini bilmesi lazım.

Bu hadîs-i şerîfin ravilerini okuyayım: Bu hadîs-i şerîfin ravilerini okuyayım: "Zengine sadaka olmaz. Sağlam ve sahihü'l-beden olana da sadaka gene verilmez." "Zengine sadaka olmaz. Sağlam ve sahihü'l-beden olana da sadaka gene verilmez."

İbn Ebî Şeybe, Ahmed b. Hanbel, Ebû Davud, Hâkim, Beyhâkî, Tirmizî, İbn Amr'den hasen olarak;İbn Ebî Şeybe, Ahmed b. Hanbel, Ebû Davud, Hâkim, Beyhâkî, Tirmizî, İbn Amr'den hasen olarak; Ahmed b Hanbel, İbn Ebî Şeybe, Nesaî, İbn Mâce, Hâkim, Beyhakî Ebû Hureyre'den;Ahmed b Hanbel, İbn Ebî Şeybe, Nesaî, İbn Mâce, Hâkim, Beyhakî Ebû Hureyre'den; Hatîb, İbn Ebî Şeybe, Taberânî Câbir'den ve daha altı tanesi daha var.Hatîb, İbn Ebî Şeybe, Taberânî Câbir'den ve daha altı tanesi daha var. Bunlar bu hadîs-i şerifi Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'den bize naklediyorlar. Bunlar bu hadîs-i şerifi Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'den bize naklediyorlar.

Fakat bir rivayet de var şimdi. Hadislerin mukabili de var. Fakat bir rivayet de var şimdi. Hadislerin mukabili de var.

Birisi geldi şimdi sizden sadaka istiyor.Birisi geldi şimdi sizden sadaka istiyor. Sadaka isteyeni de reddetmeyin velev bir hurma parçası da olsa hatta yarım bir hurma parçası da olsa.Sadaka isteyeni de reddetmeyin velev bir hurma parçası da olsa hatta yarım bir hurma parçası da olsa. Gelmiş gayri, sana ihtiyacını arz ediyor, onu kovma. Ver eline ufacık bir şey gitsin. Gelmiş gayri, sana ihtiyacını arz ediyor, onu kovma. Ver eline ufacık bir şey gitsin.

Bakınız şimdi: Lâ tehillü's-sadakatü li-ğaniyyin. "Zengine sadaka sahih olmaz."Bakınız şimdi:

Lâ tehillü's-sadakatü li-ğaniyyin. "Zengine sadaka sahih olmaz."
İllâ li-hamsetin; li-ğâzin fî sebîlillah. "Muharebe eden, o gazadan hissesini alacak." İllâ li-hamsetin; li-ğâzin fî sebîlillah. "Muharebe eden, o gazadan hissesini alacak."

Yahut gazada bulunan zengin, hacda da var ama burada hacılık yazılı değil.Yahut gazada bulunan zengin, hacda da var ama burada hacılık yazılı değil. Hacda da olsa parasını çaldırıyor, düşürüyor, muhtaç bir duruma düşüyor. Hacda da olsa parasını çaldırıyor, düşürüyor, muhtaç bir duruma düşüyor. Orada o gün ona yardım etmek caiz.Orada o gün ona yardım etmek caiz. Zenginmiş ama, memleketinde parası çok, malı çok ama o gün elinde bir şey yok.Zenginmiş ama, memleketinde parası çok, malı çok ama o gün elinde bir şey yok. Ona da sadaka vermek caiz. Ona da sadaka vermek caiz.

Ev li-âmilin aleyhâ. "Sadaka toplayan -tahsildar diyeceğiz- kimselere de vermek caiz."Ev li-âmilin aleyhâ. "Sadaka toplayan -tahsildar diyeceğiz- kimselere de vermek caiz." Ev li-ğârimin. "Borçlu adam." Borçlu, borçlanmış; ona da verilir.Ev li-ğârimin. "Borçlu adam."

Borçlu, borçlanmış; ona da verilir.
Sahihü'l-beden, sağlam ama borçlanmış bir kere. Borcunu ödeyemiyor, onun için ona da sadaka verilir filan. Sahihü'l-beden, sağlam ama borçlanmış bir kere. Borcunu ödeyemiyor, onun için ona da sadaka verilir filan.

Ev li-raculin işterâha bi-mâlihî ev li-racülin kâne lehû cârun miskînünEv li-raculin işterâha bi-mâlihî ev li-racülin kâne lehû cârun miskînün fe-tusaddeku ale'l-miskîni fe-ahdâhe'l-miskinü li'l-ğaniyyi.fe-tusaddeku ale'l-miskîni fe-ahdâhe'l-miskinü li'l-ğaniyyi. "Yahut komşusu miskin bir adam, ona verdi sadakayı. "Yahut komşusu miskin bir adam, ona verdi sadakayı. O da kaldırdı bir zengine, ben de sana bunu hediye ettim, dedi. O miskine verilmek suretiyle borç ödendi.O da kaldırdı bir zengine, ben de sana bunu hediye ettim, dedi. O miskine verilmek suretiyle borç ödendi. Miskin de onu kendiliğinden götürdü bir zengine hediye etti." Bu caiz olur. Miskin de onu kendiliğinden götürdü bir zengine hediye etti."

Bu caiz olur.

Lâ tehillü'l-hicretü fevka selâseti eyyâmin. "Üç günden fazla küsüş caiz değildir." Lâ tehillü. "Helal olmaz."Lâ tehillü'l-hicretü fevka selâseti eyyâmin. "Üç günden fazla küsüş caiz değildir." Lâ tehillü. "Helal olmaz." el-Hicretü. "Kardeşiyle ayrılık."el-Hicretü. "Kardeşiyle ayrılık." Fevka selâseti eyyâmin. "Üç günden fazla ayrılık yani tabirimizle küslük, caiz değildir."Fevka selâseti eyyâmin. "Üç günden fazla ayrılık yani tabirimizle küslük, caiz değildir." Fe-iniltekayâ. "Karşılaştılar." Fe-iniltekayâ. "Karşılaştılar." Fe-selleme ehadühümâ fe-raddel-âhari. Fe-selleme ehadühümâ fe-raddel-âhari. "Küsüne, küs olduğu kardeşine selamünaleyküm dedi, bir selam verdi."Küsüne, küs olduğu kardeşine selamünaleyküm dedi, bir selam verdi. Bu selamı verirken öteki de ve aleyküm selam diye selamı aldı mı kurtuldular." Bu selamı verirken öteki de ve aleyküm selam diye selamı aldı mı kurtuldular." İşterakâ fi'l-ecri. "Ecir de ikisi de ortak oldu." İşterakâ fi'l-ecri. "Ecir de ikisi de ortak oldu." Ve in lem yerudde berie hâzâ minel-ismi ve bâe bihî mine'l-âhari. Ve in lem yerudde berie hâzâ minel-ismi ve bâe bihî mine'l-âhari. "Öteki aleykümselam demedi, günahkar bir şey. Öteki günahtan kurtuldu; beri ki de günaha girdi." "Öteki aleykümselam demedi, günahkar bir şey. Öteki günahtan kurtuldu; beri ki de günaha girdi." Ve in mâtâ. "İkisi de küs küs öldü." Ve hümâ mütehâcirâni. "Küsler olarak öldüler." Ve in mâtâ. "İkisi de küs küs öldü." Ve hümâ mütehâcirâni. "Küsler olarak öldüler." Lâ yectemi'âni fi'l-cenneti. "Cennete girseler bile orada birbirlerini göremeyecekler." Lâ yectemi'âni fi'l-cenneti. "Cennete girseler bile orada birbirlerini göremeyecekler."

Lâ tehillü lil-evveli hattâ yücâmi'aha'l-âharu. "Talâk-ı selâse" diye bir talak var.Lâ tehillü lil-evveli hattâ yücâmi'aha'l-âharu.

"Talâk-ı selâse" diye bir talak var.
Bir kadının üç hakkı var boşamaya. Bir erkeğe verilmiş hak. Birinci boşayışını boşar, boşadığına pişman olur.Bir kadının üç hakkı var boşamaya. Bir erkeğe verilmiş hak. Birinci boşayışını boşar, boşadığına pişman olur. Çoluk çocuk vardır yine barışırlar. Bu bir hakkıdır.Çoluk çocuk vardır yine barışırlar. Bu bir hakkıdır. İkinci bir hakkında yine darılırlar, ayrılırlar yine barışırlar.İkinci bir hakkında yine darılırlar, ayrılırlar yine barışırlar. Üçüncüyü de boşandı mı, ondan sonra üç talakla boşadım dedi. Üçüncüyü de boşandı mı, ondan sonra üç talakla boşadım dedi.

"Dedi mi artık bir daha onu almaya hakkı yok. Alamaz.""Dedi mi artık bir daha onu almaya hakkı yok. Alamaz." Hattâ yücâmi'aha'l-âharu.Hattâ yücâmi'aha'l-âharu. "Onun için o başka bir erkekle evlenir, o evlendikten sonra ondan ayrılır, ondan sonra isterse alabilir." "Onun için o başka bir erkekle evlenir, o evlendikten sonra ondan ayrılır, ondan sonra isterse alabilir."

Ama eskiden yaparlarmış bunu.Ama eskiden yaparlarmış bunu. İhtiyarın birisini getirirlermiş; "İhtiyar! Sana işte şu kızının nikahını kıyacağız." derlermiş. Eh peki! İhtiyarın birisini getirirlermiş; "İhtiyar! Sana işte şu kızının nikahını kıyacağız." derlermiş.

Eh peki!

İhtiyarda bir şey yok ama. Binâenaleyh o caiz değil, o olmadı. O olmaz.İhtiyarda bir şey yok ama. Binâenaleyh o caiz değil, o olmadı. O olmaz. Onunla münasebet-i cinsiyyeye kudret sahibi olan ile evlenecek. Onunla münasebet-i cinsiyyeye kudret sahibi olan ile evlenecek.

Hadîs-i şeriflerde mesail-i diniyeler hep hadîs-i şeriflerden istinbat olunmuştur. Hadîs-i şeriflerde mesail-i diniyeler hep hadîs-i şeriflerden istinbat olunmuştur.

Lâ tehmilû şey'en mine'l-kur'âni ilâ bilâdi'l-adüvvi. Lâ tehmilû şey'en mine'l-kur'âni ilâ bilâdi'l-adüvvi.

Ama şimdi Allah kusurlarımızı affetsin. Şimdi memleketler birleşti gibi.Ama şimdi Allah kusurlarımızı affetsin. Şimdi memleketler birleşti gibi. Buradan mesela Amerika'ya gidiyoruz, Londra'ya gidiyoruz, Almanya'ya gidiyoruz.Buradan mesela Amerika'ya gidiyoruz, Londra'ya gidiyoruz, Almanya'ya gidiyoruz. Orada okuyacağız, elimizde kitabımız lazım. Cenâb-ı Peygamber diyor ki: Orada okuyacağız, elimizde kitabımız lazım. Cenâb-ı Peygamber diyor ki:

"Siz düşman memleketlerine Kur'ân-ı Azîmüşşân'ı götürmeyin. Yahut bir parçada götürmeyin." "Siz düşman memleketlerine Kur'ân-ı Azîmüşşân'ı götürmeyin. Yahut bir parçada götürmeyin."

Niçin? Oradakiler onun kıymetini bilmezler de ona bir zarar, bir şeyler yaparlar,Niçin?

Oradakiler onun kıymetini bilmezler de ona bir zarar, bir şeyler yaparlar,
söylerler filan seni de günaha sokarlar. Ama ona bir şey yapılmayacağından eminsen o zaman götürebilirsin.söylerler filan seni de günaha sokarlar. Ama ona bir şey yapılmayacağından eminsen o zaman götürebilirsin. Ama şimdi bu devirde kimse kimseye bir şey demez. Herkes dini ile istediği gibi şey olabilir. Ama şimdi bu devirde kimse kimseye bir şey demez. Herkes dini ile istediği gibi şey olabilir.

Lâ tehussû leylete'l-cumu'ati bi-kıyâmin min beyni'l-leyâlîLâ tehussû leylete'l-cumu'ati bi-kıyâmin min beyni'l-leyâlî Bu akşam cuma gecesi, evet, ne yapalım? Bu akşam cuma gecesi, evet, ne yapalım?

Çok namaz kılalım, çok zikredelim, çok ibadet edelim. Çünkü sevabı çok. Çok namaz kılalım, çok zikredelim, çok ibadet edelim. Çünkü sevabı çok.

Yok! Cenâb-ı Peygamber buyuruyor: Lâ tehussû. "Tahsis etmeyin." Neyi? Yok! Cenâb-ı Peygamber buyuruyor:

Lâ tehussû. "Tahsis etmeyin."

Neyi?

Leylete'l-cumu'ati. "Cuma gecesini tahsis etmeyin." Bi-kıyâmin. "İbadetle."Leylete'l-cumu'ati. "Cuma gecesini tahsis etmeyin." Bi-kıyâmin. "İbadetle." Min beyni'l-leyâlî. Diğer gecelerde yapmıyorsun da cuma gecesine gelince,Min beyni'l-leyâlî. Diğer gecelerde yapmıyorsun da cuma gecesine gelince, bu gece sevap çoktur diyerekten namaz kılmaya yahut ibadet etmeye kalkıyorsun." Yapmayın bunu. bu gece sevap çoktur diyerekten namaz kılmaya yahut ibadet etmeye kalkıyorsun."

Yapmayın bunu.

Ve lâ tehussû yevme'l-cumu'ati bi-sıyâmin min beyni'l-eyyâmi.Ve lâ tehussû yevme'l-cumu'ati bi-sıyâmin min beyni'l-eyyâmi. "Bugün cumadır sevabı çoktur; öyleyse bir oruç tutalım." Yok! Bunu da yapmayın. "Bugün cumadır sevabı çoktur; öyleyse bir oruç tutalım."

Yok! Bunu da yapmayın.

İllâ en yekûne fî savmin yesûmü ehadüküm.İllâ en yekûne fî savmin yesûmü ehadüküm. "Perşembe tutmuşsun, çarşamba tutmuşsun, cuma da gelmiş, oruç tutacaksın; tutabilirsin o gün." "Perşembe tutmuşsun, çarşamba tutmuşsun, cuma da gelmiş, oruç tutacaksın; tutabilirsin o gün."

Cumartesiyi de ekler, tutabilirsin.Cumartesiyi de ekler, tutabilirsin. Ama yalnız cuma günü için hem gecesine ibadet hem gündüzüne böyle oruç; Ama yalnız cuma günü için hem gecesine ibadet hem gündüzüne böyle oruç; Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem razı olmamış. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem razı olmamış. Onun için perşembeyi eklemek yahut cumartesini eklemek lazımdır demişler. Onun için perşembeyi eklemek yahut cumartesini eklemek lazımdır demişler.

Lâ tehtedibu'l-müteveffâ anhâ zevcühâ.Lâ tehtedibu'l-müteveffâ anhâ zevcühâ. "Kocası vefat eden hanım katiyyen kınalanmasın, boyalanmasın, süslenmesin.""Kocası vefat eden hanım katiyyen kınalanmasın, boyalanmasın, süslenmesin." Ve lâ tektehılü. "Gözlerine sürme çekmesin." Ve lâ tetetayyebü. "Kokular da sürünmesin." Ve lâ tektehılü. "Gözlerine sürme çekmesin." Ve lâ tetetayyebü. "Kokular da sürünmesin." Ve lâ telbesü sevben masbûğan. "Boyalı esvaplar da, cicili esvaplar da giymesin."Ve lâ telbesü sevben masbûğan. "Boyalı esvaplar da, cicili esvaplar da giymesin." Ve lâ telbesü huliyyen. "Süslü elbiseler de giyinmesin." Niçin? Ve lâ telbesü huliyyen. "Süslü elbiseler de giyinmesin."

Niçin?

Koca ona bir nimet idi, o nimet elinden gitti.Koca ona bir nimet idi, o nimet elinden gitti. Ona işte matem demeyelim de; matemin yerinde kendisini böyle muhafaza eder. Hiç olmazsa bir müddet. Ona işte matem demeyelim de; matemin yerinde kendisini böyle muhafaza eder. Hiç olmazsa bir müddet.

Lâ tehtelifû. "Siz saflarınızı tanzim ettiğiniz vakitte kiminiz önde kiminiz arkada olmasın, ihtilaf yapmayın."Lâ tehtelifû. "Siz saflarınızı tanzim ettiğiniz vakitte kiminiz önde kiminiz arkada olmasın, ihtilaf yapmayın." Fe-tahtelife kulûbuküm. "Siz namazlarda safları doğru tutmazsanız sizin kalpleriniz de bozulur." Fe-tahtelife kulûbuküm. "Siz namazlarda safları doğru tutmazsanız sizin kalpleriniz de bozulur."

Kalplerin bozukluğu safların bozukluğundan gönüllere tesir ediyor. Nasıl olur? Kalplerin bozukluğu safların bozukluğundan gönüllere tesir ediyor.

Nasıl olur?

Ben orasını bilmem nasıl olacağını. Safların düzgünlüğü ile gönüller de düzgün olur.Ben orasını bilmem nasıl olacağını. Safların düzgünlüğü ile gönüller de düzgün olur. O da Allahu Teâla'nın bir hikmeti. O da Allahu Teâla'nın bir hikmeti.

İnnallahe ve melâiketehû yusallûne alâ sufûfi'l-mukaddemeti.İnnallahe ve melâiketehû yusallûne alâ sufûfi'l-mukaddemeti. "Allahu celle ve alâ ve melekleri ön saflara rahmet ederler, salat ederler, rahmet ederler." "Allahu celle ve alâ ve melekleri ön saflara rahmet ederler, salat ederler, rahmet ederler."

Onun için mümkün mertebe erken gelip ön saftan yer almak gerekir. Onun için mümkün mertebe erken gelip ön saftan yer almak gerekir.

Konuşma Hakkında
Tema 1
Tema 2